1.
Zekât Alacak Kişilerde Aranan Nitelikler
2.
Zekâtı Sekiz Sınıfı İçine Alacak Şekilde Vermek
Fey; savaşmaksızm, at
veya deveyi koşturmaksızm kafirlerden alman maldır. Bu mal cizye ve ticaretin
onda biri olan mal gibidir. Kafirin müslümanlardan korkarak kaçıp terk ettiği
mal, ölen veya öldürülen mürtedin malı ve mirasçı bırakmadan ölen zımminin malı
beş hisseye bölünür. Bir hissesi şu beş yere harcanır:
1-Müslümanların
ihtiyaçlarına harcamak. Sınırları bekleyen mücahitlerin, hakim ve alimlerin
ihtiyaçlarını karşılamak gibi. Bunlardan en önemli olan Öncelik hakkına
sahiptir.
2-
Haşimoğulları ve Muttalip oğullarına vermek. Bunların zengin ve fakir olanları
ile kadınların hisseleri eşittir. Ancak mirasta olduğu gibi erkekler
kadınlardan fazla hisse alırlar.
3-Yetimlere
vermek. Bunlar babaları olmayan küçük çocuklardır. Meşhur kavle göre yetimin
hisse alabilmesi için fakir olması şarttır.
4-
Miskinlere vermek.
5-Yolcu
olanlara vermek.
Son dört grubun hiç
biri hisseden mahrum edilemez. Hepsine hisse verilir. Zayıf kavle göre bir
bölgede elde edilen mal, o bölgede bulunan mezkur gruplara verilir.
Fey'in geri kalan dört
hissesi ise, en zahir kavle göre maaşlı olan askerlere verilir. Bu askerler
cihad için tayin edilmiş askerlerdir. Devlet başkanı bu askerler için sicil
defteri tutar, her kabile ve grup için bir başkan tayin eder. Askerlerin
durumlarını ve aile fertlerini tespit ederek yetecek miktarda kendilerine maaş
bağlar.
Kureyşliler; Kinane ve
Nadir oğullarıdır. Kureyşlilerden öncelikli olanlar sırasıyla şunlardır:
Haşini ve Muttalip oğulları, Abdi şems oğulları, Nevfel oğulları, Abdil uzza
oğulları, sonra diğer kabilelerden Resûlüllah (s.a.v)'e en yakın olanlar
gelir. Daha sonraları Ensar, diğer Araplar ve Arap olmayan diğer müslümanlar
gelir. Kör, sakat ve savaşa çıkamayacak durumda olanlar sicil defterine
alınmazlar.
Askerlerden hasta
olanlara veya akıllarını yitirenlere, iyileşmeleri umulursa, kendilerine
sağlıklı olan askerler gibi maaş ödenir. Hatta en zahir kavle göre iyileşmeleri
umulmasa da kendilerine maaş ödenir. Keza ölen askerin maaşı, eş ve
çocuklarına ödenir. Eşi evlenir veya çocukları kendi işlerini görecek yaşa
gelirlerse maaşları kesilir.
Askerlere dağıtılan bu
dört hisse ihtiyaçlarından arta kalırsa, tekrar ihtiyaçlarına göre kendilerine
dağıtılır. En sahih kavle göre, arta kalan malın bir kısmı sınır boylarının
ıslahı, silâh alımı ve savaş atları için harcanır. Bu hükümler, fey'in menkul
olan malları hakkındaki hükümlerdir. Menkul olmayan akar gibi mallar ise, mezhep
alimlerince kabul edilen rivayete göre vakfedilir ve geliri feyin harcandığı
beş yere harcanır.
Ganimet, at veya
deveyi koşturup savaşarak kafirlerden elde edilen maldır.
Müslüman askere,
Öldürdüğü kişinin selbi
verilir. Selb; öldürülen kişinin
üzerinde bulunan elbisesi, ayakkabısı, çorabı ve savaş aletleridir. Savaş
aletlerinden kasıt çelik gömlek, silâh, binek, eğer, gem keza bilezik, kemer,
yüzük ve beraberinde bulunan gıdadır. En zahir kavle göre düşman askerinin
beraberinde bulunan yardımcı binek hayvanı da selbtir. Mezhep alimlerince kabul
edilen rivayete göre, at üzerinde bulunan heybe selb değildir.
