Halid el-Huseynan
Polen Yayınları
Gusül, aynı zamanda abdest yerine geçer mi?
Kadınlarda Adet Düzensizliğinin Sebepleri:
Vedi, Mezi ve Meni Arasındaki Fark:
Hamileliği Önleyici
Şeyler Kullanmak İki Çeşittir
Kadın
Neden Açılarak Hayasız Bir Görünüşe Bürünür?
Kaçan Namazların Kazası İle İlgili Hükümler:
Nafile Namazlarla İlgili Hükümler
Cemaat İle Namaz Hakkında Hükümler
Cemaatle Namazda Erkeklerle
Kadınların Farklı Olduğu Hususlar
Tilavet Secdelerinin Hükümleri
KADIN VE
(KONUŞMA, GÖRÜŞME GİBİ) ZİNA
VESİLELERİ
Karı Koca Hakları İle İlgili Meseleler:
Çok Eşlilik ile İlgili Meseleler:
Evlilik
Sorunları ve Çözümleri
Ailelerin Yıkılmasında Önemli Etkenler
SIKINTILAR
HAKKINDA BİR KAÇ CÜMLE
KADIN İLE ERKEK ARASINDAKİ AÇIK FARKLAR
Kadınlar İçin Dar Elbise Satmak:
Bina Yapımının Bitmesi Üzerine Kurban Kesmek:
Gelen Etler İçin Üç Durum Söz Konusudur:
Yemin Kefareti Nasıl Yerine Getirilir?
KADIN VE
GAYRİMÜSLİMLERLE İLİŞKİSİ
ÈÓÜÜÜÜÜÜÜÜÜã Çááå
ÇáÜÜÜÜÜÑÍÜÜãÜÜÜä ÇáÜÜÜÑÍÜÜÜÜÜÜÜíã
Şüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan
yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden,
amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız.
Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun
saptırdığını da kimse doğru yola iletemez.
Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve
tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed
Allah'ın kulu ve Rasûlüdür.
"Ey iman
edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak
müslümanlar olarak ölünüz." (Al-i İmran 103)
"Ey insanlar! Sizi
tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok
erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun. Kendisi adına
birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık
bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah
üzerinizde tam bir gözetleyicidir." (en-Nisâ 1),
"Ey iman edenler!
Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi
lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret
etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla
kurtulmuş olur." (el-Ahzâb 70-71)
Bundan sonra, Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın
Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu
aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan
çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey
bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık ta
ateştedir.
Bu kitap, asrımızın seçkin âlimlerine sorulan sorulara,
delilleri ile verilen cevaplardan özetlenerek ve seçilerek
hazırlanmıştır. Halid el-Huseynan, kitabın hacminin
büyümemesi ve her yerde yanında taşınabilecek bir kitap
olmasını amaçladığından olsa gerek, birkaç istisna
dışında, fetvaların asıllarında zikredilen
delilleri zikretmeden, özet olarak hazırlamıştır. Ben
de gerekli gördüğüm yerlerde birkaç dipnot ekleyerek tercüme ettim.
Rabbimizden bizi bilmeden amel ederek sapıklığa
düşenlerden ve bildikleriyle amel etmeyip gazaba uğrayanlardan
etmemesini, razı olduğu amellere muvaffak kılmasını ve
razı olmadığı işlerde bize imkân vermemesini dileriz.
Ebu Muaz Seyfullah Erdoğmuş
19 Rebîul-Âhir 1427 Çubuk/Ankara
Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd, Rasulullah’a salât ve selam olsun.
Bundan sonra,
Şüphesiz helal ile haramı temyiz etmek, bilinmesi gereken en
önemli vaciplerdendir. Nitekim Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Allah
kimin hakkında hayır murad ederse, onu dinde fıkıh
(anlayış) sahibi kılar” buyurmuştur. (Buhari)
Bu muhtasar çalışmamda kadınların hayatın
çeşitli safhalarında dinî, toplumsal ve kişisel içerikli olarak
sordukları meseleler ile ilgili fetvaları bir araya getirdim.
Kadınların bunu her yerde yanlarında taşıyıp
istifade edebilmeleri için özetleme üslubunu tercih ettim.
Kitabı Hazırlamadaki Metodum:
1- Bu kitap, e-Lecnetud Daime Lil-Buhusil İlmiye vel-İfta
adlı fetva komisyonundaki âlimlerin ve şu âlimlerin fetvalarından
ibarettir: Şeyh Abdurrahman es-Sa’dî, Şeyh Muhammed Bin İbrahim,
Şeyh Abdulaziz Bin Baz, Şeyh Muhammed Bin Useymin, Şeyh Abdullah
Bin Cibrin, Şeyh Salih Bin Fevzan, Şeyh Bekir Ebu Zeyd ve Şeyh
Abdullah İbn Munî’
2- Fetvaları özetlerken, maksadı değiştirmeyecek
bazı tasarruflarda bulundum.
3- Muhtasar olması için genellikle delilleri zikretmedim.
4- Kadınların çoğunluğu tarafından sorulan en
önemli meselelerle ilgili fetvaları zikrettim, nadir vaki olan
meseleleri almadım.
5- Bu kitapta geçen maddeler, sorulan soruların cevabıdır.
Genelde her madde sonunda parantez içinde fetvayı veren âlimin ismini
belirttim.
6- Bazen konunun daha iyi anlaşılması, özetlenebilmesi
ve daha faydalı olabilmesi için iki cevabı birleştirdim.
7- Bu kitap yalnızca kadınlara has olmayıp, sorular
kadınlar tarafından gelmiştir.
8- Kitabı 43 bölüme ayırdım ve her bölüme
göre fetvaları numaralandırdım.
9- Okuyucu, ilk bakışta meselelerin birbirine benzer
olduğunu görebilir. Lakin iyi düşünülürse gerek açıklama
bakımından gerekse faydası bakımından
farklılıklar görülecektir.
Bu bölümde 35 cevap vardır.
1- Abdest ve gusül için suyun ulaşmasına engel olan şeylerin
giderilmesi gerekir. (İbn Useymin)
2- Hayızlı kadın, bu dönemlerinde namaz
kılmayacağı için tırnak boyası kullanmasında
sakınca yoktur. (İbn Useymin)
3- Taharet için suyun ulaşmasına engel olmaları sebebiyle
abdest alınacağı veya gusledileceği zaman tırnak
boyalarının giderilmesi gerekir.
4- Mülahaza: Bu boya abdest alındıktan sonra
kullanılırsa namaz sahihtir. (İbn Useymin)
5- Kına: Eğer elde veya ayakta tabaka oluşturup,
suyun altına ulaşmasına engel olursa, abdest veya gusülden
önce bunun giderilmesi gerekir. Fakat tabaka oluşturmayıp sadece
renginin eseri kalıyorsa bu abdeste engel değildir. Zira renginin
kalması suyun ulaşmasına engel değildir. (el-Lecnetud
Daime)
6- Kınalı saça mesh etmek: Kadının
kınalı saçlarına mesh etmesi caizdir, saçlarını çözmesine
gerek yoktur. Ama cünüplük gibi durumlardan temizlenmesi halinde mesh etmek
yeterli olmayıp bütün saçlarını yıkaması gerekir.
(İbn Useymin)
7- Başörtüsüne mesh etmek: Eğer şiddetli
soğuk veya çözüp bağlamadaki zorluk gibi
sıkıntılar varsa başörtüsüne mesh etmede sakınca
yoktur. Fakat buna mesh etmemesi daha evladır. (İbn Useymin)
8- Meç: Saçların bir kısmının
boyandığı meç, gusülde suyun ulaşmasına, abdestte de
başın mesh edilmesine engeldir. Abdestin tamamlanmasına engel
olduğu için giderilmesi gerekir.
9- Suyun ulaşmasına engel olmayan kına gibi boyalara
gelince, bunda bir sakınca yoktur. (İbn Munî’)
10- Tüy kremi ve dudak boyası abdesti bozar mı?: Bu ve
benzeri yağlar abdesti bozmaz. (İbn Useymin)
11- Suyun ulaşmasına engel oluşturan yağ, abdeste
mani olur mu?: Eğer bu yağ, abdest azalarında katı bir
tabaka oluşturup suyun ulaşmasına engel oluyorsa bunun abdest
almadan önce giderilmesi gerekir. Eğer tabaka bırakmıyorsa
bunda sakınca yoktur ve sabun ile yıkanması gerekmez. Fakat
suyun kayıp gitmemesi için bu organlar yıkanırken el ile
ovulmalıdır. (İbn Useymin)
12- Namaz esnasında elbisesinde necaset gören, namazdan
çıkıp necaseti yıkar ve sonra dönüp yeniden namaza
başlar. (İbn Cibrin)
13- Namazda iken elbisesinde necaset olduğundan şüphelenen
kimsenin, bu konuda kesin bilgi sahibi oluncaya kadar namazdan
ayrılması caiz değildir. (İbn Baz)
14- Namaz kılınan yere veya halıya necaset
düşmüşse bunu sünger ile silmek yeterli değildir. İdrar vb.
necasetin gittiğine dair galip zan oluşuncaya kadar su dökülür.
Eğer necaset, tabaka halinde ise, bunun giderilmesi gerekir. (el-Lecnetud
Daime)
15- Kuru necasete kuru beden ve kuru elbise ile dokunmak zarar vermez.
Aynı şekilde, kuru hamama, kuru yalınayak ile girmek de zarar
vermez. Zira necaset, nemli iken bulaşır. (İbn Cibrin)
16- Temiz elbise ile necis elbise bir arada yıkanırsa necaset
eseri kalır mı?: İhtiyatlı olanı, suyla
giderilmesi mümkün olan necis elbiselerin ayrı olarak yıkanması
ve necaset izlerinin giderilmesidir. Eğer necis elbiseler ile temiz
elbiseler, necasetin izlerini giderebilecek kadar bol su ile
yıkanırsa, bu şekilde bütün elbiseler temizlenmiş
olacağından necaset bulaşmaz. (İbn Baz)
17- Başka birisinin üzerinden necaseti yıkamak abdesti bozmaz.
Ancak avret yerine dokunursa bu abdesti bozar. (el-Lecnetud Daime)
18- Kadının elbisesinin
eteği necasete uğrayıp geçerse, bunun hükmü
ayakkabıların hükmü gibidir. Eğer elbise eteği necis bir
yerde sürünür, sonra temiz bir yerde sürünürse, bu onun temizliğidir.
(Muhammed Bin İbrahim)
19- Saçları örgülü olsa da olmasa da kadının abdestte
saçlarına mesh etmesi caizdir. (Şeyh İbn Useymin)
20- Arada bir engel olmaksızın avrete dokunmak abdesti bozar.
Küçüğün veya büyüğün avretine dokunmak bu konuda eşittir.
(el-Lecnetud Daime)
21- Kadının fercinden yel çıkması abdesti bozmaz. Zira
bu necaset mahalli değildir. (Şeyh İbn Useymin)
22- Kadına dokunmak abdesti bozmaz. Bu konuda yabancı kadın
olması, eşi veya mahremi olması ile dokunmanın
şehvetli ya da şehvetsiz olması fark etmez. Fakat dokunma
sebebiyle mezi vb. gibi bir şey çıkmışsa abdest bozulur.
(el-Lecnetud Daime)
23- Cünübün gusledinceye kadar mushaftan veya ezberinden Kur’ân
okuması caiz değildir.[1]
(Şeyh İbn Cibrin)
24- Sürekli olarak yellenenin namaz vakti girince abdest alması
gerekir, eğer engel olamıyorsa namazı sahihtir. (Şeyh
İbn Cibrin)
25- Kadın abdestte başını erkekler gibi mesh eder. Başını
saç diplerinin sonuna kadar tamamen ve kulaklarıyla beraber mesh eder.
Sarkan saçlarını mesh etmesi gerekmez fakat mesh ederse
müstehaptır. (Şeyh İbn Cibrin)
26- Klorla karışık suyla, çamurdan ve otlardan
arıtılmış suyla abdest almak zarar vermez. Zira temizlik
durumu baki kalmıştır. (Şeyh İbn Baz)
27- Her abdest için istinca şart değildir. İtsince ancak,
küçük ve büyük abdest bozmak ile alakalı hususlarda gereklidir. Ama yel,
ferce dokunmak, uyumak gibi diğer abdest bozucularda istinca meşru
olmayıp, aksine bunlarda sadece abdest alınması gerekir.
(Şeyh İbn Baz)
28- Abdest ve namaz için niyeti telaffuz etmek bidattir. Bu ne
peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den ne de sahabelerinden
nakledilmemiştir. Niyetin yeri kalptir. “Niyet ettim abdest almaya veya
niyet ettim namaz kılmaya…” diye söylemeye ihtiyaç yoktur. (Şeyh
İbn Baz)
29- Uyuklamak abdesti bozmaz: Abdesti ancak kişinin
etrafındakilerden şuursuz kaldığı ağır uyku
bozar. (Şeyh İbn Baz)
30- Temizliğinden şüphe bulunan yere seccade sermenin hükmü:
Eğer necis bir yere temiz sergi serilirse üzerinde namaz sahihtir. Zira
onunla necaset arasında engel vardır. (Şeyh İbn Fevzan)
31- Avretin örtülmesi abdestin sıhhati için şart
mıdır?: Abdest sahihtir. Abdestin sıhhati için avretin
örtülmesi şart değildir. (Şeyh İbn Baz)
32- Ölü yıkamak abdesti bozar mı?: Hayır,
bozmaz. Lakin ölüyü yıkayan onun avret yerine dokunmuşsa abdesti
bozulur. Ölü yıkayanın ölünün avretine arada bir engel
olmadan dokunmaması gerekir. (Şeyh İbn Baz)
33- Başa kına koymak abdesti bozar mı?: Hayır,
eğer bunu bitirmişse bozmaz. Başına dokunmasında da bir
sakınca yoktur. Eğer üzerinde kına ve benzeri kadının
ihtiyaç duyduğu sargılar varsa, küçük taharet (abdest) için
sakıncası yoktur ama büyük taharet (gusül) için
sakıncalıdır. (şeyh İbn Baz)
34- Sıhhi malzemelere ve hamam döşemelerine yalın ayak
dokunmak abdesti bozmaz. (Şeyh İbn Baz)
35- Dişler arasında kalan yemek
kırıntılarının abdest almadan önce giderilmesinin
hükmü: Bunların abdestten önce giderilmesi gerekmez. Lakin
kişinin, yemekten sonra dişlerinde kırıntı
kalmaması için temizlemesi gerekir. Bu, dişlerin hasta olmaması
için daha iyi ve daha temizdir. (Şeyh İbn Fevzan)
Bu bölümde 23 cevap vardır.
1- Hayızlının gusül için saçlarını çözmesi
sahih olan görüşe göre gerekmez. Ancak ihtilaftan kurtulmak için
ihtiyat olarak çözebilir. (el-Lecnetud Daime)
2- Eğer kadında cünüplük
varsa, sadece saçlarının
dış yüzünü yıkaması caiz değildir. Aksine suyu saç
diplerine (kafa derisine) ulaştırmalıdır. (Şeyh
İbn Useymin)
3- Saçlar örgülü ise, yıkamak için çözülmesi gerekmez. Suyun
her saça ulaştırılması gerekir. Örgü, su isabet eden
yerlerin altında kalır, sonra örgülü saçlar sıkılarak
suyun saçların tamamına ulaşması sağlanır.
(Şeyh İbn Useymin)
4- Kadın ihtilam olur ve uyandığında ıslaklık
eseri bulamazsa gusül gerekmez.
5- Eğer uyandığında ıslaklık bulursa
gusletmesi gerekir. (Şeyh İbn Useymin)
6- Geçmişte ihtilam olmuş kimse, eğer ıslaklık
görmemişse bir şey gerekmez. Ama görürse, kaç namaz
geçtiğini araştırır ve onları kılar. (Şeyh
İbn Useymin)
7- Cima olmasa bile meninin lezzet ile çıkması guslü gerektirir.
(el-Lecnetud Daime)
8- Kadın, rüyasında bir erkekle cima ettiğini görürse,
uyku halinde mükellef olmadığı için bunda günah yoktur.
(el-Lecnetud Daime)
9- Kadın, istinca, merhem sürmek, kadın
hastalığının tedavisi veya alet almak için elini fercine
sokarsa gusül gerekmeyip sadece abdest gerekir. (el-Lecnetud Daime)
10- Kadın, cünüp olduğundan şüphe ederse, şüphe
sebebiyle gusletmesi gerekmez. Zira aslolan cünüp olmamaktır. (el-Lecnetud
Daime)
11- Cünüp olan kişi, abdest almadan uyursa bunda günah yoktur. Lakin
uyumadan önce abdest alması daha faziletlidir. Zira peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem böyle yapmış ve böyle
yapılmasını emretmiştir. (el-Lecnetud Daime)
12- Birden fazla gusül gerektirici (hayız ve nifas gibi) sebepten
dolayı hepsine bir niyet ederek tek gusül almak yeterlidir. (el-Lecnetud
Daime)
13- Cünübün bedeni temizdir. Gusletmeden önce bardak, tabak,
elbise gibi eşyalara dokunması caizdir. Hayız ve
nifaslının durumu da böyle olup bunların dokunması ile
eşyalar necis olmaz. (el-Lecnetud Daime)
14- Eğer büyük ve küçük hadeslerden temizlenmek niyetiyle cünüplükten
gusledilmişse bu, abdest yerine de geçer. Lakin faziletli olanı, peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e uyarak önce istinca edip abdest almak sonra tam
bir gusül almaktır. Hayızlı ve nifaslı olan da
böyledir.
15- Eğer gusül böyle alınmamışsa, Cuma guslü ve
temizlenmek için yıkanmada olduğu gibi, abdest yerine geçmez. Buna
niyet etmiş olsa bile, abdestin farzlarından biri olan tertibi terk
ettiği için yine abdest yerine geçmez. (Şeyh İbn Baz)
16- Cünüplükten gusül ve diğerlerinde tam bir gusül şu
şekildedir:
— Niyet eder
— Allah’ın ismini zikreder
— Ellerini üç kere yıkar
— Fercini ve vücudundaki meni eserlerini yıkar
— Tam bir abdest alır
— Gusle başlar ve önce başını üç
kere yıkar. Suyu saç diplerine ulaştırır ve sonra tüm
bedenini yıkar.
— Yıkamaya önce sağ yanına sonra sol
yanına su dökerek başlar.
— Ellerini vücudunda yetiştirebildiği kadar
gezdirir.
17- Duş altına girip tek seferde de olsa bütün vücuduna suyun
ulaşması ile gusül yerine gelmiş olur. (Şeyh İbn
Cibrin)
18- Yumurta, limon gibi şeyler içeren şampuan türleri ile
yıkanmanın hükmü: Saçların ıslahı ve tedavi için
bunların kullanılmasında sakınca yoktur. Yumurta, buğday
gibi yiyeceklerin tedavide kullanılmasına bir engel olmayıp,
hamamlarda bunlarla gusletmenin de sakıncası yoktur. (Şeyh
İbn Baz)
19- Kadının saç örgülerini çözmeksizin cünüplükten
gusletmesi sahih midir? Kadın başına üç sefer su saçarsa bu
yeterlidir. Örgüyü çözmesine gerek yoktur. (Şeyh İbn Baz)
20- Cünüplükten gusledip bitirdiğim zaman benden meni gibi bir
şey çıkarsa tekrar gusletmem gerekir mi? Gusül halin devam
ettiği sürece yeniden gusletmen gerekmez. Çıkan bu meninin
ise, şehvetsiz çıktığı için bir önemi yoktur.
Bunun hükmü idrar gibi olup istinca etmek ve abdest almak gerekir.
21- Ama dokunma, öpme gibi şehvete sebep olan sebeplerle,
şehvet ile çıkmışsa bu yeni bir menidir ve gusül gerekir.
(şeyh İbn Baz)
22- Hayızlı ve cünüp olanın guslü fecir doğana kadar
geciktirmesi caiz midir? Eğer kadın, fecirden önce temizlik
görmüşse, oruca devam eder. Guslü fecirin doğuşundan
sonrasına kadar ertelemesine bir engel yoktur.
Lakin güneş doğuncaya kadar geciktiremez. Aksine, güneş
doğmadan önce gusledip namazı kılması gerekir.
(şeyh İbn Baz)
23- Uzun saçlı olup da saçları örgülü olmayan kimse,
saçları örgülü olana kıyas edilebilir mi?: Cünüp olan veya
hayızdan kesilmiş olan kişi, bütün vücuduna ve saçlarına
temizlik niyetiyle su dökmelidir. Bunda saçı uzun olsun kısa
olsun, örgülü ya da örgüsüz olsun fark etmez. (el-Lecnetud Daime)
24- Cünüplükten guslederken, guslün başında ve sonunda insan
ne söylemelidir?: İnsan guslün başında:
“Bismillah(Allah’ın ismiyle)” der. Sonunda da:
“Eşhedu en la ilahe illallahu vahdehu la şerike leh ve
eşhedu enne muhammeden abduhu ve rasulih Allahummec’alnî minet tevvabin
vec’alni minel mutatahharin
(Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, o birdir,
ortağı yoktur. Şehadet ederim ki Muhammed onun kulu ve
rasulüdür. Allah’ım! Beni tevbe edenlerden ve temizlenenlerden eyle)” der.
(Şeyh İbn Fevzan)
Bu bölümde 7 cevap vardır.
1- Mukimin bir gün bir gece ve yolcunun üç gün üç gece mesh etmesi caizdir.
2- Mesh süresi, giyilmesinden sonra ilk mesh ettiği andan itibaren
başlar.
3- Mestlere mesh etmenin şartları: Mübah olarak
giyilmiş olması, temiz olması, örtücü olması, kendi
başına sabit durabilmesi[2], taharet üzere giyilmiş olması.
4- Mestlere mesh şekli: Elini suya sokar, ayağındaki
mestin dış yüzünü mesh eder, altını ve topukları
değil de ön yüzünü parmaklarıyla tek seferde mesh eder.
5- Şu dört şeyden biri mestlere meshi iptal eder:
— Mestlerin ayaktan çıkarılması
— Cünüplük gibi gusül gerektiren haller
— Mestte geniş bir delik açılması
—
Mesh süresinin dolması[3]
6- Özürsüz olarak yazın çoraplara mesh etmenin hükmü: Genel
olarak sahih hadisler, mestlere ve çoraplara, yaz ve kış mesh etmenin
caiz olduğunu göstermektedir. Ancak çoraplara ve başka
şeylere şer’an muteber şartlar ile mesh etmelidir. (Şeyh
İbn Baz)
7- Şeffaf veya ince çoraplara mesh etmenin hükmü: Çoraba
mesh etmede şart olan, çorabın sık dokunmuş ve örtücü
olmasıdır. Şeffaf ise üzerine mesh etmek caiz olmaz. (Şeyh İbn Baz)
Bu bölümde 66 cevap vardır.
1- Hayzın tarifi: Özel vakitlerinden rahimden atılan
tabii kandır. (Şeyh İbn Cibrin)
2- Hayzın Süresi: Tercih edilen görüşe göre en
azı ve en uzun süresi hakkında bir sınır
olmamasıdır. (Şeyh İbn Useymin)
Dokuz yaşından önce hayız yoktur. Zira
kadının bu yaştan önce hamile kalması mümkün değildir.
Dokuz yaşına gelir ve kan görürse, nadir de olsa bu
hayızdır. (Şeyh İbn Useymin)
3- Kaide: Ne zaman hayız bulunursa hükmü sabit olur ve ne zaman
bundan temizlenilirse hükmü kalkar. (Şeyh İbn Useymin)
4- Düzensiz gelen kan elli günden sonra hayız kanı değil
hastalık kanı sayılır. Bu kimsenin namaz kılması
ve orucu tutması gerekir. (İbn Baz)
5- Hayız kanının sıfatı: Kötü kokulu
ve siyah renktedir. İnce değil, yoğundur. (Şeyh İbn
Useymin)
6- Başlangıç hükmü: Hayız zamanı olması
mümkün olan zamanda kan gelirse, kesilinceye kadar beklenir. Zira bu hayız
kanıdır. Tekrar etmesini beklemeye ihtiyaç yoktur. (Şeyh
Muhammed Bin İbrahim)
7- Kadın kan hakkında şüpheye düşerse, Kadının
fercinden gelen kanlarda aslolan: istihaze kanı olduğu açıkça
ortaya çıkıncaya kadar onun hayız kanı olmasıdır.
(Şeyh İbn Useymin)
8- Hayızda düzensizlik: Temizlik bir günden daha az sürerse bu
dikkate alınmaz. Zira kan bir defasında akar, diğer seferinde
kesilir. Kanın mücerred olarak kesilmesiyle temizliğe hükmedilmez.
Tıpkı bir saatten az süreliğine kesilmesinde olduğu gibi.
(el-Lecnetud Daime)
9- Hayızdan guslettikten sonra kan gelirse:
— Eğer temizlikten sarı veya bulanık gelirse buna itibar
edilmez. Bunun hükmü idrar gibidir.
— Ama açıkça kan gelirse bu hayızdan sayılır ve guslün
yenilenmesi gerekir. (Şeyh İbn Baz)
10- Temizlik alameti: Kadınların genelinde beyaz
akıntının gelmesidir. (Şeyh İbn Useymin)
11- Kadında sarı veya beyaz akıntı olmazsa diğer
hayızlık dönemi gelinceye kadar bu sadece kuruluktur. Bu bütün
kadınlar için bir hükümdür. (İbn Useymin)
12- Ye’s (Menopoz): Kadının bir daha yinelememek üzere
hayızdan kesilmesidir. (İbn Useymin)
13- Temizlikten sonra gusletmedikçe kadının eşiyle
ilişkiye girmesi caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
14- Hayızlının içinde ayetler yazılı olan
kitaplara dokunması: Ne hayızlıya, ne cünübe ne de abdestsiz
olana bunlara dokunmak haram değildir. Zira bu Mushaf değildir.
(İbn Useymin)
15- Hayızlı kadının eline, başına ve
ayaklarına kına yakması caizdir, bunda bir sakınca yoktur.
(İbn Useymin)
16- Hayız yapıcı haplar almak: Eğer tabip zarar
vermeyeceğine karar verirse bu caizdir. (el-Lecnetud Daime)
17- Hayzı engelleyici hapları kullanmanın zararları:
— Rahimin iltihaplanmasına sebep olur
— Kanın değişmesine ve düzensizleşmesine sebep olur
— İleride rahimin deforme olmasına sebep olur
— Ve daha başka zararları vardır. (Bazı tabiplere
göre bunun on dört zararı vardır.)
18- Ramazan’da ve Hac’da hayzı geciktirici hapları kullanmak:
Sıhhi bir zarar vermemesi şartıyla bunda sakınca yoktur.
(el-Lecnetud Daime)
19- Hap aldıktan sonra hayız olursa: Kadın, tabibe
sorar, eğer hayız derse hayızdır. Şayet bunun
hapların sebep olduğu akıntılar olduğunu söylerse
hayız değildir. (İbn Useymin)
20- Kadın kendi hayzına sebep olursa, namazı kaza
etmesi gerekmez. Zira ne zaman kan bulunursa hayız hükmü de sabit olur.
Tıpkı hayza engel olucu hap kullanılıp hayız
olunmazsa, namaz kıldığı, oruç tuttuğu gibi. Orucu da
kaza etmez. Zira o hayız değildir. Hüküm illeti etrafında
döner. (Şeyh İbn Useymin)
21- Hayızlı için, ehlil ve tekbir, sabah akşam
zikirleri, yatarken ve uyanınca söylenecek zikirler gibi şer’î
zikirleri yapması, fıkıh, hadis ve tefsir gibi ilmi
kitapları okuması caizdir. (Şeyh İbn Fevzan)
22- Hükmü hayız hükmünde olmayan kanlarda tabiplere müracaat edilmelidir.
(İbn Useymin)
23- Hayızlı için tıbbî nasihatler:
— Mümkün olduğunca sakinliği ve rahatlığı
gözetmelidir.
— Hafif ve kolay işler yapmalıdır.
— Çok ter atmaya nazaran şahsi temizliğe özen
göstermelidir.
— Karnına masaj yapmaktan sakınmalıdır.
— Bu dönemde şer’an haram olan cimadan
sakınmalıdır.
— İç organları yıkamaya özen göstermelidir. Bu
önden arkaya doğru olmalıdır.
— Mecbur kalmadıkça ilaç alınmamalıdır. Aspirin gibi
ilaçlardan da sakınılmalıdır.
— Özellikle ağız ve diş bakımına özen
göstermelidir.
24- Kadının iki şartla hayız geciktirici ilaç
alması caizdir: Zarar vereceğinden korkulmaması ve
kocasının izni ile olması. (İbn Useymin)
25- Hayza sebep olan ilaçların kullanılması da iki
şartla caizdir: Farzların düşmesi düşünülerek
yapılmamalıdır. Mesela ramazan yaklaşınca oruç
tutmamak için veya namaz kılmamak için kullanılmamalıdır.
Kocasının izni ile kullanmalıdır. Zira hayız
olması, kocasının kendisinden faydalanmasına engel
olacaktır. Eğer mutlaka bunu yapması gerekiyorsa
kocasının hakkını eda etmekte acele etmelidir. (İbn
Useymin)
26- Namaz: Hayızlının farz ya da nafile namaz
kılması haramdır, kaza da etmez. (İbn Useymin)
27- Oruç: Hayızlının farz ya da nafile oruç
tutması haramdır. Lakin farz orucu kaza etmesi gerekir. (İbn
Useymin)
28- Kabeyi Tavaf: Farz ya da nafile tavaf yapması
haramdır. Ama Safa ile Merve arasında sa’y, vakfeler, Müzdelifede
gecelemek gibi diğer menasikleri yerine getirebilir. Bunlar ona haram
değildir. (İbn Useymin)
29- Veda Tavafı kendisinden düşer. Eğer haccın on iki
nüsükünü tamamladıktan sonra ve memleketine doğru çıkmadan
önce hayız olursa, veda tavafı yapmadan çıkar. (İbn
Useymin)
30- Mescitte kalmak: Hayızlının bayram namazı
kılınıncaya kadar mescitte beklemesi haramdır. (İbn
Useymin)
31- Cima: Hayızlı kadının eşiyle cima
etmesi haramdır. (İbn Useymin)
32- Talak (Boşanma): Kocasının hayızlı
eşini bu dönemde boşaması haramdır. (İbn Useymin)
33- Beraatur rahim hükmü: Hamile olmamak demektir. (İbn
Useymin)
34- Gusul gerekmesi: Hayızlının, temizlik
döneminin başladığı an bütün bedenini temizleyerek
gusletmesi gerekir. (İbn Useymin)
35- Artma ve eksilme: Mesela, kadının normal âdeti
altı gün sürerken kan yedinci gün de gelebilir. Veya âdeti yedi gün iken
altıncı günde temizlik olabilir.
Doğrusu: Ne zaman kan görürse o hayızdır. Ne
zaman da temizlik görürse o temizdir. Âdetinde artma veya eksilme
olması fark etmez. (İbn Useymin)
36- Erken olması veya gecikmesi: Mesela: normal âdeti ay sonu
iken hayzı aybaşında görebilir veya aybaşında
iken ay sonunda görebilir.
Doğrusu: Ne zaman kan görürse o zaman hayızdır.
Ne zaman da temizlik görürse o temizdir. Erken olması veya gecikmesi
fark etmez. (İbn Useymin)
37- Sarılık veya bulanıklık: İltihap gibi
sarı kan görülürse veya sarı ile siyah arasında
bulanık görürse, bunu hayız döneminde veya temizlikten
önce hayza bitişik günde görmüşse onun için hayız
hükmü sabit olur. Eğer temizlikten sonra görmüşse hayız
değildir. (İbn Useymin)
38- Hayız dönemi içinde kesinti: Bir gün kan görür,
bir gün temiz görürse, iki durum söz konusudur:
Birinci durum: Bu her zaman böyle devam ediyorsa istihaze
(özür) kanıdır. İstihaze hükümlerine tabidir.
İkinci durum: Kadın bunu sürekli böyle görmez, bazen
bu şekilde olursa, onun temizlik dönemi sahihtir.
Doğrusu: Ne zaman kan, bir günden az olarak kesilirse bu
temizlik değildir. Ancak âdetinin sonunda kesilme olursa veya beyaz
akıntı görürse bu temizliktir. (İbn Useymin)
39- Kanda kuruluk: Kadın mücerred olarak rutubet görürse,
eğer bu hayız döneminde veya temizlik döneminden önce
hayza bitişik günde olmuşsa, bu hayızdır. Temizlikten sonra
görülmüşse hayız değildir. Bu, sarılık ve
bulanıklık görme hükmündedir. (İbn Useymin)
40- Normal döneminde hayızdan kesilen fakat sonra bir iş
yüzünden kan gelirse bu hayız kanı değil, hastalık
kanıdır. Namaza ve oruca engel değildir. (İbn Baz)
41- Nokta şeklinde kan: Nokta şeklinde kan gören,
bunu normal adet günleri dışında görmüşse namazı
ve orucu terk etmez. Zira bu hastalık kanıdır. (İbn
Useymin)
42- Hayızlının Mescide dâhil olan yere girmesi caiz
değildir. Eğer mescid ile arada duvar olup duvar arkasından
imamın sesi işitiliyorsa cemaat ile namaz sahihtir. Zira burası
da mescide tabidir. (İbn Baz)
43- Kadının hayız ve nifas günlerinde kan kesici ilaç
kullanması: Kan kesici hap veya iğne kullanan gusleder, temizlik
dönemlerindeki gibi namazını kılar ve orucunu tutarsa
sahihtir. (İbn Baz)
44- Aylık döneminden beş gün önce benzer renkte
akıntı gelirse bu esnada oruç tutabilir ve namaz kılabilir mi?
Eğer bu, kan geldiği günlerden ayrı günde geliyorsa hayız
değildir. Namazı kılmalı ve orucu tutmalıdır. Her
namaz için ayrı abdest alır. Bu hayız hükmünde değil, idrar
hükmündedir. Ama bu beş gün, hayız dönemi ile bitişik ise,
hayızdan sayılır ve âdetinden hesap eder. (İbn Baz)
45- Hayza engel olan haplar kullanmak: Bunlar kadının âdetine
etki ederek, erken olmasına, gecikmesine, artmasına veya
azalmasına sebep olur.
46- Hamileliği önleyici spiral kullanmak: Bu, âdete etki
ederek kanı azaltır. Fakat kanın az çıkması sebebiyle,
adet müddetini artırarak yedi gün yerine on gün hayız olur. (İbn
Cibrin)
47- (Kitabın orijinal metninde 47. madde sehven
atlanılmış-mütercim-)
48- Adet süresinden üç gün önce kan gelirse hükmü nedir?: Kadın
adetini sayı, renk ve zaman olarak bilirse, adet süresinde namazı
terk eder, sonra gusleder ve namazı kılar. Adet gününden önce
gelen bu kan ise hastalık kanı sayılır. Bu sebeple namaz ve
oruç terk edilmez. Bilakis bu kanı yıkaması, her namaz için
abdest alarak müstahaza (özürlü) gibi hareket etmelidir. (İbn Cibrin)
49- Aylık adet günlerinde iki gün hayız kanı geliyor,
sonra kesiliyor, dördüncü günde tekrar geliyor. Adet günleri içerisinde
olan bu üçüncü günde ne yapmalıdır?: Kadın, bildiği
adet günlerinde bulunduğu sürece ondan namaz ve oruç düşer. Adet
günleri içinde bazı günler kan kesilse bile, temizlik alameti olan beyaz
akıntıyı görmemişse adet zamanı devam etmektedir.
(İbn Cibrin)
50- Hayızlı, cünüp ve nifaslı arasındaki fark:
Hayız ve nifaslının cünübe kıyas edilmesi caiz
değildir. Zira vakti kısa olan cünüplüğün hilafına,
bunların müddeti uzundur. Cünüplük gerektiren durumdan çıkınca
gusletme imkânı vardır. (İbn Baz)
51- Adet vakti içinde veya dışında az kan: Eğer
bu adet günlerinde görülürse hayız kanı sayılır ve
hayız olduğunu anlar. (İbn Useymin)
52- Aynı ay içerisinde kan gelir ve kesilirse: Hayız ne
zaman gelirse hayızdır. Önceki hayız dönemi ile
aradaki sürenin uzaması veya kısalması fark etmez. Eğer
hayızdan sonra temizlik gelir, bundan beş veya altı gün sonra
ikinci defa adet gelirse, oturur namaz kılmaz. Zira o hayızdır.
(İbn Useymin)
53- Müddetin artması ve rengin değişmesi: Kadın
temizlik görür ve bildiğinden farklı renkte böyle bir kan
görürse bu hayız kanı değildir. Bu sadece ya sarı, ya
bulanık ya da bazen siyah olur. Eğer böyle ise bu hayızdan
sayılmaz, namaza ve oruca devam edilir. (İbn Useymin)
54- Normal adet günlerinden iki gün sonra temizlenir de, bir veya iki
gün sonra da tekrar kan gelirse: Kan gördüğü bu iki gün
hayızdan sayılır. Bu günlerde namaz kılması caiz
değildir. Ama temizlik gördüğü iki günde guslettikten sonra
namaz kılar. (el-Lecnetud Daime)
55- Kadın, her ayın başında altı gün hayız
olup sonra kan yinelerse hüküm nedir?: Her ayın başında
altı gün oturur, onun için hayız hükmü sabit olur. Bunun
dışındakiler özür kanıdır. Gusledip namaz
kılar ve kana aldırmaz. (İbn Useymin)
56- Kan görüp namazı terk eden kadın, günler sonra gerçek
adet gününün geldiğini öğrenirse: Kılmadığı
namazları kılması daha faziletlidir. Ama böyle yapmazsa da
sakınca yoktur. (İbn Useymin)
57- Kadın ameliyat olur da âdetinden önce siyah kan
görür, sonra da âdeti gelirse: Ameliyat neticesinde gelen kan
hayız kanı hükmünde değildir. Bu konuda tabiplere müracaat
edilmelidir. (İbn Useymin)
58- Yaşlılıktan dolayı kadının kanı
kesilir ve yolculuk esnasında kan gelirse: Bunun hayız kanı
olmadığı ortadadır. Şu halde namaza ve oruca devam
etmesi gerekir. Âlimlerin çoğunluğu kadının
hayzının sona erme sınırını elli yaş olarak
belirlemişlerdir. (İbn Useymin)
59- Kadın, dokuz veya on gün adet görüp sonra temizlenir,
sonra da kesintili olarak kan görürse: Adet günlerinden sonra gelen
kan, yorucu iş veya başka sebeple gelmiş olup hayız
kanı değil hastalık kanıdır. Bu namaza ve oruca engel
değildir. (el-Lecnetud Daime)
60- Hayızlı için faziletli olanı: Tabiatı üzere
kalması, Allah’ın kendisi hakkında yazdığına
razı olmasıdır. Allah’ın mani olduğu kan için ilaç
almamalıdır.
61- Kadın, adet zamanında, bir gün kan görür ve gün
boyunca kan görmezse ne yapması gerekir?: Zahir olan: bu temizliğin
veya hayız günlerinde hasıl olan bu kuruluğun, hayza tabi
olmasıdır. Temizlik sayılmaz. (İbn Useymin)
62- Hamileliği önlemek için tablet alınır ve
hayzı bozan bulanıklık gelirse, tabibe sorulur: Eğer: “bu
hayızdır” derse o hayızdır. Şayet: bu ilaçların
sebep olduğu akıntıdır derse, hayız değildir. Şuan
ki cevabım budur. (İbn Useymin)
63- Kadın kan görmezse temizlenebilir mi?: Eğer
bazı kadınlarda olduğu gibi, temizliği gösteren beyaz
akıntı görme adeti yoksa, o temizlenir ve orucunu tutar.
Eğer beyaz akıntı görme âdeti varsa, bu beyaz
akıntıyı görünceye kadar oruç tutamaz. (İbn Useymin)
64- “Aylık âdetim yedi ile sekiz gün arasında. Bazen yedinci
gün ne kan ne de temizlik görmüyorum. Ne yapmalıyım?”: Kadınların
bildiği temizlik alameti olan beyaz akıntıyı görünceye
kadar acele etme. Kanın durması temizlik değildir. Bu ancak
temizlik alametinin görülmesi ve mutad zamanında sona ermesi ile
sabit olur. (İbn Cibrin)
65- Kadın, hayzı engelleyici haplar kullanır veya spiral
taktırır da adet kanı artarsa hüküm nedir?
— Deriz ki: kan devam ettikçe hayız kanıdır. Adet süresinde
artma da olsa namazı bırakır. Böyle değilse hayız
kanı sayılmaz. (el-Lecnetud Daime)
— Bazı şeyhler şöyle dedi: önceki âdetinden
artırmaz. Önceki âdeti yedi gün olup üç gün artmışsa: yedi
günü artırmaz. Zira bu fazlalık ancak kendisinin sebep olduğu
başka şeydendir. Bu yüzden namazı terk etmez. Bu ihtiyatlı
olanıdır. (İbn Cibrin)
66- Engel olucu ilaç almak sebebiyle hayzın gecikmesi: Şüphesiz
bu durumda namazı kılar. İki ay gecikse bile namazı
kılar. (İbn Cibrin)
Bu bölümde 8 cevap vardır.
1- İstihaze’nin tarifi: Kadında hiç kesilmeyen veya bir –
iki gün gibi az süre kesintiye uğrayan kan gelmesidir. (İbn Useymin)
2- İstihaze’nin hükmü, iki şey dışında temizlik
hükümleri gibidir:
— Her namaz için vakit girdikten sonra abdest alması gerekir. Ama
vakte bağlı olmayan bir namaz kılacaksa bu namaz için ayrı
abdest alır.
— Abdest almak istediği zaman kan eserini yıkaması gerekir. Kanı
tutmak için fercine pamuk koyar. Bunu yaptıktan sonra çıkan
kanın sakıncası olmaz.
3- İstihaze’ye benzer durumlar: Kadınlar rahim
ameliyatı gibi sebeplerle kan geldiğini söylemektedir. Bunlar
iki çeşittir:
— Bunun, rahim aldırma ameliyatı, rahmi bağlatma veya buna
benzer bir sebeple kan gelmemesi sebebiyle, hayız kanı olmasına imkân
olmadığını bilirse, bu kadın için istihaze hükmü sabit
olmaz. Bunun hükmü ancak temizlikten sonra sarılık,
bulanıklık veya rutubet görenin hükmü gibidir. Namazı ve
orucu terk edemez, cimaya engel değildir. Böyle bir kan sebebiyle
gusletmesi de gerekmez. Lakin namaz vakitlerinde kan eserini yıkayıp
fercine pamuk vb. koymalı, abdest almalıdır. (İbn Useymin)
— Ameliyattan sonra hayz olmasının mümkün olduğunu
biliyorsa, işte bunun hükmü istihaze hükmüdür. (İbn Useymin)
4- İstihazeli için hayzın kesildiği vakitte guslettikten
sonra namazlar için gusletmesi gerekmez. (İbn Cibrin)
5- İstihazeli ile cima caizdir.
6- Kan çok az kesiliyorsa o istihazelidir. Sadece normal adet süresinde
oturur (namaz kılmaz ve oruç tutmaz). (İbn Useymin)
7- Hac sebebiyle geciktirici hap alınır da hacdan sonra uzun
süre kan gelirse?: Böyle uzun müddet kan gelen kadın hayız
değil, istihazelidir. Her ayki mutad hayız günlerinde oturur, sonra
gusledip her namaz vaktinde abdest almak suretiyle namazını
kılar. Gücü nispetinde kanamayı durdurucu ilaç kullanır.
(el-Lecnetud Daime)
8- İstihazeli için üç durum söz konusudur:
a- Onun adet dönemi olur: Adet günleri
geldiği zaman namazı terk eder. Sonra gusledip namazını
kılar. Aylık süresi çok olsun, az olsun fark etmez. Bazı
kadınların aylık süresi yirmi gün olup bunun beş günü
hayız, on beş günü temizlik olarak geçer. Sonra aynı
şekilde beş gün hayız olur ve on beş gün temizlik sürer. Kimisinin
aylık süresi otuz beş gündür. Yedi gün hayız görür, yirmi
sekiz gün temizlik görür. Hayzı ve temizliği tam birer ay süren
de vardır.
b- Adet dönemini unutursa: Veya adet dönemi
düzenli değilse, bazen dört, bazen altı gün sürüyorsa, bundan
sonra da iş kendisine karışık geliyorsa onun kanı iyi
ayırt etmesi gerekir: hayız kanı siyah ve yoğundur.
İstihaze (özür) kanı ise kırmızı ve incedir. Buna
“mümeyyize” denir ve kanın yoğun olduğu günlerde oturur, ince
olduğu günlerde namaz kılar.
c- Bütün kanlar kendisine karışık gelip birini
diğerinden ayıramazsa buna “mütehayyire”
denir ve onun için adet günü yoktur. Bu, etrafındaki diğer
kadınların: annesinin, ninesinin, kız kardeşinin v.b. adet
günlerine göre hareket eder. Eğer onların âdeti yedi gün ise,
yedi gün oturur. (İbn Cibrin)
Bu bölümde 34 cevap vardır.
1- Sufre: Kadından çıkan sarı renkteki
akıntıdır.
2- Bulanık akıntı: Kadından çıkan
bulanık akıntıdır. Rengi kırmızıdır
fakat net kırmızı değildir. (İbn Useymin)
3- Beyaz akıntı: Hayız bittiği zaman rahimden
atılan beyaz sıvıdır. (İbn Useymin)
4- Beyaz akıntı görmeyen, fakat bir hayız
döneminden diğerine bulanık akıntısı devam eden
kadının temizlik alameti kanın durmasını beklemektir.
Sarı akıntı olsa bile. (İbn Useymin)
5- Hayızdan önce bulanık ve sarı akıntı
gelmesi: Eğer hayzın önünde gelirse bu hayızdır.
Bu, hayız âdetinin gelmesi esnasındaki sancı ile bilinir.
Eğer bu alametler ortaya çıkmazsa bu temizliktir. (İbn Useymin)
6- Hayızdan sonra bulanıklık ve sarı akıntı
gelirse, bunun bitmesi beklenir. Zira hayız ile bitişik olan
böyle akıntılar hayza dâhildir. (İbn Useymin)
7- Hayız dönemi dışında gelen ifrazat hayız
hükmünde değildir. (İbn Useymin)
8- Kadının fercinden şehvetsiz olarak çıkan şey
guslü gerektirmez. (İbn Useymin)
— Kadının iki yolundan gelen ifrazatların tamamı
abdesti bozar:
9- İdrar yolundan çıkan ifrazatlar necistir, abdesti bozar.
Genelde bunlar mesane (idrar kesesin)den gelir. (İbn Useymin)
10- Çocuğun geldiği yoldan gelen ifrazat ve rutubetler
temizdir, bunlarla elbise veya beden necis olmaz. Lakin abdesti bozar.
(İbn Useymin)
11- Abdesti bozan her şeyin necis olduğunu söyleyemeyiz.
İnsandan çıkan yel temizdir. Zira bundan dolayı Şarî
istincayı vacip kılmamıştır. Bununla beraber abdesti
bozar. (İbn Useymin)
12- Kadının rahminden gelip, devam eden akıntı:
temizdir. Sadece namaz vaktinin girmesinden sonra abdest alır, bu vaktin
namazını kılar, vakit çıkana kadar dilediği gibi
nafile kılar, Kur’ân okur. Akıntının az olması ile çok
olması arasında fark yoktur. Diğer vakit girene kadar abdestli
sayılır. (İbn Useymin)
13- Kesintili akıntı: Vaktin girmesini bekler, abdest
alır ve namaz kılar. Eğer bunun durumu açık değilse,
bazen geliyor bazen gelmiyorsa, namaz esnasında akıntı
çıksa bile bir şey gerekmez, sakınca yoktur. (İbn Useymin)
14- Ama bu akıntının kesildiği vakti belli ise,
kesilmesini bekler.
15- Vaktin çıkmasından korkarsa, abdest alıp
namazını kılar. Az olması ile çok olması arasında
fark yoktur. (İbn Useymin)
16- Rahimden çıkan akıntılar: Gusletmeksizin sadece
abdest azalarını yıkaması yeterlidir. Zira o temizdir.
(İbn Useymin)
17- Bilmediği için bu akıntıdan dolayı abdest almayan
kadın Allah Azze ve Celle’ye tevbe etmelidir. Namazı kaza etmez lakin
çok nafile namaz kılar.
18- Kadın, çölde yaşayan bir kadın gibi soracak kimsesi
olmayan bir yerde bulunuyorsa bu abdest bozan şeyden ötürü ona bir
şey gerekmez.
19- Eğer âlimlerin bulunduğu bir yerde ise ve onlara
sormamışsa terk ettiği namazları kaza etmesi gerekir.
(İbn Useymin)
20- Cimadan dolayı guslettikten sonra gelen akıntı: Şehvetsiz
olarak çıkmışsa gusül gerekmez ama abdest almalıdır.
(İbn Useymin)
21- Kadından idrarla birlikte
şehvetsiz olarak “vedî” çıkarsa, bu idrar gibi necistir. Bunun
bulunduğu yeri yıkamak yeterlidir. (el-Lecnetud Daime)
22- Vedi: Genellikle idrardan
sonra çıkan beyaz, yoğun, kokusuz sıvıdır.
23- Mezi: İnce, beyaz, yapışkan
sıvıdır. Oynaşma esnasında, cimayı
düşünmekten veya başka sebepten çıkar. Kişi bunun
çıktığını bazen hissetmez. Şehvet
başlangıcı esnasında çıkar. Vedi ve mezi her ikisi de
necis olup abdesti bozar. Bunun değdiği yerlere su serpmek ve abdest
almak gerekir.
24- Meni: Erkekte yoğun, beyaz sıvıdır.
Kadında ise ince ve sarı olur. Bu sıvı temiz olup bundan
dolayı gusül gerekir.
25- Kadının hayızdan temizlendiği dönemde beyaz
akıntı gelirse bu abdesti bozar mı?: İki yoldan gelen
her akıntı abdesti bozar. Abdestten önce istinca edilmesi
gerekir. (İbn Baz)
26- Rahimde rutubet bulan kadının her namaz için abdest
alması mı gerekir?: bahsedilen bu rutubet vaktinin çoğunu
kaplayacak şekilde devam ederse istihazeli veya idrar
akıntısı olan kimse gibi her namaz için vakit girdikçe abdest
alması gerekir. Ama bu rutubet bazen oluyorsa onun hükmü idrar gibidir. Ne
zaman görürse namazda bile olsa tahareti bozulur. (İbn Baz)
27- Bazen sarıya çalan açık renklerde ifrazat geliyor,
namazı terk edip sonra kılıyorum. Hüküm nedir?: Kadın,
hayızdan temizlik gördükten sonra sarı veya bulanık
akıntı görürse bu hayızdan sayılmaz. Onun namazı
kılıp orucu tutması gerekir ve kocasına helaldir.
(el-Lecnetud Daime)
28- Vajinadan gelen ifrazatın hükmü nedir?: Abdesti bozar ve
bedenden veya elbiseden değdiği yeri necis yapar. Kadının
bundan istinca etmesi ve namaz kılmak istediği zaman abdest
alması, bunun isabet ettiği yerleri yıkaması gerekir.
