Namazın farz olması
için üç şey(in bulunması) şarttır ki bunlar:
(1) Müslüman olmak,
(2) bulûğ çağına gelmek ve
(3) akıllı bulunmakür.
Çocuklara, yedi yaşma
geldiklerinde namaz kılmaları emredilir. On yaşmda
(namaz için) elle dövülür, değnekle değil.[2]
Namazların farz
oluşunun sebebi namaz vakitleridir. Namaz, vaktin sımrlamasız
[3]
olarak ilk (dakikalar)inde farz olur.
Vakitler beş olup
şunlardır:
1) Sabah
vakti: İkinci şafak sökünce başlar, güneşin doğmasının az öncesine kadar
sürer,
2) Öğle
vakti: Güneşin (gökyüzünün tam ortasından) batıya doğru yönelmesinden itibaren
başlar, herhangi birşeyin gölgesi kendisinin iki veya
bir misli oluncaya kadar devam eder. Güneşin tepe noktasında bulunduğu sıradaki
gölgeler bu hükmün dışındadır. Tahâvî ikincisini
tercih etmiştir ki, bu Sahibeyn (Ebû
Yûsuf ile Muhammed)'in görüşüdür.
3) İkindi vakti: Herhangi birşeyin
gölgesi, kendisinin bir veya iki mislim geçtiği andan
itibaren başlar, gün batışına kadar devam eder.
4) Akşam
vakti: Gün batışıyla başlar ve ufuktaki kızıllığın[4]
kayboluşuna kadar devam eder. Fetva bu yönde verilmiştir.
5) Yatsı ve Vitir vakti: Kızıllığın
kaybolmasından itibaren başlayıp sabaha kadar devam eder.
Vitir namazı, yatsı
namazından önce kılınmaz. Çünkü sırayı gözetmek gerekir.
(Batıdaki kızıllık
henüz kaybolmadan tan yerinin ağarmağa başladığı kutup bölgesi gibi bazı
ülkelerde meselâ) yatsı ve vitir vaktini göremeyenlere bu namazlar farz olmaz.[5]
Bir mazeret sonucu iki
vaktin farzı bir vakitte birleştirilemez. Ancak hacılar, Arafat'ta iki vaktin
farzını, en büyük imamla (yani hükümdarla) birlikte kılmak ve ihramlı olmak
şartıyla, bir arada kılabilirler.
(Hacılar) öğle ile
ikindi namazlarım, (ikindiyi) öne alarak (öğle vaktinde ikisini) birlikte
kılarlar,[6]
akşamla yatsıyı da
Akşam namazının tehir
edilerek yatsı vaktinde kılınabilmesi için de iki Şart vardır: Birincisi bu
işin Müzdelife'de olması, ikincisi ise namaz kılacak
olan kimsenin hacda ve ihramlı bulunması gerekir. Bu şartlardan biri
bulunmadığı takdirde caiz olmaz.
(akşamı tehir edip
yatsı vaktinde) birleştirerek Müzdelife'de kılarlar.
Akşamı Müzdelife yolmada kılmak caiz olmaz.
(1) Sabah
namazını erkeklerin ortalık ağanncaya[7] kadar
tehir etmeleri;
(2) yaz günlerinde öğle namazını ortalık serinleyin-ceye[8] kadar
tehir etmeleri, kışın ise geciktirmemeleri müstehabdır.
Ama bulutlu günlerde tehir edilebilir.
(3) Gün ışığı değişmediği sürece ikindiyi tehir etmek,
ama bulutlu günlerde geciktirmemek
,4) bulutlu
günlerin dışında akşam namazının geciktirilmemesi, bulutlu günlerde tehir
edilmesi,
(5) yatsı
namazının gecenin üçte birine kadar tehir edilmesi, bulutlu günlerde
geciktirilmemesi,
(6)
uyanacağından emin olanların vitir namazım gecenin sonuna kadar tehir etmeleri
müstehabdır.
(Şu) üç vakitte farz
namazlar ve bir de bu vakitler girmeden
evvel[9]
zimmetinde edası vacib olmuş bulunan namazlar
kılınamaz.
