I- KURBAN'IN MAHİYETİ VE MEŞRÛLUĞU
A - Kurbanın Tarifi ve Dayandığı Deliller:
Kurban bayramı günlerinde kesilen kurbanlık hayvana “udhiye” denir. Terim olarak kurban, Allah Teâlâ’ya yaklaşmak için kurban niyetiyle belirli vakitte kesilen özel hayvanın adıdır.
Kurban kesmek, zekât ve bayram namazları gibi hicretin ikinci yılında meşrû kılınmıştır. Meşruiyeti Kitap, Sünnet ve İcma delillerine dayanır.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes”125 En meşhur görüşe göre, bu ayet-i kerimedeki “namaz”dan kasıt bayram namazı, “kesmek”ten kasıt da, kurban bayramı günlerinde kesilen kurbanlardır. Başka bir ayet-i kerimede de kurbanlık develerden şöyle söz edilir: “Kurbanlık develeri de size Allah’ın şeâirinden kıldık”126 Şeâirin anlamı ise, Allah’ın dininin alâmeti olan özelliklerdir.
Kurbanla ilgili bir çok hadis-i şerif vardır. Hz. Âişe (r. anhâ)’den rivayet edilen şu hadis bunlardan birisidir: “Âdemoğlu kurban bayramı gününde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş ile Allah’a yaklaşabilmiş değildir. Kanını akıttığı hayvan kıyamet günü boynuzları, çatal tırnakları ve kılları ile gelecektir. Akan kan yere düşmeden önce, Yüce Allah katında, yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesiniz.”127
Yüce Allah’ın kesilen kurbanların ne etine ve ne de kanına ihtiyacı vardır. O’na ulaşan sadece kurban kesenin niyet,ihlâs ve takvasıdır. Bütün amellerin özünü teşkil eden bu niyet ve takvaya Kur’an-ı Kerim’de şöyle işaret edilir: “Onların ne etleri, ne kanları Allah’a erişir. Fakat sizden ona yalnız takva ulaşır.”128
Enes (r.a)’in rivayet ettiği başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: “Rasûlullah (s.a.s) beyazı siyahından çok, boynuzlu iki koç kurban etti. Onun ayağını hayvanın yanlarına koyduğunu, besmele çekip tekbir getirdiğini ve eliyle onları kestiğini gördüm.“129
Kurban ayrıca Hz. İbrahim’den gelen sünnetlerdendir. Allah Teâlâ, Hz. İsmail’in kurban edilmemesi için onun yerine kurbanlık gönderildiğini şöyle açıklar: “Biz de ona büyük bir kurbanlığı fidye vererek kurtardık.”130
Kurbanın meşrû kılınmasındaki hikmet ise sayısız nimetlere karşı Allah’a şükretmek ve günahların bağışlanmasını dilemektir. Kurban kesilmekle hem kesen aile, hem de yoksullar temel gıda maddelerinden olan et bakımından genişliğe kavuşur. Bu yüzden fıtır sadakasında kıymet verilebilirken, kurbanda kıymetinin yoksullara dağıtılması yeterli olmaz.
Gerçi hergün toplumun et ihtiyacı için yer yüzünde yüz binlerce hayvan kesilmektedir. Ancak bunlardan yalnız alım gücü olanlar yararlanıyor. Kurban etlerinden ise çoğunlukla muhtaç olanlar yararlanır. Kurban kesilmesi müslümanlığa mahsus insanî ve toplumsal bir fedakarlık örneğidir.
B - Kurban Kesmenin Hükmü:
Kurban bayramında, Allah’a yaklaşmak niyetiyle kurban kesmek hür, mukîm, müslüman zengin olan kimselere vaciptir. Zenginden maksad; temel ihtiyaçlarının dışında üreyici (nâmî) olsun veya olmasın nisap miktarı mala sahip olmaktır. Bu da fitre nisabıyla aynı olup, üzerinden bir yıl geçmesi şartı da aranmaz. Yani bayram sabahı 200 dirhem gümüş veya 20 miskal altın veya bunların karşılığı olan para veya ticaret malına sahip bulunan kimseye kurban vacip olur. Temel ihtiyaçlara ev, normal ev eşyası, binit, meslek aletleri ve benzerleri ile bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık geçim masrafları da girer.131
Hanefilerin kurbanın vacip oluşu konusunda dayandıkları deliller şunlardır: Kur’an-ı Kerim’de “Namaz kıl, kurban kes” emri amel bakımından “vücub” bildirir. Çünkü sadece Hz. Peygamber’e ait olduğu belirtilmeyen emir, ümmetini de kapsamına alır. Ancak ayette çoğul sîgasının bulunmayışı delâlette zan meydana getirdiği için kurbanın hükmü farz değil vacip derecesindedir.
