2228 - Soru: Sigara hakkında bazı kimseler mubah derken, bazı kimseler ise mekruh
demekte ve bu hükmü harama kadar götürmektedir. Doğrusu nedir?
Cevap: Peygamber (sav) Efendimiz'in şereflendirdiği asırda ve müctehidlerin
devrinde sigara yoktu. Bu sebeple, sigara içmenin hükmünde farklılıklar göze
çarpmaktadır. İslam alimlerinin görüşlerinde ortaya çıkan değişik hükümler,
meselenin tetkikinde seçilen nokta-i hareketin birbirinden farklı olmasından ileri
gelmektedir.
İlim sahiplerinden bir kısmı, "Eşyada aslolan ibâhadır"
fıkıh kaidesi ile tütün kullanmakta bir mahzur bulunmadığı görüşünü müdafaa
etmiş ve bu istikamette fetva vermişlerdir. Bir kısım din alimleri de bu nebatı,
hoşa gitmeyen kokusu yönünden tetkike koyulmuş, sarmısak, soğan ile tütünün kerih
kokuları arasında bir benzeyiş yönü olduğu iddiası ile, onlar hakkında verilmiş
bulunan "kerahat-i tenzihiye" hükmünü tütüne de teşmil etmişlerdir.
Bazı ilim adamları ise bu hususu biraz daha geniş olarak tahlil etmiş,
çeşitli zararlara yol açmasını dikkate alarak, tütün içmenin harama yakın mekruh
olduğu neticesine varmışlardır.
Dini meseleleri incelemekte mahareti bulunan ilim erbabı, tütünün insan
sağlığında yaptığı tahribatı dikkate alarak, meseleyi üç bu'dLu ve mukayeseli
olarak ele almışlar; tütünün insan sağlığındaki menfi tesirine dair tabip
raporlarını nazar -ı dikkate alıp haram olduğu neticesine varmışlardır.
Sigara içmenin haram olduğu fikrini müdafaa eden ilim sahipleri, Şehr
bin Havşeb'in Ümmü Seleme validemizden naklettiği "Resulullah (sav) müskir ve
müftir her şeyi yasakladı" Hadis-i Şerifini, verdikleri hükmün delili olarak
göstermişlerdir.
Hadis-i Şerifin metnindeki "Müftir" kelimesini, İbni Esir,
"İçildiği zaman vücuda hararet veren; uzuvlarda kırıklık, güç azalması,
göz kapaklarında mahmurluk ve zayıflama meydana getiren şey" diye
açıklamaktadır.
Bilhassa tiryakisi olmayanların üzerinde tütünün tesiri incelendiği
zaman, vücutta bir gerginlik, göz kapaklarında ağırlık ve mahmurluk hali, gerilen
uzuvlarda bir gevşeme olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Şafii mezhebi alimlerinden Kalyubi, bir din alimi olduğu kadar tabip idi.
Bahsi geçen muhterem zat, her iki ilimdeki dirayeti ile tütün içmenin
haramlılığına hükmetmiş bulunmaktadır.
Doktorların ifade ve beyanları ile zararları ve insan vücudundaki
tahribatı gün ışığına çıkmış bulunan tütünü, birbirine ikram etmenin
-zararı daha yaygın bulunduğundan-haram olduğu sarahatle ifade edilmektedir.
Bu alışkanlığın zararını yakinen anlamış birçok sigara müptelası,
tütünü terketmeyi devamlı olarak temenni etmektedirler. Bu hal, onların tütünden
gördükleri zararın acı itirafı olmaktadır.
Son devrin ilim adamlarından Muhammed el-Hamid, "Hiç şüphe yok ki
tütün, habis bir şeydir. Onu içmeye devam, eliyle kendini tehlikeye atmaktır. Bu
sebeple kendimi onu haram olması hükmüne meyletmiş görüyorum" demiştir.
