XII- BAY­RAM VE BAY­RAM NA­MAZ­LA­RI

 

Bay­ram, neş’e ve se­vinç gü­nü de­mek­tir. Al­lah Teâlâ her yıl in­san­la­ra bay­ram­lar­da çe­şit­li ih­san­lar­da bu­lu­nur. Ra­ma­zan bay­ra­mın­da, bir ay­lık ya­sak­tan son­ra ye­me iç­me ser­best­li­ği, fı­tır sa­da­ka­sı, hac­cı farz ta­vaf ile ta­mam­la­ma, kur­ban et­le­ri, hı­sım ak­ra­ba, eş ve dos­tun zi­ya­ret­le­şip kay­naş­ma­sı bun­lar ara­sın­da sa­yı­la­bi­lir.

Bay­ram na­ma­zı hic­re­tin bi­rin­ci yı­lı meşrû kı­lın­mış­tır. Enes (r.a)’ın şöy­le de­di­ği ri­va­yet edil­miş­tir: “Rasûlullah (s.a.s) Me­di­ne’ye ge­lin­ce, Me­di­ne­li­le­rin eğ­len­dik­le­ri iki gün­le­ri var­dı. Hz. Pey­gam­ber, bu iki gü­nün ne ol­du­ğu­nu so­ru. Şöy­le ce­vap ve­ril­di: “Ca­hi­li­ye dö­ne­min­de biz­ler bu iki gün­de eğ­le­nir­dik” Bu­nun üze­ri­ne Al­lah’ın el­çi­si şöy­le bu­yur­du: “Al­lah o iki gün ye­ri­ne si­ze bun­lar­dan da­ha ha­yır­lı­sı­nı ver­miş­tir. Bi­ri Kur­ban Bay­ra­mı, di­ğe­ri Ra­ma­zan Bay­ra­mı­dır.” 423

Bay­ram na­maz­la­rı­nın meş­ru­lu­ğu, Ki­tap, Sün­net ve İc­ma de­lil­le­ri­ne da­ya­nır. Kur’an-ı Ke­rim’de: “Rab­bin için na­maz kıl ve kur­ban kes” 424 bu­yu­ru­lur. Bu ayet­te­ki na­maz­dan mak­sat Kur­ban Bay­ra­mı na­ma­zı ve kur­ban­dır.

Rasûlullah (s.a.s)’ın iki bay­ram na­ma­zı­nı da kıl­dır­dı­ğı te­va­tür yo­lu ile sa­bit­tir. Hz. Pey­gam­ber’in ilk kıl­dır­dı­ğı bay­ram na­ma­zı, hic­re­tin ikin­ci yı­lın­da­ki Ra­ma­zan bay­ra­mı na­ma­zı­dır. İbn Ab­bas (r.a) şöy­le an­la­tır: “Rasûlullah (s.a.s), Ebu Be­kir ve Ömer ile be­ra­ber Ra­ma­zan bay­ra­mı na­maz­la­rın­da bu­lun­dum. Hep­si bay­ram na­ma­zı­nı hut­be­den ön­ce kıl­dı­rır­lar­dı.” Yi­ne İbn Ab­bas’tan şöy­le de­di­ği nak­le­dil­miş­tir: Hz. Pey­gam­ber, bay­ram na­maz­la­rı­nı ezan­sız ve ka­met­siz ola­rak kıl­dır­dı.” 425

Ken­di­le­ri­ne cu­ma na­ma­zı farz olan kim­se­le­re, cu­ma na­ma­zı­nın farz ol­ma­sı ve eda­sı­nın şart­la­rı çer­çe­ve­sin­de, Ra­ma­zan ve Kur­ban bay­ra­mı na­maz­la­rı va­cip­tir. Yal­nız bay­ram na­maz­la­rın­da hut­be­ler na­maz­dan son­ra oku­nur ve sün­net­tir. Hanbelî mez­he­bin­de kuv­vet­li olan gö­rü­şe gö­re bay­ram na­ma­zı farz-ı ki­fa­ye, Şâfiî ve Mâlikîlere gö­re ise mü­ek­ked sün­net­tir.426

Bay­ram na­ma­zı­nın ilk vak­ti gü­ne­şin ufuk­tan bir ve­ya iki mız­rak bo­yu ka­dar yük­sel­di­ği va­kit­tir. Bu va­kit de gü­ne­şin doğ­ma­sın­dan yak­la­şık 50-55 da­ki­ka ka­dar son­ra baş­lar, öğ­le na­ma­zı vak­ti­nin gir­me­sin­den ön­ce­ki vak­te ka­dar de­vam eder (Mek­ruh va­kit­ler ko­nu­su­na bk.).

