Hadis Tarihi
Ekrem Ziya Umeri
Esra Yayınları
Rasûlullah (s.a.v)'in Hayatında Yazım
Rasûlullah (s.a,v)'in Hayatında Hadisin Yazılması
Sünnetin Yazılmasın Yasaklayan Hadisler:
Sünnetin Yazılmasını Müsamahayla karşıladığını bildiren
Hadisler
Bu Hadislerin Birbirine Muhalif oluşu Hakkında Ulemanın
görüşü
Sahabe Devrinde
Hadisin Yazılması
Hadisin yazılmasını caiz gören Sahabilerin durumu ise
şöyledir:
Sahabenin Hadis olarak yazdıkları Sahifelerden Örnekler
Tabiîn ve Onları Takib Eden Nesilde Hadis Yazımı
Hadis Konusunda Eser Yazmakla Şöhret Bulan Alimler
İlk Müsned yazarlarından bilinenler şunlardır:
İmam Ahmed B. Hanbel'ın Müsnedı
Ebu Davûd Es - Sicistanî'nin Süneni
ÜÇÜNCÜ HİCRİ ASIRDAN SONRAKİ ÖNEMLİ RİVAYET
KİTAPLARI
Sünen yazarları gibi Sahih, Hasen ve Zayıf olma ihtimali
olan Hadisleri toplayanlar :
Sözlük tertibinde hazırlayanlar :
Uydurmacılıkta Siyası İhtilafların Etkisi
Uydurmacılıkta Haricilerin Rolü
Salih Fakat Cahil Kişilerin Hadis Uydurması
Bölgecilik, Irkçılık Ve Mezhep Taassubunun Rolü
Özel Maksatlar İçin Hadis Uydurmak
Ulemanın Uydurmacılığa Karşı Durma Çabaları
BEŞİNCİ HİCRİ ASIR SONUNA KADAR YAZILAN İLMİ RİCAL
KİTAPLARI
1-Ashabı Tanıtan Kitaplar (Kütüb-Ü Ma'rifeti's-Sahabe)
"Ma'rifetü's-Sahabe" İle İlgili Kitap
Yazanlar
İbni Mende'nin Ma'rifetü's-Sahabe
El-Isbahanînin Marifetirs-Sahabesi
Îbnî Sa'd'ın
Tabakatü1 - Kübra'sı
Tabakat 'Ül - Esmaı !L – Mufrede
CERH VE TADİL KİTAPLARIN ÇEŞİTLERİ
A. Zayıf Ravilerle İlgili Kitap Yazanlar
İmam Buharî'nîn Zayıf Ravî Kitapları
Ma'rıfetu'l - Mecruhın Mıne'l Muhaddısîn
B-) Sika Raviler Hakkında Kitap Yazanlar
İbni Hibbantn Sika Ravi Kitapları
C. Sika Ravileri Aynı Kitabda Toplayan Yazarlar
Kitabül-İlel Ve Ma'fett R-Ricâl
İbni Ebî Hayseme'nin Et-Tarihu'l-Kebîr'i
Ebû Zür'a'nın Tarihu'l –Kebîri
Kabûlü'l-Ahbar Ve Ma'rifetü'r-Ricâl
Îbni Ebî Hatemin El-Cerh Ve't Tadîli
el-Müntehab Mi ne'1-İrşad İlâ Ulemai'l-Bllâd
Kütübü Sitte Ve Diğer Hadis Kitaplarındaki Hadis Ricalini
Yazan Kitaplar
Tesmiyetü Men Ahracehümül-Imamen
el-Cem'u beyne Ricali's-Sahihayn
4. İSİMLER KÜNYELER VE LAKABLARLA İLGİLİ KİTAP YAZANLAR
VE ESERLERİ
Mü'telef Ve Muhtelef Kitapları
Müttefak, Müfterak Ve Müteşabih Kitablar
Vefatlara Cvefayat) İlgili Kitaplar
Vefat Tarihleriyle İlgili Eserler
5. BELİRLİ YERLERİN RİCALİNE AİT KİTABLAR
Tabakatu Ulema-i Ifrıkıyye ve Tunus
Tabakatül-Muhaddisin Bi Isbahan
6. HADİS İMAMLARIYLA İLGİLİ KAMUSLAR
İLMİ RİCAL KİTABLARININ TANZİMİN ESASLARI
İlmi rical kitapları aşağıda dört esasa göre
düzenlenmişlerdir:
1. NESEBLERE (SOY) GÖRE TERTİB
1- Fakihlerln ıstılahında Sünneti Nebevi, Rasûlullah (s.a.v)'den söz,iş ve takrir olarak sadır eden şeydir. Sünnet İlâhi vahyin eseridir. Cenab-ı Hak: Peygamber kendi kafasından konuşmaz, O (na İnen Kur'an veya onun söylediği sözler) kendisine vahye dilen vahiyden başka bir şey değildir." [1]buyurmaktadır.
Sünnet, ikiside İlâhi vahyin eseri olmaları itibariyle, Kur'an-ı Kerim gibidir. Aralarında fark şudur: Kur'an-ı Kerim lâfız ve mana itibarıyla İlâhi vahiydir. Sünnet ise lafzi değil de sadece manası itibarıyla İlahi vahiydir.
2- Şer'i hükümler itibarıyla sünnet, Kur'an-ı Kerimden sonra uyulması gerekli ve ana kaynak olan bir İlâhi vahiydir. Bunun böyle olduğuna Kur'an delildir ve ümmetin icmaı da bunun üzerinedir. Kur'an-ı Kerimde, bu manayı açıklayan,insanların sünnete uyma zorunluluğunu getiren, Rasûle boyun eğmenin Allaha boyun eğmek olduğunu açıkça ortaya koyan ve sünnete karşı çıkanın imandan soyunup çıkacağını bildiren bir çok nass vardır. Kur'an'ın veya sünnetin koyduğu hükümler dışında müslüman için ikinci bir seçenek yoktur.O na uymak kabul etmek zorundadır. Bu naslandan bazıları şunlardır :
"Ey iman edenler, Allaha itaat edin Rasûle de itaat edin." (en-Nisa;59)
"Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının." (el-Haşr;7)
"Kim Rasûle itaat ederse, Allaha İtaat etmiş olur." (en-Nisa;80)
"Hayır Rabbin hakkı İçin onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan,tam anlamıyla teslim olmadıkça İman etmiş olamazlar." (en Nisâ;65)
"Allah ve Rasûlü bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur, "(el-Ahzab;36)
Sünnetin delil oluşunda,ona uymanın gerekliliğinde ve şeriatın ana kaynağını oluşturmasında ne eskiden, ne zamanımızda müslümanlar ihtilaf etmemişlerdir.
3- Sünnetle sabit olan Şer'î ahkam çeşitlidir:Bunlardan bir kısmi Kur'ana uygun ve onu destekler mahiyetdedir. Mesela, başkasının malını haksız yere yemek, zinadan nehiy, ana babaya asi ol-mak,yalancı şahitliği ve benzeri hükümler....
Bir kısmı da Kur'anm mücmel (yeterince açık olmayan) hükümlerini açıklar ve belirler. Namazın rekatlarının sayısını ve . nasıl kılındığını açıklayıp belirleyen sünnet gibi ki namaz Kur'anda mücmel olarak gelmiştir.(Rekatlarının sayısı ve nasıl kılındığı belirtilmemiştir.) Zekat miktarlarını, şartlarını ve kendisini zekat düşen malların çeşitlerini belirten sünnetde böyledir.
Sünnetin bir kısımda Kur'anm mutlak ifade eden yerlerini kayıtlar veya umum ifade eden yerlerini özelleştirir. Hırsızlıkta eli kesmek gibi ki Kur'anda elin kesilmesi mutlak bir hüküm olarak gelmiş, sünnet bunun kesilme yerini bilek olarak kayıtlamıştır. Ölü hayvanın etinin yenmesinin haram olması Kur'an-ı Kerim de umum ifade ederken sünnet çekirgenin ve deniz hayvanın ölüsünü hükmün dışına çıkararak hükmü diğer hayvanlara tahsis etmiştir.
Kur'an-ı Kerimin zikretmediği bazı yeni hükümleri de koymuştur sünnet.. Şahid ve yeminle hüküm vermek, âkile üzerine diyetin vacip olması v.b. gibi... Bu çeşit hükümler de sünnetin diğer çeşitleri gibi uyulması gereken ahkamdandır. Rasûlullah (s.a.v.)'den gelen rivayete göre şöyle buyurmuştur;
" Biliniz ki bana Kur'an ve onun kadar ahkam verildi/Yani uyulması gereken bir hüküm olarak Kur'an ve onun kadar da sünnet verildi." buyurmuştur.
4- Sünnetin tedvini:Sünnet Rasûlullah (s.a.v)'in döneminde yazılıp bir araya getirilmemiştir. Kur'anı Kerimde yaptığı gibi Rasûlullah (s.a.v) kendisinin sözlerini toplayan bir kitapta edinme-mistir. Çünkü Kur'an ayetlerinden inenleri yazdıkları bir kitap edin-memiştir. Nitekim Rasûlullah (s.av)sünneti yazmayı yasakladı. Sonra isteyenin istediği kadar yazmasını serbest bıraktı. Sünneti Nebeviyye den bir şeyler yazanlardan biriside Abdullah b. Amr b. el-As (r.a) dır.İmam Ahmet b. Hanbelin Müsnedinde ondan yaptığı bir rivayetde şöyle der:
"Rasûlullah (s.a.v)den işittiğim her şeyi, ezberleyeyim, koruyayım düşüncesiyle, yazıyordum.Kureyşliler beni bundan men etmiş olmak için; ^
Sen Raşûlullah(s.a.v)'den duyduğun her şeyi yazıyorsun. Rasûlullah(s.a.v) bir insandır.Gazap halindede normal halinde de konuşur, dediler. Yazmayı bıraktım bunun üzerine ... Ve bu konuda Rasûlullahfs.a.vî'e konuştum. Şöyle buyurdu:
" Yaz, nefsim kudret elinde olan Allana yemin ederim ki benfim ağzım)dan Haktan başka bir şey çıkmaz.'
5- Nübüvvet asrında sünnetin yazılmamasma rağmen Ashabı kiramın hafızalarında bu korunuyordu. Her Sahabi sünnetden ezber-leyebildiğine sahipti. Bellediğini unutanlara diğerleri hemen Öğretiyorlardı. Öğrenen öğrendiğini hemen başkasına tebliğ ediyordu. Bu suretle sünnetden hiç bir şey kaybolmadı.
6- Hulefa-i Raşidin döneminde de sünnet yazılmadan, müslümanlann ağızdan ağıza nakletmesiyle devam etti. Rivayete göre halifeliği döneminde Ömer b.el-Hattab onu yazmayı arzuladıysada yapmadı.
7- Meşhur Emevi halifesi Ömer b. Abdülaziz döneminde sünnetin yazılması için teşebbüse geçildi. Btı halife Medine-i Münevveredeki kadısı Ebû Bekr Muhammed b. Amr b. Hazm'a şu mektupu yazdı:
"Bak, Rasûlulllah (s.a.vj'in hadis ve sünnetinden ne bulursan onu yaz. Zira ben ilmin silinip kaybolmasından ve ulemanın gitmesinden korkuyorum."
Ancak Ömer b. Abdülaziz verdiği emri yerine getiremeden vefat etti.
8- Abbasi devleti döneminde ulema sünneti yazıp kitap haline getirmeye başladı. Bunların yazdığı kitaplar Sahabelerin sözleriyle fetvalarım da ihtiva ediyordu. Bu çeşit hadis kitabı yazanlar;Kûfe de Süfyanü's-Sevrî, Mısırda Leys b. Sa'd, Medine de İma Maşlikb. Enestir. Bunların yazdıklarının az bir miktarı elimize geçebilmiştir. Bu çeşit hadis kitaplarından herhalde imam Malik b.Enes'in Muvattasıdır. Bu kitapda Rasûlullah (s.a.v)"in sünneti yanında Sahâbîlerin fetvalarını, içtihadlarını.hatta Tabiin fakihlerm kavillerini,bizzat İmam Malikin kendi görüşleriyle tercihlerini hep bir arada bulabiliriz.
9- İkinci hicrin asrın sonuna doğru ulema sünneti başkalarından ayırarak yazmaya yöneldiler. Ulema bu metodu uygularken senedlere göre yazma yolunu tuttu.. Yani her Sahabinin, rivayetlerininin konuları değişse bile, rivayet ettiği hadisleri bir araya topladı.
10- Ardından sünnetin yazımında yeni bir metod takip edildi. Bu hadislerin fıkıh bablanna göre bir arada yazılması metoduydu. Bu yol fakihin işini kolaylaştırdı.Zira onun araştırmak veya bilmek istediği konularla ilgili olarak sünnette ne gelmiş ise onları önünde hazır buluyordu. Bu üslupta yazılan kitaplar Buharî ve Müslim'in Sahihleri ile Ebû Davud ve diğerlerinin sünenleridir.
11- Cerh ve ta'dil ilmi: Hadis alimleri çok iyi bir çalışmayıda başlatdılar ki bu cerh ve ta'dil veya rical ilmidir. Bu ilim sadece müslümanlara has olup başka hiç bir millet de benzeri yoktur. Bu ilimden maksat sünnet ravüerinin durumlarını ortaya koymak bu süretlede doğruyla yalancıyı, sağlamla çürüğü, rivayetinde kendisine güvenilebilenle güvenilemiyeni ayırd etmektir.
Bu değerli ilmin kurulmasının sebepi şudur: Sayısı çok olan İslam düşmanları İslam'a tuzak kurmak, ona nüfuz etmek istediler.Başka sözleri hadislere karıştırıp bunu da Rasûlullah (s.a.vj'e isnad ederek ortalığı bulandırmaya gerçeğin manasını bozmaya çalıştılar. Sünneti yıkıp müslümanlann yüzünü ondan çevirebilmek için sünnet ravileri hakkında şüphe tohumları ekmeyi gaye edindiler.
Hadis alimleri bu çirkin çalışmaların gayesine ulaşmasından korktukları için içlerinden bir topluluk, sünnet ravilerinin doğrusuyla yalancısını birbirinden ayırdedebilmek için kastıyla çalışmalara başladı. Bu çalışmadan cer'h ve ta'dil ilmi doğdu. Bu ilim ravilerin hallerini inceden inceye araştırma,onların meyilleri, sıfatları, ahlakları, yetişmeleri ve inançlarını gözden geçirme görevini üstlendi. Bu ilmî görev edinen ulema, ravilerin hallerini gözden geçirmek, hayatlarını araştırmak, durumlarını soruşturmak için uzun yorgunluklara, yorucu yolculuklara katlanarak cidden büyük bir çalışmayı gerç eleştirdiler.
Cerh ve ta'dil alimleri, ravilerin durumlarını araştırırken tarafsızlığın en sağlam örneğini gösterdiler. Onların bu çalışmalarında arkadaşlığın, akrabalığın, aynı ülkeden veya aynı mezhepten olmanın hiç bir etkisi olmadı. Zira Rasûlullah (s.a.vj'in sünneti.diğer her türlü değerden daha yüce, daha kıymetli idi onların nazarında... Bütün bu sebeplerle Rasûlullah(s.a.v)'in sünneti,rivayet edenlerin durumlarını tarafsız bir gözle araştırdılar. Ulaştıkları sonuç onları engellemedi. Önem verdikleri tek nokta vardı ki araştırdıkları şahsın gerçek yüzü ve sıfatlarıyla rivayetlerine ne derece güvenebileceği idi. Bunlar araştırmalarında bir kimyacıya benziyorlardı. Zira kimyacı da laboratuarında bir maddenin özelliklerini tesbit için araaştırrna yapar. Ne ulaştığı netice, ne de araştırdığı maddede ortaya çıkan özelliklerin çeşidi onu ilgilendirmez.
Cerh ve ta'dil bilgini hadis ravileriyle ilgili araştırmalarını neticelendirdiğinde, vardığı neticenin özeti olarak, her raviye bir işaret verir ve derki: "Bu sikadır," "Bu adidir," "Bu leyyinü'l-Hadistir," "Bunun hadisi almakta bir beis yoktur," "Bu yalancı (kezzab)dır," "Bunun hafızası iyi değildir."
"İhtiyarlığı sebebiyle bunun hatırlama gücü zaafa uğramıştır."
Bu yorucu, ihlaslı, şahsî arzulardan uzak,AUah korkusuyla dolu, Allaha ihlasla bağlı ve sünnetin sağlamını çürüğünden ayırmaya duyulan şiddetli hırsın eseri olan çalışmalar sonunda cerh ve ta'dil alimleri, Allahm yardımıyla sünnetin doğrusunu yalanından ayırmaya, sünneti yıkmak suretiyle müslümanlan şüpheye düşürmek ve ondan yüz çevirmelerini sağlamak, bu suretle de İslamı yıkmak isteyen İslam düşmanlarının tuzaklarını bozmaya muvaffak oldular.
12- Bu cerh ve ta'dil ilmi, her zaman müslümanlann ihtiyaç duyduğu faydalı bir ilimdir. Bilhassa zamanımızda buna ihtiyaç vardır. Çünkü gerek müsteşrikler, gerek onların etkisi altında kalanlar Rasûlullaîı(s.a.v}in sünnetine ve onun ravilerine karşı saldırıya geçtiler. Bunlar gerek raviler, gerek bizzat sünnet etrafında şüphe bulu-
tu meydana getirmeye çalıştılar. Ancak bunu tarafsız bir gözle ilmî araştırma yaptıkları iddiasıyla gayet habis bir planla gerçekleştirdiler.
Bunun için, bu müsteşriklerle onlara uyanların sünnet ve sünnet ravileriyle ilgili saçtıkları şüphe tohumları üzerinde dikkatle durmak isteyen her müslümanm cerh ve ta'dil alimlerinin yazdıkları eserlere başvurması çok gerekli bir iştir. Ancak bu suretle sünnet ravilerin gerçek kişiliğini anlaşılmış, onların güvenilebilenleri ile güvenilemeyenleri, sağlamlanyla sağlam olmayanları âyırd edilmiş olur. Çünkü bu gerçek, sünnet ravileri gerçeğidir.Bizim bunu yalancı müsteşriklerde bulmamız mümkün değildir. Muhammedi risaletle ilgili gerçekleri onların yanında aramanız da gülünç bir şeydir. Bunları sadece Muhammed(s.a.v)'e tabi olanların, O'nun sünnetine hizmet edenlerin ve O'na inananların yanında bulabiliriz. Hadis âlimlerinin ve özellikle cerh ve ta'dil alimlerinin yanında bulabiliriz.
13- Bütün bunlardan sonra Rasûlullah(s.a.v)'in sünneti daha çok açıklamayı, halk arasında yayılmaya ve hakkında yazılmaya fazlasıyla muhtaçtır. Sünnete bağlı olarak yapılacak her çalışma Allah katında hoşnutluğa, makbuliyete hak kazanmış bir çalışma olacaktır. Umarım ki kendisine takdim yazısı bu kitap teşekküre layık çalışmalardan birisidir.
Kitabın müellifine bol ve iyi ecir vermesini,bundan müslümanlan yararlandırmasını Allahü Teâlâdan niyaz eylerim.
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur.
Abdülkerim Zeydan,
Bağdad Cumade'I-Ahire 1387 17 Eylül 1967
[2]
îslamdan önce Araplar şiirlerini, hitabelerini, önemli günleriyle ilgili kıssaları, örf ve adetleriyle ilgili değerlerini ve soylarını yazmaya önem vermezlerdi.Bu konularda daha çok hafızalarına dayanırlardı. Bunun için ezberleme melekeleri gelişti ve hafızalarının gücüyle kolay ve çabuk ezberlemekle meşhur oldular. Bu onların arasında yazıyı bilenlerin bulunmasına bir engel teşkil etmez. Bilhassa Mekkelilerin ticaretle uğraşmaları yazı ve hesabı bilmeye ihtiyaç duyuruyordu .Ancak yazı bilenlerin sayısı gerçekten azdı.Bunun içinde Kur'an-ı Kerim Arapları ümmî olarak vasıflandırır. Allah şöyle buyurur:
"O Allah ki Ümmî olan (okuma yazmayı bilmeyenler arasından bir peygamber gönderdi. [3]
Hadiste ise bu ise şöyle belirtilir:
"Biz ümmî bir ümmetiz, yazı ve hesab bilmeyiz." [4]
İslam ilme teşvik etti. Rasûlullah (s.a.v) yazıya önem verdi. Bedir esirlerinin ensardan on çocuğa okuma yazma öğretmek suretiyle esirlikten kurtulmalarına izin verdi. [5]
Müslümanlardan
bazıları Rasûlullah (s.a.v) 'in Mescidin de okuma yazma öğreniyorlardı. Bazı
muallimler ise sırf Allah rızası için, nafile bir ibadet olarak, bu öğretim
işini yürütüyorlardı. Mesela; Abdullah b. Saîd b.el-As, Sa'd b. er-Rabi'
el-Hazrecî, Beşir b. Sa'd b. Sa'lebe ve Eban b. Saîd b. el-As bu
muallimlerdendir. [6]Bu
çalışmalar neticesinde yazanların sayısı çoğaldı., hatta vahiy kâtiplerinin
sayısı kırk küsura vardı.
[7] Bu
konuda sadaka (zekat)lar kitabı, mektuplar ve anlaşmalarla ilgili yazılanlar
yeterli bilgiyi verir.
[8]
Rasûlullah (s.a.v.)'in hayatında katiplerin varlığına ve onların Kur'an'ı Kerimi yazma görevini yerine getirmelerine rağmen onlar, şümullü ve araştırmalı bir şekilde hadis toplama ve yazma işini yapmadılar. Genellikle ezbere ve hafızaya dayandılar. Zaten Rasûlullah (s.a.v) de onlara yazma işini emretmemişti. Belki de onlarca hafızada korunmasını kastetmişti emretmemekle... Bilhassa hadisin mana olarak rivayeti caizdir. Kur'an'ı Kerim ise lafız ve manası mucize olduğu için böyle değildir, yani hem lafzının hem de manasının rivayeti gereklidir. Sadece mana olarak rivayeti caiz değildir. Katiplerin Kur'an'ı Kerimi yazmaya öncelikle önem vermelerinin hikmeti de böylece anlaşılmış olur. Bu ihtimam sayesindedir ki, Kur'an yazılmış sahife-lerle hadis yazılmış sahifeler bir arada bulunsaydı, Kur'an'la hadisin birbirine karışma ihtimali vardı. Bilhassa Kur'an'ı Kerimin inme devresinde vahiy tamamlanmadan ve müslümanlar Kur'an'm üslubuna alışkanlık kazanmadan önce bu ihtimama ihtiyaç vardı.
Bütün bunlara rağmen
Rasûlullah (s.a.v.) in hadisin yazılmasını yasaklayan hadisleri yanında,
yazılmasını müsamaha ile karşıladığını bildiren hadisler de vardır.
[9]
1. "Benden bir şey yazmayınız; kim benden, Kur'an'dan gayri bir şey yazdıysa onu silsin, yoketsin.(yazmaksızm) benden hadis rivayet etmenizde bir sakınca yoktur." [10] Müslim, Ebu Said el-Hudri (ra) den rivayet etmiştir.
2. Ebu Said el-Hudri (r.a) şöyle demiştir:
" Rasulullah (s.a,v)in bize (Hadis) yazma İzni vermesine çalıştık kabul etmedi." [11]
3. Ebu Hüreyre (r.a) Hadisi: '
"Biz hadisleri yazarken Rasulullah (s.a.v) bizim yanımıza geldi ve
- Bu yazdığınız nedir? diye buyurdu. Biz:
- Senden işittiğimiz hadislerdir, dedik. Rasulullah (s.a.v) :
"Allanın kitabından gayri bir kitab mı ediniyorsunuz? Siz ne yaptığınızı biliyormusunuz? Sizden önceki ümmetler, Allanın kitabıyla yazdıkları başka bir kitaplar edindikleri için sapıttılar", buyurdu. [12]
Bu hadislerin en
kuvvetlisi, Müslimin Sahihinde Ebu Said el Hudri (r.a) den rivayet ettiği
birinci hadistir.
[13]
1. Abdullah b. Amr b. el-As hadisi:
"Ezberlemek ve korumak düşüncesiyle Rasulullah (s.a.v) den her şeyi yazıyordum.Kureyş beni bundan nehyetti ve :
-Rasulullah (s.a.v)'den işittiğin her şeyi yazıyorsun. Rasulullah ise bir insandır; hoşnutluk anında da öfke anında da konuşur, dediler. Bunun üzerine yazmayı bıraktım. Bunu Rasulullah (s.a.v)'e haber verdiğim zaman eliyle ağzına işaret ederek:
'Yaz nefsim kudretinin elinde olan Allaha yemin ederim ki, bu (agzım)dan Hak dan başka bir şey çıkmaz,buyurdu." [14]
2. Ebu Hüreyre (r.a) hadisi:
"Rasulullah (s.a.v) den çok hadis rivayet etmekle, Onun ashabı içerisinde benden ileride olan yoktu. Ancak Abdullah h. Amr müstesna; zira o yazardı ben yazmazdım." [15]
3. Ebu Hüreyre (r.a) hadisi:
"Ensarlı bir adam Rasulullah (s.a.v)'e ezberleme gücünün azlığından şikayet etti. Rasulullah:
Sağ elinden yararlan (yani yaz), buyurdu." [16].
4.Yemenli bir zatın, Mekkenin fethi günü, fetih tamamlandıktan sonra, kendisi için Rasulullah (s.a.v) 'in hutbesini yazmalarını ashab-tan istediğinde Rasulullah (s.a.v) buna izin vererek:
"Ebu şah için yazınız." buyurmuştur. [17]
5. Enes (r.a) hadisi:
"Yazarak İlmi kayıt altına alınız." [18]
6. Rafi b. el-Hadic (r.a) hadisi: "Ben:
Ya Rasulullah, biz senden çok şeyler işitiyoruz;onları yazalım mı? diye sordum.
'Yazınız, sakıncası yok. "diye buyurdu. [19]
7. Rasulullah (s.a.v), Amr b. Hazm'e sadakalar, diyetler, feraizler
ve sünnetlerle ilgili mektup yazdırdı. [20]
8. Rasulullah (s.a.v) vefat ettiği hastalığında şöyle buyurmuştur:
"Bana bir mektup (kağıt) getirin izde, kendisinden sona sapıklığa düşmeyeceğiniz bir mektubu size yazayım (yazdırayım)." [21]
9.
Rasulullah (s.a.v) 'in Muhacirlerle ensar ve müslümanlarla ya-hudiler
arasındaki anlaşmayı yazdırması.
[22]
Rasulullah (s.a.v) ilk toplanma durumunda olan Kur'an-ı Kerime karışması ve daha işin başında olan müslümanlarm Kur"an'ı bırakıp sadece hadisle meşgul olmalarından korktuğu için hadisi yazmayı yasaklamıştı. Ramehürmüzi (ö;36O h), Ebu Said el-Hudri (ra) 'in: "Rasulullah (s.a.v)'in bize (hadis) yazma izni vermesine çalıştık, ama kabul etmedi." hadisi üzerinde araştırma yaparken bu görüşü benimsedi ve şöyle dedi:
- Zannediyorum ki hicretin ilk devirlerinde olan bir durumdu ve kurandan başkasıyla meşgul olunmasından korkulduğu zamanlara aitdi [23]
Ebu Süleyman el-Hattabi de şöyle dedi:
Bu yasaklamadan şu anlaşılır: Kur'anla birlikte aynı sahifeye başka bir ; şeyin yazılmasından veya ikisininde aynı yerde toplanmasından hoşlanmadığı için bu yasağı koymuştur. Tabiatıyla bunu Allah kelamıyla başkasının sözünü eşit seviyede tutulmaması ve Kur'an'a hürmet ederek onun korunması endişesiyle yapmıştır. [24]
Bu .sepebten Rasulullah (s.a.v), Kur'an'ı hadisle karıştırmayacağına kesin kanaat getirdiği Abdullah b. Amr el-As gibi yazıyı iyi bilenlerden bazı Sahabilerine hadis yazma izni verdi. Görüşleri hemen az önce- geçen fikirle bağdaşan ulemadan bir kısmı, hadis yazmaya izin veren hadislerin yasaklayan hadisleri neshettiğini ileri sürdüler. Bu neshi kabul eden mütekaddimun ulemasından birisi İbni Kuteybe ed-Dineveri [25]ile son asır ulemasından Şeyh Ahmet Muhammet Şakiri [26]görüyoruz. Bu görüş, Abdullah b. Amr gibi bazı Sahabenin, genel yasaklama zamanında, özel bir izne mazhar olmaları
ile çatışmaz. Çünkü neshedilmesinden önce umumun bazı .fertlerinin
izin alabilmelerinde,
neshedilenin neshedenle ilgiside yok tesiri de.... [27]
Hadisin yazılmasının yasaklanması ve müsade edilmesiyle ilgili hadisler rivayet edildiği gibi, Sahabilerde de hadisin yazılmasıyla ilgili değişik durumlar görülmektedir. Bazıları yazılmasını hoş görmezken, bazılanda caiz görmektedirler. Bir kısmından ise iki durumda da rivayet edilmektedir. Şu rivayetler, hadisin yazılmasını hoş görmeyen büyük Sahabilerin durumunu aksettirmektedir:
1. Ebu Bekr es-Sıddîk (r.a) beş yüz hadis topladı, sonra da onlan yaktı. [28]
2. Ömer b. el-Hattab (r.a) hadisin yazılması hususunda Sahabeyle istişare etti., sonra Allaha bir ay istiharede bulundu, sonunda bu işten vazgeçti, ve:
- Beri sünnetleri yazmak istiyordum. Ancak sizden önce bir takım kitaplar yazıp onlarla meşguliyete dalarak Allahm kitabını bırakan bir kavmi hatırladım. Vallahi ben, ebediyyen Allahm kitabına bir şey karıştırmayacağım, dedi [29]
3. Ali b. Talib (r.a) şöyle dedi:
- Nezdinde (sünnetle ilgili) bir kitap bulunan herkes ondan döndü ve onu yok etti. İnsanlar alimlerin sözlerine uyup Rablarm kitabını terkettikleri için helak oldular. [30]
4. Abdullah b. Mes'ud (r.a)'e içinde hadisler bulunan bir sahife getirilince su İsteyip o sahifenin yazılarını sildi, ve şöyle dedi:
- Sizden evvel Kitab Ehli olanlar, sanki bilmiyorlarmış gibi, Allahm Kitabını geriye attıkları vakit bir şeyle helak oldular. [31]
5. Hadisin yazılmasını hoş görmeyen diğer
sahabilerden de rivayetler vardır. Bunlar Zeyd b. Sabit, Ebu Hüreyre, Abdullah
b.Abbas, Ebu Said el-Hudri, Abdullah b. Ömer ve Ebu Musa'l-Eşari'dir. Bu Sahabilerden
her biri, hadisin yazılmasını hoş karşılamamasının, insanlardan bununla
meşguliyete dalıp Kur'an'ı Kerimden uzaklaşmalarından korktukları için olduğunu
açıkça belirtmişlerdir.
[32]
1. Ebu Bekr es-Sıddîk (r.a), Enes b. Malik (r.a) e Rasululîah (s.a.v)'in sünnet kıldığı sadakaların farzlarını bildiren hadisleri yazdı. [33]
2. Ömer b. el-Hattab (r.a), Utbe b. Ferkad'e sünnetlerin bazılarını yazdı. [34] Ve kılıcının kabzasında otlayan hayvanların zekatıyla ilgili hükümlerin bulunduğu bir sahife buldu. [35]
3. Ali (r.a)'in nezdinde, içinde diyet, esirlerin azadı ve müslümanın kafire karşı (kısasla) öldürülmiyeceğinin hükümleri bulunan bir sahife vardı. [36]
4. Sahabilerin
bir kısmında da hadis yazılmasının cevazıyla ilgili rivayetler vardır. Bunlar;
Hz Aişe, Ebu Hüreyre, Muaviye b. Ebi Süfyan, Abdullah b. Abbas, Abdullah b.
Ömer, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Amr b. el-As, Bera b. Azib, Enes b.Malik
Hasen b. Ali, ve Abdullah b. Ebi
Evfa'dır. Bunlardan bir kısmı önce hoş karşılamazken sonra caiz
görmüşlerdir. Bunda tenakuz yoktur, zira
onların hoş karşılamaması, hadisin
Kur'anla karıştırılması korkusundan kaynaklanıyordu.Bundan emin olunduğu zaman
hadisin yazılmasını caiz gördüler. Bunun için bir kısmı Rasululîah (s.a.v) 'in
hayatınta da vefatından sonra da bazı hadisleri sahifeler halinde yazdüar.
Aşağıda bunlardan bilinenler gösterilecektir.
[37]
1. Sa'd b. Ubadetil-Ensari'nin sahlfesi [38]
2. Abdullah b. Ebi Evfa'nın sahlfesi [39]
3. Semure b.Cündüb (ö;60 h) nüshası ki bunda bir çok hadisleri topladı. [40]
4. Rasulullah (s.a.v)'in azadlısı Ebu Rafî'nin kitabı ki bunda namaza başlamakla ilgili hadisler vardır. [41]
5. Ebu Hüreyre nin kitapları [42]
6. Ebu Musa'l-Eşari (ö;50 h) nin sahifesi [43]
7. Cabir b. Abdullah el-Ensari (ö;78 h)'nin sahifesi [44]
8. Abdullah b. Amrb. el-As'm (ö;65 h) es-Sahifetü's-Sadıka'sı [45]İmam Ahmed b. Hanbel bu sahifenin muhtevasını Müsnedtnde naklet-miştir. [46]
9. Ebu Seleme Nebit b. Şerid el-Eşçai el-Küfi sahifesi [47]
10. Hemmam
b. Münebbih (ö;131 h)
es-Sahifetü's-Sahihası 138 hadisi ihtiva eden bu sahifeyi Hemmam, Ebu
Hüreyre(ö;59 h)'den rivayet ederek yazmıştır. Bu sahifeyi, aslında Ebu Hüreyre
ye ait olduğu için sahabilerin yazdıkları arasında zikrettim.
[48]
Ubeyde b. Amr es-Selmani (ö;72 h), İbrahim b. Yezid et-Temimi [Ö;92 h), Cabir b. Zeyd (ö;93 h), İbrahim b. Yezid en-Nehai (ö;96 h) ve Amir eş-Şa'bi (ö;103 h)gibi tabiin büyüklerinden bazıları hadis yazma işinden sakındılar. [49]Ancak diğer bazıları hadis yazıyorlardı. Bunlardan: Said b. Cübeyr, Said b. el-Müseyyeb (ö;94 h) Amir eş-Şa'bi, Dah-hak b. Müzahim (ö;105 h), Hasen el-Basri (ö;110 h) Mücahid b. Cebr (Ö; 103 hî ,Rec b. Hayyat Ö; 112 h), Ata b. Ebi Rebah (ö; 114 h) İbn Ömer'in Azadlısı Nâfi (ö; 117 h) ve Katede es-Sedusi (ö; 118 h) görmekteyiz. [50]
Tabiinden önemli miktarda bir ulema topluluğu, rivayet ettikleri hadisleri yazmak ve cüzler, sahifeler halinde topladıklarını ezberlemeye ihtimam göstermek suretiyle şöhret bulmuşlardır. Mesela; Sahabeden Cabir b.Abdillah ve başkalarının hadislerinden yazan
1. Ebu'z-Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Esedi (ö; 126 h) [51]
2. Ebu Adiyyi'z-Zübeyr b. Adiyyi'l-Hemadani el-Küfi (ö; 131 h) [52]
3. Ebu'l-Uşera ed-Darimi Üsame b. Malik [53]
4. Zeyd b. Ebu Üneyse Ebu Üsame er-Rehavi (ö;125 h) [54]
5. Eyyüb b. Ebu Temimeti's-Sahtiyani (ö; 131 h) [55]
6. Yunus b. Ubeyd b. Dinaru'İ-Abdi (ö; 139 h) [56]
7. Ebu Bürde büreyyid b.Abdillah b. Ebu Bürde [57]
8. Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavil (ö;143 h) [58]
9. Hişam b. Urve ez-Zübeyr (ö; 146 h) [59]
10. Ebu Osman Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. el-Hattab(ö;147h) [60]
Tabiinden bir kısmı şu iki sebepten hadis yazmayı hoş görmediler: Kendi görüşlerini ve fetvalarım hadisle beraber yazmak ve yazdıklarına güvenerek ezberi ihmal etmek.
Hicri 65. yılından 85 yılma kadar Mısır valisi olan Abdülaziz b. Mervan hadis yazılması ve toplanması işine gayret etti. Yetmiş tane Bedir sahabesine yetişen Kesir b. Merrat el-Hadremi'ye, Ebu Hüreyre hariç, diğer sahabilerden dinlediği hadisleri kendisi için yazmasını emretti. Çünkü Ebu Hüreyre'nin hadisleri yazılı olarak yanında vardı. [61]Ancak bu yazım çalışmaların neticesinin ne olduğunu bilmiyoruz. Sonra oğlu Ömer b. Abdülaziz halife oldu. Bu muhterem zat Medinede ki valisiEbu Bekr b. Hazm'e şu emri verdi:
"Rasulullah (s.a.v)'in hadisine veya geçerli sünnetine veya Amre'nin hadisine bak ve onu yaz. Zira ben ilmin kaybolmasından ve ilim ehlinin gitmesinden korkuyorum." [62] Bununla Amre binti Abdir-rahman el-Ensariyye (ö;98 h) ve Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekr (ö; 120 h) nin yanında bulunan hadisleri yazmasını kastediyordu.[63]
Ömer b. Abdülaziz diğer İslam beldelerin alimlerine :
"Rasulullah (s.a.vj'in Hadisine bakınız ve onları toplayınız." emri verdi [64]Lakin Ebu Bekr b. Hazm topladığı hadisleri Ömer b. Abdülazize gönderemeden ölüm bu yüce halifeye yelişti. [65]Her halükarda bu toplanan şey şümullü bir şey olmasa gerek.
Bu konuda şümullü
araştırma işine İmam Muhammed b. Şihab ez-Zuhri (ö;124 h) muvaffak oldu. Ömer
b. Abdülaziz'in emrine istekle sarıldı. Zaten hadisleri ve siyeri toplamakla
meşguldü.İslam aleminin her tarafına defterler göndermiş bulunan Ömer b.
Abdülaziz, Medine halkının rivayet ettikleri hadisleri toplayarak takdim etti. [66]Yeterli
araştırmayı ihtiva eden ilk hadis toplama işi işte bu olaydır. Bununla ikinci
hicret yılnda yazıcı alimlerin takip edeceği yol açılmış oldu ve bunu takip
eden hadis yazma işi ve ulemanın gayreti hız kazandı. Uydurma hadislerin
ortaya çıkmaya başlaması, ulemanın sünneti korumak ve onunla oynamaktan men
etmek için hadis yazma işine daha kuvvetle sarılmalarına tesir etti.
[67]
1. Ebu Muhammed Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc (ö;150 h) Mekke de
2. Muhammed b. îshak (ö; 151 h) Medine de
3. Ma'mer b. Raşid (ö; 153 h) Yemen de [68]
4. Saidb. EbiArube (ö;153 h) Basra da
5. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzai (ö; 156 h) Şam da
6. Muhammed b.Abdurrahman b. Ebi Zfb (ö; 158 h) Medine de
7. er-Rabi1 b. Sabih (ö;160 h) Basra da
8. Şutıe b. el-Haccac (ö; 160 h) Basra da
9. Ebu Abdullah Süfyan b. Said es-Sevri (ö; 161 h)Kufe 'de
10. el-Leys b. Sa'd (ö; 175 h) Mısır da
11. Ebu Seleme Hammad b. Seleme b. Dinar (ö; 176 h) Basra da
12. İmam Malik b. Enes (ö; 179 h) Medine de İmam Malik Muvat-ta'ı orada yazdı. Bu kitap ta Ehli Hicaz'ın Sahih hadislerini araştırdı. [69]kitap basılmıştır.
13. Abdullan b. el-Mübarek (ö; 181 h) Horasanda [70]
14. Hüşeym b. Beşir (ö;181 h) vasıtta
15. Cerir b. Abdü'l-Hamid ed-Dabbi (ö; 188 h) Rey de
16. Abdullahp b. Vehb (ö; 197 h) Cami isimli eserinde [71]
17. Süfyan b. Üyeyne (ö; 198 h) Mekke de [72]
18. Veki b. el-Cerrah er-Rüasi (ö;197 h) [73]
19. Abdürrezzak b. Hemmam es-San'ani (Ö;211 h) [74]
20. Saidb. Mansur, Sünen yazmıştır. [75]
21. İbni Ebi Şeybe, Musannef yazmıştır. [76]
"Bunların tasnifte tarzları şöyle idi: Hadisi münasip bir babta
toplardı. Bunların sıralanışı karışık idi. Hepsi tek kitapta toplanmıştı. Hadisleri Sahabenin kavilleri ve Tabiinin fetvalarıyla karışık yazarlardı." [77] İlk tasnifler Musannef, Sünen, Muvatta' Cami gibi unvanlarla isimlendirilir ve maddeleri, tasnif merhalesinden önce sahifeler ve cüzlerde toplanırdı. [78]
Üçüncü hicri asırda
ulemanın yazma çabası devam etti ve hadis kitaplarında Sahabe ve Tabiinin
kavillerini hazfederek, eserlerini sırf hadislere tahsis etmeye başladılar.
Eserlerini, içine aldığı mevzular birbirine uymasa bile, her sahabinin rivayet
ettiği hadisleri bir araya getirmek suretiyle, Müsned tarzında tertip
ediliyordu.
[79]
1. Ebu Davud et-Tayalisi (Ö;204 h) [80]
2. Muhammed b. Yusuf el-Feryabi (ö;212 h)
3. Esed b. Musa el-Ümevi (ö;212 h)
4. Ubeydullah b. Musa el-Absi(ö;213 h)
5. Abdülmelik b. Abdurrahman ez-Zimari (ö;200 h)
6. Abdullah b.ez-Zübeyr el-Hümeydi (Ö;219 h) [81]
7. Ahmet b.Meni1 el-Begavi (ö;224 h)
8. Nuaym b. Hammad el-Hüzai (ö;228 h) [82]
9. Müsedded b. Müserhed el-Basri (ö;228 h)
10. Ebu'l-Hasen Ali b.el-Ca'di el-Cevheri (ö;230 h) [83]
11. Abdullah b. Muhammed el-Cufi el-müsnedi (ö;229 h)
12. Yahya b. Maln (ö;233 h) [84]
13. Ebu Heyseme Zubeyr b. Harb (ö;234 h)
14. Ebu Bekr Abdullah b. İbrahim b. Osman [85]İbn Ebi Şeybe (ö;235 h)
15. Ishakb. Rahuye (ö;238 h} [86]
16. Ahmed b. Hanbel (ö;240 h) Eseri basılmıştır.
17. Halife b. Hayyat (ö;240 h)
18. İshak b.İbrahim b. Nasr es-Sadi (ö;242 h)
19. Ebu
Muhammed el-Hasen b. Ali el-Helvanl (ö;242 h)
2O. Abdb. Humeyd (ö;249 h) [87]
21. İshak b. Mansur (ö;25l h)
22. Abdullah b. Abdurrahman ed-Dariml (ö;251 h) Eserinin birinci cildi basılmıştır.
23. Muhammed b. Hişam es-Sedusi(ö;351 h)
24. Ahmet b. Sinan el-Kettan el-Vasiti (ö;259 h)
25. Muhammed b.Mehdi (ö;272 h)
26. Bakiyb. Muhalled (ö;276 h) [88]
27. Ebu Muhammed el-Haris b. Muhammed b. Ebi Üsame Dahir et-Tenıimi (ö;282 h) [89]
28. Ebu Bekr Ahmet b. Amr el-Bezzar (ö;292 h) [90]
29. İbrahim b. Ma'kıl en-Nesefi (ö;295 h)
30. Ebu'l-Abbbas el-Hasen b. Süfyan b. Amir en-Nesefi(ö;303 h) [91]
31. Ebu'l-Ya'la Ahmed b- Ali b.el-Müsamma et-Temimi el-Mevsili (ö;307 h) [92]
32. Ebu Bekr Muhammed b. Harun er-Rüyani {ö;307 h) [93]
33. Ebu Hafs Ömer b. Muhammed Büceyr el-Hemadani es-
Semarkandi el-Büceyri (ö;311 h) Kitabı "el-Camiu'l-Müsned"dtr. [94]
34. Ebu'l-Abbas Muhammed b. İshak es-Serac (ö;313 h) [95]
35. Ebu Muhammed Abdurrahman b.Ebu Hatem Er-Razi (ö;327 h) [96]
36. Ebu Sald el-Heysem b.Küleyb b. Şüreyh eş-Şaşi(ö;335 h) el-Müsnedi'l-Kebir [97]
Haşiyelerde belirttiğim gibi bu müsnedîer den bazıları bize kadar gelebilmiştir. Diğer Müsned ve Musannefîerin kaybolduğunu kesinlikle söylemek mümkün değildir. İşte İstanbul, Fas ve dünyanın dört bir yanındaki diğer kütüphanelerdeki binlerce yazma kitaplar... Bunların hepsini içine alan şümullü fihristler, katoîoglar elimizde yok. Kaybolmuş zannettiğimiz bazı Müsnet ve Musanneflerin buralarda bulunabileceği unutmamak gerekir.
Her halükar da bu Müsnedîer sadece Sahih Hadisleri içine almamakta, zayıf hadisleri de ihtiva etmektedir. Bunu hadis ve hadis ilimlerine vakıf hadis alimleri ayırdedebilir. Yoksa işin içinden çıkmak zordur.
Aynı zamanda tertip şekli belirli bir hüküm bildiren hadisler üzerinde durmayıda zorlaştırıyor, zira bu kitaplar fıkıh bablanna göre tertip edilmemişlerdir. İmam Muhammed b. İsmail el-Buhari (ö;256 h) hepsini içine almasada sadece sahih hadisleri [98]hasrederek tasnif ettiği es-Sahih hadislere isimli eserini meydana getirdi. İmam Müslim b. el-Haccac en-Nisaburi (ö;161 h)'de es-Sahih eserini yazarken onun metodu üzere hareket etti. Belirli bir hükümde bu iki Sahih kitaba müracaat eden ulemaya kolaylık olsun diye iki imam da kitaplarını fıkıh bablanna göre tertip ettiler.
Ulema Buhari ve Müslim'in Sahihlerini en sıhhatli hadis kitapları olarak kabul ettiler.Bu ikisinden her biri kitabının yazılmasında, kendilerine ulaşan senedleriyle musannifinden nakil veya tasnif eden şeyhlerinden işitme (sima) yoluyla aldıkları Müsned kitaplarına ve diğer hadis sahifelerine itimat ettiler. Buna ilave olarak, Buhari ve Müslim sahihlerine şefehi rivayetleri de ilave ettiler. Bu şekilde kaybolan Müsned kitaplarının bir çok malzemesini de korumuş oldular.
Fıkıh bablanna göre kitaplarını tertip etmede bu iki İmama tabi olan muasırları ve kendilerinden sonra gelenlerden bazıları şunlardır:
1. Ebu Davud Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistani (ö;275 h) Kitabı es-Sünen
2. İbn Mace Muhammed b. Yezid (ö;273 h)Kitabı es-Sünen
3. et-Tirmizi Muhammed b. İsa b. Sevretü's-Sülemi (ö;279 h) kitabı, el-Cami'
4. en-Nesei Ebu Abdurrahman Ahmet b. Ali (ö;303 h) kitabı, es-Sünen
Ulema üçüncü hicret
asrını sünnet asırların en mutlu ve şanslısı sayarlar. Bu asırda ümmetin
güvenliği altı hadis kitabı (kütüb-ü Sitte) yazılmış ve ulemanın hadis aramak
için yaptıkları seyahatler hız kazanmıştır. Ulemanın bu yolda itimat ettikleri
şey ezber ve yazmanın beraber yürümesidir. İlmi araştırma gayretleri bu esnade
çok kuvvetli idi. Ulema ve tenkidçiler ortaya çıktıklar. Bu çalışmaların
meyvesi Sahih hadis kitapları olarak kendisini ortaya koydu. Bunu takip eden
asırlarda ulemanın çalışması bu kitapları bir araya getirmek, senedle-ri
hazfederek özetlemek veya tertibini yenilemekten ibaret kaldı. Böylece gayret
ve himmetleri yazılmış kitaplar üzerinde yoğunlaştı. Aralarında şefehi rivayet
azaldı. Bunun için Hafız ez-Zehebi [99] üçyüzünçü
hicri yıl başını, hadis tenkitçilerinden mütekaddimun ve müteahhirun'un arasını
ayıran haddi fasıl olarak kabul eder.
[100]
İlim öğrenmek isteğiyle seyahat sahabe devrinde başladı.Cabir b. Abdullah (r.a) Şam'a Abdullah b. Enis (r.a)'in yanma gitti. Cabir'in Ras-ulullah'tan bizzat duymadığı bir hadisi Abdullah b.Enes den dinlemek için yaptığı bu sefer tam bir ay sürdü. [101] Cabir aynı zamanda Mesleme b. Muhalled'le buluşup kendisine ulaşan bir hadisi sormak için Mısıra da gitti.Meslemeden o hadis hakkında malûmat alıp döndü. [102]Ebu Eyyub eî-Ensarı (r.a) Mısıra Ukbe b. Amir(r.a)'in yanma gitti. Karşılaştıklarında:
- Müslümanların örtülmesi hakkında Rasulullah (s.a.v)'den
işittiğim hadisi seninle benden başka bilen kalmadı, dedi. Ukbe hadis hakkında bildikleri söyleyince de Ebu Eyyüb bineğine binip Medineye döndü. [103]
Sahabeden biriside Mısıra Fudale b.Abidrin yanma gitti. O nun yanına vardığı zaman şöyle dedi:
- Ben seni ziyaret için gelmedim. Ancak ben ve sen Rasulullah (s.a.v)'den bir hadis işittik. Onun hakkında sende bilgi obuasını um-dura [104]
Abdullah b. Mes'ud (r.a)'de' şöyle dedi:
- Şayet devenin ulaşacağı bir yerde, Allanın kitabını benden daha iyi bilen birini duysam, hemen ona giderim. [105]
Bundan anlaşılıyor ki Sahabenin bu konudaki yolculukların iki sebebi vardı:Ya kendisinin Rasulullahtan duyamadığı bir hadisi duymak veya Rasulullah'm ağzından duyupta ezberlediği hadisi daha kesin bir şekilde tesbit etmek. Şayet bu hadisi kendi bulunduğu beldede ezberleyen yoksa, bir aylık mesafede de olsa yolculuğa çıkmaktan çekinmezlerdi.
Bu seyahetler Tabiin devri boyunca devam etti. Sahabe beraberlerinde birer ilim hamulesi taşıyarak İslam aleminin çeşitli yerlerine dağıldılar. İlim aşığı kişiler, bu sayede Rasulullah (s.a.v)'in hadisleri-ni.İslam aleminin çeşitli yerlerine dağılmış sahabeye mülâki olmak için, şehirler arasında seyahat etmeksizin, kolayca elde etmediler. İlmin zevkini de artıran da bu oldu.
Tabiinin büyüklerinden Said b. Müseyyeb (ö;94 h) şöyle der:
- Tek hadis öğrenmek için günlerce ve gecelerce yolculuk etmen bir şey değildir. [106]
Hasenü'l-Basri (ö; 110 h) sadece bir mesele için Basra dan Küfeye gitmiştir. [107] Ebu Kilabe, Medinede üç gün kaldı. Orada belirli bir işi veya ihtiyacı yoktu, ancak Medinelilerin gelmesini bekledikleri hadis rivayet eden bir adam bekledi. Orada adam gelinceye kadar kaldı. Adam gelince hadisle ilgili sorularını sordu ve döndü. [108]
Büsr b. Abdillah el-Hadremi:
- Şehirlerden birisine tek hadis uğruna yolculuk etmen gerekirse bunu yapar ve o hadisi dinlerim, dedi. [109]
Tabiinin büyüklerinden Amir eş-Şa"bi de şöyle dedi:
- Abdullahın ashabından olupta, İslam ülkelerinden herhangi birindeki bir ilmi Mesruktan daha arzulu bir şekilde taleb eden yoktur. [110]
Amir eş-Şa'bi, üç hadis hakkında kendilerinden sorabileceği sa-habiîerden birisiyle karşılaşabilirim ümidiyle Mekkeye gitmek üzere yola çıktı. [111]
Şa'bi bir adama bir hadisi rivayet ettikten sonra:
- Biz bunu sana zahmetsiz verdik, ama kendisinden daha aşağı derece olan mesele için Medineye yolculuk yapmak göze alınacak bir şeydir, dedi. [112]
Ebu'l-Aliye er-Rİyahi'nin şöyle dediği nakledildi.
- Basra da Rasulullahın ashabına isnad ederek bir rivayet duyardık da buna kanaat etmez, Medineye seyahat eder ve bizzat Sahabenin ağzından dinlerdik. [113]
Tabiin devrinde Hadis taliplerini yolculuğa teşvik eden yeni bir amil ortaya çıktı. Bu amil, âlî isnadı arama işidir ki muttasıl hadisin en kısa rivayet yoludur.
Tabiinden olan hadis talibi, Tabiinden almak yerine hadisi Sa-habi den almayı tercih ederdi. O Sahabenin yanma gider ve hadisi bizzat onun ağzından dinlerdi.Hadisi asıl kaynağından almak, çıktığı yeri araştırmak, kökünü kurcalamak ve ravüerini gözden geçirmek için yapılan bu ilmi yolculukların, uydurma hadislerin ortaya çıkarılmasında büyük payı vardır.
Şu'be b. el-Haccac (ö;160 h) Ebu İshak'ın Abdullah b. Ata ve Ukbe b. Amir Yoluyla Nebi (s.a.v)
"Kim abdest alır, abdestini erkanına uygun yaparsa cennetin kapılardan hangisinden isterse girer." hadisim rivayet ettiğini dinledi. Şu'Tae ona:
- Abdullah b. Ata'nm Ukbe b. Amir den hadis rivayyet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ebu İshak:
- Sus, dedi. Şu'be:
- Susmayacağım, karşılığını verdi. Orada hazır bulunan Mİs'ar b. Küdam Şu'be ye dönerek:
- Ey Şu'be, Abdullah b.Ata hayattadır ve Mekkededir, dedi. Şu'be Mekke ye gitti, Abdullah b.Ata'nm ile buluştu ve abdest hadisini kimden rivayet ettiğini sordu. Abdullah:
- Ukbe b. Amir'den cevabını verdi. Şu'be yemin teklif ederek:
- Sen bizzat ondan duydun mu? sorusunu sorunca Abdullah:
- Hayır bana Sa'd b. İbrahim rivayet etti, dedi.
Şu'be oradan Medineye geçti. Burada Sa'd b. İbrahimle karşılaştı ve hadisi sordu. Sa'd:
- Bana Ziyad b. Mihrak haber verdi, dedi. Bunun üzerine Şu'be Basra ya gitti. Ziyad b. Mihraka uğradı. Ziyad rengi uçmuş, elbisesi kirli, saçları darmadağın bir haldeydi.Abdest hadisini Şu'be ona da sordu. Mihrak:
- O hadisi bana şehr b. Havşeb rivayet etti. O da hadisi Ebu Rey-hane den nakletmiş dedi.Bunun üzerine Şu'be:
- Bu önce yükseltilip sonra indirilen hadistir.Buna tenkitler yağdırınız, çünkü aslı yoktur,dedi. [114]
Bu büyük gayretin, yorucu sıkıntının, uzun yolculuğun hepsi tek bir hadisin sihhatini tahkik içindir. Şu'be b. el-Haccac bu meyanda tek kişi değildir. İşte Müemmil b. İsmail, yanında Übeyy (r.a) yoluyla Rasu-lullahtan Kur'an'm faziletine dair bir hadis zikredilince:
- Sika bir adam, bu hadisi kastederek bana şöyle haber ver-di:Medayin şehrine varıp bu hadisi rivayet eden adamı buldum. Ona bu hadisi zikrettim, ve Basra ya gitmek istediğimi söyledim. O:"Kendisinden hadis dinlediğimiz bu şahıs Vasit şehrindedir ve el-Kasb'in adamlarmdandır." dedi.Vasita vardım, o adamı buldum, oda :Kendisinden hadisi işittiğim adam Kela'dadır." dedi. Keladaki şahsı buldum ve Abadan'a gitmek istediğimi söyledim. Bu şahısta :"Kendisinden hadisi dinlediğimiz zat zaten Abadandadır." cevabını verdi. Abadan'a vardım, o zatı buldum ve:
- Allahtan kork, bu hadisin durumu nedir? Hadiseyi ona anlatarak Medayin'e gittim. Oradan Vasita, sonra da basra ya geldim.Netice de sana gelmem salık verildi.Zannımca onların hepsi vefat etti. Bu hadisin kıssasını bana haber ver, dedim. Adam şöyle cevap verdi:
- Biz toplandık ve gördük ki insanlar Kur'an dan yüz çevirip ondan uzaklaşıyorlar, bu çeşit hadislere itibar ediyorlar, biz de bu faziletler le ilgili hadisleri, onların Kur'an'a rağbetlerini sağlamak için uydurduk. [115]
İşte böylece hadisler hakkında araştırma yapıp, kaynaklarına inme çalışmaları, uydurma hadisleri teşhise yardım etti.Nitekim âli isnada [116]ulaşmada gösterilen ısrarlı araştırmanın da bu konuda unutulmaz yeri vardır.İmam Ahmet şöyle der:
- Aî isnadı araştırmak seleften gelen bir sünnettir. [117]
Bir defasında da şöyle demiştir:
- Alî isnadı tesbite çalışmak dindendir. [118]
Bunun için ikinci ve üçüncü asırlardaki ilim araştırmaları ile ilgili seyahet gayretleri çok geniş tutuldu.Ramehürmüzi( Ö;36O h) İslam ülkelerinin çeşitli bölgelerine seyahat eden muhaddislerle ilgili bir liste yapmış, bunu tabakalara göre tertip etmiş, mevcut alimlerle ilim alışverişinde bulunmak içinbir çok bölgelere seyahet edenleri zikrettiği gibi, bir bölgeye gidenleri de belirtmiştir. [119]Bu bölgelerse o devrede İslam aleminin külkür merkezleridir. İlim taliblerin alimleriyle ilim alışverişinde bulunmak için gittikleri şehir ve bölgeler, seyahat yazarlarının tesbitine göre şunlardır: Mekke , Medine, Küfe, Basra, Cezire, Şam, Yenıame, Yemen, Mısır, Merv, Rey, Buhara... Bu merkezler ulemanın çoğunun yaşadığı, dolayısıyla rivayetin bütün canlılığıyla görüldüğü yerlerdir. Bunların hepsini İbn Sa'd ve Halife b. Hayyat Ta-bakat isimli eserinde yazmışlardır.
Seyahatlarm, hadislerin yaygınlaşması ve rivayet yollarının çoğalmasında tesiri olduğu gibi, hadis ricalinin titiz bir tenkit usulüyle tanınmasında da rolü olmuştur. Zira Muhaddis bir beldeye gidiyor, aranın alimleriyle tanışıyor, onlarla hemhal oluyor, soruyordu. Bu seyahatler olmasaydı değişik bölgelerdeki bilgiler hem çok değişik olacak, hem de hükümlerindeki ihtilaf alabildiğine genişleyecektir.
Ulema bu seyahatlerin önemini anlamışlardı. Ahmet b.Hanbele , ilim talibinin, ilim sahibi birinin yanında durup ondan öğrendiklerini yazması mı, yoksa ilim merkezi bulunan beldeleri gidip orada bizzat ulemanın ağzından ilim dinlemesi mi daha iyidir, diye sorulmuştu, şöyle cevap verdi.
Seyahet eder, Küfelilerden, Basralılardan, Medine ve Mekke halkından öğrendiklerini yazar, Ulemayla sohbet eder, rivayetler üzerinde durur, onlardan ilim dinler. [120]
Yahya b. Main şöyle dediği rivayet edilmiştir:
- Dört kişi vardır ki onlardan isabetli bir iş beklenmez. Onlardan birisi ,kendi memleketinde ilim yazıpta hadis araştırması için seyahet etmeyendir. [121]
İbrahim b. Ethem şöyle der:
- Allah bu ümmetten belayı, hadis erbabının seyahat sebebiyle giderir. [122]
Burada istenen seyahat apaçık bir hedefe yönelik olanıdır .
Karşılıklı sevgi ve selam alışverişi için yapılan, vakit ve gayret kaybettirici yolculuk değildir. el-Hatib şöyle der:
- Hadis konusundaki seyahetle iki maksat gözetilir: Birincisi;Alî isnadı elde etmek ve ehlinin ağzından işitilen ilmi önde tutmaktır. İkincisi. Hadis lafizlarıyla bir araya gelip onlarla müzakere de bulunmak ve onlardan faydalanmaktır. Hadis talibinin memleketinde bu iki husus mevcut olup başka yerler bunlara sahip olmazsa, seyahette fayda yoktur. Kendi memleketiyle yetinmek evladır. [123]
Bu konuda seyahet edenler.bundan büyük zevk alırlardı. İşte Ye-zid b. Haruna gelen bir Harranlının şiiri:
"Rahatı tercih etmeksizin, ilim zirvelerine çıkıp, irfan deryalarının derinliklerine dalmak arzusuyla geldim."
"Bütün insanların dinde, İlimde Hadiste Sünnette imam tanıdıkları zata geldim."
"Bununla dünya yi ve onun maddi varlığı değil, Allahm rızasını aradım.Zaten kim Allahm dinine yönelirse zarar etmez.
"Ah hayatım tadı;Bize Avf ve Bişr, Şa'bive Hasenden rivayet etti." dememdir. [124]
Diğer birisi de Mekke ye Süfyan b. Üyeyne rni yanma geldiğinde şu şiiri okumuştur:
"Allah seni helak olmaktan korusun, benim yolculuğum Süfyamn evine varınca gayesine ulaştı."
"Mahlükata hoş görülü davranır. Zaten menkıbeleri değerli oîan şahıs insanları iyi yüzle karşılar ve ilim onun yanında bereketlenir." [125]
İlim talebi için seyahetler olmasaydı, ilmin dar bir çerçeveye sıkıştırması sebebiyle, İslam şehirlerinin her birinde gelenekleşmiş, kalıplaşmış, bir fikir ortamı oluşurdu. Ancak ulememn bezendiği feyizli ilim ruhu, onları ufuklara dalıp İslam aleminin çeşitli fikir merkezlerinden ilim almaya şevketti.Muhaddisler seyahet haberleriyle şehirlerin özelliklerine önem verselerdi, İbn Cübeyr ve İbn Batuta nın seyahatnamelerinde olduğu gibi, son devrelere ait seyahatnamelerde bulabildiğimiz bol malûmatın benzerlerini yazıp bize bırakmış olurlardı. Ama hadis uleması, seyahatlerindeki asıl hedefe uygun olarak, hadis dışındaki haberlere önem vermediler. Bu seyahetlerin gerçekleştirdiği, büyük merkezlerin ilimlerin birbiriyle uyuşup kaynaşması, üçüncü hicri asırda yazılan hadis külliyatlarında açıkça görülür.
Bu seyahatler şehirler
arası bölgecilik, gurupçuluk taassubunu ve hadiste lüzumsuz tartışmaları
azaltmak görevini de yerine getirmiştir. Bunun için ikinci hicri asrın
ortasında İrak medresesiyle Medine medresesi arasındaki fıkıh tartışmasının ve
Rey de taassubun çıkışının, şehirler arası hadis münakaşalarına nisbetle daha
açık bir özelliğe sahip olduğunu görüyoruz Zannediyorum ki ilim talebi için
seyahet ve çeşitli şehirlerin ilmi uyuşma ve uzlaşmasının doğurduğu netice,
hadis ilminin değilde, fıkıh ilminin ihtilaf sahasının çok geniş olmasını
sağlamıştır. Bunun sebebi ise anlayışların çeşitliliği, mahalli örflerin
değişikliği, şehirler arası ihtiyaçların değişik oluşudur. Bütün bu sebepler,
muhaddisler arası mahalli taassubun azalmasını sağlamıştır. Aynı zamanda
hadiste fıkıhta olduğu gibi, belirginleşmiş medreseler (ekoller) ortaya
çıkmamıştır. Her ne kadar hadis sahasında, bir rivayeti kabul etmek veya reddetmek,
bir şahıstan hadis almak veya almamak noktasında şartlar ve ölçüler varsa da
bunlar ferdi şartlardır. Bu ölçü ve şartlar muhaddisten muhaddise göre
değişebilir, medre-seleşmeyi sağlayacak, şehirler arası ihtilafı körükleyecek
özellikte değildir.
[126]
Bunu İmam Malik b. Enes (ö; 179 h) yazdı ve "Muvatta" ismini verdi. Zira onu insanların kolayca öğrenebileceği şekilde insanlara sundu. Medine uleması da bu kitabın sıhhatinde ona muvafakat etti. İmam Malik kendisi bu konuda şöyle der:
- Şu kitabımı Medine fakihlerinnden yetmiş tanesine arzettim, hepsi de bu konuda bana muvafakat etti. Ben de onu el-Muvatta diye isimlendirdim. [127]
İmam Malik Muvatta'm hadislerini, rivayet etmiş olduğu yüzbin hadisten seçmiş, seçimine ve yazımına kırk yılını harcamıştır. [128]Muvatta'm hadisleri Yahya b. Yahya el -Endülüsi 'nin İmam Malikten rivayetine göre, 853 tanedir. [129] İmam Malik Muvatta'ım devamlı ayıklayıp seçime tabi tuttuğu için, kendisinden gelen Muvatta1 rivayetlerinde hadislerin sayısında değişiklikler görülür.Ebu Bekr el-Ebheri şöyle der:
Muvatta'da Rasulullah (s.a.v)'den Sahabe-i Kiramdan ve Tabiinden rivayet yoluyla gelen hadislerin sayısı 1720 dir, bunlardan;Müsned 600, Mürsel 222, Mevkuf 613, Tabiin kavli 285 dir. [130]
Muvatta hadislerin kıymet derecesine gelince; aralarında İbnü'l-Arabinin de bulunduğu Maliki alimleri, Buhari ve Müslimin sahihlerinden üstün tutarlar. Hanefilerden ed-Dehlevi gibi bazı alimler Mu-vatta'ı Sahîhaynla aynı tabakadan kabul ederler. Hadis ulemasının cumhuru ise. içinde mürsel ve munkatı rivayetler olduğu için, Sahi-hayn dan alt derece de sayarlar. İlk iki görüşte o.lanlar, İmam Malikin Muvatta'ma aldığı mürsel ve munkatı rivayetlerin hepsinin başka yollarla muttasıl senede sahip olduğunu ileri sürerek delil getirirler. [131]
Ulema, İmam Malik'in
Muvatta'ına önem vermiş, şerhetmiş, ricalini yazmış, mürsel ve munkatı
rivayetlerini mevsul yapmıştır.
[132]
1. el-İstizkar fi Şerh-i Mezahib-iUlemail-Ensar [133]
2. et-Temhid lima fi'1-Muvatta'ı mine'l-Meani
ve'1-Esanid
[134]Bu
şerhlerin ikiside Kurtubalı İbn Abd'l-Berre (ö;463 h) aittir.
[135]
İmam Ahmed b. Hanbel (ö;241 h) Müsnedi onbin tanesi mükerrer olmak üzere kırk bin hadis ihtiva eder. Kendisi bu miktarı, yediyüz el-libin hadisten seçmiştir [136]Hadisi kendilerine isnad ettiği sahabi silsilesinin tabakalarında ki sırayı gözetir; Cennetle müjdelenen on sahabiyi ilk sıraya alır, sonra da sırayla diğerlerini..
Müsned hadislerin derecesine gelince; pek çok sahih hadis rivayet eder ki bunlardan bir kısmı Kütüb-ü Sitte de yoktur. Ayrıca hasen, zayıf münker hadisler nadir olarakta mevzu olduğu ileri sürülen hadisler mevcuttur. Bunların çoğu oğlu Abdullah ile Abdullahm ravisi Ebu Bekr el-Kati'nin Müsned üzerine yaptıkları ziyadelikleridir. [137]Zira İmam Ahmed çok büyük miktarda meşhur hadis toplamıştır. Kendisi bunları ayıklar, ve birbiriyle kanştırılmamasmı emrederdi. [138]Ne yazık ki İmam hazretleri müsnedi tam düzenine koyamadan ölüm gelip yetişmiştir. [139] Bunun için hadis tenkitçilerin (nukkad) mevzu olduğuna hükmettiğine on kadar hadisin Müsnedde var olduğu söylenir. [140]İbn Hacer el-Askalani bu iddiayı cevaplandırmıştır. [141] Ona göre Ahmed b. Hanbelin Müsnedin de "Aslı yoktur" denilen hadisin sayısı üç veya dördü geçmez. [142] Bütün bu iddialar Müsnedin önemli hadis kitapları arasındaki kıymetine gölge düşürecek vasıfta değildir.
Ahmed b. Abdurrahman
el-Benna es-Sa'ati müsnedin mevzu-larma göre tertibi yeniden ele almış, onu
senedlerine kısaltarak kitaplara ve bablara göre ayırmıştır. Bu tertibine
"el-Fethu'r-Rabbani fi Tertibi Müsnedi'1-İmam Ahmed "ismini
vermiştir. Ayrıca bunu "Bülüğü'l,Emani min Esrari'l-Fethi'r-Rabbani"
adıyla şerhetmiştir. Bu ikisi bir arada basılmıştır.
[143]
İmam Muhammed b. İsmail el-Buhari (ö;256 h) 'nin " el-Camiü's-Sahihi' 1-Müsnedi'l-Muhtasar rnin Hadisi Rasulillah Sallallahü Aleyhi ve Sellem" [144]isimli eseri, Muhaddisinin cumhuru katında Allah Tealamn kitabından sonra en sıhhatli kitap olarak kabul edilmiştir. Buhari bunu altıyüz bin hadisten seçmiştir. [145]Şüphesiz bu hadislerin çoğu, ikinci hicri asır ulemasının tedvin ettiği diğer müsned ve mu-sanneflerde vardı. Buhari bu hadisleri şeyhlerinden, kendisine gelene kadar senedleriyle birlikte, sima lafızlarıyla tabir edilen hadis taşıma (tahammül) keyfiyyetiyle dinledi. [146] Buhari bu kitabının tertibini onaltı senede tamamladı. [147]Kitabının sadece sahih hadislere tahsis etti. Sahih hadisleri hep bir araya getiren ilk kitaptır. Ancak bütün sahih hadisleride kapsamaz. Kendisi bizzat açıkça belirttiğine göre, kitabın hacmini daha da büyütmemek için, almadığı sahih hadisler aldıklarından daha çoktur. [148] Talik, mütabi ve şahidleri kitabın metnine sokmamıştır. [149]Ulema, Buharinin hadisleri kabul edişindeki şartları ortaya koymak için yaptıkları araştırmada, ricalin adaleti yamnda, isnad zincirinin sahabiye ulaştığını, senedlerin muttasıl olduğunu gördüler. Raviler, bizzat şeyhinden rivayet eden birinci tabakadan olan ravilerdir. Raviler İbn Şihab ez-Zühri'den rivayet alan kişilerse, bunların hıfz, sağlamlık (itkan) ve ez-Zühri ile sohbetlerinin uzunluğu bakımından beş tabakaya ayrıldığını görülür. Zira Buhari Zühri den rivayet eden birinci tabakadan hadis alır ki. bunlar onun şartlarına tam uyanlardır, Çok geniş tutmaksızm ikinci tabakada ha-dislerindende itimat ettiklerini alır. İkinci tabakada hadislerinin çoğunu ta'lik yoluyla alır. [150]Üçüncü tabaka hadislerinden de azbir miktarını yine ta'lik yoluyla alır. Bu çok rivayet eden ravilerin usûlüne uygundur. Bunların dışında kalan ravilerin rivayetlerinde sika, adil, ve az hata yapmayı esas almıştır.
Buhari an'ane yoluyla yaptığı rivayetler de asırdaş olma ve karşı karşıya gelme esasını da şart koşmuştur.Müslim bunda sadece aynı asırda yaşama şartıyla yetinmiştir. [151]Bundan anlaşılıyor ki Buharinin şartı Müslimin şartından daha üstündür.
Buhari Sahihindeki hadisleri, konulara ve bablara göre tertip etmiştir. Kitabını fıkha ait faydalı bilgilerden ve hikmetli nüktelerden de mahrum bırakmamış, hadis metinlerinden çıkardığı bir çok faydalı ma'lümatı, fakihlerin ve ilim taliplerin yararlanacağı tarzda, uygun bir şekilde kitabın babları içinde yerleştirmiştir. [152]Bunlar Buharinin hadis fıkhmdaki ilminin genişliğini gösterir.
Buharide ki mükerrerler dışında kalan mevsül [153]hadislerin sayısı 2602 dir. Kitapdaki mevsül olmayan muallak merfu hadislerin 159 dur. Muallak ve Muta'bi olmayanların dışındaki mükerrer hadislerin toplamı 7397dir. Muallak hadisler 1341, mu'tabi olanlar 344 tanedir. Bunlar da dahil olarak, mükerrerleriyle beraber bütün sahihi Buhari hadisleri 9082 tanedir. Bu son rakam sahabeden rivayet edilen Mevkuf ve Tabiin ve Tabiinden sonrakilerden nakledilen Maktu' hadisleri içine almamaktadır. [154]
Sahih-i Buhari her asır da ulemaden üstün bir ilgi görmüş, bir çok alim onun şerhine gayret etmiştir. Şerhlerin en kıymetlilerinden önce gelen üçü şunlardır:
a. İbn Hacer el-Askalani(ö;852 h), Fethu'1-Bari fi Şerh-i Sahihi'l-Buhari.
b. Bedrü'd-Din el-Ayni el-Hanefi (ö;855 h) Umdetü'1-Kari
c. el-Kastalani (ö;922 h) İrşadü's-Sari ila Sahihü'l-Buhari Bu üç şerhte basılmıştır. [155]
Hafız Zeynü'd-Din Ahmed b. Ahmed b. Abdü'l-Latif ez-Zebidi Bu-harideki mükerrerleri, sahebe haberlerini ve hadis olmayan bilgileri çıkararak yeni bir tertiple Buhariyi özetlemiş ve buna "et-Tecridü's-Sarih"admı vermiştir. [156]
İmam Müslimin (h;261 h) sahihi, hadis ulemasından büyük çoğunluğu nezdinde, Buharinin sahihinden sonra ikinci derecede kabul edilir. Mağrib alimlerinden bazıları Sahihi Müslimi Buhari den önde sayarlar, yani birinci kabul ederler. [157] Bu konuda doğudaki alimlerden Ebu Hatem er-Razi Ebu Zür'ate'r-Razi ve Ebu Ali en-Nisaburide daha Önce aynı görüşü kabul etmişlerdir [158]Hadis araştırmacısı Fuat sezginde bunu ifade etmiştir.(144) İmam Müslim sahihinde ki hadisleri, dinlemiş olduğu üçyüz bin hadisten seçmiştir. [159] Bunun için onbeş sene çalışmıştır. [160]Sahihindeki hadisler tekrar edilenler dışında dört bin tanedir. [161] Mükerrerlerle beraber oniki bin hadisi kapsadığı ifade edilmektedir. [162] Ancak Muhammed Fuad Abdülbaki, Müslimdeki hadisleri, mükerrerler dışında, numaralamış ve 3033 hadis olduğu görülmüştür.
Müslim Sahihindeki Hadisleri, hıfz ve sağlamlıkla meşhur olan ilk tabaka ravilerinden, hıfz ve sağlamlıkta orta derecede olan ikinci tabakadan almıştır. Ulemanın zayıflığı veya metrüklüğü üzerinde ittifak ettikleri veya ekserinin "Zayıf' veya "Metruk" dediği kişilerin hiç birisinden hadis almamıştır. Müslim aynı zamanda, an'ane yoluyla aldığı hadislerde, ravilerin aynı asırda yaşamış olmalarını şart koşmuş, karşı karşıya gelmeyi (lukya) şart koşmamıştır.Halbuki Buhari karşı karşryada gelmeyi de şart koşmuştur.
Görüldüğü gibi, Buharinin şartlan, ilk tabaka ravilerine dayanması ve karşılaşması şart koşması bakımından Müsliminden daha üstündür. [163]Buhari, Fıkhı delilleri ihtiva etmesi ve hadis ricalinin durumlarını araştırması bakımından da üstündür. Halbuki Müsltmde fıkhi deliller olmadığı gibi, Buhari ricali hakkında yapılan tenkid (cerh), Müslimdekilere nisbetle daha azdır. Buhari hadislerine yapılan tenkitte Müslimin hadislerine yöneltilen tenkidden daha azdır. [164]
Müslim hadisi belirli yerler de kesmemesi ve isnadmı tekrar etmesiyle üstündür. (Buhari hadisi, hadisteki fıkhi delilleri açığa çıkarmak düşüncesiyle keser) Müslim, hadisin çeşitli isnad yollarıyla bütün metinleri aynı yerde toplar. Dolayısıyla hadis öğrencisi hadisi bütün rivayet yollarıyla beraber görebilir. [165]
Müslim kitabına, sahabe ve Tabiin kavillerini almaksızın, sadece müsned merfu hadisleri toplamıştır. Ta'liki çok yapmamış, mütabi'İerden de on iki kadar almıştır. [166]
Müslim'in sahihi ulema
yanında büyük kabul görmüştür.Şerhine çok önem vermişlerdir.En güzel şerhi,
Hafız Zekeriya Muhyiddin en-Nevevi eş-Şafî (ö;676 h) yapmıştır. Bu şerhin ismi
"el-Minhac fi Şerhi Sahihi Müslim'i İbni'1-Haccac"tır. Hindistan ve Kahire
de bu şerhin çeşitli baskıları yapılmıştır.
[167]
Ebu Davud es-Sicistanl(ö;275 h) kitabını ahkam hadislerine tahsis etmiş, faziletlerle, dua ile tedavi ve edeblerle ilgili hadisleri almamıştır. Sünenind e Sahih,Hasen ve zayıflık ihtimali olan hadisler vardır. Hadiste şiddetli bir zayıflık varsa onu belirtmiştir. [168]Hadis tenkitçilerinin terke dilmesinde icma ettikleri bir ravide hadis rivayet etmekte Ebu Davud'un şartlanndandır [169]Sünen-i ebu Davud'un hadis sayısı 4800 dir. Bunları yazmış olduğu beşyüzbin hadisten seçmiştir. [170] Muhammed Muhyiddin Abdülhamid baskismdaki numaralamaya göre hadis sayısı 5274 dür. Anlaşıldığına göre iki sayı arasındaki fark mürsel hadislerden kaynaklanmaktadır ki kitabtaki mürseller 600 tanedir. Bu durumda sayı farkı 126 ya inmektedir. Bunun sebebi de nüshaların istinsahında unutulanlar olabileceği gibi, içinde değişik ahkam bulunan bazı hadislerin değişik konularda tekrarından da ileri gelebilir.
Ebu Davud hadislerin tertibinde çok iyi bir sistem uygulamıştır. Alimler onu övmüş ve fıkıhla meşgul olanların ona baş vurmalarını salık vermişlerdir. Ebu Davud'un Süneni, diğer dört sünenin mukaddimesi yerinde tutulmuştur. Sünenin Hindistan ve Kahirede çeşitli baskılan yapılmıştır. Büyük alimlerden bazıları ona şerh yapmıştır. Bunlar arasmda,
a. Ebu Süleyman el-Hattabi'nin (ö;388 h):Mealimü's-Süneni ile
b.
Şerefü'1-Hak Muhammed Eşref es-Sadiki'nin: Avnü'I-Ma'bud ala Süneni Ebi Davudu
da vardır. Bu şerhin ikiside
basılmıştır.
[171]
Müellif, İmam Hafız Ebu İsa Muhammed b. İsa es-Sülemi et-Tirmizi (ö;279 h)dir.Câmî kütüb-ü sittedendir. Tirmizi bu kitapta sahih, hasen, zayıf, garip, muallel hadisleri rivayet etmiş ve illetini açıklamıştır. Bilhassa faziletler kitabında olmak üzere münker hadis-leride zikretmiş, ancak çoğu kez hadisin durumunu açıklamış, sükût edip geçmemiştir. Bir fıkıhçmm amel etmeyeceği veya bir delil arayanın delil olarak gösteremeyeceği bir hadisi rivayet etmemek yolunu tutmuştur. Sahabe, tabiin ve şehirlerin fakihlerinin mezheblerini (görüşlerini) açıklamıştır. Hadisin rivayet yollarını kısaltmış, bu yollardan birini zikretmiş, diğerlerine işaret etmekle yetinmişştir. Cami'in sonunda "Kitabü'1-İlel" ismiyle, önemli hadis bilgilerini topladığı bir bölüm rivayet etmiştir. [172] "Her şeyden önce Tirmizi sened-ler üzerinde tenkitçi düşünceleriyle ve buna ilaveten çeşitli fikhi ekollerin değişik görüşlerini zikretmesiyle apayn bir üstünlüğe sahiptir." [173]
Camiin Ahmed Şakir tarafından yapılan basımındaki hadis sayısı 3956 dır. Kitabın sonundaki ilel kısmındaki hadisler bu sayıya dahil değildir.
Tirmizinin Camii Hindistan ve Mısırda bir kaç defa basılmıştır. Tirmizinin meşhur şerhlerinden ikisi şunlardır.
a. Hafız Ebu Bekr Muhhammed b. Abdillah el-îşbiîi(îbnü'l-Arabi el-Maliki diye meşhurdur)(ö;543 h) Arızattü'l-Ahvezi ale't-Tirmizi [174]
b. Hafız Abdurrahman b.Ahmed b.Receb el-Hanbeli (ö;795 h) nin şerhi
[175]
Müellif İmam Hafız Ebû Abdurrahman Ahmed b. Ali b. Şuayb en-Nesei (ö; 303 h)dir. Bu zatın es-Sünenü'I-Kübra ve el-Mücteba isimli iki eseri vardır.Her birinde, diğerinde bulunmayan hadisler vardır. Mücteba basılmıştır [176]Sünenü'l-Kübra ise sadece bbirinci cildi basılmıştır. Mücteba sahih, hasen ve zayıf hadisleri ihtiva eder. Ancak diğer sünenlere nisbetle bundaki zayıf hadisler azdır. [177] Bunun için hadisçiler ve alimler tarafından Mücteba, itimat edilecek temel eser olarak rağbet görmüştür. Müctebanm hadis sayısı 5761dir. Sünenü'l-Kübra'da ise Nesei tarafından terkedilmesi üzerinde icma edilmeyen ravilerden de rivayetler vardır. [178]Bu konuda titiz tenkitçiler ve mutedil tenkitçiler arasında özel bir temanın olmasını ister. Rical (ra-viler) hakkında ki şartı geniş ve disiplinsiz değildir. Aksine Buhari ve Müslimin kendilerinden hadis aldıkları ravilerde bile titizlik gösterdi ve almadı. Özet olarak, Neseinin kitabı. Buharı ve Müslimden sonra, zayıf hadis ve cerhedilmiş ravisi.en az olandır. [179]
Mücteba sadece ahkam hadislerine tahsis edilmiştir. Sadece 34 kitabtan ibarettir. Sünenü'l-Kübra ise 63 kitap ihtiva eder. Bunların içinde Kitabü'1-îman, Kitabü't-Tefsir.Kitabü's-Siyer, gibi son dönem kitablanmn ihtiva ettiği bölümler de vardır. Nese'I Sünenü'l-Kübra'daki ahkamla ilgili kitaplardan bir çok babıda çıkarmıştır.
Mücteba'nm şerhlerinden ikisi şunlardır:
a. Hafız Suyutî (ö;911 h) Zehru'r-Rabâ ale'l-Müctebâ
b. es-Sindi (ö;1138 h) 'ni şerhi Bu iki şerh bir arada basılmıştır. [180]
Müellif Ebâ Abdullah Muhammed b. Yezid b. Mace er-Rıb'iyye el-Kazvlni (ö;273 h) dir. Sünen Kütüb-ü Sittenin altıncısıdır. İbn Macenin Süneninl Kütüb-ü sitte den olarak ilk kabul eden şahıs Ebu'1-Fadl b. el-Kayserani (ö;507 h) dir Alimlerden bir kısmı İmam Malik'in Muvat-tamı, İbni Macenin Süneninden daha üst derecede gördükleri için, Kütüb-ü sltteden kabul etmektedirler.Mamafih bir kısım ulema, zayıf ricalinin azlığı, münker ve şaz hadislerinin nadir olması sebebiyle, da-riminin müsnedini Kütüb-i Sitte'nin altıncısı saymışlardır, ancak Dârimînin Müsnedinde mürsel ve mevkuf hadislerde vardır. [181]
İbn Hacer, İbn Tahir ve ona tabi olanların Muvatta yerine İbni Maceyi Kütüb-ü sitteye katmalarına sebeb olarak İbni Macedeki Merfu hadisin, Muvattaa nisbetle çok fazla olmasını göstermektedir. [182]
İbni Mace Süneninde sahih, hasen, ve zayıf hadisleri rivayet etmekle beraber çok az münker ve mevzu hadiside rivayet etmiştir. Bunun için diğer beş kitaptan aşağı derecede sayılmıştır. [183]Fuat Sezgin, İbni Macenin hadislerini az sayıda kaynaktan seçtiğini ifade etmektedir. [184]
îbni Macedeki hadis sayısı 4341 dir. Bunların 3002 tanesi kısmen veya tamamen diğer beş kitapta rivayet edilmiştir.Kalan 1339 hadis diğer beş kitapta yoktur. Bunlardan 428 tanesi isnadı sahih olan hadis-tir,613 tanesi zayıf, 99 hadis vahi, münker veya mevzudur. [185]
İbni Mace'nin süneninl ulemadan bazıları şerh etmişlerdir. Bunlardan ikisi:
a. Hafız Suyuti (ö;911 h) Mısbahu'z-Zücac alâ Sünen-i İbni Mace
b. Ebu'l-Hasen b. Abdülhadi es-Sindi {ö;1138 h) Kifayetü'1-Hace fi Şerhi İbni Mace
Bu iki şerhte
basılmıştır.
