7- İSLÂM'DAN ÖNCEKİ ŞERİATLER.. 1

I- Kur'an ve Sünnette Zikredilenler: 1

1. Neshedilen Hükümler (Kaldırılan Hükümler): 1

2. Geçerliliğini Devam Ettiren Hükümler. 2

II- Kur'an ve Sünnette Zikredilmeyen Önceki Şeriatler: 5

 

7- İSLÂM'DAN ÖNCEKİ ŞERİATLER

 

Bu şeriatlerin hükümlerinden bazıları, Kur'an ve sünnette zikredilme-mişlerdir. Diğer bazıları ise, zikredilmişlerdir. Bu itibarla önceki şeriatler İki kısma ayrılmaktadır.

 

I- Kur'an ve Sünnette Zikredilenler:

 

Kur'an- Kerim ve hadis-i şerifler İslâm'dan Önceki ilahî dinlerde bulunan bir kısım hükümleri zikretmişlerdir. Bunlardan bazılarının İslâm'ın gelmesiy­le geçersiz (mensuh) olduklarını, bir kısmının ise yürürlükte bırakıldığını be­yan etmişler fakat bazıları hakkında herhangi bir açıklık getirmemişlerdir. Bu İtibarla Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflere göre önceki şeriatler üç kısma ayrılmaktadır:

 

1. Neshedilen Hükümler (Kaldırılan Hükümler):

 

Alimler, bu tür hükümlerin müslümanlar için geçerli olmadığı hususun­da İttifak etmişlerdir. Çünkü bunların neshedildiğine dair kesin deliller mev­cuttur. Aşağıda zikredilen âyetler ve hadisler bu kabildendir:

"Ey Muhammed de ki: Bana vahyolunanlarda yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram olduğuna dair bir hüküm bulamıyorum. Ancak leş, veya akıtılmış kan veyahut domuz eti -ki bu pistir- yahut doğru yol­dan çıkarak üzerine Allah'dan başkasının adı zikredilerek kesilen hayvan­ların yenmesi haramdır."[1]

"Biz yahudilere tırnaklı her hayvanı haram kıldık. Onlara sığır ve da­varın sırt, bağırsak ve kemik yağlarının dışında iç yağlarını da haram kıl­dık. Azgınlıklarından dolayı onları bu şekilde cezalandırdık. Şüphesiz ki Biz doğruyuzdur."[2]

Birinci âyet, İslâm şeriatında haram olanları beyan ediyor. İkinci âyet ise, aşağıdaki âyeti celilede açıklayıcı sebeplerden dolayı, özellikle yahudilere ha­ram kılınan ve İslâm tarafından nesh edilip helal sayılan şeyleri zikrediyor.

"Yahudilerin zulmetmeleri, birçok kimseleri Allah yolundan alıkoyma­ları, yasaklandıkları halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız ye­re yemeleri sebebiyle daha önce kendilerine helal kılınan temiz şeyleri haram kıldık..."[3]

Peygamber efendimizin şu hadis-i şerifi de bu kabildendir.

Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: "Bana daha önce kimseye verilmeyen beş şey verildi. Bir aylık mesafedeki düşmanın kalbine korku salınmasıy-la yardım olundum. Yeryüzü bana mescid ve temiz kılındı. Ümmetimden ki­me namaz vakti gelir çatarsa namazını kılsın. Ganimetler bana helal kılın­dı. Benden önce kimseye helal kılınmamıştı. Şefaat etme bana verildi. Evvel­ce peygamber sadece kendi kavmine gönderiliyordu. Ben ise, bütün insan­lara gönderildim. "[4]

Bu hadis-i şerif, önceki şeriatlarda ganimet malları haram iken, İslâmda helal kılındığını, ibadetlerin sadece ibadethanelerde yapılması zorunlu iken İslâmda bütün yeryüzünün mescid kılındığını ve diğer özellikleri beyan et-mektedir.[5]

 

2. Geçerliliğini Devam Ettiren Hükümler

 

Alimler bu tür hükümlerin müslümanlar için de geçerli oldukları hakkın­da ittiiak etmişlerdir. Çünkü naslar bunları kabullenmiş ve bunlarla amel edil­mesini talep etmişlerdir. Aşağıda zikredilen âyet ve hadisler bu kabildendir.

"Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi; sizin üzerini­ze de Allah'tan korkmanız için sayılı günlerde oruç farz kılındı."[6]

Görülüyor ki bu âyet orucun daha önceki ümmetlere farz kılındığı gibi müslümaniara da farz kılındığını ifade etmektedir.

