TEYEMMÜM
Teyemmüm sözlükte “kasdetmek” anlamına gelir. Şer’î bir terim olarak ise; su bulunmadığı veya bulunup da kullanılamadığı takdirde, temiz olan toprağa sürülen ellerle yüzü ve dirseklere kadar kolları meshetmektir. Ayrıca bu işin, abdestsizliği gidermek niyetiyle yapılması da gereklidir. Teyemmüm şöyle yapılır: Abdestsiz olan veya gusül yapması gereken kimse, iki elini toprak cinsinden temiz bir şeye bir kere vurup bununla yüzünü mesheder. Sonra iki elini bir daha vurup, bununla da dirseklerine kadar iki elini mesheder. Ve bu işi abdestsizliği gidermek veya namaz kılmak yahut taharetsiz geçerli olmayan başka bir ibadette bulunmak niyetiyle yapar.
Bu duruma göre, teyemmümün farzları bir niyet ile iki meshden ibarettir. İmam Züfer’e göre, teyemmümde niyet farz değildir.
Teyemmüm, İslâm ümmetine mahsus bir özellik, bir kolaylık ve bir ruhsattır. İnsanı, Yüce Allah’a, abdestsiz veya gusülsüz ibadet ettiği hâlet-i rûhiyesinden kurtarır.
Teyemmüm, Hicretin 6. yılında Benî Mustalik Gazvesi’nde, Hz. Peygamber ve bin kadar İslâm askeri, sabah namazı için su bulamayınca inen şu âyetle meşru kılınmıştır: “Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız yahut her hangi biriniz ayak yolundan gelirse yahut kadınlarla temasta bulunur da, su bulamazsanız, o vakit temiz bir toprağa teyemmüm edin; ve onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin.” 154 Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: “Bütün yeryüzü bize mescit kılındı, toprağı da bizim için temizleyicidir.”155 “Toprak müslümanın temizleyicisidir. Su bulamadığı veya abdestsizlik devam ettiği sürece, isterse on yıl geçsin.”156
Teyemmüm; abdestin ve gusül gerektiren durumlarda guslün yerini tutar.
Teyemmümün sebepleri şunlardır:
1) Abdest veya gusle yetecek kadar su bulamamak.
Hiç su bulamamak, yeteri kadar su bulamamak, suyun yolunda bir tehlikenin varlığı, suyun bir milden (1848 m.) daha uzakta olması, parayla su satın alınamaması veya suyun rayiç bedelin çok üstünde pahalı olması gibi sebepler teyemmümü mübah kılan özürlendendir. Çünkü ayette; “Su bulamazsanız, o vakit temiz toprakla teyemmüm edin”157 buyurulmuştur.
Suyun varlığını unutup teyemmüm yapan kimse, namazı kıldıktan sonra suyu hatırlarsa Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göre namazı kaza etmez. Burada unutma, suyu kullanmaya gücünün yetmemesi gibidir. Ancak suyun varlığını namazda iken hatırlarsa, namazı keser ve su ile abdest alıp iade eder.158
2) Suyu kullanmaya gücü yetmemek:
Zorlanma, hapsedilme, hırsızlıktan korkma, vahşî hayvan korkusu gibi sebeplerle suyu kullanmaktan âciz kalan kimse teyemmüm yapar. Bunlardan, yalnız zorlanan (mükreh), suya ulaşınca namazını iade eder.
