Bayram Namazı Ne Zaman Meşru' Kılınmıştır?
Mezheplere Göre Bayram Namazı :
Bayram Namazının Meşruiyetinin Delili :
Bayram Namazıyla İlgili Hadîsler :
Bayram Namazıyla İlgili Âyet Var Mıdır?
Bayram Namazına Hazırlanırken :
BAYRAM NAMAZI KİMLERE VÂCİBDİR?
Bayram Namazından Sonra Nafile Kılınır Mı?
Bayram Namazından Önce Ve Sonra Namaz Kılınır Mı?
Sabah Namazım Kılmadan Bayram Namazı Kılınabilir Mi?
Bayram Tekbîrleri Arasında Teşbih :
Bayram Namazından Sonra Hutbe :
Bayram Hutbesinde İmam Tekbir Getirince Cemaat Ne Yapar?
Bayram Tekbirlerinde İmam Ellerini Kaldırmazsa :
Bayram Namazında İmama Rükû'da Yetişen :
Bayram Namazında İmama Teşehhüdde Yetişen :
Bayram Namazı İkinci Güne Geciktirilebilir Mi?
Kurban Bayramı Namazı Bir Özürden Dolayı Geciktirilebilir
Mi?
İmam Ramazan Bayramı Namazını Abdestsiz Kıldırırsa
Bayram Günü Cenaze Hazır Olursa :
Bayram Namazından Sonra Tekbîr Getirilir Mi?
Teşrik Günlerinde İmam Tekbîri Terkedecek Olursa :
Bayram namazı da cuma
gibi, müminlerin bir araya gelip kaynaşmasını, birleşip dayanışmasını sağlar.
Ramazanda nefsi terbiye etmenin, Allah'ın emrine uyarak nefsanî isteklerimizi
bir süre geciktirmenin ve az-çok bu hususta başarıya erişmenin içten dışa vuran
sevincinin paylaşarak bayram yapmamız kadar tabii ne olabilir? Böyle günlerde
din kardeşliğinin daha çok anlam kazandığını kim inkâr edebilir? Özellikle
değişen bir dünyada, diğer milletlerin maddeciliği ilâh edinircesine ayakta
tutması ve bunun için en korkunç silahlar imal etmesi, aklı eren her mümini
derin derin düşündürmektedir. İşte İslâm, insanlık için mutlak felâket sayılan
maddeciliğin saltanatını yıkmak, Allah'a.imânın saadet vadeden sancağını
Tevhîd burcunda dimdik tutmak için birçok Farzlar, Vâcibler ve Sünnetler
koymuştur. Günde beş vakit cemaat halinde kılman namaz bunun en olumlu
devresini hazırlar. Haftada bir cuma namazı, insanı ferdiyetçilikten kurtarıp
cemaat ve cemiyetin kopmaz parçası yapar; kardeşliğin, dayanışmanın,"
sevişmenin ve yeryüzündeki tuğyan karşısında yıkılmaz bir sed olmanın yüksek
mânasını aşılar. Maddeciliğe yönelik bir kalkınmanın tek başına kurtuncı
olmadığını, bilâkis insanlara her geçen gün felâket hazırladığını işler. Bugünün
insanının en çok muhtaç olduğu, arayıp ta kendi ülkesinde bulamadığı imân
cevherinin paha biçilmez değerine dikkatleri çeker.
Yılda iki defa yapılan
bayram ve kılman bayram namazı, bu amaca yönelik daha geniş bir hareket alanı
hazırlar. Vicdanlara neşter vurup zayıf unsurların güçlenmesini sağlar.
Kur'ân'm hayat veren feyiz pınarından yudum yudum içirerek Allah'a kul olmanın.
huzur verici mânasını
kaltalere ve kafalara nakşeder. Oruç tutup zekât, fıtra ve sadaka vermenin
insana sunduğu ilâhî serinliği kelimeyle anlatmak mümkün müdür? Hacılar
mukaddes topraklarda Kelime-İ Şehadetin gölgesi altında Lebbeyke derken,
zenginlerin Allah rızası için Kurban kesmelerinin hayatımıza kattığı müstesna
renk ve mâna ne ile anî atılabilir?
Bütün bunları bir bir
dikkate alıp üzerinde düşündüğümüz zaman İslâm'm. insanlığın hayrına
gönderilmiş en sen en mükemmel din olduğunu anlar ve bize bunu lütfeden
Âlemlerin Rabbisi Allahm huzurunda eğilmeyi insanlığımızın gereği kabul ederiz.
