İFTİTAH TEKBİRİ
Ardından Hz. Peygamber “Allahu Ekber”[1]
diyerek namaza başlardı. Daha önce de geçtiği üzere, namazını düzgün kılmayan
kimseye böyle yapmasını emretmiş ve şöyle demiştir:
“Abdest alıp, abdest azalarını güzelce yıkamadıkça
ve sonra da “Allahu Ekber” demedikçe hiç kimsenin namazı tam olmaz.”[2]
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda ayrıca şöyle
buyurmuştur: “Namazın anahtarı temizliktir. (Namaz dışı şeylerle meşguliyeti)
haram kılan şey[3]
iftitah tekbiri, (namaz dışı meşguliyeti) helal kılan şey de selâmdır.”[4]
Hz. Peygamber (s.a.v.) “tekbir aldığında arkasındakilere duyurmak
için sesini yükseltirdi.”[5]
Hz. Peygamber (s.a.v.) “hasta olduğunda Hz. Ebû Bekir, onun tekbir sesini arkadaki cemaate duyurmak için
yüksek sesle tekbir alırdı.”[6]
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyururdu: “İmam, “Allahu ekber” dediği zaman siz de “Allahu ekber” deyin.”[7]
Tekbir Alırken Elleri
Kaldırmak
Hz. Peygamber (s.a.v.) “bazen tekbirle beraber,[8]
bazen tekbirden sonra[9]
ve bazen de tekbirden önce ellerini kaldırırdı.”[10]
“Ellerini kaldırırken, parmaklarının düz tutar, [aralarını iyice açmayıp, birbirine de yapıştırmazdı].”[11]
Tekbir alırken
ellerini “omuz hizasına kadar kaldırırdı.”[12]
“Bazen kulak [yumuşağı] hizasına
kadar kaldırdığı da olurdu.”[13]
Namazda Sağ Eli Sol
Elin Üzerine Koymak
Rasûlullah (s.a.v.) namazda “sağ elini sol elinin üzerine koyardı.”[14]
Bu hususta şöyle
buyururdu:
“Biz peygamberler topluluğu; iftarda acele etmek, sahuru geciktirmek ve namazda sağ elimizi sol elimizin üzerine koymakla emrolunduk.”[15]
Hz. Peygamber (s.a.v.) “sol elini sağ elinin üstüne koyarak namaz kılan
birine rastladı. Adamın ellerini çözerek, sağ elini sol elinin
üzerine koydu.”[16]
Namazda Elleri Göğüs
Üzerine Koymak
Rasûlullah (s.a.v.), “sağ elini, sol elinin üzerine, bileği
üzerine, kolu
üzerine koyardı.”[17] “Ashabına da böyle yapmalarını emrederdi.”[18]
“Bazen de sağ eliyle sol elini kavrardı.”[19]
“Ellerini göğsü
üzerine de koyardı.”[20]
“Namazda elleri böğür üzerine koymayı
yasaklardı.”[21]
Bu hareket, çarmıha gerilmiş kimseyi andırdığı için Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle yapmayı yasaklamıştır.[22]
[1] Müslim ve İbn Mâce. Hadiste, Resûlullah’ın
namaza “niyet ettim namaz kılmaya” vb. sözlerle başlamadığına işaret vardır.
Aksine namaza bu sözlerle başlamak, ittifakla bid’attır. Ancak bunun bid’at-ı
hasene mi yoksa bid’at-ı seyyie mi olduğunda ihtilaf edilmiştir. Biz diyoruz
ki: Resûlullah’ın her bid’at dalâlettir. Her dalâlet de ateştetir.” sözündeki
genelliğe dayanarak, ibadetlerde yapılan her bid’at dalâlettir. Bu sayfalar,
bu konuda ayrıntılı bilgi aktarmak için uygun değildir.
[Müslim,
Salat 240 (498), c.3, s.1486; İbn Mâce, İkametü's-salât 1 (803), c. 3, s. 5.
Mütercim]
[2] Taberânî, sahih bir senedle rivâyet
etmiştir. (M. Kebir, 4526)
[3] Yani İftitah Tekbiri’ne, Allah’ın
yapılmasını haram kıldığı fiillerin yapılmasını yasakladığı için “tahrim”
denilmiştir. Selama da bu fiilerin yapılmasını helal yapmasından dolayı
“tahlil” denilmiştir. Hadis, namazın kapısının kapalı olup, ancak abdestle
açıldığını belirttiği gibi, namazın haram sahasına da ancak tekbirle girilebileceğini,
buradan çıkışın da ancak selâmla olduğunu göstermektedir. Bu, âlimlerin çoğunun
görüşüdür.
