>X- YEMİN ÇEŞİTLERİ
Yemin; güç, kuvvet demektir. Çoğulu “eymân”dır. Şer'î bir terim olarak yemin; bir işi yapmak veya yapmamak hususunda iki taraftan birisini kuvvetlendirmek için Allah Teâlâ adına yapılan kasem veya kadını boşama, köle veya câriyeyi azat etme gibi bir şeye bağlamak suretiyle yapılan and'tır. “Vallahi şu işi yaptım” veya “yapmadım” demek bir yemin olduğu gibi, “Vallahi şu işim olursa, hür olsun” demek de şarta bağlı bir yemindir.
Kasem suretiyle yemin, ya “Vallahi, Billahi, Tallahi” denilmesi gibi Allah Teâlâ'nın zat ismine veya üzerine yemin edilmesi mutat olan “Rahman, Rahîm” gibi isimlerden birine, yahut da “izzeti ilâhiye, kudreti ilâhiye” gibi zâtî sıfatlarından birine yemin etmekle yapılır.
Başkalarına, meselâ; peygamberlere, meleklere, Kâbe-i Muazzama'ya yemin edilemez. Canlı bir varlığın başına veya hayatına yemin de caiz olmaz.
Helâli haram kılmak da yemin sayılır. Meselâ; “Şu yemeği yemek bana haram olsun” demek gibi. Bu yiyeceği daha sonra yemek keffareti gerektirir.
Bir kimse; “Şöyle yaparsam kâfir olayım” veya “yahudi veya nasrânî olayım”, “Allah'ın kulu, peygamberin ümmeti olmayayım”, Allah'a iki diyenlerden olayım” gibi sözlerle yemin etse, durumuna bakılır. Eğer böyle bir sözü mücerret yemin niyetiyle ve sözüne güç kazandırmak amacıyla söylemişse bu bir yemin olur. Yemini bozulunca keffaret gerekir. Fakat bu sözü bununla kâfir olacağına inanarak söylemişse bu yemin olmaz, kendine tevbe ve istiğfar ile imanını ve evli ise nikâhını yenilemesi gerekir. Yemininden dönmüş olsun veya olmasın hüküm değişmez.
Dine, imana, kitaba ağır küfürlerle sövmek de bu hükümdedir. İmanın ve nikâhın yenilenmesini gerektirir.
Kasem suretiyle yapılan yeminin çeşitleri:
1) Gamûs yemini:
Yalan yere bilerek yapılan yemindir. Bu, geçmiş veya şimdiki zamandaki olan veya olmayan bir iş üzerine bile bile yalan yere yapılan yemini ifade eder. Meselâ; bir kimsenin borcunu vermediğini bildiği halde; “Vallahi, borcumu verdim” demesi gibi.
Gamûs yemini büyük günahlardandır. Buna keffaret yeterli olmaz. Bu yüzden tevbe ve istiğfar gerekir. Bir kul hakkı ile ilgili ise, onu da ödemelidir.
İmam Şâfiî'ye göre gamûs yemininde de keffâret gerekir.
Hanefilerin keffâret gerekmez derken dayandıkları delil, Hz. Peygamber'in kendilerine keffaret gerekmeyen beş şeyi sayarken bunların içinde gamûs yeminini de zikretmesidir.123
2) Lağv yemini:
Lağv yemini; yanlışlıkla veya doğru olduğu sanılarak yapılan yemindir. Dil alışkanlığı olarak konuşma arasında, sözünü kuvvetlendirmek için “Vallahi” denilmesi de bu niteliktedir. Yine meselâ; borcunu ödemediği halde, ödediğini sanarak, “Vallahi borcumu ödedim” diye yemin edilmesi de böyledir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Allah (c.c.) sizleri kasıtsız olarak yaptığınız lağv yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz.” 124
Bu çeşit yeminden dolayı keffâret gerekmez. Bunun bağışlanacağı umulur.
3) Mün'akid Yemin :
Mümkün olan ve geleceğe ait bir şey hakkında yapılan yemindir. “ Vallahi ben yarın borcumu vereceğim” veya “Vallahi ben filan kimseyle konuşmayacağım” denilmesi gibi.
Böyle bir yemine uyulmazsa keffâret gerekir. Meselâ ; “Yarınki gün borç ödenmez.” veya “o kimse ile konuşulursa” yemin bozulmuş olur ve keffâret kesinleşir.
Kur'an- ı Kerim'de şöyle buyurulur : “Allah bile bile yaptığınız yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar.” 125
Bilerek yapılan bir yemin sözü kuvvetlendirmek, muhataba kanaat vermek, onu ikna etmek amacıyla meşru bir konuda yapılmışsa buna uymak gerekir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Yeminlerinizi koruyunuz.” 126 “Allah'ın adıyla yaptığınız ahidlerinizi yerine getirin. Allah'ı kefil tutarak kuvvetlendirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir. ” 127
Ancak bazan yemine uyulması fert veya toplum maslahatına aykırı olur, yemin sahibini bir takım haramlara düşürecek nitelikte olabilir. Bu taktirde yemini bozup keffâret vermek gerekli olur. Meselâ; bir kimse borcunu ödememeye veya annesi ya da babası ile konuşmamaya yemin etse, bu yeminine uyamaz. Borcunu öder, ebeveyni ile konuşur, sonra keffâreti yerine getirir. Çünkü Allah elçisi “Bir kimse bir şey için yemin eder, sonra da ondan daha hayırlısını görürse yeminini bozsun ve keffâret versin.” 128 buyurmuştur.