(1) Bu
(vakitler), güneşin doğup (bir-iki mızrak boyu) yükselmesine kadarki vakit ile
(2) güneşin
tepe noktasından (batıya doğru) meyletmeye başlamasına ve
(3) güneşin
sararmaya başlamasından batmcaya [10]
kadarki zaman aralıklarıdır.
Bu vakitlerde borç
olmuş bulunan namazlar kerahetle kılmabilir. Hazır
haldeki cenâze(nin namazı) ile mezkûr vakitlerde
okunan secde âyeti(yle terettüb
eden tilâvet secdesi) gibi... Aynı şekilde o vaktin ikindi namazı da gurûb vaktinde kerahetle kılmabilir.
Bu üç vakitte nafile
kılmak, ortada nezir gibi, iki rek'at tavaf namazı
gibi bir sebep de bulunsa, tahrîmen mekruhtur.
(1) Tan yeri ağardıktan sonra sabah namazının sünnetinden
başka nafile namaz kılmak,
(2) sabah ve
(3) ikindi namazlarından sonra ve
(4) akşam namazından önce,
(5) (cuma günü imam-)
hatibin hutbeye
çıkışından itibaren namazdan ayrılıncaya kadar,
(6) sabah namazının sünneti hariç kamet getirildiği
sırada,
(7) evde dahi olsa bayram (namazın)dan önce, bayram (namazm)dan sonra camide,
(8) Arafat ve Müzdelife'de
birleştirilerek kılman namazlar arasında,[11]
(9) farz namazdan (başkasını kılmaya yetmeyecek kadar)
vakit daraldığında,
(10) büyük ve küçük abdestlerin[12]
sıkıştırmaları halinde,
(11) canının çektiği bir yemeğin hazır bulunması
durumunda,
(12) kalbini meşgul edecek ve (bütün uzuvlarıyla) Allah'a
yönelmeyi engelleyecek şeylerin bulunması halinde nafile namaz kılmak
mekruhtur.
[1] Namazın Arapçası olan "salâf'm lügat
manası duadır. Şer'î örfde ise, tekbirle başlayıp
selâmla son bulan bir takım söz ve hareketlerden ibarettir.
Namazın emredilişindeki
hikmet, kullarına bol bol nimetler ihsan eden Allah Teâlâ'ya şükrân-ı nimette bulunmak ve O zât-ı kibriyanın,
"Eğer
şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım" (İbrahim, 7)
mealindeki âyet-i celîlesiyle işaret buyurduğu gibi,
O'ndan, kulları üzerindeki hayır ve bereketini artırmasını, günahları
Örtmesini ve hataları silmesini niyaz etmektir.
Nitekim Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam):
«—Biliyor musunuz,
sizlerden birinizin evinin önünde bir nehir bulunsa da her gün beş kere bu
ırmakta yıkan(ıl)sa, (böylelerinin) üstünde kir diye birşey
kalır mı?" diye sorunca,
"— Hayır"
diye cevap verdiler. Bunun üzerine Efendimiz (Sallallahu
aleyhi veseltem):
"— İşte beş vakit
namaz da aynen böyledir, Allah Teâlâ bu namazlarla
hataları siler" buyurdular.
Namaza duran bir kimse,
Rabbine yönelerek kendisini dosdoğru yola, sırât'i
müstakime sevketmesini ve sapık yollara düşmekten
uzak tutmasını niyaz eder. Sürekli böyle davrananların kalbleri
yumuşar, azaları temizlenir, hata ve günahlara yönelmez. Eğer daha evvel bir
günaha bulaşmışsa, Rabbine gerçek manada yönelmesi ve kalbini O'na iyice
tutması neticesinde Allah Teâlâ onu da bağışlar, işte
arınma böyle gerçekleşir.
[2] Bu husus Rasûlullah (Aleyhissalâtü
vesselâm)'m, "Çocuklarınız yedi yaşına gelince namaz kılmalarım emredin,
on yaşında onları (namaz için) dövün ve yataklarını ayırın"
hadis-i şerifiyle sabit olup çocuklara bu yolda emredilmesi vaciptir.
[3] "Sımrlamasız" demek vaktin ikinci yarısına kadar namaz
tehir edilebilir demektir, ama namazın ikinci yarı başladıktan sonra kılınması
günah olur.