[4] Ebû Davud, Tirmizî ve Hâkim. Hâkim hadisin
sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu
görüşünde ona katılmıştır. Ayrıca bkz. “el-İrva” (301)
[Ebû Dâvud, Salât 74 (618), c.2, s.476;
Tirmizî, Tahâret 3, (3), Salat 238, 408; İbn Mâce, Taharet, 275, 276. Hadiste, namaza başlarken söylenen iftitah
tekbirine “tahrim” (haram kılan şey) denmiştir; çünkü onun söylenmesinden itibaren
namaz başlar ve konuşmak, gülmek, yiyip içmek, dünyevî bir iş yapmak gibi namaz
âdâbıyla bağdaşmayan her şey namaz kılan kişiye haram olur. Aynı şekilde
namazın sonunda selam vermek de “tahlil” (helal kılan şey) diye isimlendirilmiştir; çünkü selâmla birlikte
her çeşit namaz yasağı son bulur, namaz esnasında yasak olan davranışlar
serbest olur. Mütercim]
[5] Ahmed ve Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde
ona katılmıştır.
[6] Müslim, Nesâî.
[Buhari,
Ezan, 67 (103), c.2, s.734; Müslim, Salât 85, 96 (413, 418), c.3, s.1328, 1341;
Nesaî, Sehv 11 (1200), c. 3-4, s. 16-17; Ebû Dâvud, Salât 68 (606), c.2,
s.459; İbn Mâce, İkametü's-salât 145 (1240), c. 3, s. 636. Mütercim]
[7] Ahmed (10994) ve Beyhakî (2/16) sahih bir
senedle rivâyet etmiştir.
[Buhari,
Sıfatü's-salât 1 (2), c.1, s.749. Mütercim]
[8] Buhârî, Nesâî.
[Buhârî,
Sıfatü's-salât 2, 4 (4, 7), c.2, s.751, 753; Müslim, Salât 21, 25 (390, 391),
c.3, s.1225, 1233; Nesaî, İftitah 1, 4 (876, 880), c.1-2, s. 525, 527; Ebu
Davud, Salât 114, 115, 116 (725, 738), c.3, s.114, 135. Mütercim]
[9] Buhârî, Nesâî.
[Buhârî,
Sıfatü's-salât 3, 5 (6, 8), c.2, s.752-754; Müslim, Salât 24 (391), c.3,
s.1233; Nesaî, İftitah 4, 11 (879, 889), c.1-2, s. 527, 531; Ebu Davud, Salât
114, 115 (726), c.3, s.114-115. Mütercim]
[10] Buhârî, Ebû Davud.
[Ebu
Davud, Salât 114, 115 (722, 724), c.3, s.107, 113 Müslim, Salât 22, 23 (390),
c.3, s.1225-1226; Nesaî, İftitah 2 (877), c.1-2, s. 525 . Mütercim]
[11] Ebû Davud, İbn Huzeyme (1/62, 64), Temmâm ve
Hâkim. Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu
görüşünde ona katılmıştır.
[Ebû
Dâvud, Salât 116, 117 (753), c.3, s.153; Nesaî, İftitah 6 (883), c.1-2, s.527;
Darimî, Salat 32 (1240), c.3, s.59-60. Mütercim]
[12] Buhârî, Nesâî.
[Buhârî,
Salât 2, 4 (4, 7), c.2, s.751, 753; Ebû Dâvud, Salât 115, 116 (738, 744), c.3,
s.738; Nesaî, İftitah 109 (1057), c.1-2, s.608. Mütercim]
[13] Buhârî, Ebû Davud.
[Müslim,
Salat 54 (401), c.3, s.1291; Ebû Dâvud, Salât 115, 116-117,118 (737), c.3,
s.134; Nesaî, İftitah 5,108 (882, 1056), c.1-2, s.527, 607. Mütercim]
[14] Müslim, Ebû Davud. Hadis “el-İrva” adlı
kitabımda tahriç edilmiştir (352).
[Buhârî,
Salât 6 (9), c.2, s.755; Müslim, Salat 54 (401), c.3, s.1291; Ebû Dâvud, Salât
117, 118, 119 (754, 759), c.3, s.154, c.3, s.160 Mütercim
[15] İbn Hibbân ve Ziya, sahih bir senedle rivâyet
etmiştir.