Asker, selbi sadece
savaş esnasında kafirin vereceği zarara engel olmak maksadı ile tehlikeye
girmesi neticesinde hak eder. Asker, kaleden veya savaş safında düşmana ateş
eder veya uykudaki kafiri veya esiri öldürür veya kafirler mağlup olduktan
sonra birini öldürürse selbi hak etmiş olmaz.
Kafirin vereceği
zarara engel olmak ise, onu kendisini koruyamayacak hale getirmektir. Bu da ya
gözlerini çıkarmak veya ellerini ve ayaklarını kesmekle olur. Keza en zahir
kavle göre kafiri esir almak veya ellerini veya ayaklarını kesmekle onun
vereceği zarar engellenmiş olur. Meşhur kavle göre, selb beş hisseye bölünmez.
Öldürene selb verildikten sonra ganimet malını muhafaza etmek, nakletmek ve
diğer işlerin masrafları ondan harcanır. Sonra geri kalan ganimet beş hisseye
bölünür. Bir kısmı yukarıda açıklanan fey'in beşte birini alan kişilere
dağıtılır.
En sahih kavle göre
nefel, amme maslahatı için ayrılmış hissenin beşte birinin beşte birinden
verilir. İmamın, yapılmakta olan savaştan elde edilecek ganimetten nefel
vermesi caizdir. Amme maslahatı için eli altında bulundurduğu maldan vermesi
de caizdir.Nefel, imam veya amirin kafirlere gücü nispetinde zarar vermeye
çalışan kimselere vermeyi şart koştuğu maldır. Ganimetin geriye kalan dört
kısmı ise, menkul olsun gayri menkul olsun ganimeti toplayanlar içindir.
Ganimetçi (gazi),
savaşmasa da savaşmak niyeti ile savaşta hazır bulunan kimsedir. Savaş sona
erdikten sonra savaş meydanına gelip hazır bulunan kimselere hisse verilmez.
Ganimet malı
toplanmadan önce hazır bulunan kimselere hisse verileceği hususunda bir vecih
vardır. Savaş sona erip mal toplandıktan sonra Ölen ganimetçinin hissesi
mirasçılarına verilir. Keza en sahih kavle göre, savaş sona erip mal
toplanmadan önce ölenin hükmü de böyledir. Savaş devam ettiği esnada ölen
kimseye mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre hisse verilmez.
En zahir kavle göre,
seyise ve eşyaları bekleyen nöbetçiye ücret verilir. Savaşa katılmaları halinde
tüccara ve sanatkara hisse verilir. Piyade olan askerlere bir hisse, süvari
olan askerlere üç hisse verilir. Süvarinin atı, arap atı olsun başka cins at
olsun, birden fazla olsun tek at olsun kendisine üç hisse verilir.
Deve ve deve dışındaki
fil ve katır gibi binek hayvanları ile süvari olarak savaşanlara bir hisse
verilir. Çok zayıf ve faydası olmayan at için hisse verilmez. Ancak bir kavle
göre, amirin zayıf veya faydasız atın savaş meydanına gelmesine izin vermediği
bilinmiyorsa hisse verilir.
Köle, kadın, çocuk
veya zımmi savaşa katılırsa kendisine redh verilir. Redh, imamın takdir edip
verdiği ve gazinin hissesinden az olan maldır. En zahir kavle göre redh,
ganimetçiler için ayrılan dört hisseden verilir. Ben diyorum ki en sahih kavle
göre, ücret almaksızın savaşa katılan zımmiye imamın izni ile redh verilir.
Allah daha iyi bilir.
1- Fakir:
İhtiyacını karşılayacak derecede malı veya kazancı olmayan kimsedir. Kişinin
meskeni, elbisesi, iki merhale uzaklıkta bulunan malı, veresiye malı,
kendisine layık olmayan çalışma onu fakir olmaktan çıkarmaz. İlimle uğraşması
sebebi ile kazanamayan kişi de fakir sayılır. Nafile namazla meşgul olup
kazanamayan kimse fakir sayılmaz, imanı'm son kavline göre, fakirin sakat
olması veya dilencilik yapmaması şart değildir. En sahih kavle göre, nafakası
akrabası tarafından karşılanan kişi ve nafakası kocası tarafından karşılanan
kadın fakir sayılmaz.
2- Miskin:
İhtiyacını karşılamayacak kadar malı veya kazancı olan kimsedir. Meselâ; on
liraya muhtaç olduğu halde ancak beş lira bulabilen miskin sayılır.
