I- KUR­BAN'IN MA­Hİ­YE­Tİ VE MEŞRÛLUĞU

 

A - Kur­ba­nın Ta­ri­fi ve Da­yan­dı­ğı De­lil­ler:

Kur­ban bay­ra­mı gün­le­rin­de ke­si­len kur­ban­lık hay­va­na “ud­hi­ye” de­nir. Te­rim ola­rak kur­ban, Al­lah Teâlâ’ya yak­laş­mak için kur­ban ni­ye­tiy­le be­lir­li va­kit­te ke­si­len özel hay­va­nın adı­dır.

Kur­ban kes­mek, zekât ve bay­ram na­maz­la­rı gi­bi hic­re­tin ikin­ci yı­lın­da meşrû kı­lın­mış­tır. Meş­ru­i­ye­ti Ki­tap, Sün­net ve İc­ma de­lil­le­ri­ne da­ya­nır.

Al­lah Teâlâ şöy­le bu­yu­rur: “Rab­bin için na­maz kıl ve kur­ban kes”125 En meş­hur gö­rü­şe gö­re, bu ayet-i ke­ri­me­de­ki “na­maz”dan ka­sıt bay­ram na­ma­zı, “kes­mek”ten ka­sıt da, kur­ban bay­ra­mı gün­le­rin­de ke­si­len kur­ban­lar­dır. Baş­ka bir ayet-i ke­ri­me­de de kur­ban­lık de­ve­ler­den şöy­le söz edi­lir: “Kur­ban­lık de­ve­le­ri de si­ze Al­lah’ın şeâirinden kıl­dık”126 Şeâirin an­la­mı ise, Al­lah’ın di­ni­nin alâmeti olan özel­lik­ler­dir.

Kur­ban­la il­gi­li bir çok ha­dis-i şe­rif var­dır. Hz. Âişe (r. anhâ)’den ri­va­yet edi­len şu ha­dis bun­lar­dan bi­ri­si­dir: “Âdemoğlu kur­ban bay­ra­mı gü­nün­de kan akıt­mak­tan da­ha se­vim­li bir iş ile Al­lah’a yak­la­şa­bil­miş de­ğil­dir. Ka­nı­nı akıt­tı­ğı hay­van kı­ya­met gü­nü boy­nuz­la­rı, ça­tal tır­nak­la­rı ve kıl­la­rı ile ge­le­cek­tir. Akan kan ye­re düş­me­den ön­ce, Yü­ce Al­lah ka­tın­da, yük­sek bir ma­ka­ma ula­şır. Bu ba­kım­dan kur­ban­la­rı­nı­zı gö­nül hoş­lu­ğu ile ke­si­niz.”127

Yü­ce Al­lah’ın ke­si­len kur­ban­la­rın ne eti­ne ve ne de ka­nı­na ih­ti­ya­cı var­dır. O’na ula­şan sa­de­ce kur­ban ke­se­nin ni­yet,ihlâs ve tak­va­sı­dır. Bü­tün amel­le­rin özü­nü teş­kil eden bu ni­yet ve tak­va­ya Kur’an-ı Ke­rim’de şöy­le işa­ret edi­lir: “On­la­rın ne et­le­ri, ne kan­la­rı Al­lah’a eri­şir. Fa­kat siz­den ona yal­nız tak­va ula­şır.”128

Enes (r.a)’in ri­va­yet et­ti­ği baş­ka bir ha­dis-i şe­rif­te şöy­le bu­yu­ru­lur: “Rasûlullah (s.a.s) be­ya­zı si­ya­hın­dan çok, boy­nuz­lu iki koç kur­ban et­ti. Onun aya­ğı­nı hay­va­nın yan­la­rı­na koy­du­ğu­nu, bes­me­le çe­kip tek­bir ge­tir­di­ği­ni ve eliy­le on­la­rı kes­ti­ği­ni gör­düm.“129

Kur­ban ay­rı­ca Hz. İb­ra­him’den ge­len sün­net­ler­den­dir. Al­lah Teâlâ, Hz. İs­ma­il’in kur­ban edil­me­me­si için onun ye­ri­ne kur­ban­lık gön­de­ril­di­ği­ni şöy­le açık­lar: “Biz de ona bü­yük bir kur­ban­lı­ğı fid­ye ve­re­rek kur­tar­dık.”130