[186]
Kütüb-ü Sitte ve diğer ana kaynaklar, sünnet yazımının en parlak devresi olan üçüncü hicri asırda yazılmışlardır. Muhaddisler.bunu takip eden asırlarda da aynı gayreti sürdürmüşlerdir. Bunlardan sahih Buhari ve Müslimin metoduyla toplayanlar şunlardır:
a. Hafız Muhammed b. İshâkb. Huzeyme en-Nisaburi (ö;311 h)
b. Ebû Ali Said b. Osman es-Seken (ö;353 h) [188]
c. Ebû Hatem b. Hibban el-Büstî (ö;354 h), eserinin ismi el-Enva' ve't-Tekâsim'dir. [189]
Şurası bir gerçek ki
sahih hadislere tahsis edilen bu kitaplar, genel olarak Buhari ve Müslimin
şartlarını kabul etmede onların derecesine çıkamamışlardır. Meselâ fbnl
Huzeyme ve İbni Hibbân Sahih hadisle Hasen hadisi birbirinden ayırmamakta Şâz
ve Muallel hadisleri menfi görmede bir şart ortaya koymamaktadırlar.
[190]
1. Hafız Ali b. Ömer ed-Dârekutni (ö;385 H), kitabının ismi es-Sünen'dir. Fıkıh bablarına göre tertib etmiştir. Nadir olarak mevzu hadisler vardır. Bunların bazılarına uyarı notu koymuştur. Ebu't-Tayyip el-Abadi şerhetmiş, metinle şerh birlikte basılmıştır.
2. Hafız Ebu Bekr Ahmed b. el-Hüseyn el-Beyhaki
(ö;458 H) kitabının ismi es-Sünenü'1-Kübra'dır. Hadisleri Buhari, Müslim ve
diğer muhaddislerin şartlarına göre rivayet etmiştir. İbnü't-Türkmani diye
meşhur el-Mardini (ö;745 H) tenkid etmiş ve ikaz ve izahlarda bulunmuştur. Bu
tenkidin ismi el-Cevheru'n-Nekryy'dir. Metin ve şerh on cilt halinde
basılmıştır.
[191]
Muhaddislerden bir kısmı Hadis kitablannı sözlük tertibinde hazırlamışlardır. Bunlar Hadis ricali kitablarmın düzeninde hazırlanan eserlerdir. Ya Sahabe isimleri veya Müellifin Şeyhlerinin isimleri harf sırasına göre hazırlanır. Bunlardan herbirinin rivayet ettikleri hadisler belirli bir sıraya konur. Bu çeşitin en meşhur eseri Ebul-Kasım Süleyman b. Ahmed et-Taberani (Ö;360 H)'ye ait olan Mu'cemü'l-Kebir, Mu'cemü'l-Evsat ve Mu'cernü's-Sağir, isimli üç mu'cemdir.
Buhari ve Müslimin şartlarına uygun olarak, onların rivayet etmedikleri Sahih Hadisleri toplamaya çalışanlar da vardır. Bunlardan ;
1. Ebu Abdillâh eî-Hakim en-Nisabûri(ö;405 H), Kitabının ismi "el-Müstedrek ale's-Sahihayn"dır. [192]
2. Hafız Ebül-Hasen Ali b. Ömer ed-Darekutni (ö;385 H): Kitabınm ismi "el-İlzâfnât"dır. [193]
Burada belirtilmesi gereken bir husus vardır ki, Buhari olsun, Müslim olsun bütün Sahih Hadisleri ihtiva etmediklerini açıkça belirtmişlerdir. Dolayısıyla onların eksik bıraktıkları hadisler olarak görülenler onlan zorlamaz. Hatta bu hadisler onların şartına uysa da böyledir. Şu da bilinen bir gerçektir ki Hakim'in Buhari ve Müslimin eksiğini tamamlar görünen rivayetleri, Hafız Zehebi'nin de ifade ettiği gibi.Buhari ve Müslimin şartlarına uygun değildir. Bu konudaki kesin sözü İbni Hacer el-Askalani söylemektedir. en-Nüket alâ İbn'is-Salâh isimli eserde ifade ettiğine göre, Müstedrekteki Buhari ve Müslimin ikisinin veya birinin şartlarına uyan hadis binden azdır. [194]
Bazıları Buhari ve Müslimin üslubundaki rivayetleri toplamışlardır. Buna göre Muhaddis kendinden önce yazılmış kitaplardan birisinin hadislerini, kitap sahibinin rivayet yollarından başka, özel bir isnadla rivayet eder. Ancak kitap yazarının şeyhinde veya daha yukarıda, senedin bir yerinde birleşir. Bunun faydası hadisin rivayet yollarını çoğaltması ve isnadı âlî yapmasıdır. Bu çeşit kitap hazırlayanlar:
1. Ebû Bekr el-İsmaili {ö;371 h) Buhari üzerinde çalışmıştır.
2. Ebû Avene Yâkup b. îshhak el-îsferayani (ö;316 h) müslim üzerinde çalışmıştır.
el-İsmaili'nin çalışmasında Buharidekilerden fazla hadis ilavesi yoktur.Ekleri sadece bazı metinlerdedir. Bu metin eklerinin sıhhati ise
ravilerln durumuna bağlıdır. Ebû Avene'nin çalışmasında, bablarda . müstakil çok hadis eklenmiştir. Bizzat kendisi bu ekledikleriyle ilgili uyarılarda bulunur. Bu eklerde sahih olanlar bulunduğu gibi, hasen, ve zayıf olanlar da vardır [195]Ebû Bekr el-Berkani ise bu usulle Buhari ve Müslim üzerinde çalışmıştır. Çalışmasında hadis metinlerindeki zayıflıklarla ilgili pek çok ekleri vardır. [196]
Bazı hadisçilerse Buhari ve Müslimdeki hadisleri, Kütüb-ü sitte-deki veya bir kısmındaki hadisleri toplamışlardır. Bunlardan:
1. Muhammed b. Nasr el-Humeydi (ö;488 h) Buhari ve Müslimî bir araya toplamıştır. Kendisi de, başkalarıda bu kitaba ekler yapmışlardır. [197]
2. Ebu's-Seadat Mübarek b.Muhammed b. el-Esir el-Cezeri (ö;606 h) Kütüb-ü hamseyi ve İmam Malikin Muvatta'mı "Camiu'1-Usul lî Eha-disi'r-Rasûl" isimli eserinde toplamıştır. Kitabı kendisi tertiplemiş ve garib lügatlerini açıklamıştır.
3. el-Beğavi (ö;5l6 h} "Mesabihu's-Sünne" isimli 4484 hadis ihtiva eden kitabında Buhari ve Müslim, Muvatta, İmam Safinin kitapları , Ahmad b. Hanbelin Müsnedi, Tirmizi, Ebû Davud, Nesei, Darimi Dare-kutnl, Beyhaki Ebu Razin el-Abdl(ö;535 h) den hadisler toplamıştır. Şeyh Veliyyiddin el-Hatib bunu tamamlamış, bablanna ekler yaparak Mişkatü'l-Mesabih ismini vermiştir.
4. Hafız İbni Kesir ed-Dimeşki (ö;774 h) (Camiu'l-Mesanid ve's-Sünen" [198]isimli eserinde Kütüb-ü sitteyi Ahmed b.Hanbel, Ebu Ya'la, Bezzar'ın Müsnedleri ve Taberanin Mu'cemu'l-Kebir isimli eserlerinde hadisler toplamıştır. Bu on kitap dışından da hadisler toplamıştır. Kitabı yüz binden fazla hadis ihtiva etmektedir. Bunların içinde sahih hadisler olduğu gibi, hasen ve zayıf hadislerde vardır. Hatta bazen mevzu hadisleride rastlanır.
5. Hafız Suyûti (ö;911 h)"Cemu'l-Cevami" isimli eserinde diğer hadisleri toplamış, ancak zayıf ve mevzu hadisleride toplamak durumunda kalmıştır. Önce kavli hadisleri zikretmiş, sonra da müsnedleri...
el-Müttaki el-Hindi(ö;975 h) bu kitabı ayıklamış, yeni şekliyle kitaba "Kenzu'l-Ummal fi Süneni'l-Akvali ve'1-Efâl" ismini vermiştir.
Sadece ahkâm hadislerini seçenler ve bu konuda müstakil eserler de yazanlar vardır. Bunlardan:
1. Hafız Abdü'1-Ğani el-Makdisi el-Cemaili (ö;600 h) Kitabının ismi "Umdetü'I-Ahkam" dır. İbni Dakiki'1-İyd (ö;699 h) bunu şerhetmiş ve "İhkamü'l-Ahkam Şerhi Umdetü'I-Ahkam" ismini vermiştir.
2. İbni Hacer el-Askalani (ö;852 h) Kitabının ismi "Bülüğu'l-Meram min Ehadisi'l-Ahkam"dır.
3. İmam Şevkani Kitabın ismi "Neylü'l-Evtâr"dır.
4. San'ani Kitabın ismi" Sübülü's-Selam" dır.
Hadislerin rivayetlerinde ve yollarının açıklanmasına ulema önem vermiştir. Bu çeşit kitaplar, hadisin tamamına delalet eden bir bölümünü (taraf), hadis kitaplarındaki rivayet yollarıyla birlikte yazarlar. Bunlardan:
1. Hafız İbni Asakir ed-Dimeşkı(ö;571 h) Kitabının ismi "el-isrâf alâ Ma'rifeti'l-Etrâf tır. Dört sünenin hadisleriyle ilgilidir.
2. el-Mizzi:Kitabın ismi "Tuhfetü'l-Eşrâf'tır
3. İbni Hacer el-Askalani (ö;852 h) "İthafü'l-Mehere bi Etrafi'l-Aşere" dir.
Bazılarıda iki hadis kitabını karşılaştırarak, birinde olup diğerinde olmayan (zevaid) hadisleri toplamış ve kitap haline getirmişlerdir. Çünkü hadis kitaplarının hiç biri bütün hadisleri ihtiva etmemektedir. Zevaid konusunda kitap yazanlar:
1. Ahmed b. Bekr b. İsmail el-Büsiri Kitapların ismi: a.'lthafü'l-Hiyera bi-Zevaidi'1-Mesanid i'1-Aşera"
b. Mecmaü'l-Bahreyn fi Zevaidi'l-Mu'cemeyn"
c. el-Maksadü'1-Ali fi Zevaldi Müsnedi Ebi Ya'la el-Musilî" dir.
2. Hafız Ahmed b. Ebî Bekr el-Busiri (ö;840 h) Kitaplann ismi
a. "Zevaidü Süneni İbni Mace ale'l-Kütübi'l-Hamse'Ve
b. İthafü's-Sâdeti'l-Mehere bi Zevâidi'l-Mesânidi'l-Aşere" dir
3. İbni Hacer el-Askalani: Kitabı el-metalibü'l-Aliye bi Zevaldi '1-Mesanidi's-Semaniye"
Ulemadan bir kısmıda önemli fıkıh, tefsir ve zühd kitaplarındaki hadisleri incelemiş ve kaynaklarını göstermişlerdir. Mesela:
1. Hafız Cemalüddin ez-Zeylai(ö:762 h): kitabının ismi,"Nasbu'r-Râye Li-Ehadisi11-Hidâye"dir.Ayrıca Keşşaf tefsirinin hadislerinin kaynağım da göstermiştir.
2. Hafız el-Iraki ise İmam Gazali'nin "el-İhya" isimli büyük eserinin hadislerini incelemiş,kaynağını göstermiştir.
Üçüncü hicri asrı takibeden asırlarda ulema, bütün ilmi çalışmalarını, bu asırda yazılan kitaplar üzerinde yoğunlaştırmış, baş vuranlara kolaylık sağlaması için yazılmasına gösterdiği kadar, toplanmasına ve şerhine de gayret etmişlerdir.
Sonra gelen ulema ise,
öncekilerin eserlerini incelemişler, onlardaki titizliği, sağlamlığı ve büyük
gayreti ortaya çıkarmışlardır. Asırlar boyu çok kullanılması ve tenkide açık
olması sebebiyle, hem her türlü ayıptan arındırmayı hemde töhmetten uzak
kalmaya çalışmış ve muvaffak olmuşlardır. Nitekim İslamdaki fikri hareket tarihi
üzerinde yapılan araştırmalar şu açık gerçeği ortaya çıkarmıştır: Rasûlullah
(s.a.v) 'in şerefli hadisleri İslam tarihi boyunca, hiç bir ilme nasib olmayan
bir çalışmaya mazhar olmuştur.
[199]
Hadis söz olsun, iş olsun, sahebeye ait takrir olsun, yaratılışı veya ahlâka ait sıfat olsun veya gidişat (siret) olsun Rasûlullah (s.a.v) den nakledilen şeylere denir. Bunların Peygamberlik gelmeden öncekileriyle sonrakileri aynı hükme tabidir,hadistir. [200]
Sahabe, Tabiin ve onlardan sonra gelen alimler. Din konusunda muazzam etkisi olduğu için, Rasûlullah (s.a.v)'in hadislerini ezberleyerek korumayan ve nesilden nesile nakletmeye büyük önem vermişlerdir. [201]Rasûlullah (s.a.v)'in hayatının ayrıntıları, şahsiyetinin güzelliği, yaratılışının mükemmelliği ve siretinin üstünlüğü, müslümamn pratik hayatında çok büyük önemi haizdir. Çünkü müslümanlar özel ve toplumsal yaşayışlarında Ona uymaya mecbur ve memurlardır:
"Size, Allahın Rasülünde (uyacağınız)pek güzel bir örnek vardır." [202]
Aynı şekilde O'na itaat etmeye de mecburdurlar:
"Peygamber size ne verdi ise onu alm, size neyi yasakladıysa ise onu da almayın. " [203]
Hadis. Kur'an-ı Kerimden sonra İslam Hukukunun ikinci ana kaynağı kabul edilir. [204]O, Kur'an-ı açıklar, Kur'andaki mücmeK delalet ettiği mana açık olmayan) hükümleri açar, mutlak hükümleri kayıtlandırır, âmm olanları tahsis eder (özelleştirir), Kur'an'm hakkında nass koymadığı hükümleri koyar.Hadis olmadan İslam tasavvurunun olgunlaşması ve anlaşılması mümkün değildir.
Bu önemi dolayısıyla müslümanlar, Rasûlullah (s.a.v)'in hayatında da vefatında sonra da hadisin ezberlenmesine (korunmasına) ve, anlaşılmasına aşırı titizlik göstermişlerdir. Bu önem verme işi sonra ki nesillerde de devam etmiştir.
Ancak bu arada hadis güçlü bir teşebbüse maruz kaldı; onunla oynanmak ve ona yalan karıştırılmak istendi. Bazıları siyasi, mezhebi ve şahsi gayeleri uğruna ondan yararlanmak istedi. Bu suretle îslamın temellerinden birisini bozmaya yönelik bir tehlike oluşturan hadis uydurmacılığı hareketi ortaya çıktı. Ancak ulema, hadisi tehlikelerden koruma ve tenkid konusunda, neredeyse insan üstü bir çaba sar-fettüer. Bu gayretleri neticesinde büyük bir basan elde etüler.
Sünneti yıkabilecek derecelere gelen uydurmacılık hareketi, sünnet burcunun ve hadis ilmi binasının yükseltilmesinde daha titiz davranılmasına sebep oldu. Ulema hadisin ezberlenmesi, ayıklanması ve onunla oynanmasının önüne geçilmesi konusunda gerekeni yapmaktan geri durmadılar. Hadis yazma çalışmalarına, geniş bir çerçeve içerisinde ve erken bir zamanda, yani hicri ilk asrm ilk zamanlarıyla ikinci asır boyunca devam ettiler. Hadislerin yazılması yolundaki çalışmalar sürerken, hadisleri ayıklamak, sahihini, sahih olmayanından ayırmak için hadis tenkid ilminin kaideleri ortaya çıktı. Sonra bu kaideler, zaman geçince, adamakıllı belirginleşti. Öyle ki hadis ıstılahları kitaplarında gayet ince ve ifadesi güçlü bir tarzda ortaya çıktı. Aynı şekilde Rical kitaplarında, hadis ravileri hakkında çok çeşit malumat toplanmış oldu.
Hadis öğretimi ve
Rical ilmi gibi hadis ilimlerin ortaya çıkışındaki etkileri sebebiyle
uydurmacılık hareketinin sakıncalarına dikkat etmek gerekir. Bunun için konuyu
biraz genişçe tutmamız gerekmektedir.
[205]
Mevzu (uydurma) hadis, kişiler tarafından uydurulmuş sanatlı sözlerdir. Hadisçiler onları zayıf hadislerin en şerlisi sayarlar. [206] Hadis uyduranlar (Vadda1) ise bizzat yalana başvuranlardır. Onlar hata eden veya bir yalancıdan rivayet eden kişiler değillerdir. [207]
Rasûlullah (s.a.vj'in hayatında uydurmacılık olmamıştır. Bu konuda herhangi bir rivayet yoktur. Ahmed Emin 'in zannına göre, "Kim bile biîe benim üzerimden yalan uydurursa, Cehennemde yerini hazırlasın." [208] hadisi Rasûlullah (s.a.v) üzerinden yalan söz uydurulması üzerine söylenmiştir. [209] Ancak ne tarihi rivayetlerde, nede hadisin gelişinde bu görüşü isbat edecek bir delil yoktur, Rasûlulllah (s.a.v) bunu, kendi adına tebliğ görevini yürütmelerini Ashabına emrettiği zaman söylemiştir. Anlaşıldığına göre kendisi üzerine konuşulurken muhtemel bir yalana düşülmesinden, yalan bir şey söylenmesinden sakındırmış, Ashabına hadis alırken ihtiyatlı ve uyanık olmaları konusunda uyarmıştır. Belirli bir yalan söyleme hadisesi üzerine söylenmiş olmasıyla ilgili sıhhatli bir delil bulmak mümkün değildir. [210]
Sahabenin İslama sarılması ve canlarını, mallarını, çocuklarını bu yolda düşünmeden feda etmeleri onların ihlas, temizlik, doğruluk ve adaletlerini kesinleştirir. Berâ (r.a) şöyle der:
"Rasûlullah(s.a.v)'den size hadis olarak naklettiğimiz sözlerin hepsi, ondan işittiğimiz şeylerdir. Ondan işittiğimizi söylediğimiz şey O ndandır.Arka d a şiarımızın bize hadis olarak naklettiği şeyler Ondandır, yani, Rasûlullahtandır. Ve biz yalan söylemeyiz." [211]
Enes (r.a) bir hadis rivayet etti. Bir adam ona:
- Sen bunu Rasûlullah [s.a.v) den işittin mi? diye sorunca:
- Evet işittim, veya bana yalan söylemeyen birisi rivayet etti. Vallahi biz yalan söylemeyiz ve yalan söylemeyide bilmeyiz, cevabını verdi. [212]
Enes (r.a) kendisine rivayet ettiği hadisi Rasûlullah (s.a.v)'den işitip işitmediğini sorulduğunda kızar:
- Biz birbirimize yalan söylemezdik, derdi. [213]İbni Abbas(r.a) şöyle demiştir:
- Biz Rasûlullah (s.a.v) 'in üzerinde yalan uydurulmazken Ondan hadis rivayet ederdik. Fakat insanlar hırçın deveye de, uysal deveye de binmeye başlayınca (yani, insanlar iyi kötü demeyerek her mesleğe girmeye başlayınca) bizde ondan hadis rivayet etmekten vazgeçtik. [214]
Aynı şekilde Hz. Ebû Bekir (r.a) ile Hz. Ömer (r.a) dönemlerinde hadis uydurma fitnesine düşüldüğüne dair bir delil de bulunmamaktadır. Şüphesiz büyük Sahabilerin çokluğu ve İslam ümmetinin vahdet içinde bulunması, bu süre içeresinde hadis uydurma işleminin ortaya çıkmasına engellemiştir.
İrtidad (dinden dönme)
hareketi uydurmacılığa uygun bir ortam hazırlamış olmakla beraber, bu devrede
uydurulup yayılmış hadisler olduğuna dair ortada bir delil yoktur bize
ulaşan... Burada kast edilen gayri müslim ortamlarda uydurulan şeyler değildir.
Müslümanlar arasında uydurulan şeylerdir. Dinden dönenlerden bazılarının hadis
uydurmaya kalkışmış olmaları farzedilse bile, müslümanlar arasında ilgi görme
imkanının hiç olmayışı, onun etkisini yokederdi. Aynca dinden dönüş hareketinin
önünde, İslam toplumunun derinliğine parçalanmasını sağlayacak kadar uzun bir
devre de geçmemiştir. Zaten Hz.Ebû Bekr (r.a) ânında müdahele ederek bu
hareketin önüne geçmiş, İslam ümmetin birliği, daha sağlam, daha kenetlenmiş
bir vaziyette geri dönmüştür.
[215]
Hz.Osman (r.a)'in halifeliği devresinin ikinci yarısında büyük anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Bazıları Hz. Osmana kırldı, fitne ateş aldı ve Hz.Osmanm şehid edilmesine sebeb oldu. Ancak bu olaylar, İslam aleminde baş ağntan her olayda etkisini halen devam ettirmektedir. Kin yavruladı. Bir çoğunun içindeki temiz hisler yavruladı. Ama biz yine de Hz.Osman'ın halifeliği döneminde, hadis uydurmacılığına delalet eden, bir iki olay dışında, rivayetlere rastlanmamaktayız. Bu nadir olaylardan biriside şudur:
"Ebu Sevr el - Fehmi rivayet eder: Osmanın yanına geldim. Bu esnada İbn Udeys [216]minbere çıktı ve şöyle dedi:
- Biliniz ki Abdullah b. Mes'ud bana haber verdi: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "İyi biliniz ki Osman zevcesine karşı Ubeyde den daha sapıktır." [217]
Ben bunu Osmana haber verdim. O da şöyle dedi:
- Vallahi, İbn Udeys yalan söylemiştir. Böyle bir sözü o İbni Mes'uddan işitmediği gibi, İbni Mes'ud da onu asla Rasûlullah (s.a.v) den işitmemiştir. [218]
Bu rivayet isnad yönünden sahih değildir. İsnad da inkıta' (kopukluk vardır) Sened İbni Lahîa yoluyla gelmektedir ki bu adam Şiilikte ifrata kaçan birisidir. Şu rivayet Hz.Osmanm güya ayıbını ortaya koymaktadır ki bu da İbni Lahia'nın Şiilik arzusuna uygundur.
Dolayısıyla ondan gelen böyle bir rivayetin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu suretle de açıkça anlaşılıyor ki hadiste uydurmacılık, müslümanlar arasmda gelen Cemel, Sıffin, Nehraven gibi fitne ateşiyle tutuşan siyasi olayların ardından çoğalmıştır. Bu olaylar Şiiler ve Hariciler gibi siyasi grupların çıkmasını hazırlamıştır. Kur'an ve Hadis nasslan yetişmediğinde, bu gruplara mensup olanlar, gayri meşru prensiplerine, yalan yoluyla destek aramışlardır. Müslümanlar tarafından ezberlenip hafızalarda saklanan, fazladan olarak fitne devrinden önce toplanıp yazılma işi sağlama alınan Allah kitabı Kur'an'ı Kerimle oynamaya mecal bulamayınca, toplanma işlemi Kur'andan sonra ya kalan hadis-i şerif üzerinde uydurmacılık yapmak suretiyle bozgunculuğa baş vurdular. Hadisin toplu olarak yazılması konusunda ilk asır alimleri arasında ihtilaf bulunduğunu görüyoruz. Bir kısım ulema hadisin yazılmasını doğru bulmuyor, ama ezberlenip şifahen müzakere edilmesinin doğru olacağını savunuyordu. Bir kısım ulema ise bizzat hadisi yazıyordu. [219]Ancak Raşid halifelerin son devrine kadar yazılan hadis sayısı, yazılmayana göre çok azdır. Bu durum, heveslerini herşeyden üstün tutanların, arzularını gerçekleştirebilecekleri bir gedik meydana getiriyordu. Bu fırkalafm ortaya çıkmasıyla, ikinci ve üçüncü hiciri asırlarda, uydurma hadislerin sayısı varabileceği en yüksek rakama ulaşmıştı. Buna mevzuat ve zuafa kitaplarının yazdığı hadis uydurmalarının (veddaûn) sayısıda yeterli delil teşkil etmektedir. Şiadan bir kısmı Hz.Alinin fazileti ve Hz. Mua-viyenin kötülenmesiyle ilgili hadisler uydurdular. [220] Bunlara karşı olanlardan bazıları ise, bu görüşünü çürütmek için Ebu Bekr, Ömer , Osman ve Muaviyenin faziletleriyle ilgili hadisler uydurdular. [221] Sahabeyi kötüleme işi çığırından çıkınca, bu sefer de bütün sahabelerin veya bir kısmının faziletiyle ilgili hadisler uyduruldu. [222] Bu uydurma hadisler, değişik fırkalar arasındaki fikri ve siyasi çatışmayı yansıtır. Bunların çoğu ikinci ve üçüncü hicri asırda uydurulmuştur. Ancak bunların çoğu hicretin ilk asrının ilk yansında ki olaylarla bağlantılın [223]Birbiriyle çatışan fırka ve grupların arasındaki meydana gelen sonraki münakaşalar, bazılarının hadis uydurmaya meyletmesine sebep olmuştur. Hilafet meselesi, etrafında hadis uydurmacılığının döndüğü bir merkez nokta teşkil eder. [224]Nitekim Şiadan bir kısmıyla onlara karşı olanlar, görüşlerini desteklemek için hadis uydurdular. Abbasilerin halifeliğe daha lâyık olduklarını ifade eden hadisler uyduruldu. Bu uydurmalarda gözetilen yarar, Alevi (Ali taraftar) lann kalbine ümitsizlik tohumları ekip, onların halifelikle ilgili isteklerinin önüne set çekmektiŞiadan bir kısmı ise hadis uydur-macılığında o kadar ileri gittilerki, ulemadan Ebû Hanife [225]Abdullah b. Mübarek [226]İmam Malik [227]Şerik b. Abdullah [228]Yezid b. Harun [229]ve İmam Safi [230]bu konuda gerekli uyarıyı yapmışlardır.
Irak ve bilhassa Küfe şehri, hadis uydurmacılığın ve uydurulan hadislerin rivayet edildiği bir meydan durumundaydı. Hz. Ali (r.a) başşehir edildikten sonra Küfe, Şamlılarda yapılan savaşta en büyük rolü üstlendi. Daha sonraîan da Emevi saltanatına muhalif grupların merkezi haline geldi. Dolayısıyla idare mekanizmasını ele geçirmek için için fırsatları değerlendirmeye çalışan hırslı grupların çıkışına uygun bir vaziyet aldı.
Siyasi kinlerle dopdolu bu toplumda, muhalif görüşleri desteklemek, Emevileri gözden düşürmek ve zayıflatmak için uydurulan hadisler, yeşerecek ortamı buldu. İşte Muhtaru's-Sekafi Ensardan birisine şu teklifi yapıyor,
- Bana öyle bir hadis uydur ki, onda Rasûlullah (s.a.v) kendisinden sonra beni halife tayin ettiğini ve torunlarının intikamının alınmasını istesin. İşte buna karşılık onbin dirhem para, bir kıymetli elbise, bir at ve bir hizmetçi veriyorum.
Tabiatiyla Ensarlı Rasûlullah (s.a.v) adına böyle bir hadis uydurmayı kabul etmemiş, daha az ücretle Sahabeden birisi adına hadis uydurmak istemiştir. [231]Bazı gözbağcılar, sahtekar kişiler, ilim meclislerinde boşa geçebilmek, bu ortamda gayet uygun bir fırsat yakalamışlardır. Asım el-Ahvel (ö;142 h) bir yad kişinin, Arapçadan haberi olmadığı halde, ilim meclisinde oturup konuştuğunu, buna rağmen meclisinde oturanların sanki başlarındaki kuş ürkecekmiş gibi saygıyla onu dinlediklerini nakleder. [232]
Bu cahillerin öne geçmeleri sebebiyle. Şeriatın hükümleriyle cüretkarca oynamak ve şeriat nizamını bozmak gibi olumsuzluklar ortaya çıkmıştır. İbn Abbas (r.a) 'a içinde Hz. Aliye ait hükümlerle dolu bir kitap getirilmiş, o da bir arşın kadarı kalıncaya kadar, hepsini silmiştir. [233]A'meş (ö;148 h) Küfeli bir ihtiyar gördüğünü, ihtiyarın, Hz. Ali'nin üç talakla boşanan kadınla ilgili içtihadını bozduğunu ve onu böyle hareket etmeye halkın sevkettiğini iddia ettiğini nakleder. [234]
51 Küfede hadis uydurmacılığının başını alıp gitmesiyle o
dönemlerde İslâm âleminin ilim ve rivayet merkezlerinden birisi olan bu şehir, Iraklıların kötü bir şöhrete sahip olmalarına sebep olmuştur. Kısa bir süre içerisindejrakın , ilim çevrelerindeki rivayet değeri düşmüştür. Bunun için Aişe (r.a.) şöyle demiştir:
-Ey Iraklılar, Şamlılar sizden hayırlıdır. Allah Rasülünün ashabından kalabalık bir topluluk onlara gitti ve bize bildiğimiz şeyleri rivayet ettiler. Yine Rasülullahm ashabından az bir topluluk size vardı, ama siz bize bildiğimiz ve bilmediğimiz şeyler rivayet ettiniz [235]
Iraklılardan bir cemaat, kendilerine hadis rivayet etmesi için Mekkeye, Abdullah b. Amr b. el-As (r.a.) ya geldiler. Abdullah onlara :
-Iraklılardan öyle bir kavim vardır ki, yalan söylüyorlar, yine yalan söylüyorlar ve maskaralık ediyorlar, dedi. [236]
İmam Zühri (ö; 114 H) de şöyle dedi :
-Iraklıdan hadis işittiğin zaman onu reddet, sonra yine reddet. [237]
Bunun sonucu olarak Samdaki hükümet, Iraklılara ilim ambargosu koydu. Onlardan fetva sorup, hüküm istemedi. Bu konuda sadece Şam ve Medine alimlerine güvendi. İmam Evzai şöyle der :
-Şam halifeleri bir olay olduğu zaman Şam ve Medine alimlerine soruyorlardı. Iraklıların rivayet ettikleri hadisler evlerinin duvarlarından dışarıya çıkamıyordu. Şam alimleri, Irak Haricilerinin görevini de yüklenmişlerdi. [238]Evzai Hariciler derken, sünnete karşı çıkanları kastetmiş olabilir.
Iraklılara uygulanan ilmi ambargonun tesiri hakkında da fazla mübalağa etmemek gerekir. Emevi idaresi, Iraklıların ilme gösterdikleri bu saygısızlıktan birinci derecede sorumlu değildir. Ancak idarenin Iraklıları ihmal etmesi ve olaylar dolayısıyla onlardan fetva istememesi, siyaseti ilgilendirmesinden daha çok, Iraklılara güvenin zayıflamasına sebeb olmuştur. İdarenin, herhangi bir kimseyi. Iraklılarla ilmi bağlantı kurup onlardan hadis rivayeat etmekten alıkoymaya gücü yetmiyecekti. Sonra Iraklıların rivayetlerine duyulan güvensizlik, sonraları da devam etti. Hatta büyük alimler Iraklıların rivayetlerinden müstağni kalmayı istediklerini açıkça belirtiyorlardı. İşte Abdullah b. el-Mubarek (ö;180 H) şöyle der :
Şama girdiğim zaman, Küfelilerin rivayet ettikleri hadisten kendimi müstağni görürdüm. [239]
İşte Medlnenin büyük fakihi Malik b. Enes, kendi mezhebinden
olan Abdullah b. İdris hariç Küfelilerin hiçbirinden hadis rivayet etmemiştir. Bu konuda şöyle demiştir:
-Bizden öncekilerin küfelilerin öncekilerinden rivayet etmedikleri gibi, bizden sonrakiler de Küfelilerin sonrakilerinden rivayet eder. [240]
İmam Malikin bu sözü, kendi devrindeki ulemanın küfelilerden rivayet almadıklarını, onlardan ilim almamak konusunda kendilerinden önceki ulemaya tabi olduklarını açıkça ifade etmektedir.
İmam Malik, diğer İslam beldelerindeki alimlerin yaptığı gibi, kaynağı İrak olan hadisleri almaktan sakındırmıştır. İmam Malik daha da ileri giderek, Iraklıların rivayet ettikleri hadisleri, Ehli Kitab-dan yapılan rivayetler derecesine indirmiştir. Yâni ne tasdik edilir, ne -yalanlanır bir dereceye indirmiştir. [241]Abdur-Rahman b. Mehdi, İmam Maîik'e, Medinede yedi günde dinlediği hadis kadarını. Irakta bir günde dinlediğini söyleyince şöyle demiştir :
-Sizdeki darbhane nasıl bir şeydir ki, geceleyin para basıyor, gündüz dağıtıyorsunuz? [242]
İşte İmam Malik, Iraklıların çok hadis rivayet ederken hadis uydurmacılığını da beraber yürütmelerini böyle örneklendirmiştir. Halbuki aynı devrede Medineliler, hadis rivayetini sıkı bir denetime tabi tutuyorlardı. Rivayetlerin pek azına itibar ediyorlardı. Bu denetim, diğer İslam ilim merkezlerinde, haklı olarak Medinelilerin ilminin sağlam temellere oturduğu görüşünü kuvvetlendiriyordu. Samdaki idare de , bu sebeble Medinelilerin fetvasına güvenmiş, ortaya yeni çıkan olayların fetvası için onlara başvurmuştur. Aynı dönemde Iraktaki hadis uydurmacılığı, bütün İslam ilim merkezlerini karıştırırken sadece Medinede kanşlıklığa sebeb olamamıştır. Mekkelilerin imamı Süfyan b. Uyeyne şöyle der :
-Hak mı, batıl mı olduğunu ayırt edemediği bilir bir şeyi öğrenmek isteyen Iraklılara baş vursun. [243]
Süfyan b. Uyeyne, Sahih Hadislerle uydurma şeylerin, ilim talibi için, birbirinden çok zor bir şekilde ayırt edilecek tarzda karıştığım anlatmak istemiştir. Ancak müslüman ilim otoriteleri hadisleri güzelce ayıkladılar ve Sahih Hadisleri, uydurma olanların içinden gayet titiz ölçülerle seçip çıkardılar. Uydurma hadislerin Irakta gördüğü rağbete başka bir yerde rastlamıyoruz. Irakın oynadığı siyasi rolün bunda büyük etkisi vardır. Bu siyasi olaylarda ise İslam toplum yapısını sarsan etkilerde gözden uzak tutulmamalıldır. Irakta yaşanan Sıffeyn Savaşlarının hemen ardından müslümanlar cumhur (Ehli Sünnet), Hariciler ve Şiiler gibi grublara ayrıldılar. Irak toprağında kanlı fitnelere ve Emevi Saltanatının uzamasına sebeb olan olaylar doğdu. Dolayısıyla siyasi olaylara hizmet etmek için, uydurmacılık güçlü etkenlerle desteklendi. Tabiatıyla Iraktaki uydurma hadislerin sayısının çoğalmasını hazırlayan, ilerde bahsedeceğimiz başka faktörlerde buna katkıda bulundu. Ancak Iraktaki ilim, güvenilirliğini ebediyyen kaybetmişmiydi? İslam Devleti içindeki ilim merkezlerinin en önemlilerinden birisi olduğu halde ulema'gerçekten Iraka lüzum görmüyormuydu? Irakta "hadis uydurmacılığın çıkmış olması, ilme ambargo uygulamak veya rivayet almamak için yeterli mazeret miy-diler?
Küfenin Sahabe yönünden payı büyüktür. Rıdvan biatma katılanlardan 300, bedir savaşma katılanlardan 70, kişi orada yerleşmiştir. [244] Bunların arasından sahabe fakihlerinin ve muhad-dislerinin büyüklerinden Abdullah b.Mes'ud da vardı. Hasenü'l-Basriye, Basrahlar ve Küfeliler sorulduğunda Küfelilerden başlardı. [245]
Ali b. el-Medini'nin aşağıdaki sözüne dayanarak, Iraklıların rivayet görevini taşımalarını ve bu ilimdeki paylarının kıymetinin ortaya koymak ve kabul etmek mümkündür şöyle demiştir el-Medeni:
- Güvenilir (sika) ravilerin hadisleri altı kişi arasında döner: İki kişi Basra da, iki kişide Küfe de, iki kişide Hicazdadır. Basrada ki iki kişi: Katede ve Yahya b. Kesir 'dir. Hicazdaki iki kişi: Ebû İshak ve A'meşdir. Hicazdaki iki kişi: Zühri ve Amr b. dinardır. Sonra bunların rivayet ettikleri hadisler oniki kişiye intikal etti. Bunlardan Basra da olanlar: Said b. EbîArûbe, Şu'be b. el-Haccac, Ma'mer b.Raşid , Ham-mad b. Seleme, Cerir b. Hazim, ve Hişam ed-Destüvaî1 dir.Küfe de olanlar Sevrî, İbni Uyeyne, ve İsraîldir. Hicazdakiler:İbni Cüreyc, Mu-hammed b. İshak. Malikdir. Bunlann hepsinin geleneği Yahya b. Mainde toplanır. [246]
Irakta yaşayan bu büyük alimler, hadisi ayıklama ve sahih hadisi uydurmasından ayırma konusunda çok önemli rol oynadılar.Bu suretle de Irakın ilim değerlerini korumuş oldular, ibni Teymiyye bile küfelilerin yalancılığını söyledikten sonra :
- Bütün bunlara rağmen Küfede ve diğer Irak ilim merkezlerinde büyük sika (pek güvenli) alimler çoktur, [247]demek zorunda kalmıştır.
İşte buna dayanarak hadis alimleri Küfeli sika alimlerden nakillerde bulunmuştur. Bu sika alimler arasında doğruluk ve takvalanyla yükselmiş Şia alimleri de vardır. Yahya b. Main'e , Ahmed b. Hanbelin, Şii olduğu için Ubeydullah b. Musa'nın rivayet ettiği hadisleri kabul etmediğini haber etmedikleri zaman o, Abdürrezzak'm İbni Musadan yüz küsur derece daha Şü olduğunu, halbuki Abdürrezzak'tan dinlediği ha-^^ri b. Musa'dan dinlediği hadislerden çok çok fazla
olduğunu yemin ederek anlatmıştır. [248]Hüseyn el-Eşkar.Yahya b. Main'in yanında anılmış.gulatı Şiadan olduğu söylenmiş ve rivayet ettiği hadislerin durumu sorulmuştu.Yahya b. Maîn :
- Beis yoktur, demiş ve ondan işiterek yazdığı hadislerden bahsetmiştir. [249]
İşte İslam alimleri akideyle ahlakı ayırt etmişlerdir. Doğrulukta temayüz etmiş kimseden hadis rivayet etmişlerdir. İsterse bu kişi Şii, Harici Kaderiyyeci, veya Mürcieden olsun. Ancak titizlikte şu şartı aramışlardır: Bu kişi akidesini ön plana alıp onu yaymak için koşturup durmayacaktır.Çünkü bu çeşit gayret onu yalan söylemeye sevkeder.
Iraklıların rivayetlerini birakıvermek büyük bir kayıptır. Irakın ilim taşımadaki rolü şereflidir, yücedir. Bu konuyu geçiş-tirivermek mümkün değildir. Ali b. Medini 'nin şu sözü, bu düşünceyi yeterince açıklar:
- Basrahlan terkedersen kadercilik girer araya, Şiilik vardır düşüncesiyle Küfelileri terkedersen kitaplar harap olur. [250]
Sahih hadis kitaplarının yazımının tamamlandığında durum buydu. Zira sahih hadis kitapları, aralarında Şii alimlerinden bir kısmının bulunduğu, Iraklı alimlerin rivayetlerini ihtiva etmektedir. Buharinin Sahihinde rivayetlerini aldığı bu alimlerden bazılan şunlardır:Abdürrezzak es-San'ani, Cerir b. Abdüîhumeyd ed-Dabbi, İsmail b. Eban, Halid b. Muhalled, Ali b. Ca'd, el-Fadl b. Dekin, Abbad b. Yakup ve başkaları.... Müslimin Sahihi hakkında talebesi Ebû Abdullah Muhammed b. Yakup şöyle der:
- Hocam Müslim b. Haccac'ın sahihinde, Şii ravilerin rivayet ettikleri hadisler de vardır. [251]
Sahih hadis
kitaplarında Iraklıların rivayetlerinin görülmesi, Irak alimlerinin sünneti
ayıklama, sahih hadisleri uydurmalarından ayırma ve sika ravilerin
ithamlılardan ayırma konusundaki başarılarının açık bir belgesidir.
[252]
Büyük günah işleyenin kafir olacağına inandıkları için haricilerin hadis uydurmacılığa önemli bir rolleri olmamıştır. Bunun için mevzu hadislerden bahseden kitaplarda Haricilerin uydurdukları hadislere delil olacak bir şeyler bulmak pek mümkün olmamaktadır. [253]
Hadis imamlarının, İbni Lehia 'dan nakledilen aşağıdaki olay dışında, Haricilerin dinle ilgili uydurmalarına delil olacak rivayetlerine rastlanmaz. Olay şöyledir:
- İbni Lehia, Haricilerden bir yaşlı adamın (pişmanlıkla) şöyle dediğini nakleder:
- Bu hadisler Dindir. Dininizi kimlerden (rivayet edip) aldığınıza dikkat ediniz. Biz( Hariciler) bir şey yapmayı arzuladığımızda onu hadis yapardık. [254]
A'meş de böyle bir şey nakleder ve der ki:
"İyas b. Muaviye ile beraber oturdum. Bana bir hadis rivayet etti.Ben,
- Bunu kim söyledi? dedim.
- Bunu Harûrîlerden (Kaderiyyecilerden) bir adam bana uydurup söyledi, dedi. Ben,
- Bu masalı bana anlatmakla istiyorsun ki yolu elbisemle süpüreyimde orada ki hayvan pisliklerini, böcekleri, haşaratı yükleneyim, dedim [255]
Bu arada Haricilerin doğru sözlülüklerini delalet eden nakiller de vardır. Süleyman b. Eş'as:
- Bidat ehli içinde hadisi Hariciler kadar sahih olanı yoktur, der ve İmran b. Hattan ile Ebu Hassan el-A'rec'i zikrederdi. [256]
- İbni Teymiyye de şöyle demiştir:
- Hariciler dinden çıkmış olmalarına rağmen insanların en doğru sözlüsüdürler. Hatta onların rivayet ettikleri hadislerin en sahih hadisler olduğu söylenir. [257]
İbni Lehiadan nakledilen söz doğru olsa dahi
Haricilerin hadis uydurmadaki rolleri gerçekten çok zayıftır. Aralarında bir
kişinin kötülüğü, bu konuda hepsine şamil olamaz.
[258]
Uydurma hadislerin gelişip çoğalmasına yardımcı olan faktörler arasında Kadercilik. Mürcie, Cehmiyye, Müşebbihe, gibi çeşitli kelam mezheplerinin çıkmasıda sayabiliriz. Bunları takip eden , Abbasiler devrinde devlet mezhebi durumuna gelen Mu'tezile de bu gruba girmektedir.
Bu fırkalar arasındaki bitmez münakaşalar ateşin akıl sahiplerine, her ne kadar zihinsel yarar sağlasa da, fitne kapılarından birini açmaktan da geri durmamıştır. Aynı zamanda İslam toplum varlığının parçalanmasına sebeb olmuştur. Müteşabih nasslar ve Al-lahın sıfatlarıyla ilgili Ayet ve hadisler konusunda tevil yapmaktan kaçınan Sahabenin teyid ettiği ilmiliğe karşılık soyut nazariyeler büyük gelişme gösterdi. Aslında Sahabe bu tavırlarıyla akidenin saflığını ve aydınîatıcılığını korudular. Kelamcılar ise mücadele ve münakaşalarında, açıklama ve illet bulma zorunluluğunda oldukları için Akidenin açıklığım ve düşüncenin saflığını kaybettiler. Ke-lamcılarm bu çalışması, İslam toplum varlığının parçalanmasından başka bir meyve vermedi.
Kelamcılarm. ve fırkalara bağlı olanların inançlarını ve görüşlerini Şer'i nasslaria güçlendirmek mecburiyetleri vardır.Sa-hih hadiste kendilerine yarayacak bir şeyler bulamadıkları zaman, bilhassa takvası az olanlar, mezheplerini takviye için uydurmacılığa sığındılar. Önce kaderiyyeci olup sonra tevbe eden Ebû Reca şöyle demiştir:
- Kadercilerin hiç bilinden hadis rivayet etmeyiniz. Vallahi, biz kader hakkında hadis uydurur ve bunu insanlar arasında yayardık. Bundan sevap umardık, artık hüküm Allahındır. [259]
Kelamcılarm ne fırkalara bağlı olanların hadis uydurmaları veya hadisleri arzular doğrultusunda tevil etmeleri sünnetin cahiller önünde birbiriyle çelişen zıtlıklar topluluğu olarak ortaya çıkmasına sebep oldu. Mürcie [260]Kaderiyye [261]Mücessime [262]Muattıla [263]Müfevvida [264]ve diğer fırkalar çekişmelerine ve fikirlerinin ayrı ayrı olmasına rağmen müşterek oldukları bir nokta vardı; görüşlerini sünnetle desteklemek isterlerdi.
Mesela , müslümanlar arasında münakaşa konusu olan "îman artar mı. Eksilir mi? " meselesi .. İki görüşü de desteklemek için hadis uydurulmuştur. İşte uydurulan sözlerden örnekler:
"İman söz ve ameldir. Artar ve eksilir. Bunun dışında bir şey söyleyen bid'at ehlidir." Bunu Ahmed b. muhammed b. Harb uydur-' muştur. [265]
Buna karşı şu söz uydurulmuştur:
"Kim iman artar ve eksilir iddiasında bulunuyorsa, bilsin ki imanın artmasını münafıklık, eksilmesi küfürdür. Bunu diyenler tevbe ederse ne aîâ, değilse boyunlarını kılıçla vurunuz." Bunu da Muhammed b. el-Kasım et-Taykanî uydurmuştur. [266]
Kur'anm mahluk olduğunu ileri sürenlerin çıkardığı fitne esnasında da, bu fikrin zıddına hadisler uydurulmuştur. Bunlardan biriside, Kur'an mahluktur, diyenin kafir olduğunu ifade eden sözdür. [267]
Mücessime fırkası da, mezheplerinin görüşünü kuvvetlendirmek için, sıfatlar konusunda bir çok hadisler uydurulmuşlardır. Bunlar dan birisi ise Ebu's-Saadat b. Mansurun uydurduğu sözdür. Bu uydurma şöyledir:
"Cenab-ı Hak Cuma geceleri yeryüzüne iner ve nurdan bir kürsinin üzerine oturur. Önünde bir levha ve lehva de rüyet, keyfiyyet ve sureti kabul edenlerin isimleri vardır." [268]
Kelamcılardan bir kısmı, uydurma hadislerdeki bu gerçek zıtlıkları ve sahih hadislerde ki zahiri tenakuzları ileri sürerek ha-disçileri ayıplayıp tenkid ettiler. İbni Kuteybe hadisçileri savundu ve asıl sıkıntının kelamcılardan kaynaklandığını açıkladı. Bu konular onun "Te'vilü Muhtelifü'l-Hadis" [269]isimli eserindedir.
Kelam fırkalarının görüşünü desteklemek için hadis uydurulduğu gibi, bu fırkaların zıddına olmak üzere, onların düşmanları tarafından da hadisler uydurulmuştur. el-Ebred b. el-Eşras, kaderiyyeci-lerin zındıklar olduğunu ifade eden bir hadis uydurmuştur. [270] Diğer uydurma hadiste de onların, bu ümmeten mecusilere olduklarını belirJtilmektedir. [271]
Uydurma hadis
kitapları, kelam fırkalarının ve onlara karşı olanların uydurduklarının
örnekleriyle doludur, bu hadislerin büyük bir kısmı, Emeviler devrinde ve
Abbasilerin ilk devrelerinde ortaya çıkan kelam mezheplerin adlarını zikredek
kötüleyen sözlerdir.
[272]
Zındıklar, sünnetin değerini düşürmek, onun talimatını karıştırmak,, aklı erenler nezdindeki yerini alçaltmak için hadis uydurmacılığında, kısa devrede, önemli roller oynamışlardır. Zındıklar İslam görüntüsüne bürünerek, İslama ve müslümanlara karşı içlerinde düşmanlıklarını gizleyen kimselerdir. Bunlar İbni Hibban'ın dediği gibi "Küfür inancına sahiptirler. Allaha ve ahiret gününe inanmıyorlardı. İslam şehirlerine giriyorlar, alimlerin kıyafetine bürünüyorlar, alimler üzerinden hadis uyduruyorlardı. Kalplere şek ve şüpheyi sokabilmek için tanınmış alimlerin isimlerini kullanarak hadis uyduruyor, dolayısıyla uygun buldukları kimseleri doğru yoldan saptırıyorlardı. Güvenilir kişiler onlardan hadis dinliyor, onlardan aldıklarını kendilerinden sonrakilere naklediyorlardı.Hatta kendi aralarında da naklediyorlardı. [273]
Zındıklardan bir kısmı ısrar ve tehdit karşısında hadis uydurduklarını itiraf ederken, bazıları da tevbelerinin ardından bu itirafı yapıyordu. İbni Lehîa şöyle der:
"Ağlamakta olan yaşlı bir adamın yanına girdim,
- Seni ağlatan nedir? diye sordum.
- Dörtyüz hadis uydurdum ve insanlar arasında yaydım.Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum" cevabını verdi. [274]
Abbasi Halifesi Mehdi de şunu nakletmiştir:
- Zındıklardan birisi benim huzurumda, insanlar arasında itibar gören dört yüz hadis uydurduğunu itiraf etti. [275]
Abdülkerim b.Ebi'l, Avca anne tarafından dedesi Hammad b. Se-lemenin kitabına uydurma hadisler kattı. Kendisi öldürülmesi için Basra emiri Muhammed b. Süleyman b. Ali'ye getirildi. Öldürüleceğini kesinlikle anlayınca şu itirafı yaptı:
- Vallahi, sizin aranızda dört bin hadis uydurdum. Bu hadisler de helali haram, haramıda helal yapıyordum. Oruç tutacağınız gün size yedirdim, yiyeceğiniz günde size oruç tutdurdum. [276]
Hammad b. Zeyd de şöyle demiştir:
- Zındıklar, Rasûlullah (s.a.v) 'e nisbet ederek, ondört bin hadis uydurmuşlardır. [277]
Zındıkların uydurdukları hadisler akaid , fıkıh, ve ahlak gibi çeşitli konulardadır.
- Hadislere üç yönden fesat ve kötülük karışmıştır. Bunlardan birisi de zındıklardır ki çirkin ve olmayacak şeylerle hadis uydurdular. Bununla İslamı kökünden sökmeyi, değerini düşürmeyi hedeflediler. Mesala önceden ifade ettiğimiz alın teri [278]meleklerin hasta ziyaretine gitmeleri, boz deve üzerinde altın kafes, ğögüs kılı [279]kolların nuru ve değişik şeylere ait, hadiscilere gizli olmayan hususlar... [280]
Zındıklar böylece
fitneyi körüklemek, aklı
başmdakileri körükleyip kızdırmak, dinsizlerle alay etmek, Ayrıca Allaha
cisim is-nad etmekten ve O'nu kullarına benzetmekten münezzeh olan İslâm
inancının değerini düşürmek gibi gayelerle bu hadisleri uydurdular.
[281]
Kıssacılar da hadis uydurmac il ağında pay sahibi oldular. İnsanlara mescidler de kıssa anlatmak düşüncesi erken devrelerde ortaya çıktı. [282]Genellikle dinleyenleri cahil halk tabakasından olan kıssacılar. heyacan vermek için yalana ve mübalağaya başvurma ihtiyacını duyuyorlardı. Aklı başında olan kişiler böyle toplantılara iltifat etmez, Kur'an,hadis, fıkıh ilimlere ait dersler onlan çekerdi. Bu dersleri yetenekli, olgun, ilini sahibi kişiler verir, caminin sütünlan etrafında ilim halkaları teşkil ederdi.
İbni Kuteybe durumu şöyle anlatır:
- Kıssacılar eskiden beri, avamın yüzlerini kendilerine döndürünce, bildikleri bütün münker, garip ve yalan hadisleri dillerinden akıtırlar. Cahil halkın kıssacılann önünde oturması, onların an-lattıklannm acayip ve aklın ölçülerinin dışında olması veya kalbe keder verecek gözden yaş akıtacak şeyler olması sebebiyledir. Kıssacı cenneti anlatırsa şöyle der:"Allah, dostuna beyaz incilerden bir köşk hazırlar. Köşkte yetmiş tane bölüm, her bölümde yetmiş bin kubbe, her
kubbede yetmiş bin şey.. vardır." Sanki görüyormuş gibi anlatır.
Sayının yetmişden fazla veya eksik olması caiz değilmiş gibi anlatır. [283]
Ulema, kafalarının estiğince giden ve yalan söylemekten çekinmeyen kıssacılara karşı uyanık olmaya dikkat çekmişlerdir. Asım şöyle der:
Biz Ebû Abdirrahman es-Sülemiye (ö;73 h yıllarında) giderdik. Biz o zaman yetişkin delikanlılardı. Bize;" Ebu'l-Ahvas dışındaki kıssacılann anlattıklarını dinlemek için oturmayın. Bilhassa Şakikten sakının." derdi. Şakik haricilerin görüşünü benimsemişti. O, Ebû Vali değildi. [284]
Ulema, yalancı kıssacılara hücum etmiş ve yalanlannı ortaya koyarak herkesin önünde teşhir etmişlerdir. A'meş (ö;148) Basra camiine girdiği vakit bir kıssacının: Bize A'meş, Ebü İshaktan, o da Validen rivayet ettiler ki...." diye konuştuğunu duydu. Hemen dinleyici halkasının ortasına oturarak koltuk altı kıllarını yolmaya başladı. Kıssacı ona:
- Biz ilimle meşgul olurken, sen böyle yapmaya utanmı-yormusun? dedi.
- Benim yaptığım, senin yaptığından daha hayırlıdır, cevabın
verince kıssacı:
- Bu nasıl oluyor ki ? diye sorunca da ,
- Ben sünneti işliyorum, sen yalan söylüyorsun. Ben A'meşim v< sana hiç bir hadis öğretmedim, cevabınım vererek cemaatın önündt teşhir etti. [285]
Ancak diğer ulemanın durumu, hakkı ilan edip yalancılar teşhir etmede bu açıklık ve şiddetle olmamıştır.Yezid b. Harun (ö;206) , Ebû Said el-Medâini'nin meclisinde bulunmuştu. Bu zat güzel nağmt yapar ve güzel kıssa analatırdı.Bu mecliste de hadis uydurmaya başladı. Yezid b. Harun teessüründen ağlıyordu. Tepki olarak sadece yanındaki adama:
- Yazıklar olsun sana! Bu adam yalan söylüyor (sende oturmuş dinliyorsun), demekle yetindi. Adam da ona:
- Yalan söylediğini bildiğin halde onun önünde oturup (sessizce) ağlaman nasıl bir şeydir ki...? dedi. [286]
Halbuki Yezid b. Harun kıssacılan kötüler ve halk kendisine sorduğunda onların yalanlarını açıklardı, Şerikten, o muğireden, o da İbrahtmden bize rivayet ettiler ki bir dilenci üç defa istediğinde bir şey verilmezse, dilenci vermeyenler üç defa tekbir getirir, ded-i.
Sonra da kendisine sadaka vermeyenler üzerine tekbir getirmeye başladı. Yezid b. Harun'a adamın rivayet ettiği hadisin durumu sorulunca:
Pis herif, yalan söylemiş. Hiç bir şekilde sözü işitmedim, cevabını verdi [287]
Kıssacılardan biriside, bizzat Yezid b. Harun'un huzurunda onun üzerinden yalan hadisi uydurdu ve:
- Yezid b. Harun, Zi'b b. Ebi Zi'b den naklederek bize hadis rivayet
etti...... dedi. Yezid b. Harun gülmeye başladı. Halk toplantı yerinden
kalkınca dinleyenlerden bir kısmı kıssacının peşine takıldı. Ona şöyle dediler:
- Yazıklar olsun sana! Onun adı Zi'b değil, Muhammed b. Abdur-rahmandır.
Kıssacı şöyle cevap verdi:
-Babasının adı Ebû Zi'yb olunca, neden oğlu Zi'b olmasın ? [288]
Bazı kıssacılann kendilerine güvenleri, cehaletleri yüzlerine vurulduğu ve yalanlan ortaya çıkanldiğı zaman bile onları utanmaktan alıkoymuştur. Bazıları daha ileri giderek, durumlarını maskaralıkla örtmeye çalışmışlardır. Kıssacılardan birisi Rasafe mescidinde oturmuş Ahmet b. Hanbel ve Yahya b. Mainden 20 yaprak tutacak uzunlukta bir Hadis rivayet etmeye başlamış. Halbuki Ahmed b. Hanbel veYah-ya b. Main de o cemaatin içinde bulunmaktadırlar. Kıssacı rivayetini bitirince halkan para toplamaya başlamış. İbni Main adamı çağırmış, ikisi de kendilerini tanıtmışlar ve kendilerinden Hadis rivayet etmemesini söylemişler. Adam şöyle demiş :
-Yahya b. Main'in ahmak olduğunu duyar dururdum. Şimdi adam akıllı kanaat getirdim. Dünyada sizden başka Yahya ve Ahmet yokmu sanıyorsunuz ben bundan başka on yedi Ahmed b. Hanbelden Hadis yazdım.
Sonra da yürümüş gitmiş. [289]
İbni Hibban bu durumu tahlil ve tenkid ederek şöyle der :
-Bu gibileri, bizzat Ahmed ve Yahyanm huzurunda, hiç bir şeye aldırmaksızın, onların üzerinden Hadis uydurularsa, cemaatini kabile halkının, çoban ve çiftçilerin teşkil ettiği camilerde başıboş kaldıklarında elbette uydurmacılıkta daha cesaretli olurlar. [290]
İbni Hibban, Rakya ve Harran arasındaki Bacirvan mescidinde bir kıssacmın Ebû Hanifeye isnad edarek bir Hadis rivayet ettiğini duydu. Ona Ebû Hanifeyi görüp görmediğini sordu. Kıssacı görmediğini söyledi. İbni Hibban :
-Görmediğin halde, nasıl ondan Hadis rivayet edersin ? diye çıkışınca adam :
-Bizimle münâkaşa etmek mürüvvet azlığından ileri gelir; Ben bu tek isnadı muhafaza ederim, her işittiğim Hadisi bu isnada ekler ve rivayet ederim, cevabını verdi. [291]
Ulemanın yalancı kıssacıları teşhir etmelerine, onların cahilliklerini açıklamalarına rağmen halk üzerinde tesirleri büyüktü . O kadar ki bazan onları teşhir eden ulemaya karşı halk kıssachlara arka çıkardı Yahya b. Main şöyle der:
-Kerh'te Esed b. Zeyd el-Kûfi'ye gittim. Bu Esed ayakkabıcılar hanına misafir olmuş, onlara kimsenin bilmediği (münker) Hadisleri rivayet ediyordu. "Ey yalancı T'diye bağırmak istedim, ama ayakkabıcıların keskin bıçaklarından korktum. [292]
Halkın cahilliği ve
kıssacılara düşkünlüğü yalancılık ve hadis uydurmacılığı yolunda onlara
yardımcı olmuştur.
[293]
Salih kişilerden bazıları da, halkı hayırlı işlere sevketmek, kötü işlerden alıkoymak için hadis uydurmuşlardır. Bu onların cahilliklerinden kaynaklanmaktadır. Halbuki ahlaka ve hayır işlerine sevket-me konusundaki sahih hadisler onlara yeter artar bile. Bu çeşit hadis çoktur. Nasihat etmek, hayra teşvik etmek ve kötülükten nehyetmek isteyen bu kimselere bu hadisler bol malzeme teşkil eder. Yaşayışında zahid bir kişi olan gulam Halil, hadis uydurmakla şöhret bulmuştur. Öldüğünde Bağdat çarşısı kapanmıştır. [294]Hayatında zühd ve takva ile ilgili çok hadis uydurmuştur. Bu durum kendisine hatırlatıldığında
- Onları halkın kalbine rikkat vermek için uydurduk, itirafında bulunmuştur. [295]
Ebu Ca'fer b. eş-Şaîri, Gulazn-Haille, çok önceden ölen Bekir b. İsa dan nasıl hadis rivayyet ettiğini sorunca ağlamış, ertesi gün, Basra da Bekir b.İsa diye isimlendirilen altmış kişiden hadis dinlediği cevabını vermiştir. [296]
Ebu Davud es-Sicistani, Gulam Halilin dört yüz hadis uydurduğunu belirtmiştir. [297]
İbadet ehlinden olupta hadis uyduranlardan birisi, çok gece namazı kılıp, çok oruç tutan Ebu Davud en-Nehai [298]diğeri ise on üç sene kimseyle konuşmadan oturan Vehb b.Hafstır. Bu Vehb çok açık yalan söylerdi. [299]
Kerramilerden [300]bazıları, "Kam benim üzerimden yalan söylerse Cehennemdeki yerine hazırlansın."hadisini tevil ederek derler ki:
- Biz onun aleyhine değil, lehine yalan söylüyoruz.
Bu tevile dayanarak, insanları ibadete teşvik ve günahtan alıkoymak kastıyla hadis uydurmanın caiz olduğunu ifade etmişlerdir. [301]
Halkı onları okumaya teşvik etmek için süreîeren faziletiyle ilgili hadisler uydurulmuştur. Abdurrahman b. Mehdi, Meysere b. Abdi Rabbih'e
- Şu süreyi okuyana şöyle şöyle olur diye rivayet edilen bu hadisler nereden geliyor? diye sormuştu.
- İnsanları, o süreleri okumaya teşvik etmek için ben uydurdum, cevabını almıştı. [302]
Ebu İsme Nuh b. Meryem el-Mervezi, süre süre Kur'an'ın faziletle-riyle ilgili hadis uydurduğunu itiraf etmiştir. Bunu da halkın Kur'an'dan yüz çevirip Ebu Hanifenin fıkhı ve İbni İshak'm Meğazi'si ile meşgul oldukları için yaptığını söylemiştir. [303]
Vakidi, Sa'lebi ve Zemahşeri gibi zatların tefsir kitaplarında sürelerin faziletleriyle ilgili uydurma hadisler vardır. Vakidi ve Sa'lebi gibi bazıları bu hadislerin senetlerini de zikrederler.. Zemahşeri ve benzerleri senet zikretmezler. Aslında senetsiz uydurma hadisleri almak hataların en büyüğüdür [304]Surelerin faziletleriyle ilgili hadisler uydurulduğu için Ahmed b. Hanbel şöyle der:
- Üç çeşit kitabın aslı yoktur: Meğazi (savaş destanları) tefsir ve Melahimf savaşlardan bahseden kahramanlık hikayeleri)........
Askalanİ bunun üzerine şöyle der:
- Bu üç şeye faziletler kitabımda eklemek gerekir. [305]
Yukarıdaki görüşler, sürelerin faziletleriyle ilgili bütün hadislerin uydurma olduğunu ifade etmemektedir. Bu konuda Sahih hadisler de vardır. Suyuti bu konuda "Hamailü'z-Züher fi Fedailü's-Süver" adını verdiği bir kitap yazmıştır. [306]
Ulema, salih kişilerin hadis uydurmaya kalkışmasının tehlikesini anlamışlardır. Zira halkın onlara hüsnü zannı vardır ve onların yalan söyleyeceklerine ihtimal vermez. Bunun için alimler, tehlikesini göstererek uyarmışlardır. Ebu Asım en-Nebil şöyle der:
- Salih kişilerin, hadis konusunda daha çok yalan söylediklerini başka bir konu görmedim. [307]
Yahya b. Said el-Kettan şöyle der:
- Hayra ve zühde nisbet edilen kişiden daha çok yalan söyleyen bir kimse görmedim. [308]
İmam Müslim de durumu şöyle tefsir ediyor:
-Bile bile yalan söylemek istemedikleri halde, dillerinden gayri ihtiyari yalan çıkıveriyor. [309]
el-Iraki ise duruma şöyle bir açıklama getirir:
- Allah daha iyi bilir ya, salihlerden sayılan kişiler, kendileri caiz olanla, yasak olanı ayırmada bilgisizce hareket ederler. Veya salih kişiler, hüsnü zanla kalplerine şüphe girmeden, işittiklerini doğru kabul ediverirler. Yanlışıda doğrudan ayırmaya güçleri yetmez. [310]
Uydurma hadislerin ortaya çıkışında taassubda önemli bir rol oynamıştır. Bu taasub ister uydurmacının oturduğu yere olsun, ister bağlı olduğu ırka olsun, isterse fıkhi mezhebine bağlı olduğu imama olsun, zararı aynıdır. Bölgecilik taassubu Arapların fethedilen şehirlerde yerleşmesinden sonra, buraya gelen Arap kabilelerin birbiriyle veya yabancılarla karışmaya başlamasıyla ortaya çıkmıştır. İslam şehrinde yerleşen değişik gruplar arasında akrabalık veya başka şekillerde kaynaşmalar oldu. Bunun neticesinde derece derece zayıflayan kabile bağlılığının yerini şehre bağlılık ( bölgecilik) aldı. Kabileyle övünmenin yerini oturulan yerle övünme aldı. Şehirler arasındaki bu övünme yarışı, bazı şehirlerin fazileti, diğer bazılarının da kotülenmesiyle ilgili hadislerin uydurulmasına sebep oldu. İş o dereceye vardı ki İslam şehirlerinden her biri lehinde veya aleyhinde uydurulmuş hadislerden nasibini almış oldu. el-Kedimi, Basra nın faziletiyle ilgili olarak şöyle bir hadis uydurdu:
"Muhakkak ben öyle bir yer biliyorum ki oraya Basr denir. Yerlerin kıble bakımından en sağlamı, mescidi ve müezzinleri çok olandır. Diğer beldelerden def edilmediği halde oradan belalar def edilir." [311]
Muhammed b.Abdurrahman el-Beylami şu hadisi uydurdu;
"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki en faziletli ribat [312]Cidde ribatı olacaktır." [313]
Meyseme b. Abdi Rabbih, Kazvin şehrinin faziletiyle ilgili olarak kırk hadis uydurmuştur. [314]
Ahmed b.Kinane eş-Şami:
"İman yeryüzünde gittiğinde Ürdün vadisinde bulunmuş olacaktır. [315]hadisin uydurdu.
Ebu İsme, Horasan şehirlerin hepsinin faziletiyle ilgili olarak uzun bir hadis uydurdu. [316]
Rakib şehir halkı tarafından diğer şehirler hakkında uydurulan hadisler cidden çoktur, Ammar b. Zerbi'nin Basra'nın kotülenmesiyle ilgili olarak uydurduğu hadis bu kabildendir. Buna göre Basra da yere batma ve insanların şeklinin hayvana dönüştürülmesi gibi belalar olacaktır. [317]
67 Eban b. Ebu Iyaşda şunu uydurmuştur:
"Şam da kalabalık ve azgınlık vardır." [318]
Şehirler topluluğunu övmek veya yermek içinde hadis uydurulmuştur. Bunlar çogü kez, devrinde şehirler arası ilişkilere ışık tutma yararını sağlarlar. Mesela:
"Dünyadan cennete açılan iki kapı vardır ki, bunlar Abadan ve Kazvindtr." [319]görüldüğü gibi bu söz, iki şehir arasındaki iyi ilişkiyi göstermektedir. İbni Ristenin el-Alakam'n-Nefise, İbnü'l-Fakih, el-Hemadeni'nin el-büldan isimli kitapları gibi coğrafya ile ilgili kitaplar, şehirlerin faziletleriyle ilgili uydurma hadislerle doludur.
Irkçılık tassubu bazı uydurma hadislerde açıkça bellidir. Mesela:
"Sudanlılar hakkında beni rahatsız etmeyin. Siyahlar karnı ve ferci için vardır. " Bu sözü Yahya b. Ebi Süleyman el-Medeni uydur-muştur.[320]
"Zenci doyduğunda zina yapar, acıktığında çalar. Onlarda müsamahakarlık ve kahramanlıkta vardır. " sözünü ise hadis olarak Ansebe el-Basri uydurmuştur. [321]
Zencileri yermek için uydurulan hadisler Basralılarm onlara karşı duydukları antipatiyi gösterir.
Irkçılık taassubunu gösteren uydurma hadislerden biriside sudun
"Allahı en çok öfkelendiren dil farsçadır. Şeytanın dili kürtçedir. Cehennem halkı Buharalılarm dili (Türkçe) ile konuşur. Cennet halkının dili Arapçadır."Bunu İsmail b. Ziyade b. Galip el-Kattan uydurmuştur. [322]
Mezhep imamlarına aşın derecede bağlılıkta uydurma hadislerin gelişmesinde rol oynamıştır. Bu durum bir çok hadiste kendini gÖsterir.Mesela:
"Benden sonra bir adam gelecek, kendisine Numan b. Sabit denilecek, künyesi Ebu Hanife olacaktır. Allahm dini ve benim sünnetim onun eliyle diriltecektir." uydurması...... [323]
Me'mun'a:
- Şafiiyi ve Horasanda ona tabii olanları görmüyormusun? denildi. Oda şu hadisi uydurdu:
- Bize Ahmed verdi (burada senedi zikretti)......"Ümmetim
arasında Muhammed b. İdris denilen bir adam gelecektir. O ümmetim için iblisten daha zararlıdır. Ümmetim arasında Ebu Hanife denilen bir kişi gelecek, o da ümmetimin ışığıdır. [324]
Kerramilerden İshak b. Muhammed'm imamını övmek için uydurduğu hadiste şöyledir:
"Ahir zamanda bir adam gelecek, ona Muhammed b. Kerran denilecektir. Sünnet ve cemaatı diriltecektir. Onun Horasandan Beytü'I-Makdis'e hicreti, benim Mekke'den Medine ye hicretim gibidir. " [325]
Bu şekilde bölgecilik,
ırkçılık ve mezhep taassubu da, hadis uydurma hareketinde rol oynamıştır.
[326]
Hadis uydurma faktörlerinden birisi de takvası az kişilerin hadisi Özel maksatlarına alet etmek istemeleridir, bunlar hadisi hakimlere ve devlet ileri gelenlerine yakınlaşmak ve yaranmak için uydururlar. Gıyas b. İbrahim bunlardan birisidir. Bu adam Abbasi halifesi Mehdi' nin yanma girdi. Onun yanında bir güvercin görünce hemen şu hadisi uydurdu.
'Yarış ancak ok, toynak ve kanatla olur."
Halife Mehdi ona mükâfat verilmesini emretti. Gıyas yanından çıkınca da onun yalancı olduğunu hatırladı ve güvercinin kesilmesini emretti. [327]Halbuki bu yalancılar mükâfatlandırılmak yerine cezalandırılmalıdırlar.
Harun er - Reşid Medine-i Münevvereye geldiğinde, üzerinde kaftan ve kuşak olduğu halde, Rasûlullah (s . a . in minberine çıkmayı edebe uygun görmedi. Kadı Ebûl - Bahteri, içinde Rasûlullah ( s . a . v) in bu giysileri giydiğini belirten bir hadis uydurarak onu minbere çıkmaya teşvik etti. Hadis imamlarından Yahya b . Main ' de orada bulunuyordu. Büyük bir kalabalığın huzurunda, kadı'nm yalancılığını yüzüne vurdu. [328]
Sa'd b . Tarif el - İskâfî ' nin oğlunu hocası dövünce:
"Çocuklarınızın öğretmenleri sizlerin en şerlilerinizdir." [329]sözünü hadis diye uydurmuştur.
Bazıları da hadis ve hadis rivayetini kazanç vesilesi yapmışlardır. Ama olup halktan dilendiği halde halkın kendisine yardım, etmekten kaçındığı Ebû Davûd el - A ' mâ, ashabtan Berâ ve Zeld b . Er-kamdan hadis rivayet ederdi. Halbuki ikisinden de hadis dinlememiştir [330] Bunun için şu'be fakirlerden rivayet etmeyi sakıncalı görür ve şöyle derdi.
- Şu fakirlerden rivayet almayınız, zira onlar size yalan söylerler.
O devrede Şu ' be halkmen fakiri idi. [331]
Pirinç, mercimek, patlıcan ve etli keşkek yemeği hakkında uydurulan hadislerin, bunları satarak kazanç sağlayanlar tarafından uydurulmuş olması mümkündür. [332]
Bazıları, kenidilerine bir konuda soru soranlara karşı alim ve maharetli olduğunu göstermek için hadis uydurmuştur. (307) Nitekim bazıları da yalandan zevk aldıkları için bu işi yapmışlardır. Esmaî bir bedeviye:
. - Seni yalan söylemeye sevkeden nedir? diye sorunca bedevi:
- Yalanın tadını taddıysam onu unutamam, cevabını vermiştir. [333]
Ulema, imanı zayıf kimselerden hadise gelecek fitneyi anlamışlardır. Sevri bunu şöyle belirtir:
Hadis fitnesi, altın
ve gümüş fitnesinden daha tehlikelidir.
[334]
Sünneti temize
çıkarma, sahihi sakatmdan ayırma yolunda ulemanın zorlu mücadelesi olmasaydı,
sünneti bozmaya, karıştırmaya yönelik uydurma hadis sayısı, daha bir çok
faktörün tesiriyle önüne geçiîemiyecek bir sayıya ulaşacaktı. Ulema, isnadı
güçlendirme, ilim talebi için yorucu yolculukları göze alma, hadisi şerifi
yazma ve çeşitli hadis ilimlerini sistemleştirme gibi çok meşkûr bir gayretin
içine girdiler. Bu konu isnad ' in çıkışı, önemi, seneddeki ricali tanıma gibi
bilgileri içine alacaktır. Bu konu hadis ilimlerinin önemlilerindendir ve buna
"İlmü ' r - Rical" denir.
[335]
"Ricali bilmek ilmin yansıdır." Ali b . el – Medlni İsnâd, metne bağlayan (ulaştıran) yoldur, hadis ravilerinden oluşan bir silsile yoluyla elde edilir. Bu silsile hadisi söyleyen (veya yazan) zatla başlar, Rasûlullah (s . a,, v) de son bulur. Cumhura göre isnad ve sened deyimleri arasında fark yoktur. Başkalarına göre ise isnad, hadisi söyleyene kaldırmaktır. Sanki bu, dağa çıkan kişinin, zirveye ulaşmak istediği zaman, dağın yamacında tırmanması gibidir. Sened ise hadisin metnine ulaştıran yoldur ki lügat bakımından sağlam ve yüksek yere denir.[336]
İsnada önem verilmesi ve onunla ilgili olarak ciddi soruşturma yapılması erken devirlerde başlamıştır. Bu, Hz . Osman (R.a) in halifeliği devresinde başlayan ve islâm toplum varlığında büyük parçalanmalara, birbirine zıt siyasi fırkaların, fanatik fikirlerin çıkmasına sebep olan fitnelerin hemen arkasından boy göstermiştir. Zaten bu yıkıcı, islâm birliğini bozucu durumlar hadiste uydurmacılığın çıkmasının baş sebeplerindendir.
Ulema, bunun üzerine, rivayetin kaynaklarını tesbit etmeye, rivayette iştirak eden şahısların (ricalin) durumunu sormaya başladılar. Muhammed b .Sîrin (Ö : 110 H) şöyle der:
- Önceleri ulema isnadı sormazlardı. Fitneler ortaya çıkınca: Rivayet ettiğiniz adamlarınızın adlarını bize söyleyiniz demeye başladılar. Sünnet ehline bakılıyor, onların da rivayet ettiği hadis alınıyor, bid'at ehline bakılıyor, onlarında rivayet etttiği hadis alınmıyordu. [337]
İbni Şirin fitneyi, Hz Osman (R.a) devrinde, islâm cemaatinin parçalanmaya başlaması ve uydurmacılığın çıkması sebebiyle,isnaddan sorulmaya başlaması olarak kabul eder. Buna dayanarak İbni Şîrîn, büyük islam toplumundan ayrılanlara da "Bid'at ehli" der.
Schacht ' (şaht) a göre fitne, Hz . osman devrindeki olaylar değil, Velid b . Yezid ' (Ö : 126 H) in öldürülmesidir. Şaht bu konuda, İbni Şirinin fitne kelimesini kullanışı ile, Taberînin 126 H . yılı olaylarıyla ilgili olarak, "Mervan oğullarının durumu karıştı ve fitne ortalığı kapladı ." Şeklindeki beyanı arasındaki uygunluğa dayanır. Bu faraziye
Şahtı, İbni Şirinin sözünü bu konuda itimada şayan kabul etmeye şevketti. Zira İbni Şirin 110 Hicri yılında, yeni fitneden önce vefat etmiştir. [338]
İbni Şirinin, güvenilir kaynaklar tarafından itibar gören sözünün bu konuya nisbetini olumsuz saymamız mümkün değildir, onun sözünün doğru olmadığını tenkidcilerden hiç birisi de söylememiştir. Aksine bizzat İbni Şirinden bu görüşü teyid edecek olan şu söz rivayet edilmiştir.
-Allah Rasûlünün ashabı onbinlerce olduğu günlerde fitne ayaklandı, ancak onlardan yüz kişi bile fitneye meyletmedi. [339]
Burada, Hz. Osman devrinde ortaya çıkan ilk fitnenin hemen ardından, yani erken devrede senedden sorulmaya başlandığı iddiasını güçlendiren deliller var. İmam Ahmed b Hambel, İbrahim en - Nehaiye isnad ettiği bir rivayetinde, en - Nehaî şöyle der:
-İsnad, Muhtaru's - Sekâfi devrinde aranmaya başlandı.Bunun sebebi ise bu adam, bu günlerde Aliye nisbet ederek çok yalan söyledi. [340]
Ancak bu, diğer hadislerin tam senedlerle rivayet edildiği manâsına da gelmez, bir sahabi, bir hadisi bizzat Rasûlullah ( s. a. v ) den değil de, başka bir sahabiden bile işitse, onlar senedin zikrini zorunlu görmezlerdi. Berâ (R.a)'in şu sözü bunu açıklığa kavuşturur:
- Size rivayet ettiğimiz hadisleri Rasûlulîah(s.av) 'den işittik. Ondan işittiğimizi ondan işittik. Ashabımızın (arkadaşlarımızın) bize rivayet ettikleride Ondan işittikleridir. Ve biz yalan söylemeyiz. [341]
Ashab bizzat Rasûlullah (s.a.v) den rivayet ettikleriyle, Rasûlullah'tan işiten birisi aracılığıyla rivayet ettiklerini birbirinden ayırmıyorlardı. Çünkü hadiste sened aramıyorlardı. Bera (r.a) bunun sebebini söylemiştir ki Ashabı tarafından Rasûlullah (s.a.v) üzerinde yalan söylenmezdi. Bir sahabi, bir hadisi diğer bir sahabiden dinle-mişse bu, sanki bizzat kendi kulağıyla Rasûlullah (s.a.v) 'in mübarek ağzından dinlemiş gibi kabul edilirdi. Halkın ashaba güvenine rağmen, bazen onların rivayat ettikleri hadislerin senedini sordukları da oluyordu: Ancak başlangıçta senedi sormak kolay olmadı, aksine sorulan sahabenin öfkesini celbetti. "Enes b. Malik (r.a) 'e rivayet ettiği hadisi Rasûlullah (s.a.v)'e işittiği sorulduğu zaman öfkelenmiş:
- Biz birbirimize yalan söylemeyiz, demiştir. [342]
73 Tabiin devrinde senedi soruşturma işi çoğaldı. Hasenü'l-Basri (ö;110 h)
ye mürsel hadisleri [343]sorulmuştur: "Bir adam Hasenü'l-Basriye:
- Sen bize hadis rivayet ediyor ve, "Kale Rasûlullah" diyorsun. Hadisi sana rivayet edene dayandırsan(isnad etsen) olmaz mı? dedi. Ha-senü'l-Basri'nin cevabı şöyle oldu:
- Vallahi, biz yalan söylemedik, bize yalan da söylenmedi. Horasana gazaya gittiğimizde yanımızda Muhammed (s.a.v) Ashabından üç yüz kişi vardı. [344]
Hasenü'l-Basri'nin hadislerinde senedi zikretmemesinin dayanak noktası şudur: O, rivayet ettiği hadisleri, karşılaştığı ve sohbet ettiği, hem takva ve doğruluk örneği olan, ve hemde hiç yalan söyle-meyen bir çok sahabiden almıştır. Dolayısıyla onları rivayetinde belirtilmemesi rivayetin önemini azaltmaz.
Yahya b. Said el-Kattan'a göre isnad hakkında ilk araştırmayı yapan, Tabiin efendisi Amir eş-Şabi (ö;103 h) dır. "Rabi1 b. Hüseyin ona hadis okudu. Şa'bi diyor ki; ben Rabi'a:
- Bunu sana kim rivayet etti? diye sordum.
- Amr b. Meymûn dedi. O na tekrar:
- Bunu sana kim rivayet etti? dedim.
- Rasûlullah (s.a.v) 'in Sahabisi Ebû Eyyüp (r.a) dur, dedi.
Yahya b.Said der ki: İşte isnadın ilk araştırıldığı olay budur. [345] Tabiin büyükleri (Kibarü't-Tabiin) devrinde isnad araştırması böyleydi. Hadisci senedi sorduğu zaman onu bildirmek durumu vardı o devrede... Ancak isnadı teyid etmek ve isnad istediğinde ısrar etmek Sahabe ve Tabiinin büyükleri devrinden sonra daha da arttı. Bunun sebebi de uydurmacılığın yayılması ve zamanla normal çerçeveden taşmasıdır. O kadar ki rivayetlerinin kabul görmesini isteyen hadisci için isnad, titizlikle riayet edilmesi gereken bir vecibe durumuna geldi. Tabiinin küçüklerinden (Sıgaru't-Tabiin) birisi olan Zühri (ö;124 h) bile bile isnadı terketmenin Allaha karşı cüretkarlık olduğunu kabul etmektedir. Utbe b. Ebu Hakim, İshak b. Ebû Ferve ile Zühri nin yanında iken geçen bir olayı şöyle anlattı: İbni Ebî Ferve "Kale Rasûlullah (s.a.v)", "Kale Rasûlullah (s.a.v) " demeye koyulunca Zühri ona çıkıştı:
- Allah senin canını alsın ey Ebu Ferve! hadisinde isnadı terkede-rek Allaha karşı cüretkarlığa seni hangi şey sürüklüyor. Bize ipi ve halkası olmayan hadisleri rivayet ediyorsun. [346]
Zührinin İsnadı kesinlikle kabul edip ona sorulması sebebiyle
İmam Malik:
Hadiste sened kullananların ilki Zühridir, demiştir. [347]
İmam Malik belki de Şam vilayetinde ilk sened kullanan zat Zühridir, demek istemiştir. Velid b. Müslimin ifadesini göre Zühri:
- Ey Şamlılar, niçin sizin hadislerinizi ipsiz ve halkasız (is-nadsız) görüyorum? Bu günden itibaren bizim adamlarımız senedlerle tutacaklardır, demiştir. [348]
Bu kitabın Şamlıları hedef alması, diğer ilim merkezlerinde isnada daha çok önem verildiğini gösterir Şamlılar bu konuda gevşek davrandıkları için Zühri, bu noksanlıkları konusunda onları uyarmış onlarda hadislerinde isnada önem vermeye başlamışlardır. Bütün bunlar, Zühri'den önce isnadın olmadığı manasına gelmez. Senedi sormak Sahabe ve Kibarı Tabiin devirlerinde başlamıştır. Ama Zührinin döneminde isnada önem vermek daha da güçlü bir şekil almıştır. Bunun için Schact'm İbni Şirinin sözünde geçen fitneyi, Velid b. Yezid (ö;126 h) devrindeki fitne olarak açıklaması, delillerin çürüttüğü bir tahminden ibarettir. Rabson da fitnenin bu şekilde açıklanmasını kabul etmemekte, fitnenin (72 h. yıllarında) Abdullah b. Zübeyr (r.a)'in halifeliğini ilan etmesi olayı olduğunu ileri sürmektedir. Rabson bu iddiasında İmam Malikin, İbni Zübeyr'in hareketini fitne olarak deger-ledirmesine dayandırmaktadır.(el-Muvatta';Kitabü'l-Hacc,99)
Bu açıklama, İbni Zübeyr olayının başladığı 33. hicri yılında doğan İbni Sirin'în ömrüyle tamamen uyuşuyor, öyle bir ömür ki, bu süre İçeresinde meydana gelen olaylarla ilgili gördükleri şeyler hakkında konuşmayı mümkün kılmaktadır. Robsonu fitnenin açıklanmasına götüren görüş , isnadın hadis edebiyatına, ilk asrın son üçüncü bölümünde girdiği ileri süren Horowitz'tn nazariyesini de teyid etmektedir. [349]
Robsonun fitnesinin açıklanmasıyla ilgili görüşü, şahta nazaran daha makul ise de o, isnadın çıkışını Şaht'ın iddiasından yarım asır öncesine almaktadır. Ancak Robsonun dayandığı delillere itibar etmek kesinlikle mümkün değildir. Fitne konusunda İbni Şirinle İmam Ma-lik'in sözlerinin uyuşmasıda delil olarak da kabul edilmesini imkan dahiline sokmamaktadır. Çünkü fitne kelimesi müslümanlar arasında çıkan bir çok ayrılığa ve iç harplere isnad edilmektedir. Aynı şekilde İbni Şirinin ömrünü, sözünün ifadesine uygun olarak, ölçü almak, güvenebilecek bir durum değildir. Zira İbni Şirin, eğitimini yaptığı hadis tarihine dayanarak, kendi asrından uzak devirlerin olayları üzerinde de konuşmuştur.
