Kefalet iki türlüdür.
1 - Nefsiyle
kefil olmak.
2 - Malıyla
kefil olmak'.
1 -Nefsiyle
kefalet caizdir. Bu kefaletle mesuliyet derecesi, kefili olduğu zatı,
bulundurmaktır. Bu biçim kefalet, «Falanın nefsine, veya boynuna veya ruhuna
veya cesedine veya başına veya yarısına veya üçte birine kefil oldum»'dediği
zaman akdolunur. Ben ona zâmin
(mesul) oldum, o benim üzerime olsun, ben onun önderiyim veya kefiliyim,
dediği zaman, kefalet akdolunur.
Kefil, kefili bulduğu
zatı, muayyen bir vakitte teslim edeceğini şart koşarsa ve alacaklı da, o
zamanda kefilden teslim edilmesini isterse, hazır edilmesi kefile vacip olur;
Eğer kefil onu hazır ederse ne âlâ, eğer hazır etmezse hazır edilinceye kadar,
Kadı kefili hapseder. Ne zamanki kefil, kefili olduğu zatı hazır edip
alacaklıya —mahkeme etmesine gücü yettiği bir yerde teslim ederse o zaman
kefillikten kurtulur.
Kadı'nın meclisinde
teslim etmek şartiyle kefil olursa ve getirip çarşıda
teslim ederse, kefaletten kurtulur, çölde teslim ederse kurtulamaz. Kefili
olan zat, öldüğü zaman, nefsiyla kefil olan şahıs
kefaletten kurtulur.
Nefsiyle kefil olup
borçlu falan vakitte borcunu edâ etmezse, bin lira borcunun zâmini
olurum dese, o zaman da borçlu borcunu getirmese, kefile malî mesuliyet lâzım
olur, nefsiyle kefil olması onu kurtaramaz. Ebû Hanife (R.A.) nin nezdinde hadlar (cezalar) ve
kısaslarda nefisle kefil olmak caiz değildir.
2 -Alınacak
mal, sahih bir borç olduğu zaman —ister miktarı belli ister meçhul olsun malla
kefil olmak caizdir. Meselâ: «Filânın üzerinde olan bin (liraya) veya....onda
olan alacağına veya bu satışta sana düşeri payına kefil oldum demesi gibi.
Alacaklı muhayyerdir;
Dilerse alacağını borçludan, dilerse kefilden ister.
Kefaleti şarta
bağlamak caiz olur, meselâ: «Eğer falan adama satarsan benim üzerime olsun,
veya onun üzerinde sabit olan hakkın benim üzerime olsun veya senden gasbettîği
benim üzeripıe olsun» demesi gibi...
Kefilin «senin onda
olan h
Borçlunun isteğiyle
kendisine kefil olunduğu gibi, isteği olmaksızın da kendisine kefil olunmak
caiz olur. Eğer kişinin isteğiyle kefil olmuşsa onun yerine verdiği parayı
bilâhare ondan alır. Eğer teklifi olmaksızın kefili olmuşsa verdiği parayı
bilâhare ondan alamaz (çünkü teberrudur.)
Kefil, daha borcunu
vermezden evvel borçludan para istemeye yetkili değildir, eğer borcun alınması
için, kefil alacaklının takibine maruz kalırsa, kefili olduğu zatı, kendisini
takip edilmekten kurtarıncaya kadar sıkıştırabilir. Alacaklı, borçluyu borçtan
affettiği veya oradan borcunu tamamen aldığı zaman kefil de kurtulur. Alacaklı
kefilin, zim
Kefil olmaktan
çıkmayı, herhangi bir şarta bağlamak caiz olamaz.
Alınması kefilden
mümkün olmayan (had -ceza- lar ve kısaslar gibi) bir
hakta kefil olması caiz değildir.
Müşterinin vereceği
paradan dolayı, müşteriye kefil olursa caiz. olur. Satılmış maldan ötürü
satıcıya kefil olursa, doğru değildir. Belli bir hayvanı yükletmek için icar
ederse, kefil olmak doğru değil, belli, değilse doğrudur.
Kefalet ancak âkid yapılan mecliste alacaklının, kabullenmesiyle-doğru
olabilir. Fakat bu hükümden bir mesele hariçtir. (Yâni o meselede alacaklı
kabul etmese bile kefillik caiz olur). O mesele şöyledir:: Hasta, vârisine der
ki; «Halkın bendeki, alacaklarına kefil ol.»
Eacaklılar hazır olmadıkları halde de vârisin kefil olması câizdirr
Borç, iki kişide olup
birisi diğerinin kefili ise, verdiği miktar, borcun yansından (yâni kendisine
düşen kısımdan) fazla olmadıkça arkadaşından bir şey alamaz. Eğer yarısından tazla (yâni payından £az-(a) vermiş ise, o verilmiş miktarı
arkadaşından tahsil eder.
İki kişi (arka arkaya)
bin (lira) borcu olan bir zata, yekdiğerinin kefili olmak şartıyle
kefil olursa, birisinin verdiği paranın yarısını —ister az olsun isterse çok
olsun— ortağından alır.
Hürründe, kölenin de, bir kölenin kitabet borcuna kefil olunması
caiz değildir.
Ebu Hanife (R.A.) ye göre,
fakir olarak ölen bir kinişe için alacaklılara nezdinde
kefil olmak caiz olmaz. Ebû Yusuf ve Muhammed •«doğru
olur» dediler.
.