Kur­ba­nın meşrû kı­lın­ma­sın­da­ki hik­met ise sa­yı­sız ni­met­le­re kar­şı Al­lah’a şük­ret­mek ve gü­nah­la­rın ba­ğış­lan­ma­sı­nı di­le­mek­tir. Kur­ban ke­sil­mek­le hem ke­sen ai­le, hem de yok­sul­lar te­mel gı­da mad­de­le­rin­den olan et ba­kı­mın­dan ge­niş­li­ğe ka­vu­şur. Bu yüz­den fı­tır sa­da­ka­sın­da kıy­met ve­ri­le­bi­lir­ken, kur­ban­da kıy­me­ti­nin yok­sul­la­ra da­ğı­tıl­ma­sı ye­ter­li ol­maz.

Ger­çi her­gün top­lu­mun et ih­ti­ya­cı için yer yü­zün­de yüz bin­ler­ce hay­van ke­sil­mek­te­dir. An­cak bun­lar­dan yal­nız alım gü­cü olan­lar ya­rar­la­nı­yor. Kur­ban et­le­rin­den ise ço­ğun­luk­la muh­taç olan­lar ya­rar­la­nır. Kur­ban ke­sil­me­si müs­lü­man­lı­ğa mah­sus insanî ve top­lum­sal bir fe­da­kar­lık ör­ne­ği­dir.

 

   B - Kur­ban Kes­me­nin Hük­mü:

Kur­ban bay­ra­mın­da, Al­lah’a yak­laş­mak ni­ye­tiy­le kur­ban kes­mek hür, mukîm, müs­lü­man zen­gin olan kim­se­le­re va­cip­tir. Zen­gin­den mak­sad; te­mel ih­ti­yaç­la­rı­nın dı­şın­da üre­yi­ci (nâmî) ol­sun ve­ya ol­ma­sın ni­sap mik­ta­rı ma­la sa­hip ol­mak­tır. Bu da fit­re ni­sa­bıy­la ay­nı olup, üze­rin­den bir yıl geç­me­si şar­tı da aran­maz. Ya­ni bay­ram sa­ba­hı 200 dir­hem gü­müş ve­ya 20 mis­kal al­tın ve­ya bun­la­rın kar­şı­lı­ğı olan pa­ra ve­ya ti­ca­ret ma­lı­na sa­hip bu­lu­nan kim­se­ye kur­ban va­cip olur. Te­mel ih­ti­yaç­la­ra ev, nor­mal ev eş­ya­sı, bi­nit, mes­lek alet­le­ri ve ben­zer­le­ri ile bak­mak­la yü­küm­lü ol­du­ğu kim­se­le­rin bir yıl­lık ge­çim mas­raf­la­rı da gi­rer.131

Ha­ne­fi­le­rin kur­ba­nın va­cip olu­şu ko­nu­sun­da da­yan­dık­la­rı de­lil­ler şun­lar­dır: Kur’an-ı Ke­rim’de “Na­maz kıl, kur­ban kes” em­ri amel ba­kı­mın­dan “vü­cub” bil­di­rir. Çün­kü sa­de­ce Hz. Pey­gam­ber’e ait ol­du­ğu be­lir­til­me­yen emir, üm­me­ti­ni de kap­sa­mı­na alır. An­cak ayet­te ço­ğul sîgasının bu­lun­ma­yı­şı delâlette zan mey­da­na ge­tir­di­ği için kur­ba­nın hük­mü farz de­ğil va­cip de­re­ce­sin­de­dir.