(İbn Fevzan)
29- İfrazat akıntısı devam eden kadın, İstinca
eder, fercini temizler ve ifrazatın gelmesine engel olmak için bir
şey koyar, her namaz için abdest alır. (İbn Fevzan)
30- İfrazat, eşinin öpmesi veya oynaşma sebebiyle
çıkmışsa gusül gerekmez. Ancak tazyik ve lezzet ile meni
çıkmışsa o zaman gusül gerekir. (İbn Fevzan)
31- Uyarı: Az da olsa
oruçlu iken kadından adet yolundan kan gelir ve kesilirse bu orucu bozar.
Bundan dolayı gusletmeli ve daha sonra bu orucu kaza etmelidir.
(el-Lecnetud Daime)
32- Bekâr veya dul kadından ihtilam olmaksızın sarı
akıntı gelirse:
— Eğer bu akıntı mezi ise gusül gerekmez.
— Eğer meni ise ve bu şehvetle veya ihtilam ile
çıkmışsa gusül gerekir. (el-Lecnetud Daime)
33- Hayızdan bir veya birkaç gün önce sarı
akıntı gelirse: Hayzın başlangıcında olursa
bu hayızdır. Bu, hayız âdetinin
gelmesi esnasındaki sancı ile bilinir. Eğer bu sarı
akıntı hayızdan önce ise ve hayız alameti yoksa bir
şey değildir. Hayızdan sonra bulanık akıntıya
gelince, bu bitene kadar beklenir. Hayız dönemine bitişik olarak
gelen bu akıntı hayza dâhildir. (İbn Useymin)
34- Temizlikten sonra devam eden sarı akıntı:
— Eğer kadın, temizlik alameti olan beyaz akıntıyı
görmezse, sarı akıntı onun yerine geçer.
— Kadında ne sarı ne de beyaz akıntı olmazsa, onun
hükmü diğer hayız dönemi gelinceye kadar kuruluktur. Diğer
kadınlarla aynı hükümdedir. (İbn Useymin)
Bu bölümde 38 cevap vardır.
1- Hamile kadından bir olay veya ağır bir şey kaldırmak
gibi bir sebepten kan gelirse bu hayız değildir. Bu sadece damardan
gelen bir kandır. O temiz hükmünde olup namazını kılar ve
orucunu tutar. (el-Lecnetud Daime)
2- Hayızın hikmeti: Allah Teala bunu, ana karnındaki
cenine gıda olması için yaratmıştır. Hamilelik
gelişince genellikle hayız kesilir. (İbn Useymin)
3- Hamile hayız olmaz (İbn Baz)
4- Kanaması olan nasıl namaz kılar?: Onun hükmü bu
hadiseden önceki adet dönemine göre namaz kılmadan ve oruç
tutmadan oturmasıdır. Bu sona erince gusleder, namazını
kılar ve orucunu tutar. (İbn Useymin)
5- Namazın şekli: Fercini tam bir şekilde yıkar
ve sargı koyar. Farz namaz vakti girdiği zaman abdest alır.
(İbn Useymin)
6- Kanaması olan kadının öğle ile ikindi
namazını, akşam ile de yatsı namazını cem etmesi
caizdir. Cem-i takdim ve cem-i te’hir yapabilir. (İbn Useymin)
7- Doğuma engel olmak için rahim aldırmak: Eğer buna
mecbur kalınırsa sakınca yoktur. Aksi halde
yapılmaması gerekir. (İbn Baz)
8- Rahimi bağlatmak: Zaruret halinde caizdir. Kordon
bağlatılırsa tabii yoldan çocuk olmaz. (İbn Baz)
9- Hamileliği önleyici hap kullanmak: Zaruret halinde
geçici olarak kullanılmasında sakınca yoktur. (İbn Baz)
10- Hamileliği düzenleyici vasıtalar kullanmakta sakınca
yoktur. Lakin diğer hamileliğe zarar vermemesi için, ilk iki sene
emzirme döneminde olmalıdır. (İbn Baz)
11- Sunî hamilelik: Bazı muasır âlimler bazı
önemli şartlarla ve Allah’ın haram kıldıklarına
düşülmemesi için önlemlerle bunu caiz gördüler. Lakin ben bu
konuda tevakkuf edenlerdenim. Zira bundan sonu gelmez kötülük
kapısı açılır. (İbn Baz)
12- Kürtaj: Zinadan olsa bile kadının cenini aldırması
caiz değildir. Bundan dolayı bu işi ifşa etmeden Allah’a
tevbe etmesi gerekir. Çocuk kocanın mesuliyetine girer. (İbn
Baz)
13- Özürlü ceninin aldırılması caiz midir?: Doktor uygun görse ve: “kısa zaman
sonra ölür” veya “Doğumdan sonra sakat kalır” dese bile ceninin
aldırılmaması gerekir, caiz değildir. Haram
olmasının sebebi masum bir cana haksız olarak
kıymaktır.
14- Fetva Komisyonunun tavsiyesi: Kadın ve erkek Allah Azze ve
Celle’ye hüsnü zan etmeli kadın ve bebeği için her kötülükten
afiyet istemelidir. (el-Lecnetud Daime)
15- Doğum kontrolü: Kadının hamileliğine zarar
verecek hastalık olmadıkça bu caiz değildir.
Çocukları çok olup hamilelik kendisine meşakkatli gelirse, bu
iş kendisine kolaylaşana kadar ve yetiştirme gücü olana kadar
belirli süre için hap kullanmasına bir engel yoktur. (İbn Baz)
16- Tüp bebek: Âlimler, kadının kocası olan
erkeğin menisi ile olsa bile, avretin açılması ve ferce
dokunulması gibi sebeplerden ötürü bunun caiz
olmadığına fetva verdiler. İnsanın Allah
Teala’nın hükmüne razı olması gerekir. Allah Azze ve Celle
buyurur ki: “Dilediğini de kısır kılar.”(Şura
50) (İbn Cibrin)
Hamileliği Önleyici Şeyler Kullanmak
İki Çeşittir:
17- Sürekli önlemek caiz değildir. Bununla hamilelik ve nesil
kesilir. Bu ise İslam ümmetinin çoğalması yönündeki
Şarî’nin maksadına zıttır. (İbn Useymin)
18- Çok ve peş peşe hamilelik gibi sebeplerden
ötürü geçici süre için önlemek veya iki senede bir hamile kalmak
üzere düzenlemek: Eğer bunda zarar yoksa kocasının izniyle
caizdir. (İbn Useymin)
19- Düşürmekle onun telefi amaçlanır: Bu eğer ruh
üflendikten sonra olursa şüphesiz haramdır. Zira bu haram bir cana
haksız yere kıymaktır.
20- Ruh üflenmesinden önce olursa bunun cevazında âlimler ihtilaf
ettiler:
a- Kimi buna karşı çıktı
b- Kimi buna cevaz verdi.
c- Kimisi, alaka haline gelmemişse yani kırk günlük
olmamışsa bunun caiz olduğunu söyledi.
d- Kimisi de açıkça yaratılış
gerçekleşmemişse caiz dedi.
— İhtiyatlı olanı: annenin hasta olup hamileliği
kaldıramaması gibi bir zaruret olmadıkça buna engel
olunmasıdır. Eğer böyle bir durum varsa caizdir. Ancak
açıkça insanın yaratılışının
gerçekleştiği zaman geçmişse caiz değildir. Vallahu a’lem.
(İbn Useymin)
21- Düşürmekle telef edilmesi kastedilmezse: hamilelik süresinin
sonunda, anneye ve çocuğa zarar vermemek şartıyla caizdir.
(İbn Useymin)
22- Uyarı: Yukarıda geçen, çocuğun alınması
caiz olan durumlarda kocanın izni şarttır. (İbn Useymin)
23- Zinadan hamile kalmış bir kadınla evlenmenin hükmü
nedir?
“Hamile, doğuruncaya kadar evlenemez” Hadisinin kapsamında
olmasından dolayı nikâh batıldır. Onunla ilişki
haramdır. (el-Lecnetud Daime)
24- Hamile ile cima: Çocuğa bir zarar vermediği
müddetçe bunda bir sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
25- Hamile için talak vaki olur mu? (boşanma geçerli midir): Evet
bu talak sahihtir. Hamilelik süresinde nafaka kocaya aittir. (İbn Cibrin)
26- Hamileliğin en az süresi altı aydır. (el-Lecnetud Daime)
27- Geçim sıkıntısından dolayı hamileliğe
engel olmak: Caiz değildir. Zira rızık Allah’a aittir. (el-Lecnetud
Daime)
28- Hamileliğe engel olmak ve doğum kontrolünde aslolan caiz
olmamasıdır. Ancak eğer hamilelikten dolayı kadına
bir zarar gelecekse veya mevcut çocuğun emzirilmesi gibi durumlarda
caizdir. (el-Lecnetud Daime)
29- Hamile kadının boşanma karşılığı
nafaka alması sahih midir?: Bu sahihtir. Bu Hanbelî mezhebinde
meşhur görüştür. (Şeyh es-Sa’dî)
30- Kişi, eşini bir talakla boşadıktan sonra onun
hamile olduğunu öğrenirse dönebilir mi?: Evet
doğurmadan önce ona razı olsa da, istemese de dönebilir. Ama
doğurduktan sonra ona dönemez. Fakat mehir, veli izni ve
şahitlerle yeni bir evlilik yaparlar. (Şeyh es-Sa’dî)
31- Eğer hamile düşük yaparsa: Yaratılışın
başlangıcında düşük yapmışsa o nifas hükümlerine
tabi olup oruç tutmaz. Böyle değilse istihazeli (özürlü)
hükmünde olup gücü yettiğince orucunu tutar.
32- Doğum sebebiyle ölen kadının sevabı:
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “…ve doğum sebebiyle ölen
kadın şehittir.” Buyurmuştur. (Ebu Davud) (el-Lecnetud
Daime)
33- Hamileden gelen kan: hayız değil hastalık
kanıdır. Her namaz vakti girdiğinde abdest alıp namaz
kılması gerekir ve kocasına helaldir. (el-Lecnetud Daime)
34- Hamile doğurur ve ondan kan gelmezse kocası ile cima
etmesi caiz midir ve namaz kılabilir mi?: Eğer kadın
doğum yaptığında kan gelmezse, gusletmesi gerekir,
namazı kılar, orucu tutar ve gusülden sonra eşiyle cima
edebilir. Genellikle doğumda çocukla beraber veya akabinde az da olsa kan
gelir. (el-Lecnetud Daime)
35- Mecbur kalan kadının kürtaj yaptırması caiz
midir?: Kırk günü tamamlamamış nutfenin mübah olan ilaçlarla
düşürülmesi caizdir. Bu süreden sonra ise cana ciddi bir risk söz
konusu olursa veya muteber doktorların kararı zarar geleceği
yönünde olursa caizdir. (İbn Cibrin)
36- Üzerinden dört ay geçip ruh üflendikten sonra çocuğu
öldürmenin kefareti nedir?: Bir köle azat etmektir. Buna imkân
bulamazsa Allah’a tevbe olarak peş peşe iki ay oruç tutar. (İbn
Fevzan)
37- Hamile olup kendisinden iki aydan beri kan gelen kadın: Bu
gelen abdesti bozar ancak temizdir, değdiği elbiseyi veya bedeni
necis yapmaz. (İbn Useymin)
38- Eğer kadın, ceninin
ömrü yarım veya bir aylık iken düşük yapmış,
bunun üzerine ameliyat olmuş, ameliyattan on bir gün sonra sürekli kan
gelmeye başlamışsa ve bu sürede namazı terk etmişse:
Terk ettiği bütün namazları kaza etmesi gerekir. Zira bu kan,
geçirdiği kanama sebebiyledir. Eğer düşen çocuğun ömrü
81 günden az olursa, bundan sonra gelen kan sebebiyle namazı terk edemez.
Bu bir kanamadır. Ama eğer düşüğün ömrü 81 gün ve daha
fazla olursa düşükten sonra gelen kan nifas kanı sayılır.
Bu kesilinceye kadar veya kırk gün doluncaya kadar namazı
bırakır. Bundan sonra gusleder ve namazı kılar. (İbn
Fevzan)
Bu bölümde 24 cevap
vardır:
1- Nifasın tarifi: Doğum sebebiyle, doğumla beraber,
birkaç gün sonra ya da birkaç gün önce rahimden atılan kandır.
(İbn Useymin)
Nifaslı (lohusa) için bazı durumlar söz konusudur:
2- Kırk günün tamamlanmasından önce kan kesilir ve bir
daha gelmezse: Kan kesildiği zaman gusleder, orucunu tutar ve
namazını kılar. (el-Lecnetud Daime)
3- Kırk günün tamamlanmasından önce kan kesilir ve
kırk gün dolmadan önce tekrar gelirse: Eğer kan kesilirse
gusleder, orucunu tutar ve namazını kılar. Şayet tekrar kan
gelmeye başlarsa o nifastır. Oruç tutmadan ve namaz kılmadan
oturur. (el-Lecnetud Daime)
4- Kırk günün tamamlanmasına kadar sürekli kan gelirse: Bütün
bu süre boyunca oruç tutmaz ve namaz kılmaz. Kesildiği zaman
temizlenir, orucunu tutar ve namazını kılar. (el-Lecnetud Daime)
5- Kırk günü geçerse: Bu iki şekilde olur:
Birincisi: Hayız döneminde tesadüf etmiştir.
Hayız süresi boyunca oturur. (el-Lecnetud Daime)
İkincisi: Hayız dönemine tesadüf etmemişse
kırk günden sonra gusleder, orucunu tutar ve namazını
kılar. (el-Lecnetud Daime)
6- Doğumdan bir veya iki gün önce kan gelirse: Eğer
bu eş boşalması ile beraber olmuşsa bu nifastır.
Namazı ve orucu terk eder. (el-Lecnetud Daime)
7- Eğer eş boşalması beraberinde gelmemişse bu
hastalık kanıdır. Namaza ve oruca engel değildir.
(el-Lecnetud Daime)
8- Nifasın sona ermesi ile loğusanın gusletmesi gerekir.
(İbn Fevzan)
9- Nifas kanının değişmesi: Akıntı
devam edip açıkça temizlik görülmedikçe bu kan hükmüne tabidir.
Açıkça görünceye kadar temizlik olmaz. (el-Lecnetud Daime)
10- Cerrahi ameliyat ile doğum yapan kadından gelen kan, nifas
hükmündedir. Eğer kan görmezse orucu tutar ve namazı kılar.
(el-Lecnetud Daime)
11- Loğusanın bedeni necis değildir, onun
artığı haram olmaz. Ferc haricinde mübaşeret de haram
değildir. (el-Lecnetud Daime)
Ceninin Düşmesinden Sonra Çıkan Kan:
12- Eğer bu ceninde elleri,
ayakları ve diğer azaları belirip, insan
yaratılışı ortaya çıkmışsa kan nifas
kanıdır. Namaz kılmaz ve oruç tutmaz. (İbn Useymin)
13- Eğer ceninde insan yaratılışı ortaya
çıkmamışsa nifas kanı değildir. Normal adet günleri
haricinde her namaz için abdest alır, orucunu tutar. (İbn Useymin)
14- Ceninin yaratılışı ne zaman tamam olur?:
genellikle doksan günde tamamlanır. (İbn Useymin)
15- Eğer kadın alaka (pıhtı) veya mudga (bir
çiğnem et) halinde iken düşük yaparsa, insan
yaratılışı ortaya çıkmamıştır, bu nifas
değildir. Bu hastalık kanı sayılır. Kanama olsa da
namazı kılar ve orucu tutar. Her namaz için abdest alır, pamuk
gibi bir şey koyar. (el-Lecnetud Daime)
16- Loğusanın diğer kadınlar gibi zaruri bir ihtiyaç
için evden çıkmasında bir sakınca yoktur. Eğer ihtiyaç
yoksa bütün kadınlar için faziletli olanı evde durmaktır: Allah
Teala buyurur ki: “Sükûnetle evlerinde otursunlar, ilk cahiliye
açılıp saçılması gibi açılıp
saçılmasınlar.” (Ahzab 33) (İbn Baz)
17- Lohusayı boşamak caiz midir?: Caiz değildir.
Hayızlı olanı boşamak gibi bidat talak olur. (İbn
Useymin)
18- Nifasın en az sınırı yoktur. Doğumdan on gün
sonra temizlik görülürse, gusül gerekir ve onun için temiz hükümleri
geçerli olur. (İbn Baz)
19- Vaktin girmesinden sonra doğumu gelen kadın, nifastan
sonra bu namazı kaza eder mi?: Eğer bu namazı
kaçırmışsa kaza etmesi gerekmez. Fakat vakit daralana kadar
ertelemiş, doğum bundan sonra olmuşsa, nifastan temizlendikten
sonra bunu kaza eder. (İbn Baz)
20- Loğusa kırk günden önce nifastan temizlenmişse
ve sonra oruçlu iken tekrar kan gelmişse?: Kan geldiği günde
temizlik görünceye veya kırk gün doluncaya kadar namazı ve orucu
bırakır. Zira o nifastır. (İbn Baz)
21- Nifaslının Kur’ân okuması caiz midir? Âlimlerin
sözlerinden sahih olanına göre onun Kur’ân okuması,
kıraat ve dua sevabından, dini hükümleri öğrenmekten geri
kalmaması için caizdir. (İbn Baz)
22- Lohusanın kırk gün boyunca gördüğü sarı
akıntının hükmü nedir?: Kadının doğumdan
sonra gördüğü gördüğü akıntı nifas kanı
gibidir. Sıradan bir kan olması ile sarı veya bulanık
akıntı olması arasında fark yoktur. Zira bu kırk gün
tamamlanıncaya kadar normal adet vaktinde olmuştur. Bundan sonra ise
sıradan kan kesilmezse bu nifas kanıdır. Aksi halde özür
kanıdır. (İbn Cibrin)
23- Nifastan temizlendikten on gün sonra nokta şeklinde kan
gören kadın, adet vaktinde değilse: Eğer hayız
döneminde değilse namazı ve orucu bırakmaz. Zira bu
hastalık kanıdır. Nokta şeklinde kan geldiği günlerde
namaz kılmamışsa bunları kaza etmesi gerekir. (el-Lecnetud
Daime)
24- Doğumdan kırk gün sonra kan değişmişse
kadın namazı kılıp orucu tutabilir mi?: Loğusa
kadında kırk günden fazla kanama devam ederse bu kan
değişmesi değil, bu zamana rastlayan hayız dönemidir.
Namazı ve orucu bırakır. Eğer hayız dönemi
değilse gusledip namazı kılar ve orucu tutar. (el-Lecnetud
Daime)
Bu bölümde 61 cevap
vardır.
1- Hicap (örtünmenin) tarifi: Kadının yüzü ve elleri
de dâhil olmak üzere yabancıların, kendisinin vücudundan ve
ziynetinden bir şey görmesine engel olacak şekilde bütün
vücudunu örtmesidir. Bu tesettürü sağlayan giysi ile veya evde durmak
ile olur. (Şeyh Bekir Ebu Zeyd)
2- Teberrüc (açılmanın) tarifi: Kadının
ziynetini ve güzelliklerini yabancı erkeklere göstermesidir. Teberrüc
şu şekillerde olur:
3- Kadının yabancı erkekler önünde vücudundan bir
şey göstermesi, tesettürü çıkarması:
4- Kadının dış elbise altında kalan (ev içinde
giydiği) elbise gibi ziynetlerinden bir şey göstermesi.
5- Ayaklarındaki ziynet bilinsin diye yürürken ayaklarını
vurması
6- Yumuşak ve kibar konuşması
7- Erkeklerle kadınların bir yerde beraber bulunmaları,
musafaha etmeleri (Bekr Ebu Zeyd)
8- “Kadın buluğ çağına gelince şundan ve
şundan başkasının görünmesi uygun olmaz. Böyle
derken ellerine ve yüzüne işaret etti” şeklindeki hadis
zayıftır. (el-Lecnetud Daime)
9- Kadının mahrem akrabalarına yüzünü, ellerini, ayak
takılarını, küpelerini, bileziklerini,
gerdanlığını, başını ve ayaklarını
gösterebilir. (el-Lecnetud Daime)
10- Kadının dışarıda ellerini ve bileklerini
göstermesi fitne sebebiyle caiz değildir. Özellikle
kadının parmağında yüzük ve kolunda bilezik varsa.
(İbn Useymin)
11- Kadının hizmetçiler önünde durumu, diğer
yabancı erkeklerle aynı hükümdedir, örtünmesi gerekir. Onlardan
biri ile yalnız kalması caiz değildir. (İbn Baz)
12- Kadının gözleri görmeyen yanında yüzünü
açması: “İddetini İbn Ümmi Mektum yanında geçir
zira o a’mâdır” hadisinden dolayı bunda sakınca yoktur. Ama
“Siz de mi körsünüz, onu görmüyor musunuz?” hadisi
zayıftır.[4] (İbn Baz)
13- Yüz güzelliğini, sürmeyi yabancı erkeklere göstermek
teberrüce (açılıp saçılmaya) dâhildir.
14- Yaşının ilerlemesinden ötürü hayızdan ve
doğurmaktan kesilen kadınların mahremi olmayanlar yanında
yüzlerini açmalarında sakınca yoktur. Lakin örtmeleri daha
faziletli ve daha ihtiyatlıdır. Allah Azze ve Celle buyurur ki: “…lakin
iffetli olmaları kendileri için daha hayırlıdır.”(Nur
60) (İbn Baz)
15- Kafir kadın önünde müslüman kadının hicabı:
Bir kadın, diğer bir kadına müslüman olsun kafir olsun fark
etmeksizin, göbekten yukarısı ile dizden aşağısını
gösterebilir. Göbek ile diz arası, kadının bütün
kadınlara karşı avretidir. Müslüman olsun, kâfir olsun, uzak
olsun, yakın olsun bu avretini hiçbir kadına gösteremez.
(el-Lecnetud Daime)
16- Hizmetçi kadının hicabı: Kendisine hizmet
ettiği kimseden örtünmesi, onun yanında zinetini açarak teberrüc
yapmaması gerekir. Delillerin umumiyetinden, onunla yalnız
kalması haramdır.
17- Dar elbise giymek kadın vücudunda şu etkilere yol açar:
— Ciltte alerji yapar
— İç organlara basınç yapar
— Kısırlığa sebep olur.
— Kan basıncının yükselmesine ve damar tıkanık-lığına
neden olur.
18- Beyaz elbise giymekte iki şartla sakınca yoktur:
— Dikiş ve model olarak erkek elbisesine benzememesi
— Bununla dışarı çıkmamak. Aksi halde bu teberrüç
(açılıp saçılma) olur. (İbn Useymin)
19- Şer’î örtünmenin şartları:
— Altını göstermeyecek kalınlıkta olmalı,
bedene yapışmamalıdır
— Bütün bedeni örtecek genişlikte olmalıdır
— Yalnızca ön tarafından açılmalı, elbise yenleri
dar olmalıdır.
— Elbise üzerinde dikkat çekici zinet, resim, süsleme, yazı veya
alamet olmamalıdır.
— Kâfirlerin veya erkeklerin elbisesine benzememelidir. (el-Lecnetud Daime)
Mübah olan elbiseler:
20- Gözler veya tek göz
açık kalmak üzere yüzü örten peçe kullanmakta sakınca yoktur.
Böylece kadın açılmamış ve ziynetini
göstermemiş olur. Her kavmin âdetine göre kadının
yüzünü örtmesi gerekir. Hacda peçe kullanamaz ama yüzünü yine
örtmelidir. (İbn Baz)
21- Geniş yüz örtüsünden kesinlikle
sakınılmalıdır. Kadının, yanaklarını,
göz kapaklarını ve kaşlarını gösteren yüz
örtüsü kullanması caiz değildir. Bu konuda Rabbinden
sakınmalıdır. Yüzünden bir şey göstermek fitneye sebep
olur. (İbn Useymin, İbn Fevzan)
Şeyh İbn Cibrin dedi ki: “Yüzün burun, yanaklar ve kaşlar
gibi kısımlarını göstermek bakanlar için fitne
olmaktadır.” Peçe üzerine hafif bir başörtüsü örtülerek yüzün
açık kalan kısımları örtülmelidir.
22- Kadının tesettür şartlarına uygun renkte elbise
giymesi caizdir. (el-Lecnetud Daime)
23- Kadınların durumlarından haberdar olacak yaşta
gençlerin, dış örtüsü bulunmayan kadının yanına
girmesi engellenir. (el-Lecnetud Daime)
24- "Herhangi bir kadın, dış elbisesini
(çarşafını) kocasının evinin dışında
bir yerde çıkarırsa kendisiyle Allah Azze ve Celle arasındaki
perdeyi yırtmış olur." (Ahmed Bin Hanbel rivayet
etmiştir) Hadisinin açıklaması:
— Hadis, kadının kocasının evi dışında,
dış elbisesini çıkarıp avretini açması hususunda
gevşeklik gösterilmesinden yasaklamaktadır.
25- Ailesinin veya mahrem akrabalarının evi gibi güvenilir mekânlarda,
kıyafet değiştirmek veya nefes almak gibi fitneden uzak mubah
sebeplerle dış elbisesini çıkarmasında sakınca yoktur.
(el-Lecnetud Daime)
26- Kadının ayağına şeffaf çorap giymesi caiz
değildir. (İbn Fevzan)
27- Kadının başı ve yüzü örtmeyen ince
başörtüsü kullanması caiz değildir.
28- Pantolon giymek kadınlara caiz değildir. Bunda
erkeklere benzemek söz konusudur. Zira pantolon erkeklerin giydiği
bir elbisedir.[5] Nitekim Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem erkeklere benzemeye
çalışan kadınlara lanet etmiştir. (el-Lecnetud Daime)
29- Üzerinde insan veya hayvan resmi bulunan elbise giymek caiz
değildir. (İbn Useymin)
30- Kadının avreti gösteren kısa elbise giymesi caiz
değildir. (el-Lecnetud Daime)
31- Kadının kâfirlere has elbise giymesi caiz değildir.
(el-Lecnetud Daime)
32- Kadının yabancı erkeklerin bulunduğu yerde
elbisesinin alt tarafını açıp baldırının
görünmesi caiz değildir. Zira kadın tamamen avrettir.
(el-Lecnetud Daime)
33- Kadının dışarı çıkarken elbisesini omzuna
atması caiz değildir. Zira bunda erkeklere benzeme vardır.
(el-Lecnetud Daime)
34- Öğrenci kızların fitnelere yol açan dar ve
kısa don giymeleri caiz değildir. Zira bu orada bulunanları
şehvete sürükler, fitneleri ve kötülükleri davet eder. (el-Lecnetud
Daime)
35- Dikkat çekici veya bakanı güldüren şöhret elbisesi caiz
değildir. (el-Lecnetud Daime)
36- Kadının yabancılara özenerek başını
mendil gibi bir şeyle kapatarak saçlarının bir
kısmının görünmesi caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
37- Kadının mahremi olmayan birisine ellerini göstermesi
caiz değildir. Çünkü kadın tamamen avrettir. (el-Lecnetud
Daime)
38- Kadının yabancı erkekler yanında yüzünü
açması caiz midir?
Kadının yabancı erkekler önünde yüzünü açması
haramdır. Tesettür ancak yüzün örtülmesi ise tamam olur. Zira yüz,
ziynetin toplandığı yerdir. Allah Teala buyurur ki: “..Başörtülerini
yakaları üzerine salsınlar..”(Nur 31) Bu ayette
başörtüsünün baş üzerinden göğse, yakalara doğru
salınması emredilmektedir. Bu yüzün ve yakaların da
örtülmesi gerektiğini gösterir. (İbn Cibrin)
39- Ayakları örtmeyen kısa elbisenin hükmü nedir?:
Kadının yabancı erkekler yanında bütün vücudunu
örtmesi gerekir. Vücudundan hiçbir şeyi, ne ellerini, ne yüzünü ve ne
de ayaklarını gösteremez. (İbn Cibrin)
40- Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in: “Kadın avrettir.
Dışarı çıktığı zaman şeytan onun
peşine takılır.” hadisinin anlamı: Kadın evinde
kaldığı sürece bu kendisi için daha hayırlı, tesettüre
daha uygun ve fitneden daha uzaktır. Dışarı
çıktığı zaman ise şeytan tamah ederek ona ve Allah’ın
rahmet ettiği kimseler dışındaki insanlara iğva etmeye
başlar. Zira onlar kendisine musallat olması için şeytana
fırsat vermişlerdir. Müslüman kadının evde durmaya devam
etmesi gerekir. İhtiyacı için dışarı
çıktığında ise tüm bedenini örterek çıkar, süslenmeyi
ve koku sürünmeyi terk eder.
41- Kadınlardan ateş ehli bir sınıf:
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki: "İki
sınıf insan vardır ki, onlar cehennem ehlidirler: … Diğeri:
giyindiği halde çıplak olan, bu elbiselerle erkekleri meylettirmek
için kırıtarak yürüyen, saçlarını deve hörgücü gibi
başlarında toplayan kadınlardır ki: bunlar cennete
giremeyecek ve çok uzak mesafelerden bile hissedilen cennetin kokusunu dahi
duyamayacaklardır.”(Müslim rivayet etti.)
42- “Giyinik çıplak” kavlinin manası hakkında denildi
ki:
— Vücutlarının bir kısmının örtülü bir
kısmının açık olması.
— Dışından içindekini gösterecek şekilde ince
elbise giyinmiş olması
— Veya kadının vücut hacmini belli eden dar elbise giymesidir.
43- Uyarı: Bu vasfa üzeri kabartma işlemeli,
nakışlı olup tesettürü sağlamayan elbiseler de dâhildir.
Aynı şekilde tamamen gözlerin etrafını ve
yanakları gösteren peçe de böyledir.
44- Hadisteki “meyleden ve meylettiren kadınlar” sözü ile,
onların azgın kadınlar gibi sağa sola meylederek yürümeleri
veya yüksek topuklu ayakkabı giymeleri kastedilmiştir.
45- “Başlarını deve hörgücü gibi yapan kadınlar..”
ifadesinden kastedilen ise, kadının saçlarını
başında toplayarak deve hörgücüne benzetmesidir. (el-Lecnetud
Daime)
46- Kadının mahremi olmayan
kimseler önünde, zünnara benzemese bile bel kuşağı giyemez.
Namazda veya namaz dışında olması da fark etmez. Zira bel
kuşağı vücudun girintilerini ortaya koyar. (Şeyh Muhammed
Bin İbrahim)
47- Kadının ayağa kalkarken elbisesini toplaması caiz
değildir. Zira bu vücut hatlarını belli eder. (Şeyh
Muhammed Bin İbrahim)
48- Üzerinde İngilizce yazı bulunan elbise giymek, bu
yazının anlamının zararsız olduğunu
öğrenmeden caiz değildir. Zira bu yazı şereften yoksun
olabilir veya kâfirlere saygı ifade eden yazılar içerebilir.
(İbn Useymin)
Deri Mantolar:
49- Temizlenmekle helal olan deve,
inek gibi ölü hayvanların tabaklanmış derisinden mamul
giysilerin kullanılması caizdir.
50- Domuz ve köpek derisi gibi temizlemekle helal olmayan
tabaklanmış derilerin temiz olmasında âlimler ihtilaf ettiler.
İhtiyatlı olanı bunları kullanmayı terk etmektir.
(İbn Baz)
51- Açık elbiseler hakkında tıbbi araştırmalar
neticesinde şu söylenmiştir: Cilt kanserine tutulan
kadınların çoğunluğu, bronzlaşmak için bedenlerini
güneş ışıklarına maruz bırakanlardır.
52- Kadınların kendilerine özel mekânlarda, kendilerine
özel elbiselerle yüzmeleri: Kadının kadınlar
arasında diz ile göbek arasını örtmesi farzdır. Örtü
sık dokunmuş olmalı ve şeffaf olmamalıdır. Dar
değil geniş olmalıdır. Kadınlar arasında olsa
bile avret hacmini belli etmemelidir. (el-Lecnetud Daime)
53- Giyimde başkalarından ayrıcalıklı olma
sevgisi: Bundan maksat büyüklenmek ve kendilerini başkalarından
üstün görmek ise bu haramdır. Ama mübah zinet ile tecemmül ise bunda
sakınca yoktur. (İbn Cibrin)
54- Üzerinde ayet veya kelime-i şehadet bulunan elbise giymekte
sakınca yoktur. Lakin hürmette kusur etmemeli, bu elbise ile
yatmamalı, üzerinde Allah’ın ismi olan şey üzerine
oturmamalı ve bununla hamama girilmemelidir. (el-Lecnetud Daime)
55- Giyinme ve süslenmeye çok para sarf etmek: Övünmek için
olursa israftır ve yasaklanan harcamalara, malı zayi etmeye dâhildir.
Müslüman kadın bu konuda orta yolu tutmalıdır. Kişi
kıyamet gününde bu malı nereden kazanıp nereye
harcadığından sorgulanacaktır. (İbn Fevzan)
56- Kadının eşinin yanında pantolon giymesinde
sakınca yoktur. (İbn Cibrin)
57- “Şerefli kadının örtünmesine gerek yok” diyenin
hükmü nedir?: Bu batıl iddia Kur’âna,
sünnete, akla ve insan tabiatına aykırıdır. Eğer bütün
kadınlar açılırsa, erkekler onlara takılarak iffetli
olanına da eziyet verirler. Bazen şeytan ona iğva verir,
fasıkları ona yönlendirir. Eğer kadın şerefli
ise, şer’i örtünme onun şerefini artırır. (İbn
Useymin)
58- Küfür devletlerinde açılmak: Kâfir beldelerinde yüzü açmak
caiz değildir. Bilakis, müslüman ya da kâfir fark etmeksizin yabancı
erkeklere karşı örtünmelidir. (İbn Baz)
59- Çocukların önünde kısa elbise giymek:
Kadının çocukları ve mahrem akrabaları yanında
kısa elbise giymesi caiz değildir. Kadın mahrem akrabaları
yanında, açması fitne olmayan yerlerini açabilir. Adet olan
dışında bir yerini açamaz. Kısa elbiseyi yalnızca
kocası yanında giyebilir. (İbn Fevzan)
60- Kadınlar yanında dar veya şeffaf elbise giymenin
hükmü: Uyulan bir adet haline gelmiş olsa da bu caiz değildir. (İbn
Cibrin)
Îmân zayıflığı ve Rahman’dan korkmamak: Kadın Allahın, emrine muhalefet edenlere olan
cezalandırmasını unutunca dilediğini yapar. Şeytan,
kötülüğü emreden nefsinin şehvetleriyle beraber kalbinin
arkasından onu kötülüklere sürükler. İnsan ve cinlerden olan
şeytanları ona süsler. Bu yüzdendir ki Rasulullah Sallallahu Aleyhi
ve Sellem: “Cehennem ehlinin çoğunluğunun kadınlar
olduğunu gördüm” buyurmuştur. (Buhari rivayet etmiştir.)
Kötü terbiye: Aileler, fertlerini hayır üzere yetiştirmeyi
ihmal edince sapıklık yolları açıldı. Nesil bu
şekilde yetişti, annesini açık gören de açıldı.
Yayın araçları: Modern yayın
araçlarının yaygınlaşması ile, fazilet
düşmanları hedeflerine ulaştı. Bunun en önemli
sonuçlarından biri, gizli incilerin çıkarılıp rezil
bataklıklara atılmasıdır.
Taklit: Fitnelerin arttığı bu asırda
bazı kadınlar çılgınlık derecesinde, ahlak ve
faziletten yoksun olup bütün düşünceleri vücutlarını sergilemek
olan batı kadınlarının huylarını taklit ettiler.
Böylece müslüman kadın, batılı kadınların
açık saçıklığını ve düşük ahlakını
taklit eder oldu.
Kötü arkadaş: Nitekim “Arkadaş
sürükleyicidir” denilmiştir. (“et-Teberruc vel İhtisab Aleyh”
adlı kitaptan)
Bu bölümde 94 cevap vardır.
1- Erkeğin Namazı İle Kadının Namazı
Arasında Fark Yoktur
Bazı fakihlerin bahsettiği farkların delili yoktur. “Namazı,
benim nasıl kıldığımı görüyorsanız
öyle kılın” hadisi umumidir. Sünnet olan: kadının
namazı, rükûda, secdelerde ve kıraatte erkeklerin
kıldığı gibi kılmasıdır. (İbn Baz)
2- Kadın namaz kılarken, baldır, ayak, baş gibi
avretinden bir şey görünürse namazı sahih olmaz. (İbn Baz)
3- Namazda kadının elleri ve yüzü hariç her yeri avrettir. Lakin eğer
yanında yabancı erkek varsa ellerini ve yüzünü de örter.
(el-Lecnetud Daime)
Kadın, Namazda Sesli Okur mu?
4- Farz veya gece namazı gibi nafilelerde olsun fark etmez, namazlarda
kadının kıraati sesli yapması, eğer yabancı erkek
tarafından sesi işitilip fitneye düşmesi gibi bir endişe
yoksa veya başkasının kıraatini
karıştırmasına sebep olmayacaksa müstehaptır.
(İbn Fevzan)
5- Ama gündüz namazlarında kıraat sessiz olduğu için bu
namazlarda sadece kendi işitebileceği şekilde okur. (İbn
Fevzan)
6- Kadının, üzerinde resim gibi şeyler bulunan elbiseyi
giymesi haram olmakla beraber bu elbise içinde kıldığı
namaz sahihtir.
7- Namazda hapşırırsa sessizce kendi kendine “elhamdulillah”
der. (İbn Fevzan)
8- Namazda işaret etmek namazı bozmaz. Mesela senden birisi bir
şey ister, sen de başınla veya elinle işaret ederek
istediği şeyi gösterirsen bunda sakınca yoktur. (İbn
Baz)
9- Namazda fazla hareket etmek: Namaz kılan, boş
şeyler için fazla hareket ederse, farz namazı iade etmesi ve bundan
tevbe etmesi gerekir. Ama namazı bozan hareketi “üç hareket” ile
sınırlandırmak delili olmayan zayıf bir görüştür.
(İbn Baz)
10- Kadının, bir kadın veya suret önünde namaz
kılması: Kadının namazda kendisini meşgul edecek
her şeyden uzaklaşması gerekir. Kendisinin dikkatini
dağıtacak suret bulunan bir yerde namaz kılmamalıdır.
11- Secde esnasında dirsekleri yere koymak: sünnet olan: farz
veya nafile namazda dirsekleri kaldırmaktır. Secde halinde ellerine
dayanmalıdır. (İbn Baz)
12- Namaz kılanın burnundan kan gelirse: eğer kan az
ise bu affedilmiştir. Bunu mendil gibi bir şeyle giderebilir.
Eğer kan çoksa namazdan çıkar ve bunu temizler. Sonra yeniden namaza
başlar. (İbn Baz)
13- Kadın namaz kılarken kapı çalarsa:
— Eğer nafile namaz kılıyorsa bunda genişlik
vardır. Namazı kesip kapıya bakmasında sakınca yoktur.
— Ama eğer farz namaz kılıyorsa acele etmesine gerek yoktur.
Eğer önemli bir şeyi kaçırma korkusu varsa ellerini
çırparak namazda olduğuna tenbih eder. (İbn Baz)
14- Kendisinden sürekli idrar akıntısı gelen kadın:
Namazı terk etmez. Onun özürlü gibi her namaz vakti için abdest
alması ve pamuk gibi bir şey koyarak akıntıyı
engellemesi gerekir. Böylece her namazı vaktinde
kılmalıdır. (İbn Baz)
15- Ruh taşıyan
canlı resmi bulunan yerde namaz kılmak: Eğer müslüman
namazı şartlarına uygun şekilde kılmışsa
böyle bir yerde kıldığı namaz sahihtir. Lakin resim
bulunmayan bir yer araştırması daha faziletlidir. (İbn Baz)
16- Bilmeden kıble dışında bir yöne doğru
namaz kılmak:
— Eğer çöl gibi bir yerde bulunuyorsa kıbleyi
araştırıp ictihad eder. Bu şekilde
kıldığı namaz sahihtir, kazası gerekmez.
— Ama eğer memleketinde ise, bilmeden yanlış yöne
doğru kıldığı namazı kaza eder. Zira kıbleyi
sorup öğrenme imkânı vardır. (İbn Baz)
17- Eğer meşakkat vermeyecekse kadınların yatsı
namazını geciktirmeleri daha faziletlidir. Lakin gece
yarısından sonraya ertelemek caiz değildir. (İbn Baz)
18- Namazdan çalmak: En büyük hırsızlık suçu,
namazdan çalmaktır. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Hırsızlık
konusunda insanların en kötüsü namazından çalandır”
buyurmuştur. Dediler ki: “Ey Allah’ın Rasulü! Kişi namazından
nasıl çalar?” Buyurdu ki: “Rükûlarını ve secdelerini tam
yapmaz” (Ahmed rivayet etmiştir.) Yani rükû ve secdelerde itminan
miktarı kadar uzun durmaz.
19- Namazda esnemeye engel
olmalıdır. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Sizden birisi
namazda iken gücü yettiği kadar esnemeye engel olsun. Zira şeytan bu
vesileyle girer” buyurmuştur. (Buhari) Bunun için eliyle
ağzını kapamalıdır.
20- Namazda iken kadının önünden bir kadın geçerse
namazı keser mi?: Evet keser. Lakin eğer namazda önüne sütre
koymuş olup, kadın bu sütrenin önünden geçerse veya seccade
üzerinde namaz kılıyorsa ve kadın seccadenin önünden geçerse
veyahut ne sütresi ne de seccadesi yoksa ve kadın secde edeceği yerin
ilerisinden geçerse bu zarar vermez.
Uyarı: Eğer imamın arkasında namaz
kılıyorsa namazı kesilmez. Zira imamın sütresi,
arkasındakilerin de sütresidir. (İbn Useymin)
21- Eğer uçakta ise ve vaktin çıkmasından korkuyorsa,
elbisesi necis olsa da namazı kılar. (el-Lecnetud Daime)
22- Uçakta namaz: Uçak havada iken vakit gelmişse ve
istasyonlardan birine inmeden önce namaz vakti çıkacaksa, rükûsunu ve
secdelerini güç yettiğince yapıp kıbleye yönelerek
namazın eda edilmesi gerekir.
23- Ama eğer vakit çıkmadan önce havaalanına
uçağın ineceğini biliyorsa, isterse kılabildiği
şekilde namazı uçakta kılar, isterse öğleyle ikindiyi,
akşamla yatsıyı cem eder. Âlimlerin çoğunluğu
uçakta namaz kılmanın caiz olduğunu tercih etmişlerdir.
(el-Lecnetud Daime)
24- Kadının namazda çocuğunu taşıması:
Şu şartlarda bunda bir sakınca yoktur:
a- Çocuk temizse
b- Taşımadığı takdirde kendisini namazdan alıkoyması
gibi sebeplerle taşımak zorunda kalmışsa. (İbn
Useymin)
25- Kadının namaz kılmayan kocası ile evli kalmaya
devam etmesi: Kadının namaz kılmayan kocası ile
kalması, ondan çocukları olsa bile caiz değildir.
Kadının nefsini ona teslim etmesi caiz değildir, zira o
kâfirdir. (İbn Useymin)
26- Harem’de namaz kılarken anne, çocuğunu bulmak için
namazı kesebilir mi?: Eğer namazı kesmeden çocuğunu
muhafaza edebilirse bunu yapar. Eğer çocuğu kaybetmekten korkarsa
namazı kesebilir. (el-Lecnetud Daime)
— Eğer kadın namaz kılarken önünden veya sütre ile
kendisi arasından kadın geçerse namazı keser. Ancak Mescidi
Haramda bundan korunmak mümkün olmadığı için namaz kesilmez.
(el-Lecnetud Daime)
27- Kız öğrencinin iki saatlik ders vaktinde namaz vakti
girerse ne yapar?
İki saatte öğle vakti çıkmaz: şüphesiz
öğle namazının vakti güneşin zevalinden ikindi vakti
girinceye kadardır. Bu zaman iki saatten uzundur.
— Eğer ders arasında namazı kılabilirse kılar.
— Eğer ders arası ancak vaktin çıkmasından sonra
veriliyorsa ve dersten çıkmakta sıkıntı olursa
öğle namazı ile ikindi namazını cem etmesi caizdir.
(İbn Useymin)
28- Hasta kadın oturarak namaz kılarken yastık üzerine
secde edebilir mi?: Sünnette yastık veya başka bir şey
üzerine secde etmek yoktur. Aksine bu mekruha daha yakındır. Lakin
başıyla rükuya ima ettiğinden fazlaca ima eder.
29- Kıyam halinde de bağdaş kurarak oturur. (İbn
Useymin)
30- Hastalık sebebiyle namazı ertelemek: Caiz
değildir. Kadın, namazı gücü yettiğince ayakta, oturarak
veya yanı üzere yatarak kılmalıdır. Öğle ile
ikindiyi ve akşam ile yatsıyı cem edebilir. (el-Lecnetud Daime)
31- Namaz esnasında zihnin meşgul olması: Namaz
sahihtir fakat sevabı eksik olur.
— Namazda huşu gerçekleşene kadar kendini gücün yettiğince
düşüncelerden korumalısın.
— Namazda okuduğun surenin anlamını
düşünmelisin.
— İmkân nispetinde Allah’ın azametini düşünüp kendini
kontrol etmelisin.
— Taşlanmış şeytan’dan Allah’a
sığınmayı artırmalısın (el-Lecnetud Daime)
32- Kişi, eğer bir namazı unutmuş ve ondan sonraki
namazları kılmışsa, namazların hepsini iade eder mi?:
Namazların iade edilmesi gerekmez. Unuttuğu namazı
kılması yeterlidir. (el-Lecnetud Daime)
33- Kadın, güneş doğuncaya kadar uyuyakalırsa,
sabahın iki rekat sünnetini de kılar mı?: Uyku galebe
çalıp namaza uyanamayan kimse, önceki gibi sabahın sünnetini
kılar ve sonra da farzını kılar. (el-Lecnetud Daime)
34- Erkek, karısını mescide gitmekten alıkoyabilir
mi?: Kadın tesettürlü olup bedeninden bir şey
açmadığı sürece alıkoyamaz. (el-Lecnetud Daime)
35- Hayızlı kadın mescide girebilir mi?:
Hayızlı kadının mescitte veya mescidin yakınında
kadınların namaz kılması için tahsis edilmiş olup
“mescid” ismi verilen çadırda oturması haramdır. Fakat
uğrayıp geçmesinde sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
36- Namazda huşu sebepleri:
— Bilinmeli ki namaz, Allah ile münacattır. Allah’ın azameti ve
O’ndan korku düşüncesi hazır edilmelidir.
— Namazda itminan üzere olmalı, acele edilmemelidir.
— Namazda okunan ayetlerin ve diğer zikirlerin anlamı
düşünülmelidir.
— Kıraati tertil ile (tane tane okuyarak) yapmalı sesi
güzelleştirmeye çalışmalıdır.
— Namaz esnasında secde yerine bakmalı, başka taraflara
bakmamalıdır.
— Namaz kılanı meşgul edecek şeylerden
uzaklaşmalıdır.
37- Namaz esnasında gözleri yummak: Bu, namazın
mekruhlarındandır. Zira bu, Mecusilerin ateşe ibadetlerinde
gözlerini yummalarına benzemektir. Bunun Yahudilerin namazda
yaptığı şey olduğu da söylendi. İslam geçmiş
dinlerin hükmünü kaldırmıştır.
38- İhtiyaç olmadan sağa sola bakmak: Namazın
mekruhlarındandır. Zira insan namaza durduğu zaman Allah Teala
yüzü tarafında olur. Namazda başka yönlere dönmek kötü
edeptendir ve Allah’tan yüz çevirmek olur. İhtiyaç sebebiyle olursa mekruh
değildir.
39- Namazda şeytanın vesveselerle gelmesi anında üflemek:
Bu üfleme, az tükürük ile karışık üflemedir. Vesveseye
müptela olan Allah’a sığınmalı, kalbiyle de olsa
Şeytandan Allah’a sığınarak sol tarafına üç kere
üflemelidir. (İbn Cibrin)
40- Çocukları olan kadın namaz kılmıyorsa:
Kadının namaz kılmayan kocasından çocukları varsa veya
kendisi namaz kılmayıp, çocukları varsa, nikâhlarında
mevcut olan şüpheye nispet edilirler. (el-Lecnetud Daime)
41- İnsan namazda kendisinden idrar çıktığını
veya namazın bozulduğunu düşünürse: Bu düşünce ile ne
abdest ne de namaz bozulmaz. Zira mücerret vesvese şeytandandır. Ta
ki, kendisinden idrar çıktığından emin oluncaya kadar bu
düşünce bir vesvese olarak kalır. (İbn Baz)
42- Fatiha’yı okuyup okumadığını
hatırlamayan ne yapar:
Eğer bu düşünce galip
gelip tekrar okumak istemezse, sonra da ihtiyat olsun diye okursa sehiv secdesi
gerekmez. Eğer sehiv secdesi yaparsa da sakınca yoktur. (İbn
Cibrin)
43- Doğum belirtileri hissettiğim zaman namaz kılmam caiz
midir?
Kadın, hayız veya nifastan temiz olduğu durumlarda namaz
kılar. Lakin doğum öncesi görülen kan nifas kanına
tabidir. Bu durumda namaz kılmaz. Ama kan görmezse doğum
belirtisi hissetse bile namazı kılar. Tıpkı hasta iken
namaz kılanın sancı hissetmekle, aklı gitmediği sürece
kendisinden namazın düşmemesi gibi.
44- Kadının fercinden çıkan yel namazı bozar
mı?: Ön taraftan çıkan yel abdesti bozmaz. (el-Lecnetud
Daime)
45- Akıntısı olan kadın farz namaz için abdest
almışken, nafile namaz kılıp Kur’ân okuyabilir mi?: Diğer
namaz vakti girinceye kadar dilediği gibi farz veya nafile namaz
kılabilir, Kur’ân okuyabilir. (İbn Useymin)
46- Kadının Harameyn’de kıldığı namaz
mı, yoksa evinde kıldığı namaz mı daha
faziletlidir?
Mekke’ye nispet edilene gelince: Harem dâhilinde olan
her yer buna izafe edilebilir ve kadın Mekke’de evinde
kıldığı namaz ile inşallah bu fazilete
ulaşır.
Medine’ye nispet edilene gelince: Haremlik vasfı
sadece Mescidi Nebevi’dedir. Ama şayet kadın Medine’de, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in
sözüne uymak için evinde kılarsa pek çok hayra kavuşması
ümit edilir. (İbn Fevzan)
47- Kadın namaz kılarken peçe kullanır mı?:
Kadının namaz kılarken peçe kullanması mekruhtur. Zira
namaz kılan kişi alnını ve burnunu yere koyacaktır.
(Kitabul Muğni)
48- Kadın, teravih namazı için mescide
çıktığı takdirde evde yapması gerekenlerden
bazılarını yapamayacaksa çıkmasının hükmü nedir?:
O halde çıkmaz, aksine evdeki işlerini yapması gerekir. Zira ev
işlerini tutması vacip, mescide çıkması ise eğer bir
zarar söz konusu değilse mubahtır. (İbn Fevzan)
49- Namazda elleri ve ayakları örtmenin hükmü nedir?:
Elleri ve ayaklarını, yanında erkekler olmasa bile namazda her durumda örtmesi gerekir. Zira
kadın tamamen avrettir. Ancak
eğer yanında mahremi olmayan erkekler yoksa namazda yüzü avret
değildir. (İbn Fevzan)
50- Kadının namazda saçlarını alnı üzerine
sarkıtması caiz midir?: Bunda bir sakınca yoktur. Lakin bunu
giderip yere öyle secde ederse daha faziletlidir. (İbn Baz)
51- Bazen ben namaz kılarken benden beyaz bir sıvı
geliyor: Bu sıvı idrar hükmünde olup necistir. Bundan dolayı
itsinca edip abdest alman gerekir. Eğer şehvetsiz çıkarsa gusül
gerekmez. Bedenine ve elbisene isabet eden yerleri yıkaman gerekir.
