YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARIN BOĞAZLADIĞI HAYVANLAR YENİLİR
MÎ?
Ana - Babasından Biri Kitap Ehlinden Olan Kimsenin Durumu
:
Kitap Ehlinin Boğazladığı Ne Zaman Yenilir?
Birden Fazla Hayvanı Ardarda Boğazlarken :
Boğazlanan Hayvanın Diri Bulunması :
Sözü Edilen Hayvanlardan Biri Boğazlandığında Kan Akmazsa
:
Hayvanın Ölü Veya Diri Olduğu Kesinlikle Bilinmezse :
Kadının Hayvan Boğazlaması Caiz Midir?
Müslümanın Kâfire Hayvan Boğazlaması :
Misafiri Veya Devlet Adamını Karşılarken Hayvan
Boğazlamak :
Neden Yatırlara Kurban Kesilmez :
Gebe Olan Hayvanları Boğazlamamak :
Besmele Çektikten Sonra Oyalanırsa :
Avcılıkta Da Köpeği Gönderirken Besmele Şarttır :
İki Üç Hayvanı Üstüste Yatırmak :
İslâm Dini, Kitap Ehli
olan Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgisini tamamen kesmemiş, bir yandan Tevrat ve
İncil'i tashih edip semavî kitap olduğunu ilân etmiş, bir yandan onlardan kız
almaya cevaz vererek çemberi genişletmiş, bir yandan da onların boğazladıkları
hayvanın etinden yemenin helâl olduğunu açıklamıştır.
Kur'ân'da genel anlamda şöyle buyuruluyor
:
«Bugün size temiz yararlı
şeyler helâl kilindi; kendilerine kitap verilen (Yahudi ve Hıristiyan) ların yiyeceği size helâldir, sizin de yiyeceğiniz onlara
helâldir.»
«İnanan iffetli
kadınlarla, sizden önce kendilerine kitap verilenlerin iffetli kadınları
-iffetli olduğunuz, zina etmediğiniz, gizli dost tutmadığınız halde- (nikâh
akdi yapıp) mehirlerini verdiğinizde (size helâldırlar.»[1]
îslâm Faltihleri bu âyetlerin ve
ilgili hadîslerin ışığı altında hayvan boğazlamanın bir takım şartları
olduğunu tesbit edip ortaya koymuşlardır. O halde
gerek Müslümanlardan, gerekse Kitap ehlinden bir kimse belirtilen şartlara göre
boğazlarsa, boğazlanan hayvanın eti helâl olur. [2]
1 — Boğazlayan kimsenin âkil olması :
O halde aklî dengesi
bozuk olan kimseyle henüz aklı ermiyen çocuğun
kestiği hayvan yenilmez. Ama çocuk aklı erecek bir yaşa gelmişse o takdirde
boğazladığını yemekte bir sakınca yoktur. Sarhoşun da durumu böyledir.
2 — Boğazlayan kimsenin ya
Müslüman ya da Ehl-i Kitap
= Yahudi ve Hıristiyan olması,
O halde dinden
çıkanın, ateşe ve puta tapanın, Allah'ı inkâr eden dinsizin., güneş ve ay'a, yıldızlara tapanların kestikleri
hayvanlar yenilmez, kesinlikle haramdır.
Kitap Ehline gelince:
Bunlar ister ehl-i harp olsun, ister olmasın farketmez, hepsinin de kestiği yenilir. Ama Yahudi veya
Hıristiyan dinini terkedip Kitap Ehli olmayan bir
dine girerse, o takdirde boğazladığı haram olur, yenilmez.
Ama dinsizin biri ya Yahudi, ya da Hıristiyan
dinine girerse, onun da boğazladığı helâl olur ve yenilir.[3]
Bu meselede genel
kaide şudur :
Hayvanı boğazlayan
kişinin boğazlama anındaki durumuna itibar edilir. O esnada Müslüman ya da Kitp Ehlinden ise,
boğazladığı yenilir. Dinden çıkmış veya başka bir bâtıl dine sahipse yenilmez. [4]
Ana - ba-basmdan biri kitap ehli, biri
de dinsiz veya kitap ehli olmayan bir dine bağlı ise, o takdirde boğazladığı
hayvan yenilir. Çünkü bu hususta kitap ehli olana tabi' kabul edilir.[5]
Onlar hayvan
boğazlarken Müslüman yanlarında bulunmaz ve ne dediklerinden haberi olmazsa
veya yanlarında bulunur da onlar Besmele veya Allah'ın ismini anarak
kestiklerine şahit olursa, o takdirde yiyebilir.[6]
Yanında hazır bulunmaz
ve ne dediğini duymazsa, o takdirde Allah'ın ismini anarak kestiğine hükmedip
onun boğazladığından yiyebilir.