Di­ğer ba­zı ha­dis-i şe­rif­ler de kur­ba­nın bu an­la­mı­nı te­yid et­mek­te­dir. Hz. Pey­gam­ber (s.a.s); “Kur­ban ke­si­niz. Şüp­he­siz bu, ba­ba­nız İb­ra­him (a.s)’in sün­ne­ti­dir.”132 bu­yur­muş­tur. Bu­ra­da, Al­lah el­çi­si kur­ban kes­me­yi em­ret­miş­tir. Mut­lak emir sîgası ise amel ba­kı­mın­dan va­ci­bi ifa­de eder. Şu ha­dis-i şe­rif de kur­ba­nın va­cip­lik yö­nü­nü kuv­vet­len­di­rir: “Kim ge­niş­lik ve imkân bu­lur da kur­ban kes­mez­se bi­zim namazgâhımıza yak­laş­ma­sın.”133 Böy­le bir teh­dit an­cak va­ci­bin ter­ki ha­lin­de söz ko­nu­su olur. Di­ğer yan­dan ba­zı ha­dis­ler­de kur­ba­nın üm­met için sün­net ol­du­ğu­nun be­lir­til­me­si va­cip olu­şu­na en­gel teş­kil et­mez. Çün­kü “sün­net”; yol, gi­diş, an­la­mı­na ge­lir.

Kur­ban kes­mek Ha­ne­fi­le­rin dı­şın­da­ki üç mez­he­be gö­re mü­ek­ked sün­net­tir. Gü­cü ye­te­nin onu ter­ket­me­si mek­ruh­tur. Şa­fi­i­le­re gö­re, kur­ban kes­mek, tek ba­şı­na olan kim­se hak­kın­da öm­rün­de bir de­fa ay­ni sün­net­tir. Eğer ai­le fart­le­ri bir­den faz­la ise kifâî sün­net olur. Ai­le bi­rey­le­rin­den her han­gi bi­ri­si bu­nu ye­ri­ne ge­ti­re­cek olur­sa, hep­si için ye­ter­li olur.132

Mez­hep imam­la­rı­nın ço­ğun­lu­ğu bu ko­nu­da şu ha­dis-i şe­rif­le­re da­ya­nır­lar. Üm­mü Se­le­me (r. anhâ)’nın ri­va­yet et­ti­ği­ne gö­re, Rasûlullah (s.a.s) şöy­le bu­yur­muş­tur:

“Zi­hic­ce’nin hilâlini gö­rüp siz­den bi­ri­niz kur­ban kes­mek is­ter­se, saç­la­rı­nı ve tır­nak­la­rı­nı kes­me­sin.”135 Bu ha­dis-i şe­rif, gü­cü ye­te­nin kur­ban ke­sip kes­me­me ko­nu­sun­da ser­best bı­ra­kıl­dı­ğı­nı ifa­de et­mek­te­dir. Bir şe­yi is­te­ğe bağ­lı bı­rak­mak ise onun va­cip ol­ma­sı­na en­gel­dir.

Baş­ka bir de­lil İbn Ab­bas (r. anhümâ)’nın ri­va­yet et­ti­ği şu ha­dis­tir: “Hz. Pey­gam­ber’in şöy­le bu­yur­du­ğu­nu işit­tim: Üç şey var­dır ki, ba­na farz­dır, si­zin için na­fi­le­dir: Vi­tir na­ma­zı, kur­ban kes­mek ve kuş­luk na­ma­zı.”136.

Fa­kih­le­rin ço­ğun­lu­ğu kur­ban kes­me­yi ço­cuk do­ğun­ca ke­si­len aki­ka kur­ba­nı­na ben­zet­miş­ler­dir. Ay­rı­ca kur­ban kes­me­yen­le il­gi­li teh­dit bil­di­ren ha­dis de, cu­ma gü­nü boy ab­des­ti al­ma­yı bil­di­ren şu ha­di­se ben­zer: “Cu­ma gü­nü gus­let­mek, er­gin­lik ça­ğı­na gel­miş her ki­şi için va­cip­tir”137 Hal­bu­ki bu boy ab­des­ti va­cip de­ğil müs­te­hap­tır.