[1]
Sahih rivayetlerden
yapılan tesbite göre, Hicretin birinci yılında Medine'de meşru' kılınmıştır.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu tarihten itibaren hiçbir bayram namazını
terketmemiştir. Bu da, islâm'ın bayram namazına verdiği önemi belirtir. [2]
a)
Hanefîlere göre, vâcibdir. Cuma namazı
kimlere farz ise bayram namazı onlara vâcibdir.
b)
Şafiîlere göre, Sünnet-i ayn'dir.
yani namaz ile mükellef olan her
mü'mine Sünnet'i müekkededir.
c)
Mâlikîlere göre, Sünnet-i Müekkededir; derece bakımından Vitir'den sonra gelir.
Cuma kimlere farz ise bayram namazı onlara sünnettir.
d)
Hanbelilere göre, cuma namazı kimlere farz ise bayram namazı onlara farz-ı
kifayedir. Yani bir beldede birkaç kişi bu namazı kılacak olursa, diğerlerinin
üzerinden kalkmış olur. Hiç kimse kılmazsa, hepsi günahkâr sayılır. [3]
Enes bin Mâlik
(R.A.)'den yapılan sahih rivayete göre, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz Medine'ye
hicret ettiklerinde, belde halkının yılda iki gün şenlik yapıp eğlendiklerini
gördü. «Bu iki gün nedir?» diye sorduğunda, «Cahiliyye devrinden kalma bir
âdettir» diye cevap verildi. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu :
«Allah size bu iki
günü daha hayırlı iki güne çevirdi : Kurban Günü ve Fıtır Günü...»[4]
Cafer bin Muhammed'in
dedesinden yapılan sahih rivayette deniliyor ki : «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz
her bayram günü Yemen mamulü üstlüğünü giyinirdi.»[5]
Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz yine yapılan sahih rivayetlere göre, Fıtır Bayramında namazgâhe
çıkmadan önce tek sayı olmak üzere bir ya da üç hurma yerdi. Kurban Bayramında
ise, bunu namazdan sonraya bırakırdı.
Hz. Enes (R.A.) diyor
ki : «Peygamberimiz (A.S.) Fıtır Bayramı günü tek sayıda hurma yemeden
namazgâhe çıkmazdı.»[6]
Hazreti Büreyde (R.A.)'de diyor ki :
«Peygamber (A.S.)
Efendimiz Fıtır Bayramı günü namaz kılmadan önce, Kurban Bayramı günü namaz
kıldıktan sonra bir şey yerdi.»[7]
Bu konuda sarih bir
âyet yoktur. Ancak Kevser Suresinde geçen Fe-Sallî Lî Rabbike emrinin bu
namaza işaret ettiğini söyli-yenler olmuştur. Bunu biraz daha açıklıyacak
olursak, memleketimizde halen mevcut iki mezhebin farklı ictihadlarmı
belirtmemiz gerekmektedir :
A) Hanefî
imamlarının içtihadına göre, âyette
geçen Salli emrinden maksad sabah namazı
olabileceği gibi bayram namazı da olabilir. Venhar emrinden maksad, deve
boğazlamaktır. Ancak bu iki emir de sarih olmadığı için hem Bayram Namazı vâcib kabul edilmiş, hem Kurban kesmek...
Çünkü sübutu kafi, delâleti zannîdir.
B) Şafiî
imamlarının içtihadına göre, Fesallî emrinden maksad, sabah namazıdır. Venhar
emrinden maksad, namazda rükû'-dan kalkıldığında elleri göğüs hizasına kadar
kaldırmaktır. Nitekim Hazreti AH (R.A.)
'den yapılan sahih rivayete göre, «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bize namaz
kıldırırken rükû'dan kalktığında NAHR
yapar, yani ellerini göğüs hizasına kadar kaldırırdı.»
Bu bakımdan Şafiüere göre,
hem Bayram namazı, hem Kurban kesmek sünnettir. Mâliki imamları da aynı
görüştedir.
