İslâm'ın Nezahet ve Taharete Verdiği Önem
Kendileriyle
Temizlik Yapılan Sular
Lugatta taharet, nezafet ve
temizlik demektir. Istılahta taharet, necaset denilen maddî pisliklerden ve hades denilen hükmî ve manevî pisliklerden temizlenmeyi
ifade eder. Arapçada tatahhara
bi'l-ma (=kirlerden suyla
temizlendi) ve tatahhara. min'eî-hased (^kıskançlıktan kurtuldu) denir.
Taharet, şer'an namazın
kılınmasını helâl kılan
veya onun hükmünde olan bir
fiildir. Abdestsiz kimsenin abdest
alması, cünüp olan kimsenin
yıkanması, bedeninde ve
mekanında necis bulunan
bir kimsenin o necaseti izale etmesi gibi fiillerdir.
İslâm, taharet ve nezafete çok önem vermiştir. Bu durum aşağıdaki örneklerden
anlaşılabilir.
a. Namaz
için hergün birkaç defa abdest
almayı emretmiştir.
Ey inananlar, namaza
kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı
mesnedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın). (Mâide/6)
b. Cinsî münasebetten sonra yıkanmayı
emretmiştir. Eğer cünüp iseniz tam temizlenin. (Mâide/6)
Hz. Peygamber de şöyle demiştir:
Her müslümanın haftada bir kere yıkanması, o günde başını ve bedenini
yıkaması Allah'ın onun üzerindeki hakkıdır.[1]
c.
Tırnakların kesilmesini, dişlerin ve elbiselerin temizlenmesini emretmiştir. Hz. Peygamber şöyle buyurur:
Beş şey
fıtrattandır: Sünnet olmak,
etek traşı olmak,
koltuk altlarındaki kılları temizlemek, tırnakları kesmek ve bıyığı
kısaltmak.[2]
Eğer ümmetime zor
gelecek olmasaydı, her namazda misvak kullanmayı emrederdim.[3]
İbare bir diğer
rivayette şöyle gelmiştir:
Her abdest alışta (misvak kullanmayı emrederdim).[4]
Allah Teâlâ 'Elbiseni
temizle' (Müddessir/4) buyurmuş ve Hz. Peygamber de ashabına şöyle demiştir:
Siz kardeşlerinizin
yanma gidiyorsunuz. Elbiselerinizi temizleyin, bineklerinizin eğerini düzeltin
ki insanlar arasında örnek olasınız.
Allah çirkin sözü ve
fiili sevmediği gibi mübalağalı ve zoraki bir şekilde konuşmayı da sevmez.[5]
Allah tevbe edenleri sever, temizlenenleri sever.
(Bakara/222) .
İslâm dini tahareti
imanın yansı saymıştır. Nitekim Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Temizlik imanın
yarısıdır.[6]
Taharet'in Hikmetleri
İslâm dini, tahareti
birçok sebepten ötürü emretmiştir. Bunlardan bazılarını zikredelim.
1. Taharet fıtratın gereğidir. İnsan fıtraten nezafete meyleder, tabii
olarak kirden ve necasetten kaçar. İslâm'ın fıtrat dîni olması hasebiyle tahareti
ve nezafeti emretmesi çok tabiidir.
2. Müslümanın
kerametini ve izzetini korumak için emretmiştir. İnsanlar tabiaten
nezafete meyleder; temiz yerlerde oturmayı sever, pis
yerlerden kaçarlar. İslâm da mü'minin izzetini
korumakta hassas olduğu için, mü'minlere nezafeti emretmiştir ki insanların arasında temiz ve aziz
olsunlar.
3- Sıhhati
korumak için emretmiştir. Çünkü nezafet, insanı hastalıklardan
koruyan en önemli etkenlerden biridir. Hastalıklar çoğu zaman pislik nedeniyle
yayılır. İslâm dini bedenin, yüzün, ellerin, burunun ve ayakların daima temiz
tutulmasını ister, çünkü en fazla kirlenen azalar bunlardır. Bu azaları hergün birkaç kere yıkamak, insanı hastalıklardan korur.
4. Kişinin
Allah'ın huzurunda temiz ve nezih bir şekilde durması için emretmiştir. Çünkü müslüman namazda Allah'a hitap eder, O'nunla
mü-nacaat eder. Bu nedenle hem zahirinin hem de
bâtınının temiz olması gerekir. Çünkü Allah, çok tevbe
edenleri ve çok temizlenenleri sever. (Bkz.
Bakara/222)
Bu sular yağmur, kar,
deniz, nehir, kuyu ve çeşme suları gibi tabii sulardır. Kendisiyle temizlik yapılan
suları şu sözle de ifade edebiliriz: Gökten inen ve yerden çıkan sular.