Di­ğer yan­dan Hz. Ebu Be­kir ve Ömer’in  kur­ban kes­me­dik­le­ri­ne da­ir ha­ber­ler de bu­nu gös­ter­mek­te­dir. On­la­rın kur­ban kes­me­me­le­ri­nin se­be­bi, in­san­la­rın bu­nu va­cip gör­me­le­rin­den kork­ma­la­rı idi. An­cak Ha­ne­fi­ler, on­la­rın bir ve­ya iki yıl kur­ban kes­me­yi­şi­ni ni­sap mik­ta­rı ma­la sa­hip ol­ma­yış­la­rıy­la açık­lar. Çün­kü bu iki ha­li­fe bey­tül­mal­den sa­de­ce ken­di­le­ri ve ai­le fert­le­ri­ne ye­te­cek ka­dar ma­aş alı­yor­lar­dı.138

Bir ai­le­den tek ki­şi­nin ke­se­ce­ği kur­ba­nın ye­ter­li ol­du­ğu­nu söy­le­yen Şa­fi­i­le­rin bu ko­nu­da da­yan­dık­la­rı de­lil Mih­nef b. Sü­leym (r.a)’in ri­va­yet et­ti­ği şu ha­dis­tir: “Hz. Pey­gam­ber (s.a.s) ile bir­lik­te du­ru­yor­duk. Onun şöy­le de­di­ği­ni işit­tim: “Ey in­san­lar! Her ai­le hal­kı­na her yıl için bir kur­ban ge­re­kir.”139 Di­ğer yan­dan Hz. Pey­gam­ber (s.a.s) se­miz, boy­nuz­lu ve si­yah-be­yaz iki adet ko­çu, bi­ri­si­ni üm­me­ti adı­na, di­ğe­ri­ni de ken­di­si ve ai­le fert­le­ri adı­na kes­miş­tir.140

Tek ba­şı­na olan kim­se­nin öm­rün­de bir de­fa kur­ban kes­me­si­nin ay­ni sün­net olu­şu ko­nu­sun­da Şa­fi­i­le­rin de­li­li, em­rin tek­ra­rı ge­rek­tir­me­di­ği şek­lin­de­ki gö­rüş­le­ri­dir. Bu­ra­da em­rin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si en az mik­tar­la müm­kün olur, o da bir de­fa yap­mak­la ger­çek­le­şir.141

eş-Şevkanî (ö.1250/1834) kur­ba­nın sün­net ol­du­ğu­nu ka­bul eden­le­rin da­yan­dı­ğı ha­dis­le­rin ten­ki­di­ni yap­tık­tan son­ra şöy­le de­mek­te­dir: Bu ha­dis­ler­den hiç­bi­ri de­lil ola­rak ile­ri­ye sü­rü­le­cek kuv­vet­te de­ğil­dir.142

 

   C - Kur­ban Kes­mek­le Mü­kel­lef Olan­da Ara­nan Şart­lar:

Müs­lü­man, hür, er­gin, akıl­lı, mu­kim ve gü­cü ye­ten kim­se­nin kur­ban kes­mek­le yü­küm­lü ol­du­ğu üze­rin­de fa­kih­le­rin gö­rüş bir­li­ği var­dır. Seferî, kü­çük, ço­cuk ve akıl has­ta­la­rı için kur­ban ge­re­kip ge­rek­me­ye­ce­ği ko­nu­sun­da ise fark­lı gö­rüş­ler öne sü­rül­müş­tür.

Ebu Ha­ni­fe ve Ebu Yu­suf’a gö­re, kur­ban kes­mek­le yü­küm­lü­lük için akıl ve bü­luğ şart de­ğil­dir. Zen­gin olan ço­cu­ğun ve­ya akıl has­ta­sı­nın ma­lın­dan ve­li­si­nin kur­ban kes­me­si ge­re­kir. Bu ço­cuk ve­ya akıl has­ta­sı bu kur­ba­nın etin­den yer, ge­ri ka­la­nı da el­bi­se gi­bi ayn’ın­dan ya­rar­la­na­bi­le­ce­ği bir şey ile mü­ba­de­le edi­le­bi­lir.

