XIV - İMAMA UYANIN HALLERİ
İmama uyan kişi üç durumda bulunabilir:
A - Müdrik:
Namazı bütünü ile imamla birlikte kılan kimseye “müdrik” denir. İmama ilk rekatın rükûunda yetişen o rekata yetişmiş ve müdrik adını almış olur. Bu kimse ayakta iftitah tekbirini alır, sonra rükûya varır ve bu rekat namazdan sayılır.
Namazı cemaatle kılmanın ecri, tek başına kılmaktan yirmi yedi derece daha fazla olduğu için şu durumlarda tek başına kılınan namaz bırakılarak imama uyulur.
Bir kimse tek başına bir farz namazı kılmaya başladıktan sonra, bulunduğu yerde o farz cemaatla kılınmaya başlansa, tek başına kılan eğer henüz secdeye varmamış ise namazı bırakır, imama uyar ve cemaat sevabı kazanır. Bu, müstehaptır. Eğer bir kere secdeye varmış olur ve kıldığı namaz sabah ve akşam namazı bulunursa yine bırakır ve imama uyar. Fakat bunların ikinci rekatı için secdeye varmış ise, artık bırakmaz tamamlar, imama uymaz. Çünkü o vakitte sabah namazının sünnetinden başka nafile kılınamayacağı gibi üç rekatlı bir namaz da nafile olarak kılınamaz.
Öğle, ikindi ve yatsı namazı gibi dört rekatlı bir farz ise, kıldığı bir rekata bir rekat daha ilave eder, teşehhütte bulunur, selam verip imama uyar, önceden kıldığı o iki rekat nafile olmuş olur.
Böyle bir namazın üçüncü rekatında bulunup da henüz secdesine varmamış ise, hemen ayakta veya oturarak selam verip namazdan çıkar, imama uyar, tek başına kıldığı iki rekat bir nafile olmuş olur. Fakat bu namazın üçüncü rekatının secdesini de yapmış bulunursa, artık bunu tamamlar, farzı yerine getirmiş olur. Ancak bu namazı öğle veya yatsı namazı olursa tek başına kıldığı bu farzdan sonra imama yine uyabilir. İmamla kılacağı namaz nafile olur. Fakat bu durumda ikindi namazı olursa imama uyamaz. Çünkü ikindi namazından sonra nafile namaz kılmak mekruhtur.
Nafile bir namaza başlamış olan kimse, yanında cemaatle namaza başlansa, bu nafileyi iki rekat olmak üzere kılar, bundan sonra selam verip cemaate katılır. Üçüncü rekata kalkmış ise, onu da dördüncü rekat ile tamamlamadıkça namazını kesmez. Ancak nafile namaza başlayan kimse, kılınmaya başlanan bir cenaze namazını kaçırmaktan korkarsa, nafile namazı hemen bırakır, cenaze namazı için imama uyar, sonra nafileyi kaza eder. Çünkü cenaze namazının telafi imkanı bulunmaz.
Cemaatle sabah namazının kılınmakta olduğunu gören kimse, cemaate yetişeceğini zannederse hemen sabah namazının sünnetini kılar ve gerek görürse Sübhaneke ile Eûzü’yü ve sure ilavesini bırakarak, yalnız Fatiha ile rükû ve secdelerde birer tesbih ile yetinebilir. Bundan sonra imama uyar. Ancak imama yetişeceği kanaatinde olmazsa sünnete başlamayıp imama uyar, artık bu sünneti kaza da etmez. Eğer sünnete başlamış ise, tamamlar, artık bırakmaz.
Öğle, bunların ikindi ve yatsı namazlarının cemaatle kılınmaya başlandığını gören kimse, sünnetini kılmadan imama uyar, sonra öğlenin dört rekat sünnetini kaza eder, ikindinin sünnetini ise vaktin keraheti dolayısıyla kaza edemez. Yatsı namazının dört rekat sünnetini, gayr-i müekked bir sünnet olduğu için dilerse kaza eder, dilerse etmez.
B - Lâhik:
İmamla birlikte namaza başlamasına rağmen, namazın bütün rekatlarını, yahut bir kısmını imamla birlikte kılamayan kimseye “Lâhik” denir. İmamla birlikte namaza başladığı halde uyku, gaflet, zahmet, abdestinin bozulması gibi özürler sebebiyle veya özürsüz olarak, meselâ; imamdan önce rükû ve secdeye varması sebebiyle namazın bütün veya bazı rekatlarını imamla birlikte kılmayı kaçıran kimse kılamadığı rekatları kaza eder.