İslâm Dini, onların
nasıl boğazladığını araştırmamızı emretmiyor. Sadece iki durumdan birini açıklıyarak bizi serbest bırakıyor.
O halde Hıristiyan
olan Batı ülkelerinde bulunan işçilerimizin mezbahaya giüip
onların nasıl kestiklerini araştırmalarına gerek yoktur. Çünkü dinimiz böyle
bir külfeti lüzumlu görmemiştir. Kendi kendimize sıkıntı çıkarmamızda bir yarar
yoktur. Kaldı ki Şafii mezhebine göre, bir hayvanı boğazlarken Besmele çekmek
veya Allah'ın ismini anmak şart değildir. Hattâ Besmeleyi kasden
terketse bile boğazladığı hayvandan yemek caizdir.
Haram olanı, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanın etidir.[7]
Görüldüğü gibi, hak bir
mezhep Besmelesiz boğazlanan hayvanın helâl olduğunu ictüıad
yoluyla tesbit edip ortaya koymuş ve Müslümanlara bu
hususta bir kolaylık sağlamıştır.
3 — Besmeleyi boğazlarken söylemesi :
Besmele'den maksad, Allah'ın herhangi bir isim veya sıfatını anmaktır;
Meselâ : Bismillah - Allahü Ekber
- Allah'u A'zam - Allahu Ecellü - Allahu'r-Rahmân - Allahu'r-Rahîm
demek bu cümledendir. Ayrıca, Tehlil = Lâ ilahe
illallah - Tahmîd = el-Hanıdu
lillâh - Tes-bîh = Sübhanellah da demek
caizdir ve yeterlidir.
Bir başka husus da,
Besmele veya Allah'ın ismini Arapça söylemek şart değildir. Her millet kendi
dilinde Allah'ın isimlerinden birini anarak boğazlayabilir. İster Arapçayı becersin, ister becereme-sin fark etmez.[8]
4 — Allah'ın ismini boğazlıyacağı
hayvan üzerine söylemesi,
Yani o hayvanı kasdederek söylemesi şarttır. Başka bir iş için söylerse
kâfi değildir. Tabii bu şart da. Hanefî mezhebine göredir. Şafiî mezhebine
göre, şart değildir.
Bunun gibi, hayvan
boğazlamayı kasdetmeksizin sadece Tehlil
veya Tahmîd getirir ya da Tesbih'te bulunursa, kâfi değildir. Çünkü Allah'ın ismini, boğazlıyacağı hayvanı kasdederek
söylemesi gerekir.[9]
Hayvanı boğazlarken
aksırır da bu sebeple el-Hamdu Lillah
derse, bu da kâfi sayılmaz.[10]
5 — Boğazlarken Allah'ın İsmini başka isimlerden ayrı
tutması,
Yani yalnız Allah'ın
ismini başka isimlerden ayrı tutması onunla beraber söylememesi şarttır. Aksi
halde hayvan murdar olup eti yenilmez.
O halde «Bismillah ve
Muhammed» veya «Allahu Ekber
ve babam ya da anam» derse, veya «Allah'ın adiyle ve
İsa'nın adiyle» derse, boğazlanan hayvan haram olur, yenilmez. Çünkü böyle
demekte şirk vardır.
Allah'ın ismini
anmanın vakti, tam bıçağı hayvanın boğazına götürürken veya dayarkendir.
[11]
Bayram günlerinde veya
normal zamanlarda kasap birkaç hayvanı ardarda
boğazlarken her biri için ayrı Besmele çekmesi veya Allah'ın ismini anması
gerekir. Sadece birinci hayvanı boğazlarken demek kâfi değildir.[12]
Boğazlanacak hayvanın
boğazlama vaktinde diri bulunması da şarttır. îmanı Ebû
Hanîfe'ye göre, az da olsa hayat belirtisi varsa,
boğazlanıp yenilir. İmam Ebû Yusuf'a göre, müstekarr bir hayatın bulunması gerekir.[13]
Bir yerden yuvarlanıp
yaralanan, süsülerek bitkin hale sokulan, karnı yarılan veya hasta durumda
olan bir hayvana dikkat edilir, İmam Ebû Hanîfe'ye göre, az da olsa hayat belirtisi varsa, besmele
getirip boğazlanır ve eti yenilir. Sahih olan ve fetvaya uygun görülen de
budur.[14]
Sözü edilen
hayvanlardan biri boğazlanırken kan akmazsa, eti yenilir mi? Bu hususta Hanefî
imamlarından sıhhatli bir rivayet tes-bit
edilememiştir. Ancak Ashab-ı Fetva şöyle demişlerdir
: «Sözü edilen hayvanlardan birinde boğazlanmadan Önce hayat belirtisi görülür
ve ona dayanarak boğazlanırsa, ya az da olsa bir
hareket göstermesi, ya da biraz kan akması gerekir.