O halde Bayram Namazı,
Hanefîlere göre vacibdir. En sahi1, olan da budur.[8]
Bayram namazına
hazırlanırken yapılması müstehab olan bazı hususlar vardır :
a) Ramazan
Bayramı günü namaza çıkmadan önce boy abdesti almak, dişleri fırçalamak ve en
yeni, en temiz elbise giymek,
Hasan Es-Sabit
(R.A.) diyor ki :
«Her iki bayramda da
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bize mevcud olan en güzel ve en temiz elbisemizi
giymemizi, en güzel kokuyu sürünmemizi ve bulabildiğimiz kadariyle en semiz
hayvanı boğazlamamızı emretti.»[9]
Bayram günü giyilecek
elbisenin bilhassa temiz olmasına dikkat edilir. Bu konuda ister yeni, ister
yıkanmış olsun fark etmez.[10]
b) Varsa
gümüş yüzük takınmak ve sabahleyin erken davranmak, vakit kaybetmeden
Cami'lere gitmek,
c) Ramazan
bayramında namazdan önce fıtrayı fakire vermek, .
d) Bayram
günü sabah namazını mahalle camiinde,
bayram namazını da -varsa- namazgahta kılmak.
Ebû Hüreyre (R.A.) diyor ki :
«Resûlüllah (A.S.)
Efendimiz sadece bir bayram namazını -o da; şiddetli yağmur sebebiyle-
Mescid'de kıldırdı. Diğerlerini namazgah olarak ayrılan açık havada kıldırdı.[11]
e) Bayram
namazına yürüyerek -yani yaya- gitmek, gidiş dö-J nüş yollarını ayrı seçmek,[12]
Sahabeden Câbir CR.A.)
anlatıyor :
«Bayram namazlarında Resûlüllah (A.S.î Efendimiz mamazgahp gidiş ve dönüş yollarını
değiştirirdi. Yani giderken ayrı bir yoldan, dönerken de başka bir yoldan
yürürdü.»[13]
Bayram namazlarına
süvari gitmekte bir sakınca yoktur. Mümkün olduğu takdirde yaya yürümek
afdaldır.
f) Ramazan
Bayramında namaza çıkmadan önce bir ya da üç kadar hurma yemek, hurma
bulunmadığı takdirde tatlı bir şey
yemek,[14]
Bu hususta kesin bir
sayı söz konusu değildir, sadece tek sayıda kalmak üzere, üç beş, yedi... kadar
hurma yenilebilir. Sahih olan da budur. Hiç bir şey yemeden gidildiği takdirde
kişi günahkâr olmaz. Ama akşam yemeğine kadar bir şey yemeden beklerse,
günahkâr olur.
Kurban Bayramında ise,
namazdan çıkıldıktan sonra bir şey yenilir. Müstehab olan budur. Namazdan önce
bir şey yemek mekruh değildir. Uygun olan görüş te budur. Ancak ne var ki, bir
şey yememek müstehabdır.[15]
g) Kurban
Bayramında namazdan sonra mümkünse ilk olarak kurban eti yemek,
Çünkü kurban Allah'ın
kullarına olan bir ziyafetidir. Önce ondan yemek, ziyafete olan saygımızı
yansıtır. Resûlüllah (A.S.) Efendimiz de hep öyle yapmıştır.[16]
h) Cemaat
çok kalabalık olur da bir cami'a veya belirlenen namazgaha sığmazsa o takdirde
iki yerde Bayram Namazı kılmak, îkiden fazla yerde kılmak İmam Muhammed'e göre
câizsede İmam Ebû Yusuf'a göre caiz değildir. Bu hususta fetva, İmam
Mu-hammed'in içtihadına göredir. Çünkü ümmet için bunda kolaylık vardır.[17]
Açık havada bayram namazı
için hazırlanan ve buna tahsis edilen namazgaha minber koymakta bir sakınca
olmadığı kabul edilmiştir. Mekruh diyenler varsa da, birinci görüş daha
uygundur. [18]Sahih olan da budur.
i) Bayram
Namazına tam bir sükûnet, vekar ve ciddiyet içinde gitmek yolda etrafı göz ile
taramamak,
Çünkü din kardeşleriyle
birlikte Müslüman olmanın yüceliğini, kudsiyetini düşünerek hareket etmek
gerekir. Cemaatle namaza durmak, bu nimetin şükrünü yerine getirmeyi amaçlar.