(el-Lecnetud Daime)
52- Fecirden önce temizlik
gören akşam ile yatsıyı kılar mı?:
Hayızlı veya nifaslı olan kadın sabahtan önce temizlik
görürse akşam ve yatsı namazlarını
kılmalıdır. (İbn Baz)
53- Akşamdan önce temizlenen öğle ile ikindiyi
kılar mı?: Hayızlı veya nifaslı olan kadın,
güneş batmadan önce temizlik görürse öğle ile ikindiyi
cem ederek kılması vacip olur. (İbn Baz)
54- Sabah namazını kılmak üzere
kalktığımda güneşin doğmasından sonra kan
görsem namazı iade etmem gerekir mi?: Evet iade etmen gerekir. Zira
zahir olan o ki, aslolan kanın çıkmamış olduğudur.
Aslolan çıkmaması olduğuna göre bunun manası,
hayız olmadan önceki vakte rastlamış olmasıdır.
(İbn Useymin)
55- Kadının doğum sancısı tutar ve iki gün
namaz kılmazsa ve kan da gelmemişse namazları kaza eder mi?:
Evet kaza eder. Zira hastalık sancısı ve benzeri bir sebepten
ötürü kişiden namazın vücubu düşmez. Nifas olması için
de ondan kan gelmemiştir. (Şeyh es-Sa’dî)
56- Mesela kadın öğle vaktinde bir saatte hayız olsa ve
öğle vaktinin girmiş olmasına rağmen o namazı
kılmamışsa, onu kaza etmesi gerekir. Zira temizlendiği
zaman tek namazı kaza etmesinde zorluk yoktur. (İbn Useymin)
57- Geçmiş namazların kazası:
— Bir an evvel namazların kaza edilmesi gerekir. (Ertesi gün aynı
namazın vaktine kadar ertelenmez.)
— Allah’ın farz kıldığı şekilde tertip üzere
kılmalıdır. Yani önce sabah namazını, sonra
öğle namazını kılarak kaza eder. (el-Lecnetud Daime)
58- Sabah namazını
güneş doğduktan sonra kılan kimsenin hükmü nedir?: Eğer
bunu kasten yapmışsa ilim ehlinden bir topluluğa göre bu
küfürdür. Bir müslümanın sabah namazını kılmadan seheri
geçirmesi caiz değildir. (İbn Baz)
59- Kaçırılmış namazların kazası: Kasten
(mazeretsiz olarak) terk edilmiş namazın kazası yoktur.
Geçmişte olandan tevbe etmek ve gelecek için istikamet üzere olmak gerekir.
— Ama unutmak, uyumak gibi sebeplerle terk edilen namazların kaza
edilmesi gerekir. (İbn Baz)
60- Kadın sabah
namazına güneş doğduktan sonra uyanır ve üzerinde kan
görürse: Hayızdan temizlendikten sonra sabah namazını
kaza etmelidir. (İbn Useymin)
61- Hayızlı kadın temizlendiği zaman, namaz vaktinin
başından veya sonundan bir rekâtını kılabilecek kadar
vakte yetişmişse o namazı kılmak üzerine vacip olur.
— Mesela vaktin başına yetişmişse: Kadın
güneşin batmasından sonra bir rekât namaz kılacak kadar zaman
geçtikten sonra hayız olmuşsa, temizlendikten sonra akşam
namazını kaza etmesi gerekir. Zira hayız olmadan önce bir rekâtını
kılacak kadar vakte yetişmişti. (İbn Useymin)
62- Mesela, vaktin sonunda yetişmişse: Kadın,
güneş doğmadan önce bir rekât kılacak kadar vakit geçtikten
sonra temizlik görmüşse, temizlendikten sonra sabah
namazını kaza etmelidir. Zira bir rekât kılacak kadar vakte
yetişmiştir. (İbn Useymin)
63- İşrak Namazı: Bu ilk kuşluk vaktinde
kılınan namazdır. En faziletli vakti, güneşin yükselip
sıcağın şiddetlendiği zamandır. En azı iki rekât
olup en fazlası için sınır yoktur. (İbn Baz)
64- Tesbih Namazı: Doğrusu bu konudaki hadisin sahih
olmadığıdır. Zira şaz ve münker olup, Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den nafile namazlara dâhil nakledilen sahih
hadislere muhaliftir. (el-Lecnetud Daime)
65- Vitir yapmadan önce sabah vakti girerse ne yapılır:
Vitir güneş doğduktan sonra kuşluk vaktine ertelenir. Üç rekât
kılmak âdeti olan kimse, hastalık veya uyku sebebiyle vitiri gece
kılamazsa, kuşluk vaktinde iki selamla, ikişer rekâttan
dört rekât kılar. Eğer vitiri beş rekât kılmak âdeti
ise, üç selamla ikişer rekât, toplam altı rekât kuşluk vaktinde
kılar. (İbn Baz)
66- İnsan devam ettiği zaman nafile vacip haline gelmez: Meşru
olan nafile namaz veya orucu kesmek caizdir. Lakin tamamlamak daha
faziletlidir. Ancak hac ve umre bundan hariçtir. Kişinin, nafile olsa da
hac veya umreyi tamamlaması vacip olur. (İbn Baz)
67- Tevbe namazı: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den
sabit olmuştur: “Herhangi bir kul bir günah işler de sonra en
güzel şekilde abdest alıp iki rekât namaz kılar ve
günahından Allah’a tevbe ederse Allah onun tövbesini kabul eder.”
(Ahmed rivayet etmiştir.) (İbn Baz)
68- İstihare namazının şekli: Diğer nafile
namazlar gibi iki rekât namaz kılarsın ve selamdan sonra hadiste
gelen istihare duasını yaparsın. (İbn Baz)
69- Vitir kılarken sabah ezanı okunursa: Namazın
tamamlanmasında hiçbir sakınca yoktur. (İbn Useymin)
70- Gecenin başında vitir yapan, gecenin sonunda tekrar
kalkarsa: Kolayına geldiği gibi ikişer rekât vitirsiz
şef’ namazı kılar. Zira Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
“Bir gecede iki vitir yoktur” buyurmuştur. (İbn Baz)
71- İş vaktinde kuşluk namazı kılmak: Öğretmen
veya idareci işlerinden boş vakit bulabilirse iki rekât kuşluk
namazını kılar. (İbn Useymin)
72- Hacet namazı ve Kur’ân ezberleme namazı: Her ikisi de
sahih değildir. Bu tür şeyler ancak şer’i delil ile tespit
edilebilir. (İbn Useymin)
73- Kadınların ezan ve kamet okuması meşru mudur?:
Kadınlara namaz için kamet okumak sünnet değildir. Tek
başına kılmaları ile içlerinden birinin imam olup
kıldırması fark etmez. Aynı şekilde, onlara ezan okumak
da meşru kılınmamıştır. Hadislerin
gösterdiği gibi ezan ve kamet ancak erkeklere hastır.
(el-Lecnetud Daime)
74- Bir kadın, diğer kadınlara imam olarak farz namaz veya
teravih namazı kıldırabilir. Ancak erkeklerde olduğu gibi
kadın imam safın önüne geçmez. Aksine ilk safın
ortasında durur. (el-Lecnetud Daime)
75- Mescitte başka kadınlar varken bir kadının tek
başına saftan ayrı olarak namaz kılması caiz olmaz.
Ama tek başına ise olur. (Şeyh es-Sa’dî)
76- Sünnet, kadının evde kıldığı
namazın, mescidi haramda kıldığı namazdan üstün
olduğunu göstermektedir. Zira Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:
“…evlerinde kılmaları kendileri için daha
hayırlıdır” buyurmuştur. Böyle söylerken
Medine’de idi. Evleri kadınlar için tesettüre daha uygun ve fitneden daha uzaktır.
(İbn Useymin)
77- Kadınların namaz kıldığı yer erkeklerden
uzak olup duvar gibi bir şeyle ayrılmışsa,
kadınların saflarının en hayırlısı ilk
saftır. Zira böyle bir durumda fitne korkusu ortadan
kalkmıştır. (İbn Cibrin ve İbn Fevzan)
78- Kadının Cuma namazı: Kadın, imamla beraber
Cuma namazını kılarsa, namazı sahihtir. Eğer evinde
kılarsa dört rekât öğle namazını kılar.
(el-Lecnetud Daime)
79- Kadının televizyon ve radyo gibi cihazlar
vasıtasıyla imama uyması: Caiz değildir. Bunda farz ile
nafile namaz eşittir. İmamın kıraatini ve tekbirini
işitse bile caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
80- Kadının eldiven ile namaz kılmasında sakınca
yoktur. Zira namazda tesettür ile emrolunmuşlardır.
Cemaatle Namazda Erkeklerle Kadınların
Farklı Olduğu Hususlar:
81- Erkeklere cemaat ısrarla te’kid edildiği halde kadınlara
cemaate gelmeleri tekit edilmemiştir.
82- Kadınların imamı kendileriyle aynı hizada durur.
83- Kadınlardan biri, erkeklerin hilafına olarak, erkek
imamın yanında değil arkasında durur.
84- Erkeklerle beraber saflarla namaz kıldıkları zaman kadınların
en arkadaki safı, ilk safından daha faziletlidir. (İmam Nevevi)
85- Kadının imamı ve cemaati görmediği mescitte
namaz kılması: Sadece sesini işitiyorsa, cemaatin imamla
kıldığı namaz sahihtir. Zira aynı mekânda olup imama
uymaları mümkündür. (İbn Useymin)
86- Kadınlar arkasında namaz kılmak: Esas olan;
erkeklerin imamdan sonra gelen safta olmaları, kadınların da
arkada olmalarıdır. Eğer erkek, erkeklerin safına girmeye
yol bulamazsa zaruretten dolayı kadınların arkasında
kılar ve namazları sahihtir. (el-Lecnetud Daime)
87- Eğer erkek, hanımı ile beraber namaz kılacaksa,
kadın eşinin arkasında durur. Mahremi olsun veya olmasın,
kadının namazda duracağı yer erkeğin
arkasıdır. (el-Lecnetud Daime)
88- Kadınların cemaatle namaz kılması caizdir: Lakin
bu kadınlar hakkında sünnet midir yoksa sadece mubah mıdır?:
Bu mubaha daha yakındır. Zira bunun sünnet olması sarih
değildir. (İbn Useymin)
89- Kadının çocuklara imamlığı: Doğrusu
kadının küçük ya da büyük erkeklere imam olmasının caiz
olmamasıdır. (İbn Useymin)
90- Mescidin yakınında kadınların namaz kılmak
için yer edindikleri çadır: Mescitte erkeklerin arkasında
kadınların namaz kılmak için çadır edinmeleri caizdir.
Mescid içinde olursa burası mescid ve namazgâh olarak isimlendirilir.
(el-Lecnetud Daime)
91- Kadının mescide çıkmasının
şartları:
— Tam bir şekilde tesettürlü olmalıdırlar
— Koku sürünmeden çıkmalıdırlar
— Süslü elbise ve ziynet ile çıkamazlar
— Kocasının ve çocukların haklarından bir şey
ihmal etmemelidirler.
— Çıkması halinde fitne söz konusu
olmamalıdır. (İbn Fevzan)
92- Kadının cemaat ile kıldığı namazdaki
ecri ile erkeklerin cemaatle kıldığı namazın ecri
eşit midir?: Cemaat ile namaz kılmada ecrin kat kat olması
erkeklere hastır. Zira onlar vacip mertebesinde cemaate davet
edilmektedirler. Hadisin lafzı: “Erkeğin cemaatle
kıldığı namaz, evinde kıldığı namazdan
yirmi beş kat üstündür.” Binaenaleyh, kadın bu ecre
ulaşamaz. (İbn Useymin)
— Lakin mescide yürüme sevabını kazanır ve meleklerin
mescitte namaz kılanlara ettikleri salata kavuşur.
Bu bölümde 15 cevap vardır:
1- Kadınların erkeklerle beraber cenaze namazına
katılmaları caizdir. Zira ibadetler hakkındaki esas, erkeklere
de kadınlara da şamil olmasıdır. (el-Lecnetud Daime)
2- Cenazenin büyük ya da küçük olması fark etmeksizin, imam erkek
cenazenin başı hizasında, kadının ise orta
kısmı hizasında durur. (İbn Useymin)
3- Kadınların cenaze peşinden gitmeleri: Ümmü
Atiye radıyallahu anha der ki: “Cenazeyi takip etmekten yasaklandık
fakat bu konuda ısrar edilmedi.” (Buhari ve Müslim)
4- Ölü için çığlık atmak: Haramdır. Bu sesi
yükselterek ağlamaktır. Allah Teala’nın takdirine razı
olmamanın ve sabretmemenin göstergesidir. (İbn Fevzan)
5- Ölü için ağlamak: Yüksek sesle olmamak ve Allah’ın
takdirine öfkelenmemek şartıyla caizdir. (İbn Fevzan)
6- Erkeğin karısını veya kadının
kocasını yıkaması caizdir: Zira Ali Bin Ebi Talip
radıyallahu
7- Kadının Hayızlı iken kadın cenazesini
yıkaması ve kefenlemesi caizdir. (el-Lecnetud Daime)
8- Mahremi olmasa da erkeğin mahremleri yanında kadın
cenazesini kabre indirmesi caizdir. (İbn Baz)
9- Kadınların kabirleri ziyaret etmesi caiz değildir. Zira
hadiste: “Allah kabirleri ziyaret eden kadınlara lanet etsin”
buyrulmuştur. (el-Lecnetud Daime)
10- Kadın, ziyaret etme amacı olmadan bir kabristana uğrarsa
durup meşru şekilde selam vermesinde sakınca yoktur. (İbn
Useymin)
11- Kadınların kabir ziyaretinden alıkonulmasının
hikmeti:
— Zira kadınlar akıl bakımından zayıf ve duygusal
oldukları için çabuk etkilenirler.
— Kadın, kabirleri ziyaret ettiği zaman bunu tekrar eder. Bunu
tekrar ettikleri zaman da kabristan kadınlarla dolar. Böylece
kabirler günahkârların uğrak yeri haline gelir. (İbn Useymin)
12- Kadının, sarıldığı izar, başına
örtülen örtü, giydirildiği gömlek ve sargı olmak üzere
beş parça beyaz elbise ile kefenlenmesi müstehaptır.
13- Ölmüş kadının saçları ne yapılır?:
Üç belik örülür ve arka tarafına sarkıtılır.
(İbn Fevzan)
14- Ölüye “merhum (rahmetli)” demek: Meşru olanı:
ölmüş müslüman hakkında “Allah rahmet etsin” demektir. Merhum
denmez, zira bunun hakikati bilinmez. (el-Lecnetud Daime)
15- Musibet anında yanakları tokatlamanın ve yaka yırtmanın
hükmü: Caiz değildir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Yanaklarına
vuran ve yaka yırtan veya cahiliye davasına çağıran bizden
değildir.” Buyurmuştur. (Buhari ve Müslim)
Musibet anında vacip olan, sabretmek ve sıkıntının
geçmesini beklemektir. Bu çirkin işlerden sakınmalı,
geçmişte olmuşsa bunlardan Allah’a tevbe etmelidir.
Bu bölümde 63 cevap vardır:
1- Kadın buluğ çağına ulaştığı
zaman oruç tutması farz olur.
— Şu dört şeyden biri ile kadının buluğ
çağına geldiği anlaşılır:
— On beş yaşını doldurması
— Veya ferc etrafında tüy bitmesi
— Veya bilinen meninin inzal olması
— Veya hayız ya da hamile olması
Bunlardan biri olduğu zaman on yaşında olsa bile oruç
tutması gerekir. (İbn Useymin)
2- Kadın güneş doğduktan sonra temizlenirse, onun oruç
tutması hakkında âlimlerin iki görüşü vardır. Tercih
edilen görüşe göre: günün kalan kısmında oruç
tutması gerekmez. Zira güne hayızlı
başladığından oruç tutması için gün sahih olmamıştır.
(İbn Useymin)
3- Güneş batmadan az zaman önce âdeti gelirse: Orucu iptal
olur. Eğer güneş battıktan sonra gelirse orucu sahihtir, kaza
etmesi gerekmez. (el-Lecnetud Daime)
4- Hayız başlangıcı: Eğer kadın temiz
iken oruçlu olduğu halde hayız başlangıcını
hisseder, fakat kan ancak güneş battıktan sonra gelirse veya adet
sancısını hisseder de kan güneş battıktan sonra
gelirse orucu sahihtir. (İbn Useymin)
5- Hamile kadından kan gelirse, nokta şeklinde az veya çok olsun
fark etmez, bu kan bir şey değildir. Bu hayız kanı
olmadığı için orucu tamamlamalıdır. (İbn Baz)
6- Hayız ve nifaslı olanlar için ramazan günlerinde gizlice yiyip
içmeleri daha layıktır. (İbn Useymin)
7- Hayızlı veya nifaslı kadının fecirden önce
temizlik görmesi ve fecirden sonra gusletmesi halinde orucu sahihtir. Onun
durumu cünüp olarak sabahlayanın haline benzer. Şüphesiz onun orucu
sahihtir. (İbn Useymin)
8- Kadın, hayız olarak fecir doğarsa, fecirden sonra
temizlik görse de orucu sahih olmaz. (İbn Useymin)
9- Hamile veya süt emziren kadın Ramazanda oruç tutmazsa, ister
kendisi için, ister taşıdığı çocuk için korkuyor olsun
fark etmez, onun yalnızca kaza etmesi gerekir. (el-Lecnetud Daime)
10- Her ikisi de oruçlu iken kocası, kadını cimaya
zorlayabilir mi?:
Kadının orucu sahihtir ona kefaret gerekmez. Ama kocasına
cima kefareti gerekir. Bu kefaret ise: bir köle azat etmektir. Bulamazsa
iki ay art arda oruç tutmak, buna da güç yetiremezse altmış miskini
doyurmaktır. Ayrıca o günün orucunu kaza da etmesi gerekir. (İbn
Useymin)
11- Eğer kadın cima için
kocasına kendi rızasıyla itaat ederse kendisine de kaza ve
kefaret gerekir. (İbn Useymin)
12- Art arda üç gün cima edene, cima ettiği günler sayısınca
her biri için ayrı kefaret gerekir. (İbn Fevzan)
13- Eşiyle oruçlu iken cima eden fakat inzal olmayan kimse: İnzal
olup olmaması fark etmez cima ile orucu bozulur. Ona kefaret ve kaza
gerekir. (İbn Useymin)
14- Cima etmeksizin inzal olursa kefaret gerekmez fakat bunda günah
vardır, günün kalan kısmını oruçlu olarak devam ettirmeli
ve yerine bir gün kaza etmelidir. (İbn Useymin)
15- Oruçlu kimse eşini öper ve oynaşırsa: Bu
caizdir fakat bu konuda oruçlarının bozulmayacağından emin
olmalıdırlar. Eğer ince ve yapışkan bir sıvı
olan mezi çıkarsa bu orucu bozmaz. (İbn Useymin)
16- Oruç esnasında krem kullanmak: Kadının yüzünü
güzelleştirsin veya güzelleştirmesin fark etmez, bütün bu yağ
çeşitleri orucu bozmaz. (İbn Useymin)
17- Oruçlu iken kına kullanmak: Bu orucu etkilemez. İster
ele ve ayağa, ister saça kına yakılsın, orucu bozmaz.
(İbn Useymin)
18- Sıvı yağlar sürünmek: Oruca zarar vermez. Zira
bunlar deri altına nüfuz etmez. Bir miktar deri altına girse bile
oruç bozulmuş sayılmaz. (İbn Cibrin)
Üzerinde oruç borcu ile ölen: Hastalık
gibi bir mazeret sebebiyle üzerinde oruç borcu ile ölen için iki durum
söz konusudur:
19- Birinci durum: Devam eden
hastalığı ölünceye kadar sürmüşse ona bir şey
gerekmez zira o mazeret sahibidir.
20- İkinci durum: Eğer oruç tutmasına engel olan bu
hastalıktan vefat etmeden önce kurtulmuşsa ve üzerinden oruç
tutmadığı diğer bir ramazan ayı geçmişse, her gün
için bir miskin doyurması gerekir. (el-Lecnetud Daime)
21- Adak orucu: Eğer
ölünceye kadar adak orucunu tutmamışsa onun yerine tutulur.
(el-Lecnetud Daime)
22- Diğer ramazan ayı girinceye kadar kaza orucunu ertelemek:
Eğer ertelemesinde bir mazereti yoksa kaza ile beraber oruç borçlu
olduğu her gün için bir miskin doyurması gerekir. Eğer mazereti
varsa sadece kaza gerekir. (el-Lecnetud Daime)
23- Kocası yanında bulunan kadın, nafile orucu ancak
kocasının izni ile tutarsa caiz olur. Eğer kocası
yanında değilse veya kocası yoksa ya da kocası bu konuda müsamaha
ediyorsa nafile oruç tutması müstehap olur. (İbn Fevzan)
24- Oruçlu iken dudak boyası kullanmak: Tadını
aldığı bir şeyi kullanamaz. (İbn Useymin)
25- Kadın istinca için, merhem sürmek için veya bir kadın
hastalığının izalesi için elini fercine sokarsa orucu
bozulmaz. (el-Lecnetud Daime)
26- Yemeğin tadına bakmak: Oruçlu kadının
Ramazan ayında gündüz vakti yemeğin tadına bakması caiz
olup, tadına baktığı şeyi geri tükürmelidir. (İbn
Useymin)
Kanaması olan kadın Ramazan’da nasıl hareket eder?
27- Kadın, bu hastalık kendisine isabet etmeden önceki
normal adet dönemi süresinde orucu ve namazı bırakır.
Mesela hayız dönemi her ayın başında altı gün
ise, ayın başından altı gün namaz kılmadan ve oruç
tutmadan oturur. Bu süre geçtikten sonra gusledip namazını kılar
ve orucunu tutar. (İbn Useymin)
28- Bu durumda olan kadının öğle ile ikindiyi,
akşam ile yatsıyı cem edebilir. Zira o özürlü hükmündedir.
29- Temizlenmek istediği zaman da, fercini yıkayıp pamuk
gibi bir şey koyarak kanamayı durdurur, sonra abdest alıp namaz
kılar. (İbn Useymin)
30- Yıl orucu tutmayı adayıp sonra bundan aciz kalan kimseye
yemin kefareti olarak on miskini doyurması gerekir. Her miskin için
yarım sa’ hurma veya bunun ayarında beldenin âdeti olan gıdaya
göre yedirir. Eğer buna imkânı yoksa arka arkaya üç gün oruç
tutar. (el-Lecnetud Daime)
31- Besleyici iğne: kasten kullanırsa bu orucu bozar. Ama
penisilin gibi kas ve damar içine yapılan sıradan iğne orucu
bozmaz. (İbn Baz)
32- Ramazan ayı gündüz vakti sürme ve diğer güzellik
malzemeleri kullanmak: Bu orucu bozmaz. Kına, makyaj ve
yağlı kremler de böyledir. (İbn Baz)
33- Oruçlu iken diş macunu kullanmak: Yutmamak
şartıyla bunda sakınca yoktur.
34- Aynı şekilde oruçlunun misvak kullanması da
meşrudur. Eğer misvaklanırken kasıtsız olarak bir
şey kaçarsa kaza gerekmez. (İbn Baz)
35- Diş temizletmek, dolgu yaptırmak ve diş çektirmek:
Bunun oruca bir zararı yoktur. Yalnız, bu esnada ilaç veya kan
yutmamalıdır. İhtiyatlı olanı bunları oruçlu iken
yapmamaktır. (İbn Baz)
36- Göz veya kulak damlası: Bunlarla oruç bozulmaz.
Eğer boğazında bunların tadını hissederse kaza
etmesi vacip değilse de ihtiyat olarak kaza etmelidir. (İbn Baz)
37- Sprey kullanmak: Zaruret sebebiyle burun spreyi kullanmanın
oruca bir sakıncası yoktur. Fakat ihtiyat olsun diye bunu gece
vaktine ertelemelidir. Ağız spreyinde de sakınca yoktur.
(İbn Baz)
38- Güzel koku kullanmak: Oruçlu için bu caizdir. Fakat tütsüyü
burnuna çekemez. (İbn Baz)
39- Oruçludan kan çıkması: burun kanaması, istihaze
kanı, gerektiğinde kan aldırmak gibi sebeplerle kan
çıkması orucu bozmaz.
40- Ama kan bağışlamaya gelince bunun iftardan sonraya
ertelenmesi ihtiyatlıdır. Zira bu iş hacamata benzemektedir.
(İbn Baz)
41- Burun damlası: Oruçlu iken burun damlası kullanmak
caiz değildir. Zira burun giriştir. Bunu yapan, tadını
boğazında hissederse orucu kaza etmesi gerekir. (İbn Baz)
42- Ramazanda imsaki öne almak: Bunun dini bir
dayanağını bilmiyorum. Aksine, kitap ve sünnet imsakin, fecirden
on dakika önce olduğunu değil, fecrin doğmasıyla
başladığını göstermektedir. (İbn Baz)
43- Hayızdan temizlik görmesi hususunda şüphe eden
kadın oruç tutarsa: Orucu gerçekleşmez. O günü kaza etmesi
gerekir. bu durumda esas olan, hayzın devam etmesi ve temizlikten emin
olmadığı için güne Hayızlı olarak girmiş
olmasıdır. İbadetin sıhhati için onda şüphe
olmaması şarttır.
(İbn Useymin)
44- Oruçlu iken fitil (supozituar) kullanmak: Bunda sakınca
yoktur. Bu, hastanın arkadan veya önden koyduğu ilaç olup
yiyecek ve içecek değildir. (İbn Useymin)
45- Oruçlu iken dudak çatlamasını izale etmek için merhem
kullanmak: Bunda sakınca yoktur. Ama ağzına
ulaşmasından sakınmalıdır. Kasıtsız olarak
ulaşırsa da bundan bir şey olmaz. (İbn Useymin)
46- Ramazan’da misvak kullanmak: Oruçlunun misvak kullanması
caizdir. Zira misvak kullanmak sünnettir. Lakin tükürüğünde misvakın
tadı varsa bunu yutmamalıdır. Aynı şekilde
misvaklanırken dişi kanarsa bunu da yutmamalıdır. (İbn
Useymin)
47- Ağza su verip mazmaza yaparken su yutmuşsa, eğer bunu
kasıtlı yapmamışsa orucu sahihtir, kaza etmesi gerekmez.
(İbn Cibrin)
48- Oruçlunun salyasını yutmasının hükmü nedir?:
Bu oruca zarar vermez. Zira bu onun tükürüğüdür. Tükürse bile yutarsa
bunda sakınca yoktur.
49- Ama göğüsten veya burundan gelen balgama gelince, erkek veya
kadının bunu yutmadan çıkarması gerekir. (İbn Baz)
50- Sabah ezanı vaktinde bir şey içmek: Mümin orucu
konusunda ihtiyatlı olmalı ve ezanı işitince oruca
başlamalıdır. Eğer bu ezanın sabaha vaktinin girmeden
okunduğunu biliyorsa o zaman başka. (el-Lecnetud Daime)
51- Aşura günü orucu ile kaza orucuna bir niyet edip bu iki orucu
birleştirmek sahih midir?:
Üzerinde kaza borcu olanın ecel gelmesi korkusuyla bir an
önce kaza etmesi gerekir. Ama eğer aşura günü veya Arafat gününe
kadar kazayı ertelemişse, bu günde Ramazandan kazaya kalan oruca
niyet eder ve ikisinin ecrini de kazanır. Yani ondan kaza borcu düşer
ve oruç tuttuğu günün de faziletine ulaşır. (İbn Cibrin)
52- Oruçlu iken astım spreyi kullanmanın hükmü: Caizdir.
Zira bu yeme ve içme anlamında olmayıp, teneffüsü sağlamak için
ciğerlere gitmektedir. (İbn Useymin)
53- Oruçlu kadın eğer güneş batmadan önce veya sonra
hayız olduğundan şüphe ederse: ihtiyat olarak o günü kaza eder.
(İbn Cibrin)
54- Şevval ayında tutulan altı gün nafile orucun arka arkaya
tutulması şart değildir.
55- Altı gün Şevval orucunu kaza etmenin hükmü nedir? Kadın,
ramazan’ın başında doğum yapıp nifas (loğusa)
olur ve ancak Ramazan’dan sonra temizlenirse, bundan sonra kaza etmeye başlar.
Peki ramazana ait kaza oruçlarını tamamladıktan sonra,
şevval ayındaki altı gün orucu da Şevval ayından sonra
kaza edebilir mi?: şevval çıktıktan sonra bunu kaza etmek
meşru değildir. Zira bu vaktinde yerine getirilmesi gereken bir
sünnettir. Mazeretli veya mazeretsiz terk edilmiş olması fark etmez.
(İbn Baz)
56- Hamilenin geçirdiği kanama orucunu bozar mı?: Orucu
sahihtir. Zira o istihazeli (özür kanı olan kimse) hükmündedir.
(el-Lecnetud Daime)
57- Hamileden gelen sıvı orucu bozar mı?: orucu
sahihtir. Kaza etmesi gerekmez. (el-Lecnetud Daime)
58- Yaşlılık veya hastalık sebebiyle oruç tutmaktan
aciz kalan: Yiyip içtiği her gün için bir miskin doyurur. (el-Lecnetud
Daime)
59- Oruçlu uyur ve uykusunda ihtilam olursa: İcma ile onun
orucu bozulmaz, tamamlaması gerekir.
60- Unutarak yiyip içen orucunu tamamlar. Zira onu Allah yedirip
içirmiştir. Ama birinin unutarak yiyip içtiğini gören ona
hatırlatmalıdır. (İbn Useymin)
61- Oruçlu iken tükmüğünü ağzından çıkmadan önce
yutarsa orucu bozulmaz. (el-Lecnetud Daime)
62- Hayızlı kadının namazı değil de orucu
kaza etmesinin hikmeti: Şüphesiz namaz bir gün ve gecede beş defa
tekrar edilir. Bunu kaza etmek hayızlıya meşakkat verir. Oruç
ise böyle olmayıp senede bir keredir. (el-Lecnetud Daime)
63- Kaza orucu tutmadan önce altı günlük şevval orucu
tutulabilir mi?: Meşru olanı, kaza oruçlarının nafile
oruçlardan önce tutulmasıdır. Ramazanın ardından ancak
kaza borcunu tutmalıdır. Zira kaza borcunu tutması farz,
altı günlük şevval orucu ise nafiledir. Elbette farza daha çok
ehemmiyet vermelidir. (İbn Baz)
64- Kadının Ramazan ayında taat üzere kalmasına
vesileler:
1- Allah’tan korkmak, onun kullarının her
yaptıklarını ve her söylediklerini bildiğine inanmak.
2- Allah’ı zikretmeyi ve Kur’ân okumayı artırmalı, farz
namazları vaktinde kılmalı ve nafileleri
artırmalıdır.
3- Kadın evinde durmalı, ancak zaruret halinde tesettürü ile
çıkmalı ve erkekler arasına karışmadan işini
görüp acele olarak evine dönmelidir.
4- Kalbe kasvet veren ve Allah’tan uzaklaştıran günahları
toplayan şeylerden uzak durmalıdır.
5- Dili gıybetten, dedikodudan, sövmekten ve haram
konuşmalardan korumalı, Allah’ı zikretmekle meşgul
olmalıdır. (İbn Fevzan)
Bu bölümde 18 cevap vardır.
1- Geçmiş senelere ait süs eşyası zekâtı:
Kadının bunun vacip olduğunu öğrendiği zaman
ödemesi gerekir. Ama öğrenmeden öncekilere zekât yoktur.
(İbn Baz)
2- Elmas ve diğer kıymetli taşlar: Bunlar
kullanılıyorsa zekât gerekmez. Ama ticareti yapılıyorsa
altın ve gümüş değerinden hesaplanarak nisap miktarına
ulaşanından zekât gerekir. (İbn Baz)
3- Süslerin zekâtı: Bu mesele ihtilaflı olup ihtiyaten zekâtı
verilmelidir. (İbn Fevzan)
4- Süslerin ve altın dışındaki takıların
zekatı nasıl verilir?: Bunlar tecrübe sahiplerinin ölçüsüne
göre hesaplanır, galip zanna göre hareket etmek yeterlidir.
(İbn Baz)
5- Ticaret malı olan süs eşyaları: Bunların
hepsine diğer ticaret eşyaları gibi inci ve elmas
kıymetinden hesaplanarak verilir. (İbn Baz)
6- Süs eşyaları satın alınan değerinden
değil, üzerinden bir sene geçmesinden sonraki piyasa değerinden
hesaplanarak zekâtı verilir. (el-Lecnetud Daime)
7- Kadının zekâtı kocasına vermesi: Eğer
kocası fakirse veya ödeyemeyecek şekilde borçlu ise, kadının
süs eşyalarının veya başka malının zekâtını
kocasına vermesinde sakınca yoktur. (İbn Baz)
8- Kadının izni ile olursa onun zekâtını kocası,
babası veya ağabeyi verebilir. (İbn Baz)
9- Zekâtı, eğer imkânı yoksa evlenmesine yardım olarak
kız kardeşinin oğluna vermek caizdir. (İbn Baz)
10- Zekâtı ana babaya vermek caiz değildir. Aksine eğer muhtaç
iseler onlara malından nafaka vermesi gerekir. (İbn Baz)
11- Zekâtı çocuklarına vermek caiz değildir. Zira onlara
nafaka vermeye gücü yeter. (İbn Baz)
12- Kişi zekâtını, kız kardeşinin fakir
kocasına vermesi caizdir. (el-Lecnetud Daime)
13- Kadının kendi özel malından ölmüş
akrabaları adına kocasının haberi olmadan sadaka vermesi
caizdir. Zira o kendi malından harcamaktadır. Allah’ın
meşru kıldığı sınırda olmak üzere, kendi
malını harcama hususunda özgürdür. (el-Lecnetud Daime)
14- Kadın, eğer kocasının karşı
çıkmayacağını biliyorsa, kocasının malından
sadaka verebilir. Ama kocasının mani olması söz konusu ise
caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
15- Fakirin zimmetindeki borç: Bundan zekât yoktur. Zira fakirin
bunu beklemesi gerekir. Onu istemesi ve elinde tutması caiz değildir.
Lakin eline geçtikten bir sene sonra zekâtını vermelidir. (İbn
Useymin)
16- Hizmetçi adına zekât: esasında zekât hizmetçinin kendisine
düşer. Ama ev halkı onun yerine verirse sakınca yoktur.
(İbn Useymin)
17- Müslüman olmayan hizmetçiye zekat verilir mi?: Fakir de olsalar
onlara zekat vermek caiz değildir. (İmam İbn Kudame)
18- Aylık maaşın zekâtı: Eğer kişinin
elinde bir kısmını harcayıp bir kısmını
biriktirdiği aylık maaştan başka bir şeyi yoksa bunun zekâtını
nasıl verir?
Deriz ki: Maaşından biriktirmeye kalanını
yazmalı, sonra her bir parçasının üzerinden bir yıl
geçmesinden sonra zekâtını vermelidir. Hepsi üzerinden bir sene
geçtikten sonra verirse de sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
Kaide: Nafakası senin üzerine vacip olan malın zekâtını
vermen caiz değildir.
Bu bölümde 37 cevap vardır.
1- Kocanın izni olmadan haccetmek: Yoluna imkân
şartları oluştuğu zaman farz haccı yerine getirmek
gerekir. Kocanın izni bu şartlardan değildir. Onun buna mani
olması caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
2- Kadının yanında mahremi yoksa hac ona vacip olmaz.
Eğer hac yapamadan ölürse onun yerine hac yapılması da
gerekmez. Zira o buna imkân bulamamıştır. Allah Subhanehu
haccı, imkân bulana farz kılmıştır. (İbn Useymin)
3- Mahremi olmadan hac yapan kadının haccı sahihtir fakat
mahremsiz yolculuğa çıktığı için günah
işlemiştir. (İbn Useymin)
4- Eğer kocasının izni varsa, kadın kocasının
malıyla hacca gidebilir. (el-Lecnetud Daime)
5- Kadın mikata hayızlı iken uğrarsa: hac veya umre
yapmak isteyen kadının mikatı ancak ihramlı olarak geçmesi
caizdir. Eğer hayız olmuşsa ihrama giremez, temizleninceye kadar
tavaf yapamaz. Diğer bütün hac amellerini yapar. (İbn Useymin)
6- Safa ile Merve arasında sa’y etmek için temizlik şartı
yoktur. Zira bu yerler mescid değildir. (İbn Useymin)
7- Tavafta remel: Bu kadınlar hakkında sünnet
değildir. Erkeklere hastır. (İbn Useymin)
8- Kadınlar iki yeşil bayrak arasında koşmaz. Aynı
şekilde kadınların beraberinde olanlar da kadınları
gözeterek bunu yapmaz. (İbn Useymin)
9- Hacerul Esvedi öpmek: Kadınların Haceru’l Esved’i
öpmesi müstehap değildir. Selamlamayı ise ancak gece tavaf
ederken yapar. Zira aksi halde bunda hem başkalarına zararı olur
hem zarar görür. (İbn Fevzan)
10- Kadınların Mina’ya ulaşınca ayın kaybolmasından
sonra Müzdelife’de Akabe cemresinde taşlamaları, zahmet korkusu
sebebiyle caizdir. (İbn Fevzan)
11- Kadın saçlarını başının önüne
toplayıp etrafından “bir enmile miktarı” alarak
kısaltır. (İbn Fevzan)
12- “Bir enmile miktarı”: parmak uçları kadar demektir.
13- İhramlı kadının giysisi:
Kadınların hac ve umrede giyinmek üzere özel elbiseleri yoktur.
Adet olan şekilde bedenini örten bir elbise giyer. Bu elbisede süs
olmamalı ve erkeklere benzememelidir. (İbn Fevzan)
14- Kadın ihramlı iken peçe takamaz ve eldiven giyemez. Fakat
Aişe ve Esma radıyallahu anhuma hadislerinde olduğu gibi
erkeklerin bulunduğu yerde başından yüzüne doğru
örtüsünü sarkıtarak yüzünü örter.(Hadis)
15- Taşlamada vekâlet: Eğer kadın kalabalıktan
korkarsa kendi yerine taş atılması için vekâlet verebilir.
(el-lecnetud Daime)
16- İhramlının, oynaşma, cima veya cimâyı
hatırlatan konuşmalarla eşinden faydalanması caiz
değildir. (İbn Fevzan)
17- Erkek, bayram günü Akabe cemresini bitirdikten, tıraş
olduktan, ifada tavafını yaptıktan ve Safa ile Merve
arasında say yaptıktan sonra eşinden faydalanabilir.
18- Kadının yüzünden örtüyü kaldırmak için ağaç
parçası gibi bir şey kullanması gerekmez. (Muhammed Bin
İbrahim)
19- İhramlı kadın, abdest alırken veya guslederken
başından saç düşerse, bunu kasıtsız
yaptığı için zarar vermez. (İbn Baz)
20- Veda Tavafı: Hayızlı veya nifaslı
kadından bu düşer. Ama ifada tavafı gereklidir. (İbn
Useymin)
21- İhrama zarar veren şeyler: Kişi bunlardan birini bilmeyerek,
unutarak veya zorlanarak yaparsa bir şey gerekmez. (İbn Useymin)
22- İhramlının elbise değiştirmesi: Kadının
ihramlı iken ihtiyaç sebebiyle olsun veya olmasın elbise
değiştirmesi caizdir. (İbn Useymin)
23- İhramlı kadının çorap giymesi: Caizdir. Zira
peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadınları bundan
yasaklamamıştır. (İbn Useymin)
24- Yüz örtüsü: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
kadının ihramlı iken peçe kullanmasını
yasaklamıştır. Yüz örtüsü de bu yasak
kapsamındadır. (İbn Useymin)
25- Yasaklandığını ve bunun sahih delilini bilmeden
ihramda peçe kullanan kadına bir şey gerekmez. (İbn Useymin)
26- İhram halinde iken kadınların yanından erkekler
geçerse, kadınlar elbisesinin bir parçasıyla yüzünü örterler.
(İbn Useymin)
27- İhramlı kadın ifada tavafını yapamadan
hayız olursa:
— Eğer tekrar yapma imkânı varsa temizlendikten sonra yapar.
— Eğer tekrarlamak meşakkat verecekse bu yolculukta tavaf ve say
ederek devam eder. (İbn Useymin)
28- Aciz veya hasta olan: Veda tavafına güç yetiremezse, mahmul
üzerinde tavaf yapar. (el-Lecnetud Daime)
29- Kadın tavaf esnasında hayız kanının
geldiğini hissederse: Hayız kanı çıktığı
konusunda kesin emin oluncaya kadar tavafına devam eder. Bunun hayız
kanı olduğuna emin olursa ayrılıp temizlenmeyi beklemesi
gerekir. Temizlendiği zaman tavafa yeniden başlar. (İbn Useymin)
30- Kocası ölen kadın iddeti bitinceye kadar evinden
çıkıp hacca gidemez, caiz değildir. (İbn Useymin)
31- Kadının hac ve umre için bir erkeğe vekâlet vermesi
caizdir. (İbn Fevzan)
32- Kadının hac menasiklerini yerine getirdiği esnada aylık
âdetini geciktirici hapları kullanması caizdir. (el-Lecnetud Daime)
33- İhramlı iken altın takınmak: Kadının
ihramlı iken israfa kaçmadan altın takınmasında
sakınca yoktur. Lakin fitne korkusundan dolayı yabancı
erkeklerden örtmelidir. (İbn Useymin)
34- Tavaf yerinde kalabalık olması halinde kadının
tavafı tekrar etmemesi daha faziletlidir. (İbn Useymin)
35- Kadınlara nispetle haccın tekrarı:
Kadınların haccı tekrar etmemelerini kendileri için daha
faziletli ve daha selametli görüyoruz. Tavafta kadınlarla erkekler
sıkça karışmaktadır. Çoğunluk fitneye
götüren sebeplerden sakınmamaktadır. (İbn Baz)
36- Kocanın dinen, karısının hac
nafakasını karşılaması gerekir mi?: Koca zengin
olsa da karısının hac nafakasını dinen
karşılamak zorunda değildir. Bu sadece bir iyilik
kapısıdır. Hacca gitmek için nafakası olmayan kadın
hac yapmak zorunda değildir. (el-Lecnetud Daime)
37- Kadının Kabenin etrafında tavaf esnasında
erkeklerin kalabalığı arasına girmesi caiz midir?: Nerede
olursa olsun, kadının erkek kalabalığı arasına
girmesi haramdır. Kalabalık olmadığı bir zamanı
gözetmesi gerekir. Ya da Kâbe’den uzak da olsa geriden tavaf
yapmalıdır. Bu fitneden daha uzaktır. (İbn Fevzan)
Bu bölümde 71 cevap vardır.
1- Baş açık Kur’ân okumak: Bunda sakınca yoktur.
Tilavet secdesinde ise başı örtmek ihtiyat gereğidir.
(İbn Fevzan)
2- Cemaat halinde tek sesle Kur’ân okumak: Eğer
öğrenim amaçlı olursa bunda bir sakınca olmaması ümit
edilir. Öğrenim amaçlı değilse meşru değildir.
(el-Lecnetud Daime)
3- Kur’an hatmi sebebiyle yemek vermek veya merasim yapmak: Bu ne
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den ne de raşid halifelerden
sadır olmamıştır. Şayet böyle yapsalardı
mutlaka bize kadar nakledilirdi. Bu sonradan çıkarılmış bir
bidattir. (el-lecnetud Daime)
4- Kehf, Secde, Yasin, Fussilet, Duhan, Vakıa, Haşr ve Mülk
surelerinin “Münciyat” (kurtarıcılar) olarak tahsis edilmesi:
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den bu sekiz sureye
ayrıcalık verdiği ve bunları “münciyat” diye
vasfettiği sabit olmamıştır. Kim müstakil olarak diğer Kur’ân
surelerinden ayrı halde bunları bir araya getirirse, Osman
radıyallahu anh’ın Mushaf tertibine muhalefet ettiğinden ve Kur’ân
surelerini ayırdığından dolayı kötülük etmiş
ve isyan etmiş olur. Kur’ân’ın bütün sureleri şifa, hidayet ve
rahmettir. (el-Lecnetud Daime)
5- Kız öğrencinin erkekler yanında sesini
güzelleştirmesi büyük bir fitne olduğu için caiz değildir.
(İbn Useymin)
6- Ev işleriyle uğraşırken Kur’ân dinlemek: Bunda
sakınca yoktur. “Kur'ân okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki
size merhamet edilsin.” (A’raf 204) ayetine de muhalif hareket edilmiş
olmaz. Zira burada imkân dairesinde susmak söz konusudur. Kur’ân
dinlemekle meşgul olan da imkânı olduğu kadar susar. (İbn
Fevzan)
7- İş vakitlerinde Kur’an okumak: Eğer o an işi
yoksa bunda sakınca yoktur. Tesbih, tehlil ve zikir de böyledir.
Bunlar susmaktan hayırlıdır. Ama Kur’ân okuması işiyle
ilgili bir şeyden alıkoyarsa bu caiz değildir. (İbn Baz)
8- Kur’an okumak mı, yoksa kasetten dinlemek mi daha faziletlidir?:
Okuma veya dinlemeden kalbine daha faydalı olanı ve onu daha fazla
etkileyeni yapmak faziletlidir. Zira okumaktan amaç düşünüp
anlamaktır. (İbn Baz)
9- Ayetlerin hayvan şeklinde, kuş ve nakış
şeklinde yazılması: Caiz değildir. Bütün bunlar Allah
Azze ve Celle’nin Kitabının korunması gereken abes
şeylerdir. (İbn Fevzan)
10- Ayet, hadis ve Esmaul Hüsna yazılı olan levha, tabak gibi
şeylerin asılması:
Bunun gibi süs için veya hatırlatma için, ya da ticareti artırma
vesilesi olarak asılan şeylere insanların rağbet
göstermesi, İslam’ın Kur’ân ve hadislerle hedeflediği yüce
amaçlardan uzaklaşmaktır. Kur’ân: hidayet, kanun, nasihat, ibret ve
hükümler kitabıdır. Kur’an ayetlerinin bunlara yazılması
indiriliş sebebine muhaliftir. Bizlerin Allah’ın kitabına hürmet
göstermemiz ve tazim etmemiz, indiriliş sebebine uygun hareket
etmemiz gerekir. O, duvarlara asılmak ve nakışlanarak
yazılmak için inmemiştir. (el-Lecnetud Daime)
11- Kur’ân ayetlerinin hastaya suyu içirilmek için yazılması:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den hastaya Kur’ân okuyup vücuduna
üflediği varid olmuştur. Eğer bir suya okunup hastaya içirilirse
bunda sakınca yoktur.
12- Kur’ân sure veya ayetlerinin kâğıda yazılıp, su,
zaferan gibi şeylerle yıkanması ve bereket umarak bu suyun
içilmesine gelince: İmam Ahmed, İbn Teymiye ve İbn
Kayyım gibi bazı âlimler, Kur’ân ile şifa istemenin umumi
cevazına dayanarak buna ruhsat vermişlerdir.
— Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kendisinin bunu
yaptığını bilmiyoruz. Evla olanı bunu yapmamak ve
Şeraitte sabit olanla yetinmektir. Sabit olan da hastaya okumak veya suya
okuyup hastaya içirmektir. (el-Lecnetud Daime)
13- Tecvit hükümlerini bilmeden ve çok hata ederek Kur’ân okumak: Kadının
tecvitli okuyuncaya kadar Kur’ân okumasını öğrenmesi
gerekir. Doğru şekilde okuyuncaya kadar kelimeyi tekrar etmelidir.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Kur’anı
zorlanarak okuyana iki kat ecir vardır.” (Müslim) (İbn Fevzan)
14- Tilavet secdelerinde abdest ve
kıble şart değildir. (İbn Baz)
15- Bunda tekbir ve secdeden kalkınca selam verme yoktur. (İbn
Baz)
16- Okuyanın secde etmesi hariç, dinleyenin tilavet secdesi
yapması meşru değildir. (İbn Baz)
17- Tilavet secdesi vacip değil sünnettir. (İbn Baz)
18- Tilavet secdesinde, diğer namazların secdesinde söylenen
tesbih ve duayı okumak meşrudur. (İbn Baz)
19- Müezzin ezan okurken, Kur’ân okuyan ne yapar?: Müezzinin
okuduğunu tekrar etmek sünnettir. Bu sünneti
kaçırmamalıdır. Zira Kur’ân okumak için vakit geniştir.
(İbn Baz)
20- Ev düzenlerken Kur’ânı taşımak: Kadının
abdestsiz veya Hayızlı olsa bile Kur’ânı taşıması
caizdir. (İbn Muni’)
21- Ölüler için Fatiha okumak: Bu bidattir. Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ölülere okuduğu varid
olmamıştır. Meşru olanı: kişinin anne babasına
bağışlanması ve merhamet olunması için dua etmesidir.
(İbn Fevzan)
22- Kur’anı açıktan mı yoksa gizli okumak mı daha
faziletlidir?: Bu insanın durumuna göredir. Eğer hiç kimseye
eza vermeyecekse ve daha huşulu olacaksa sesli okur. Eğer sessiz
okumakla huşu hissedecekse sessiz okur. Eğer ikisi de eşitse
dilediğini yapar. (İbn Useymin)
23- Kur’an okurken kayıt cihazının sesi devam ediyor ve bu
seni tilavetinden ve okuduklarını düşünmekten alıkoymuyorsa
caizdir. (el-Lecnetud Daime)
24- Hatalı mushafı ne yapmalıdır?: Yakmalı
veya insanların geçmediği, üzerine çöp atılmayan temiz bir
yere gömmelidir. (el-Lecnetud Daime)
25- Kadının kıraatte sesini yükseltmesi: Eğer
evinde yalnızsa, mahrem akrabaları ile beraberse ya da yanında
sadece kadınlar varsa kıraatte sesini yükseltebilir. (el-Lecnetud
Daime)
26- Kur’ân okuma sevabını başkalarına göndermek:
Bu, Kitap ve sünnette varid olmamıştır. Sahabelerden de Kur’ân
okuma sevabını ana babaya veya başkalarına hediye etmenin
meşru olduğunu gösteren bir delil varid olmamıştır.
Allah Kur’ân okumayı, ancak ondan anlamını düşünüp ibret
alarak faydalanmak için meşru kılmıştır.
Bazı âlimler bunun caiz olduğunu söyledi. Ancak doğrusu
birinci görüştür. Şayet bu meşru olsaydı bunu Selefi
salihin yapardı. (İbn Baz)
27- Bereket ummak amacıyla arabaya veya başka bir yere Mushaf
(Kur’ânı Kerim) koymak: Eğer şeytanlardan ve cinlerden
koruması amacıyla koyuşsa bu meşru değildir. Ama
arabasına bazen okumak için koymuşsa bunda sakınca yoktur.