Lâhikin hükmü; kaçırdığı rekatlarda baştan sona imama uymuş bulunan kimsenin hükmü gibidir. Bu yüzden kılamadığı rekatları kaza ederken imama uyduğu durumdaki gibi Kur’an okumaz, sehiv secdesi yapmaz. Çünkü imama uyan kimse kendi hatasından ötürü sehiv secdesi yapmaz. Kılmakta olduğu namazın farzlığı değişmez. Seferî olduğu halde, bu sırada ikamete niyet ederse kılmakta olduğu farz dörde intikal eder.
Lâhik mümkün olursa, kaçırdığı rekatları veya rükünleri kaza eder, sonra imama tabi olarak onunla selâm verir. Meselâ; imama uyan kimse birinci rekâtın kıyamında uyuyup da, imamın secdeye vardığı anda uyansa hemen rükûya varır, sonra secdeye vararak imama yetişir. Lâhik, imama yetişemeyeceğini anlarsa, hemen imama tabi olur ve yetişemediği rekat veya rükünleri imam namazdan çıktıktan sonra kaza eder.
Meselâ; imama uyan kimse, dördüncü rekatta iken burnu kanasa saftan ayrılır, namaza aykırı düşecek bir şey ile uğraşmaksızın hemen abdest alır, mümkün olduğu yerde imama tabi olur. İmam selâm vermiş olursa, bu dördüncü rekatı kendi başına hiç bir şey okumaksızın imamın arkasında kılıyormuş gibi tamamlar. Çünkü lâhik, hükmen imamın arkasında namazını kılmış sayılır.
İmama uyanın abdesti üçüncü rekatta bozulsa abdest aldıktan sonra dördüncü rekatta imama yetişse, önce kıraatsız olarak üçüncü rekatı kılar. Bundan sonra imama uyar, onunla dördüncü rekatı kılarak selâm verir. Fakat imama bu şekilde yetişemeyeceğini anlarsa, hemen imama tabi olur, imam selâm verince kendisi kalkar, üçüncü rekatı kıraatsız olarak kılar ve selâm verir.
İmam sehiv secdesi yapacak olsa, lâhik henüz namazını tamamlamamış durumda ise, onunla beraber bu secdeleri yapmaz, belki namazını tamamlar, ondan sonra bu sehiv secdelerini yapar.
Diğer yandan her lâhikin yukarıda açıklanan şekilde hareket etmesi güç olduğu için, lâhiklerin bu eksik kalan namazlarına yeniden başlamaları daha uygun görülmüştür.
C - Mesbûk:
İmama namazın başında değil, birinci rekâtın rükûundan sonra, ikinci, üçüncü veya dördüncü rekatlarda uyan kimseye, “mesbûk” denir. Son rekatın rükûundan sonra imama uyan kimse bütün rekatları kaçırmış olur.
Mesbûk’un hükmü; kaçırdığı rekatları kazaya başladıktan sonra, tek başına namaz kılan kimse gibidir. Sübhaneke’yi okur, kıraat için Eûzü-Besmele çeker ve okumaya başlar. Çünkü bu kimse kıraat bakımından namazın baş tarafını kaza etmektedir. Bu durumda eğer kıraati terkederse namazı fasit olur.
Sübhaneke duasını okuma yeri; eğer öğle ve ikindi namazı gibi gizli okunan namaz ise iftitah tekbirinden sonradır. Eğer kişi açıktan okunan namazda imama yetişmiş ise, sağlam görülen görüşe göre, Sübhaneke’yi imamla okumaz. Belki kaza edeceği rekatlarda bu duayı okur ve tek başına namaz kılan kimselerde olduğu gibi, kıraattan önce Eûzü-Besmele çeker.
Mesbûkla ilgili uygulama örnekleri:
1) Sabah namazının ikinci rekatında imama uyan mesbûk, tekbir alıp susar, imam ile beraber son oturuşta yalnız Tahiyyat’ı okur, imam selâm verince kendisi ayağa kalkar, kaçırdığı ilk rekatı kılmaya başlar. Sübhaneke’den ve Eûzü ile Besmele’den sonra, Fatiha ile, bir miktar Kur’an-ı Kerim okur, rükû ve secdelerden sonra oturup, Tahıyyat ile salli-barik ve Rabbena atina dualarını okuyarak selam verir.
2) Akşam namazının ikinci rekatında imama uyan kimse de, birinci rekat için bu şekilde hareket eder.
Akşam namazının son rekatında imama uyan kimse, Sübhaneke’yi okur, imamla beraber o rekatı kılıp teşehhütte bulunur, bundan sonra kalkar. Sübhaneke ile Eûzü ve Besmeleyi, Fatiha ile bir miktar daha Kur’an okur, rükû ve secdelerden sonra oturur, yalnız Tahiyyat’ı okur, sonra “Allahu ekber” diyerek ayağa kalkar, yalnız besmele ile Fatiha’yı ve bir miktar daha Kur’an-ı Kerim okuyarak rükû ve secdelere varır, daha sonra son oturuşu yaparak, selâm ile namazdan çıkar. Bu durumda üç defa teşehütte bulunmuş olur. Bununla birlikte mesbuk, ikinci rekatın sonunda yanılarak oturmayacak olsa, kendisine sehiv secdeleri gerekmez. Çünkü bu rekat bir bakıma birinci rekat mesabesindedir.
