348 - Soru: Kendisinde devamlı yellenme mazereti bulunan bir kimse, özür sahibi sayılır
mı? Sahibi özür olan bir kimse, aldığı bir abdestle sadece bir vakit mi namaz
kılabilir?
Cevap: Evet, özür sahibi olur. Özürlü olan bir kimse, vakit girdikten sonra
aldığı abdest ile hem o vaktin namazını kılar ve hem de o vakit çıkasıya kadar
kaza ve nafile olarak dilediği kadar namaz kılabilir ve Kur'an okuyabilir. (Büyük
İslam İlmihali, madde 97-99)
349 - Soru: Özür sahibi olan bir kimse, her vakit ayrı bir abdest alacak. Bu abdesti
ile namaz kıldırabilir mi?
Cevap: Kıldıramaz. Çünkü imamlığın altı şartından biri de özürlerden
salim olmaktır. Ancak kendisi gibi özürlü olanlara namaz kıldırabilir.
350 - Soru: Sahib-i özrün, özründen başka, abdestini bozan başka bir hali
vukubulsa, iki vakit arasında yapmak istediği herhangi bir ibadet veya Kur'an okumak
için ayrı bir abdest alması gerekir mi?
Cevap: Özründen dolayı abdest alan kimsede, abdesti bozan başka bir hal vaki olsa,
tekrar abdest alması gerekir.
351 - Soru: Bir kişinin ayaklarındaki rahatsızlıktan dolayı doktor "varis
çorabı giyecek" demiş. Bu çorabı hiç ayağından çıkarmayacak, tavsiyesinde
bulunmuş. Sonra aksi halde ayağının kesilmesi tehlikesinden bahsetmiş. Su isabet
ettiği zaman sancının artmadığı ve fakat çorap ayaktan çıkarıldığı zaman
tehlikenin bulunduğu ifade edilmektedir. Bu durum karşısında bahsi geçen hasta
devamlı olarak çorap üzerine mesh edebilir mi?
Cevap: Bu kimse, önce hastalığın mütehassısı olan Müslüman ve fısk-u
fücurdan uzak bir doktora görünmeli ve daha sonra o şahsın durumu fetva mevzuu olarak
ortaya konulmalı ve cevap istenilmelidir. Hastalıklar her şahısta aynı derecede
seyretmeyebilir. Bu itibarla, faraziye üzerine hüküm bina edilemez.
352 - Ali Efendi Fetvalarından: "Özür sahibinin abdesti, vaktin çıkması ile
bozulur" (H.Ec. 1/5)
Açıklama: Bu fetva İmam-ı Azam Hazretleri'nin içtihadı esas alınarak verilmiş
bulunmaktadır. Fukaha arasında tercih edilen ve müftabih olan da budur. İmam Ebu
Yusuf'a göre, özür sahbinin abdesti, vaktin çıkması ile bozulduğu gibi, vaktin
girmesi ile de bozulur. Mesela, özür sahibinin güneş doğduktan sonra aldığı
abdest, öğle vaktinin girmesi ile bozulur. İmam Züfer, yalnız vaktin girmesi ile
abdestin bozulacağı görüşündedir. Bu zatın ictihadına göre, özür sahibi, sabah
namazı için almış olduğu abdest ile bayram namazını kılabilir.
353 - Behce Fetvalarından: "Oturarak namaz kılan kimsenin, kıyamda olduğu
gibi, sağ elini sol elinin üzerine koyması sünnettir" (H.Ec. 1/9)
354 - Abdürrahim Fetvalarından: "Namaz kılan kimse, özrü olmadığı halde,
ancak burnunu yere koyup alnını koymasa (namaz) caiz olmaz" (H.Ec. 1/9)
355 - Behce Fetvalarından: "Yaşlı veya (çok) zayıf olan kimse, oturarak namaz
kılsa caiz olur" (H.Ec. 1/12)
356 - Ali Efendi Fetvalarından: "Oturduğu halde ima ile namazı kılmaya
muktedir olmayan kimsenin fidye ödemesi lazım gelmez" (H.Ec. 1/12)
Açıklama: Mükellefiyetler, mevcut takata göre yüklenilmiştir. Bu takatin asgari
haddi, namazı ima ile kılabilmektir. Bu kadara da gücü yetmeyen kimsenin fidye
tasadduk etmesi icap etmez.