Bu iki belirtiden biri görülmediği takdirde eti yenilmez.» Ama İmam Ebû Hanîfe'nin belirtilen içtihadına
göre, boğazlanmadan önce hayat belirtisi varsa, boğazlandıktan sonra artık
hareket edip etmediğine, kan akıp
akmadığına pek bakılmaz. Bu da bir kolaylıktır. Yeter ki boğazlanan hayvan kötü
bir hastalığa tutulmuş olmasın. O halde hastalanan hayvanı boğazlayan
kimsenin, onun etinden yemeden önce bir
laboratuvara götürüp tehlil
ettirmesi tavsiye olunur. Çünkü yiyenleri zehirliyebi-lir
veya başka bir hastalığa yol açabilir.[15]
Boğazlıyacağı hayvanın ölü veya diri olduğunu kesinlikle bilmez
sadece küçük çapta bazı belirtiler sezer ve buna dayanarak boğazlarsa, İmam Ebû Hanife'ye göre, hareket
göstermese bile, normal biçimde kan akması kâfidir.
Hasta bir hayvan
boğazlandığında hiçbir hareket göstermez sadece ağzını yumarsa, eti yenilir.
Ağzını açarsa, yenilmez. Ağzını değil de gözlerini açarsa, yenilmez, kaparsa
yenilir.[16]
Bunun gibi, sadece
ayaklarını salıverirse yenilmez, toplarsa yenilir. Bunların dışında,
boğazlandığında tüyleri olduğu gibi kalır, başka hiçbir hareket de göstermezse,
yenilmez, tüyleri kalkarsa hayatta iken boğazlandığına hükmedilerek yenilir.
Tabii bütün bunlar,
boğazlarken ölü veya diri olduğu kesinlikle bilinmiyen
hayvanlar hakkındadır. Boğazlanırken diri olduğu kesinlikle bilinirse, artık
boğazlandıktan sonra bu gibi belirtiler dikkate alınmaz.[17]
Boğazlanan hayvanın
etinin helâl olabilmesi için bir de o hayvanın eti yenen cinsten olması
şarttır. Aksi halde boğazlanır, sadece derisinden istifade edilir.[18]
İslâm Dini hayvan
boğazlamada kadm-erkek ayırmamış,
aklı başında olan her Müslümanın kesmesine cevaz
vermiştir. Bu bakımdan kadının hayvan boğazlamasında dinen hiçbir sakınca
yoktur. İsterse kadın ayhali olsun, isterse lohusa bulunsun, farketmez. Bunun
gibi eşel cinsel olanlar da boğazlıyabilir.
[19]Gayr-i
Müslim kadınlar da Kitap Ehlinden olurlarsa, hayvan boğazlıyabilir
ve bu boğazladıkları Müslümnlara helâl olur.
Dilsizin de boğazlaması sahihtir.[20]
Ancak ihramlı bulunan
hacının dv hayvanlarından birini boğazlaması helâl
olmaz. İsterse Harem sınırı içinde, isterse dışında bulunsun, farketmez. Harem dahilinde ise ihramlı da ihramsız da av
hayvanı boğazlıyamaz.[21] Hattâ bir Hıristiyan'ın bile Harem dahilinde
bir av hayvanı boğazlaması helâl olmaz. [22]
Bir müslüman kâfir bir kimseye veya ateşpereste ait hayvanı
Besmele çekip boğazlarsa, o hayvanın eti müslümanlara
helâl olur. Ancak Müslümanın böyle bir kimsenin
hayvanını kesmesi mekruhtur.[23]
Bilindiği gibi, hayvan
ancak Allah (C.C.) adına kesilir. Başkası adına kesilen hayvanın eti haram
olur, yenilmez ve kesen de günahkâr olur. Bu bakımdan aziz bir misafiri
karşılarken ya da bir devlet adamını, onun için
kurban kesmek doğru olmaz. Kesilirse, eti yenilmez. Ama misafiri karşılarken
değil, onu ağırlamak için evinde bir hayvan boğazlarsa, bunda bir sakınca
görülmemiştir.[24]
Yatırlara götürülüp
kesilen kurbanlar da haram olur, yenilmez. Böyle yapanlar büyük günah işlemiş
olurlar. [25]
Hayvan ancak Allah
(C.C.) adıyla kesilir. Başkası adına kesilen Kurbanla bir bakıma Allah'a ortak
koşulmuş olur. Bu da dolaylı yoldan küfürdür. O bakımdan İslâm Dini, başta
Peygamber (A.S.) Efendimiz olmak üzere hiçbir fâni adına kurban veya hayvan moğazlan-masını yasaklamış ve
bunu büyük günahlardan saymıştır. Dinin esas ve prensiplerini bilmiyen bazı Müslümanların yatırlara kurban adaması veya
yatırların bulunduğu yere götürüp kurban kesmesi veya tavuk, horoz gibi bir
hayvanın kanını akıtması görülmekte ve duyulmaktadır. Bütün bu davranışlar Kur'ân ve Sünnete aykırıdır. İşliyen-ier büyük günah işlemekle kalmaz, yatırdan meded bekliyerek boğazlamışsa
küfre kadar gider.