Yine Peygamber efendimizden şu hadis-i şerif rivayet edilmiştir: Resulullah'ın ashabı:

"Ey Allah'ın Rasulu, bu kurbanlar nedir?" dediler. Resulullah: aBu atanız ibrahim'in sünnetidir" dedi. Sahabe-i kiram: "Ey Alah'ın Rasulu, bunlardan bize birşey var mı?" dediler. Resulullah: "Her tüy için bir sevap vardır" bu­yurdu. Bunun üzerine, sahabeler: "Ey Allah'ın Rasulu yünlere de mi?" sorunca, Resulullah şu cevabı vermiştir: "Yünün her bir tüyüne bir sevap vardır.”[7] Bu hadis-i şerifte kurbanların Hz. İbrahim'in sünneti ve bizler için de geçer­li olduğunu beyan etmektedir.

3. Geçerliliği Hakkında Açıklama Bulunmayan Hükümler: Alimler, bu tür hükümlerin müslümanlar için geçerli olup olmadıkları hu­susunda ihtilaf etmişlerdir.

A. Hanefi, Maliki ve Şafii mezhebinden olan alimler, bu türden olan hü­kümlerle amel edilmesinin gerekli olduğunu söylemişler ve delil olarak şunları zikretmişlerdir:

a. Şu âyetler, ilahi şeriatların birliğini bildirir: Bu da hükümleri kaldırılan ve belli bir ümmete, geçici oiarak gönderilenler dışındaki hükümlerle amel edilmesini gerektirir.

"Allah, Nuh'a emrettiği, sana vahiyle bildirdiğimiz İbrahim'e, Mu­sa'ya, İsa'ya emrettiğimiz "dini ayakta tutun. Onda ihtilafa düşmeyin" em­rini size de şeriat kıldı."[8]

"İşte bu peygamberler Allah'ın hidâyete erdirdiği kimselerdir. Sen de onların doğru yoluna uy."[9]

"Sonra sana: «Hakka yönelen müşriklerden olmayan İbrahim'in dini­ne uy» diye vahyettik."[10]

"Ey Muhammed, sana da geçmiş kitapları tasdik eden ve onları muha­fazası altına alan Kur'an'i hakk ile indirdik. Aralarında Allah'ın indirdi­ği ile hükmet. Onların heva ve heveslerine uyarak sana gelen haktan sap­ma..."[11]

"Ey Muhammed, sana vahyettiğimiz ve kendinden öncekileri tasdik eden bu Kitap, hakikatin tâ kendisidir..."[12]

b.  Allah Teala Tevrat hakkında şöyle buyuruyor:

"Şüphesiz Tevrat'ı Biz indirdik. Onda hidâyet ve nur vardır..."[13]

 "Musa'nın kızgınlığı geçip sakinleşince yere attığı levhaları aldı. On­lardaki yazıda Rablerinden korkanlar için hidâyet ve rahmet vardır."[14]

Madem ki Tevrat'ta nur, hidâyet ve rahmet vardır öyle ise Kur'an ve sünnette anlatılan ve neshedildikleri bildirilmeyen önceki kitapların hükümleri ile amel etmek gerekir. Çünkü bunların Kur'an ve sünnette zikredilmeleri sahih olduklarının delilidir.

c.  Peygamber efendimiz (sav) evli iken zina eden bir yahudinin cezalan­dırılması için Tevrat'a başvurmuştur.[15]

d.  Hazreti Enes (r.a) Peygamber efendimizin (sav) şöyle buyurduğunu ri­vayet eder:

"Kim bir namazı unutursa hatırladığı zaman onu kılsın. Namazın bundan başka keffareti yoktur."[16] Sonra şu âyeti okudu: "... Beni anmak için namaz kıl."[17]

Bu âyet Hazreti Musa'yı anlatmaktadır. Resulullahın bunu hadisin akabin­de zikretmesi, Hazreti Musa'nın şeriatındaki bir hükmü delil, gösterdiğini ifa­de eder.

e.  Hazreti Abbas'ın oğlu Abdullah şöyle der:

"Resulullah Medine'ye geünce yahudilerin aşure günü oruç tuttuğunu gör­dü. 'Bu nedir?' diye sordu. Onlar: 'Bu mübarek bir gündür. Allah bu günde İsrail oğullarını düşmanlarından kurtarmıştır. Bu günde Musa oruç tutardı' de­diler. Bunun üzerine Resulullah: 'Ben Musa'ya sizden daha yakınım' dedi. O gün de oruç tuttu ve o gün de oruç tutulmasını emretti. "[18]

Bu hadis-i şerif de Peygamberimizin geçmiş ümmetlere ait bir kısım hü­kümleri aynen yaptığını gösterir.