357 - Feyziye Fetvalarından: "Yürümeye gücü olmayan kötürüm kimse üzerine
cuma namazı farz olmaz" (H.Ec. c. 1/12)
Açıklama: Cuma namazının vücubunun altı şartı vardır. Bunlar bulunmadığı
zaman, bir kimse cuma namazım kılmazsa ahiret sorumluluğunu yüklenmez. Ancak
kendisinde bu şartlar mevcut olmayan kimse, cuma günü camide hazır olur ve imamla
birlikte cuma namazını kılarsa, o günün öğlesi yerine geçer. O şartlar
şunlardır:
1 - Erkek olmak
2- Hür olmak
3- Mukim olmak
4- Sıhhati y erinde olmak
5- Gözleri sağlam olmak
6- Ayakları sağlam olmak
Bu şartlar dikkate alındığında kadınlara, köle ve esir düşmüş kimselere, en az
üç günlük bir yere sefere çıkmış olanlara, hasta bulunanlara, gözleri ama ve
ayakları kötürüm olanlara cuma namazının farz olmadığı ortaya çıkar. Fetvada
bunlardan bir tanesi ifade edilmiş ve aynı durumda olan diğer kimselerin haline işaret
edilmiştir.
358 - Abdürrahim Fetvalarından: "(Secdeye varamayacak durumda) hasta bulunan
kimse, yerden iki karış yüksek bir tahta üzerinde secde etmeyip, ima (ile eda) etmesi
gerekir" (H. Ec. c. 1/14)
Açıklama: Bir hastalığı ve mazereti bulunan kimse, secde emek için önüne masa,
sandalye ve benzeri bir şey koyup onun üzerine secde etmemeli; ima ile kılmalıdır.
359 - Ali Efendi Fetvalarından: "Özürsüz kimseler, özür sahibi bulunan
kimseye (cemaat olarak) uysalar caiz olmaz" (H.Ec. 1/10)
Açıklama: Sağlam insanın gerek tahareti, gerekse namaza ait erkanı yerine getirmesi
daha kuvvetlidir. Özürlü insanın namazı ise zayıf bulunmaktadır. Kuvvetlinin zayıf
üzerine bina edilmesi caiz değildir.
360 - Feyziye Fetvalarından: "Kıyama ve oturmaya gücü yetmeyen kimseye
oturmaya gücü yetenin uyması sahih olmaz" (H.Ec. 1/3)
361 - Behce Fetvalarından: "Dilsizin dilsize imam olması caiz olur" (H.Ec.
1/14)
362 - Behce Fetvalarından: "Dilsiz olan kimse, okuyan imama uyması mümkün iken
tek başına namaz kılsa caiz olur."
Açıklama: Dilsiz olan kimsenin kulağı da işitmediğinden, iktidasında ancak
hareketleri gözü ile takip etmek imkanı kalmaktadır. Bir de mazur olan kimseye karşı
şer'i müsaade genişlemektedir. Bu itibarla kendi başına namaz kılsa caiz olur.
363 - Soru: Küçük abdestini tutamayan bir kimsenin her namaz vaktinde kilotunu
değiştirmesi icap eder mi?