Diğer bazı hadis-i şerifler de kurbanın bu anlamını teyid etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s); “Kurban kesiniz. Şüphesiz bu, babanız İbrahim (a.s)’in sünnetidir.”132 buyurmuştur. Burada, Allah elçisi kurban kesmeyi emretmiştir. Mutlak emir sîgası ise amel bakımından vacibi ifade eder. Şu hadis-i şerif de kurbanın vaciplik yönünü kuvvetlendirir: “Kim genişlik ve imkân bulur da kurban kesmezse bizim namazgâhımıza yaklaşmasın.”133 Böyle bir tehdit ancak vacibin terki halinde söz konusu olur. Diğer yandan bazı hadislerde kurbanın ümmet için sünnet olduğunun belirtilmesi vacip oluşuna engel teşkil etmez. Çünkü “sünnet”; yol, gidiş, anlamına gelir.
Kurban kesmek Hanefilerin dışındaki üç mezhebe göre müekked sünnettir. Gücü yetenin onu terketmesi mekruhtur. Şafiilere göre, kurban kesmek, tek başına olan kimse hakkında ömründe bir defa ayni sünnettir. Eğer aile fartleri birden fazla ise kifâî sünnet olur. Aile bireylerinden her hangi birisi bunu yerine getirecek olursa, hepsi için yeterli olur.132
Mezhep imamlarının çoğunluğu bu konuda şu hadis-i şeriflere dayanırlar. Ümmü Seleme (r. anhâ)’nın rivayet ettiğine göre, Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Zihicce’nin hilâlini görüp sizden biriniz kurban kesmek isterse, saçlarını ve tırnaklarını kesmesin.”135 Bu hadis-i şerif, gücü yetenin kurban kesip kesmeme konusunda serbest bırakıldığını ifade etmektedir. Bir şeyi isteğe bağlı bırakmak ise onun vacip olmasına engeldir.
Başka bir delil İbn Abbas (r. anhümâ)’nın rivayet ettiği şu hadistir: “Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu işittim: Üç şey vardır ki, bana farzdır, sizin için nafiledir: Vitir namazı, kurban kesmek ve kuşluk namazı.”136.
Fakihlerin çoğunluğu kurban kesmeyi çocuk doğunca kesilen akika kurbanına benzetmişlerdir. Ayrıca kurban kesmeyenle ilgili tehdit bildiren hadis de, cuma günü boy abdesti almayı bildiren şu hadise benzer: “Cuma günü gusletmek, erginlik çağına gelmiş her kişi için vaciptir”137 Halbuki bu boy abdesti vacip değil müstehaptır.
Diğer yandan Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in kurban kesmediklerine dair haberler de bunu göstermektedir. Onların kurban kesmemelerinin sebebi, insanların bunu vacip görmelerinden korkmaları idi. Ancak Hanefiler, onların bir veya iki yıl kurban kesmeyişini nisap miktarı mala sahip olmayışlarıyla açıklar. Çünkü bu iki halife beytülmalden sadece kendileri ve aile fertlerine yetecek kadar maaş alıyorlardı.138
Bir aileden tek kişinin keseceği kurbanın yeterli olduğunu söyleyen Şafiilerin bu konuda dayandıkları delil Mihnef b. Süleym (r.a)’in rivayet ettiği şu hadistir: “Hz. Peygamber (s.a.s) ile birlikte duruyorduk. Onun şöyle dediğini işittim: “Ey insanlar! Her aile halkına her yıl için bir kurban gerekir.”139 Diğer yandan Hz. Peygamber (s.a.s) semiz, boynuzlu ve siyah-beyaz iki adet koçu, birisini ümmeti adına, diğerini de kendisi ve aile fertleri adına kesmiştir.140
Tek başına olan kimsenin ömründe bir defa kurban kesmesinin ayni sünnet oluşu konusunda Şafiilerin delili, emrin tekrarı gerektirmediği şeklindeki görüşleridir. Burada emrin yerine getirilmesi en az miktarla mümkün olur, o da bir defa yapmakla gerçekleşir.141
eş-Şevkanî (ö.1250/1834) kurbanın sünnet olduğunu kabul edenlerin dayandığı hadislerin tenkidini yaptıktan sonra şöyle demektedir: Bu hadislerden hiçbiri delil olarak ileriye sürülecek kuvvette değildir.142
C - Kurban Kesmekle Mükellef Olanda Aranan Şartlar:
Müslüman, hür, ergin, akıllı, mukim ve gücü yeten kimsenin kurban kesmekle yükümlü olduğu üzerinde fakihlerin görüş birliği vardır. Seferî, küçük, çocuk ve akıl hastaları için kurban gerekip gerekmeyeceği konusunda ise farklı görüşler öne sürülmüştür.