[4] Gün batınımdan
sonra ufakta bir kızıllık meydana gelir. Sonra kaybolan bu kızıllığın yerini
beyazlık alır, daha sonra bu da kaybolur.
Bizim mezhebimizde
akşam vakti, ufuktaki kızıllığın kaybolmasıyla sona erer. Akşam vaktinin,
kızıllıktan sonra meydana gelen beyazlığın kayboluşuna kadar devam edeceğini
söyleyenler de var.
[5] Kutup bölgesinde bulunan birtakım ülkelerde, senenin
bazı gecelerinde ufuktaki kızıllık henüz kaybolmadan şafak sökmeye başlar.
Böyle vakitlerde bu ülke sakinlerine, yatsı namazıyla vitir namazı farz
değildir. Çünkü yatsıyla vitir namazının farz olmasına sebeb
olan vakte rastlanılamamıştır.
[7] Peygamber (Salîallahu aleyhi vesellem)'in, "Sabah namazını ortalık ağanncaya kadar tehir ediniz, çünkü (aydınlanıncaya kadar
geciktirmek) daha sevaptır" mealindeki hadis-i şerifi buna delildir. Sabah
namazının bu şekilde geciktirilmesi, cemaatın
artmasını ve bu da ecir ve sevabın fazlalaşmasını temin eder.
[8] Serinlemenin
ölçüsü şudur: Evlerin duvarları vb. şeyler gölge salmaya başlamalı, camiye
gidenler de bu gölgelerden yararlanabilmelidirler. Orta-lığın serinlemesini
beklemeye Efendimiz (Aleyhisselâm), "Öğleyi, ortalık
serinley-inceye kadar tehir ediniz; çünkü şiddetli
sıcak cehennemdendir" hadis-i şerifiyle işaret etmektedir.
[9] Bu vakitler
girmeden evvel edası üzerine vâcib olan namazlara
şunlar örnek gösterilebilir: Vitir namazı, mutlak nezir, iki rek'at tavaf namazı, kerahet vakti girmeden evvel
başlanılıp da bozulmuş bulunan nafile namazlar ve bir de kerahet vaktinden
evvel okunan secde âyeti için tilâvet secdesi.
el-Muhît müellifi,
sehiv secdesinin de tilâvet secdesi gibi olduğunu söylüyor. Kerahet vaktinin hâricinde
kılman namaz için sehiv secdesi icâb etse de kerahet
vakti girinceye kadar namaz sona ermemiş bulunsa, sehiv secdesi namaz kılanın
üzerinden düşer. Çünkü kâmil bir vakitte ortaya çıkan (vacip olan) sehiv
secdesi, noksan olan kerahet vaktinde edâ edilmez. Nafilenin mekruh olduğu
vakitlerde şükür secdesi de yapılmaz, sair zamanlarda şükür secdesi mekruh
değildir.
[10] Buna, Müslim'in Akabe b. Amir (Radıyallaku
an/t/den naklettiği,
"Rasûlullah (Aleyhisselâm), şu üç
vakitte namaz kılmamızı ve ölülerimize cenaze namazı kılmamızı yasakladı. Bu
vakitler, güneş doğduktan yükselinceye kadarki vakit ile, güneşin tepe
noktasına gelip (batıya doğru) eğilmeye başlamasına ve güneşin batma noktasına
dikilmesinden batışına kadarki vakitlerdir" mealindeki hadis-i şerifi
delildir.
[11] Arafat'ta birleştirilerek kılınan öğle ve ikindi
namazları kasdolunmaktaair. Bu birleştirme esnasında
öğle namazının sünneti dahi kılınmaz. Aynı şekilde Müzdelife'de
birleştirilerek kılınan akşam ve yatsı namazları arasında, akşam namazının
sünneti de dahil olmak üzere, nafile namaz kılınmaz. Çünkü Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam) bu iki yerde namazları
birleştirdiği zaman, namaz onun için göz aydınlığı olduğu ve o sırada nafile
namaz kılmak meşru bulunduğu halde, bu iki namaz arasında herhangi bir namaz
kılmamıştır.
[12] Zira sıkışık
bir halde namaz kılanlar, kendilerini namaza veremezler.