3- Amil
(zekât görevlisi): Amil; sai, katip, kasim (dağıtıcı) ve haşir (mal veya hisse
sahiplerini toplayan) gibi isimlerle zikredilen kimsedir. Hakim ve vali amil
olamaz.
4-
Müellefet'ül-kulûb: Yeni müslüman olmuş, inancı zayıf olan kimsedir. Veya kavmi
içinde şerefli olup diğer kafirlerin İslam'a girmelerini teşvik için kendisine
zekât verilen kimsedir. Mezhep alim-lerince kabul edilen rivayete göre, bu
nitelikte olan kimselere zekât verilir.
5- Köle:
Bundan maksat, kendisi ile kitabet akdi yapılan kölelerdir.
6- Borçlu: Kendi şahsi işlerini düzenlemek ve
mubah işlerde kullanmak üzere borçlanmış olan kişiye zekât verilir. Malı
günahta kullanan borçluya zekât verilmez. Ben diyorum ki en sahih kavle göre,
günahtan tövbe etmiş kişiye zekât verilir. Allah daha iyi bilir.
En zahir kavle göre
borçlunun zekât almaya muhtaç olması şarttır. Borcun zamanının girmiş olması
ise şart değildir. Ben diyorum ki, borcun ödeme zamanının girmiş olması
şarttır. Allah daha iyi bilir. İki kişinin arasını bulmak için borçlanmış olan
kişi zengin de olsa kendisine zekât verilir. Zayıf kavle göre ise parası olması
sebebi ile zengin ise kendisine zekât verilmez.
7- Allah
yolunda çalışıp cihad edenler: Bunlar, kendilerini Allah yolunda gazaya adamış
kendilerine fey verilmeyen gazilerdir. Bunlar, zengin olsalar bile kendilerine
zekât verilir.
8- Yolda
kalmış olanlar: Bunlar zekâtın verildiği beldeden yolculuğa çıkan veya
yolculuğu esnasında o yerden geçen kimselerdir. Ancak bunların yolculukları
esnasında paraya ihtiyaçları olması ve yolculukları nedeni ile isyankar
olmamaları şarttır.
Bu sekiz sınıfın zekât
alabilmeleri için (yukarıda belirtilen şartların dışında) müslüman olmaları;
ayrıca Haşim veya Muttalip oğullarından olmamaları şarttır. Keza en sahih kavle
göre, bu iki kabilenin azadlı kölelerine de zekât ve-rilmez.
Bir kimse zekâtı ister
de imam onun zekâtı hak edip etmediğini bilirse, kendi bilgisine göre hareket
eder. İmamın belirtilen hususlarda bilgisi yoksa kişi de fakir veya miskin
olduğunu söylerse, şahit göstermesi ona teklif edilmez. Şayet bir miktar malı
olduğu bilinir de telef olduğunu iddia ederse, şahit göstermesi teklif edilir.
Keza en sahih kavle göre aile efradının bulunduğunu iddia ederse de hükmü böyledir.
Gazi ve yolda kalmış
olanlardan şahit istemeksizin beyanlarına göre kendilerine zekât verilir.
Şayet gazi savaşa ve yolcu da yola çıkmazsa, kendilerine verilen zekât geri
alınır.
Zekât amili, mukâteb
köle ve borcu olan kimseye zekât vermek için kendilerinden şahit ister.
Şahitten maksat, adil iki kişinin onlar hakkında haber vermesi veya şahide
ihtiyaç olmaksızın halk arasında onların zekâta müstehak oldukları
bilinmelidir. Keza en sahih kavle göre, borç sahibinin borçluyu doğrulaması ve
efendinin de kölesi ile kitabet akdi yaptığını doğrulaması şahit olarak
yeterlidir.
Fakir ve miskine bir
senelik ihtiyaç miktarı kadar zekât verilir. Ben diyorum ki, en sahih kavle ve
imam'm kesin beyanına ve alimlerin çoğunluğuna göre, genellikle yaşanan ömre
yetecek kadar mal verilir. Meselâ, gelirinden faydalanmak üzere verilecek mal
ile bir akar satın alıp kendisine verilir. Allah daha iyi bilir. Mukâteb köleye
ve borcu olana borçları miktarmca zekât verilir. Yolcu olana da onu gideceği
veya malının bulunduğu yere ulaştıracak miktarda zekât verilir.
Gaziye ise ihtiyaç
miktarı kadar nafaka, elbise, gidiş-dönüş ve orada ikamet masrafı, at ve silâh
ihtiyacını karşılayacak miktarda zekât verilir. Gaziye verilen zekât onun mülkü
olur ve ondan geri alınamaz.