Bu zat, Muhaddis Şeyh Bedreddin el-Haseni ed-Dimeşki'nin, Şeyh Haşim el-Hatib'in ve
Şeyh Ali Dark'ın, halka yapmış oldukları derslerde tütünün haram olduğu fıkrini
açıkça ifade ettiklerini eserlerinde nakletmektedir.
Hiç tereddüt etmeden ifade edebiliriz ki, tütün ne besleyici ne de
onarıcı bir vitamini ihtiva etmektedir. Keçi ve benzeri canlıların, çalı
yapraklarını tütüne tercih etmeleri, onda besleyici bir değer bulunmadığına
işaret edici ve dikkat çekici bir husustur.
Nikotin, bazı haşeratın itlafında koruyucu ilaç imal etmekte
kullanılmakta ise de, ağrıları dindiren, yaraları tedavi eden, tek kelime ile şifa
verici bir hassayı içinde bulunduran ilaç imalatında kullanılmamaktadır.
Sigara, gıda değilse, şifa vermiyorsa ve hiçbir derde deva olamıyorsa
ona verilecek para elbette israftır. Peygamber (sav) Efendimiz, boş yere para harcamayı
ve malını zarara uğratmayı yasaklamıştır. Karnı doyduktan sonra yemeğe devam
etmekte kerahet bulunduğu ve zararlı olacak derecede fazla bir şey yemenin haram
olduğu bir gerçektir. Bu hakikat karşısında çocuklarının ekmek parasını sigaraya
vermek israf değil ise ya nedir?
İslam dini, ağız kokularını gidermek için misvak kullanmanın sünnet
olduğunu hükme bağlamıştır. Ayrıca, çok olarak sarmısak, soğan ve pırasa
yiyenlerin cemaate eza vermemek için, camiye gelmelerine müsaade edilmemektedir.
Sarmısak ve soğan kokusuna rahmet okutacak kadar fena bir kokusu bulunan tütünü
içmek, misvak sünnetinin teşriindeki hikmete tamamen aykırıdır. Efendimiz (sav)'in
ve ashabının yoluna aykırı bulunduğu için bid'attır.
Sigara müptelası bulunan bir şahıs ile camide aynı safta, yanyana durma
bahtsızlığına uğramış bir mü'mine sorunuz! Onun yanında geçirdiği sıkıntılı
dakikalar ne kadar uzun ve çektiği işkence ne derece büyüktür?
İnsanların eza duydukları şeylerden, meleklerin de eza duyacağı bir
Hadis-i Şerifte ifade edilmektedir. Peygamber (sav) Efendimiz'in bu beyanı karşısında
tütün kokusundan meleklerin rahatsız kalacağında kimsenin şüphesi olmamalıdır.
Bir mesele hakkında helal ve haramlık hükümleri toplanacak olursa,
haramlık hükmünden galip olacağına dair kaadie-i külliye dikkate alındığı zaman,
sigara içmekle ilgili olan değişik hükümler arasından haramlığı tercih, ihtiyata
muvafık bir davranış olur.
Bu ihtilafların ortaya çıkardığı bir durum vardır: Şüphe... Zira
kimi mubah, kimi tenzihen mekruh, kimi de tahrimen mekruh veya haram demektir. Bu
çekişmeler karşısında, istemeyerek insanda bir şek ve şüphe doğmaktadır. Hadis-i
Şerifte, "Kim şüpheye düşecek olursa harama da düşer" buyurulmuştur.
Bunun gibi, haramlıkla mübahlık hükmü bir meselede içtima ederse, haramlık yönü
tercih edilmeli ve müteverri alimin sözü öne alınmalıdır.
Kendisi fakir, nüfusu kesir, yatağı hasır bulunan kimselerin, çocuğu
ateşler içinde kıvranırken ona alacağı ilaca para bulamayan, kışın ortasında
efradı ailesi soğukta titreşirken, sobada tüttüreceği dumanı ağzındaki sigara ile
tüttüren kimsenin irtikap ettiği bu hal haramın katmerlisidir.