j) Kurban
Bayramında namazgahe veya camiye giderken duyulacak biçimde tekbir getirmek,
Cami'a gelindiğinde
Tekbîr kesilir. Sahih olan da budur. Ramazan Bayramında ise, sesi duyulm
uyacak şekilde tekbir getirmek müstehabdır.[19]
Kendisine cuma farz
olan kimselere Bayram Namazı vâcibdir.[20]
Cuma namaz; için şart
olan şeylerin hepsi -Hutbe hâriç- Bayram Namazı için de şarttır. Çünkü Bayram
namazlarında hutbe sünnettir, onsuz da namaz kılmabilir. Ancak namazdan sonra
okunması müstehabdır. Evvel okunması mekruh sayılmıştır. [21]Ne
var ki artık namazdan sonra iade edilmez. [22]
Bayram namazından
sonra cami ve namazgahta değil, evine döndükten sonra dört rek'at nafile kılmak
müstehab sayılmıştır. Kı-lmmadığı takdirde bir şey lâzım gelmez. Resûîüllah
CA.S.) Efendimizin bazen eve döndüğünde dört rek'at nafile kıldığı rivayet
edilmişse de bu pek sahih kabul edilmemiştir. [23]
Ne Peygamberimizin, ne
ashabının sabah namazını kılıp namazgahe geldiklerinde bayram namazının
dışında namaz kıldıkları tes-bit edilememiştir. Nitekim İbn Abbas (R.A.) diyor
ki :
«Bayram günü
Resûîüllah (A.S.Î Efendimiz namazgahe çıktığında ne bayram namazından önce, ne
de sonra namaz kılmadı.»
İbn Ömer (R.A.)'dan da
aynı anlamda rivayet edilmiştir. Hattâ îmanı Buharı, Bayram Namazından önce
nafile kılmanın mekruh olduğunu îbn Abbas (R.A.)'dan naklen rivayet etmiştir.[24]
Vakit müsaitse,
kerahet vakti de değilse, önce sabah namazını kaza etmesi uygun olur. Etmediği
takdirde yine de Bayram namazı sahih olur. [25]
Güneş doğup kerahet
vakti çıktıktan, yani güneş bir mızrak boyu yükseldikten sonra başlar zeval
vaktine kadar devam eder. [26]Ama
bu hususta, Kurban Bayramı namazım kerahet vakti çıkınca hemer kılmak, Fıtır
Bayramı namazını ise biraz geciktirmek afdal-dır.[27]
Bayram namazı
vâcibdir, iki rek'at olarak cemaatle kılınır, yalnız başına kılınmaz ve cemaat
kaçırıldığı takdirde kazası yapılmaz.
İmam Şöyle Niyet Eder
:
«Niyet ettim Allah
rızası için Bayram Namazını kıldırmaya...» Cemaat te şöyle niyet eder :
«Niyet ettim Allah
rızası için bayram namazını kılmaya uydum hazır olan imama...»
İmam belirtilen
şekilde niyet getirdikten sonra Allahu Ekber diyerek ellerini kulak yumuşaklarına
kadar kaldırıp İftitah Tekbiri getirir. Ellerini bağlayıp Sübhaneke okur. Sonra
üç defa ardanla ellerini yine kulak yumuşaklarına kadar kaldırıp Bayram
Tekbirini getirir. Tekbirleri getirirken ellerini bağlamaz, yanlarına sarkıtır.
Üçüncü tekbirden sonra ellerini bağlayıp önce Euzü-Besmele çekip Fâtiha-i
Şerîfeyi, sonra Zamm-ı Sureyi okur ve diğer namazlarda olduğu gibi rükû' ve
secdelerini yapıp ikinci rek'ata kalkar. Cemaat te bayram tekbirlerinde aynen
imama uyar. İkinci rek'atte bu kez imam
önce Fatiha ve Zamm-ı Sureyi okur, sonra üç tekbir ardarda getirir tekbirleri
getirirken ellerini bağlamaz. Dördüncü bir tekbir getirerek rükû'a varır ve
böylece diğer namazlarda olduğu gibi secdeleri de yerine getirerek teşehhüde
oturup namazı tamamlar. Bu, İbn Mes'ud (R.A.)'dan rivayet edilmiştir. Hanefüer
bu rivayeti esas kabul etmiştir.[28]
Gerek birinci, gerek
ikinci rek'atlerde bayram Tekbirleri getirirken iki tekbir arasında üç teşbih
miktarı beklenir.[29]
Üç teşbih miktarı
beklenirken bir şey okunur mu?
