Fıkıh Usulü'nün
konusu, kaynaklardan hükümler çıkarmak için delillerin değerlilik derecelerini
beyan etmek ve hüküm çıkarma yollarını izah etmektir. Görüldüğü gibi asıl
gaye, kaynaklardan çıkardan şer'i hükümlerin sıhhatli olmasını teminat altına
almaktır. Şer'i hükümleri açıklamadan önce şu noktaları tekrar hatırlatmada
fayda vardır:
Daha önce hakimiyet
bölümünde izah edildiği gibi, İslâm nizamının koyucusu, kullarına şah
damarından daha yakın olan, onların kâr ve zararian-nı kendilerinden daha İyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi
olan, mutlak egemen Allah Teala'dır. Şeriat-ı garrâ ilahi bir nizamdır ve ilahî vahye dayanmaktadır.
Otoritesini ilahi oluşundan almaktadır. İslâm'da hakimiyyet
kayıtsız şartsız Allah'ındır. Beşeri sistemlerde olduğu gibi, her an için
Allah'a muhtaç olan, akşam verdiği kararı sabah değiştirebilecek kadar
istikrarsız olan, içinde yaşadığı toplumun örf ve adetlerine boyun eğmekten
kendisini alamayan, şahsi his ve İhtiraslardan kurtulamayan, aciz kulların
değildir. Bu nedenle kanun koymaya selahiyetli oian sadece Allah Tealadır. Bu
hususta Allah Teala şöyle buyuruyor:
"Hüküm ancak
Allah'ındır. O, hakkı haber verir. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır."[1] "...
Hüküm, ancak Allah'ındır, O, ancak kendisine ibadet etmenizi emretti. Dosdoğru
din, işte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. "[2]
"... Ama ben, sizi Allah'ın takdir ettiğinden koruyacak güçte değilim.
Çünkü hüküm, sadece Allah'ındır. Ben Ona güvendim. Güvenenler de yalnız O'na
güvensinler, dedi."[3]
"Aralarında
Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların heva ve
heveslerine uyma. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni
saptırmalarından sakın. Eğer, Allah'ın hükmünden yüz çevirirlerse, bil ki
Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak
ki insanların çoğu yoldan çıkan fasıklardır."[4]
Allah Teala kendi nizamını bırakıp başka nizamlara başvuranlar
hakkında da şöyle buyuruyor:
"Sana İndirilen Kur'an'a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettiklerini
iddia edenleri görmüyor musun? Onlar tağutun önünde
muhakeme olunmak istiyorlar- Halbuki o tağutu
reddetmekle emrolunmuşlar-dı.
Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor. "[5]
"Rabbine yemin
olsun ki, aralarındaki anlaşmazlıklarda seni hakem seçip, sonra da verdiğin
hükme içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamıyla boyun eğmedikçe İman etmiş
olmazlar. "[6]
İlahi ahkamla hüküm
vermeyenler hakkında ise şöyle buyuruyor: "... Kim Allah'ın indirdiği ile
hükmetmez ise, işte onlar kafirlerin ta kendileridir. "[7] "...
Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmez ise, işte onlar zalimlerin ta
kendileridir."[8] "... Kim Allah'ın
indirdiği Üe hükmetmez ise, İşte onlar fasıkların ta kendileridir. "[9]
Bilindiği gibi beşeri
kanunların koyucusu insanlardır. Bu İtibarla bunları kısa zamanda değiştirme
zorunluluğu hasıl olmuştur. Çünkü bunları koyan kişilerin toplum üzerindeki
otoriteleri sarsılınca, artık sözlerinin değeri kalmamaktadır. İşte bu
nedenledir ki, bu gibi zatlara bir kısım uydurma ve sun'i
otoriteler isnad edilir ve bu kişiler putlaştırılmaya
çalışılır. Tâ ki eski kanunlarda çıkarları olanların menfaatleri zedelenmesin
ve layık olmadıkları mevki ve makamları ellerinden çıkmasın. Şayet bu konuda
ileri sürülen mugalatalar ve laf-u güzaflar fayda vermezse, hemen zora
başvurulduğu, yasaları himaye etme maskesi altında, bunlara karşı çıkanların
sindirilip tekrar otoritenin sağlanması istenildiği, bu da başarılamazsa
putlaştırılan kişilerin düşüncelerini yumuşattıkları hatta bazen de
değiştirdikleri görülür. Bunlar, korumak istedikleri düşüncelerin de kendileri
gibi insanların düşünceleri olduklarını unutuverirler; gözlerini maddi hisler
bürür de görmez olurlar.
"Yemin olsun ki
Biz, cinlerden ve İnsanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların
kalpleri, vardır ama onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, ama onlarla
hakkı görmezler. Kulakları vardır, ama onlarla doğruyu işitmezler. İşte onlar
hayvanlar gibidir. Hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar gafillerin ta
kendileridir.”[10]