2229 - Soru: Sigara dünyaya ve dolayısı ile memleketimize nereden gelmiştir?
Cevap: İnsan sağlığına büyük zararlar veren ve milletleri iktisaden yıpratan
tütünün ana vatanı, Orta Amerika'nın Antil takımadaları olup, oradan dünyanın
dört bucağına yayılmıştır.
Kristof Kolomb, bu arada seyahat sırasında yerlilerin ağızlarında tüten ateşli
bir şeyler görmüştü. Bu, sonraları dilimize "tütün" adı ile geçecek ot idi.
Bulaşıcı bir hastalık gibi, arz küresinin her tarafına yayılan tütün, 1605
yılında Türkiye'ye ayak basmış oldu.
2230 - Soru: Sigaranın memleketimize girişinde gerek ilim adamlarının gerekse
idare amirlerinin önleyici tavrı olmuş mudur?
Cevap: Devrin idare adamları ve bilhassa Sultan IV. Murad, tütünün yayılmasını
önlemek için ağır ceza hükümleri koymuş, içenleri takip ve şiddetle tecziye
etmiş ise de, beklenen netice -maalesef- elde edilememiştir. O asırda hayatta
bulunan ve daha sonra gelen ilim adamları, Müslümanları bu ibtilâdan
sakındırmaya matuf uyarılarda bulunmuşlar ise de, bir taraftan halkın
alışkanlığı, diğer noktadan ilim adamlarının görüşlerindeki farklılık, tütün
tiryakilerinin verilen hükümlerin en hafifi ile amel etmelerine sebep olmuştur.
2231 - Soru: Sigaranın gerek tıp, gerekse diğer ilimler karşısında insan
sağlığına yaptığı zarar nelerdir?
Cevap: Nikotin, çeşitli bezlerin ifrazatını (salgılarını) arttırır. Kan
basıncını yükseltir. Alışmayan kimselerde bulantı, baş ağrısı ve kırıklık
meydana getirir.
Nikotin, en zehirli alkaloitlerdendir. Saf durumdaki nikotinin çok az bir
miktarı; nabızların sık atmasına, kusmaya, halsizliğe ve hatta bayılmalara ve
ölüme yol açabilecek kadar şiddetli bir zehirdir. Bir tek sigaranın içindeki
nikotinin enjekte edilmesi halinde bir köpeği öldürebileceği; iki sigaralık
tütünün ağız yolu ile içilmesi halinde insan hayatını tehlikeye düşürecek kadar
şiddetli zehir ihtiva ettiği, bilginlerin açıklamaları arasında görülmektedir.
İçilen sigaradaki nikotinin bir kısmı ateşte yanıp yok olurken, birçoğu da
dumana karışarak insan vücuduna geçmekte; serbest kalan nikotin, ateşin
yanındaki sıcak kısmından ağız tarafına doğru emilmekte ve tükrüğe karışarak
içeri intikal etmektedir.
2232 - Soru: Sigara, vücutta ne gibi hastalıklara yol açmaktadır?
Cevap: Sigara içen ve kendisini tedrici surette zehirlemeye devam eden
kimselerde nikotin, ağız, boğaz ve teneffüs yolunda iltihaplara yol açar; kalp
nahiyesinde ağrılara ve kalp çarpıntılarına sebep olur.
Sigaranın insan vücudunda yapmış olduğu tahribat, küçük çocuklarda, genç kız ve
kadın bünyelerinde zararını daha ağır olarak yürütmektedir. Nikotin, akciğer
çevresindeki hücreleri zedeleyerek kalınlaştırır ve hücrelerin esnekliğini
kaybettirir. Şiddetli bir öksürme ve aksırma neticesinde bu cidarlar patlayarak
iş görmez hale gelir. Soluk almakta zorluklar ve astıma benzer nefes
darlıklarına sebep olur.
Neşeli bir hayatı ızdıraba çeviren nikotin, kararttığı hayat ufuklarının dumanlı
akislerini, müptelâların soluk yüzlerinde ve kuvvetini kaybetmiş gözlerinde
sergilemektedir.