Yolcu olana bir binek
hayvanı verilir. Ancak yolculuğunun uzun olması veya kendisinin yürüyemeyecek
kadar güçsüz olması şarttır. Ayrıca zekât malından kendisine gıda ve eşyalarını
taşıyacak bir yük hayvanı verilir. Ancak eşyalar, kişinin taşıması adet olan eşyalar
cinsinden ise yük hayvanı verilmez.
Bir kimse, fakirlik ve
borçlu olma gibi iki vasıf sebebiyle zekâtı hak ederse, en zahir kavle göre
sadece bir vasıf sebebiyle kendisine zekât verilir.
Zekâtı imam dağıtır da
hak edenler arasında amil (zekât memuru) de varsa, zekâtın bu sekiz sınıfı
içine alması vacibtir. Zekât hak edenler arasında amil yoksa, zekât bilinen
yedi sınıfa verilir. Bu yedi sınıfın bir kaç sınıfı yoksa, mevcut olanlara
verilir.
İmam eli altında
bulunan zekâtı dağıtırken sekiz sınıfın tamamını içine alacak şekilde her
ferdine dağıtmalıdır. Keza bir beldede sekiz sınıfın tamamı varsa ve zekât
yeterli ise, zekât sahibinin bunların tümüne zekat vermesi vacibtir. Hepsine
kafi gelmiyorsa her sınıftan üç kişiye vermesi vacibtir.
Zekâtın sınıflara eşit
şekilde dağıtılması vacibtir. Ancak bir sınıfın fertleri arasında eşitliğe
riayet etmek vacib değildir. Ama zekâtı imam dağıtırsa, muhtaç olanlardan aynı
derecede olan birine fazla vermesi haramdır.
En zahir kavle göre,
devlet başkam dışında bir kimsenin zekâtını bulunduğu beldeden başka beldeye
nakletmesi caiz değildir. Zekâtın bulunduğu beldede hak edenler yoksa nakli
vacibtir. Hak edenlerden bir kısmı bulunduğu halde naklin caiz olduğunu kabul
etmemiz halinde, mevcut olmayanların payını nakletmek vacibtir. Naklin caiz
olmadığını kabul ettiğimiz takdirde, orada mevcut olanlara iade edilir. Zayıf
kavle göre, hak edenlerin bir kısmı yoksa zekât nakledilebilir. Amilin; hür,
adil ve zekât konusunda bilgili olması şarttır. Şayet kendisine, zekât ve
dağıtılacağı yerler hakkında bilgi verilirse fakih olması şart değildir.
Zekâtı verecek
kimselerin hazırlıklı olmaları için imam zekâtı toplayacağım bir ay önceden
ilân etmelidir.
Zekât ve fey
hayvanlarının dağlanması sünnettir. Dağlanma, kılların çok bulunmadığı organda
yapılmalıdır. Hayvanın yüzünü dağlamak mekruhtur. Ben diyorum ki en sahih kavle
göre, hayvanın yüzünü dağlamak haramdır. İmam Bağevi'nin de kesin görüşü budur.
Hayvanın yüzünü dağlayan kişiye lanet okunduğu müslimin sahihinde geçen
hadisle sabittir. Allah daha iyi bilir.
Nafile sadaka vermek
sünnettir. Nafile sadakanın zengin veya kafire verilmesi caizdir. Nafile
sadakaların ramazan ayında ve gizli olarak akraba ve komşulara verilmesi daha
faziletlidir.
Borcu olan kimsenin,
borcunu ödemedikçe ve üzerine nafakası vacib olan kişinin nafakasını vermedikçe
nafile sadaka vermesi müstehab değildir. Ben diyorum ki en sahih kavle göre,
üzerine nafakası vacib olan kişinin nafakası için muhtaç olduğu malı veya ödemeyi
ummadığı borcu için ihtiyaç duyduğu malı, nafile sadaka olarak vermesi
haramdır. Allah daha iyi bilir.
Kişinin ihtiyacından
fazla olan malım nafile olarak dağıtması müstehab olup olmayacağı konusunda
birkaç farklı vecih vardır. En sahih veçhe göre, darlığa karşı sabretmek
kendisine zor gelmiyorsa, ihtiyacından fazla olan malını nafile olarak
dağıtması müstehabtır. Aksi halde müstehab değildir.