Ölü için dört şey lazımdır:
1) Ölüyü yıkamak.
2) Kefenlemek.
3) Namazını kılmak.
4) Defnetmek.
Ölüye yapılması gereken ilk teçhiz görevi onun yıkanmasıdır. Ölüyü yıkanmanın en azı onun vücudunda bulunan pislik ve kirler giderildikten sonra bütün bedenini temiz su ile bir defa yıkamaktır.
Ölüyü yıkamanın en mükemmel şekli: avret yerinin kapaılarak örtül-mesidir. Baştarafı biraz yüksek tutulur, sol eli ile karnı üzerinden yukarıdan aşağıya doğru karnı sıvazlanır ki bir pislik varsa çıkabilsin. Sonra eline bir bez sarararak ölü sırt üstü çevrilir ön ve arka tarafı yıkanır. Daha sonra eline eldiven gibi ikinci bir bez sarılarak ölünün dişleri ve burun delikleri iyice yıkanır. Sonra diri abdesti gibi ona abdest alınır. Abdest alınırken: "Ölüye sünnet olan abdesti aldırmaya niyet ettim" der.
Ölüyü yıkayan kişi ölüye aldırdığı bu abdestten sonra, ölüyü önce başından ve yüzünden başlayarak sabun ve benzeri temiz şeylerle yıkar. Saçını ve -varsa- sakalını tarar, dökülen kıl ve tüyleri toplar, kefene koyar ki defnedilebilsin.
Ölünün saç ve tırnakları kesilmez. Daha sonra yüzü sağ ve sol tarafı yıkanır. Sağ tarafı üzerine çevrilerek sırtının sol kısmı da yıkanır. Bu yıkama üç defa tekrarlanır. Ölü ihramda değilse, sonunda kâfur gibi güzel kokulu bir şey kullanılır.
Ölüyü bu şekilde yıkamanın delili, Ümmü Aliyye (r.anha)'nın şu rivayetidir: 'Biz Rasulullah (s.a.v)'ın kızı Zeyneb'i yıkarken, Peygamber (s.a.v) bize gelip, "O'nu üç defa veya beş defa veya lüzum görürseniz daha fazla su ve sidr (gül gibi hoş kokulu bir nesne) karıştırınız. Yıkamaya başlarken sağ uzuvlarından başlayarak, önce abdest uzuvlarını yıkayınız ." [1] buyurdu.'
Ölünün ikinci teçhiz görevi kefenlenmesidir:
Kefenlemenin en azı tüm vücudunu kaplayacak bir örtü ile ölüyü kefenlemektir. İhramda bulunanın başı örtülmez.
Kefenin en uygunu ve ekmeli ise, ölü erkek olursa, herbiri Ölünün başından aşağıya kadar bütün vücudunu örtebilecek kadar üç parça bezle kefenlemektir. Bu üç parçaya bir sarık ve bir gömlek ilave edilmesi caiz ise de mekruhtur.
Hz. Aişe (r.anha) şöyle rivayet eder: "Rasulullah (s.a.v) içinde gömlek ve sarık olmayan, pamuklu bembeyaz, üç katlı elbise ile kefenlendi." [2]
İki parça ile kefenlenmesi ve bunların beyaz olması sünnettir. Bunun delili de, peygamberimiz (s.a.v), kızı Ümmü Gülsüm'ün bu şekilde kefenlenmesi için emir buyurmuş olmasıdır. [3]
Ölü kefenlen irken, burun delikleri, kulak ve ağız gibi menfezleri, alın ve avuç içi gibi sücud azalan üzerine güzel koku serpmek ve pamuk koymak sünnettir. Daha sonra kefen bezleriyle sarılır. Baş ucu, beli ve ayak uçları birer parça ile kuşak gibi bağlanır. Defnedilirken kabirde bu kuşaklar çözülür.
Ölülerden iki sınıf var ki ne yıkanır, ne de namazları kılınır.
Birincisi, savaş alanında müşriklerle yapılan savaşta ölen şehit.
İkincisi ise ana rahminden düşük olarak doğup ses çıkarmayan ölü çocuk.
Ölü üç kere, beş kere veya daha fazla ama tek olarak yıkanır. (Bir, üç, beş, yedi...)
Birinci yıkanışında sidir, (kır çıkaracak sabun "gibi maddeler) kullanılır. Son yıkanışında bir miktar kâfur kullanılır.
Ölü üç beyaz bez ile kefenlenir. Sarık ve gömlek bunların dışındadır.
Düşük: Gebeliğin en az süresi olan altı aydan önce doğan ölü çocuklardır.