İmam Mu­ham­med’e gö­re ise akıl ve bü­luğ şart­tır. Bu yüz­den ço­cuk­la­rın ve akıl has­ta­la­rı­nın mal­la­rın­dan kur­ban ke­sil­me­si ge­rek­mez. Fetvâya esas alı­nan gö­rüş de bu­dur. Ve­li­le­ri ke­se­cek ol­sa pa­ra­sı­nı taz­min et­me­le­ri ge­re­kir. An­cak bir kim­se­nin ken­di ma­lın­dan kü­çük ço­cu­ğu için kur­ban kes­me­si men­dup­tur.143

Şa­fii ve Han­be­li­le­re gö­re, kü­çük ço­cuk için kur­ban kes­mek sün­net de­ğil­dir. Ma­li­ki­le­re gö­re ise sün­net­tir.144

Ha­ne­fi­le­re gö­re, yol­cu­ya kur­ban kes­mek va­cip de­ğil­dir. Çün­kü Hz. Ebu Be­kir ve Hz Ömer yol­cu ol­duk­la­rın­da kur­ban kes­mez­ler­di. Hz.Ali’den şöy­le de­di­ği ri­va­yet edil­miş­tir: “Yol­cu olan kim­se­ye cu­ma na­ma­zı da, kur­ban kes­mek de va­cip de­ğil­dir.”145 Çün­kü yol­cu için kur­ban kes­mek­te ve eti­nin de­ğer­len­di­ril­me­sin­de bir ta­kım güç­lük­ler var­dır. Bu, ne­den­le yol­cu­dan güç­lü­ğü kal­dır­mak için cu­ma gi­bi kur­ban da ona va­cip de­ğil­dir.146

Ha­ne­fi­ler dı­şın­da­ki üç mez­he­be gö­re kur­ban kes­mek yol­cu için de sün­net­tir. Yal­nız Ma­li­ki­le­re gö­re hac sı­ra­sın­da sün­net olan hedy kur­ba­nı­dır.147

   Kesilecek kur­ba­nın ge­çer­li ol­ma­sı için ay­rı­ca ni­yet et­mek de şart­tır. Çün­kü hay­van iba­det mak­sa­dı ile de et mak­sa­dı ile de ke­si­le­bi­lir. Hz. Pey­gam­ber; “Amel­ler ni­yet­le­re gö­re­dir ve her ki­şi için ni­yet et­ti­ği var­dır.”148 bu­yur­muş­tur.

Di­ğer yan­dan bir­den faz­la ki­şi­nin or­tak ol­ma­sı­nın ge­çer­li ol­du­ğu kur­ban­lar­da, Al­lah’a ya­kın­laş­ma­yı is­te­me­yip sa­de­ce et mak­sa­dıy­la ke­sen kim­se­nin or­tak ol­ma­ma­sı da şart­tır. Me­se­la; bir de­ve ve­ya bir sı­ğır­da ye­di ki­şi or­tak ol­sa iç­le­rin­den yal­nız bi­ri­si et mak­sa­dıy­la or­tak ol­muş bu­lun­sa hiç bi­ri­si­nin kur­ba­nı sa­hih ol­maz. Çün­kü Al­lah’ın rı­za­sı­nı ka­zan­mak ka­nın akı­tıl­ma­sı ile ger­çek­le­şir, bu ise par­ça­lan­ma ka­bul et­mez.149

 

  

D- Kur­ban Kes­me­nin Vak­ti ve Şek­li:

Kur­ban ke­si­le­cek za­man, kur­ban bay­ra­mı­nın bi­rin­ci,ikin­ci ve üçün­cü gü­nü­dür. Fa­kat bi­rin­ci gü­nün­de kes­mek da­ha fa­zi­let­li­dir.

Kur­ban­lar şe­hir­ler­de ve­ya bay­ram na­ma­zı kı­lı­nan di­ğer yer­le­şim mer­kez­le­rin­de na­maz­dan son­ra, bay­ram na­ma­zı kı­lın­ma­yan köy­ler­de ve gö­çe­be­lik­te de bay­ram gü­nü tan ye­ri­nin ağar­ma­sın­dan son­ra ke­si­lir. İlk vak­ti bu­dur. Son va­kit ise bay­ra­mın üçün­cü gü­nü gü­ne­şin bat­ma­sın­dan az ön­ce­si­ne ka­dar de­vam eder. Bir özür se­be­biy­le bay­ram na­ma­zı­na gi­de­me­yen kim­se, na­maz kı­la­cak ka­dar bir vak­tin geç­me­sin­den son­ra kur­ba­nı­nı ke­se­bi­lir. Kur­ba­nı ge­ce­le­yin kes­mek ten­zi­hen mek­ruh­tur. Çün­kü ge­ce ka­ran­lık se­be­biy­le ke­sim işin­de yan­lış­lık yap­ma ih­ti­ma­li var­dır.