Bu hususta Resûlüllah
(A.S.) Efendimizden bir şey rivayet edilmemiştir. Ancak Taberânî ile
Beyhakî'nin yaptıkları tesbite göre, İbn Mes'ud (R.AJ'm sözü edilen tekbir
aralarında Allah'a hamd'u senada bulunduğu, Peygambere Salâvat getirdiği
bilinmektedir. O halde dileyen İbn Mes'ud (R.A.l uyarak böyle yapar, dileyen de
susup bir şey söylemez.[30]
Bayram namazından
sonra günün önemini belirtir ölçüde hutbe okumak sünnettir. Bu da cumada
olduğu gibi iki hutbe halinde yerine getirilir ve iki hutbe arasında hafif bir
oturuş yapılır.[31]
Ancak cuma hutbesinde
hatip minbere çıkınca oturur, ezan okunmasını bekler. Bayram hutbesinde ezan
okunmadığı için hatip minbere çıkınca artık oturmaz, doğrudan hutbe okumaya
başlar.[32]
Ramazan bayramı
hutbesini hatip, Tekbîr (Allahu Ekber),
Tes-bîh (Sübhanellah), Tehlîl CLâ ilahe illallah), Tahmîd (El, Hamdu lil- A.
lah) ve Peygamber Efendimize
Salâvat (Allahümme Sallı Ala Sey-yidine
Muhammed'in Ve Alâ Alihi ve Sahbihi) ile okur. Yani hutbede bunlara yer verir.[33]
Birinci Rek'atte Kaç
Tekbir Getirilir?
Namazdaki sünnet
tekbirlerle birlikte 9 Tekbîr getirilir. Ibunun 6'sı namazın farz ve sünnet
tekbiri, 3'ü bayram tekbiridir. [Her iki rek'atte aynı sayı câridir.
Hutbede Kaç Tekbir
Getirilir?
Birinci hutbede 9,
ikinci hutbede 7 tekbir getirmek müstehabdır. Hem bu tekbirleri ardarda
getirmek daha uygun olur.[34]
Ayrıca bu hutbede
Sadaka-i Fıtır'dan bahsedilir, önemi anlatılarak cemaate yeterince bilgi
verilir. Çünkü FitraMm da bir takım hükümleri vardır. Kimlere vâcibdir? Ne
miktar vâcibdir? Ne zaman vâcib olur? Hangi maddelerden vâcibdir?[35]
Bu hutbede de hatip
Tekbir getirir, Teşbih ve Tehlilde bulunur. Cemaati Kurban ve Bayram konusunda
aydınlatır. Kurban kesmenin hükümlerini yeterince açıklar. Bütün bunları
yerine getirmek müstehabdır.[36]
Ayrıca hutbede Teşrik
Tekbirlerini ve miktarını açıklar. [37]
Hatip hutbede tekbir
getirince cemaat de ona uyarak tekbir getirir. Hatip, Peygamber Efendimize
Salâvat getirince cemaat de getirir, ancak gerek tekbir, gerekse salâvatı
cemaat gizli getirir. Çünkü hutbeyi dinlemek ve hutbe esnasında susmak
vâcibdir. Gerçi hutbe okunurken susmanın sünnet, farz ve vâcib olduğunda
farklı görüşler ortaya konmuştur. Ama en sahihi vâcibdir.[38]
İmam ellerini
kaldırmadığı takdirde namaz bozulmaz. Ancak ona uyanlar ellerini kaldırırlar.
Bu hususta imama uymazlar. Çünkü daha çok müstehab olan hususlarda imama muhalefet,
ona uyumsuzluğu gerektiren bir davranış sayılmaz.[39]
İmam Muhammed
El-Cami'de diyor kî :
Mü'minlerden biri
bayram namazında imama uyar ve İbn Mes'-ud Hazretlerinin görüşüne göre Tekbir
getirmeyi uygun görenlerden ise, İmam da başka bir rivayete göre Tekbir
getirmeyi uygun görenlerden bulunuyorsa, o takdirde imama uyması daha uygun
olur. Ancak imam hiçbir müctehidin üzerinde durmadığı ayrı bir Tekbir getirirse,
o takdirde ona uyan kimse bu hususta uymaz.[40]
Bu da imamın sesini
işitecek bir mesafede bulunuyorsa, öyledir. İmamın tekbirlerini ara yerde
aktaran varsa, kendisi de uzakta olduğu için imamın sesini duymuyorsa, o
takdirde aracıya uyar.[41]
Bayram Namazında imama
rükû'da yetişen kimse ayakta İftitah Tekbiri getirdikten sonra bayram
tekbirlerini getirme imkânı varsa, getirir öylece imama rükû'da yetişir. İmama
rükû'da yetişemiyece-ğini anlarsa, rükû'a varır ve İmam Ebû Hanîfe'y© göre
rükû'da tekbirleri getirir. İmanı Muhammed de bu hususta aynı görüştedir. [42]Ancak
rükû'da bu tekbirleri getirirken ellerini kaldırmaz.