75 Horowitz'in Robson tarafından özetlenen görüşüne gelince bu isnadın 75 hicri yılından önce var olmadığına inanan keytanın görüşüyle uyuşmaktadır. [350] Bu konuda Fuat Sezgin, isnadın Zühri ile başladığını yazarken Robson ve Kaytanı ye uymaktadır. [351]Ancak Robson dönüş yapıyor ve Horowitz'in, isnadın Zühriden önce başladığına dair fikrini aynı ifadeyle naklediyor. Bu ifadesiyle o, Urve b. Zübeyr (ö;93 h) in isnadlarmm ihtilaflı olduğu ve son devir yazarlarının tutunduğu bir görüş olduğu ile ilgili sözüyle hem Kaytani, hem de Sprenger ile uyuşmamaktadır. Horowitz pekte güvenmeyerek diyor ki:
- Urvenin isnadı bilmiş olması, devamlı olarak ihtilafa açık bir konudur. [352]
Buna rağmen Horowitz, başka bir yerde de:
- Zühriden önce geçen devrede isnad adet idi, ancak sabit bir zorunluluğu yoktu, demektedir. [353]
Zührinin isnad üzerindeki titizlikle durması ve bununla şöhret bulması, isnadın ilk defa Zühri ve çağdaşları tarafından bulunduğu zannma sebep olmuştur. Herşeye rağmen isnad üzerinde israrla durmak, Zühri devrindeki hadiscilerin uydukları genel bir karekter olmuştur. Hatta isnadsız hadis rivayet eden bazıları, isnadı zorlamışlardır. İşte Katade (ö;118 h), vakitten istifade etmek öğrencilere kolaylık sağlamak için, Basradaki ilim meclisinde hadis rivayet ediyordu. Öğrencileri, onun takrir tarzına itiraz mahiyetinde, rivayet ettiği hadislerin isnadıyla ilgili sorular soruyorlardı. Şu'be b,. el-Haccac, hadislerin senedini sormak için onu durduruyordu. Meclisinde bulunan Ma'mer b, Raşid ve diğer yeni yetmeler de aynı şeyi yapıyorlardı. Yaşlılar ise gençlere itiraz ediyor ve Katadeye isnad sormamalarını istiyorlardı. Belki de bu, yaşlıların daha önce ondan aynı hadislerin isnadını duymuş olmalarından ileri geliyordu. Hadisleri tekrarlayınca yeni Öğrenciler, ilk defa duydukları için, senedini istiyorlar, yaşlılarsa vakit kaybettireceği endişlesiyle bu hareketlerini hoş karşılamıyorlardı. Katade isnad konusunda bilgisiz değildi. Şu'be ise senedleri anarak öne geçti. Bu durumda Katade onun bu konudaki liyakatini anlayınca hadislerin isnadını ona havale etmeye başladı. Bu arada da isnadsız hadis rivayet etme üslûbunu değiştirmedi. Ta isnadı zorunlu gören Küfeli Hamraad b. Ebû Süleyman Basraya gelinceye kadar böyle devam etti. Hammadın hadislerinde isnada riayet ettiğini görünce Katadenin rivayetlerinde senedleri zikretmeye başladı [354]Bu da isnadı zikretmediği vakitlerde bile katadenenin isnadı bildiğine delildir. İsnadı zikretmemesi sadece vakitten tasarruf yapmak içindi.
Böylece ikinci hicret asrının başlangıçlarında isnad zirveye tırmanmaya ve hadisçiler onun üzerinde ısrarla durmaya başladılar. Bu devrede hadis tenkidcileri ve hadis imamlarının söyledikleri İsnada verilen önemi aksettirmektedir. Bu imamlardan birisi de Mu-hammed b. Şirin (ö; 110 H) dir ki o ;
-İsnad dindendir, şayet isnad olmasaydı, dileyen dilediğini söylerdi, görüşündedir. [355]İsnadı dinden sayıyordu; zire isnad, dinin hükümlerinin ve din bilgilerinin dayandığı Sahih Hadisleri uydurmalarından ayırmaya bir vasıta idi. Bu, İbni Şirinin diğer bir sözünde şöyle ifadesini bulur ;
-Bu iiim (yani isnadı bilmek) dindir. Dininizi kimden aldığınıza bakınız. [356]
Diğer bir yerde de şöyle der :
-Bizimle (Hadis rivayet eden) şu kavim arasında dayanaklar, yani isnad vandır. [357]
Bu mâna îbni Şirinin asrında yaşayanlar arasında aynı eşitlikte tekerrür etmiştir. Sözleriyle isnadın önemini pekiştirmiş, hadis rivayeti metodlarında da ısrarla tatbik etmişlerdir. A'meş bir hadis rivayet ettiğinde çoğu kez şöyle derdi:
-Geriye sermaye (ana mal) kaldı. Bana filan rivayet etti, o dedi ki filan bize filandan rivayet etti. [358]A'meş isnadı hadisin önemli bir parçası sayıyordu. Ona göre isnadsız bir hadis metnini kabul etmek mümkün değildi. Bunun için, metnin hemen ardından isnadını söylerdi. Hadisin kabulü isnadın söylenmesine bağlanmıştı. Şu'be (ö;16OH) şöyle der:
- Enâ (Ahberanâ) ve sena (Haddesenâ)sı [359]olmayan her hadis sirke ve bakla gibidir. [360]Yani semizlik vermeyen ve açlığı giderme-yen yemek gibidir.
Şu'be aynı manâya olmak üzere şöyle der :
- Haddesenâ ve Haddesenâ'sı olmayan her hadis, çölde yularsız bir deveyle başbaşa kalan adam gibidir. [361]
Nasıl bu adam devesini istediği yöne sürmeye muvaffak olamazsa, Hadisci de hadisini korumaya, ayırmaya, tanımaya muvaffak olamaz: İsnad, hadis tenkidinin ve bilgisinin vasıtasıdır. Bunun için Süfyan es-Sevri şöyle der :
- İsnad mü'minin silahıdır.Yanında silah olmayan neyle sava şır ? [362]
Bunun için isnadı olmayan-hadis atılmalıdır. Behz b. Esed bunu şöyle ifade eder:
-Sena (Haddesenâ) demeyen kimsenin hadisini almayınız. [363]
İsnadı araştırmanın sadece ilim erbabına has olmayıp başkalarının da buna önem vermesi garib karşlanmamıştır. Senedi sormak bu sebeble yaygın bir durum haline gelmişti. İşte bir bedevi, Süfyan b. Uyeyne'ye gelerek, hacca gidipte Kabeyi tavaf etmeden [364]hayız gören kadının durumunu sorunca Süfyan :
-Kâbeyi tavaf etmek için, hacıların yaptığı her şeyi yapar, diye cevap verdi. Bedevi:
-Örneğiniz var mı? diye sordu.Süfyan:
- Evet, Aişe (r.a.ha) kabeye ziyaret tavafı yapmadan hayız gördü. Rasûlullah(s.a.v) ona, tavaf hariç, hacıların yaptığı şeyleri yapmasını emretti, diyerek örnek gösterdi. Bedevi:
- Ondan gelen senediniz varmı? dedi. Süfyan:
- Evet. bana Abdurrahman b. el-Kasım babasından, babası da Aişe (r.a.ha)dan rivayet etti. cevabım verdi.Bunun üzerine bedevi sevincini şöyle belirtti:
- Örneği güçlü verdin, senedi güzel belirttin, vallahi, doğru yoldasın doğru yolu gösterecisin [365]
İşte burada da görüldüğü gibi bedevi, senedi tamamen söyletmeden susmamış, İbni Üyeyne de onun sormasında bir sakınca görmediği gibi soruların hepsine cevap vermiştir.
İşte isnadın önemini belirten nüktelerden birisi daha:
Abbasi halifesi Me'mun, Basra fakihleri arasında bölüştürülmek üzere , Muhammed b. Abdullah el-Ensari'ye elli bin dirhem gönderdi.
Hilal b. Müslim kendi arkadaşları adına konuşuyor. Ensari de kendi arkadaşları adına konuşuyordu. Paranın kimin hakkı olduğu konusunda anlaşmazlığa düştüler. Ensarî , Hilale teşehhüdü nasıl yaptığını sordu. Hilal, İbni Mes'ud (r.a) hadisine göre teşehhüd getirdi. Ensari:
- Sana bu hadisi kim rivayet etti? Hadisin sıhhati sana göre nasıl sabit oldu? diye sorunca Hilal sustu, cevap veremedi. Bunun üzerine Ensari:
- Her gün beş vakit namaz kılıyorsun. Bu namazlarda bu cümleyi devamlı söylüyorsun ve sen bunu Peygamberinden rivayet edeni biliniyorsun. Allah fıkıh ile senin aranı ayırmıştır, dedi. Sonra da parayıda kendi arkadaşları arasında bölüştürdü. [366]
İsnadı söylemek kalbin yatışmasının ve neşesinin kaynağı olmuştur. Behz b. Esed'in aşağıdaki sözü bu gerçeği yansıtmaktadır. Kendisine sahih bir isnad söylendiğinde:
- Bu, birbirinden hoşnut olan, adeletli kişilerin birbiri hakkındaki şahitlikleridir, derdi. [367]
Ravi isnadı söylerken, hadîsi nakletme sorumluluğunu yüklenmede ortaklık bulunuyordu. Bu durumda o, işini yüklenirken yalnız başına kalmıyordu. Ona şeyhi (hocası) ve şeyhlerin şeyhleri, sonra da Tabiin ve Ashab ortak (yardımcı) oluyurlardı. Onun işi, çok güvenilir kişi olan şeyhinden işittiği emniyetli bir şekilde nakletmekten öteye geçmiyordu. Böylece hadisi duyanlar onu kabul etmekte öteye geçmiyordu. Böylece hadisi duyanlar onu kabul etmekte ve onunla kabul etmekte kalp huzuruyla hareket ediyorlardı. Onlar önlerinde, hepsi de hadisi kendisinden öncekinden işittiğine şahidlik eden; Sahabiye ve onlardan Rasûlullah(s.a.v)'e kadar varan , hoşnut olunmuş, adil kişilerden meydana gelen bir silsile buluyorlardı. [368]
Hadisci şairlerden veya onlan seven şarlerden bazıları, isnadın söylenmesinden duydukları sevinci dile getirirlerdi. Bu şairlerden birisi şu şiiri söyledi: "Avf ile Bişr, Şa'bîdenve hasenden "Bize rivayet etti, demiş olman ne tatlıdır." [369] Şair Hatim de Süfyan b. Üyeyne'yi şöyle medheder: "Ömeri isnadla Zühri 'ye bağlar. "Amr'dan sonra da Safvan'ı Zühriye...." "Abde ile Ubeydullaha da " " Onlardan Allanın Rasûlüne ulaştırarak bizi," "ilim , hikmet, tevil ve açıklamalayla genişliğe kavuşturur."[370] Esma ise Süfyan b. Uyeyne hakkındaki ağıtında şu şiiri söyler: "Zühriden alarak hadisin isnadını kim yapar?" "Amr b. Dinardan da hadislerin isnadını alan kimdir?" "Zühri bedeviler veya şehirliler arasında iken"
"Süfyan'ın ölümündün sonra "Haddesenâ" deme görevini ifaya kim kalkışacak" [371]
İsnadın güçlü bir şekilde değer verilerek ele almışı neticesinde, ikinci hicret asrının ilk yansında "Mesanid" ismi verilen kitaplar yazıldı. Bu, isnad düşüncesini apaçık yansıtan bir isimdir. Bu müsnedlerden bazıları zamanımıza kadar ulaşmıştır. Mesela: Ma'mer b. Raşidin (ö;l52 h) Müsnedi, Tayalisi(ö;204 h) Müsnedi Humeydi(ö;152 h)nin
müsnedi gibi ..... Bu Müsnedler, üçüncü hicri asırda ortaya çıkan Kütüb-ü Sittenin dayandığı ana kaynaklan oluşturmuşlardır. [372]Bu kitaplarda, kendisinden yararlanılan birer kaynak olarak ve hicri ikincrasir hadis yazımı olarak isnada ne derece titizlikle ri'ayet edildiğini görürüz.
Bu durumda. Sahabe ve Tabiinden olan hadis hafızlamaca bilinen isnadın kullanılışı ve ne zaman başladığı hususunda bazılarının değişik zamanlar göstermesinin değeri kalmıyor. Ancak senedin titizlikle takibi, uydurma hadislerin ortaya çıkmaya başlaması ve hadisin sıhhatini araştırma gereğinin duyulması anında itibaren olmuştur. Bu gerçek, isnadın çoğunun sonraki hadisciler tarafından uydurulduğunu ileri süren Kaytani ve Şaht'm yanıldığını gözler önüne serer. Kaytani ye göre bu isnad uydurmanın başlangıcı ikinci hicri asrın son devreleri olabildiği gibi, üçüncü hicri asırda olabilr. [373]Şaht'm iddiasına göre ise muttasıl isnad son devirlerin eseridir ve mezhep imamları görüşlerini kabul ettirmek için onları Ashaba dayandırmak istemişlerdir, [374]Şaht'a göre isnadı makbul tutmak, isnadın tam olgun şekliyle ortaya makbul tutmak, isnadın tam olgun şekliyle ortaya çıktığı hadis yazma devresine kadar sürmüştür. Şaht bu iddiasına, İmam Malik 'in Muvatta1 isimli eseriyle, İmam Şafiinin er-Risale isimlli eserindeki mürsel ve munkatı' senedleri delil olarak göstermektedir. Yine Şaht'a göre, İmam Malikten daha sonra yazılan Kütüb-ü Sitte deki âli isnadların (Tabiin ve Sahabe isimleri) üzerine dayanan muttasıl senedler değişiktir ve bunları sonradan gelen mezhep taraftarları uydurmuştur. [375]
İmam Malik'in mürselle delil getirmesinin Muvatta'nın hadislerini mevsul yapmaya önem vermemesinden ileri geldiğini ileri sürerken de Şaht gaflete düşmüştür [376]Çünkü onun isnadı kullanma metodu, devrinin genel karekteri değildir. Şu halde ikinci hicri asırda yazılan müsned kitaplarında muttasıl isnadlar bulunmaktadır. Bu kitaplardan bir kısımda Muvatta'dan önce yazılmıştır ki Ma'mer b. Raşidin Müsnedi de bunlardan birisidir.
Bir hadisin bir defa mürsel, diğer defa muttasıl olarak gelmesi uydurma olmasını gerektirmez veya senedlerinin son devrelerde tamamlandığmı göstermez. Alim zat, ya özetlemek kastıyla, yada unuttuğu için bir defa muttasıl senetle diğer bir defa da munkatı' olarak rivayette bulunur. Bu durum, bir isim eklemek veya bir isim yerine başka bir ismi koymak suretiyle senetlerde hata yapmak manasına gelmez. - Hadis ist ilanlarıyla ilgili kitablann açıkladığına göre, uydurma hadislerin senedleride tamamen uydurmadır. [377]Ancak muttasıl sened-lerin çeşitliliği konusunda büyük çapta düşüncesiz konuşmak, fıkhi mezheplerin bu muttasıl senedleri kendiliklerinden uydurduğunu iddia etmek ithamından daha az bir düşüncesizlik değildir. İmam Şafii, Sadi b. Müseyyeb'in mürsellerine dayandığı gibi, Ebu Hanife de hocalarının (şeyhlerinin) mürsellerine dayanmıştır. Bu iki zatın kendileride kendilerine de uyanlar da bu mürselleri muttasıl yapma fikirne sapmamışlar, hadisler bunların ketaplarmda mürsel olarak kalmıştır. [378]Senedlerin uydurulmasıda daha önce açıkladığımız çeşitli sebeplere bağlı olarak uydurmacılar tarafından ortaya çıkarılmıştır. Mezhep sahiplerin bununla ithamı mümkün değildir. Onlar Şeriat içinde . güvenilen kişilerdir, Rasûlullah(s.a.v)'in hadislerini yalana karşı koruyan kişilerdir. Biz hadislerin sahihini zayıfından, doğrusunu yalanından, ravilerin adelete nisbetlerini, sağlam olmayışlarından bu yüce alimler vasıtasıyla tanıyabiliriz. İnsaflı araştırıcıya ve tarih ten-kidcisine, ümmetin bu seçilmiş kişilerini itham etmek nasıl yakışır? Fuad Sezgin'e göre Buhari, sahihini yazdığından beri isnad önemini yitirmeye başlamıştır. (!) Çünkü Buharinin sahihinde is-nadsız talikler, lügavi ve tarihi fıkralar vardır. [379]Ancak Buharinin senedsiz olarak yazdığı bu talikler."Rasûlullahfs.a.v)rin işlerine, sünnetlerine ve günlerine ait olan sahih isnada sahip ve muhtasar olan hadislerin toplamına dahil değildirler.'" Bu ibarenin Arapçası olan "el-Camiü'l-Müsnedi's-Sâhihi'l-Muhtasar fi Umuri Rasûlullah (s.a.v) ve Sünenihi ve Eyyamîhi" Buharinin taliklerine itibar edilmemesini ilk elde tenbih için kitabına seçtiği unvandır. Hatta bu taliklerin yolları, Buhariden gayri yollarla Sahih olsa bile durum böyledir. Buharinin topladığı Mevsül-Müsned hadisler "el-Camiu's-Sahihi'l-Müsned"i oluştururlar. Bu kitap Buharinin metodunu temsil eder ve onun meşhur şartlarına tamamen uyar. Bu kitapda senedler(isnadlar) en kâmil şekilleriyle, en üstün ve en ince yollarıyla ortaya konur. Şu halde, bil-hassa"Buhari den itibaren isnadın değerini kaybetmeye başladığını söylemek doğru değildir. Buhariden sonra hadis toplayanlar , bilhassa kütüb-ü Sitteden olan diğer kitapların müellifleri, muttasıl isnada aynı şekilde önem vermişlerdir.
Hadiscilerin isnadda
takip ettikleri metoddaki titiz tutumları , hadis çerçevesinde taşıp, tarihçi
ve edebiyatçılarıda etkisi altına almıştır. Sened arama çalışmaları tarihi ve
edebi rivayetleri de oluşturmuştur. Bu arada isnadın kullanışı, ilk siret
kitaplarına kadar uzanmıştır. Mesela.îbni İshak'm Siresi, Vakidinin Meğazi'si,
İbni Sa'd'm Tabakatü'l-kübrası;tarih kitaplarından Halife b. Hayyat'ın Tarihi,
Taberinin Tarihu'1-Ümem ve'1-Mülûkü; edebiyat kitaplarından Ebu'l-Ferec el-îsbahani'nin
el-Eğanisi'si bunun örnekleridir. Yalnız tarih ve edeb kitaplarında isnadın
kullanışı, Özel öneminden dolayı, hadis kitabiarmdaki dikkat derecesinde
olmamıştır. Çünkü Şer'i hükümler hadislere dayanır. Bunun da halkın yararıyla
doğrudan hadislere dayanır. Dolayısıyla bunun üzerinde özel bir dikkat
göstermek zaruridir. Hadis ilimlerin Öğretimi isnadın, hadis tenkidiyle ilgili
kaidelerin etrafında döndüğü bir mihver olduğunu teyid eder. Öyle ki hadisi
rivayet edip, seleften halefe nakleden kişiler üzerine tenkid ve düşünceler
(mülahazalar) yöneltilir
[380]Buradan
hareketle ulema bu kişileri (ricali) tanımaya önem verdiler ve onları,
isimlerini, künyelerini , lâkaplarını, soylarını, babalarını analarını tesbit
ederek aydınlatıp başkalarından iyice ayırt ettiler. Hocalarının (şeyhlerinin)
bazılarını, talebelerini belirttiler. Memleketlere yaptıkları seyahetleri ve
oradaki ulemâ ile mülakatlarını tesbit ettiler. Güvenirlikleri veya
zayıflıkları konusunda önemli olan, haklarında açık hüküm vermeyi sağlayan
davranışlarını ve ahlaklarını açıkladılar. Bunları cerh ve ta'dile delalet eden
ibareleri kullanarak yaptılar, ilimdeki değerlerini ve ulema arasındaki
derecelerine delâlet eden rivayetlerinden örnekler sundular. Vefat tarihlerini
titizlikle tespit ettiler. Bütün bu değişik düşünceler ricale has bir ilimde
toplandı. Buna bağlı olarak, çeşitlendirilmesi ve düzenlenmesi konusunda yazarların
ihtisaslaştığı kitaplar ortaya çıktı.Bundan sonraki bölüm bu kitapların
öğretimini, ihtiva ettiği malumatın değerini ve düzenleniş biçimlerini gözler
önüne serecektir.
[381]
Bu konu ilmi rical hakkındaki ilk kitaplara tahsis edilmiştir. Sonradan yazılan kitaplar da maddeleri ve tertipleri itibarıyla zaten bu ilk kitaplara dayanmaktadırlar.
İlmi rical hakkında kitap yazan ilk yazarlar, yazdıklarının çeşitli olmasını doğuran değişik üsluplar kullanmışı ardır. Bazıları Sahabeyi tanıtmakla yetinmişlerdir.Bunlar " Ma'rifetü's-Sahabe" adını alır. Bazıları Sahabe, Tabiin, Tebe-i Tabiin ve onlardan sonra gelenleri içine alır ki bunlara da "Tabakat" kitapları denir. Bazıları da kişilerin güvenilirlikleri ve zayıflıklarına göre tertip edilmişlerdir ki bunlara da "Cerh ve Ta'dil" kitapları denir. Bu son guruptakiler de kendi aralarında çeşitlilik gösterirler.
Bir kısmı sadece güvenilir (sika) olanlarla ilgilidir. Bir kısım zayıf 'duafa) olanlarla ilgilidir. Üçüncü kısmı ise hem sika, hemde zayıf olanları birlikte ihtiva eder. Bir asır sonra ise sadece bir hadis kitabındaki hadis ricalini konu alan kitaplar yazılmıştır. Bu devrin ilk yazarları İmam Malik'in Muvatta'ı üzerine, Buharinin sahihindeki rical ve Müslimin sahihindeki rical üzerine kitap yazmışlardır. Bunları takiben Buhari ve Müslimin ricalini bir arada yazan kitaplar çıkmıştır. [382]
İlk ilmi rical kitaplarının özelliği kapsamlı oluşlarıdır. Sonraları bazı yazarlar belirli yerlerin ricalini yazmaya başladılar. Genellikle hadis alimleri kendi memleketlerinin ricaline önem verdiler. Dolayısıyla üçüncü hicri asnn ikinci yarışmadan itibaren mahalli ricalin tarihleri ortaya çıktı ve zamanla bu çeşit kitaplar yayıldı.
Hadis ravilerinin çokluğu ve isim, künye ve nisbetteki benzeyişlerin karışıklığa meydan vermesi ihtimalinin bulunuşu sebebiyle isimleri belirten, ayrıca aynı olan veya benzeyen isimlerini birbirinden ayıran kitaplar yazıldı.
Beşinci hicri asnn son
devrelerinde, her ravinin kabile, şehir ve sanata ait çeşitli nisbetleri olduğu
için ravilerin nisbetleriyle, soy-lanyla'ilgili kitaplar yazıldı.
[383]
Sahabeyi tanımak büyük bir ilimdir. Hadis ilmine mensup olup-ta bu ilmi bilmeyenin mazereti kabul edilmez. Ulema arasında , Rasûlullah (s.a.v) 'in ashabını tanımaktan daha özel, haber erbabı için daha yüce bir ilim yoktur. [384] Bu şuradan kaynaklanmaktadır; Mürsel hadisle [385]müsned hadisi [386]birbirinden ayırmak sahabeyi tanımakla mümkündür. Sahabeyi tanıtan kitaplar onların isimlerini, neseblerini, hayat ve davranışlarını, ikamet ettikleri yerleri, bulundukları gazaları, vefat tarihlerini ihtiva eder.
Ulema sahabenin tarifinde ihtilaf etmişlerdir. Enes b. Malik (r.a) 'e göre, Rasûlullah(s.a.v) i sadece görmek bir kişinin sahabi olması için yeterli değildir, kendisine:
- Sahabi olarak senden başkası kaldı mı?diye sorulduğunda :
-Bedevilerden bir takım kimseler kaldı, ama onun ashabı olanlardan kimse kalmadı, cevabını verdi. [387]
Saîd b. el-Müseyyeb bir kişinin sahabi sayılması için, Rasûlullah (s.a.v) la beraber bir veya iki sene oturmasını, bir veya iki defa gazaya gitmesini şart koşmuştur. [388]
İbni's-Salah usulcülerin, sahabi isminin gerek lügat, gerek zahir manasıyla Rasûlullah (s.a.v)'e arkadaşlığı uzun süren,, kendisine tabi olmak ve ondan hadis almak suretiyle çok oturup kalkan kişiye ait olduğunu ileri sürdüklerini söyler. [389]
Ebu Hamid el-Gazali de şöyle der:
-Sahabe ismi, Rasûlullah(s.a.v)'e arkadaşlık edene uyar, sonra kelimenin konulusu itibarıyla, bir anlıkta olsa arkadaşlığı (sohbeti) bulunana isini olması yeterlidir. Ancak örfe göre arkadaşlığı uzun süren kişiye tahsisi gerekir. [390]
Hadiscilerin sahabenin tarifiyle ilgili olarak tutdukları yol ayrıdır. Buhari sahihinde şöyle der:
- Rasûlullah(s.a.v)'i gören her müslüman sahabidtr. [391] Ahmed b. Hanbel de sahabinin tarifini şöyle der:
-Rasûlullah(s.a.v)'in ashabı, onunla bir ay, bir gün veya bir saat arkadaşlık eden, veyahutta onu gören her kişidir. [392]
Diğer hadisciler, Buhari ve İmam Ahmed b. Hanbel'in tarifini kabul etmişlerdir. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ani şöyle der:
-Hadisciler Sahabi ismini, Rasûlullah (s.a.v)'den bir hadis veya bir kelime rivayet edene verirler. Bu tarifi genişletip onu bir defa görene de sahabeden sayarlar [393]
Hafız İbni Hacer el-Askâlani şöyle der:
-Sahabinin tarifinde üzerinde durduğum ve en sahih görüşe göre , Rasûlullah(s.a.v) le Mü'min olarak karşılaşan ve İslam üzere ölen kişi sahabidir. Bu tarife Rasûlullah (s.a.v)le oturup kalkması uzun olan da kısa olanda, ondan rivayet edende, rivayet etmeyende , onun mahiyetinde gaza yapanda, yapmayanda, meclisinde oturmadığı halde baş gözüyle gören de, âmâlık gibi bir arıza sebebiyle görmeyende girer. [394]
Bir şahsın sahabi olduğu şu şekillerde bilinir:
1. Mütevatir haberle
2. Tevatürden daha aşağıda olan meşhur haberle
3. Sahabilerden birisi tarafından onun sahabe olduğuna rivayet edilir
4. Adil olduğu sabit olarak, bizzat kendisinin sahabi olduğunu kendisinin söylemesi ve haber vermesiyle [395]
Sahabeyi tanıtan
kitapların yazılmasr erken devrelerde başladı.
Aşağıda"Ma'rifetü's-Sahabe" kitaplarının yazarlarının isimleri yer almaktadır.
İsimlerinin yanındaki ölüm tarihleri bu kitapların yazılış tarihlerini de
göstermeye yardım edebilir.
[396]
.
"Ma'rifetü's-Sahabe" ile ilgili ilk kitap yazanlar şunlardır:
1. Ebu Ubeyde Ma'mer b. el-Müsemma (ö;208 h)
2. Züheyr b. Abdullah el-Absi
3. el-Osmani
4. Muhammed b. Sa'd (ö; 230 h) [398]
5. Halife b. Hayyat (ö;240 h) [399]
6. Ya'kup b. Süfyan el-Fesevi (ö;277 h) "Kitabü'l-Ma'rife ve't-Tarih" isimli eserinde sahebe ile ilgili bölüm [400]
7. Ali b. el-Medini (ö;233 h), beş ciltlik "Ma'rifetü men Nezele mine's-Sahabeti Sâira'l-Büldan" ayrıca 'Tesmiyetü Evladı'l-Aşere ve Gayrihim mine's-Sahabe" isimli kitaplar vardır.
8. Muhammed b. İsmail el-Buhari(ö;256 h), kitabının ismi 'Tarihu's-Sahabe" dir [401]
9. Ahmed b. Abdürrahim el-Burki(ö;270 h) [402]
10. Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Sevr et-Tirmizi(ö;279 h) kitabının ismi 'Tesmiyetü Ashabı Rasûlillah"dır. [403]
11. Ebu Bekrb. Ebu Hayseme (ö;279)
12. Abdullah b. Muhammed el-Mervezi, lakabı Abdandır. (ö;293 h) kitabı yüz cüzdür. [404]
13. Muhammed b. Abdullah (Maun) (ö;298 h)
14. Ebu Mansur Muhammed b. SA'd el-Baverdi(ö;310 h) [405]
15. Abdullah b Muhammed el-Begavi (ö;317 h)
16. Muhammed b. er-Rabi' el-Cizî, kitabı mısıra göç eden sahabi-lerle ilgilidir. [406]
17. Ebu'l-Kasım Abdüssamed b. Said el-Himsi(ö;324 h) kitabı humusa yerleşen sahabiler hakkmdadır. [407]
18. Ebu Bekr Abdullah b. Süleyman b. Ebu Davud (ö;316 h)
19. Ebu Muhammed b. el-Carud(ö;320 h) kitabının ismi "eî-Ahad"dır.
20. Ebu Cafer Muhammed b. Amr b. Musa eî-AMlî (Ö;322 h), kitabının ismi "Kitabü's-Sahabe"dir [408]
21. Muhammed b. Abdurrahman (ö;325 h)
22. Ebu'l-Huseyn b. Kani el-Ümevi(ö;351 h)
23. Ebu'l-kasım et-Taberani(ö;360 h)
24. Ebu Ali Said b. Osman b. Said es-Seken, kitabının ismi "Mu'cemü's-Sahabe "dir. [409]
25. Ebu Hatem b. Hibban el-Busti(ö;354 h) kitabının ismi "Esmaürs-Sahabe"dir. [410]
26. Ebu Ahmed Abdullah b. Adiyy eI-Cürcani(ö;365 h), kitabının ismi, Esmaü's-Sahabe"dir. [411]
27. Ebu'1-Feth el-Ezdi(ö;367 h), kitabının ismi "Men Lem Yervi Anhu Minhum Sivâ Vahidün " dür. İbni Hacer buna" el-Vundan" ismini verir. [412]Buna "el-Maîızun" da demiştir. Anlaşıldığına göre bu,"el-Mahzun fi ilmirl-Hadis" isimli kitabın ta kendisidir.
28. Ebu Süleyman Muhammed b. Abdillah b. Ahmed b. Zebr (ö;379 h) [413]
29. Ebu'l-HasenMuhammed b. Salih et-Taberi
30. Ebu Ahmed el-Hasen b. Abdullah el-Askeri (ö;382 h) [414]
31. Ebu Hafs Ömer b. Ahmed b. Şahin (ö;385 h) [415]
32. Ebu Abdillah Muhammed b. İshak b. Muhammed b. Yahya b Mende (ö;395 h)
33. Ebu Nuaym el-İsbahani (ö;,430 h)
34. Yahya b. Yunus eş-Şirazi, kitabın ismi "el-Mesabih fi's-Sahabe"dir [416]
35. Cafer b. Muhammed el-Müstağfiri (ö;432 h)
36. İbni Abdilberr el-Kurtubi (ö;463 h), kitabının ismi "el-İstiab fi Ma'rifeti'l-Ashab'dır
37. el-Hatibü'l-Bagdadi (ö;463 h), kitabı "Men Ravâ Minhum ani't,Tabiin"dir.
38. Ebu Ali el-Huseyn b. Muhammed el-Gassani (ö;498 h), kitabında İbni Abdilberr'in noksanlarını ikmal etmiştir.
39. Ebu İshak b. eî-Emin, kitabı "ez-Zeyl ale'l-İstiâb"dır.
Bu kitapların büyük bir kısmı zamanımıza yetişmemiştir. Bize ulaşanların en eskileri Muhammed b. Sa'd 'm(ö;230 h) "et-Tabakatü'l-Kebir" ile Halife b. Hayyat'ın (ö;240 h) "et-Tabakat" dır. Bu iki şahısta kitablarmm yaklaşık üçte birini sahebeye ayırmışlardır. [417]
İbni Sa'd, ashabı,
İslamdaki geçmişlere göre tabakalara ayırmış ve kitabını buna göre
düzenlemiştir. Aynı tabaka içeresinde de nesebe göre sıralamıştır. Halife b.
Hayyat ise tertibini nesebe göre yapmış, başka bir faktörü göz önüne
almamıştır.
[418]İbni
Sa'd, halifenin çoğu zaman özetleyip geçtiği yerlerde, sahabenin hayat tarzını,
yaşayış tarzını almakla da üstünlük gösterir. Halbuki halife, hal
tercümelerinin çoğunda sadece isim zikretmekle yetinir.
[419]
Bize kadar ulaşan kitaplardan biriside Ali •h)nln "Tesmiyetü1 Evladi'l-Aşera ve Gayrlhim Mine's-SanaDe / ^ kitabıdır. [420] Bu zat kitabına Rasûlü Ekrem (s.a.v) Efe™™2™_iazı Fatıma (r.a.ha) Üe Hz.Ali (r.a)'in çocukları ve torunlar^ ^şiar fa<^> ra Ebu Bekr (r.a)in çocukları ve torunlarıyla, ardmdan meJ"lj çocukları ve torunlarıyla devam eder. Bu tarzda Cennete J on sahabî*ye ve diğer bazı sahabilere geçer. Bu arada ss^ece y^.makla kalmaz, başkalanna geçer. Bu tarzıyla küçük ÇaP*f sc^ a§aç " n şemalan çizer. Madde düzeni itibariyle çeşitlilik gösteI5', yer e "Rasülullah(s.a.v)den hadis dinleyenlerin isimlendirin^1 Konusunu işler. Harf veya kabile üzerinde tertibe ğirişmekssizin sadece isimlerini söylemekle yetinir ve Rasûlullah(s.a.v) le karşılaşıl oimalanna itibar eder. Başka bir yerde, "Kendisinden hadis rivayet edilen kardeşlerin isimlendirilmesi" konusunu işler. Sonra saheoenin isim benzerliğine göre konu açar "ismi Hişam olanlar" der o y "ismi Ma*bed olanlar" der, onları yazar. Sahabenin yerleS0^ şeniriere göre bölüm açar, mesela;"küfeli olanlar" der yazar, "Basra ıoanar der, yazar, "Garipler" der yazar.
Bu şekilde maddelerin
düzeninde değişik böluml Bir bölümde soya, diğer bir bölümde şehirlere, üçüflÇ0
Rasûlullah (s.a.vle karşılaşmış olmaya itibar eder.
[421]
Ebu Davud Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistani (ö;275h) "Tesmi-yetü'1-Ihve min Ehli'l-Emsar" [422]isimli risalesini yazarken Ali b. el-Medini'nin kendi el yazısıyla yazdığı kitabını okuyarak istifade etmiştir. [423]
Maddelerin tertibinde
onun üslûbundan istifade ettiği gibi, kendisinden hadis rivayet edilen
kardeşleride şehirlere göre tertiplemiştir. Ebu Davud sadece isimlerini almakla
yetinmiş, sadece sahabeyi zikretmekle kalmamış, sonra da gelenleri de
yazmıştır.
[424]
Yakûb b. Süfyan el-Fesevi'nin (ö;277h) "el-Ma'rife ve't-Tarih" isimli kitabının sahabeye ait bölümüde günümüze ulaşanlardır. Fesevî tarihinin birinci kısmını, seneler göre tertib ederek, siyasi olaylara ayırmıştır. Bu kısmın çoğu kaybolmuştur. Diğer kısım ise ricale aittir. Bu kısım tamamen bize kadar gelebilmiştir. Bu kısma sahabe ile başlar ve buna 84 sahife ayırır. Sahabinin ismini ve nisbetini belirtir. Bazen nesebini de yazar. Her sahabenin rivayet ettiği bir hadiside ilave eder. Kitabın tertibini, ilk isimlerini aynı olanlara göre yapar, mesela; Aba-dile'yi, yani ilk isimleri Abdullah olanları, bir bölümde toplar, böylece devam eder.
Sahabe bittikten sonra
Tabiin ve onlardan sonra gelenleri tabaklarına göre yazar. Ancak üçüncü
tabakayı yazdıktan sonra Ebu bekir, Ömer, Abdullah b. Ömer, Abbas b.
Abdülmuttaîib, Abdullah b.Abbas gibi bazı Ashabın tafsilatlı bir şekilde
hayatlannı yazmaya geçer. Bu kısımda Sahabeyi tanıtan bölüme bağlıdır.
[425]
Ebu'l-Huseyn Abdülbaki
b. Kani1 b. Merzuk el-Ümevî el-Bağdadi (ö;351 h)nin
"Mu'cemü's-Sahabe" isimli kitabıda günümüze kadar gelebilmiştir. Bu
zat Sahabeyi, harf sırasına göre alır. İsim ve neseblerini belirtir kendilerine
varan senedleriyle, rivayet ettikleri bir veya iki hadisleri zikreder. Ölüm
tarihleriyle hayat hikayelerini almaz.
[426]
Hafız Ebu Abdillah b. Mende el-İsbehani(Ö; 395 h) nin "Ma'rifetü's-Sahabe"sinde ise bize 37 el ve 42ci cüzleri ulaşmıştır. [427] 37ci cüzde künyesiyle bilinen sahAbiler vardır. Harf sırasına göre tertip edilmiştir. Her hal tercemesinde Sahabenin ismini, kendisinden rivayEt edenleri ve Rasûlullah(s.a.v)den naklettiği bir rivayeti yazar. Bazen yerleştiği şehri, bulunduğu gazaları veya fetihleri ekler. Çoğu kez hadis rivayetlerine önem verir ve neseblerini yazmaz. İbnü'1-Esir onu bu yüzden tenkid eder. [428]
42. cüzü kadın sahabilere ayırmıştır. Önce Rasûlullah(s.a.v)'in halalarını, süt analarını, hanımlarını alır. Hal tercümelerini uzunca yazar. Sonra Rasûlulîah (s.a.v)'in nikahlanıpta zifafa girmediği kadmlan yazar. Kitabın tertibinde harf sırasını gözetmez. Diğer kadın sahabilerde aynı şeyi yapar. İbni Mende ye ait bir forma yazma buldum [429]Bundaki hal tercümeleri harf sırasını göredir ve tertibi 37. cüze benzer.
Burada şuna işaret
edilmelidir ki Ebu Zekeriyya Yayha b. Abdülvehhab(ö;5ll h) Sahabe hakkında
"Cüz' fi-men Âşe mine's-Sahabeti Mieten ve İşrîn" isimli bir kitab
yazmıştır.
[430]
Ebu Nuaym el-İsbahani(Ö;430 h) "Ma'rifetü's-Sahabe" [431]kitabının ikinci ve son cildi günümüze kadar kalabilmiştir. İbnü'l-Esir'in beyanına göre çokça hadisleri alır ve onun sıhhatini inceler. Şahsın tarihi, soyu ve durumu hakkında sözü uzatmaz. [432]
Kısa bir önsözle
konuya girerken metodunu şöyle açıklar:
OnlaTm menkıbeleriyle ve mertebeleriyle ilgili haberlerle başladım. Sonra Cennetle müjdelenen on Sahebiye öncelik tanıdım. Onlardan sonra adı Rasûlullah(s.a.v)'in adıyla aynı olanları yazdım. Diğerlerinin isimlerini alfebetik sıraya göre sıraladım. Rivayet ettiklerinden sadece bir veya iki hadisle yetindim. Buna yaptığım ilavenin en çoğu doğum , yaş ve ölüm tarihiyle sınırlıdır. İsmini yazıpta hadisi veya rivayeti bulunmayanı sonra yazdım. Sonra gerçekle ilgisi olmayan şu uydurmalardan bahsettim. Bunlar güvenilir imamlara senedi ulaşmayan, konunun dayanağı olan hafızların tarihinde yazılmayan şeylerdir. Bunları yazıp toplayanların gayesi, gerçeği orta yere çıkarmak değil kuru kuruya övünmektir. İşte böylelerini tanıtmaya çalıştım.
Sonra kısa bölümler
yazar. Bunlar da Muhacir ve Ensarı tanıtır. İlk Muhacirlerle sonraki
Muhacirlerin farkını , hicretin kesilmesinin sebebini, Habeşistan hicretini,
bedir savaşının iştirak edenlerin faziletini, Bedir şehidlerin sayısını ,
hudeybiyede bulunanların sayısı ve faziletleri, Kureyşin faziletini, birinci
neslin faziletini, sahebenin faziletini, özelliklerini ve sayılarını, cennetle
müjdelenen on sahabenin tanınmasını belirtir. Sonra Ebu Bekir es-Sıddik
(r.a)'in hal tercümesiyle başlar ve Aşere-i Mübeşşere ile devam eder. Hal
terceme-leri tek satırla dokuz satır arasında değişir uzunluk bakımından...
Soylara, haberlere ve hadislerle onların rivayet yollarına önem verir. Bazen
hadisin illetini gösterir. Çok az bir yerde cerh ve ta' dili söyler.
[433]
İbni Abdilberr el-Kurtubu'nin (ö;463 h) "el-İ stiâb fi Ma'rifeti'l-Ashab" da bize ulaşan kitaplardandır. [434]Kitabının önsözünde yararlandığı kaynakların bir listesini verir. Buradan anlaşıldığına göre Musa b. Ukbe, Muhammed b. îshak, Muhammed b. Ömer el-Vakidi (Tarihi ve tabakatı) , Halife b. Hayyat ve Zübeyr b. Bekkar'dan yararlanmıştır. Ebu Ma'şer Ali b. Muhammed el-Medâini ve Mus'ab b. Ab-dullah'dan nakiller yapar. îbni Ebi Hayseme'nin Tarih isimli eserinden de nakillerde bulunur. Buharinin et-Tarihu'1-Kebiri'nden Ebu'l-Abbas Muhammed b. İshak b. İbrahim es-Serrac'ın Tarihinden, Tabe-ri'nin Zeylü'l-Müzîli'nden Dölâbi'nin Kitabu'l-Mevlid ve'1-Vefat'mdan, Ebu Ali Said b. Osman b. es-Seken'in el-Huruf fi's-Sahabe'sinden, Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Carud'un Sahabe hakkındaki el-Âhâdı'ndan , Ebu Ca'fer el-Akîli'nin , İbni Ebî Hatem er-Razi 'nin ed-Dölâbi'nin , el-Beğavî'nin sahabe hakkındaki kitaplarından nakiller yapar. [435] İbni Abdilberr, Rasûlulîah (s.a.v.) ile sohbet eden ve meclisinde
oturanlarla kalmamış, bir defa da olsa O'nunla karşılaşanları da yazmıştır. Hal tercemelerini, Sahabe'nin soylarını ve müşahede ettikleri olayları da yazarak güçlendirmiştir. Bazan Sahabi'nin Rasûlullah (s.a.v.) 'den yaptığı bir rivayeti alır, bazan da Sahabi'den rivayet yapanları belirtir. Bazan şehirlerde ki (erasar, ilim merkezleri) Sahabi'lerin sayılarını belirttiği olur. Sahabe'nin isimlerini harf sırasına göre yazar. Bu sırayı bitirince, ismi bilinsin veya bilinmesin künyesi meşhur olanları sayar. Künyeleri de harf sırasıyle yazar. Sonra kadınları isimleriyle, ardından künyeleriyle sıralar. [436]
Bazı yazarlar kitaplarım tabakalara göre tertib etmişlerdir. [437]Bu Sahabe ve Tabiin ve Tebe-i tabiin'i ayırmada kolaylık olsun diye yapılmıştır. Bu tertibin mürsel ve munkatı' hadisleri tanımaya, bunları müsned hadislerden ayırmaya büyük faydası vardır. Aynı zamanda aynı olan veya benzeşen isimleri ayırmaya da yarar.
Bazı yazarlar sadece Sahabe ve Tabiin tabakasını yazarken, bazıları kitabını bir beldenin ricali üzerine tertib eder. Bazıları da hadis ricalini Sahabe olsun. Tabiin olsun veya onlardan 'sonra gelenler olsun, belirli bir yerle kayıtlamaksızm hepsini ele alır. [438]
Yazarlardan bazıları ele aldıkları ricalin hal tercemelerini bölümlere ayırırlar. Onların neseplerine, ölüm tarihlerine, hocalarım, talebelerine, bazı rivayetlerine, onlara ait haberleri de eklerler. Bu özellikler, Muhammed b. Sa'd'ın et-Tabakatü'1-Kübra isimli eserinde gayet açıkça görülür. Ondan sonra gelenlerse kısa ve öz yazmayı uygun görürler ve haberlere dalmazlar. Şahsın nesebini ve ölüm tarihini yazmakla yetinirler. Bu yöntem, Halife b. Hayyat'ın et-Tabakat isimli eserinde ortaya çıkar. Daha sonra gelenlerse isimleri yazıp, haberleri ve nesepleri yazma eğilimlerindedirler. Bu yöntemi de.Müslim b. el-Haccac temsil eder.
Bu konuda yazarların kültüre etkisi olmuştur. İbni Sa'd , haberlere ve neseplere önem veriyordu. O, habercilerden, tarihçilerden ve ne-seb bilginlerinden bir çok alıntılar yapıyordu. Tabakatla ilgili kitabı haber ve neseblerle ilgili, bereketli malumatla doludur. Halife b. Hayyat ise daha çok neseblere önem veriyordu. Onun Tabakat'ında ne-seble ilgili maddeler ekseriyettedir.
Tabakat üzerine
yazılan kitapların ele aldığı ricalin tertibi aslında, senetlerin tenkidinde
faydalı olması yanında bu kitapların, ricalin hayatını anlatırken ihtiva ettiği
malumat, onların ilimdeki
yerlerini.takvada ve doğruluktaki derecelerini göstermesi bakımından
büyük faydalar sağlamıştır. Bu ise onlara inanmayı, güvenilir olduklarını
kabul etmeyi gerektirir ki onlardan gelen rivayetlerin kabul edilmesini zorunlu
kılar.
[439]
Tabakat hakkında en önce kitab yazmış olmakla bilinenler; Muhammet! b . Ömer el - Vakidi ( Ö : 207 H) ile el - Heysem b . Adiyy (Ö : 207
Vakidi "Kitabü't - Tabakat " ı yazdı. [440]Vakidinin kâtibi olan Muhammed b . Sa'd "et - Tabakatü'l - Kübra"isimli kitabını yazarken bu kitabdan çok nakil yapmıştır. [441]
Heysen b . Adiyy ise tabakatla ilgili olarak iki kitab yazmıştır.
a) "et Tabakat Men Ravâ ani'n - Nebiyy ( S . A . V)" [442]
b) 'Tabakatü ' 1 - Fukaha ve'l - Muhaddisin" [443]
Üçüncü, dördüncü ve beşinci asırların içinde Tabakat kitabları birbirini takibetti. Bunlardan bazıları:
1. Muhammed b .Sa'd (Ö : 230 H) "et - Tabakatü'l - Kühra"
2. Ali b .el - Medini (Ö: 233 H) "et - Tabakat" [444]ibni Hayr'm bildirdiğine göre bu kitab iki cilttir. [445]
3. Süleyman b . Davûd eş-Şazkûnî (Ö : 234 H ) "et - Tarih" Bu kitab ehli ilim ve bir mezhebe mensub olanlar hakkındadır. [446]
4. İbrahim b . el - Münzir (Ö :236 H) "et -Tabakat" [447]
5. Halife b . Hayyat (Ö : 240 H) "et - Tabakat"
6. Ebûl - Kasım Mahmud b . İbrahim (b . Semî ed - Dımışki) (Ö : 259 H) "et-Tabakat" [448]
7. Müslim b . el - Haccâc (Ö: 261 H) "et - Tabakat"
8. Ebû Bekr el - Burkî (Ö : 270 H) "et - Tabakat" [449]
9. Ebû Hatem er -Razî ( Ö : 277 H ) 'Tabakatü't - Tabiin"
10. Ebû Zür'a en - Nasri ed - Dımişki (Ö : 282 H) "et - Tabakat"
11. Ebû Said Abdur-rahman b . İbrahim
12. Ebû Bekr Ahmed b . Harun el - Benzeî el - Berdici ( Ö : 301 H ) "et- Tabakat fi-1 - Esmai'l - Müfrede Min Esmai'l-ulema ve Ashabi'l -Hadis"
13. Muhammed b. Cerir et- Taberi (Ö : 310 H) "Zeylü'l - Müzîl Min Tarihi rs - Sahabeti ve't - Tabiîn"
14. Ebül -Kasım Mesleme b . Kasım el- Endülüsî (Ö :353 H) "Tabakatü'l - Muhaddisin"
15. Ebü'ş -Şeyh el - Ensari (Ö : 369 H) 'Tabakatü'l -Muhaddisin bi Isbahan"
16. Ebû Ömer Muhammed b . el- Abbas el - Hazzâz (b . Hıyeviyye) (Ö : 382 H)" et - Tabakat"
17. Ebül - Fadl Salih b. Ahmed et - Temîmî el - Hemezânî (Ö : 384 H) "Tabakatü'l- Hemezaniyyin" [450]
18. Ebûl -Fadl Ali b . el - Hüseyn el - Feleki (Ö :429 H) "Tabakatü'r -Rical" Yüz cilttir. [451]
19. Ebûl -
Kasım Abdur-rahman b. Mende (Ö :470 H) Tabakatü'l -Muhaddisin"
[452]
Bu kitablarm çoğu kaybolmuş, elimize pek azı geçmiştir. Bunlardan elimize geçenlerin en eskisi Vakıdi'nin kâtibi Muhammed b . Sa'd'm (Ö : 230 H) "et - Tabakatü'l - Kübra"sıdır. [453]kitab sekiz cilttir. [454]Birinci ve ikinci ciltler Rasûlullah (s . a .v)in sîretiyle ilgilidir. Diğer altı cilt bizim ilgi alanımıza girmektedir.
Üçüncü cilt Bedir Ashabının hal tercemelerini alır.
Dördüncü ciltte önce islâm olupta Bedire iştirak edemeyen ve Mekkenin fethinden Önce müslüman olanlar.
Beşinci ciltte ise tabiin, Tebe,i Tabiîn ve onları takibedenleri şehirlere göre sıralayarak alır. Bu ciltte bu tabakalardan Medineli, Mekkeli, Taifli, Yemenli, Yemameli, Bahreynli Sahabe, Tabiîn ve onları takibedenleri alır sadece.
Altıncı ciltte kûfeli Sahabe, Tabiîn ve onlardan sonra gelenleri, muasırları da dahil olmak üzere alır.
Yedinci cildin muhteviyatına Basra, Vasıt, Medâin, Bağdat, Horasan, Rey, Hanedan, Kum, Enbar, Şam, el - cezire, merkezler, hudutlar, Mısır, Eyle, İfrikıyye, Endülüs ricali girer. Bu kadar bölgeyi almasına rağmen, Basra, Şam ve Mısıra daha çok önem verir. Diğer yerlerin ricalini, bir kaç kişi veya bir kişi dışında yazmaz.
Sekizinci cildi kadın sahabilere ayırmıştır.
İbni Sa'd Sahabe, Tabiîn ve Tebe-i Tabiîne önem verir.Şahsın nesebini yazarak, ilimdeki yerini belirten durumunu ve ona ait haberleri açıklayarak, rivayetlerinin kabul edilmesinde etkisi olması bakımından doğruluğunu inanç ve eğilimlerini, zûhd ve takva derecesini göstererek hal tercemelerini uzatır. İbn Sa'd sahabenin ve sonra gelenlerin hayatlarını uzun uzun yazar. Geniş kültürü ve haberlere vakıf olması kitabının yapısına tesir etmiştir. Ancak kendi muasırlarının hayatını kısa geçer. Bunun sebebi, Sahabe ve Tabiinin durumlarını, haberlerini ve kendilerini bilmenin, onların dönemindeki rivayetler bakımından büyük önem taşımaktadır.
İbni Sa'dın kitabındaki hal tercemelerinin ihtiva ettiği malûmat, Hicri birinci ve ikinci asırların medenî ve kültürel hayatına ışık tutmaktadır. Bu ise kitabın tarih noktasından büyük Önem taşımasına sebeb olmuştur.
İbni Sa'd kitabında cerh ve ta'dil lâfızlarından, "Sika, sebt, hüccet, kesîru'l -Hadis ", "fihi da'fun", "daifun leyse bi- şey'in"- "Leyse bi -zâk" gibi tabirleri kullanır [455]"Şeyhtir hafızasında hadisler vardır" der. Bu sözü sadece çok bilen için kullanır. [456]
Ulema onun sözünü, cerh ve tadil konusunda, iyi makbul " sayıyorlar. [457]İbni Hacer rivayet eder ki ibni sa'd Vakidiyi taklid eder. Vakidi ise Iraklıların görüşünden uzaklaşması bakımından Me-dinelilerin yolu üzeredir. [458]Hadisle çok meşgul olup bununla bilinen muhaddisler olsun, kitabın ihtiva ettiği hal tercemelerine bol miktarda hadiscinin ilave edilmesi de cerh ve tadile önem vermesine delildir. Zaten İbni Sa'd kitabını hadis ilmine hizmet için yazmıştır. Dolayısıyla kitabın bölümlenmesl bu gayeye uygun olarak yapılmıştır. [459]
Ulema Muhammed b . Sa'd ' m sika olduğunu kabul etmişlerdir. [460]Ancak onlar, aynı zamanda İbni Sa'dı, Hişam b. el - Kelbi ve Muhammed b . Ömer el - Vakidî gibi zayıf kişilerden rivayet ve malumat olmakla ayıplamışlardır [461]Vakidî tabakatîa ilgili bir kitab yazmış, İbni Sa'd de ondan nakillerde bulunmuştur. Hattâ İbni Sa'dm Tabakatü'l - Kübra'smm dörtte birinin Vakidîden alındığını söylemek mümkündür. İbni Nedimin, İbni Sa'dm bütün kitablarım Vakidî'nin eserlerinden derlediğiyle ilgili görüşünü kabul etmemiz, İbni Sa'de haksızlık olur. [462]Zira İbni Sa'd, daha bir çok değişik kaynaktan yararlanmıştır. Tabakatîa ilgili hocaların sayısı altmış küsur civarındadır. Bunlarında büyük bir kısmı, Rasülullah (s . a', v) in, Ashabın, Tabiinin ve onları takiben gelen ilim ehli, hadis ravisi kişilerin siretine önem veren hadiscilerdir. İbni Sa'd, Vakididen aldıklarıyla kalmamıştır. Diğer ravilerden de geniş çapta yararlanmıştır. Ebû Nu-aym Fadl b . Dekin [463]Affan b . Müslim, Ubeydullah b .Musa el - Absi ve Ma'n b . İsa el - Eşcâî'den nakiller yapar. Bunlardan yaptığı nakiller elbette Vakididen yaptığı nakillerden fazlardır. İbni Sa'd nasıl bu dört hadisciden nakiller yapmakla kalmamışsa başkalarından da geniş çapta nakiller yapmıştır. Tabakatta kendilerinden bir çok nakiller yaptığı hocaları şunlardır.
Ahmed b '. Abdullah b
.Yûnus, İsmail b . İbrahim b . Aliyye, Kabîsa b . Ukbe es - Sevâî,
İsmail b .Abdullah b . Ebu Üveys
el - Medeni, Müslim b. İbrahim el - Ezdi, Yezid b . Harun ve Veki' b . el -
Cerrah... Kendisinden bir kaç rivayet aldığı hoca sayısı ise çoktur.
[464]Bu
suretle İbni Nedim'in sözünün haksız ve geçersiz olduğu ortaya çıkmıştır.
[465]
Halife b . Hayyat'm Tabakatı isimli kitabı da bize ulaşan eserlerindendir. Halife tabakatindeki hal tercemelerini yazarken şahsın baba ve annesini söyleyerek nesebini kısa kesmez, gerekirse onun hayatının İslam öncesi dönemini bile ele alır. Neseb konusunda bol bilgi aktarır. Bu konuda kendisinden sonra gelenlerin dayandığı bir kaynak oluşturur. Neseblerîe ilgili titizliği, daha çok. Sahabe ve Tabiîn neslini kapsamına alır. Tabakalar aşağı doğru indikçe neseblerîe ilgili bilgi azalır. Hatta son tabakalarda nisbet şehir ve sanata dayanır, kalır. Bu da, Arablann şehirlere yerleşmek ve yabancılarla karışmak suretiyle, bazılarının neseblerinin kaybolmasından ileri gelmektedir.
Halife şahsın nesebine
künyesini eklediği gibi, devamlı veya geçici olarak yaşadığı yeride belirtir.
Şehirlere yaptığı seyahatleri yazar. Ölüm tarihlerini önemle kaydeder.
Sahabinin hal tercemesini yazarken, Rasülullah (sa.v)'den rivayet etmiş olduğu
bir hadisi alır. Bilhassa sahabiyi tanıtan hadisleri alır. Zira bizzat
Rasülullah (s.a.v)' den yapılan rivayet, sahabiyi tanımanın ve onu ayırdetmenin
yollarından birisidir.
[466]Az
yerde, terceme sahibinin hocalarını ve talebelerini belirtir. Hayatlarını ve
onlara ait haberleri yazmadığı gibi cerh ve tadil ifadelerimde kullanmaz.
[467]
Bize kadar gelen
tabakat kitablarından birisi de
[468]Müslim
b . el - Kuşeyri ' ye ait olandır. Sadece Sahabe ve Tabiîne hasretmiştir kitabını...
Hal tercemelerinden ziyade isimlerini almakla yetinmiştir.
[469]İsimlerle
künyeleri karıştırmıştır. Önce Sahabe ile başlamış ve şehirlere göre tertib
etmiştir. Önce Medineli Sahabilerden başlamış, sonra Mekke, Küfe, Basra, Şam,
Mısır ve Yemenle devam etmiş sonra da değişik şehirlerden olanları yazmıştır.
Erkekleri bitirdikten sonra yine şehir esasına göre kadın sahabileri yazmıştır.
Sahabilerden sonra Tabiîne geçmiş,.onlarıda tabakaları, zamanları ve
şehirlerine göre tertib etmiştir. Tabiîn tabakalarından Basralı olanlarıda üç
tabakaya ayırmıştır. Ancak Fuad Sezgin bu kitabın "Rasûlullah (s . a .
v)'e muasır olupta onu gören ve ondan rivayet edenleri, bir de Rasûlullahı
sadece görüp ondan rivayeti bulunmayanları" içine aldığını ileri sürmektedir.
[470] Bu
suretle Sezginin gördüğü nüshanın noksan olduğu anlaşılmaktadır. Veya Sezgin
bu konuda vehme düşmüştür.
[471]
Ebu Bekr Ahmed b .
Harun el - Berzeî el - Berdiciye (Ö : 301 H) ait olan "Tabakat'ül -
Esmai'l - Müfrede Mine's - Sahabeti ve't - Tabiîn ve Ashabi'l -
Hadis"
[472]kitabı
da bize ulaşanlardandır. Kitabında isim, künye ve mensûb olduğu şehir
belirtilmektedir. Bazan hal tercemesi verilen şahsın hocaları ve talebeleri
verilmektedir
[473]Bu
kitabda rical Sahabe, Tabiîn ve sonra gelenler olmak üzere tabakaya
ayrılmaktadır.
[474]
Ebû Cafer Mumammed b . Cerîr et - Taberi' nin "el - Müntehab Min Zeyli'l - Müzil Min - Tarihi's - Sahabeti Ve't Tabiîn" [475]isimli kitabı günümüze kadar gelenlerdendir. Taberi kitaba Sahabe ile başlar ve vefat tarihlerine göre sıralar. Özel olarak seçtikleri dışında, diğer seneleri pek zikretmez. Seçilenler de, bazı senelerdeki olayları önemsemiş olmasından ileri gelir. Bunları yazmış, diğerlerini bırakmıştır. Bazen da hal tercemesi yazılan kişiyle ilgili haberleri uzatır. Zeyde'l- Hubb'un tercemesinde böyle yapmıştır. [476]Haşim Oğullarını önce ele alır. Vefatları yazdığı en son sene 80. Hicrî yılıdır. Bundan sonra çeşitli başlıklar koyar. Rasûlullah (s.a.v) in vefatından sonra yaşayan ve ondan ilim rivayet eden Sahabileri yazar. Önce Haşim Oğullarının, sonra azadlılarmm ve antlaşmalılarının hayatlarını yazar. Sonrada Muttalib Oğullarını yazar. Böylece kabileleri sırayla yazarak gider. Adnanileri bitirince aynı tertible Kahtani kabilelere geçer. Ardından kadınları, vefat tarihlerine göre tertib ederek yazar. Kadınlardan hicretten önce vefat edenler, Rasûlullah (s.a.v) in hayatında vefat edenler, vefatından sonra vefat edenleri yazar. Bunları işlerken her gurupta önce Rasûlullah (s.a.v) in akrabası olan hanımlar, sonra Muhacir, sonrada Ensar hanımlarını yazar. Bunu takiben Beni Haşim'den olupta hadis rivayet eden Sahabi kadınları ve diğer Arab kadınlarını sıralar.
Sahabeye ait hal
tercemelerini bitirince Tabiîn ve Tabiînden sonra gelen ulema ve ravileri,
vefat tarihlerine göre sıralayarak yazar. Bunu takiben erkekleri künyelerine
göre, kadınları künyelerine göre. Sahabeyi Tabiînden öne almak suretiyle
inceler.
[477]
Ebû Arûbe el - Hüseyn b . Muhammed b . Mevdûl el - Harrânî (Ö: 318 H) nin yazdığı "el - Münteka Min Kitabi't Tabakat [478]in sadece ikinci cildi zamanımıza kadar gelebilmiştir. [479] Bu cilt Sahabeden bir kısmını ihtiva etmektedir. Ümmü Sünbületi'l - Eslemiyye ' nin hayatı ile başlamaktadır. Belkide kendisi kadınlarla erkeklerin tabakalarını karıştırmıştır. Veya bunu, kitabı yeniden tertib eden birisi yapmıştır.[480]Hal tere emel erinin uzunlukları değişiktir. Bazıları fazlaca uzundur. Halid b . el - Velid ve Ebû Süfyan b .Harb gibi... Bazıları da sahabinin ismi, babası ve yerleştiği şehirden başkası yazılmayacak derecede kısadır. Sahabeden kardeş olanlar için bir bölüm açar. Önce bunların sadece isimlerini sunduktan sonra, hal ter-cemelerine döner.[481] Kardeşlerin, sadece baba isimlerinin aynı olmasıyla kardeş olmayacaklarını ifade eder [482]Cilt, Abdullah b . Abbas (Ra)'in hal tercemesiyle biter. Hal tercemeleri neseb ve ölüm tarihleriyle desteklenmiyor. Hayatı yazılan şahsin, ilim ve faziletteki derecesine delil olduğu için, ona ait haberlerin bazısını zikretmeye önem verir. [483]
Bu, zayıflıklarını veya güvenilirliklerini göstermesi yönünden ravilerin derecelerini, ulemaca bilinen tabirlerle belirtilen ilimdir. Bu tabirler, Hadisin isnadını tenkiddeki önemi bakımından, gayet ince, titiz, isabetli tabirlerdir.
Ulema Hadis ravilerini cerhetmek (incelemek) babında ayıplarını söylemeyi caiz görmüşlerdir. Bunu haram olan gıybetten saymamaktadırlar. Buna, Rasûlullah (s . a . v) in iki Hadisini delil olarak getirirler:
1. Rasûlullah (s . a . v) bir adam hakkında "Aşiretin kardeşi ve kötü oldu!" demiştir. [484]
2. Fâtıma binti Kays (R.a) kendisine dünür olan Muaviye b . Ebu Süfyan ve Ebül - Cehm hakkında sorduğu zaman Rasûlullah (s .a .v) şöyle buyurmuştur.: . _
"Ebûl - Cehm asasını omuzundan indirmez (karısını çok döver) Muaviye ise yoksuldur, malı yoktur."
Rasûlullah (s . a . v) in bu sözü, sırf şahsi bir meselede danışmaya cevap olmasına rağmen, zayıf kişilerin (ravilerin) durumunu ortaya koymak için yapılan araştırmanın ve onun kötü yönlerini ortaya koymanın caiz olduğuna delil olarak alınmıştır. Zira şahsın kötü yanlarını söylemek,helâl ye harama bağlı konularda gereklidir. Hadis ^konusunda ise bu, özel meselelerdeki danışmadan daha önde gelir. [485]
Cerh ' in (ravinin halini araştırmanın), adil olmayan kimsenin rivayetiyle delil getirilmesini önlemede büyük faydası vardır. Cerhten maksat, raviyi saf dışı etmek ve hakkında kötü konuşmak olan gıybet değildir. Ulema, cerhin sınırını çizmiş, lüzumlu lüzumsuz bir çok kusuru saymak suretiyle haddi tecavüz etmemişlerdir.
Rical hakkındaki araştırma, soruşturma Sahabe devrine kadar gider. Zira Ashab, halkın Rasûlullah (s. a. v) den hadis rivayet ederken uydurmacılıktan ve hatadan, titizlikle kaçınmalarım sağlamak için rivayetleri kabul etmekte çok dikkatli davranmışlardır. Ebû Bekir (R.a), "Ninenin mirasta payı varmıdır?" diye Ashaba sorduğu zaman belki de, ricali araştıran ilk şahıs olmuştur. Muğire b . Şu'be (R.a) "ninenin altıda bir alması gerektiğine" dair cevap verdiğinde o, bunun böyle olduğuna, yani Rasûlullah (s.a.v) in böyle buyurduğuna dair bir şahid getirmesini isteyince, Muhammed b . Mesleme (R.a) şahidlik etmiştir. [486]
Ömer b el-Hattâb (R.a) da aynı şeyi yapmıştır. Ebû Musa eî-'Eş'ari
[R a) Rasûlullah (s.a.v) den birhadis naklettiği zaman bir şahid getirmesini istemiştir. [487]
Ali b Ebu Talib (R.a), Rasûlullah (s.a.v) den hadis rivayet eden -kişi sağlam ve güvenilir de olsa, yemin etmesini teklif ederdi. [488]Ebû Bekirde Ömer de, Ali de Sahabiyi itham etmiyorlardı. Nitekim Ömer (R a) Ebû Musa el~E§' ariye, kendisini itham etmediğini söylemiştir. Ancak Rasûlullah (s.a.v) den Hadis nakletmek çetin bir iştir. [489]
Ashab, halkın Rasûlullah (s.a.v)den Hadis naklederken, doğruluğunu araştırmaksızın, ine demeksizin cesaretle Hadis rivayet etmesinden korkuyordu, bunun için rivayeti kabulde titiz davrandılar ve ricali sordular. Sahabeden olupta rical hakkında konuşmasıyla tanınanlardan bazıları da Abdullah b . Abbas, Abdullah b . Selâm, Ubade b es - Samit, Enes b . Malik ve Hz. Aişedir. Bunlar kendilerine Hadis rivayet edenleri niçin cerh ettiklerini açıklamışlardır. [490]
Sonra Hadiste uydurmacılık hareketi çıkınca ulemâ, buna karşı uyarıda bulundular. Ricale ve tanımaya önem verdiler. Şa'bi, Mu-hammed b Şirin, Said b . el - Müseyyeb, Said b . Cübeyr gibi Tabiînin coöu cerh ve tadil hakkında konuştular. Ancak, Hadis ravileri arasında uydurmacıların peydah olup, zayıf kimselerin çoğaldığı ve ulemanın rical hakkında konuşup nazarları bu konuya çevirme rolünü oynadığı ikinci hicri asrın ortasına kadar, ulema ve hadis tenkidcile-rinin ellerinde, ilmi ricalle ilgili geniş araştırma ürünü kaynaklar oluşmamıştı. [491]Neticede ricalin durumlarını bilen ve onları tenkid eden bir çok tenkidçi imamlar ve büyük hadisçiler ortaya çıktı da, gerek o asırdakiler. gerek sonra gelen, alimler yanında, rical hakkındaki hükümleri kabule şayan oldu. Çünkü bunlar raviyi büyük bir dikkat, titizlik ve uyanıklıkla ayırdettiler. Bu özellikle bilinen zatlar şunlardır1 Sutıe b . el - Haccâc, Ma'mer b . Râşid (ö : 153 H), Hişam b . ed -Destüvai (Ö : 154 H), Abdurrahman b . Amr el - Evzaî, Süfyan es - Sevri [492]Malik b . Enes (Ö : 179 H), Abdül-Aziz b . el - Macişûn (Ö :164 H), Hammâd b Seleme (Ö : 167 H), Hammâd b . Zeyd, Leys b . Sa'd, Abdullah b el - Mübarek, Hüseyn b . Beşir (Ö : 183 H), Ebû İshak el - Fezârî, Meâiî b '. îmran el -Mûsüi (Ö : 184 H), Beşir b . el - Mufaddal (Ö : 187 H), Süfyan b Uyeyne, İsmail b • Uleyne, Cerir b . Vehb, Veki b . el - Cerrah, Yahya b .
Said el - Kattan, Abdurrahman b . Mehdi, Ebû D.avûd et - Tayalisi (Ö : 203 H), Muhammed b . Yûsuf el, Feryâbi (Ö : 212 H), Ebu Asım en - Nebil (0:211 H), Abdullah b . ez - Zübeyr el - Humeydi (Ö : 219 H), el - Kaanbi, Ebû Ubeyde'l-Kasım b . Selâm, Yahya b . Yahya en - Nisabûri (Ö : 226 H) ve Ebül - Velid et - Tayalisi (Ö : 227 H) [493]
Bu alimler, Hadisçiler gibi meşhur olmuşlardır. Bazıları fıkıhla Hadisi bir araya getirmişlerdir; İmam Evzaî, İmam Malik, İmam Leys b Sa'd gibi... Bunların Ricale ait bilgileri, Hadis ve fıkha gösterdikleri değerin bir yönünü oluşturur. Ancak ismini yazdıklarımdan bazısında ricali tanıma ve onları tenkid süzgecinden geçirme konusu daha bir ağırlık kazanır. Meselâ, Şu'be b . Haccâc, Yahya b . Said el-Kattan, Abdurrahman b . Mehdi gibi... Ricale önem verme işi, üçüncü hicri asnn ilk yarısı boyunca devam etmiştir. İlmi ricalde özel bir ihtisas kolu olan neseb bilgisi kendisini gösterdi. Bu ilmi bilhassa Yahya b . Main (Ö : 233 H) ile Ali b . el-Medini (Ö : 234 H) de özel bir şekilde kendisini gösterir.
Üçüncü ve dördüncü asırlarda cerh ve tadil ilmi ile ilgili neşriyat gelişti. Bu kitabların bir kısmı zayıf ravileri, bir kısmı sika ravileri , aynı zamanda yazılanların bir kısmı da hem sika, hem zayıf ravileri toplamışlardır.
Bu üç çeşit kitab türü aynı devrede yazılmışlardır. Yâni üçüncü Hicri asnn ortalarında... İlk kelâmcılarm kitablar yazılmadan Önce rical hakkındaki sözleri, bu üç çeşit kitab türünün yazımında temel malzemeyi oluşturmuştur. HadisçilerHadis rivayet ettikleri gibi bunların sözlerini de nakletmişler ve bu sözler yazılmıştır. Bu suretle de son devir kitapları, ilk devrede yazılan kitablara dayanmış, yazarlarının rical hakkındaki sözlerini de nakletmişlerdir.Cerh ve ta'dille ilgili olarak yazılan bir kitabın/Yahya b. Main, Ali b. el-Medini ve Ah-med b. Hanbel'in sözlerini almaması mümkün değildir. Cerh ve tadil kitablan eski kelâmcılarm, ravilerin cerh ve tadiliyle ilgili olarak ortaya koydukları bir takım terimleri kullanmışlardır. Ancak bu terimler, son devirde yazılan kitablarda açıklık, sayı ve delalet itibariyle, daha ince bir ifade tarzı kazanmışlardır. Kitabların ortaya çıktığı ilk devrelerde yazarlar,cerh ve tadil hakkında öncekilerin ifade ve ibarelerini kullanıyorlardı.Bu devrede bu terimler üzerinde ittifak yoktu. Her yazarın kendine has terimleri vardı. Bu ise araştırıcıdan sadece genel manasıyla bir İstılahlar kavramı isteyemiyordu. Çünkü bu terimlerin delalet ettikleri manalar nisbi, kullanılışları da her şahsa göre değişen şeylerdi.Mesela ; Yahya b. Main "Leyse bi şeyin- bir şey değildir." İfadesini ravinin hadislerinin az olduğunu göstermek için kullanıyordu. Sonrakiler ise bunu ravinin cerhi hakkında "la te-hillü'r-rivayetü anhü- ondan rivayet almak helal olmaz" manasında kullandılar. [494]Yahya b. Main "la be'se bih- fena değil" tabirini "sika-sağlam, güvenilir" yerinde kullanıyordu. Halbuki başkaları bu sikadanda aşağı derecedekiler için kullanmışlardır. [495]
Bu terimlerden bazıları kaynağı ve çıkış yeri itibariyle kendisinden alman' eski benzerleriyle bağlantılıdır. Hafız el-Iraki bu tabirlerden birinin kapalılığı ve kendisinin de onun çıkış yerine akıl erdirem-emesi neticesinde doğan vehim sebebiyle hata etmiştir. Bu tabir "Hüve ala yedeyh adlin"dir, yani "helak olmuştur" manasınadır. El-Iraki "Hüve ala yedi adlün" demiş ve bunu tadil lafızlarından olan "sika" yerine kullanmıştır. Askalani yanlışlığı kavrayarak, Cebbara b. el-Muğallis'in hal tercemesini okuduğunda bu tabiri cerh İstılahlarından olduğuna dikkati çekmiştir. Orada Ebu Hatem, bu cebbarayı zayıf görmüş ve onun hakkında "Hüve ala yedey adlin" demiştir. [496] Ancak bu gerçekte, ölçü dışında bir örnektir. Cerh ve tadil hakkında öyle tabirlerde vardır ki delalet ettikleri mana gayet-açık ve bilinen şeylerdir. Mesela;"Sika,Hüccet,Sebt,Daif,Kezzab,Mutarrah" gibi.(459) Bu tabirlerin manaları gayet açıktır.
Cerh ve tadil kaideleri sonradan yazılmıştır. Ramehürmüzi (Ö;360 H), hadis istilahlarıyla ilgili olarak ilk yazılan kitap olan, el-Muhaddisü'I-Fasıl isimli eserinde cerh ve tadil ilmine temas etmemiştir. Belkide cerh' ve tadil ilminin kaidelerini ilk yazan ve onu hadis ilimlerinden sayan şahıs Hakim'dir. [497]
Hadis istilahlarıyla ilgili kitaplar, Hakim'den sonra cerh ve tadil ilmiyle onun kaidelerine önem verilmiştir. Bu kaideler karışıklığı, şarlatanlığı önleyen, araştırıcıyı en sağlam bir şekilde bu ilmi bilmeye yönelten kanunlardır. Bu kaideler, ravinen sağlama çıkarılması şartının açıklamak üzerine kurulmuştur ki onun adalet ve hafıza gücüyle (zabt) üstünlüğünü isbat etmeyi hedef alır. [498]
Sebeb zikretmeksizin cerh veya tadilin ne zaman kabul edileceğini, sebeb olduğu takdirde neyin kabul edileceğini, bid'at ehlinden rivayetin ne zaman caiz olduğunu, ne zaman caiz olmadığını tenkitçilerden bir kısmını sika, bir kısmının mecruh kabul edilmesi gibi rical üzerinden toplanan çelişik hükümlerin içinden çıkabilme key-fiyyetini açıklamıştır. Ayrıca ve bilhassa cerh ve tadille ilgili kitaplardan istifade etmeyi sağlayan kaideleri de açıklamıştır. Zira bazı hadis
105 tenkitçileri ricali tenkitde aşırı gitmişler ve çok cüz'i sebeblerle onları
mecruh saymışlardır. Mecruh kimselerin haline bile yakışmayan ağır ifadeler kullanmışlardır. Rical tenkidinde aşın titiz davranmakla tanınanlardan bazıları şunlardır: Yahya b. Main, Yahya b. Said el-Kettan, Ebu Hatim er-Razi, en-Nesei ve İbnl Hibban [499]Halbuki bir şahsı cerh ederken yalnız kalırlarsa bunu delille isbat etmeleri gerekirdi. [500]Aynı şekilde, aynı asırda yaşayan alimler, aralarındaki rekabet sebebiyle, yekdiğerini cerh etmişlerdir. Bunun farkına varmaksızın kendiliğinden oluşması da mümkündür. Buna dayanarak, aynı asırda yaşayan iki kişinin birbirine delilsiz cerhetmemesi gerektiğini vurgulayan bir kaide konmuştur. Bu kaide sebebiyle de İmam Malik'in Muhammed b. İshak hakkındaki ve süfyan es-Sevri'nin İmam - Azam Ebu Hanife hakkındaki cerhleri reddetmiştir. [501]
Zehebi, bazı nüfuzlu şahısların otoritesinden korktukları için onları cerhetmekten kaçınan bazı hadis tenkidcilerini acı bir dille ten-kid eder. [502]Bazı tenkitçiler de akaidde muhalif oldukları, hatta ba-zari fıkıhta muhalif oldukları kişiler karşısında şiddetle durmuşlar [503]bu muhalefetleri, onlan cerhetmeye kadar götürmüştür kendilerini... Bunun için ulema tabi olduğu bid'ate çağıran ve çağırmayan ehli bid'ati birbirinden ayırmışlardır. Bir ravi, bid'atine çağırmıyorsa, bit'ati de küfür derecesinde değilse ondan rivayet etmeyi caiz görmüşler, bid'atine çağırıyorsa caiz görmemişlerdir. [504]Zira bid'atçinin emeli, düşüncesine yardım için onu yalana sürükler. Aynı zamanda cerhedenle cerhedilen arasında akaide dayalı bir anlaşmazlık varsa yapılan cerh üzerinde durulması gerektiğini de belirtmişlerdir. [505] Bütün bu tenkitler ne cerh ve tadil ilminin önemini azaltır, ne de tenkidcilerin ricali ayırdetmede, sika ravi ile zayıf raviyi tanımadan gösterdikleri o ulu gayreti ve ne de onların takvasını, muhafazakarlığını, titizlik ve dikkatini küçültür. İşte Ali bin el-Medini ravi olan babasını, Ebu Davud es-Sicistani oğlunu ten-kidden çekinmemişlerdir. [506] Yahya bin Main, kendisi hakkındaki sözünü tasdik etmesi karşılığında ulemadan birisini bir çömlek altınını kabul etmemiştir. [507]O, aynı zamanda kendi adamlarını
cerhetmekte bir sakınca görmemiştir. [508]
Buhari ve Müslim,
Sahih isimli kitaplarına, yanılarak bid'ate düşenlerden hadis alırken, insaf
örneği bir davranış göstermişlerdir. '
[509]
[510]Cerh ve ta'dille ilgili kitapları üçe ayırmak mümkündür.
1. Sadece zayıf ravileri ele alanlar
2. Sadece sika ravileri ele alanlar
3. Hem zayıf, hemde sika ravileri birlikte ele alanlar
Zayıf ravileri ele alan kitaplar yazıldı. Zayıf ravilerle sika ravileri birlikte ele alan kitaplarsa, sika raivleri ele alanlardan önce yazıldı. Yayha b. Main (ö;233h) zayıf raviler (duafa) hakkında ilk kitap yazan şahıstır. Zayıf ve sika ravileri birlikte ele alan ilk kitabıda yazan odur. Sika ravilerle ilgili ilk kitabı yazan şahıs ise Ebu'l-Hasen Ahmed b. Abdullah b. Salih el-Leli'dir.(ö;261 h)
Zayıf ravilerle ilgili
kitaplar, sika ravilerle ilgili kitaplardan çoktur. Beşinci hicri asrın sonuna
kadar zayıf ravilerle ilgili yirmi kitap yazılmışken, bu süre içeresinde sika
ravilerle ilgili sadece dört kitap yazılmıştır. Zayıf ve sika ravileri
birlikte toplayan kitapların sayısı da çoktur. Bu üçüncü kitapların üçüncü ,
dördüncü ve beşinci asırlar boyunca yazılanların sayısı yirmi beş civarındadır.
Aşağıda cerh ve ta'dille ilgili kitap yazanların isimleri, ölüm tarihleri ve
biliniyorsa kitaplarının isimleriyle birlikte verilmiştir.
[511]
Zayıf raviler hakkında ilk kitap yazanlardan bilinenler şunlardır:
1. Yayha b. Main (ö;233 h) [512]
2. Ali b. el-Medini (ö;234 h) [513] [514]
3. Muhammed b. Abdullah el-Berki ez-Zühri(ö;294 h)
4. Ebu Hafs el-Fellas(ö;249 h) İbni Hayr'm belirttiğine göre kitabı küçük bir cüzdür, [515]
5. Muhammed b. İsmail el-Buhari (ö;256 h) "Duafaü'l-Kebir" ve D uafaü1 s -Sağır" isimli iki kitabı vardır.
6. İbrahim b. Ya'kub es-Sa'di el-Cüz'cani (ö;259 h)
7. Ebu Zür'a er-Razi (ö;264 h)
S.Ebu Hatem Muhammed b. İdris er-Razi (ö;277 h) [516]kitabının ismi "ed-Duafa" dır. [517]
9. Ebu Osman Said b. Amr el-Berzai (ö;292 h) kitabının ismi "ed-duafa ve'1-Kezzabun ve'1-Metrükün min Ashabı'l-Hadis"tir.
10. en-Nesei (ö;303 h) kitabının ismi: "ed-Duafa ve'l-Metrükûn"dür.
11. Ebu Muhammed Abdullah b. Ali b. el-Carûd (ö;307 h) [518]kitabının ismi: "ed-Duafa"
12. Ebu Yahya Zekeriyya es-Saci (ö;307 h) [519]
13. Ebu Huzeyme Muhammed b. İshak (ö;311 h) [520]kitabının ismi:"ed-Duafa"
14. Muhammed b. Ahmed b. Hammed ed-Dölabi (ö;320 h)
15. Ebu Ca'fer Muhammed b. Amr el-Akili (ö;322 h) kitabının ismi "ed-Duafa"
16. Abdülmelik b. Muhammed b. Adiyy el-Cürcanl (ö;323 h)
17. Ebu'1-Arap Muhammed b. Ahmed b. Teym el-Keyruvani (ö; 323 h) [521]
18. Ebu Ali Said b. Osman b. es-Seken (ö;353 h) [522]
19.Muhammed b. Ahmed b. Hibban el-Büsti (ö;354 h) kitabının ismi:" "Ma'rifetü'l-Mecruhin mine'l-Muhaddisin"
20. Abdullah b. Adiyy el-Cürcani(ö;365 h) kitabının ismi: "el-Kamil fi Duafa 'r-Rical"
21. Ebul'Feth Muhammed b. el-Hüseyn el -Ezdi(ö;z 367 h) İb_ni Hacer [523]ve Zehebi'nin ifadesine göre yazdığı kitap hacimli bir eserdir. Zehebi şöyle der; "Çok bilgi topladı kitabında kendisinden önce kimselirin hakkında konuşmadığı kişileri kendiliğindencerhetti. Konuştu, cerhetmekte aşırı gitti.(486)" İbni Hacerde şöyle der:"Muhakkak el-Ezdi, bizzat kendisi zayıftır. Sika kişileri zayıf göstermesi dolayısıyla, bu konuda ona itimad edilmez [524]Birisini zayıf göstermekte tek kalınca kendisine itimad edilmezse, başkalarına muhalefet ettiğinde ona naüsıl güvenilir? [525]
22. Darekutni(ö;385 h) kitabının ismi "ed-Duafa ve'1-Metrukün" [526]
23. Ebu Hafs Ömer b. Ahmed b. Şahin (ö;385 h) kitabının ismi "ed-Duafa" [527]
24. Ömer b. Ahmed b. Osman b. Şahin el-Bağdadi(ö;385 h) kitabının ismi:"ed-Duafa" [528]
25. Ebu Ahmed el -Hakim el-Kebir (Ö;378 h) kitabının ismi:ed-Duafa" [529]
26. Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Hakim en-Nisaburi (ö;405 h) "el-medhal ile's-Sahih" isimli kitabının içindedir. [530]
27. Ebu Nuaym el-İsbahani (ö;430 h) kitabının ismi "ed-Duafa" dır. [531]
28. el-Hatibü'1-Bağdadi (ö;463 h) kitabının ismi "ed-Duafa" dır. [532]
29. Ebü'I-Fadl b. Tahir el-Makdisi (ö;507 h) kitabının ismi "ez-Zeyl ale'l-kâmü"dir. Buna "Tehmiletü'l-Kâmil"de denir. Bu ibni Adiyy'in el-Kamil isimli eserine zeyldir. [533]
Bu kitapların büyük
çoğunluğu kaybolmuştur... Bize ulaşanların en eskisi Muhammed b. İsmail
el-Buhari'nin (ö;256 h) "ed-Duafaü'l-kebir"
[534]ve
"ed-Düafaü's-Sağır"[535] isimli kitaplarıdır. Duafaü's-Sagır 33
sayfadır. Sadece ismin ilk harfini göz önüne alarak harf sırasına göre tertib
edilmiştir. Çok tekrarlanan isimleri, diğerlerinden önce zikretmiştir. Hal
tercernelerini, çok nadir haller dışında, bir satır dan fazla yazmaz. Bu bir
satırda ravinin adını, babasının adını, nisbetini, kendilerinden rivayet ettiği
kimseleri, kendisinden rivayet alanları zikreder. Çoğu kez bunların bir
tanesiyle yetinmez. Sonra onunla ilgili cerh ibaresini söyler.
"Münkerü'l-Hadis, Fini naza-run, Metrükü'l-Hadis, Seketü anhu" gibi
ibareler tekrarlanır. Veya eski tenkidciîerden; Malik b. Enes, Abdullah b.
el-Mübarek, Süfyan b. Üyeyne, Şu'be b. el-Hacca ve Ali b. el-Medini'nin
reylerini açıklar. Bazan ravinin akidesini, rivayetlerden birisini, ölüm
yılını, veya kadılık makamına geçiş yılını bildirir. Ancak bu çok azdır. İbni
Ebi hatem "el-Cerhu ve't-Ta'dil" isimli kitabında Buhariyi tenkid
etmiş, zayıf dediği ravilerin aslında zayıf
olmadığını söyleyerek muaheze etmiştir.