B. Mutezile Mezhebinden olan alimler ve bir rivayete göre İmam Ahmed b. Hanbel, Kur'an ve sünnette zikredilen ve geçmiş ümmetlere ait olup da geçerli olup olmamaları hakkında herhangi bir nas bulunmayan hükümler­le amel etmenin gerekmediğini söylemişler, delil olarak da şunları ileri sür­müşlerdir:

a. Önceki şeriatler geçiciydi. Belirli ümmetlere hastı. İslâm şeriatı ise, kı­yamete kadar geçerli olmak üzere geldi ve kendinin haricindeki şeriatları nes-hetti, (hükmünü kaldırdı). Nitekim Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyu­ruyor:

"... Evvelce peygamber sadece kendi kavmine gönderiliyordu. Ben ise bü­tün insanlar gönderildim. "[19]

Allah Teala şöyle buyuruyor:

"... Aralarında Allah'In indirdiği ile hükmet. Onların heva ve hevesle­rine uyarak sana gelen haktan sapma. Her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik..."[20] Burada her peygamberin kendisine has bir şeriatı olduğu zik­rediliyor. O halde geçmişlere has olan bizi bağlamaz.

b. Peygamber efendimiz Muaz b. Cebel'i (r.a) Yemen'e gönderirken ara­larında şu konuşma geçmiştir: Resulullah:

-  "Bir mesele ile karşılaştığın zaman ne ile hüküm verirsin?" buyurdu.

Muaz:

-  "Allah'ın Kitabıyla," dedi. Resulullah:

-  "Allah'ın Kitabında hükmünü bulamaz isen?" Muaz:

-  "Resulullah'ın sünnetiyle" dedi. Resulullah:

-  "Onda da bulamazsan? Muaz dedi ki:

-  "Görüşümle içtihad ederim. Elimden gelen gayreti harcamadan geri durmam." Bunun üzerine Resulullah şunu söyledi:

- Allah'ın Peygamberinin elçisini Allah ve Rasulünün razı olacağı şeye muvaffak kılan Allah'a hamd olsun.”[21]

Şayet önceki şeriatlarla amel etmek gerekli olsaydı, Muaz bunu zikreder­di veya Resulullah ona bunu hatırlatırdı. Onlara başvurmadan önce ictihad etmesi caiz olmazdı.

c.  Diğer yandan, birinci grubun ileri sürdüğü deliller, ilahi dinlerin Tev-hid, iman, sevap, günah, ceza, dirilme; din, can, ırz, akıl ve malı koruma gi­bi ana hatlarda aynı olduklarını ifade etmektedirler. Çünkü şeriatların değiş­mesiyle bunlar değişmezler. Her ümmetin bunlara uyması gereklidir.

Müdakkik alimler, birinci görüşü tercih etmişlerdir. Çünkü İslâm dini, da­ha önceki ilahi dinleri tamamlamak için gelmiş ve sadece geçici hükümleri nesh etmiştir. Ayrıca, Kur'an ve sünnette zikredilip nesli edildikleri beyan edil­meyen bu şeriatların, ilahi hükümler olduğu nuhakkaktır. Madem ki neshe-dilmemişlerdir, bunlarla amei etmek gerekir.

Nitekim Abdullah b. Abbas (r.a): "Davud kendisini imtihan ettiğimizi san­dı, Rabbinden mağfiret diledi. Eğilip secdeye kapandı ve Allah'a yönel­di."[22] âyeti okunurken Hazreti Davud'a uyarak secde etmiş ve şu âyeti ha-tırlatmıştır. "... İşte bunlar Allah'ın nidâyete erdirdiği kimselerdir. Sen de onların doğru yoluna uy..."[23]

Muaz'ın rivayet ettiği hadiste Önceki şeriatların zikredilmemesi, bunların Kitap ve sünnetin kapsamına girmelerindendir. Çünkü bunları bilmenin tek yolu Kitap ve sünnettir. Bu nedenle ayrıca zikredilmemişlerdir.

Nesh Edildiği Belirtilmeyen Önceki Şeriatlere Misaller:

"Biz Tevrat'ta onlara şu hükümleri farz kılmıştık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş diye kısas yapılır. Yaralarda da kı­sas vardır. "[24]

Fıkıh âlimleri bu âyeti delil göstererek, kısasta erkek-kadın ayırımının ola­mayacağını söylemişlerdir. Çünkü âyette, "cana can' ifadesinin geçtiği beyan edilmiştir.