Kur­ba­nın ke­sim vak­tiy­le il­gi­li çe­şit­li ha­dis-i şe­rif­ler nak­le­dil­miş­tir. Berâ b. Âzib (r.a)’in şöy­le de­di­ği ri­va­yet edil­miş­tir: “Ra­su­lul­lah (sa.s) bu­yur­du ki: “Bi­zim bu gü­nü­müz­de ilk ya­pa­ca­ğı­mız iş na­maz kıl­mak, son­ra dö­nüp kur­ba­nı­mı­zı kes­mek­tir. Kim böy­le ya­par­sa bi­zim sün­ne­ti­mi­ze uy­muş olur. Her kim bun­dan ön­ce kur­ba­nı­nı ke­se­cek olur­sa, bu kur­ban ai­le­si­ne tak­dim et­ti­ği et­ten baş­ka bir şey ol­maz. Bu­nun kur­ban ol­ma­sı söz­ko­nu­su de­ğil­dir.”150 Bu ha­dis-i şe­ri­fe gö­re, are­fe gü­nü gün­düz ve­ya ge­ce ya­hut bay­ra­mın ilk gü­nü, bay­ram na­ma­zı kı­lı­nan yer­ler­de na­maz­dan ön­ce ke­si­le­cek hay­van kur­ban hük­mün­de ol­maz.

Enes (r.a)’ten ri­va­yet edi­len bir ha­dis­te şöy­le bu­yu­ru­lur: “Kim na­maz­dan ön­ce kur­ban ke­ser­se bu­nu ia­de et­sin. Her kim na­maz­dan son­ra ke­ser­se onun bu iba­de­ti ta­mam olur ve müs­lü­man­la­rın sün­ne­ti­ne isa­bet et­miş olur.”151

Kur­ban kes­me sü­re­si­ni üç gün­le sı­nır­la­ma şu de­lil­le­re da­ya­nır: Hz. Ömer, Hz. Ali ve İbn Ab­bas (r. an­hüm)’den nak­le­dil­miş­tir: “Kur­ban kes­me gün­le­ri üç gün­dür, ilk gün en fa­zi­let­li­si­dir.”152 Ay­rı­ca İbn Ömer (r. an­hü­ma) de şöy­le de­miş­tir: “Kur­ban gün­le­ri bi­rin­ci kur­ban gü­nün­den son­ra iki gün­dür.”153

Mâliki ve Han­be­li­ler de Ha­ne­fi­ler gi­bi kur­ban kes­me sü­re­si­ni üç gün ola­rak ka­bul eder­ler.

  

İmam Şa­fi­i­ye gö­re ise kur­ban kes­me sü­re­si dört gün olup teş­rik gün­le­ri­nin so­nu­na ka­dar de­vam eder. Da­yan­dık­la­rı de­lil şu ha­dis­ler­dir: “Are­fe bü­tü­nüy­le vak­fe ye­ri­dir ve bü­tün teş­rik tek­bir­le­ri de kur­ban kes­me za­ma­nı­dır”154 İbn Hıb­ban’ın bir ri­va­ye­tin­de, ise; “Bü­tün teş­rik gün­le­rin­de kur­ban ke­si­lir”155 de­ni­lir. Teş­rik gün­le­ri bay­ra­mın dör­dün­cü gü­nü­nü de içi­ne alır.

