İrsin sebepleri dörttür:
1) Nikah: Zifaf (gerdeğe girme) veya halvet olmasa bile, sahih nikah akdiyle eşler birbirine mirasçı olurlar. Aynı şekilde, dört mezhebin ittifakıyla ric'î talaktan dolayı iddet bekleyen kadın ve kocası birbirlerine varis olurlar. Bu rıc'î talâkın kocanın sıhhat yahut hastalık hallerinden vuku bulması arasında fark yoktur.
Şurası var ki: Hanefilere göre iddeli bitmedikçe, Hanbeliler'e göre başka kocaya varmadıkça, Malikilere göre de iddeti bitse ve kocaya varsa bile kocasının hastalık halinde bâin talâkla boşamış olduğu kadın mirasçı olur. Şafiilerde ise, bu üç mezhebin hilâfına olarak Bâin talâkla boşanan varis olamaz.
2) Vela (Vela-ı îtk): Bu da âzâd eden efendi ile âzâd olan köle arasındaki irtibattır. Velânın irse sebep olmasının sebebi; efendinin kölesine yaptığı iyiliktir. Dolayısıyla mu'tik (âzâd eden) asabesi âzâdlıya ve nesebinden olanlara vâris olur. Bunun aksi (âzâdlının efendiye vâris olması) yoktur.
3) Neseb (Akrabalık): Babalık, oğulluk ve bunlardan birinin neslinden olanlar gibi. Bu sebeplerle akrabalar mirasçı olur. Bunlar da usul (baba ve daha üst nesil), füru’ (çocuklar ve daha alt nesil) erkek kardeşler ve bu kardeşlerin oğullarıdır.
4) İslam: Bu sebepten dolayı hazine hak sahibine hakkını vermek suretiyle müslümanlar için diğer maslahat konularında muntazam bir çalışmada bulunan Beytü'1-Mal, mirasçı olur. Ama Beytü'l-Mal'da böyle bir intizam yoksa, o zaman Beytü'1-Mal de mirasçı olamaz. [1]
İrsin engelleri altı tanedir.
1) Kölelik: Hürriyet eksikliğinden dolayı köle varis olamadığı gibi kimse de ona varis olamaz. Çünkü o, seyyidinin mahiyetindedir.
2) Katl: Haklı bir sebeble de olsa murisini öldüren katil vâris olamaz.
3) İhtilaf-ı Din: Müslüman ile kâfir arasında veraset cereyan etmez. Çünkü dinleri birbirine uymuyor.
4) İrtidât: Allah korusun mürted (dinden dönen) ne mirasçı olur ne de kendisine varis olunur.
5) Devr-i Hükmi: Bir şahsın vâris olmasından dolayı, başka bir şahsın vâris olmamasıdır. Şöyle ki: Malın tümüne vâris olan bir erkek kardeş, ölünün bir oğlunun olduğunu ikrar etse, oğlun nesebi sabit olur ama, mirasçı olamaz. Çünkü mirasçı olursa vâris olan erkek kardeşi hacbetmiş olur.
Nesebe bağlı olan kimsenin varis olması şart olduğundan, oğlun görünürde varis olması sahih değildir. Dolayısıyla nesebi de sabit ve kendisi varis olmaz. Oğlun varis olması kardeşin bazı sebeplerle verasetten ıskatını gerektirir. Halbuki o zamana kadar kardeşi ona yakın biliniyordu. Oğlu kimse tarafından bilinmiyordu. Bu nedenle oğulun varis olmaması zahiren açıktır.
Hakikatte erkek kardeşe vacip olan şudur ki ikrarında doğruysa terikeyi oğula teslim elsin. Terikeden bir şey alması ona haramdır.
6) Zimmi ve harbi (müslümanlarla savaş halinde olan kimse) olmak sebebiyle küfrün aslında ihtilaf: Dârü-1-Harb'e yerleşmedikçe zimmi ile harbi arasında veraset cereyan etmez. [2]