4- MEKRUH

 

a. Cumhur ulemaya göre mekruh; şeriatın koyucusunun haram kılmama­sına rağmen yapılmamasını istediği hususlardır. Allah Teala'nm şu âyetinde zikrettiği cevabı hoşa gitmeyen yersiz soru sormak bu türdendir: "Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sor­mayın. Bunları, Kur'an indirildiği zaman sorarsanız size açıklanır. Allah sorduklarınızdan dolayı sizi affetmiştir. Allah gafurdur, halimdir."[1]

Bu âyette zikredilen "sormayın" ifadesinin kerahet ifade ettiği, bu tür so­ruların haram olmayıp, mekruh olduğu âlimlerce beyan edilmiştir. Zira so­ru sormak aslında yasak değil, serbesttir. Fakat cevaplan bilindiği taktirde lü­zumsuz yere insanları zorluklara sevk edecek olan yersiz sorular mekruh sa­yılmıştır. İsrailoğullarının kesmekle emrolundukları herhangi bîr sığın kes-meyip, şekil ve şemailini sormaları bu tür sorulardandır.[2]

Bu hususta Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: "Şüphesiz ki Allah size annelere eziyet etmeyi, kızları diri diri toprağa gömmeyi, üzerinize vacip olan hayrı engellemeyi ve hakkınız olmayan şey­leri "getir" deyip almayı haram kıldı. Dedikoduyu, çokça soru sormayı ve ma­lı zayi etmeyi ise mekruh kıldı.”[3] Görüldüğü gibi, hadiste dedikodu, çok­ça soru sorma ve benzeri şeylerin mekruh olduğu bildirilmektedir.

2. Hanefi mezhebine göre mekruh İki kısma ayrılır: a. Kerahati-tahrimiyye (harama yakın olan mekruh): Şüpheli olan zan- bir delille kesin yapılmaması istenilen hususlardır. Bayram günü oruç tut­mak gibi. Hanefi fıkıh kitaplarında mutlak bir surette zikredilen "kerahat" ta­birinden "kerahati tahrimiyye" kastedilir.

b. Kerahat-i tenzihiyye (helale yakın olan mekruh): Harama yakın olmayan bununla beraber terk edilmesi tercih edilen hususlardır. Yalnız Cuma ve Cu­martesi, yahut Muharrem ayının onuncu gününü oruçlu geçirmek gibi.

Mekruhun hükmü: Cumhur ulemaya göre, mekruhu işleyen kınanmaz. Fa­kat işlemeyen övülmeye layıktır. Hanefilere göre ise, kerahet-i tahrimiyye-yi işleyen kınanır. Kerahet-i tenzihiyyeyi işleyen kınanmaz. Fakat her ikisi­ni terk eden de övülmeye layıktır.

 



[1] Maide, 101

[2] Bkz. Bakara, 67-73

[3] Buhârî, Kit. İstİkrad, bab: 19; Darimi, Kİt. Rikak, bab: 38; Müsned İmam Ahmed, c. II, sh. 327, 360