Kur­ban­lar kıb­le­ye ya­tı­rı­la­rak (Bis­mil­la­hi Al­la­hu ek­ber) di­ye ke­si­lir. Bu­nu müm­kün olur­sa sa­hi­bi kes­me­li­dir, bu müm­kün ol­maz­sa uy­gun bir müs­lü­ma­na em­re­dip kes­tir­me­li, ken­di­si de ba­şın­da bu­lun­ma­lı ve şu aye­ti oku­ma­lı­dır:

 

 

 

   “Şüp­he­siz be­nim na­ma­zım, kur­ba­nım ve di­ğer iba­det­le­rim, di­ri­li­ğim ve ölü­müm âlemlerin Rab­bı olan Al­lah için­dir. O’nun or­ta­ğı yok­tur.”156

Yal­nız kur­ban sa­hi­bi­nin bes­me­le­si ye­ter­li ol­maz, kur­ba­nı ke­sen “Bis­mil­la­hi Al­la­hu ek­ber” de­me­li­dir. Bes­me­le­yi kas­ten ter­ke­der­se kur­ba­nın eti ye­nil­mez. Kur­ban sa­hi­bi eli­ni ka­sa­bın eli üze­ri­ne ko­ya­rak kur­ba­nı ke­ser­ler­se, iki­si­nin de bes­me­le­de bu­lun­ma­la­rı ge­re­kir. Bi­ri­si kas­ten bes­me­le­yi ter­ket­se eti ye­nil­mez.

Kur­ban bay­ra­mın­da ke­sil­mek üze­re sa­tın alın­mış olan kur­ban hay­va­nı ke­sil­me­yip de, bay­ra­mın üç gü­nü geç­miş bu­lun­sa, eğer bu hay­van mev­cut ise ken­di­si­ni, istihlâk edil­miş ise kıy­me­ti­ni yok­sul­la­ra ta­sad­duk et­mek ge­re­kir. Er­te­si yı­la bı­ra­kı­la­maz.

Kur­ba­nın va­cip ol­ma­sı için, ke­sim sü­re­si­nin so­nu ge­çer­li­dir. Bu­na gö­re, kur­ban bay­ra­mı­nın  üçün­cü gü­nü, gü­neş bat­maz­dan ön­ce zen­gin olan mü­kel­lef bir müs­lü­ma­na kur­ban va­cip olur. Bun­dan ön­ce­ki sü­re­de fa­kir ol­ma­sı hük­mü de­ğiş­tir­mez. Bu­nun ak­si­ne bay­ra­mın üçün­cü gü­nü gü­neş bat­ma­dan bi­raz ön­ce fa­kir dü­şen ve­ya ve­fat eden müs­lü­man­dan da kur­ban yü­küm­lü­lü­ğü kal­kar.

İn­san­lar bay­ram gü­nü­nün ta­yi­nin­de ya­nıl­sa­lar ve na­maz kı­lıp kur­ban­la­rı­nı kes­tik­ten son­ra, o gü­nün are­fe gü­nü ol­du­ğu­nu an­la­sa­lar, kıl­dık­la­rı na­maz ve kes­tik­le­ri kur­ban­lar ye­ter­li olur. Çün­kü bu gi­bi yan­lış­lık­lar­dan sa­kın­mak her za­man müm­kün ol­ma­ya­bi­lir. Bu yüz­den müs­lü­man­la­rın iba­det ve ta­at­la­rı­nı ko­ru­mak ama­cıy­la bu ko­nu­da ce­vaz hük­mü ve­ril­miş­tir.

Zil­hic­ce­nin onun­cu gü­nü ol­du­ğu ze­val vak­tin­den ön­ce sa­bit olur­sa bay­ram na­ma­zı kı­lı­nır. Bun­dan son­ra kur­ban­lar ke­si­lir. Fa­kat ze­val vak­tin­den son­ra sa­bit olur­sa, o gün ar­tık bay­ram na­ma­zı kı­lın­maz, kur­ban­lar ke­si­le­bi­lir. Er­te­si gü­nü de bay­ram na­ma­zı kı­lı­nır.157

Hay­va­nı ke­si­le­ce­ği ye­re ezi­yet ver­me­den gö­tür­me­li ve kes­kin bı­çak­la ke­sip ken­di­si­ne zah­met ver­me­me­li­dir. De­ri­si, hay­van sü­kü­net bul­duk­tan son­ra so­yul­ma­lı­dır. Kur­ban sa­hi­bi, kur­ban ke­sil­di­ği gün ilk yi­ye­ce­ği­ni kur­ba­nın ci­ğe­rin­den ye­me­ği ter­cih et­me­li­dir, bu men­dup­tur.