(İbn Baz)
28- Ayet ve hadisler içeren kasetler: Üzerinde bunlar
olduğu halde tuvalete girmekte sakınca yoktur. Zira ayet ve hadisler
açıkta değildir. (İbn Useymin)
29- Zorluklardan korunmak maksadıyla ayetleri yazıp
taşımak: Caiz değildir. Zira Kur’ân bunun için
inmemiştir. Kur’ân’ın sadece musibete uğrayana ve hastaya
okunması varid olmuştur. Ama bu bahsedilen şeye delil yoktur.
Zira bu gibi şeyler Kur’ân’ın imtihan edilmesine sebeptir. (İbn
Fevzan)
30- İhlâs suresini üç kere okumakla Kur’ânı hatmetme
sevabı kazanılır. Lakin sadece bu sureyi okuyup tekrar eden, Kur’ânın
tamamını okuyan gibi olamaz. (el-Lecnetud Daime)
31- Kur’ânı mushaftan mı yoksa ezberden mi okumak daha
faziletlidir?: Mushaf’tan okumak daha faziletli ve zabta daha
yakındır. Eğer ezberinden okuyunca daha huşûlu
olacağını düşünürse ezberden okur. (İbn Fevzan)
32- Rahmet veya azap ayetlerini tekrar etmek: Huşû ve
düşünmeye sebep oluyorsa bunda sakınca yoktur. (İbn Baz)
33- Duada ağlamak ve Kur’ân dinlerken ağlamamak: Kur’ân
hususunda huşulu olmak, duada huşulu olmaktan daha önemlidir.
Lakin bunda kendi tercihi yoksa kendisini duada zorlayıp bazı
ayetlerde zorlamamıştır. (İbn Baz)
34- Kur’ânı Ramazan’da hatmetmek: Vacip olduğuna inanarak
değil müstehap olduğu düşünülerek hatmedilmelidir. (İbn
Fevzan)
35- Kur’ân okurken kıbleye dönmek: İbadette
kıbleye yönelmek müstehaptır. Kur’ân okurken kıbleye
dönmezse de bunda sakınca yoktur. (İbn Fevzan)
36- Mushaf ile hamama girmek: Caiz değildir. Ama
dışarıda bırakırsa çalınacağından
korkuyorsa, zaruret sebebiyle caiz olur. (el-Lecnetud Daime)
37- Kur’ânı unutmak: Doğrusu bunun günah
olmadığıdır. Lakin müslümanın Kur’ândan
ezberlediğini unutmamaya çalışması gerekir. Kur’ân’ı
ezberleyip sonra unutan kimseye tehdit içeren hadis ise zayıftır.
(el-Lecnetud Daime)
38- Kur’ân ayetlerinin mizahta kullanılması caiz değildir.
Mesela “Onu yakalayın da bağlayın” (Hakka 30) veya “Yüzlerinde
nişanları vardır.”(Fetih 29) gibi ayetlerde olduğu
gibi. Ama Kur’ân’dan aktarma kastı olmaksızın insanın
dilinden çıkarsa bu caizdir. (el-Lecnetud Daime)
39- Kur’ân okunurken haberler gibi başka bir şeyi dinlemeye
geçmek: Bunda sakınca yoktur. Zira her şeyin bir zamanı
vardır. Bu Kur’ândan yüz çevirmek anlamına gelmez. (el-Lecnetud
Daime)
40- Abdestsiz olarak ezberden Kur’ân okumak: Bunda sakınca
yoktur. Ama Mushaf’a ancak temiz iken dokunur. (İbn Fevzan)
41- Kur’ândan uzaklaşmanın çeşitleri vardır:
— Onu okumaktan uzaklaşmak
— Onu düşünüp manasını anlamaktan uzaklaşmak
— Onun hükümleri ile amel etmekten uzak durmak
— Hastalıklara onunla şifa istemekten uzak durmak
— Onu dinlemekten uzak durmak
Allah Teala buyurur ki: “Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu
Kur'an'ı büsbütün terk ettiler.”(Furkan 30)
42- Müslüman hakkında meşru olan Kur’ânı ezberlemek ve bu
uzaklaşma çeşitlerinin her birinden uzak durmaktır. (el-Lecnetud
Daime)
43- İçinde Kur’ân kayıtlı olan kaseti cünüp kimsenin
taşımasında sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
44- Hayızlı kadının Kur’ân okuması: Âlimlerin
görüşlerinden sahih olanına göre mushafa dokunmadan
okumasında bir sakınca yoktur. Temiz bir elbise gibi bir şeyle
de tutabilir.
45- Cünüp olan ise Kur’ân okuyamaz (İbn Baz)[6]
46- Kur’ân okuyana selam vermek: Caizdir. Zira bundan yasaklayan bir
delil sabit olmamıştır. Selamı aldıktan sonra
kıraatine devam edebilir. (el-Lecnetud Daime)
47- Kadınlar için Kur’ân ezberleme yarışması
düzenlemek ve erkeklerden oluşan hakem komisyonu kurmak: Şu
şartlarda caizdir:
— Kadın tertil ederken sesini yumuşatıp inceltmemelidir.
— Tesettürlü olmalıdır.
— Yabancı ile halvet olmamalıdır. (el-Lecnetud Daime)
48- Kur’ân öğretimi için ücret almak: Caizdir. Zira
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Ücret
aldığınız şeylerin en layığı
Allah’ın Kitabıdır” buyurmuştur. (Buhari) (el-Lecnetud
Daime)
49- Divan üzerinde veya yerde yatarak, ayakta ve oturarak gibi her durumda Kur’ân
okumakta sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
50- Kur’ân kıraatini bitirince “Sadakallahul azim” demek bidattir.
Zira bunu çok Kur’ân okumalarına rağmen ne peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem, ne Raşit halifeler, ne de sahabelerden biri
yapmamıştır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Kim
emrimiz olmayan bir şey yaparsa o reddolunur” buyurmuştur.
(Müslim) (el-Lecnetud Daime)
51- Kur’ân-ı Kerimi öpmek: Kur’ân-ı Kerimi
öpmenin meşruiyetine dair bir delil yoktur. (el-Lecnetud Daime)
52- Mushafı yere koymak: Evla olan yüksek bir yere
konmasıdır. Eğer bu kolay olmazsa temiz bir sergi üstünde yere
koymak caiz olur. (İbn Cibrin)
53- Kur’ân okurken tertil ile (ağır ağır) okumak vacip
değildir. Lakin Kur’ân okumanın edeplerindendir. (İbn Useymin)
54- Harflerin kaybedilmemesi şartıyla hızlı okumak
caizdir. (İbn Useymin)
55- Evde sabah namazından sonra güneş doğana kadar Kur’ân
okumak:
Kadın, namaz kıldığı yerde sabah namazından
sonra oturup güneş yükselene kadar Allah’ı zikreder veya Kur’ân okur,
sonra iki rekât namaz kılar. Bunu yapmanın
kazandırdığı fazilete dair hadisler gelmiştir. Bu
şekilde tam birer hac ve umre sevabı kazanılır. Bu konudaki
hadisler birbirini destekleyerek hasen derecesine çıkmaktadır. (İbn
Baz)
56- Yasin, Duhan, Vakıa ve Mülk surelerini her gün okumak sahih
sünnette sabit olmamıştır. Lakin müslümanın Kur’ânın
tamamını okumayı artırması meşrudur. (el-Lecnetud
Daime)
57- Sureleri Mushaf’taki
sıralarına göre okumak: Yani Fatiha ile başlayıp
Bakara ile ve sonra Al-i İmran suresiyle devam ederek okumak ve Nas suresi
ile bitirmek daha faziletlidir. Ama öğrenmek için Nas suresiyle
başlayıp sonra Felak ve İhlâs surelerini okuyarak başa
doğru gitmekte de sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
58- Dudakları kıpırdatmadan mushafa bakarak okumakta
sevap var mıdır?: Bu Kur’ân okumuş sayılmaz. Kur’ân
okuma sevabına etrafındakiler işitmese bile ancak Kur’ânı
telaffuz etmek suretiyle erişilir. (İbn Baz)
59- Toplantılarda Kur’ân okumak için ücret almak caiz değildir.
Kim Kur’ân kıraati için ücret alırsa onun sevabını alamayacağı
gibi günaha da girer. Zira Kur’ân okumak ibadettir. İbadet olan bir
şeyin dünyalık vesilesi edinilmesi caiz değildir.
60- Kur’ânı okumak için alınan ücret caiz değildir fakat
öğretmek için alınan ücret caizdir. (el-Lecnetud Daime)
61- Kabirlere Kur’ân okumak: Ne peygamber Sallallahu Aleyhi ve
Sellem’den ne de sahabelerden varit olmayan bir bidattir.
62- Ölüye kabri yanında dua etmeye gelince, bunda bir
sakınca yoktur. Kişi, kabrin başında kolayına gelen
şekilde dua edebilir. (İbn Useymin)
63- Üzerine Kur’ân okunmuş suyu Hayızlı veya
nifaslı kadın kullanabilir. (İbn Cibrin)
64- Çocuğun başı tarafına Mushaf koymak: Eğer
bu onu cinlerden vs. koruması amacıyla konmuşsa meşru
değildir. (İbn Fevzan)
65- Kederli kadını Kur’ân hocalarından birine okuması
için götürmek şu şartlarda caizdir:
— Bu hocanın dinde salahı ve akidesinin düzgün olması ile
bilinmesi gerekir.
— Kendisine Kur’ân okunan kadın tesettürlü ve perde arkasında
olmalıdır.
— İkisi yalnız kalmamalıdır.
— Hoca, fitneden korunmalı, kadına bakmamalı ve
dokunmamalıdır. (İbn Fevzan)
66- Hayızlı kadın tilavet secdesi yapabilir mi?: Sahih
olanı: tilavet secdesi veya şükür secdesi için abdest şart
değildir. Zira bunlar namaz hükmünde değildir. (el-Lecnetud Daime)
67- Namazda mushaftan Kur’ân okumak: İhtiyaç duyulursa
Ramazanda farz dışındaki namazlarda ve sesli okunan nafile
namazlarda mushaftan okumak caizdir. (el-Lecnetud Daime)
68- Hayızlı kadının Kur’ân okuması: Hayızlının
Kur’ân okumaktan yasaklanmasına dair hadisler sahih değildir. Bu
konuda sahih bir delil sabit olmamıştır. Öğretmen veya
öğrenci olması gibi ihtiyaç duyduğu durumlar
dışında hayızlının Kur’ân okumaması daha
layıktır. (İbn Useymin)
69- Hayızlı kadının diliyle değil de
gözleriyle takip ederek Kur’ân okumasında sakınca yoktur. Nevevi:
“Bu ihtilafsız olarak caizdir” demiştir. (İbn Useymin)
70- Cünüp Kur’ân okuyabilir mi?:
— Gusledinceye kadar ne ezberinden ne de mushaftan okuyamaz.
— Tefsir ve hadis kitaplarını ise, içinde geçen ayetleri
okumaksızın okuyabilir. (İbn Baz)
71- Hayızlı kadının dua ve
istiğfarını Allah kabul eder mi?: Evet, bu caizdir. Aksine,
Hayızlı kadının özellikle şerefli vakitlerde dua
ve istiğfarı artırması gerekir. Duanın kabul edilme
sebepleri oluştuğu zaman Allah hayızlının da başkalarının
da duasını kabul eder. (İbn Cibrin)
Bu bölümde 6 cevap vardır
İnsan nefsi, gelecekte karşılaşacağı
hadiseleri bilmeye iştiyak duyar. Gaybı ise Allah’tan başka
kimse bilemez. Allah Azze ve Celle buyurur ki: “Göklerin ve yerin
gaybı Allah’a aittir.” (Nahl 16/77)
Bazı insanlar gaybı öğrenmek için bazı
yöntemlere başvurarak sihir yapmaktadırlar. Bu ise
haramdır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle
buyurmuştur: “Kim gelecekten haber veren birine gider ve onun
söylediklerini tasdik ederse, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e
indirileni inkâr etmiştir.” (Ebu Davud)
Allah, iman ehli için sadık rüya vererek onları hayırla
müjdelemiş, şerden sakındırmıştır.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurur ki: “Nübüvvetten ancak
mübeşşirat kaldı.” Mübeşşiratın ne olduğunu
sorduklarında da: “salih rüyadır” buyurmuştur. (Buhari)
1- Uyuyanın gördüğü şeyler üç çeşittir:
Rüya: Allah Teala’dandır ve bunda iyilik ile güzel
şeyler çoğunluktadır.
Hulm (düş): Bu
Şeytanın insan ile oynamasıdır. Genelde abdestsiz yatan
veya Allah’ı zikretmeden uyuyan kimseler görür.
Hadisu’n-Nefs: uyuyan kimse bunda genellikle kafasının uyanık
iken meşgul olduğu şeylere uygun suretler görür. Çok
yemenin veya can sıkıntılarının sonucu olarak da
böyle şeyler görülebilir.
Uyarı: insanların çoğu şeytanın kendisiyle
oynaması ile sadık rüyayı ayırt edemezler. Böylece
şeytanın üflediği şeylerle düşünceli ve
gördüklerinin etkisiyle kuruntulu olarak sabahlarlar.
2- Karışık rüyalar ve şeytanın rüyada insanla
oynamasının alametleri:
— Uyuyan kişi, rüyasında başını sonunu
bilemediği manzaralar görür.
— Hasta olan bazı insanlar rüyalarında hastalıklarıyla
ilgili şeyler görürler. Mesela nezle olan kimsenin rüyasında
nehirler ve kar görmesi ya da ateşlenen kimsenin rüyasında
güneş ve ateş görmesi gibi.
— Veya uyanık iken düşünüp konuştuğu şeyleri
rüyasında görür.
3- Kötü rüya görülünce yapılacak şeyler:
— Görülen şeyin şerrinden üç kere Allah’a
sığınılır.
— Şeytanın şerrinden üç kere Allah’a
sığınılır.
— Sol tarafa üç kere tükürülür.
— Kimseye anlatılmamalıdır.
— Kimseye tabiri sorulmamalıdır.
— Yattığı tarafı değiştirmelidir.
— Allah’tan bunun hayrını istemelidir.
— Bu rüyanın zarar vermeyeceğine inanmalıdır.
— Bu rüyadan sonra namaz kılmalıdır.
4- Güzel rüya görünce yapılması gereken edepler:
— Bu rüyanın Allah’tan olduğuna inanmalıdır.
— Bunun için Allah’a hamd etmelidir.
— Tabirini öğrenmelidir.
— Sadece sevdiklerine anlatmalıdır.
5- Sadık rüyanın alametleri:
— Daha önce anlatılan kötü rüyanın alametleri
bulunmamalıdır.
— Rüyayı gören doğru sözlülüğü ile bilinmelidir.
— rüyanın başı ile sonu bilinmeli, bağlantılı
olmalıdır.
— taatin sevabı ile müjdeleyen veya günahtan sakındıran bir
içeriği olmalıdır.
6- Rüya anlatırken yalan söylemenin haram oluşu:
Bunda büyük günah vardır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur: “Yalanların en kötüsü,
kişinin görmediği şeyi gözüyle görmüş gibi
anlatmasıdır.” (Buhari)
7- Rüyanın tabiri kime sorulur?
İlmine ve dininde salahına güvenilen kimseye
sorulmalıdır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sizden
biriniz gördüğü rüyayı ancak bir nasihatçiye veya bir âlime
anlatsın” buyurmuştur. (Hâkim rivayet edip sahih dedi. Zehebi de
ona muvafakat etti.)
8- Mülahaza: Müslümanın bu konuda hatalardan
sakınması gerekir. Gördüğü karışık
rüyaları çok sormamalıdır. Ancak tabiri hak eden rüyayı
sormalıdır. Eğer rüyasını tabir ettirmezse bunda
hiçbir sakınca yoktur.
9- Uyarı: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
insanın rüya görmesi için okuması gereken sure veya zikir tayin
ettiği sabit olmamıştır. Bütün bunlar bidattir.
Bu bölümde 23 cevap vardır:
1- Vesvesenin tarifi: Nefiste itminan vermeyen ve kararsız
olarak dolanan düşüncelerdir.
2- Vesveselerin sebepleri:
İlmin azlığı: İlim kişiden
vesveseyi ve onun tehlikesini giderir. Cehalet ise kişiyi zarar verecek
şeylere iter.
İman zayıflığı ve Allah’ı az zikretmek: Bunun salih amellerin azlığı, günahların çokluğu
gibi pek çok sebepleri vardır. İmanın kuvvetli olması ise
bunun aksidir. Şeytan ondan kaçar ve ona vesvese vermeye bir yol bulamaz.
Kuruntulara dalmak: Şüphesiz kuruntular ve çok
düşünmek, insanın vesveselere kapılmasına sebep olur.
Böylece şeytanın ona musallat olma yolu açılır.
3- Sessiz okunan namazlarda kulun vesveseyi uzaklaştırmak için
sesli okumasında sakınca yoktur. Namaz kılanın sol
tarafına namazda iken üfleyip üç kere şeytandan Allah’a
sığınması meşrudur. Sesli okurken kendi
işitebileceği şekilde sesini yükseltmelidir. (İbn Baz)
4- Uyarı: Namazda üç mü, yoksa dört mü kıldım
diye şüpheye düşen kimse, üç rekât kıldığını
varsayıp namazını tamamlamalıdır. Sonra da selamdan
önce sehiv secdesi yapmalıdır. (İbn Baz)
5- Vesvesenin çokluğu sebebiyle namaz iade edilmez. Bilakis eğer
gerektirecek bir şey yapılmışsa sehiv secdesi edilir.
(İbn Baz)
6- Yel çıktığından şüphe etmek: Eğer
ön veya arka tarafından yel çıktığından
şüphe ederse abdesti bozulmaz. Buna aldırmamalıdır. Zira bu
şeytanın vesvesesidir. (İbn Baz)
Vesveselenenlerin Çeşitleri:
7- Akide hususunda vesvese: Hadiste geçtiği gibi şeytan
insana: “şunu kim yarattı, şunu kim yarattı” diye sorar.
Sonunda: “Allah’ı kim yarattı?” der. Bunun çaresi:
— Ben Allah’a ve rasulüne iman ettim demek.
— İhlâs suresini okumak
— Sol tarafına tükürüp şeytandan Allah’a sığınmak
— Sonra da vesveseye son vermektir.
8- Kazayı hacet hususunda vesvese: Bazı kadınlar uzun
süre hamamda dururlar.
9- Abdestin bozulduğu hususunda vesvese: Bazı
kadınlar kendilerinden abdest bozucu bir şeyin çıkıp
çıkmadığından şüphe ederler.
Bunların çaresi: Bir ses veya koku hissedene kadar
bu şüphelere aldırmamalıdır.
10- Suyun temizliği hususunda vesvese: Bazı insanlar temiz
olup olmadığını bilmediği bir şey düşünce
elbisesini değiştirir veya onu yıkarlar. Doğrusu
yıkaması gerekmediğidir. Zira eşyada aslolan temizliktir.
11- Abdest alırken vesvese: Abdest alırken şeytan
insanın kalbine mesela başını mesh ederken ağzına
su vermediği veya abdeste niyet etmediği düşüncesini atar.
Bunun çaresi: Ona deriz ki: “abdestim tamdır, Allah’a
sığınırım, bu vesveselere aldırmam.”
12- Yerin temizliği hususunda vesvese: Bunda kişi, abdestten
yürüdüğü yerlerden dolayı ayağını yıkar, sadece
özel bir seccade üzerinde namaz kılar. Doğrusu: yeryüzü tamamen
temizdir.
13- Namaz hakkında vesvese: Şeytan bazı
kadınlara gelir, Fatihadan sonra bir sure okuduktan sonra “sen
Fatiha’yı okumadın” der ve kıldığı rekât sayısı
hakkında onu şüpheye düşürür. Ya da niyette ve
başlangıç tekbirinde şüpheye düşürüp tekrar ettirir.
Bunun çaresi: Şeytandan Allah’a sığınıp bu
vesveselere son vermektir.
14- Uyarı: Ey vesveseye müptela olan!: niyet: bir şeyi
yapmaya kasıt ve ona azmetmektir. Yeri kalptir. Bunun dil ile bir
alakası yoktur. Kim abdest almaya oturmuşsa, buna niyet etmiş
demektir. Kim namaza kalkmışsa niyet etmiş demektir. Kendini
zora sokma.
15- Vesvesenin ilacı: Din ilmini öğrenmektir. Bu
kişiyi dinde aslı olmayan şeylerden alıkoyar. Bu durumda
şeytan ondan daha uzak olur. Vesveseler dini bilmemekten kaynaklanır.
İmanı takviye etmek ve Allah’ı zikretmeye devam etmek: Zikir, koruyucu bir kale ve engelleyici bir settir. Şeytana
karşı bir silahtır. Özellikle sabah akşam okunacak
zikirlere, uyumadan önce, eve girip çıkarken okunacak zikirlere devam
etmelidir.
Kuruntularla mücadele etmek: Bunu bir
meşguliyet haline getirmemelidir. Zira bununla uğraştıkça
daha çok yerleşir. Eğer onunla mücadele ederse Allah’ın izniyle
kaybolur gider.
Allah’a sığınıp dua etmek: Allah Teala buyuruyor ki: “Ne zaman şeytandan bir kötü
düşünce seni dürtüklerse, Allah'a sığın”(A’raf 200)
Allah’a sığındığı zaman şeytan bir sinek
gibi olur. Vesveseyi kovmada en etkili sebeplerden biri de duadır.
Şüphe durumları:
16- Birinci durum: Kalbinde gezen mücerred kuruntu. Elini
yıkayıp yıkamadığından şüphe etmek gibi.
Buna önem vermemeli ve aldırmamalıdır.
17- İkinci durum: Çok şüpheye düşmek. Mesela
her abdest alışta şüpheye düşmek gibi.
Ayağını yıkarken başını mesh edip
etmediğinden şüphelenir. Bu şüpheye de kıymet vermemelidir.
18- Üçüncü durum: Abdest, namaz gibi bir ibadeti bitirdikten
sonra şüpheye düşmek: aynı şekilde buna da önem
vermemelidir.
Bu üç durumda şüphelere itibar edilmez.
19- Dördüncü durum: Çok şüphelenen bir kimse
olmayıp hakiki şüpheye düşmek. İbadeti bitirmeden önce
başlar. Buna itibar edilebilmesi için kesin emin olmak gerekir. (İbn
Useymin)
20- Temizlik hususunda vesveseye müptela olan kadın: Bu
vesveselere göre hareket etmeyi bırakmalıdır.
Şeytandan Allah’a sığınmalıdır ve Allah’tan
kendisini bu halden kurtarmasını istemelidir. (İbn Baz)
21- Uyarı: Şeytan, müslümanın abdest, namaz gibi
ibadetlerini bozmaya çalışır. Onunla savaşmak için
vesveselerine boyun eğmemek ve onun tuzaklarından Allah’a
sığınmak gerekir. (İbn Baz)
22- “Bazen aklımdan beni dinden çıkarmasından
korktuğum düşünceler geçiyor. Bunu savuşturmak için ne
yapmalıyım?”
Bu düşünceler şeytanın müslümanı
şaşırtmak için insanların göğsüne
attığı vesveselerdir. Kişi bunu hissettiği zaman
Allah’a sığınmalı ve gaybe ait meseleleri düşünmeye
son vermelidir. (İbn Cibrin)
23- Farz namazı kıldıktan sonra eksiklik olabileceği
düşüncesiyle ihtiyat olsun diye namaz kılmak: Meşru
değildir. Lakin namazda kalp hazırlığı ile huşulu
olmak gerekir. Eğer bazı düşünceler gelirse tekrar namazı
düşünmeye dönmek gerekir. İnşallah bundan zarar gelmez.
(İbn Fevzan)
Bu bölümde 7 cevap vardır:
1- Aşk ve zararları hakkında birkaç cümle:
— Bazı hikmet sahipleri şöyle derler: “deliliğin
çeşitleri vardır. Aşk da onun çeşitlerindendir.”
— Yine derler ki: “nice âşıklar maşukları uğruna
mallarını, şereflerini ve canlarını telef ettiler.
Ailelerini, din ve dünya maslahatlarını da yitirdiler.”
— Âlimlerden birine aşkın şeklini sordular. Dedi ki: “kalpler
Allah’ı zikretmekten gafil olduğu zaman Allah onları kendisinden
başkasına kulluğa müptela eder.” Kalp gafil olduğu zaman
şeytana mekân olur.
— Âşık olanlar insanların en bahtsızları, en
zelilleri, en meşgulleri ve Rablerinden en uzak olanlarıdırlar.
— İbnul Kayyım aşk hakkında dedi ki: “bütün tabipler
bunun bir vesvese hastalığı olduğunu
söylemişlerdir… Sebebi ise nefsin güzel görmeye
çalışması ve bunu düşünmesidir…”
2- Küfür ve şirke götüren aşkın alametleri: Aşık
olduğu kimsenin hoşnutluğunu Allah’ın rızasının
önüne geçirmek. Mesela âşık olduğu kimsenin hakkı ile
Rabbine taat hakkı çelişirse maşukunun hakkını,
Allah’ın hakkının önüne geçirmek. (İmam İbnul
Kayyım)
3- Aşkın sebepleri:
— Ruhun ve canın Allah’ın zikrinden ve muhabbetinden boş
olması. Kim kalbini Allah’ın korkusu ve muhabbeti ile doldurursa
başka şeyler o kalbe girmeye yer bulamaz. Allah bu kalpte her
şeye bedeldir.
— İbnul Kayyım der ki: “Aşka, Allah Teala’nın
muhabbetinden boş olan kalpler müptela olur.”
Yayın araçları: Çirkin filmlerin
ve aşk hikâyelerinin ifsat edici etkileri vardır. Bunlar faziletin
yıkılmasına ve rezaletin yayılmasına sebep olur.
Sevgi ve aşk kavramlarının tahrif edilmesi: Aşk ve sevginin sahibini kör edip onu
ayılamayacağı bir sarhoşluğa götüreceğini
zannederler. Fakat bu kimseler en büyük, en şerefli ve en faydalı
sevginin, Allah’a, rasulüne ana babaya, ev halkına, temizliğe,
iffete, eşine ve üstün ahlaka karşı sevgi beslemek olduğunu
unutmuşlardır.
Telefonda karşılıklı konuşmalar (Dil zinası)[7]: Aşka sürükleyen en önemli sebeplerden biridir.
Bakışları serbest bırakmak: Aşkın başlangıcı genellikle güzelliklere
bakmakla olur
Kör taklit: Bazı insanlar aşk hikâyeleri okur veya içinde
aşktan bahsedilen şarkılar dinler. Bir müddet sonra da aşka
düşer.
4- Çareler:
Allah Azze ve Celle’ye yalvararak dua etmek, samimiyetle Allah’a yönelmek… Bu hastalıktan Allah
kurtarır.
Sevgiliden uzaklaşmak: Onu görmemek,
sesini duymamak, onu hatırlatan şeyleri görmemek.
Âşık olduğu kimseden başkasıyla da olsa
evlenmek: Zira evlilikte kendisine yetecek bereket vardır.
Salih ameller işlemeye ve Allah’ı zikretmeye devam etmek: Allah Azze ve Celle buyurur ki: “Şüphesiz namaz
kötülüklerden ve çirkinliklerden alıkoyar.”(Ankebut 45)
Ölümü ve şiddetini düşünüp hatırlamak: Kabri, karanlığını, Allah Azze ve Celle’nin huzurunda
durduruluşu hatırlamak.
Faydalı şeylerle meşgul olmak: Şüphesiz aşkın sebeplerinden biri de boş
kalmaktır. Nitekim şöyle demişlerdir: “Aşk, boş
duran insanların meşguliyetidir.” Eğer kalp, gerekli olan
şeylerle meşgul edilirse böylece aşkın unutulması
sağlanır.
1- Hedef cümleler: Kadın sedef gibidir. Yerinden
alınıp yola atıldığı zaman bir daha oraya
dönemez. Kadın da bunun gibidir, iffeti gittiği zaman bir daha
onunla alakası kalmaz.
— Bil ki bütün gençler tesettürlü bir kadın gördükleri zaman ona
bir sultanmış gibi hürmet ederler. Ama açık bir kadın
gördüklerinde ise tam aksine, baktıkça bakarlar. “şu
kadından birkaç dakikalığına da olsa yararlanayım”
diye düşünürler.
— Keşke Allah’ın zina edenleri cehennemde nasıl
cezalandırmakla tehdit ettiğini bilselerdi. Şüphesiz bu büyük
bir şeydir! Alt tarafı geniş, üst tarafı dar bir
fırın! Alt tarafından ateş çıkar. Zina eden erkekler
ve kadınlar çıplak halde bu ateşte yanarlar. Bu ateşin
yakıcı şiddetinden ötürü bağırıp
dururlar!...
— Namusunu, ailenin namusunu ve güzelliğini verdiğin
şahıs bütün bunlara müstahak oluyor değil mi? Ben
inanıyorum ki, o seni izlediği için bunu hak etmiştir. Zira o
bunu tek başına yapamaz.
— Akıl sahibi kadın, şayet bir arabada iken ruhunun
alındığını düşünse, varacağı yerin
neresi olacağını da düşünmez mi? Karanlık kabirde onun
hali nasıl olacaktır? Cehenneme çukurlarından bir çukurda mı,
yoksa cennet bahçelerinden bir bahçede mi olacak?
2- Dil ve El Zinasının Sebepleri ve Çareleri:
— Allah’a imanın zayıf olması:
Rahman olan Allah’ı murakabe şuurunun olmaması, ahireti,
ölümü ve cehennemi unutmak. İnsanlardan çekinenler, Allah’tan
korkmuyorlar mı?!
Çaresi: Allah’ı murakabe etmek, şüphesiz Allah kulunun
her anından haberdardır. Ölümün de ne zaman geleceği belli
değildir.
— Evde kötü terbiye: Bununla beraber
kız evlat bundan dolayı mazur değildir! Zira onun kendi
aklı, fikri, dini ve vicdanı vardır.
Çaresi: Salih bir gidişata dönmek, film seyretmeyi,
düşük dergiler okumayı ve şarkı dinlemeyi terk etmek.
— Kadının ihtiyaç ve zaruret olmadan evden sık
dışarı çıkması: Bu
kadınların erkeklerle karışmasına ve günahkâr
bakışlara sebep olmaktadır.
Çaresi: Evde durmakta sabretmeli, dışarı
çıkmak zorunda kaldığı zaman da süslenmeden, tesettürü ve
vakarı ile çıkmalıdır.
— Kötü arkadaş: Nice genç kızlar
kötü arkadaşları sayesinde kötülüklere sürüklenmiştir.
Nitekim denilmiştir ki: “Kuşlar kendileri gibi olanın
peşine düşer.” Yine: “Arkadaş, sürükleyendir” denilmiştir.
Çaresi: Saliha arkadaşlar edinmektir.
Unutma!
-
Dünya kalacak yer değil, son bulacak bir uğrak
yeridir.
-
Ölüm ve onun sarhoşluğunu, kabir ve onun
karanlığını, haşir ve dirilişi, cehennemi ve onun
azabını unutma!
-
Önceki ve sonrakilerin önüne serilecek
ayıpları ve âlemlerin rabbinin soracağı hesabı unutma!
Masum bir genç kızın hikâyesi:
Telefon numarasını çevirdi ve ona ulaştı… “Beni nereden
tanıyorsun?” dedi. Dedi ki: “İlk bakışta âşık
oldum” o da gafil bir şekilde onu tasdik etti. Böylece onu zehirli
telefon hançeri ile utanma duygusundan koparmaya sevk etti.
Cehennemi mesken edinenlerin ahlakını kendisine hayat tarzı
yapan ne kazanır?
Ey gizli inci! Seninle konuşanı aptal zannetme! Hayır, bilakis o çok zekidir!
Önünde seni gece gündüz sevdiğini söyleyerek ağlar. Fakat
bu yalancı bunu onlarca kıza yapmış, sana
söylediklerini onlara da söylemiştir.
3- Dil ve el zinasının üslupları:
— Geç saatlere kadar telefon görüşmeleri
— Derece derece konuşmayı ilerletmeleri
— Onların da bu ilerlemiş konuşmaya katılması
üzerine çıkma teklifinde bulunması
— Maddi açıdan baskı yaparak onu kullanmak
Şunlardan sakın!
Tecrübelerin gösterdiği gibi, kadın ve erkeklerin
birbirleriyle görüşmeleri bulaşıcıdır.
Kadın ve erkeklerin birbirleriyle görüşmeleri, nice evleri
bozmuş, nicelerine büyük suçları güzel göstermiştir. Kadın
ve erkeklerin birbirleriyle görüşmeleri ifsat edicidir.
Bu hikmeti yeniden düşün, nice bir anlık lezzet uzun süren
hüsranlara götürmüştür.
Bu bölümde 20 cevap vardır.
1- Kadınların arasındaki düğüne damadın
götürülmesi caiz değildir. Zira bu hayâsızlık ve edepsiz
kimselere benzeme göstergesidir. (İbn Cibrin)
2- Düğün günlerinde def çalmanın şartları: Defin
sadece tek tarafına deri gerilmiş olmalı, davul gibi çift
taraflı olmamalıdır. Zira davul bir müzik aletidir ve bütün
müzik aletleri haram kılınmıştır.
Şarkı, şehvete iten düşük sözler gibi haram
unsurlar bulunmamalıdır.
Kadınların sesinin erkeklere ulaşacak şekilde
yükselmesi gibi fitne unsurları bulunmamalıdır.
Hoparlör gibi şeylerle ses yükseltilerek hiç kimseye eziyet
verilmemelidir. (İbn Useymin)
3- Çalgıcı kiralamak ve bunun kötülükleri:
Hakikatte, şarkıcılar genelde günahların galip
geldiği şarkılar söylerler
Enstrümanlarının ve garip müziklerinin sesini hoparlör ile
yükseltiyorlar.
Bu çalgıcılar davetlileri karşılayıp mal
toplayarak, kendilerine zillet yazılmış
aşağılık kimselere saygı gösterirler. (İbn
Baz)
4- Uyarı: Şarkı söyleyen kadın
sıradan, düğün gecesi fazla vakit almadan, sevinç izhar etmek için
şarkı söylemesinde, erkeklerin bulunmaması veya seslerini
duymamaları şartıyla sakınca yoktur.
5- Çok mal harcayarak övünmek ve geç vakte kadar düğünle
meşgul olup sabah namazını zayi etmek caiz değildir.
(İbn Baz)
6- Gelinlikte şart olanlar:
— Kadının düğün gecesinde kadınlara mahsus gelinlik
gibi elbise giymesi şu şartlarda caizdir:
— Tesettürü sağlamalıdır.
— Erkek elbisesine benzememelidir.
— Kâfir kadınların elbiselerine benzememelidir.[8] (el-Lecnetud Daime)
7- Bu elbise, ayakları da örtmeli, yerde sürünen kısmı
bir karış miktarı uzun olmalıdır. (İbn Baz)
8- Gelinliğin yerde sürünen kısmının daha fazla
uzatılmasında israf vardır. Caiz değildir. (İbn Baz)
9- Gelin elbisesine güzel koku sürülmesinde sakınca yoktur.
10- (Düğün salonları ve) Otellerde düğün
yapılmasının kötülükleri:
— Bu tür düğünlerde genelde gereksiz harcamalarla fazlaca israf
yapılır.
— Kadınlarla erkekler karışık bulunur. (İbn Baz)
11- Damadın, süslenmiş şekilde düğünü kutlamaya
gelmiş namahrem kadınlar önünde gelinin yanına gitmesi caiz
değildir. Doğru olanı: kişinin eşinin yanına
özel olarak hayâlı bir şekilde girmesidir.
12- Kameraya düğün görüntülerinin çekilmesine ve bu
görüntülerin herkese gösterilmesine akıl sahibi bir mümin
razı olmaz. Bu caiz değildir. Fasık gözler bundan
faydalanır. (İbn Useymin)
13- Damadın fotoğrafçı ile beraber kadınların
yanına girmesi caiz değildir. (İbn Baz)
14- Eğer kadının mani olamayacağı bazı
kötülükler içeriyorsa bu tür bir merasim düzenlemek caiz değildir.
(el-Lecnetud Daime)
15- Kadınların düğünlerde oynaması: Şu
şartlarda sakıncasızdır: yalnızca kadınların
bulunduğu bir yerde olması, seslerini yükseltmemeleri, tam bir
tesettür içinde olmaları ve avretinden hiçbir yerin açılmaması
gerekir. adet olduğu üzere kadınların kendi aralarında
baldırlarını, pazılarını açmaları caiz
değildir. (İbn Fevzan)
16- Sevinç çığlığı: Kadının
erkeklerin duyabileceği yerde sesini yükseltmesi caiz değildir. Zira
onun sesinde fitne vardır. (İbn Fevzan)
17- Davete icabet: Müslüman kadının, İslam
kardeşinin düğün yemeğine davetine icabet etmesi gerekir.
şu şartlar yerindeyse bu daveti geri çevirmek caiz değildir:
— Kocası çıkmasına izin vermişse
— Düğün yemeğinde caiz olmayan unsurlar yoksa
— Veya kötülüğe engel olma imkânı varsa. Eğer bu
şartlar yerine gelmemişse davete icabet etmemesi günah olmaz.
(el-Lecnetud Daime)
18- Düğünde veya başka zamanlarda müzik kasetleri dinlemek ve
kadınların bununla raks etmesi caiz olmayan kötülüklerdir.
(el-Lecnetud Daime)
19- Düğün evinde elbise değiştirmenin hükmü: Kadının
avretini koruması ve ziynetini gizlemesi gerekir. Özellikle de gizli kamera gibi
vesilelerin çıkmasından sonra. (İbn Muni’)
20- Fakihler düğünlerde bir şeyler saçmanın mekruh
olduğunu söylemişlerdir. Zira bunda düşüklük ve yiyecekleri
hor görmek vardır. Eğer bu iki önemli mahzur bulunmazsa
bunlar adet olduğu için sakınca yoktur.
Bu bölümde 89 cevap vardır.
Kadının süslenmesinde dini kaideler
1- Süs, kaş aldırmak, dövme, diş düzelttirmek gibi
dinen yasaklanmış bir şey olmamalıdır
2- Kâfirlere benzememelidir.
3- Herhangi bir açıdan erkeklere benzememelidir.
4- Hayat boyunca giderilemeyecek bir şey olmamalıdır.
5- Dövme ve kaş aldırmak gibi Allah’ın
yarattığını değiştirecek bir şey
olmamalıdır.
6- Tırnak oyası gibi suyun altına ulaşmasına engel
olan bir şey olmamalıdır.
7- İsraf ve malı zayi etmek gibi şeylere sebep olmamalıdır.
8- Uzun süre vakit almamalıdır.
9- Kibir ve böbürlenme vesilesi olmamalıdır.
10- Kocası için süslenmelidir.
11- Tırnak uzatmak gibi fıtrata mugayir olmamalıdır.
12- Avretin açılmasına sebep olmamalıdır.
13- Bu süslerle yabancı erkeklere gözükmemelidir. Zira fitne
bakıştan gelir.
Tütsü ve koku sürünmek:
14- Kadının güzel koku süründüğü halde dışarı
çıkmasında fitne vardır, bu caiz değildir. (İbn
Useymin)
15- Evden dışarı çıkarken koku sürünmek: Kadın
evden çıkar çıkmaz mahreminin arabasına binecek ve yabancı
erkeklerin bulunmadığı bir yere gidecekse sakınca yoktur.
(İbn Useymin)
16- Uyarı: Bazı kadınlar ramazan günlerinde koku
sürünüp mescide çıkıyorlar ki bu caiz değildir. Zira yolda
kokularının başkasına ulaşma ihtimali vardır.
(İbn Useymin)
17- Kadınlar arasında ziyaretleşmede koku ikram etmeleri:
Caiz değildir. (İbn Useymin)
18- Karısına güzel koku hediye etmekte sakınca yoktur. Bu
muhabbet ve sevgiyi artırır. Fakat kadın bunu
dışarı çıktığında kullanacaksa caiz
değildir ve ona koku hediye etmek günahta yardımlaşmak olur.
(İbn Baz)
Modern güzellik malzemeleri:
19- Güzellik malzemelerinin kullanılmasında şunlara dikkat
edilmelidir:
— Kâfirlere benzeme gayesi olmamalıdır.
— Kullanılması bedene zarar vermemelidir.
— Aşırıya kaçmamalıdır.
— Abdest ve gusülde suyun altına ulaşmasına engel olan
şeyler olmamalıdır.
Yüze pudra sürmek:
20- Eğer bu yüze zarar vermeyecekse sakınca yoktur.
21- Eğer siyahlık kalacak veya bir zarara sebep olacaksa bunu
yapmamalıdır. (İbn Baz)
22- Tıbbın zararlı kabul ettiği bazı güzellik
maddeleri:
— Bazı yüz pudraları cilde zarar vermektedir.
— Bazı besleyici kremler genç görünme isteğine sebep olur.
— Bazı yüz kremleri böceklerden yapılmaktadır.
— Makyaj malzemelerinin cilde zararı vardır. Bunlar kurşun,
çinko gibi ağır madenlerin yağ gibi eritilmesinden elde
edilmektedir.
— Yüz pudraları yatmadan önce soğuk gülsuyu ile
yıkanmalıdır.
Takma kirpik ve göz boyaları:
23- Takma tırnak kullanmak caiz değildir.
24- Takma kirpik kullanmak caiz değildir.
25- Renkli lens takmak: Bbunda vücuda zarar vermek, aldatmak ve
Allah’ın yarattığını değiştirmek
vardır. (el-Lecnetüd Daime)
Göz boyalarının tıbbi zararları
26- Bu boyaların bileşiminde kalıcı hastalıklara
sebep olan maddeler vardır. Bu maddeler çeşitli göz
iltihaplarına sebep olur. Vücutta bulunan mikropların kuvvetlenmesine
ve kirpiklerin dökülmesine neden olur.
Dişleri düzelttirmek:
27- Müslüman kadının güzelleşmek için dişlerini
düzelttirmesi haramdır. (İbn Fevzan)
28- Ama dişlerinde ameliyatla giderilmesi gereken bir sorun varsa bunda
sakınca yoktur. Zira bu tedavidir. (İbn Fevzan)
Kaş aldırmak ve inceltmek:
29- Kaşları alıp boya ile suni kaş yapmak,
Allah’ın yarattığını değiştirmek olup
haramdır.
30- Kaşları keserek veya kopararak almak, Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem’in yapana lanet ettiği büyük günahlardan biridir.
31- Nams: kaş kılından almaktır, caiz değildir.
32- Kadının yüzünde biten sakal veya bıyık tüyünü ya da
kol ve baldırındaki tüyleri alması caizdir.
33- Çeşitli yollarla kaş kıllarını almak
sonra da özel kalemlerle ve cilt makyaj malzemeleri ile kaş
yapmanın zararlı olduğu tıbbi takrirlerdendir. Bu makyaj
malzemelerinin bileşiğinde ağır madenler vardır.
34- Kaşları kumrallaştırmak: Şeyh İbn
Cibrin’e göre caiz değildir. Şeyh İb Munî’ ise caiz
demiştir.
35- Gözlere kadar inecek şekilde kaşlar fazla ise, eza
verdiği için bunu gidermekte sakınca yoktur. (İbn Useymin)
36- Kadının kocasına güzel görünmek için
kaşlarını hafifletmesi caiz midir?
Bu caiz değildir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kaş
alanlara lanet etmiştir. (İbn Cibrin)
Tüyler şu üç kısma ayrılır:
37- Birincisi: Din’in alınmasını yasakladığı
erkeklerin sakalı ve kaş gibi tüyler.
38- İkincisi: dinin alınmasını istediği
koltukaltı ve etek kılları.
39- Üçüncüsü: dinin hüküm belirtmeyip insanın tercihine
bıraktığı kollar ve bacaklardaki kıllar. (İbn
Useymin)
Kadının yüzünde biten kılların giderilmesi:
40- Eğer bunlar sıradan tüyler ise giderilmesi caiz olmaz.
41- Ama sakal ve bıyık gibi kadının
yaratılışından olmayan kılları gidermekte
sakınca yoktur. (İbn Baz)
Dövme:
42- Tarifi: Uzva kan akıncaya kadar iğne
batırılır ve buraya sürme, mürekkep gibi boyalar konularak
yeşil ya da mavi bir renk alması sağlanır. Bunu yapmadaki
amaç güzelleşmek veya dikkat çekmektir.
43- Hükmü: Haramdır. Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem bunu yapana lanet etmiştir. Büyük günahlardandır.
44- Haram oluşunun hikmeti: Bunda Allah’ın
yarattığını değiştirmek vardır.
45- Küçük kıza kendi isteği olmadan dövme
yapılmışsa ona bir günah yoktur. Fakat bunun günahı bu
dövmeye yapanadır. (İbn Useymin)
Dövmenin giderilmesi için ilaç kullanmak:
46- Dövmenin giderilmesi için kullanılacak olan ilaç telefe veya
uzvun kaybedilmesine sebep olacaksa gidermesi gerekmez. Bu durumdan Allah’a
tevbe etmekle yetinmelidir.
47- Eğer böyle bir zarara uğraması söz konusu
değilse onu bir an evvel gidermesi gerekir, geciktirmesi isyandır.
(İbn Baz)
48- Beyaz saçları sarartmak ve saçları uzatmak için kına
kullanmak caiz midir?
Beyaz saçları sarartmak ve diğer mubah işler için kına
kullanmakta sakınca yoktur. Kınanın saçların uzaması
ve dökülmemesi için faydası vardır.
49- Saçları erkeklere benzeyecek şekilde kısaltmak
haramdır. (İbn Useymin)
50- Kâfir ve günahkâr kadınlara benzeyecek şekilde saçları
kısaltmak haramdır. (İbn Useymin)
51- Bunlardan başka şekilde kısaltmaya gelince bunda ihtilaf
vardır. Kimisi cevaz verirken kimisi de mekruh görmektedir. (İbn
Useymin)
52- Kadının saç ekletmesi (peruk kullanması) haramdır.
53- Herhangi bir zararı gidermek için ihtiyaç sebebiyle saç
kısaltmak caizdir. (el-Lecnetud Daime)
54- Peruk kullanmak: Suni olması ya da başka bir
kadının saçı olması fark etmez. Allah’ın
yarattığını değiştirme, yalan ve kandırma
illeti devam ettikçe hüküm değişmez.
55- Peruk haramdır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in
şu hadisinin yasağı kapsamındadır: “Allah saç ekleyene
ve ekletene lanet etsin” (İbn Useymin)
56- Peruk kullanmak ne zaman caiz olur: Kadının
başında hiç saç yoksa veya dökülmüşse bu kusuru örtmek
için peruk kullanması caizdir. (İbn Useymin)
57- Kocasının izni ile olsa bile peruk kullanmak haramdır.
(İbn Useymin)
58- Baş üzerine saçları topuz yapıp koymak caiz
değildir. Ama boynuna koyarsa caizdir. Fakat bu halde
dışarı çıkarsa bu teberrüc olur. Zira örtüsünün
altından belli olur. (İbn Useymin)
59- Saçları toplayıp bağlayarak arkaya salmak: Örgülü
veya örgüsüz olsun, başkalarına göstermedikçe bunda
sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
60- Tec’adid: Saçları dalgalı yapmak için kullanılan
aletlerdir.
61- Şu şartlarda kadının saçlarını
kıvırcık yapması mubahtır:
— Kâfirlere benzemek söz konusu olmamalıdır.
— Mahremi olmayan erkeklere göstermemelidir.
— Bunu bir kadına yaptırmalıdır. (İbn Fevzan)
62- Kısa ya da uzun süreli olması fark etmeksizin
kadının saçlarını kıvırcık yapması
caizdir. (İbn Fevzan)
63- Saça kırmızı, sarı, altın rengi v.b. meç
yapmak caizdir. Ama siyah boya caiz değildir. (İbn Useymin)
64- Kâfirlere benzemeksizin ve yüksek ücret verip malı zayi etmek gibi
unsurlar bulunmaksızın kadının saçlarını modern
usullerle düzelttirmesi caizdir. (İbn Useymin)
65- Kadın, erkeklerin sarığı gibi saçlarını
başının etrafında toplar veya sararsa bu erkeklere benzemek
olup caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
66- Üzerinde canlı resmi veya müzik aleti bulunan kurdele
takmak: Caiz değildir. Zira elbiselerde veya başka şeylerde
resim kullanmak haramdır. Eğlence aletlerinin de
kırılması vaciptir. (İbn Fevzan)
67- Başı büyük gösteren kurdeleler: Saçların
düzeltilmesi için buna ihtiyaç varsa sakıncası yoktur. (İbn
Fevzan)
68- Kellik bulunan kimsenin saç ektirmesi caizdir. Zira bu
güzelleşme değil kusuru giderme babındandır. Allah’ın
yarattığını değiştirmek olmaz. (İbn Useymin)
69- Kadının hastalık
gibi bir sebep haricinde saçlarını kestirmesi caiz değildir.
70- Saç taramakta aşırı gitmek caiz değildir.
(İbn Fevzan)
71- Kaşlar arasındaki kılları gidermek caizdir. Zira bu
kıllar kaşlardan sayılmaz. (el-Lecnetud Daime)
72- Yüksek topuklu ayakkabı giymek şu sebeplerden ötürü
caiz değildir:
— Kadını tabii şeklinden farklı gösterir.
— Kadının tökezlemesine sebep olur. İnsan kendisini
tehlikeden korumakla emrolunmuştur.
— Kadının boyunu ve kalçasını olduğundan fazla
gösterir.
— Tabipler, yüksek topuklu ayakkabıların uzun süre
kullanılması halinde rahime, bacak kaslarına ve bedene zararlar
vereceğini söylemişlerdir. (el-Lecnetud Daime)
73- Kadının altın, gümüş, mücevherat gibi takılar
ile süslenmesi, israfa kaçmamak şartıyla caizdir. (İbn Useymin)
74- Altın bilezik kullanmak: Kadının altın
bilezik ve diğer takıları kullanması şu ayetin
kapsamında olduğu için caizdir: “Süs içinde yetiştirilip
savaş edemeyecek olanı mı istemiyorlar? (Onları
Allah'ın parçası mı sayıyorlar?)” (Zuhruf 43/18)
Hadiste de altın ve ipek hakkında: “Bu ikisi ümmetimin erkeklerine
haram, kadınlarına helaldir” buyrulmuştur. (İbn Baz)
75- Kadının yüzüğü hangi parmağa takacağı
hususunda, âdet olan şekline bir sınırlama getirilmemiştir.
Bu konuda genişlik vardır.[9] (el-Lecnetud Daime)
76- Kadınların mahremi olmayan erkeklere
takılarını göstermesi caiz değildir. Bilakis evden
çıkarken bunları örtmeli, erkeklerin bakışlarından
gizlemelidir. (İbn Fevzan)
77- Evlilik münasebetiyle alyans takmak: Müslümanların
adetlerinden değildir. Eğer bunun eşler arasında muhabbete
sebep olacağına ve çıkarılması halinde aile
ilişkilerini etkileyeceğine inanılırsa bu şirkten
sayılır. (İbn Fevzan)
78- Buruna hızma takmak: Kadınların
takınması adet olduğu şekilde bunu kullanması caizdir.
