GANİMET VE TAKSİMİ[32]

 

301 -Elde edilen ganimetler (İslâm memleketine taşınmadan) düş­man yurdunda iken taksim edilemezler (S).

302 - Ganimetlerin taksim edilmeden önce satılması caiz değildir.

303 - Ganimet ehlinden olan mücahid, düşman yurdunda = (dâr-ı harpte) ölürse ganimetten hisse alamaz. Ganimet, îslâm ülkesine çıka­rıldıktan sonra ölen mücahit = (gânim)lerin hissesi mirasçılarına kalır.

304 - Harpte, geri hizmetlerde çalışanlar ile Önde vuruşanlar gani­metten eşit hisse alırlar. Orduya, düşman yurdunda iken sonradan katı­lanlar da öncekilere ortak olurlar.

Ticaretle meşgul olan kişilere, harbe iştirak etmedikçe, ganimet­ten hisse verilmez.

305 - Devlet reisinin ganimetleri taşımak için elinde vasıtaları yoksa onları İslâm ülkesine çıkarmaları için mücahitlere emanet olarak verir. Ganimetler yurda getirildikten sonra da taksim edilir.

306 - Asker, ihtiyaç olduğu zaman düşman ülkesindeki otlukları hayvanlarına otlatır. Gıda maddelerini yiyebilir, yağlardan faydalanır. Ele geçirdiği silâhlarla harb eder ve hayvanlara biner. Elde ettiği elbise­leri giyer. Ülkelerine döndükleri zaman ise bunların hiç birini yapamaz­lar. Ganimetler taksim edilmeden önce yanlarında bulunan fazla şeyle­rini de geri verirler. Taksimden sonra ise o eşyaları sadaka olarak verir­ler.

Düşman Yurduna Girildiği Zaman Devlet Reisinin Yapacağı İş ve Ganimetlerin Taksimi:

307 - Düşman ülkesine girildiğinde devlet reisi veya onun vekili-

süvari ile yaya olanları bilebilmesi için orduyu karşılayıp teftiş et­mesi gerekir.

308 Düşman ülkesine girildikten sonra atı ölen asker, ganimet­lerden süvari hissesi alır, Fakat atını satar, başkasına bağışlar, rehin olarak verir veya atı harbe gücü yetmiyecek kadar küçük, yaşlı yahut hasta olursa ganimetlerden piyade hissesi alır. Hududu piyade olarak geçipsonra bir at satın alan da piyade hissesi alır.

309 - Ganimetler beşe ayrılır. Beşte dördü (4/5) harbe katılanların­dır.

310 -1) Piyadeler bir hisse süvariler ise iki (SM) hisse alırlar. Yük develeri ve katırlar için ganimetten hisse ayrılmaz. Hisse sadece tek at için ayrılır (S).

2) Köleler, küçükler, mükâteb köleler harbe katıldıkların ela nor­mal hisseden daha az alırlar. Yaralıları tedavi eden kadınlar, müslü-manlara yardım eden veya düşmanın eksik taraflarını ve yolları göste­ren zimmîler de normal hissenin altında pay alırlar.

311 -Ganimetlerin geriye kalan beşde biri (175) de; yetimlere, fakir­lere ve yolculara olmak üzere üçe taksim edilir. Benî Hâşim ile Benî Muttalibin fakirleri, yetimleri, yolda kalmışları diğerlerinden öne alı­nır.

312 -Kendilerinde kuvvet ve üstünlük bulunan bir topluluk, düş­man yurduna girer ve oradan ganimet elde ederlerse bu da beşe taksim olunur. Fakat kuvveti bulunmıyan bir toplumun aldığı şey beşe taksim edilmez.

313-1) Ganimetler yurda çıkarılmadan ve daha henüz harp bitme­den, mücahitlere, teşvik için ganimet vermeyi va'd etmek caizdir. Bu du­rumda devlet reisi askerlere "Kim ki bir düşman öldürürse onun selebi = (üzerindeki malı) kendisinin olacaktır." Yahut "Bir mala rastlıyan onun dörtte birine sahib olacaktır" der.

2) Ganimetler yurda sokuldukdan sonra fazla mal va'di ancak beş­de bir üzerinden yapılır.

314 -Öldürülen düşmanın selebi; onun silâhı, atı, âletleri,üzerinde bulunan şeyler, şahsî eşyalarından ve mallarından yanında bulunan şeyleridir. Bu eşyalar öldürene va'd edilmediğinde umumî ganimete da­hil olurlar.