Gökten tertemiz bir su
indirdik. (Furkan/48)
Sizi temizlemek,
şeytanın pisliğini sizden gidermek, kalplerinizi (birbirine) bağlamak ve
ayaklan(mzı) pekiştirmek için üzerinize gökten bir
su indiriyordu. (Enfai/11)
Bir kişi Hz. Peygamber'e şöyle sordu: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Biz deniz yolculuğuna çıkıyoruz ve beraberimizde de
az bir su götürebiliyoruz. O su ile abdest alsak
susuz kahnz. Acaba deniz suyu ile abdest
alabilir miyiz?' Hz. Peygamber şöyle cevap verdi:
Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir[7]
Taharet necasetten ve hades'ten olmak üzere iki çeşittir. Necaset'ten Taharet
Necaset temiz olmayan
şeylere verilen isimdir. Şerhan, kan ve sidik gibi namazın sıhhatine mâni olan
pisliktir.
Bizzat kendileri necis olan şeyler çoktur. Biz onların en önemlilerini
zikredeceğiz.
1. Hamr (şarap) ve sarhoşluk veren her sıvı madde necistir.
Ey inananlar hamr (şarap), kumar, dikili taşlar, şans okları hep şeytan
işi birer pisliktir.
Hz Peygamber de şöyle buyurmuştur.
Sarhoşluk veren herşey hamr'dır, her hamr da haramdır.[1]
2. Köpek ve domuz.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Birinizin kabından bir
köpek su içerse, o kabı biri toprak ve su ile karışık olmak üzere yedi defa
yıkasın.[2]
3. Murdar
olan hayvan. .
Murdar olan hayvandan
maksat, şer'î bir şekilde kesilmeyen hayvandır.
Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına
boğazlanan, boğulmuş, vurul(arak
öldürül)müş,
yukardan düşmüş, boynuzlanmış ve canavar
parçalayarak ölmüş olan
hayvanlar -henüz canları çıkmadan kesmeniz hariç- dikili
taşlar (^putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız
size haram kılındı.
(ıMâide/3)
Onun haram olması, necis olmasından ötürüdür. Putların adına kesilen ve
Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar da murdardır, necistir
ve yenilmeleri haramdır.
Üç şey leşin necasetinden istisna edilmiştir:
a. İnsan ölüsü.
Andolsun biz, Ademoğullarını şerefli kıldık. (îsra/70)
İnsanı
şereflendirmenin neticesi, ister ölü, ister diri olsun insanın temiz
olmasıdır.
Nitekim Hz. Peygamber 'Sübhanallah! Mü'min necis olmaz' buyurmuştur.[3] '
İbn Abbas 'Müslümanın
ölüsü de dirisi de necis olmaz' demiştir, b-c. Balık
ve çekirge ölüsü helâldir. Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Size iki ölü ile iki
kan helâl kılındı. İki ölü, balık ile çekirgedir. İki kan ise ciğer ve
dalaktır.[4]
4. Akan kan necistir.
İrin de akan kan
hükmündedir.
De ki: 'Bana inen
vahiyde (Kur'an'da), yiyen bir kimse için yiyeceği
şeyden leş, akan kan, necis olan domuz ve Allah'tan
başkası adına bir fısk olarak boğazlanan müstesna
(sizin haram kıldıklarınızdan) haram edilmiş birşey
bulamıyorum. (En'âm/145)
5. İnsan ve hayvan pisliği necistir.
Bir bedevi mecside küçük abdestini
yaptığında, Hz, Peygamber şöyle buyurmuştur:
Onun sidiği üzerine
bir kova su dökün![5] Bu hadîs, sidiğin necis olduğuna delâlet eder.
6. Canlı bir hayvandan kesilen parça da necistir. Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur:
Canlı bir hayvandan
kesilen parça murdar olmuş sayılır.[6] Eti
yenen hayvanların tüyleri bu haramlık hükmünden istisna edilmiştir. Nahl
sûresinin 80. ayeti buna delâlet eder.
7. Eşek ve
benzeri gibi eti yenmeyen hayvanların sütü de necistir.
Zira bu hayvanların
sütü de eti gibidir. Eti necis olduğuna göre sütü de necistir.
Aynî necaset, gözle
görülen bir maddesi olan veya renk ve koku gibi bir sıfatı olan dışkı, sidik ve
kan gibi necasetlerdir.
Hükmî necaset ise
maddesinden, renginden, kokusundan eser kalmamış, kuruyup eserinin ortadan
kalktığı necasetlerdir. Bunun misali, elbiseye bulaştıktan sonra kuruyan
sidiktir.