Allah (C.C.) hiç bir
amelimizde ortak kabul etmez, o kadar ki, bir hayvanı boğazlarken Allah ve
Muhammed adına denilmesine bile cevaz verilmiyor. Nerede kaldı yatırlara
hayvan boğazlamaya cevaz verilsin. [26]
İslâm hayvan
boğazlamada da bir ölçü ortaya koyarak bu işi disipline etmiştir. Kişilerin
anlayışına bırakmamış, şer'i boğazlama usûlünü koymuştur.
Bu bakımdan ilim
adamlarının konuya eğilerek yaptıkları ciddi araştırmalardan anlıyoruz ki:
Şer'î usûle göre boğazlanan hayvanların eti altı yedi ay soğuk hava
depolarında dayandığı halde diğer milletlerin boğazladığı hayvanların eti en
çok dört ay dayanabilmekledir. Çünkü İslâm'a göre şer'î boğazlamada hayvanın
bedenindeki kan iyice dışarı akmakta ve et kandan mümkün olduğu nisbette arınmaktadır. Ette fazla bir kan kalmayınca çabuk
kokuşma ihtimalide ortadan kalkmakta ve soğuk hava depolarında uzun müddet inu-ıafaza imkanı sağlamaktadır.[27]
.
Hayvan boğazlanırken,
yemek borusu, nefes borusu ve iki yanda yer alan şah damarları kesilir.
Böylece bedendeki kan olduğu gibi dışarı akma imkânım bulmuş olur. Bu dördünden
üçünün kesilmesiyle de boğazlama yerine gelmiş sayılır. Bu, İmam Ebû Hanîfe'ye göredir.[28]
İmam Ebû Yusuf ile İmam Muhammed'e göre, Şer'î boğazlama, nefes
ile yemek borularının ve bir de iki şah damarından birinin kesilmesiyle
gerçekleşir.
Bu meselede sahih olan
İmam Ebû Hanîfe'nin
içtihadıdır. Fetva da ona göredir. Çünkü ekser için hükm-i
küll vardır.[29]
O halde boğazlama
işleminde belirtilen bu dört şeyden üçü kesilmeden hayvan ölürse, şer'î boğazlama
yerine gelmemiş olur. O takdirde hayvanın eti haram sayılır.[30]
İmam Ebû Hanîfe'ye göre, gebe olup
doğum günleri yaklaşan bir hayvanı boğazlamamak daha uygun olur. Çünkü bu
durumda yavruyu zayetme tehlikesi var. Çünkü İmam'a
göre, gebe hayvan boğazlandığında yavrusu ölü çıkarsa, artık o yavru yenilmez.
Diri çıkarsa, anası gibi o da boğazlanır.
Imameyn'e göre, yavrunun boğazlanması, anasının boğazlanma-siyle- gerçekleşir. Yani ölü çıkarsa, anasiyle
birlikte boğazlanmış kabul edilir. Diri çıkarsa boğazlanır. Bu meselede fetva îmameyn'in içtihadına göredir.[31]
Ancak zaruret
olmadıkça gebe hayvanları, doğuma müsait olanları boğazlamamak daha uygundur.