Şehit: İslamı savunmak için Allah ve resulünün emirlerini yükseltmek amacıyla herhangi bir halde ölen veya öldürülen müslümandır.
Yukarıdaki her iki durumdaki şehit ve düşük yıkanmaz ve üzerine cenaze namazı kılınmaz öylece defnedilir.
Düşük, normal hayal alametlerine sahip olmadığı için yıkanması gerekmez ve aynı şekilde yıkanması gerekmediği gibi üzerine namaz da kılınmaz.
Şehit de Allah rızası için öldüğünden, bulunduğu hal üzere defnedilir. Çünkü onun kanı bir şehadet mürekkebidir.
Şehidin yıkanıp kanının temizlenmesi gerekmez. Tabi şehit üzerinde kan olsun olmasın farketmez, onun yıkanması ve üzerine namaz kılınması gerekmez.
Düşük için Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Çocuk hayat alametiyle doğmadıkça cenaze namazı kılınmaz, kendisi mirasçı olmayacağı gibi, başkası da onun mirasçısı olamaz."[4] Diğer bir hadis-i şerifte yine peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Düşük hayat alametiyle doğup Ölürse cenaze namazı kılınır ve kendisi mirasçı olur." [5]
Birinci hadisteki durumda olan düşük, yıkanmadan ve cenaze namazı kılınmadan defnedilir. İkinci hadisteki düşük için büyükler gibi teçhiz ve tekfin muamelesi görülür.
Şehidin yıkanma, kefenleme ve cenaze namazı işlemlerinin yapılmayışının hikmeti, şehadet eserinin üzerinde bulunması ve bu haliyle gömülmesi gerektiğindendir.
Cabir (r.a) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber, Uhud savaşında şe-hid olan müslümanlan, yıkamadan ve cenaze işlemi yapmadan kanlı elbiseleriyle defnedilmesini emretmiştir." [6]
Ebu Hureyre (r.a)'dan rivayetle Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Allah yolunda yaralanan bir kimse, muhakkak kıyamet gününde yarası kan saçarak, rengi kan renginde, kokusu misk kokusu olduğu halde gelecektir."[7]
Ölü üzerine dört tekbir getirilerek cenaze namazı kıhmr.Birinci tekbirden sonra fatiha okunur. İkinci tekbirden sonra Peygamberimiz (s.a.v.)'e salavat-ı şerife getirilir. Üçüncü tekbirden sonra ölü için şöylece dua edilir:
'Ey Allahım! Bu senin kulundur. Senin kullarının oğludur. Dünya'clan, taka-tından, sevdiklerinden çıkmış, kabir zulmetine doğru gidiyor ve senden başka İlah olmayıp, ancak senin ibadete layık ALLAH olduğuna; senin hiç şerikin olmayıp, tek olduğuna ve Muhammed (s.a.v.)'in senin kulun ve resulün,olduğuna şehadet etti. Bunu sen bizden daha iyi bilensin. Allahım! O sana misafir oldu. Sen ikram edenlerin en hayırlısısın. O senin rahmetine muhtaçtır. Senin ona azap etmeye ihtiyacın yok. İşte bizler, onun için şefaatçi olarak ümid içinde huzuruna geldik. Allahım! O muhsin kimse ise, ihsan ve iyiliğini arttır, eğer günahkar ise müsamaha ile muamele et. Ona rahmetinle rızanı nasip buyur. Onu kabir azabı ve fitnesinden koru. Kabrini genişlet, üzerinden yerin sıkıntısını uzaklaştır*. Ey marhemetlilerin en merhametlisi Allah'ım! Rahmet eyle de onu bundan emniyete kavuştur, ta ki onu cennetine yollayasın.'
Dördüncü tekbiri alıp şu duayı okur: "Ey Allah'ım! Bizi onun sevabından mahrum etme. Bize fitne musallat etme ve bizi de onu da bağışla" [8] diyerek dördüncü tekbirden sonra selam verilir.
Ölüyü kabre indirirken şu duayı okumak sünnettir: 'Bismillahi we âla milleti Resulillahi '
Yüzü kabrin kıble tarafına gelecek şekilde ve başı tarafından kabre gö-türülürek rıfk ile defnedilir. Ölünün yanağının altından (yastık biçiminde) yüksekçe toprak konması sünnettir.
Kabrin üzerine bina yapılmaz, kireç ile beyazlatılmaz, ölünün üzerine yüksek sesle ağlanmaz, ama normal gözyaşı dökerek üzüntüyü belirten ağlamada herhangi bir sakınca yoktur.