Mugalleze, Muhaffefe ve Mutavassıta
Necaset
Mugalleze necaset, köpek ve domuzun necasetidir. Bunlarin mugalleze necaset
olduklarının delili onların, diğer necasetler gibi bir defa yıkanmakla
temizlenmemeleridir. Onları, biri toprak ve su ile karışık olmak üzere yedi
defa yıkamak gerekmektedir. Bu husus daha önce köpeğin dokunduğu şeylerin nasıl
temizlenmesi gerektiğini bildiren hadîste geçmişti. Köpekten daha pis olan
domuz da köpeğe kıyas edilmiştir.
Muhaffefe necaset ise, iki yaşını doldurmamış, sadece süt ile
beslenen çocuğun sidiğidir. Bunun muhaffefe necaset
olduğunun delili, üzerine su serpmenin yeterli olmasıdır. Ancak su, akmayacak
ve bütün necaseti kapsayacak şekilde serpilmelidir.[7]
Ümmü Kays, yemek yiyemeyecek
kadar küçük olan. oğlunu Hz. Peygamber'e getirdi.
Çocuk, Hz. Peygamber'in elbisesine işedi. Hz. Peygamber biraz su getirilmesini istedi. Suyu, sidiğin
bulaştığı yere dökmekle yetindi.
Mutavassıta necaset,
insan sidiği ile hayvan dışkısı ve kanıdır. Bunlara orta. mânâsına gelen
mutavassıta sıfatının verilmesi sudan başka birşeyle
temizlenmemelerindendir. Bu necasetin, bir yıkama ile maddesi, kokusu ve rengi
giderilirse tekrar tekrar yıkamak vacib
değildir.
Enes şöyle demiştir: 'Hz.
Peygamber, def-i hacet için çöle çıktığında ona su götürüyordum, o su ile
temizleniyordu'.[8]
Hz. Ali şöyle diyor: "Ben mezisi
çok olan bir kişiydim. Bu durumu Hz. Peygamber'e
sormaktan utandığım için Mikdad b. Esved'e sormasını söyledim. Hz.
Peygamber 'Bu durumdaki kişinin abdest alması
yeterlidir' dedi[9]
Daha önce de
zikrettiğimiz bir hadîste Abdullah b. Mes'ud şöyle
demiştir: "Hz. Peygamber büyük abdestini yaptı. Bana üç taş getirmemi söyledi. İki taş
buldum, üçüncü bir taş bulamadığım için bir tezek götürdüm. Hz. Peygamber taşlan aldı 'Bu necistir'
diyerek tezeği attı".[10]
Yukarıda zikrettiğimiz
hadîsler, bu şeylerin necis ve haram olduklarına
delâlet ederler. Zikredilmeyen şeyler de
zikredilenlere kıyas edilmiştir.
Köpek ve domuz
necaseti gibi galiz necasetler, biri toprakla karışık olmak üzere yedi defa su
ile yıkamakla temizlenir. Bu necasetlerin aynî veya hükmî,
elbisede, bedende veya
mekânda olması hükmü değiştirmez. Böyle olduğunun delili,
köpeğin dokunduğu şeyle ilgili olan ve daha önce geçen hadîstir.
Sütten başka birşey yemeyen çocuğun sidiğine hafif necaset denir. Bu
necaset, üzerine su dökülmekle temizlenir. Aynî, hükmî, bedende, elbisede veya
mekânda olması hükmü değiştirmez.
İnsan ve hayvan
pisliğine 'mutavassıta (orta) necaset' denir. Bu necaset su ile temizlenir. Maddesinin,
kokusunun ve renginin ortadan kalkması gerekir.
Bunun da aynî, hükmî,
elbisede, bedende veya mekânda
olması hükmü değiştirmez. Ancak kan gibi giderilmesi zor olan bir necasetin
renginin kalması zarar vermez.
Köpek ve domuz hariç
diğer hayvanların derileri, tabaklanmakla temiz olur. Tabaklama, üzerinde
kaldığı takdirde deriyi çürüten nemin giderilmesidir. Bu işlem yakıcı bir
kokuya sahip olan bir madde ile yapılır. O madde deriyi öyle bir hale getirir
ki suya sokulduğunda derinin kokusu kalmaz ve çürümez. Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur:
Deri tabaklandığında
temizlenmiş olur.[11]
Tabaklama işlemi
yapıldıktan sonra, tabaklamada kullanılan necis
ilaçların derinin üzerinden temizlenmesi vacibdir.
İslâm, temizlik
dinidir. Bu nedenle de nerede olursa olsun necasetin giderilmesini ister.
