B. MÜŞTEREK
MALDA İNTİFA HAKKI
C. İHYA
EDİLEN ARAZİDEN ÇIKAN MADENLERDEN FAYDALANMAK
İslam beldesinde olup
hiç işlenmemiş sahipsiz araziyi bir lüman ihya ederse, mülkiyetine geçirmiş
olur. Ancak bu arazi zımmiye ait olmamalıdır. Küfür diyarmdaki sahipsiz araziyi
ihya etmek onların hakkıdır. Keza men edilmedikleri takdirde müslümân-lar da
küfür diyarmdaki sahipsiz araziyi ihya edebilirler.
İmar edilmiş arazi,
imar eden kimseye aittir. İmar eden belli değilse ve müslümanlar tarafından
işlendiğine dair alametler taşıyorsa, böyle bir arazi yitik mal hükmündedir.
Arazi cahiliye dönemine ait alametler taşıyorsa, ihya etmek suretiyle mülkiyete
geçirilir.
Meskun olan bir yerin
sahası ihya etmek sureti ile mülk edinilemez. Saha, tam faydalanmak için
ihtiyaç duyulan yerdir. Bir köyün harimi; toplantı yeri, atlarının barındığı,
develerinin çöküp dinlendikleri yer ve çöplükleridir.
Ölü arazideki kuyunun
harimi; oradan su çekenin duracağı yer, havuz, dolap, kuyudan alman suyun
hayvanlar veya ziraat için biriktirildiği yer ve suyu çeken hayvanın gidip
döndüğü yoldur.
Ölü arazideki evin
harimi, çöplük ve karın atıldığı yer ve evin kapısına doğru giden yoldur.
Açılan kaynak sularının harimi ise, bir yerde kazılan kuyunun suyunun eksildiği
veya kanalının yıkılma korkusunun olduğu yerlerdir.
Etrafı başka evlerle
çevrilmiş evin harimi olmaz. Herkes örfe göre mülkünde tasarruf edebilir. Ancak
örfe göre aşırı derecede tasarrufta bulunan kimse zamin olur. En sahih kavle
göre evi meskun evlerle çevrili olan bir kimsenin evini hamam veya ahır olarak
kullanması, manifaturacılar çarşısında bulunan dükkanım demirci dükkanı olarak
kullanması caizdir. Ancak dükkan duvarla ihata edilmiş ve duvarları muhkem
olmalıdır.
Harem bölgesindeki ölü
araziyi ihya etmek sureti ile ona malik olmak caizdir. En sahih kavle göre,
Arafat arazisini ihya etmek sureti ile ona sahip olmak caiz değildir. Ben
diyorum ki; Müzdelife ve Mina arazisinin hükmü de Arafat arazisinin hükmü
gibidir. Allah daha iyi bilir.
Ölü araziyi ihya etme
şekli amaca göre farklı olur. Sözgelimi mesken için ihya edilen ölü arazinin
etrafının duvarla çevrilmesi, tavanının bir kısmının yapılması ve bir kapının
takılması şarttır. Bir veçhe göre kapıyı takmak şart değildir.
Hayvanların barınması
için ihya edilen arazinin tavanını değil, etrafını duvarla çevirmek şarttır.
Kapı takılması konusunda görüş ayrılığı vardır.
Ekin için ihya edilen
arazinin etrafını toprakla yükseltmek, araziyi tesviye etmek, normal yağmur
suyu kafi gelmiyorsa, su kanalını açmak lazımdır. En sahih kavle göre ihyanın
gerçekleşmesi için arazide ekin ekmek şart değildir. Bostan için ihya edilen
arazinin etrafını toprakla yükseltmek, örfe göre çevresini ihata etmek, su
kanalını açmak ve mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre fidan dikmek
şarttır.
Bir kimse ölü araziyi
ihya etmeye başlar da ihyayı tamamlayamazsa veya bir bölgeye taş veya ağaç
dikerek işaret koyarsa, ihya edeceği araziyi sınırlamış ve o yere sahip olmaya
daha layıktır. Lakin en sahih kavle göre onu satamaz. Ama başkası orayı ihya
ederse, onu mülk edinmiş olur. Sınırını belirlediği araziyi ihya için uzun bir
zaman alırsa, hakim kendisine: "Bu araziyi ya ihya et ya da teet."
der. Mühlet isterse, kendisine kısa bir mühlet verilir.
Hakim birisine ihya
etmesi için ölü araziden bir parça verirse az önce bahsi geçen ihya için taşla
işaret koyan kişi gibi kendisi o araziyi ihya etmeye daha layıktır. Hakim ölü
araziyi bir kimseye verirken, ihya etmeye gücü yetecek kadar vermelidir. Ölü
araziyi işaret koyarak sınırlayan kişinin hükmü de böyledir.