3) Hastalık veya iyileşmenin gecikmesi:
Su kullanıldığı takdirde hasta olmaktan veya hasta ise, hastalığının uzamasından yahut iyileşmesinin gecikmesinden korkan kimse teyemmüm eder. Bu konuda müslüman bir doktorun görüşüne başvurulur. Çünkü “zaruretler mahzurlu olan şeyleri mübah kılar”, “kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” prensipleri ile, “tedavi olunuz” emri bunu gerektirir. Hz. Peygamber devrinde, yaralı bir sahabînin, yıkanma yüzünden ölmesi bu konunun delilidir. Cabir (r.a) şöyle anlatır: “Bir yolculuğa çıkmıştık. Bizden birisine bir taş isabet etti, kafası yarıldı. Sonra ihtilam oldu ve arkadaşlarına teyemmüm yapıp yapamayacağını sordu. Onlar; “Sen su kullanmak imkânına sahip olduğun için, sana ruhsat olduğunu sanmıyoruz” dediler. O da gusletti ve arkasından da öldü. Durum Allah’ın elçisine iletilince şöyle buyurdu: “Onu öldürdüler. Allah onların iyiliğini versin. Bilmedikleri bir şeyi niçin sormadılar. Şüphesiz bir konuda bilgilenmenin yolu soru sormaktır. O kişiye, teyemmüm etmesi ve yarasının üzerine bir bez bağlayıp, ondan sonra da orayı ve vücudunun diğer kısımlarını da gusletmesi yeterli olurdu.”159
4) Suyun aşırı derecede soğuk olması:
Suyu kullanmaktan dolayı ölüm, organ telefi veya hasta olma korkusu teyemmümü meşrû kılar. Zâtü’s-selâsil Gazvesi’ne katılan Amr b. Âs, soğuk bir gecede ihtilâm olmuş, teyemmüm ederek arkadaşlarına sabah namazı kıldırmıştır. Rasûlullah (s.a.s) durumu öğrenince, bir de kendinden dinlemek istedi. Amr b. Âs şöyle dedi: “Yüce Allah’ın; “kendinizi öldürmeyin, çünkü Allah size karşı çok merhametlidir” âyetini hatırladım ve teyemmüm ettikten sonra da namaz kıldırdım., dedi. Rasûlullah (s.a.s) güldü ve hiçbirşey söylemedi.”160
Teyemmümün sünnet üzere yapılış şekli:
1) Teyemmüme başlarken besmele çekip, namaz için temizlenmeye niyet etmelidir. Hanbelîlerde besmele vaciptir.
2) İki eli parmakları açık olduğu halde temiz bir toprağa vurup ileri geri çekmelidir.
3) Ellerdeki fazla tozu silkeleyip, bunlarla bütün yüzü meshetmelidir.
4) Elleri yine toprağa vurup silkeledikten sonra, parmakların iç taraflarını kullanarak, sol elle sağ kolu, sağ elle de sol kolu dirseklere kadar tam olarak meshetmelidir.
5) Yukarıdaki sıraya göre, önce yüzü, sonra kolları meshetmeli ve meshler arasına fasıla girmemelidir.
6) Teyemmüm namaz vaktinin girişinden sonra olmalıdır.
Teyemmümün şartları şunlardır:
1) Niyet: Teyemmümün farzıdır. Teyemmümde niyet neyi kapsıyorsa, bu çeşit abdestle onlar mümkün ve caiz olur. Bir teyemmümle, farz, vacip veya nafile istenildiği kadar namaz kılınabilir. Ancak kabir ziyareti yapmak, ezan okumak, kamet getirmek ve İslâm’a girmek niyetiyle alınan teyemmümle namaz kılınamaz. Çünkü bu sayılanlar taharetsiz de geçerlidir.
2) Teyemmümü mübah kılan özür: Şehirde bile olsa sudan bir mil uzaklıkta bulunmak, hastalık, tehlikeli soğuk, düşman ve susuzluk korkusu, suyu çekecek aracın bulunmaması, cenaze veya bayram namazını kaçırmaktan korkmak gibi özürler teyemmümü mübah kılar.
3) Teyemmümün, toprak, taş, kum, alçı, fruze gibi yer cinsinden temiz bir şey ile olması gerekir. Odun, kül,altın, gümüş, bakır veya demir gibi şeylerle olmaz. Çünkü bunlar toprak niteliğinde değildir.
4) Teyemmüm mahallinin tam olarak meshedilmesi.
5) Ellerin temiz toprağa iki defa vurulması, birincide yüzün, ikincide parmak içleri ile dirseklere kadar kolların meshedilmesi.