Bu konuda küpe gibi şeyleri takmak için kulağını delmesi de
caizdir. (İbn Cibrin)
79- Halhal kullanmak: kocasının, mahremlerinin ve
kadınların yanında takınmasında sakınca yoktur.
Zira bu kadınların ayaklarına taktığı takı
çeşitlerindendir. (İbn Baz)
80- Tırnakları uzatmak: Caiz değildir. Zira peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem tırnakların
kısaltılmasını emretmiş, Müslümanların
tırnaklarını kısaltmaları, bıyıklarını
kısaltmaları, koltuk altlarını yolmaları ve etek
traşı olmalarını kırk günden fazla ertelememelerini
vakit olarak belirlemiştir. Kadınların tırnaklarını
uzatmaları bazı hayvanlara ve kafir kadınlara benzemektir.
(el-Lecnetud Daime)
81- Hamamda tırnak kesmek: Bunda günah olmasa da ona ikram edip
böyle yapmamak daha iyidir. (İbn Useymin)
82- Kişinin kesmiş olduğu saç ve tırnakları
gömmesi: Buna dair şer’i bir delil bilmiyoruz. Bu hususta
genişlik vardır. Dilerse gömer, dilerse atar. (el-Lecnetud Daime)
83- Koltuk altlarını özel bıçaklarla tıraş
etmek caizdir. Fakat eğer zor olmayacaksa yolmak daha faziletlidir.
(el-Lecnetud Daime)
84- Kadının sürmelenmiş halde çıkması: Caiz
değildir. Kadının herhangi bir süsünü kocasından ve
mahremlerinden başkasına göstermesi caiz değildir.
(el-Lecnetud Daime)
85- Kadının yüzündeki çilleri gidermesi için yumurta, bal ve
süt gibi malzemeler kullanması: Eeğer ilaç olarak bunları
kullanmak gerekiyorsa bunda sakınca yoktur. Allah Azze ve Celle: “O,
yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” (Bakara 29)
buyurmuştur. Ama güzelleşmek için bunlar kullanılacaksa
başka maddeler kullanılması daha iyi olur. (İbn Useymin)
86- Ellere kına ile nakış yapmak: Adet olan
şekliyle bu caizdir. Kadın kocası için elinden geldiği gibi
süslenir. Eşler arasında muhabbeti kuvvetlendirecek şeyler
uygundur. (İbn Useymin)
Güzelleşmek için (Estetik) ameliyat iki kısma ayrılır:
87- Bir kusurun giderilmesi: Sonradan meydana gelen veya başka
türlü bir kusurun giderilmesinde sakınca yoktur.
88- Güzelliği artırmak: Bu kusuru gidermek için
değil, güzelliği artırmak için yapılır ki
haramdır. (İbn Useymin)
89- Güzelleşme ve süslenmede aşırılık şu
neticeleri verir:
1- Fitnenin vuku bulması: Kadınlar arasında cinsi
sapıklık olabilir.
2- Nazar değmesi: Şüphesiz her şey Allah’ın emri
ve kaderi ile olmaktadır. Ancak kişi Allah’a samimi bir şekilde
tevekkül ederek sebeplere sarılmalıdır.
3- Kişisel zararlar: Herkes bir diğerinden daha güzel
olmak için uğraşır. Herhangi bir kimse kendisinden üstün olursa
ona öfkelenip haset etmeye başlar. Böylece sadece Allah’ın
bildiği bazı düşüncelere tutulur.
Bu bölümde 140 cevap vardır.
Nikâh Talebi ile İlgili Meseleler:
1- Kadının bir hastalığı varsa, kendisine talip
olana bunu bildirmeli midir?: Velisinin talip olan kimseye onun kusur veya
hastalığını bildirmesi gerekir. eğer bildirilmezse
aldatma söz konusu olur. (el-Lecnerud Daime)
2- Eğer kadın kendisine talip olan ile evlenmeye razı ise
bunu velisine bildirmesi gerekir mi?: Velisinin salahı ve emanetine güvendiği
kimse hakkında kızına danışmasında sakınca
yoktur. (el-Lecnetud Daime)
3- Kadın evlenmek için kendisini arz edebilir mi?: Bunda
sakınca yoktur. Nitekim Hadice radıyallahu anha bunu
yapmıştır. Ömer radıyallahu anh de kızı
Hafsa radıyallahu anha’yı Ebu Bekir radıyallahu anh’e sonra da
Osman radıyallahu anh’e evlenmesi için arz etmiştir. (el-Lecnetud
Daime)
4- (Nişanlı) Erkek, evlilik öncesinde onunla evlenmek
istemediğini anlarsa, nikâh akdinden önce bildirmesi gerekir.
(el-Lecnetud Daime)
5- Kızın doğurganlığı hususunda sorun
varsa talip olana haber verilmeli mi?: Eğer bu sorun başka
kadınlarda da bulunup geçici bir şeyse bildirmesi gerekmez. Bu
hastalık ağır olup kalıcı ise, bunun bildirilmesi
gerekir. (el-Lecnetud Daime)
6- Kadının küçüklüğünde başına gelen bir hadise
sebebiyle bekareti bozulmuşsa bunun bildirilmesi gerekir mi?: Dinen
bunun gizlenmesine bir engel yoktur. Duhulden sonra bunu sorduğu zaman
hakikatini bildirir. (el-Lecnetud Daime)
7- Talip olanın kadına bakması: Başına,
yüzüne, ellerine ve ayaklarına bakmasında sakınca yoktur.
Bazı ilim ehli dediler ki: ellere ve yüze bakması yeterlidir. Lakin
birinci görüş daha doğrudur. Lakin yalnız kalmamaları
gerekir. (İbn Baz)
8- Kızın kendisine talip olan hakkında görüşü:
Baba ile anne ihtilaf eder, anne birini, baba birini tercih ederse bu işi
kıza sormaları gerekir. zira onunla beraber yaşayıp
hayatını paylaşacak olan odur.
9- Ama eğer kız, din ve ahlak bakımından dengi olmayan
birini tercih ederse onun görüşüne bırakılmaz. (İbn
Useymin)
10- Erkek ve kadın için evlenmeye uygun yaş:
Kadının evlilik için uygun olan eşi beklemesi gerekir. Eğer
Salih ve uygun birisi talip olursa, kendisinden büyük olsa bile muvafakat
etmesi gerekir. Erkek ve kız Salih iseler yaş bir mazeret ve bir
kusur sayılmamalıdır. (İbn Baz)
11- Evlilikten önce tıbbi muayeneye gerek yoktur: Her
ikisinin de Allah’a hüsnü zan etmeleri gerekir. Muayene doğru olmayan
sonuçlar verir. Allah bizleri ve sizleri her kötülükten korusun. (İbn
Baz)
12- Müslüman kadının bir kâfirle evlenmesi caiz değildir, nikâh
batıldır. (İbn Baz)
13- Evlilik ve öğrenim: Kadının dengi olan
talibine muvafakat etmesi, öğrenim görüyor olmasının
buna mani teşkil etmemesi gerekir. Özellikle bu asırda
evliliğin pek çok faydaları vardır. (İbn Baz)
14- Şer’i bir özür bulunursa evlenmemek caiz midir?: Kadın
için meşru olan evlenmesidir. Zira bunda namusun korunması,
gözün haramdan sakınılması, neslin çoğalması
söz konusudur. Evlenmemekte ise büyük tehlikeler vardır. Zira bunda
sünnete muhalefet vardır. Kadının kendisine münasip bir talibi
olduğu zaman evliliği geciktirmesi layık değildir. Fakat
sadece kendisinin bilip insanların bilmesini istemediği, buna arzusu
olmaması veya evliliğe engel başka bir özrü varsa,
evlenmemesinde sakınca yoktur. (İbn Baz)
15- Kadın için evlilik gerekli midir?: Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem’in ibadetini sormaya gelenlerin kıssasında, onlardan
biri: “Ben kadınlardan uzak duracak, hiç evlenmeyeceğim”
demişti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ise bu görüşü: “Kim
benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir”(Buhari) buyurarak
reddetmiştir.
— bu kıssada Yahudi ve Hıristiyanların ruhbanlık olarak
evlilikten uzak durmalarından sakındırmaya işaret
vardır. Kadının da evlilikten uzak durması uygun
değildir. (el-Lecnetud Daime)
16- Kızların evlenme
taleplerini gazete sayfaları ve dergilerde özelliklerini belirterek
ilan etmeleri: Hayâya ve tesettürün haşmetine
aykırıdır. Bu Müslümanların âdeti olmayıp terk
edilmesi gerekir. (el-Lecnetud Daime)
17- Talip olan kişinin kızla konuşması: Eğer
nikâh için maslahat gereği ise caizdir. Bununla beraber daha evla ve
ihtiyatlı olanı bunu velisi ile konuşmasıdır.
(İbn Fevzan)
18- Evlilikten önce buluşma: Eğer nikâh akdinden
sonra fakat düğünden önce buluşmak isterlerse bunda sakınca
yoktur. Zira düğün merasimi yapılmamış olsa bile nikâh akdi
ile onun eşi olmuştur.
19- Ama nikâh akdinden önce söz kesilmişken veya bundan
önce görüşmeleri haramdır. Kişinin mahremi olmayan
kadınla konuşması, ona bakması, yalnız kalması
caiz değildir. (İbn Useymin)
20- Nişanlısı ile halvet: Kadının
nişanlısı ile nikâh akdinden önce yanlarında mahremi
olmadan beraber çıkması caiz değildir. Zira bu fitne
vesilesidir. (el-Lecnetud Daime)
21- Eğer kıza velisi razı olduğu birisini takdim
ederse, diğer akrabalarının onunla evlenmesine itiraz etme
hakları yoktur. Zira onlar velayet sahibi değillerdir. (el-Lecnetud
Daime)
22- Talip hakkında kendisine danışılan kişi
gerçeği söylemeli midir?: Kendisine danışılan
kişinin tanıdığı kimse hakkında bildiği
gerçeği söylemesi gerekir. Yalan söylemesi caiz değildir.
23- Kadına kan vermek: aralarında mahremlik sağlamaz. Her
biri diğeri ile evlenebilir.
24- Kızın: “Velim bu kimseden razı ise ben de
razıyım” diyerek talepte bulunması sahihtir.
25- Anne babası razı olsa bile, kızı razı
olmadığı kimse ile evlenmeye zorlamak caiz değildir.
26- Gizli nikâh: İslam’da evlilik nikâhın ilan edilmesine
bağlıdır. Gizlemek caiz değildir. Bunun meşruiyeti
için ilan edilip gizlenmemesinde önemli hikmetler vardır.
Bunların en önemlilerinden biri: zina ile evliliğin ayırt
edilmesidir. Zira zina gizli yapılır. Evliliğin şahitlere
ilan edilmesi yeterlidir. (el-Lecnetud Daime)
27- Kadını babasının vekâleti olmadan abisi
evlendirirse nikâh batıldır. Bunu sahih hale getirmek için
babasının yeni bir nikâh akdi yapması veya vekâlet vermesi
lazımdır. (Muhammed Bin İbrahim)
28- Eğer kadın talibinden okumasına engel olmaması
şartını isteyerek evlenmişlerse bu şart sahihtir.
Kocasının buna engel olma hakkı yoktur. Eğer engel olmaya
kalkarsa kadın serbesttir. Dilerse onunla kalır, dilerse şer’i hâkime
giderek nikâhın feshini isteyebilir. (İbn Baz)
29- Erkeğin kadına, kocasının ölümünden sonra
evlilikten uzak durması şartı koşması caiz midir?:
Caiz değildir. Zira bu peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in
hanımlarına özeldir. Kocasının bu şartı
koşması caiz değildir. Buna itaat de gerekmez. (el-Lecnetud
Daime)
30- Resmi nikâh ve örfi nikâh: Şer’i şartlar yerine
geliyorsa resmi nikâhta sakınca yoktur. Her Müslüman erkek ve
kadının şer’i nikâh ile evlenmesi gerekir. Bu nikâh ise nikâh
rükünlerini ve şartlarını kapsıyorsa şer’i nikâh
sayılır. Bu şartlar: veli, mehir, şahitler ve eşlerin
rızasıdır. (İbn Baz)
31- Eğer eşler kadının belirlenmiş bir sürede
ailesinde kalması hususunda ittifak etmişlerse, nikâh da gizlenmeyip
ilan edilmişse bunda sakınca yoktur. (İbn Baz)
32- Talip olan kadının taliplisi önünde süslü elbise ile
veya makyaj ile süslenerek çıkması: Caiz değildir. Zira onun
namahremidir. Zira talipli onu süslü halde görür, sonra kadın bu
halini değiştirir, onun gözünde de durumu değişir.
(İbn Useymin)
Mehir ile İlgili Meseleler:
33- Mehir: Kadının hakkıdır. Reşit
olduğu halde kendisine ne zaman verilirse bu sahih olur. Eğer
mehirini bağışlamamışsa ondan bir şey almak caiz
değildir. (İbn Baz)
34- Mihr-i müeccel: Mihri ertelemek caizdir. Bilinen belirli bir
süre verilmişse bu sürede verilmelidir.
35- Eğer belirli bir süre tayin edilmemişse, boşanma, nikâhın
feshi ve ölüm gibi ayrılık durumlarında hak edilir.
(İbn Useymin)
36- Eğer kocası zenginse kadının mihri müeccelden zekât
vermesi gerekir. Fakirse gerekmez. (İbn Useymin)
37- Eğer reşit ise kadının ertelenmiş mehiri
bağışlaması caizdir. Ama eğer buna zorlanırsa
veya yapmadığı takdirde boşanma ile tehdit edilirse mehir
hakkı çıkmaz ve buna zorlamak caiz değildir. (İbn Useymin)
38- Eğer malı yoksa mihrin kadına Kur’ân öğretmek
olarak nikâh anında belirlenmesi mümkündür. (el-Lecnetud Daime)
39- Mihr olarak Mushaf vermek caizdir. Âlimlerin
görüşlerinden sahih olanına göre Mushaf alım
satımı caizdir. (el-Lecnetud Daime)
40- Kadının mihr olarak umreyi şart koşmasında
sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
41- Babanın, kızının mihrinden bir şey alması
caiz midir?: babasının, kızının mihrinden ona zarar
vermeksizin alması caizdir. (el-Lecnetud Daime)
42- Kadının mihre hak sahipliği nikâh ile başlar ve
ilişki, halvet veya ikisinden birinin ölümü ile tamamlanır.
(İbn Fevzan)
43- Zifaftan veya halvetten
önce boşarsa, mihrin yarısı gerekli olur. Fakat ikisinden
birinin bundan vazgeçmesi caizdir. (İbn Fevzan)
44- Nikâh sebebiyle alınan babasına, kardeşine elbise gibi
şeyler mihre dâhildir. (İbn Fevzan)
45- Nikâh kıyılmış fakat mehir belirlenmemişse nikâh
sahihtir. Bu “tefviz” diye isimlendirilir ve mihri misil uygulanır. (ibn
Fevzan)
46- Eğer zifaftan önce talak ile ayrılırlarsa
kocanın kendisine zor gelmeyen bir mut’a ödemesi gerekir.
47- Eğer zifaftan önce kadın tarafından bir
ayrılık olursa ona bir şey gerekmez.
48- Evlilikteki bereketin büyüklüğü kolay olmasındadır:
Mihrde aşırı gitmek dine aykırıdır. En bereketli
evlilik kolay olanıdır. Ondaki masraf azaldıkça bereket artar.
Bu çoğunlukla kadınlara bağlı olmaktadır. Zira
kadınlar kocalarını ağır mihir yükü altına
sokmaktadırlar. (İbn Useymin)
49- Hayız halinde nikâh akdi: Caiz ve sahihtir. Lakin
temizleninceye kadar onunla zifafa giremez. Boşanmada ise aksi geçerlidir.
Hayız halinde talak caiz değildir. (İbn Useymin)
Kocanın Hakları:
50- Kadının, kocasının emrettiği meşru
hususlarda gücü yettiği kadarıyla itaat etmesi gerekir.
51- Kocasının namusunu, malını, çocuklarını
muhafaza etmesi, onun ailesinin haklarını gözetmesi gerekir.
52- Kendisini yatağa çağırdığı zaman
çekinmemesi gerekir.
53- Evden kocasının izni olmadan çıkmaması gerekir.
54- Ev işlerinden üzerine düşeni yapması gerekir.
(el-Lecnetud Daime)
Ve son olarak: Güzel geçinmesi, ona güzel muamelede bulunması,
aralarında sevgi ve ünsiyet yerleşene kadar kötülüğü
iyilikle karşılaması gerekir. (el-Lecnetud Daime)
55- Koca, eşinin ana babasını evde kabul etmesine engel
olamaz. Ancak onların ziyaretleri bir zarar ve fesada sebep olacaksa buna
engel olabilir. (el-Lecnetud Daime)
56- Eşlerden birinin diğerini şer’i hakkından
alıkoymasının hükmü: Kadının zarar vermedikçe ve
farzdan alıkoymadıkça kocası için her zaman hazır
olması ve ilişkide istekli olması gerekir. Aynı
şekilde kocanın da eşiyle ilişkiye uzun süre ara vermesi
caiz değildir. (İbn Cibrin)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: “Kişi
karısını yatağa çağırır ve kadın buna
yanaşmayıp onu kızdırmış halde akşamlarsa
sabaha kadar melekler ona lanet eder.” (Buhari, Müslim)
Kadına arkadan ilişki:
57- Bu dinen caiz değildir.
Allah’a tevbe etmesi, bağışlanma dilemesi ve bunu bir daha
yapmamaya azmederek pişman olması gerekir.
58- Bu işten dolayı kadın kocasından boşanmaz.
59- Âlimlerin görüşlerinden sahih olana göre dübürden
ilişkiye kefaret yoktur.
60- Bu büyük kötülükte (arkadan ilişkide) kocaya itaat edilmez.
61- Eğer tövbe etmezse bundan dolayı nikâhının fesih
edilmesini talep etmesi gerekir. (İbn Baz)
62- Eşlerin birbirlerine bakmasında mubah olan: Kadının,
kocasının bütün vücuduna bakması caizdir. Aynı şekilde
koca da karısının her yerine bakabilir. (İbn Useymin)
63- Kocaya hizmet vaciptir: Nitekim hanım sahabeler,
kocalarına hizmet ederlerdi. Esma radıyallahu anha kocası Zübeyr
radıyallahu anh’e hizmet edişini haber verdiği gibi,
Fatımatuz Zehra radıyallahu anha da Ali radıyallahu anh’e hizmet
etmiş, ona yemek yapmış, elbiselerini,
bulaşıklarını yıkamış ve evini
temizlemiştir. (el-Lecnetud Daime)
64- Kadının yüksek talepte bulunması halinde kocanın
ödemesi gereken nafaka miktarı: Kadının güç yetmeyecek
nafaka istemesi caiz değildir. Gücü yetse bile maruf olandan fazla
istememelidir. Zira Allah Azze ve Celle buyurmuştur ki: “Onlara maruf
ile muamele edin”(Nisa 19) (İbn Useymin)
65- Kadının kocasına ve evine hizmetten çekinmesi caiz
değildir. Zira bu ona kötü muameledir. Buna sabredip üzerindeki
hakkı eda etmelidir. (el-Lecnetud Daime)
66- Kadının kocasının malından izinsiz alması
caiz değildir. Zira Allah Azze ve Celle kullarının birbirlerinin
mallarını almalarını haram kılmıştır.
(İbn Useymin)
67- Kadının kocasının malından onun haberi
olmadan almasının hükmü: Kadının, kocasının
malından israf etmeden ve savurganlık yapmadan meşru
şekilde, onun haberi olmadan kendisi ve çocukları için alması
caizdir. Bundan fazla alamaz. Eğer nafakalarını vermiyorsa
kendisine ve çocuklarına gerekenden fazla nafaka alamaz. (İbn
Useymin)
68- Kocanın, karısı razı ise onun malından
alıp kendi malına katması caiz midir?: Eğer
kocasına bu konuda müsamahalı ise bu caizdir, kendisine helal olur.
Ama karısı buna izin vermezse caiz değildir. Aynı
şekilde malından vermediği için karısına kötü
muamele etmesi de caiz değildir. (İbn Cibrin)
69- Erkeğin, karısının malını
harcaması hususunda itiraz hakkı var mıdır?: Kadın
malının sahibidir. Bunda tasarruf hakkı ona aittir. Hediye eder,
sadaka verir ya da borç verir. Eşi akil ve baliğ ise kocası ona
itiraz edemez. (İbn Cibrin)
70- Kocasının malından onun haberi olmadan biriktirmek
için almak caiz midir?: Nafakası konusunda cimrilik etmedikçe
biriktirmek için kocasının haberi olmadan cebinden almak caiz
değildir. Binaenaleyh, bu şekilde biriktirilmiş olanı da
ona geri vermek veya haber vermek zorundadır. (İbn Cibrin)
71- Şahsi bir durumu sebebiyle kocasından imtina eden
kadın günaha girmiş olur mu?: Kadının, kocası
yatağa çağırdığı zaman icabet etmesi gerekir. Ama
kocasına mukabele edemeyeceği şahsi bir hastalığı
varsa, kocasının bunu istemesi helal olmaz. Zira Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Zarar vermek de, zarara uğratmak da
yoktur” buyurmuştur. (İbn Useymin)
72- Eşlerden birinin diğerini kendisine mahrem olan
akrabalarına benzeterek çağırması, “anne, kardeşim,”
ya da “baba, ağabey” şeklinde seslenmesi mekruhtur. (el-Lecnetud
Daime)
73- Kadının kocası evde olmadığı zaman eve
yabancı alması caiz midir?: Kocasının
arkadaşı ve güvenilir biri olsa dahi caiz değildir. Zira bunda
kadının yabancı ile halveti söz konusudur.
Aynı şekilde erkeğin de, arkadaşının
hanımından kendisini eve almasını ve bir işini
görmek istemesi haramdır. Bunda şeytanın her ikisine
vesvese vermesi korkusu vardır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Sizleri
kadınların yanına girmekten sakındırırım!”
buyurunca: “Ey Allah’ın rasulü! Hamv hakkında (Kaynı gibi
akrabalarına) ne dersin?” dediler. Bunun üzerine: “Kayın
ölümdür!” buyurdu. (Buhari) Hadiste geçen “hamv” kelimesi kocanın erkek
kardeşi ve akrabalarıdır. Başkalarından sakınmak
ise daha önceliklidir. (İbn Cibrin)
74- Kocası cennetlik değilse, kadın cennette
kocasının yerini alır mı?: Şüphesiz ahiretteki
sevap erkekler ve kadınlar
hakkında umumidir. Allah Azze ve Celle buyurur ki: “Erkek veya
kadın kim mümin olarak salih ameller işlerse, işte onlar cennete
girerler.” (Nisa 124) Eğer kadın birden fazla evlilik
yapmışsa eşlerinden en güzel ahlaklısını tercih
ederek onunla cennete girer. (İbn Cibrin)
75- Kız evlenir ve zifaftan sonra bakire olmadığı
görülürse ne yapılır?: Bunun çeşitli sebepleri
olabilir. Bekâret zina dışında bir sebeple de bozulmuş
olabilir. Dış görünüşünde istikamet sahibi ise ona hüsnü
zanda bulunmak gerekir. Nitekim bekâret, hayzın şiddeti ile veya bir
yerden bir yere atlamak ile de bozulabilmektedir. Eğer çirkinlik
yapmış sonra da tevbe edip hayırlı ameller izhar
etmişse bunda zarar yoktur. (İbn Baz)
76- Kocanın karısından uzun süre uzak kalması: eğer
karısı razı olursa, dört ay, altı ay, bir sene veya
iki sene uzaklaşması şu şartlarda zarar vermez:
— Karısı razı olduğu, güvenilir ve rızkı
hususunda zorluk çekmeyeceği bir yerde olmalıdır.
— eğer güvenilir bir yerde değil ve orada kalmaktan razı
değilse bu helal olmaz. Eşine maruf ile muamele etmelidir. (İbn
Useymin)
77- Kadın, kocasına: “Sen ağabeyim, babam ve her
şeyimsin” derse, bunu kocasına söylemesi ile ona haram olmaz.
Zira bunun anlamı: “sen benim
nazarımda saygınlık ve riayet bakımından baba ve
ağabey menzilesindesin” demektir. Bundan kastı onun babası ve
ağabeyi gibi mahrem olması değildir. Bunun hükmü yemin gibidir,
zıhar değildir. Kadının bundan dolayı yemin kefareti
vermesi gerekir. bu da on fakiri doyurmaktır. Her bir fakire memleketinin âdeti
olan yiyecekten yarım ölçek verir. (İbn Useymin)
78- Uyarı: Kocanın karısına zıhar
yapması gibi, kadının kocasına zıhar yapması
söz konusu değildir. (İbn Useymin)
79- Kadının yatak sırrını ifşa etmek: Karı
koca arasında yatak sırrı varsa bu bir emanettir. Bunun
ifşa edilmesi, mürüvvetin, insanlığın ve aklın
azlığını gösterir. Bu kötü bir ahlaktır.
(Muhammed Bin İbrahim)
80- Kocanın karısının maaşından bir şey
alması ancak onun izni ve rızası dâhilinde caizdir. (İbn
Baz)
81- Kadın evlendikten sonra kocasında razı
olmadığı şeyler görür ve ayrılmak isterse:
boşanmayı istemesi caizdir. Bu durumda ondan aldığı
her şeyi geri vermesi gerekir. Zira zifaftan önce bazı
şeyler gelmiştir. Eğer bu konuda müsamaha gösterirlerse
sakınca yoktur. (İbn Fevzan)
82- Cima anında zikretmek erkeğe mi özeldir?: Eşlerden
her birinin cima edecekleri zaman: “Allahın ismiyle, Allah’ım!
Şeytanı bizden uzaklaştır ve şeytanı bizi
rızıklandırdığın şeyden de
uzaklaştır” demeleri müstehaptır. (Buhari’nin rivayet
ettiği hadiste geçer.) (el-Lecnetud Daime)
83- “Ben kısır bir
adamım fakat eşim bilmiyor”: Bunu eşine söylemen
gerekir. Aksi halde onu aldatmış olursun. (el-Lecnetud Daime)
84- Ramazan ayında evlilik: Bunun mekruh olduğuna dair bir
delil yoktur. (el-Lecnetud Daime)
85- Balayı: Caiz değildir. Zira bu gayrimüslimleri
taklittir. Bunda malın ziyan edilmesi ve özellikle gayri İslami
ülkelerde din işlerinin zayi edilmesi söz konusudur. (İbn
Useymin)
86- Kocanın annesine hizmet gerekir mi?: Dinde
kadının kayınvalidesine hizmet etmesinin gerektiğine dair
bir delil yoktur. Ancak kocasıyla geçimine katkı sağlanması
için meşru ölçüde, takati sınırında yaparsa güzeldir.
(el-Lecnetud Daime)
87- Düğünden önce nikâh akdi yapılmışsa: Eşiyle
cimada: din açısından bir sakınca yoktur. Ama bu kötü
neticeler verecekse bundan uzak durmalıdır. (el-Lecnetud Daime)
88- Koca, eşinin kendi malından lüks harcama yapmasına
engel olabilir mi?: Bu ona gerekmez. Fakat eğer israf eder veya haram
bir şey satın alırsa onu israftan ve Allah’ın haram
kıldığını işlemekten alıkoyması
gerekir. (el-Lecnetud Daime)
89- Karısından kendisiyle beraber gecelemesini isterse: Kadının
kocasına meşru hususlarda itaat etmesi gerekir. Eğer kocası
kendisiyle gecelemeye çağırır da bu sebeple sabah
namazını vaktinde eda edemeyecekse veya bir münker olan bir
şeyse ona itaat gerekmez. Ama bunun dışında gece
namazını kaçırması söz konusu olsa bile itaat etmesi
gerekir. Zira gece namazı sünnet olup kocasına itaat etmek vaciptir.
(el-Lecnetud Daime)
90- Kocasının izni olmadan evden çıkmak: Ne ana
babasına ne de başka bir yere kocasının izni olmadan
çıkması caiz değildir. Zira bu onun haklarındandır.
Ancak çıkmaya mecbur kalmışsa dinen genişlik vardır.
(el-Lecnetud Daime)
91- Nafaka kocaya aittir: Karısının iyi bir maaşı
olsa da böyledir. Zira kocasının nafakası, kendisinden
faydalandığı içindir. Ancak kadın kendi isteğiyle
müsamaha gösterir ve geçimde yardımcı olursa tercih
kendisinindir. (İbn Useymin)
92- Edeplendirmek amacıyla eşinin yatağından
ayrılmak: Kadın, kocasının hakkını yerine
getirmede aksilik ederse, ona nasihat eder. Yaptığından
vazgeçmezse yatağını ayırması gerekir. Bunun
anlamı onunla yatmaması ve konuşmamasıdır.
Yaptığından dönünceye kadar ondan yüz çevirir. Bu,
müslümanın müslüman kardeşine üç gün küs kalması hakkındaki
yasakla çelişmez. Zira bunda yasaklanan günah sebebiyle olmayan küslüktür.
Kadının aksilik yapması ise masiyet olduğu için kendisine
kocasının küsmesini mubah kılar. (İbn Fevzan)
93- Kadını kocasına karşı
kışkırtmak: Kadını kocasına karşı
kışkırtıp aralarını bozmak haramdır. Bu
işi yapanın akrabası olması da fark etmez. Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Kadını kocasına
karşı, köleyi de efendisine karşı
kışkırtan bizden değildir” buyurmuştur. (Ebu
Davud)
Bunun anlamı: Onun ahlakını bozup aksilik etmesine sebep
olmaktır. (el-Lecnetud Daime)
94- Koca, eşine nafaka bırakmadan gitmişse, geçmiş
nafakayı da karşılaması gerekir.
95- Kadın kocasından izinsiz sefere çıkmışsa veya
onunla beraber sefere çıkmayı reddetmişse ya da onunla yatmaktan
yüz çevirmişse ona nafaka hakkı yoktur. Zira o naşize gibi
asidir.
96- Nüşuz: Kadının kocasına karşı
yapması gerekenlerde isyan etmesidir.
97- Zina edenlerin birbiriyle evlenmesinde şu iki şartla
sakınca yoktur:
— Her biri bu suçtan dolayı Allah’a tövbe etmelidirler.
— Bu kötü fiillerinden pişmanlık duymalıdırlar.
— Bir daha bunu yapmamaya azmetmelidirler.
— Salih amelleri artırmalıdırlar.
Uyarı: Evlenmek istedikleri zaman nikâhtan önce
hayızdan beri olmalıdır. Eğer hamile kalmışsa doğurmadıkça
nikâh geçerli olmaz. (el-Lecnetud Daime)
98- Erkek, karısı hakkında çocuğun kendisine
benzememesinden dolayı şüphe ederse buna
aldırmamalıdır. Zira atalarından veya eşinin
atalarından birine benzediğini bilemez. Eşi istikamet üzere
olmaya devam ettikçe şüphe etmemeli, buna aldanmayıp
taşlanmış şeytandan Allah’a sığınması
gerekir. (İbn Useymin)
100- Koca, eşinin annesine hala veya teyze diyebilir bu caizdir.
(el-Lecnetud Daime)
101- Koca, eşinin babasına da amca veya dayı diyebilir,
caizdir. (el-Lecnetud Daime)
Nikâhta sakınılması gereken durumlar şunlardır:
102- Nikâh akdinde mihr belirlenmemesi: Nikâhta mihrin belirlenmesi
gerekir. Eğer belirlenmezse mihri misil vacip olur. Bunun nikâh akdinde
zikredilmesi gerekir. Zira bu çekişmeyi ortadan kaldırıcı
ve kadın için daha yararlıdır.
103- Kadının velisi olmadan evlenmesi: Kadının
evlenmesinde veli şarttır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Velisiz
nikâh olmaz” buyurmuştur. İmam, (yani halife, idareci) velisi ve
akrabası olmayanın velisidir.
104- Şehadet: Nikâh akdi ancak Müslüman mükellef ve adil olan
iki erkek şahidin şahitliğiyle gerçekleşir.
105- Her iki eşin birbirlerinden razı olmaları gerekir.
106- Eşlerden her biri diğerini bilmelidir.
107- Kocanın, karısına sabrı ve güzel hizmetine
karşılık hayatında ve sıhhatli iken dilediğini
bağışlaması caizdir. Eğer bunu diğer varislere
zarar vererek yapmazsa, malının dörtte biri şeklinde
sınırlandırılamaz.
108- Aynı şekilde kadın da kocasına malından
dilediği gibi bağışlayabilir. (İbn Cibrin)
109- Karısının malından alıp ölümünden
sonrası için vasiyet etmek: hayatında aldığı mala
karşılık ise bu caizdir. Eğer vasiyet ettiği miktar,
zimmetinde sabit olana eşitse, onu alır, kalan mirasın üçte biri
olmaz. (el-Lecnetud Daime)
110- Eşlerin aralarında geçenleri anlatmaları şiddetle
haramdır. Bunu ne din, ne akıl ne de tabiat kabul etmez. Bundan uzak
durmak, namusu ve mahremiyeti korumakta gayretli olmak vaciptir. Bu imandan ve
fıtratın doğruluğundandır. (el-Lecnetud Daime)
111- Kocaya, eşinin bütün vücudundan faydalanması,
göğsünü emmesi caizdir. Midesine onun sütünün ulaşması ile
mahremlik oluşmaz. (el-Lecnetud Daime)
112- Dübüründen olmamak şartıyla eşiyle arkasından
ön tarafına cima etmesi caizdir. (el-Lecnetud Daime)
113- Kocası içki içiyorsa kadının onunla yatmaktan uzak
durmasında günah var mıdır?: Onun günahına
katılmadan ona nasihat etmesi gerekir. Eğer bu kabahatinde ısrar
ederse ondan boşanmasını ister, kötülükten uzak durur.
(el-Lecnetud Daime)
114- Kadının kocasına sesini yükseltmesi: Eşlerden
birinin diğerine sesini yükselterek veya başka şekilde
haksız yere eziyet vermesi caiz değildir.
Nafaka Kadından Ne Zaman Sakıt Olur?
115- Kadın kendisini
kocasından alıkoyarsa, kocasının kendisinden faydalanma
hakkına mani olduğu için nafaka sakıt olur. (İbn Fevzan)
116- Kocasına, yatağına gitmemek ve izinsiz evden
çıkmak gibi onun hakkı olan hususlarda isyankârlık ederse
sakıt olur. (İbn Fevzan)
117- Özel ihtiyacı için onun izniyle sefere çıksa bile veya
kocasının izni olmadan sefere çıksa nafaka hakkından bu
düşer. (İbn Fevzan)
118- Kadın hamile olsun veya olmasın vefat ettiğinde mal
varislerine intikal eder. (İbn Fevzan)
119- Evde kalmışlara nasihat: Kendilerine dini ve
ahlakı hususunda razı olacakları bir kimse nasip etmesi için
Allah Azze ve Celle’ye dua ve tazarru ile sığınsınlar.
Eğer insan Allah’a sadık bir şekilde
sığınır, duanın edeplerine riayet ederse, duası
kabul görür, Allah Subhanehu ona icabet eder. (İbn Useymin)
120- Eşlerin arasında bağlılık için sihir
yapmanın hükmü: Haramdır, caiz değildir. Buna “atf”
denilmekte, aralarını ayırmak için yapılana da “sarf”
denilmektedir. Her ikisi de haramdır. Bu ya küfür ya da şirk olur.
(İbn Useymin)
121- Eşlerin birbirilerine sevmeleri veya birbirini seven eşlerin
ayrılmaları için yazılan şeyler sihirdir. (İbn Fevzan)
122- Şüphe edercesine eşini kıskanan: Müslüman
kadında asıl olan adaleti ve nezahetidir. Mücerret şüphe,
şeytandan gelen vesveseler veya bozguncu dedikoducuların lafıyla
Müslüman eşi hakkında şüpheye düşmek caiz değildir.
— Kocasına böyle bir psikolojik hastalık isabet eden
kadın sadakat ve iffeti ile sabretmelidir. Kocasının bu
düşünceleri ona zarar vermemelidir. Zira psikolojik hastalıktan
kaynaklanan bu tür hastalıklar Allah’ın izni ile geçicidir. (İbn
Fevzan)
123- Kocası sılayı rahim yapmasına engel olursa:
kocanın eşini, eğer bir fesada sebep olmayacaksa, ana
babasını ve akrabalarını ziyaret etmekten
alıkoyması caiz değildir. (İbn Fevzan)
124- İkinci evlilik yapan kişinin, ilk eşine
davranışı: Kocanın her iki eşi arasında nafaka, mesken,
giyim, beraber geceleme gibi hususlarda adaletli olması gerekir. Zenginlik
ya da fakirlik bunda fark etmez, zira her ikisi de eşidir. (İbn
Fevzan)
125- Kadının, sorunlardan uzaklaşmak için
kocasının ailesiyle oturmaktan ayrılması: bu durumda olan kimse
için kocası, eşiyle ailesinin arasını düzeltmelidir. Bu
mümkün olmazsa ayrı eve çıkmasında sakınca yoktur.
Ailesiyle de bağlarını koparmaz, aksine onlara sılayı
rahim yapar ve güzel muamele etmelidir. Eşine de ailesine de gereken güzel
muameleyi yapmalıdır. (İbn Useymin)
126- Karısının izni olması, cimada azil yapmak için
şarttır. Azil: meniyi ferc dışına
akıtmaktır. Doğrusu: sebepsiz yere azil yapmak şu
şartlarda sakıncasızdır:
1- Hür eşinin izni olması: Zira onun çocuk sahibi olma
hakkı vardır.
2- Karısının izni olmadan azil yapmak, onun hakkından
bir eksikliktir. Kadının faydalanma hakkı ancak azil
yapmayıp inzal vaki olunca tamam olur. (İbn Useymin)
127- Evlenme talebinde olan kişi faizli bankada
çalışıyorsa: Evla olanı: durumu bu olan talipli ile evlenmemektir.
(İbn Baz)
128- “Kocam bana maruf şekilde muamele etmiyor”: Kadına
gereken buna sabretmesi, ona en güzel şekilde nasihat etmesi, Allah’ı
ve ahiret gününü hatırlatması, onun hidayeti için dua etmesi gerekir.
Senin de nefsini hesaba çekmen, Allah’ın hakkı, kocanın
hakkı ve başkalarının hakkı olan hususlarda
yaptığın hatalardan tevbe etmen gerekir. Muhtemelen bu musibet,
kendi işlediğin günahlar sebebiyle de başına gelmiş
olabilir. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki: “Başınıza gelen
herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.
(Bununla beraber) Allah çoğunu affeder”(Şura 42/30)
129- Çok eşliliğin hikmeti:
1- Eğer sayılacak olursa, doğan kızların
erkeklerden fazla olduğu ve savaş vb. sebeplerle ölen erkeklerin
kadınlardan fazla olduğu görülür.
2- Şüphesiz kadınlar hayız olur, hamile kalır,
doğum yaparlar, onlardan bir müddet loğusa kanı gelir. Eğer
erkek bir eşten fazlasıyla evlenmezse, fercini haramdan koruyamaz.
— Şayet çok eşlilik yasaklanırsa, evde kalan
kadınların sayısı artar, faydalanma haklarını
elden kaçırırlar, cinsel arzularını şerefe ve
saygınlığa layık şekilde doyuramazlar.
Son olarak: Çok eşli olan kimsenin yanında
bulunanlara merhametli, sevecen, hikmetli davranması gerekir. “O (Allah)
yaptığından sorgulanmaz ama onlar sorgulanacaktır.”
(el-Lecnetud Daime)
130- Birden fazla evlilikte ilk eşin rızası şart
mıdır?: Erkek, ikinci evlilik yapmak istediği zaman ilk
hanımının rızasını alması farz
değildir. Ancak onun gönlünü almak ve iyi davranmak güzel ahlaka dâhildir.
Bunun için razı olmasını kolaylaştıracaksa ona mal
vermelidir. (el-Lecnetud Daime)
131- Eşler arasında adalet: Nafakada ve cimada söz
konusudur. Ama sevgi konusunda adaleti güç yetmeyecek iştir. (İbn
Baz)
132- Hayız ve nifaslı olana da pay (kasame) vermesi gerekir. Zira
hepsi de onun eşidir. (Hanbelî mezhebi)
133- Eğer bakire ile evlenirse onun yanında bir hafta kalır,
sonra diğer eşleriyle kasame yapar. Eğer dul ile evlenirse onunla
üç gün kalır.
134- Kendisine ait gece dışında karısının
yanına girmek: Doğrusu: adet olan zamanda ona dönmektir.
Eğer başka bir gecede veya günde onun yanına girerse insanlar
onu zalim sayamaz. Delil olmayan meselelerde adete müracaat etmek büyük bir
esastır. (Şeyh es-Sa’dî)
135- Kadının kocasıyla geceleme hakkını,
kocasının diğer hanımı için
bağışlaması caizdir. Zira bu onun hakkıdır. Ne
zaman bu bağışından vazgeçerse, kocasının tekrar
ona kasame yapması gerekir. (el-Lecnetud Daime)
136- Kocanın, meşru bir mazeret olmadan diğer eşlerini
bırakarak bir eşine bağışta bulunması caiz
değildir. Ancak fazladan hizmetine karşılık olarak ona
vermişse bunda sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
137- İnsanların hoşlanmaması sebebiyle çok
evlilikten hoşlanmamanın hükmü: Müslüman’ın Allah’ın
meşru kıldığı ve insanların nefret ettiği
bir şeyden hoşlanmaması caiz değildir. Bu İslam
dininden dönmek anlamına gelir. Zira Allah Azze ve Celle
şöyle burmuştur: “İşte böyle: çünkü onlar,
Allah'ın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler, bundan
dolayı, O da, onların amellerini boşa çıkardı.” (Muhammed
9) Bu çok tehlikelidir. Bunun sebebi de İslam’dan nefret eden kâfirlerin
çağrılarından etkilenmektir. Onlar İslam
şeriatının hikmetlerini, bunda kadının
maslahatının erkekten öncelikli oluşunu bilmezler.
(İbn Fevzan)
138- Yolculuğa çıkarken hanımlarından birini
götürecekse kura çekmelidir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in
yaptığı gibi, kurada çıkanı yolculuğa
götürür. Yolculuk esnasında bu hanımı ile geçirdiği
zamanı diğer hanımlarına da taksim etmesi gerekmez. Zira
aralarında kasame mevcut bulunduğu zamanlar, hac ve umre gibi
diğer yolculuklar içindir. Bunlarda kuradan kaçınılamaz.
(el-Lecnetud Daime)
139- İkinci evlilik yapan için birinci hanımına da mihr
vermesi gerekmez. Ancak onun da gönlünü almak için bazı takılar
alırsa bu güzeldir. (el-Lecnetud Daime)
140- Eğer kadın hükmünü biliyorsa ve ikinci hanım
aldığı takdirde onu boşamasını şart
koşmuşsa bu şart geçersizdir. Eğer hükmünü bilmiyorsa nikâhın
feshi hakkına sahiptir. (Muhammed Bin İbrahim)
Bu bölüm, Salih el-Gazali’nin “el-Kamus Fi Ma Yahtac İleyhil
Arus” adlı kitabından alınmıştır:
1- Bazı kadınların yanlış bir inancı
vardır. Kocanın kendisine infakını sevginin biricik
göstergesi zannederler. Nafakayı artırdıkça sevgisinin de
arttığını, azalttıkça sevgisinin de
azaldığını düşünürler.
2- Akıl sahibi bir kadının bütün insanlara
yaptığı tasarrufları, kocasına yapmaması
şaşılacak işlerdendir.
3- Kadının hatalarından biri de kocasını eve
döndüğü sırada kötü karşılamaya devam etmesidir.
4- Bakış, konuşma,
dokunma ve güzel koku etkileme vesilelerindendir.
5- Eşlerden her birinin diğerine karşı müsamahalı
olmayı şiar edinmesi gerekir.
6- Aşırı kıskançlıktan
sakınmalısın! Zira bu boşanma anahtarıdır. Eşine
karşı süslenmelisin. Süslerin en güzeli sürmedir. Güzel koku
sürünmelisin. Kokuların en güzeli güzelce abdest almak, temizlenmektir.
7- Bazı kadınların kötü bir adetleri vardır. Bir
kadın diğeriyle oturduğu zaman yabancı da olsalar büyük
küçük aile sırlarını açarlar.
8- Kadın, kocası kendisini sevse de sevmese de düşüncesinde
orta yolu pek bulamaz, aşırı gider. Eğer kadın
kocasının kendisini sevmediğine inanmışsa vay onun
haline ve vay kocasının haline!..
9- Eşler arasındaki sorunların çoğu, bir bakıma
ikisinin veya ikisinden birinin zariflikte kusur etmeleri sebebiyledir. Diğer
sorunlar bundan kaynaklanır. Diğer sorunlardan önce bu sorunun
aşılması problemin çaresidir.
10- Akıl sahibi kadın, diğer kadınlardan
kocalarını methe dair her duyduğunu tasdik etmemelidir. Zira bu
kendi kocası hakkında kötü etki yapar. Bazen onlar sadece
övünmek ister ya da seni kıskandıkları için
sıkıntı vermek isterler. Veya seninle kocan arasına
düşmanlık sokmak isterler.
11- Evlilerin muhabbeti muhafaza etmesi hakkında deneyimli
kişilerden biri şöyle nasihat ediyor:
— Hediyeleşmek: en güzel hediye hoş sözdür.
— Telefonla hal hatır sormak
— Nezih bir yerde onunla baş başa sohbet etmeli.
12- Evlilik hayatı her iki eş için, sabır, hikmet, tahammül,
vefa, sevgi, güven ve İslam’ın doğruları
ışığında hataları düzeltme gibi pek çok haslete
muhtaçtır.
13- Eşlerden pek çoğu, eşlerinin uzun süre evde
olmadıkları zaman bundan şikâyet ederler. Fakat buna
kendilerinin sebep olduğunu unuturlar… Böylece ev bir ateş
parçasına döner. Kocası da eve kalmayı sevmez olur.
Problemi olmayan evlilik yoktur. Tabiatlar
yaklaştıkça anlaşmazlıklar da ortaya çıkar.
Lakin sabır, gayret, kusurları görmezden gelmek, güvenmek,
hayat ortağına hüsnü zan etmek gibi hasletler eşler
arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesinde önemlidir.
Evlilikte karşılaşılan bazı problemler ve
çözüm şekilleri:
1- Kocasının ailesi ve akrabalarıyla ilgili
sorunların çözümü: Şuurlu kadının şunu idrak
etmesi gerekir: her ikisinin anne ve babaları, bu insan ile mutlu bir
ilişki kurmasında üstün bir yere sahiptirler. Kadının
onlara hürmet, sevgi ve takdirle muamele etmesi gerekir.
2- Kadının annesinin aile meselelerine
karışması: Bazı anneler kızlarının
evlilik hayatına karışırlar. Böylece o,
kadının kocasıyla olan hayatında bir danışman
olur. Bu da kocasının öfkelenmesine neden olur. Zira
hayatları başkalarına açıklanmıştır. Bunun
çaresi: kadının ona danışmayı azaltması,
kocasının güvenini kazanması, hayat sırlarını
gizlemesi gerekir. Bu büyüklerden ve tecrübelilerden nasihat almamak
anlamında değildir.
3- Kocanın evden uzak durması, kaba davranması ve
karısından yüz çevirmesi, onunla oturup ünsiyet ederek
konuşmaması ile ilgili sorunlar:
Uyarı: Her iki eşin kendi kendine: “Ben nerede hata ettim
de evlilik hayatımız bu duruma geldi?” diye sorması gerekir.
Çare: Bu durumu düzeltmesi için Allah’tan yardım
istemelidir. Günah ve isyanlardan uzak durmalıdır. Nitekim tesettüre
riayet etmemek, müzik dinlemek, gıybet, namazı geciktirmek, haset
gibi günahlar Allah’ın kadını, kocasının kendisinden
yüz çevirmesi olarak cezalandırmasına bir sebeptir.
Allah’tan bağışlanma dilemeyi artır. Zira kim
istiğfara devam ederse Allah onu tasalardan kurtarır ve
sıkıntılardan bir çıkış verir.
Aile meclisinde nüşuz sebebini öğrenmeye çalış ve
bunları tasfiye et.
Ey evli kadın! Kocanı yanlış anlama! Zira hayatın
meşguliyetleri, zorlukları ve sorumlulukların
fazlalığı her zaman tatlı konuşmayı
unutturmaktadır.
Şekil, konuşma, yemek çeşitleri, giyim gibi günlük
karşılama şekilleri ev içindeki durumları etkileyen
şeylerdir.
Kocana sadık ol, senden bıkmasın. Onun ehemmiyet
verdiği şeylere sen de önem ver.
4- Nafaka, malın azlığı, kadının
israfı veya kocanın cimriliği gibi maddi sorunlar:
Çaresi: Allah Teala buyurur ki: “Yiyiniz, içiniz israf
etmeyiniz”(A’raf 31) Eşlere harcamalarında orta yolu
tutmalarını, daha önemli olanı, önemli olanın
önüne geçirmelerini öğütleriz. Maaşlarından ihtiyat
olarak bir miktar saklamaları gerekir. İhtiyaçları için
yapacakları harcamayı tespit etmeli buna göre harcama
yapmalıdırlar.
5- İki önemli şeyin bilinmemesine bağlı
sorunlar:
— Eşler arası dini hukuku bilmemek ve bu konuda kusurlu davranmak
— Kadın ve erkeğin yaratılışlarını ve
kişisel özelliklerini bilmemek. Yani erkeğin kadın
tabiatını, kadının da erkek tabiatını bilmemesi.
Bu her birinin diğerine nasıl davranacağını
bilememesine sebep olur.
Sorunsuz bir aile:
Basit anlaşmazlıklar dışında sorun yaşamayan
bir aile, sorunların zamanında çözümü ile mümkündür. Bunun
hoş etkileri şu şekildedir:
— Eşler arasında sevgi ve merhametin çokluğu. Bundan sonra
bu bütün aile fertlerine yayılır.
— Allah Azze ve Celle’nin emrettiği gibi iyi geçim.
— Çocuk terbiyesinde ihtimam.
— Taat işlemek için boş vakitler kalması. Evde problem
olmazsa işte o zaman aile fertleri Salih ameller için bol fırsatlar
bulurlar. Problemlerini halleden bir ailenin diğer bir ailedeki
sorunları çözmede nasıl yardımcı olabileceğini
düşünebilir miyiz? (Mektebul İstişaratil Usriye)
Ailelerin Yıkılmasında
Önemli Etkenler:
1- Erkek ile kadın arasındaki alakanın Allah Azze ve
Celle’ye taat dışındaki bir sebeple kurulması.
2- Seçimde acele davranmak.
3- Her iki tarafın (evlilikten önce) birbirini aldatması.
1- Maddi talepler peşindedirler.
2- Başkalarını taklit ederek ihtiyaçtan fazlasını
isterler.
3- Eşinin maksadına aykırı iş yapmakta
ısrarlıdırlar.
4- Eşine veya onun akrabalarına karşı sözünü
sakınmaz, dili uzundur.
5- Söz taşıyıcı olurlar ya da aile
sırlarını yırtacak şekilde konuşurlar.
6- Eşini cimrilikle vasıflayarak başkaları önünde
onu kusurlu göstermeye çalışırlar.