3) Dört rekatlı bir namazın son rekatında imama uyan kimse, imam ile teşehhüde oturduktan sonra kalkar, Sübhaneke’yi, Eûzü ile Besmeleyi ve Fatiha ile bir miktar daha Kur’an okur, rükû ve secdelerden sonra oturur, yalnız Tahiyyat’ı okur, sonra kalkar, Besmele ile Fatiha’yı ve bir miktar daha Kur’an okuyup, rükû ve secdelere varır, oturmaksızın kalkar, yalnız Besmele ve Fatiha ile bir rekat daha kılarak son oturuşu yapar, Tahıyyat ile Salli-Barik ve Rabbena Atina duasını okuyarak selâm verir.
4) Dört rekatlı namazın üçüncü rekatında imama uyan kimse, imamla beraber son oturuşta yalnız Tahiyyat’ı okur, sonra kalkar, Sübhaneke, Eûzü-Besmele, Fatiha ve bir miktar Kur’an okuyup rükû ve secdelere varır, sonra kalkar, yalnız Besmele ve Fatiha ile bir miktar daha Kur’an okuyarak yine rükûya, secdelere varır, son oturuş için oturur, Tahiyyat, Salli-Barik ve Rabbena atina dualarını okuyarak selam ile namazı tamamlar.
5) Dört rekatlı bir namazın ikinci rekatında imama uyan kimse, üç rekatı imam ile beraber kılmış olur, teşehhütten sonra kalkar, Sübhaneke, Eûzü-Besmele, Fatiha ve ilave bir sure okuduktan sonra rükû ve secdelere varır, son oturuşu yaparak, namazını selam ile tamamlar.
İmam rükûda iken yetişen kimse mesbûk değil lâhik olur, yani namaza başında yetişmiş sayılır. Fakat imama secde halinde yetişip uyan kimse, bu secdenin ait olduğu rekatı kılmış sayılmaz. Bu yüzden bu rekatı, imam selam verdikten sonra kalkıp kaza etmesi gerekir.
Mesbukun imam selam vermeden önce ayağa kalkabileceği haller:
Teşehhüt miktarı oturduktan sonra, imam daha selam vermeden önce, mesbukun kaçırdığı rekatları kaza etmek üzere ayağa kalkması mekruhtur. Ancak aşağıdaki özürler sebebiyle imamın selamından önce kalkmak mesbuk için caiz olur:
a) Abdestinin sıkışık olması.
b) Mestlerin mesih süresinin sona ermek üzere bulunması.
c) Özür sahibi olan kimsenin, abdestinin bozulması konusunda vaktin çıkmasından korkması.
d) Cuma namazında, imamın selamını beklediği takdirde ikindi vaktinin girmesinden korkması.
e) Sabah namazında güneşin doğmasından veya iki bayram namazında öğle vaktinin girmesinden korkması. Bu durumlarda mesbuk teşehhüt miktarı oturduktan sonra, imamın selamını beklemeksizin ayağa kalkabilir.
İmama birinci rekattan sonraki rekatlarda uyan kimse, kaçırdığı rekatları kaza etmek üzere kalktığında kaç rekat kaçırdığını hatırlayamazsa, kendisiyle birlikte sonradan imama uyan başka bir mesbûkun kaç rekat kılacağını mücerred izlemesi, namazının sıhhatine zarar vermez.
Ebû Hanife’ye göre, mesbûk Kurban bayramında teşrik tekbirlerini imam ile birlikte alır, daha sonra ayağa kalkıp, kaçırdığı rekatları tamamlar. Halbuki bu müctehide göre, tek başına namaz kılan kimse bu teşrik tekbirleri ile yükümlü değildir. Bu konuda mesbuk, tek başına namaz kılan kimse gibi değil, imama uyan kimse mesabesindedir.
İmam daha selâm vermeden mesbûk, tahiyyatı okuyup bitirmiş olsa, bir görüşe göre kelime-i şehadeti tekrar eder, başka bir görüşe göre ise susar. Bu konuda doğru olan, mesbûkun Tahiyyatı yavaş yavaş okumasıdır.
İmam yanlışlıkla beşinci rekâta kalksa, mesbuk da ona tabi olarak kıyama kalksa, eğer imam dördüncü rekatta oturmuş ise, mesbukun namazı bu kıyam ile fasit olur. Fakat imam, dördüncü rekatta oturmamış ise, beşinci rekatta secdeye varmadıkça mesbukun namazı bozulmaz.486