Ebu Hanife ve Ebu Yusuf’a göre, kurban kesmekle yükümlülük için akıl ve büluğ şart değildir. Zengin olan çocuğun veya akıl hastasının malından velisinin kurban kesmesi gerekir. Bu çocuk veya akıl hastası bu kurbanın etinden yer, geri kalanı da elbise gibi ayn’ından yararlanabileceği bir şey ile mübadele edilebilir.
İmam Muhammed’e göre ise akıl ve büluğ şarttır. Bu yüzden çocukların ve akıl hastalarının mallarından kurban kesilmesi gerekmez. Fetvâya esas alınan görüş de budur. Velileri kesecek olsa parasını tazmin etmeleri gerekir. Ancak bir kimsenin kendi malından küçük çocuğu için kurban kesmesi menduptur.143
Şafii ve Hanbelilere göre, küçük çocuk için kurban kesmek sünnet değildir. Malikilere göre ise sünnettir.144
Hanefilere göre, yolcuya kurban kesmek vacip değildir. Çünkü Hz. Ebu Bekir ve Hz Ömer yolcu olduklarında kurban kesmezlerdi. Hz.Ali’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Yolcu olan kimseye cuma namazı da, kurban kesmek de vacip değildir.”145 Çünkü yolcu için kurban kesmekte ve etinin değerlendirilmesinde bir takım güçlükler vardır. Bu, nedenle yolcudan güçlüğü kaldırmak için cuma gibi kurban da ona vacip değildir.146
Hanefiler dışındaki üç mezhebe göre kurban kesmek yolcu için de sünnettir. Yalnız Malikilere göre hac sırasında sünnet olan hedy kurbanıdır.147
Kesilecek kurbanın geçerli olması için ayrıca niyet etmek de şarttır. Çünkü hayvan ibadet maksadı ile de et maksadı ile de kesilebilir. Hz. Peygamber; “Ameller niyetlere göredir ve her kişi için niyet ettiği vardır.”148 buyurmuştur.
Diğer yandan birden fazla kişinin ortak olmasının geçerli olduğu kurbanlarda, Allah’a yakınlaşmayı istemeyip sadece et maksadıyla kesen kimsenin ortak olmaması da şarttır. Mesela; bir deve veya bir sığırda yedi kişi ortak olsa içlerinden yalnız birisi et maksadıyla ortak olmuş bulunsa hiç birisinin kurbanı sahih olmaz. Çünkü Allah’ın rızasını kazanmak kanın akıtılması ile gerçekleşir, bu ise parçalanma kabul etmez.149
D- Kurban Kesmenin Vakti ve Şekli:
Kurban kesilecek zaman, kurban bayramının birinci,ikinci ve üçüncü günüdür. Fakat birinci gününde kesmek daha faziletlidir.
Kurbanlar şehirlerde veya bayram namazı kılınan diğer yerleşim merkezlerinde namazdan sonra, bayram namazı kılınmayan köylerde ve göçebelikte de bayram günü tan yerinin ağarmasından sonra kesilir. İlk vakti budur. Son vakit ise bayramın üçüncü günü güneşin batmasından az öncesine kadar devam eder. Bir özür sebebiyle bayram namazına gidemeyen kimse, namaz kılacak kadar bir vaktin geçmesinden sonra kurbanını kesebilir. Kurbanı geceleyin kesmek tenzihen mekruhtur. Çünkü gece karanlık sebebiyle kesim işinde yanlışlık yapma ihtimali vardır.
Kurbanın kesim vaktiyle ilgili çeşitli hadis-i şerifler nakledilmiştir. Berâ b. Âzib (r.a)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasulullah (sa.s) buyurdu ki: “Bizim bu günümüzde ilk yapacağımız iş namaz kılmak, sonra dönüp kurbanımızı kesmektir. Kim böyle yaparsa bizim sünnetimize uymuş olur. Her kim bundan önce kurbanını kesecek olursa, bu kurban ailesine takdim ettiği etten başka bir şey olmaz. Bunun kurban olması sözkonusu değildir.”150 Bu hadis-i şerife göre, arefe günü gündüz veya gece yahut bayramın ilk günü, bayram namazı kılınan yerlerde namazdan önce kesilecek hayvan kurban hükmünde olmaz.