7- Sıkça evden çıkarlar, evlerini karargâh edinmezler. Öyle
ki neredeyse onları evde bulmak mümkün olmaz.
8- Kaba bir kimsedirler.
9- İyilikleri inkâr eder, nankörlük yaparlar.
10- Bazı kadınlar evi temizlemek, yemek yapmak gibi ev
işlerini tutmazlar.
11- Bazı kadınlar kocalarının sırlarını
öğrenmeye çabalarlar.
12- Bazı kadınlar uygun olmasa bile, ailelerinin evinde
olanın aynısını kocalarının evinde uygulamak
isterler. (el-Kamus Fi Ma Yahtac İleyhil Arus)
Bu bölümde 45 cevap vardır.
1- Kişi: “Eşimi boşadım” dediği zaman ona
bildirmese bile talak vaki olur. Karısı bilsin veya bilmesin,
boşamış olur. Üç defa hayız geçirdikten sonra bunu
öğrenirse tamamen ayrılmış olurlar. (İbn Useymin)
2- Boşamaya niyet eder fakat bunu telaffuz etmez ve yazmazsa
eşini boşamış olmaz. (İbn Useymin)
3- Bazı boşanma sebepleri:
— Eşler arasında sevgi olmaması.
— Karı koca haklarının yerine getirilmemesi, içlerinden
birinin veya her ikisinin isyana düşmesi.
— Bir sorun olduğu zaman aralarında hikmetli siyaset uygulamamaları.
— Kadının temizliğe riayet etmemesi, eşine giyim, koku,
konuşma, güler yüzle karşılama gibi hususlarla
yardımcı olmaması. (İbn Baz)
4- Kişi zinaya düşünce karısı ondan boş olmaz.
Lakin onun Allah’tan korkması, fercini Allah’ın haram
kıldığı şeylerden koruması gerekir. (İbn
Baz)
5- Eğer kadın, kocasının namazı terk ederek kafir
olduğuna inanıyorsa onunla evli kalması caiz değildir.
(İbn Useymin)
6- İçki içen koca ile muaşeret: Kadının içki
içen kocası ile muaşereti haram veya yasak değildir. Zira içki
içmekle o kâfir olmaz. Fakat ona nasihat etmesi gerekir.
7- Ama onunla yatmaktan uzaklaşmaya gelince: Bunda içkiyi terk
etmesi için maslahat varsa caizdir. Eğer bunda bu maslahat yoksa
yatağını ayırması helal olmaz. Zira onun
yaptığı, kendisini ona haram kılacak bir sebep
değildir. (İbn Useymin)
8- Tek cümlede üç talakla boşamak: “Sen üç talakla boşsun”
demek gibi. Bu tek talak sayılır. İddet dönemi içerisinde talakından
geri dönme hakkı vardır. İddet dönemi çıkarsa
yeni nikâh kıymaları gerekir. (İbn Baz)
9- Boşanmış kadına mustehap olan evinde durması,
ancak zaruret halinde dışarı çıkmasıdır.
10- Boşama için şahit tutmak sünnettir. Fakat şahitsiz
boşama da sahihtir.
11- Talakta veya şartında şüphe edene talak gerekmez.
Eğer sayısında şüphe ederse bu tek talak sayılır.
Kadının Boşanmayı İstemesinin Caiz Olduğu
Durumlar:
12- Kocası nafakasını vermezse
13- Kocası, sövmek, dövmek veya kötülüğe zorlamak
gibi, birlikte yaşamaya devam etmeye dayanamayacağı bir zarar
veriyorsa.
14- Kocasının yokluğunda kendisi hakkında fitneye
düşmekten korkuyorsa.
15- Kocası onu uzun müddet hapsediyor ve kendisinden uzak durarak
zarar veriyorsa.
16- Kadın kocasında kısırlık, cinsel
iktidarsızlık veya tehlikeli bir hastalık gibi bir kusur
görürse
17- Sünni talak: Kocanın, eşini cima etmediği
temizlik döneminde bir talak ile boşamasıdır. Bu durumda
iddet dönemi içerisinde geri dönme hakkı vardır.
18- Bid’î talak: Aşağıdaki örneklerde
olduğu gibi meşru olana muhalif olan boşamadır:
19- Hayız ve nifas dönemlerinde boşamak
20- Veya cima ettiği bir temizlik döneminde boşamak.
21- Ya da tek cümlede üç talak ile boşamak. “Sen üç talakla
boşsun” demek gibi. Yahut bir meclis içinde “sen boşsun, sen
boşsun, sen boşsun” demek gibi arka arkaya üç kere boşamak.
22- Ric’î talak: Kocanın, eşini tek talak ile
boşayıp iddet dönemi içerisinde dönüş
hakkının olmasıdır.
23- Ric’î talaktan dönüşte, veli, mehir, kadının
rızası, kadının bilmesi veya yeni bir nikâh akdi
şartı yoktur.
24- Ric’i talak ile boşanmış kadının hükmü:
O hala kocasının eşidir. Ona bakması, yalnız
kalması, iddet devam ettiği sürece ona hizmeti caizdir.
Kadının iddet tamamlanana kadar kocasının evinden
ayrılmaması gerekir.
25- Kişi, eşini ric’î talak ile boşayıp, onu davet eder
de kadın onu yalanlarsa, iddetin bitişinden önce döndüğüne
dair delil getirene kadar söz kadına aittir.
26- Bain talak: Kadının kocasından nihai olarak
ayrılmasıdır. Bu da iki kısma ayrılır:
27- Bainu Beynuneti Suğra: Üç talaktan az olan
boşamadır. Eşini bir veya talak ile boşar ve iddet
bitinceye kadar dönmezse bu “Bainu beynuneti suğra” olarak
adlandırılır. Tekrar dönmeleri için yeni bir nikâh akdi ve
mehir gerekir.
28- Bainu Beynuneti Kübra: Üç talakın
tamamlanmasıdır. Üç talak ile boşadığı zaman
nihai olarak ayrılmış olurlar. Karısı başkasıyla
devam niyeti ile şer’î nikah ile evlenmedikçe ve cima etmedikçe tekrar
evlenmeleri helal olmaz. İki talakla boşadığı zaman
iddet süresinin dolmasıyla, başkasıyla evlenmesinde olduğu
gibi, ilk kocasına yeni bir nikâh ve mehir ile dönmesi caiz olur.
29- Hulu’ ile ayrılmak: Kadın, kocasının
tabiatini, ahlakını, dindeki eksikliğini,
ihtiyarlığını, zayıflığını veya
buna benzer sebeple beğenmezse ve hakkının verilmemesinden
dolayı günaha düşmekten korkarsa, kendisinden telafi bedeli olarak
fidye vermek suretiyle kocasından hulu’u (ayrılması)
mubahtır.
30- Hul’, Hayızlı iken, temizken her vakitte caizdir. Hul’ ile
ayrılan kadın bir hayız dönemi iddet bekler.
Âlimlerin cumhuruna göre: bid’î talak haram olmakla beraber
boşanma gerçekleşir. Bütün talak hükümleri geçerli olur.
31- Kocasından boşanan kadının iddetin bitmesinden
önce miras alması:
— Eğer ric’î talak ile boşanmışsa, mirastan şer’i
payını alır. (İbn Baz)
— İddet dönemi bitmişse ona varis olamaz. Aynı
şekilde bain talakta da varis olamaz. (İbn Baz)
— Kocası, ölüm hastalığında, eşini
kasıtlı olarak mirastan mahrum etmekle itham ediliyorsa, kadın
iddeti döneminde ve ondan sonra evlenmezse bain talak ile
boşanmış olsa bile varis olur. Kocasının amacına
aykırı muamele edilir. (İbn Baz)
32- Kendisini herhangi bir şey yapmaktan alıkoymak üzere talak
ile yemin: Bu durumda talak gerçekleşmez. Ona yemin kefareti gerekir.
Mesela: “eğer bir daha sigara içersem karım boş olsun, eğer
falan ile konuşursam karım boş olsun” demek gibi. Bunlarda
amacı karısını boşamak değil, kendisini o fiilden
alıkoymaktır. Bundan dolayı talak gerçekleşmez.
33- Uyarı: Müslüman için meşru olanı, böyle bir
şey yapmamaktır. Zira birçok ilim ehli de, bundan kastının
talak olmamasına rağmen talakın vaki olacağı
görüşündedirler. (İbn Baz)
34- Kadının mazeretsiz olarak boşanmak istemesi caiz
değildir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir kadın
herhangi bir mazereti olmadan kocasından boşanmak isterse, cennetin
kokusu ona haram olur” buyurmuştur. (Ebu Davud, Tirmizi) (el-Lecnetud
Daime)
35- Boşama yetkisinin erkeğe verilmesindeki hikmet:
— Aklı ve iradesindeki kuvveti: kadının aksine, erkek
işlerin sonucuna bakar.
— Nafakayı ikame etmesi: Evinde emir ve yasak yetkisinin sahibidir.
— Mehir ödemek kocaya aittir ve kadının tamah etmemesi için
boşama yetkisi de onun elindedir. Aksi halde tamahkâr kadın birisiyle
evlenir, onun mihrini yer, sonra bir başkasından mihr almak için onu
boşar, böylece koca zarar görür. (el-Lecnetud Daime)
36- Eşini boşamak hususunda anneye itaatin hükmü: Annen
sana eşini boşamanı emrediyorsa, eşin de dininde istikamet
sahibi ise ve annene eziyet vermiyorsa onu boşaman gerekmez. Ama dininde
istikamet sahibi değil veya annene eziyet veriyorsa ona nasihat etmen
gerekir. Eğer uymazsa onu boşaman gerekir. (el-Lecnetud Daime)
37- Karısını boşarsa, iddet süresini kocanın
evinde geçirir: Bu kadının kocasının evinde
oturması gerekir. İddet tamamlanıncaya kadar evden
ayrılması haramdır. (el-Lecnetud Daime)
38- İddet süresi dolana kadar kocasının evinden
çıkması haramdır. Ancak açık bir kötülük yaparsa bu
hariçtir. (el-Lecnetud Daime)
39- Ama adam karısını bain talakla boşamışsa,
mesela zifaftan önce ya da bedel ile zifaftan sonra
boşamışsa, o kendisine artık yabancı kadın
hükmünde olur. Kendisine ancak onun rızasıyla yeni bir nikâh ve mehir
ile helal olur. (el-Lecnetud Daime)
40- Talak hakkını kadına vermek caiz midir?:
— Talakta aslolan boşama yetkisinin erkekte olmasıdır. Lakin
erkek kendisinden boşanma vekâletini karısına verirse,
kadın da onu boşarsa, talak vaki olur. (el-Lecnetud Daime)
— Ancak erkek, nikâh akdinde, “ne zaman dilersen benden boşsun” diye
şart koşarsa bu batıldır. Zira bu nikâh akdinin
gereğine muhaliftir. (el-Lecnetud Daime)
41- Namaz kılmayan kadının talakı: Ona nasihat
ettiği halde hala namaz kılmıyorsa onu boşamak vacip olur.
Zira o kâfirdir. (el-Lecnetud Daime)
42- Kocasının ikinci bir kadınla evlenmesi üzerine
kadının ondan boşanma istemesinin hükmü: Kadına
Allah’tan korkup sabretmesini, boşanma istememesini tavsiye ederiz. Allah
ona sıkıntıdan kurtuluş verecektir. Allah Teala buyuruyor
ki: “Kim Allah’tan korkarsa ona bir çıkış yolu ihsan eder.”
(Talak 2) (İbn Baz)
43- Kadın boşandığı zaman onun, kocasından uzun
süre uzak kalmış olsa bile iddet beklemesi gerekir. (İbn Baz)
44- Adam, karısını tek talakla boşarsa ve iddet süresi
içinde ikinci talakla tekrar boşarsa, birinci talakın iddet süresinin
dolmasıyla hanımı kendisine haram olur. (el-Lecnetud Daime)
45- Kadın, kumasını boşamasını şart
koşarsa bu şart bağlayıcı değildir.
Kadının sana ilk eşini boşamanı şart
koşması fasittir. Eğer onu ric’i talak ile
boşamışsan, iddet süresi içinde ona dönebilirsin. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki: “Kadın kuma kardeşinin
talakını isteyemez.” (Buhari) (el-Lecnetud Daime)
Bu bölümde 17 cevap vardır.
1- İddet: Kadının kocasının ölümü veya
ondan ayrılması üzerine evlenmeden bekleyeceği süredir. Bu
süreyi beklemesi vaciptir.
2- Meşruiyetinin hikmeti:
— Rahimin beraatının tekit edilmesi.
— Eşlerin tekrar evliliklerine dönebilme fırsatı.
— Eşler arasındaki ilişkilerin
saygınlığı.
3- Zifafa girilmemiş kadın boşandığı takdirde
onun iddet beklemesi gerekmez.
4- Kadın kocasıyla zifafa girmeden kocası vefat ederse,
kocasına vefa olarak dört ay on gün iddet beklemelidir.
İddet Bekleyenler Altı Sınıftır:
5- Birinci sınıf: Kocasının ölümü veya
boşanma sebebiyle iddet bekleyen hamile kadının iddeti
doğuruncaya kadardır. (el-Lecnetud Daime)
6- İkinci sınıf: Kocası ölen ve hamile
olmayan kadın, kocasının öldüğü günden itibaren
dört ay on gün iddet bekler. (el-Lecnetud Daime)
7- Üçüncü sınıf: Hayızlı kadının
iddeti üç küru’ (üç hayız) süresi beklemektir. (el-Lecnetud Daime)
8- Dördüncü sınıf: Gerek küçük oluşundan gerekse
ihtiyar oluşundan dolayı hayız görmeyen kadının
iddeti üç aydır. İstihazelinin hükmü de böyledir. (el-Lecnetud
Daime)
9- Beşinci sınıf: Hayzı yükselen kadın bunu
bilemezse onun iddeti bir yıldır. Zira imam Şafii
şöyle demiştir: “Bu Ömer radıyallahu anh’ın
muhacirler ile ensar arasında verdiği hükümdür. İçlerinde
herhangi birinin buna karşı çıktığını
bilmiyoruz.” (el-Lecnetud Daime)
10- Altıncı sınıf: Kocası mefkud
(kayıp) olduğu için iddet bekleyen kadın, kocasına vefa
olarak dört ay on gün bekler. (el-Lecnetud Daime)
11- Boşanma iddeti ne zaman başlar?: Talak iddeti, erkek
kadını boşadığı andan itibaren başlar.
Boşanma evraklarının hazırlanmasıyla değil!
(el-Lecnetud Daime)
İddet Bekleyenlerin Nafakası:
12- Ric’î talakla boşanan kadının, hamile olsun
olmasın, sükna (kocasının evinde kalma), nafaka ve kisve (giyim)
hakkı vardır. Zira o hala eşidir.
13- Bain talakla boşanan hamile kadın, hamilelik süresince
eşi gibi nafaka alır.
14- Ama hamile değilse ne nafaka ne de sükna hakkı yoktur.
15- Hamile olan naşiz (asi kadın), asi olmayan kadınlar
gibidir. Zira çocuğun nafakası, anasının asi olmasıyla
sakıt olmaz.
16- Kocası ölen hamile kadın: Taşıdığı
çocuktan dolayı nafaka, giyim ve mesken haklarında eşi gibidir.
Bunda etkili olan cenindir. Başka türlü nafaka gerekmez. Ancak
akrabalıkla cenine varis olan başka. Aksi halde ne nafaka ne de mesken
hakkı yoktur.
17- Fasit nikâhla veya zina ile ilişkiye girmiş olma
şüphesi bulunan kadının iddeti: Evli olsun veya olmasın
boşanmış kadınınki gibidir.
Bu bölümde 91 cevap vardır.
1- Kız çocuk istememek cahiliye işlerindendir. Bu,
Allah’ın kaza ve kaderine öfkelenmenin bir çeşididir. Kim bilir
kız çocuğu pek çok erkek evlattan kendisi için daha
hayırlıdır. (İbn Useymin)
2- Çocuk ana babasına şefaatçi olur.
3- Salih evladın amelleri: Çocuk vefat ettiği zaman
anne babasına şefaat eder. Ecri ne babasının ne de
başkasının değil kendisinindir. Ancak, babası onu
öğretmesi ve hayra yönlendirmesinden ecir alır.
(el-Lecnetud Daime)
4- Çocuğun doğum gününü kutlamak: Dinen caiz
değildir. Böyle bir merasimde bulunmak, onları kutlamak, onlara
bu konuda yardım ve yaptıklarını ikrar olacağından
caiz değildir. (İbn Useymin)
5- Küçüklük resmini saklamak: Duvara asılmasa bile caiz
değildir. Bu sadece pasaport ve benzeri durumlarda gerekirse caizdir.
(el-Lecnetud Daime)
6- Çocuklara nazardan, cinden, hastalık ve benzerlerinden
korumak amacıyla muska, nazarlık v.s. takmak: Caiz değildir.
Bazıları bunları camia, (cevşen), hırz, hicab diye
adlandırırlar. (İbn Baz)
7- Çocuğa isim koyma vakti: Bunda genişlik
vardır. Eğer doğduğu gün veya yedinci gün isim koyarsa
uygundur. Buna delil olabilecek şeyler varid olmuştur. (el-Lecnetud
Daime)
8- İsim koymak babanın hakkıdır: lakin annesi ile
istişare etmesi de, gönüllerin hoş tutulması ve kalplerin
ülfeti için müstehaptır. (İbn Baz)
9- “Abdunnebi”, “abdurresul” gibi Allah’tan başkasına kulluk
ifade eden isimler koymak caiz değildir. (İbn Baz)
10- Çocuğa isim verme kutlaması: Bu ne Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinde, ne de sahabelerin uygulamasında
yoktur.
11- Adet olduğu için değil de sünnet olduğu için akika
yemeği vererek sevinç izhar etmekte bir sakınca yoktur.
(el-Lecnetud-Daime)
12- Abd ile başlayan isimleri “Ubeyd, abbud, ruhaym, uzeyz, azuz gibi tasgir
etmek:
13- Bunda sakınca yoktur. Bu konuşmalarda çok olan bir şey
olduğu halde, ilim ehlinden birinin bunda sakınca gördüğünü
bilmiyorum.
14- Uyarı: Lakin bundan o kimse hoşlanmıyorsa haram olur.
Zira bu Allah’ın Kitabında yasakladığı: kötü
lakapla anmaya girer. Ancak sadece bu şekilde tanınıyorsa
sakınca yoktur. (İbn Baz)
15- Talihle münasebeti olmadığı için isim
değiştirmek:
16- Talihe bakmak caiz değildir. Bilakis bu kehanete dâhildir.
Sırf bu yüzden isim değiştirmek caiz değildir. Zira bu kâhini
tasdik etmek olur. (el-Lecnetud Daime)
17- Kerim, Aziz gibi Allah’ın isimleri ile isimlenmek:
18- Eğer “el-Kerim” “el-Aziz” gibi marife takısı olan “el”
eki bulunursa bu yalnızca Allah’a mahsus isimlerdir. Allah’tan
başkasına bu isim verilemez.
19- Ama marife takısı olan “el” eki bulunmazsa bundan sıfat
manası kastedilmediği için sakınca yoktur. Hakiym ismi gibi.
Nitekim sahabelerden birinin ismi: Hakiym Bin Hızam’dır. (İbn
Useymin)
20- Ayet isimleri ile isimlenmek: bunda sakınca yoktur. Mesela el-âlâ:
nimetler, Efnan: dallar gibi mahlûk isimleri de böyledir. (İbn Baz)
21- “Hüda”, “Rahmet”, “Bereket”, “İman” gibi isimlerde, “Salih” ve “Said”
isimlerinde olduğu gibi bir sakınca yoktur. (İbn Baz)
22- Allah’ın en sevdiği isimler: “Abdullah” ve
“Abdurrahman”dır. (Müslim rivayet etmiştir.)
23- Erkek çocuğunu yedinci günde isim verip başını
tıraş etmek sünnettir. Ama kız çocuğu tıraş
edilmez. (İbn Baz)
24- Akika müekked bir sünnettir. Allah’a çocuk nimetini verdiği için
şükür olarak doğumunun yedinci gününde kurban kesmektir. Erkek
çocukta iki koyun, kız çocukta bir koyun kesilir. (İbn Useymin)
25- Akika kesmeye imkânı olmayan kimseden bu sakıt olur.
(İbn Useymin)
26- Akikada faziletli olanı: yedinci günde kesilmesi, bu
kaçırılırsa 14. gün, bu kaçırılırsa 21. günde
kesmektir. Bundan sonra gün sayılmaz. Fazilet sıralaması
itibariyle bu şekildedir. Fakat hangi gün dilerse keser, bunda
sakınca yoktur. (İbn Useymin)
27- Düşük çocuk için akika
— Eğer çocuk dört aylık olmuşsa o diri çocuk
hükmündedir. Çünkü:
— Dört ay tamamlandığı zaman ona ruh üflenir. Bundan
sonra düşerse yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı
kılınır, Müslümanların kabristanına gömülür, isim
verilir ve akika kesilir. (İbn Useymin)
— Ruh üflenmesinden önce düşen çocuk için, cinsiyeti belli olsa
bile akika yoktur. (el-Lecnetud Daime)
28- Cenin canlı doğar ve yedi gün olmadan önce
ölürse: Yedinci günde onun için akika sünnettir. Bu konudaki sabit
hadisler umumi olduğu için, bir ay, bir sene ya da daha fazla süre geçse
de akika kesilebilir. (el-Lecnetud Daime)
29- Erkek çocuk için iki koyun kesmek sünnettir. Tek koyun kesilse de
inşaallah yeterlidir. İki koyunu farklı zamanlarda kesmek de
caizdir. (İbn Cibrin)
30- Çocuğun akikasını dedesi, abisi veya bir
başkası kesse de bu sünnet yerini bulur. Babasının kesmesi
şart değildir. Onun değerinde bir şeyi başkasına
verse de olur. (İbn Cibrin)
31- Akikanın üçte birini yemek, üçte birini arkadaşlarına dağıtmak
ve üçte birini de Müslümanlara sadaka olarak vermek sünnettir. (İbn
Cibrin)
32- Akika için arkadaşlarını ve akrabalarını davet
edip hepsine dağıtmak caizdir. (İbn Cibrin)
33- Çocuğun idrarı: Gıdası süt olan
çocuğun idrarı hafif necasettir. Temizlenmesi için bevlettiği
yerin üzerine çitilemeden su dökülse yeterlidir. (İbn Useymin)
34- Çocuğunun necasetini yıkamak abdesti bozar mı?:
Çocuğun fercine dokunmadıkça bundan dolayı abdest
bozulmaz. (el-Lecnetud Daime)
35- Çocuğun idrarını yaparak
ıslattığı elbisesine dokunmak: abdesti bozmaz. (İbn Baz)
36- Kız çocuğunun idrarını yıkamak gerekir.
(İbn Useymin)
37- Kadının kız veya erkek çocuğunu yıkarken onun
fercine dokunmuşsa abdest alması gerekir. Bu cumhuru ulemanın
görüşüdür. (el-Lecnetud Daime)
Bu konudaki diğer bir görüş ise bunun abdesti
bozmadığıdır. (İbn Useymin)
38- Çocuğun üzerinde bulunan yaş necasete dokunmak:
Bu yaşlığın izini bulursa, bedeninde ve elbisesinde bu
rutubetin değdiği yeri yıkaması gerekir. Yemek yiyerek besleniyorsa
erkek veya kız çocuk olması fark etmez, böyle yapılır.
Ama yemek yeme çağında olmayan erkek çocuğun necasetinin
değdiği yere su serpiştirmek gerekir.
39- Ama eğer yaşlık
yoksa değdiği yer temiz kabul edilir. (el-Lecnetud Daime)
40- Hitan (Sünnet olmak) erkekler hakkında vaciptir. (İbn
Useymin)
41- Kızların sünnet olması ise vacip değil
müstehaptır. (İbn Baz)
42- Sünnet olma vakti: bu işte genişlik vardır. Bunda
çocuğun maslahatı gözetilir. (el-Lecnetud Daime)
43- Sünnet düğünü yapmak sonradan çıkmış bir bidattir.
44- Çocukların mushafa dokunması hakkında âlimlerin
farklı görüşleri vardır:
— Buluğ çağına gelmemiş çocuğun mushafa
dokunması haram değildir. Zira o mükellef değildir.
— Bazıları dedi ki: Küçük çocuğun mushafa abdestsiz
dokunması caiz değildir. Abdestli olanın da olmayanın da
mushafa bir örtü ile dokunması caizdir. Bu ihtiyatlı
olanıdır. (İbn Useymin)
45- Çocuğun üzerinde ayet yazılı olan sayfaya veya
kitaba dokunması: Ayetlerin harflerine dokunmaması
şartıyla caizdir. (İbn Useymin)
46- Kadının mescide çocuklarıyla beraber gitmesinin hükmü
nedir? Bu mesele detaylıdır: eğer yedi yaşına
ulaşmışsalar onları namaza alıştırmak için
mescide götürür.
— Eğer yedi yaşından küçük iseler, ancak namaz
kılanlara eza etmeyeceklerinden ve mescide zarar verip
kirletmeyeceklerinden emin ise, evde durmaları halinde onlar hakkında
korktuğu için bu gerekiyorsa götürebilir. (İbn Fevzan)
47- Yedi yaşına ulaşmış çocuklar ve daha büyük
çocuklar buluğa ermiş olanlar gibi imamın arkasında safa
dururlar. Eğer bu durumda olan sadece bir kişi ise, imamın
sağ tarafına durur. (el-Lecnetud Daime)
48- Namaza aklı eren çocuğun imamlığı sahihtir.
(el-Lecnetud Daime)
49- Yetimin malında tasarrufta bulunmak: yetimin velisi için onun
malında onu artırmak için ve yetimin maslahatı için tasarrufta
bulunması caizdir. Ama onun malını eksiltecek veya zarar verecek
tasarrufta bulunması caiz değildir. (İbn Useymin)
50- Küçük çocuğun haccı: nafiledir, bundan ecir de alır.
Lakin farz olan hac ondan düşmez. (İbn Baz)
51- Yedi yaşından küçük çocuğun ihrama niyet etmesi: onun
için niyet geçerli değildir. Aksine onun yerine onu hacca götüren
annesi, babası veya bir başka velisi niyet eder.
52- Ama yedi yaşına gelmiş veya daha büyük çocuğa
velisi niyeti ve diğer amelleri öğretmelidir. (İbn Baz)
53- Eğer mümeyyiz ise taşıyan ve taşınan kimsenin
niyeti ile tavaf yerine getirilmiş olur. (el-Lecnetud Daime)
54- Çocuğun İhrama girmesi: Sahihtir. Velisi ise
ondan mesuldür. Ona elbise giydirir ve ihramını bağlar. Onun
adına nüsüklere niyet eder, telbiye yapar, tavafta ve say’de elinden
tutar. Küçük olup aciz ise veya süt emiyorsa onu taşımakta
sakınca yoktur. Sahih olan görüşe göre taşıyan ve
taşınan için bir tavaf yeterlidir. Çocuk bilmeden giyinme,
başını kapatma gibi mahzurları yaparsa kastı
olmadığı için ona fidye gerekmez. Ama soğuk gibi sebeplerle
elbise giymek gibi bir kasıt varsa onun adına velisi fidye verir.
(İbn Cibrin)
55- İhramlı iken çocuğa sarılan şeyler
dikişli elbise sayılmaz, giydirilmesi caizdir. (Abdulaziz
Aluş-Şeyh)
56- Annesi yanında süt emen çocuğun uyurken ölmesi:
Çocuğunun vefat sebebini bilmediği sürece ona bir şey
gerekmez. Zira insan uykusunda iken ölür. Beraatı zimmet
asıldır. Vücup sebebi hakkında kesin emin olunmadıkça ona
bir şey gerekmez.
— Ama eğer ağır örtülerle onu aşırı
örtmüşse onu öldürmüş demektir. Bu durumda çocuğun
veresesi olarak diyet vermeye borçlu olur. Kefaret olarak köle azat etme imkânı
yoksa arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. (İbn Useymin)
57- Küçük çocuğu, çiğnenerek ölürse:
— Eğer çocuk, babası ile beraber yürürken kendisini arabanın
önüne atmışsa ve arabada duramamışsa babasına
tazmin ve kefaret gerekmez.
— Ama bu meselede babanın bir kusuru varsa ona diyet ve kefaret
gerekir.
Diyet: Varislerine verilir. Kefaret ise: arka arkaya iki ay
oruç tutmaktır. Eğer buna güç yetiremezse mutlak olarak ona bir
şey gerekmez. (İbn Useymin)
58- Kadın çocuğundan gaflet eder ve onun üzerine kahve cezvesi
düşürüp çocuk ölürse: Eğer zannı galibine göre
çocuğu kendi haline bırakmasından dolayı böyle
olmuşsa, buna annesi sebep olduğu için kefaret gerekir. Bu da bir
köle azat etmektir. Buna imkân bulamazsa arka arkaya iki ay oruç tutar.
(el-Lecnetud Daime)
59- Kız çocuklarına iyilik: Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem: “Kimin iki kızı olur da onlara ihsan (iyilik) ederse,
onlar kendisi için cehenneme karşı perde olur.” Buyurmuştur.
Onlara İslami terbiye verir, iffetleri hususunda gayretli olur ve
onları açılmak gibi Allah’ın haram kıldığı
şeylerden uzaklaştırırsa, Allah’a ve rasulüne itaat,
haramlardan uzak durmak üzere yetiştirirse bu hadiste geçene nail olur.
Hadiste kastedilen mücerret olarak yalnızca yedirmek, içirmek ve giydirmek
ile ihsan değildir. (İbn Baz)
60- Çocuklar arasında adaletli davranmak: Anne ve
babanın mirasta olduğu gibi, hayatları döneminde de erkek
çocuklara, kız çocuğunun iki misli miras payı gibi
bağış yapmaları vaciptir. Zira Allah mirası onlara
böyle emretmiştir. Allah Subhanehu adalet ve hikmet sahibidir.
Çocuklardan birini diğerine üstün tutmak, birine
bağış yapıp diğerine yapmamak caiz değildir.
(İbn Baz)
61- Kadının, kız veya erkek evlatlarından birine
diğerlerinden ayrı olarak tahsiste bulunması caiz değildir.
Aksine mirasta olduğu gibi aralarında adil davranmalı veya
hiçbirine vermemelidir. Ancak reşit ve baliğ olan diğer çocuklar
bu tahsise razı olurlarsa sakınca yoktur.
62- Çocuklarından biri hastalık gibi herhangi bir sebepten
dolayı kazanmaktan aciz ise: ve devlet ona maaş
bağlamamışsa, onun ihtiyacı kadar infak etmek gerekir.
(İbn Baz)
63- Çocuğa lanet etmek ve sövmek: Büyük
günahlardandır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Mümine lanet
etmek onu öldürmek gibidir.” Buyurmuştur. (Buhari ve Müslim)
muayyen bir şahsa, bir hayvana vb. lanet etmek caiz değildir.
64- Annenin Allah Subhanehu ve Teala’ya tevbe etmesi, dilini
çocuklarına sövmekten koruması ve onların hidayet ve
ıslahı için duayı artırması gerekir. (İbn Baz)
65- Çocuklara beddua etmek: Caiz değildir. İcabet
vaktine tesadüf edebilir. Annenin, öfkelenince tahammül göstermesi,
çocuklarına beddua etmede acele etmemesi gerekir. Onları dövmesi
ve edeplendirmesi, hastalanmalarına veya ölümlerine dua etmekten daha
layıktır. (İbn Cibrin)
66- Küçük çocuk, baliğ oluncaya kadar mahremlik söz konusu olmaz.
(İbn Fevzan)
67- Doğum için çocuğa ve annesine hediye vermek: Adet
böyle devam ediyorsa, akrabalarının ve tanıdıklarının
doğum yapan kimseye, bunda Allah’a ibadet düşüncesi
taşımaksızın hediyeler vermesinde, sakınca yoktur. (İbn
Useymin)
68- Çocukların avunması için kuşlar edinmek: Yedirip
içiriyorlarsa bunda sakınca yoktur. Bunun aksine bir delil de bilmiyoruz.
(İbn Baz)
69- Resim içeren oyuncaklar:
— Yaratılış sureti tam değilse, göz, burun,
ağız yoksa bunun caiz oluşunda şüphe yoktur. Bu, kız
çocuklarının Aişe radıyallahu anha ile
oynadıkları oyuncak türlerindendir.
— Ama yaratılış bir insan gibi tam şeklinde ise, ben
bunun caiz olması hususunda içimde bir sıkıntı
hissediyorum. Zira bu Allah’ın yarattığına benzemektedir.
— Lakin kesin olarak haram olduğunu söyleyemem. Zira bu
meselelerde büyüklere tanınmayan ruhsat, küçüklere verilmiştir.
(İbn Useymin)
— Bu meselede âlimlerin diğer görüşü ise: üzerinde mücessem
suret bulunan oyuncakların haram olduğudur. (İbn Cibrin)
70- Takı için çocuğun kulağını veya burnunu
delmek: Bunda bir sakınca yoktur. Zira bunda amaç mübah olan
süslenmektir. (İbn Useymin)
71- Küçüğün çaldığı şeyi sahibine
ulaştırıp iade etmek gerekir. (İbn Baz)
72- Çocuk şarkıları: Dini ve milli içerikli
olsa da çalgı eşliğinde oldukları takdirde caiz
değildir. (el-Lecnetud Daime)
73- Çocuğa yemin verip onu yerine getirmemek: Kişi
bir şeyi yapacağına yemin edip onu yapmazsa, yemin kefareti
gerekir.
74- Üzerinde resim olan elbise giydirmek: Büyük için de, küçük
için de üzerinde resim bulunan elbise giymek caiz değildir. Hatıra
olması için resim çektirmek de caiz değildir. Ancak pasaport, kimlik
gibi zaruret olduğu zaman caizdir. (İbn Useymin)
75- Küçük kızlara kısa ve dar elbise giydirmek:
kişinin kızına bu tür elbise giydirmesi yakışmaz. Zira
bunu adet edindiği zaman onda etkisi kalır ve emrine de itaat etmez.
Ama küçüklüğünde haşmeti (utanma duygusunu) adet edinmesini
sağlarsa bunun etkisi büyüklüğünde de devam eder. (İbn Useymin)
76- Küçük kızın başörtüsüz namaz kılması:
Namazı sahih olmaz. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah
hayız çağına gelmiş kadının namazını,
başörtüsüz kabul etmez” buyurmuştur. (Ebu Davud, Tirmizi)
küçük çocuk için başörtüsüyle namaz kılması daha
faziletlidir. (el-Lecnetud Daime)
77- Kız çocuğu ve tesettür: Kız çocuğu,
erkeklerin nefisleri ve şehvetlerini ilgilendirecek sınıra
gelmişse, onun fitne ve kötülüklere karşı korunması
gerekir. Bu hadde gelmeleri konusunda kadınlar farklıdırlar.
Kimisi çabuk yetişir, güzel bir genç kız olur, kimisi de böyle
değildir. (İbn Useymin)
78- Derslerde kadın – erkek karışması: Bu büyük
bir fesat ve kötülük vesilesidir. Caiz değildir. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem kız ile erkek çocuklarının
yataklarının ayrılmasını emretmiştir. Zira biri
diğerine on yaşında ve daha büyük iken yakın olduğu
zaman, kızlar ile erkeklerin bir arada olması kötülüğe
düşmelerine vesiledir. (İbn Baz)
79- Çocuklara eğitimin ilk safhasında
kadınların öğretmenlik yapmasının tehlikesi:
Şüphesiz bu ihtilata (kadın erkek bir arada bulunmaya) götürür
ve bunu bir sonraki safha izler. Çocuk on yaşına
geldiğinde tam bir delikanlı sayılır ve tabii olarak
kadınlara meyleder. Zira onun gibisinin evlenmesi mümkündür ve büyük
erkeklerin yaptığını yapabilir. (İbn Baz)
80- Öğrencilerin öğretmen için ayağa
kalkması: Bunda en hafif hüküm şiddetle mekruh
olmasıdır. (İbn Baz)
81- Televizyon ve çocuklar üzerinde kötü etkileri: Eğer bir
kimse televizyon edinip onu müzik dinlemek, kadınlarla erkeklerin bir
arada bulunduğu, açık saçık kadınlar gösteren
programlar, müstehcen filimler izlemek gibi Allah’ın haram
kıldığı hususlarda kullanırsa televizyon almak caiz
değildir. Zira televizyon aldığı takdirde ailesi,
çocukları bu sakıncalı programları izlemekten uzak
duramazlar. Böylece haram işlemekte onlara yardımcı
olmuş olur. Bu kişinin kıyamet gününde hesaba çekileceği
kötü terbiyedir. (İbn Useymin)
82- Öğretmen, öğrenciden ruh taşıyan bir
canlının resmini çizmesini isterse bu caiz değildir.
Öğretmenin araba, ağaç gibi cansız resimleri çizmesini
istemesi mümkündür. Bu insanların şeytan vasıtasıyla
düştüğü bir beladır. (İbn Useymin)
83- Kişinin çocuğuyla oynarken el çırpması veya sınıfta
öğrencilerden el çırpmalarının istenmesi
yakışık almaz. Bu şiddetle mekruh olup cahiliye
hasletlerindendir. Aynı şekilde bu, kadınların yanılan
imamı uyarmak için yapmaları gereken, onlara mahsus bir
özelliktir. (el-Lecnetud Daime)
84- Evlat edinmek ve hükmü: Evlat edinmek, Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem’in gönderilmesinden önce, cahiliye döneminde
bilinen bir şey idi. Kişi öz çocuğu olmayan birini evlat
edinir, çocuk ona nispet edilip varisi olurdu ve akrabalık mahremiyetinin
hükümleri onun için geçerli olurdu. Bilcümle evlat edinilen çocuk, bütün
meselelerde gerçek çocuğu gibi kabul edilirdi. (el-Lecnetud Daime)
— İslam gelince evlat edinen ile evlat edinilen arasında hüküm
verasete koyarak, her birinin diğerine hayatlarında iyilik
etmelerini, vefat ettikten sonra da iyilik vasiyet edenin vasiyetiyle hak
sahibi olunmasını ve vasiyet edenin malının üçte bir
sınırını aşmamasını öngördü.
— Allah, evlat edinen için, ayrılmaları halinde
evlatlığının eşiyle evlenmesini mubah kıldı.
Bu cahiliye döneminde haram sayılıyordu. (el-Lecnetud Daime)
85- Kişinin yaşça kendisinden küçük bir kimseyi şefkat
yoluyla “oğlum” diye çağırması caizdir. (el-Lecnetud Daime)
86- Kişinin yaşça kendisinden büyük bir kimseye saygı olarak
“baba” diye hitap etmesi caizdir. (el-Lecnetud Daime)
87- Babanın, işlerinde çalışan itaatkâr oğluna
yabancı işçisi gibi, çalıştığının
karşılığı olarak aylık maaş tahsis etmesi
caizdir. Bununla beraber ona nafaka veriyorsa bunu vermeye de devam edebilir.
Böyle yapması diğer evlatlarına zulüm olmaz. (İbn Baz)
88- Çocuk elbisesine kusarsa: Namaz için onu yıkamak
gerekir. Zira bazı âlimler bunun necis olduğunu söylediler.
(İbn Cibrin)
89- Kadının cünüp iken çocuğunu emzirmesinde sakınca
yoktur. Bu iş için gusletmesi veya abdest alması şart
değildir. (İbn Cibrin)
90- Çocuğun namaz kılan kimsenin önünden geçmesi:
Etraftakilerin buna engel olması gerekir. Fakat çocuk dinlemez de
önlerinden geçerse bundan dolayı bir şey gerekmez. Zira
namazı ancak, namaz kılan kişi ile sütresi arasından
baliğ kadın, eşek veya siyah köpek geçerse keser.
(el-Lecnetud Daime)
91- Kabiliyetli çocuğa “Şatır” (kurnaz, düzenbaz, hilekâr
anlamlarında) kelimesini kullanmak:
Şatır kelimesinin Arap lügatinde yol kesici hırsız
anlamında kullanıldığını bilmezler mi? El-Asmaî
der ki: “Şatır: haktan ayıran, yani haktan uzaklaşan
kimsedir.” O halde neden bunun yerine: “mücid” (seçkin), “müctehid”
(çalışkan) veya “mümtaz” (güzide) tabirleri kullanılmıyor?
92- Sana iyilik etmesinde çocuğuna yardımcı ol:
Şu üç şeyde çocuğunun sana iyilik etmesine yardımcı ol:
— Onlara şefkatli davran
— Hatalarında güzelce uyarıda bulun
— Yapması gereken şeylere de güzelce uyararak yönlendir.
Bu bölümde 12 cevap vardır:
1- Süt emzirme sınırı: Göğsünü emip nefes
alırsa veya doyarsa yahut emmekten bıkarsa veya birini
bırakıp diğer göğsünü emerse rada (süt emme) hükmü
sabit olur. Tek mecliste geri çekilip ikinci sefer emse bile hüküm budur.
2- Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Süt emme, nesep ile haram
olanları haram kılar.” Buyurmuştur. (Buhari ve Müslim)
3- Süt emme hükmü, dindarlığından razı olunan,
dürüstlüğü bilinen bir kadının şahitliği ile sabit
olur. Şahitlik eden bu kadının bizzat emzirmiş olması
ile olmaması fark etmez.
4- Süt emme hükmü ancak şu iki şartla sabit olur:
a- Beş defa veya daha fazla doyuruncaya kadar emzirmek
b- (Çocuğun) iki yıllık emzirme döneminde
emzirmiş olmak.
5- Süt emzirme hususunda veya beş kez emzirdiğini
tamamladığında şüphesi varsa bu Beyyine değildir ve
haramlık sabit olmaz. Zira aslolan emzirmemiş olmaktır.
6- Rada (süt emme) ile terettüp eden hükümler: Kadın bir
çocuğu emzirdiği zaman, o kendi çocuğu için:
a- Nikahı haram olur
b- Ona bakması mübah olur
c- Onunla halvet caiz olur.
d- Kendisine mahrem olur.
7- Radâ (süt emme) ile terettüp etmeyen hükümler:
a- Süt emzirenin ona nafaka vermesi vacip olmaz
b- Aralarında varislik olmaz
c- Onun velisi olmaz.
8- Süt emzirme dışında sütü çocuğun midesine
ulaşırsa: Mesela ağzına damlatılırsa veya bir
kap ile içirilirse bu da süt emzirme hükmünde olur. Zira süt emzirme hükmü,
beş sefer olmak şartıyla kadının sütüyle çocuğun
gıdâlanmasına bağlı olarak hâsıl olur.
9- Süt emzirme etkisi sadece süt emziren kişi ve çocuğu,
çocuğunun çocuğu gibi fer’leri ile devam eder. Usulü ve havaşi’i ile devam etmez.
10- Süt emme mahremiyeti babaları, anaları, amcaları ve
dayıları gibi kendisinden yukarıdakilere yayılmaz.
11- Aynı şekilde, erkek ve kız kardeşleri gibi
havaşi’leri derecesindekilere de yayılmaz.
12- Süt emzirenin mahremleri: babaları, evlatları, anneleri,
kardeşleri, amcaları ve benzeri gibiler, süt emen için mahremlerdir.
Bu bölüm, Fevzan’ın: “el-Mulahhasul Fıkhî” kitabından
alınmıştır.
Bu bölümde 69 cevap vardır:
1- İhdad’ın (yas tutmanın) tarifi:
Boşanmış kadının İddet döneminde nikâhı
çağrıştıracak her şeyden ve kendisine
bakıldığı zaman istek uyandıran takı, sürme, koku
ve güzel elbise gibi şeylerden kaçınmasıdır.
2- Hükmü: Vaciptir.
3- Dört ay on günlük sürede ihdadın hikmeti: Şüphesiz
bu süre eğer hamile ise ceninin yaratılışının
tamamlanması ve ona ruhun üflendiği süresidir. Rahimin beraatı
ancak bu şekilde şüpheye mahal bırakmadan ortaya çıkar.
(Şeyh Bessam)
4- İhdad (yas tutma) halindeki kadın iddetten
çıkınca ona bir şey gerekir mi: Avamdan
bazılarının zannettiği gibi bir şey gerekmez.
(İbn Fevzan)
Yas Tutan Kadının Kocasının Evinden Ayrılması
Ne Zaman Caiz Olur?
5- Evde kalması halinde kendisi hakkında korkarsa
6- Mecbur edilirse
7- Kiralık bir evde oturur da sahibi onu çıkarırsa veya
fazla kira isterse. (İbn Fevzan)
8- Güzelleşmek için ziynet konusunda her zaman ve her mekânın
örfüne müracaat edilir. Herhangi bir elbise veya şekil tayin edilmez.
Bir kavme göre ziynet olan bir şey, diğer bir kavme göre
ziynet olmayabilir. Bu hususta insanların adetlerine ve örflerine
müracaat edilir. (Şeyh Bessam)
9- Hamile olsun veya olmasın yas tutan kadın için nafaka yoktur.
Zira mal varislere intikal etmiştir.
10- Yas tutma ne zaman başlar?: ölüm haberi sonradan
ulaşmış olsa bile kocasının öldüğü tarihten
itibaren başlar.
Yas Tutmanın Kısımları:
11- Kadının kocasından başkası için yas
tutması: Bu üç gün ile sınırlıdır. İman
etmiş kadının bundan fazla yas tutması caiz değildir.
12- Kadının vefat etmiş kocası için yas tutması:
Süresi dört ay on gündür.
Yas Tutmanın Hikmeti:
13- Kocanın hakkına saygı göstermek ve aşiretini
muhafaza etmektir.
14- Kocasının akrabalarının gönlünü hoş
tutmak, onların duygularına uyum göstermek
15- Bu müddet içinde Rahimin beraatını öğrenmek.
Kocası İçin Yas Tutana Gerekli Hükümler:
16- Kocasının vefat ettiği sırada ikamet ettiği
evde kalması gerekir: Ancak zaruri bir ihtiyacı için gündüz vakti
çıkabilir. Mesela hastalanınca hastaneye gitmek, çarşıdan
bir ihtiyacını almak için çıkması gibi. (İbn Baz)
17- Buhur (tütsü), yağ gibi kokulardan uzak durmalıdır:
Ancak hayızdan temizlendikten sonra hayız etkisiyle kalan kötü
kokuyu gidermek için buhur gibi kokuları kullanabilir. (İbn Baz)
18- Her türlü takılardan uzak durması gerekir: Ele,
göğse, ayağa, kulağa veya başa takılan her türlü
takı bu hususta eşittir. Altın, gümüş ya da elmas
olması fark etmez. (İbn Baz)
19- Bütün ziynetlerden sakınır: Sürme, dudak boyası,
kına ve benzerleri gibi süslerden uzak durmalıdır. (İbn
Baz)
20- Güzel elbiseden sakınmalıdır: Başka türlü
elbiseler giymelidir. (İbn Baz)
21- İddeti bitinceye kadar açık bir şekilde yas tutan
kadına nikâh talebinde bulunmak caiz değildir. Fakat açık
ifade olmaksızın imada bulunmakta sakınca yoktur. (İbn Baz)
22- İddet ve yas süresini kasten artırmak caiz değildir. Ama
unutarak olmuşsa sakınca yoktur. (Şeyh Muhammed Bin
İbrahim)
23- Yas tutan kadın hac için yolculuğa çıkamaz. (İbn
Fevzan)
24- Kadın nikâh akdiyle evlenir fakat kocası zifaftan önce
vefat ederse onun da İddet beklemesi ve yas tutması gerekir. Zira nikâh
akdi ile onun eşi olmuştur. (el-Lecnetud Daime)
25- İster kocası olsun, ister başkası olsun, ölü
için hüzün anlamına gelen siyah elbise giymek caiz değildir.
(İbn Useymin)
26- Meşru bir sebep olmadan yas tutan kadının İddet
süresi bitene kadar kocasının evinden taşınması helal
olmaz. Eğer meşru bir mazeret olmadan çıkmışsa,
çıktığı eve geri dönmesi gerekir. (Şeyh Muhammed
Bin İbrahim)
27- Vaktin dolmasından sonra İddet: Eğer
kocasının ölüm haberi dört ay on günden sonra
ulaşmışsa ona İddet beklemesi gerekmez. Zira vakti
geçmiştir. (İbn Useymin)
Kocası İçin Yas Tutan Kadına Mubah Olanlar:
28- Su, sabun ve sidr ile dilediği gibi yıkanması caizdir.
(İbn Baz)
29- Akrabalarıyla konuşması, mahremleriyle beraber
oturması, onlara kahve, yiyecek gibi şeyler sunması caizdir.
(İbn Baz)
30- Diğer kadınlar gibi, ev işlerini tutması caizdir. Yemek yapması, elbise dikmesi, evi
süpürmesi, çamaşır yıkaması gibi işleri yapabilir.
(İbn Baz)
31- Diğer kadınlar gibi dolunayı görmesi caizdir.
(İbn Baz)
32- Misafirlerine ve çocuklarına güzel koku ikram edebilir fakat
kendisi kullanmaz. (İbn Baz)
33- Saat takmak: Kadının yas tutma süresinde güzellik için
değil de vakti bilmek için saat takması caizdir. Takılara
benzediği için bunu terk etmesi daha layıktır. (el-Lecnetud
Daime)
34- Kocası ölen kadının, o beldede akrabaları
bulunmuyorsa, velisinin evine veya kendisinin güvenliği için başka
bir yere taşınması caizdir.
35- Ama bulunduğu yerde güven
içindeyse taşınması caiz değildir. Bilakis yas tutma
müddeti çıkana kadar orada kalması gerekir. (el-Lecnetud Daime)
36- Yas tutma sadece kadınlara özeldir. Erkekler hakkında
değildir. Erkeklerin ölü için yas tutması caiz değildir.
(İbn Fevzan)
37- Telefon: Ölen kocası için yas tutan kadının,
diğer kadınlarla veya mahremleriyle telefon görüşmesi
yapması caizdir. (el-Lecnetud Daime)
38- Yas tutan kadının telefonla veya başka bir yolla mahremi
olmayanlarla, şer’i bir sakınca içermeyen şekilde
konuşması caizdir. (el-Lecnetud Daime)
39- Yas tutan kadının, güzel olmaması ve üzerinde ziynet
olmaması şartıyla dilediği renkte elbise giymesi caizdir.
(İbn Cibrin)
40- Memure veya öğrenci olan kadının iddeti
nasıl olur?: Onun işi için gündüz çıkması caizdir. Zira
bu önemli ihtiyaca dâhildir. Eğer gece bir ihtiyacı olursa
zaruret miktarı çıkması caiz olur. (İbn Baz)
41- Yas tutan kadının mahremi yanında adet olduğu
şekilde saçını açmasında sakınca yoktur.
42- Vefat iddeti bitince kadın gusleder mi?: Bu hususta onun
gusletmesi belirlenmiş bir şart değildir. Rasulullah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem: “Kim bizim emrimiz olmayan bir şey
çıkarırsa o reddolunur” buyurmuştur. (Buhari ve Müslim)
(el-Lecnetud Daime)
43- Yas tutma süresinin çıkmasından sonra velime yemeği
vermek:
— Kadına ikram olarak adet bu ise bunda sakınca yoktur.