Düşmanın Eline Geçirip Kendi Ülkesine Götürdüğü Mallarımızın Durumu:

315 -Düşman, mallarımızı elde edip kendi ülkesine götürürse o mallara mâlik olur.

316 -Eğer, bundan sonra düşmana üstün gelirsek ganimetlerin taksiminden önce kim ki malını bulursa, hiç bir karşılık ödemeden malı­nı alır. Ganimetler taksim edildikten sonra malını bulan isterse kıymeti karşılığında onu satın alır.

317 -Bu malı düşman ülkesine giren bir tüccar satın alırsa; sahibi, isterse onu alış ücreti karşılığında geri alır. İsterse de hakkından vaz ge­çer. Fakat tüccara hibe edilmişse kıymetini ödeyerek alması gerekir.

318 -Düşman devletlerden biri diğerini mağlub ederek malını alır­sa ona sahib olur. Fakat müslümanlara ait mükâteb, müdebber, üm-mü'1-veled ve hür insanları esir alırlarsa bunlara sahip olamazlar. Eğer bir köle onlara kaçarsa ona da mâlik olamazlar (SM).

319 -Düşmanların köleleri müslümanların ülkesine müslüman olarak gelirlerse hür olurlar. Düşmanı mağlup ettiğimizde müslüman olmuşlarsa durum yine aynıdır.

320 - Müste'menin müslüman bir köle satın alıp onu dâr-ı harbe götürmesi ile köle hür olur (SM).

321 -Bir müslüman, emannâme olarak dâr-ı harbe giderse onların mal ve canlarına tecavüz edemez. Oradan bir şey alıp çıkarsa onu da fa­kirlere sadaka olarak verir.

Emannâme = (pasaport) Alıp İslâm Ülkesine Gelen Harbîlere Devlet Reisinin Yapacağı İş ve Cizye Konulması:

322 -Harbî[33], emannâme olarak İslâm ülkesine gelince devlet baş­kanı ona, bir sene kalacaksa cizye vergisi koyacağını bildirir. Eğer İslâm ülkesinde bir sene kalırsa zimmî olur. Bu durumda dâr-ı harbe dönmesi­ne müsaade edilmez. Devlet başkam (cizye koymak için) bir seneden az bir vakit tayin eder ve müste'men = (emannâme alan) de o kadar müddet ikamet ederse yine zimmî = (azınlıklardan biri) olur. Haraç arazisini sa­tın alıp haracını ödeyince de durum yine aynı olur.

323 - Harbiye = (yabancı uyruklu gayri müslim bir kadın) zimmî ile evlenince o da zimmî olur. Fakat harbî olan bir kimse zimmî olan bir ka­dınla evlenirse zimmî olmaz.

 

324 - Cizye İki Kısımdır:

 

1) Karşılıklı rıza ile konulan cizyedir ki, kararlaştırılan miktarın ötesine geçemez.

2) Düşmanın yenilişinden sonra kendi mülk ve toprakları üzerinde bırakıldıklarında devlet başkanı tarafından konulan cizyedir. Bu du­rumda zenginliği meydanda olana, her sene için 48 dirhem, orta halliye 24 dirhem, fakir olana da 12 dirhem cizye vergisi konulur. Bu cizye sene­nin başında tahakkuk eder ve her ay bir aya düşen miktarda taksitle alı­nır.

325-Cizye vergisi ehl-i kitap = (Yahudi ve hıristiyan dinine men­sup olan) a, mecûsîlere, Arap olmıyan putperestlere konulur. Arap put­perestlerine ve İslâm dininden dönen = (mürted)lere bu vergi konulmaz[34]

326 - Çocuklardan, kadınlardan, mecnun, köle, mükâteb köle, ya­talak, kör, kötürüm ve çok yaşlı olanlardan, inzivaya çekilmiş rahipler­den ve çalışmaya gücü olmıyan fakirlerden cizye alınmaz.

327 - Cizye, zımnimin ölümü veya İslâmiyeti kabul etmesi ile dü­şer.

328 - İki senenin cizyesi içtima edince tedahül eder, (yâni bir teki­nin verilmesi lâzım gelir) (SM).

329 - Cizyenin küçüldük ve zillet vasfı ile alınması gerekir de "Ey Allah düşmanı cizyeyi ver" denilir.