Enes (r.a)’ten rivayet edilen bir hadiste şöyle buyurulur: “Kim namazdan önce kurban keserse bunu iade etsin. Her kim namazdan sonra keserse onun bu ibadeti tamam olur ve müslümanların sünnetine isabet etmiş olur.”151
Kurban kesme süresini üç günle sınırlama şu delillere dayanır: Hz. Ömer, Hz. Ali ve İbn Abbas (r. anhüm)’den nakledilmiştir: “Kurban kesme günleri üç gündür, ilk gün en faziletlisidir.”152 Ayrıca İbn Ömer (r. anhüma) de şöyle demiştir: “Kurban günleri birinci kurban gününden sonra iki gündür.”153
Mâliki ve Hanbeliler de Hanefiler gibi kurban kesme süresini üç gün olarak kabul ederler.
İmam Şafiiye göre ise kurban kesme süresi dört gün olup teşrik günlerinin sonuna kadar devam eder. Dayandıkları delil şu hadislerdir: “Arefe bütünüyle vakfe yeridir ve bütün teşrik tekbirleri de kurban kesme zamanıdır”154 İbn Hıbban’ın bir rivayetinde, ise; “Bütün teşrik günlerinde kurban kesilir”155 denilir. Teşrik günleri bayramın dördüncü gününü de içine alır.
Kurbanlar kıbleye yatırılarak (Bismillahi Allahu ekber) diye kesilir. Bunu mümkün olursa sahibi kesmelidir, bu mümkün olmazsa uygun bir müslümana emredip kestirmeli, kendisi de başında bulunmalı ve şu ayeti okumalıdır:
“Şüphesiz benim namazım, kurbanım ve diğer ibadetlerim, diriliğim ve ölümüm âlemlerin Rabbı olan Allah içindir. O’nun ortağı yoktur.”156
Yalnız kurban sahibinin besmelesi yeterli olmaz, kurbanı kesen “Bismillahi Allahu ekber” demelidir. Besmeleyi kasten terkederse kurbanın eti yenilmez. Kurban sahibi elini kasabın eli üzerine koyarak kurbanı keserlerse, ikisinin de besmelede bulunmaları gerekir. Birisi kasten besmeleyi terketse eti yenilmez.
Kurban bayramında kesilmek üzere satın alınmış olan kurban hayvanı kesilmeyip de, bayramın üç günü geçmiş bulunsa, eğer bu hayvan mevcut ise kendisini, istihlâk edilmiş ise kıymetini yoksullara tasadduk etmek gerekir. Ertesi yıla bırakılamaz.
Kurbanın vacip olması için, kesim süresinin sonu geçerlidir. Buna göre, kurban bayramının üçüncü günü, güneş batmazdan önce zengin olan mükellef bir müslümana kurban vacip olur. Bundan önceki sürede fakir olması hükmü değiştirmez. Bunun aksine bayramın üçüncü günü güneş batmadan biraz önce fakir düşen veya vefat eden müslümandan da kurban yükümlülüğü kalkar.
İnsanlar bayram gününün tayininde yanılsalar ve namaz kılıp kurbanlarını kestikten sonra, o günün arefe günü olduğunu anlasalar, kıldıkları namaz ve kestikleri kurbanlar yeterli olur. Çünkü bu gibi yanlışlıklardan sakınmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu yüzden müslümanların ibadet ve taatlarını korumak amacıyla bu konuda cevaz hükmü verilmiştir.
Zilhiccenin onuncu günü olduğu zeval vaktinden önce sabit olursa bayram namazı kılınır. Bundan sonra kurbanlar kesilir. Fakat zeval vaktinden sonra sabit olursa, o gün artık bayram namazı kılınmaz, kurbanlar kesilebilir. Ertesi günü de bayram namazı kılınır.157
Hayvanı kesileceği yere eziyet vermeden götürmeli ve keskin bıçakla kesip kendisine zahmet vermemelidir. Derisi, hayvan sükünet bulduktan sonra soyulmalıdır. Kurban sahibi, kurban kesildiği gün ilk yiyeceğini kurbanın ciğerinden yemeği tercih etmelidir, bu menduptur.