Aksi halde et kaybına sebebiyet verilmiş olur. [32]
Hayvana eziyet vermiyecek şekilde keskin herhangi bir âletle boğazlamak
caizdir. Ancak diş ve tırnakla boğazlamak haramdır, bunlarla boğazlanan
hayvanın eti yenilmez. Bu da, diş ve tırnak kopmamış vaziyette yerlerinde
duruyorsa Öyledir. Kopmuş vaziyette ise, buna kerahetle cevaz verilmiştir.
Bir dereye ya da derin bir çukura yuvarlanıp ölmek üzere bulunan bir
hayvanı yetişip keskin bir âletle boğazlamak mümkün olmadığı zaman, onu yine
keskin bir aletle Besmele çekip yaralamak boğazlama yerine geçer. Kurşun, ok,
mızrak ve benzeri bir şey ile yaralamak bu cümledendir. [33]
Hayvanı boğazlamaya
başlarken veya çukura yuvarlanan hayvanı yaralamak isterken Besmele çeker
fakat bu arada su içer, birisiyle konuşur ya da ekmek
ve benzeri bir şey yerse, bu kısa bir sürede oluyorsa, ilk Besmeleyle yetinip
hayvanı boğazlarsa, helâl olur. Ama uzun bir süre geçer, Besmeleyi yenilemeden
keserse, Hanefî mezhebine göre haram olur yenilmez. Ancak bu gibi meselelerde
Şafii Mezhebine göre fetva vermek mümkündür. Çünkü bu mezhebe göre besmele kasden de terkedilse bir şey
gerekmez. [34]
Avcılık yapan kimse
talimli köpeğini veya şahin ve doğanını avın üzerine salarken Besmele çeker.
Aksi halde yakaladığı hayvan yine Hanefî mezhebine göre, haram olur yenilmez.
Bunun gibi silahını avına doğrulttuğunda Besmeleyi söyliyerek
tetiğini çeker. [35]
Kasap iki üç hayvanı üstüste yatırıp elindeki keskin pala ile bir defa Besmele
çekip üçünü birden boğazlarsa, bu caizdir.[36]
Fennî boğazlamada bir
dizi haline getirilip kesici bir âletin otomatik biçimde.hepsini birkaç saniye
içinde boğazlaması da buna kıyasla bir Besmele ile helâl olur. Ancak otomatik
bıçak her birini ayrı ayrı boğazlayıp arada bir
duraklama oluyorsa, o takdirde onu idare eden kimsenin her hayvan için bir
Besmele çekmesi gerekir.
Şafiî Mezhebine göre,
hiç Besmele çekmese bile kesen Müslüman olduktan sonra kâfidir. [37]
[1] Mâide
Sûresi : 5.
[2] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/43-44.
[3] Fetâvâ-yi
Hindiyye - El-Mebsût - Şensüleimme Serahsi.
[4] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/44.
[5] Fetâvâ-yi
Hindiyye - El-Mebsüt.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal
Kitabevi: 4/44-45.
[6] Fetâvâ-yi
Hindiyye : 5/285.
[7] Kitabu'l-Fıkhi Alâ'l-Mezahibi'l-Arbaati ; 1/722 – Mısır.
[8] Fetâvâ-yi
Hindiyye : 5/285.
[9] El-Bedayi'
– Kâsâni.
[10] Fetâvâ-yi
Kaadıhan.
[11] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/45-46.
[12] Fetâvâ-yi
Hindiyye - Bahriraik - İbn Nüceym.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 4/46.
[13] El-Bedayi'
– Kâsânî.
[14] El-Muhit - Radiyüddin Serahsi.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 4/46-47.
[15] Fazla bilgi için bak : El-Bedayi' - Kâsâni - Zebayih Bahsi.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 4/47.
[16] Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[17] Siracü'l-Vehhac – Halvani.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 4/47-48.
[18] El-Muhit - Radiyüddin Serahsı.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 4/48.
[19] El-Cevheretü'n-Neyyire - Fetâvâ-yı Hindityye.
[20] Fetâvâ-yi
Kaadıhan.
[21] El-Kâfi – Mervezî.
[22] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/48.
[23] Tatarhaniyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 4/48.
[24] Fetâvâ-yi
Hindiyye : C. 5/286 - 287 - Cevheretü'n-Neyyirei.
[25] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/48-49.
[26] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/49.
[27] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/49.
[28] Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[29] El-Mudmerat
=. Fetâvâ-yi Hindiyye.
[30] El-Muhit - Radiyüddin Soralısi.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 4/50.
[31] Fetâvâ-yi
Kaadıhan.
[32] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/50.
[33] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/50-51.
[34] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/51.
[35] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/51.
[36] Fetâvâ-yi
Hindiyye : C. 5/289.
[37] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 4/51.