[536]
Ebu ishak İbrahim b. Ya'kub el-Cüzcâni (ö; 259 h) 'nin zayıf ravi-lerle ilgili "eş-Şeçere fi Ahvali'r-Rical" isimli kitabıda günümüze kadar gelmiştir. [537] Kitabda sadece ravilerin isimleriyle onların cerhleriyle ilgili ibareler yer alır. Mezhep tassubu sebebiyle Hz.AIi (r.a)'m Küfetaraftarları hakkında çok ağır cerh ifadeleri kullanır. Bunun için İbni Hacer:"Küfeliler hakkındaki hümküne itibar edilemez." demek zorunda kalmıştır. [538] Yina onun hakkında İbni Hacer :"Bu zat Hz Aliden ayrılan Nasibilerden idi. Bu Hz. Osmandan yüz çeviren Şiilerin aksinedir. Doğru olan bu iki gurubun birbirinni dostu oluşudur. Bir bid'atçinm diğer bid'atçı hakkındaki sözünün dinlenilmemesi gerekir. [539] Bize kadar ulaşan diğer zayıf ravi kitapları[540]
Ebu Zür'a Ubeydullah
b. Abdülkerim er-Razi(ö;264 h)'nin "ed-Duafa ve'1-Metrukün"isimli
eseri... kitap sadece ravilerin isimlerini ve onların cerhleriyle ilgili
ibareleri ihtiva eder.
[541] Bu
kitabı Said b.Amr el-Berzei(ö;297 h) ondan rivayet etmiştir. Yazmış olduğu
el-Esile kitabına da ona eklemiştir. Bunlar Ebu zür'a er-razi ile Ebu Hatem
er-Razi'ninel-Berzei tarafından sorulara verdikleri cevapların bir araya
getirlip uygun bir şekilde birleştirlmesinden ibarettirler.
[542]
Nesei'nin(ö;300 h)
"ed-Duafa ve'1-Metrukün" isimli eseri 25 sayfadır. Sadece isimlerin
ilk harfine uyarak harf sırasma göre tertebed-miştir.Hal tercemelerinde şahsın
adını, babsının adını bazan dedesinin adını, nisbeteni söyler.Onunla ilgili
bir cerh ifadesini yazar. Daha çok "Daif, Metrükü'l-Hadis, Mümerü'l-Hadis,
Kezzab, Leyse bi Sikatin, leyse be zak" ibarelerini kullanır. Sonra Basrî,
Kufi, Medeni gibi men-sub olduğu şehri yazar. Hal tercemesi çok nadir olarak
bir satır geçer. Bunu sadece bir sayfaya sığdırmiştır. Nesei, ricalin cerhinde
çok şiddetli ve titiz davrananlardan kabul edilir.
[543]
Ebu Ca'fer Muhammed b. Amr b. Musa b. Hamrnad el-Akili'nin (ö;322 h) "ed-Duafa" isimli eseri... Zayıflık ravinin ister adeletinde, ister zabtında olsun her ikisininde hal tercemesini alır. Yalancı olduğu ve hadis uydurduğu söylenenleri, hadisinde vehmin ekseriyetle olduğu kişileri, hadislerinden bazılarında itham olunanları, meçhul olup rivayetine destek bulunmayanları, hadisteki durumları doğru olsa da bid'ate dalıp bid'atine çağıranları hep belirtir. Ayrıca bir bab açar ve orada, sahihliğine dair bar nakil yapılmayanlardan olu pkend il erinden hadis nakledilenlerin halini yumuşatma konusunu işler. Kitap eb-ced harflerine göre tertib edilmiştir. [544]
Hafız Zehebi cerh
konusunda ki abınlığınadn dolayı el-Akili'yi tenkid etmiştir. Zira çok sağlam
prensiplere sahip Ali b. Medini, Buna-ri ve Abdürrezzak gibi sika ravilerini
bile böyle ele almıştır. Zehebi, ra-vilerin tek kalmasının cerhine delil
olmayacağını açıklayarak, onu kendisine ait "La yütebaü alâ
hadisihi-hadisinde ona uyulmaz" tabirini kullanarak tenkid et mistir.
Ravi, şartlarına uygun olmayan çok hadis rivayet ederse ancak ozaman
"metrükü-'l-hadis" olur.Zehebi onu, kendisinde bid'at olan, hata eden
veya günah işleyen kişilerin hepsini cerh ettiği içinde tenkit etmiştir.
Halbuki bunlar sika olmayı düşüren şartlardan değildir. Sika demek, hatadan
uzak masum kişi demek değildir.(Lisanü'l-Mizan;2/231)
[545]
Muhammed b. Ahnıed b. Hibban el-Büsti'nin (ö;354 h) "Ma'rifetü'l-Mecrihin mine'l-Muhaddisin" isimli eseri de bize kadar gelebilen çok faydalı kitaplardandır. [546] İbni Hibban kitabının başında otuz va-raklık bir bölümünü nefis bir mukaddemeyle süslemiştir. Bu mmukad-dimede zayıf ravileri bilmenin önemini, cerh yapmanın caizliğini, hadis öğrenmede incelemenin zorunlu olduğunu, sünneti korumada Ashabın aşırı gayretlerini ve ricali soruşturduklarını işlemektedir,. Hadis imamlarından Sahabe, Tabiin, Tebei Tabiin ve onların yolunu takib edenlerin kimler olduğumu yazmaktadır. Zühri, Malik, Şu'be b. el-Haccac, Süfyan es-Sevri, Yayha b.said elKattan, Abdurrahman b. mehdi, Ahmed b. Hanbel, Yayha b. Main, Ali ., el-Medini, Buharı ve tabakasının hadisteki yerlerini ve rollerini belirtmektedir. Zayıf ravile-rinmecruh olanlarını yirmi kısma ayırır. Bunlar: Zındıklar(dinsizler), salih olup hadis uyduranlar, hadis uydurp aslında çok yalancı-olanlar, devlet büyüklerini ve ileri gelenleri hoşnut etmek ve özel çıkarlar sağlamak için hadis uyduranlar,gafiller,işleri karıştıranlar, kendisinden rivayat edilmemiş bir hadisi rivayet etmeye kalkışanlar, yalan söylediğinin farkına varmadan yalan söyleyenler, sihhatli kitaba dayanmaksızın hadis üstadlarmdan rivayet yapanlar, haberleri alt üst edip senedleri hazfedenler, bir hadis üstadmı (şeyhi) görüp ondan hadis dinleyen ancak o öldükten sonra ondan dinleyip ezberlemediği bir hadisi belirtmeksizin rivayet edenler, kitapları kaybolup kendisi de sağlam hafızaya sahip olmayanlar, hatası çok olanlar, parayla veya kötü evlatla sıkıntıya düşüp bunun üzerine hadis uyduranlar, hadise bile. bile birşeyler sokuşturupta bunları çıkarmayanlar, önce hata edip sonra hatasını anladığı halda bundan dönmeyenler , günahını ve rezilliğini ilan edenler, şeyhinden işitmediği hadislerle işittiklerini karıştırıp işitmediklerinin de itibar görmesini sağlayanlar, bid'atçılar ve nihayet kıssacılar.
Bunun ardmdan"Kendisiyle delil getirmek caiz olmayan sika ra-vilerin hadislerin nevileri" diye bir konu açar ve altı çeşit sayar. İbni Hibban kitabını yazısındaki metodunu:
-Biz kendileri hakkında, hoşnut olunan imamların konuştuğu zayıf hadis ravilerinin isimlerini yazıyoruz. Onların bilinen neseble-rini ve isimlerini yazıyoruz. Her birinin hadisinden örnek veriyoruz. Onların isimlerini mu'cem (ansiklopedik) tarzda yazıyoruz ki bu ezberlemek isteyen öğrenciye daha kolay, ilk başlayana daha fazla gayret vericidir. Onu elde etmek isteyenler içinde çok faydalıdır. [547]
İbni Hibban hal tercemelerinde nesepleri ön plana alır. Onun şeyhlerinden bazılarını, ondan hadis rivayet talebeleri yazar. Cerhe-dilmesinde ki illeti, gösterbilmek için de rivayetlerinden bir örnek verir. Cerh ve ta'dil erbabının onun hakkındaki sözlerini senedleriyle beraber nakleder. Hal tercemelerinin pek çoğunda şahsi görüşünü açıkîar.İlim merkezlerinde onun benzeri olan kişileride yazar. Bazan da hal tercemesi yazılan şahsın akidesini belirtir. [548]
Bütün bunlardan da
anlaşılayor ki İbni Hıbban'm kitabı bu konuda çok değerledir. Ancak cerh
hususunda aşırıya kaçtığı olmuştur. Hatta sika ravüerden bazılarını bile
cerhetmiştir.
[549]
Abdullah b. Adiyy b.Abdullah el-Cürcani'nin (ö;365 h) "el-Kamil fi-Duafai'r-Rical" [550] isimli eseri...
İbni Adiyy büyük boy tam elli varak tutan nefis bir mukaddime yazmıştır. Bu Mukaddimede işlediği konular: Sahabenin hadis rivayetini koruması, az rivayeti tercih edip çok hadis rivayet etmeyenler, hadis imamlarından olup hadis yazımını doğru bulmayanlar, hadisi yazan imamlar. Tabaka, tabaka, zamanımıza kadar gelen Sahabe, Tabiin ve sonrakiler üzerinde konuşmayı kendisi için caiz görenler. Bunların faziletleri ve rical hakkında haklı oldukları konuşmaların manası... İmamların, onların bu konuda konuşmasını haklı bulması...
İbni Adiyy mukaddimesinde şöyle der:
- Ben bu kitabımda zayıflığa nisbet edilenlerin, onlardan gafil olabilecekleri ve onların ölümünden sonra yetişenlerin isimlerini yazdım.[551] Yazdığı hal tercemelerinde nesebleri uzatmaz. Aksine hocaların isimlerini, mensup oldukları kabile veya şehirlir yazar. Çoğu kes bir veya iki hadis olmak üzere zayıf rivayetlerden örnekler verir. [552] cerh ve ta'dil imamlarının, hal tercemesi yazılan kişi hakkındaki sözlerini, ihmal etmeksizin, isnnadlanyla birlikte yazar. Ölüm tarihlerini yazmaz. Kitabında yazdıklarının hepsi zayıflığı kesinleşmiş kişiler değillerdir. Aralarında sika olanlar da vardır. Bunları, haklarında cerh niyetiyle konuşulduğu için yazmıştır. Mesala: Buharinin hocalarından Halife b.Hayyat'm hal tercemesinin yazarken, hakkında cerh olafak söylenenleri yazdıktan sonra, bbusjözleri çürütür ve onun sika olduğunu isbaüt eder. Bunun için Sehavi. el-Kamil hakkında şöyle demiştir:
-Kendinden önce yazılanların en noksansızı ve en kıymetlisidir. Ancak el-Kamil noksan olan kişiler hakkındadır, demek güzel olmakla beraber, sika da olsa kendisi hakkında konuşulan herkesi içine almıştır. [553]
İbbni Adiyy, el-Kamili
harf sırasına göre tertib etmiştir,
[554]
Bize kadar gelebilen zayıf ravi kitaplarından birisi de Darakut-ni'nin, harf sırasmea göre tertib ettiği"ed-Duafa ve'1-Metrukin" eserinin bir bölümüdür. [555]
el-Medhal ile's-Sahih Bu devrede yazılıpta bize kadar ulaşan zayıf raiv kitaplarının en sonunucusu Ebu Abdillah el-Hakim en-Nisaburi'nin(ö;405 h) "el-Medhal ile's-sahih" isimli eseridir. Nisaburi kitabın birinci bölümünde şiddetli cerhedenlerin hal tercemelerini yazar. Hal tercemelerinde sadece şahısların adlarını, babalarının adlarını, nisbetleri-ni, bazı hocalarını, öğrencilerini yazar.Bir çoklarının mevzu, münker ve mu'dal rivayetlerini açıklar. Bu bölümdeki şahısların sayısı 233 tür. îkinci bölümde Sahihayn'm ricalinin isimlerini işler. [556]
Sika raviler hakkında kitap yazan ilk yazarlar:
1-Ali b. Abdullah el-Medini (ö:234 h ) kitabı: "es-Sikat ve'l-Mütesebbitün" [557] on cilttir.
2-Ebül-Hasen
Âhrned b. Abdullah b. Salih el-İcii (ö:261 h. )
3-Ebül-Arab Muhammed b. Ahmed et-Temini (ö:333 h.)
4- Muhammed b. Ammed b. Hibban el-Büsü (ö:354 h. } kitapları: "es-Sikât " ve "Meşahiru Ulemai-1-Emsar"
5-Ebu Hafs
Ömer b. Büşran es-Sükkeri (ö:385 h.)
[558]
6- Ömer b. Ahmed b. Şahin el-Vaiz (ö:385 h.)
7-Ebu Abdillah el-Hakim (ö:405 h.) kitabı "el-Medhal ile's-Sahihayn "
Sonra rical kitaplarının bu çeşidinin yazılması sekizinci hicri asırda , bazı kitapların ortaya çıkmasına kadar kesildi.[559] Bu ilk sika ravi kitaplarından el-Leli'nin(ö;261 h) "es-Sikat" isimli eseri, İbni Hıbban'm(ö;354 h) "es-Sikat" ve " Meşahiru Ulemai'l-Ensar" isimli iki eseri Ömer b. Ahmed b. Şahin eî-Vaiz'in "es-Sikat" isimli eserinden beaşkasi günümüze kadar gelebildi.
el-îcli'nin "es-Sikat" isimli kitabının ikinci cüz'ü ile Hafız Nurud-din el-Heysemi'nin(ö;757 h) [560] harf sırasına göre tertib ettiği koplası elimize geçmiştir. Hafız Nureddin bu tertibinde adi ahmet olanlardan başlamıştır. [561] Buradan da anlıyoruz ki el-Leli'nin "es-Sikat" isimli eseri aslında tabakalara göre tertiblemiştir. İkinci cüz Tabiin tabakasına ayrılmıştır. Tabaka içeresinde harf sırasına düzenleme yapılmamıştır. Kitabı müellif, oğlu Salih adına yazmıştır. Ebu'l-Hasen b. Ebu Zekeriyya en-Nisaburi de kitabı Salih'den alarak rivayet etmiştir. [562]
el-Leli'nin, uzunluğu bir satırla, yirmi satır arasında değişen hal tercemelerihde ki metodu şudur.: Raviniri adını, babasının adım, künyesini, nisbetini, yazar. Ta'diIIe ilgili lafızlardan "sika,sika,' la be'se bih" gibilerini yazar. Sahabe veya Tabiin tabaksmdan olduğunu belirtir. Hal tercemesi yazılan ravinin ilmi özelliklerini gösterir. Mesala; İbrahim b. ez-Zübeyr et-Temimi'ye,"sünnet ve tefsir sahibidir" demiştir.
Ravinin akidesini
belirtir. Sika ravilerin kaderiyye ve şia inancına sahip hocalarını belirttiği
gibi, Bişr el-Merisi gibi lanet edip fâsıklıkla itham ettiği bazı zayıf
ravlleride yazar. Bazı ravilerin kadılık makamına geçtiklerini belirtir. Bazan
hal tercemesi yazılan ravinin eehocalannı ve talabelerine yazar. İmam Ahmed b.
Hanbele, "Kur'an mahluk mudur, değilmidir? " olayında eziyet edildiği
gibi hal tercemesi yazılan şahsın başından geçen olayları anlatır. el-Leli, meçhul
ravilerin sika gösterilmesinde şiddet göstermeyen biridir.
[563]
İbni Hıbban el-Büsti'nin (ö;534 h) "es-Sikat" [564] isimli eseri hakkında Sehavi, tabakat kitaplarının önemlilerinden olduğunu söyler. [565] İbni Hibban da bu kitabını tabakalara göre tertiblemiştir. Birinci tabaka Sahabedir ve bunlar birinci cildi doldurur. İkinci tabaka Tabiindir ev ikinci cild Tabiine aittir. Üçüncü ve dördüncü Tebe-i Tabiindir, üçüncü cildde bunlara ayrılmıştır.
İbni Hibban birinci cildde Rasûhjllah (s.a.v)rin doğumu , peygamber olarak görevlendirilmesini, hicretini,vefatına kadar gazalarını yazar. Sonra Hz-Alinin vefatına kadar Hulafa-i Raşidini anlatır. Bunları, ezberlemesi kolay olsun, akılda tutması zor olmasın diye, senedleri hazfederek kısaltma yolunu tutmuştur. [566] Birinci cild, aynı zamanda, sirete ilaveten Sahebenİn hal tercemelerini de ihtiva eder. Bu bölümün başında "Sahebe kitabının başlangıcı" der. [567] Bu bölümde önce hulefa-i raşidini ele alır.Ama cildin baş tarafında, Sireti Nebe-viyyenin hemen ardından tafsilatlı olarak yazmış bulunduğundan, sa-dace isimlerini zikreder. Onlann ardından Cennetle müjdelenen diğer altı Sahabiyi de zikreader. Sonra da harf sırasına göre diğer Sahabileri
-r Birada bilhassa rivayette bulunan Sahabenin hal tercemesini efe aldığım belirtir. Şöyle der:
-Biz burada sahabenin isimlerini yazıyoruz. Burada yazdığımız Sahabiler, Rasûlü Ekremden hadis rivayetinde bulunanlardandır. Çünkü bu Şekilde hareket etmemiz bilmeye sebep, anlamaya yarayışlıdır. Rasûlullah (s.a.v)'den hadis rivayet etmeyipte, onun fillerini ve eserlerini bilidirenler hakkında yazdıklarımız daha Önce geçti. Bu zâtların gayeye daha uygun olsun diye bir mu'cem(ansiklobedi) de anlatmak isteriz [568]
Aynı tertibide diğer ciîdlerde de uygular, yani Tabiin'i, Tebe-i Ta-biin'i ve onları takib edenleri kendi tabakaları arasına göre alır. Her harfte erkelerden sonra kadınları alır. Üç tabakanın herblrinin sonunda da önce o tabakadan olupta künyesiyle tanınan erkekleri, sonra da künyesiyle tanınan kadınları yazar.
İbni Hibban, Tabiîn ve Tebe-i.tabiin'den sadece sika olanları yazar.
-Bu kitabdaf yani ikinci ve üçüncü ciîdlerde) yazdığım her şeyh (hadis ravisi) doğru kişilerdir. [569] der. İbni Hibban'a göre adil olduğu sabit olan kişi, cerh sebeblerinden sadece birisiyle adaleti kaybolduğundan, cerhe ve kötülenmeye hak kazanabilir. [570]
İbni Hibban'a göre meşhur ravilerde temel kaide, kendilerinden kötülenmeyi gerektirecek bir durum ortaya çıkıncaya kadar, adeletli olmaktır. Kendilirinden sadecezayıf ravilerin nakilde bulunduğu meçhul raviler üzerine metruktürler, terkedilmiş kişilerdir.
İbni Hacer bu görüşü reddederek der ki:
-İbni Hibban'm, bir ravinin cerhedilmesi gerektiren sebep ortaya çıkıncaya kadar, şahsi bilinmezlikte kalmazsa o adildir, adeiet üzerinedir, demesi acayip bir yoldur. Cumhurun görüşü bunun aksinedir. Bu görüş îbni Hibban'm es-Sikat isimli kitabındaki metodudur. O, Ebu Hatem ve diğerlerinin, meçhul olduklarına kesin delil getirdikleri bir kısım insanı bu kitabında yazmıştır. [571]
Hal tercemelirinin özelliğine gelince; ravinin adı, babasının adını, künye ve nisbetini, bazan da annesinin adını yazar. Sahabenin hal tercemelerini yazarken memleketlerdeki sayılarını ve rivayetlerinin yayıldığı yerleri, "Ondan Küfeliler, veya "Basralılar rivayet aldı" şeklinde belirtir. Bazan Rasûlullah (s.a.vj'den rivayet ettiği hadislerden birinin tanınan adını söyler. İştirak ettiği gazalara veya fetihlere işaret eder. Bazı Hal tercemelerinde ölüm tarihlerini ve ölüm yerlerini belirtir. İbni hacer'in ifadesine göre İbni Hibban ölüm tarihlerini ve ölüm tarihlerini yazarken Buhariye uyar. [572] Muğaltaya göre ise İbni
Hibban ekseriyatla Buhariden ayrılmaz ve bütün sözlerinde ona uyar. [573]
İbni Hibban diğer kitabı "Meşahiru Ulema'I-Emsar" da sadece meşhur sika ravileri yazmıştır. [574] Kitabı önce tabakalara, sonra iklimlere (bölgelere) ayırmıştır. Bölgeleri de önce, hicazı ele almak suretiyle sırasıyla Irak, Şam, Yemen, Horasan kısımlarına ayırmıştır. Bu iklimleri, o günlerin tanınan alimleriyle süsleyerek işlemiştir. Her bölümde, önce Medinell Sahabeleri, sonra Mekkeli Sahabileri ele alır. Sahabe tabakası bitinceye kadar böyle işler. Sahabeden sonra Tabiîni, Sahabede olduğu gibi şehirlere göre tertibler. Bu suretle önce zamana, sonra da mekana göre tertibini sürdürür.
Hal tercemelerinin
büyük bir kısmı üç satırdan fazla sürmez. Ravinin nesebini ve künyesini verir.
Bazanda ölüm tarihini verir. Bulunduğu gaza ve fetihlere işaret eder. Çoğu kez
hal tercemesi verilen şahsın başına gelen olayları bildirir. Yine bazı hal
tercemelerinde o şahsın hocalarını, öğrencilerini, ahlaki, akli, bedeni,
özellikleri yazar.
[575]
Ömer b. Ahmed b. Şahin el-Vaiz'in(ö;385 h) sika raviler için yazdığı kitabın ismi "Tarihu Esmai's-Sikat mimmen nukile anhümü'l-İlim" [576] dir. Harf sırasına göre tertibedilmiştir. Sadece ravinin adıyla babasının adını yazar. Cerh ve ta'dil imamlarından hal tercemesi yazılan şahsın sika oluşunu ifade eden sözlerini nakleder. Bazan onun rivayetlerin senedini yazar, bazan da senedsiz olarak rivayetini nakleder. Çoğu kez hal tercemesi yazılanın hocalarını ve talebelerini belirtir.
Bize ulaşan sika ravi
kitaplarından biriside Hakîm'in{ö;405) "el-Medhal
ile's-Sahihayn"isimli eseridir. Müellif kitabın ikinci bölümünde Buhari ve
Müslimin ravilerin tercemelerini yazmıştır.
[577]
1. el-Leys b. Sa'd (ö;179 h), kitabı;et-Tarih [578]
2. Abdullah b. el-Mübarek (ö;181 h) kitabı;et-Tarih
3. Damre b. Rebia(ö;202 h) , kitabı; et-Tarih
4. el-Fadl b. Dekin (ö;218 h) kitabı;et-tarih
5. Muhammed b. Sa'd (ö;230 h) kitabı; et-Tabakatü'1-Kübra dır. tabakat kitapları bölümünde tanıtıldı.
6. Yahya b.Main (ö;233 h) iki kitabı vardır. İsimleri, "Ma'rifetü'r-Rical" ve "et-Tarih ve'1-İlel" dir
7. Ali b. el-Medini(ö;234 h), kitabı, et-Tarih on cüz halindedir. [579]
8. Ebu Bekr Abdullah b. Muhammed b. Ebu Şeybe(ö;235 h), kitabı;
"et-Tarih"
9. Ahmed b. Hanbel (ö;241 h), kitabı "el-İlel ve Ma'rifetü'r-Rical" [580]
lO.Ebu Ca'fer Muhammed b. Abdullah b. Ammar el-Musili(ö;242 h), kitabının ismi "Kitap fi ileli'l-Hadis ve Ma'rifeti'ş-Şuyûh" [581]
11. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellas (ö;249 h), kitabı; "et-Tarih"[582] üç cüzdür. Üçüncü cüzde İlletler de yazılıdır. [583]
12. Muhammed b. İsmail el-Buhari(ö;294 h), kitabı; "et-Tarihül-Kebir, et-Tarihü'1-Evsat, ve et-Tarihü's-Sağir"
13. el-Mufaddal b. Gassan el-Gallabi(ö;256 h), kitabı;" et-Tarih" [584]
14. İbrahim b. Ya'kup es-Sa'dî el-Cüzcani(ö;259 h) kitabı; "el-Cerh ve'T-Ta'dil"
15. Ahmed b. Abdullah b. Salih el-Leîi(ö;261 h), kitabı; "el-Cerh ve't-Ta'dil"
16. Müslim b. le.Haccac en-Nisabur!{ö;261 h), kitabı, "Ruvatü'l-İtibar"
17. Hanbel b. İshak b. Hanbeleş-Şeybâni(ö;273 h) kitabı; "et-Tarih'1 [585]
18. Muhammed b. Yezid b. Mace el-Kazvini (ö;273 h), "et-Tarih" isimli kitabında
19. İbni Ebi Heyseme (ö;279 h), kitabı; "et-Tarihü'1-Kebir" çok faydalı bir kitapdır.
20. Ebu İsa Muhammed sbîsa et-Tinnizi(ö;279 h), kitabı; "et-Tarih" [586]
21. Ebu Zür'a Abdurrahman b. Amr en-Nasri ed-Dimişki(ö;282h) "Kitabü't-Tarih" isimli eserinde [587]
22. Ebu'l-Abbas Ahmed b. Ali el-Ebbar(ö;290 h) "Kitabü't-Tarih" isimli eserinde [588]
23. Muhammed b. Abdullah b.Süleyman el-Hadrami Mutayyen (ö;297 h) 'Tarih" isimli eserinde [589]
24. Ebu Ca'fer Muhammed b. Osman b. Ebu Şeybe(ö;297 h) "et-Tarih" isimli eserinde [590]
25. en-Nesei (ö;303 h), kitabı; "et-Temyiz" (551)
26. Ebu'l-Abbas Muhammed b. İshak es-Serrac es-Sakafi(ö;313 h} 'Tarih" isimli eserinde [591]
27. Abdullah b. Ahmed b. Mahmud el-Belhi(ö;317 h), kitabı; "Kabulü'1-Ahbar ve Ma'rifetü'r-Rical"
28. Huseyn b. İdris b.harm el-Ensari el-Herevi(ö;315 h), kitabı; Buharinin Tarihi Kebiri tarzındandır. ve ismi "et-Tarih" dir. [592]
29. Abdullah b. Ali b. el-Carud (ö;307 h),kitabı; "el-Cerh ve't-Ta'dil"
30. Abdurrahman b. Ebu Hatem er-Razi (ö;327 h), kitabı; "el-Cerh ve't-Ta'dil"
31. Ebu'1-Arap Muhammed b. Ahmed b. Temim el-Kayruvanî (ö;333 h), kitabı; "Sikatü'l-Muhaddisin ve Duafauhum"[593]
32. Ebu Ahmed Muhammed b. Ahmed b. İbrahim el-Assaî(ö;349 h) kitabı; "et-Tarih"
33. Abdurrahman b. Yusuf b. Hiraş el-Bağdadi, kitabı,"el-Cerh
ve't-Tadil"
34. Muhammed b. Hibban el-Büsti(ö;354 h),kitabı; Evhamü Asha-bi't-Tevarih" on cüz halindedir. [594]
35. Mesleme b. Kasırn(ö;353 h)kitabı;"es-Sıla" Bu Askalaniye göre Buharinin Tarihi Kebirine zeyl olarak yazılmıştır. Yazar kendisine "es-Sila" nın mukaddimesinde bunu kendi yazdığı "ez-Zahir" isimli eserinin zeyli olduğuna işaret etmektedir. [595]
36. ed-Darekutnl (ö;385 h) Buharinin Tarihi Kebirindeki Muham-medler bölümüne zeyl yazmıştır. [596]
37.Ebu Hafs Ömer b.Ahmed b. Şahin el-Vaiz (ö;385 h), kitabı "et-Tarih" Zehebi bu kitabın 150 cüz olduğunu belirtir. [597]
38. Ebu Ya'la el-Halil b. Abdullah el-Halili (ö;446 h), kitabı; "el-İrşad"
39. Ebu Bekr b. el-Muhib. Bu zatta Buharinin tarihi kebirindeki Muhammedler bölümüne zeyl yazmıştır. [598]
4O.Ebu'l-Valid Süleyman b. Halef el-Baci(ö;474 h), kitabı, "el-Cerh ve't-Ta'dil"
Bu kitaplardan büyük bir kısmı kaybolmuştur.Günümüze kadar kalabilenlerin en eskise de Muhammed b. Sa'd'ın "et-Tabakatü'1-Kübra" sidir. Tabakat kitaplannı tanıtırken ondanda bahsetmiştik. [599]
Yayha b. Main'in(ö;233
h) "et-Tarih ve'1-İlel"
[600] ve
"Ma"rifetü'r-Rîcal
[601]
isimli iki eseri günümüze gelebilenlerdir. Yahya b. Main ibni Sa'd'la aynı
asırda yaşamıştır.
[602]
Bu iki eserden "et-Tarih ve'1-İlel" Yahya b. Main'iri talebesi olan Ebu'I-Fadl el-Abbas b. Muhammed ed-Düri'nin kendisinden rivayet ettiği bir kitapdır. Kitabın maddeleri düzenli değildir. Şu bilgilerin bir araya geldiği bir kitabtır: Yahya b. Main'in ricalle ilgili cerh ve ta'dil belirten sözleri, ricalin künyesiyle bilinenleri isimleriyle, isimleriyle bilinenleri künyeleriyle tanıtma, bir kişi hakmda Sahabidir, Tabii'dir gibi onun nisbet ve tabakasını belirtmek ondan rivayet edenler ve ondan rivayet etmeyenler.
Bu birbirinden değişik düzenleme tarzı, sonradan yazılan cerh ve ta'dil kitaplarında ana malzemeyi teşkil etmiştir. Öyle ki İbni Maîn'in sözleri alınmış ve uygun yerlere konulmuştur. Zira sonradan yazılan kitaplar kolay faydalanılacak şekilde düzenlenmiştir.
Burada belirtilmesi gereken bir husus daha vardır ki o da el-Abbas b. Muhammed ed-Düri'nin{ö;271 h) kitaba hizmeti, hocası İbni Main'in sözlerini sadece nakletmekten ibaret değildir. Kitaba bazı bilgiler eklemiştir. Mesala, İbni Main'in vefatı olayını, İbni Mainden sekiz sene sonra vefat eden Ahmed b. Hanbel'in(ö;241 h) ölüm tarihini yazmıştır. [603] Aynı zamanda hocasının bazı sözlerini araştırmış, kapalı ifadeleri açıklamış, şüpheli kalan yerleri çözmüştür. Mesala, İbni Main'in senediyle rivayet ettiği şu olaydaki şüpheli durumu çözdüğü gibi:
îbni Mainden:"Büreyde b. Süfyanı, Rey yolunda hamr içerken gören şahıs bana haber verdi......?
el-Abbas b. Muhammed ed-Düri şöyle çözer meseleyi:
"Medine ve Mekke halkı şıraya hamr derler. Bize göre o haber veren şahıs Büreyde'nin Rey yolundaki şıra içtiğini görmüş ve "Ben onu hamr içerken gördüm" demiştir. [604]
et-Tarih ve'1-İlel isimli bbu kitap onbir cüze bölünmüş 263 varaktan ibarettir. ed-Düri'nin, İbni Maine, ölümüne kadar hizmet edip yanından ayrılmaması sebebiyle, onun rical hakkında söylediği en son sözüne varıncaya kadar bütün bilgilerini elde etmiştir. Bunun için onun naklettikleri önemlidir. Çünkü İbni Main'in bir ravi hakkında ki sözü çoğu kez Bağdadlılarm ye başkalarının naklettiklerinden değişik değillerdir. Yani Bağdadlılarm naklettikleri sözler (rical konusunda) İbni Main'in son devresinde ki fikirlerini aksettirirler. [605]
İbni Main'in diğer kitabı "Ma'rifetü'r-Rical" in sadece birinci ve ikinci ciltleri kalmıştır. Bu kitabı İbni Mainden Ebu'l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. el-Kasım b. Muhriz el-Bağdadi rivayet etmiştir. Kitap, bir önceki gibi, Yayha b. Main'in ricale ait cerh ve ta'dille ilgili sözlerini toplamıştır. İçindeki bilgilerin çoğu, yukarıdaki talebesi veya başkalarının huzurunda sorduğu soruların cevabıdır. Çoğu kez aynı şahıs hakkındaki soru bir çok yerde tekrarlanır.İbni Main cevaplar sorulan. Soru tekrarlanınca haliyle cevap tekrarlanır. Bazan da cerhinin illetini ikinci defasında açıklar mahiyette ilavelerde bulunur. Mesala, Nasr b. Bâb hakkında ilk defa sorulduğunda onu cerh etmiştir. Bu şahıs hakkında soru tekrarlanınca cerhinin sebebini açıklayarak aynı cevabı tekrarlamıştır. Açıklama şöyledir: Nasr, yanındaki kitaba bakarak Avfden hadis rivayet etmiştir. İbni Main durumundan şüphelenerek Nasr'm kitabına bakmış ve şu ibareyi görmüştür:
"Bana Nuh b. Ebu Meryem Ebu İsme el-Horasani, Avfden hadis rivayet etti...."
Bunun üzerine İbni Main, Nasr'ı pis bir yalncı olarak vasıflandırmıştır. [606]
Şu konuda uyanık olmakta fayda vardır: Cerh va ta'dil lafızlarının bir kısmının İbni Main'e göre özel manaları vardır. Mesala, "leyse bi şey'in" sözünü o "Ravinin rivayet ettiği hadis azdır." manasına kullanmış, bununla raviyi cerhetmemiştir. "La be'se bih" sözünü de "Sika" yerinde kullanmıştır. "Yüktebü hadisühü" derse, o kişi İbni main'e göre zayıf ravilerdendir. [607]
Abdullah b. Ahmed ed-Devreki şöyle demiştir:
-Yahya b. Main'in
hakkında sükütü tercih ettiği ravi, onun nazarında "sika" dır
[608]
Günümüze kadar ulaşabilen kitablardan "el-İIel ve Ma'rifetü'r-Rical [609]İmam Ahtned b. Hanbel'e (ö;241 h) aittir. İbni Hanbel, İbni Main'in muasırı ve dostudur. el-İlel ve Ma'rifetü'r-Rlcal kitabını İmamın oğlu Abdullah rivayet etmiştir. Kitap, içinde hadis ricalini tanıtan malumatın toplandığı çelişik rivayetleri ihtiva eder. ricalin künyeleri, rivayetteki kardeşleri, Ölüm tarihleri, seyahatleri, çektikleri sıkıntılara ait haberler, buna bağlı olarak hayatları, bedeni özellikleri, şeyhlerinden(hadis üstadlanndan) hadis dinlemesi veya ondan hadis işitmesinin mümkün olmadığının belirtilmesi, buna bağlı olarakta hadis isnadının tenkidi gibi konular toplanmıştır.
îmam Ahmet b. Hanbel kitapta ricalle ilgili cerh ve ta'dil üzerinde konuşur. [610]Aynı zamanda fıhki reylerden ibaret cümleler sokuşturur araya ve bunlarıda senedleriyle kaydeder. Kitap aynı zamanda, kıymetini kat artıran hadis illetleriyle ilgili malumatı da içine alır. İbni Ebi Hatem "el-Cerh ve-t Ta'dil " isimli kitabını yazarken îmam Ahmed b. Hanbelin bu eserinden geniş çapta yararlanmıştır. Zira Abdullah b. Hanbel "el-İIel ve Ma'rifetü'r-Rical" kitabının rivayetini bu zata yazmıştır. [611]
« Kitap belirli bir
esas üzerine tertip edilmemiştir.
[612]
İmam Buharinin "et-Tarihu'1-Kebir " [613]"et-Tarihu's-Sağır [614] ve "et-Tarihu'1-Evsat "[615] isimli eserleri de günümüze ulaşan cerh ve tadil kitaplarmdandir.Bunlardan et-Tarihu'1-Evsat'ın sadece bir bölümü günümüze ulaşmıştır. Bu eseri Buharı yıllara göre düzenlemiştir. [616]
Buhari et-Tarihu'1-Kebir'i harf sırasına göre tertip etmiştir .Ancak Rasulullah (S.A.V. )in isminin şerefine dayanarak Muhammed isminde olanları, faziletlerinden dolayı da Ashabı öne almıştır. İsmin sadece ilk harfine göre sıralama yapar. Aynı isimde olanları ise baba isminin ilk harfine göre sıralar.
Hal tercemesi ravinin adını, babasının adını, künyesini, kabile veya şehre veyahut her ikisine birden nisbetini kapsar.Bazan nesebi uzatır.Hocalarının ve talebelerinin bir kısmının yazar. Rivayetlerinden bir veya bir kaç örnek alır. Çoğu kez içinde hal tercemesi verilen ravinin bulunmadığı senedle rivayet getirir. Bu suretle onun rivayeti mütabi ve şahid hadislerden olur. [617] Bu rivayetler ise hal tercemesi verilen kişinin ilimindeki mevkiini işaret eder.
Buhari bazı hal tercemelerinde rivayetin sadece ismini belirtmekle yetinirken , başka hal tercemelerinde bir çok rivayeti zikreder ve hal tercemesi uzar. [618] Bazı ravilerin bedeni, ahlaki ve akli özelliklerini yazmakla beraber, genelde ravilerin durumlarıyla ilgili yeterli malûmat vermez. Ravilerin akidelerine, fetihlerde bulunmalarına, ravinin eğilimlerine delalet etmesi bakımından Hz. Osman zamanındaki fitne ve harre olayı gibi, yaşadıkları asırda geçen olaylar karşısındaki durumlarına işaret eder. Muhaddislerden bazılarının yaptıkları iş ve görevlere, bilhassa kadılara işerette bulunur.
Ravinin kendisiyle, rivayet aldığı hocasının karşılaşmış olmalarının mümkün olup olmadığını kesinlikle ortaya koyabilmek için, rivayetin zaman ve mekanının sınırlarını çizmeye çalışır.[619]Bunun için Sahabenin hal tercemelerini verirken onların merkezlere gidenleri ve Rasûlullah (s.a.vj'in vefatından sonra Medine de kalanlarını belirtir. Bazan mekanı sınırlamak için Bağdatta iken veya onun hadisi Mısırlılar arasında, Rüfeliler arasında veya Basrahlar arasında yayıldı, tabirlerini kullanır. Hadis üstadlannm gezilerini, memleketten memlekete gidişlerini, Hac mevsiminde veya birbirlerini ziyarette karşılaşmalarını yazar. Bazan da karşılaşma zamanını sınırlar. Çoğu kez iki üstadın karşılaştık! anna delil olan bir olay anlatır.
Buharı ezel bir ihtimamla ölüm tarihlerini verir. Hal tercemesini sahiplerinden ölüm tarihleri verilenlerin oranı % dir. Ama doğum tarihleri verilenler de bu oran % 0,3 dür. [620] Ölüm yılını kesin olarak vermesi mümkün olmayan durumlarda. Ölüm tarihinin olduğu devreyi düşünmeye yardımcı olması için, o dönemlerde olan meşhur bir olayı zikreder.
Buhari cerh ve ta'dil ıstilahlannı kullanır [621] Cerhte gayet titiz ıstılahlar kullanması onun takvasına delalet eder. Çoğu kez cerh için "Fihi nazar" "Yuhalüfü fi Hadisih" tabirleri kullanır. Kullandığı en ağır söz "Münkerü'l-Hadis"tir. ta'dil lafızlarında da aşıraya kaçmaz. "Sika" veya "Hasenü'I-Hadis" demekle yetinir. Veya ravi hakkında konuşmaz susar. Onun susmasını bazıları, raviyi sika kabul ettiği manasını almışlardır. [622]Bu husus mutlak manasıyla alınmamalıdır. Hatta Buharinin bir ravi hakkında susmasının onu sika sayıp saymadığı konusunu en iyi araştıran İbni Hacer, bunun böyle olmadığı görüşündedir.Yezid b. Abdullah b. Muğaffel hakkında konuşurken şöyle der İbni Hacer:
-Buhari bu zati tarihinde yazmış ve Yezid diye isimlendirmiştir. Bu zat hakkında ne Buhari, nede İbni Ebi Hatem cerh lafzıyla konuşmamıştır, dolayısıyla bu zatın durumu örtülüdür. [623]
Buharinin cerh ve ta'dil için kullandığı ıstılahların manasına dikkat etmek lazımdır. Çünkü o "Fihi nazar" demişse, genellikle ravi ona göre itham altındadır. "Fülanm fihi nazar" veya "Fülanm seketü anhü" dediği zaman bu ikisinin rivayet ettiği hadisi, hadis uleması ter-ketmişler, demektir, Buhari "Münkeru'l-Hadis" dediği kişiden rivayet almanın helal olmadığını ikaz ederek bildirmiştir. [624] Bir hadis üstadına "Leyse bi-Kaviyy" derse onun zayıf olduğunu ifade etmiş olur. [625]
Buhari cerh ve ta'dil imamlarından rical hakkındaki sözlerini nakleder. Bunun için de bazı hal tercemelerin de işaret edilenlerden çok daha ağır cerh ıstılahları ortaya çıkar.
Tarihü'l-Kebir de kemmiyet itibarıyla az, ama keyfiyet itibarıyla sağlam tarihi malûmat buluruz. Mesala, siyere, fetihlere, Emevi, Abbasi, devirlerine ait son devir olaylarına, bilhassa kadı ve valilerin isimlerine ait sağlam (vesikaya dayanan) malûmat vermiştir. Ömer b. el-Hattab'm halifeliği devresinden Muaviye b. Ebi Süfyan'ın halifeliği devresine kadar geçen zaman içindeki Küfe valilerinin isimleriyle ilgili liste bunlardandır. [626] İbni Ebi Hatem (ö;327 h) "Beyanu Hatail- Buhari fi Tarihih" isimli risalesinde et-Tarihü'1-Kebiri tenkid etmiştir [627]Aynı zamanda "el-Cerh ve't-Ta'dil" isimli eserinin bir çok yerinde de zayıf olarak vasıflandınlmaması gereken bazı kişileri zayıf ravi-lerden saymasını tenkid etmiş ve kendi ölçüleriyle bu şahısları savunmuştur. [628]
Buharinin rical onları
tenkid ilminde mütehassıs bir alim olduğunda şüphe yoktur. Ancak sayı
itibarıyla çok olmaları ve hafızaya ahnmalırınm zor olması sebebiyle rical
ilminde diğer müteassıslann da hataya düşmesi kaçınılmazdır, aynı zamanda
ravi-lerin zayıflığına hüküm vermek tenkidcinin kabul ettiği ölçülerede
bağlıdır. Bütün bunlara göre Buhari cerh konusunda acımasız davrananlardan
değil , mutedil davrananlardan kabul edilir.
[629]
İbni halseme'nin (ö:279 h.) [630] "et-Tarihu-1-Kebir " isimli eserinin sir bölümü günümüze kadar gelebilmiştir. [631] Hatib:
-Ondan daha faydalı bir ilmi rical kitabı bilmiyorum, demektedir.[632] Sehavi de onu çok faydalı olarak vasıflandırmaktadır. [633] Ketani ise bu kitabın büyük hacimli bir eser olduğunu, otuz küçük cild, on iki büyük cilt tuttuğunu söyler. [634] Kendisinden sonra yazılan rical yazarları ondan çok nakiller yapmışlardır. İbni Ebi Hayseme şöyle der:
Benim kitabıma sarılan bekim ilmimin Özünü almış demektir. Ev dolusu kitaplardan süzerek çıkardım bu bilgileri. Bu evde altmişbin hadis, onbin müsnet vardır. Diğerleri mürsel hadis ve hikâyelerdi. Benim kitabım hadis konusunda ihtiyatlı olana hitab eder. Çünkü ben hadislerin etrafını (önemli, sağlam ) kısımlarını aldım. [635]
Günümüze kadar gelebilen bölümün başında "Ebü Bekir Ahmet b. Züheyr b. Harpb. Ebü Hayseme'nin Tarih Kitabının Üçüncü Bölümü "[636] yazmaktadır.
Maddelerin tertibinde belirli sir sisteme uymaz. Maddeleri bir^ birleriyle çelişiktir. Çocuklarını yazarak başlar hal tercemelerine meselâ, Ebu Halid ismail'in, Eş'as'm, Nu'man'm çocuklarıyla başlar.Bunların hepsinden hadis nakletmez. Ancak onlann sonuncusu olan İsmail den makleder. Onun hadislerinden bir kısmını kardeşlerinden nakleder. Sonra Yesar'm çocuğunu yazar. Bunlann arasında Meğazi yazan Muhammed b. İshak'tan bahseder... Bu şekilde çocukların yazımını sürdürür. Sonra kardeş ravilere geçer.Mesala, "Bana ulaştı ki Abdullah b. Hüneyn, Ubeyd b. Huneyn ve Muhammed b. Huneyn kardeştirler, "der. Böylece de kardeşlerin yazımını sürdürür. Çoğu kez onların hadislerinden bazılarını yazar veya Yayha b.Main ve Ahmed b. Hanbel gibi hadis imamların onlar hakkındaki cerh ve ta'dille ilgili sözlerini nakleder. Bunları bitirince şehirlerle ilgili tertibe geçer. Önce Mekkelilere ait haberleri yazar. Buna Mekke'nin faziletleri bu konudaki hadislerle başlar. Aynı zamanda Mekkeyle ilgili Mitolojik kıssaları yazar. Rasûlullah(s.a.v) 'in hal tercemesini yazdıktan sonra, "Rasûlullah (s.a.v)'in Ashabından olup Mekke'ye yerleşenlerin isimlendirilmesi"' diye bir bab açar, ama onlara Tabiin ve Tabiinden sonra gelenleri karıştırır. Bunları belli bir kaideye, harf sırasına veya başka bir esasa göre tertib etmez. Medineîilerin hal terce-melerini yazarken Ali b. el-Medini'nin (ö;234 h) kitabından yaptığı nakilleri belirtir.
Her hal tercemesinde o şahsın adını, babasının adını, bazı olayları, bulunuduğu gazaları yazar. Onun Rasûlullah (s.a.v) rivayet ettiği bir hadisi alır Bunlardan kadı ve vali olanlara işaret eder. Çoğu kez 129 akidelerini, meşhur fetve ve sözlerini yazar. Yahya b. Main ve Ahmed b. Hanbel gibi cerh ve ta'dil imamlarının onlar hakkında ki sözlerini nakleder. Bazan ölüm tarihlerini de yazar. Bazı rivayetlerinde senedi belirtmeye dikkat eder.
Hal tercemeleri, uzunluk bakımdan, ravinin Önemine göre, bir satırdan bir kaç sayfaya kadar değişiklik gösterir.
Mekkelileri bitirdikten sonra Taiflerden sadece bir sahabiyi yazar. Oradan Yemenlilere geçer. Bu babın başında, senedi Vehb b.Münebbih'e ulaşan bir miktar rivayetle Yemen'tn kötülenmesi yazar. Buna göre Yemene bir peygamber girmemiştir ve girmeyecektir sebebi ise o beldenin günah ülkesi olmasmdandır. [637] Yemenlilerle ilgili bir kaç hal tercemesinin işlenişi Mekkelilerinkinden değişik tarzda değildir.
Yemen den Yemameye geçer. Belde ile ilgili bir şey yazmaz. Orada yerleşen bir kaç Sahabeyi yazar.
Ve Medineyi yazar. Medine nin faziletlerini, kudsiyyetini, halkının faziletlerini, Rasûlullah(s.a.v)'in hadislerine Ashabın sözlerine dayanarak uzun uzun metheder. Bu giriş on dokuz sayfa tutar. Medineîilerin hal tercemelerine geçmeden önce veciz bir .şekilde Rasûlullah (s.a.v)'in siretini yazar. Olayları, birinci hicret yılından onuncu hicret yılına kadar senelere göre sıralar. Gazalarla ilgili haberlerin tafsilatına geçmez, oluşuna ve tarihine sadece işaret etmekle yetinir. Bazı senelerin olaylarını sonunda ölümleri ve doğumları zikreder. Fıkhİ konulara önemverir. Orucun farz oluşunu, aşure orucunun gerçekleşmesini, fıtır sadakasının emredilmesini, şarabın haram kılınış tarihini, Yahudi'nin cenazesi geçerken ayağa kalkmayı ve ezan kıssasını tamamen yazar. Sahabeyi sonrakilerle karıştırır. Bu hal ter-cemeîerindeki üslupta diğerleri gibidir. Bazı hal tercemeleri bir satırı geçmezken, Said b. Müseyyeb'inki on üç sayfa tutar. Medineîilerin hal tercemeleri bittiğinde kitabın sekizinci cüzüde bitmiş olur.
Medinelilerden sonra Küfeliîeri geçer. Burada da Küfenin faziletleri ve övülmesi hakkında Ashabın sözlerini yazar. İbni Ebi Heyseme, bu rivayetlerden bir kısmının senedlerinin zayıf olduğunu gösterirken, bir kısmının senedinde sahih olduğunu isbat eder. [638] Bu giriş onbir sayfa tutar. Giriş bitince Küfeye gelen Sahabenin, sonra Tabiin'in ve tebe-i tabiin'in hal tercemelerini yazar.
Kitabın sonunda: "Dokuzuncu cüz tamam olmadı." der.
Burada belirtilmesi gereken bir nokta var; Medineîilerin hal ter-cemelirini verirken Emeviler devrinde ve Abbasilerin ilk halifesi Sef-fahn devrinde Medine ye tayin olan vali ve kadıların bir listesini de verir. Aynı zamanda Muaviye'nin oğlu Yezid'e biat alma teşebbüsüne,
Harre vakasına ve Abdullah b. ez-Zübeyr olayına da işaret eder. [639]Dolayısıyla kitabın tertibinde düzensizlik meydana gelir. Bütün bu malûmatı Medinelilerin hal tercemeleri arasına sokar. Yazar senelere göre olan tarihle hal tercemelerini karıştırır. Medineli sahabileri yazarken de aynı şeyi yapar . Onlan, sevenlere göre siyeri yazışının hemen ardından ele alır. Belki Emevi veAbbasi asırlarını da aynı şekilde işlemiştir. Ancak kitabdaki noksanlık ve tertibinde ki kanşiklık.bu konuda kesin karar vermeye engel olmaktadır.
İbni Ebi Hayseme, Tarihü'l-Kebir'in yazılaşında ki hadiscilerin ve tarihçilerin ileri gelenlerine dayanır. Siyerle ilgili hususlarda daha çok Muhammed b.İsa ve Musa b.Ukbeden nakiller yapar. İbni İshaka daha çok güvenir. İbni İshaktan aldığı rivayet İbrahim b..Sa'd aittir. Şöyle der:
Bu kitabdaki her şey
hakkında îbni İshak şöyle dedi.Ahmed b. Eyyüb bize haber verdi, dediki: İbrahim
b.Sa'd İbni İshaktan bize haber verdi.
[640]
kitabının geri kalan kısmını da Mus'ab b. ez-Zübeyr, Ali b. Muhammed el-Medaini
ve Ebu Ubeyde Ma'mer b. el-Müsanna'dan nakleder. Mamafih Ahmed b. Hanbel,
Yayha b. Said, Ali b. el-Medini, Kasım b. Selam, Affan b.Selam ve büyük
Muhaddis hocalarından nakiller yapar. Bu nakiller de "haddesenâ "
lafzını kullanır.
[641]
Ebu Zür'a Abdurrahman b. Amr en-Nasri ed-Dimişki(ö;228 h) nin "et-Tarihu'l-Kebir"i günümüze kadar gelebilmiştir. Kitap, Siyeri Nebe-viyye, Hulefa-i Raşidine, Emevi ve Abbasile ait haberleri kısaca topladığı gibi, arada sahabileri de almak suretiyle, birinci dereceden Tabiin tabakasına ve onlardan sonrakilere ait olmak üzere hadis ricalinden bir kısmının tarihini de alır. Hal tercemelerinden bir kısmını kısa, bir kısmını da etraflıca işler. Açıklamalı olanlar Evzai ve Mekhul gibi Şamlıların hal tercemeleridir. Maddelerin işlenişi doğumlar ve ölümlerde odaklaşır. Az da olsa hal tercemesi verilen şahıs hakkındaki cerh ve ta'dili aldığı gibi, onun meziyetlerini de alır. Kitabın bablara ayarlamasında ve maddelerin sıralanışında belirli bir metod kullanmaz. Bu sebeple bir konudan diğerine geçerken umulmadık bilgilerle karşılaşabilir. Rivayetlerin senedlerini yazar, Kitabda yazılanların büyük bir kısmı değişik kaynakları içine almakla beraber Ebü Zür'a'nm sağlamlığından yararlandığı bu rivayetlerin destekle olması ve rivayet yollarının çokluğu kitabın önemini artırmaktadır. [642]
Abdullah b. Mahmüd b. el-Belhi'nin (ö: 317 )" Babülü'l-Ahbar ve Marifetü'r-Ricâl " [643] isimlui eseri de kaybolmayanlardandır. Yazar Mutezile mezhebinin ileri gelenlerindendir. Mutezilenin Ka'biyye veya Belhiyye kolu bu zata nisbet edilir. Kendine has görüşleri ve sözleri vardır. [644]
Hafız İbni Hacer (Lisanü'l-Mizan;3/255) şöyle der:
-Abdullah el-Belhi'nin, hem konuyu çok iyi bildiğini, hem de mezhebindeki taassubunu gösteren, Muhaddislere ta'n (hakaret) ifade eden kitapları vardır.Muhaddislerle ilgili kitabı bu zatların ayıp ve kusurlarını araştırmakla doludur. Onlar hakkında bulduğu kusurlar doğru olsun,olmasmbakmadan alır.Bu kusurlar onlan kötüleyecek mahiyette olsun, olmasın bakmadan alır.Bu açıdan Kerabisi'nin kit-abınTtedlis yapanlar hakkındadır, "diye kaydeder. Bunu böyle alışı tedlisi büyük ayıp almasmdandır. Şu'be'yi çok hata yapanlardan sayman onun durumunu bilmene yeterli bir delildir. Bir bab açar, orada kendi iddialarıma uymayan kişilerden rivayette bulunur. Bir bab da açar, orada da kendi kötü anlayışına zıt kişilerden rivayetleri alır.
Belki kendisi sika ve zayıf ravi konularında Hadiscilere muhalefetini şöyle açıklar:
-Hadiscilerin bid'atci saydıkları veye rivayetten düşürüp zayıf saydıkları kişiler hakkında bizim sözümüz onlara tam tamına uymaz. Allah bizi bundan korusun: Onların kabul etmediği kişilerin çoğu bize göre adildir, temizdir, iyilik ve takva Örneğidir. [645]
İbni Ebi hatem er-Razi'nin (ö;372 h) "el.Cerh ve't-Ta'dil" isimle eseri günümüze kadar gelmiştir. Bu eser, cerh ve ta'dil kitablarının en kapsamlısıdır. İbni Ebi Hatem bu eserinde Buharinin Tarihu'l-Kebir'ine uymuştur. [646] Yalnız cerh ve ta'dille ilgili ıstılahları daha çok kullanmıştır, ve rical hakkında, cerh ve ta'dil üstadlarınm sözlerinin çoğunu ihtiva eder. Dolayısıyla da bu ilmi iyi bilen kişilerin gayretinin, çalışmasının özeti durumunda bulunmuş olur.
İbni Ebi Hatem tenkitçilerden bazısını ihmal ettiğini, bu konuda bilgilerin azlığı sebebiyle onlardan nakillerde bulunmadığını söyler. Ancak yazarın görevi toplamak ve tertiplemekle bitmemiştir. Kendisi bizzat ricali bilmektir. Rical hakkında birbirine zıt sözler ve görüşler ileri sürülmüşse, gerçek hükmü ortaya çıkarabilmek için, fikir yürütmedeki mahareteni gösterir. Bu kadarla da kalmaz, bir çok yerde içtihadını gözler önüne serer.
İbni Ebi Hatem kitabını "Takdimetü'l-Ma'rife ii Kitabı'1-Cerh i ve't-Tadil" unvanlı nefis bir mukaddemeyle süslemiştir. Bu kısım kitabın girişinden ibarettir. Bu girişte sünnetin önemini, ravilerin doğruluk ve sağlamlıktaki derecelerini, tabakalarını cerh edilmelerini, adeletlerini bilmek yoluyla sünnetin sahihini, sahih olmayanından ayırabilmenin yollarını açıklar. Sonra cerh ve ta'dilde güvenilecek tenkidi alimlerin genişçe hal tercemelerini takdim eder. Bunları dört tabakaya ayırır. Bu hal tercemeleriyîe, onların ilimdeki derecelerini, ricali bildiklerini, muasırlarının kendilerine güvendiklerini gözler önüne sermek ister. Her hal tercemesinde, o şahsın hangi ilim dalında üstün olduğunu da ayrıca vurgular. Mesala, Süfyanü's-Sevri ilim yazmaya önem vermesiyle, Şu'be b. el-Haccac Mürsel hadisleri ve hadis illetlerini bilmekte ayrıcalık gösterirler.
Bu tafsilatlı hal tercemelerinin önemi büyüktür. Zire cerh ve ta'dille ilgili hükümlerin dayanağı bu kişilerdir. Bunları iyi tanıtmak gerekir ki, sünneti inceleyen kişi bu zatların hükümlerini cahillikli ve arzularına uyarak vermediklerini bilsin kalbi mutmain olsun.
Mukaddimenin sonunda hal tercemesini iki kişi babasının halasının oğlu Ebu Zür'a Ubeydillah b. Abdülkerim er-Razi [647] ile babası Ebu Hatem er-Razi'dir. Kendisi kitabı yazarken bu iki kişiye dayanmaktadır. Mukaddime de hal tercemelerini yazdığı kişileri asıl bölümlere geçtiği zaman, sırası gelince tekrar yazar, ama bu sefer onları gayet kısaca tanıtır.
Cerh ve
tadil bölümüne geçtiğinde
önce cerh ve
ta'dil
ıstılahlarının bazısı
açıklar. Cerh ve ta'dili ihmal eden raviîere varıncaya kadar herkesi kitaba
dahil etmesinin, onlarda da cerh ve ta'dil'in olmasmmmümkün olabileceği
ihtimalinden kaynaklandığını ifade der.
[648]
Bazan Rasûlullah (s.a.vj'den rivayeti olmayanları da yazar.
Buhari'nin "ed-Duafa" isimli eserinde, zayıf ravilerden olmamaları gerekenleri, zayıf raviler arasına katmakla hata ettiğini bir çok yerde ifade eder. [649]
Hal tercemeleri ravinin adını, babasının adını, bazan dedesinin adını,künyesini, nisbetini, bazı hocalarını ve talebelerini ihtiva eder. Çoğu kez rivayetlerinden birini alır, ama ihmal ettiğide olur. Her hal tercemesinde cerh ve ta'dil imamlarının onun hakkındaki sözlerini nakleder. Bazan da cerhin illetini yazar. Ravinin ikamet ettiği memleketi ve seyahat yaptığı yaptığı şehirleri yazarak yerinin sınırlarını belirtir. Çoğu kez de seyahat yaptığı yılı yazarak sınırı belirgenleştirir.
Bazan da ravinin ahlaki, bedeni ve akli vasıflarını bildirir. Ehli sünnete muhalifse bilhassa akidesini söyler. Eserleri varsa onlan söyler. Çoğu kez ravinin yaşadığı devirde meydana gelen olaylar karşısında durumunu görevlerini onu tanıtmak için belirtir. Az da olsa ravinin tabakasına veya ölüm yılma işaret eder. Hal tercemelerini verdiği buçok sayıda ravinin ölüm tarihlerini tesbitin zorluğunu da gözden uzak tutmamalıdır.
Hal tercemelerinin çoğu kısadır; bir satırla beş satır arasında değişir. Ancak bazılarının uzunluğu göze batacak derecede uzundur. Mesala Süfyanüü's-Sevrinin hal tercemesi seksen satır tutmaktadır. Bazı meşhur alimlerin hal tercemeleri de böyledir. Bunların çoğunun hayatı kitabın girişinde işlenmiştir.
Kitap harf sırasına
göre tertip edilmiştir. Ravinin adının İlk harfi esas alınmıştır. Sonra da
babasının adının ilk harfi göz önünde tutulmuştur. Bu tertip, Ashap daha önce
yazılmak suretiyle bozulmuştur. Çok tekrarlanan adlara da öncelik tanınmıştır.
[650]
Ebu Ya'Iâ el-Halil b. Abdullah el-Halili (ö:446 h.)nin "el-Müntehab Mine'l-İrşad İlâ Ulemai'l-Bilâd" [651] isimli eseri de günümüze kadar gelenlerdendir. Hafız es-Silfi bundan seçmeler yapmıştır.Hal tercemelerinin uzunluğu bir satırla bir sayfa arasında değişmektedir.Ravinin rivayet- ettiği Hadislerden birisini ahr.YazarRavileri şehirlere göre sıralar.Hafız Zehebi bunu tenkid etmiş ve hakında "Vehimler topluluğu, sanki bu bilgileri hafızasından toplayıp yazmıştır. " hükmünü vermiştir. [652]
Rical ilmi üzerine yazılan ilk kitaplar.genel manâsıyla bütün ravileri çle alıyordu. Her hangi bir kitaptaki ravilere tahsis edilme-mişti.Her nekadar Hadiscilerin birinin eserindeki rical ile ilgili olara-kerken dönemde yazma teşebbüsleri olsa da btmlar.konusunu tam yansıtan eserler değildirîir.Meselâ.bu konuda ilk eseri Müslim b.el-Haccâc (ö:261 h.) yazmıştır.Kitabmın ismi"Ricalu Urve"dir. Ancak Urve'nin eserindeki ricalden bahsettiği zannedilirse de sadece oradaki ricale tahsis etmemiz, Zühri ve diğerlerinin ricalini de içine almiştır.Ancak Hadiscilerin ricalini ele alan ve birini diğerine karıştırmamaya çalışan bu nıünferid eserler.bu erken devirde yapılmış olması bakımandan,sonraki dönemlerde yapılacak şümullü çalışma ve araştırmaların başlangıcını temsil etme şerefine sahiptir. Bu şümullü araştırmanın karekteri, üçüncüHicri asır boyunca yazılıp ortaya çıkan Kütübü Sitte [653] de doruk noktasına ulaşmıştır.
Dördüncü Hicri asırda,Hadis kitablarından sadece birisinin ricali hakkında eserler yazılmaya başlandı. Bu konuda ilk kitap yazan şahsın, Ebu Zekeriyya Yahya b. Zekeriyya b. Mazik el-Kurtubi (ö:255 h.) olduğu zannedilmektedir.Kitabının ismi "et-Ta'rif bi-Ricâli'l-Muvatta" [654]dır. Onu "Tesmiyetü Ricali Abdillah b. Vehb " kitabının yazan Muhammed b. Veddah ( ö; 287 h.) takibetmiştir. [655]
Buharinin sahihi mümtaz bir yer edindiği, herkesçe kabul gördüğü ve yaygınlaştığı için yazarlar, onun ricali konusunda önemle durmaya başladılar. Bir kısmı sadece Sahihin ricali ile ilgili eşer yazdı. Bu konuda eser yazdıklarını bildiğim ilk kişiler şunlardır.
1. Abdullah b. Adiyy el-Cürcani (ö;360 h) kitabının ismi, "Esmaü Men Rava Anhümü'I-Buhari"
2. ed-Darakutni (ö;385 h) kitabı, "Zikrü Esmai't-Tabiin ve Men Ba' dehüm Mimmen Sahhat Rivayetühü Mine's-Sikat İnde'l-Buhari" [656]
3. Ebu Nasr Ahmed b. Muhammed b. el-Huseyn el-Kelâbâzî (ö;398 h) kitabı, "el-Hidayetü ve'1-İrşad fi Ma'rifeti Ehli's-Sikat ve's-Sedad"
4. Ebu'I-Velid Süleyman b. Halef el-Bâcî el-Endülüsi(ö;474 h) kitabı, "et-Ta'dil ve't-Tecrih Li-Men Rava Anhü'l-Buhan Fi's-Sahih"[657]
5. Muhammed b. Yahya b. el-Hizai't-Temimi (ö;416 h) kitabı, "et-Tarif Bi Ricali'l-Muvatta" (615)
6. Ebu Bekr Ahmed b. Ali b.Mencüye el-îsfahani (ö;428 h) Sahihi Müslimin ricaliyle ilgili bir kitabı vardır.[658]
7. Ebu Ali el-Huseyn b. Muhammed b. ahmed el-Ceyyani (ö;498 h) kitapları, 'Tesmiyetü Şüyûhu Ebi Davud" [659]
Ayrı devrede bazı yazarlar Buharı ve Müslimdeki ricali aynı eserde toplamaya başladılar. Bu devrede başka eserlerien ricali bir araya toplanmadı. Ulemanın sadece bu ikisinin ricalini toplamaya yönelmesi, ulemanın onlara güvenmesinden ve bu ikisinin ricalinin sika olmasındandır. Bu konuda ilk kitap yazdığı bilinen kişi Dârakutni dir. Onun ve bu konuda eser yazan diğerlerinin eserleri şöyledir.
1. Ebu'l-Hasen Ali b. Ömer ed-darakutni (ö; 385 h) Bu konuda üç tane kitabı vardır.
"RicahYİ-Büharı ve Müslim" [660]
"Zikru Kavmin Mimmen Ahrece Lehümü'l-Buhari ve müslim fi Sahihayhima ve Da'a fehümü'n-Nesei fi Kitabi'd-Duafa" [661]
"Esmaü 's-Sahabe Elleti İttefeka Fihe'l-Buhari ve Müslim ve Men-feredâ bihi Küllüm Minhüma" [662]
2.Ebu Nasr el-Kelabazi (ö;398 h) kitabı, "el-Cenı'u Beyne Ricalü's-Sahihayn"
3.Ebu Abdillah el-Hakim en-Nisaburi (ö;404 h) kitabı, "Ricalü't-Buhari ve Müslim"
4. Hibetüllah b. el-Hasen el-Lâlkâî (ö;418 h) kitabü, "Ricalül-Buhari ve Müslim"
5. Ebu'1-Fadl Muhammed b. Tahir el-Makdisi (ö;507)kitabı, "el-Cem'u Beyne Ricali1 s-Sahihayn"
"Dört Sünen'in, beş kitabından veya Kütübü Sittenin ricalini toplayan kitaplar buna yakın bir devrede, Ebu Bekr Ahmed b. Mu-Hafız Ebûl-Haccâc Yûsuf İBni'z-Zekiyy el- Mizzi bu kitabı gözden geçirp tashih ederek: "Tehzibü'l-Kemal" ismini vermiştir. Hafız Zehebi "Tekzibü'l-Kemal"i özetleyerek meydana getirdiği esere "el-Kâşif An Ricâli'l- Kütübü's- Şitle" ismini vermiştir? Zehebi ayrıca bazı vefatları Tekzibü'l-Kemâle ekleyerek Tehzîbü't-Tehzib"i meydana getirmiştir. Muğaltay (Ö: 763 H), Zehebi'nin eserine Zeyl yapıp "İkmalü Tehzİbi'l-Kemal" i yazmıştır.
Ayrıca Tekzibü'l-Kemâl'i özetleyenler vardır ki bunlar: Ahmed b. Abdullah es,Saidi el-Hazreci (kitabı: Hülâsatü't-Tehzİb), Ebül-Abbas Ahmed b. Sa'd el-Askeri(Ö: 750 H), Ebû Bekr b. Ebü'l-Mecd el-Hanbeli (Ö: 804 H), Hafız el-Enhderesi, Kadı İBni Şehbe ed-Dımişki (Ö: 851 H) dir. İbni Hacer el-Askalani (O: 852 H) Tehzİbü'l-Kemali gözden geçirip tashih ederek yepyeni ve güzel bir kitab halinde "Tekzibüt-Tekzİbi" yazmıytır. Bu eser 12 cilttir. Kütübü sittedeki hadis ricalini ihtica eder. Harf sırasına göre tertibedilm iştir.
İbni Hacer bilhassa
cerh ve tadil ifade eden, ibareler üzerinde durmuş, Tehzibü'l-Kemal'de Hafız Mizzi'nin
âli rivayetlerden olarak yazıp ta kitabın uzamasına sebep olan hadisleri
çıkarmıştır. Bütün bu çıkarılanlar kitabm
[663]
Bu kitaplardan günümüze kadar gelebilenleri ele almadan önce Müslim b. le.Haccac'm {ö;261 h) "Ricalü Urve" [664]isimli kitabını tanıtacağım. Bu kitap, bir muhaddisin kitabındaki ricali bir kitabda toplama çalışmalarının ilkidir. Müslim bu kitabda Urve b. ez-Zübeyr'in(ö;93 h) ve Tabiinle onlardan sonra gelen bir topluluğun ricâini yazmıştırb. Urve'nin hocalarını da , telebelerini de yazar. Hocaları ve talebelri yazış tarzı değişiklik gösterir; bazan tabakalara , bazen nesebe, bazan da şehirlere göre tertipler.
Urve'nin hocalarını yazarken önce Ashaptan olanları , sonra diğerlerini yazar. Ondan rivayet alan talebelerini ise şöyle sıralar: Medineliler, Mekkeliler. Basralılar ve diğer yerlerden olanlar... Zühri'nin hocalarını ise Sahabe, cennetle müjdelenen on Sahabi'nin çocukları, Muhaciri'nin çocukları, babası Sahabi olan Kureyşliler, kabilelerden olanlar ve badiyeden olanlar diye ayırır. Şu'be b. el-haccâc'm talebelerini on tabakaya ayırır. Ancak garip olanları bağlı oldukları yere (aileye ) göre üç tabakaya ayırmıştır. Böylece Müslim, kitabının tertibinde değişik üslûpları birbirine katmıştır.
Bir Muhaddisin ricalini aynı yerde toplamayı hedef alan bu gayretler sayesinde dördüncü Hicri asırda bu konuda bir çok kitap yazılmıştır. Bu kitaplardan günümüze kadar gelenleri ve yazarları şunlardır:
Esami Men Ravâ Anhümü'l-Buhari
İbnü'l-Kattan Abdullah b. Adiyy el-Cürcâni (ö; 360 h. ) kitabının ismi "Esâmi Men Ravâ Anhümü'l Buhari" dir. [665]Bu zat, Buharinin Sahihinde zikrettiği hocalardandır. Eserini harf sırasına göre düzenlemiştir. Ravilerin neseplerini, memleketlerini, meşhur haberlerinden bazılarını ve ilimdeki mevkilerini yazar. Kitaba Buharinin hal tercemesiyle başlar. Bu altı sayfa tutar.
Hal tercemelerinin uzunluğu bir satırla otuz satır arasında değişir. Kitabın sonunda da şöyle der :
-Buharinin Sahihindeki Hocalarının hepsi 289 kişidir. El-Hidâye ve"l-İrşad
Ebu Nasr el-Kelâbâzi'nin
( ö; 398 ) "el-Hidâye ve'1-İrşâd Fi Ma'rifeti Ehli's-Sikati Ve's-Sedâd
"
[666]isimli
eseri, Buharinin Sahihinde, kendilerinden Hadis rivayet ettiği ricale aittir.
[667]
Ebu Abdillah el-Hakim
en-Nisaburi'nin (ö;404 h) 'Tesmiyetü Men Ahrecehümü'l-İmamen el-Buhari ve
Müslim M'enferada bihi küllü Vahidin Minhüma" (607) isimli eseri, Buhari
ve Müslimin Sahihlerindeki ravileri ele alır. Kitabını harf sırasına göre
tertib etmiştir. Mümkün olduğu kadar özet olarak vermeye çalışmıştır, Önce
Sahabeyi ele alır, burada Aşere-i Mübeşşireye öncelik tanır, sonra da
diğerlerini harf sırasına göre yazar. Bunları takip eden kadın sahabileride ele
alır. Erkek ve kadın Sahabileri bitirince Tabiin, Tebe-i Tabiin ve onlardan
sonra gelenleri, onları da bitirince tabiinden olan kadınları, ardından da
diğer kadınları sıralar. Bunları bitirince "Buharinin Hocaları" diye
bir bölüm açar. Kitabda kabileleri esas alan bir çeşit tertip daha buluruz.
Ancak tek harf içeresinde yapar bunu... Mesala, Bedirde bulunanları
diğerlerinin önüne geçirir. Çoğu kez Kureyşlileri Ensardan daha önce yazar.
Bunu da yine aynı harf içeresinde yapar, ama devam ettirmez.
[668]
İbni Mencüye'nin (ö;428h) "Ricalü Sahihi Müslim" [669]isimli eseri günümüze kadar gelmiştir. Kitabın baş tarafında: "Hafız Ebü'l-Huseyn Müslim b. el-Haccac el-Kuşeyrie en-Nisaburi'nin yazdığı, sened-li Sahih isimli eserinde kendilerini delil getirdiği ricalin anlatılması ve onların rivayet alnların belirtilmesi" d er.
Hal tereemelerini harf sırasına göre yazmıştır. Ravinini adını, nesebini, nisbetini, doğum ve ölüm yılını, hocalarını, yazar. Sahihi Müslim'in bablarındaki rivayetlerini gösterir. Bazan onun bir hadisini veya ondan rivayet edenleri alır. Cerh ve tadil yoktur kitabda... Hal tercemelirinin uzunluğu iki satırla yirrmi beş satır arasında değişir. Hafız İbni Hacer, İbni Mencüye'nin, İbni Hibban'm sözlerini olduğu gibi aldığı ancak bunu belrtmediği görüşündedir. [670]
627. Şam Zahiriyye kütüphanesinde el yazmasıdır.
(Hadis bölümü , 388 numarada kayıtlıdır.)
[671]
Ebu'l-Velid el-Baci el-Endelüsi'nin (ö;474 h) "et-Tadil ve't-Tecrih Limen Ravâ Anhü'l-Buhari Fi's-Sahih" isimli eseri. [672]
Bâcî kitabını harf
sırasına göre düzenlemiştir, mukaddime de metodunu şöyle açıklar.: "Sen
benden Muhammed b.İ smail el-Buhari'nin, hocalarından İtibaren Sahabeye kadar
rivayet aldığı kişilerin isimlerini gösteren bir kitap yazmamı istedin. Ben de,
künyeleriy le, nesebleriyle, ulemanın onların durumlarıyla ilgili olarak
söyledikleriyle ilgili olarak söyledikleriyle ilgili olarak söyledikleriyle
ilgili sahih gördüğüm bilgileri tesbit edip yazdım. İnşaalah ben, ülkemizde
adet olduğu üzere harf sırasına göre ve koyduğum şartalara uygun olarak
ravilerin isimlerini yazacağım." Sonra kitabının kaynaklarını şöyle
belirtir: Sahihi Buhari, Sahihi Müslim, Kelabâzî, Ebu Abdullah Muhammed b.
Abdullah el-Hakim en-Nisaburi, İbni Adiyy, Ebu Hafs el-Fellas'm tarihi, İbni
Main'in tarihi, Ebu'l-Abbas el-Ebbar'ın tarihi... Bunun yanında hadiscilerle
yaptığı müzakereler ve bunlardan bilhassa Ebu Zerr Abd b. Ahmed el-Herevi,
Muhammed b. Ali es-Suri, el-Hatibu'1-Bağdadi ve Ebu'n-Necib Abdülgaffar b.
Abdülvahid el-Ermevi'ye sorduğu sorulardan edindiği bilgileri de eklemiştir.
Hal tercemelerinde önce cerh ve tadil bilgisiyle ilgili metodları yazdığı
bablardan oluşan bir önsözü vardır. Bu önsöz 7 varaktır. İlk hal tercemesi
Buhariye aittir. Bu uzuncadır. Sonra diğer hal tercemelerine geçer. Hal
tercemesi yazılan şahsın adını, nesebini, Buharinin hadisini aldığı kitap veya
kitaplarını, hocalarından bazılarını, cerh ve tadil imamlarının onun hakkındaki
sözlerini ve ölüm tarihini yazar.
[673]
Bu guruptan olupta
günümüze kadar ulaşan kitapların sonuncusu^, Ebu'1-Fadl Muhammed b. Tahir b.
Ali el-Makdisi (İbnü'l-Kayserani) nin (448-507 h) "el-Cem'u Beyne
Ricali's-Sahihayn"
[674]isimli
eseridir.* Bunda Kelabazi'nin "el-Hidaye ve'1-İrşad" isimli eseriyle,
İbni Mencüye'nin "Ricalü Müslim" isimli eserini gözden geçirerek,
eksik bıraktıklarını tamamlayıp uzatılmasında fayda olmayanları kısaltarak bir
araya toplamıştır. Kitabının mukaddimesinde metodunu şöyle açıklar:
"Buhari ve Müslimin Sahihlerindeki ricali, her birinin, diğerinde
olmayarak aldığı ricali de katarak toplamak "[675] kitap harf sırasına göre tertiplemiştir.
[676]
Ravilerden bazıları lakapları ve künyeleriyle meşhur oldular. Hadis senedlerinde onlar bazan açıkça veya kapalı olarak isimleriyle anıldıkları gibi, bazan da isimleri ihmal edilerek künyeleriyle yetini-Iiyordu. Aynı şahsın bir defa ismiyle, başka bir defa künye veya lakabıyla anılması karışıklığa sebep olup iki şahısmış gibi zannedilmesine yol açıyordu. Bunun için lâkap veya künyesiyle bilinen şahsın lâkap ve künyesini belirten kitaplar yazıldı. Bunlara "İsimleri, lakapları ve künyeleryle tanıtan kitaplar" denildi.
Aynı şekilde. Hadis ravilerinin çokluğu, onların isim, künye, kabile, belde veya sanata nisbetlerinde benzerliklerin görülmesine sebep oldu. Karışıklığı gidermek için isim, künye ve lakap bakımından benzeşen veya aynı olanları ayırtetmek için kitaplar yazıldı. Bunlara "Müttefak ve Müfterak " kitapları denir. Müttefak (aynı olan ) Müfterak (ayrı olan ) dan maksat iki veya daha çok ravinin isimlerinin söylenişi de, yazılışı da aynı. olmasıdır. Meselâ, aynı asırda altı tane Halil b. Ah-med, dört tane Ahmed b. Cafer b. Hamdan yaşamıştır. [677]
Aynı maksat için " Mü'telef ve Muhtelef " kitapları da yazılmıştır. Mü'telef (uyuşan ), Muhtelef (uyuşmayan )den maksat ise iki ravinin isminin yazılışta aynı, söylenişte ayrı olması demektir. Sellâm ve Selâm ( ), Ebü Amr es-Seynânive Ebü Amr eş-Şeybâni ( ), EbüHamzeveEbüHamre( }gibi.... [678]
Aynı zamanda benzeşen isimlerle ilgili bir çeşit kitaplar da yazılmıştır ki bunlar, isim nesepte benzeşip, baba ile oğlun isimlerinin Önce veya sonra gelmesiyle ayırtedilen iki raviyi göstermekte işe yararlar. Meselâ, Yezid b. Esved ve Esved b. Yezid gibi..[679]. Aynı asırda yaşayıpta aynı üstaddan rivayette bulunan isimleri aynı veya benzeyen iki kişiyi ayırtetmenin zorluğu açıktır. Meselâ, Ebü Hamze ve Ebü Hamre, ikisi de İbni Abbas (R.a.den rivayette bulunmuşlardır. [680] Rame hürmüzi, aynı devrede Ebü Hüreyye (R a. ) den rivayette bulunan, yirmiye yakın kişinin Ebü Salih künyesini taşıdığını yazmaktadır. [681]
Hadiscilere ait,derin anlayış ve bilgi kazandıran uzun alıştırma ve çalışmalar, onlara isimleri birbirinden ayırdetme yeteneğini sağlamıştır. İsimleri tanıtan kitaplar değişik tarzlarıyla ortaya çıkarken, yazarlar da bu konuda adam akıllı yetişmişlerdir. İsimler, künyeler ve lakaplar hakkındaki kitaplar bu çalışmalımı ürünüdür.
Bu kitapların ortaya
çıkışı cidden erken devrede olmuştur. Rical ilmi ile ilgili kitaplarının
çıkmaya başladığı bu erken devreden itibaren zaten isimleri tesbit etme ve
birbirinden ayırt etme proplemide ortaya çıkmıştır. Bu kitapların yazılışından
yaran asır kadar sonra mü'telef ve muhtelef kitapları ortaya çıkmıştır.
Nisbeten sonra ki devrelerde Hatibü'l-Bağdadi müttefak ve müfterak (isimleri
aynı olan ve ayn olan ravilerle ilgili) kitap yazmış, bir de müşabih (isimleri
benzeyen ravi-lerle ilgili) kitap hazırlamıştır. Zamanla ulema ihtisas kazanıp
çeşitli kitablar yazmışlardır.
[682]
1. Ali b. el-Medini (ö;234 h) kitabı, "el-Küna"
2. Ahnıed b. Hanbel (Ö;241 h) kitabı, "el-Esma ve'1-Küna"
3. Muhammed b. Îİsmail el-Buhari (ö;256 h) kitabı, "el-Küna" [683] bu kitap Buhari'nin Tarihi Kebirinin bir bölümüdür. Kitabtakilerin çoğu ismiyle değil de küanyeleriyle bilinenlerdir. Kitap harf sırasına göre tertip edilmiştir.
4. Müslim b. el-Haccac en-Nisaburi (ö;261 h) kitabı, "el-Küna ve'l-Esma [684] kitabdakilerin çoğu künyeleri ve isimleri bilinenlerdir. Ahmed el- Hakim el-Kebir'e göre Müslimin bu eseri Buhari'nin el-Küna isimli eserinden alınmıştır. [685]
5. Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Makdemi (ö;301 h) kitabı, "Esmaü'l-Muhaddisin ve Künâhüm" [686]
6. en-Nesei (ö;303 h) kitabı, "el-Küna"
7. Ebu Arebe el-Huseyn b. Muhammed b. Mevdud el-Harrani (ö;318 h) kitabı, "el-Esâmi ve'1-Küna" [687]
8. İbnü'I-carud (ö;320 h) kitabı, "el-Esma ve'1-Küna" onaltı cüzdür. [688]
9. Ebu Bişr ed-Dûlâbi (ö;320 h) kitabı, "el-Küna ve'1-Esma" [689]Harf sırasına göre düzenlenmiştir. Sahabeyi Tabiinden ayırmıştır. Ba-zan cerh ve tadili zikreder. Bazı hal tercemelerinde hadis nakleder.
10. İbni Ebi Hatem er-Razi (ö;327 h) "el-Cerh ve't-Tadil" isimli eserinin içinde
11. Muhammed b. Hibban el-Busti (ö;534 h) iki kitabı vardır, "Esami men Yûrafu Bi'1-Küna" "Küna Men Yurafu Bi'1-Esmai" [690]
12. Ebu'l-Hasen Muhammed b. Abdullah Zekeriyya b. Hayve (ö;366 h) kitabı, "Men VafakatKünyetühü Künyete Zevcihi Mine's-Sahebe" [691]19 varaktır. Adı ile bilinen Sahabi'nin künyesi de yazar. Sonra senedi kendisine dayanan bir hadisini yazar. Sonra da onun adı ile bilinen zevcesinin künyesini yazar,.Onun rivayet yoluyla gelen hadislerden de birini kaydeder. Çoğu kez hadisini yazmadan sadece zevcenin ismini tanıtmakla geçinir.
13. Ebu'1-Feıh Muhammed b. el-Huseyn el-Ezdi (ö;367 h) kitabı, 'Tesmiyetü Men Vafaka îsmühü İsme Ebihi Mine's-Sahabetive't-Tabiin Ve Men Ba'dehüm Mine'l-Muhaddisin" [692]
14. Ebu Muhammed el-Hakimü'l-Kebir en-Nisaburi (ö;378 h) kitabı, "el-Küna"Hacı Halife (Katib Çelebi)ye göre bu konudaki kitapların tertib bakımından en güzelidir. [693] Kitabın bir kısmı bize kadar gelebilmiştir. [694]Cerh ve tadil ile ilgili olsun, Hadisleri yazış tarzı ile ilgili olsun çok değerli bilgileri ihtiva eder. Tertibi bakımından İmam Müslimin yolundan gider.
15. Ebu Abdillah Muhammed b. İshak b. Mahammed b. Yahya b. mende el-Isbahani (ö:396 H.), kitabı: el-Esma' ve'l-Künü [695]ile "Fethü'1-Bab fı'1-Küna ve'1-El-Kab"
16. Ebül-Velid b. el-Faradi (0:403 H.), Kitabı : "Mecmau'1-Adab fi Mu'cerni'1-Esma' ve'1-Elkab"
17. Ebu Abdillah el-Hakim en-Nisaburi (ö:404 H.), Kitabı:"el-Küna ve'1-Elkab"
18. Ebu Bekr Ahmed b. Abdur-Rahman eş-Şirazi (ö:44l H.), Kitabı: "el-Elkab ve'1-Küna"
19. Ebul-Fadl Ali b. el-Hüseyin el-Feleki (ö:427 H.), Kitabı: Münteha'l-Kemal fi Ma'rifeti elkabi'r-Rical"
20. İbni Abdi'1-Berr el-Kurtubi (ö:463 H.), Kitabı: "el-İstiğna fi Ma'rifeti'1-Küna" Kitab aslında üç kitabın bir araya gelmesinden meydana gelmiştir. Bu kitablarm ismi şöyledir:
"Men Urife mine's-Sahabeti- bi'1-Künyeti ve lem Yukaf lehu Ala ismin ev Luhtulife Fih"
"Esmaü'l-Marufin bil'Künyeti'Mine't-Tabiin ve men Ba'dehüm." , "Men lem Yukaf lehu minhüm Ala İsmin vela Urife bi Gayri Künyetin [696]
Berlinde el yazması 9917 (BrokelmanTarihu'l-Edebfl-Arabî;3/229 .Ancak kıtabtakı bıEbul-Kasım Abdurrahman p. Mende olarak geçer.) [697]
(İsimleri uyuşan ve uyuşmayan ravilerle ilgili kitaplar) B ukonuda kitap yazanlar ve eserleri:
1. Ebu Ahmed el-Hasen b. Abdullah el-Askeri (ö;382 h) kitabı, 'Tashifatü'l-Muhaddisin" [698]
2. ed-Darakutni (ö;385 h) kitabı, "el-Mu'telef ve'1-Muhtelef' [699]
3. Ebu'l-Velid Abdullah b. Muhammed el-Kurtubi (İbnü'l-Faradi) (ö;403 h) iki kitabı vardır: "el-Mu'telef ve'1-Muhtelef' , " Müştebehü'n-Nisbe"
4. Abdülgani b. Said el-Ezdi (ö;404 h) iki kitabı vardır: " el-Mu'telef ve'1-Muhtelef fi Esmai'r-Rical" "Müştebehü'n-Nisbe" [700]
5. Ebu Sa'd Ahmed b. Muhammed el-MaIini(ö;412 h) kitabı: "el-Mu'telef ve'1-Muhtelef
6. Ebu'l-Kasım yayha b. Ali el-Hadrami (İbnü't-Tahhan) (ö;416 h)
7. Ebu'l-Abbas Cafer b. Muhammed el-Müstağfiri (ö;432 h)
8. Ebu Hamid Ahmed b. Muhammed b. Ahyed el-Mamani (ö;436 h) kitabı, "el-Muhtelef ve'1-Mutelef fi'1-Esmai[701]
9. el-Hatibü'1-Bağdadi (ö;463 h) kitabı, "el-Mu'telef ve'1-Muhtelef "
10. el Emir İbni Makula (ö;475 h) iki kitabı vardır, "el-İkmal fi Rafil-İrtiyab Ani'l-Mu'telef ve'1-Muhtelef mine'l-Esmai Ve'1-künab ve'l-Elkab" [702]"Tehzibü Müstemirri'l-Evham Ala Zevi't-Temenni ve'l-Ahlam"
11. el-Hüseyn b. Muhammed b. Ahmed el-Gassani el-ciyani (ö;498 h) kitabı, "takyidü'l-Mühmil ve Temyizü'l-Müşkil" [703]buhari ve mas-îimde ki ricalin isimlerini alır.