Elbisede, mekânda, bedende olan necasetleri, namazın sahih olması için
temizlemeyi şart koşmuştur. Aynı zamanda İslâm dini kolaylığı da gözettiği için
sıkıntıyı kaldırır. Bundan ötürü yok edilmesi ve sakınılması zor olan bazı
necasetleri, zorluk olmasın diye affetmiştir. İslâm'ın affettiği necasetler
şunlardır:
1. Kasden
bulaştırılmayan az kan, irin, pire kanı ve sivrisinek pisliği affedilmiştir.
2. Elbise veya bedene bulaşan sidik sıçramaları,
necasetin hangi kısmından olursa olsun affedilmiştir.
3. Yaralardan çıkan kan ve irinler çok da olsa
affedilmiştir. Ancak kendi yaralarından çıkanlar kişinin kendisi için
affedilmiştir; başkasına bulaşırsa temizlenmesi gerekir. Ayrıca yaradan çıkan
kan ve irin, kasden yaranın üzerine sürülmemelidir.
Kendi normal yerinde bırakılmalıdır.
4. Harman sürmek için geme koşulan hayvanların
dışkısı da affedilmiştir. Sağım esnasında sütün içine düşen ve sütü bozacak
kadar çok olmayan pislikler necis değildir. Bunların
sütün içinden çıkarılması yeterlidir.
5. Balığın suyu bozmayacak kadar olan pisliği,
Mekke hareminin, Medine'nin, Şam'daki Emevî Camii'nin
ve benzeri mekanlardaki kuş pislikleri affedilmiştir. Çünkü bu, sakınılması mümkün olmayan bir
husustur.
6. Çok olmamak şartıyla kasabın elbisesine
bulaşan necaset affedilmiştir.
7. Etin üzerinde kalan kan affedilmiştir.
8. Kusup ağzı pislenen çocuğun, annesinin
memesine bulaştırdığı pislik affedilmiştir.
9. Yollarda insanın üzerine sıçrayan çamur
affedilmiştir.
10. Sinek, bal arısı ve karınca gibi akıcı kanı
olan bir hayvan sıvı bir maddeye düşüp ölür ve o sıvıyı bozmazsa, bu o sıvıyı necis yapmaz. Ancak bunlar kasden
sıvı maddelerin içine atılmamalıdır. Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur:
Birinizin kabına sinek
düşerse sineğin tamamını kaba batırıp atsın! Çünkü sineğin kanadının birinde
zehir, diğerinde şifa vardır.[12]
Eğer sinek içine
düştüğü şeyi necis etseydi, Hz.
Peygamber 'onu kaba batır, sonra at' demezdi. Diğer küçük böceklerde sineğe
kıyas edilmiştir.
11. Meyve, peynir ve sirke gibi şeylerin içinde
oluşup. dışarıya çıkmadan ölen küçük kurtçuklar da affedilmiştir.
12. Ateşte yanan necis
maddelerden çıkan ve elbiselere isabet eden duman az olursa affedilmiştir. Ateş
olmadan çıkan necis şeylerin buharı ise necis değildir.
13. Tuvaletten ve insanın arkasından çıkan koku necis değildir. Sözgelimi bu kokudan bir torba doldurulup
namaz esnasında kişinin yanında bulunsa bile namazın sıhhatine zarar gelmez.
14. Eti yenmeyen hayvanın elbiseye veya bedene
yapışan birkaç kılı affedilmiştir.
15.
Farelerin evdeki anbara bıraktıkları dışkı
affedilmiştir.
16. Peynir mayasında kullanılan öd affedilmiştir.
17. Tezekle
yakılan tandırda pişirilen ekmek necis değildir.
18.
İşkembedeki temizlenmesi zor olan kalıntılar affedilmiştir.
Bu gibi durumlarda
genel bir kural vardır ki çıkarılması zor olan birşeyin
kalıntısı affedilir. Diğer bir genel kaide de şudur: Eti yenmeyen hayvanın
tüyleri bitişikse temizdir. Ayrılır bir halde veya az olursa affedilir.
[1] Müslim/2003, (İbn Ömer'den)
[2] Müslim/279; Dârekutnî, 1/65
[3] Buharî/279
[4] İbn Mâce
[5] Buharî/217; Müslim/284
[6] Hâkim, (Hadîs'in sahih olduğunu söylemiştir).
[7] Buharî/2021; Müslim/287 -
[8] Buharî/214 - . '
[9] Buharî/176. (Müslim'in
rivayetinde 'Tenasül uzvunu
yıkayıp abdest almalıdır'
şeklindedir.
Müslim/303)
[10] Buharî/155
[11] Müslim/366
[12] Buharî/5445, (Ebu Hüreyre'den)