Müfti'nin verdiği fetva ile Kaadi'nin vereceği hüküm
dini birer vecibedir. Bu ikisinin fazilet ve sevabı pek büyüktür. Faziletlerinin
büyüklüğü nisbetinde sorumlulukları da vardır. Gerek müfti gerekse kaadi aynı
kaynaklardan hüküm çıkarıp alâkalılara tebliğ ederler. Bununla birlikte,
müftinin verdiği fetva ile kaadinin vereceği hüküm arasında farklar vardır.
Şöyle ki:
a) Fetva, dini bir hüküm haber vermekten ve tebliğde bulunmaktan ibaret
olduğu için ilzam edici değildir. Fetva isteyen kimse, aldığı fetva ile amel
etmez ise, kendisine bu hususta bir zorlama yapılmaz. Kaza ise ilzam edicidir.
Verilen hükmü, lehinde veya aleyhinde hüküm verilen şahısların kabul ve itaat
etmeleri mecburiyeti vardır. Kabul etmeyecek olurlarsa, icrai kuvvetlerle kabule
zorlanırlar. Yapmamaları halinde haklarında gerekli takibat yapılır.
b) Fetva yalnız ihbardan ibarettir. Bunu kabul bir dindarlık ve kanaat
meselesi olmaktadır. Kaza ise, ihbar ile birlikte infaz ve imza vasfını haizdir.
Kaadi'nin verdiği bir hükmün infazı lâzımdır.
c) Fetvada bir umumiyet vardır. Kaza ise hususidir. Yani, bir fetvanın
hükmü, bütün Müslümanlarca müsavidir. Bu cihetle fetva umumi bir hükm-i dinidir.
Kaza ise zaruridir. Yalnız mahkumun aleyh ile mahkumun leh hakkında verilmiş bir
hükümden ibaret bulunduğundan, hususi bir hüküm demektir. Müctehid derecesinde
bulunan bir müfti, kaza için kaadileri ve mes'eleleri tayin eder ve açıklar.
Bunlar, müstefti'ye de başkalarına da taalluk eder. Kaadi ise bunlara göre
hükmeder, belirli hükümlere riayette bulunur.
d) Fetva, dini hükümlerin ve mes'elelerin tamamına şamildir. Fetva, hüküm
altına alınacak hususlarda cari olduğu gibi, sadece ibadetle ilgili hususlarda
da cari olur. Kaza ise, bazı muamelata ve ukubetlere müteallik, hüküm altına
alınması kaabil bulunan hadiselerde cereyan eder.
e) Fetva, dini mes'eleler hakkında bilgi vermek mecburiyetinde
bulunduğundan, resmen vazifelendirilmemiş ilim erbabı tarafından da fetva
verilebilir. Kaadi'nin vereceği hüküm ise, hükümet tarafından tensip ve tayine
bağlı ve dayalı bulunmaktadır. Hüküm vermeye memur edilmemiş zatların hüküm
vermeleri caiz olamaz.
f) Bir de fetva, bir rivayet yoludur. Kaza ise, bir şehadet, bir velayet
yoludur. Bu sebeple, şehadete ve velayete ehil olmayan bir kimse, alim olunca
fetvaya salâhiyeti varsa da kazaya, yani hüküm vermeye salâhiyeti olmaz. Bu
hükümler mantık süzgecinden geçirilince, müfti ile kaadi arasında "umum husus
mutlak" vardır. Binaenaleyh, her kaadi müfti sayılabilirse de her müfti kaadi
değildir.
Ehliyet ve salâhiyeti haiz bulunan bir kimsede, fetva verme ve kaadilik
yapma toplanabilir. Buna bir örnek olarak İmam Ebu Yusuf (rahmetullahi aleyh)
Hazretleri gösterilebilir. Bu zat, hem müfti hem de kaadi'l-kudât idi. İslâm
alimleri arasında bu iki ciheti şahsında toplamış ne kadar ilim erbabı vardır
ki, tafsili ayrı bir bahis teşkil edecek kadar geniş bulunmaktadır. Mes'ele
bunların tafsili olmayıp, iki vazifenin bir şahısta toplanmasının caiz olmasını
isbat ve izah olduğundan, diğer hususa geçme lüzumunu görmüyoruz. Tevfik ve
inayet, ehil olanlara hidayet ancak Cenab-ı Hakk'ın lütfudur.