Sözü edilen tekbirleri
henüz bitirmeden imam rükû'dan kalkarsa, o da olduğu yerde bırakıp kalkar ve
getiremediği tekbirler düşmüş olur.
İmama rükû'dan
kalktığında ayakta iken yetişen kimse, bu durumda artık tekbirleri getirmez.
Yetişemediği bu rek'ati imam selâm verdikten sonra kalkıp kılarken tekbirleri
getirir.[43]
Bayram namazına imam
teşehhüdde iken henüz selâm vermeden voya imam henüz yanılma secdesi yapmadan
veya yanılma secdesi yapıp henüz selâm vermeden önce yetişen kimse, imam selâm
verdiken sonra kalkıp kaza eder. Bu, İmam Ebû Hamte ile İmam Ebû Yusuf'un
içtihadıdır. İmam Muhammed'e göre, cuma namazında olduğu gibi sözü edilen
kimse namaza ulaşmış sayılmaz. Bu bakımdan imam selâm verdikten sonra kalkıp
kaza etmez. Sahih olan da budur.[44]
Fukahadan bazısına
göre, bayram namazında rükû'a varılırken getirilen tekbir de vâcibdir. Bu,
vâcib olan bayram tekbirlerine uydurularak vâcib hükmünü alır.
İmam Bayram Tekbîrini
Unutursa :
Bayram Namazı
kıldırırken imam birinci rek'atte unutur da tekbirleri getirmeden Fatiha ve
Zamm-ı sureyi okursa, bu durumda kıraatten sonra Tekbirleri yerine getirir.
Rükû'da hatırlayacak olursa, başını kaldırmadan önce Tekbirleri yerine getirir.[45]
Fıtır Bayramı namazı
bazı özürlerden dolayı birinci günde kı-lmamadığı takdirde ikinci günü kılınır.
Meselâ, bayramın birinci günü hava kapalı olur da ancak zevalden sonra bayram
olduğu tes-bit edilirse, bu bir özürdür ki namazın ikinci güne kalmasına sebep
olur. Üçüncü güne geciktirilmesi caiz değildir.[46]
İmam bayram namazını
kıldırdıktan sonra vakit çıksm, çıkmasın müslümanlardan bir kısmı namaza
yetişememişse, artık onu ne yalnız başlarına, ne de cemaat halinde kaza
edemezler.[47]
Kurban Bayramının
birinci günü namaz kılmaya bir engel çıkarsa, ikinci günü kılınır; ikinci günü
de bir özür veya engel çıkarsa üçüncü güne geciktirilir. O günde bir özür
çıkarsa, artık dördüncü güne geciktirilmez. Böylece namaz terkedilir.[48]
Özürsüz ikinci veya
üçüncü güne geciktirilirse, kerahetle caiz olur. Ama Ramazan Bayramı özürsüz
ikinci güne geciktirilirse, caiz olmaz ve namaz terkedilir.[49]
Bir özürden dolayı
geciktirilen bayram namazı ikinci gün yine güneş bir mızrak boyu yükseldikten
(yani güneşin doğmasından 30-40 dakika geçtikten) sonra kılınır. Tatarhaniyye
sahibi de aynı tesbiti nakletmiştir. [50]
İmam Ramazan Bayramı
namazını abdestsiz kıldırdıktan sonra farkına varırsa, eğer zevalden önce
hatırlarsa, namazı iade eder. Za-valden sonra hatırlarsa, artık o gün geçmiş
sayılır. İkinci günü kılar. Abdestsiz kıldığı namaz Kurban Bayramı namazı ise ve imam da bunu ancak zevalden sonra
hatırlarsa, kesilen kurbanlar caizdir. Namaz ise ikinci günü iade edilir. İkinci günü hatırlarsa, bu zeval-dan sonra
ise üçüncü güne bırakılır. Zevalden önce hatırlarsa o gün iade edilir. Üçüncü
gün zevalden sonra hatırlarsa artık iade edilmez. Ancak birinci günü zevalden
önce hatırlar da cemaate durumu bildirirse, o ana kadar kesilen
kurbanlar caiz olur, duyulduktan sonra namaz kılınmadan kesilen kurbanlar caiz
olmaz.[51]
Bayram günü henüz
namaz kılınmadan cenaze hazır olursa, önce bayram namazı, sonra cenaze namazı,
sonra da bayram hutbesi yerine getirilir.[52]
Teşrik'in sözlük
mânası : Sıcak günlerde eti taş üzerinde kurutmaktır. Arap Yarımadasında bu
âdet çok yaygındı. Özellikle Zilhiccenin on, onbir, on iki ve on üçüncü
günlerinde kesilen hayvanların, ya da kurbanların etleri pastırma yapılmak
üzere kızgın taşlar üzerine serilir ve kurutulurdu.