En zahir kavle göre
hakim cizye, zekât, kayıp ve otlayamayan güçsüz hayvanlar için ölü arazinin bir
bölümünü koruma altına alabilir ve ihtiyaç için koruma altına aldığı arazinin
kararını bozabilir. Ancak kendisi veya başkası için bir araziyi koruma altına
alamaz.
Ana caddeden
faydalanma hakkı, caddeden geçip gitmektir. Böyle bir yolda istirahat etmek
veya alış-veriş yapmak gibi bir iş için oturmak caizdir. Fakat gidip gelenlerin
yolunu daraltmamak şarttır. Yolda oturmak için imamdan izin almak şart
değildir.
Yolda oturan kimse
hasır gibi bir şey ile kendisine gölgelik yapabilir. İki kişi caddedeki bir
yerde aynı anda oturmak isterler de anlaşmazlarsa, aralarında kura çekilir.
Zayıf kavle göre ise, imam kendi görüşüne göre birine Öncelik hakkı tanır.
Bir kimse alış-veriş
için yolda oturur, sonra oradan ayrılır ve işini terk ederse, hakkını kaybetmiş
olur. Şayet bir daha dönmek üzere yerinden ayrılırsa, hakkı bakidir. Ancak
ayrılması uzun bir müddet alırsa, hakkını kaybetmiş olur. Bu süre, müşterisi
kendisi ile alış-veriş etmeyi kesip bir başkası ile muamele etmeye başlayacak
kadar olmamalıdır.
Fetva vermek veya ders
vermek için camide bir yer ayıran kimsenin hükmü, alış-veriş yapmak üzere
caddede oturan kimsenin hükmü gibidir. Bir kimse camide namaz için bir yerde
oturursa, başkasından daha çok oraya hak sahibi olamaz. Şayet bir daha dönmek
üzere bir ihtiyaç için ayrılırsa, en sahih kavle göre tahsis ettiği yer o namaz
için geçerli sayılır. Her ne kadar kalktığı yere elbisesini bırakmasa da hükmü
böyledir.
Bir kimse yoldaki
konaklama yerine veya bir fakih medreseye veyahut bir sofi tekkeye önce girerse,
bunlar yerlerinden çıkarılamazlar. Şayet ahş-veriş gibi ihtiyaçları için
yerlerinden ayrıhrlarsa, haklarını kaybetmiş olmazlar
1- Zahir
olan madenler: Bunlar herhangi bir çaba sarf edilmeksizin elde edilen
madenlerdir. Petrol, kibrit, zift, mumya, saksı maddesi ve değirmen taşı gibi.
Bu madenler, bir yeri ihya etmek sureti ile mülk edinilemezler.
Madenlerin bulunduğu
araziler ikta (sultan tarafından verilmesi) veya tahcir (taşla işaretlemek) suretiyle
mülkiyete tahsis edilemez. İki kişinin gördüğü maden ihtiyaçlarım
karşılayamayacak kadar az ise, ilk haber verene ihtiyacı kadar öncelik hakkı
tanınır. Daha fazlası isterse en sahih kavle göre isteği reddedilir. Şayet
ikisi beraber haber verirlerse, en sahih kavle göre aralarında kura çekilir.
2- Batıni (gizli) madenler: Bunlar, bir çaba
sarf edilerek elde edilen madenlerdir. Altın, gümüş, demir ve bakır gibi. En
zahir kavle göre bu madenler, kazı veya bir çalışma sonucu elde edilerek mülk
edinilemezler. Bir kimse ihya ettiği arazide gizli bir maden bulursa, onu mülk
edinmiş olur.
Vadilerde bulunan
mubah su ile dağlardaki çeşme sularından herkes eşit olarak istifade edebilir.
Bir takım insanlar arazilerini bu sularla sulamak isterler de su herkese
yetmezse, en başta olan arazisini suladıktan sonra diğerleri arazilerini
sırayla sularlar. Her biri ayak bileklerine yükselecek kadar suyu
biriktirebilir. Arazi engebeli ise, yüksek ve çukur olan yerler tek tek
sulanır. Bir kimse bu sudan kabını doldurursa, en sahih kavle göre onu mülk
edinmiş olur.
Bir kimse faydalanmak
amacı ile ölü araziden bir kuyu kazarsa, oradan ayrılıncaya kadar o sudan
istifade etmeye daha layıktır. Mülk edinmek maksadı ile veya kendi mülkünde bir
kuyu kazarsa en sahih kavle göre çıkan suyu mülk edinmiş olur.
Bir kimse, su mülkü
olsun veya olmasın, kendi ihtiyacından fazlasını ziraatı sulamak için dağıtması
vacib değildir. Fakat hayvanları sulamak için suyu vermesi en sahih kavle göre
vacıbtır.
Müşterek olan kanal
suyu taksim edilerek verilir. Bunun için nehrin genişliğince bir boru konulur.
Borudan eşit olan veya olmayan ölçülerde hisseler adedince delik açılarak
taksimat yapılır veya ortaklar anlaşarak bir taksimat yaparlar.