— Fakat bunun dinden olduğu inancıyla, meşru olduğuna
inanılarak yapılırsa caiz değildir, bidattir. (el-Lecnetud
Daime)
44- Yas tutan kadının gece çıkması: Cumhura
göre: gecenin başında ve sonunda çıkması caizdir.
Ancak sadece evinde gecelemelidir. Herhangi bir zaruret halinde
çıkması hangi vakitte olursa olsun caizdir. (İbn Baz)
45- Yeni bir eve geçilirse yas tutma için iskân hükümleri sabit olur mu?
— Eğer mazeret sebebiyle yeni bir eve geçilmişse, oradan
çıkma yasaklığı da bu yeni menzile intikal eder. Zira bu,
önceki evin yerine geçmiştir. (İbn Useymin)
46- İbnul Kayyım der ki: “İhdad (yas tutma) karısı
için vacip olup, başkalarına caizdir. Akrabası olsun
olmasın her ölen için yas tutması caizdir. Yalnız üç günden
fazla yas tutamaz. (İbn Baz ve İbn Useymin)
47- Mecbur kalmışsa yas tutan kadının sürme
kullanması: zaruret halinde ziynet olarak değil de tedavi olarak sürme
kullanması caiz olur. Gece sürme çekip gündüz silmelidir. (Dört
imamın görüşü)
48- Yas tutan kadının ipek giymesi: mutlak olarak caiz
değildir. Zira yas tutan kadın süslenmekten
yasaklanmıştır. Fakat alerji gibi bir rahatsızlık
sebebiyle ihtiyaç olursa bunda sakınca yoktur. (İbn Useymin)
Elbise İki Çeşittir:
49- Süs ve güzelleşme elbisesi: yas tutan kadının giymesi
caiz değildir.
50- Ziynet olmayan takım elbise: bazen renkli de olsa bunda
sakınca yoktur. (İbn Useymin)
51- Kocasının ölüm haberi kadına başka bir evde
iken gelirse bunun hükmü hakkında ilim ehlinin iki görüşü
vardır: âlimlerin çoğunluğunun görüşü olan ve tercih
edilene göre: kadının kocasının vefat ettiği
esnada ikamet ettiği evde iddeti geçirmesi gerekir. Eğer haber,
kadın başka bir yerde iken ulaşırsa oraya dönmesi
gerekir. Zira Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Evinde bekle”
buyurmuştur. (Ebu Davud)
52- Güzel kokulu bir şey yemek: Yas tutan kadının
görünüşte yiyecek olan güzel kokulu bir şey yemesi caiz
değildir. Safranlı kahve içmesi de caiz değildir. Zira buda
güzel kokudur. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Kokuya dokunma”
buyurmuştur. (İbn Baz ve İbn Useymin)
53- Güzel koku olmayan yağların hükmü: Tercih edilen
görüşe göre yas tutan kadın için bunda sakınca yoktur.
Zira nas bunu kapsamaz. Bunun yasaklığına dair delil yoktur.
(Maliki ve Hanbelî mezhepleri)
54- Ancak, İmam Malik, İmam Şafii ve bir rivayette İmam
Ahmed bunların başa sürülmesinde sakınca görmüşlerdir.
Zira bu yasaklanan süslenmeye girer.
55- Süslenmek için kullanılan yağlar yas tutan kadın için
yasaktır. Zira kadının yas döneminde süslenmesi
yasaklanmıştır.
56- Sabun ve şampuan gibi güzel kokulu şeyler: Yas tutan
kadının bunları kullanması caizdir. Zira sabun güzel koku
değildir. Bunun kullanılmasındaki amaç kokulanmak değildir.
Ancak ihtilaftan sakınmak için ihtiyatlı olan bunları
kullanmamaktır. Vallahu a’lem (İbn Baz ve İbn Useymin)
57- Yas tutan kadının mescide çıkması caiz midir?:
Bu ona caiz değildir. Namazı evinde kılmalıdır. Zira
bu evden çıkmasını mübah kılacak bir ihtiyaç değildir.
(el-Lecnetud Daime)
58- Yas tutan kadının, eğer hepsi tek bir evde iseler
ailesinin veya oğullarının evlerine çıkmasında
sakınca yoktur. Zira bu tek ev hükmündedir. (el-Lecnetud Daime)
59- Kocası gurbet diyarında ölen kadın nerede
İddet bekler?: Eğer zorluk olmayacaksa, güvende olacaksa ve
yanında kendisini koruyacak mahremi bulunursa kocasının vefat
ettiği yerde iddet bekler. Aksi halde kocasının memleketine
dönerek, kocasının bu yolculuktan önceki evinde İddet
bekler ve yas tutar. (el-Lecnetud Daime)
60- Yas tutan kadının bedenine veya elbisesine koku sürünmesi,
güzel kokulu şeyler yemesi ve içmesi caiz değildir. Zaferan da
bunlardan birisidir. (el-Lecnetud Daime)
61- Yas tutan kadının vücuduna eziyet veren bir şeyi
gidermesi: Bunda sakınca yoktur. Tırnaklarını kesmesi,
bedeninde alması meşru olan etek ve koltuk kıllarını
gidermesi sünnettir. (el-Lecnetud Daime)
62- Yas tutan kadının saçlarını taraması caizdir.
(el-Lecnetud Daime)
63- Yas tutan kadının tedavi için sefer yapması: Bu
ona, vefat iddeti hükümlerini muhafaza etmesiyle beraber caizdir. (el-Lecnetud
Daime)
64- Yas tutan kadının, annesinin hastalığı
sebebiyle iddetinin bir kısmını annesinin yanında geçirmesi:
Kadının iddetini kocasının evinde tamamlaması gerekir.
Annesinin hastalığı sebebiyle bir kısmını onun
yanında geçirmesi caiz değildir.
65- Ama mücerret olarak, kendisine ihtiyacı olduğundan
dolayı annesini ziyaret etmesi, sefere çıkmak zorunda kalmayacaksa
caizdir. (el-Lecnetud Daime)
66- İddet veya yas tutmayı kasten terk etmenin kefareti nedir?:
Ona kefaret gerekmez. Allah’tan çokça bağışlanma dileyerek tevbe
etmeli ve hayırlı amelleri artırmalıdır. (el-Lecnetud
Daime)
67- Yas tutma döneminde kadının, vefat etmiş
kocasının malından harcamasının hükmü: Eğer
diğer varisleri müsamaha gösterirse, bütün harcadıkları
kendi payına düşen mirastır. (İbn Baz)
68- Koca, eşinden yas tutmayı kaldırma yetkisine sahip
midir?: Hayır değildir. Eğer ondan önce vefat ederse,
kadının onun için yas tutması gerekir. (el-Lecnetud Daime)
69- Yas tutma döneminde bazı sakıncalı
davranışlarda bulunan kimseye bir şey gerekir mi?: Allah’a
tevbe edip bağışlanma dilemesi gerekir. Bu konuda
belirlenmiş bir kefaret yoktur. (el-Lecnetud Daime)
Ey mübarek kadın! İctimaî, maddi veya
kişisel bir problemle karşılaştığın zaman
şu adımları izle:
1- Kadere razı ol, sabret, endişelenme: Kalbinle, dilinle
veya organlarınla Allah’ın takdirine öfke ifade eden
davranışlarda bulunma. Allah’ın kazasına razı ol ve
dilinle O’na hamd et. De ki: “Her durumda Allah’a hamd olsun. Allah’tan afiyet
dilerim.”
2- Şöyle demelisin: “Biz Allah’tan geldik ve O’na
dönücüleriz. Allah’ım! Şu musibetimin ecrini ver ve bunun
ardından daha hayırlısını ver.” Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu diyenler hakkında “Mutlaka Allah bunun
ardından daha hayırlısını verir” buyurmuştur.
(Müslim)
3- Bağışlanma dilemeyi artır: eserde (sahabe
sözünde): “Kim istiğfara devam ederse Allah ona her türlü tasadan
kurtuluş ve her sıkıntıdan çıkış yolu verir…”
buyrulmuştur.
4- Namaza koş: Abdest al ve iki rekât namaz kıl. Nitekim Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e bir iş sıkıntı verince namaz
kılardı.
5- Allah ile arandaki bağları ıslah et: Bu O’nun
emirlerine uyarak ve yasaklarından sakınarak mümkün olur.
Şöyle bir hikmetli söz var: “Kim Allah ile arasını
ıslah ederse Allah da onunla diğer halkın arasını
ıslah eder.”
6- Dua et: Allah Azze ve Celle: “Bana dua edin, size icabet
edeyim” (Mü’min 40/60) buyurmuştur. Ali Bin Ebi Talib radıyallahu
anh der ki: “Ansızın gelen belaları dua ile
karşılayın.” Tasa için dua:
"Allahumme innî abdüke ibnu abdike, ve ibnu emetike, Nâsiyetî
biyedike. Madin fiyye hükmüke. Adlün fiyye kazâuke. Es'elüke bikülli ismin huve
leke, semmeyte bihî nefseke ev enzeltehû fî kitâbike ev allemtehû ehaden min halkıke
ev iste'serte bihî ilmi'l-ğaybi indeke en tec'ale'l-kur'âne rebîa kalbî ve
nura Sadrî ve cilâe hüznî ve zehâbe hemmî.”
“Allah’ım! ben Senin kulunum, erkek kulunun ve dişi kulunun da
oğluyum. Boynum senin elindedir. Hükmün bana geçerlidir. Hakkımdaki
hükmün adalettir. Kendini adlandırdığın özüne has
bütün isimlerle yahut kitabında indirdiklerinle yahut
yaratıklarından birine öğrettiğin isimlerle yahut
katında seçtiğin gayb ilmindeki isimlerle Senden istiyorum ki,
Kur'ân'ı, kalbimin neşesi, göğsümün nuru kederimin izalesi
ve üzüntümün gidişi yapasın.” (Ahmed rivayet etmiştir.)
A- Dini Farklılıklar:
Erkeğe özel olanlar:
1- Evlerde koruma ve riayet bakımından hâkimdirler.
2- Peygamberlik ve risalet erkeklerdendir.
3- Nikâh velayeti erkeklere hastır.
4- Cihad erkeklere farzdır.
5- Cuma erkeklere farzdır.
6- Mescidlerde cemaat erkeklere farzdır.
7- Ezan ve ikamet erkeklere hastır.
8- Boşama yetkisi erkeğindir.
9- Çocuk babasına nispet edilir.
10- Erkeklerin payı miras, diyet, şahitlik ve akikada
kadınlardan fazladır.
11- Devlet reisliği, hüküm, şura meclisleri erkeklere aittir.
B- Bedeni Farklılıklar:
1- Kadınların boyu erkeklerden kısadır.
2- Erkekler kadınlardan kemik yapısı olarak daha ağırdırlar.
3- Kadınların kalbi erkeklerinkinden daha küçüktür.
Ağırlığı daha azdır, hızlı çarpar ve
nabızları erkeklerden fazladır.
4- Kadının kanındaki alyuvarlar erkeklerinkinden
fazladır. Bununla beraber sayı olarak daha azdır.
5- Erkeklerin kanındaki akyuvarlar kadınlarınkinden
fazladır.
6- Kadınların teneffüsü, erkeklerin teneffüsünden
hızlıdır.
7- Kadının sindirim sistemi erkekten daha az yemeğe ihtiyaç
duyar.
8- Kadının hayız olması, hareket ve intikal gücünü
erkekten daha az hale getirir.
9- Kadın kasları erkek kaslarından daha zayıftır.
Yaklaşık olarak üçte biri kadardır.
10- Kadın vücudu şişmanlamaya ve gelişmeye erkekten
daha müsaittir.
11- Kadının fiziki yapısı gereği hareketlerinde
erkeğe nazaran itidalden uzaktır.
Bu bölümde 18 cevap vardır.
1- Altın karşılığında çek vermek: Bunda
sakınca yoktur. Zira eğer çek tasdiklenmişse,
satıcının çeki alması, bedelini alması
hükmündedir. (el-Lecnetud Daime)
2- Kullanılmış altın ile yeni altını
değiştirirken işçilik ücreti olarak fazladan ödemek: Caiz
değildir. Bu işte yapılması gereken: altın
satıcısının kullanılmış altını
alıp ücretini vermesi, bundan sonra da alıcının bu ücretle
yeni altını almasıdır. (İbn Useymin)
3- Altının altınla satışında meşru
olan yol:
— Kadın, beraberinde getirdiği altını, almak
istediği altından daha az ücret ile satar. Ücretini eline
aldıktan sonra bu ücreti vererek altını satın alır.
— Altının altın ile misli misline, gramı gramına,
dengi dengine, elden ele olarak satılmasında sakınca yoktur.
Altının eski veya yeni olması fark etmez. (İbn Baz)
Teslim halinde işçilik
ücreti ödemek gerekir mi?
4- Gerekmez. Zira bu ücret iş içindir. Teslim halinde kabzederse
böyledir. Ancak ne zaman teslim ederse sahih olur. (İbn Useymin)
5- Eğer satıcı, müşteriye eskiyi aldığı
takdirde yeni altın satın almasını şart koşarsa
bu caiz değildir. Zira bu, altını altın
karşılığında satmada fark almanın hilesidir.
(İbn Useymin)
6- “Altın alıp kıymetinin bir kısmını
vermek ve kalan kısmını getirmek için bankaya gitmek: evla
olanı: kalan kısmı getirdikten sonra akit yapmaktır. Zira
ücreti hazırlamadan önce akid yapmaya davet edemez. (İbn
Useymin)
7- Uyarı: Ücretinin bir kısmının
ödenmesi halinde altını vermemek caiz değildir. Bilakis
ücretini tam olarak ödemek zorunludur. (İbn Useymin)
8- Üzerinde canlı suretleri olan altın almak: Kelebek,
yılanbaşı gibi suretler olan altının alım
satımı, kullanılması haramdır. Zira suretin
giderilmesi vaciptir. (el-Lecnetud Daime)
9- Yabancı erkeğin kadının eline altın koyması
caiz değildir. Bunun satıcı olması veya başkası
olması fark etmez. (el-Lecnetud Daime)
10- Satın aldıktan sonra altını fark alarak geri
satmak: Caiz değildir. Bunun misali büyük eşya iade edip
farkını alarak küçük eşya almak gibidir. Zira altını altınla
fazladan dirhem vererek satmıştır.
11- Meşru olan yol: Akdin feshedilmesi ve
sattığı şeye uygun olmayan eşyanın iade edilip: sonra
ilkinden az ücretle eşyaların satın alınmasıdır.
(el-Lecnetud Daime)
12- Altın ücreti ödemesinde, müşterinin banka
hesabından satıcının hesabına anında aktarmak
suretiyle makine (kredi kartı) kullanmakta sakınca yoktur. Ancak bu
işlem karşılığında ücret alınamaz. Bu, bir
mecliste elden ele kabzetmek hükmündedir. (el-Lecnetud Daime)
13- Kullanılmış altını yenilemek ve müşteri
bilmeden onu yeni gibi satmak caiz değildir. Zira bu aldatma
türlerindendir. (el-Lecnetud Daime)
14- Altın biriktirmek: Altını saklayıp sonra
aldığı fiyattan daha az veya daha fazla fiyata satmak caizdir. Farz
olan zekâtını öderse bu yasaklanmış kenz’e girmez.
(el-Lecnetud Daime)
15- Altın satın alıp ücretini ertelemek veya bir
kısmını ödemek: Bütün ücretini veya bir
kısmını erteleyerek altın satmak caiz değildir.
Vadenin belirli olması ile olmaması fark etmez. Eğer
satış yapılırsa batıldır, bu akit haramdır.
Bu işi yapanlar büyük günah olan faizi irtikab etmiş olurlar.
(el-Lecnetud Daime)
16- Altın işçiliğine ücret almak: Eğer
satış bedeli ile birlikte olursa, altın cinsinden olmayan gümüş
veya para gibi başka bir şey karşılığında
satılmasında sakınca yoktur. Ama altının altın
karşılığında satılması halinde işçilik
ücreti caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
17- Herhangi bir durumda üzerine giymesi haram elbisede: Tacir bunun
ticaretini yapabilir. Başkası yanında giymesi caiz olmayıp
yalnızca kocası yanında giymesi caiz olan kısa elbise gibi,
bunu kadın sadece helal olan yerde giymesi gerekir. (el-Lecnetud Daime)
18- Her durumda üzerine giymesi haram olan, erkek elbisesine veya
kâfir elbisesine benzeyen elbise: Tacir bunun ticaretini yapamaz ve bu giyilemez.
(el-Lecnetud Daime)
Bu bölümde 136 cevap vardır:
1- Kadının sesi: Aslı avret değildir.
Konuşmayı artırmazsa ve sesini yumuşatmazsa onun sesini
duymak haram değildir. Aksi halde kocasından başkalarına
haram olur. (el-Lecnetud Daime)
2- Bir kadının diğer bir kadınla aynı örtü
altında yatması caiz değildir. Hadisi şerifte: “Yatakta
aralarını ayırınız” buyrulmuştur.
3- Ahlaksız dergiler ve zararları:
— Dergiler fitneye düşürücü resimleri kapsayan bir pakettir.
— Kadınlar en kamil şekilde süsleriyle fitneye
taşınırlar.
— Adi aşk hikâyeleri anlatılır.
— Mümine kadınlara açık saçık elbiseler sunulur.
Cevap: Böyle bir derginin yayınlanması, hangi
aşamasında olursa olsun bu dergi için çalışmak, reklâmını
yapmak, almak, satmak ve edinmek haramdır. (el-Lecnetud Daime)
4- Şoförün arabada veya başka bir yerde bir kadınla
yalnız kalması: Ccaiz değildir. Zira mahremi olmayan erkek
ile yalnız kalmak haramdır. Bunun evde, arabada, çarşıda,
dükkânda olsun fark etmez. Ama yanlarında iki veya daha fazla kadın
varsa sakınca yoktur. Zira bu güvenilir olması ve yolculukta
olmamaları şartıyla halvet değildir. (İbn Cibrin)
5- Halvet olmaması için üçüncü kişinin çocuk olması yetmez,
büyük olmalıdır. (İbn Fevzan)
6- Erkeğin yabancı kadına, musafaha etmeksizin, yalnız
kalmaksızın ve tebessüm etmeden selam vermesinde sakınca yoktur.
(el-Lecnetud Daime)
7- Kadının çalışmasının şartları:
— Yalnızca kadınların bulunduğu bölümde
çalışması
— Erkeklerle kadınların bir arada olduğu bir yerde
çalışmaması
— Yabancı erkekle yalnız kalmaması,
çalışmasına kocasının izninin olması
— Tam anlamıyla şer’i tesettüre uyması (el-Lecnetud Daime)
8- Hizmetçi edinmenin şartları:
— Dine riayet eden Müslüman kadın olması, evdeki erkeklere
karşı tam anlamıyla tesettürlü olması. Yüzünü açması
veya açılıp saçılması caiz değildir.
— Ev sahibinin hizmetçiyle yalnız kalması haramdır.
— Onunla beraberinde yanlarında mahrem birisi bulunması gerekir.
(İbn Useymin)
9- Kadının, güvende olsa bile yanında mahremi olmadan
uçağa binerek sefere çıkması caiz değildir. (İbn
Useymin)
10- Münkeratla dolu bir yerde yaşayan genç kızlar: Güçleri
yettiğince hoş sözlerle ve yumuşaklıkla
kötülüklere engel olmalı, onların yaptıklarına
iştirak etmemeli ve mümkün olduğunca onlardan
uzaklaşmalıdır. (İbn Baz)
11- Riya korkusuyla insanlara nasihat etmeyi terk etmek: Bu
şeytanın Allah’a davetten alıkoymak için kurduğu
tuzaklardandır. Mümin bir kadının Allahın vacip
kıldığı bir şeyi riya korkusuyla terk etmesi caiz
değildir. (İbn Baz)
12- Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Halık’a (Allah’a)
isyan olan hususta mahluka itaat yoktur” buyurmuştur. Bu ister anne
baba, ister başkaları olsun eşittir. (İbn Baz)
13- Bazı dualarda müzekker (erkek sıfatı) olan ibareler
geçiyor. Bunları kadın söyler mi?: Mesela: “Allah’ım!
Ben senin kulunum, erkek kulunun oğluyum ve kadın kulunun
oğluyum…”duasında olduğu gibi. İnşallah bu konuda
genişlik vardır. “Allah’ım ben senin kadın kulunum, erkek
kulunun kızıyım ve kadın kulunun kızıyım…”
demesi güzel olur. Fakat hadiste geldiği şekilde okursa bir
zararı olmaz inşallah. Zira o da Allah’ın kullarından bir
kuldur. (İbn Baz)
14- “Yedi kişi Allah’ın gölgesinden başka hiçbir
gölgenin olmadığı günde Allah’ın gölgesinde
olacaktır..” hadisinin kapsamına kadınlar da girer. Ancak
imamet (yöneticilik) erkeklerin özelliklerindendir. Aynı
şekilde cemaatle namaz da erkeklere has olup, kadının
namazı evde kılması daha faziletlidir. (İbn Baz)
15- İslam, kadınların haklarının korunması,
mertebesinin yüceltilmesi, mirasta erkeklere ortak olması, nikâhta izninin
alınması, reşit ise malında mutlak tasarruf sahibi
olması, kocasına karşı pek çok haklara sahip olması,
yabancıların bakışların karşı tesettürün
farz kılınması ve bunun gibi diğer hususlarda onlara
ikramda bulunmuştur. (İbn Baz)
16- İhtiyar kadın ile örtü ardından musafaha etmek:
Mahremi değilse eldiven giymiş olsa bile onunla el
sıkışmak caiz değildir. Kötülüklerin önüne engel
koymak hakkındaki delillerin genelliğinden ötürü arada bir
örtü olsa da caiz değildir. (İbn Baz)
17- Kadının televizyondaki erkeğe bakması: Kadın
için hayırlı olanı erkekleri görmemesi, onların da
kendisini görmemesidir. Bu konuda güreş, maç, filimler veya
başka yerde görmesi fark etmez. Zira kadının tahammülü
zayıftır. Çoğunlukla bakışlar şehvetlere
sebep olur ve fitne ortaya çıkar. Bunun sebeplerinden uzaklaşmak
selamete en yakın olanıdır. (İbn Cibrin)
18- Dergilerdeki çıplak kadın resimlerine bakmak caiz
değildir. (İbn Cibrin)
19- Anneler günü: Bu ve diğer bidat bayramları kutlamak
caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
20- Kadınlar cehennem halkının çoğunluğunu
teşkil eder: Zira onlar çokça lanet eder, söver, hakaret eder,
kocalarına nankörlük ederler. (Buhari rivayet etmiştir.)
21- Akıl ve dindeki eksiklikten maksat:
— Aklın eksikliği: hafızalarının
zayıflığı bakımındandır. İki
kadının şahitliği bir erkeğin şahitliği
yerine geçer.
— Dindeki eksikliği: Zira onlar hayız ve nifas dönemlerinde
namaz kılamaz ve oruç tutamazlar. Orucu kaza ederler fakat namazı
kaza edemezler. Bu da dindeki eksiklikleri sayılmıştır.
(İbn Baz)
Uyarı: Bu eksiklikten dolayı kadınlar sorumlu
tutulmazlar. Bu ancak Allah’ın meşru kılmasıdır.
22- Aklı ve dinindeki eksiklik her konuda eksik oluşunu
gerektirmez. Aynı şekilde her konuda erkeklerden aşağı
oldukları ve erkeklerin her konuda kadınlardan üstün oldukları
anlamına da gelmez. (İbn Baz)
23- Müminin her hususta kadını eksiklikle suçlaması, her
konuda dindeki eksikliğiyle suçlaması yakışmaz. Peygamber
sallallahu aleyhi ve selemin sözünü uygun manaya hamletmeli ve ona güzel
davranmalıdır. (İbn Baz)
24- Televizyon seyretmek: Onu eve hiç koymamayı tavsiye ederim.
Lakin ondan hayırlı istifade edebilme kuvvetine sahipse ve onunla
şerre sürüklenmeyecekse bunda bir engel yoktur. Ondan hoş şeyler
dinleyip şarkılardan ve filmlerden uzak durabilir. Lakin genellikle
televizyon kötülüklere sürüklemektedir. (İbn Baz)
25- İnsan mecbur olduğu ve muhayyer olduğu durumlar:
— Mecbur olduğu durumlar: Allah’ın yazılmış kaderi
hasebince mecburdur. Şüphesiz Allah kaderlerin takdir edicisidir.
Gökleri ve yeri yaratmadan elli bin sene önce âlemde olacaklara
hükmetmiştir.
— Muhayyer olduğu durumlar: Allah’ın kendisine
bağışladığı akıl, irade ve ihtiyar
bakımından muhayyerdir. Hayrı veya şerri yapmak
arasında tercih sahibidir. (İbn Baz)
26- Ölüye hediye etmesi caiz olan ameller: Sadaka, dua, borcun
ödenmesi, hac ve umre bütün bunlar dinde ölüye hediye edilmesi varit
olan amellerdir. (İbn Baz)
27- Ölüye hediye etmesi caiz olmayanlar: Namaz, tavaf, Kur’ân
okumak. Bu hususlarda delil olmadığı için terk edilmesi daha
faziletlidir. Bazı alimler dua ve sadakaya kıyas ederek cevaz
verdiler ise de terk edilmesi ihtiyatlı olanıdır. (İbn Baz)
28- Kişinin hayatta olan ana babası adına sadaka vermesi
caiz midir?: Bu caizdir. Kalp ile buna niyet etmesi yeterlidir. Eğer
dil ile: “Allah’ım! Bu sadakayı babamdan kabul et” derse sakınca
yoktur. (İbn Cibrin)
29- Kalp ile zikir, her zaman ve her yerde meşrudur: Allah’a
tazim gereği hamam gibi yerlerde dil ile zikretmek mekruhtur. (İbn
Baz)
30- Bir kimsenin gıybetini yapmanın hükmü: Gıybet
haramdır. Büyük günahlardandır. Gıybet edilen husus o
şahısta mevcut olsun veya olmasın hüküm aynıdır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gıybet hakkında sorulunca: “Kardeşini
hoşlanmayacağı şekilde anmandır” buyurmuştur.
(İbn Baz)
31- Gıybet ve dedikodu meclisleri: Kadının münkere
karşı çıkması gerekir. Kabul etmezlerse oradan
ayrılıp onlarla oturmaması gerekir. (İbn Baz)
32- Gıybetin kefareti: Gıybetini yaptığı
kimseden müsamaha etmesini talep etmelidir. Aksi halde bu ona başka türlü
ulaşırsa mefsedet daha büyük olur. Onun için
bağışlanma dilemesi, onda olan şeylerle övmesi
yeterlidir. (İbn Fevzan)
33- Şu kıssadan ibret al: Anlatılır ki
yaşlı bir kadın insanların gıybetlerini yaparak
etlerini yermiş. Ölüm anında oğlu kadının
başı hizasında durup kelime-i şehadeti telkin etmiş. O
da reddetmiş. Birkaç defa tekrar edildikten sonra ikrar etmiş ve
demiş ki: “Vallahi ey oğul! Bunu söylemek bana çakılı
dağlardan daha ağır geldi.” La havle vela kuvvete illa billâh.
34- Besmelenin kâğıda yazılmasının
meşruiyeti: Üzerinde Allah zikri olan veya ayet olan kâğıdın
çöp gibi yerlere atılması caiz değildir. (İbn Baz)
35- Üzerinde ayetler veya Allah zikri olan gazete
kâğıtlarını sofra altı olarak kullanmak veya ambalaj
yapmak caiz değildir. (İbn
Baz)
36- Üzerinde ayetler yazılı olan gazete, dergi vb. ne
yapılır?: Bunlar lazımsa saklanır. Değilse
yakılır veya insanların uğramadığı bir yere
gömülür. (el-Lecnetud Daime)
37- Veya bir torba içinde bağlanıp diğer ev
atıkları ile beraber uzak bir yere atılır. (İbn
Useymin)
38- Musiki de içeren faydalı şeyleri dinlemek: Müzik
başladığı anda bitene kadar sesi kapatılırsa
bunda sakınca yoktur. (İbn Baz)
Nükteler Hakkında Tafsilat:
39- Eğer içeriği doğru ise fazla olmamak şartıyla
şakayı tasdiklemekte sakınca yoktur. Nitekim Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem mizah yapar ve ancak doğru söylerdi.
40- Ama şaka yalan içeriyorsa bu caiz değildir. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanları güldürmek için yalan
söyleyene yazıklar olsun” buyurmuştur. (Ebu Davud) (İbn
Baz)
41- İşlemeksizin haramı düşünmenin hükmü: İnsan
nefsi kötü düşüncelere düşer de bir şey yapmazsa bu ondan
affedilir, günahı işlemedikçe yazılmaz. (İbn Baz)
Nazik Davranışlar İle İlgili Tafsilat:
42- Eğer bu nezaket hakkı inkâr veya batılı ispat
içeriyorsa caiz olmaz.
43- Ama böyle bir şey söz konusu değilse, herhangi bir
kimsenin hakkına tecavüz yoksa bu güzel söz kapsamında olur.
Bunda bir sakınca olduğunu bilmiyorum. (İbn Baz)
44- Günahlar bereketin yok olmasına sebep olur. Bu aynı zamanda
Allah’ın gazap etmesinin, yağmurların kesilmesinin ve
düşmanların musallat olmasının sebeplerindendir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
buyuruyor ki: “Şüphesiz kul işlediği günah yüzünden
rızıktan mahrum bırakılır.”
Kadının, günahlardan sakınması, geçmiştekilerden
tevbe ederek Allah’a hüsnü zanda bulunması gerekir. (İbn Baz)
45- Bununla maksat onu cinlerden
veya kötülüklerden korumak ise caiz değildir.
46- Eğer Allah’ın nimetlerine şükür olarak kesilip,
akrabalarını ve komşularını toplarsa bunda
sakınca yoktur. (İbn Baz)
47- Altın ve gümüş kaplar: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem buyurmuştur ki: “Altın ve gümüş kaplardan yiyip içen
kimse, ancak cehennem ateşini midesine indirmiş olur.” (Müslim)
Bu yasak, büyük küçük bütün altın veya gümüş kapları, çay
kaşığı, çatal gibi şeyleri kapsamaktadır, bunları
kullanmak caiz değildir. (İbn Baz)
48- Hastalık sebebiyle
ağlamak, başkalarına bunu anlatmak: eğer sesli değil
de sadece gözyaşları ile ağlıyorsa bunda sakınca
yoktur. Bununla beraber Allah’a hamd ve şükreder, O’ndan afiyet ve
sabır ister. (İbn Baz)
49- Hatırlamak amacıyla resimleri saklamak: Caiz
değildir. İnsan, hayvan gibi ruh taşıyan
canlıların resimlerin yok edilmesi vaciptir. Ama dağ, ağaç,
manzara gibi resimlerde sakınca yoktur. (İbn Baz)
50- Resim asmak: Ruh taşıyan canlıların resmini
asmak caiz değildir. (İbn Baz)
51- Kabirlere yazı yazmak: Ne Kur’ân ayetlerini ne de
başka bir yazı yazmak levha üzerine veya başka bir şey
üzerine olsun fark etmez, caiz değildir. (İbn Baz)
52- Şaban ayının ortasındaki gece (Berat gecesi):
Bu konuda sahih bir hadis yoktur. Bu gecenin bir özelliği yoktur. Bu
gece için ne özel bir kıraat ne de özel bir namaz varit
olmamıştır. Bu konuda gelen bütün hadisler zayıftır.
(İbn Baz)
53- İmanı kuvvetlendiren vesileler:
— Kur’ân okumak, onu düşünüp dersini yapmak
— Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetinin derlerini yapmak,
din bilgilerini detaylıca öğrenmek
— Allah’ı kalpte murakabe ederek azametini düşünmek.
— Ahiret gününü, orada karşılaşılacak şeyleri,
hesabı, amellerin karşılığını, cezayı
hatırlamak
— Salih kimseler arasına katılıp günahkâr kimselerden
uzaklaşmak. (el-Lecnetud Daime)
54- İnsan, cinlerin eziyetinden ve kötülüklerinden nasıl
korunur?
— Allah Tealayı her durumda zikrederek
— Sabah, akşam ve uyumadan önce okunacak zikirleri okumaya devam
etmek
— Günahlardan uzak durup vacipleri yerine getirmek (el-Lecnetud Daime)
55- Sigorta: Araba, sağlık, hayat ve mal sigortası
caiz değildir. Zira bunda garar (yanıltma) vardır. Sigorta
yaptıran, az mal verip çok mal almaktadır. Nitekim şirket büyük
zarara uğradığında bir şey alamaz. (İbn Baz)
56- Ömrün uzaması için dua etmek: Bunda sakınca
yoktur. Faziletli olanı: faydalı olacak olanı isteyerek dua
etmektir. Mesela: “Allah falanın ömrünü Allah’ın taatinde
uzatsın” demek gibi. Malumdur ki, dua kaderi değiştirmez.
Bilakis bu da kaderdendir. Allah’ın şer’ine muhalif olmayan bütün
sebepler kaderdendir. (İbn Baz)
57- Hayvanların ve kuşların içini doldurmak: Caiz
değildir. Bunda hayvan doldurmak için mal harcayarak zayi etmek
vardır. Allah israftan yasaklamıştır. Ayrıca bu ruh
taşıyan canlının suretini asmaya vesile olmak söz
konusudur. (el-Lecnetud Daime)
58- Ölüm anındaki kimseye Yasin suresi okumak: Bu konudaki
hadis zayıftır. Bu durum için Yasin suresini tahsis etmeye delil
yoktur. (İbn Baz)
Faizli Bankalarda Para Durdurmak
59- Faiz, büyük günahlardan ve
haramlardandır. Allah faiz yiyene, müvekkiline, kâtibine ve şahidine
lanet etmiştir. (hadis)
60- Bankadan aldığın fazlalığı kullanamaz ve
geri iade edemezsin. Aksine onu fakirlere sadaka gibi iyilik yolunda
vermelisin. (İbn Baz)
61- Faizsiz yatırım da olsa, faizli bankaya para bırakmak
caiz değildir. (İbn Baz)
62- Ev, ilaç, evlenme veya borçları kapama gibi kıymetli
işler için de olsa Faizli borç (kredi) almak caiz değildir. (İbn
Baz)
63- Hasta ziyaret eden kimseye: “tahammül edilmez” demenin hükmü: Caiz
değildir. Zira bu, kullarının durumlarını en iyi bilen
Allah’a itirazdır. Meşru olanı: “Sakınca yok, temizliktir
inşaallah” demesidir. (İbn Baz)
64- Hastaya çiçek hediye etmek: Caiz değildir. Zira bunda
malı haksız yere savurmak ve bu işte Allah’ın
düşmanlarına benzemek vardır. (el-Lecnetud Daime)
65- Kadının çarşıya çıkmasının
şartları:
— Şer’i tesettüre tamamen riayet etmek
— Dini edepleri gözetmek
— Erkekler arasına karışmaktan uzak durmak
— Kocasının izni (el-Lecnetud Daime)
66- Yeni ürünleri bilmek için çarşıya gitmeyi tekrarlamak:
Bu, evden çıkmasını gerektirecek bir ihtiyaç değildir.
Bunda büyük tehlike vardır. Özellikle de kötülüklerin
attığı bu zamanda. Kadınlardan talep edilen şey,
evinde kalması, işlerini tutması, ancak zaruret halinde
çıkmasıdır. (İbn Fevzan)
67- Kadının çarşıya çıkmasında yanında
mahremi bulunması şart değildir. Ancak fitneden korkulması
halinde yanında kendisini koruyacak bir mahremi bulunmalıdır.
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında kadınlar
çarşıya yanlarında mahremi olmadan çıkıyorlardı.
(İbn Useymin)
68- Müslümana darılıp ayrılmak: Dini bir sebep
olmadan müslümandan darılıp ayrılmak haramdır. (İbn
Cibrin)
69- Kâğıt üzerinden dua okumak: Eğer ezberleyemiyorsa
buna bir engel yoktur. Lakin ezberlemesi kolaysa ve kalp huzuru ile huşuyu
sağlayacaksa bu daha iyidir. Ama namazda layık olanı ezberden
okumaktır. Ezberlemesi zor oluyorsa kâğıttan okumasında
sakınca yoktur. (İbn Baz)
70- Kadınlar Erkeklerin Şıklarıdır: Ebu
Davud’un rivayet ettiği bu hadis sahihtir. Allahu a’lem bunun anlamı
şudur: Haklar ve yükümlülükler hususunda kadınların statüsü
erkeklerin aynısıdır. Ancak Şarî (Allah) miras,
şahitlik vb. delil gelen konularda onları istisna etmiştir.
(İbn Baz)
71- Allah’a tevbe: Tevbe: Allah’a isyandan, o’nun taatine
dönmektir.
Şartları:
— Allah için ihlâs: bundan Allah’ın rızasını,
sevabını ve azabından kurtuluşu amaçlamak
— İşlediği günahtan pişman olmak, bundan dolayı üzülüp
bir daha işlememeyi temenni etmek
— Günah işleme düşüncesini atmak, eğer bir mahlukun
hakkında işlenmişse onun hakkından kurtulmak veya ondan
müsamaha etmesini istemek
— Bu günaha ileride dönmemeye azmetmek. (İbn Useymin)
72- Tevbe edip de sonra tekrar günah işlemenin hükmü: Eğer
tövbesi sahihse ve bu günahı bir daha işlememeye azmetmişse,
bu günahı tekrar işlediği zaman ilk tövbesini bozmuş
olmaz. Aksine tövbesi sahihtir. Günahından her tevbe edişinde
Allah onun tövbesini kabul eder. (İbn Useymin)
73- Burçları okumak ve fincan kapamak: Bütün bunlar kehanete ve
göz bağcılığındandır. Bu sihir ve gayb
ilmini iddia etme türündendir. İnsanların akidelerini bozmaya
yönelik hiledir. (İbn Fevzan)
74- “Kadın eğri kaburga kemiğinden
yaratılmıştır” Hadisinin anlamı: bu hadisteki
eğrilikten maksat, kadının huy olarak kaburga kemiği gibi
eğri olması, onu düzeltmek isteyenin boşamadıkça buna güç
yetirememesidir. Meşru olanı onun eğriliklerine sabretmesi,
tekrarlaması halinde nasihat ederek onu yönlendirmesidir. (el-Lecnetud
Daime)
75- Recep ayında oruç tutmak: Özellikle recep ayına
mahsus orucun faziletine dair hadisler sabit olmamıştır.
(el-Lecnetud Daime)
76- Tesettür ile alay etmek: Kim Müslüman kadın ile, İslam
dinine tutunduğu için dalga geçerse o kafirdir. (el-Lecnetud Daime)
77- Görüş hürriyeti denen şey batıldır,
İslam’da aslı yoktur. Bilakis batıla mani olmak, hakka müsamaha
göstermek vaciptir. Hiç kimsenin şialığa, putçuluğa,
zinaya, kumara ve bunun gibi kötülüklere çağırmaya müsamaha
göstermesi caiz değildir. Aksine mani olunması ve tedip
edilmeleri gerekir. (İbn Baz)
78- Burçlara inanmayı neşreden gazeteler: Burçlar,
güneşin menzilleridir. Koç, arslan, ikizler burcu gibi on iki burç
zikredilir. Bunlar sıradan aylardır. Allah’ın bunlarda ne
meydana getireceği bilinmez. Her kim “Boğa burcunda şu olacak,
akrep burcunda şu olacak..” gibi bir iddiada bulunursa o, Allah’tan
başka kimsenin bilmediği gaybı bildiğini iddia etmiş
olur. (İbn Cibrin)
79- Bahisin hükmü: Bu, iki kişinin bir işte
sözleşip birinin diğerine: eğer şu iş
dediğim gibi olursa şöyle şöyle yap, eğer senin
dediğin şekilde olursa şöyle şöyle yap der. Bu
haramdır. Zira kumardır. (İbn Useymin)
80- İnsanların en şerlisi ikiyüzlü olandır:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “İnsanların
en şerlisi olarak ikiyüzlüleri bulursunuz. Şunlara bir yüzüyle gelir,
bunlara bir yüzüyle gelir.” Bunun anlamı şudur: dünyalık bir
amacına ulaşmak için kişiyi yüzüne karşı över,
sonra onun arkasından insanlara onu kötüler. Bu
münafıkların sıfatıdır. (İbn Cibrin)
81- Gizli adet: Bu el ile istimna etmek olup haramdır. Uzman Tabiplerin
de belirttiği gibi bunun büyük zararları vardır ve kötü
sonuçlara götürür. Bunu yapanın gusletmesi gerekir. (İbn Baz)
82- Sılayı rahim yapılması gerekenler: Bunlar
ana ve baba cihetinden akrabalardır. Şu ayette
anlatıldığı gibi: “Rahim sahipleri (anne tarafından
akrabalar) da Allah’ın Kitabında birbirlerine öteki mü'minlerden
ve Muhacirlerden daha yakındırlar.”(Ahzab 6)
Ama kocasının akrabalarına gelince bunlar böyle değildir. Fakat aralarında akrabalık
varsa o başka. (İbn Baz)
83- Şu beş şey ölümlerinden sonra ana babaya
iyiliktir:
— Onlar için dua etmek
— Onlar için bağışlanma dilemek
— Vasiyetlerini yerine getirmek
— Onların arkadaşlarına ikramda bulunmak
— Onlar vasıtasıyla akraba olduğu kimselere sıla yapmak
(İbn Useymin)
84- Kazancı haram olan baba: Ona nasihat etmek gerekir.
Eğer bu tesir etmezse onun kazancından sadece zaruret miktarı
alınır. Bu durumda size günah olmaz. Lakin kazancı haram olan
kimsenin kazancından yemedeki şüpheden dolayı ihtiyaç
fazlasını almamanız gerekir. (İbn Useymin)
85- Faiz alıp verenin davetine icabetin hükmü: Eğer davet
edenin yemeğinin tamamının faiz veya başka bir haramdan
olduğunu biliyorsan onun davetine icabet etmen ve yemeğinden yemen
caiz değildir.
86- Ama yemeğinde haram ile başkası karışıksa
ve onun haramdan olduğunu bilmiyorsan o yemekten yemende sakınca
yoktur. (İbn Fevzan)
87- Müslümanın müslümana: “ey ahmak ey budala” diye hitap etmesi:
Mümin için meşru olanı, Müslüman kardeşine güzel sözlerle
ve kendi isimleriyle hitap etmesidir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurmuştur ki: “Mümin hakaret edici, lanet edici, çirkin ve müstehcen
konuşan bir kimse değildir.” (Tirmizi) (İbn Baz)
88- İsraf hayatın kötülüklerindendir: Mümin, her
işte orta yolu tutmalıdır. Nitekim Allah Sübhanehu ve Teala
saçıp savuranları şöyle anlatıyor: “Gereksiz yere
de saçıp savurma. Zira böylesine saçıp savuranlar
şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabbine
karşı çok nankördür.”(İsra 17/26-27)
Saçıp savurmak: Malı, gerek günah için
gerekse faydasız oyun eğlence için gereksiz yere harcamaktır. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem malı zayi etmekten
yasaklamıştır. (İbn Baz)
89- Üzerinde Allah’ın adı yazan kâğıtla hamama
girmek: Bu kâğıt açıkta değil de örtülü ise
caizdir. Genellikle Abdullah gibi isimlerde olduğu gibi Allah’ın
adı (nüfus cüzdanı gibi belgelerde) bulunur.(İbn Useymin)
90- Üzerinde Allah’ın ismi bulunan kolye takmak: Caizdir
fakat terki daha uygundur. Zira zaruret halinde hamama girmesi gerekebilir. Bu
kolye ile girmesi caiz olmaz. Allah’ın ismini hafife almamış
olmak için yatarken de çıkarılması gerekir. (İbn Cibrin)
91- Eğer şer’i olarak, üzerine Allahın ismi anılarak
kesildiğini biliyorsak bu helaldir.
92- Eğer şer’i olarak kesilmediğini biliyorsak yenmesi caiz
değildir.
93- Nasıl kesildiğini bilmiyor ve şüphe ediyorsak, bu etteki
hüküm helal olmasıdır. Nasıl kesildiğini, besmele çekilip
çekilmediğini araştırmamız da gerekmez. (İbn Useymin)
94- Eğer domuz gibi veya onun derisi, kemiği vb. parçaları
gibi haram bir şey bulunuyorsa bu haramdır.
95- Ama jelatinin yapısında haram bir şey yoksa bunda
sakınca yoktur. (el-Lecnetud Daime)
96- Kadının yanında mahremi olmadan kendi memleketi dışında
ikameti: Eğer bir tehlike söz konusu değilse, erkeklerden
ayrı olup kadınlar arasında Allah’ın mübah
kıldığı bir işte çalışıyorsa bunda
sakınca yoktur. (İbn Baz)
97- Kalbin temiz olduğu öne sürülerek erkeklerle
kadınların bir arada bulunması: Bu caiz değildir. Zira
bu önüne geçilemeyen kötülüklere sebep olur. Bunun iş yerinde,
yemekte, aile toplantısında olması fark etmez, kadın erkek
karışması haramdır. (İbn Baz)
98- İki cinsin yazışması: Caiz değildir. Zira
bu ikisinin arasında şehvete, buluşma isteğine sebep olur.
(İbn Cibrin)
99- Telefonda kadınla konuşmak: Yabancı kadınla
telefonda konuşmayı incelterek, şehvete sebep olacak
şekilde, cilveli konuşmak caiz değildir. Ama kötülükten
selamette olacak şekilde zaruret gereği konuşmakta sakınca
yoktur. (İbn Cibrin)
100- Telefon konuşmasında “Alo” kelimesini kullanmak: Bu
kelimenin Fransızca olup diğer dillere geçmiştir. Kullanmak
gerekmez. (Bekr Ebu Zeyd)
101- Kadın kurban kesmek isterse taranması veya
yıkanması caizdir. Eğer kılı düşerse bunda
sakınca yoktur. Zira bundan maksat, kasten kılı gidermektir.
(İbn Cibrin)
102- İnsan bir şeye şaşırınca ne yapar?:
Erkek veya kadının etkileyici bir şey gördüğü veya
duyduğu zaman el çırpmadan tesbih ve tekbir etmesi meşrudur. Bu
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e uymaktır. Zira o, kendisini
şaşırtan bir şey gördüğü veya duyduğu zaman
“Subhanallah” veya “Allahu ekber” derdi. Münker bir şey işittiği
zaman da böyle yapardı. (el-Lecnetud Daime)
103- Resim haram mıdır?: Eğer bununla
ağaçların, denizlerin, yıldızların vb. ruh
taşımayanların resimleri kastediliyorsa bu caizdir. Ama insan,
deve, kuş gibi ruh taşıyanların resmi haramdır.
(İbn Useymin)
104- İçerisinde suretler bulunan kitapları ve dergileri
saklamak: İçinde bazı resimler de olsa bunları saklamakta
bir engel yoktur. Ama kadın resimleri varsa bunları silmek gerekir.
Erkek resimlerinde başının silinmesi yeterlidir. (İbn Baz)
105- İçerisinde resimler olan faydalı gazete ve dergileri
okumanın hükmü: Bu tür dergi ve gazeteleri okuyup dini, edebi ve
ahlaki konularda istifade edebilirsin. Ama resimleri mürekkep ile
kapatmalı, yüz suretlerini gidermelisin. Veya bunları kapalı
halde bırakıp dolaba, sandığa kilitleyebilirsin. Eğer
ihtiyacın yoksa bunları yakmalısın. (İbn Cibrin)
106- Kadının asansörde bir erkekle yalnız
kalması halvet olur mu?: Halvet: bir kadınla bir erkeğin
başkalarının görmediği bir yerde
kalmalarıdır. İnsanın şüpheli yerlerden
sakınması gerekir. (İbn Mun’î)
107- Borçlu olduğu kimseyi bulamamak: Gücün yettiği kadar
onu araman, eğer bulamazsan da alacaklı adına o malı sadaka
vermen gerekir. Eğer bundan sonra o gelirse durumu haber verirsin.
Eğer razı olursa sevabı ona aittir. Eğer razı olmazsa
ona malını verirsin, sadakanın sevabı da sana ait olur.
İnşallah. (el-Lecnetud Daime)
108- Müzik melodileri kullanmak: Cep telefonu ve diğer
cihazlarda müzik kullanmak caiz değildir. (el-Lecnetud Daime)
109- Fotoğrafın hükmü: Delillerin gösterdiği
sahih olan görüşe ve âlimlerin cumhuruna göre ruh
taşıyan canlıların sureti ister fotoğraf makinesiyle
çekilsin, ister el ile çizilsin, ister heykel şeklinde olsun, ister
olmasın haramdır. Bu konudaki yasak umumidir. (el-Lecnetud Daime)
Nazar Değen Çocuk Nasıl Tedavi Edilir?
Meşru tedavi şekli ile beraber şunlar uygulanmalıdır:
110- Muavvizateyn (Felak ve Nas surelerini), Ayetel Kürsi, Kafirun, Fatiha
ve Bakara suresinin son iki ayetini (Amener Rasulü) okumak
111- Gözü değen kimsenin yıkandığı sudan,
nazar değen kimseye serpmek. (İbn Useymin)
Haram Kelimesinin Kullanımı
112- Allah’ın haram kıldığı bir şey içinse: Mesela: “Şu adam zina etmekle haram
işledi” demek gibi. Bu işi haram diye vasıflamak doğru
olur.
113- Eğer haram olmayan bir şeyse: Ona kelime olarak da
olsa haram demek caiz değildir. Zira bu Allah Azze ve Celle’nin helal
kıldığı şeyin haram olduğunun zannedilmesine
sebep olur. (İbn Useymin)
114- Müslüman olmayanlara sadaka vermenin hükmü: Caizdir, eğer
buna muhtac iseler bunun ecrini de alır. Lakin vacip olan sadaka yani zekât
müellefe-i kulub dışında gayri Müslimlere verilmez. Sadaka
verirken de o gayri müslimin, Müslümanlara karşı savaşan birisi
olmaması lazımdır. (İbn Useymin)
115- Sihiri sihirle çözmenin hükmü: Sihir en büyük günahlardan,
hatta eğer büyücü, sihrinde şeytani hallerden yardım
alıyorsa küfürdendir.
Büyülenmiş kimseden sihri çözmek iki çeşittir:
116- Ama mübah olan dualar ve Kur’ân ile büyü çözülürse bu caizdir,
sakınca yoktur.
117- Büyüyü, büyü ile çözmek caiz değildir. (İbn Useymin)
118- Sihir gerçek midir? Evet gerçektir. Sihirbazlar şeytanlara
kulluk ve itaat ederler. Allah Teala, şeytanlara garip güçler
vermiştir. (İbn Cibrin)
119- Psikolojik rahatsızlıklar temaim ile tedavi edilmez.
(Temaim: fayda temin etmek veya zararı def etmek için boyuna asılan
muska, nazarlık gibi şeylerdir.) Bu rahatsızlıklar ancak
şu şekilde tedavi edilir:
— Kur’ân-ı Kerim okumak ve Sahih hadislerde gelen duaları okumak
— Allah’ı zikretmeyi ve Salih amelleri artırmak
— Günahlardan ve masiyet ehlinden uzaklaşmak.