Terim olarak, Kurban
Bayramının ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri anlamına ve o günlerde farz
namazlardan sonra getirilen Tekbirleri hatırlama mânasına gelir.
İmam Ebû Hanîfe'ye
göre, Arafe günü sabah namazından başlanıp bayramın birinci günü ikindi
namazına kadar sekiz farzdan son-ra teşrîk tekbirleri geirilir. İmam Ebû Yusuf
ile İmam Mv ham-med'e göre, Arafe günü sabah namazından başlayıp bayramın
dör-düncü günü ikindi namazına kadar geçen 23 vakit namazından sonra
getirilir. Bu hususta amel, imameyn'in içtihadına göredir.
Teşrik Tekbirleri :
a) Her vakit
namazından sonra getirilen Tekbîr, peygamberligin 23 yılından birini simgeler.
23 vakitte getirilmesinin hikmetlerinden biri de budur.
b) Dünya
meşgalesini bir tarafa itip Allah'ın dâvetine «evet» demenin sağladığı iç
rahatlığını, Allah'ın büyüklüğünü dile getirerek içten dışa vurmayı belgeler.
c) Kesilen
kurbanların sadece Allah'ın büyüklüğünü,
yüceliğini ve sonsuz rahmetini hatırlamanın bir ölçüsü olduğunu
kelimeyle ifade eder.
d) İslâm
ülkelerindeki bütün mü'minlerin gönül ve ağız birliği yaptıklarını sergiler.
Teşrik Tekbîrlerinin :
1. Sıfatı,
2. Sayısı,
3. Mahiyeti,
4. Şartları,
5. Vakti...
Sıfatı :
Teşrik Tekbirleri vacibdir. Kasden terkedilirse hem sevabından mahrum kalınır,
hem kerahet işlenmiş olur.
Sayısı ve mahiyeti : Her
vakit farzından sonra, bir defa şu sözlerle yerine getirilir : Allahu Ekber
Allabu Ekber La İlahe İllâllahu Vallahu Ekber, Allahu Ekber Ve
Lîllâ-Hi'lhamd...
Şartları:
Yolculuk halinde bulunmamak, şehir veya şehir hükmünde bir yerde olmak, farz
namazı kılmış bulunmak ve müstehab bir cemaatle kılmak. (Yalnız başına kılanlar
için de vâcib olduğu kabul edilmiştir).[53]
Bu konuda hürriyet ve sultan
gibi kayıtlar şart değildir. En sahih oîan da budur.[54]
Vakti : Arefe günü
sabah namazından sonra başlar, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar
devam eder. Böylece 23 vakit namazından sonra yerine getirilmiş olur,
Selâm verildikten
sonra hiçbir şeyle meşgul olmadan
Teşrîk Tekbîrleri getirilir. En uygun olanı budur. Selâmdan sonra konuşur
veya kasden abdestini bozarsa, Tekbîr hükmen düşmüş olur.[55]
En sahih rivayete
göre, bayram ve vitir namazlarından
sonra tekbir getirilmez.[56]
Teşrik Günlerinden
Birinde Tekbir Getirmeyi Unutan : Teşrik günlerinden birinde tekbir getirmeyi
unutan kimse, henüz teşrik günleri çıkmadan hatırlarsa, onları kaza eder-,
yani ter-kettiği tekbîrleri getirir. Teşrik günlerinden önce kazaya kalan namazları
Teşrik günlerinde kaza edecek olursa, bu namazlardan sonra tekbir getirmez.
Bunun gibi, Teşrik
günlerinde bir iki vakit namazı kaçırır da kazaya bırakırsa, artık o namazları
ister. Teşrik günlerinin dışında, ister gelecek yıl Teşrik günlerinde kaza
edecek olursa, tekbîr getirmesine gerek yoktur.