Sigaranın kansere yol açtığını, sağlık ile ilgili bültenlerde ve gazete
makalelerinde sık sık okumaktayız. Nikotinin bu hastalığı arttırdığı doktorlarca
ifade edilmekte ve gün geçtikçe bu görüş kuvvet kazanmaktadır. İçeriye çekilen
sigara dumanının damarların kalınlaşmasına ve dolayısıyla tansiyonun
yükselmesine sebep olduğu, sigaranın bilinen zararlarından bazılarıdır.
Sigaranın pençesine düşmüş olan kimseler, durumun vahametini önceleri pek çabuk
anlayamamakta, işin idrakine vardıktan sonra da boğazını sigaranın kanlı
pençesinden kurtaramamakta ve yıkılmış bir evin enkazı arasında yas tutan yetim
gibi çaresizlik içinde çırpınmaktadırlar.
Sigaranın insan sağlığında yaptığı tahribata daha geniş olarak açıklamayı
salâhiyet sahibi kalem erbabına bırakmaktayız.
Bu husustaki sözlerimizi, Mukaddes Kitabımızın "Ellerinizle kendinizi tehlikeye
atmayınız" mealindeki Ayet-i Kerime ile perçinlerken, Peygamber (sav)
Efendimiz'in bir Hadis-i Şeriflerinin mânâsı ile sözlerimi noktamak isterim:
"Nefsin senin bineğindir. Ona rıfk ile muamele et."
2233 - Soru: Tömbeki içmek dini hükümler bakımından mubah mıdır? Değilse bu
husustaki hüküm nedir?
Cevap: Tömbeki içmek, aynen tütün içmek gibidir. Gerek çirkin kokusu, gerekse
israfa sebep olması ve vücuttaki zararları dikkate alındığı zaman, sigara ile
aralarında büyük bir fark yoktur ve her ikisini de iç içe mütalaa ve ondaki
hükümleri tömbekiye teşmili yerinde olur.
2234 - Soru: Esrar hakkında İslamın hükmü nedir?
Cevap: Kesinlikle haramdır. Arap dilinde "Haşiş" olarak ifade edilen haramlığı
hususunda en küçük bir şüphe yoktur. Sarhoşluk verici içkilerin haramlığındaki
illet-i hükmiyye bundan sonra da aynen mevcuttur. Esrarın müptelâsı olan
kimselerin ondan kendini kurtarması, diğer içkilerin tiryakiliğinden daha
zordur.
Günümüzde milletlerarası bir ibtilâ haline gelmiş bulunan esrarın içilmesi
haramdır. İçene ve satana tazir cezası uygulanır. Esrar her ne şekilde
kullanılırsa kullanılsın, keyif verici ve uyuşturucu bir madde olarak
kullanıldığı zaman, şarap ve benzeri içkiler ile neticede bir farkı yoktur. Zira
hepsi, aklı bozmakta ve idraki örtmektedir.
Esrar içildiğinde, sarhoşlukla birlikte ruhi dejenerasyon (soysuzlaşma) başlar.
Onu elde etmek için elindeki maddi varlığını son kuruşuna kadar feda eden esrar
müptelâsı, daha sonra şeref kırıcı nefis fedakârlıklarına katlanmaktan bile
çekinmez. Bu fena alışkanlık ilerledikçe, kişi esrar nöbetlerine tutulur. Bu
arada gözü dönen esrarkeş her kötülüğe müsait duruma gelir. Onun bu halinden
istifade etmeyi dileyen kimseler, esrarkeşin ruhi zaaflarından faydalanma yoluna
gitmektedirler. Artık o, düşünme ve direnme gücünü kaybettiği için, her teklifi
yapmaya âmâde bir robot haline gelir.
2235 - Soru: Esrar ile eroin arasında, dini hükümler bakımından bir fark var
mıdır? Varsa belirtiniz.