12. Ebu'l-Muzaffer Muhammed b. Ahmed el-Ebbardi (ö;5O7 h) kitabı, "el-Muhtelef ve'1-Mu'telef
13.
Ebu'1-Fadl
Muhammed b. Tahir el-Makdisi (ö;507 h) kitabı, "el-Mü'telef ve'1-Muhtelef
Mine'1-Esma"[704]kitab
yazılışı uyan ama noktalanışmda
benzerlik arzeden isimler hakkındadır. Yazarına göre, çeşidinde ilk yazılan
eserdir.
[705]
Bu konudaki kitaplar sonra ortaya çıktı. Bu konuda ilk kitap yazan şahıs Ebu Bekir Muhammed b. Abdullah el-Cevzeki (ö;382 h) dir. İki kitabı vardır. İsimleri; "et-müttefak ve'1-Müfterak" [706]ve "el-Müfterakü'l-Kebir"dir. Sonuncusu üç yüzden müteşekkildir. [707]
Bunu Hatibü'I-Bağdadi
(ö;463 h) takibetti. Bu konuda o "el-Müttefak ve'1-Müfterak"
[708]isimli
eseri yazdı. Ardından "Muvaddıhı Evhami'l-Cem'i ve't-Tefrik"
[709]İsimli
eserini yazdı. Müteşabih konusunda da iki eser yazdı:
"Telhisü'l-Müteşabih fî'r-Resm ve himayeti mâ Eşkele Minhü An
Bedaviri't-Tashif ve'1-Vehm
[710]ve
'Tali't-telhis"
[711]
Muhaddisler, ravilerin vefat tarihlerine önem verdilir. Rical ilmiyle ilgili çeşitli kitablar ölüm tarihlerini ihtiva etmektedir, bu durum, Ma'rifetü's-Sahabe, Tabakatü'l-Muhaddisin, Cerh ve tadil kitaplarıyla ricalle ilgili bütün kitablarda uygulandı. Ölüm tarihlerini bilmeye titizlikle riayet edildiğini göstermesi bakımından üçüncü hicri asrm sonlarından itibaren özellikle ölüm tarihlerini gösteren kitaplar ortaya çıkmaya başladı. [712] Çünkü hadis isnadını tenkidde ölüm tarihini bilmenin Önemi çok büyüktür.
Hadis tenkidçileri, ravilerin ölüm tarihlerini bildikleri için rivayetlerden pek çoğunu tenkid edebildiler ve uydurmacı yalancıları teşhir edebildiler. Ölüm tarihleri bilinmeseydi bu tenkidi yapamazlardı. İşte bir örnek:
"el-Mualla b. İrfan dedi ki; bize Ebu Vail haber verdi; [713]dedi ki: İbni Mes'ud Sıffeyn de bizim yanımıza geldi...."
Ebu Nuaym ona [714]
-Sen İbni Mes'ud'un Öldükten sonra dirildiğini mi gördün? diye
660. Muhammed b. Tahir el-Makdisi, el-Ensabü'!-müttefeka;S.2
sordu."[715] Ebu Nuaym el-Fadl b. Dekin, İbni Mes'ud (r.a) 33. Hicri yılında, Hz. Osman (r.a)'in halifeliği bitmeden üç sene önce vefat ettiğini biliyordu. Bu durumda İbni Mes'ud'un, 37 hicri yılında meydana gelen Sıffeyn savaşma katılması elbette mümkün olamazdı. Bu suretle el-Mualla b. İrfan'm yalancılığı gayet açıktı.
İsnadın tenkidi ve ondaki kopukluğu veya tamamlığı açıklama konusunda ölüm tarihlerini kullunmakla ilgili pek çok örnek vardır. Mesala, Süheyl b. zekvan, Hz. Aişe (r.a.ha) ile Vasit şehrinde karşılandığı ileri sürerek ondan hadis rivayet etti. Halbuki Hz. Aişe hayli önce vefat ettiği gibi, Vasit bölgesine de hiç uğramamıştır. [716]buradan Süheylin yalan söylediği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Tenkid erbabının ölüm tarihlerini iyi tesbit etmiş olmaları ve ravileri iyice incelemeleri sebebiyle yalancıların foyaları kolayca ortaya dökülmüştür.
İsmail b. İyaş bir adama:
-Halid b. Ma'damdan hangi yıl hadis yazdın? diye sordu. Adam:
-yüz on üç (113) yılında, cevabını verdi. İsmail b. İyaş:
-Sen, ölümünden yedi yıl sonra ondan hadis dinlediğini iddia ediyorsun, diyerek adamı mat etti. [717]
Süfyan b. Uyeyne'ye:
-Buharadan bir adam geldi, "İbni Tavus bize hadis rivayet etti. diyor, dediler. Süfyan:
-Ona sorun, kaç yılında doğmuştur? dedi.
Sordular ve gördüler ki İbni Tavus adamın doğumundan iki sene önce Ölmüştür. [718]
Ebu Abdillah el-Hakim rivayet eder:
11 Ebu Cafer Muhammed b. Hatem el-Keşşi bizim yanımıza geldi ve Abd b. Humeyd'den hadis rivayet etti. Ben doğum tarihini sordum, 260 tarihinde doğduğunu söyledi. Arkadaşlarımıza dönerek
-Bu hoca, ölümünden on üçyıl sonra Abd b. Humeyd'den hadis dinlemiştir, dedim." [719]
Hadis tenkidcileri, isnad tenkidinde bu yolun çok faydalı olduğunu kısa devrede anladılar. Süfyanü's-Sevri şöyleder:
-Raviler yalan yoluna
sapınca hemen tarih metodunu kul-lanıveriyoruz.
Hafs b. Gıyas :
-Hadis ravisinden şüphelendiğiniz vakit onu senelerle hesaba çekiniz, yani onun yaşını ve kendisinden Hadis yazdığı kişinin yaşım hesab ediniz, demiştir. [720]
Hassan b. Zeyd'de :
-Yalancıların foyasını tarihle ortaya çıkarırız. Rivayet yapana yaşının kaç olduğunu, hangi yılda doğduğunu sorarız. Doğum yüını kesin olarak söylerse, sözünün doğru mu, yalan mı olduğunu ortaya koyarız, demiştir [721]
- Hadis İmamları, ravilerin ölüm tarihlerini tesbit etmeye gayret sarfediyor, hadisi soruşturdukları gibi bunu da soruşturuyorlardı. Buna verdikleri değeri, Hasan b. er-Rebi'in anlattığı şu hadiseden daha güzel aksettiren bir şey bulunamaz. Der ki :
"Bağdad'a geldim. Dışarı çıkınca Hadis uleması beni karşıladı. Gitmek istediğimde bana :
-Dur! Zira Ahmed b. Hanbel geliyor, dediler. Oturdum ve levhalarımı (yazılı şeylerimi) çıkardım. İmam Ahmed gelince bana :
-Abdullah b. el-Mübarek hangi sene vefat etti? diye sordu. Bende : -Seksen bir yılında dedim. Orada bulunanlar İmama: Bu soruyla ne yapmak istedin? dediler. -Yalancıları ortaya çıkarmak istedim, cevabını verdi. [722] Ölüm tarihlerini tesbit etmenin, Hadisin senedindeki kopukluk (inkıta), iki ravisi düşmek,düşmüş ravi yok gibi rivayet etmek, Tabiinin bizzat Rasûlullahtan rivayet etmesi, zahir, hafi gibi şeyleri bilmekte birinci derecede önemi olmakla beraber [723]başka faydaları da vardır. Zira ravilerin ölüm tarihlerini bilmek isimlerin uyuşan, uyuşmayan, aynı olan, ayrı olanlarını ve nisbetîeri ayırmada faydalıdır. Bazan, bazı isimler ve nisbetlerde karışıklık meydana gelebilir. Mesela, Hafız İbrahim b. Yakub el-Cüzcani, Ceririyye mezhebinden-dir. Bu sebeble durumda karışıklık meydana gelerek bu nisbetin Mahammed b. Cerir et-Taberiye ait olduğu sanılır. Halbuki bu nisbet Hariz b. Osman'a da aittir. Bu durumda nisbette yanlışlık meydana gelir. Bunu düzeltmek şöyle mümkün olur: İbrahim b. Yakub el-Cuzcani'nin . ölüm yılı onun, Taberinin hocalarının tabakasından olduğunu ortaya çıkarır. Hocasının talebesi olan Taberiye nisbet edilmesi ise mümkün değildir. [724]
Bazan şöyle karışıklıklar da olabilir: Ahmed b. Nasr el-Hemedani ile Ahmed b. Nasr ed-Davudi karıştırılır. Karışıklığı gidermek için ölüm tarihlerine bakmak yeterlidir. Birinci şahıs 317 Hicri yılında, ikinci şahıs ise 402 Hicri yılında Ölmüşlerdir. [725]
Ölüm tarihlerinin, her
şeyden önce Hadis isnadını tenkidde ve uyuşan, uyuşmayan, aynı olan ve ayrı
olan isimleri ayırmada önemli oluşu sebebiyle ulema bunları tesbitte titiz
davranmışlardır. Hatta bazı kitablan sadece bu konuya tahsis etmişlerdir.
Konuya gösterdikleri titizliğe rağmen Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiinden bir
kısmının ölüm tarihlerinde tam kesinlik sağlanamamıştır. Zamanında yazılmamış
olması sebebiyle, ilk dönemlerde, bu ölümlerin tarihlerini korumak zor
olmuştur. Rical hakkındaki kitablar ortaya çıkmaya başladığında önce
yaşayahlardan bir kısmının ölüm tarihleri bilinememiştir. Hal tercemesi
yazanlar geciktikçe ölüm tarihlerin tesbitteki isabet oranı düşmüştür. Hafız
Zehebi de buna işaret etmektedir.
[726]
Onun sözünü Buharinin Tarihi Kebirindeki ölüm tarihleri arasındaki oran
değişikliğide desteklenmektedir. Buhari ölüm tarihleri konusuna kendinden
öncekilirden de ortaya çıkmıştır. Buna rağmen onun tarihindeki isabetsizlik
oranı %5tir. Bu oran Hatibin Tarihi Bağdadin da %50 ye çıkar.
[727]
Bu konuda eser yazanlar ve eserleri:
1. Abdülbaki b. Kani el-Bağdadi (ö;351 h) kitabı, "el-Vefayat " 346 hicri yılına kadar yazar. [728]
2 Muhammed b. Abdullah b. Zebr er-Rıb'i ed-Dimişki(ö; 379 h) kitabı, "Tarihu Mevaîidi'I-Ulema Ve Vefayâtihim" [729]Sehavi bunun hicret yılından 338 Hicri yılma kadar olan devreyi ele aldığım belirtir. [730]
3. el-Hatibu'1-Bağdadi (ö;463 h) kitabı, "es-Sabık ve'I-Lahık fi Te-baudi Ma Beyne Vefati'r-Raviyyin An Şeyhin Vahid" [731]
4. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Ahmed el-Klnani ed-Dimişki [0*466 h) İbni Zebr'in Vefayati isimli eserinin zeylinde 338 Hicri yılından başlar 462 Hicri yılına kadar gelir. [732]
5 . Ebü'l-Kasım Abdurrahman b. Mende (ö;470 h) kitabı, "el-Vefayat" Hafız Zehebi, kapsam olarak ondan daha genişini görmediğini söyler. [733]
6.
Ebu
Muhammed Hibetullah b. ahmed el-Ekfani fö;524 h) kitabı,
"Camiu'l-Vefayat" Bu kitap ei-Kinanl üzerine zeyl olarak
yazılmıştır.
[734] 463
Hicri yılından başlar, 483 Hicri yıhnakadar gelir.
[735]
Rical hakkında yazılan ilk kitaplar, tek şehir ricaline hasredil-memişti. Üçüncü asrın ikinci yarısında bir şehir ricaline ait kitaplar yazılmaya başlandı. Böyle bir kitabın yazarının ricalini yazdığı şehrin yerlilerinden olması gayet tabidir. O şehrin yerlilerinden olan bir alimin, o şehir de ve kendi asrında yaşayanları iyi bildiğinde şüphe etmemek gerekir. Çünkü onlarla haşır neşir olmuştur.Bu ise, kendi beldesindeki kişileri tanıtmaya, onu diğerlerinden daha ehliyetli kılar, bunun için de halli tarihler genellikle, o beldenin adamları hakkında bilgi vermede, genel tarihlerden daha teferruatlı ve isabetli olurlar, o beldeki hadis öğrencisinin bilmesi gereken ilk şey, o beldenin hadis üstadlarını ve onların rivayetlerini bilmesidir. [737]
Tek şehre ait özel tarihler, hadis üstadlan ve talebeleri tarafından ilgi görmüş, bazıları ilim halkalarında okunmuştur. [738]
Şehir tarihlerinin çıkışında, mahalli üstünlük düşüncesinin önemli rol oynamasına rağmen şunu unutmamak gerekir ki asıl sebeb; ravileri ve yaşadıkları yerleri bilmek suretiyle hadis ilmine hizmet etmek için duyulan güçlü arzudur. [739]
İşte mahalli ricalin tarihiyle ilgili olarak yazılan ki t abların ve yazarlarının İsim listesi: [740]
1. Said b. Kesir b. Afir el-Mısri (ö:226 h.) [741]
2. Ebu Ali Muhammed b. Ali b. Hamze el-Ferahinani (ö:247 h), Kitabı: "et-Tarih fi Ricali'l-Muhaddisin bi merv [742]
3. Ebul-Hasen Ahmed b. Seyar b. Eyyub el-Mervezi (ö:268 h.) Kitabı : "Ahbaru Merv" [743]
4. İbni Mace el-Kazvini (ö:273 H.), Kitabı: "Tarihu Kazvin" [744]
5. Ebül-Hasen Eşlem b. Sehl (bahşel el-Vasiti) (ö;288 h) kita-bı/Tarihü'l-Vasit" [745]
6. Ebu Ali Abdullah b. Muhammed b. Ali el-Belhi (ö;394 h) kitabı, "tarihu'1-Belh" [746]
7. Ahmed b. Muhammed b. İsâ el-Bağdadi (III. Asır)kitabı, 'Tarihi Himsiyyin" [747]
8. Ebu Recâ Muhammed b. Hamduye es-Serci el-Hurkani (ö; 306 h) kitabı, "Tarihu Meravize" [748]
9. Muhammed b. Akil b. el-Ezher (ö; 316 h) kitabı, 'Tarihu Belh" [749]
10. Ebu Arube el-Huseyn b. Muhammed b. Mevdud el-Harrani (ö;318 h) kitablan, 'Tarihu'1-Harran" [750]Kitabü'I-Cezire [751]ve " Ki-tabü'r-Rakka" [752]
11. Abdullah b. Ali b. el-Carud en-Nisaburi (ö;320 h) kitabi, 'Tarihu Nisabur" [753]
12. Ali b. Fadî b. Tahir el-belhi (ö;323 h) kitabı, 'Tabakatu Ulema-i Belh" [754]
13. Ebu Abdullah Muhammed b. Ca'fer b. Galib el-Varrak el-Cüveybari (Ali b. el-Fadl'ın Muasırı) kitabı," Tabakatu Ulema-i Belh" [755]
14. Ebu İshak İbrahim b. Ahmed el-Müstemli (Ali b. el-Fadl'm muasırı) kitabı, "Tabakatu Ulemai Belh" [756]
15. Abdüssamed b. Said b. Ali el-Hımsi (ö;324 h) kitabı 'Tarihi Hims" [757]
16. Ebu'1-Arab Muhammed b.Ahmed b. Teinim el-Kayruvani (ö;333 h), Kitabı; "Tabakatu Ulema-i Ifrikıyye ve Tunus" [758]
17. Muhammed b. Said el-Kuşeyri (ö;334 h), Kitabı;"Tarihu'r-Rakka" [759].
18. Ebu İshak Ahmed b. Muhammet! b. Yasin el-Haddad el-Herevi (ö;334 h), kitabı;'Tarihu Herat" [760]
19. Ebu Zekeriyya Yezld b. Muhammed b. İyas el-Ezdi (ö;334 h), kitabı; "Tabakatu'l-Ulemai ve'1-Muhaddisin inin Ehli'l-Musul" [761]
20. Ebu Said Ahmed b. Muhammed b. Ziyad (İbnü'l-A'rabi) (ö;340 h), kitabı.'Tarihu Mekke" [762]ve 'Tarihu'I-Basra [763]
21. Ebu Said Abdurrahman b. Ahmed b. Yunus es-Sadefi el-Misri (ö;347 h), kitabı; 'Tarihu Mısır" [764]
22. Ebu Bekr Mahammed b. Ömer b. Silm (İbnü'l-Ceabi el-Hafız) (ö;355 h), kitablan; "Muhaddisu Bağdad" [765] ve 'Tarihu'1-musul" [766]
23. Hamze b. el-Hüseyn el-Isbahani (ö;36Ö hicri yılından önce), kitabı; "Tarihu Isbahan" [767]
24. Ebü'ş-Şeyh el-Ensari (ö;369 h)e kitabı; "Tabakatü'l-Muhaddisin bi Isbahan ve'1-Varidine Aleyha" [768]
25. Ebu Abdillah Abdül-Cebbar b. Abdullah el-Havlani (ö;370 h), kitabı; Tarihu Darya [769]
26. Salih b. Ahmed et-Temimi el-Hafız (ö;374 h), kitabı; "Tabakatü'l-Hemezaniyyin" [770]
27. Ahmed b. Said b.Ebu Ma'dan (ö;375 h) kitabı, "Tarihul-Meravize" [771]
28. İbni Babeveyh (ö;381 h) Kitabı,, "Tarihu'r-Rey" [772]
29. Ebu Said Abdurrahman b. Muhammed b. el-İdrisi el-Estarabadi el-Hafız (ö;405 h) kitablan. 'Tarihu Estarabad" [773]" ve 'Tarihu Semerkand" [774]
30. Ebu Bekr Ahmed b. Musa b. Merduye (ö;410 h) kitabı, 'Tarihu İsbahan" [775]
31. Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Süleyman el-Gancar el-Buhari (ö;412 h) kitabı, 'Tarihu Buhara" [776]
32. Ebu'l-Kasım Yayha b. Ali el-Hadrami (İbnü't-Tahhan) (ö;416 h) kitabı, "ez-Zeyl Alâ Tarihi Mısr" [777]
33. Muhammed b. Ubeydullah b. Ahmed el-Müsebbihi (ö;420 h) kitabı, 'Tarihu'l-Meğaribe ve Mısr" [778]
34. Ebu'l-kasım Hamze b. Yusuf es-Sehmi (ö;427 h) kitabı, 'Tarihu Cürcan" [779]
35. Ebu Nuaym el-İsbahani (ö;430 h) kitabı, "Zikru Ahbari İsbehan" [780]
36-Cafer b. Muhammed el-müstağfiri (ö;432 h.), kitablan: 'Tarihu Nesef " [781]ve 'Tarihu Keş " [782]
37-Ahmed b. Muhammed b. Ahyed b. Ali b. Mâmâni (0:436 h. ), kitabı: "ez-Zeyl Alâ Tarihi Buhara Li Gancar [783]
38- el-Hatibü'l-Bağdadi (ö: 463 h.), kitabı: 'Tarihu Bağdad " [784]
39- Ebül-Kasım Abdur-Rahman b. Muhammed b. İshak b. Mende (ö: 470 h.), kitabı: 'Tarihu İsbahan" [785]
40- Ebü Salih Ahmed b. Abdül-Melik b. Ali en-Misabüri el-Müezzin (ö:470 h, ), kitabı: 'Tarihu Merv " [786]
41- Ebü
Zekeriyya Yahya b. Abdül-Vehhab b. Mende (ö; 511 h. ), - kitabı: 'Tarihu
İsbahan "
[787]
Bu kitaplardan
günümüze kadar kalabilenlerin en eskisi Bahşel'in (ö; 288 h. ) 'Târihu
Vasıd"
[788]ismli
eseridir. Yazar kitaba Vâsıt şehrinin kuruluşu, topografyası ve bazı olayları
anlatarak başlar. Şehir kurulmadan önce ve sonra oraya gelen Sahabileri, bunlardan
rivayette bulunanları yazar. Vasıtlı ravileri, oraya gelen Sahabileri ve oralı
olan Tabiileri birinci asırdan sayarak, dört kısma ayırır. Tebe-i Tabiin ise
ikinci asnn insanı kabul eder. Hocalarına kadar olanların tabakasını üçüncü,
hocalarının bulunduğu tabakayı da dördüncü asnn insanı kabul eder.
[789]
Bazan akrabalık bağlarına itibar eder ve tabakası sonra da gelse, ravinln yine
ravi olan akrabasını da onunla birlikte yazar.
[790]
Çoğu kez ravinin tabakasına delil olması İçin rivyet ettiği hadisleri yazmakla
yetinir. Meşhur ravilerde ise menkıbelerinden bir miktarını ekîer.
[791]
Ebu'l-Arap Muhammed b JVhtned b. Temim el-Kayruvani (ö;333 h) "Tabakatu Ulema-i îfhkiyye ve Tunus" [792]isimli eserinin de muhtasarı da günümüze kadar gelebilmiştir. Bu muhtasarı (özeti) Ebu Ömer Ahmed b. Muhammed b. elMeafiri et-Talemenki (ö;426 h) yapmıştır. [793]
Ebu'1-Arab kitabına Afrika'nın faziletinden bahseden hadis ve büyük sözleri yazmakla başlar. Sonra Afrika fatihi Ukbe b. Nafi 'in tarihini yazar. Bunu takib eden Afrikaya gelen Sahabe ve Tabiini tabakalarına göre tertibederek yazar. [794]Afrika'nın fethine iştirak eden Sahabenin sadece isimlerini yazar, onlara ait haberlerden ve rivayetlerden bahsetmez. Ebu Amr'm, özetlerken bunları çıkarmış olması mümkündür.
Sonra Tabbine geçer [795]Bunları da üç tabaka ya ayırır. Genellikle sadece isimleri yazar. Bunlardan sonra yazdığı Tebe-i Tabiinin bazılarının hal tercemelerini geniş olarak yazar. [796] Çünkü bunlar ilimleriyle veya kadılık yapmış olmalarıyla şöhret kazanmışlardır. Genişçe yazdığı hal tercemelerinde cerh ve tadil lafızlarını kullanır.
Şahsin ahlaki ve akli özelliklerine işaret eder. Yazdığı kitaplara [797]ve rivayete [798]gösterdiği önemi açıklar. Çoğu kez şahısların akidelerini, doğum ve ölüm tarihlerini, yaşadıkları ve kabirlerin bulunduğu yerleri, takvalarına ve İyi hallerine delil olan haberleri belirtir.
Ebu'l-Arap rivayetlerini çok büyük mecmualardan seçer ve hal tercemesini verdiği şahıslara ait olupta yazmayı ihmal ettiği rivayetlere de işarette bulunur. [799]
Afrika alimlerini bitirince Tunus alimlerine geçer. Bunların en yaşlılarından başlar ve onları takib edenlerle devam eder. Kendisi de bunu açıklamaktadır. [800]Bu demektir ki kitabın tertibinde tabakalara riayet etmiştir. Her nekadar her tabakaya bir işaret koymamışsa da bu böyledir. Tunusta Tabiinin hal tercemeleriyle başlar. Çünkü Tunusun fethi, sonraki devirlerde olmuştur ve buraya sahabe girmemiştir.
Asıl kitaptaki hal
tercemelerinin uzunluğu hususunda kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Çünkü
Talemenki kitabı özetlemiştir ve çıkardığı kısmın miktarı bilinmemektedir. Aynı
zamanda tama-mıyle çıkarıp hal tercemeleri var mıdır, bilinmemektedir. Belki de
bazı hal tercemelerine ait rivayetleri bile çıkarmıştır. Bu durum, kitabın
aslı elimizde olmadığı için bilinmemektedir.
[801]
Muhammed b. said
el-Kureyşi'nin (ö; 334 h. ) 'Tarihu'r-Rakka"
[802]isimli
eseri de günümüze kadar gelebilmiştir. Önce Iyad b. Gunm'ün Rakkayı fethinden
bahseder. Bunu takiben Rakkaya yerleşen Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiini yazar.
Bazı hal tercemeleri tek satın geçmezken, bazı önemli şahısların hal
tercemelerini uzatır. Masela, Sahabeden Vâbısa b. Ma'bed (r.a) ile Tabiinden
meymun b.Mihran bunlardandır. Meymun b. Mihranın hal tercemesinde aslını,
doğum ve ölüm tarihlerini, ibadetini, kalbinin inceliğini zikreder. Zühd ve ahlakla
ilgili sözlerini nakleder. İçinde bulunduğu bazı olayları, karşılaştığı önemli
şahsiyetleri, ziyaret ettiği yerleri belirtir. Bu suretle bü zatın hayatını
yüzelli satırla anlatır. Kuşeyri'nin Meymun b. Mihra'nm hal tercemesini
uzatmasında, onun rakka'mn ilim hayatında rolünün etkisi vardır.
[803]
Ebü'ş-Şeyh b. Hibban el-Ensari (ö;369 h) nin "Tabakatü'l-Muhaddisin bi Isbahan Ve'L-Varidine Aleyha" [804]isimli eseri günümüze kadar gelenlerdendir. 'Ebu'ş-Şeyh bu kitabında Isfahana gelen Sahabe, tabiin ve sonrakileri ele alır. Ta muasırlarına kadar getirir. Kendisinden başkasının rivayet etmediği bir isnadla, bunlardan birinin tek kaldığı hadisi de bu arada zikreder [805]Nesebleri, ölüm tarihlerini, bazanda doğum tarihlerini yazmaya önem verir. Ricali on-bir tabakaya ayırır, ama ilki Sahabe olmak üzere sadece on tabakayı yazar. Sadece Sika olanları değil, zayıf ve güvenilemiyecek olanlarıda kitabına alır. Bu sonrakiler hakkındaki cerh sözlerini de nakleder. Mesala, İbrahim b. Nasih b. Mualla hakkında; "Batıl olan şeyleri rivayet eder, hadisi metruktür." demiştir. [806]
Ebu'ş-Şeyh bazı hal tercemelerinde, İmam Malik ve Buhari gibi cerh ve tadil imamlarının sözlerini de nakleder. Aslı îsfahanlı olup, Isfahan dışında doğup yaşayan bazı kişilerin hal tercemelerini de yazar. Mesala, Muhammed b. Ömer b. İsa'yı bu sebeble beşinci tabaka içinde yazmıştır.
Ebu nuaym el-lsbahani
"Zikru Ahbar-ı Isbahan" isimli eserini yazarkenEbu'ş-Şeyhin bu
kitabına dayanmış ve ondan bir çok nakiller yapmıştır.
[807]
Ebu Abdillah
Abdülcabbar b. Abdullah el-Harlani ed-Dârâni'nin (ö: 370 h) "Tariha
Darya"
[808]isimli
eseri... Yazar bu eserde Darya'lı Sahabe, Tabiin, Tebe-1 Tabiin ve ilim
erbabından olmak üzere kırk yedi Muhaddisin hayatını, tabakaları ve
zamanlarıyla birlikte yazmıştır, ölüm tarihlerini, kendi zamanında yaşayanları,
yaşamayanları hep yazmıştır.
[809]Hal
tercemelerinde nesebleri uzatmaz, şahsın adını, babasını, künyesini,
kabilesini, Daryaya gelişini, bazan görevini yazar. Ebu Zür'a en-Nasr
ed-Dımişki ve ABdur-Rahman b.İbrahim gibi eski yazarların Tabakat kitablanndan
nakiller yapar.
[810]İbni
Asakir, Tarihi Dımışk isimli kitabına Darya Tarihinden çok şey almıştır. Ancak
tarihu Darya'mn, Tariha Dımışkta olmayan iki üstünlüğü vardır: Hacminin
küçüklüğüne rağmen geniş bilgi ihtiva etmesi ve yazarının Daryalılann
durumlarına, asıllarına, neseblerine şaşılacak derecede derin bir bilgiyle vakıf
olması...
[811]
Ebu Abdillah
el-Hakimin (Ö: 404 H) 'Tarihi Nisabur" isimli eseri kaybolmuştur. Ancak
Ahmed b.Muhammed b.el-Hasan b.Ahmed'(el-Halifetü'n- Nisaburi) in bu kitabdan
yaptığı özet
[812]günümüze
kadar gelebilmiştir. Ahmed b. Muhammed isimleri ayırmada gayet isabetli
davranmıştır. Aynı zamanda el-Hakim hal tercemelerinde. Hatibi Bağdadi'nin
Tarihu Badad'da yaptığından daha çok tafsilat vermiştir.
[813]Bunun
için özetine bakarak Nisabur Tarihinin maddeleri hakkında kıymet hükmüne varmak
mümkün olamamaktadır. Yalnız bu özet asıl kitabın tertibi ve genel durumu
hakkında bir fikir de vermektedir. Bu özet Horasanı tanıtarak. Horasanın medhi
hakkındaki Ayet, Hadis ve haberleri yazarak başlamaktadır. Sonra oraya gelen
veya orada yerleşen Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiini ve orayla igili hadis
rivayet edenleri yazmaktadır. Kitabı altı tabaka olarak- tertible-miştir.
[814]
Ebül-Kasım Yahya b.Ali
el-Hadrami' (Îbnü't-Tahhan)nin (ö:4l6 h) "ez-Zeyl Ala Tarihi
Mısr"
[815]isimli
eserinin birinci cüzi de bize kadar gelmiştir. Bu kitab Ebu Said b.Yunus'un
Mısır tarihine zeyldir. Zeyl asıl kitabın eksiklerini tamamlamış ve Mısır'a
gelen Sahabilerden olup ta Ebu Said'in yazmadığı şahısları yazmıştır.
İbnü't-Tahhan'm usûlü şöyledir: Şahsın adını, hocasını, talebesini yazar, bazan
o şahsın rivayet yolundan gelen bir Hadisini nakleder. Hocalarından dinlediği
Hadisleri belirtir. Şahsın sadece adının ilk harfini esas alarak harf sırasına
göre tertib eder.
[816]
Ebu Nuaym el-Isbaha/nın (Ö: 430 H) "Zikru Tarihi Isbahan" [817]isimli kitabı da günümüze kadar gelebilen şehir ricaline ait eserlendir.
Yazar uzun bir mukkadinıeyle Isfahamn faziletlerini, fethini ve coğrafyasını anlatır. Hal tercemelerine Isfahana gelen Sahabilerle başlar. Sonrakileri harf sırasına göre sıralar. Hal tercemelerinde şahsın adını, babasının ve dedesinin adını, nisbetini yazar. Bazan tabakasını belirtir. Çoğu kez şahsın ısfahana gelişini, geliş sebebini, rivayetlerinden bir tanesini, veya daha çoğunu alır. Bazan hocalarını ve talebelerini, çoğu kez de şahsın seyahatleriyle ilgili olayları ve karşılaştığı Hadis üstadlannı yazar. İdari görevi bulunanları, bilhassa kadıları belirtir.
Ebu Nuaym daha önce
Isfahan Tarihi yazmış olan yazarlarından Ebu Hamze-el Isfahani'den ve Ebüş-Şeyh
el-Ensari'den çok nakiller yapar.
[818]
Ebül-Kasım Hamza b.Yusuf b.İbrahim es-Sehmi'nin (Ö: 427 H) "Tariha Cürcan" [819]isimli eseri de günümüze kadar gelenlerdendir. Yazar kitabın mukaddimesinde Cürcan'in fethiyle ilgili olayları, oraya gelen sahabe ve tabiinin tafsilatlı olarak anlatır. Sonra şehri idare eden Emevi Abbasi valilerini yazar. Mukaddimede şöyle der:
-Bazı dostlarım
benden, bu kitabda ismini yazdığım alim, fakih, ravi, müfessir ve yazarlardan
her birine ait Hadis ve hikayeyi yazmamı, gerek bunlardan ve gerek cürcana
giren, önada yetişen orada ölen, cürcanlı olup ta başka bir ülkeye giden
alimlerden rivayet vermemi istediler. Ben de bu isteklerine uydum... Alimlerin
isimlerini harf sırasına göre açıkladım"
[820]
Nihayet bize ulaşanlardan biri de el-Hatibü'l Bağdadi'nin (Ö: 463 Hj 'Tarihu Bağdad" isimli eseridir. Bu kitab Bağdad'm kuruluşundan, Hatibin kitabın yazımını bitirdiği 444 Hicri yılma kadar geaçen üz asır boyunca Bağdad'da yerleşen veya oraya gelen meşhur kişilerin hal ter-cemelerini yazar ve en geniş eserdir.
Eser 14 cilddir. 8731 hal tercemesini içine alır. Basımı yapılan nüshada alınmamış bulunan hal tercemeleri buna dahil değildir. Mevcut hal tercenıelerinden 5000 tanesi Muhaddislere aittir. Kalanları fa-kihlere, kurraya, müfessirlere, halifelere, kaza ve idare makamlarını işgal edenlere, edebiyatçılara, tarihçilere, katiblere, şairlere, işret erbabı ve şarkıcılara aittir. Ancak Bağdad Tarihi herşeyden Önce Bağdad'lı Hadisçilerin tarihidir. [821]
Hatib kitabındaki hal tercemelerinde, genellikle hal tercemesi verilen şahsın adını, nesebini, künyesini,'nisbetini, hocalarını, talebelerini yazmak, bazan ahlakına ve derecesine delil olan olayları zikretmek, tenkidçi Hadis üstadlarının onun haliyle ilgili cerh ve tadil bildiren sözlerini nakletmek, ölüm tarihi göstermek, çoğu kez de kabrinin bulunduğu yeri belirtmek suretiyle tam bir hal tercemesi vermeye çalışır.
Hatib kitabındaki hal tercemelerini harf esasına göre sıralamakla beraber, devamlı olarak buna bağlı kalmaz. Onun, açıklaması da, aynı harf sırası içinde tabaka düzenini göz önüme aldığı açıkça görülür. Aynı harf içinde, hatta aynı isimde bile öncekileri (mütekaddimun), sonrakilerden (Müteahhirun) önce yazdığını biz de açıkça görebiliriz.
Cerh ve tadil konusundaki metodu hakkında Ebu Muhammed b.el-Anbusi, Hatibin şu sözünü nakleder.
-Kendisi hakkında insanların (Hadis tenkidlerinin) cerh ve tadille ilgili sözlerini yazdığım her kişi hakkında hüküm sonradan yazdığım hükümdür. [822]
Hatib ravinin sağlamlılığını belirtmek için "Sika", "Saduk", "Ma âlimtü min kalbi illâ hayran" Onun durumu hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum." "leyse bimedfain ani1 s"Doğruluktan uzaklaştırılmış değildir." tabirlerini kullanır. Çoğu kez Buhari ve Müslimin veya her ikisinin, bir ravinin Hadisini aldıklarını söylemekle yetinir. Zira bu iki alimin Sahih Hadislerle ilgili kitabları sadece sika ravile-rin hadislerini alırlar.
Cerh konusunda kullandığı ibareler "Zayıf', "Zahibü'l-Hadis" tabirleridir. Bazan "Kezzab, effak, yedau'l-Hadis" çok yalana, çok iftiracı, hadis uydurur" tabirini kullanır.
Cerh ve tadil konusunda kitabında en çok kullanılan tabirler; "Sika", "Sadük", ve "Zayıf1 kelimeleridir.
İkazı gereken bir
nokta var ki Hatibin Bağdad Tarihinde yazdığı her Hadise güvenmek mümkün
değildir. Zira bu hadislerin hepsini Kütübü Sitteden nakletmemektedir. Bunların
çoğunu Hadis üstadlarının hayatını yazan kitablardan, seçme hadis yazan
kitablar-dan, Hadisle ilgili risalelerden Sahihiyle zayıfı birbirine karışmış
vaziyetle nakleder. Hatib bizzat kendisi bunların bir kısmını araştırır ve
tenkid eder. Ancak bunu hepsine uygulamaz.
[823]
Ulemadan bir kısmı, kendisinden rivayet aldığı haocaların bir kltabda toplamaya önem verdi. Genellikle bu tip eserlerde, harf sırasına göre, sadece üstadlann isimleri verildi, hal tercemeleri verilmedi. Bazı yazarlar ise kitablanm memleketlere göre düzenledi, ancak bu tip eserler azdır. [824]
Bu konuda eser verdiğini bildiğim yazarlar şunlardır. [825]
1- Ebu Yusuf Yakub el-Fesevi (Ö: 277 H) el-Kettani bu zatın hocalarını gittikleri memleketlere göre düzenlediğini yazarsa da [826]bize kadar ulaşan nüshalarda belirli bir düzen görülmektedir.. [827]
2- Ebu Abdir-Rahman Ahmed b.Şuayb en-Nesei (Ö: 303 H) [828]
3- Ebu Yala el-Musülü (Ö; 307 H)
4- Ebül -Kasım Abdullah b. Muhammed b.AbdüI-Aziz el-Beğavi (Ö: 317 H), kitabı: 'Tariha Vefatı Şuyuhi'l-Beğavi" [829]
5- Ebu Abdillah Muhammed b.Muhalled ed-Duri el-Attar. (Ö: 331 H) [830]
6- Ebul-Abbas b.Ikde (Ö: 332 H) [831]
7- Ebül-Hüseyn Abdüs-Samed b. Ali et-Tasti (Ö: 346 H) [832]
8- Ebu İshak İbrahim b.Muhammed b.Hamze el-Islahani (Ö: 353 H)
9- Ebül-Kasım et-Taberani (Ö: 360 H), Mu'cemül'l-Evsat ve Mu'cemü's-Sağir isimli eserlerinde [833]
10- Ebu Ahmed Abdullah b.Adiyy el-Cürcani (Ö: 360 H)
11- Ebu Bekr
Ahmed b.îbrahim el-İsmaili (Ö: 371 H)
12- Ebüş Şeyh b.Hayyan el-Ensari (Ö: 369 H)
13- Ebu Ahmed el-Assal
14-Ebu Mekr Muhammed b.îbrahimb.el-Mukri' (Ö: 381 H) [834]
15- Ebu Bekr Muhammed b. el-Abbas b-el Fürat (Ö: 384 H) [835]
16- Ebül Feth Yusuf b. Ömer el-Kawas (Ö: 385) [836]
17- Ebu Abdillah Muhammed b.îshak b.Mende (Ö: 395 H) [837]
18- Ebu Abdillah el-Hakim (Ö: 415 H) [838]
19- Ebu Zerr Abd b Ahmed el-Herevi (Ö: 434 H)
20- Ubeydullah b.Abdullah b.Ahmed el-Nerevi (Ö: 438 H) [839]
21- Ebu Ali el-Hasan b.Ahmed b.İbrahim b.Şazan el-Bezzaz (Ö: 426 H) [840]
22- Ebu Nuaym el-Isbakani (Ö: 430 H)
23- Ebüî-Hüseyn Muhammed b. Ali b. el-Mühtedi Billah
24- ebu Abdillah el-Kudai
25- Ebu Ali el-Haddad el-Isfahani (Ö: 515 H): kitabı: "Mu'cemü Esami Meşayihi Ebi Ali el-Haddad el-Isfahani)" [841]
Bu mu'cemlerden çoğu kaybolmuştur. Ancak şunları günümüze kadar gelebilmiştir:
"Tariha Vefat-i Şuyuhi'l-Beğavi" [842]"Bu kitabda Bağevi'nin yetiştiği hocaların ölüm tarihleri vardır, kendilerinden hadis yazıp yazmadığını Beğavi belirtir. Hocalarının ömürlerini, vefat ettikleri yeri, sayılarım yazar. Bu zatların sayısı üz yüzdür. Üçüncü asırda yaşamışlardır." [843]
Taberani'nin (Ö: 360 H) "el-Mucemü'1-Vasitinin son üç cüzü ve "el-Mu'cemü's-Sağir"nin muhtelif bir kaç cüzü... [844]
Ebu Bekr Ahmed b;İbrahim b.İsmail el-İsmaüi el-Cürcani (Ö: 371 H) "Mu'cemü'Ş-Şuyuh"u... [845]Cürcani kitabın mukkadime-sinde şöyle der:
"Bundan sonra ben kendilerinden hadis dinlediğim, Hadis yazdığım, Önlerinde Hadis okududuğum hocalarıma ait bir kitab yazmak için Allah'a istiharede bulundum. Öğrencinin öğrenimi kolay olsun, karıştırabilecek isimler kolay bulunabilsin diye onları harf sırasına göre yazdım. Hasan, garib veya faydalı olduğu anlaşılsın diye birbirbirinden sadece bir Hadis rivayet ettim. Bizzat fayda sağlasın diye bir miktar Hadis ekledim. Bu suretle. Hadiste yalancılığı ortaya çıkan veya itham edilen veyahutta bilinmediği ve itibar edilmediği için Hadiscilerin tenkidlerinden kurtulan ravilerin kötülediğim hallerini beyan etmiş oldum. Ravilerden durumunu bildiklerim için yazmış olduğum hadislerden birisini rivayet etmedim. Daha altı yaşında bir çocuk olduğum 283 H yılında kendi el yazımla kendilerinden Hadis yazdığım hocalarımın ismini yazdım. Zaten biraz bilgisi olan benim yazımdan da bunu anlayabilir.
Sonra hal tercemelerini mu'cem tertibinde yazar. [846]
Ebu Bekr Muhammed b.İbrahim b.Ali b.Asım b.Zazan el-Mukri'in (Ö: 381 H) "Mucemü Şuyuhi İbni Zazan" isimli eseri... Yazar bu kitabda Hicaz, Mekke, Medine- Mısır, Şam, Irak ve diğer yerlerde kendilerinden Hadis dinlediği Muhaddislerin isimlerini toplamıştır. Kitabına her muhaddisden bir veya daha çok hadis yazmıştır. Muhaddisle-ri harf sırasına göre tertiblemiştir.[847] Önce ismi Muhammed olanlarla başlamıştır. Ravinin adını, nesebini, nisbetini, onlarla karşılaştığı yer veya yerleri yazmış ve onun rivayet yolundan bir hadis eklemiştir. [848]
İbnü Cemi es-Saydari'nin (Ö: 402 H) harf sırasına göre tertibedil-miş olan mu'cem'i... [849]
Ebü Ali el-Hasan b.Ahmed b.İbrahim b.Sazan (Ö: 426 H)'ın "Mu"cemü'ş-Şuyuh"u ... [850]
I. II. cüzünün olduğu belirtilir. (Bkz. Fuad es-Seyyid, Fİhrustu'l.Mahûtat el-Musavvere; C.2 -et-Tarih; 2. Kısım
Ebül Ali el -Haddad
el-Isfahani el-Mukrimin (Ö: 515 H) "Mucemü Esâmi Meşayihi Ebi Ali
el-Haddad" isimli eseri... Yazar bu kitabda Isfahan ve diğer yerlerde
kendilerinden hadis dinlediği muhaddislerin isimlerini toplamıştır. Her
Muhaddisleten bir veya daha çok hadis almış, kitabı harf sırasına göre
düzenlemiştir.
[851]
Şiilerde ilk dönemlerde rical ilmiyle ilgili kitablar yazmışlardır. Ancak bu kitablarm çoğu kaybolmuştur. Sonradan yazılan kitablarda da bunların ancak bazılarından bahsedildiğini görüyoruz, en -Necaşi "er-Rical" isimli kitabında, et-Tusi ise "el-Fihrist" isimli eserinde şiilerden rical hakkında kitab yazanların isimlerini bildirmektedir-ler. Tusî'nin yazdığı isimlerle Necâşî'nin yazdığı isimler birbirine uymakla beraber Tusi, Necaşi'nin yazdığı bazı isimleri almamış, onların yerine başka isimler yazmıştır. Aşağıda şiilerden rical hakkında eser yazanların bir listesini sunuyoruz:
1- Abdullah b. Cebele b.el-Hurru el-Kinani (Ö: 219 H), kitabı: "er-Rical [852]
2- el-Hasen b.Aİi b.Fedal (Ö: 224 H), Kitabı: "Ev-Rical" [853]
3- Ahmed b.Muhammed Ebü Cafer el-Burki (Ö: 274 H), Kitabı: "et-Tatbikat" [854]
4- Ali b.Ahmed el-Alevi el-Akiki (Bağdada 298 H) yılında gelmiştir), kitabı: "er-Rical" [855]
5- Ahmed b.Ali b.Muhammed el-Alevi el-Akiki, kitabı: "Tarüıu'r Rical [856]
6- Sa'd b. Abdullah el-Eş'arî el.-Kummî (ö:301H.), kitapları: "Menakıbu Ruvati'l Hadis" ve "Mesâlibü Ruvati'l Hadis" [857]
7- Hamid b.Ziyad b.Hammad Ebül-Kasım ed-Dihkan (Ö: 310 H), kitabları: "er-Rical", "men Rava Ani's-Sadık"[858]
8- Ali b.el-Hasen b.Ali b.Fedai, kitabı: "er-Rical" [859]
9- Muhammed b.Yakub b.İshak Ebu Cafer el-Küleynl (Ö: 329H) , kitabı: "er-Rical" [860]
10- Ebül-Abbas Ahmed b.Muhammed b.Said (İbnl Ukde) el-kafi (Ö: 332 H) kitabı: "et-Tarihu'1-Kebir" [861]
11- Ahmed b.Muhammed b. Said es-Sebü el-Hemedani (Ö: 333 H) [862]kitablan:
a) "kitabü't-Tarih ve Zikru Men Rave'l-Hadis" [863]
b) "Kitabu Men Rava An Emiri'l-Müminin"
c) "Kitabu Men Rava Ani'I Hasen Ve'1-Hüseyn"
d) "Kitabu Men Rava An Ali b.El^Hüseyn"
e) "kitabu Men Rava An Ebi cafer"
f) "Kitabu Men Rava An Zeyd b. Ali"
g) "Kitabü'r-Rical,, bu kitab Cafer b.Muhammedden rivayet alan ravileri yazar,
h) "Kitabü'ş-Şia An Ashabi'l-Hadis"
12- Nasr b.Sabah Ebül-Kasım el-Belhi, Kitabi: "mariktü'n Nakilin" [864]
13- Ahmed b.Muhammed b. el-Hasan el-Kummi (Ö: 350 H), kitabı: "et-Tabakat" [865]
14 - Abdül-Aziz b.Yahya" el-Celüdi el-Ezdi el-Basri,- kitabı: "Ahbarül Muhaddisin" [866]
15- İsa b.Mihran el-Müsta'daf, kitabı: "el-Muhaddisin" [867]
16- Hamze b.el-Kasırri b.Ali ebu Ya'la .kitabı: "Men Rava An Cafer b.Muhammed Mine'r-Rical" [868]
17- Muhammed b. İsa Ubeyd b. Yaktin , kitabı: "er-Rical" [869]
18- Muhammed b. el-Hasen b. Ali Ebü Abdillah el-Muharîbi, kita-bı: "er-Rical" [870]
19-Muhammed b.Ali b.el-Hüseyn b.Musa b.Babeveyh Ebu Cafer el-Kummi (Ö: 381 H) kitabı: "er-Ricalü'l-Muhtarin Min Ashabi'n-Nebiyy SAV [871]
20- Muhammed b.Ömer b.salim el-Bera'et-Teinimi el Cuabi, kitablan: " Kitabü'ş-Şia Min Ashabi'l -Hadis ve Tabakatihim" [872]ve "kitabu Men Rave'l Min Beni Haşim" [873]
21- Ali b.Muhammed b.Kuteybe en-Nisaburi [874]
22- Ahmed b.Nuh b. es-Seyrafi, kitablan: "Kitabu' Ziyadat Ala Ebi'I-Abbas b.Sa'd Fi Ricali Cafer b.Muhammed" [875]ve "kitabü'r-Rical ellezine Ravev An Ebi Abdillah" [876]
23- Ahmed b.Muhammed b.Ubeydellah el-Cevheri (Ö: 401 H) kitablan: "Kitabü'l-İştimal Ala Ma'rifeti'r-Rlcal" [877] bu kitabda her İmamdan rivayet yapanlan kısaca yazmaktadır. [878]ve "kitabu Men Rave'l-Hadis min Beni Aramar b. Yasir." [879]
24 -Abbad b.Yakub er-Ravaceni, kitabı: "el-Ma'rife Fi.Ma'rifeti's-Sahabe" [880]
25- Ebu Abdullah el-Haseni, kitabı: "Ahbaru'l-Muhaddisin" [881]
26- Ebu Ömer Muhammed b. Ömer b. Abdül-Aziz el-Keşşi (dördüncü Asır,) kitabı: "Ma'rifetü'n-Nakilin Ani'l-Eimmeti's Sadıkin"
27- Ebül-Kasım Ali b. el Hüseyn Musa el-Alevi el-Murtadi (Ö: 436 H [882]
28- Ebül Abbas Ahmed b.Ali en -Necaşl (Ö: 450 H) kitabı: "er-Rical"
29: Ebu Cafer Muhammed b.el-Hasen et-Tusi (: 460 H) kitablan : "el-Fihrist" ve "er-Rical"
Bu kltablardan, eî-Burki'nin er-Ricali, el-Keşşi'nin er-Ricali, en Necaşihin er-Ricali ve et-Tusinin er-Ricali ile el Fihristi olmak üzere beş tanesi hariç diğerleri kaybolmuştur. Sonradan yazılan kltablarda bu beş esere dayanılmakta ve bunlardan çok nakiller yapılmaktadır.
Bazı yazarlar ise sadece bunlardan ikisini veya daha çoğunu bir araya toplamaktan başka bir şey yapmamışlardır.
Aşağıda bu beş eserin,
kıdem sırasına göre, özelliklerini anlatacağız:
[883]
Ebu Cafer Ahmed b.Ebü Abdullah el-Burkl'nln (Ö: 274 H) kitabü'r-Rical'i... Yazar kitabında Şiayı ve Rasullullah (SAV)in vefatından sonra Hz.Ali'nin yanında yer alan ve onun halifeliğini destekleyen bezi sa-habileri ele almıştır. Ravileri, Rasülullah (SAV) ile sohbetleri veya kendilerince masum kabul ettikleri imamlardan birisi ile sohbetleri esasına göre tertibi etmiştir. Bu suretle isimlerin tertibi tabaka düzenine benzer. Nitekim Burki'nin kitabını yazdığı devrede bu tertib kullanılmıştır. Aynı zamanda kitabın tertibi ravi ile imam arasındaki karşılaşmayı göz önüne alır ve her imamla karşılaşan ve ondan riva-yette bulunan adamlarını yazar.
Önce Rasulluîlah (SAV)in Ashabını, sonra Ali (RA)'in, sonra da sırasıyla Hasen, Hüseyin- Ali b. el-Hüseyn (Ranhümün), yine sırasıyla diğer imamların Ashabını, Ebu Muhammed el-Hasen el-Askeri'nin Ashabına gelinceye kadar sıralar. Erkeklerden sonra kadınları yazar. Onları da, imamlardan yaptıkları rivayete göre, aynı tertip üzere sıralar. Kitabın sonunda bir bölüm açıp burada Ebu Bekir (RA)ın halifeliğe geçişinden hoşlanmayan ve Ali (RA)'in hilâfete daha layık olduğu görüşünü savunan Ashabın isimlerini verir.
Hal tercemelerinde
genellikle, sadece isimleri yazar. Kabile veya şehre nisbeti yazar. Arab ve
Mevali olanlara işaret eder. Cerh ve tadil ıstılahlarını kullanmaz. Nesebleri
uzatmaz ve ölüm tarihlerini almaz.
[885]
Ebu Ömer Muhammed b. Ömer b.Abdül-Aziz el-Keşşiye (dördüncü Hicri asır alimlerinden) ait kitabü'r-Rical.... Aslında bu kitab "Ma'rifetü'n-Nakılin Ani'î Eimmeti's-Sadıkin" isimli eserin gözden geçirilmiş, düzeltilmiş bir özetidir. Tusi kitabı gözden geçirmiş, istinsah (kopya) edenlerin düştükleri hataları temizlemiştir. Aynı zamanda bazı ricali çıkarmış, "İhtiyarü'r-Rical" adını vermiştir. Kitab elden ele dolaşırken "Ricalü'l -Keşşi" diye meşhur olmuştur. "Ma'rifetü'n-Nakılin" ise kitabın aslıdır, bu asıl kitab erken devrede kaybolmuştur. [887]
Ricalü'l Keşşi kitabı şiâ ravilerinin hem sika, hem de cerhedilmiş olanlarının bir kısmını alır. Kitabdaki hal tercemeleri, Şiâya göre masum (günahtan korunmuş) sayılan imamlardan biriyle beraber bulunmak ve ondan rivayet etmiş olmak esasına göre tertibedilmiştir. Yani her ravi rivayetle bulunduğu imamın ashabı olarak yazılmıştır. Keşî önce imam Ali (Ra) nın ashabını, sonra sırasıyla Hasen, Hüseyn, Ali b. el-Hüseyn (Zeynü'l-Abidin) ve sonunda el-Hasenü'1-Askeri'nin as-hnabını yazar. Şayet bir ravi bir kaç imamdan rivayette bulunmuşsa bu şahsın hal tercemesi her imamın ashabı arasında tekrarlanır. Hal tercemeleri uzunluk bakımından bir veya iki satırla, Selmanü'l-Farisi (Ra)de olduğu gibi, on sayfa arasında değişir. Hal tercemeleri, senedli olmak şartıyla, ravinin Ehli Beytten olan imamlara ihlasla bağlılığına ait bilgileri, imamların o kişi hakkındaki övgü ve yergilerini ihtiva eder. Bu bilgiler genellikle ravinin güvenilirliliğini veya zayıflığını belirler, zira yazar cerh ve tadil ıstılahlarını az kullanır. [888]
Hal tercemeleri yazılırken, ravinin ilim ve fıkıhtaki derecesini göstermek içzüı, imamların fetvaları ve hal tercemesi verilen ravinin ravileri de gösterilmiştir.
Bazı haberler ise ravinin ahlaki ve bedeni özelliklerine işaret eder. Bazan ravilerden bir kısmının akidesini şu sözlerle belirtir: "Bu ravi vakıfıdır" [889]
"Albai'dir"
[890]"Tayyara'd
andır. "
[891]Nesebe
önem vermez, çok az yerde ölüm tarihi vermiştir.
[892]
Ebül-Abbas Ahmed b.Ali b.Ahmed b.el-Abbas en-Necaşi (Ö: 450 H)nin "Kitabü'r-Rical"i.. Yazar kitabın mukaddimesinde, bu kitabı yazmaktan maksadının, muhalifleri tarafından Şia'nın ne ilmi ne geçmişi, ne de yazan olmadığına dair iddialarını çürütmek olduğunu söyler. Bunun için Şia'dan olup ta kitab yazmış bulunan her şahsın hal tercemesini verir. Hal tercemesini yazdığı şahsın, gerektiği zaman, bir sayfayı dolduracak kadar uzun bir listeyle, yazdığı eserlerin isimlerini verir. Bu durumlarıyla o, el-Fihrist yazarı İbnü'n Nedim' e çok yaklaşır. Listesini vermiş olduğu kitablann hepsi Tefsir, Hadis, fıkıh gibi şer'i ilimlerle ilgili olanlar değildir. Nahiv, şiir, tarih, ender bulunan * kitabları da yazar. Ancak bunları rical kitablan olanlar için yazar.
Hal tercemeleri ravinin ismini, nisbetini, bazan nesebini,
yaşadığı memleketi, seyahat ettiği şehirleri yazmak suretiyle onun tanıtılmasını hedef alır. Çoğu kez hal tercemesi verilen şahsın bazı ho-caîınn ve kendisinden rivayet edenlerin isimlerini verir. "Vakıfidir" diyerek akidesini, [894]"Zeydi'dir"[895] diyerek mezhebini bildirir. Hal tercemelerinin çoğunda cerh ve tadil ibarelerini kullanır. Mesala, "Sika"[896] der, "Fihi Nazar" [897]der. "kane Daif fi hadisihi metha-men leh- Zayıftır hadisinde itham edilmiştir" [898]der.
Bazı hal tercemelerinde, imamların bu şahsın güvenirliği tasdik ettiklerini bildiren olaylar anlatır. Ravinin imamlara bağlılığını ve onlara karşı ihlas sadakatini ortaya koyar.
Bu olayların bir
kısmını İbni Sa'd'ın Tabakatı, Ebü Zür'a er-Razinin kitabı ve Keşşi'nin
Kitabü'r-Ricali gibi kendinden önceki kitaplardan nakleder. Bazı hal
tercemeleri dört sayfa tutacak kadar çok, bazıları ise sadece bir satırdır.
[899]
Ebu Ca'fer Muhammed b. Hasen et-Tusi'nin (ö;406 h) kitabü'I-Fihristi" i... Yazar mukaddimede kitabı yazış sebebini ve metodunu açıklar. Muasırı Necaşi'nin yaptığı gibi bu da tamamen Şii yazarları açıklamaya çalışır, kendisine ulaşan senedlere dayanarak bunların eserlerini yazar. .
Hal tercemesi yazdığı şahıs hakkında cerh ve tadil bakımından söylenenleri, rivayetine güvenilip güvenilmeyeceğini, itikadını hakka uygun olup olmadığını açıklayarak yazar. [901] Diğer yazdığı kişiler Şia'nın îmamiyye kolundan olanlardır. Ancak hakkında kesin delili bulunduğu Zeydiyye, Fathiyye, Vakifi ve diğerlerinide alır. [902]
Hal tercemelerinin uzunluğu tek satırla iki sayfa arasında değişir. Çoğu kez hal tercemesinin uzunluğunu, ravinin yazdığı eserlerin listelerinin uzunluğu veya kısalığını tayin eder. Hal tercemesi, ravinin nesebi, künyesi, beldesine ve bazan kabilesine isbeti ile başlar. İmamlardan veya bazı hocalarından yaptığı rivayetle devam eder. Hakkındaki cerh ve tadil ifadeleri zikredilir. Ardından yazdığı kitapları sıralar. Kendisine ait isnad yollarını gösterir. Bazı hal tercemeleri ölüm tarihleriyle noktalanır. Eftaha geçtiğini kabul ederler. [903]
Bu da Ebu Ca'fer Muhammed b. el-Hasen et-Tusi'nindir. Bunu el-Fihrist isimli eserinden sonra yazmıştır. [904]ne kadar açıklamamışsa da, bu kitap tabakalara göre tertip edilmiştir. Önce Rasulullah (s.a.v) "in Ashabına yazmış, sonra sırasıyla Hasen'in Hüseyn'in, diğer imamlarını ve en son olarakta Hasenül-Askeri'in ashabını yazmıştır. Tertibinde esas aldığı nokta, ravi ile imam'ın karşılaşmış olmalarıdır. Her İmamın ashabını, önce isimleriyle harf sırasına göre yazar. İsimleri bitirince, aynı İmamın künyeîeriyle tanınan ashabını yine harf sırasına göre yazar. Erkekler bitince, aynı imamdan rivayet alan kadın ravileri sıralar. Bu tertib kitabın diğer bölümlerinde de geçerlidir.
İmamlann ashabını bitirince yeni bir bab açarak, herhangi bir imamdan rivayette bulunmadığı halde, İmamların ashabı sayılan bazı kişileri yazar. [905]
Hal tercemelerinin özelliği şöyledir. Ekseriya ravilerin sadece isimlerini yazar. Adını, babasının adını, künye ve nisbetini, başka şey eklemeksizin kaydeder. Ashabın Bedir ve Uhudda bulunduğunu veya yerleştiği şehri yazar. Hz.Alinin ashabmdanbazılarmın cemel ve Sıffîyn savaşlarına katıldığını belirtir. Bununla şahsın cerhedilmesi-ni,ne de adeîetinin ortaya konmasını kastetmez. Her ne kadar bazen, cerh ve tadil lafızlarından bazılarını yazarsada bunu sika zannedilen, fakat kendince güvensiz olduğu veya güvenilmez zannedildiği halde kendince sika bilindiği durumlarda yapar. İşte ozaman ravinin sika-lığma veya mecruhluğuna delil olacak ifadeleri getirir. Onun ravinin adeletini belirtmek için kullandığı ibareler:
"sika. Sika sika, sika sahih. Sika me'mun, min ashabma-Bizim adamlarımızdan, Ehadü'l-Erkani Erbaa- Dört temelden birisi, Celilü'l-Kadr- şanı yüce, basirun fi'1-Fıkh- Fıkıhta derin görüş sahibi, Hafeza, Müstekimü'l-Mezheb- Mezhebi Dosdoğru. Hayr, Meşhur, mardiyy-Razı olunmuş, racül Salih, Fadl-Faziletli, Deyyin-Dindar"
Kullandığı cerh
ibareleri şunlardır:" Daif-zayıf, Fihi nazar-kendisinde İhtilaf var,
Muhallit-karıştırıcı, Habis-Pis, meçhul-Bilinmeyen, Müdellis-teslis yapan,
mel'un. Gali Mel'un, çok sapık, Vakifi, yekulu bi't-Tevfiz mine't-Teyyara-Tevfizi
kabul eder, tayyere rnezheb indendir.
[906]
1. Neseblere göre
2. Tabakalara göre
3. Şehirlere göre
4. Harf
sırasına göre[907]
Cahiliyye dönemi Arapları yanında neseb (soy) bilgisinin büyük önemi vardır. Dolayısıyla neseblerini ezberlemekte çok titiz davranırlardı. Edebiyatlarının büyük kolu olan şiiryeri, neseb ilmiyle ilgili büyük bir hazineyi ihtiva ediyordu. [908]hayatlarında siyasi ve içtimai en büyük birliği sağlayan kabile hayatını oluşturan bedeviliğin , nesebe Önem vermelerinde büyük etkisi vardır. Bu durumda kabile fertlerinin babalarının, dedelerinin; ve neseblerinin aselete bağlı övünülecek yönleri bilmeleri gerekliydi, diğer kabilelerin ayıplanacak yönlerini bilmeleri de aynı derece de gerekliydi. Bu suretle şiirlerinin temel öğelerinde iki tema bulunuyordu : Övgü ve hiciv...
îslamm çıkışı, yayılışı ve devleti kuruşu dönemlerinde de nesebe önem verme işi devam etti. İslam neseblere önem vermeyi yasaklamadı. Ama kabili ırkçılığını güçlendiriyorsa bu, nesebe önem vermekten değil cahillikten kaynaklanır. Zira ırkçılık başka şey, nesebi bilmek başka bir şeydir. Kur'an'ı Kerim insanları birbiriyleriyle tanışmaya teşvik eder. Tanışma ise soyu bilmeden tam olarak mümkün olmaz. [909]
Rasulullah (s.a.v) kendi nesebini öğrenmiş söylemiş ve nesebi öğrenmeye teşvik etmiştir. Ebu Hüreyra (r.a) den:
"Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Neseblerinizi öğreniniz ki akrabalarınızla ilgiyi devam ettiresiniz. [910]
Rasulullah (s.a.v) Arap kabilelerinin neseblerini bilir, çoğu kezde Ashabından bazılarının nesebini söylerdi. Arnr b. Merra el-Cüheni anlatır:
"Rasulullah (s.a.v)'in huzurunda idim:
171 Kim Mead'den ise ayağa kalksın, buyurdu, benltalktım . Bana:
-Otur! Buyurdu, oturdum, bu hareket üç defa tekrarlandı, ben:
-Ya Rasülallah, biz kimdeniz? diye sordum.
-Siz, Kudaa b. Malik b, Hamet b. Sebe'densiniz, buyurdu." [911]
Sa'd b. Malik nesebini sorduğumda ona da nesebini söylemiştir. Aralarında şu konuşma geçmiştir. Sa'd:
-Ben (soy olarak) kimim, ey Allah'ın Rasülü....? diye sorunca,
-Sen Sa'd b. Malik b.Veheyb b.Abdİ-Meraf b. Zühresin, Kim bundan başkasını söylerse, Allah'ın laneti onun üzerine olsun, buyurdu. [912]
Ebu Bekr es-Sıddik (Ra) Kureyş içinde nesebleri en iyi bilen kişi idi. Rasulullah (SAV) de onun bu durumuna şahidlik etmiştir. [913]
Ömer b.el-Hattab (Ra) bu konuda şöyle demiştir:
-Akrabalarınızla ilginizi devam ettirecek, kadınlardan size nikahı haram olanları tanıyacak kadar neseblerinizi öğreniniz. Sonrasını bırakınız. [914]
Resüîlullah (SAV) devrinde şöyle bir hadise olmuştur.
Ashabdan bazıları Mescidde, neseblerden bahseden bir adamın etrafına toplanmışlardı. (İbni Abbas anlatır:) Rasulullah (SAV) Mescide girince bir cemaatle karşılaştı:
-Bu nedir? diye sorndu.
-Çok bilen bir adam (var), dediler. Rasüllulah (SAV):
- Neyi çok bilir? buyurdu.
-Halkın önemli günlerini, Arabçayı, şiiri, Arabın soyunu (nesebini) bilen bir adam bu, dediler. Rasulullah. (SAV)
-Bu sahibine zarar vermeyen bir ilimdir, buyurdu. [915]
Diğer bir isnadla Ebu Hüreyreden gelen bir rivayetle Rasüllah (SAV):
-Bu bilinmesi fayda vermeyen, bilinmemesi de zarar vermeyen bir ilimdir, buyurdu. [916]
Bu suretle Rasüllah (SAV) neseb, tarih, şiir öğrenmek için toplanmayı yasaklamamıştır. Bu olay bizzat Rasulullah (SAV)in mescidinde meydana geldi. Ama Ebu Hüreyre (R.a) den gelen rivayetteki "fayda vermeyen ilim" tabiriyle haberleri ve şiirleri kastetmiş olmalıdır.
Zira- neseb bilgisinin faydası açıktır. Zaten Rasûlullah (SAV) de nesebi öğrenmeye teşvik etmiştir. [917]Ayrıca Şeriat ahkamından bir kısmının tatbik edilmesi nesebi bilmeye bağlıdır. Bunun için, nesebin bir kısmını bilmek müslümanlar üzerine farzdır. Mesela: Rasûlullah (SAV)in nesebini bilmek, halifeliğin Kureyşten başkası için caiz olmayacağını bilmek gibi... Neseb bilinmezse, kendisine helal olmadığı halde, bir kimsenin halifelik iddiasında bulunması imkan dahiline girer.
Bir müsîümamn anasını, babasını ve neseb bakımından mahrem akrabasını bilmesi, evlenme ve miras ahkamının uygulanmasında gereklidir. [918]
Hz. Ömer (R.a)'in icadı olan orda sicil defterleri kabile esasına göre düzenlenmiştir. Hz.ömer sicile geçirdiği kabileler zincirinde Rasûlullah (SAV) e yakınlığı itibar etmiştir. Beni Haşimi, Kureyşin diğer kollarından önce yazmış, Kureyşe ise, diğer Arab kabileleri arasında öncelik tanımıştır. [919]Kolların (aşiretlerin) tertibinden bu zincir, ikinci Hicri asrın ikinci yarısında ve sonrasında yazılan neseb kitablarının uyduğu bir kaide durumuna gelmiştir.
Ordu sicillerini, nesebi yaygın şekilde kayıt altına almanın ilik teşebbüsü olarak sayabiliriz. Devletin pratik ihtiyaçları bunun çıkışma sebep teşkil etmiştir.
îslamda önceliğe sahib bulunmaları ve Rasûllullah (SAV) ile beraber gazalara iştirak etmeleri Ashaba müslümanlar arasında seçkin bir yer sağlamıştır. Bu seçkinlik bilhassa ilk muhacirler, Bedire, Uhud'a iştirak edenler ve Akabe biatmda bulunanlar için geçerlidir. Bunun etkileri çocuklarına ve torunlarına kadar uzandı. Bunlar ise, içtimai bir değeri bulunmadığı için neseblerini ezberlemeye ve tanımaya önem verdiler. Şunu da unutmamalıyız ki cihadda önceliğe sahip olanlar da Hz.ömer (Ra) devrinde ekonomik imtiyazlardan yararlandılar [920]
Arablarm fethedilen şehirlere yerleştiği devirlerde kabile bağlılığı güçlü idi. Basra ve Küfe gibi şehirlerin kuruluş planlan kabile yerleşimi esasına göre yapılmıştır. Öyle ki her aşiret kendine has bir bölüme yerleşti. [921]
Kabile, savaş meydanında askerin, vahdetini sağladığı gibi, şehirlerde içtimai ve idari düzenin temeli idi. [922]
Bu faktörler nesebi bilmeyi dini, içtimai, askeri ve idari bir zorunluluk haline getirdi. Konuya verilen önemin artarak devam etmesi neticesinde, İslam devletinin gölgesinde ve Ensab kitablarının yazılmasından önce, hafızalarına dayanan (hafızaları güçlü) çok sayıda büyük neseb alimi ortaya çıktı. Sahabe devrinde, Kureyşin kendilerinden sebep öğrendiği dört büyük kişiden birisi olan ebu Cehm b. Huzeyfe b. el Ganim el-Kureşi el-Adevi"yi görüyoruz. [923]Bu zatın nesebe önem vermesi Müslüman olmasından sonra da devam etti. Cubeyr b. Mut'ım b. Adıyy ise insanlar arasında nesebi en iyi bilenlerdendi. [924]Dağfel b. Hanzale es-Sedüsiyi Muaviye b.Ebü Süfyan, oğlu Yezid'e nesebleri öğretmesi için görevlendirdi. [925]Abid b. Şirye ise neseblerî ve Yemenle ilgili olayları bilmesiyle meşhur olmuştur. Sahara'1-Abdi ve eş-Şarki b.el-Katami ve diğer neseb bilginleri de vardı. [926]Nesebe önem verme durumu Hicri birinci ve ikinci asırlar boyunca devam etti. Ancak bu konuda kitab yazma gayretleri ikinci Hicri asrın ikinci yarısından itibaren başladı. Bilindiği kadarıyla İmam Zühri'nin yanm kalan teşebbüsünden sonra ilk kitab yazan Ebül-Yakzan en-Nessabe ( Ö: 190 H) ve muasırları Müerric b.Amr es-Sedusi (Ö: 195 H) ile Hişamü'I-Kelbi (Ö: 204 H) dir. Bu üç kişinin Iraklı oluşu garib görülmemelidir. İlk iki hicri asırda Irakta neseb bilginlerinin faaliyetleri yoğunlaştı. Bilhassa Basra ve Küfe Arab kabilelerinin canlı yerleşim merkezleri idiler [927]
Nesebe önem vermek, temel gayretleri neseble uğraşmak olan neseb alimlerine has bir uğraşı olarak kalmadı. Hadisciler de ilk asırlardan itibaren nesebi sahalarına aldılar. Bildiğimiz her büyük hadis aliminin neseb bilgisinede sahib olduğunu görürürüz. Bu konuda tanınanlardan biri de Tabiinin büyüklerinden Said b.el-Müseyyebtir. Oğlu Muhammed b.Said de neseb bilgisi konusunda babasına uymuştur, [928]öğrencisi Muhammed b. Şihab ez-Zühri şöyle derdi.
-Kavmimin nesebinden gayri bir şey yazmadım. [929]Katade b.Diame es-Sedusi hakkında Ebu Amr b.Aîa şöyle der: - O, insanların en çok neseb bilenidir. [930]
Hasenü'l-Basriye neseb konusunda sorulduğu zaman şöyle demiştir:
-Kasım b.Rabia'dan öğreniniz. [931]
Ve nihayet Hadis ailemlerinin neseb ilmini bilmeye gayret göstermeleri. Hadis ravilerini bilmenin Önemiyle yakından ilgilidir.
İkinci Hicrî asır boyunca hadisciler arasında nesebe Önem verme işi
devam etti. Hadis ricali ile ilgili kitablar yazıldığında bunların neseb hakkında bol malzeme ihtiva ettiği görüldü. Bu malzeme rical ilmine ve sonradan girmiş değildir. İlmi rical kitablarmm temeli, babalarının ve annelerinin neseblerini yazmak suretiyle ravileri tanımaya dayanır. İbnü'1-Esir, gerek Isfahanlı Ebû Abdullah b. Meride'yi, gerek yine Isfahanlı Ebu Nueym'ı Ma'retü's Sahabe isimli kitablarmdan dolayı tenkid etmiştir, zira bu iki şahıs, ravilerle ilgili Hadisler, onlar hakkındaki sözleri, illetlerini açıklamayı, çokça yaptıkları halde, o şahsı tanıtmaya yarayan nesebini, başından geçen olayları ve durumlarıyla ilgili bilgileri uzatmamışlardır. İbni Abd'ul-Berr el-Kurtabi'nin " el-İstiab Fî Ma'rifeti'l-Ashab" isimli eserini övmüştür, zira el -Kurtubi nesebleri, şahsın hallerini, menkıbelerini ve onu tanıtan her şeyi araştırarak yazmıştır. Daha da gayret ederek " O filanın kardeşinin oğludur", "Filanın amcasının oğludur", "Filan olayın başından geçtiği kişidir." der. İşte tanıtmaktan maksatta budur. Ama hadisler, onların illetleri, rivayet yollan ise daha çok Hadis kitablarmm konusudur. [932]
İbnü'1-Esir, rical kitablarındaki asıl konunun neseb olduğunu açıklıyor. Şu halde rical ilmi hakkında kitab yazanlardan bir kısmının eserlerinin konusunu nesebe göre tertip etmemelerine şaşmamalıdır.
Nesebe göre yapılan tertib yazarın, aynı aşiret veya kabileden olan ravileri bir araya toplaması manasını taşımaktadır. Onları şu sözleriyle sunar:
"Kureyş'ten, sonra beni Haşimden Falan ve Filan...?" sonra da, önce Mudar, ardından tahtan olmak üzere kabile ve aşiretleri sunarken belirli bir metod takibeder, kahtan kabilelerini Mudar kabilelerinden öne geçirmez. Mudar kabilelerinde ise Kureyşten başlar, diğer Mudar kabileleriyle devam eder. Bu öncelik sırası Rasûlullah (SAV)'e akrabalık derecesine göredir. Önce de söylediğimiz gibi nesebler yazılırken bu sırayı ilk ortaya koyan Hz. Ömer (r.a)'in askeri sicilleridir. Ensab kitabları ortaya çıktığı zaman bu sıralama kesinlik kazandı. Maddeleri neseb esasına göre kurulan rical kitablarına kadar bu düzenleme devam etti. Aynı zamanda ricali kabilelere göre tertibedilen Müsned isimli Hadis kitablarmdan bazıları da bu geleneğe uydu. [933]
Buradan anlaşılıyor ki, kabile esasına dayanan bu düzenleme şekli tamamen islamidir, cahili bir temel değildir.
Rical yazarlarından neseb üzerine tertibi esas alan ilk iki kişi " et-Tabakat" yazan Halife b. Hayat (Ö: 240 H) ve "et-Tabakatü'1-Kübra" yazan Muhammed b. Sa'd (Ö: 230 H) dır.
Halife, neseb üzere tertibe en fazla uyan yazardır. Medine'deki Ashabın tertibinde tek esas olarak nesebi almıştır. İslamda önceliğe, 175 ölüm yılma ve ashab arasındaki üstünlüğe (fazilete) itibar etmemiştir.
Bu suretle Ashabdan olan ravileri, bu esası bozmaksızın, aşirete göre sunabilmiş tir. ister Medine'deki Sahabileri, ister Küfe ve Basra gibi şehirlerdeki sahabileri yazsın, durum değişmemiştir. Şam bölgesine yerleşen Sahabilerden bahsederken de böyle yapmıştır. Küfe, Basra ve Medinedeki Tabii'ni yazarken de, neseb üzerine olan bu tertibi korumuştur. Bu esasa sadece. Tabiinin Medinede'ki ikinci tabakasını yazarken uymamıştır. Bunlan yazarken, İslamdaki geçmişlerini göz önüne alarak, Muhacirinin çocuklarını öne geçirmiştir. Ancak bundan sonra neseble ilgili tertibe dönmüştür.
Halife b. Hayyat kitabının başından itibaren kabile zincirinde uyduğu metodu korumuştur. Ancak Tabii'nden sonraki neseb üzerine tertib bozulmuştur. Ona göre kabileler zinciri kuru bir sıralama değildir. Rasûlullah (SAV) e yakınlık fikrine dayanan ve asıl maksat olan bir durumdur. O, bu düşüncesiyle Ensab kitablannm metoduna uyar.
Tabiin tabakasından sonra neseb üzerine tertib kaybolur. Sadece kadınlara ayırdığı son kısımda yeniden ortaya çıkar.
Muhammed b. Sa'd, Medine'deki Ashaba ayırdığı bölümde, İslamda öncelikle neseb esasını birbirine karıştırmıştır. [934]İslamda önceliğe birinci esas olarak itibar eder. Bedir'e iştirak edenleri birinci tabaka, ilk devrede Müslüman olup Habeşistan'a hicret edenleri, Uhud'a iştirak edenleri, Mekke'nin Fethinden önce Müslüman olanlan ikinci tabaka olarak alır. Üçüncü tabakada olan Sahabileri belirli bir isim altından toplamaz, bunlar Mekke fethinden sonra müslüman olanlardır. Yalnız aynı tabakadan olan ricali kendi aralarında nesebe göre sıralar. Mesela Bedir ehlinden olanların tabakası da Benî Haşimden başlar. Sonra sırasıyla Kureyşin diğer batmlannı, sonra Mudan, evsi ve Hazreci ele alır. İbni Sa'dm İslamda önceliğe itibar etmesi Sahabeyi üç tabakaya ayırmasına vesile olmuştur. [935]Dolayısıyla sahabeyi bir tabaka olarak ele alan Halife b.Hayyat'ıfı yaptığı gibi, neseb üzerine olan tertibi aynı isabet ve dikkatle korunması mümkün olmamıştır. Mesela, İbni Hayyat'm Tabakalından İbni Abbas (Ra) Rasûlullah (SAV) in hal tercernesinden .sonra ele alınmıştır. İbni Sa'dda ise Abdul-Mtıttabib'in hal tercemesi ise sahabenin ikinci taba-kasmdadır.
Halife b. Hayyatlâ neseb üzere tertib, şehirlerdeki sahabe ve tabiine kadar uzanırken, İbni Sa'dda neseb üzere tertib sadece Medine'deki erkek ve kadın sahabllere ayrılmıştır, [936]
Halife ve İbni Sa'd, Tabakatla ilgili kitablarmda, Sahabilere ayırdıkları bölümde neseb üzere tertibe dikkat etmişlerdir. Ancak ki-tablarmın diğer bölümlerinde bu dikkat azalır.
Üçüncü Hicrî asrın başından itibaren Sahabeyi tanıtan pek çok kltab yazılmıştır, ancak bunların pek azı günümüze kadar gelebilmiştir. Bunların içinde günümüze ulaşanların en eskisi Ali b.el-Medine'nin (ö: 234 h) 'Tesmiyetü Evladi'l-Aşere" isimli eseridir. İbnü'l -Medini bu katabını üzerine tertib etmemiş olmakla beraber, islamdan önceliği ve fazileti göz önüne alır. Sahabenin çocuklarını ve torunlarını ele aldığında ise, neseb üzere tertibin tesiri, toplu bir şekilde ortaya çıkar.
Ebü Abdullah b.Mende'nin (ö: 395 h) "Ma'ri fetü's-Sahabe" isimli kitabı harf sırasına göre tertib edilmiştir. Ebu Nuaym'm (Ö: 436 H) "ma'retü"s-Sahabe" si de böyledir. İbni Abdil-Berr'in "el-İstiab Fi Ma'rifeti'l-Ashab isimli eseri de harf sırasına göre tertibedilmiştir.
İlk yazarların kitablanna dayanan ve bazı prensiplerini koruyan son devre kitablarmdan birisi İbnü'1-Esir el-Cezeri'nin "Ö: 630 H) "Üsdü'1-Gabe Fr Ma'rifeti's Sahabe" sidir, İbnü'1-Esir bu kitabda, İbni Mende, Ebu Nuaym ve İBni Abdi'l -Berr'in kitablarındaki bilgileri toplamıştır. İbni Mendeyi tashih eden Ebu Musa Muhammed b.Ebu Bekr b.Ebu İsa el-Isfahani'( Ö; 518 H) den ve İbni Abdi'l-Berr'i tashih eden Ebu Ali el-Gassani'den nakiller yapar. Yararlandığı kaynaklarla ilgili listede adlarını vermediği başka yazarlardan da nakiller yapmıştır. Bu yazarlardan birisi Cafer b.Muhammed el-Müstağfiri (Ö: 432 H) dir. İbnü'1-Esir yararlandığı kitablarm tertibiyle ilgili olarak bir şey demez. Ama kendisi kitabını harf sırasına göre tertiblemiştir.
El-Askalani (Ö: 852) ise " el-İsabe Fi Temyizi's-Sahabe" isimli eserini harf sırasına göre tertiblemiştir.
Bize ulaşan diğer M a'rifetü-Sahabe kitablan da harf sırasına göre tertibedilmişlerdir. Ancak İbnü'l-Medini'nin "Tesmiyetü evladi'l-Aşere"si harf sırasına göre değildir. Sehavinin de işaret ettiği gibi Ebu Ahmed el-Askeri (Ö: 382 H) nin "Ma'rifetüs-Sahabe"si ise kabilelere göre tertib edilmiştir. [937]
Bunlardan anlıyoruz ki neseb üzere tertibi İbni Sa'd ve Halife b.Hayyat gibi ince bir metodla kullanmayı devam ettirenlerin varlığını gösteren bir işaret bulamıyoruz. Şöyle dememiz mümkündür:
Ma'rifetü's-Sahabe konusunda kitab yazanların çoğu neseb üzere tertibi bırakmışlardır. Çünkü bu metöd kitabdan istifadeyi zorlaştırmaktadır. Bunlar, günümüz kaynak yayınlarında gördüğümüz gibi detaylı. Fihristler yapmamışlardır. Bunun doğurduğu eksikliği harf sırasına göre tertibi kullanarak gidermeye çalışmışlardır.
Sonraki rical
kitablarmda neseb üzerine tertibin izlerini bulmamamız garip
karşılanmamalıdir. Çünkü İbni sa'd ve Halife b. Hayyat'ın dikkatle temsil
ettiği neseb üzere tertib sahabeye ayrılan bölümle ilgMidir. Sahabenin
nesebleri ise bilinen bir şeydir. Ma'rifetü's-Sahabenin neseblerinin korunduğu
gibi nesebleri korunmayan Arablarla, Arab olmayan (mevali) lardan pek çoğunu
ihtiva eden diğer rical kitablarmda neseb üzere tertibi devanı ettirmeyi nasıl
başaracağız.
[938]
Kur'an-ı Kerim tabaka kelimesini kullanmaz. Bu kökten olan Tabak ve Tıbaka kelimelerin kullanır.
Allah Teala:
Siz (Ey insanlar ! ) hiç şüphesiz, tabakadan tabakaya bineceksiniz. " [939]
" O, yedi göğü, birbiri üzerinde tabaka tabaka yarattı." [940]
Lügat kitablan tabaka kelimesini ta-be-ka maddesinde gösterir. Tabakanın mine'n-nas: insan topluluğu, demektir.
Mutabakat: Muvafakat etmek, olur vermek, Tabakatü'n-Nas insanların mertebeleri, dereceleri, demektir. [941]
İbnü'l-Arabi şöyle der:
"Tabak, benzerlerine denk olan insan topluluğu, demektir." [942]
İlk lügatçılar Tabaka kelimesini zamanla sınırlandırmaya teşebbüs ettiler. Cevheri, İbni Abbas (Ra)
" tabaka yirmi senedir," dediğini söyler. [943]
Ancak bu çeşit sınırlamayı kabul edersek, İbni Abbas devrinde, Tabakat fikrinin bu kadar açıklık ve incelikle ortaya çıktığını kabul etmemiz mümkün değildir. Bu durumda,
"Benim ümmetin beş tabakaya ayrılır; her tabaka kırk yıl sürer. Benim tabakam ve sahabilerimin tabakası ilim ve iman sahibi olanlardır. Kırkıncı yıl ile sekseninci yıl arasına ait ikinci tabakaya geli-
nece onlar, hayır ve takva sahibleridir. Sonra yüz yirmi yılana kadar onların ardından gelenler birbirlerine merhamet eden ve birbirleriyle iyi ilişki kuranlardır. Sonra yüz altmışbeş yılına kadar bunların ardından gelenler birbirlerine sırt çeviren ve birbirleriyle iyi ilişkiyi kesenlerdir. Bundan sonra (birbirlerini) öldürme ve öldürme devridir. (Ö dönemde) kuruluş, yine kurtuluş isteyiniz." [944]Hadisi üzerine atıfta bulunmamız da mümkün olmaz.