6) Aybaşı veya lohusalık halinin sona ermesi.
7) Mum ve yağ gibi, tenin üzerindeki meshi engelleyen şeylerin giderilmesi.161
Teyemmümün vakti:
Daha namaz vakti girmeden de teyemmüm yapılabilir. Fakat namazın müstehap vakti geçmeden su bulunmasını, galip zanla ümit eden kimsenin teyemmümü geciktirmesi menduptur.
Hanefîler dışındaki üç mezhep imamına göre, bir namaz vakti girmedikçe teyemmüm yapılamaz. Çünkü teyemmüm zaruret yüzünden temizlik sayılmıştır. Özürlünün abdesti gibi vaktinden önce yeterli olmaz.
Hanefîlere göre, vaktin çıkmasından korkmak durumunda, ancak aşağıdaki hallerde teyemmüm caiz olur.
a) Cünüp bile olsa, cenaze veya bayram namazını kaçırmaktan korkan kimse teyemmüm yapıp imama uyar. Çünkü bu iki namazın geçmesi halinde kazaları söz konusu değildir. İbn Abbas (r.a)’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Aniden bir cenaze namazı ile karşılaşsan ve bunu kaçırmaktan korkarsan, teyemmüm ile cenaze namazı kıl”162 Küsûf namazını kaçırmamak için de teyemmüm yapılabilir. Bu durumlarda, su bulunsa bile kullanıldığı takdirde namazı kaçırma korkusu teyemmümü mübah kılar. Çünkü bu namazlar kaçırılınca yerine konulabilen bedeli (kazası) söz konusu değildir.
Cuma namazı, diğer farz namazlar veya vitir için vaktin çıkmasından korkulması sebebiyle teyemmüm abdesti geçerli olmaz. Çünkü cumanın bedeli vardır ve bu öğle namazıdır, diğer namazlar ise kaza edilebilir.163
Şâfiîlere göre, vaktin çıkmasından korkmak sebebiyle teyemmüm caiz değildir. Yalnız yolcu bundan müstesnadır.
Teyemmümü Bozan Şeyler:
Aşağıdaki durumlarda teyemmüm abdesti bozulur:
1) Abdest ve guslü bozan her şey teyemmümü de bozar. Çünkü teyemmüm bu ikisinin bedelidir. Aslı bozan onun yerine geçeni de bozar. Cünüp, teyemmüm yaptıktan sonra, abdesti bozan bir durum meydana gelince, yalnız abdesti bozulmuş sayılır. Cünüplük hâli avdet etmez.
2) Teyemmüm etmeyi mübah kılan özrün kaybolması. Meselâ; düşmanın gitmesi, soğuğun geçmesi, hastalığın sona ermesi, suyu çekecek aracın bulunması, içinde su bulunmayan hapisten çıkartılıp serbest olması gibi haller teyemmümü bozar.
3) Suyu görmek veya bir defa bile olsa yeterli miktarda su kullanacak gücü elde etmek teyemmümü bozar. Suyun namaz sırasında görülmesi halinde Hanefî ve Hanbelîlere göre, teyemmüm ve dolayısıyla namaz bozulur. Mâlikîler aksi görüştedir. Suyun namaz kılındıktan sonra görülmesi halinde, eğer bu arada namaz vakti çıkmışsa, iadenin gerekmeyeceği konusunda görüş birliği vardır. Eğer vakit içinde su görülmüşse, Şâfiîlerin dışında çoğunluğa göre, yine iade gerekmez. Şâfiîlere göre ise, bu durumda mukîm iade eder, yolcular iade etmez.
4) Hanbelîlere göre, namaz vaktinin çıkması, Şâfiîlere göre dinden çıkmak (irtidad), Mâlikîlere göre ise teyemmüm ile namaz arasında uzun sürenin geçmesi teyemmümü bozar. Hanefîlere göre ise bu son durumlarda teyemmüm bozulmaz.164