[16] Ahmed ve Ebû Davud, sahih bir senedle rivâyet
etmiştir.
[Ebû
Dâvud, Salât 117, 118 (755), c.3, s.155; Nesaî, İftitah 10 (888), c.1-2, s.531.
Mütercim]
[17] Ebû Davud, Nesâî ve İbn Huzeyme (1/54/2)
sahih bir senedle rivâyet etmişlerdir. İbn Hibbân, hadisin sahih olduğunu
söylemiştir (485).
[Ebû
Dâvud, Salât 117,118 (757), c.3, s.158; Nesaî, İftitah 11 (889), c.1-2, s.531.
Mütercim]
[18] Malik, Buhârî, Ebû Avâne. [Buhârî, Salât 6
(9), c.2, s.755. Mütercim]
[19] Nesâî ve Dârekutnî sahih bir senedle rivâyet
etmiştir. Hadiste eli tutmanın sünnet olduğuna delil vardır. Birinci hadiste
de eli tutmayıp sadece koymaya delil vardır. Bu uygulamaların hepsi sünnettir.
Daha sonraki bazı Hanefî âlimlerinin hasen olarak kabul ettiği tutma ve koyma
işlerini aynı anda yapmak bid’attır. Onlar bu ikisini şöyle birleştirmektedirler:
Sağ el sol elin üzerine konur, sol bilek de sağ elin baş ve serce parmaklarıyla
tutulur, diğer üç parmak da açık bırakılır. Bkz. “Haşiyetü İbn Abidin” (1/454).
Sen, bu âlimlerin söylediklerine aldanma.
[Nesaî,
İftitah 9 (887), c.1-2, s.530. Mütercim]
[20] Ebû Davud, “Sahih” adlı kitabında (1/54/2) İbn
Huzeyme, Ahmed ve “Târîhu Asbahân” adlı kitabında (s. 125) Ebü’ş-Şeyh rivâyet etmişlerdir. Tirmizî senedlerden
birini hasen olarak kabul etmiştir. Hadisin mânası, “Muvatta”da ve Buhârî’nin
“Sahih”inde düşünüldüğünde anlaşılır. “Ahkâmü’l-cenâiz” (s.118) adlı
kitabımda bu hadisin rivâyet yolları hakkında gerekli açıklamaları yaptım.
UYARI:
Sünnet’te sabit olan uygulama; elleri, göğüs üzerine koymaktır. Bunun
dışındaki uygulamalarla ilgili hadisler, ya zayıftır veya asılsızdır. Nitekim
İmam İshak b. Raheveyh bu sünnetle amel etmiştir. Mervezî, “el-Mesâil”de
(s.222) diyor ki: “İshak bize vitir namazını kıldırırdı... Kunut yaparken
ellerini kaldırır, kunutu da rükûdan önce yapardı. Ellerini göğsünün üstüne
veya altına koyardı.” Kadı İyâz el-Malikî de “el-İ’lâm” adlı kitabının “Namazın
Müstehabları” bölümünde (s.15, 3.baskı, Ribat) bunun benzerini söylemiş,
şöyle demiştir: “Gırtlağa yakın bir yerde sağ el, sol elin üzerine konur.”
“el-Mesâil”
adlı kitabında (s.62) Abdullah b. Ahmed de buna yakın açıklamada bulunmuştur.
O şöyle diyor: “Babamı, namazda, göbeğinin üstünde bir elini diğerinin üzerine
koymuş hâlde gördüm.” Bkz. “el-İrvâ” (353).
[Ebû
Dâvud, Salât 118,119 (759), c.3, s.160. Mütercim]
[21] Buhârî, Müslim. Hadis “el-İrva” adlı
kitabımda (374) tahriç edilmiştir.
[Buhari,
Amel fi's-salati 17 (23,24), c.3, s.1156-1157; Müslim, Mesâcid 46 (545), c.3,
s.1605; Ebû Dâvud, Salât 155,156-171,172 (903, 947), c.3, s.418, 491; Nesaî,
İftitah 12 (890), c.1-2, s.532. Mütercim]
[22] Ebû Davud, Nesâî ve başkaları rivâyet etmiştir.
[Ebû
Dâvud, Salât 155,156 (903), c.3, s.418; Nesaî, İftitah 12 (891), c.1-2, s.532.
Mütercim]