İbnü'l-Cevzi bu Hadisi mevzu hadisler arasında yazmıştır. [945] Tabakanın asır olarak söylenmesi mecaz yoluyladır. Asır (karn) kelimesini belirli bir sınırlamaya tabi tutarsak onun nesil (ceyl) demek olduğunu görürüz. [946]
Tabakayı zaman olarak sınırlandırmayı hedef alan bu teşebbüslere rağmen, tabakanın zaman içinde birlik manasıyla çıkış sebebinin onu on seneye eşit bir zaman parçası olarak ele almasıyla ilgilidir. (888)
Rosentahl, tabakaların bölünmesinin İslam Kökenli olduğu görüşündedir. Bu bölümleme islamın düşünce tarihi içinde bulunan en eski bölümlemedir. Bu, Rasûlullah (SAV) in sahabesi ve tabiin düşüncesi için en tabii neticedir. Dıştan bir tesirin bununla ilgisi yoktur. [947]Bu görüşü destekleyen delil Buhari'de bulunan şu Hadistir:
"Ümmetimin en hayırlıları benim neslimden olanlardır. Sonra onları takibeden nesil, sonra da onları takibeden nesildir" [948]Nesillerin en hayırlısı Sahabedir. Sonra Tabiin, sonra da Tebe-i Tabiin gelir . [949]Karn kelimesinin birbiren zıt manaları vardır. Bunlardan birisine göre karn (nesil) kelimesi yüz sene manasmdadır. İsni Hacere göre bu sınırlama meşhur olan bir görüştür, şöyle der İbni Hacer:
"Rasûlullah (SAV) in nesli (karn) nden murad sahabedir. Bundan açıkça anlaşılıyor ki Rasûlullah (SAV)in peygamber oluşundan en son sahabenin vefatına kadar geçen süre yüz yirmi yıldır. Maamafih bundan az veya çok ta olabilir." [950]
Tabaka üzerine bölümlemenin en basit şekli onu nesil manasında kullanmaktır. Bazı yazarlarda nesil kelimesini tabaka yerine kullanmışlardır. Bunu Bahşel 288 Hicri yılında yazdığı Vasıt Tarihinde yapmıştır. Ancak tabakat kelimesinin kullanılışı onun asrında bilinyordu. [951]Bahşel ise bu kullanımı bir defa kitabında uyguladı. [952]Vasıflı olan ravilerin, hocalarının tabakasına kadar olanlarını dört karn'a (tabakaya, nesle) ayırdı. [953]
179 Tabaka kelimesinin nesle delalet edecek tarzda kullanılışı açık
bir şekilde İbni Hibban el-Büsti'nin (Ö: 354 H) "es-Sikat" ve "Meşahira Ulemai'l-Emsar" isimli kitablarmda görülür. Yazar ravileri sahabe. Tabiin, Tebe-i Tabiin olmak üzere üç tabakaya ayırır. Aynı şeyi el-Hakim en-Nisaburi (Ö: 404 H) 'Tariha Nisabur" da yapmıştır. Bu da ravileri sahabe, Tabiin ve tebe-i Tabiin kısımlarına ayırmıştır. Kendisi şöyle der:
"Sonra Tebe-i Tabiin gelir ki bu, Nübüvvetten sonra dördüncü, sahabeden sonra üçüncü nesildir" [954]Hakim bu şekilde tabaka, karn ve ceyl kelimelerini eş manalı kelimeler olarak kullanır.
Ancak tabaka kelimesinin en eski kullanılışı nesil manasına değildir. Nitekim daha sonraları İbni Hibbamn kullandığı gibi basitte değildir. Her ne kadar bize kadar ulaşan en eski tabakat kitablannda bölümleme işlemi gayet açık bir şekilde Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiin şeklinde yapılmış olsa da bu bölümleme bile kendi çevresinde daha küçük bölümlere ayrılma durumunda kalmıştır.
Mesela, sahabe kendi arasında ;İslamda öncelik, Hicret ve Rasûlullah (SAV) le beraber bazı olaylarda beraber bulunmalı gibi durumlar göz önüne alınarak, bazan sayısı on ikiye kadar varan tabakalara ayrılmışlar. [955]Bazıları on ikiden fazlaya ayırmışlardır. [956]
Tabiin ve tebe-i Tabiin de rical kitablannda değişik sayıda tabakalara ayrılmışlardır. Rical kitablannda Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiinden her birinin tabaka sayısı değişiklikler gösterir. Zira bu, yazarın zevkine ve çalışmasına bağlıdır. Tabakat kitablarmdan günümüze kadar gelenlerin en eskileri Halife b.Hayyatm "et-Tabakat", Muhammed b. Sa'dın "et-Tabakatü'1-Kübra" ve Müslim b. Haccac'ın (Ö.216 H.) "et-Tabakat" isimli eserledir. Bu kltablann tabakat diye isimlendirtlmesi, tabaka düzeninin bu erken devreden yerleşmiş bulunduğunun delillertdir.
Halife b.Hayyat bütün sahabeyi bir tabaka kabul eder. Onların sa-. habe olmasından başka bir şart aramaz. Muhammed b.Sad'm yaptığı gibi, ne İslamda önceliğe bulunmasına, ne de faziletine bakar.
Tabiin ve Tebe-i Tabiinde ise, Sayısı şehirlere göre değişiklik gösteren bir kaç tabakaya ayınr. Tabiin, Tebe-i Tabiin ve onlardan sonrakilerin tabakalan arasında ayınm yapmaz. Ravilerin tabakalarını, asnna kadar, birbiri ardından sıralar.
Muhammed b. Sa'd ise sahabeyi üç tabakaya ayınr. [957]Bazılan onun sahabeyi beş tabakaya ayırdığı görüşündedirler. [958]İbni Sa'd bölümlemesinde, İslamda önceliği göz önünde bulundurur. Bedre iştirak edenleri birinci, Uhud'a iştirak eden ilk müslümanlarla onlardan sonra gelenleri, ikinci tabaka sayar ve Mekke fethinden önce müslüman olanları da onlara ekler.[959] İbni Sa'd, fetihten sonra müslüman olanları belirtmezs, ama haliyle bunlar üçüncü tabakadaki tertibe girerler.
İbni Sa'dde Tabiin tabakaları, şehirlere göre değişiklik gösterir. ancak genel manada onlan üç tabakaya ayırmakla beraber, çoğu kez bu sayı dört tabaka olarak gerçekleşir. [960]üzerinde durulması gereken bir nokta da şudur: ibni Sa'dın tabakatmda Tabiinle Tebe-i Ta-bii'ni ayırt etmek güçtür. Bunu ayırdedebilmek rical konusunda geniş bilgisi olanlarca mümkündür. Zira İbni Sa'd, Sahabeyi başkalarından ayırırken yaptığı gibi ayırım yapmaksızın Tabiin ve Tebe-i Tabiini ard arda sıralar. [961]
Burada gerek Halife b.Hayyat, gerek Muhammed b. Sa'd daki tabaka mefhumu hakkında şu soruyu sormak hakkımızdır. Bu iki yazara göre tabakanın zamana dayalı belirli bir manası var mıdır?
Araştırma şunu gösterir ki, Halife ve İbni Sa'd ölüm tarihlerini tabakalaları ayırmada esas olarak göz önüne almamışlardır? Aşağıdaki tabakat kitablanndaki ölüm tarihleri arasında büyük karışıklık vardır. Mesela:
Halifenin tabakatmda, Basrahlarm dördüncü tabakasındaki-lerin ölüm tarihleri 110-115 Hicrî, beşinci tabadakilerin 128-132 altıncı tabakadilerin 136-156 Hicri tarihleri arasındadır. Aynı zamanda yedinci tabakada kil erin ölüm tarihleri 149-155 Hicrî tarihleri arasında değişiklik gösterir.
İbni Sa'dın Tabakatmda ise, Kufilerin birinci taba-kasındakilerin ölüm tarihleri 62-115 Hicrî, ikinci tabakadakilerin 83-111 yılları arasındadır. Görüldüğü gibi birinci tabakadan olup ölüm tarihleri ikinci tabakatan sonraya kalan birinci tabaka ricali vardır? Bu erken devrede, tabakalar üzere bölümleme, ölüm tarihleri temeline göre değilse hangi esasa göredir ?
Yukarıda söylediğimiz gibi, İbni Sa'da göre sahabenin tabakalara taksimi, îslamdaki geçmişleri göz önüne alınarak yapılmıştır.
Tabiinle onlardan sonra gelenlerin tabakaları ise, Halife ve İbni Sa'da göre. Sahabe ile Tabiin arasında karşılaşıp bir arada bulunma esasına dayanır. Tabiin büyükleri, İslamda geçmişi ve fazileti bulunan büyük sahabilerden rivayet edenlerdir. Bunlar Tabiinin birinci tabakasını teşkil ederler. Kendilerine yetişemedikleri için büyük sahabi-lerle karşılaşamayıp küçük sahabilerden rivayette bulunan Tabiin ise üçüncü ve dördüncü tabakayı oluştururlar. Aynı şekilde Said b. el-181 Müseyyeb ve benzeri Tabiinin büyüklerinden rivayet ederlerse Tebe-i
Tabii'nin birinci tabakasını teşkil ederler.
Halife b. Hayyatîa Muhammed b. Sa'dın kitablan Muhaddislerin hal tercemeleri hakkındadır. Hadis ilmine hizmet için yazılmışlardır. Dolayısıyla bu iki kitabın tabakalara göre düzenlenmesi bu hedefe uygun olsun diye yapılmıştır, Öyleki tabakayı, karşılaşmada ve yaşta birbirine benzeyenleri ayırdedebilmek izin kullanılmışlardır. Yine bunun için yaşça birbirine yakın olanları ve kendilerinden rivayet alınan üstadları, gayet ince bir ifadeyle anlatmışlardır.
Yaşça yakın olmayı burada söylememiz, tabakat kitablannın ölüm tarihlerini temel metod s ayma diki arıyla ilgili sözümüzle çelişmez. Bu durumda. Sahabenin büyüklerine ulaşıp onlarla görüşen şahsın yaşının ileri olması ve ölüm tarihinin de, -Sahabenin küçüklerinden ilerde olması gayet tabiidir. Bunun için de, birinci tabakadan olanların ölüm tarihlerinin, çoğu kez, daha sonraki tabaka-dakilerden önce olduğunu görürüz. Tabakaların bölünmesinde ölüm tarihlerinin temel alınması, gelişme devrinde, tabakanın değişmez, bir zaman birliği manasına alınmamasını gerektirir. Dolayısıyla, tabaka on sene kadar bir zamana, başka bir yerde yirmi sene kadar bir zamana denilebildiği gibi, üçüncü bir yerde nesil sınırına, çoğu kez de daha fazla bir zamana denir.
Sahabe, Tabiin ve sonra gelenlerin aralarını ayırabilmenin Hadis isnadının tenkidle yakın ilgisi vardır. Bu ilgi Hadisteki irsal, inkıta [962]adi ve tedlisi tanımaya sebeptir [963]Ravilerin tabakalarım bilmek yoluyla, aynı zamanda, birbirine benzeyen ve aynı olan isimleri ayırtetmek mümkün olur. İki isim söylemiş itibariyle aynı olursa, bu iki şahıs aynı şahıs zannedilir. İkisini birbirinden ayırtetmek istediğimizde, iki ayrı tabakadan iseler tabakalarını bilmemiz gerekir. Aynı tabakadan iseler durum karışır. Çoğu kez bu, kendinden önceki veya sonraki ravi yardımıyla tanınır. Çoğu kez de isimleri aynı olan iki kişi, biri diğerinin rivayet ettiği kişiden rivayet etmemiş olur. Şayet rivayet aldıkları üst ravi ve kendilerinden rivayet alan alt ravi aynı kişiler olursa karışıklık daha çetindir. Buna ancak ezberi ve bilgisi olanlar ayırt edebilir. [964]
Tabakaları iyi
bilmemek sebebiyle yazarlardan bir kaçı yanlışlık yapmışlardır. Bazan bir ravi
başkası zannedilmiş, bazan da ravi kendisine ait olmayan tabakaya
konulmuştur.
[965]
Yazarlar tek çeşit yazara değişmese Tabakat kitablarındaki bölünmenin faydası tam olacaktı. Tabakaların sayısı her yazara göre değişiklik gösterir. Bir raviriin bir tabakada gösterilmesi kesin değildir. Bir yazann kendi metoduyla kayıtlıdır. Bu konuda herhangi birinin sözüyle yetinmemiz mümkün değildir. Mesela; Abdur-Rahman b. Ebü-z-Zinad, İbni Sa'ad göre, Medineîüerin altıncı tabakasındandır. Halifenin Tabakatmda ise sekizinci tabakaya konmuştur. Önce Halife b. Hayyat'ın, ondan sonra da İbni Hibba'nın yaptığı gibi sahabilik sifaündaki benzerliklerini temel alırsak Enes b. Malik gibi sahabileri. Cennetle müjdelenen on sahabi ve benzerleri gibi büyük sahabileri bir tabakadan kabul ederiz. Ama sahabenin İslamdaki geçmişlerinin ve derecelerinin değişikliğine bakarsak, İbni Sa'd ve onu taklidedenîer gibi bir kaç tabaka çıkar orta yere... İbni Sa'd a göre Enes b.Malik (Ra) gibi küçük sahabeler, Aşere-i Mübeşşerenin bulunduğu tabakada değil, daha aşağı tabakalardadırlar. [966]Hafız el-Mizzi tabaka tertibini almakla beraber bazan yanlışlık yapar. Şu surdan kaynaklanmaktadır: Sahabi Rasûlulîah (SAV) den de, başka sahabiden de rivayet alır. Hadis ilmini iyi bilmeyen birisi Sahabinin Sahabiden rivayetine bakar ve rivayet alan sahabiyi Tabiinden sanır ve Onu tabiinin içinde arar, ama bulamaz. Bunun için Askalani ravilerin tabakalarının değişik olması sebebiyle tek bir yol tutulmasının doğru olacağı, bunun da harf sırası olduğu görüşündedir. [967]
Kaynaklar tabaka tertibinin Hadise hizmet etme gayesine uygun olduğu görüşündedir, Bunun için tabaka tertibini sadece Halife b.Hayyat ve Muhammed b. Sa'd kullanmamışlardır. Onlara muasır olan da, onlardan sonra gelenler de kullanmışlardır. Tabakalar üzerine yapılan bölümleme usulü rical hakkında yazılan bazı kita-blarm sekizinci Hicri asra kadar uymaya devam ettikleri bi metod olmuştur.
Kitabını tabakalara göre tertib edenlerden birisi de İmam Müslim b. el-Haccacdır ( Ö: 261 H) Kitabının ismi "et-Tabakat"dır. Kaynaklar onun sadece Sahabe ve Tabii'ni aldığını, yalnız isimleri yazdığını bildirirler.[968] Tabiin üç tabakaya ayırdığı da belirtilir. [969]
Ancak İmam Müslimin Sahabeyi sunarken metodunun ne olduğuna, onları bir tabaka mı saydığına, yoksa daha çok tabakalara mı ayırdığına işaret etmemektedirler.
Ebu Arube el-Hüseyn b.Muhammed b.Mevdüd el-Harrani (0:318 H) de "et-Tabakat)" [970] isimli eserinde tabaka tertibine uymuştur. Yalnız kitabdan geriye kalan az bir kısım, ona göre tabaka sınırının ne olduğunu açıklamaya yeterli değildir. Sadece sahabeyi bir tabaka ola-rak ele alır.
183 İbni Hibban el-Büsti (Ö: 354 H) "es-Sikat" ve "Meşahira Ulemai"!-
Emsar" isimli eserlerinde tabaka tertibine uyanlardandır. Sahabeyi birinci tabaka, Tabiini ikinci, Tebe-i Tabiini üçüncü tabaka kabul eder. Daha sonrakileri döndüncü tabaka olarak alır.
Bölgelere has tarihlerden bir kısmı da tabaka tertibine uymuştur. Mesela; Ebu'ş-Şeyh eî-Ensari (Ö: 369 H) "Tabakü'l-Mukaddis'in Bi Isba-han Ve'1-Varidine Aleyha" isimli eserinde, asnna kadar olan Isfahanlı raviler on bir tabakaya ayınr.
Muhammed b. Said el-Kuşeyri (Ö: 334 H) nin 'Tarihu'r-Rakka"sı ile Abdül-Cebbar el-Havlani'nin (Ö: 370 H) "Tarihu Darya" sı da böyledir.
Bütün bu yazarların hepsinde tabaka mefhumu, İbni Sa'd ve Halife b.Hayyatta gördüğümüzden pek fazla bir değişiklik göstermez.
Tabaka tertibinin kullanılışı Kurra [971] Fukaha,[972] Safiye [973] Şairler [974]Edibler [975]Nahivciler [976]ve doktorlar [977]la ilgili hal tercemesi kitablanna kadar uzandı. Bu, tabaka tertibinin tesirine ve çeşitli alanlarda yaygın şekilde kullanıldığına delildir. Ancak o, sadece Hadis ilmine hizmet için icad edilmiştir.
Ebu Nuaym el-Isbahani (Ö: 430 H) "Hilyetü'l-Evliya" isimli kitabında tertibini dakik bir şekilde tatbik etmemiş, aksine sahabeyle sonra gelenleri ayırmakla yetinmiş, Tabiinle onlardan sonrakileri birbirine karıştırmıştır. Îbnü'l-Cevzi (Ö: 597 H) onu şöyle tenkid etmektedir.
"Ebü Nuaym el-îsbahani kitabındaki ricali birbirine karıştırmış, öne geçirilmesi gerekenleri geriye bırakmış, sonraya bırakılması gerekenleri öne almıştır. Bunu sahabede de, sonrakilerde de yapmıştır. Ne faziletlerine göre, ne doğum tarihlerine göre tertibedilmiş, ne de aynı beldeden olanları bir yere toplamıştır. Bazan bu özellikleri riayet ettiği olmuşsa da, sonra hemen bırakıp karıştırmıştır. Bilhassa bunu kitabın sonunda yapmıştır. O kadar ki bir şahsı arayan kişi onu olması gereken yerde bulamayabilir. " [978]
İbnü'l-Cevzi, "Safatü's-Safve" isimli eserini, İbni Sa'dın metoduna uyarak, tabaka esasına göre tertiblemiştir. îslamda geçmişi göz Önüne alarak sahabeyi beş tabakaya ayırmıştır. Sonra Tabiin ve onlardan sonra gelenleride tabakalaraayırmıştır. Tabaka üzerine terti-ble, şehire göre tertibi birbirine karıştırmıştır. Tabakaları tek şehir adı altında ele alır, Kendisi bunu, öğrenciye kolaylık olsun diye yaptığını belirtir. [979]
Tabaka üzerine tertib köklü geleneğini, kendisine uyularak
sürdürdü. Son devrelerde bile, rical kitabîanndan bazıları tabaka esası üzerine tertibedildi. Abdul-Gani el-Makdisi el-Cemaili (Ö: 600 H) "el-Kemal Fi Ma'rlfeti'r. Rical" [980]isimli kitabını tabakalara göre terti-betmiştir. Ancak el-Mizzi (Ö: 742) bu kemal kitabını gözden geçirip özetlerken harf sırasına göre tertiblediği için onun asıl tertibini koru-mamıştır. Zehebi de (Ö: 748 H) el-Mizzi'nin "tehzibü'l-Kemal" [981]isimli eserinin özeti olan "el-Kaşif An Ricali'l-kütübi"s-Sitte" [982]kitabında harf sırası tertibine uyar.
Askalani de, el-Mizzi'nin "Tehzibü'l-Kemal" isimli eserinin özeti olan " Tehzibü't-Tehzib" de aynı şeyi yapar, yani harf sırasına uyar.
Sekizinci Hicri asırda tabaka tertibine en açık şekilde önem veren şahıs Hafız Zehebedir. (Ö: 748 H) ki onun "Tezkiratü'l-Huffaz", "Tarihu'1-İslam" ve "el-Mücadde Fi Esmai Kitabı" bni Mace" isimli üç kitabı vardır. Bunların üçüncüsünü tabaka üzerine tertibetmiş olduğuna görürüz. Tabakayı, o tabakada bulunan meşhur bir zatın ismiyle adlandırır. A'meş ve İbni Avn'ın tabakası, ez-Zühri ve Eyyüb'un tabakası, İbnü'l-Müseyyeb ve Mesruk'un tabakası, der. Yalnız bu tabakalar, diğer tabakat kitablarmda olduğu gibi, zaman esasına dayalı bir tertib değildir. Sadece bir tabakada olanları bir araya getirmekle yetinir.
"Tezkiratü'l-Huüaz" isimli eseri, adından da anlaşılacağı gibi, sadece Hadiste hafız derecesini alanların hal tere emel erini içine alır. Bütün Hadis ravilerini içine alan bir kitab değildir. Asrına kadar olan hafızlan, yirmi bir tabakaya ayırır. Bu konuda karşılıklı görüşmeye itibar eder. Az yerde de ölüm tarihlerini göz önüne alır. [983]Ancak bu daha sonra gelen tabakalarla önceki tabakaların birbirine girmesine sebeb olur. Zehebi buna şöyle işaret etmektedir:
"Her tabakada iki tabakayı birbirine bağlayan bir şeyin olması gerekir. Yoksa tabakaların bölümlenmesinde çok titiz davranrymaya kalkılırsa, her tabakayı üç veya daha fazla tabaka yapmak gerekir." [984]
Tezkiratü'l-Huffazdaki tabaka mefhumunun, ekseriya nesil manasına geldiğini söyyemek mümkündür.
'Tarihul-îslam" kitabına gelince, Zehebi bunun yaşlara ve tabakalara göre tertiplemiştir. Her senenin olaylarını yazmış, sonra o sene ölenlerin hal tercemelerini vermiştir. Bazan ölümleri olaylardan önce verdiği de olmuştur Zehebi dayandığı malzemenin noksanlığına işaret ederek:
"Eskiler, ulemanın ve diğer şahısların ölüm tarihlerini yazmaya dikkat etmediler. Öyle bir takım kimselerin ölüm tarihini yazdılar ki onlardan bazıları hakkındaki bilmediklerimiz bildiklerimizden çok fazladır,. Bunun için bilinmeyen kişilerin ölüm tarihleri korundu ve ezberlendi, buna karşılık meşhur imamların ölüm tarihleri bellenemedi., Yine aynı şekilde bir çok memlekete ait haberler bize ulaşmadı. Bu, ya oranın Hadis hafızlarından birinin, ulemanın tarihini yazmamasından veya yazdıkları tarihlerin bize ulaşamamasından ileri gelmektedir ? [985]
Eski ulemanın, ölüm tarihlerini zabta geçmemeleri sebebiyle Zehebi, bütün halifelerin idarede bulunduğu devre esnasında meydana gelen ölümlerin tarihlerini yazan bir fasıl açtı..Hz.Ömer devrinde Ölenler için bir fasıl [986]Hz. Osman devrinde ölenler içinde bir fasıl açtı. [987]Bir çok yılda, ölenlerin ölüm tarihlerini yazabildi. Tabakayı, sınırları belli bir zaman birimi olarak değerlendirdi ve bunu on seneye eşit saydı [988] Zehebi bu değerlendirmesiyle hem tabaka taksiminde görüşme esasını kabul eden önceki yazarlara, hem de görüşmeyi esas alıp ölüm tarihlerine itibar etmediği Tezkiratü'l - Huffaz isimli eserindeki metoduna muhalefet etti. Bununla beraber Hadisci Zehebi görüşmeyi göz önüne almaktan tamamen kendini kurt aramamıştır. Sekizinci tabakadaki Abdullah b.es-Samit'in hal tercemesini verirken şöyle der:
"Abdullah b.-es
Samit'in ölümü bu tabakadan sonraya kalmıştır. Allah'ın izniyle
tekrarlanacaktır."
[989]
Günümüze kadar ulaşan rical kitabi arından şehirlere göre tertibe uyanların en eskileri Halife b. Hayat'in "et-Tabakat", Muhammed b. Sa'dm "et-Tabakatü'1-Kübra" Müslim b.el-Haccac'm (Ö: 261 H) "et-Kebir" ve İbni Hibban el-Büstln'nin (Ö: 354 H) "Meşahira Ulemai'l-Emsar" isimli eserleridir. Bu yazarlar düşüncenin kapsamlığlığım ve ufak genişliğini temsil ederler. îsîam devletinin uçsuz bucaksız toprakları, ulaşılmaz hududlarıyla, bu zatların öğretimleri ve eğitimleri için geniş bir meydan oluşturdu. Bunların kitablarını yazdıkları şehirlerin payı, kitablarm ilmi derecelerine ve oradaki rivayet gayretlerinin büyüklüğüne bağlı kalıyordu. Her şehirdeki ilim adamı sayısı gerçekten çoktu ve orada nakledilen rivayetler gayret mahsûlü olarak hafızadan hafızaya naklediliyordu. Yazarların buna verdikleri değer, kitablannda bol bol ifadesini bulan gerçeklerdir. Bunun için Medine-i Münevverenin bu kitablardan nasibi zengindi. Halife b.Hayyat kitabının üçte birinden fazlasını Medineye ayırmıştı. İbni Sa'dm Taba-katü'l-Kübrasmdaki payı da zengindi. Hadis ricalini ihtiva eden altı ciltlik bu kitabın üç cildinin Medineli erkek ve kadın sahabilere ayrılmış olması da bunu gösterir. [990]Dördüncü cildi de Medineli ve diğer Hicaz şehirlerindeki raviler bulunmaktadır,, ama bi cildin çoğu yine Medineli ravilere ayrılmıştır [991]Medinenin İbni Ebu Hay-seme'nin tarihindeki ve İbni Hibban'm Meşahire Ulemai'l-Emsar isimli eserindeki payı da büyüktür.
Yazarların Medine'ye ittifak halinde bu büyük önemi vermeleri orada ulemanın çok oluşuna ve rivayet çalışmalarının geniş çaplı oluşuna delalet ettiği gibi, en az Hicretin ilk iki asrı esnasında İslâm aleminin diğer ilim merkezlerinden üstün olduğunu dagösterir. Buna şaşmamalıdır. Zira Medine Sünnetin ana yurdudur. Sahabe-i Kiram Rasûlullah (SAV) in sağlığında, Hicret yoluyla orada toplanmış, bizzat Rasûlullah (SAV) den orada rivayet almışlardır.Bu suretle kendilerinden sonra gelen ilim taşıyıcıları ve Hadis ravileri için feyizli bir ilim kaynağı olmuşlardır. Rasûîullah (SAV) in vefatından sonra da büyük sayıda sahabenin çıkışıyla Medine'den diğer İslam merkezlerine ilim yayılmıştır. Bu sahabiler yeni fethedilen yerlere yerleşmiş oralarda da ilim ve rivayeti yaymışlardır.
Medinenin elde ettiği ilmi ve edebi mevki, diğer ülkelerin onu geçmesini zorlaştırmıştır. Hatta, altıncı Hicri asır alimlerinden İbnü'l -Cevzi " Sifatü's-Safve" kitabının tertibinde, diğer şehirlerden önde gördüğü için, Bağdadi başlangıç noktası yapmak istemiş, ancak "Şerefleri dolayısıyla Medine ve Mekke'den üstün tutmak mümkün olmamıştır." [992]Bunun içinde Bağdad'dan önce Medine'yi ve Mekke'yi ele almıştır. Diğer Hicaz şehirleri, Medineyle mukayese edildiği zaman, rivayetteki rolleri açısından zayıf kalırlar. Yalnız Mekke, Hac mevsimlerinde orada ulemanın toplanıp ilim halkaları teşkil ettikleri için, dini bir merkez olma hüviyetiyle belirginleşir. Aynca orada yaşayan, Arab asıllı olmayan bazı kişiler de, ilim ve rivayetle göze görünür bir varlık göstermişlerdir.
Rivayet çalışmaları Irak'ta da Medineye benzer güçte ortaya çıkmıştır. Bilhassa Küfe ve Basra'da... Aralarında kurlan kıraatiyle meşhur Ebu Muse'l-Eş'ari v e Küfe'de bir medrese kuran ve fıkıhtaki de-rinliğiyîe tanınan Abdullah b.Mes'ud (Ra) gibilerinin de bulunduğu çok sayıda Sahabi bu iki şehire yerleşti. Bu sahabilerin öğrenciler arasından bir çok ilim otoritesi çıktı.
Bilhassa Hicrî birinci asırda Küfenin oynadığı siyasi rolün oradaki rivayet çalışmalarının canlanmasında büyük etkisi olmuştur. Şam ve Küfe arasındaki siyasi çekişme, o devir insanının hareketleri-' nin dinin iki ana temeli olan Kur'an ve Hadise uygun olmasını istemeleri dolayısıyla, çekişen iki tarafın da görüşlerini desteklemek için rivayete kuvvetle ihtiyaç hissettirdi.
Basra'nın rivayetteki rolü ise Küfe'den hemen sonra gelir. Oraya yerleşen sahabenin sayısı küfeye yerleşenden pek az değildir. Ancak rivayette şöhret bulmuş Basralı Tabii'in sayısı Küfe'dekinden azdır. İbni Sa'da göre, rivayetiyle bilinen Küfe'li Tabiilerin sayısı beş yüzden fazladır. Buna mukabil Basra'da yetişen rivayetiyle meşhur Tabiin sayısı iki yüzden bir kaç sayı fazladır. Belki de bunda, bu iki şehirde ulemanın çoğalmasının ve ilmin yayılmasının derecesini tayin eden bir işaret vardır.
Halife b. Hayyat ve Muhammed b.Sa'dın incelemeleri kapsamına giren ilmi gayretlerde, Küfe ve Basra dışındaki Irak şehirlerinin durumuna gelince, Bağdad ve Vasıtm sonradan kurulduğunu, bu iki şehre herhangi bir sahabi ve tabiinin yerleşmediğini, Tebe-i Tabiinden de Küfe ve Basra'dan gelenlerin yerleştiğini düşünmek gerekir.[993]Bağdad da ilmin kökleşmesi, Halife ve İbni Sa'dm araştarmalarindan sonradır. Bunun için de, bu iki şahsın kitablannda geniş yer tutmaz. Bağdad daha sonraları ilim şehri ve ulema yatağı oldu. İbni Hibban, bölgecilik gayretiyle Bağdad'ı sahabenin yerleştiği şehirlerden sayar. Halbuki daha önceki konularda Bağdad, sonradan kurulduğu için, oraya sahabilerden hiç bir kimsenin yerleşmediğini söyler. [994] İslâm ülkesinin doğu bölgeleri, Hicretin ilk iki asrında, rivayetin
önemli ölçüde belirginleştiği yerler değildi. Bunun için de ne Halife 'nin, ne de Muhammed b. Sa'dın kitablannda bu bölgeye fazla değer verilmedi. Doğu bölgelerinde rivayetin gelişmesi üçüncü ve dördüncü Hicri asırlara rastlar. İbni Hibban da buna dayanarak bu bölgeyi "Günün alimleriyle tanınan, İslamın meşhur bölgelerinden" [995] sayar.
İslâm aleminin batı bölgeleri de, ilk iki asırda, rivayetteki rolü itibariyle İkinci derecededir. Ancak Şam, büyük sayıda sahabenin gelip yerleşmesiyle bir istisna gösterir. Rivayet çalışmaları itibariyle Şam'ı, Mısır takib eder. Ama Cezire, İdare merkezleri, hudut bölgeleri. Eyle, Afrika ve Endülüs, bu erken devreye ait rivayet çalışması olarak Halife ve İbni Sa'dın kitablannda hep az bir yer tutarlar.
Halife ve İbni Sad'daki şehirlerin sıralanışı, incelendiği zaman, ikisinin de öncelik tanıdıkları şehirlerde ulemanın çokluğunu ve rivayet çalışmalarını yoğunluğunu göz önüne aldıkları görülür. Bu incelemede Medine, Küfe ve Basra'nın, iki yazarda da, diğer şehirlerden öne alındığı ortaya çıkar. Halife ve İbni Sa'dın kitablarmm yazılışından bir asırdan biraz fazla bir zaman sonra İbni Hibban'da aynı şeyi yapar.
Halife Medinelî Sahabileri yazdıktan sonra, Medineli ravilerin diğer tabakalarına geçmeden, hemen Küfe'li ravilere başlar. Medineli Tabiin ve onlardan sonra gelenlere dönmez. Küfe'lilerin bütün tabakalarını bitirir. Sonra Basra'ya geçer. Onların da bütün tabakalarını bitirdikten sonra Medine'ye döner ve Ashabından sonraki tabakalımı yazar. Belki de Sahabe ile ilgili bilgileri tamamlamak istemiş ve on-lann yoğun bir şekilde yerleştikleri şehirleri de buraya eklemek yolunu tutmuştur.
Yazdığı şehirlerin sırası konusunda Halife'nin kitabında bir başka özellik daha vardır ki, O da coğrafi faktörleri pek göz önüne al-mamasıdır. Memleketten memlekete geçerken sıra gözetmez ve işlemekte olduğu beldenin ricalinin bitmesini beklemez, Hicazdan Irak'a geçer. Sonra tekrar Hicaz'a döner. Vasıt ve Bağdad'ı, Küfe ve Basra'dan sonra ele almaz, kitabın sonuna bırakır. Belki de bununla ilmi oturmuşluğu göz önüne almıştır. Çünkü Vasıt ve Bağdadin kuruluşu sonradandır. Ayrıca orada rivayetin gelişmesi diğer şehirlerden sonra başlamıştır.
Şehirlerin sırası konusunda coğrafi konumu göz önüne İbni Sa'd almıştır. O, Medineyi yazdıktan sonra Hicazdan ayrılmaz. Oradaki diğer ilim merkezlerini, yani Taifi, Yemeni, Yemameyi, Bahreyni sırasıyla yazdıktan sonra Hicazdan ayrılır. Küfe ve Basra'yı yazdıktan sonra Irak'ı bırakıvermez. Vasıt, Medayin ve Bağdad'ı ele aldıktan sonra bırakır. Sonra doğuyu bütün ilim merkezleriyle ele alır. YAni Horasan, Rey , Hemedan ve Kum sırasıyle işlenir. Oradan Enbar'a geçer. İslam aleminin batı bölgesinde, önce Şam'ı, Mısır, Eyle, Afrika ve
Endülüsü ele alır. İşte İbni Sa'd, şehirlerin sıralanışında ilmi ağırlık yanında coğrafi faktörlere de böyle uymuştur.
Şehirler zincirinin sıralanışında coğrafi faktörlere uyan diğer, bir yazar daha var dır ki o, Müslim b. el-Haccac'tır. Onun şehirleri sıralayışı tamamen İbni Sa'da uymaktadır. [996]
Coğrafi faktörlerin göz önüne alındığı diğer bir eser de İbni Ebu Hayseme'nin Tarihi Kebiridir? Bu zatta Mekke'den sonra sırasıyla Tatf, Yemen, Yemame, Medine ve Küfe ravilerini yazar.
Halife, İbni Sa'dın yerlerden Hemedan, Kum, Ensar, Bahreyn, hu-dud bölgeleri, Eyle ve Endülüs, almamış, buna mukabil İbni Sa'd'm yazmadığı yeni ilim merkezlerinden Musul ve Mağribi eklemiştir. Mağribi biraz genişçe ele almıştır.
Bu yazdığımız kltablann yazılışından bir asır kadar bir zaman geçtikten sonra Muhammed b. Hibban el-Büsti (Ö: 354 NH) "Meşahira Ulema-i'1-Emsar" isimli kitabını yazmıştır. İbni Hiban'da da bu kitabını şehirlere göre tertib etmiştir. Ancak şehirlerin sıralanışında, sadece Medineyi diğer şehirlerden önce yazması bir yana, Halife ve İbni Sa'dda gördüğümüz tertibi bunda göremiyoruz. Yalnız İbni Hibban, konu edindiği yerleri sıralayışındaki sebebleri açıklamıştır. Bu yerleri de şöyle açıklar:
"Müslüman ilim erbabımın ikamet ettiği mamur beldelerin ve onlara bağlı şehirlerin bulunduğu bölgeler altıdır: Birincisi; Havalisiyle Hicazdır. İkincisi; Nahiyeleriyle birlikte Irak'tır. Üçüncüsü; Etrafıyla birlikte Şam'dır. Dördüncüsü, uzantılarıyla Mısır'dır. Beşincisi; İdaresine bağlı yerlerle birlikte Yemen'dir. Altıncısı; İkinci derecedeki idari bölgeleriyle birlikte Horasan'dır. Bu şehirler İslam aleminin, günün alimleriyle tanınan meşhur merkezleridir.[997].
İbni Hibban Medineyi diğer şehirlerdren önce yazmasının sebebini de söyler " zira Medine vahyin iniş yeri, risaletin kaynağıdır. Rasu-lullah (SAV) orada çok yardıma mazhar oldu. İslam dininin temel esasları oradan yayıldı. Rasulullah (SAV)'in ve iki yakını Ebu Bekir ve Ömer (R-anhüma) nın kabirleri oradadır. Sahabenin büyükleri de orada toplandılar." der. [998]İbni Hibban ravinin o şehirden sayılabilmesi için orayı vatan edinmiş olmasını şart koşmuştur. Ölüm yeri neresi olursa olsun onun için önemli değildir. [999]Bu açıklamadan anlıyoruz kitabda şehirlerin tertibi ve birinin diğerinden önce ele alınmasındaki faktörler, her şeyden önce şehrin ilmi mevkii, ikinci olarak dini önemi, üçüncü olarakta coğrafi konumudur.
Halife, İbni Sa'd ve İbni Ebi Hayseme'den her biri, İslâm aleminin merkez noktalarını araştırma sahalarına almakla görüş açılarının ne derece geniş olduğunu göstermiştir.
Bu tncemelerden anlıyoruz ki, ilim elde etmek için yapılan seyahatlerin, şehirler arası ilim alış verişindeki büyük etkisi şüpheye yer vermeyecek açıklıktadır.
İlim elde etmek için yapılan seyahatler, Sahabe devrinde başlamıştır. Sahabi, Rasululîah (SAV) den işitmediği bir Hadisi elde etmek veya ezberlerken iyice hafızasına alıp almadığını kesin olarak bilmek için seyahatler yapardı. Sahabeden bu konuda seyahatıyla bilinenlerden ikisi;Cabir b.Abdullah (Ra) [1000]ve Ebu Eyyüb el-Ensari (Ra) [1001]dir/Tabiin devrinde de, fetihlerin hemen ardından şehirlere dağılan Sahabilerden ilim alabilmek için seyahatler devam etti. Ali isnadı aramak Hadiscilerin hedefi oldu. Tabii kendi tabakasından olan bir Tabiiden rivayet almak yerine, seyahat edip bizzat Sahabinin kendisinden rivayet almayı tercih ediyordu. Hadiste uydurmacılığın çıkması bu ilim seyahatlerinin artmasında etkili oldu. Çünkü doğruyu bulabilmek için Hadis'i zandan kurtarmak, kaynağını araştırmak ve aslını incelemek gerekiyordu. Tabiinden bu konuda meşhur olanlar Said b. el-Müseyyeb" Mesruk, Amir eş-Şa'bi, Hasenü'l-Basri, Ebül-Aliye er-Riyahi'dir. [1002]Tabiin neslinden sonra ilim elde etmek için yapılan seyahatlerin çerçevesi genişledi. Üçüncü ve dördüncü Hicri asırda zirveye ulaştı. Ramehürmüzi (Ö: 360 H) İslam ülkelerinde seyahat eden muhaddislerin, tabakalarına göre sıralanmış, bir listeyi verir, Listede, ulema ile görüşmek için bir kaç ülkeye seyahat edenlerle, bir yere seyahat edenleri de ayrıca belirtir.
Ulemanın seyahat ettiği bu ülkeler, o devrede, İslam aleminin kültür merkezleri idiler.
Bu sehayatlerin, ilmin yayılmasına, Hadis rivayet yollarının çoğulmasma, Hadis ravilerinin (ricalinin) tanınmasına büyük katkısı oldu. Zira mukaddis onlann ülkesine gidiyor, onlara karışıyor, sorup öğreniyor, ülkelerindeki durumlarına, gidişatlarına vakıf oluyordu. [1003]Bütün bunlara rağmen bölgecilik, az da olsa, Hadisciler arasında rol oynayacak fırsat buluyordu. Bazıları kendi rivayet kaynaklarıyla övünürken, karşı tarafın kaynaklarını da küçümsüyorlardı. "Küfelilerden bir cemaatle Hicazlılardan bir cemaat, Abdullah b. İdris'in yanında toplandılar. Sarhoş eden şeyler hakkında münakaşa başladı. Hicazlılar sarhoşluk veren şeylerin haramlığım savunurken Küfeliler de helal olduğuna delil getirmeye çalışıyorlardı. Küfelilerden birisi:
-Bize Ebu İshak, Said b. Zi La've'den, o da Ali (Ra) den ruhsat olarak Hadis rivayet etti ki..., derken Hicazlılar şöyle karşılık verdiler:
-Vallahi, siz ne Muhacirlerden; ne Ensardan, ne de onlann çocuklarından delil getirmiyorsunuz da körlerden, tek gözlülerden, topallardan gözü az görenlerden, şaşılardan delil getiriyorsunuz?" [1004]
Münakaşa fıkhi bir mesele üzerinde yapılmasına rağmen Hicazlılar, Küfelilerin rivayet kaynaklarını haksız bir yolla terikid ettiler. Zira bu lakablarm hepsi mealiye, yani Arab olmayanlara aitti. Arablar bu sıfatlarla lakablanmazlardı. Hicazlılar hocalarının Muhacirin ve Ensardan olmasıyla övünür, Küfelilerin hocaları Mevali'den olduğu için onlan küçümserlerdi.
Buna benzer bir olay da Esmai'nin başından geçmiştir. O, Amr b. Kays'ın şöyle dediğini işitmiştir.
-Iraklılar bize karşı insaflı davranmıyorlar. Biz onlara Kasım b. Muhammed ile Salim b.Abdullah et-Tayyibi'yi delil getiriyoruz., onlar-sa bize, bu ikisinin dengidir diye Ebüt-Teyyah ve Ebül -Kolabeyi getiriyorlar. Emül-Cevza'yı ele geçirsek onu hurma ile yeriz. Şa'bi yi ele geçirsek kazanlar bizim için kurulur. Nehai'yi ele geçirsek bizim izin koyunlar boğazlanır." [1005]
Iraklıların rivayetleri üzerinde bu çeşit alay ve maskaralıklar sürüp gider. Çünkü Iraklıların rivayetleri hep mevaliden (Arab olmayanlardan) dır. Reylilere hitab eden Ebu Abdillah el-Mukri'ye dinleyelim. [1006]
-Ey Reyliler! Sizden kurtuluşa eren kim vardır? İbnü'l-Isbahani, diyecek olursanız, O bizdendir. İbrahim b.Musa, derseniz, o da bizdendir. Cerir, derseniz, p da bizdendir. Sizden sadece bir kişi kurtuluşa erdi. Sizler kederden ölünceye kadar sizinle konuşmayacağım. " [1007]
İşin garip tarafı el-Mukri Reyde doğmuştur. Aslı Isfahanlıdır. Babalarının memleketiyle övünüyor. İçinde doğup büyüdüğü Rey'i kötülüyor.
Cürcan ve Nişabur alimleri arasındaki ilmi rekabet, Nişaburlu Şair Muhammed b. İbrahim b.Yahya el-Büşti'nin kendi şehrinin uleması hakkında bir kaside yazmasına sebep oldu. Kasidede Nişabur'un tarihteki ve o günkü ilmi üstünlüğüyle övünüyor, Cürcanın bu"seviyeye ulaşmamayacağmı vurguluyordu.
"Cürcanı yadetmeyi bırak, zira bizim Nişabur'daki hocalarımız daha üstündür, ne keder!"
'Yahya b.Yahya başkalarıyla kıyaslanamaz. Şayet sınamak istiyorsan izzet ve şeref bakımından o sana yeter."
"îshak da Allah için onlara katabilirsin [1008]Evet Rabati'yi de.... onların fazileti örtülemeyecek kadar açıktır." [1009]
Bölgecilik, genel manasıyla, şehir tarihlerinin yazılıp, geliştirilmesinde rol oynamıştır. Özel manasıyla ise, bir şehrin diğer şehirlere ilmi üstünlüğünü ortaya koymak maksadıyla, o şehrin ricalini tanıtan kitablar yazılmış ve şehir ricaline ait tarihler ortaya çıkmıştır. Bölgecilik, o bölge ricaline ait tarih kitablarmm yazılmasına doğrudan sebeb olmuştur. Hamza es-sehmi (Ö: 427 H) Cürcan Tarihi'nin mukaddimesinde şöyle der:
"Şehirlilerden çoğunun şehirlerinde yaşayanlar konusunda taas-sub derecesinde bağlılık gösterdiğini, Sahabe-i Kiram (R. anhüm) Hazretlerinin ülkelerine girmesiyle, halifelerin, emirlerin ve alimlerden bir topluluğun kendilerinde olmasıyla övündüklerini gördüm. Bunun için tarihler yazdıklarını, kendilerine ulaşan haberleri kitab haline getirdiklerini müşahede ettim. Hocalarımızdan hiçbirinin Cürcan alimlerini yadeden bir kitab yazdıklarını, Cürcanm kabarık sayıdaki üstün kişilerinin tarihini yazmaya teşebbüs ettiklerinin görmedim. Bu konuda kapsamlı bir eser meydana getirmek istedim.
Sonra ilimlerine güvenilen ulemanın yok olmasıyla Cürcanda fikir hareketlerinin düşüş göstermiş bulunduğundan yakınır. [1010]
Belirli bir şehrin ricaline ait olmak üzere yazılan ilk kitab belki de Bahşelin 288 Hicri yılında yazdığı "Vasıt Tarih"dir. Bu, Bahşelden önce, bilinen bölge tarihleri olmadığı manasına gelmez. Nitekim fbni Zebbale "Ahbarü'l-Medine" isimli eserini Hicri 199 yıllarında yazmıştır. [1011]el-Ezraki (Ö: 244 H) ise "Ahbaru Mekke" isimli eserini üçüncü Hicri asrın ilk yarısında yazmıştır. Ancak bu iki eserde şehirdeki Mukaddislerin hal tercemelerini ele almadığı gibi, ricalümi ile bağlantısı da yoktur. On dördüncü Miladi asır tarihçilerinden, Mekke Tarihi yazan Takiyyü'1-Fasi, "el-Ikdü's-Semin" isimli eserinin mukkadimesinde şöyle der:
"Ezrakİ, kitabında hal tercemelerine özel bölüm açma konusunda kendisinden önce kimsenin davranmadığı yazardır..." [1012] el-Fasi bu gerçeğe şaşarak, diğer kitabı "Şifaü'l Garam" da şöyle der:
"Mekkenin fazilet sahibi kişilerinin Ezraki'den sonra, onun tarzında kltab yazmamış olmalarına şaşarım. Mekkenin ileri gelenleri, valileri, kadıları, hatibleri ve alimlerini içine alan Mekke Tarihiyle ilgili, diğer beldelerin faziletli kişilerinin yaptığı gibi, bir eser ya-zamamalanm da aklım almıyor." [1013]
"Medine tarihine gelince, bundan da durum Mekke Tarihinde olduğu gibidir. Çok az bir hal tercemesi ihtiva eder. Daha sonraki hal tercemesi kitablarmın Medine-i Münevvere tarihlerinden hiç bir şey iktibas etmemeleri de bunun delilidir," [1014]Yalnız es-Sehavi, Ömer b. Şebbe'den (ö. 262 H.) nakletmiştir. Bu da, terracim kitablarmda bulduğumuz şekilde ricalin hal tercemelerini İbni Şebbe'nin yazmadığına delildir. [1015]
Bahşelden önce yazılan şehir tarihleri, şehrin topografyası ve o şehre ait haberlerden bahseder. Şehrin ricalini anlatmaz. Bunun için Bahşelden, şehir ricalini ilk yazan kişi olarak sözetmek mümkündür. Ulema, rekabete girişen şehirlerin üstünlük taslamasında en önemli unsur oldu. Buna dayanarak, Bahşel'den sonra şehir tarihlerim ana malzemesi hal tercemeleri oldu.
Bahşel, kitabının gerçekten değerli bilgiler ihtiva eden mukaddimesinde, Vasıtın tarihve coğrafyasından, ondan önceki şehirlerin tarihinden bahsetmiştir. Sonra Vasıt alimlerinin hal tercemelerini vermiş, şekil ve muhteva itibariyle vasıtın ikinci derecedeki şahıslarının tarihini buna eklemiştir. Sonra Sahabeyi ve şehrin diğer ricalini takdim etmiştir.
Bu, diğer bölge tarihlerinin genel planıdır. Bazıları mukkadime-ye ait bu planı genişletmiş, bölgeye ait topoğrafik, tarihi, mitolojik malumatı eklemiştir. Bunlar şehirlere duyulan' aşırı bağlılığın mahsûlüdür. Şehre giren Sahabeyi yazmanın, Rasulullah( SAV) in Büreyde tarafından rivayet edilen şu Hadisi Şerifi'yle bağlantısı vardır:
"Ashabından kim
bir beldede ölürse, Kıyamet gününde, o belde halkının kumandam ve nuru
olur?"
[1016]Bunun
için, tabakat kitablarmın tertibinde olmayan tarih kitablarmda bile, sahabeyi
önce yazma geleneği korunmuştur. Mesela; Ebu Nuaym'm "Tarihu
Isbahan"ı ve el-Hasibin "tarihu Bağdad"ı böyledir. Bölge
ricaliyle ilgili kitablar, Bahşel'in Vasıt Tarihindeki metod ve modelini takib
etmişlerdir. Bu modeli uygulayanlardan birisi Muhammed b.Said el-Kuşeyri'dir.
334 Hicri yılında yazdığı Rakka Tarihi böyledir. Yalnız mukaddimesinde sadece Rakkaya
ait olayları ve sulh şartlarını yazmıştır.
[1017]
Aynı uygulamayı yapanlardan
ikisi:'
Tabakatü'l-Muhhadisin Bi Isbahan" yazan Ebü'ş-Şeyh el-Ensari (Ö: 369 H) ve "Tarihu Darya" yazan Kadı Abdül Cebbar el-Havlani (Ö: 370 H) dir. Bunlardan Kadı Abdül-Cebbar, Şehre ait olaylarla ilgili mukaddimeyi yazmamış, Ebüş-Şeyh ise çok geniş olarak yazmış, şehrin topografyasını, faziletlerini ve hayret duyulacak özelliklerini belirtmiştir. [1018] Ebüş-Şeyh bunu, yaşadığı şehri çok beğendiği ve ona bağlı olduğu için yapmıştır. Aslı Isfahanlı olan Selmanü'l-Farisi (Ra) in hal tercemesini uzun yazmıştır. O kadar ki Isfahana yerleşen Sahabilere ayırdığı yerin yansını ona tahsis etmiştir, bu Sahabilerin sayısı on sekizdir? Ebüş-Şeyh Isfahanın fethinin savaşla mı, yoksa sulh yoluyla mı gerçekîeştirildiğiyle ilgili rivayet ihtilaflannı da unutmaz. Sonunda sulh ile almdığıyla ilgili rivayetleri tercih eder. [1019]
Ebu Nuaym el-Isfahani (Ö: 430 H) de "Zikru Ahban Isbahan" isimli eserinde Ebüş-Şeyhe uyar ve ondan bir çok nakiller yapar. Ancak tertibi değişiktir. Çünkü kitabını harf sırasına göre hazırlamıştır.
Hakim en-Nisaburi (Ö: 405 H) 'Tarihu Nisabur" isimli eserinde, gerek mukaddimede, gerek hal tercemelerinin tertibinde Ebüş-Şeyhin 'Tabakatü'l -Muhaddis'in Bi Isbahan" isimli eserini takib eder. Hakim kitabına Horasanın övünülecek şeyleri ve acemilerin faziletleriyle ilgili Hadislerle başlar. Sonra "Horasanın hayrı Nisaburdur' ve "Nisabur ne güzel memlekettir." Hadislerini yazar. Sonra Nisabur ulemasının tabakalara göre hal tercemelerini verir.
Son devirdeki bölge tarihlerine gelinceye kadar büyük çapta değişiklikler görülmez. Mesela. Hatibin (Ö: 463 H) Bağdad Tarihi ile İbni Asakir'in (Ö: 557 H) Dımışk Tarihi böyledir. Mamafih bu iki eser sadece Mukaddislerin hal tercemelerini vermezler. İşi daha geniş tutarlar. Bu bakımdan ayncalıklan vardır. Aynı zamanda eseri çok geniş tutmak, çok şey yazmak suretiyle bir İslam şehrinin elde ettiği tekamülü de göstermektedir.
Şehirler arasındaki övünme yansı, bölge ricaliyle ilgili tarih önsözü icadında büyük rol oynamıştır. Çoğu kez bölge ricaline ait tarihleri yazmaya iten sebebler, o bölgenin kıymetini ve ilmi üstünlüğünü gösterme gayretleridir denebilir ancak, şunu unutmamamız gerekir ki esas itici sebeb, ravileri ve vatanlannı tanıtmak suretiyle Hadis ilmine hizmlete duyulan güçlü arzudur. Bölge ricali ile ilgili tarihler, ilmi rical kitablan grubuna girerler. Bunlara bu açıdan bakmamız gerekir.
Bölgenin Hadis hocalannı ve onlann rivayetlerini tanımak, o bölgedeki Hadis öğrenme isteklisinin bilmesi gereken ilk bilgiler olarak değerlendirilmiştir. İşte Hafız Salih b. Ahmed et-Temimi (Ö: 384 H) 'Tabakatü'l-Hemezaniyyin" isimli eserinde şöyle der:
"Hadis Öğrenmek ve bu maksatla ilme başlamak isteyen kişinin önce kendi memleketindeki Hadis kitablarım ve Hadis erbabını tanımakla başlaması gerekir. Sağlamını çürüğünden ayınncaya kadar onlan anlamalı ve ezberlemelidir. Hadisle uğraşanlan ve onlann du-rumlanm eksiksiz tanımalıdır, eskiden ve halihazırda ilim ve ulema varsa onlan bilmelidir. Bundan sonra diğer ülkelerdeki Hadisle ve oralardaki Hadis seyahatleriyle meşgul olmalıdır. " [1020]
Bölge ricaliyle ilgili tarihlerin ayırıcı özelliği şudur: Yazann, ricalinin tarihini yazdığı ortamda yaşamış olması sebebiyle, memleke- , tinin alimleriyle ilgili olarak verdiği bilgiler çok daha ince ve çok daha kapsamlı bir araştırmanın mahsûlüdür. Bunun için bölge ricaliyle ilgili tarih kitablan Hadis isteklileri tarafından önemle karşılandı. Hatta bunlardan bazılan ilim halkalannda ders kitabı olarak okundu. Hatibü'l Bağdadi Bağdad Tarihinde bunlardan bahseder. [1021] Ebu Sa'd es-Sem'ani, Abdur-Rahman b.Muhammed el-Kazzaz'dan naklederki, Kazzaz kendisi Selamet Şehri Bağdad'm tarihini, bizzat yazan Ha-tib'ten, iki cildi hariç, dinlemiştir. Bunun sebebi de, annesinin vefatı dolayısıyla, cenazeyle meşgul olduğu için, o iki cüzü dinleyememiştir. Hatibde dinlemediği cüzleri tekrarlamamıştır. "Zira okumaya başlarken, hiç kimse için, kaçırdığı dersi tekrarlamayacağı şartını koymuştur. Dolayısıyla o cüzler dinlenmeden kalmıştır. " [1022]"Kaçınlan dersin hiç kimse için tekrarlanmaması" ibaresi hatibin tarihini bir çok öğrenciye hitaben okuduğuna delildir.
Çoğu kez bazı kişiler, bölge ricalinin tarihiyle ilgili kitablardan birini görmek veya yazarından dinlemek için seyahat etmişlerdir. Ebül-Fadl b. el-Feleki el-Hemezani'nin Nisabura ya;ptığı seyahat bu kabiledendir, bu seyahatin sebeblerinden birisi de Hakimin Nisabur Tarihini elde etmekti. [1023]
İster genel tabakat kitablannda olsun, ister bir bölge ricaliyle ilgili olarak yazılması neticesinde olsun şehirlere göre bölümleme, ra-vilerin ülkelerini, yaşadıkları yerleri ve aralanndaki ilgiyi bilmemizi mümkün kılmaktadır. Ravilerin vatanlarını bilmek yoluyla ravilerin görüşmelerini tahkik etmek mümkün olmaktadır. İki ravi aynı beldeden olmazlar, biri diğerinin ülkesine gitmez, Hac veya başka bir seb-eble görüşmezlerse rvinin rivayet ettiği şeye izin (İcaret) yoktur. Bu durumda senedde irsal, inkıta, ati veya tedlis vardır. [1024]
Ravilerin memleketlerini bilmenin, söylenişte aynı olan iki rav-inin ismini ayırt etmeye de yararı vardır. Hocasına ve kendisinden rivayet alan öğrencisine bakılır. Çoğu kes ikisi de veya birisi, isimleri aynı olan iki raviden birinin memleketindendir. Zanm galible bunlardan birisi senetteki ravidir. Bilhassa onun kendi memleketinden başka yerde yapmış olduğu bir rivayeti yoksa, durum daha kesinlik kazanır. [1025]
Şehirlere göre
tertibedilmeyen ricalle ilgili tarih kitabları, buna karşılık şehirlerdeki
ravilerin ölümlerinden bahseder. Çoğu kez ravi-nin nisbeti şehre ve kabileye
birlikte yapılır. Ama bazılarının "Arabın memleketlere ve vatanlara nisbet
edilip bağlanması, köy ve şehirlerde İkametin geçerli haîe gelmesindendir. Bu
bir çoğunun nesebini unutup kaybetmesine sebeb olmuştur. Geriye memleketlere
nisbet edilme durumu kalmıştır. Daha önce kabilelere nisbet edilirlerdi.
"[1026] demesi, sonraki ravilere uygun gelmektedir.
Önceki ravilerinse, yerleştikleri yer bildirilirken nesebleri de belirtilirdi.
Bu ise onları daha iyi tanıtmanın yoludur. Buhari "et-Tarihü'l-Kebir"de
böyle yapmıştır. O, en sonuncusu üçüncü Hicri asrın ilk yarışmada yaşamış olan,
önceki ravilerin hal tercemelerini verirken bu yolu kullanmıştır.
[1027]
Bu tertibin kullanılması, bilhassa halh tercemesi verilenleri kolaylıkla bulmak içindir. Eski yazarlar, son devir eserlerinde bulduğumuz ayrıntılı fihrist usûlünü kullanmadılar. Eski yazarlar harf sırasına göre yaptıkları tertibde, asrımızda kitab neşreden tah-kikçilerin yaptıkları fihristler gibi, bulma kolaylığı sağlayacak titizlikle de hazırlamadılar eserlerini... İlmi Rical kitabı yazanlardan bazıları, ravilerin isimlerinin ilk harfini göz önüne aldılar. Buhari et-Tarihu'l-Kebir ve ed-Duafaü's Sağir'de bu usûlü kullandı.
Bazı yazarlar aynı isimde olan ravileri bir araya topladılar. Ancak harf sırasına göre sonra gelmesi gereken isim daha çok sa, bu çok olan ismi önce yazdılar. Mesela Halld ismi (Arabca yazılışına göre), Humeyn isminden çok olduğu için, har sırasına göre sonra gelmesi gerekirken önce yazılmıştır. Yazarlardan çoğu da Muhammed ismini taşıyanları önce aldılar. Mesela, Hatibü'l-Bağdadı Tarihu Bağdada böyle yapar. Yazarlar genellikle sahabeye de Önecelik tanıdılar. Bunun Örneğini de İbni Ebi Hatem'in el-Cerhi Ve't-Tadil'inde görüyoruz.
Hal tercemelerini harf
sırasına göre düzenleterek ilk dönemlerde çıkmıştır.
Harf sırasına göre
düzenlenen İlk ilmi rical kitabları şunlardır:
1. Buhari (Ö: 256 H) Kitabı: "et-Tarihu'1-Kebir.
2. Müslim b. el-Haccac (Ö: 261 H), kitabı: "el-KünaVe'l-Esma".
3. el-Akili (Ö: 322 H) Kitabı: "ed-Duafa11
4. İbni Ebi Hatem er-Razi (Ö: 327 H), kitabı: "el-Cerhu Ve't-Ta'dil"
5. Ebu îshak Ahmed b.Muhammed b.Yasin el-Herevi el-Haddâd (Ö: 334 H), Kitabı: "tarihu Herat" [1028]
6. İbni
Hibban (Ö: 334
H) Kitabı: "el-Mecruhin Mine'l-Muhaddisin", İbni Hibban'm
"es-Sikat" isimli eseri ise önce tabakalara göere ayrılmış, sonra her
tabaka kendi arasında harf sırasına göre ter-tibedilmiştir.
[1029]
Kitabını harf sırasına göre
tertibeden diğer yazarlar:
7. İbni Adiyy el-Cürcani (Ö: 360 H) İki Kitabı vardır: "Esami Men Rava Anhümü'l-Buhari" ve "el-Kamil Fi Duafai'l -Muhammeddisin" Bunu takiben,
8. el - Kelâbâzi fö. 399 H) Kitabı el-Esma ve Künayı yazmıştır, bu eseri tabakata fikrinden etkilenerek ravileri sahabe, tabiin ve sonrakiler olarak ayırmışsa da, her tabakadaki ravileri kendi aralarında harf sırasına göre sıralamıştır.
9. Ebu Abdillah b.Mende (Ö: 395 H) "maritetü's -Sahabe isimli eserinde harf sırasına göre tertibi kullanmıştır.
10. Hakim (Ö: 405 H) "Tesmiyetü Men Ahracehümü'l-Buhari ve Müslim" isimli eserinde tabakat kitablarından etkilenerek sahabeyi öne almışsa da diğerlerini harf sırasına göre düzenlemiştir.
11- es-Sehmi (Ö: 427 H) "tarihu Cürcan"da aynı metoda uygulamıştır.
Bunları takiben harf sırasına göre düzenlenen hal tercemesi kitabları birbirine takibetmiş ve derece derece tabakat düzenindeki yazımdan ayrılmıştır. İşte Hatibü'l-Bağdadi (Ö: 476 H) "Tarihu Bağdad"da isimleri harf sırasına göre yazarak başlamak, sonra yine harf sırasına göre künyesiyle tanınanları, kitabın sonunda da kadınları yine aynı sırayla yazmak suretiyle tertib etmiştir. Bu şekilde kitabını büyük çapta tabakat düzeninden ayırmıştır.
Beşinci asırdan itibaren hal tercemesi kitabları harf sırasına kaymış, tabakat ve şehir esasına göre tertib terkedilmiştir. Bu ise, kitab üzerinde araştırma yapmak ve ondan faydalanmak isteyenlere büyük kolaylık getirmek amacıyla yapılmıştır. Tabakalara, şehirlere ve neseblere göre yazılan rical kitablarım kullanmak, hal tercemesi verilen raviler hakkım da, bilhassa kitaba başvuran pek çok kimsenin sahib olmadığı bir bilgiyi gerektirir. O devrede kitablarda fihrist bulunmadığını da göz Önünde bulundurursak, durum daha iyi anlaşılır. Yazarlardan çoğu, harf sırasına göre tertibi seçmeye kendilerini sev-keden sebebleri açık açık yazmışlardır. İbni Hibban (Ö: 334 H) "es-Sikat" isimli kitabında şöyle der:
"Ben Tebe-i Tabii'in isimlerini ayırıyorum.
Onlardan nesebin meşhur olanları ve vefat tarihlerini yazıyorum. Bunlardan çoğunun, pek çok kimse tarafından ezberlenmesinin zorluğunu, bildiğim ve araştırma yapmak isteyenlere kolay gelmesini dilediğim için isimlerini harf sırasına koydum." [1030]
ftmi Adiyy el-Cürcani (Ö: 360 H) de "el-Kamil Fi Ma'rifeti Duafai'l-Muhaddisin"isimli eserinin mukaddimesinde şöyle demiştir.:
" Bunlardan her hangi bir raviyi araştırmak isteyene kolaylık olması için harf sırasına göre yazdım." [1031]
Hafız Ebü Nuaym el-Isbahani "zikru Ahban Isbahan" isimli kitabının mukaddimesinde konuyu şöyle açıklar:
"Bundan sonra: Kardeşlerden bazısı Allah onları gözetsin-ravi ve mukaddislerin isimlerini içine alan bir kitabı düzenlerken bizden önce geçenlerin ve Hadis rivayet edenlerin yoluna uymamızı istediler... Araştırma yapmanın kolay olması için harf sırasına göre tertib edilmesini arzuladdar. Bu arzuya uydum?" [1032]
Şu halde, tabakalar ve şehirlere göre tertib şeklinden derece derece ayrılıp, harf sırasına göre tertibe geçmenin tek sebebi, bu kitablara başvurmayı kolaylaştırma arzusudur.
Hafız Ebül-Haccac
Yusuf b. ez-Zekiyy el-Mizzi el-Kemal yazan (Ö: 600 H) na
[1033]
tabi olarak tabakat düzenindn tamamen ayrılmasının sebebi olarak bu tertibin
karışıklık meydana getirmesini gösterir. Çünkü sahabi'nin hem Rasuîullah (SAV)
den, hem de diğer sahabiler-den rivayeti hakkında sağlam bilgisi olmayan kişi,
birinci sahabiyi tabiinden sanır ve onu Tabiin arasında arar, bulamaz.
Ravilerin hepsinin harf sırasına göre tek bir tertible sıralanması daha
uygundur ?
[1034]
Rical kitablan ister tabakalara göre tertib edilsin, ister harf sırasına göre tertibedilsin Tarih ismini alırlar. Buna dayanarak son devir uleması tabakalarla tarihleri ayırmışlardır, el-izz b. Cemaa bunu müphem ve karışık iylerden sayar, aralarını kapalı ifadelerle ayırmaya çalışır. Şöyle der:
"Bana göre
doğrusu şudur: Tabakat ve tarihler aslında aynı şeylerdir, ancak
değerlendirilirken aralarında farklılık ortaya çıkmıştır
[1035]
Sehavi bunu, şu sözüyle tenkid edip düzeltmeye çalışır:
"Tabakat ve tarihler arasında genellik ve özellik ilgisi vardır. Ravileri tanıtmada ikisi de birleşir. Tarih olayları tanıtmakla ayrılır. Tabakat kitablarımn da şöyle bir ayrıcalığı vardır. Bedire iştirak eden ravinin vefatı, iştirak etmeyenden sonra ise, vefatı sonra olduğu halde onu öne geçirir." [1036]
Sehavi tabakatîa tarih arasındaki farkı belirten sözünün, önceki tabakat kitablanna uyduğunu belirtir. Zira sonraki tabakat yazarları ölüm tarihlerini göz önüne almışlardır.
Üçüncü Hicri asrın ilk yarısına kadar varan ilk devreden itibaren, yazarlardan bir kısmı, ricalle ilgili kitablanna tarih ismini verdiler. Mesela Buhari, ricalle ilgili eserlerine "et-Tarihu'1-Kebir", "et-Tarul-Evsat" ve "et-Tarihu's-Sağır" isimlerini vermiştir. Muasırın Ali b.el-medini (Ö: 234 H) rical hakkındaki kitabına sadece " et-Tarih" demiştir. İbni Ebi Hayseme (Ö: 279 H) ise "et-Tarihu"l-Kebir" adını verir. Sonradan gelen bazı yazarlar da bu konuda bunlara uyarlar. Bu ilk dönemde yıllıklar için, yine tarih kelimesi kullanılmıştır. Halife b.Hayyat'ta yıllığına "et-Tarih" ismini vermiştir [1037] durum ne olursa olsun, bunun kesinlikle böyle olduğunu söylemek zordur. Zira rical hakkındaki kitabı bulunan ilk yazarlar kitablannı tarih kabul ettiler. Bunun açıklaması, hal tercemesi verilen bazı kişiler doğumu ve ölüm tarihlerinin verilmesiyle ilgilidir.
Rical kitablarımn tarihin bir kolu kabul edilmesinin ne zamana kadar devam ettiğine gelince bu, tarihin tarifiyle ilgili bazı terimlerin belirgin hale gelmesi, tarihin konularının ve hedeflerinin sınırlarının belirlenmesi, bühassa el-kafıci (879 H) [1038]ile es-Sahavi (Ö: 902 H) [1039]nin son devreye ait araştırmalarının ortaya çıkmasına kadar devam etti. es-sehavi tarihi şöyle değerlendirir:
"Tarih ilmi, Rasuîullah (SAV) in hadisleriyle ilgili fenlerden birisidir." [1040]
Tarih İlminin faydaları hakkında da şöyle der: 'Tarih, ravinin doğumundan önce ölmesi veya aklına helal gelmesi veya zihninin söylediklerini karıştıracak şekilde zayıflaması veyahutta ilim isteklisi ravinin hiz bir zaman uğramadığı memleketinden çıkmamış olması sebebiyle Hadis hocasının kastettiği mananın dışına çıkarılan rivayetleri tesbit eden ilimdir." [1041]
İşte bütün bunlann araştırılması rical ilminin konularıdır. Se-havi tarih ilinin yüceliğine ve değerine delil olarak, Tarihu'l-Kebirini, Rasulullah (SAV) in şerefli kabriyle minberi arasında yazdığı ve her iki hal tercemesini yazmak için iki rekat namaz kıldığını, gösterir. [1042]Bu Tarihu'l-Kebir ise rical kitablarmd andır.
Sehavi tarihle ilgili kitablann listelerin verirken, içinde ilmi ricalle ilgili kitablann çeşitlerine de işaret eder. Sehavi haberleri, şiirleri ve bunlarla ilgili bilgileri öğrenmenin mubah olmaktan öteye gitmediğini ifade ederken ricalin tarihini bilmenin vacib (farz) olduğunu belirtir. [1043] ilmi ricalin sadece tarih ilminin bir bölümü olmakla kalmayıp, tarih ilminin ihtiva ettiği faydalar içinde ona ait faydaların da bulunduğunu gösterir.
Sehavinin muasırı Suyüti (Ö: 911 H) aynı konuda: " Tarihin faydaları: ölüm tarihlerini, ölümün gelişini, tenkid ve tashih vakitlerini, şeyh (üsta[1044]d-hoca) ların vefatlarını ve doğumlarını, onlardan rivayet olanları bilmektdir. İşte bu sadece yalancının yalanını, doğrusunun doğrusunu biliriz." [1045]
Rical ilminin, tarihin bir bölümü olduğu düşüncesinde Hacı Halife (Katib Çelebi) ve Taşköprülü Zade de ona uymuşlardır. Rosen-tahl hal, tere em elerinin bu günkü şekline bakarak, müslüman tarihçilerin kabul ettiği gibi, bunları açıkça tarih ilminin bir bölümü kabul etmenin doğru olup olmadığını soruyor. Bununla beraber hal ter-cemeleri ilminin (Teracim'in) tarihin temel parçalarından birisi olduğuna, onun tarihe ait olduğunu kabul etmemizde hiç bir sakınca bulunmadığını ve buna delil olan şeylerinde varolduğunu kabul ediyor. [1046]Bunun bilhassa sonradan yazılan hal tercemesi kitablanna uygunluğu gayet tabiidir. Yalnız bu, aynı zamanda, gayet ince ve vesikaya dayalı az ve dağınık bazı malzemeyi ihtiva eden rical kitablanna da uygundur..Zira hal tercemeleri içinde şu bilgiler de sunulmaktadır. Valiler ve kadılar yazılırken idare bilgiler, hal tercemesi verilen şahsın gazalara iştirak ettiği belirtilirken gazalara ve savaşlara ait bilgiler, yaşadığı yerler belirtilerken şehirlerin coğrafi konumlan, şayet kitab şehirlere göre tertib edilmiş ve nesebleri de almışsa, bu şehirlere yerleşen aşiretler tanıtan bilgiler...
201 Rical kitablannin, ulemasının hal tercemelerini ele aldığı şehir ve ülkelerin kültür hayatını tanıtmada da özel önemi vardır. Bu bilgiler tarih kitablannm sunduğu maddelerdeki noksanlıklann yerini tutar. Sanki bununla belirli bir şehirde veya sınırlı bir zaman esnasında görev yapan kadı ve valilerin listesi tamamlanmış olur. Veyahutta şehirlerin coğrafyası veya onunla ilgili bir şeyi hakkında tarih kitablannm verdiği bilgilerin eksikliği giderilmiş olur. Şu da akıldan çıkarılmamalıdırki rical kltablarının sunduğu tarihle ilgili bilgileri mübalağadan kaçınmak çok önemli ve zorunludur.
Rical kitablarmın Önemi, son dönemde ortaya çıkan tarihi araştırmalann bir çeşidinde daha da belirginleşir. Buna, tarihçilerin malzemelerinden faydalandıkları usulle İlgili araştırmaları hedef aldığı için 'Tarihin Tarihi" ilmi denir. Bu usul tenkid edilmiştir. Rical kitablannm takdim ettiği öyle bilgiler var ki bu bilgiler sayesinde olayları rivayet edenlerin durumlarım, akidelerini, ahlaklarını tanıtırken onları bu yolda harekete sevkeden sebeblere ve hedeflerine ışık tutar. Bu bakımdan son derece önemleri vardır. Rical kitablannm hal tercemelerini yazdığı Hadiscilerin haberleri nakletmeleri yanında [1047]Hadis rivayet etmelerine de ciddi şekilde yardımcı olduklannı söylemek mümkündür. Ancak bu konuda aşın bir yardımın olduğunu söylememek gerekir. Zira rical kitablannm yazdığı hal tercemelerini yazdığı hal tercemelerinin çoğu kısadır. Verdiği bilgiler kopuk kopuktur. Buna rağmen, çoğu kez de, kendisine büyük önem verilecek derecede nadir şeylerdir.
Hal tercemesi (teracim) kitablan sadece Hadis ravilerini almayıp sultanları, emirleri, valileri, kadıları, şairleri, edipleri, kurrayı ve diğer kişileri de aldığı için rical ilminin, şekil ve muhteva bakımından hal tercemesi kitaplanna tesiri belirgindir. Hal tercemesinin malzemesi isimleri tesbit etmek, mezhepleri söylemek ahlâkı, aklı bedeni vasıflan açıklamak hal tercemesi verilen şahsın hocalarını, talebelerini, zaman zaman bazı rivayetlerini yazmak, ölüm tarihlerini özellikle göstermek gibi şeylerdir. Hal tercemesi kitablan malzemenin özelliği ve tertib bakımından rical kitablarmdan bir ayrılık göstermezler.
Hal tercemesi kitablannm maddelerini düzenlemek konusunda uydukları genel tertib esaslanna rical ilminin etkisi açıktır. Tabakalara veya harf sırasına göre tertib, hal tercemesi kitablannm iki temel esasıdır. Rical kitablan bu iki temel esası kullanırken malzemelerini sunmada daha başanlıdırlar.
Hadis ravileriyle ilgisi olmayanlann hal tercemesini çerçevesine almada ve ricalle ilgili durumlanndan ve onlarla ilgili haberlerden daha çok bahsetmede çalışma sahasını genişlettiği için teracim kitablarmın rical kitablannm taklidinden başka bir şey olmadığını söylemek yanlış konuşmak olmaz.
Hal tercemelerine
çokça önem veren genel tarih kitabları üzerinde de rical ilminin etkisi aynı
şekilde açıktır. İbnü'l-Cevzi'nin "el-Muntazam" İbni Kesfr'in "el-Bidaye
Ve'n-Nihaye", Zehebi'nin "Tarihu'l-İslam" isimli eserleri bunun
örnekleridir.
[1048]
Muhaddislerin Hadis ricalini tenkidde kullandıkları metod-lann, kaynakların tenkidinin geliştirilip tekamül ettirilmesinde, ayrıca doğruluk ve sağlamlık yönünden nakledenlerinin mevkilerini açıklamak suretiyle gerçeği araştırmada çok büyük etkileri vardır. Mu-haddisler rivayet ettikleri hadislerin kabul edilmesi için, ravilerde adalet ve güçlü ezber kabiliyeti ararlar.
Ravilerin korkutucu rakamlara ulaşan sayıları sebebiyle rical kitabların yazdılar.
Hadis tenkidine ait kuralları açıklayan Hadis İstilahlanyla ilgili kitablar (Kötübü Mustafalahi'l-Hadis) rical kitablanndan yararlanma yollarını da göstermektedir. Tabiatıyla bu kurallar özellikle Hadis tenkidi için konulmuşlardır. Mukaddislerden çoğunun tarihle de meşgul olması sebebiyle bu kurallar, belirli Ölçülere kadar, tarih sahasında da kullanılmışlardır. Hadiste olduğu gibi, tarihi rivayetlerin evvelinde de senetlerin bulunması bu uygulamaya yardımcı oldu. Nitekim Muhaddislerin koydukları ölçüler tarih ilminde de geçerli oldu. Hadis ravilerinden istedikleri adalet ve hafıza gücünü tarihçi için de şart koştular. [1049]Bu suretle hadis tenkidiyle ilgili kuralların tarih rivayetlerine tatbiki imkan dahiline girdi. Ancak bu bizzat dikkatli davranmakla bitmedi. Aksine tarih sahasında büyük çapta müsamahakar davranıldi. Halife b.Hayyat ve Taberi gibi ilk tarihçiler Hadiscilerin zayıf kabul ettikleri ravilerden tarih malzemeleri için geniş çapta yararlandılar. Hadis ravilerinde yaptıkları gibi haber ra-vilerini tenkidde şiddetli davranmadılar. Çünkü Hadis, şer'i hükümlerin dayanağıdır. Bunun için alimler, senedinde kopukluk bulunan Hadisleri delil olarak kabul etmezken bunları tarihi rivayetler için kabul etmekten çekinmediler. Tarihi rivayetlerde tenkide uğramış rivayetleri kullanmakta bir beis görmediler. İşte ulema, ilk dönemlerde tarihle Hadisi böyle birbirinden ayırt ettiler. Hadis tenkidinde kullanılan kuralları aynı titizlikle tarihte kullanmadılar.
Günümüz tarihçileri tarihi kaynaklarımızı incelemeye ve tenkide niyet ederlerse, birbirine zıt tarihi rivayetler arasında tercih yapabilmek için, imkanların elverdiği nisbetle, Hadis tenkidi kurallarından yararlanma yollarını aramalıdırlar. Bunu yaparken birbirine zıt iki rivayetten birinin rivayet zincirinin muttasıl (kesintisiz), diğerinin kini ise munkatı (kopuk) veya cerhedilmiş raviler yolundan gelmiş olarak görecektir. Bu durumda birinci rivayet yolunun, ikinci rivayet yoluna tercih edilmesi gerekir. Hadis istilah kuralları tarih rivayetlerini tenkidde kullanılırken bilhassa şahsi arzuların tesir edeceği ve ravilerin haktan ayrılabileceği önemli ve tehlikeli olaylarla ilgili konularda çok titiz davranmak gerekir. Bunlara sahabe devrinde çıkan fitne olayları gibi akideye taallûk eden konularla, şer'i hükümlerle ilgisi bulunan fikhi ihtilaflar örnek teşkil eder. Bu çeşit rivayetleri ele alırken Hadis tenkidi metodu titizlikle uygulanırsa karşımıza çok makbul bir netice çıkar. Bu suretle Hadis tenkid medo-, dunun tarihe tatbikinin boyutları rivayetlerin özelliğini sınırlayan nisbi bir iştir. El-Kafici konunun önemini şöyle vurgulanmaktadır.
'Tarihçinin hayırlı işlere teşvik, fenalığa karşı uyarma ve ibret alma konularında, zayıflığını belirtmek şartıyla, zayıf rivayetleri tarihine alması caizdir. Ancak bunu Cenabı Hakkın zatına, sıfatlarına ve şer'i hükümlere ait konularda uygulaması caiz değildir. İşte zayıf Hadisin rivayetinin caiz olup olmaması da böyledir." [1050]
Hadiscilerin tenkid
konusundaki ölçüleri ve yöntemleri, son devrede el-Kafici ve es-Sehavinin
tarih ilmiyle ilgili kitablan yazdıkları son devrelere kadar tarih sahasına
geçmeye devam etti. Ancak çağdaş tarih araştırmalarında bundan habersiz
durumdadır. Tarihçiler çağdaş tarihçiler bu zengin kaynağı bilmemektedirler. Bu
sebeble tarih tenkidi konusunda batılıların metodoloji sahasında ortaya koydukları
ölçülere büyük çapta bir kayma olmuştur. Avrupalıların (batılıların) insanlıkla
ilgili araştırmalarda ilmi tenkid kurallarım kullanmalarının, Hadiscilerin
tenkid metodunu kullanmalarına oranla çok sonraki devirlerde gerçekleştiğinde
şüpbe yoktur. Esed Rüştem'in Hadis mustalahı ile batılıların metodolojinden
birlikte yararlanarak tarih muştalan ilmini ortaya koyması, tarih tenkidi
işleminde Hadis tenkidi kurallarının önemini keşfetmesi açısından cesur bir
teşebbüs olarak değerlendirilmelidir?
[1051]
1- el-Kur'anü'1-Kerim
İBNÜTL-ESİR: İzzü'd-Din Ebül-Hasen Ali b.Muhammed b.AbdüI-Kerim el-Cezeri (Ö: 630 H)
2- el-Lübab Fi Tehzibi'l-Ensab, 3 cild, mektebe-tü'1-Kudsi, Mısır-1357 H.
3- Üsdü'1-Gabe Fi Ma'rifeti's-Sahabe, Matbaatü'l İslamiyye (ofset). Tahran-1280 H
AHMED B.HANBEL (Ö: 240 H)
4- el-Müsned, 6 cild (basım yeri ve tarihi yok)
5- eî-ilel Ve Ma'rigetü'r-Rical, Koçyiğit ve İsmail Cerrah.oğlu tahkikiyle, Ankara - 1963 M.
BAHŞEL: Eşlem b. Sehl er-Rezâz el-Vasıti (Ö: 292 H)
6- Tarihu Vasıt, Körkis Avvad tahkikiyle, Matbaatü'l Maarif, Bağdad - 1967 M
BUHARİ: Muhammed b.İsmaü (Ö: 256 H)
7- Es-Sahih, 9 cild, Matbuat Muhammed Ali Sabih, Mısır (tarihsiz)
8- Et-Tarihu'1-Kebir. 4 cild içinde 8 cüz, B.l, Matbaatü Dairati'l-Maarifi'l-Osmaniyye, Haydarabat, Dekan-1262 H.
9- Ed-Duafaü's-Sağir, Matbaatü Dairati'l -Maarifi'l Osmaniyye, Haydarabad, Dekan (tarihsiz)
10- Kitabü'1-Küna, B.l, Matbaatü Dairati'l-Maarifi'l Osmaniyye, Haydarabad, Dekan-1360 H
EL-BÜRKİ: Ebu Cafer Ahmed b.Ebu Abdullah (Ö: 274 H)
11- Kitabü'r-Rical, Kazım el-Musevi el-Meyamevi'nin çalışmasıyla, B.l Danişgah matbaası, Tahran-1383H
EL-BEKRİ: Ebu Abdülah b.AbdüI-Aziz (Ö: 487 H)
12- Faslu'I-Mekal Fi şerhi kitabi'l Emsal, el-Müsteksa Fi Emsa-li'1-Arab isimli kitabla birlikte basılmıştır.
EL-BEYHAKİ: Ebül-Fadl Muhammed b.Hüseyn (Ö: 470 H)
13- Tarihu'1-Beyhaki, Yahya el-Haşşab ve Sadık Neş'etin terceme-si, B.l, Mısır, Daru't-Tıbaati'l-Hadise-1376 H ( 1956 H)
ET-TİRMİZİ: Ebu İsa Muhammed b.İsa b.Sevra(Ö: 279 H)
14- el-Camia's-Sahih, 3 cild, Muhammed Fuad Abdül-Baki tahkiki, Mustafa el-Babi el-Halebi matbaası, Mısır-1956 M
İBNİ TEYMİYE: Takıyyü'd-Din Ahmed b.Abdü'l-Halim el Harran! (Ö: 728 H)
15- El- Münteka min minhaci'l İ'tidal (Seçmeyi yapan Hafız Ze-hebidir), el-Kahire 1374 H.