Misafir ile kadın
Teşrik günlerinde imama uyup namaz kılacak olurlarsa, tekbir getirmeleri vâcib
olur. Ancak kadın bu husufta aa sini kendisi duyacak kadar çıkarır. [57]
Teşrik günlerinde imam
tekbîri terkedecek olursa, cemaat ter-ketmeyip yerine getirir.[58]
İmam Selâm Verdikten Sonra
Abdesti Bozulursa -. îmam Selâm verdikten sonra henüz tekbîr getirmeden abdesti
bozulursa, en sahih kavle göre, tekbirleri o vaziyette getirir, abdest için
kalkıp gitmez.[59]
[1] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/5-6.
[2] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/6.
[3] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/6.
[4] Ebû Dâvud : Enes bin Mâlik
(R.A.)'den.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/6-7.
[5] İmam Şafiî ve İmam Beğavî
rivayet etmişlerdir.
[6] Ahmed bin Hanbel - Buharı :
Enes (R.A)'den.
[7] Tirmizî - İbn Mâce - Ahmed
bin Hanbel.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/7.
[8] El-Muhit - Serahsi -
Fethü'l-Kadir - El-Bedayi – Kâsâni.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/7-8.
[9] El-Hâkim - îbn Hibban :
EI-Hasen'den.
[10] El-Muhit - Serahsî - Bahrirâik
- îbn Nüceym.
[11] Ebû Dâvud - Îbn Mâce -
El-Hâkim : Ebû Hüreyre (R.A.)'den
[12] El-Kınye Eburreca -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[13] Ahmed bin Hanbel - Müslim –
Tirmizi.
[14] El-Ayni Şerh-i Kenz.
[15] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[16] El-Ayni Şerhü'l-Hidâye İbn
Abidin.
[17] El-Muhit - Serahsi -
El-Mebsut – Serahsî.
[18] Fetâvâ-yi Kaadıhan -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[19] EI-Cevheretü'n-Neyyire.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/8-10.
[20] El-Hidâye Merğinanî -
Mecmau'l-Enhür - Bahrirâik - İbn Nüceym.
[21] EI-Muhit - Radiyüddin
Serahsî - EI-Mebsut - Şemsüleimme Serahsi.
[22] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/10.
[23] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/10.
[24] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/10-11.
[25] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/11.
[26] Et-Tebyin - Zeylaî -
Fetâvâ-yi Hindiyye
[27] El-Mulâsa - Bahrirâik - İbn
Nüceym.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/11.
[28] El-Muhit - Radiyüddin
Serahsi.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/11-12.
[29] El-Tebyin – Zeylaî.
[30] Fıkhu's-Sünne - Seyyid Sabık
- Fetâvâ-yi Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/12.
[31] Fetâvâ-yi Kaadıhan - Şerhu
Fethi'l-Kadir.
[32] EI-Ayni - Şerhü'I-Hidâye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/12.
[33] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[34] Ez-Zahidi - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[35] El-Cevheretü'n-Neyyire -
Şerh-i Kuduri.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/13.
[36] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[37] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/13.
[38] Fetâvâ-yi Hindiyye : C. 1,
S. 151 – Tatarhaniyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/13.
[39] El-Gıyasiyye - El-Mebsut -
Şenısü'l-Eimme Serahsi.
[40] El-Muhit - Padiyüddin
Serahsî.
[41] El-Bedayi' Kâsâni.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/13-14.
[42] Siracü'l-Vehhac - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
[43] El -Kâfi - Hızanetü'I-Ekmel
- Yusuf Cürcani.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/14.
[44] Fetâvâ-yi Hindiyye.
[45] Tatarhaniyye - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/14-15.
[46] Fetâvâ-yi Hindiyye -
El-Bedayi' – Kâsâni.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/15.
[47] El-Tebyin – Zeylai.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/15.
[48] El-Cevheretü'n-Neyyire -
Kuduri – Şerhi.
[49] Et-Tebyîn - Zeylai.
[50] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/15.
[51] Fetâvâ-yi Kaadihan -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[52] El-Kınye - Ebu Recâ
Necmuddin.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/16.
[53] Et-Tebyin - Zeylai -
Fetâvâ-yi Hindiyye.
[54] Mi'racü'd-Dirayye.
[55] Et-Tehzib - Fet&va-yi
Hindİyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/16-18.
[56] Bahrirâik - îbn Nüceym.
[57] Celal Yıldırım,
Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/18.
[58] Et-Tebyin - Zeylai -
Fetavâ-yi Hindiyye.
[59] El-Hulasa - Fetâvâ-yi
Hindiyye.
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı,
Uysal Kitabevi: 2/18.