Bay­ram na­maz­la­rı iki­şer re­kat­tır. Ce­ma­at­le açık­tan kı­lı­nır. Ezan ve ka­met okun­maz. İmam “İki re­kat Ra­ma­zan ve­ya Kur­ban bay­ra­mı na­ma­zı­na”, ce­ma­at de böy­le “iki re­kat bay­ram na­ma­zı­na, uy­dum ha­zır olan ima­ma” di­ye ni­yet eder­ler. Al­la­hu ek­ber di­ye if­ti­tah tek­bi­ri alı­nır. El­ler bağ­la­nıp, imam ve ce­ma­at hep bir­lik­te giz­li­ce “Süb­ha­ne­ke’lla­hüm­me...” okur, son­ra imam açık­tan, ce­ma­at de giz­li­ce “Al­la­hu ek­ber” di­ye üç ke­re tek­bir alır­lar, her tek­bir­de el­ler yu­ka­rı­ya kal­dı­rı­lıp, da­ha son­ra yan­la­ra sa­lı­ve­ri­lir ve her tek­bir ara­sın­da üç tes­bih mik­ta­rı du­ru­lur. Üçün­cü tek­bi­rin ar­ka­sın­dan yi­ne el­ler bağ­la­nır, imam giz­li­ce “Eûzü” ve “Bes­me­le”den son­ra açık­tan Fa­ti­ha ile bir mik­tar da­ha Kur’an okur, açık­tan “Al­la­hu ek­ber” di­ye­rek rükû ve sec­de­le­re gi­der, ce­ma­at de giz­li­ce tek­bir ala­rak ima­ma uyar. Son­ra tek­bir alı­na­rak ikin­ci re­ka­ta kal­kı­lır, imam giz­li­ce Bes­me­le’den son­ra yi­ne açık­tan Fa­ti­ha ile bir mik­tar da­ha Kur’an okur, tek­rar üç ke­re el­ler kal­dı­rı­la­rak, ilk re­kat­ta ol­du­ğu gi­bi tek­bir alı­nır, bun­dan son­ra, yi­ne imam açık­tan ce­ma­at de giz­li­ce “Al­la­hu ek­ber” di­ye tek­bir ala­rak rükû ve sec­de­le­re va­rı­lır, son­ra da otu­ru­lup “Ta­hiy­yat” “Sal­li-Bârik” ve “Rabbenâ âtinâ” du­a­la­rı giz­li­ce oku­na­rak iki ta­ra­fa selâm ile na­ma­za son ve­ri­lir.

Bu du­ru­ma gö­re, bay­ram na­maz­la­rı­nın her re­ka­tın­da üç ila­ve tek­bir bu­lun­muş olur ki, bu tek­bir­ler de va­cip­tir.

Ha­ne­fi­ler dı­şın­da­ki üç mez­he­be gö­re bu tek­bir­ler her re­kat­ta kı­ra­at­ten ön­ce alı­nır. İmam Mâlik ve Hanbelîlere gö­re, bi­rin­ci re­kat­ta al­tı, ikin­ci re­kat­ta beş tek­bir, İmam Şâfiî’ye gö­re ise, bi­rin­ci re­kat­ta ye­di, ikin­ci re­kat­ta beş tek­bir alı­nır.427

Ha­tip, bay­ram na­ma­zı­nın ar­ka­sın­dan min­be­re çı­kar, otur­mak­sı­zın hut­be­ye baş­lar, cu­ma­da­ki gi­bi iki hut­be su­nar. Bay­ram hut­be­le­ri­ne tek­bir ile baş­la­nır, ce­ma­at de bu tek­bir­le­re ha­fif­çe ka­tı­lır. Ha­tip, Ra­ma­zan bay­ra­mı hut­be­sin­de ce­ma­a­te fit­re sa­da­ka­sı, Kur­ban bay­ra­mı hut­be­sin­de ise Kur­ban ile teş­rik tek­bir­le­ri hak­kın­da bil­gi ve­rir. Cu­ma hut­be­le­rin­de sün­net olan­lar bay­ram hut­be­le­rin­de de sün­net­tir. Mek­ruh olan­lar bun­lar­da­da mek­ruh­tur. Bay­ram hut­be­le­ri­nin na­maz­dan ön­ce okun­ma­sı mek­ruh sa­yıl­mış­tır.