16- Minhacü's-Sünne, I.Basım, Bulak Emiriyye matbaası, Mısır-1321 H
17- Sıfatu's-Safve, 4 cild, Dairatül-Maarifi'l-osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1357 H
EL CEVHERİ: Ebu Nasr İsmail b.Hammad (Ö: 393 H)
18- es-sıhah, 6 cild, Ahmed Abdül-Gafur Attar tahkiki, B.l, Daru'l-Kütüi'l-Arabi matbaası, Mısır-1376-1377 H
İBNİ EBİ HATEM: ebu Muhammed Abdur-Rahman b.Ebi Hatem er-RaziEÖ: 327 H)
19- Kitabü'İ-Cerh Ve't-Ta'dil, 7 cild, B.l, Dairatü'l-Maarüı'l-Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan, 1952-1956 M
20- Takdimetü'l-Ma'rife L Kitabi'1-Cerh Ve't-Ta'dil, B.l, Dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniyye Matbaası, Hindistan-1371 H-1952 M
HACI HALİFE: Mustafa bAbdullah (Katib Çelebi) (Ö: 1068 H)
21- Keşfü'z-Zunün, 2 cild, M: Şerafeddin Yaltkaya ve Kilisli Rıfat bilge tahkiki, Behiyye Matbaası, İstanbul- 1360 H-1941 M
22- Şurütu'l-Eimmeti'l-Hamse
EL-HAKİM: Ebu Abdülah Muhammed b. Abdullah en-Nisaburi (Ö: 405 H)
23-Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis, Muazzam Hüseyn Tahkiki, el Kahire, Daru'l-Kitabi'l-Mısriyye matbaası, Mısır-1937 M
İBNİ HD3BAN: Muhammed b.Hibban el-Büsti (Ö: 354 H)
24- Meşahiru Ulemai'l-Emsar, Blacher'in gayretiyle, Lecnetü't-Tel'if Ve't-Terceme Ve'n-Neşr Matbaası, el-Kahire 1379 H-1959 M
İBNİ EBİL-HADİD: İzzü'd-Din b.Ebu Hamid (Ö: 656)
25- Şerhu Nehci'l-Belağa, 5 cild, Daru'l-Kütübi'l Arabiyyeti'l-Kübra, el Kahire
İBNİ HAZM: Ebu Muhammed Ali b.Ahmed b.Saİd el Endülusi (Ö: 456 H)
26- Cemheretü Ensabi'1-Arab, Abdüs-Selam Harun tahkiki, Darü'l-Maarif Matbaası, Mısır-1382 H-1962 M ELHULİYY: Takıyyü'd-Din b.Alib.Davud (VII. Asır)
27- Kitabü'r-Ricaİ, Kazım el-Musevi el-Meyamevi tahkiki, Bürki'niri kitabıyla birlikte basılmıştır. Danişgah matbaası, Tahran- 1338 H
EL-HATİB: Ebu Bekr
Ahmed b.Ali b.Sabit el Bağdadi (Ö: 463 H)
28- Tarihu Bağdad, 14 cild, B.l, Seade Matbaası, Mısır-1349 H-
1931 M
29- el-kifaye Fi ilmi'r-Rivaye, Cemi'yyetü Dairati'l-Maarifı'l-Osmaniyye matbaası, Haydarabad Dekan-1357 H
30- Takyidü'1-ilm, Yusuf el-Işş tahkiki, Dımışk-1949 M
31- Muvaddıhu evhami'1-Cemi Ve't-Tefrik, 2 clld, Cem'iyyetü Dai-rati'l-Maarüi'l Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1379 H-1960 M
32- er-Rıhle Fi talebi'I-Hadis, "Mecmua Resail Fi Ulumi'l-' Hadis"in içinde, Subhi el-Bedri es-Samerrai tahkiki, B.l, el-mecd matbaası, el-Kahire ( 1389 H-1969 M
HATİFE B. HAYYAT (Ö: 240 H)
33- Kitabü't-Tabakat, B.l, Ekrem Ziya el-Umeri tahkiki, el-Ani matbaası, Bağdad-1967 M
EL HAVLANİ ED DARANI: Abdül-Cebbar b. Abdullah ( Ö: 370 H)
34- Tarihu Darya, Said el-Efgani tahkiki, B.l., Terraki Matbaası, Dımışk-1950 M
ED-DARİMİ: Ebu Muhammed Abdullah b.Abdur-Rahman b.el-Fadl b. Behram (Ö: 255 H)
35- Süneü'd-Darimi, 1 cild, Muhammed ahmed Dehman'ın gayretiyle, el-1'tidal matbaası, Dımışk-1349 H
ED-DEHLEVİ: Şah Abdül-Aziz Gulam Hakim
36- Muhtasar et-Tuhfeti'1-İsna Aşeriyye, es-selefiyye matbaası , B.2 el-Kahire -1387 H
ED DEHLEVİ: Ahmed b.Abdür-Rahim el-Umeri (00 1176 H)
37-Huccetullah'I-Baliga, 2 cild, Seyyid Sabık'm tahkiki, Darü'l-Kütübi'l-Hadise yayını, el-Kahire
ED -DULABİ: Ebu Bişr Muhammed b. ahmed b. Hammad (Ö: 320 H)
38- el-Küna Ve'1-Esma, 2 cild, Meclisü Dairati'I-Maarifi'l-Osmaniyye matbaası, Haydarabad, Dekan-1322
EZ -ZEHEBİ: Şemsüd-Din Muhammed b.Ahmed b.Osman (Ö; 748 H)
39- Tezkiratü'I - Huffaz, 4 Cild b. 3 Meclisü Dâirati'I maarifil -Osmaniyye matbaası Haydarabad, dekan 1955
40- Mizanü'l-İ'tidal Fi İVakdi'r-Rfcal, 3 cild, B.l, es-Seade matbaası, Mısır-1325 H. Aynca 4 cild halinde el-Becavi basımı vardır ki Dar ihyai'l- Kütübi'l-Arabi tarafından yayınlanmıştır-1382 H-1963 M
EZ - ZEBİDİ: Muhibbüd-Din Ebül Feyd Muhammed Murtadi el-Hüseyni(Ö: 1205 H)
41- Tarihu'l îslam, 6 cildi yayınlanmıştır, Es- Seade matbaası Mısır - 1367 - 1369 H.
42- Tacü'1-Arus Min Cevahiri'l-Kamüs, B.l, el-Hayriyye matbaası, Mısır-1306-1307 H
207 EZ - ZEMBAHŞERI: Ebül-Kasım Carullah Muhammed b. Ömer
(Ö:538H)
43- el-Müstaksa Min Emsamli'1-Arab, 2 cild, Meclisü Dairati'l-Maarifi'l-Osmaniyle matbaası, haydarabad, dekan 1381 H-1962 M .
ES-SÜBKÎ: Abdül-Vehhab b.Ali Tacüd-Din (Ö: 771 H)
44- Tabakatü'ş-Şafiiyye, 6 cild, B.l. el-Hüseyniyye Matbaası, .el-Kahire-1324 H Ayrıca et-Tanahi basımı vardır ki 5 cilddir. İsa el-Babi el-Halebi Matbaası, el-Kahire Bu basım 1967 M yılında tamamlanmıştır.
ES-SEHAVİ: Muhammed b.Abdurrahman (Ö: 902 H)
45- el-İ'lan Bit-Tevbih Limen Zemme Ehle't-Tarih, Rosentahl'ın İlmü't-Tarih İnde'l-Müslimin isimli eseriyle birlikte basılmıştır. Salih Ahmed el-AUyy terceme etmiştir Rosentahl'ın kitabmı-Mektebetü'l-Müsenna ve Franklin kurumu yayınlamıştır. Bağdad-1963 M
İBNİSA'D: Muhammed (Ö: 230 H)
46- et-Tabakatü'1-Kübra, 8 cild, Dar Beyrut ve Dâr Sadır, Beyrut 1958 M
ES-SEMA'ANİ: Ebu Sa'd Abdü'l-Kerim b.Muhammed b.Mansur et-Temimi (Ö: 562 H)
47- el-Ensab, Dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniye basımı, Haydarabad, Dekan (Taş basmasıdir)
ES-SEHMİ: Ebül-Kasım Hamze b.Yusuf b.İbrahim (Ö: 427 H)
48- Tarihu Cürcan, B.l.Dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan 1369 H 1950 M
İBNİ SEYYİD'İN-NAS: Ebül-Feth Muhammed b.Muhammed b.Abdullah (Ö: 734 H)
49-Uyunü'1-Eser Fi Funünü'î Meğazi ve'şe Meail ve's-Siyer, 2 cild, Mektebetü'I-Kudsi basımı, el-Kahire (tarihsiz)
ES-SUYUTİ: Celâİü'd-Din Abdur-Rahman b. Ebü Bekr ( Ö: 911 H)
50- Tedribü'r-Ravi şerhi Takribi'n-Nevevi, Abdül-Vehhab Abdül-Latif Tahkiki, Mısır-1959 M
51- el-Leali'1-Masnua fi'1-Ehadisi'l-Mevdua, 2 cild, Mektebetü't-Ticariyya basımı, el-Kahire
52- Tahziru'l-Havass min ekazibi'l-Kassas, el-Muahid matbaası, el-Kahire-1351 H
53- Tenviru'l-Havalik Şerhi Muvatta-ı Malik, el-istikame matbaası, el-Kahire (tarihsiz)
54-Eş-Şumarih fi ilmi't-Tarih, ikiden-1312 H 1896 M EŞ-ŞEHRİSTANİ: Ebül-Feth Muhammed b. Abdül Kerim(Ö: 548 H)
55- el-Milel ve'n-Nihal, İbni Hazm ez-Zahirinin el-Fasıl fil-Milel ve'1-Ehvai ve'n-Nihal isimli eserinen haşiyesinde basılmıştır. B.l. el-Edebiyeye matbaası, Mısır 1317 H
İBNÜ'S-SALAH: Ebu Amr osman b. Abdur-Rahman b. Osman eş-şehrizüri eş-Şafii { Ö: 643 H)
56- Mukaddimetü İbni's-Salah, B.l, es-Seade Matbaası, Mısır-1326 H
TAŞKÖPRÜ ZADE: Ahmed b.Mustafa
57-Miftahu's-Saade ve Mısbahu's-siyade, 3 cild, Dairatü'l-Maarifi-Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1328 - 1356 H
ET TABERİ: Muhamraed b. Cerir [Ö: 310 H)
58- Tarihu'r-Rusül ve'1-Mülük, 3 dizi, Di Goya basımı, Leiden-1879 M
59-Zeylü'l-Müzil min Tarihi's-Sabahati ve't Tabiin, Mısır'da el Hüseyniye matbaasında Tarihur-Ruhsül ve'1-Muluk'a zeyl olarak basılmıştır.
ET-TUSİ: Ebu Cafer Muhammed b. el-Hüseyn (Ö: 460 H)
60- Ricalü't-Tusi, Muhammed Salih Bahru'I-UIum tahklkik, el-Haydariyyel Matbaası, en-Necef-1380-1961 M
61-el-Fihrist, Muhammed Salih Bahru'1-Ulum tahkiki, el-Hayderiyye matbaası, en - Necef-1937 M
ET -TAYYİBİ: el-Hüseyn b. Abdullah (Ö: 743 H) .
62- el-Hulasa fi Usuli'l-Hadis, Subhi es-Samerrai tahkiki, el-irşad matbaası, Bağdad 1391 H -1971
İBNİ ABDİL-BERR: Ebu Ömer Yusuf b.Abdül-Berr en-Nemeri el-Kurtubi (Ö: 463 H)
63- Tecridü't Temhid Lima fil Muvatta mine'l meâni ve'l - Esarîd, Mektebetü'l-Ashab, 4 cild, Ali Muhammed el- Becâvi tahkihi, Nehdartü Mısır matbaası, el- Kahire (tarihsiz)
64-el-İstiab fi Ma'rifeti'l-Ashab, 4 cild, Ali Muhammed el-Becavi tahkiki, Nehdatü Mısır Matbaası, el-Kahire {tarihsiz)
65- Camiu Beyani'1-İlm ve Fadîihi, 2 cild, el-Müniriye Matbaası, Mısır (tarihsiz)
EBU UBEYD: el-Kasım b.Sellam (Ö: 224 H)
66- Kitabü'l-Emval, Muhammed Hamid el-Faki'nin çalışmasıyla, Mustafa Muhammed yayını, el-Kahire-1353 H
EL-IRAKİ: Zeynüd-Din Ebül-Fadl Abdür-Rahim b.el-Hüseyn (Ö: 806 H)
67- Fethu'l-Muğis bi-Şerhi Elfiyeti'l-Hadis, Mahmud Rabi'in çalışmasıyla, B.l., Mısır-1355 H-1937 M
İBNİ ARRAK: Ebül Hüseyn AH b.Muhammed el-Kinani (Ö: 963 H)
68- Tenzihü'ş Şeriati'İTMerfua, Abdül-Vehhab Abdül-Latif ve Abdullah Muhammed es-Sadik tahkiki, B.l, Atıf Matbaası, Mısır (Tarihsiz)
EBÜL-ARAB: Muhammed b. Ahmed b.Temim el-Kayruvani (Ö:333H)
69- Tabakatu Ulemai İfrikıyye ve Tunus, kitab Ebu Ömer Ahmed b. Muhammed et-Talemenki tarafından (Ö: 429 H) dan özetlemiş ve bu özeti basılmıştır. Ali eş-Şabi ve Naim Hasen el-Yafi tahkiki, dar et-Tunusiyye yayını
İBNİ ASAKİR: ali b. el-Hüseyn b.Hibetullah b. Abdullah eş-Şafii (Ö: 571 H)
70- Tehzibü Tarihi İbni asakir (Düzenleyerek hazırlayan Abdül-Kadir Bedran), 7 cildi basılmıştır. İlk 5 cildin basımını Ravdatü'ş-Şam Matbaası (1329 H-1332 H) gerçekleştirmiş, 6 ve 7 cildin basımını ise, Ahmed Abid'in çalışmasıyla Dımışk et-Terraki matbaası gerçekleştirmiştir.
EL-ASKALANİ: Şihabüd-Din Ebül-Fadil Ahmed b. Ali b. Hacer (Ö: 852 H)
71- el-İsabe fi Temyizi's-Sahabe, 4 cild, Mustafa Muhammed Matbaası, Mısır-1358 H-1939 M
72- Ta'cilü'l-Menfea bi Ricali'l-Erbea, Dairatü'l- Maarifi'l-Osmaniyye, Haydarabad, Dekarı
73- Tehzibü't-Tehzib, 12 cild, B.l, Dairatü'l-Maarifi'l Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1325-1327 H
74- Lisanü'l-Mizan, 6 cild, B.l. Dairatü'l-Maarifi'l Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1329 H
75- Fethu'l Bari, 13 cild, B.l, el-Hayriyye Matbaası, ( 1319-1329 H)
76- En-Nüket ala İbni's-Salah, Dr.Rebi b.Hadi tahkikiyle, daktilo halinde
EL-AYNİ: Ebu Muhammed Muhammed b. Ahmed (Ö: 855 H)
77- Umdetü'1-Kari Şerhi Sahihi'l-Buhari, 12 cild içinde 25 cüd, Mısır-1348 H
İBNİ KÜTEYBE: Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Diheveri (Ö:276H)
78- TeVilü Muhtelifi'l-Hadis, B. 1 .Kürdistan el-ilmiyye Matbaası, Mısır-1326 H
EL-KUŞEYRİ: Muhammed b.Said (Ö: 334 H)
79- Tarihu-Rakka, Tahir en-Na'sani tahkiki, el-Islah Matbaası, Hama (tarihsiz)
İBNÜ'L-KAYSERANİ: Ebül-Fadl Muhammed b. Tahir el-Makdisi (0:507 H)
80- el-Cem'u Beyne Ricali's-Sahihayn, 2 cild, 'Dairatü'l Maari'I-Osmaniyye, Haydarabad, Dekan 1323 H
81- el-Ensabü'1-Müttefeka, B.Di Jong tahkiki, Leidon 1865 M
83-A'lamü'l-Muvakkiin an Rabbi'l-Alemin, 3 cild, Muhyiddin Abdül-Hamid tahkiki, el-Mektebetü't-Ticariyye yayını, el-Kahire -1374-1955 M
EL-KAFİCİ: Muhyiddin Muhammed b.Süleyman (Ö: 879 H)
84- El-Muhtasar fi ilmi't-Tarih, Rosentahl'ın ilmü't Tarih İnde'l-Müslimin isimli eseriyle birlikte basılmıştır. (Salih Ahmed el-Ali ter-cemesi) Mektebetü'l-Müsenna ve Franklin kurumu işbirliğiyle yayınlanmıştır. Bağdad 1963 M
.. İBNİ KESİR: Îmadüd-Din Ebül-Fida İsmail b.Ömer b.Kesir el-Kureşi ed-Dımışki ( 774 H)
84- El-Baisü'1-Hıssis şerhi ihtisarı ulumi'l Hadis, Ahmed Muhammed Şakirin tahkik ve çalışmasıyla B. 3, el-Kahire.
EL-KEŞŞİ: Ebu Ömer Muhammed b. Ömer b. Abdül Aziz (IV. Hicri Asır)
85- Er-Rical, Ahmed et-Hüseyni tahkiki, el-A'lemi basım kurumu, Kerbela (tarihsiz)
İBNİ MACE: Ebu Abdillah Muhammed b.Yezid el-Kazvini (Ö:275H)
86-es-Sünen, 2 cild, M.Fuad Abdül-Baki tahkiki. Dar İhyai'l-Kütübi'l-Arabi, Mısır-1953 M
İBNİMAKULA: Ebu Nasr Ali b.Hibetullah (Ö: 475 H)
87- El-îkmal fi Raf il-İrtiyab ani'l-Mü'teîef ve'l Muhtelef, 3 cildi basılmıştır. Abdur-Rahman b.Yahya el-Muallimi el-Yemani tahkiki, B.l, Dairatü'l-Maarifi'I Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1381 H-1962 M
EL-MALIKI: Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Endülüsi
88- Tesmiyetü Ma Verade bihi'l-Hatib, Dımışk, Yusuf el-Işş "El-Hatibü'l-Bağdadi isimli eseri içinde basılmıştır.
MÜSLİM B.EL-HACCACEN-NİSABURİ (Ö: 2661 H)
89- es-Sahih, 5 cild, M Fuad Abdül-Baki tahkiki, B.l, Dar İhyai Kütübi'l-Arabiyye, Mısır-( 1374-1375 H) ( 1955+1956 M)
EL MAKRİZİ: Takiyyüd-Din Ebül-Abbas Ahmed (Ö: 845 M)
90- Îmtaü'l-Esmağ, Mahihud Muhammed Şakir tahkiki, Lec-netü't-Te'lifve't -Terceme ve'n Neşr Matbaası, el-Kahire-1941 M
İBNİ MANZUR: Cemalüd-Din Ebül -Fadl Muhammed b.Mükerrim b.Ali(Ö:7HH)
91- Lisanü'I-Arab, 20 cild, Bulak el-Münirlyye Matbaası Misır-1300-1307 H
211
92- Hasaisü'l-Müsned, Ahmed b.Hanbel'in Müsnedin'in Mukaddimesinde, ahmed Muhammed Şakir tarafından bastırılmıştır.
EL-MEYDANİ: Ebül-Fadl Ahmed b.Muhammed (Ö: 518 H)
93- Mecmaul-Emsal, 2 cild, el-Kahire 1352 H
EN-NECAŞİ: Ebül-Abbas Ahmed b. Ali b. Ahmed b. el-Abbas (Ö: 450H)
94- er-Rical, B.2, Mustafavi Matbaası, İran (Tarihsiz) EN-NESEİ: Ebu Abdir-Rahman Ahmed b. Ali b.Şuayp (Ö: 303 H)
95- ed-Duafa ve'1-Metrükün, Dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniyye Matbaası, Hayradabad, Dekan (tarihsiz)
EBU NUAYM: Ahmed
b.Abdu!lah el-Isbahani (Ö: 430 )
96-Zikru Ahbari Isbakan, 2 cild, Leiden-1931 M
EN-NEVEVİ: Ebu Zekeriyya Muhyid-Din Yahya b.Şeref eş-Şafü (Ö:676H)
97- Şerhu sahihi Müslim
YAKUT: Ebu Abdillah Yakut b. Abdullah el-Hamevi (Ö: 622 H)
98- Mu'cemü'l-Üdeba, 7 cild, Margoliath tahkiki, B.l, Hindiyye Matbaası, Mısır-1923-1925 M
99- Tarihu Beyhak, Seyyid Kelurnullah el-Hüseyni'nin çalışmasıyla-Haydarabad, Dekan-1968 M(Farsçadır)
EL-BEYHAKİ: Ali b.Zeyd Sahirad-Din{Ö: 565 H)
99-Tarihu Beyhak, Seyyid Kelimullah el-Hüseyni'nin çalışmasıyla-Haydarabad, Dekan 1968 M (Farsçadır)
EL-HAKİM: Ebu Abdillah Muhammed b. Abdullah en-Nisaburi (Ö: 495 H)
100- Tarihu Nişabur (el-Halife-en Nisaburi'nin özeti), Behmen Ke-rimi'nin çalışmasıyla, Mektebetü İbni Sina yayım. Tahran 1339 H (Farsçadır)
YAZMA ESERLER
EL BERDİCİ: Ebu Bekr AHmed b.Harun el-Berzei el-Berdici (0:301 H)
101- Tabakatü'l-Esmai'l-Müfrede ve Miners-Sahabeti ve't-Tabün ve Ashabi'l-Hadis, Zahiriyye Kütübhasende yazma, katalog s. 203
EL-CÜZCANİ: Ebu İshak İbrahim b.Yakub (Ö: 259 H)
102- eş-Secera fi ahvali'r-Rical, Daru'l-Kütübü'z-Zahiriyye de yazma. Hadis, 249
İBNÜ'L-CEVZİ: Ebül-Ferec Abdur-rahman b.Ali (Ö: 597 H)
103- el-Ehadisü'1-Mevdua, 2 cild, Türkiye'de yazma
EL-HAKİM: Ebü Abdillah Muhammed b.Abdullah en Nisaburi (Ö: 405 H)
104- Tesmiyetü Men Ahracehümü'l-îmaman el-Buhari ve Müslim ve m'enferade bihi Külle Vahidin Minhüma, Daru'l-Kütübi'z-Zahiriyye de el yazması, Hadis: 388
İBNİ HİBBAN: Muhammed b.Hibban b.Ahmed et-Temimi el-Büsti (Ö: 354 H)
105- es-Sikat, 3. cild, I cild İstanbul III.Ahmed kütüphanesinde 2995 numarada n ve III. cüdler Şam'da Radu'l-Kütüpi'z-Zahiriyye de, Tarih% 710-711 numarada kayıtlı el yazmasıdır.
106- Ma'rifatü'l-Mecruhin Mine'l-Muhaddisin, Ayasofya kütüphanesinde 496 numarada el yazmasıdır.
EL-HALİL'İ ya'la el-Halil b. Abdullah (ö. 446 H.)
107- el-Müntehab min Kitabi'l-İrsad ila ulemai'l Bilad, Hafız es-Selefi tarafından seçme yapılmıştır. Rabat kettani kütüphanesinde 528 numarada el yazmasıdır.
İBNİ EBİ HAYSEME: Ebu Bekr Ahmed b.Süheyr b.Harb (Ö: 279 H)
108- et-Tarihu'1-Kebir, Mektebü'l- Karaviyyinde H I, 40 LAM: N 244, 887 numarada el yazmasıdır.
ED-DARAKUTNİ: Ebül Hasen Ali b.Önıer (Ö: 385 H)
109- ed-Duafa ve'I-Metrükün, Daru'l-Kütübi'z-Zahiriyye de genel 123 (II) de el yazmasıdır.
EBU DAVUD: Süleyman b. el eş-as es-sicistani (ö: 275 H.)
110- Tesniyetü'l İhve min ehli'l Emsar, Darü'l Kütübi'z-Zahiriyyede s. 205 de el yazmasıdır.
EZ-ZEHEBİ: Şemsüd-Din Muhammed b. Ahmed b. Osman (Ö: 748 H)
111- el-Kaşif men lehü zikran fi'l Kütübi's-Sitte, Daru'l-Kütübi"z-Zahiriyye de el yazması, Hadis 320
ER-RAMEHÜRMÜZİ: Ebu Muhammed el-Hasen b.Abdur-Rahman b.Hallad(Ö:360H)
112- eî-Muhaddisü'I Fasıl, Şam Zahirriyye kütüphanesinde, genel: 26, 400 de el yazmasıdır.
EBU ZÜR'A ER-RAZİ: Ubeydullah b. Abdül-Kerim (Ö: 264 H)
113- Kitabü'd Duafa ve'1-Metrükün, Köprülü kütüphanesi, Tarih: 719 da el yazmasıdır
EBU ZÜR'A ED-DIMIŞKİ: Abdur-Rahman b.Amr en-Nasri (Ö:282H)
114- Kİtabü't-Tarih, III. Ahmed Kütüphanesi, 4210 numarada kayıtlı el yazmasıdır. Bunun resimli bir müshası da Bağdad Üniversitesi Edebiyet Fakültesi yüksek tahsil küitüphanesindedtr.
İBNİ ŞAHİN: Ömer b. Ahmed b. Şahin:
115- Kitabü's-Sikat, Yemende San'a camii kütüphanesinde 12 numarada kayıtlı el yazmasıdır. Daru'l-Kütübi'I-Musiyye de bir kopyesi vardır.
EBÜ'Ş-ŞEYH EL-ENSARİ: Ebu Muhammed Abdullah b. Hayyan (Ö:369H)
116-Tabakatü'l-Muhaddisin bi ısbahan ve'l -Varidine aleyha, Za-hiriyye kütübhanesinde, tarih: 65'de el yazmasıdır.
İBNÜT-TAHHAN: Ebül-Kasım Yahya b.ali el-Hadrami (Ö: 416 H)
117- ez-Zeyl ala Tarihi Mısır, Zahiriyye kütüphanesi, genel: KAF 220 -249 da el yazmasıdır.
İBNİ ADİYY: Abdullah b.Adiyy b. Abdullah el-Cürcani (Ö: 360 H)
118- el-Kamil fi Duafai'r-Rical, Türkiye'de III. Ahmed Kütüphanesinde, 3 ELİF: 2943 de el yazmasıdır.
119-Esami men Rava anhümü'l-Buhari, Zahiriyye Kütüphanesi, Hadis: 389 (92) de el yazmasıdır.
EBU ARUBE: Muhammed b.Mevdad el-Harrani (Ö: 318 H)
120- el-Münteka min Kitabi't-Tabakat, Zahiriyye Kütüphanesi, genel: 4553 de el yazmasıdır.
EL- AKİLİ: Ebu Cafer Muhammed b. Amr b. Musa b. Hammad (ö. 322 M)
121- ed-Duafa, Zahiriyye kütüphanesi, Hadis: 362 de el yazmasıdır.
ALİ B.EL-MEDİNİ (Ö: 234 H)
122-Tesmiyetü Evlâdi-1-Aşere, Zahiriyye Kütüphanesi genel: 27 (13) de el yazmasıdır.
EL-FESEVU: Yakub b. Süfyan (Ö: 277 H)
123- Kitabü'l-Marifeti ve't-Tarih, Topkapı Sarayı Revan Köşkü, 1554 numarada el yazmasıdır.
İBNİ KANİ: Ebül-Hüseyn Abdül-Baki b.Kâni' b. Merzuk el -Emevi eî.Bağdadi (Ö: 351 H)
124- Mu'cemmü's-Sahabe, Köprülü Kütühanesi, 352 numarada el yazmasıdır
MÜSLİM: imam Müslim b.Haccac en-Nisaburi (Ö: 261 M)
125- el-Küna ve'1-Esma, Şehid Ali Paşa Kütüphanesi, 352 numarada el yazmasıdır.
126-el-Küna ve'1-Esma, Şehid AliPaşa kütüphanesi, 1932 numarada el yazmasıdır.
EL-MAKDİSİ EL-CEMAİLİ: Takıyyüd-Din Abdül Gani b.Abdül-
Vahid bJUi (Ö: 600 H)
127- el-Kemal fi Ma'rifeü'r-Rical, IV ciîd, Zahiriyye kütübhanesi. Hadis: 367, 1158 de el yazmasıdır.
İBNİ MENDE: Ebu Abdillah Muhammed b.İshak b.Muhammed b.Yahya b.Mende (Ö: 395 H)
128- Ma'rifetü's-Sahabe, 37.ve 42. cildler, Zahiriyye kütüpnanesi Hadis: 344 de, ayrıca genel: 4443 de bir forma el yazması olarak mevcuttur.
İBNİ NASIRUD-DİN: Muhammed b. Abdullah b.Muhammed ed-Dımışki (Ö: 842 H)
129- Tedrisü'l-Hadis, Zahiriyye de el yazmasıdır.
İBNÜTV-NECCAR: Muhibbüd-Din Muhammed b.Mahmud (Ö:643H)
130- et-Tarihu'1-Mücedded li Medineti's-silam, Paris Milli Kütüphanesindeki 1213 numarada kayıtlı nüshadan bir kopya Bağdad üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yüksek tahsil kütüphanesinde bulunmaktadır.
EL-HEYSEMİ: Nurüd-Din Ali b.Ebu Bekr (Ö: 757 H)
131- Tertibü's-Sikat lil-İcli, Şehid Ali Paşa kütüphanesi, 2747/1, FE 796 da el yazmasıdır.
YAHYA BİN MAİN (Ö: 233 H)
132- et-Tarih ve'1-iîel, Zahiriyye kütüphanesinde, genel 112 (1) de el yazmasıdır.
133- Ma'rifetü'r-Rical, Zahiriyye Kütüphanesinde, genel: 39 ELİF de el yazmasıdır.
SON DEVİRE AİT ARAPÇA KAYNAKLAR; AHMED EMİN:
134- Fecru'l-îslam, Lecnetü't-Te'lif ve't-Terceme ve'n Neşr Matbaası, el-Kahire-1945 M
AHMED KEMAL ZEKİ:
135- el-Hayatü'1-Edebiyye fi'1-Basra ila Nihayetl'1-Karni's-Sani el-Hicri, B.l. Daru'1-Fikr matbaası, Dımıkş-1961 M
ESED RÜSTEM:
136- Mustalahahu't-Tarih, Amerikan Matbaası, Beyrut-1939 M NASIRUD-DİN EL-ESED
137-Mesadiru'ş-Şı'ri'l-Cahili ve Kıymetüha'et-Tarihiyye, Darü'l-Maarif, Mısır 1956 M
138- Fihris Mahtütat Dari'l-Kütüpi'z-Zahiriyye, Dımışk-1390 H-1970 M
215 BROKELMAN:
139- Tarihu'l-Edebi'l-Arabi, 3 cild, Terceme: Abdül-Halim en-Necaar, Darü'l-Maarif Matbaası, Mısır-1962 m
MUHAMMED ABDÜL-AZİZ EL-HULİ:
140- Miftahu's-Sünne, B.3, el-İstikame Matbaası, el-Kahire (tarih siz)
FRANZ ROSENTAHL:
141- İlmü't-Tarih İnde'l-Müslimin, Terceme:Salih Ahmed el-All, el-Müsenna ve Franklin yayınevleri, Bağdad-1963 M
HAYRÜDDİN EZ-ZİRİKLİ:
142 el - Müstedrek es-Sani, Beyrut-1390 H-1970 M MUHAMMED MUHAMMED EBU ZEHV:
143- el-Hadis ve'1-Muhaddisün, B.l. Mısır Matbaası, el-Kahire-1378 H-1958 M
MUSTAFA HASENİ ES-SİBAİ:
144- es-sünnetü ve Mekanetühen fi't-Teşrii'1-İslami, B. l.el-Medeni Matbaası, el-Kahire-1380 H-1961 M, Darü'l-Karniye Matbaası, el-Kahire- 1966 M
FUAD SEZGİN:
145- Tarihu't-Türasi'l-Arabi, I.cild. Terceme, Fehmi Ebül-Fadl, el-Kahire-1971
MUHAMMED B.MUHAMMED EBU ŞEHBE:
146- A'lamu'l-Muhaddisin B.l, Kütübü'ş-Şarkı'l-Evsat yayını, Daru"l-Kitabi'l-Arabi Matbaaları, Mısır-1381 H-1962 M
SUBHİ' S-SALİH
147- Ulumu'1-Hadis ve Mustalahuh, B.l. Şam Üniversitesi Matbaası, Dımışk-1379 H-1959 M
SALİH EL-ALİYY:
148- Et-Tanzimatü'1-İctimaiyye ve'1-İktisadiyye fi'l Basra fi'l-Karnı'l-Evveli'l-Hicri, B.l, el-Maarif Matbaası, Bağdad-1953 M
149- El-Müellefatü'1-Arabiyye ani'l-Medineti ve'l Hicaz, Mec-mau'1-İlmi el-Irak'ı matbaası-1383 H-1964 M
FUAD ESSEYYİD:
150- Firristü'l-Mahtüfat: el-Musawere (et-Tarih), cild 2, II ve IH kısım, es-Sünnetü'1-Muhammediyye Matbaası, el-Kahire 1957- M
151- Kavaidü'l-Hadis, B.l, Dar İhyai'l-Kütüpi'l-Arabiyye yayım, Mısır-1380 H-1961 M
152- el-Cerhu ve't-Ta'dil, B.l. Mecelletü'l-Menar Matbaası, Mısır-1330 H
153-Kaimebil-Mahtütati'1-Arabiyyeti'l-Musavvere bil Mikrofilm mine'l-Cumhuriyyeti'I-Arabbiyeti'l-Yemeniyye, Darü'l-Kütübi'l-Mısriye Yayını-1967 M
154- Kaime li-Nevadiri'1-Mahtattati'I-Arabiyye fi Mektebeti Cam-iati'l-Karaviyyin, Fas Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı yayını, er-Rabat-1960M
MUHAMMED B.CAFER EL-KETTANİ (Ö: 1345 H)
155- Er-Risaletü'1-Mustadrafe li-Beyani Kütübi's-Sünneti'I-Mü-şerrafe, Muhammedü'I-Muntasıri'l-Kettani'nin çalışmasıyla, B. 3, Daru'1-Fikr Matbaası, Dımışk-1383 H-1964 M
KÖRKİS AVVAD:
156- Zehairau't-Türasi'l-Arabi, el-Mevrid mecmuasında makale, sayı: 1 ve 2 yıl: 1971 M.(Irak tanıtma bakanlığı tarafından çıkarılmaktadır)
LÜTFİ ABDÜL-BEDİ:
157-Fihristü'l-Mahtütati'l-Musavvere (et-Tarih), clid 2. I Kısım, es-Sünnetü'1-Muhammediyye Matbaası, el -Kahire-1956 M
EBÜL-HASENAT MUHAMMED B.ABDÜL-HAYY EL-LEKNEVİ
(Ö: 1304 H)
158- er-Rafu ve't-Tekmfl fi'1-Cerhi ve't-Ta'dil, Abdül-Fettah ebu Fudde Tahkiki, el-Asil Matbaası, HaIeb-1383
HOROWİTZ:
159- el-Meğazi'I-Ula ve Müellifuha, Hüseyn Nâssar tercemesi, Mustafa el-Babi'1-Halebi Matbaası, el-Kahire-1369 H-1949 M YUSUF EL-İŞ:
160- el-Hatibü'1-Bağdadi, el-Mektebetü'î-Arabiyye yayım, Dımışk -1945 M
161-
Fihristü Mahtüfati Rari'l-Kütübi'z-Zahiriyye (tarih bölümü)
162- The Encyclopedia of İslam, Vol. 111, 1956
163-Dentan, The İdea Of History in the ancient Near Esat, Yale, 1955
164- Thi Origins of Muhammadan Jurisprudence M.FUAD SEZGİN
165- Buharinin Kaynaklan, İstanbul- 1956 (türkçe)
166- Geschichte des Arabischen Schrifttums, Band 1 (Leiden. Brill, 1967)
ROBSON:
167-The Isnad in Müslim Tradition Glasgow. üniv. Or. Soc. Trans 15 ( 153-54 , pp. 15-26)
[1] en-Necm,3-4
[2] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 5-9.
[3] el-Cum'a, 2
[4] Müslim, Kitabü's-Siyam, Bâbu Vücubi Savm-i Ramadan li
Rü'yeti'l-Hİlal
[5] lbni Sa'd, et-Tabakatü'1-Kübra, 2/22. Bu konuda
Ensarın çocukların gösterilmesi, onların okuma yazma bilmemeleri sebebiyledir.
Muhacırun arasında yazıyı bilenler vardı.Ebu Ub&yd, el-Emval, s,115.
Makrizi, Emtâa'l-Esma', s, 101 de Zeyd b. Sabit'in Bedir esirleri tarafından
yazı öğretilenlerden olduğunu yazar.
[6] Bunlar hakkında bakınız. İbni Abdü'l-Berr,
el-İstiâb;1/64, lbni Sa'd, eî-Tabakatü'l-Kübra; 3/135, el-Askalani,
[7] lbni Seyyidi'n-Nas; Uyunu'l-Eser; 1/315-316
[8] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 10.
[9] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 11.
[10] Müslim, Sahih, s. 2298 (Kitabü'z-Zühd ve'r-Rikak,
Babü't-Tesebbüt fi'l-Hadis)
[11] el-H.atibü'l-Bağdadt, Takyidü'l-İlim; s, 32-33
[12] a.g.e, s.34.
[13] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 11.
[14] ed-Darimi, Sünen; 1/125, el-Hatib, Takyidü'l-İlim;s.
74
[15] Buhari, Sahih;1/38
[16] el-Hatib, takyidü'i-İlim;s.67, et-Tirmizi, el-İlim;
5/39
[17] Buhari, eş-Sahih; 1/38 (Ancak burada Ebu Şah yerine
Ebu Filan diye geçer), el-Hatib, Takyidi)'I-11 im ;s. 89
[18] el-Hatib, Takyidü'l-İlim; s.70, İbni AbdD'l-Berr,
Camiu'l-Beyani'l-llmi ve Fadlihi;1/72 -^u hadis, bir kısmı zayıf olan, çeşitli
yollardan rivayet edilmiştir. (Bkz: el-Hatib, Takyidü'l-llim;s.68, Haşiye;129
ve s. 70 Haşiye134, Subhu's-Sa!ih;Ulumu'l-Hadis ve Mustalahuh, S. 21-Haşiye,1)
[19] es-Suyuti, Tedribü'r-Ravi;S.286
[20] İbni Abdi'l-berr, Camiu Beyani'l-İlmi ve Fadlihi; 1/71
[21] el-BUhari, es-Sahih;1/29, Müslim, es-Sahih; S.1257
(kitabü'l-Vasiyye -Babü Terki'l-Vasiyye ii'men Leyse lehü şey)
[22] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 12-13.
[23] er-Ramehürmüzi, el-Muhaddisü'l-FasI; 71 ELİF
[24] el-Hattabi, Garibü'l-Hadis; 1/632
[25] Bkz.TeVilüMuhtelifi'l-Hadis;S.365
[26] Bkz. el-Baisü'l-Hasis; S. 133
[27] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 13-14.
[28] ez-Zehebi, Tez ki ret ü' I-H uf gaz; 1/5
[29] İbni Abdil-Berr, Camiu Beyani'l-İlim ve Fadlihi;1/64,
el-Hatib, Takyidü'l-İlım; S.50
[30] İbni Abdi'l-Berr, Camiu'l-Beyani'l-!lim;1/63
[31] a.g.e; 1/65
[32] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 14.
[33] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned; 1/11
[34] a.g.e; 1/16
[35] el-hatib, el-Kifaye, Ş.353
[36] el-Buhari, es-Sahih;1/38-Bu sahife Rasûiuilah (s.a;v)
in Medine halkı arasındaki munasGbetierrtanzım için yazdırdığı vesikadan bir
parça olmalıdır ki İbni Sa'd bu sahifenin Hasulullah'ın Zü'l-Fikar.isimli
kılıcının kınında olduğunu, Hz. Ali'nin buradan almış olabileceğini zikreder.
(Bkz. Ibni Sa'd, et-Tabakatü'l-Kübra ;1/486)
[37] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 15.
[38] et-Tirmizi, es-Sünen (Kitabü'l-Ahkam, Babü't-Yemin
Mea'ş-Şahid)
[39] el-Buharj, es-Sahih(Kitabü'l-Cihad, Babü's-Sabr
inde'l-Kıtaf, Babü İza lem Yukatif fi Evvelİ'n-Nehari Sabera Babü La Temennev
Likae'l-Adüvv)
[40] el-Askalani, Tehzibüt-Tehzib;4/236
[41] el-Hatib, al-Krfaye;S.33O
[42] İbni Abdü'l-Berr, Camiü'l-BEyani'l-İlim; 1/73 (Ebu
Hüreyre'nin Sahifesi Muhammed Hamidullah tahkikiyle basılmıştır.)
[43] Türkiyede Şehid Ali Paşa kütphanesinda yazma nüshası
vardır. (Bkz. Subhi's-Samerrai: el-Hulesafi Usuli'l-Hadis, mukadime;S.1O)
[44] İbni Sa'd, et-Tabaka;5/467, ez-Zehebi, Tezkira;1/43
-Zehebi bunun hac menasiki hakkında olduğunu zikreder. Türkiyedi Şehid Ali Paşa
Kütüphanesinde yazma nüshası vardır. (Bkz. samerrai, el-Hulesafi Usuli'l-Hadis,
mukadime; S.10)
[45] İbni Abi'l-Berr, Camiu beyani'l-İiim; 1/73 , el-Hatib,
Takyidü'l-llim; S.84, 85 (İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe;3/233 da Abdullah b.
Amr'ınRasûlullahtan bin mesele ezberlediğinidiğini zikreder)
[46] Ahmed b. Hanbel, el-müsned; 2/158, 226
[47] Zahiriyye kütüphanesinde 13 varak içinde Hadis BI.279
numarada yazma nüshası vardır. Feyzullah efendi kütüphanesinde 259/4 numarada
diğer nüshası vardır. (Bkz. Sezgin, Tarihüt-Türas;S.255)
[48] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 16.
[49] İbni Abdi'l-Berr, Camiu'l-Beyani'l-İlim; 1/67,
el-Hatib, takyidü'l-llim; S.45-46-48.
[50] edDarimi, Sünen;1/126-129, İbni Abdi'l-Berr,
Camiu'l-Beyani'l-İlim;1/72-75, el-Hatib,
Takyidü'l-l!im;S.99-100-102-103-105-107
[51] Bu zatın eserlerinden "Ehadisü Ebi'z-Zübeyr an
Gayri Cabir" isimlisi bize kadar ulaşmıştır. Bu eseri Ebu'ş-Şeyh el-ENsari
(ö;369 h) toplamıştır. Eser yazma halinde 18 yarak olarak Zahiriyye kütüphanesinde
53-3numaralı mecmuada bulunmaktadır. (F.Sezgin. tarihut-Türas;S.257-8)
[52] Bu zatın hadisleri bize kadar ulaşmıştır. Zahirriyye Mecmua 26 da Svarak içinde
(F.Sezgin. tarihut-Türas;Ş. 258)
[53] Hilal b. Ala el-Bahili(ö;280 h) tarafından toplanan
hadisleri zahiriyye de 4-2 nolu mecmuada
16 varak içindedin (Sezgin; S.259)
[54] Bize ulaşan hadisleri Zahiriyye de 25-1 nolu mecmuada
5 varak icindedir.(Sez-gm;S.258)
[55] Bu zatın, İsmail b. İshak el-kadı el-Basri
tarafındantoplanan hadisleri Zahiriyyede 4-2 nolu mecmuadadır. 15 Varak
içindedir. (Sezgin; 259)
[56] Ebu Nuaym el-İsbahani tarafından toplanan
hadislerinden bir kısmı, Zahiriyye 103 nolu mecmuada ve 13 varak içindedir.
(Sazgin;259)
[57] Bu zatın Ebu'i-Hasen ed-Darakutri tarafından seçilen
hadislerinden bir kısmı Şehid Ali Paşa kütüphanesinde541 numarada ve 9 varak
içindedir. (Sezgin;S.26Û)
[58] Enes b.Malikten rivayet ettiği hadisleri ihtiva eden
sahifesi şehid Ali Paşa da yazma halinde 539 numarada 13 varak içindedir.
(Sezgin; 1/261)
[59] Hadislerinden bize ulaşanîarZahirİyyede 61 nolu
mecmuada 16 varak içindedir. (Sezgin;S.26O)
[60] Hadislerinden bize ulaşan bir cilt Zahiriyye de 105
numarada ve 17 varak içindedir. (Sezgin; 1/621 )
[61] İbni Sa'd, et-Tabakat; 7/448, el-Askalani,
Tehzibüt-Tekzib; 8/429
[62] ed-Darimi, Sünen; 1/126, İbni Sa'd , et-tabakat 2/387,
el-KattanL er-Risaletü'l-Müstadrafe; S.3 Bkz. Ebû Ubeyd, el-Emval; S.358-9.
Burada Ebu Ubeyd Ömer b. Abdü'l-Aziz'in Amr b. Hazm ailesinden Rasûlullah'ın
sadakalarla ilgili hadislerini istinsah etmelerini istiedİğinİ, onlarında bunu
yaptığını zikreder.
[63] İbni Eb.i hatem, el-Marife Mukaddimesi S.21-Amre ve
Kasım'ın isimlerini hasseten zikretmesi, bu ikisinin Hz. Aişeye ait hadisleri
en iyi bilen iki kişi olmalarındandır.
[64] el-Askalani, Fethü'l-Bari;1/204, el-Kettani,
er-Risale; S.4
[65] el-Kettani, er-Risaletü'l-Müstadrafe; S.4
[66] İbni Abdi'l-Berr, Camiu Beyanil-İlim 1/76
[67] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 17-18.
[68] Bu zatın müsnedi on cüzden ibaretti. Bize kadar bunun
beş cüzü ulaşabilmiştir. Bunlar da yazma olarak Türkiyade bulunmaktadır.
[69] İbni hacer, Fethu'l-Bari; S.4-Bunun için
İbnu'l-Arabiyyegöre İmam Malik Sahih hadislerle ilgili ilk eser
yazandır.(er-Risaletü'l-Müstadrafe;S.6) Ancak ulemanın ekserinin görüşüne göre,
Sahih hadjsler konusunda ilk eser yazan İmam Buharidir. Zira her ne kadar Ulema
bunların hepsine İmam Malik'in tankından gayrısıyla ulaşmışlarsa da, Muvatta',
mursel ve munkatı hadislerle belagatıda ihtiva etmektedir.
[70] Kitaplarından ez-zühd ve'r-Rekaik ile Kitabü'l-Cihad
basılmıştır. Müsnedin bir kısmı, yazma olarak Zahiriyye kütphanesinde 18/5
numaralı mecmuada 18 varat içirişinde bulunmaktadır. (Sezgi1/70-271)
[71] Bundan eski bir nüsha Dublin kütüphanesinde bulunmaktadığr.
Arbery 3497 numara ile kaydetmektedir.
[72] Hadisinden bazı yapraklar kalmıştır. (Sezgin. 1/273)
Yine hadisinden 6 varaklık cüz Uneyze de Şeyh Süleyman b. Salih b. Bessam özel
kütphanesinde bulunmaktadır.
[73] Bu zatın kitabü'z-Zühdü ve hadisinde bazı yapraklar
kalmıştır. (Sezgin. 1/274)
[74] Musannef isimli eseri Habibu'r-Rahman el-A'zamî
tahkikiyle.basılmıştır.
[75] Habibu'r-Rahman eJ-Azamî tahkikiyle basılmıştır.
[76] Basılmıştır.
[77] Muhammed Ebu Zehv.el-Hadis ve'l-Muhaddisün; S.244
[78] Fuad Sezgin, Tarihüt-Türasi'l-Arabî;S. 262
[79] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 19-20.
[80] Hicri 1321 de Haydarabad da basılmıştır.
[81] müsnedin Birinci cüdi Miladi 1963 de Karaşi da
basılmıştır.
[82] Eserin Kitabü'l-Fiten bölümü yazma olarak Büyük
Britanya Müzesinde bulunmaktadır, (şark yazmaları Nu,9449 ve atıî :602-
F.Sezgin; 1/288)
[83] Eserinin bazı cüzleri bize kadar ulaşmıştır. (F.
Sezgin; 1/289)
[84] Zahirİyye kütüphanesinde başında "Yayha b.
Main'in hadisinin ikinci cüzü" diye yazan bir kitap gördüm. Bu kitap ne
Sahabi adına, ne de başka bir tertibde değil, karışık bir tertibdedir. Sonunda
"Yahya b. Main'in ek bilgileri "yazılı. Bu eser Ebu bekr Ahmed b. Ali
b. Said el-mervezi tarafından Yayha b. maindan rivayet
edilmiştir.
[85] Eserinden yazma 19 varak Zahirİyye kütphanesinde 12/38
nolu- mecmuada bulunmaktadır. (F.Sezgin. 1/292) Bu eserin ikinci cildi de
Rabatîa genel kütphaneye bağlı Evkaf kütüphanesinde 798 numarada kayıtlıdır.
İbni Ebi Şeybe'ninMusanneîi dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniye de basılmıştır.
[86] Müsnedin dördüncü cildi Mısriyye kütüphanesinde yazma
halinde bulunmaktadır. (2) 1:146 hadis 454 ve 306 varak . zanıriyye
kütüphanesinde 941 genel numarada 9 varak vardır. (F.Sezgin;1/298)
[87] Eseri yazma büyük bir cild olarak bize kadar
ulaşmıştır. Baş tarafından az miktarı noksandır. Karaviyyin üniversitesinde
51(LE80/159) numara ile yazma halindedir. (Bkz. Karaviyyin Üniversitesi nadir
Arapça yazma eserler katoloğu ;S.15) Ayrıca bkz. ( Sezgin. 1/303)
[88] İbni Hacer (en-Nüket; S.242 de) şöyle der:"İbni
İshak b. Rahuye'den rivayetimize göre o Sahabilerden bulduğu rivayetleri
Müsnedine almıştır. Sahih bulduğu rivayetlerin hepsini almıştır. Bakiyy b.
Muhalled de onun yolunu tutmuştur."
[89] Daru'l-Kütübi'l-Mısriyyeel-Münteka İsimli bir seçmesi
vardır. (2) 1:108 numaralı mecmuada 1259 hadis bulunmaktadır. Aynı şekilde
Zahirİyye kütüphanesinde16/101 numaralı mecmuada "el-Avali'l-Müstahrece
min Müsnedi'l-Haris" vardır. (F.Sezgin; 1/406)
[90] Bunun birinci cüzü, başındaki noksanlıkla birlikte,
yazma olarak 61 numara(kaf:243) da Karaviyyin kütüphanesinde bulunmaktadır.
(Bkz.Karaviyyin Üniversitesindeti nadir yazmalar katoluğu; S. 17) ( Diğer bir
nüsha için bkz. F.Sezgin;1/411)
[91] İbni Hacer el-İsabe(1/369-410) bundan iktibasta
bulunmuştur,(F. Sezgin;427)
[92] yazma olarak; Şehİd Ali Paşa Kütüphanesinde 564 hadis,
357 varakta, Fatih kütüphanesinde 1149 hadis, 349 varakta, Ayasofya kütüphanesi
1:670 hadis 303-306 varakta ve 4 cilt olarak kullanmaktadır. (F.Sezgin;
S.429-430)
[93] Zahirİyye yazma olarak 278 hadis ihtiva etmektedir.
Bundan seçilmiş olarak 3510 genel numarada bir nüsnada yine Zahirİyye
kütüphanesinde bulunmaktadır. Kısım 1,18 varak (F.Sezqin;430)
[94] Zahiriyye kütüphanesinde yazma, 276 hadis (kısım;30)
[95] Bundan seçilmiş hadisler Zahiriyye 2 numaralı mecmuada
bulunmaktadır. (67 ELİF -76 Be)
[96] ez-Zehebi Tezkiratü'l-Huffaz;33O, es-Sübki,
Tabakatü'ş-Şafiyye; 3/325 (tab'et-tanahi)
[97] Zahiriyye kütüphanesinde yazma, 277 hadis (kısım:5,
7,15) 192 yarakta
[98] İçindeki talikler, mutabiler, mevkuflar
Camiu's-Sahihten İtibar edilmez.
[99] ez-Zehebi, Lisanü'l-Mizan; 1/8
[100] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 20-23.
[101] el-Buhari, es-Sahih;1/29, İbni Abdi'l-Berr.Camiu
Beyani'l-İlm; 1/93 - el-Hatib kifaye isimli eserinde (Ş.402) bu hadisi
zikrederek Cabir'in, Abudullah b. Enisden hadis dinlemek için Mısıra gittiğini
söyler. Talebü'l-Hadis isimli eserinde (S.54) ise iki rivayeti de zikreder.
Birincisinde Cabir'in Şama, Abdullah b. Enis'in yanınagittigini, ikinci
seferindede ise mısıra gittigni belirtir.
Ancak ikinci seferinde yanına gittiği Sahabiyi bildirmez. Bundan da
anlaşılıyor ki Hz.Cabirin biri Şam'a, diğeri Mısıra olmak üzere iki seferi vardır.
Ra-mehürmüzi ise, yukarıda da belirtildiği gibi, Cabirin Mısırda yanına gittiği
Sahabi Mesleme b. Muhalled'dir.
[102] Ramehurmuzi,:ehv1uhaddisu'l-Fasıl;1/18-1 Hatib de bunu
er-Rİhle fi Talebi'l-Hadis isimli eserinde (S.57) de zikreder, ancak Cabir
yerine" bir adam" tabirini kullanır.
[103] İbni Abdii'l-Berr: Camiu Beyani'l-İlim ;1/93-94 Bkz.
el-Haîib: el-Kifaye; 1/402, el-Hatİb: er-Rihle ,S.56
[104] ed-Darimi, Sünen; 1 /138, el-Hatib: er-rihle; S;57
[105] el-Hatib, el-Kifaye; S.402
[106] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasl;2/KAF 17-2, İbni
Abdi'l-Berr, Camiu Beyanı'l-ilm; 1/94, el-Hatib, el-Kİfaye; S.402
[107] el-Hatib, el-Kifaye;S.4O2
[108] ed-Darimi, Sünen;1/136, Ramehurmuzi,
el-Muhaddisu'l-Fasl; KAF 17-2
[109] ed-Darimi, Sünen;1/136, el-Hatib, er-Rihle;S.63. Ancak
Hatıb Busr yerine Bişr demiştir ki yanlıştır. (Bkz. İbni Hacer:Tehzib;1/436) İbni Abdi'l-Berr, Camiu
beyanfl-llm;1/95
[110] Ramehurmizi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; KAF 17-1, el-Hatib,
el-Kİfaye;402
[111] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; KAF 18-1
[112] el-Buhari, es-Sahih; 1/35, İbni Abdi'l-Berr, Carniuu
beyani'l-İim; 1/94 , el-Hatib, el-Kıfaye;S.4O2
[113] ed-Darimi, Sünen 1/136, el-Hatib,el-Kifaye; 402-403
[114] İbni Hibban, Ma'rifetü'l-Mecruhun
mine'İ-muhaddisin;1/KAF9,2 -KAF 10, 1-2, el-Hatib, er-Rihle; S.64-65
[115] el-hatib, el-Kifaye; S.401, el-lraki,
Fethu'l-Mugis;S.130-131
[116] Âli İsnad, Hadisin senedindeki ravi zincirinde bulunan
ravi sayısren azı ile hadisi Rasulullah (s.a.v) e bağlamaktır.
[117] lbnü's-Salah, Mukaddime;S.105
[118] el-Hatib, er-Rihle; S.47
[119] Rameburmuzi, el-Muhaddisu'l-Fastl; 2/KAF 19,1 -2
[120] el-lraki, Fethu/I-Mugis ;3 /86
[121] el-hatib, er-rihle; S.47r el-lraki, Fethu'l-Mugis;
3/86
[122] el-lraki, Fethu'l-Mugis 2/87, el-Hatib, er-Rihle;S.47
[123] el-lraki, Fethu'l-Mugis; 2/86
[124] Ramehürmüzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 2/KAF 18,2
[125] a.g.e.
[126] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 23-29.
[127] es-Suyuti, Tenvîru'l-Havalik alâ Muvatta'i Malik; S.7
[128] a.g.e.
[129] ibni Abdi'l-Berr, Tecridü't.Temhid lima fi'l-Muvatta
mine'l-Meani ve'l-Esanİd; S.258
[130] es-Suyuîi, Tenviru'l-Havalik; S.8
[131] es-Suyuti, tenviru'l-Havalik;S.8, ed-Dehlevi,
Huccetu'l-Lahi'l-Bâliğa; 1/281, Bkz. es-Sibai, es-sünnetü ve
Mekanetühafi't-Teşrîi'l-İslami; S. 394, (darü'[,Kavmiyye basımı), mu-hammed Ebu
Zehv, el-Hadis ve'l-Muhaddisûn;S.246-248.(Bu zatta Muvatta'm Sahihayn
derecesinde olduğunu ileri sürenlere uyuyor), Ebu şehbe, A'lâmü'l-Muhaddisin; S.59-60
[132] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 30.
[133] Bir kısmı basılmıştır.
[134] Bu şerhin üç cildi, Mustafa el-Alevi ve
Muhammedü'l-Bekri tahkiki ile, Rabatta Meli-kiyye matbaasında basılmıştır. Şu
anda onbir cilde basılmıştır.
[135] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 30.
[136] Ebu musel-Medini, Haşaisü'l-Müsned; S.21 (müsnedin
Ahmed Muhammed Şakir baskısının mukaddimesinde) İbnu'l-Cevzi,
el-Mes'adü'l-Ahmed fi hatmi Müsnedi'l-İmam Ahmed; S.31(Bu da yukarıdaki
baskının önsözündedir)
[137] İbni Teymiyye, Minhacü's-Sünne; S.27
[138] Ebu Musa el-Medini, Hasaisü'l-Müsned; S.27
[139] lbnü'l-Cevzi, el-Mes'adi'l-Ahmed;S. 31 (yukarıdaki
baskının Önsözünde)
[140] el-Huli, Miftahü's-Sünne; S.35
[141] Bu cevap İbni Hacer'in el-Kavlü'l-Müsedded fi'z-zebbi
an müsnedi Ahmed "isimli eserindendir.
[142] İbni Hacer, Tacîlü'l-Menfea bi Ricali'l-Erbaa;S.6
[143] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 31.
[144] İbni Hacer'in belirttiğine göre kitabına
"el-müsnedü's-Sahih" ismini veren Buharinin kendisidir.
(tevhidü'l-Efkar; 1/321)
[145] el-Hatib, tarihu bagdad; 2/8, İbni hacer, Hedyu's-Sâri
Mukaddimate Fethi'l-Bari; S. 5
[146] Bkz. Fuad Sezgin, Buharinin kaynakları
[147] el-Huli, Miftahü's-Sünne;S.37, Ebu şehbe,
A'lâmü'l-Muhaddisin; S.117
[148] el-Hatib,Tarihu Bagdad; 2/8-9, İbni Hacer
Hedyu's-Sari; S. 5
[149] İbni kesir el-Bâisü'T-Hasİs; S.34 İbni Salah şöyle bir
uyanda bulunur: Buhari (dedi. rivayet etti, geldi....den) gibi cezm sigalarıyla
talikkte bulundukları sahihtir. Bunun gayrisinde dikkat gerekir. (Denildi,
...den rivayet olundu, rivayetolunur, zîkrolonur) gibi maraz siygalanyla
sevkedilenlerden ise ne sıhhat, neda ademi sıhhat manası anlaşılmaz.
Mu'tabi, rivayetiyle
tek kaldığı zannedilen bir ravinin hadisine uygun olarak, o ravinin şeyhinden
veya daha yukarıdaki şeyhlerden, bir başka ravi vasıtasıyla rivayet edilen aynı
hadise denir.
Şahİd, ferd olduğu sanılan bir hadisin,
araştırma sonunda , mana yönünden bir benzerine rastlanırsa, bu benzer hadise
Şahid denir.
[150] Muallak hadis; İsnadının ilk bölümünden bir veya daha
fazla ravisi hazfedilen hadistir. (Ibnü's-SAlah: Ulumu'l-Hadis S.20 Nuru'd-din
İtr baskısı) İbni Hacer (en-Nüket alâ fbnu's-Salah;S.134) şöyle
demektedir:" Buharinin şartına uymadığı için Sahihine almadığı, kesinlik
ifade eden talikler yekûn tutmaktadır. Sahih olsun, hasen olsun, zayıf olsun
delil veya şahid olarak maraz sîgasıyla İşaret ettiği ta'liklerse başka
yollarla hastalığı giderilmiş olanlardır. Reddettiği talikler gerçekten
zayıftır. Daha önce belirttiğimiz gibi Buharı bunların zayıflıklarını
açıklar."
[151] Buharinin şartlan için bkz. İbni Hacer : Hedyü's-Sari;
S.7,, el-Hazımı, Şurutu -Eimmeti'l-Hamse;S.43, 46 İbni Kesir, el-Baisu'l-Hasîs; S.25, Ebu Şehbe,
A'lamu I-Muhaddisin; S. 118,121, Muhammed Ebu Zehv, al-Hadis
ve'l-Muhaddısın;S.386,388
[152] İbni Hacer, Hedyu's-Sari; S.6
[153] Mevsül hadis:Bir isnadı teşkil eden ravilerden her
birinin, kendi üstündeki ravıye, yani şeyhine mülaki olarak hadisi bizzat ondan
işitmiş veya almış olma keyfiyetidir ki muttasıl oian böyle bir isnada Mevsül
denir. Muttasıl da aynı manadadır. _
[154] İbni Hacer, Hedyü's-Sari; S.468-470- 478. Bkz. Ebu
Şehbe, A'lamü'l-Muhaddısın; S. 53- Haşiye 3." ' .
[155] Buharinin şerhleri için bkz. F.Sezgin; S.312 ve devamı
[156] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 32.
[157] İbnu's-Salah, Ulumu'l-Hadis;S. 15(Nuru'd-Din Itır
basımı) İbni Hazm' da bu görüşte olanlardandır. (Tavhidü'l-Efkar;1/46)
[158] el-Hatib, Tarihu Bağdad; 13/101 144.F. Sezgin;1/353
[159] el-Hatib, tarihu Bağdad;13/101
[160] ez-Zehebi, Tezkiratü'l-Huffaz;1/589
[161] İbnu's-Salah, Ulumu'l-Hadis;S. 17 -Haşiye 1(Nuri'd-dİn
Itır basımı)
[162] ez-zehebi, Tezkiratü'I-Huffaaz; 1/589
[163] Muhammed Ebu Zehv, el-Hadis ve'l-Muhaddisun;S.388, Ebu
Şehbe, A'lamu'l-Muhaddisin;S.177-180
[164] el-Huli, miftahu's-Sünne; S.44, es-sibai, es-Sünnetü
ve Mekaneîüha fi't-Teşrii'l-İslami;S.4O8 (Daru'l-Kavmiyye basımı), Ebu Şehbe,
A'Iamu'l-Muhaddisin;S.İ95-198, M. Ebu Zehv, el-Hadis ve'l-Muhaddisin;S.389-393
[165] Muhammed ebu Zehv, e!-Hadis ve'l-Muhaddisûn; S. 393,
Ebu Şehbe. A'lamü'l-
[166] İbni Kesir, el-Baİsu'l-Hasİs;S.33, en-Nevevi, Sahih-i
Küsüm ve Şerhi; 1/18 Bkz.Ebu Şehbe, A'lamü'l-Muhaddisûn:S. 181
[167] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 34-35.
[168] İbnu's-Salah, U!umu'l,Hadis;Ş.33, ez-Zehebi,
Tezkiratü'l-Huffaz; S.592.
[169] Ebu şehbe, A'lamu'l-Muhaddisûn; S.224
[170] el-Haîib, Tarihu Bağdad: 9/57, ez-Zohebi,
Tezkiratü'l-Huffaz; 1/593
[171] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 36.
[172] el-Hu!i, Miftaühu's-Sünen;S. 93, es-Sibai, es-Sünnetü
ve mekanetüha,;S. 413 , M. Ebu Zeahv, el-Hadis ve'l-Muhaddisûn;S. 417, Ebu
Şehbe, A'lamu'l-Muhaddisûn; S.244-246
[173] F.Şezgin;S.392
[174] Tirmizi'nin 1350-1352 Hicri yılında Ezher, Mısriyye
matbasında yapılan birinci baskının haşiyesinde basılmıştır.
[175] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 37.
[176] Bu es-Süneni Suğra diye bilinir. Üstad Ahmed Sakr,
Neseî'nin Süneni Kübrasını Süneni Suğra olarak özetlediğiyle ilgili
anlatılanların yanlış şayia olduğu görüşündedir. Ze-hebi'nin, Neseî'nin
talebesi İbni Sinni tarafından Mücteba'nm Sünenü'l-Kübra'dan özetlendiğine dair
verdiği haberi ise doğru bulur. (Bkz. İbni Hacer'in Fethu'l-Bari isimli
eserinin birinci cildinin önsözüne, S.23) el-Mücteba'nm Hindistan ve mısırda
çeşitli baskıları yapılmıştır.
[177] Muhammed Ebu Zehv, el-Hadis ve'l-Muhaddisûn; S. 410 , Ebu
Şehbe, A'lamu'l-Muhaddisin;S.266
[178] Ebu şehbe, A'lamü'l-Mühaddisin;S.267
[179] ibni Hacer. en-Nüket alâ İbni's-Salah;S. 275-278
[180] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 38.
[181] el-Huli, miftahurs-Sünne;S. 100, es-Sibai, es-Sünnetü
ve Mekanetüha;S.414 (Darü'l-Kavmiyye baş), M.Ebu Zehv, el-Hadis
ve'l-muhaddisün; S. 418-419
[182] en-Nüket alâ İbni's-Salah; S.280
[183] Bkz. Ebu Şehbe, A'lamü'l-Muhaddisîn; S.280-285
[184] F.Sezgin;S. 377
[185] Muhammed Fuad Abdü'l-Baki, Süneni İbni Mace;
2/1519-1520
[186] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 39.
[187] bu konuda Keîtani'nin er-Risaletü'l-Müstadrafe, M.Ebu
Zehv'in el-Hadİs ve'l-Muhaddisûn ve Ebu Şehbe'nİn A'lamü'l-Muhaddisîn isimli
eserlerine bakınız.
[188] Hadisinde iki varak el yazması olarak MI. Ahmed
kütphanesinde mevcuttur. (F.Sezgin;S.417)
[189] Bu kitap bize kadar uluaşmışîır. Dünyadaki
kütphanelerde el el yazması nüshaları vardır. (F.Şezgin; S.472)
[190] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 40.
[191] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 40.
[192] Hindistan da Haydarabadda 1342 hicride basılmıştır.
Hakim müstedrekinde hoş görülü davranmış, zayıf ve hadis uydurduğu İleri
sürülerden rivayet almıştır.(Ebu Gudde, er-Raf'u vet-Tekmil fi'l-cerhi
ve't-Ta'dil; S. 183 -Haşiye:1)
[193] Ayosafya da 3:260 numarada 980 hadis ihtiva eden 54
varaktık bir yazma nüshası vardır. 355 hadisi ihtiva eden 8 varakklık bir
nüshada Haydarabaddadır.(F.Sezgin;S.512)
[194] en-Nüket alâ İbni's-Salah;106-109
[195] İbni hacer, en-Nüket alâ İbni's-Salah; S.82
[196] a.g.e. S. 100
[197] a.g.e. S. 100
[198] Darü'l-kütübİ'i-Mısrİyyede bir yazma nüshası vardır.
Bu nüsha yedi büyük cilt içeresende çift tarafı yazılı 2800 varak ihtiva
etmektedir.
[199] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 41-43.
[200] es-Sibai, es-sünnetü ve Mekanetüha; S. 59
[201] Din, kelimesini ahlak, ibadetler, ve muamelatı
kapsayan İslamı manasıyla aldım. Batıda kullanılan (Religion) manasıyla
anlaşılmamalıdır.
[202] el-Ahzab,21
[203] el-Haşr, 7
[204] Batılı müsteşriklerden Robson, hadisin Kur'andan sonra
İslam hukukunun ikinci kaynağı olma düşüncesinin, İslam ülkelerinde
proplemlerin çıkıp bunların çözümüne ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıktığı
fikirini sürmüştür. Robson'dan önce Goldziher ve Şaht'ta aynı görüşü isbat
etmeye çalışmışlardır. Yalnız bizzat Kur'anı Kerim sünnetin hukukî değerini
ortaya koymuş ve müslümanları onunla amel etmeye zorlamıştır. Bu konuda Sahabe
de, onlardan sonra gelenler de aynıdır. Kur'an ayetleri de bunu açıkça
belirtmiştir. "Kim Peygambere
itaat ederse, muhakkak Allaha itaat etmiş olur." (en-Nisa;80)
"Peygamber size ne verdi ise onu ahn.size neyi yasakladı ise onuda
DH-akın." (el-Haşr;7) Bkz. Robson, The Encyclo paedia of İslam, vol.lll
1956 - Hadis maddesi
[205] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 44-45.
[206] Ibnu's-Salah, Mukaddime; S.38, el-lraki,
Fethu'l-Muğîs; 1/125
[207] Ibnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/4 BE
[208] el-Buhari, es-Sahih; 1/37
[209] Ahmed Emin, Fecru'l-İslam; S. 211
[210] es-Sibai, es-Sünnetü ve Mekanetüha; S.216-217
[211] Ibni Adiyy, el-Kamil; 1/50 BE
[212] a.g.e; 1/51 BE
[213] a.g.e;1/51 ELİF
[214] Müslim, Sahih; 1/12-13, ed-Darimi, Sünen; 1/113
[215] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 46-47.
[216] İbni Udeys, Hz. Osman'ın şehid edilmesi olayına
karışan Abdu'r-Rahman b. Udeys-tir. (Taberi,Tarih;1/3049)
[217] Bu tabiri ne ei-Meydanj'nin Mecmaü'l-Emsalinde, ne Ebu
Ubeyd el-BEkri'ninFaslu'l-Mekal fi Şerhi Kitabü'l-Emsal'inde, ne da
Zemahşeri'nin el-Mustaksa fi Emsâli'l-Arabında bulamadım. Ancak Zamehşeri
el-Müstaksa'nın Lcild 217 sayfasında "Ed'afü min Mev'ûdetün"tabirin
şerhinde şöyle der: Cahiliyye devrinde ve'd (kız çocuklarını diri diri gömme
adeti) kesinlikle vardı. İslam onu kaldırdı. Bu adet sadece Temimde kaldı.
Temimin ısrarının sebebi şudur. Onlar Numana haraç yermediler, o da onlara
hücum etti. koyunlarını sürüp götürdü. Çocuklarını esir aldı. Temimler ona
heyet gönderip çocukları hakkında konuştular ve kurtarmak istediler. O da
kadınlar hakkında secimde bulunmalarını istedi., Temimliler Kays b. Asım'ın
kızını seçtiler. Kays doğan her kızını öldüreceğini adadı ve on küsur kızını
Öldürdü. Kays'ın bu hareketi üzerine ayet indi, 197. es-Suyuti,
el-Leâli'L-Masnua;1/318da"Bu İbni Udeys'in yalanıdır." der.
İbnu'l-Cevzi, el-Mevzuat;1/335de "Bu yalan olduğunda şüphe etmediğimiz
hadistir. Raviler hakkında taanda bulunmaya da ihtiyacımız yoktur. Bu
İbniUdeys'in iftiralarındandır. "der. el-İsabe; 1/41 Ve göre İbni Udeys
tecere Ashabından bir
sahabidir. Doğru olan, rivayette bir İlletin bulunmasıdır ki İbni Ebi'd-ünya
Hadisin isnadında boşluk bırakmıştır ve isnadda koyu Şiilik bilinen İbni Ebi
Lehia vardır. Hafi Zehebide buna işaret etmektedir. (Tenzihü'ş-Şeria;1/350)
Ancak Zehebi keşin konuşmamakta İbni Udeys üzerinde iftira ihtimali üzerinde
durmaktadır.
[218] es-Suyuti, el-Leâ!i"l-Masnua;1/318 da "Bu
İbni Udeys'in yalanıdır." der. İbnu'l-Cevzi, el-Mevzuat;1/335 de "BU
yalan olduğunda şüphe etmediğimiz hadistir. Raviler hakkında taanda bulunmaya
da ihtiyacımız yoktur. Bu İbniUdeys'in iftiralarındandır. "der. el-İsabe;
1/ 41 Te göre İbni Udeys Seçere Ashabından bir sahabidir. Doğru olan, rivayette
bir illetin bulunmasıdır ki İbni Ebi'd-dünya Hadisin isnadında boşluk
bırakmıştır ve isnadda koyu Şiilik bilinan İbni Ebi Lehia vardır. Hafi Zehebide
buna işaret etmektedir. (Tenzihü'ş-Şeria;1/350) Ancak Zehebi kesin konuşmamakta
İbni Udeys üzerinde iftira ihtimali üzerinde durmaktadır.
[219] F.Sezgin, Buharinin Kaynakları; S. 3-5
[220] İbni Teymiyye, el-münteha min Minhaci'l-i'tidal;
S.313, es-Suyuti, el-Leali'l-Masnûa;
[221] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/286-315-316, İbni
Arrak, Tenzihu'ş-Şeria; 1/371,2/4
[222] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/428
[223] İbni Arrak, Tenzihü'ş-Şeria;1/422
[224] İbni Teymiyye, el-Münteka; S.307, es-Suyuti,
el-Leâli'l-Masnua; 1/423, İbni Arrak, TEnzihu'ş-Şerıa; 1/353; İbni Ebi'l-Hadid,
Şerhu Nehcil-Belâğa; 1/135
[225] el-Hatib, el-Kifaye; S.126
[226] lbni teymiyye, el-Münteke; S.480
[227] a.g.e; S.21
[228] a.q.e; S.22, ez-Zehebi, Mizanü'l-hidal;1/15
[229] Adı geçen eserler
[230] el-Hatıb,el-Kifaye; S.126, İbni Teymiyye, el-Münteka;
S.21, ez-Zehebi, Mîzanü'l-Itldal; 1/15
[231] İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisü'l-Mevzua; 1/4 BE
[232] Bu konunun açıklanması için bkz. ibni Hibban,
el-Mecruhun mine'l-Muhaddisin; 2/ 28 Elif
[233] müslim, es-Sahih; 1/14
[234] İbniAdiyy, el-Kdmil; 1/145
[235] bniAsekir. et-Tarihu'l-Kebir; 1/69
[236] İbni Sa'd, Tabakat; 4/267-268
[237] İbni Asekir. et-Tarihu'l-Kebir; 12/69
[238] a.g.e; 1/70
[239] a.g.e
[240] İbni Adiyy, el-Kamil; 1/3 ELİF
[241] İbni Teymiyye , el-Münteka; S. 88
[242] a.g.8
[243] İbni Asakir. eMarihul-Kebir; 1/70
[244] İbni Sa'd, Tabakat; 6/9
[245] lbni Adiyy, el-Kamil; 1/45 ELİF
[246] J.b|?i Ad'yy- el-kamil; 1/51 ELİF, İbni Hibban,
el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 1/17E 18 ELİF
[247] İbni Teymiyye, el-Münteka; S. 88
[248] el-Hatib, el-Kifaye; S. 130
[249] a.g.e;S.130-131
[250] a.g. e; S. 129
[251] a.g.e;S. 131
[252] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 48-54.
[253] es-Sibaİ, es-Sünnetü ve Mekanetüha; S. 97
[254] el-Hatib, el-Kifaye; S.123, İbnu'l-Cevzi, Mukaddime
el-Hadisu'l-Mevdua; 1/4 BE , Askalani, lisanü'l-Mİzan; 1/10-11, Askalani,
Abdurrahman b. Mehdinin IBni Lenia'dan rivayet ettiği hadisi almıştır. Bu onun en eski sağlam rivayetidir. Haîib ve
İbnu'l-Cevzi ise başka bir yolla, Abdullah b. Yezid el-Mukri'nin İbni Lehia'dan
aldığı rivayeti naklederler.
[255] er-Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 1/12
[256] el-Hatib , el-Kifaye; S. 130 Bkz. İbni Hacer,
hedyü's-Sari; S.432 ve Fethu'l-Bari; 2/ 154
[257] İbni Teymiyye, el-Münteka; S. 480
[258] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 55.
[259] el-Askalani, Lisanu'l-Mizan; 1/12
[260] Mürcie; İman sadece Allahı bilmektir, diyenlerin
mezhebidir. Bunlara göre , kafirin ibadeti fayda vermediği gibi, muslümanın
günahı da zarar vermez.
[261] Kaderiyye; kulun iradesinde hür olduğunu, yani kendi
işlerinde seçme gücüne sahip olduğunu iddia ederler.
[262] Mücessime; Allahın sıfatları yaratılanların
sıfatlarına benzer diyenlerin mezhebidir.
[263] Muattıla; Allahın sıfatlarını kabul etmeyenlerdir.
[264] Müfevvida; Gulatı Şiadan bir guruptur. Bunlar, Allahın
dünyanın yaratılışını Mu-hammed (s.a.v)e ısmarladığını iddia ederler. Bu
ısmarlamanın Hz.Aliye yapıldığını iddia edenler olduğu gibi ikisine birden
ısmarlandığını söyleyenlerde vardır. (Muhtasar et-Tuhfetü'l-lsna Aşeriyya;
S.16) Burada asıl kast edilen sıfatlarda ısmarmadır.
[265] İbni Arrak, Tenzİhu'ş-Şeria; 1/150
[266] a.g.e;1/149
[267] Bkz. es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua;1/4, İbni Arrak, Tenzihü'ş-Şeria;
1/134
[268] İbni Arrak, Tenzihü'ş-Şeria; 1/138
[269] Bkz. İbni Kuteybe, Te'vilu Muhtelifü'l-Hadis; S. 2-7
[270] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/248. Ancak Suyuti
hadisin başka rivayet yıllarına dayanarak Hasen ceyyid derecesinde olduğunu ve
delil olarak kabul edilebileceğini hükmeder. (1/259) Yine Suyuti Camiu's-Sağir
isimli eserinde hadisi Hakime nisbet eder. Şeyh Elbani'de hadisi hasen görür.
(Bkz. el-Camiu's-Sağir '6150, Mişkatü'l-Mesabih; 1/38, İbni Ebi'l-Asım,
es-Sürine; 1/144)
[271] a.g.e; 1/257
[272] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 56.
[273] bni Hibban, el-Meçruhin mine'l-Muhaddisin; 1/20 Elif
[274] bni Hibban, a.g.e. İbnü'l-Ceyzi, el-Ahadisü'l-Mevdua;
1/7 BE
[275] bni Adiyy, el-kamil; 1/10 ELİF, İbnü'l-Cevzi,
el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/4 ELİF Hadisi
senediyle İbni
Âdiyy'den nakleder, ancak "dört yüz hadis" yerine "yüz
Hadis" der.
[276] Ibnü'l-Cevzı, el-Ehadisul-Mevdua; 1/4 ELİF,
[277] adı geçen eserler
[278] Bu tabir şu uydurma hadisten atınmıştır:"Allah
Teala kendisini yaratmak istediğinde atı yarattı ve terletinceye kadar
koşturdu. Sonra kendi nefsini bu terden yarattı." (Bkz. es-Suyuti,
el-Leâli Masnua; 1/3)
[279] Bu tabirde şu uydurma hadisten alınmıştır: "Allah
Teala melekleri, kollarının ye göğsünün kılından veya bu iki organının nurundan
yaratmıştır." (Bkz. Te'vilü Muhtelifi'l-Hadis;S.8-Hâmiş:1)
[280] İbni Kuteybe, TeVilu Muhtelifi'l-Hadis; S.355-356
[281] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 58-59.
[282] Temimu'd-pari (r.a) halka kıssa anlatmak için Ömer
(r.a) den izin istedi ama o izin vermedi. Amr b. Zürare, Abdullah b. Mes'ud'un
sağlığında Küfe mescidinde halka kıssa anlatırdı, İbni Mes'ud'da ona engel
olurdu. (Bkz. es-Suyuti,. Tahziru'l-Havass; S.59-61) Abdullah b. Ömer (r.a)
Rasûlullah(s.a.vl devrinde, Ebu Bekir, Ömer, ve Osman (r. anhüm] devirlerinde
kıssacılığın olmadığını, Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra icad edildiğini
söyler. (el-Hatib, Tarihu Bağdad; 2/102. Ebu Nuavm. Tarihi i ı«hah«... ın^
[283] ibni kuteybe ,tevilü muhtelifil hadis s,.355-357
[284] Müslim es sahih mukaddimesi,1/20
[285] es-Suyuti, Tahziru'l-Havass; S.49
[286] İbni Hıbban, el-Mecrûhin mine'l-Muhaddisin;2/29 BE
[287] a.g.e; 2/29 ELİF-BE
[288] a.g.e; 2/29 BE (Zi'b, kurt manasınadır. Kıssacı
utanmazlıkla "Babası kurt olanını oğluda kurt olur" diyerek yalanını
latifeyle örtmeye çalışmıştır.
[289] a.g.e; 2/28 BE-29 ELİF
[290] a. g.e; 2/30 ELİF
[291] a.g.e;2/29ELİF
[292] es-SUyuti, tahziru'l-Havass; S.49-50, el-Hatib, Tarihu
Bağdad 7/48. Ancak hatib uydurmacının ismini Üseyd b. Zeyd olarak bildirir.
[293] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 60-62.
[294] İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/4 BE
[295] a.g. e
[296] 'a.q e;1/4 BE - 5 ELİF, el-hatib, Tarihu Bağdad,
5/78-79. Tarihu Bağdaddaki bilgiler daha açiKtır.
[297] el-Hatib, Tarihu Bağdad;5/79
[298] İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua;1/5 ELİF
[299] a .g.e
[300] Karramiler, Ebu Abdillih Muhammed b. Kerran'a tabi'
olan kişilerdir. Sıfatları kabul ederler ve buradan tecsim ve teşbihe kayarlar.
(eş-Şehristani, el-Milel ve'n-Nihal; S.79)
[301] İbni Hibban, em-Mecrühin mine'l-Muhaddisin; 2/23 ELİF,
el.-lraki, Fethu'l-Muğis; S. 132-133 es-Suyutii, Tedribü'r-Ravı; S.185
[302] lbni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 2/23 ELİF,
İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/5 ELİF
[303] İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisü'l-Mevdua; 1/5 ELİF \
[304] el-lrakî, Fethu'l-Mugîs; Ş. 130
[305] el-Askalani, Lisanü'l-Mizan;1/13. İmam Ahmed b.
Hanbelin sözünü mutlak manasıyla almamak lazımdır. Megazi ve tefsirin muteber
aslı vardır. Burada kastedilen, bu iki şeye sokuşturulmuş olan yalan ve uydurma şeylerdir. Hatib, İmam Ahmedin
sözünü, meşhur iki kitabı kastetmiş olarak anlamak gerektiğini söyler. Bu İki
kitap, Kelbi ve Mukatil b. Süleyman'a ait olan kitaplardır. Kelbinm tefsiri
hakkında İmam Ahmed şöyle der: "Başından sonuna kadar yalandır. Ona bakmak
bile caiz değildir." İlim erbabından çoğu, İmam Ahmed'in, tefsirdeki sahih
olan şeylerin, sahih olmayanlara nisbetle az olduğunu göstermek istediğini
söylerler. Tefsirle ilgili hadisler sihhatli ana kaynaklarda vardır. Meselâ,
Buharide, Müslimde, Muvatta da, Tırmizi de...(es-Sibai, es-Sünnetü ve
Mekanetüha; S. 184)
[306] es-Suyuti, Tedribü'r-Ravi; S.190
[307] ibni Adiyy, el-Kamil; 1/46 ELİF
[308] a.g.e, İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/5 ELİF ,
el-Hatib , tarihu Bağdad; 2/98. Tarıhu bağdadda bu söz şöyledir: "Hadis
konusun da salihlerden daha yalancısını görmedim."
[309] Müslim, es-Sahih mukaddime; 1/18
[310] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 63-65.
[311] İbni Arrak, Tenzihu'ş-Şeria; 2/58
[312] Ribat, Sınır karakolu, tekke, bağ, namazdan sonra
diğer namazı beklemek ve fakirler yurdu mamalarına gelir.
[313] jbni Arrak, Tenzihu'ş-Şeria 2/46
[314] jbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/5 ELİF
[315] İbnu'l-Arrak, Tenzihu'ş-Şeria; 2/57
[316] a.g.e; 2/47-48
[317] ag.e; 2/50
[318] a.g.e; 2/58
[319] a.g.e;2/59
[320] a.g.e; 2/31
[321] a.g.e.
[322] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/11
[323] el-Hatib, Tarihu Bağdad; 2/289, İbni Arrak,
Tenzihu'ş-Şeria; 2/30
[324] Tenzihu'ş-Şeria; 2/30, Tarihu Bağdad; 5/309. Hatıb,
Hafız Ebu Abdullah en-Nisaburi'den bu sözü hadis diye uydurmakla itham
edileninMuhammed el-Burki olduğunun nakledildiğini söyler.
[325] İbnİ Arrak,- Tenzih u'ş-Şeria; 2/30
[326] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 66-68.
[327] ibni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 1/23 BE,
Ibnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'I-Medua; 1/5 BE
[328] Adı geçen eserler
[329] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/263, el-Hatib, Tarthu
Bağdad; 13/453
[330] Müslim, es-Saftih mukaddimesi; 1/21
[331] İbni Adiyy, el-Kamil; 1/50BE
[332] es-Suyuti, tedribu'r-Ravi;S. 190
[333] Ibni Adiyy, el-kamil; 1/46 ELİF-BE
[334] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 69-70.
[335] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 70.
[336] Bkz. Lisanu'l-Arab, "Sened" maddesi, İbni
Nasbiru'd-Din, Tedrisu'l-Hadis-S 71 es-Sehavi, Fethu'l-Muğîs; 1/11
[337] Müslim, es-Sahih;1/15, İbni Adiyy, el-Kamil; 1/39
ELİF, İbni Hibban, e!-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 2/27BE- 28BE, Ramehürmüzi,
el-Muhaddisu'l-Fasıl- 1/12 el-Hatib el-Ki(aye;S. 122
[338] Schact: the Origins of Muhamrhadan Jurisprudeance;
P.36-37
[339] ez-Zehebi, el-Münteka min min haci'l-İtidal; S.389 .
[340] et-Tirmizi,_Şerhuİlel;S. 82-83 (Itır basımı)
[341] İbni Adiyy, el-Kamii; 1/50 BE. Bera(r.a)'in bu sözünün
senedi şöyledir: A'meş, Ebu İshak es-Sebıî'den, Bera'dan... Hafız İbni Hacere
göre es-Sebîî tedlis yapanlar (müdellisin)'ın üçüncü tabakasındandır. A'meş de
tedlis yapanlardandır. A'meşn'in İbni Adiyy'in el-Kamıl'inde (1/248) rivayet
ettiği Enes hadisinde tedlisine örnek vardır. İsnadında Ahmed b. el-Haris b.
Miskin'in bulunduğu hadisi, babasından rivayet etiği için Tahavi Münker
görmüştür. Bu rivayet onun babasından yaptığı rivayetlerdendir.
[342] İbnu's-Salah, Mukaddime; S.38, ef-lraki,
Fethu'l-Mugis; 1/125
[343] Mürsel hadis, Rasûlullah (s.a.v)'e yakın bir devirde
yaşamış olmaları dolayısıyla, Sahabenin çoğunu gören ve onlarla sohbette
bulunan Tabiîlerin, dinledikleri Sahabileri atlayıp, doğrudan doğruya Hz.
Peygambere İsnadla "Kale Rasûiullah(s.a.v)" diyerek rivayet ettikleri
hadislere denir. Hasenu'l-Basri bu Tabiilerdendir.
[344] İbni Adiyy, el-Kamii ;1/51 BE
[345] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 1/12. Rabi1 b.
Huseym, Ubeydiullah b. Ziyad "in Küfe valiliği döneminde vefat etti. {İbni
Sa'd; C-6, S-193)
[346] el-Hakim, Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis; S.6
[347] İbni Ebi Hatem, Takdimetü'l-Ma'rife; S.20
[348] es-Sibai, es-Sünnetü ve Mekanetüha; S.393. Sibai bunu
ibni Asakirden, nassın geçtiği yere işaret etmeksizin nakleder.
[349] Robson, The İsnad un Müslim Tradition;P 21-22 Bu
makale, Glasgovv Univ. or. Sos? Trans. Is. (1953-54), p.p. 15-26 da
neşredilmiştir.