"Onlara -sırası gelenin nöbetinde hazır bulunması üzere- suyun deve ile kendileri arasında taksim edildiğini ve nöbetleşe içeceklerini bildir."[25]

Bazı alimler bu âyeti celileyi delil göstererek ortakların müşterek malı nö­betleşe kullanabilecekleri hükmüne varmışlardır. Bu âyet hazreti Salih'in de­vesinden ve onun ümmetinden bahsetmektedir.

"Yusuf, kardeşinin yüklerini hazırlatınca, bir su kabını öz kardeşinin yüküne koydu. Sonra Yusuf un adamlarından bir tellal arkalarından şöy­le bağırdı: Ey kafile, siz mutlaka hırsızsınız. Yusuf un kardeşleri onlara dönerek: Ne kaybettiniz? dediler. Biz hükümdarın su kabını kaybettik. Bu­lup getirene bir deve yükü mükafat var, dediler."[26]

Bazı alimler, burada zikredilen "bir deve yükü mükafat var" ifadesine da­yanarak, "mükafatlandırma" sözleşmesinin caiz olduğunu söylemişlerdir. Bu hüküm Yusuf (a.s)ın şeriatında olan, Kur'an tarafından zikredilen, halen geçerli olup olmadığı beyan edilmeyen bir hükümdür.

 

II- Kur'an ve Sünnette Zikredilmeyen Önceki Şeriatler:

 

Alimler, Kur'an ve sünnette zikredilmeyen önceki şeriatlerle amel edilme­yeceğini, çünkü bunlara güvenilmeyeceğim bildirmişlerdir.

 



[1] En'am, 145

[2] En'am, 146

[3] Nisa, 160-161

[4] Buharı, Kİt. Teyemmüm, bab. I, Kıt. Sala bab, 56; Müslim, Kil, Mesacid, bab 3. Hn. 521; Nesei, Kit. Gus! bab, 26; Darimi, Kil. Siyer bab 28.

[5] Diğer özelliklerden bazıları şunlardır. Tevbenin kabul edilmesi İçin günahkarla­rın birbirlerini öldürmeleri, Bkz. (Bakara, 54) Cumartesi günleri çalışmanın haram oluşu (Nisa, 154, A.raf, l63>

Necaset isabet eden elbisenin ancak kesilip atılarak temizlenebilmesi, hata ile öldür­mede dahi kısasın gerekmesi,

[6] Bakara, 183

[7] Îbni Mace, Kit. Edahi, bab. 3, Hn. 3128; Müsned, İmam Ahmed, c. 4, sh. 368. Hey-semi, bu hadisin raviieri arasında Nafi b. Haris'in bulunduğunu ve bu zatın hadis­lerinin alınmadığını söylemektedir.

[8] Şura, 13

[9] En'am, 90

[10] Nahl, 123

[11] Maide, 48

[12] Fatır, 31

[13] Maide, 44

[14] Araf, 154

[15] Rasululhh'ın Tevrat’a  başvurması, recm ayetini inkar eden yahudiyi susturmak için­dir. (İlam, el-Muvakkiin c. 4, s. 305)

[16] Buhârî, Kit. Mevakıt, bab, 37: Müslim, Kit. Mesacid, bab, 309, 314, 315. hn. 680, Ebû Dâuûd, Kit. Salat, bab 11, hn. 435; Tirmizi, Kit. Salat bab 16, hn.   177; Nesei, Kit. Mevakıt bab. 52, 54; Darimi Kit Salat, bab. 26; Müsned İmanı Ahmed c. 3 s. 100, 243, 269

[17] Taha, 14

[18] Buharı, Kit. Savm, bab 69, Kit. Menakıb, el-Ensar, bab. 52. Kit Enbiya, bab. 24; Müs­lim, Kit Siyam, bab. 127, hn. 1130; Ebû Dâuûd Kit. Savm, bab 63, hn. 244; Dari­mi, Kit. Savm, bab. 46; Müsned İmam Ahmed c. I s. 291, 310

[19] Hadisin tamamı için bkz. dipnot 4

[20] Maide 48

[21] Ebû Dâuûd Kit. Ekdiyye, bab. , hn. 3592; Tirmizi, Kit. Ahkam bab. 3 hn. 1327 Müsned İmam Ahmed c. 5, sh. 230.

[22] Sa'd, 24

[23] En‘an, 90

[24] Maide, 45

[25] Kamer, 28

[26] Yusuf, 70-72