İmam,bi­rin­ci re­kat­ta, bay­ram tek­bir­le­ri­ni unu­tup da Fa­ti­ha’yı kıs­men ve­ya ta­ma­men oku­duk­tan son­ra ha­tır­la­sa, he­men tek­bir­le­ri alır ve Fa­ti­ha’yı ye­ni­den okur. Fa­kat Fa­ti­ha ve ila­ve su­re­yi oku­duk­tan son­ra ha­tır­lar­sa yal­nız tek­bir­le­ri al­mak­la ye­ti­nir. Fa­ti­ha ve ila­ve su­re­yi ye­ni­den oku­ma­sı ge­rek­mez.

Bay­ram na­maz­la­rı­nın bi­rin­ci re­ka­tı­nın rükûunda olan ima­ma uyan kim­se bu rükûya ye­ti­şe­ce­ği­ne ka­na­a­ti var­sa, giz­li­ce ayak­ta if­ti­tah tek­bi­ri ile ken­di mez­he­bi­ne gö­re ila­ve tek­bir­le­ri alır, da­ha son­ra rükûya va­rır. Ru­kuu ka­çı­ra­ca­ğın­dan kor­kar­sa, if­ti­tah tek­bi­ri­nin ar­ka­sın­dan rükûya va­rır. Bay­ram tek­bir­le­ri­ni rükûda iken el­le­ri­ni kal­dır­mak­sı­zın alır. İmam doğ­ru­lun­ca, ar­tık bay­ram tek­bir­le­ri­ni bi­tir­me­se de ken­di­si de kal­kar. Ar­tık ge­ri­de ka­lan tek­bir­ler onun üze­rin­den dü­şer. İmam ile ala­ca­ğı tek­bir­ler­de, ima­ma ta­bi olur, ken­di mez­he­bi­ne uy­ma­sa bi­le ek­sik ve­ya faz­la tek­bir al­maz. An­cak ima­mın al­dı­ğı tek­bir as­hab-ı ki­ram­dan nak­le­di­len mik­ta­rı aşar­sa bu tak­dir­de ima­ma uy­mak ge­rek­mez.

Bay­ram na­maz­la­rı­nın ikin­ci re­ka­tı­na ye­ti­şen kim­se, bi­rin­ci re­ka­tı ka­za­ya kal­kın­ca “Bes­me­le”, “Fa­ti­ha” ve ila­ve su­re­den son­ra giz­li­ce bay­ram tek­bir­le­ri­ni alır. Bu kim­se ye­ti­şe­me­di­ği re­kat­ta ken­di ken­di­ne ala­ca­ğı tek­bir­le­rin sa­yı­sın­da ken­di mez­he­bi­ne uyar. Çün­kü bu kim­se ka­za et­ti­ği kı­sım­da yal­nız ba­şı­na ha­re­ket et­mek­te­dir.

Bay­ram na­ma­zı ile ce­na­ze na­ma­zı bir ara­ya gel­se, ön­ce bay­ram na­ma­zı kı­lı­nır, hut­be­den ön­ce de ce­na­ze na­ma­zı kı­lı­nır.

Bay­ram na­ma­zı­na hiç ye­ti­şe­me­yen kim­se, ken­di ba­şı­na bay­ram na­ma­zı kı­la­maz, di­ler­se dört re­kat na­fi­le na­maz kı­lar. Bu bir kuş­luk na­ma­zı ye­ri­ne ge­çer.

Şâfiîlere gö­re bay­ram na­ma­zı­nın ce­ma­at­le kı­lın­ma­sı da­ha fa­zi­let­li­dir. Fa­kat, tek ba­şı­na hut­be­siz ola­rak da kı­lı­na­bi­lir. Bu yüz­den yol­cu­lar ve ka­dın­lar da bu na­ma­zı tek ba­şı­na kı­la­bi­lir.

Kur­ban bay­ra­mı na­ma­zı­nı ge­cik­tir­me­den,Ra­ma­zan bay­ra­mı na­ma­zı­nı ise bi­raz ge­cik­ti­re­rek kıl­mak müs­te­hap­tır.

Bay­ram na­maz­la­rı bir şe­hir­de umumî bir mu­sal­la­da kı­lı­na­bi­le­ce­ği gi­bi, bir­den çok ca­mi­ler­de de kı­lı­na­bi­lir. Ebu Sa­id el-Hud­ri (r.a)’den şöy­le de­di­ği ri­va­yet edil­miş­tir: “Rasûlullah (s.a.s) Ra­ma­zan ve Kur­ban bay­ra­mı gün­le­rin­de mu­sal­la’ya çı­kar, ilk yap­tı­ğı iş na­ma­zı kıl­dır­mak olur­du. Son­ra na­maz­dan ay­rı­lır, in­san­lar saf­lar ha­lin­de iken, on­la­ra kar­şı du­rup va­az­da bu­lu­nur, emir­ler ve­rir­di.” 428

