EMANET BIRAKILAN EŞYA.. 2

Bir Kaç Kişiye Birden Emanet Bırakmak : 2

Bırakılan Emanet Malı Kabul Etmiyen Kimsenin Durumu : 2

Emanet Bırakılacak Şeyin Elde Tutulması Şarttır : 2

Emanetçi Ücret Alabilir Mi?. 2

Emanetçi Bırakılan Emaneti Lâyık Olduğu Yerde Korumakla Yükümlüdür : 3


EMANET BIRAKILAN EŞYA

 

İslâm fıkhında buna Vedia denilir. Günümüzdeki emanetçilere emanet olarak bırakılan eşya bu cümledendir. Ancak bunun bir rük­nü vardır, o da : Emaneti bırakanın «bunu size emanet olarak: bırak­tım» demesi, kendisine emanet bırakılan kimsenin (emanetçi) ise, «kabul ettim» diye karşılık vermesi gerekir. Buna fıkıh dilinde İcâb Ve Kabul denilir. Ancak sahih tesbitlere göre, emanetçinin susup cevap vermemesi de kabul sayılır. Nitekim adam malını alıp emanet­çiye ya da bir dükkân'a götürüp «bunu sana emanet bıraktım» der, o da hiç sesini çıkarmazsa, açıktan icâb, delâlet yoluyla da kabul gerçekleşmiş sayılır.

Bunun gibi, bir adam elindeki malı getirip ya emanetçiye, ya da bir dükkâna hiçbir şey söylemeden bırakır, emanetçi ya da dükkân­cı da hiç sesini çıkaramazsa, o takdirde aralarında fi'Ii bir delâlet şeklinde icâb ve kabul gerçekleşmiş olur. Yani bu da caizdir.

Nitekim gönümüzdeki tanıdıklar ve taşradan gelenler tanıdık dükkânlara uğrayıp ellerindeki eşyayı hiçbir şey söylemeden bırak-' maktalar. Bu bir bakıma câri bir âdet haline gelmiştir. Nitekim dil­siz kimsenin emanet olarak bırakıyorum anlamına gelen işareti de muteber kabul edilmiştir. Bu durumda mal zayolursa emanetçi veya tüccar zamın olur, yani ona tazmin ettirilir. [1]

 

Bir Kaç Kişiye Birden Emanet Bırakmak :

 

Bir şahıs elindeki malı alıp birkaç kişinin oturduğu veya ortak­laşa çalıştığı bir dükkân ya da otele emanet olarak bırakır, onlar da gördükleri halde susup hiçbir şey demezlerse, o takdirde hepsine bir­den o mal emanet bırakılmış sayılır. Bu balamdan hepsi birden kal-

kıp gitseler ve bu sebeple de'mal zayolsa, hepsi birden o mala zamm olur. Ancak birer birer kalkıp dışarı çıkarlar da en son bir kişi içer­de o malın yanında kalırsa, o takdirde emaneti koruma görevi ona bırakmış sayılır ve bu durumdan sonra zayolursa, sadece en son ka­lan kişi zamm olur.

Ancak Tahtavî burada bir itiraz kaydı koymuş ve «emanet bıra­kılan mal kaabil-i kısmet olmadığı takdirde böyledir. Kaabi'li kısmet olduğu takdirde, en son kalan kişiye değil, hepsine tazmin ettirilir. [2]

 

Bırakılan Emanet Malı Kabul Etmiyen Kimsenin Durumu :

 

Kendisine emanet olarak bırakılan malı kabul etmediğini açık­ça söylediği halde mal sahibi buna aldırış etmeyip yine de o malı onun yanına bırakıp ayrılırsa, şahıs o maldan sorumlu değildir. Ko­nulduğu yerde bırakıp gitse bile hüküm böyledir. Oradan ahp baş­ka bir yere götürse gaasıb (haksız yere başkasının malına açıktan el koyan) hükmüne girer. Bu durumda mal zayolursa, zamm olur. [3]

 

Emanet Bırakılacak Şeyin Elde Tutulması Şarttır :

 

O halde elde tutulması mümkün olmayan bir malı, bir eşyayı emanet bırakmak caiz değildir. Bunu bir misal ile açıklıyalım .- Ha­vadaki kuşu, denizdeki balığı, kaçan at'ı ve uzaktaki ağacı emanet bı­rakmak bu cümledendir. Yani bunlar vaz'i yed edilmeye-, el konul­maya müsait olmadıklarından emanet bırakılmalara da caiz değil­dir.[4]

Ayrıca emanet mal bırakma konusunda emaneti bırakanla ema­netçinin âkil ve temyiz çağma girmiş bulunmaları da şarttır. Fıkıh­ta buna mudi1 ile müstevda' denilir. O halde henüz temyiz çağı­na girmemiş bir çocuğun ya da delinin mudiî ya da müstevdi' olma­sı caiz değildir. Çünkü buna ehil değildir. [5]

 

Emanetçi Ücret Alabilir Mi?

 

Aslında İslâm Dini, mü'minieri birbirine yardıma teşvik etmiş ve aralarında her zaman bir yardımlaşma ve dayanışmanın bulun­masını emretmiştir. Bu bakımdan vedî'a konusunda islâm bir üc­ret getirmemiş, sadece buna müstehab saymıştır. Yani bir kimse Allah rızası için emanetçi olursa, sevap kazanır, sünnete uygun bir iş yapmış olur. O takdirde gerek emaneti bırakan mudi', gerek ken­disine emanet bırakılan müstevda', istedikleri zaman bunu hüküm-

süz sayabilirler. Yani yapılan vedi'a akdini bozabilirler.

O halde müstervda'in yanındaki emanet kendiliğinden ayıplanır veya noksanlaşır ya da korunduğu halde çalmırsıa, emanetçi zamm olmaz. Çünkü bir ihmali ve taksiratı yoktur. Hem bir ücret de almış değildir.

Anoak emanetçi bir ücret karşılığında kendisine bırakılan mal­lan korumayı taahhüd etmişse -bugünkü emanetçiler gibi-, o takdir­de bu bir akd-i lâzım olur ve bir icare hükmüne dönüşür. Mal bu du­rumda emanetçinin yanından çalınır veya zayiolursa tazmini gere­kir. Çünkü bu aMd artık müstehab değil vâcib olmuştur. [6]

 

Emanetçi Bırakılan Emaneti Lâyık Olduğu Yerde Korumakla Yükümlüdür :

 

Aksi halde zayölan mala zamın olur. Meselâ : Bırakılan altın bi­lezikleri kasada değil de masanın bir ucuna bırakmak suretiyle ko­rumaya çalışır ve bu yüzden bilezükter çalınırsa, lâyık olduğu yerde korumadığı için. zamın olur.

Emanetçi kendisine bırakılan emanet eşyayı bizzat muhafaza edebileceği gibi, güvendiği herhangi bir kimse vasıtasiyle de muha­faza ettirebilir. İmam Muhammed buna cevaz vermiştir Ve fetvaya da uygun görülen budur. İmam Şafiî ve îmam Mâlik'e göre, emanet­çi başka bir kimseyi kendisine bırakılan emanetleri muhafazaya ve­kil edemez. Ettiği takdirde mal zayolursa, kendisi zamm olur, gü­vendiği kişi değil. [7]

 



[1] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/359.

[2] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/359-360.

[3] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/360.

[4] Geniş bilgi için bak: Fetâvâ-yi Hindiyye, - El-Bedayi'de Vedi'a Bahsine.

[5] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/360.

[6] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/360-361.

[7] Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 3/361.