Üç güne kadar yakınları taziye edilir. İki ölü bir kabre defnedilmez. Ancak ihtiyaç varsa defnedilebilir.
Cenaze namazı, hicretin birinci senesinde meşru kılınmıştır.
Meşruiyetinin delili, Ebu Hureyre (r.a)'m şu rivayetidir:
"Rasulullah (s.a.v) Necaşı'nin öldüğü gün ölüm haberini verdi ve sa-habeleriyle birlikte namazgaha çıkıp onları safa dizerek, dört tekbir alıp cenaze namazını kıldırdı." [9]
Ölen bir müslüman için cenaze işlerinin görülmesi farz-ı kifayedir. Bunun için dört şey vacip olur: Ölüyü yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılmak ve defnetmek. Ölünün yıkanması ve kefenlenmesi açıklandı şimdi cenaze namazının kılınmasına geçelim.
Bu namazın rükünleri şuhlardır:
a) Niyet etmek. Şöyle niyet getirilir:
"Bu meyyitin üzerine farzı kifaye olan dört tekbirden oluşan cenaze namazını kılmaya niyet ettim."
b) Ayakta durmak. Hastalık veya herhangi bir acizlik varsa oturarak da
kılınabilir.
c) Başlangıç tekbiri ile beraber dört tekbir getirmek. Her tekbirde ellerin kaldırılması ve daha sonra bağlanması sünnettir.
d) İlk tekbirden sonra fatiha-ı şerifi okumak, bundan evvel iftitah duası okunmaz. Ama Eûzu besmele çekilmesi sünnettir.
e) İkinci tekbirden sonra Peygamberimiz (s.a.v.)'e salavat getirmek. Salavatın en azı;
"AUahümme salli âla Muhammed."
Salavatın en uygunu ve tamam şekli de;
" Allahümme salli âla seyyidina Muhammedin ve âla ali seyyidina Muhammed. Kema salleyte âla Ibrahime ve âla ali Ibrahime fil âlemiyne inneke hamidün mecid."
f) Üçüncü tekbirden sonra ölü için duâ etmek.
Duanın en azı;'Allahümmağfir lehü" yani "Allahım, Onu mağfiret et" veya "Allahümmerhamhu', yani 'Allahım ona merhamet eyle' diye dua etmektir.
Duanın uygun şekli, "Allahumeğfir li hayyina we meyyitine we şahidi-na we ğaibina we kebiyrina we sağıyrina we zekerina we ünsâna. Alla-hümme men ahyeytehu minna fi ehyihi âlal-lslam. We men teweffeytehu minna fetewejfehu âlal-iman.
Yapılması gereken bu duanın en uygunu metinda geçen yukarıdaki dua ile ölü için şu mağrifet duasını yapmaktır:
'Aîlahüme hazâ âhduke webnu âbdike harece min ruhid-dünya we sı-âîiha we mahhubuhu we ehibbauhu fiha ila zultemil kabri we ma huwe lakıyhi. Kâne yeşhedü en la ilahe illa ente wahdeke la şeriyke leke we en-ne Muhammeden Abduke we resuluke we ente â'lemu hihi minna.
Aliahümme innehu nezzeîe bike we ente hayru menzulin bih we asbaha fekîyren ila rahmetike we ente ğaniyyun ân âzabike we kad ci'nake rağı-bina ileyke §ufeâe lehü.
Aliahümme in kane muhsinenfe zid ihsanihi we in kâne mûsiyen fete-cawez ân seyyiatihi we lakkihi bi rahmetike ndake we kıhi fitnetel kabri we âzabehu. Wefsah lehufi kabrihi we cafil arde ân cenbeyhi. We lakkihi birahmetikel emne min âzabike hatta tebâsehu âminen ila cennetike bira hme tike ya arhemerrahimin.'
Yukarıda belirtilen üç duadan birincicisi ile rükün yerine gelir, ikinci dua efdal. üçüncüsü de en efdaldir. Sadece birinci duanın yapılması da yeterlidir.
Cenazeyi kabre kadar taşıyıp ve onunla refakat etmek erkekler için sünnettir. Bu konuda Bera bin Azib (r.a) şöyle demiştir:
"Rasulullah (s.a.v) bize, cenaze arkasından gitmeyi, hastayı ziyaret etmeyi, davete icabet etmeyi ve mazluma yardımı emretti." [10]
Ölünün defin işi tamamlanıncaya kadar beklemek müstehaptır. Peygamberimiz (s.a.v) "Namaz kılıncaya kadar cenazede hazır olan kimseye bir kırat, gömülünceye kadar hazır bulunana iki kırat vardır."buyurdu.