330 - Zimmîler, dâr-ı harbe katılmadıkları yahut bir bölgede üs­tünlük elde edip bizimle harb etmedikleri müddetçe onlarla yapılan ant­laşma bozulmaz. Antlaşmaları bozulan zimmîlerin hükmü, mürtedle-rin hükmü gibi olur. Şu kadar var ki onlara karşı zafer elde edersek köle-leştiririz ve onları İslama girmeleri için zorlamayız.

331 -Cizye ehli, giyim ve bineklerinde müslüm ani ardan ayırt edi­lecekleri şeyi edinirler. Zaruret olmadan ata binemezler. Silâh kuşanamazlar.

332 -Zimmet ehli, İslâm ülkesinde kilise ve havra inşa edemezler. Ancak yıkıldığı zaman eskilerini tamir ederler.

333  - Tağlib kabilesi hıristiy ani arından müslümanların verdiği zekâtın bir katı fazla cizye alınır. Onların kadınlarından da cizye .alınır. Tağlib kabilesinden öşür de bir kat fazla alınır. Cizye ve haraç hususun­da bunların mevlâ = (köle) lan Kureyş mevlâları gibidir.

334 - Cizye ve haraç vergileri, Tağlib kabilesinden ve ahalisi çıkar­tılan arazilerden elde edilen gelirler ve harb ehlinin devlet reisine verdi­ği hediyeler müslümanların işlerine sarf edilir; Muharipleri, onların ço­cuk ve ailelerini doyurmak, açık mevzileri, gedikleri kapatmak, köprü­ler yapmak, hâkimlerin, müderrislerin, âlimlerin, müftîlerin ve zekât memurlarının yetecek mikdarda maaşlarım vermek bu işler arasında­dır.

 

ARAP ARAZİSİNİN HÜKMÜ VE HARAÇ

 

335 - Arap arazisi öşür arazisidir. O da; Uzeybden Yemen'de bulu­nan Mehredeki hacerin en nihayetine kadar devam eden yerler ile orada Şam beldesi hududuna kadar uzanan yerlerdir. Sevad, haraç arazisidir. Sevad; Uzeybden Akabe-i hulvana ve Alsden yahut Sa'lebiyyeden Abba-dana kadar olan yerdir. Sevad arazisi oradaki ahaliye mülk olarak bıra­kılmıştır ve orada tasarrufda bulunmaları caizdir.

336 -Üzerindeki halkı müslüman olan her arazi yahut zorla fethe­dilip mücahitler arasında taksim edilen bir yer öşür arazisi olur.

337 - Zorla fethedilip halkına bırakılan veya halkı ile antlaşma ya­pılan her arazi haraç arazisi olur. Allahm şeref verdiği Mekke bu hük­mün dışında kalır.

338 - Bir kimse, bir yeri ihya ederse o yerin bulunduğu mevkie (ora­sının haraç ve Öşür arazilerinden birine olan yakınlığına) itibar edilir (M).

339 - Aynı araziden hem öşür ve hem de haraç alınamaz.

340 - Her mahsul almışında haraç vergisi tahakkuk etmez. Fakat öşür her mahsul için yeniden tahakkuk eder.

341 -Arazi su baskınına uğrar veya su kesilirse yahut ekine bir âfet gelirse haraç vergisi alınmaz. Fakat sahibi araziyi muattal bırakır; işletmezse haracını vermesi üzerine borç olur.

 

342 - Haraç İki Çeşittir:

 

1) Haracmukâseme, ki öşür gibi mahsulâta bağlı olur[35].

2) Harac-ı vazife ki, bu Hz. Ömer (R.A) in koyduğu ölçülerden daha fazla olamaz. Bu da su ulaşan her dönüm araziden bir sağ[36] = (2920 gr.)

mahsul ile bir dirhem paradır. Yoncanın her dönümü için beş dirhem, ağaçları birbirine bitişik hurma ve üzüm bahçelerinden on dirhem para-

' 343 - Hz. Ömer zamanında haraç mikdarı belli edilmiyen şeylerin

haracı tâkata göredir. Takatin en sonu da mahsulün yarısına kadardır.

Konulan vergi yarıyı aşamaz. Acizlik hâlinde ise yarıdan aşağıya iner.

344 - Bir müslüman, haraç arazisini satın alır veya zımmî musluman olursa o yerden yine de haraç vergisi alınır.