Bay­ram gün­le­rin­de er­ken kalk­mak, yı­ka­nıp mis­vak­lan­mak, gü­zel ko­ku sü­rün­mek, en gü­zel el­bi­se­le­ri­ni gi­yin­mek, Al­lah Teâlâ’nın ni­met­le­ri­ne şü­kür için fe­rah ve se­vinç gös­ter­mek, kar­şı­laş­tı­ğı mü­min kar­deş­le­ri­ne kar­şı gü­ler yüz­lü ol­mak,faz­la­ca sa­da­ka ver­mek, Bay­ram ge­ce­le­ri­ni iba­det­le ih­ya et­mek müs­te­hap ve müs­tah­sen gö­rül­müş­tür.

Ra­ma­zan bay­ra­mın­da, bay­ram na­ma­zın­dan ön­ce hur­ma gi­bi tat­lı bir­şey ye­nil­me­si, Kur­ban bay­ra­mın­da ise, bay­ram na­ma­zı kı­lın­ma­dan ön­ce bir şey ye­nil­me­me­si müs­te­hap­tır. Bü­rey­de (r.a)’den şöy­le de­di­ği nak­le­dil­miş­tir: “Rasûlullah (s.a.s) Ra­ma­zan bay­ra­mın­da ye­mek ye­me­den ev­den çık­maz­dı. Kur­ban bay­ra­mın­da ise, na­ma­zı kı­lın­ca­ya ka­dar bir­şey ye­mez­di.”429 Bunun se­be­bi, eğer kur­ban ke­si­yor­sa, kur­ba­nın etin­den ye­me­ği bek­le­mek­tir. An­cak kur­ban ke­sip kes­me­mek hük­mü de­ğiş­tir­mez. Bu­nun­la bir­lik­te,na­maz­dan ön­ce bir­şey ye­nil­me­sin­de de bir ke­ra­het yok­tur.

Kur­ban ke­se­cek kim­se­nin, Zil­hic­ce­nin ilk on gü­nün­de hac yap­mak­ta olan­la­ra ben­ze­mek için tır­nak­la­rı­nı ve ba­şı­nın saç­la­rı­nı kes­me­yi ge­cik­tir­me­si men­dup­tur. Çün­kü Al­lah’ın el­çi­si şöy­le bu­yur­muş­tur: “Zil­hic­ce­nin on gü­nü gir­di­ğin­de siz­den bi­ri kur­ban kes­mek is­ti­yor­sa, saç ve tır­nak kes­me­sin.” 430

En fa­zi­let­li olan, haf­ta­da bir ke­re tır­nak­la­rı ve bı­yık­la­rın faz­la kıs­mı­nı kes­mek,faz­la tüy­le­ri gi­der­mek ve yı­kan­mak su­re­tiy­le be­de­nin te­miz­li­ği­ne bak­mak­tır. En geç bun­lar on beş gün­de bir ya­pıl­ma­lı­dır. Kırk gün­den faz­la ter­ke­dil­me­si ise ma­zur gö­rü­le­mez.

Bay­ram sa­ba­hı ca­mi­ye bir sükûn ve va­kar ile gi­di­lir. Na­ma­za gi­der­ken Ra­ma­zan Bay­ra­mın­da giz­li­ce, Kur­ban bay­ra­mın­da da açık­ca tek­bir alın­ma­sı, na­maz­dan son­ra da müm­kün­se baş­ka bir yol­dan ikametgâha dö­nül­me­si men­dup­tur.

 

   Teş­rik Tek­bir­le­ri:

Kur­ban bay­ra­mı­nın bi­rin­ci gü­nü­ne “yevm-i nahr”, di­ğer üç gü­ne de “eyyâm-ı teşrîk (teş­rik gün­le­ri)” de­nir. Bay­ram­dan bir ön­ce­ki gü­ne de “yevm-i are­fe (are­fe gü­nü)” adı ve­ri­lir. Bu da Zil­hic­ce’nin do­ku­zun­cu gü­nü­dür.

Are­fe gü­nü sa­bah na­ma­zın­dan iti­ba­ren bay­ra­mın dör­dün­cü gü­nü­nün ikin­di na­ma­zı­na ka­dar, yir­mi üç farz va­kit na­ma­zı­nı mü­te­a­kip bir ke­re “Al­la­hu ek­ber Al­la­hu ek­ber, Lâ ilâhe il­lal­la­hu val­la­hu ek­ber Al­la­hu ek­ber ve lil­la­hil­hamd” di­ye tek­bir ge­ti­ri­lir ki, bu­na “teş­rik tek­bi­ri” de­nir.431

Teşrîk tek­bi­ri­nin an­la­mı: “Al­lah her şey­den yü­ce­dir, Al­lah her şey­den yü­ce­dir. Al­lah’tan baş­ka hiç­bir ilâh yok­tur. O Al­lah her şey­den yü­ce­dir, Al­lah her şey­den yü­ce­dir. Hamd Al­lah’a mah­sus­tur.”