Bütün bunlar rahatı, huzuru ve mutlu hayatı sağlayan
şeylerdir. (İbn Cibrin)
120- Sigara içmenin hükmü: Pek çok zararı olduğu için caiz
değildir. (İbn Baz)
121- Sevgililer gününü kutlamak: caiz değildir. Zira bu
İslam dininde aslı olmayan bir bayram olup aşka ve tutkulara
çağırır. Müslümanın, dini ile izzet sahibi olması, her
sesin peşinden giden bir uydu olmaması gerekir. (İbn Useymin)
122- Riyanın tarifi:
Riya: Kişinin Salih bir ameli insanların kendisini
görüp övmeleri için yapmasıdır. Bu amel geçersiz
olduğu gibi bundan dolayı ceza da vardır. Bu kalpte olan bir
şeydir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu “gizli şirk”
olarak isimlendirmiştir.
Alametlerinden bazısı: Kişinin,
insanların gördüğü yerde amelini dinç bir şekilde
yapması, yalnız kaldığı zamanlarda ise tembelce
yapması veya terk etmesidir. (İbn Fevzan)
123- Kadın, kocasının akrabaları yanında şu
şartlarda oturursa sakınca yoktur:
— Halvet (erkekle yalnız kalması) olmamalıdır.
— Eller ve yüz de kapanmak şartıyla tam bir tesettür içinde
olmalıdır.
— Konuşması ve oturmasında ciddiyet içinde
olmalıdır. (İbn Fevzan)
124- Şeytanın tuzakları nelerdir?: Bütün günahlar,
haram şehvetler, vesveseler, imanda şüphe, kötülerle
arkadaşlık, müstehcen filmlere bakmak gibi bakması caiz olmayan
suretlere bakmak, harama götüren bütün vesileler, dinlemesi caiz olmayan:
müzik, gıybet, dedikodu, hakaret… Bütün bunlar şeytanın
insanları avlayıp cehenneme düşürmek için kurduğu
tuzaklardır. (İbn Fevzan)
125- Tesettür gibi zahir olan bir şeye ikaz edildiğinde
“İman kalptedir” diyenin hükmü: Bu söz bazı cahiller
tarafından söylenmektedir. Bu batılın kastedildiği hak
bir sözdür. Bunu söyleyen kişi, yaptığı
kötülüğü temize çıkarmak peşindedir. Böylece,
işlemesi gereken taatleri yapmadığında veya bazı
günahları işlediğinde kendisine kalpte bulunan imanın
yeteceğini iddia etmektedir. Bu saçmalığı ortada olan bir
demagojidir. Zira iman sadece kalpte olmaz. Bilakis iman ehl-i sünnet vel-cemaatin
tarif ettiği gibi: “dil ile söylemek, kalp ile inanmak ve organlarla
amel etmektir.”
Günah işlemek ise kalpte iman zayıflığının ve
eksikliğinin göstergesidir. Zira iman, taat ile artar ve günah
işlemekle eksilir. (İbn Fevzan)
126- Sorunları çoğalan bir ailenin hizmetçisinin
çantasında bazı saçlar bulunursa: Bunlar alınıp yok
edilir, hizmetçiden bunun açıklaması istenir ve şehirden
uzaklaştırılır. Ne kendi haline, ne yanlarında ne de
başkalarının yanında bırakılmaz. (İbn
Fevzan)
127- Riya korkusu ile Salih amel terk edilir mi?: Riya korkusu ile
Salih amelin terk edilmesi caiz değildir. Zira bu şeytanın bir
yanıltmasıdır. Müslümanın Salih ameli işlemesi ve
amelinde niyetini Allah için halis kılması gerekir. (İbn Fevzan)
128- İnsanın hayatında yaptıkları ile
ölümünden sonraki yoluna hükmedilebilir mi? Salih ameller ve taatler,
kişi için hayırlı akıbet ummanın sebeplerindendir.
Aynı şekilde günahlar işlemek ve vacipleri terk etmek de
kötü sondan korkulmasına sebeptir. Kötü son da, iyi son da
şüphesiz Allah’ın kaza ve kaderine bağlıdır. Kişinin
güzel sonuca götüren amellere sarılması, kötü sona
götüren amellerden sakınması gerekir. Herkese, takdir
olunduğu şey kolaylaştırılır. (İbn Fevzan)
129- Kalbinde haset olanın çaresi:
— Bil ki haset ettiğin bu nimet, Allah’ın bir fazlıdır.
Haset ise Allah’ın takdirine öfkelenmektir.
— Bil ki, haset etmekle eline ancak kötülüklerinin artması ve
iyiliklerinin azalması geçer.
— Bil ki, hased, haset ettiğin kişiden nimetin gitmesini
sağlamaz. Bunun faydası yoktur. Bilakis Allah kuluna nimetini
artırdıkça senin tasan artar. (İbn Useymin)
130- Kâhinlere ve benzerlerine gidip çare aramak: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Kim bir arrafa veya kâhine
gider de onun söylediğini tasdik ederse Muhammed’e indirileni inkâr
etmiştir.” (Tirmizi)
— Kâhinler, arraflar (medyumlar) ve büyücüler aynı hükümdedir.
İnsanları kandırırlar ve Allah hakkında gerçek
dışı şeyler söylerler. Onlardan sakınmak, bir
şey sormamak ve onlardan çare ummamak vaciptir. (İbn Baz)
131- Uyarı: Kim hastanın adını ve hastanın
annesinin adını sorarsa o cinlerle irtibat kurmaktadır.
(İbn Baz)
132- Bir kimsenin bir şey yerken, başkasının ona
bakması sebebiyle onu atması: Bu fasit bir inançtır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisine de
aykırıdır: “Biriniz lokmasını düşürürse, onu
alıp üzerindeki ezayı temizlesin ve yesin” (Müslim) (İbn
Useymin)
133- Nazar değmesi için tütsü yakmanın hükmü: Caiz
değildir. Zira bu nazarın sıradan çaresi değildir. Bu
işte şeytanları ve cinleri razı etmek, onlardan şifa
için yardım istemek amaçlanır. Nazar ancak meşru yollarla tedavi
edilmelidir. (el-Lecnetud Daime)
134- Eşiyle cima etmesi bağlanan kişinin çaresi:
1- Yedi tane yeşil sidr (Zizyphus Jojoba: Arabistan kirazı veya
dağ selvisi olarak bilinir) yaprağı alınır, taş
gibi bir şeyle dövülür, bu bir kaba koyularak üzerine yıkanmaya
yetecek kadar su dökülür.
2- Bu kaba Ayetel Kürsi, muavvizateyn, ihlas ve kafirun sureleri, sihir
çözme ayetleri olan: A’raf 117-122. ayetleri, Yunus 79-82. ayetleri ve
Taha 65-69. ayetleri okunur.
3- Bunlar okunduktan sonra bu suyun bir kısmı içilir, kalanı
ile gusledilir. Allah’ın izni ile bu şifa olur. Eğer gerekirse
bu şifa buluncaya kadar birkaç kez tekrarlanır, bunda bir sakınca
yoktur. (İbn Baz)
135- Suya nefes vermenin hükmü: bu iki kısma ayrılır:
1- Bununla, nefes verenin tükürüğü ile teberrük etmek amaçlanırsa
şüphesiz haramdır. Bu bir şirk türüdür. Zira insan tükürüğü
bereket ve şifa sebebi değildir. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem
dışında kimsenin izleri ile teberrük edilemez.
2- Kişi Kur’ân-ı Kerim okuyarak suya üflerse bunda sakınca
yoktur. Nitekim bu bazı selef tarafından yapılıp
Allah’ın izni ile faydası tecrübe edilmiştir. Peygamber
sallallahı aleyhi ve sellem yatarken ellerine felak ve nas surelerini
okuyup üfler, vücudunu bunla mesh ederdi. (İbn Useymin)
Uyarı: Bu meselede, bazı kadınların nefeslerinin
bereketli olduğunu zannederek bazı şeyhlerden Kur’ân okuyup
üflemesini istemelerinin yanlışlığına uyarıda
bulunmamız da gerekir.
136- Meşru Rukyenin (Hastaya Okumanın)
şartları:
— Rukye, Allah’ın kelamını, isimlerini veya
sıfatlarını içermelidir.
— Arapça veya manasını bildiği bir dilde
olmalıdır.
— Rukyenin bizzat etkili olduğuna değil de, Allah’ın
şifa verdiğine inanmalıdır.
— Rukye haram bir surette olmamalıdır. Mesela yabancı erkek
ile kadın yalnız kalmamalı, hastanın avreti
açılmamalıdır. Aksine tesettüre dikkat etmek vaciptir.
Bu bölümde 18 cevap vardır.
1- Kız öğrencileri eğitmek amacıyla dövmek:
edeplendirilmesi gerekeni, yapması gerekeni yapmadığı için
üstün ahlaka dönünceye kadar tedip etmekte sakınca yoktur. Fakat
maksat hâsıl olacak şekilde, hafifçe dövmelidir. (İbn Baz)
2- Öğretmenlerle mizah
yapmanın, onlarla alay etmenin hükmü: Müslümanın, diğer
Müslümanlara eza verecek veya değerlerini düşürecek şeylerden
dilini tutması gerekir. Allah Teala buyuruyor ki: “Birbirinizi
kötü lakaplarla çağırmayın” (Hucurat 49/11) ve “Arkadan
çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi âdet edinen herkesin vay
haline!”(Hümeze 104/1) Müslümanın değerini düşürücü
şeyler söylemek ve ona eza vermek haramdır. (İbn Cibrin)
3- İlim öğrenmek mi yoksa ev işlerine hizmet etmek
mi daha faziletlidir?: Bu işte adil taksim yapman gerekir. Az da olsa
fıkıh için vakit ayırabilir ve ev işlerine de yeteri kadar
vakit ayırabilirsin. (İbn Fevzan)
4- İngilizce sınavında (kopya çekerek) aldatmak:
Hangi konuda olursa olsun şu hadisten dolayı aldatmak caiz
değildir: “Bizi aldatan bizden değildir.” Bu hadisteki
“aldatmak” ifadesi her şey hakkında kapsayıcıdır.
(İbn Cibrin)
5- Gözleri görmeyen erkeğin kız
öğrencilere ders vermesi: Öncelikli ve ihtiyata uygun
olanı kadınlara kadın öğretmenin ders vermesidir. Zira
bu fitneden daha uzaktır. İhtiyaç halinde gözleri görmeyen
adamın veya gören birisi ise perde arkasından ya da ekrandan
kız öğrencilere ders vermesi caizdir. (İbn Fevzan)
Müderriselere Hediye:
6- Öğretmene gereken, öğrencilerden hediye kabul etmeyi
tamamen terk etmesidir. (İbn Baz)
7- Eğer müderrisenin medrese değiştirmesi sebebiyle ona
hediye verilmişse bunda zarar yoktur. (İbn Baz)
8- Eğer derslere ara verdikten sonra veya müderrisenin emekli
olması üzerine verilmesi halinde bunda sakınca yoktur. (İbn Baz)
9- Eğer hediye derece veya diploma aldıktan sonra verilirse bunda
sakınca yoktur. (İbn Baz)
10- Çalışmasına bağlı olarak hediye almak
caiz değildir. Zira bu emanetin ihlal edilmesine vesiledir. (İbn Baz)
11- Cemiyet nedir?: Müderriselerden bir cemaat her ay sonunda
maaşlarından mal toplayıp içlerinden belirli bir kadına
verirler. İkinci ay diğer bir kadına verirler. Hiç kimse için
bunda fazladan bir menfaat şart koşulmaması şartıyla bunda
sakınca yoktur. (İbn Baz)
12- Erkek öğrenci ile kız öğrencinin beraber
ders görmesi: Gençlerin bir sınıfta, bir okulda ve bir
masada ders görmeleri caiz değil, bilakis büyük bir fitne sebebidir.
(İbn Baz)
13- Öğrencilerin müderriseye saygı için ayağa
kalkmaları: Gereksizdir. En azından şiddetle mekruhtur.
(İbn Baz)
14- Kadınların hendese ve kimya öğrenmesinin hükmü:
Kadının bu konuda uzmanlaşması onun işi değildir.
Onun önünde kendisine uygun olan pek çok ihtisas alanları
vardır. Ama Kimya, Hendese, Mimarlık, Astronomi ve Coğrafya gibi
alanlarda ihtisas yapması kendisine uygun değildir. Kendisine ve
topluma faydası olacak bir tercihte bulunmalıdır. (İbn Baz)
15- Sahte diploma alarak çalışmanın hükmü: Onun
yaptığından dolayı pişman olarak Allah’a tevbe etmesi
gerekir. Vazifesi ve kendisine verilen görevleri yerine getirdiği
sürece aldığı ücret sahihtir. (İbn Baz)
16- Müderrisenin dersi geciktirmesi: Muallimenin ders ilan
edilmesinden sonra sınıfa girmeyi geciktirmesi caiz değildir.
Allah Teala buyurmuştur ki: “Verdiğiniz sözü de yerine
getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”(İsra
34) (İbn Useymin)
17- Öğrenciler muhalefet ederlerse, onlara nasihat etmek gerekir.
Nasihat fayda etmezse bunun sorumlulara bildirilmesi gerekir. Bu laf
taşımak sayılmaz. Aksine bu, nasihate dâhildir. (İbn
Useymin)
18- Tesettürlü genç kızların tanıdıkları
erkeklere, özellikle genç erkeklere bakması caiz midir?:
Kadının erkeklere bakması, fitneden korkuluyorsa caiz
değildir. Ama sıradan bakış, özellikle
yaşlılara bakmaları, bakışlar kısılırsa
ve fitneden emin iseler, daha hafiftir. Fitne korkusundan dolayı
kadının erkeklere bakışlarını dikmemeleri gerekir.
(İbn Cibrin)
Bu bölümde 31 cevap vardır.
1- Kişinin öfkeli halde yemin etmesi: Yemin kefareti
gerekir. Mesela: “Vallahi falancayla mutlaka konuşacağım” veya
“Vallahi onu mutlaka ziyaret edeceğim” der de yemin ettiği şeyi
yapmazsa, söylediğinin de şuurunda ise ona yemin kefareti
gerekir.
Ama öfkesinin şiddetiyle şuursuz olarak yemin etmişse
yemin yerine gelmiş olmaz, kefaret gerekmez.
Eğer bunda maslahat varsa, yemin ettiği şeyi yapmaması
ve yemin kefareti vermesi gerekir. Yemin kefaretini yerine getirmede acele
etmekte veya geciktirmekte sakınca yoktur. (İbn Baz)
2- Bir anne çocuklarına çok yemin ediyor ve genelde çocukları
söz dinlemiyor, yemin kefareti gerekir mi?: Bu yemini “yemin-i
lağv” olarak görürüz. Bu kasıtsız yemindir. Genelde
korkutmak veya tehdit etmek için böyle yemin edilir. Bunda kefarete gerek
yoktur. (İbn Cibrin)
3- Allah adına yalan yere yemin edip tevbe etmek: Yalan
olduğunu bildiği bir şeye yemin etmişse günah
işlemiştir. Bundan dolayı Allah’a tevbe etmelidir. Bunun
kefareti yoktur. Bazı âlimler buna “Yemin-i Gamus” dediler. Zira bu yemin
sahibini günaha ve ateşe batırır. (İbn Useymin)
4- Yemin-i Gamus: Haramdır. Bu, geçmişte yalan
olduğunu bildiği bir şeye yemin etmektir. Büyük günahlardan olup
kefareti yoktur. Zira buna kefaret olacak bir şey yoktur. Kişinin
bundan dolayı Allah’a tevbe etmesinden başka bir yol yoktur.
5- Lagv Yemin: Kasıtsız olarak dilden çıkan yemindir.
“Hayır vallahi, evet vallahi” demek gibi. Buna kefaret gerekmez.
6- Allah’tan başkası adına yemin etmek: Caiz
değildir. Kâbe’ye, emanete, şerefe, zimmete, başa vs. yemin
etmek bunların hepsi birdir.
7- “Sana yemin ederim ki “demek yemin midir?: Bu söz yemin
hükmünde değildir. Yemin, Allah’ın isimlerinden veya
sıfatlarından biri ile kasem etmektir. “Vallahi, Rabbul izzete yemin
olsun” demek vb. gibi. (İbn Cibrin)
8- Bir şeyi yapmayacağına yemin edip de unutarak onu
yapan: Ona kefaret gerekmez. Zira bunu unutarak yapmıştır.
Eğer hatırladığı halde kasten yaparsa yemin kefareti
gerekir. (el-Lecnetud Daime)
9- Gıdalarına göre doyuncaya kadar yedirmektir. Eğer
pişmemiş yiyecek verecekse, o beldenin gıdasına göre
her miskin için yarım kilo miktarında verir. (İbn Useymin)
10- Giydirmede: namaza yeterli olan izar ve rida elbisesi verir.
11- Yedirmek yerine nakit vermek bunu karşılamaz. Yiyecek
cinsinden olması zorundadır.
12- Eğer sayısını bilmiyorsa birden fazla yeminin
kefareti nasıl ödenir?: Bozduğu yeminlerin
sayısını belirlemek hususunda gayret eder, yaklaşık
olarak bir tahminde bulunur, sonra yaklaşık sayısına
göre kefaretlerini yerine getirir. (el-Lecnetud Daime)
Allah’a bir şey için söz verdim, sonra onu yapamadım:
13- Şayet bu sözü: “Vallahi, Tallahi, Billahi” gibi yemin
cümleleri ile verdiysen sana yemin kefareti gerekir.
14- Eğer verdiğin söz, bu cümlelerle değilse, Allah’a
tevbe etmen gerekir. Yemin etmemişsen sana kefaret gerekmez. (İbn
Baz)
15- Nezirin (adağın) tarifi: Kişinin, üzerine dinen
vacip olmayan bir şeyi Allah Teala için kendisine yüklenmesidir.
16- İslam’da adağın hükmü: Mekruhtur. Rasulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurmuştur ki: “Şüphesiz bu (adak)
hayır getirmez…” Bazı insanlar hastalandığı zaman
mesela sadaka vermeyi veya kurban kesmeyi adar. Hastalıktan kurtulunca da
Allah’ın kendisine bu adak sebebiyle şifa verdiğine inanır.
(İbn Cibrin)
17- Kadın, sınırlı bir vakitte kurban kesmeyi
adamışsa ve buna imkân bulamamışsa sadaka vermesi yeterli
olur mu? Yerine getirmeyi geciktirmiş de olsa, nezrine vefa
göstermelidir. Nezrini geciktirdiği için de yemin kefareti gerekir. Sadaka
vermek onun adağını karşılamaz. Zira adak olarak
kurban tayin etmiştir. (İbn Fevzan)
18- Adağın cihetinde değişiklik yapmak:
Kişi bir yer hakkında bir şey adar ve başka bir yerin
Allah’ın kulları için daha faydalı olduğunu görürse,
adağını daha faziletli olan cihete çevirmesinde sakınca
yoktur. (İbn Useymin)
19- Adak adayanın kendi adağından yemesi caiz midir?:
Nezrini niyet ettiği şeye uygun olarak din
sınırlarında harcar.
Eğer fakirlere et vereceğini adamışsa ondan kendisinin
yemesi caiz değildir. Eğer ailesine yedirmeyi adamışsa
kendisi de ondan yiyebilir. Zira o da aileden biridir. (el-Lecnetud Daime)
20- Allah’tan başkası için nezir caiz midir?: Şirktir.
Batıl bir adaktır. Adanan kurban da murdardır. Kim Allah’tan başkası
için: kabir, melek, peygamber veya veli için adak adarsa Allah’a şirk
koşmuş olur. (el-Lecnetud Daime)
21- Mutlak nezir: Mesela
“Allah için adak adadım” der de ne adadığını
belirtmezse yemin kefareti vermesi gerekir. (İbn Fevzan)
22- İnat ve öfkeyle nezir: Adağı bir şeyin
olmamasına, bir şeyi yüklenmeye, tasdike veya yalanlamaya
bağlamaktır. Mesela: “eğer konuşursam” veya “”eğer
şu haber doğruysa..” demek gibi. Bu durumda adağını
yerine getirmek ile yemin kefareti vermek arasında muhayyerdir. (İbn
Fevzan)
23- Mubah nezir: Mesela elbisesini giymeyi veya bineğine
binmeyi adar. Bunu yapar ya da yapamazsa yemin kefareti verir. (İbn
Fevzan)
24- Günah nezir: İçki içmeyi adamak gibi. Günah olan
adağı yerine getirmek caiz değildir. Bunda kefaret konusunda âlimler
ihtilaf etti. Cumhurun kavline göre buna kefaret gerekmez. (İbn
Fevzan)
25- Teberrür nezri: Namaz kılmak, oruç tutmak gibi taatleri
adamaktır. Mesela: “Allah için namaz kılacağım veya oruç
tutacağım” der veya bir şeyin olmasına bağlar: “Allah
bana bu hastalıktan şifa verirse Allah için şunu
yapacağım…” demek gibi. Şart yerine geldiği zaman bu
adağın yerine getirilmesi gerekir. Eğer yerine getiremezse yemin
kefareti gerekir. (İbn Fevzan)
26- “Sana yemin ederim ki” demek yemin midir?: Bu cümle yemin
değildir. Yemin, Allah’ın isimlerinden veya sıfatlarından
biri ile kasem etmektir. “Vallahi, Rabbul izzete yemin olsun” demek vb. gibi.
(İbn Cibrin)
27- Yemini Allah’ın dilemesine bağlamak: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Kim yemin eder de sonra
“İnşallah: Allah dilerse” derse, bu yeminini bozmuş olmaz.”
Hadisin anlamı: kişi bir şeye “Vallahi Allah dilerse şu
işi mutlaka yapacağım” diyerek yemin eder de sonra onu yapmazsa
ona kefaret gerekmez. Zira o “inşallah: Allah dilerse” demiştir.
Uyarı: Bir şeye yemin eden kişinin, “inşallah”
diyerek bunu Allah’ın dilemesine bağlaması gerekir. Ta ki
yeminini yerine getirmek mümkün olmadığında üzerine kefaret
gerekmesin. (İbn Useymin)
28- Kefareti yerine getirirken yemek yedirmekten önce oruç ile
başlamak Caiz değildir. Zira oruç, yemek yedirmek, giydirmek veya
köle azat etmekten aciz kalan kimse hakkındadır. Bütün bunlardan
aciz kalan kimse kefaret olarak üç gün arka arkaya oruç tutar. (İbn Baz)
29- Bir tek şeyi yapmak için tekrar yemin etmek: Mesela:
“Vallahi Zeyd’i ziyaret edeceğim, vallahi Zeyd’i ziyaret edeceğim”
derse ona tek kefaret gerekir. (el-Lecnetud Daime)
30- Birden fazla şey için yeminin tekrarı: Mesela:
“Vallahi falancayla konuşmayacağım, vallahi yemeğini
yemeyeceğim, vallahi şuraya gitmeyeceğim” derse her bir yemini
için ayrı kefaret gerekir. (el-Lecnetud Daime)
31- Çok yemin etmek mekruhtur. Allah Teala: “Yeminlerinizi
koruyun (onlara riayet edin).”(Maide 89) buyurmuştur.
Bu bölümde 14 cevap vardır.
1- Zaruret olmadıkça doktorun, kadını görmesi ve ona
dokunması helal değildir. (el-Lecnetud Daime)
2- Kadının, tedavi esnasında zaruret olmadıkça tesettür
içinde olması vaciptir. (el-Lecnetud Daime)
3- Tedavi için dahi olsa kadının tabiple yalnız kalması
caiz değildir. Yanlarında bir mahremi, kocası veya bir
hemşire bulunmalıdır. (el-Lecnetud Daime)
4- Eğer kadının Müslüman kadın doktorun yanında
tedavi olması mümkün ise, Müslüman dahi olsa erkek doktorun yanında
tedavi olması caiz olmaz. (el-Lecnetud Daime)
5- Eğer Müslüman kadın tabip bulunmaz ve tedavi zorunlu hale
gelirse, fitneden emin olmak için kadının yanında kocası
veya bir mahremi bulunması şartıyla Müslüman doktora gidebilir.
(el-Lecnetud Daime)
6- Hemşirelerin ve kadın doktorların dar elbise giymesi: Kadın
doktorların ve diğer tüm kadınların vücut hacimlerini veya
avretlerini belli eden elbise giymeleri caiz değildir. Bilakis ne çok
geniş, ne dar, fitneye engel olacak şekilde şer’i tesettürü
sağlayan elbise giymeleri gerekir. (İbn Baz)
7- Doktorun doğurgan olmayan kadının avretini açması
caiz midir?: Erkeğin, zaruret ve zorunluluk olmadıkça
kadının avretini açması caiz değildir. Bu meselede ise
zaruret yoktur. Kadın hastalıkları konusunda uzman olan
kadın doktor bulunana kadar –ki çokça mevcuttur- bunu ertelemesi gerekir.
(İbn Cibrin)
8- Kocasının eşini tedavi ettirmesi dinen vacip midir?:
Kocasına, karısının tedavi, ilaç ve doktor ücretini
karşılaması vacip değildir. Zira bunlar mutad olan
zaruretlerden değil, sonradan ortaya çıkan durumlardandır. Kocasına
bu gerekmez. Fakihlerin zikrettiği budur.
Lakin bu zamanda âdete göre bu işleri kocası üstlenir.
Eğer yaparsa bu bir ikramdır, hakkı ikame etmektir. Vallahu
a’lem. (İbn Cibrin)
9- Doktorun hemşire ile yalnız kalması: Erkek
doktorun hemşire ile yahut kadın doktorun sağlık memuru ile
yalnız kalması, yüzlerini ve başka yerlerini açmaları caiz
değildir. Zira bu Allah’ın merhamet ettikleri dışındakileri
fitneye düşürür.
10- Tedavi için avretini açmak: erkeklerin yalnız erkekler
yanında, kadınların da yalnızca kadınlar yanında açması
gerekir. (İbn Baz)
11- Kadının tedavi için kadın doktor bulunduğu halde
uzman olduğu için erkek doktora gitmesinin hükmü: Erkek doktor ile
kadın doktorun uzmanlıkları aynı seviyede ise kadın,
erkek doktora gidemez. Zira bunda zaruret yoktur.
12- Ama erkek doktorun uzmanlığı daha ileride ise ve
kadının bunu mubah kılan zorunluluğu varsa ona gitmesinde
sakınca yoktur. (İbn Useymin)
13- Kâfir hemşireyi “sister” diye çağırmak: Bu kelime
İngilizcede kız kardeş anlamındadır. Kâfir, müslümanın
kardeşi midir? Müslümanın ölçülü kelimeler kullanması,
Allah’ın kendisini İslam ile aziz kılmasından sonra
kendisini zillete düşürmemesi gerekir. (Bekr Ebu Zeyd)
14- Diş tedavisinde kadının erkeğe tedavi
uygulaması: Kadın doktorların kadınlara özel
tedavi yapması, erkek doktorların da erkek hastalara özel tedavi
yapması gerekir. Ancak zaruret durumunda bütün fitnelerden
uzaklaşılması ve kadın erkek ihtilatından
sakınılması hali müstesnadır. (İbn Baz)
Bu bölümde 22 cevap vardır.
1- Müslümanın komşusu kâfir
ise: Ona iyilik yapılması, kötü davranılmaması,
fakat onunla ünsiyet edilmemesi gerekir. (İbn Fevzan)
2- Dinen mübah olan işler olması şartıyla kafirlerle
birlikte çalışmak, alış veriş vb. yapmakta
sakınca yoktur. (İbn Fevzan)
3- Eğer onlara eman (güvence) verirsek, onlara düşmanlık
yapmamız, zarar vermemiz caiz değildir. Onlarla adalet ile
davranıp onlara zulmetmememiz ve haklarını vermemiz gerekir.
(İbn Fevzan)
4- Kâfirleri sevmek caiz değildir. Zira onlar Allah’ın ve
rasulünün düşmanları olup, bizim de onlara düşman olmamız
gerekir. (İbn Fevzan)
5- Müslümanın kâfire nazik davranması veya yaptıklarına
muvafakat etmesi caiz değildir. (İbn Fevzan)
6- Kâfirlerin bayramlarını kutlamak caiz değildir.
Zira bu onların batıl işlerini ikrar etmek olur. (İbn
Fevzan)
7- Kâfirin hediyesini kabul etmek caizdir. Zira peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem kafirin hediyesini kabul etmiştir. Mesela Mısır
kralı Mukavkıs’ın hediyesini almıştır.
8- Faziletli olanı, kâfirlerle beraber ikamet etmemek ve
onların arasına karışmamaktır. Eğer bunda
zaruret varsa müslümanın dinini muhafaza etmesi şartıyla, bir
kâfirle bir odada kalmasına, beraber yemek yemesine engel yoktur.
9- Hıristiyanların miladi tarihine iştirak edilmez.
Müslümanların kâfirlerin adetlerinden müstakil olması gerekir.
Sahabeler (Allah hepsinden razı olsun) miladi tarih mevcut olmasına
rağmen onu kullanmıyorlardı. Onun yerine hicri takvimi
kullanmışlardır.
(İbn Fevzan)
10- Kâfir ülkelerine yolculuk şu şartlarda caiz olur:
— Dini ve Allah’ın vacip kıldığı şeyleri
izhar etmek, dininde tavizcilik etmemek, Allah’ın vacip
kıldıklarında tembellik etmemek
— Bu yolculuk tedavi ve eğer kendi ülkesinde imkanı yoksa
öğrenim gibi zaruretler sebebiyle olmalıdır.
— Ama gezmek için gitmek caiz değildir. (İbn Fevzan)
11- Kâfirlere selam vermek: Mutlak olarak önce selama
başlamamalıdır. Eğer önce o selam verirse “ve aleyküm”
diye cevap vermek gerekir. Bundan sonra “nasılsın, çocukların
nasıl” gibi konuşmalara bir mani yoktur. (İbn Baz)
12- Kâfirle arkadaşlık: Eğer ona İslam’ı
tebliğ edip Müslüman olması umulursa bunda sakınca yoktur.
Onların Müslüman olması ümidi yoksa onlarla beraber
yaşamamalıdır. Zira onlarla beraber yaşamak günaha
düşmeye sebep olur. (İbn Useymin)
13- Hıristiyanların bayramlarına katılmak: Caiz
değildir. Zira kim bir kavme benzerse onlardandır. Herhangi bir
şeyde onlara yardım edemez. (İbn Baz)
14- Kâfiri yemek pişirme ve yıkama işinde
görevlendirmek: Caizdir. Zira sahabeler kâfir köleler
kullanmışlardır. Lakin yemek yapmadan önce onların
kaplarının yıkanması hakkında hadis gelmiştir.
Zira içinde içki içmiş veya domuz eti pişirmiş olabilirler.
(İbn Cibrin)
15- Gayri Müslim hizmetçi edinmenin hükmü: Arap
yarımadasında gayri Müslim hizmetçi kadın veya erkek, gayri
Müslim şoför, gayri Müslim işçi edinmek caiz değildir. Zira
peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Yahudi ve hristiyanların buradan
çıkarılmalarını, burada sadece Müslümanların
kalmasını emretmiştir.
— Şüphesiz kadın veya erkek, Müslüman olmayan hizmetçilerin
Müslümanların akidelerine, ahlaklarına ve çocuklarının
yetişmesine kötü etkileri vardır. (İbn Baz)
16- Ehli Kitabın kestiklerini yemek: Meşru olmayarak
kesildiğini bilmiyorsak caizdir. Zira bunda aslolan: müslümanın
kestiği gibi helal olmasıdır. (İbn Baz)
17- Ehli Kitap dışındaki Mecusi, putperest ve komünist gibi
kâfirlerin kestiğini yemek caiz değildir. (İbn Baz)
18- Nasrani ile Mesihî kelimeleri
arasındaki fark: Mesihi (yada İsevî) kelimesi Mesih İbn
Meryem a.s.’a nispettir. Onlar kendilerini İsa aleyhisselam’a nispet
etseler de, İsa a.s. onlardan beridir. Layık olan onlara,
Allah’ın Kur’anda verdiği isim gibi: “nasara (hristiyan)” demektir.
(İbn Baz)
19- Hıristiyan veya Yahudi ile musafaha etmek abdesti bozar
mı?: Bunlarla veya başka kafirlerle musafaha etmek abdesti
bozmaz. Lakin onlarla musfaha etmemeli, selama önce
başlamamalıdır. (İbn Baz)
20- Kâfirin düğün yemeğine daveti ve yemek yedirmek:
— Eğer kâfirler İslam’a rağbet ettirilmek ve onlara nasihat
etmek için veya yanında misafir oldukları için davet edilirse bunda
sakınca yoktur.
— Ama onlara sadaka olması ve ünsiyet kurmak için yemeğe davet
edilmeleri uygun olmaz. (İbn Baz)
21- Hıristiyan komşuya nasıl muamele edilir?:
Onların iyiliklerine iyilikle karşılık verilir. Onlar mubah
bir hediye verirlerse kabul etmelidir. Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem Hıristiyan olan Rum büyüğünün hediyesini ve bir Yahudi’nin
hediyesini kabul etmiştir.
22- Müslüman kadının, kâfire kadınlar yanında, Müslüman
kadınların önünde göründüğü şekilde
görünmesi caizdir. (İbn Baz)
Sıkıntıların gideren ve saadeti çeken önemli
nasihatler:
1- Allah’ı gözet ki Allah da seni muhafaza etsin. Allah’ı
gözet ki, onu her yerde yanında bulasın. Bir şey istersen
Allah’tan iste, bir yardım umarsan Allah’tan yardım bekle. Bil ki,
bütün ümmet sana bir fayda vermek için bir araya gelseler Allah senin için
yazmadıysa sana bir fayda veremezler. Yine sana bir zarar vermek için bir
araya gelseler, Allah sana yazmadıysa bir zarar veremezler. Kalemler
kalkmış ve sayfalar kurumuştur.
2- Huzur bulmak, Allah’ı zikretmektedir: “Onlar, iman edenler ve
gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki,
kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d 28)
3- Allah’a tevekkül: tevekkülünü güzel yap, işi Allah’a havale et,
O’nun hükmüne razı ol, O’na sığın, O’na güven. O sana
yeter. Kim Allah’a tevekkül ederse O, ona yeter. Şüphesiz Allah’ın
emri ulaşıcıdır, Allah her şeye bir kader takdir
etmiştir.
4- Bugünün işini yarına bırakma: vacip olana öncelik
ver.
5- Günahlardan sakın! Zira bu tasaların ve üzüntülerin
kaynağıdır. Bu, felaketlerin sebebi ve musibetlerin
kapısıdır.
6- Allah teala’nın şu ayetini düşün: “Elbette
zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla
beraber bir kolaylık daha vardır.”(İnşirah 5-6) Bir
zorluk iki kolaylığa galip gelmeyecektir.
7- Cesur, kalbi kuvvetli, nefsi sabit, yüce himmet sahibi ve azimli ol.
8- Ana babaya iyilik etmekte gayret et. Bu büyük bir mutluluk
kapısıdır. Bunun ganimetiyle kurtul.
9- Bil ki, tereddüt ve kararsızlık, tedirginliğin
sebeplerindendir. İstihare ve istişareden sonra kararını
ver ve azmet.
10- Şu sıkıntı duasını ezberle: “La ilahe
illallahul azimul halim, la ilahe illallahu rabbul arşil azim, la ilahe
illallahu rabbussemavati ve rabbul ard ve rabbul arşil kerim. (Azim ve
Halim olan Allah’tan başka ilah yoktur. Arş-ı azim’in rabbi olan
Allah’tan başka ilah yoktur. Göklerin rabbi, yerin rabbi ve kerim
arş’ın rabbi olan Allah’tan başka ilah yoktur.) ” (Buhari
rivayet etmiştir.)
11- Bu konuda diğer bir dua: “La ilahe illa ente subhaneke inni
küntü minez zalimin (Senden başka ilah yoktur. Sen noksanlardan
münezzehsin. Muhakkak ki ben zalimlerden oldum.)” (Tirmizi)
12- Bil ki, saadet, asalette, soyda, mal ve altında değildir.
Saadet ancak dinde, ilim ve edeptedir.
13- Kur’ân okuyucusu ol. Kur’ân okuyan tedirginlikten şikâyet etmez.
Bıkkın olmaz, boş kalmaz ve canı sıkılmaz.
14- Endişeyi çeken şeyler: vakti zayi etmek, tevbeyi ertelemek,
insanlara güvenmek, ana baba hakkına riayet etmemek ve sırrı
yaymaktır.
15- Allah’tan bağışlanma dilemek, kederi, endişeyi
kovar, kilitleri açar, göğse genişlik sebebi olur. (Galakut
Talibat adlı risaleden)
İntihar etmenin hükmü: İntihar;
kişinin kasten kendi canına kıyması olup büyük
günahlardandır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim kendisini
bir şeyle öldürürse cehennemde ebediyen onunla azap edilir.”
buyurmuştur. (İbn Useymin)
Ey Allah’ın kadın kulu! Allah’tan kork ve onu gözet: bugün
hesap değil amel günüdür. Yarın ise amel değil hesap günüdür…
Bil ki insan oyun ve eğlence içinde iken ölüm gelebilir. Uyanık
ol! Bunun için şöyle denilmiştir:
Hayat uykudur, ölümse
uyanış,
Kişi rüyadadır bu ikisi
arasında
Ruhun gırtlağından alınırken, bacak
bacağı dolaştığı zaman, koca eşinden,
çocuklarından ve sevdiklerinden ayrıldığı zaman
durumun nasıl olur ey Allah’ın kulu! Omuzlarda
taşınırken ve üzerine toprak örtüldüğü zaman halin
nice olur?! Karanlık ve dar kabirde kaldığın zaman! Münker
ve nekir gelip yanına oturduğunda ve seni hesaba çektiklerinde
nasıl olursun! Kabirden kalkış ve mahşere sürülüş
gününde ne durumda olursun?! Sayfalar uçuşup sırat ve mizan
konulduğunda ne olursun peki?!
Allah! Allah! Ey Allah’ın kulu! İşte varılacak yer,
işte son durak: “Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm
gelip çattığında: "Rabbim! Der, beni geri gönder:"
Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler)
yapayım. Hayır! Onun söylediği bu söz (boş)
laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar
(süren) bir berzah vardır.”(Müminun 99-100)
Şair der ki:
Bugün canının
istediğini yaparsın
Yarın ölürsün, kalemler
kaldırılır
Eş-Şafii şöyle derken ne doğru
söylemiş:
Kıyamet gününde ne mal ne evlat
olur
Kabre konunca düğün gecesi
unutulur
(Kelimatun Âbira
Lil Mer’etil Müslime adlı risaleden)
Âlimlerin tarif ettiği şekilde ibadet: Şeyhul İslam İbn Teymiye der ki: “İbadet, bütün
Allah’ın sevdiği ve razı olduğu sözler, gizli ve
açık amelleri kapsayan bir isimdir.” Eğer bu tanımı iyi
kavrarsak, insan hayatında ibadet için ayrı bir vakit, ibadet
dışındaki şeyler için ayrı bir vakit
olmadığını anlarız. Zannedilir ki, ibadetin vakti,
beş vakit namazın vakitleri veya Allah’ın orucu farz
kıldığı Ramazan ayı yahut haccı eda etme vakti
yahut da islamın rüknü olup belirli vakit tayin edilen amellerini
zamanından ibaretdir.
Onlar ibadeti yalnız bu şekilde anlarlar. Onlar yanlış
anlamışlardır. Evet, bu sayılanlar dinin esası olan
şeylerdir. Lakin ibadet kelimesinin kapsamı bundan daha
geniştir.
İbadet kavramının doğru anlamı: Kişi namazın içinde veya dışında, gizlide veya
açıkta, topluluk içindeyken ve yalnız iken daima Allah’ın kulu
olduğunu düşünürse, Müslüman o zaman Allah’a kulluk içinde
olduğunu anlar. Bu yüzden yaptığı her amelde, Allah’ın
tarafını gözetmeye devam ettikçe, Allah Teala’yı murakabe
şuuru devam ettikçe Allah’a kulluk (ibadet) içinde sayılır. Hatta
eşine verdiği nafaka, şehvetini helal yoldan eşiyle
gidermesi bile Allah’a ibadet dâhilindedir.
İşte o zaman ibadet kelimesini doğru şekilde anlar,
vakitlerimizi fayda veren amellerle değerlendirmeyi başarabiliriz.
Hatta işte o zaman faydasız şeylerle zayi ettiğimiz
vakitlerimizi, doğru ibadet anlayışının süzgecinden
geçirebiliriz.
Sen Ey Müslüman Kadın!... Evinde,
kocanın sana bıraktığı emanet malında,
şerefinde, çocuklarının terbiyesinde ve evde üzerine düşen
diğer hususlarda Allah’ın senden riayet etmeni istediği
şeyleri muhafaza etmeye devam et! İşte o zaman
sağlıklı, seçkin bir hedefin olur, yaptıkların da
birer ibadete dönüşüp bunlardan sevap kazanırsın.
(“Müslüman Kadın Vaktini Nasıl Değerlendirir?” adlı
risaleden)
Abdullah Bin Mesud radıyallahu anh der ki: “Üzerime güneşin
batıp ömrümün azalmasına rağmen o günde amelimi
artıramadığıma pişman olduğum kadar hiçbir
şeye pişman olmadım.”
İnsanın gerçek ömrü, doğumundan ölümüne kadar
yaşadığı seneler değildir. Gerçek ömrü ancak
Allah katındaki gözcüsünün yazdığı Salih ameller ve
hayırlı işler kadardır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Kıyamet
günü getirilen her kul şu dört hasletten sorulacaktır…”
bunlar arasında “Ömrünü nerede geçirdiğinden”
sorulacağını da saymıştır.
Hayat düşünüldüğü gibi günlük yiyip içmeler, uyku ve
eğlence, oyun ve oyalanma, ziynet ve övünme değildir. Bu ancak
gafil kimselerin hayatıdır.
Sen ancak bir şey için, ortağı olmayan, bir olan Allah’a
kulluk için yaratıldın.
Kadının Zamanını İstifade Edemeden
Harcamasının Etkenleri:
1- Tul-i emel (uzun vadeli planlar) ve (hayırlı amelleri)
ertelemek: Kişi bir amel işlemek istediği zaman şeytan
ona gelerek “yarın yaparsın, sonra yaparsın” diyerek onu
ertelemesini sağlar. Böylece erteleyerek ömrünü dediklerini
yapmadan geçirir. Ertelemeye son vererek amel etmeye başla.
2- Önemsiz şeylerle meşgul olmak: Hatta bazen bu
işler haram da olabilir.
Faydasız şeylerle vakti zayi etmenin şekillerinden
bazıları: ahlaksız gazete ve dergileri takip etmek, haram
olan kasetleri dinlemek, düşük dizi filimleri seyretmek, uzun telefon
konuşmalarına dalmak, çokça çarşıya çıkmak.
Ey mübarek kadın! Vakitlerinden dini kitaplar okuyarak, peygamberlerin
kıssalarını ve Kur’an-ı Kerim okuyarak istifade et. Bundan
sonra bereketi, temizliği, iffeti evinde bulacaksın.
3- Kötü arkadaşları örnek almak: Bazı
kadınlar vakitlerini kendilerinden daha az değerlendirenlere bakar,
kendisinden daha iyi değerlendirene bakmazlar. Falan kadın vaktini
benden fazla zayi ediyor diye bir de kendisini eleştirir.
4- Eksikliğini ve zayıflığını
düşünmek: Bazı kadınlar gücü yerinde olup vaktinden istifade
etmeye kudreti olduğu halde kendi kendini yıkar. Ne zaman bir amel
işlemeye karar verirse, bunu yapmayacağını düşünür.
Çaresi: Allah’tan yardım istemek ve bunun
şeytanın bir vesvesesi olduğunu bilmektir. Nefsi adım
adım amele alıştırmalıdır. Allah Teala
buyurmuştur ki:
“Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza
eriştireceğiz.”(Ankebut 69)[10]
Kendini hazırla:
Günlük program hazırla: Sabahtan akşama
kadar vaktinin her anından istifade etmek için kendine bir günlük plan
yap. Gücün yettiği kadarıyla bu programa her gün devam et ki, vaktini
farkına varmadan zayi etme. Zira geçen vakit bir daha geri dönmez.
Günlük zikirleri ezberle. Zira halkın
Allah’a en sevgili olanı, dili Allah’ı zikretmekten dolayı nemli
kalmaya devam eden kimsedir.
(“Müslüman Kadın Vaktini Nasıl Değerlendirir?” adlı
risaleden.)
[1] Mütercim’in notu: Kur’an’a dokunmadan abdestsiz olarak okumak ittifakla
caizdir. İbni Abbas, Şa’bî, Dahhak, Zeyd Bin Ali, el Müeyyed Billah,
Davud Zahiri ve başka âlimler abdestsiz olarak Kur’ana dokunmanın
caiz olduğunu söylemişlerdir. (İbni Ebi Şeybe(1/98)
Abdurrazzak(1/340)
—Abdestsiz olarak
dokunulamayacağını söyleyenler şu hadisi delil
getirirler: Amr Bin Hazm r.a.’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki: “Kur’an’a ancak temiz olan kimse dokunabilir.” Darekutni(1/121)
Beyhaki(1/87) el-İrva(122) Busayri İthaf(726) Metalibul Aliye(91)
sahihtir.
—Ancak bu hadiste
geçen “temiz” kelimesi, cünüp olmayan, abdestli olan, bedeninde necaset olmayan
ve mü’min arasında müşterek bir tabirdir. Bu sebeple abdestsiz olarak
Kur’ana dokunulmayacağına dair bir delil yoktur.
—Cünüp
olarak Kur’an’a dokunulmayacağını söyleyenler de: “Ona
ancak temiz olanlardan başkası dokunamaz”(Vakıa 79) ayetini
delil getirirler. Lakin bu ayetteki “ona” zamiri Levhi Mahfuza döner ve
temiz olanlar ile kastedilen de meleklerdir.
—Cünüp
olan mümin ise Ebu Hureyre r.a. hadisinde de geçtiği gibi, necis
değil, temizdir. Mü’min ister cünüp veya hayızlı, ister
abdestsiz olsun temizdir. Ona ne hakiki anlamda ne de mecazi anlamda “necis”
denilemez. Düşman topraklarına Mushaf ile sefer edilmesini yasaklayan
hadis, necis olmakla vasfedilen müşriklerin ona dokunmamaları
içindir. Fakat Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Hirakl’e
gönderdiği mektupta ayetler yazılı idi.( Bkz.: Buhari(hayız 7) ayrıca imam
Buhari’nin Halku Ef’alil İbad adlı eserine bakınız.)
-Bir
kafirin ayetler yazılı olan kağıda dokunup okumasında
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem sakınca görmediyse, cünüp de
olsa temiz olduğu belirtilen müminin mushaftan okuması daha
evladır. İbn Abbas radıyallahu anhuma da cünübün Kur’ân
okumasında sakınca olmadığını
söylemiştir.(Buhari: hayz 7)
—Netice olarak diyebiliriz ki: şeriat abdestsizin ve
cünüp olanın mushafa dokunmasını, Kur’an okumasını
yasaklamamıştır. Bu konuda yasaklayan bazı hadisler rivayet
edilmişse de bunların hiçbirinin sahih olmadığı hadis
uzmanlarınca tesbit edilmiştir. Lakin en faziletlisi abdestli iken
okumaktır. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kendisine verilen
selamı abdestsiz cevaplamak istememiş, teyemmüm ettikten sonra
almıştır. Bu da bunun müstehap olduğunu gösterir. Zira
hakkında emir ya da yasak varit olmayan bir konuda fiilî hadis,
müstehaplık ifade eder.
[2] Mütercimin notu: Mestlerin örtücü olması
ve kendi başına sabit durabilmesi şeklinde bir şart
naslarda gelmemiştir. Bu şartlar, "Allah'ın Kitabında olmayan her
şart bâtıldır." Hadisi şerifi ile
reddolunmuştur. Bunun gibi, Sevrî'den gelen sahih rivayete göre Süfyan
es-Sevrî: “ayağına ilişik olduğu müddetçe onun üzerine mesh
et” demiş ve devamla: "Muhacirlerin ve Ensâr'ın mestleri
yırtık, yamalı, parça parça değil miydi?"
demiştir. (Abdurrazzak(753)
Beyhaki(1/283) İbn Hazm el-Muhalla(2/100)
[3] Mütercim’in notu: Gusül gerektiren bir durum
olması ve mesh süresinin dolması dışında bu
sayılanlar meshi iptal eden şeyler değildir. Bunun delillerini
görmek isteyen Sahih İlmihal adlı kitabıma baksın.
[4] Mütercimin notu: Bilakis bu hadis rivayet
yolları ile sahihtir. Bunun zayıf olduğunu iddia edenlere Zadul
Guraba ve Tesettürde Ölçüler adlı kitaplarımda cevap
yazdım. Oraya bakınız.
[5] Mütercimin notu: Bbazıları zayıf
tevillere giderek ve “daha iyi tesettür sağladığını”
iddia ederek dış elbise altından pantolon giyilebileceğini
söylüyorlar. Bu caiz değildir. Kadınlar kendi aralarında
dahi olsa pantolon giyemezler. Zira bu hem tesettürü sağlamaz, hem de
dış elbise altından olsa bile Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem’in kadınlar hakkında erkeklere benzeme hususundaki
yasağına dâhildir.
[6] Daha önce bu konuda bir yasağın
sabit olmadığını hatta delillerin bunun caiz olduğunu
gösterdiğini açıklamıştık.
[7] İnternet vesilesi ile “chat” dedikleri
mesajlaşmalar da bu kapsamdadır.
[8] Mesela beyaz gelinlik âdeti kâfirlerden
geçmiştir. Aynı şekilde zamanımızda yaygın
çirkinliklerden birisi de gelinin erkeklerinde görebileceği yerde
bulunması ve kadın erkek karışık düğünler
düzenlemektir. Bunlar haramdır.
[9] Aksine bu hususta hadislerde küçük parmak
yüzük parmağı olarak belirlenmiştir. Halk arasında yüzük
parmağı olarak bilinen parmağa ancak küçük parmağa da bir
yüzük takılması halinde ruhsat verilmiştir. Aynı
şekilde bu parmağa iki yüzük birden takılması da
yasaklanmıştır. İşaret parmağı ve orta
parmağa yüzük takmak da yasaklanmıştır. Bu hadislerde
erkekler ile kadınlar arasında bir ayrım söz konusu
değildir. Enes radıyallahu anh: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yüzüğü
şunda idi, demiş ve sol elinin küçük parmağına işaret
etmiştir.(Müslim hadis no: 2095) Erkeğin
yüzüğünü küçük parmağına takmasının sünnet olduğu
hususunda bütün ulema müttefiktir. Kadın ise parmaklarına müteaddit
yüzükler takar. Ali radıyallahu anh
der ki:. “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem beni şu ve şu
parmağıma yüzük takmaktan menetti. Ve orta parmağı ile
ondan sonra gelene işaret etmiştir. (Müslim-2078) Ali radıyallahu anh’den diğer rivâyete göre,
şöyle demiştir: Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem
yüzüğü şehadet parmağıma, orta parmağıma ve onun
yanındaki parmağıma takmayı yasaklamıştı. (Nesai zinet 80, Ebû
Davud, Hatem: 4: İbn Mâce, Libas: 43) (mütercim)
[10] Mütercimin notu: İmam Kurtubi,(13/432)
bu ayetin tefsirinde Abdullah bin Abbas radıyallahu anhuma’nın şöyle
dediğini nakleder: “Bize itaat yolunda cihad edenleri elbette Biz de
mükâfat yollarımıza ileteceğiz.”