Cevap: Bunların arasındaki fark, hammaddeleri ve kullanılma şekilleri
itibariyledir. Haramlığı ve cezası yönünden aralarında bir fark mevcut değildir.
Sağlık ve ahlâk yönündeki tahribatı ve ondan kurtulup şifa bulma ümidi, eroin
müptelâsında daha zayıf bir ihtimaldir.
2236 - Soru: İlaç imalinde afyondan faydalanmaya müsaade var mıdır?
Cevap: Tıp sahasında, müsekkin ilacı imal etmede, afyondan faydalanmaya müsaade
varsa da bu gibi ilacı keyf için kullanmak gene haramdır.
2237 - Soru: Sigara içen kimsenin sigarasını yakıvermekte bir mahzur var
mıdır?
Cevap: Mü'min, şerli bir işe veya zarar veren bir harekete alet veya vasıta
olmamalıdır. İnsan, insanı zarardan korumalı; hiç olmazsa ona zarar vermekten el
çekmelidir.
2238 - Soru: "Sigara ile kahve ve çay arasında mahzurlu olma bakımından
münasebet vardır. Eğer sigara günah ise çay ve kahve de günahtır" diye
söylentiler var. Bu doğru mu?
Cevap: Sigara ile çay ve kahve arasında tiryaki olmak bakımından bir benzerlik
görülüyorsa da, hüküm bakımından ayrı ve farklıdır. Sigara zehirli ve zararlı
bir maddedir. Kullanılması, kerahet-i tahrimiye ile mekruh ve yerine göre
haramdır. Meselâ, astım, zatülcenb gibi bir hastalığa tutulmuş bulunan kimsenin
ve çocuğunun ekmek parasını sigaraya veren fakirin sigara içmesi haramdır. Çay
ve kahve için böyle bir mahzur yoktur.
2239 - Soru: Konuşma sırasında sigara hakkında tartışmalar oluyor. Bazı
kimseler, "Sigaranın haram olduğuna dair kati bir ayet olmadığına göre haram
değildir" diyorlar. Siz ne dersiniz?
Cevap: Bir meselenin hükmü Ayet-i Kerimede olmayınca dinde yok mânâsına gelmez
ki, bu iddia doğru görülebilsin. Dini deliller; ayet, hadis, icma ve kıyastan
ibarettir. Acaba bu eserler arasında sigara ile alâkalı bir hüküm olup olmadığı
incelenmiş midir ki böyle söylenmektedir. Bu gibi iddialar, ilmi bir dayanağı
olmayan mugalatadan ibarettir. Bir şahıs fakir olup, çoluk çocuğunun ekmek
parasını sigaraya ipotek ediyorsa veya astım, verem gibi bir hastalığa müptelâ
bulunuyorsa bu kimsenin sigara içmesi haramdır. Diğer hallerde kerahet-i
tahrimiye ile mekruhtur.
2240 - Soru: Sigara ile ilgili Hadis-i Şerifin nerede bulunduğunu yazar
mısınız?
Cevap: Bahsi geçen Hadis-i Şerif, el-Menhelü'l-Azbil Mevrud adlı eserin c. 8, s.
269'da şu mealdedir: "Resulullah, müskir ve müftir her şeyi yasaklamıştır."
2241 - Soru: Sigara ve tütünün haramlığına dalâlet eden deliller nedir ve
hangi kitaplarda vardır?
Cevap: Sigara ve tütün içmek, en azından tahrimen mekruhtur. Bu hüküm harama
doğru yükselme istidadındadır. Bu hususla ilgili izahatı, el-Menhelü'l-azbil
mevrûd" adlı eserin 8. cildinde bulabilirsiniz.
2242 - Soru: Tütün ekmekte bir mahzur var mı?
Cevap: Evet, günahtır. Yenilip içilmesi mekruh olan şeylerin kazancı da
mekruhtur. İslâm dini, menfaat temininden önce, zarar verecek şeyi defetmeyi
hedef almıştır.
|