Cevap: Özürlü kimsenin çamaşırına bulaşan ve özürden neş'et eden pis
mayiler, özür devam ettiği müddetçe, namazın sıhhatine engel olmaz. Bu sebeple her
namazda kilotu çıkarmak gerekmez. (Büyük İslam İlmihali, Ta-haretle ilgili kısım,
madde 102)
364 - Soru: 20 yaşındayım, imamlık vazifesi yapıyorum. Yüzümde bulunan
sivilcelerden arkamda da çıktığı oluyor. Bir zaman böyle devam ediyor ve kendi
kendine iyileşiyor. Bu arada patlayan sivilcelerin kanı, elbiselerime bulaşıyor.
Ben kanı gördüğüm zaman elbisemi değiştiriyorum. Fakat bazen de patladığından
haberim olmuyor. Bu kanın ne zaman bulaştığını da bilemiyorum. O sırada geçen
namazlarımı yeniden kılacak mıyım? Benim bu durumda imamlık yapmam caiz midir?
Cevap: İmam olacak kimsenin özürlerden salim olması gerekir. İlk önce bir cilt
doktorunun tavsiyesine uyarak tedavi olunuz. Bu durumda imamlık yapmanız doğru olmaz.
Fıkıh bahsinde "özür sahibi" olma şartları sizde mevcut bulunuyor ise,
ezan okunduktan sonra abdest alıp namazınızı kılarsınız. Özür sahibi
olmadığınız müddetçe sivilcenin patlaması ile abdest bozulur. Buna göre dikkat
göstermeniz gerekir.
365 - Soru: Ayaklarımın üzerine, beş dakika diz çöküp oturduğum zaman
topuklardan aşağı ayaklarım uyuşup kalıyor. Ne yapmam gerekir?
Cevap: Namazların dışında nasıl isterseniz oturun. Namaz içinde bilindiği gibi
diz üzerine oturmaya bakın. Şikayetinizin iki sebebi olabilir: l- Hastalık, 2-
Alışkın olmamak. Şayet bir hastalık yok ise otura otura zamanla alışacaksınız.
Eğer bu uyuşma bir hastalıktan doğuyorsa kendinizi ehil bir doktora göstermenizi
tavsiye ederim.
366 - Soru: Bir ayağı diz kapağından sakatlanmış bir kimse var. Ayağı
bükülmüyor. Bu kimse, secde edeceği sırada ayağını ileriye doğru uzatarak namaz
kılıyor. Bu şahıs imamlık yapabilir mi?
Cevap: Ehliyeti varsa yapabilir.
367 - Soru: Sahib-i özür olan bir kimse, burnundan ve idrar yolundan gelenleri pamukla
tıkayarak durdurursa imam olması caiz olur mu?
Cevap: Özür sahibi bir kimse, burnuna veya mesaneye pamuk tıkayacak olsa özür
sahibi olmaktan çıkar. (Büyük İslam İlmihali, 2. kitap, madde 101) Abdest aldıktan
sonra özrü zuhur ederse, o abdestle başka bir namaz kılamaz. İmamlık yapması
mümkün ve caiz ise de, namaz esnasında özrün zuhuru ihtimali bulunduğundan,
ihtiyaten imamlıktan sarfı nazar etmelidir.
368 - Soru: Bir şahsın sol kolunda mazereti var. Bu kişi namaz kılarken
tekbirde sol kolunu kulağına kadar götüremiyor. Bu kimsenin imam veya müezzin
olması caiz olur mu?
Cevap: Kolundaki arıza namaz için gerekli olan temizlik yapmasına engel olmuyor ise
ve namaz kıldırmaya ehliyeti mevcutsa imamlık veya müezzinlik yapmasında bir mahzur
yoktur.
369 - Netice Fetvalarından: "İmam olarak vazife gören bir şahsın -özrü
sebebiyle- sağ eliyle istinca etmesi caiz olur" (H.Ec. 1/8)
Açıklama: Bu müsaade, sadece imamla sınırlı olmayıp umumidir. Özrü sebebi ile
sağ eliyle taharet alan bir kimsenin imamlık yapmasına bir engel olmadığını ifade
etmektedir.