Tek­bir­le­rin 23 va­kit okun­ma­sı Ebu Yu­suf ile İmam Mu­ham­med’in gö­rü­şü­dür. Fetvâda bu­na gö­re ve­ril­miş­tir. Ebû Ha­ni­fe’ye gö­re teş­rik tek­bir­le­ri are­fe gü­nü sa­bah vak­tin­den bay­ram gü­nü ikin­di vak­ti­ne ka­dar olan se­kiz va­kit farz na­ma­zı­nın ar­ka­sın­dan ge­ti­ri­lir.

Teş­rik tek­bir­le­ri bir­çok fa­ki­he gö­re va­cip­tir. Sün­net di­yen­ler de var­dır. Ebu Yu­suf ile İmam Mu­ham­med’e gö­re, farz na­maz­la­rı kıl­mak­la yü­küm­lü olan kim­se için bu tek­bir­ler va­cip­tir. Bu ko­nu­da tek ba­şı­na na­maz kı­lan­la, ima­ma uyan, yol­cu ile mukîm, köy­lü ile şe­hir­li, er­kek ile ka­dın eşit­tir. Böy­le­ce bu tek­bir­ler ce­ma­at­le de yal­nız ba­şı­na da eda edi­lir. Ka­za da edi­le­bi­lir. Er­kek­ler tek­bi­ri açık­tan, ka­dın­lar ise giz­li­ce ge­ti­rir. Vi­tir na­ma­zı ile bay­ram na­maz­la­rı so­nun­da tek­bir ge­ti­ril­mez.

Ebu Ha­ni­fe’ye gö­re ise, teş­rik tek­bir­le­ri­nin va­cip ol­ma­sı için, ki­şi­nin, mu­kim, hür ve er­kek ol­ma­sı ve na­ma­zın ce­ma­at­le kı­lı­nan bir farz ol­ma­sı şart­tır. Bu yüz­den yol­cu, kö­le, ka­dın ve tek ba­şı­na na­maz kı­la­na bu tek­bir­ler va­cip ol­maz. An­cak bu sa­yı­lan­lar bir ima­ma uyar­lar­sa, ce­ma­at­le bir­lik­te tek­bir alır­lar. Cu­ma ve bay­ram na­ma­zı kı­lın­ma­yan kü­çük yer­le­şim mer­kez­le­rin­de de teş­rik tek­bi­ri ge­ti­ril­mez ve cu­ma gü­nü öğ­le na­ma­zı­nı ce­ma­at­le kı­lan özür­lü kim­se­le­re de va­cip ol­maz.

Bir yı­lın teş­rik gün­le­rin­de ka­za­ya ka­lan bir na­maz, yi­ne o yı­lın teş­rik gün­le­rin­den bi­rin­de ka­za edil­se, so­nun­da teş­rik tek­bi­ri alı­nır, fa­kat baş­ka gün­ler­de ve­ya baş­ka yı­lın teş­rik gün­le­rin­de ka­za edil­se, teş­rik tek­bi­ri alın­maz.

Bir na­maz­da se­hiv sec­de­le­riy­le teş­rik tek­bi­ri ve tel­bi­ye bir ara­ya gel­se, ön­ce se­hiv sec­de­le­ri ya­pı­lır, son­ra tek­bir alı­nır, son­ra da tel­bi­ye­de bu­lu­nu­lur. Eğer tel­bi­ye ön­ce ya­pı­lır­sa di­ğer­le­ri dü­şer (Tel­bi­ye için hac ko­nu­su­na bk.).

Bay­ram gün­le­rin­de müs­lü­man­la­rın bir­bir­le­ri­ni teb­rik et­me­le­ri, bir­bir­le­riy­le mu­sa­fa­ha yap­ma­la­rı ve bir­bir­le­ri­ne “ga­fa­ral­la­hu lenâ ve le­kum (Al­lah bi­zi ve si­zi ba­ğış­la­sın)” ve­ya “te­kab­be­lal­la­hu minnâ ve min­kum (Al­lah Teâlâ biz­den ve siz­den ka­bul bu­yur­sun)” gi­bi du­a­lar yap­ma­la­rı men­dup­tur.