-İki kırat nedir? diye soran birisine Peygamberimiz (s.a.v): "İki büyük dağ gibi sevap" diye cevap vermiştir. [11]
Cenazeye refakat görevi kadınlara sünnet değildir. Bilakis, peygamberimiz (s.a.v)'in tavsiyelerine aykırıdır.
Hz. Ali' şöyle demiştir:
Bir gün Rasulullah (s.a.v) çıkarken oturan bir kadın topluluğu gördü. Onlara: "Sizi burada oturtan nedir?" diye sordu. Kadınlar: 'Cenazeyi bekliyoruz' dediler. Rasulullah (s.a.v): "Siz bunu yıkayabiliyor musunuz?" diye sordu. Kadınlar: 'Hayır' dediler, bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Dönün, günahkâr olursanız sevap kazanamazsınız ." [12] buyurdu.
Cenazeye refakat edilirken, yürüyerek refakat etmek sünnettir. Sevban (r.a) şöyle demiştir:
Rasulullah (s.a.v) bir cenaze ile birlikte giderlerken kendisine bir binek hayvanı getirildi. Fakat buna binmek istemedi. Cenaze dönüşünde bir binek getirdiler. Bu sefer bindi. Kendisinden bunun sebebi sorulunca, O:
"Şüphesiz melekler yürüyorlardı, onlar yürürken hayvana binmek istemedim. Dönüşte melekler dağılınca ben de bindim." [13] buyurdu.
Cenazeyi taşımak, ölü için feryat etmemek, ölenin akrabalarını taziye etmek sünnettir.
Defnedilmesinin delili, Sa'd bin ebi Vakkas (r.a) ölüm hastalığında şunları söylemiştir: "Rasululluh (s.a.v) defnedildiği gibi bana da bir lahd (kabrin kıble duvarının alt kısmında bir oyuk) kazın ve üzerimi kerpiçlerle kapatın." [14]
Toprak sert ise kabri lahd olarak kazmak en efdaldır. Eğer toprak yumuşak ve gevşek ise, kabir bir miktar kazıldıktan sonra meydana gelen çukurun ortasında, Ölünün rahatça sığabileceği bir kanal şekli kazılması ve ölüyü bu kanala yerleştirdikten sonra kanalın üstü geniş ve uzun taşlarla kapatılması sünnettir.
Efdal ve uygun olanı bir çukurun bir boy ve bir el uzatımı derinliğinde olması, genişliğinin de takbiren 90-100 cm olmasıdır. Sağ yanı üzerinde yatırılıp kıbleye karşı döndürülmesi vaciptir.
Kabrin üzerine bina yapmak haramdır. Ancak. Peygamber, salih, şehid ve âlim kişiler için bina yapılmasına dinimizce cevaz verilmiştir.
İki kişinin bir kabre defnedilmesi, haramdır. Yalnız zaruret olursa; mesela ölülerin çokluğu veya yerin darlığı olursa gömülebilir.
Ölünün yıkamalarının da tek olması sünnettir. Yani 3 kere, daha da devam ediyorsa 5 kere, 7 kere gibi.
İlk yıkamada sidr, yani kir çıkaracak sabun gibi maddeler, son yıkayışta da bir miktar kâfur kullanılır.
Namazın kılınış şekli ise yukarıda anlatıldı.
Ölümden sonra üç güne kadar ölenin yakınlarına bağsağlığı dilemektir. Taziye vermek sünnettir. Bunun mükafatıyla ilgili olarak peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Herhangi bir müslüman, bir musibetten dolayı müslüman kardeşini taziyede bulunursa, Allahu Taala kıyamet gününde kendisine ikram elbisesini giydirecektir"[15]
Taziyede bulunmakla musibete mübtela olan kişiye sabırlı ve tahammül-lü olmayı tavsiye etmektir.
Taziyenin mendup sözleri şunlardır:
'Allah senin ecrini büyük etsin, sana güzel sabır versin ve merhuma mağfiret eylesin'
[1] Buharı, 165; Müslim, 939.
[2] Buhari, 1214, Müslim, 941.
[3] Ebu Davııd, 3l57.
[4] Tirmizi,1032.
[5] İhni Mace, 150.
[6] Buhari, 1278.
[7] buuyn, 235; Müslim, 1876.
[8] Hım,:!, i204, Ebu Davııd.3201
[9] Buharı, 1188; Müslim, 951
[10] Buharı, i 182.
[11] Müslim, 945.
[12] Buharı, 3177.
[13] Buharı, 3177.
[14] Müslim, 966.
[15] lbn Mace, 1601.