[350] Schacht, The Origins of muhammadan Jurisp rudence;
p.37 ve Bkz. Robson The İsnad in Müslim Traditİon; p. 18
[351] F. Sezgin, Buharinin kaynakları; S.20
[352] Robson, The İsnad in muslim Traditİon; p.19
[353] Horovvitz, el-Megazi'l-Ula ve Müellifuha; S. 23
[354] İbni Sa'd, Tabakat; 7/230-231, İbni Ebi Hatem
Takdimetü'l-Ma'rife; S.166
[355] Müslim, es-Sahih, 1/15, İbni Hibban, el-Mecruhin
mine'l-Muhaddisin 1719 ELİF, Ramehurmuzi. el-Muhaddisu'l-Fasıl; 1/12. Hatib'in
Tarihu Bağdad'ında (6/166) bu söz Abdullah b. el-Mübareke nisbet edilir.
Abdan, ondan gelen ravileri açıkladıktan
zsonra bu sözü onun, zındıkları ve uydurdukları hadisleri anlatırkensöylediğini
ifade eder.
[356] Müslim, es-Sahih; t/14
[357] a.g.e; 1/15
[358] İbni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; S. 1/9 BE
[359] Ahbarena veya Haddessanâ tabirleri senedde çok geçtiği
için bu şekilde kısaltılmaları adet olmuştur.
[360] el-Hatib, el-Kifaye; S.283
[361] İbni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 1/9 BE
[362] a.g.e.
[363] a.g.e.
[364] Ziyaret tarafı
[365] el-Hatib, el-Kifaye; S. 403-404
[366] Ramehurmuzi. el-Muhaddisu'l-Fasıl; 1/12-13, el-Hatib
Tarihu Bağdad; 5/409, ez-Zehebi, Siyeru A'lemi'n-Nübela; 9/536. Zehebi bu
hadisin ravisi olan el-Minkari'nin vahi olduğunu belirtmiştir. (Vahi; sika
olduğu hiç söylenmemiş olan, bununla beraber müessir bir sebebten dolayı zarf
olduğunu belirten raviye denir.)
[367] İbni Adiyy, el-Kamil; 1/47 BE
[368] Nasıru'd-Din el-Esed, Mesadiru'ş-ŞıYİl-Cahili; S.
258-259
[369] Ramehurmuzi., el-Muhaddisu'l-Fasıl; 2/1SBE
[370] a.g.e;2/18EUF
[371] a.g.e;2/18BE
[372] Bkz. F. Sezgin, Buharinin Kaynakları; S.48
[373] Robson, The İsnad m Müslim Tradition; p.18
[374] Robson'a göre muttasıl senred sadece ikinci hicri
asrın son yarısında ısrarla aranan bir taklit eseridir. Bkz. The Encyclopedia
of İslam; Vol.lll. P. 23,1965
[375] Schacht.The Origiens of Muhammadan Jurisprudence; p.
163-165-166-167- 169-175
[376] İmam Malik'in Mürselle delil getirmesi konusunda bkz.
İbni Kesir, el-Baisu'l-Hıssis; S.48
[377] el-Hatib, el-Kifaye; S.409, İbni Kesir,
el-Baisu'l-Hıssis; S.176. İBni Hibban'a el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 2/25 BE
[378] Robsonun İddiasına göre müsteşriklerden bazıları,
büyük sahabilerden rivayet edilen hadislerin küçük sahabilerden rivayet
edilenlerden az olduğu anlamışlardır. Yine ona göre, hadiscilerin
naklettiklerinin sihhatine duyulan inanç şu oluyor; Hadısciler senedleri
uyduruyorsa(l), bunları büyük Sahabilere isnad etmeleri de onlar için İmkan
dahiline giri-yor(!) (Robson, The İsnad in Müslim Tradition; p.26)
[379] F.Sezgin. 1/249
[380] Bundan hadis metinlerinin jhmal edildiği manası
çıkarılmasın. Bu konuda titiz kaideler konmuştur. (Bkz. es-Sibai, es-Sünnetü
ve Mekanetüha fil-Teşrii'l-İslamî; S.205)
[381] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 71-81.
[382] Küîüb-ü Sİtte'nin veya dört sünenin ricalini toplayan
kitaplar sonraki devrelerde yazılmıştır, İlk olarak bu konuda el-Makdisi
el-Cemaili(ö;600 h) "el-Kemal fi Ma'rİfeti'r-Rical"i yazmıştır. Onu
takib edenler bu kitap Ü2erinde çalışmışlardır. Mesalâ- el-Mİzzi'nin
"Tehzibu'l-Kemal"! ve Askalani'nin "Tehzibüt-Tehzib" İ
bunlardandır.
[383] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 82.
[384] İbni Abdi'l-Berr, eL-İstiab; 1/19
[385] Mürsel hadis İsnadından Sahabinin ismi düşen hadistir.
(Bkz. İbni Kesir, el-Baisu'l-Hissîs; S.47)
[386] Müsned Hadis, İsnadı Rasûlullah (s.a.v) e ulaşan
hadistir. (Bkz.İbni Kesir, el-Baisu'l-Hissîs; S.44)
[387] İbnu's-Salah, Mukaddime; S.119
[388] a.g.e
[389] a.g.e;S.118-119
[390] İbnu'l-Esir, Usdu'l-Gabe; 1/13
[391] Buhari. es-Sahih; 5/2 . .
[392] İbnu'l-Esir, Usdu'l-Gabe; 1/13
[393] İbnu's-Salah, Mukaddime; S.118-119
[394] !bni Hacer. el-İsabe; S.1/6
[395] İbnu's-Salah, Mukaddime; S.119
[396] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 83-84.
[397] Bu kitaplarla ilgili olarak bkz. es-Sehavi, el-han
bit-Tevbih; S.540-544, Hacı Halife, Keşfü'z-Zünün; 2/1739, e|-kettani,
er-Rİsaletü'l-Müstadrafe; S.126-128, Brokelman, Tari-hu'i-Edebi'l-Arabi (Üçüncü
cild), Fihristi Mahtutati'l-Musavvere, Fihristü Mahtutat
Dari'l-Kütübü'l-Mısriyye (Mustalahu'l-Hadis), Fİhrüstü Mahtutat
Dari'l-Kütübü'z-Zahiriyye (tarih
. kısmı) Yûsuf el-lşş
tertibi (Bu kaynaklar hakkında ilmi ricale ait diğer kitapların listelerini de
baş vurdum. Diğerlerini ise dipnotlarda gösterdim.
[398] Bu zatın tabakat isimli kitabının Sahabe bölümünü
kastettim.
[399] Bu zatın Tabakalında da Sahabe ili ilgili bölüm kast
edilmiştir.
[400] es-Sehayi. el-İlan ; S. 544
[401] Askalani: "Bildiğim kadarıyla bu konuda ilk kitap
yazan Buharidir." der. (Bkz. es-Sehavi^ el-l'1an;S.544) ancak bu kitabını
görmediğini açıkça söyler. (el-İsabe; 5/153)
[402] İbni Hacer, el-İsabesinde (3/457-544) bundan
iktibaslar yapmıştır. Tehzibut-Tehzib de de iktibaslar vardır. (5/159,
6/125,160 ve başka yerlerde) İbni Asakir, Tarihu Dimişk 1/
163-167-304-330-460.
[403] Bunun 11 varaklık bir yazma nüshası İstanbul Laleli
kütphanesinde (2089/1) numarada, bir nüshası Şehid Ali Paşa kütüphanesinde
(2840/1) de 17varak halinde bulunmaktadır. (F. Sezgin; 1/405)
[404] Ibin Hacer, el-İsabenin; 1/69-125-160 sayfalarında ve
diğer yerlerinde bu kitaptan
birçok iktibas
yapmıştır.
[405] Horasan şehirlerinde Abyurd'a mensübtur. Sahabe
Hakkındaki kitabından İbni Hacer, el-İsabe 2/38-65-74 ve başka sayfalarda,
Tehzibü't-Tehzîb de 12/271 de iktibasiar yapmıştır.
[406] Kitabınra yüz kırk küşür Sahabiyi ve rivayet ettikleri
hadisleri alır. (İbnu'l-Kayyım:İ'lamü'l-Muvakiîn;1/21) İbni Hacer, el-İsabe
isimli eserinin 1/217-323-410 508 say-v falarında bu kitaptan iktibaslar
yapmıştır.
[407] İbni Hacer, el-îsabede; 1/272-288-358 sayfalarda bu
kitaptan iktibaslar yapmıştır.
[408] İbni Hacer,. el-İsabede bu kitaptan iktibaslar
yapmıştır. (F.Sezgin.S. 445)
[409] Bu ismi İbnİ Hacer söylemekte ve Fethu'l-Bari de;
1/37-38 sayfalarda bu kitaptan nakiller yapmaktadır.
[410] Medine-İ Münevvere de Arif Hikmet kütüphanesinde,
yazma olarak 72 varak halinde 239 nolu mecmuadadır. (F.Sezgin.S.475) Birinci
cildinin sika ravilere ait olması mümkündür.
[411] Medine-i Münevvere'de 270 numara da, yazmadır,(F.Sezgin.
S.493)
[412] İbni Hacer, el-İsabede; 1/397-461 sayfada bundan
iktibaslar yapmıştır. Bu iktibaslardan harf sırasına göre tertib edilmiş
olduğu anlaşılmaktadır. Bunun bir yazma nüshası bize kadar ulaşmıştır ve III.
Ahmed kütüphanesinde, 624/20 (206BE-219BE) numarada kayıtlıdır.
[413] İbni Hacer, Raf'ul-lsr an Kudatı Mısr; S.271
[414] es-Sehayi, bunun kabilelere göre tertib edildiğini
söyler. (es-Sehavİ, el-İ'lan bit-Tevbih. S.542) İbni Hacer, el-İsabe 'nin 1/119
sayfasında ve diğer yerlerinde iktibaslar yapmıştır.
[415] İbni Hacer. el-İsabe'nin 1 /7-8-25-26-31 -41-53 ve
diğer yerlerinde bundan bir çok İktibas yapmıştır.
[416] İbni Hacer, el-İsabe; 3/208
[417] İkisi hakkında bu kitabın tabakat kitapları bölümüne
bakınız
[418] Bu kitabın "İlmi Rical kitapların Tertib
Esasları" bölümüne bakınız
[419] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 85-87.
[420] Şam Zahiriyye kütüphanesinde, aralarında ihtilaflı
noktalar ^frJhLTn^Tn vardır. Bunlardan birisi, Hafız Ebu Nuaym el-lsbahanî'nîn,
Ebu'l-Kasirn e, ûedjnj'den ri-onun Muhammed b. Hişam Ebu'd-Dimyat
el-Müstemli'den, onun da Alib, ,y g varak halin-vayet ettiği nüshadır. Bu,
diğer nüshadan daha açık ve yazısı daha güzelfll
Diğer nüsha Hanbel
b.İshak'ın, Ali b.el-Medini'den rivayet ettiği nüshad'^». nüshada olmayan
fazlalıklar vardır. 15 varak halindedir. (ez-Zahıriyye; *' mua)
[421] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 88.
[422] Bu risale 7 varak halindedir. Her varakta 24 satır
vardır.
[423] Ebu Davud es-Sicisîani, Tesmiyetü'l-lhve Min
Ehli'l-Ensar; Ş.1EL1F
[424] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 89.
[425] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 89.
[426] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 89.
[427] 37ci cüz 19 varak, 42 ci cüz 15 varaktır. İki cüz de
Şam Zahiriyye kütübhanesinde yazma eserler arasındadır. (Hadis: 344} İkisini de
gördüm. F. Sezgin Medinedeki Arif Hikmet Kütübhanesinde de bir nüsha
bulunduğunu yazmaktadır. (Tarihu't-Türasi'j-Arabî; s.529) Medine nüshası 350
varaktır. Varaklar 37 satırdır. Bu ikinci cildi teşkil eder. Bu cild 1054H.
yılında istinsah edilmiştir.
[428] İbnül –esir ,,üsdül gabe 1/5
[429] Zahiriyye kütübhanesinde, yazmadır. (Genel: 443) 21
varaktır.
[430] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 90.
[431] İkinci cüzü III. ahmed kütübhanesinde 497 numarada
yazma halindedir. 394 varaktır. Varaklar 21 x 27 cm boyutundadır. Son cüz ise,
Feyzullah Ef. Kütûbhanesinin yazmaları arasındadır. 1527 numarada 16x19,5 cm
boyutundadır. (Bkz:Fuad es-Seyyid: Fih-risü'l-Mahtûtati'l-Musavvere
"Tarih" kısım: 2,s.181) Eksik mi, tam mı olduğunu bilmediğim bir
nüshanın da Şistrİbti kûtübhanesi 3015 numarasında kayıtlı olduğunu Arbeni
bildirmektedir. (Bkz. Körhis Avvad: Zehairu't-Türas il -Arabi fi mektebeti
Şistrİbti, el-Meyrid mecmuası, 1 -2 sayılar, s. 155) Fihnsü'l Maktutalti'l
Musavvere bi-Dâri'l-Kütübi'l-Katariyye de belirtildiğine göre MI. AHmed
kütübhenesi 116 numarada I. Cildi 353 varak, II. Ci!di497 varak olan bir nüsha
daha vardır. Bu nüshayı ben gördüm,
[432] Ibnü'l-Esır: Üsdü'l-Gabe; 1/5
[433] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 90-91.
[434] Çeşitli
baskıları yapılmıştır. 1358 Hicri-1939 Milâdi yılında, Mısır'da, Mustafa Muhammed
Matbaasında yapılan baskısı Askalani'nîn kenarındadır. Sonra Mısır Nahda Matbaasında
Muhammed el-Bicâci tahkikiyle basılmıştır.
[435] İbni Abdi'l-Berr: et-İstiâb; 1/20-24
[436] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 91-92.
[437] Bkz Tabaka hakkında "İlmi Rical kitablarının
tertibinin esasları" bölümüne
[438] Bkz! Tabaka kitabları listesine
[439] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 93.
[440] jbnü'n-Nedim:el-Fihrist:s. 150)
[441] İbnü'n-Nedim (el-Fihrist; s. 151'de) şöyle der:"
Muhammed b. Sa'd, Valudinin arka-daşlarmdandır. Kitablarını Vakıdi'nin
yazdıklarından aldığı malumatla meydana getirmiştir ve Vakıdiden rivayet
yapar"
[442] İbnü'n-Nedim: el-Fihrist. s. 152
[443] Adı geçen eser
[444] el-Maliki: Tesmiyetü ma Verade
Bihi'l-Hatibi'l-Bağdadi: Şam, 403 numarada (Bkz. Yusuf el-lşş : et-Hatkibü'l
Bağdadi: s. 109)
[445] İbni Hayr: Fihrist: s. 225
[446] İbni Hayr: Fihrist; s. 221, Tezkiratü'l-Huffaz; 2/488
[447] İbni Hacer, el-îsabe (2/525) de bundan iktibas
yapmıştır.
[448] ez-Zehebî: Tezkiratü'l-Huffaz; s.614. ez-Zehebî,
Tahiru'l İslamda (2/102-195-202, 4/52) de, İbni Hacer, el-İsabe
(1/144-152-343-350) de, Tekzİbü't-Tekzib (6/139 ve başka sayfalarda), İbni
Asakir, Tarihu Medineti Dımışk (10/32-89-101 -105-109-162-20 ve başka
sayfalarda) bu kitabdan iktibaslar yapmıştır.
[449] İbni Hacer, Tekzibül-Tekzib (2/32, 3/3, 7/472) de
bundan, iktibaslar yapar. Bu iktibaslardan anlaşıldığına göre bu zat, Tabakat
tertibine rağmen belirli konularda da bablar açmıştır.
[450] Hatib bunu Tarihu Bağdad (1/214) da zikreder.
[451] es-Sehaci:ei-İ1ân; s. 715
[452] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 94-95.
[453] Bazı yerlerinde noksanlıklar vardır. Meselâ, Medineli
Talinden dördüncü ve beşinci tabaka mevcut değildir. İbni Sa'd yazdığını
belirtmesine rağmen Mekke'de yerleşen Saha-biler zikredilmerniştir. Bazı hal
tercemelerİnde de noksanlıklar vardır. Mesela, Amr b.EI-As'ın hayatının ilk dönemleri
mevcut değildir. Medineli tabiinin üçüncü tabakasının çoğu, dört ye beşinci
tabakaların kalan kısmı ve altıncı tabakanın yarısı Prof.Ziyad Mansur
tahkik-lenmiş ve Medine'deki İslâm Üniversitesine bağlı ilmi kurul (1983 M-1403 H) yılında basmıştır. Bize
ulaşan el yazmasın üshada olan tabakalar da mevcuttur.
[454] Bu düşünce, araştırmamda dayandığım Dâr Sâdır basımına
aittir.
[455] İbni Sa'd- et-Tabakatül-Kûbra; 7/279-286-387-480
[456] Mugalatay: İkmalü Tehzibfl-Kemâl; 1/228
[457] es-Sehavi: el-l'lan bit-Tevbih: s. 710
[458] Nedyu's-Sâari: s. 443, Fethu'l-Bârî: 2/164
[459] Bkz. "İlmi Rical kitablarının tertibinin
esasları" bölümü
[460] ez-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz: 2/452. es-Sehavi:
e!-İ'lan; S.601
[461] İbnü's-Salâh: Mukaddime: s. 160
[462] İbnü'n-Nedim: el-Fihrist; s. 151
[463] Sehavi, Fadl b. Dekin'in tarihle ilgili bir kitabı
olduğunu yazar (bkz. el-İ'lân-bit-Tevbih:s.5O8)
[464] Tabakattaki senetleri hazfet m esiyle ilgili olarak
İbni Sa'd'in hocalarına itimatının oyutlarıyla ilgıl"
[465] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 95-97.
[466] el-Askaİâni:
el-lsabe; 1/6
[467] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 97.
[468] Bir nüshası Türkiye'de
MI.Ahmed kütübhanesi, 624 numarada kayıtlıdır, 19.Varaktan
ibarettir. 19x26 cm ebadındadır. (
bkz.Lûtgfi Abdül-Bedis: Fihristü1!-Mahtütati'i-Musavvere "Tarih"
1/210) Bu nüshayı gördüm. Tam bir nüshadır.
[469] es-Sehavi: ei-İ'lan bit-Teybih: s.648
[470] Fuad Sezgin: Tarihu't-Türasi'l-Arabi. s. 369
[471] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 98.
[472] Bir nüshası
Türkiye'de Köprülü kütüphanesinde bulunmaktadır.. ( s. 203) ( Bkz.
Brokelman: Tariku'l-Edebi'l-Arabi: 3/221) Zahırriyyedeki nüshayı gördüm. İki
yüzü de yazılı. olmak üzere 17 varaktan ibarettir.
[473] İbni Hacerin belirttiğine göre (Hedyü's-Sârî; 2/175) Berdicinin mezhebi
şöyledir: Münker Hadis ferd hadistir. İster bunda sika olan ferd kalsın,
isterse sika olmayan fert kalsın aynıdır. Bunun için onun münkerü'l-Hadis sözü
açık bir cerh sayılmaz.
[474] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 98.
[475] Taberinİn Tarihu'1-Ümem ve'l-Mülükuna ek olarak
basılmıştır.
[476] Zeylü'l-Müzil; s. 3-5
[477] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 99.
[478] Sem'anî, et-Tahbir isimli eserinde ( hal tercemesi No:
27 de) bunu "tabakatü's-Sahabe" diye İsimlendirilmektedir. Buna göre
kitabın marifetü's Sahabe kitablarından olduğu şüphesi doğuyor.
[479] Şam Zahiriyye kütübhanesinde yazma olarak
bulunmaktadır. ( Gerek 4553) sadece 12 varaktır.
[480] 542. el-Hatib: Tarinu Bağdad; 7/50, ez-Zehebi
tarinu'l-İslarh; 1/15, es-Sehavi: el-İ'lân; s. 524, es-Sem'ani: el-
Ensab; 2/5-32
[481] Bu tertibi yapanın el-Kemal yazan Abdül-Gani
el-Makdisi el-Cemaîiî (Ö: 600 H) olduğu görüşünü, ûstad Yûsuf el-lşş tercih
eder. ( Bkz.Fihristü Mahtütat Dârı'l-Kütübi'z-Zahiriyye'"Tarih" 169)
[482] es-Suyûti: Tedribü'r-Ravi: s. 428
[483] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
99-100.
[484] Buhari bu hadisi edeb kitabı, Zan olanlar babında alır
( 8/124) İbni Hibban el-Mecrûhin 1/7 ELİF, el-Hatib el-Kifaye: 38-39
[485] adı geçen eser: 1/19 BE, Bkz. es-Sehavi: el-İ'lân, el-THatib
el-Kifaye s. 39
[486] ez-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz: 1/3 , el-Hakim:
Marifetü Uiûmi'l-Hadis: s. 15 el-Hatib el-Kifaye s. 26
[487] İbni Hibban el-Mecrûhim Mine'l-Muhaddisin: 1/12 BE.
Hadis şudur:" Sizden biriniz,. bir ece varıp üç defa izin isteği zaman
izin verilmezse geri dönsün" Hakimin belirttiğine göre Ebu Bekir, Ömer,
Ali Zeyd b. Sabit (Rahüm) cerh ve tadil yapmışlar, rivayetlerin sağlamını
çürüğünden ayırmışlardır. ( Marifatü'l-Ulûmi'l-Hadis: 352}
[488] İbni Hibban e!-Mecrûhin 1/12 BE
[489] adı geçen eser
[490] es-Sehavi el-l'lan: s. 706 bu sahabiler, diğer ravi
sahabiler hakkında "kezebe" tabirini "hata etti" yerinde
kullanırlar.
[491] adı aeçen eser: s. 707
[492] " İbni Hacer şöyle der: "Süfyan, bilhassa isnatta,
Şu'beden daha sağlam hafızalıdır. Şu'be'karıştırırsa bilhassa isimleri
karıştırır, dediler" (el-lsâr fi-Ma'rifeti Ricâli'l-Asâr: s. 124 Bu kitab,
daktiloyla yaz'I' haldedir. Mastır tezidir.)
[493] Bkz. İbni ebi Hatâm: cerh ve Tadil kitabının önsözü, İbni
Adiyy: Mukaddirnetü'l-Kâmil: 1/13 BE-44 BE, es-Sehavi el-l'lân bit-Tevbih s.
708
[494] el-leknevi er-Raf'u ve't-Tekmil: s, 80-100
[495] el-Hatib el-Kifaye s. 22 el-Leknevi er-Raf'u
Vet-Tekmil; s. 77-100. Şamlılardan olup doğuda Ebû Hatem er-Razi ayarında kabul
edilen duhaym da "Lâ Be"sebih" tabirini "Sika" yerinde
kullanmıştır. ef-Leknevi: er-Raf'u vet-Tekmil: s. 101
[496] el-Leknevi: er-Raf'u ve't-Tekrnil: s. 79-Haşiye 2
Tübba' bir adamın öldürülmesini dilediği zaman onu el-Adl İsimli şahsa teslim
ederdi. Halk ise "Vadaa alâ yedey Ad-lin"Adaletin (yani Adlin) eline
verdi" derlerdi ki bu, "Sağlam güvenilir, delildir, güvenilir, zayıf,
çok yalancı."
[497] el-Hakim: Ma'rİfetü Ulûmi'l-Hadis s. 52 Bu kitabda
cerh ve tadil hakkında en veciz ibareleri bulmuş ve "el-Medhal ilâ
Ma'rifeti's-Sahih" isimli kitabına atıfta bulunmuşturtur. Burada cerh ve
tadilden bahseden sözü-iyice ayırt ettiğini söylemektedir.
[498] Nevevi şöyle der: "KabuJ edilmesi gereken ravi
hakkında şu şartlar vardır: Adil, hafızası güçlü olmalıdır. Müslüman, akıl
baliğ fasıklık sebeblerinde, mürüvveti yok eden kötülüklerden uzak, uyanık,
hıfzıyla ilgili olunursa ezberi güçlü, kitabını iyi yazıp tesbİt eder,
kendisinden yapılan rivayetleri bilir olmalıdır. " ( es-Suyûti: Tedribü'r
Ravi: s. 197-198)
[499] el-Leknevi er-Raf'u vet -Tekmil fil-Cerhi ve't Ta'dil
s. 117
[500] adı geçen eser ve ez-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz 2/465
[501] ez-Zehebi: Tezkiratü'j-Huffaz: 2/496 el-Leknevi
er-Raf'u ve't Tekmil s. 189-191. Aynı duruma örneklerden birisi de Muhammed b.
Yahya ez-Zühelinin Buhari hakkındaki Cerhidir. Ez- Züheli, halk kendisini
bırakıp Buhari'nin etrafında toplandığı için hasede düşmüştür. (el-Hatib:
Tarihu Baödad: 2/30) Muhammed b. Osman b. Ebû Şeybe ile Mutay-yen'in birbiri
hakkındaki sözleri de bu kabildendir. (Tarihu Bağdad: 3/43-45)
[502] ez-Zehebi: Tarihu'l-islam: 5/242-243
[503] İbni Hibban: el-Mecrûhin mine'l-Mukaddisin : 2/28
ELİF-BE el-Kasımi el-Cerhu vel-Ta'diks. 24
[504] İbni Hibban: el-Mecruhin Mine'l-Mukaddisin 2727 BE, 28
ELİF, el-Haîib el-Kifaye 126-127
[505] el-Askalanî: Lişânü'l-Mizan: 1/16
[506] es-Sehevi el-İ'lân bit -Tevbih s. 488. şöyle nakleder
"AIİ b. el-Medini, babası hakkında soran şahsa "Onu benden başkasına
sor" dedi. Adam tekrar sorunca, başını eğip düşündükten sonra, başını
kaldırıp "Bu konu dindir. Babam ise bu konuda zayıftır." dedi. Sünen
Sahibi Ebu Davud ise oğlu hakkında şöyle dedi."Oğlum Abdullah çok
yalancıdır.' Onun lehinde tevil yapmak için çabalamamıza rağmen böyledir. ,
[507] es-Sehavi el-I'lân bit-Tevbih s. 487. Şöyle nakleder
b. Dahhak el-Babilti (Ö: 218 H) onunu kendisine geldiğini zanneder. Onu bir
çömlek altın ve leziz yiyecekler getirdi. İbni Main yiyeceği kabul etti, altını
geri çevirdi. Oradan ayrıldığında Ebu Sa'd hakkında sorulunca : vallahi onun
ilgisi iyidir, yemeği lezzetlidir, ancak o Evzai'den hadis olarak bir şey dinlememiştir."
cevabını vermiştir?"
[508] El- Hatib: Tarîhu Bağdadi;5/326.
[509] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
101-106.
[510] Bu kitablar için bkz.es-Sehavi el-İ'lân s. 585-588,
Hacı Halife : Keşfa'z-Zunün, s. 582, el-Kettanî er-Rısafetü'l-Mustadrafe s.
144-147
[511] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 106.
[512] Bu kitabdan bir kaç sayfa III.Ahmed Kütüphasi 264/6 ve
Ankara Saib Kütüphanesi 1557 numaralarda bulunmaktadır. (F: Sezgin' Tarihu't
Türâsi'l-Arabi s. 292)
[513] el-Maliki: Tesmiyetü Ma Verade Bihi'l-Hatib, Dımışk,
No: 399)
[514] Hediyytü'l-Anifin yazarı 225 Hicri yılında vefat eden
Ebül-Hasen Aiib. Muhammed e!-Medâiri'nın "ed-Duafa min Ricâli'l-HadVisimli
bir eserinin bulnudğuna işaret etmektedir. Bu kaynak son devreye aittir. İlk
kaynaklarda bu iddiayı güçlendirecek bir kayda nast-lamadım.
(Hediyyetü'l-Arifin: 1/672)
[515] Fihrist: s. 212
[516] ez-Zehebi: Mukaddimetü'd-Duafa: 1/4
[517] ez-Zehebi, "el-Muğnu fi'd-Duafa" isimli
eserinde bundn iktibas yapar ve bunu Mu-kaddime'nin 4. sayfasında belirtir.
[518] İbni Hacer: Ta'cîlü'l-Menfea; s. 247, el-üsan; 1/34,
4/83-81-85, Tehzibüt-Tekzib; 3/222
[519] İbni Hacer, Tekzîbü't-Tekzib, 2/36-38-49 ve başka
sayfalarda bu kitabtan iktibaslarda bulunmuştur.
[520] ez-ZehebiıMukaddimetû'd-Duafa; 1/4
[521] İbni Hacer, Tekzibü't- Tekzib; 2/152-159, 3/56 da bu
kitabdan iktibaslar da bulunmuştur.
[522] İbni Hayr'da bunu aynı şekilde zikretmiştir; Fihrist;
s. 211
[523] ve ( ) İbni
Hacer'in bu zattan yaptığı iktibaslar; Tekzibü't-Tekzib'in 2/240-311, 3/3-461
ve diğer sayfalardadır. Zehebi ise el-Mizan'ın 1/4 de iktibasta bulunmuştur.
İbni Hac-er;Lisânü'T-Mizan (5/139) da onun Gulatı Şia'dan bir Rafızi olduğunu
açıklar.
[524] İbni Hacer: Hedyü's-Sâri; 2/145 (Mustafa el-Babi
basımı)
[525] adı geçen eser; 2/150
[526] Hafız Zehebi "el-Muöni Fi'd-Duafa" isimli
eserinde buna dayanır. Bunu Mukaddime (s. 5'de) belirtir. Nurüd-Din Itır
basımı) Bir çok yerde de yaptığı iktibasları belirtir, (bkz. el-Muğni;
1/16-24-41-51-58-72)
[527] İbni Hacer Lisânû'l-Mızân; 1/34-348, 4/72-58-81
[528] ez-Zehebi el-Muğni; 1/5. Zehebi kitabın bir çok
yerinde, meselâ 1/46-55 de bu kitabdan yaptığı iktibasları belirtir.
[529] İbni Bedran: Tehzibü Tarihi İbni Asâkir; 2/436,
ez-Zehebi: el-Muğni; 1/70
[530] Hakimin "el-Medhal ila Ma'rıfeti'l-İklil" ve
"el-Medhâl ilâ ma'rifeti's-Sahihayn" isimli iki kitabı vardır.
Birincisi Halep'te ( 1352 H) ve Londra'da { 1953 M) basılmıştır. İkincisi Şehid
Ali Paşa Kütübhanesinde 346/2 numarada 75 varak halinde yazmadır. (F. Sezgin:
Tarihut-Türâs; 1/368)
[531] Karaviyyin (Fas) kütübhanesinde 70 (YE 199) numarada
yazma olarak mevcuttur? ( bkz. Kaime fi-Nevadiri'l-Mahtütatİ'l-Arabiyye fi
Mektebi Camiati'l-Karaviyyin) Dr. Faruk Hamate tahkik etmiştir.
[532] ez-Zehebi ed-Duafa mukkadimesi; 1/5
[533] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
107-109.
[534] Bafna'da 1/557, No: 2932-2937 de el yazması
halindedir. ( Bkz. Brokelman: Tari-hu'l-Edebi'[-Arabi s. 3/179)
[535] Hindistan'da Haydarabad, Dekan da, Dairatü'l-Manrifi'l
Osmaniyye matbaasında basılmıştır. Tarihsizdir. Beraberinde İmam Müslimin
'ei-Münferidât ve'l-Vahdan" isimli eseriyle Nesei'nin "ed-Duafa
ve'l-Metrûkin" isimli eserleri de basılmıştır.
[536] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 110.
[537] Zahiriyye Kütübhanesi, hadis bölümü ( 249) nda yazma
halindedir. Bu kitabı gördüm. Dr. Beşşar Avvad, kitabın ismindeki
"eş-Secera fi.... sonradan eklendiğine işaret etmektedir. İkinci cüzde
böyledir, ancak hazîetmiştir.
[538] İbni Hacer: Tehzibü't-Tehzib: 1/93, 5/46, 10/158
[539] Hedyüs-Sâri; 2/151
[540] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 110.
[541] Köprülü kütübhanesi tarih bölümü 719 numarada el
yazması halindedir. 76 sayfadır. Bu kitabı gördüm. Dr. Sa'di e!-Haşimi bunu
tahkik etmiştir. Bkz. Fuad es-Seyyid, Fih-ristü'l-Mahtüfat el-Musawere ( Tarih
2/95-96)
[542] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 111.
[543] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 111.
[544] Şam Zahiriyye kütübhanesindedir. El yazmasıdır. (Hadis
bölümü, numara: 362 de kayıtlıdır) 455 sayfadır ye 12 cüzdür. Bir nüshası da
Berlin'de 9916 numarada kayıtlıdır, (bkz. Brokelman :
Tarihü"l-Edebi'l-Arabi; s. 3/222)
[545] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
111-112.
[546] Türkiye'de Ayasofya KütDbhanesinde 496 numarada
kayıtlı, el yazması halindedir. Yazım tarihi VII. asırdır. Varak sayısı 262,
büyük boydur. Bir nüshası da Daru'l-Kütübi'l-Mısriyyededir. (19598/BE) Varak
sayısı 166, hacmi 16x23 cm. Kitabı Ayasofya nüshasına dayanarak tanıttım. Bu
kitab üç cild halinde Haydarabad, Dekanda 1390 Hicri yılında ( 1970 M)
Dairatü'l-Maarifi'l Osmaniyye matbaasında basilmıştır..Tahkİkini yapan Aziz beğ
el-Kadiri en-Nakşibendidir. Halepte 1396 Hicri yıhnda Mahmud İbrahim Zayid'in
tahkikiyle üç cild halinde basılmıştır.
[547] İbni Hibban el-Mecrûhin mine'l-Mukaddisin; 2/32 BE
[548] Adı geçen eser; 8/113 ELİF, 3/76 ELİF
[549] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
112-113.
[550] Türkiye'de Topkapı Saray Kütübhanesinde el yazmasıdır.
(3000: 2943) okunabilir yazıyla eksiksiz bir nüshadır. 3900 varaktır. İkinci
bir nüsha Kahire'dedir. Birinci 2: 29, ikinci 1: 243 Şam Zahiriyye Kütübhanesinde
de bir bölümü vardır. ( Hadis: 364) Bu, üçüncü cüzden, yirminci cüze kadardır
ve 389 varaktır. Zahiriyye de aynı zamanda el-Kâmil'den seçme bölümleri ihtİca
eden 40 varaklık bir nüsha daha vardır. Bkz. Yûsuf el-lşş: Fihristü Mahtütat
Dari'l Kütübi'z-Zahiriyye (tarih) s. 238-241
[551] Ibni Adiyy: el-Kâmil$ 1/44 BE
[552] jbni Adiyy'in, sika veya sika olmayan ravilerin münker
rivayetleriyle ilgili örnekler vermesinin adetlerinden olduğunu İbni Hacer (
Hedyü's-Sârİ; 2/152) belirtmektedir.
[553] es-Sehavi: el-İ'lan bit-Tevbih; s. 586
[554] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
113-114.
[555] Şam Zahiriyye Kütübhanesinde 11 varak kalmıştır.
(Genel: 124/11) (Bkz: Yûsuf el-Işş: Fihristti Mahtütati'z Zahiriyye; s.
241-242) Ayasofya Kütübhanesinde de bir nüshası vardır. (3405) Bkz. Brokelman:
Tarihu'l-Edebi'l-Arabi; 3/211
[556] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 114.
[557] el-Hakim: Ma'rifetu Ulûmil-Hadis: s. 71, ibni receb:
Şerhu ilelil-Tirmizi: 1/216 {Itır basımı)
[558] 9Z-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz: 3/966, İbni Hacer:
Lisanü'l-Mizan; 3/275
[559] Müteahhirin alimlerden eş-Şems Muhammed b. Aybek
es-Sürûcî (O: 744 H) Sika raviler hakkında kitab yazdı. Ama tamamlayamadı.
Tamarnlasaydı 20 ciltten fazla olacaktı. Yazılanın sadece Ahmedlerle ilgili
bölümü bir cild tutmaktadır. (es-Sehavi: el-l'lân) İbni Halfûn (Ö: 636) da
kitab yazdı. Zehebi (Ö: 748 H) "Risale fi Ruvati's Sikan yazdı. Askalanî
(Ö: 852 H) ise Tehzib'de olmayan sika raviler için kitab yazmaya başladı, Fakat
tamamlayamadı { es-Sehavi el-İ'lân) Sika ravilerle ilgili kitab yazanların
sonuncusu Zeynü'd-Dın Kasım b. Kutluboğa (Ö: 879 H) dır. Bu eserin I ve II.
ciltleri İstanbul'da Köprülü Kütübhanesindedir. Rabat genel kitablığında 361
KAF numarada da bazı bölümleri bulunmaktadır.
[560] Şehid Ali Paşa Kütübhanesinde el yazması halindedir. (
2747/1 -FE 796) 67 varaktır. Varaklar 19.2x13.9 cm. boyutundadır. (bkz.
Fihristü'l-Makdûtati'l-Musavvere, tarih bölümü 2/91-92) Tacü's-Sübki taralından
tertiblenen de bize kadar ulaşmıştır. Bu da Halep'te Ah-mediyye kütübhanesinde
yazma halindedir. 342 numarada kayıtlıdır. Bir nüsha "el-ltkraf Fi
Evhami'l-Etraf" isimli eserin sonundadır.
[561] el-Heysemi: Tertibü's-Sikat Mukaddimesi
[562] el-İcli'nİn
"es-Sikafının
mikro-film kopyası Medine
İslam üniversitesi
Kütübhanesinde 1785 numarada kayıtlıdır.
[563] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
115-116.
[564] Birinci cildi III. Ahmed Kütü bh an esinde 2995
numarada kayıtlıdır. Kopya edildiği tarih VII. asırdır. Yazı stili ta'Iiktir.
67 varaktan ibarettir. Her yarakta 29 satır vardır. Varaklar 19x27 cm.dir. II
ve III. cildleri Şam Zahiriyye Kütübhanesindedir. (Tarih bölümü, numara: 710,
711) ikinci cildin baş tarafı eksiktir. Çünkü BE harfiyle başlamıştır. 376
sayfadır, üçüncü cild ise lamdır ve 326 sayfadır.
Kitab dokuz cüz halinde
Haydara^ad, Dekan da Dairetü'l-Maarifi'l-Osmaniyye matbaasında bas ı im ıştır.
[565] es-Sehavi el-l'lan; s. 585
[566] İbni Hibban: es-Sikat: 1/2 ELİF
[567] adı geçen eser; 1/18 ELİF
[568] adı geçen eser: 1/18 BE
[569] adı geçen eser; 2/276
[570] adı geçen eser; 3/324
[571] Bkz.el-Askalanî: Lisanü'l-Mizan; 1/14, İbni Hibban
es-Sikat. 1/13
[572] İbni Hacer el-Askalenî: Tehzibüt-Tehzib; 4/287
[573] İkmalü Tekzibi'l-Kemâl; s. 419
[574] Filatcher'in çalışmasıyla basılmıştır.
Lecnetü't-Te'lif ve't-Terceme ve'n-Neşr Matbaası, Kahire: 1959 Miladi.
[575] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
116-118.
[576] Yemen, Sana'da Camiü'l-Kebir kütübhanesinde , el yazma
halindedir. 93 varaktır. ( bkz. Kaimetün bil-Mahtütati'l-Arabiyyeti'l-Musavvere
bil-mıkrofilm mine'l-Cumhuriyyetil-Menaniyye; s. 7)
[577] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 118.
[578] İbnü'n-Nedim el-Fİhrist s. 319, ed-Davûdî: Tabakatü'l
Müfessir'in 1/244, Mugalîay: 2/338
[579] es-Sehavİ: el-İ'lân bit-Tevbih; s. 588
[580] ed-Davûdi: tabakatü'l- Müfessirin; 1/247
[581] el-Hatib: Tarihu Bağdad; 5/417, ez-Zehebi:
Tezkiratü'l- Huffaz; s. 494
[582] el- Hatib: tarinu Bağdad; 2/232, ez-zehebi: Tarinhu'l-
İslam; 1/15( Zehebi bununu kaynaklarından birisi olduğunu belirtir) es-Sehavi:
el-İ'lân; s. 523
[583] İbni Hayr: Fihrist; s. 212
[584] el-Hatib: Tarinu Bağdad; 7/50, ez-ZehebiP
tarinu'l-İslam; 1/15, es-Sehavi: el-Vlân;
[585] Zehebi bunun güzel bir tarih olduğunu söyler.
Tezkİratü'l-Huffaz; s. 600-601
[586] İbnü'n- Nedim: el-Fihrist; s. 325,
Şurûtu'l-Eimmeti's-Sittle; s. 17
[587] el-Hatib: Tarinu Bağdad 3/51-52, ez-zehebi:
Tariku'l-İslâm; 1/15, es-sehavi: el-i'lân: s. 523-524, el-Kettâni:
er-Risâletü'l-Mustafa: s. 130
[588] İbni Kesir: el-Bidâye ve'n-Nihaye; 11/111, İbni Hacer:
el-lsabe; 1/577 v.b. yerlerde, ed-Oavûdi: Tabakatü'l-Müfessirin: 1/192
[589] ez-Zehebi: Tezkira: s. 662
[590] es-Sehavi: el-İ'lân; s.589, İbni Hacer: tehzib: 1/356
[591] el-Hatib: tarihu Bağdad; 1/250, es-Sem'ani:
el-Ensâb;3/141 ez-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz; s. 731
[592] es- Sehavi: el- hân; s. 588, Kilab
Daru'l-Kütübi'l-Mısriyyede el yazması halindedir. ( 14 mim) 110 varaktan ibaret
bir cilt içerisinde 6 cüzden meydana gelmektedir. Bkz.: Fih-ristü Mahtütatı
dâril' - Kütübi'l- Mısriyye, I. Cild, Mustalahu'l-Hadis; 1/273) İbni Makûlaya
göre bu büyük bir tarihtir. ( el-Ikmal; 2/453)
[593] Ebül- Arab: tabakatu Ulemai Ifrikıyye ve Tunus; s. 105,
Bkz. Yayıncının mukaddimesi, s. 28
[594] es-Sehavi: el-İ'lân; s. 558
[595] adı geçene eser
[596] adı geçen eser
[597] ez- Zehebi: Tezkiratü'l- Huffaz; s. 988
[598] es- Sehavi: el-İ"lâ bit-Tevbih; s. 588
[599] Bu kitabın Tabakat kitabları bölümünü bakınız.
[600] Daru'l-Kütübü'z- Zahiriyye de e! yazması halindedir
(Genel 112 1 )
[601] Daru'l-
Kütübü'z-Zahırıyyede el yazması halindedir. ( Genel, 39) III. Anmea
Kütübhanesinde 424
FE-1219 numarada bu kitabın 23 varakhk bir nüshası daha vardır. ( bkz Fuad es-Seyyid: Fİhristü'l-Mahtûtati'l-
Musavvere, et-Tarih; 2/150)
[602] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
119-121.
[603] İbni Main: et-tarih ve'1-İlel; s. 12
[604] adı geçen eser.
[605] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 122.
[606] İbni Main: Ma'rifetü'r-Rical; s. 3
[607] el-Leknevi; er-Raf'u vet-Tekmil; s. 100-102. Hafız
Zehebi İbni Maine güvenini şöyle belirtir:" ibni Mainin cerh ve tadil
hakkındaki sözlerini daima kabul ederiz ve içtihadında cumhura muhalefet
etmediği sürece onun sözlerini hadis hafızlarının çoğundan önde tutarız.
Cumhurun leyyin gördünğünü sika sayar, cumhurun sika görüp kabul ettiğini de
zayıf sayana hüküm tek kalana göre değil, imamların kavline gönedir. Ebû
Zekeriyya bu konunun ımamlarındandır. Rical hakkında onun sözü gayeye çok
yakındır ve ekserisi doğru ve isabetlidir. Bir raviden sonraki ravi hakkındaki
sözünde tek kalmıştır. Dolayısıyla, söylediğimiz konudaki içtihadında yahptığı
hata açık şekilde belirmiştir. Ama o da bir insandır, masum değildir. Bir
hadis üstadını bir defa sika sayıp, diğer defa leyyin sayabilir. Aynı ravi
hakkında içtihadı değişebilirve aynı zamanda sorana içtihadına uygun cevap
ve-rebilir.( ez- Zehebi: Risale fi'r-Ruvati's-Sikat. Mısır basımı-1324 Hicri)
[608] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 123.
[609] Ayasofya kütübhanesinde 3380 numarada kayıtlı el
yazmaşıdır. 180 yarak içinde sekiz cüzdür. Varak genişliği 29/165 mm. dir (bkz.
Mukaddimetü'l- İlel ve Marifeti'r- Rical; s.1) Daru'l-Kütübi'z-Zahiriyye de 40
ve 46 numaralı mecmualar içinde noksan cüzleri de
vardır.
Kitabın.....Ayasofya yazmasının ilk dört cüzü Dr.Talât Koçyiğit ve Dr.İsmail
Cerra-
hoğlu'nun tahkikiyle,
Ankara üniversitesi, İlahiyat Fakültesi yayınları arasında, 1963 Milâdi yılında
basılıp yayınlandı.
[610] İbni Hacer (Hedyü's-Sâri; 2/173) şöyle der: "İmam
Ahmed "Münkeru'l-Hadis" sözünü, hadis konusunda aynı asırda
yaşayanlar arasında garip kalanlara söyler, Yani bu, muhalefet etmese bile tek
kalmış demektir. Bu da onun hali araştırılarak bilinir. Kendisine boyla denen
ravinin delil kabul edilen birisi olması gerekmez. el-Leknevi İmamının maksadını
araştırarak şu açıklamayı yapar: "Ravi şöyle ve şöyledir Muhakkak onda
linet vardır. (er-Raf'u vet-Tekmil; s. 157)
[611] Bkz.Tal"at Koçyiğitin "el-İIel ve
marifetü'r- Ric'T e yazdığı mukaddimeye
[612] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 124.
[613] Birinci basımı, Abdurrahman b. Yahya el-Yemani
vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Sekiz cilttir. Dairatül-Maraarifi'l- Osmaniyye
matbaası, Haydarabad, Dekan- Hindistan- 1358-1362 H.
[614] Hindistan'da basılmıştır. Bağdad'aki genel ve Özel
kütübhaneleri araştırmamam rağmen bu basımı bulamadım.
[615] Bu kitabtan bir parça Bankipor'da 12- 687 numarada
kayıtlıdır. ( Bkz. Brokelman: ta-rihu'l- Edebi'!- arabi; 3-178) Bu nüsha 56
varaktır. ( Bkz. F.Sezgin: Tarihut-Türasi'l- Arabi$ s. 347)
[616] es-Sehavi: el-ilân; s. 588
[617] Mütabi zve Şahid: Rivayet edilen bir hadisin garib
olmadığını göstermek için O hadisin başka bir yolla gelen rivayet zincirini
göstermektir. Şahid ve mütabi konusunda garib zayıfın rivayetinden vaz geçilir,
usulde vazgeçilmez. (bkz.İbni Kesir: el-Baiş'ül-Hıssis:s. 59)
[618] Abdurrahman b. Kâb b. Malikin hal tercemesi, bablara
ayrılacak kadar çok rivayeti bulunduğu için 90 satırdan fazla tutmaktadır.
(bkz. et-Tarihu'l- Kbir; KAF: 1, MİM;3, Hal tercemesi No: 991
[619] Buhari sahihinde aynı asırda yaşama şartıyla
yetinmemekle iki ravinin karşı.karştya gelmesini, hatta karşı karşıya gelip
birbirinden dinlemesini şart koşmaktadır. (Bkz. İbni Kesir: el-Baisü'l-Hıssis:
s. 25)
[620] Bu oranlar araştırma yapılarak elde edilmiştir.
[621] Buhari: et-Tarihu'l-Kebir; Mim 1KAF1, Bkz.Hal
tercemesi No: 11-35-143-417-1045-1245-1416
[622] et-Tehanevi: kavaid fi Ulûmi'I-Hadis
[623] İbni Hacer: en-Nükeüt ala İbni's-Salâh; s. 548
[624] ez-zehebi: el-Mûkıza, el- Leknevi: er-Rafu
ve't-Tekmil; s. 97-182-183
[625] ez-Zehebi: el-Mûkıza
[626] Buhari: et-tarihu'l-Kebir; MİM 3, KAF 2, Hal tercemesi
No: 3228
[627] lll.Ahmed Kütübhanesinde, el yazması halinde, 674 (II)
numarada 119 BE-143 BE, E 667 numaralı mecmuanın içindedir. 25 varaktır. Ebarı:
19x16 cm.dir.
[628] Bkz.el- Hatibü'l-Bağdadi: ed-Duafave Hedyû-Sari; 2/145
[629] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
125-127.
[630] Karaviyyin kütübhanesinde el yazmasıdır. HA-LAM( 244
N: 40) No: 778 . 199 say: fadır, üzerinde "elinci cüz" diye yazar,
içinde Musul, Avasım, Suğur ve Şam mukaddislerinı yazar. Eski müsnedlerden
biriyle birlikte ciltlenmiş, üzerine iki kitab olduklarına dair bir kayıt d üşü
I m em İştir.
[631] Hafız Zehebi onun hal tercemesinde şöyle der:
"Ahmed b. Ebû Hayseme Züheyr b. Harb: Hafızdır, Hücettir,
imamdır, Tarihu'l-Kebir Yazandır." Darakutni: " Sikadır,
Me'nundur"der. Hatib ise:" sikadır, alimdir, sağlamdır, hafızdır,
onun tirihinden daha faydalı bir ilmi rica! kitabı bilmiyorum. 279 yılında
vefat etmiştir." der. ( Bkz.Tezkiratüi-Huffaz; 2/596)
[632] Tarihu Bağdad; 4/163
[633] es-Sehavi: el-İ'lân bit-Tevbih; s. 588
[634] er-Risâletü'l-Mustadrafe; s. 130
[635] Mu'cemu Ebi Ali es-Sadeîi; s. 41
[636] Iraki'nin el
iyye şerhinde,. İmam Ebül-Hasen Muhammed b. Ebil-Hüseyn b. el-Vezzan'ın
şöyle dediği nakledilir."Yahya b. Main'in arkadaşı, Tarih yazarı, meşhur
hafız Ebû Bekr Ahmed b. Ebî Hayseme Züheyr b. Harb'in bizzat el yazısıyla
yaçdığı şu ibareye tesadüf ettim: Ben, Ebû Muhammed el-Kasım b. el- Ezbağ'ın
benden dinlediği Tarih kitabını benim istediğim şekilde benden rivayet
etmeleri için Ebu Zekeriyya Yahya b. Mes-leme v eMuhammed b. Abdi'l- A'lâya
izin verdim? Arkadaş ve talebelerinden istediği kişiye de İzin verdim, bundan
sonra da icazet verdim. Bunu Ahmed b. Ebü Hayseme, 276 yılı şevaalinde kendi
eliyle yazdı. (Bkz. el-Kasımî: Kavaidül-Tahdİs; s. 206) vaşıt şehri alimleri
Ebu Abdillâh Muhammed b. el-Hüseyn b. Said ez.Sağgerani el? Adl'in (Ö: 335 H)
Ebu Hayseme'den de Ahmed b. Ali el-Hayûti rivayet etti. Bu zat kitabı kendi
kendine ve halka 80 küsur defa okudu, (süâlât es-Selefİ lil- Hüzi: s. 37) Ebûl-Meâli
Muhammed b.. Abdüs-Selam b.Ubeydullah el-lsbahani (ibni sande) kitabın aslı
kendinde olduğu halde İbni Ebu Hayseme'nin tarihinin tamamını dinledi. (Süâlât
el-Hafız es-Seleği li- Hamis'İI-Huzİ an cemaatin min Ehli Vasıt, s. 16 Tahkik:
Muta'et-Tarabİşi-Dımışk, 1976 Milâdi)
[637] Yemenli olan Vehb b. Münebbih, Yemenle ilgili
haberlere önem vermesi ve bunları yazmasıyla tanınmıştır. (Bkz.Kitabü't-Ticânfi
Mulûki Himyer li'bni Hişam ve Bkz.Hovovvitz: el-Meğazi'l-Ulâ ve Müellifûha; s.
23
[638] İbni Ebi Hayseme: et-Tarihu'l- Kebir; s. 150
[639] adı geçen eser; s. 83
[640]
adı geçen eser; s. 75, İbni Abdil-Bern de, el-İstiabda, İbni ishaktan yaptığı
nakillerde İbrahim b. Şa'dın rivayetine dayanır. ( Bkz. el-İstiab; 1/21)
[641] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
127-130.
[642] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 130.
[643] Dâru'l-Kütübi'l-Mısriyye'de (14 MİM) el yazması
halindedir. Bir cild içinde altı cüzdür. 110 Varaktır. Her varak 25 satırdan
ibarettir. 15.5x11.5 cm ebadmdadır? ( Bkz.Fihristü'l-MahtŞtat; clid$
l"Mustalahu'l-Hadis" 1/273) Medine İslam Üniversitesinde bir
fotokopisi vardır.
[644] el-Farku Beyne'l- Firak; 181, İbni Murtazi:
tabakatül-Mûtezile; s. 88
[645] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 131.
[646] İbni Ebu Hatem bir ravi hakkında "mechûl"
demişse bununla ravinin halinin bilinmediğini kasteder ekseriyetle
hadiscilerin çoğu ise bununla ravinin, kendisinden sadece bir kişinin rivayet
etmesi sebebiyle, kendisinin, şahsının bilinmediğini kastederler.
Tenkidci-lerden bazısı, onlara göre bilinen birinin bilmemeğidir, diye bu
görüşü reddettiler. (er-Raf'u; s. 160-165) ibni Ebu Hatem "Leyse
bil-Kaviyy" dediği zamanda bu ravinin kavi ve sebt derecesine
ulaşmadığını kasdeder. ( ez-Zehebi: el-Mûkıza)
[647] Cerh ve tadil konusunda dayandığı kişileri "Erbau
Resâ-il fi Ulûmi'l-Hadis (tahkik; Abdül-Fettah Ebû Gudde; s. 171) de
[648] İbni Ebi Hatem: et-Cerh vet Ta'dil; c: 1 -Bölüm: 1 -37
Ebu Gudde (er-Rafu; s. 1ŞO) İbni Ebu Hatem, Ebu Hatem ve Ebu Zür'anın bir ravi
hakkında sükût etmelerinin, onu sika saymalarından ileri geldiğini söyler, buna
delil olarakta İbni Hacer'in kitablarında: "İbni Ebu Hatem bunun hakkında
cerhte bulunmadı" sözünü gösterir. Zannediyorum ki bu konuda et-Tehavevi
daha önce fikir beyan etmiş ve "böyle raviler hakkında cerh ve tadil'in
olmasını ümit ederim" demektedir.
[649] Bkz. Buhari'nin Tarihu'l-Kebir'ini yazdığımız
sayfalara
[650] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
132-133.
[651] Rabat Keffani Kütübhanesinde 528 numarada kayıtlı el
yazmasıdır. Bunun verimli bir nüshasını gördüm.
[652] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 133.
[653]
Kütübü Sitte ismi İmam Buhari ve Müslimin Sahihleri ile Nesei, Ebu Davûd, İbnİ
Ma'ce ve Tirmizi'riin sünnlerine denir.
[654] Mahlûf: Seceratü'n-Nûri'z-Zekeriyye$ 1/181
[655] jbniHayr: Fihrist; s. 223
[656] İstanbul Lâleli Kütüphanesinde, 2089 numarada kayıtlı,
el-yazmasıdır. 16 varaktır. (F:Sezgin: Tarihu't Tûrasi'l-Arabi$1/342)
[657] Nuri Osmaniye Kütübhanesinde, el yazmasıdır.
(ez-Zihrikli: el-Mûstedrek; 2/235) Bkz. Kaime Linevadıri'l-Mahtûtatİ'l-Arabiyye
fi Mektebeti Câmiati'l-Karavİyyin Bİ-Fas, No: 69 (LAM 80/118)
[658] Lâleli Kütübhanesinde 981-9 numarada e! yazmasıdır. 26
varaktır. (F.Sezgin:Tari-hul-Türâc; 1/388)
[659] "Ricalü Süneni'n-Neseî" (618)
[660] Ayasofya Kütübhanesinde (127 Rical) el yazmasıdır. 40
varaktır. ( F.Sezgin; Tari-hut-Turâs; 1/264)
[661] Iİİ.Ahmed kütübhanesinde 164/21 numarada el yazması
bir varak vardır, köprülü kütübhanesinde ise 40-4 numarada 9 varak vardır. (Sezgin:
1/364)
[662] Daru'l-Kütübi'l-Mısriyye'de, el yazmasıdır. No: (2) 8:
18. Genel: 801. 103 varaktır. (Sezgin: 1/365)
hamined b. Galip
el-Berkani'nin (ö;425 h) içinde Buhari Müslim Ebu Davud, Tirmizi, ve Nesei'nin
kitaplarında Sahabe ve Tabiinden kendi hocalarına (şeyhlerine) gelinceye kadar
ki ricali kitabında topladığı zaman ortaya çıktı. Bu yoldaki teşebbüslerTs onra
ki devirler de, el-Makdisi el-Cemaili'nin (ö;600 h) "el-Kemal fi
Ma'rifetü'r-Rical" isimli eserini yazmcaya kadar tekrarianmadı.(622) Bu kitap
Kütübü Sitte ile Kütübü Sitte yazarlarının diğer meşhur eserlerindeki ricali
ele alır. Ki-tabda ricali yazılan kitaplann sayısı, Kütübü Sitte dahil olmak
üzere 25 kitaba ulaşmaktadır.
Bu kemal kitabı,
kendisine ekler yapılmak veya gözden geçirilip tashih edilmek suretiyle,, sonra
ki üç asır boyunca bir çok yazara temel teşkil etmiştir."(623)
[663] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
134-136.
[664] Şam Zahiriyye Kütübhanesinde el yazmasıdır.
"Genel 55 (139)" 15 varaktan ibaret küçük bir risaledir.
[665] Zahiriyye kütüphanesinde el yazmasıdır. hadis bölümü:
389 19 varaktır.
[666] Daru'l-Kütübi'l-Mısriyye de, el yazması halinde iki
hüsha vardır. Birincisi: bir cilttir, 215 varaktır 17x13.5 cm.
ebadındadır.numarası 16 dır.İkincisi, Yine bir cilttir, 381 varaktır. 21 X15.5
cm. ebadındadır. Numarası 76 dır. Diğer bir yazma nüsha için bkz. (F.Şegin.
1/533) Son bulunan bir nhüsha 1244 hicri yıiında istinsah edilmiş olan 390
varaklık bir nüshadır ki Medine-i Münevvere genel kitaplığındadır.
[667] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 137.
[668] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 138.
[669] İskendiriyye Belediye kütüphanesinde bir nüshası
vardır. Çift yüzü yazılı 216 varaktır.
[670] Tehzibü't-Tehzib; 11/220
[671] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 138.
[672] Bunun 709 hicri yılında yazılmış, 188 varaklık bir
nüshası bulunmaktadır. (Nuruos-maniye kütüphanesi; 766 FE 834) Bkz. Lutfgi
Abdü'l-Bedi', Fihristu'l-Mahtutat el-Musavvere; (et-tarih) 1/94
[673] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 139.
[674] Birinci bazımı, iki cild haminde, 1323 hicri yılında,
Haydarabad, Dekan meclisu Dai-rati'l-Maarİfi'n-Nizamiyye matbaasında
yapılmıştır.
[675] İbnu'l-Kayserani, el-Cem'u Beyne Ricali's-Sahihayn;
1/4
[676] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 139.
[677] İbnu's-Salah, el-Mikaddime; S.149
[678] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 2/KAF28,
İbnu's-Salah, el-Mukaddime; S.149
[679] İbnu's-Salah, el-Mukaddime; S. 150
[680] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 2/28
[681] ag.e; 2/31
[682] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
140-141.
[683] Birinci baskısı Dekanda, Haydarabad ,
Dâiratü'l-Maarifi'l-Osmaniyye Cemiyeti mat-basında 1360 hicri yılında yapılm
ıştır.
[684] Darü'l-Kütübi'l-Mısriyyede, el yazmasıdır. (221) 76
varaktır. Ebadı:25X17cm.dİr. Bir nüshası da Şam Zahiriyye kütüphanesinde (2582)
bulunmaktadır. Üçüncü nüshası Türkiye'de Şehid Ali Paşa kütüphanesindedir.
(1931) Dördüncü bir nüshası Hindİstanda Batnadadır, 2:58
numarası 2898. F.
Sezgin diğer bir nüshasının
III. Ahmed kütüphanesinde 2969-3 numarada kayıtlı 60 varaktanibaret olduğunu söyler. (F.Sezgin.S.369)
[685] İbni Hacer, Tehzibül-Tehzib; 5/358
[686] Britanya II. Müzesinde, el yazmasıdır. 717(Bkz.
Brokelman, Tarihu'l-Edebi'l-Arabi; 3/221 F.Sezgin. 1/419)
[687] es-Sern'anî, et-Tahbir, hal tercemesi no:89
[688] İbni Hayr, Fihrist; S.213
[689] 1322 Hicri yılında haydarabad, Dekan da ,
Dairatü'l-Maarifü'l-Osmaniyye matbaasında basılmıştır.
[690] Şam Zahiriyye kütphanesinde el yazmasıdır. 170
sayfadır.
[691] Hasen Âli Yâsîn bunu Samda çıkan Meçmau'l-Lüqa.ti'|-Arabiyye deraisİnde
yayınlamıştır, (47cı sayısında 4.Cıfd-1972 Miladi de lmam_Su/utı de aynı isimde
pır kitap Varmıştır
{Hüsnü'l^Muhaddşra; .1/340-894, Keşfü'z-Zurfün) kitap
Rabat genel kütüphanesinde el yazması halindedir. .,
[692] Hollan da Ueı de.n de, el yazmasıdır. 1087 (bkz.
Brokelman, Tarıhu'l-Edebı'l-Arabı; 3/22© 8 savla halindedir.
[693] Haçf halife Keşfu'z-Zun.un; 1/87
[694] Ezher Üniversitesi kütüphanes nde bir kaç cüzden
rneydana gelen bir cilt halinde mevcuttur, İkinci cüzün aralarında baş amakta
olan, on sekizinci cüzurn basında sbıtmeK-tedır. 311 varaktır. Yine bu kitaba
ait bir ikinci cüz aynı yerde mevcuttur. Bu cuz.Allame Abdu'l-Az.ım Münziri
tarafından el yazısıyla .istinsah edilmiştir. 42 varaktan ibarettir, (bkz.
Ezher kütüphanesinde mevcut kitaplar listesi; 1/265)
[695] fiso. el-kattani, er-risaletü'-Müstacfrafe; S.
İ2J
[696] Bu üç kitap Fasîa Karayıyyın Üniversitesi
küTüphanesmde el yazması nalındedırler. el-lstiapdan sonra yazılan
nadir.eşerlerdendir. Hepsi bir arada 287 (KAF 143) numarada kayıtlıdır. (Bkz.
Faş Karaviyyin Üniversitesi kütüphanesi Arapça nadir yazma.eserler ıste-şı) Bu
ese.ri Dr. Abduliah Serhul es-Sevalihe tahkik etrnış ve Mekke Ummu'l-Kura
Üniversitesinde doktor unvanı almıştır.
[697] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
142-143.
[698] Dr. Mahmud el-Mira bu kitabı yayınlamıştır.
[699] Teymüriyye kütüphanesinde el yazmastdır. 546Tarih SAD
358 FE 568 (Bkz. Lutfi Abdu'l-Bedi';Fihnstu'l-Mahtutat el-Musavvere
"et-Tarih" 1/241)
[700] Hindistan da Allahabad da, 1327 hicri yılında,
Muhammed Muhyiddin el-Ca'feri ez-Zeynebjnin gayretiyle basılmıştır.
[701] Ömer Rıza Kehhale, Mu'cemi'l-Müellifin;2/79
[702] B u kitabın altı cüzü Hindistan da
Dairatü'l-Maarifi'l-Osmanİyye matbaasında basılmıştır.
[703] Hindistan da Batna, Hüdâbakış, kütüphanesinde, el
yazması olarak , 2896, FE 3094 numarada kayıtlıdır. (Bkz. Fihrüstü'l-Mahtutat
el-Müsavvere; 2/116) bir nüshasıda San'a da Camiü'l-Kebir kütüphanesindedir. 19
Muştalahu'l-Hadjs (Bkz. Mahtütatu'l-Arabiyyeti'l-Musavvere mikro filimleri
listesi;S. 12) üçüncü bir nüshası, Arap ülkeleri üniversitesindeki el
yazmalarının aslından kopya edilmiş olarak, Riyad üniversitesi
nüshası ise Meknas Camii
Kebirinde 237 numarada kayıtlıdır. Ancak bu nüshanın sonunda noksanlık vardır.
[704] Leidenhde "el-Ensabü'l-Müttefaka" adıyla di
Goya nın gayretiyle basılmıştır.
[705] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 144.
[706] es-Sem'ani, et-Tahbir, hal tercemes, 72, ez-Zehebi,
Tezkira; 3/1014
[707] ez-zehebi: Tezkira; 3/1014
[708] Ebül-kasım b. el-Ferra bunu özetlemiştir. Ezher
Üniversitesi Kütübhanesinde el yazması olarak 140 varak içinde ( 134) 9017
numarada kayıtlıdır. İbrahim b. Adiyy'den başladığına göre nüshanın baş tarafı
kaybolmuştur. 640 Hicri de istinsah edilmiştir.
[709] 1978 Hicri, 1959 Miladı yılında Haydarabad, dekan,
Dairatü'l-Maarifi'l-Osmanİyye matbaasında basılmıştır. İki cilt halindedir.
[710] Daru'l-Kütübbı'l-Mısriyyede, el yazmasıdır; 31 (Bkz.
Fihristü'l-Mahtütat, 1 cild, Mus-talahu'l-Hadis; s. 138)
[711] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 145.
[712] Bkz. el-Hatîb: Mevarid. s.404
[713] Ebû Vaü, İbni Seleme (Ö: 79 H) nin öz kardeşidir.
(Bkz.Buhari: tarih; Cild: 2, kışım: 2/246)
[714] Ebû Nuaym el-Fadl b.Dekin, Küfenin büyük
hadiscilerindendir. (0:206 H>
[715] Müslim: Sahih Mukaddimesi; 1/26, es-Sehavi: ei-İ'lân$
391/392
[716] es-Şehavi: El-l'lân; s. 390
[717] İbnü's-Salâh: Mukaddime; s. 154, Bkz.
es-Sehavi-el-İ'lârr s 390
[718] el-Hatib: tarihu Bağdad; 6/927
[719] İbni Asakir: Tekzibu Tarihi İbni Asakir 1/25, İbnü's
Salâh: el-Mukkadime- s. 154, diğer bir örnek İçin bkz. el-Hatib: tarihu Bağdad;
14/100, el-lrak'i: Fethu'i-Muğus- 4/133 es-Sehavi: el-i'lân; s. 390, es-Suyûti;
eş-Şumarih (i ilmit-Tarih; s. 8
[720] İbni asakir: Tehzibii Tarihi ibni Asakir; 1/25-26, bu
olayı Suyûti, Hammad b. Zeyd b.Hassana ait olarak anlatır. Bkz.eş-Şumarİh Fi
İlmil-Tarih; s. 8
[721] İbni Asakir: Tehzib; 1/26, es-Sehavi: el-i'lân; s. 454
[722] adı geçen eserler.
[723] es-Sehavi el-i'lân; s. 386
[724] adı geçen eser; s. 392
[725] adı geçen eser.
[726] ez-Zehebî: Tarihu'l-İslâm; 1/17
[727] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
145-148.
[728] es-Sehavi: el-l'Lân; s. 701
[729] Britanya H.Müzesinde, 1620 numarada kayıtlı, el
yazmasıdır. (Bkz.Brokelman: Tarifi u'l-Edebi'l-Arabi; 3/227) İstanbul Edebiyat
Fakültesi Şarkiyat bölümü kütübhanesinde de bir nüshası vardır. Numara: 1019,
82 varaktır. (F.Sezgin:Tarihut-Türas; 1/504)
[730] es-Sehavi: el-i'lân; s. 701
[731] Daru'l-Kütübi'l-Mısriyyede, Mustalahu'l-Hadis
bölününde 381 numarada kayıtlı el yazmasıdır. 148 sayfadır. Bu kitabı, gördüm.
Hafız zehebi de "et-Telvih bi Men sebeka Ve Lehika" isimli bir krtab
yazmıştır, ama kayıptır.
[732] Medine islâm Üniversitesi kütübhanesinde 505 numarada
kayıtlı bir resimli nüshası vardır.
[733] el-Kettânî: er-Risaletü'l-Mustadrafe; s. 211
[734] es-Sehavi:el-i"!ân;s.701
[735] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
148-149.
[736] Şehirlere göre tertibin üstünlükleri için, bu kitabın
"Rical ilmi kiîablarınm tanziminin esasları" bölümüne müracaat
ediniz.
[737] el-Hatib: tarihu Bağdad; 1/214
[738] Yakut: Mu'cemü'l-Üdebâ; 1/246
[739] Bkz."Rical ilmi kitablarının tanziminin
esasları" bölümü
[740] Şehavi, şehirlerin siyasi, içtimai tarihini, coğrafi
durumunu gösteren mahalli tarihlerle ricali tanıtan tarihleri birbirinden
ayırmaksızın bir liste verir. Sehavi, Hacı Halife (Kâtib Çelebi) ve başka
yazarlar tarafından listeleri verilenler hariç, bunların kaybolanlarını belirlemenin
güçlüğü açıktır. Diğer kaynakların İktibas ettiği bilgi parçalarını toplamak
suretiyle elde edilenler de istisna teşkil ederler. Bu iki sebeble bu
kitabların özelliklerini ve üstün taraflarını belirlemem mümkün oldu. Günümüze
kadar ulaşan mahalli tarihleri inceledim. Bu sebeble sunduğum liste, sadece
hadiscileri ele alan şehir tarihlerini almaz.
[741] İbni Hayr: Fihrist; s. 228, Sehavi: el-ilân; 153
[742] es-Sem'ani: el-ensab; KAF421 BE
[743] el-Hatib: Tarihu Bağdad; 4/188, ez-Zehebi:
Tezkiratü'i-Huffaz; s. 560, es-Sübki: tabakatü'ş-Şafiyye; 2/183, es-Sehavi:
el-ilân; s. 644, el-Askalani: Tehzibü't-Tehzib; 1/35
[744] el-Kettânı: er-Risâle; s. 133. Bu kitab İbni Kesirin
"Sahabeden kendi asrına kadar ricali ele alan tam bir tarihtir?"
dediği eser olabilir. (el-Bidâye ve'n-nihaye; 11/52)
[745] Körkis Avvad'ın tahkikiyle, Bağdad'da 1967 Miladi
yılında basılmıştır.
[746] ez-Zehebi: Tezkira; s. 690
[747] el-Hatib: tarihu Bağdad; 5/63, el-Maliki: Tesmİyetü.
Maverade Bihi'f-Hatibi'l-Bağdadi; Dımışk, 346, Bu kitabtan yapılan iktibaslar
için bkz. İbni Hacer: el-İsabe; 1/97-1,54-167, İbni Asakir;Tarihu Dımışk;
10/97-109-249-430 İbni Asakir'in iktibaslarından anlaşıldığına göre kitab
tabakalara göre tertiblen mistir, (bkz. Kenzü'l-Umma1/330)
[748] el-Hatib: Tarihu Bağdad; 5/460, es-Sehavi: el-i'lân;,
s. 644, İbni Makûlâ; ei-lkmal; 4/473
[749] el-Beyhaki: Tarihu Beyhak; s. 21, ez-Zehebi: Tezkira;
s. 791
[750] es-sem'ani: Ensâb; 4/107, el-Halili: el-İrşad; KAFG
60-1 "harraniyyin"
[751] es-Sehavi: el-i'lân; s. 627, es-Sem'ani;Ensâ.; 3/269
"Cezeriyyin"
[752] es-Sehavi: el-i'lân s.632
[753] el-Ketîani: er-Risâle; s. 130
[754] es-Sehavi: el-i'tân; s. 624
[755] es-Sem'anî: Ensâb; 5/271, es-Sehavi: el-ilân; s. 624
[756] es-Sehavi: el-l'lân;s.623
[757] F. Sezgin Gesçhichte; 1/346
[758] Bu kitabı Ebû Ömer Ahmed b. Muhammed et-Talemenki (Ö:
429 H) özetlemiştir? bu özet Ali eş-Şâbi ve Naim Hasen el-Yafî tahkikiyle 1968
M yılında Daru't-Tunusiyye tarafından bastırılmıştır.
[759] Tahir en-Na"sâni tahkikiyle, Hamada el-lslah
matabaasında basılmıştır. (Tarihsizdir)
[760] el-Beyhaki: tarihu Beyhak; s. 21, es-Sübki:
Tabakatü'ş-Şafiiyye; 2/295 (et-Tanaki basımı)
[761] el-Hâtib: tarihu Baâdad; 4/6, İbni Hacer el-İsabe;
1/63 de ve Tehzibül-Tehzib; 2/51-404-414, 4/525-439 vb. da iktibaslar yapmıştır
bu kitabdan... İbnü'l-Esir ise Üsdü'l-Gabe (Mukaddime; 1/11) de bu kitabdan
istifade etmiştir.
[762] es-Sehavî:el-i'lân; s. 650
[763] ez-Zehebi: Tezkira; s. 852, es-Sehavi: el-i'lân; s.
571, el-Kettâni: er-Risâfe; s. 137
[764] el-Hatib: Tarihu Baâdad; 6/75, ez-Zehebi: Tezkira; s.
898, Tarihu'l-lslam; 1/16, es-Sehavi: el-ilân: s. 592-645.İBni Hacer bundan
bahsetmiştir.(Tekzibüt-Tehzib; 6/218) Mısırlı ve Mağribliier konusunda
başvurulacak kaynaktır. Talebe arasında meşhurdu ye Muğaltay zamanında
nüshaları çıktı. İkmalü Tehzîbi'l-Kemâl'de (S.801) de böyle bahsedilir.
[765] el-Hatib Tarihu Bağdad; 1/90
[766] İbni Hacer;Tekzibüt-Tekzib; 9/154
[767] es-Sem'ani: el-Ensâb; 1/284, es-Sehavi: el-flân; s.
616
[768] Şam Zahiriye Kütübhanesinde, el yazmasıdır. (Tarih:
65)
[769] 1950 M yılında Şam'da Saidü'l-Efğani tahkikiyle
basılmıştır.
[770] el-Hatib: Tarihu Bağdad; 9/331, es-Zehebi: Tezkira;
985-986
[771] el-Beyhaki: tarihu Beyhak; s. 21, es-Sehavi: el-i'lân;
s. 644
[772] İbni Hacer: Tekzibüt-Tehzib; 9/470, ed-Davudi:
Tabakatü'l-Müfessirin; 2/106
[773] es-Sem'ani: el-Ensab; 1/199, ez-Zehebi: Tezkira; s.
1062, es-Sehavi: el-i'lân; s. eaa
[774] el- Hatib: Tarihu Bağdat; 10/302-303, ez-Zehebi;
Tezkira; s. 1062, es-Sehavi: el
-İ'lân;s.633
[775] el-Kettani: er-Risâle; s. 131, ed-Davüdi: Tabakatü'l
Müfessirin; 1/93
[776] el-Hatib: tarihu Bağdad; 10/27, ez-Zehebi: tezkira; s.
1052, es-Sehavi: el-ı'lân; s. 620
[777] Birinci cüz Zahiriyye de, el-yazması olarak vardır.
[778] . es-Sehavi: el-i'lân; s. 646
[779] Haydarabad, Dekan'da 1950 M. Yılında basılmıştır.
[780] Haydarabad, Dekan'da basılmıştır.
[781] ez-Zehebi:Tezkira; s. 1102
[782] adı gezen eser
[783] F.Sezqin;Geschichte; 1/353
[784] Mısır'da, es-Seade Matbaasında 14 cild olarak
basılmıştır.
[785] el-Kettâni: er-Risâle; s. 131
[786] ez-Zehebi: Tezkira; s. 1162
[787] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
150-153.
[788] 1967. M yılında Körkis Avvad, Bağdad'da, el-Maarif
Mataasında bastırmıştır.
[789] Bahşel: îarihu Vâsıt; s.47-85-151 -218
[790] adı geçen eser; s. 85-218
[791] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 154.
[792] Ali eş-Şâbi ve Naim Hasen el-Yafi'nin tahkikiyle, 1968
M, yılında Darul-Tuhusiyye matbaasında basılmıştır.
[793] Bkz.Tabakatü Ulema-i Ifrikıyye ve Tunus kitabının
Mukaddimesi; s. 28
[794] adı geçen eser; s. 65
[795] Adı geçen eser; s. 79
[796] Meselâ Rebah b.Yezid el-Lahmî (s. 118-126), Behlûl
b.Raşid (s. 126^138) ve Sahnûn et-Tenûhî (s. 184) vb. hal tercemelerine bakz.
[797] Tabakatu Ulema-İ' If rıkıyye ve Tunus; s. 111
[798] adı geçen eser; s. 115-126
[799] adı geçen eser; s. 113-117-125-185
[800] adı geçen eser; s. 212
[801] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
154-155.
[802] Tahir en-Na'sânî tarafından, Hamada, el-lslah
matbaasında bastırılmıştır.
[803] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 155.
[804] Şam Zahiriyye Kütübhanesinde tam bir hüshası vardır.
{Tarih bölümü, numara: 65)
[805] Ebûş-Şeyh el-Ensari: Tabakatü'l-Muhaddisin Bi isbakan
Mukaddimesi
[806] adı geçen eser; 2/135
[807] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 156.
[808] Şam'da, Said el-Efganî'nin teşebbüsüyle,
el-Mecmau'l-İlmİ el-Arabi Basımevi tarafından, 1369 H-1950 M yılında Terakki
Matbaasında bastırılmıştır.
[809] el-Havlâni: Tarihu Darya; s. 3
[810] adı geçen eser; s. 45
[811] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 156.
[812] Dr.Behmen Kerimi'nin teşvikiyle, İbni Sina kitabevi
tarafından, 1339 yılında Farsça olarakTahran'da bastırılmıştır.
[813] Sübki şöyle der: "Nisabur en güzelve en büyük
şehirlerden birisi idi, Bağdad'dan sonra bir benzeri de yoktu. Hafız Ebû
Abdillah el-Hakim, Nisabur hakkında, hadis hafızlarının takdir ettiği bir tarih
yazdı. Buna göre o kitab tarihlerin efendisidir. Hatibin yazdığı tarih de her
ne kadar İslami kitablarm güzellerinden ise de yazarının aleyhinde bazı sözler
vardır. Bu, şundan ileri gelmektedir. Ne ne kadar Baödad Nisabur'dan sonra
kurulmuşsa da, oranın alimleri için öncelik vardır. Çünkü orası, Nisabur
kazındırılmadan önce, ilim yuvası ve ilim merkezi idi. Sonra Hakim, Hatibden
hayli önce yaşamıştır. Hatib ise ondan sonra dünyaya gelmiştir. Bu arada
Bağdad'da sayısız kişi girmiştir, dolayısıyla bunların hal tercemelerini kısa
yazmak gerekmiştir.
[814] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 157.
[815] Şam, Zahiriyye Kütübhanesinde, el yazmasıdır. (Genel:
116, KAF 220-9) ıkı yuzu de yazılı olmak üzere 31 varaktır.
[816] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 157.
[817] Hollanda Leidende, Brilli Matbaasında 1931 M. yılında
basılmıştır, '
[818] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 158.
[819] Birinci basımı, Abdur-Rahman b. Yahya el- Muhallim el-
Yemani'nin gayretleriyle, 1369 yılında basılmıştır.
[820] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 158.
[821] Yusui el-lşş: el-Hatibü'l-Bağdadi; s. 178-179-183
[822] ez-Zehebi:
Tezkira; s. 1139
[823] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
158-159.
[824] es-Sehavi: el-i'Iân; s. 605
[825] es-Sehavi, el-flan bit-Tevbih isimli eserinde bu
konuda yazılan eserlerin bir listesini verir; S. 607-609
[826] el-Kettani. er-Risale; S. 140-141
[827] Bu eserin II. ve III. cüzü Zahiriyye kütüphanesinde,
el yazması olarak mevcuttur. Genel: 7418-Genel: 7419 iki cüz 42 varak
tutmaktadır. (Bkz. el-Elbani, Fihrist el-Mahtutâî ez-Zahiriyye)
[828] Bunu Sehavi yazmamıştır. el-Maliki, "Tesmiyetü Ma
Verede bihi'l-Hatîb "isimli eserde zikreder. Dımışk, numara:394
[829] Sehavi bunu da yazmamıştır. Kitap Zahiriyye
kütphaneşinde el yazması halindedir. 225 sayfadır. (Fihrüstü Mahtûtat
ez-Zahiriyye-Tarih- Yusuf el-İşş tertibi, Brokelman, Tadi-hu
Edebi'l-Arabî;3/222, el-Elbani, Fihrusîi Mahtûtat ez-Zahiriyye; S.236-237) Bu
kitabı gördüm.
[830] el-Hatîb, Tarihu Bağdad; 1/242
[831] a.g.e;3/318
[832] a.g.e;7/50
[833] Mu'cemi'l-Evsati hocalarının isimlerine göre
düzenlemiştir ki bunlar iki bin kişidir. Ravilerden aldığı hadislerin çoğu
Garib hadislerdir. Kitapda otuz bin hadis olduğu söylenir. Eser altı büyük
cilttir. Mu'cemi's-Sağîr ise tek cilddir. Bunda bin beş yüz hadis vardır. Bu
hadislerin bin hocadan rivayet etmiştir. (Bkz. er-Risaletü'l-Müstadrafe ; S.
101, Keşfü'z-Zünün; 2/290)
[834] Rosentahl bunun yerine bir hata eseri olarak Muhammed
b. ibrahim'i (ö; 281 h) sayar. Sehavi ise bu zatı Ebu'ş-Şeyh el-Ensari, nin
tabakasında yazar. Aslında bu zat Ebu Bekr b. İbrahim b. Ali b. Asım b. Zâzân
el-Mukri dir(ö;381 h) (es-Sehavi, el-!lân; S.650)
[835] İbnu'n-Neccar, et-Tarihu mücedded Iİ Medineti's-Selâm;
KAF145
[836] el-Hatib, Tarihu Bağdad; 6/61
[837] Bunun kitabından el yazmasıo 11 varak Şistribty de
5165/1 de mevcuttur. (F. Sezgin. 1/530)
[838] es-Semani, et-tahbir; Hal tercemesi no; 72
[839] Bu zatın "el-Mu'cem fi Müştebeh Esamî'l-Muhaddisin"
isimli bir eseri vardır. III. Ahmed kütüphanesinde 623 numarada kayıtlı on varak vardır. Beş varakta eki
varıdr. (F.Sezgin; 1/389)
[840] es-Sahavi, el-İ'lan; S.609
[841] Bunu Sehavî el-İ'lan da yazmamaştır. Fihrüstü Mahtûtat
Dari'l-Kütübi'l-Mısriyye'nin birinci cildi, Mustalahu'l-Hadis bölümü 265.
sayfasında yazılıdır.
[842] Şam, Zahiriyye kütphaneşinde, el yazmasıdır. (Mecmu'
106/168) 9 varaktır. Ebadı 15X11 cm. dir. Her varakta 15 satır vardır.
[843] Yusuf el-İşş; Fihrüstü Mahtûtat ez-Zahiriyye-Tarih ve
ekleri -S.225. Bunu gördüm, nüshası tamamdır. Sonunda İbnü's-Sammak'ın
hocalarının vefat tarihlerinin yazıldığı bir sayfa eklidir.
[844] bkz. Brokelman, Tarihu'l-Edebi'l-Arabi; 3/225
[845] El yazmasıdır. (Veliyyüd'din kütüphanesi; 845-FE 856)
134 varaktır. Varak ebadı, 14/25 cm.dir. (Bkz. Fuad es-Seyyid,
Fihristü'l-Mahtûtat el-Musawere; C.2 et-Tarih-li. Bölüm-S. 147)
[846] Medine-i Münevverede İslam Üniversitesi yüksek Tahsil
kütüphanesinde, Ziyad Mansur'un doktora çalışması olarak tahkik ettiği tek
fotokopi nüshasını gördüm.
[847] Darü'l-Kütübi'l-Mısriyye de el yazmasıdır. (27 mim)
143 Varaktır ve 21 satırdır. 25.5 X 17.5 cm. ebadındadır. (Bkz. Fihrüstü
Dari'l-Kütübü'l-Mısriyye, I. cild -Mustalahu'l-Hadis; S. 265)
"Meşihatü's-Suğra" İsimli bir nüshası iki cüz halinde Diyarbekir de
CİM 2109/2 numarada kayıtlı olarak bulunmaktadır. Bu nüsha 878 h. de
yazılmıştır. 163 ELİF' ten 178 ELİF'e kadar (Dr. Ramazn Şeşen,
Nevadiru'l-Mahtûtat el-Arabiyye; 1/1,17)
[848] Darü'l-Kütübi'l-Mısrıyyede bir nüshası vardır. Medine
işlem Üniversitesi Yüksek Tahsil kütüphanesinde bir kopyesi vardır. Muhammed
Salih el-Fellah doktora için bu fotokopi üzerinde tahkik yapmıştır.
[849] El yazmasıdır. 13 varaktır. 16X23 cm.
ebadındadır.(el-Mektebetü'l-Ezheriyye-Mustalahul-Hadis-326 Mecâmi-FE 83)
[850] Mağrib te el yazmasıdır. el-Kettani; S.323
[851] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
160-163.
[852] en-Neçâşi, er-Rical; 2/160
[853] a.g.e;1/28, Bkz. es-Sehavi, el-İ'lan;579
[854] a.g.e; 1/59, et-Tusi, el-Fihrist; S.21
[855] et-Tusi, el-Fihrist;S.97. Bu eser el-Hasen b. Ali b.
Dâvud el-Hulî'nin fDoğumu:647 h) "er-Rical" isimü eseri yazarken
yararlandığı kaynaklardandır, bkz. el-Hullî, Kitabü'r-Rical; S.3
[856] en-Neçaşi, er-Rical, 1/63, et-Tusi, el-Fİhrist; S.24
[857] en-Neçaşi; 1/63, et-Tusi, S.75. Bkz. es-Sahavi,
el-İ'lan; S. 570. Anlaşıldığına göre iki kitapta tabakalara göre düzenlemiştir.
Bkz. en-Neçaşi; 2/340
[858] en-Neçaşi, er-Rical; 1/102
[859] en-Neçaşi; 2/196, et-Tusi; S.92, es-Sehavî, el-İ'lan;
S.580. Bu kitap el-Huli'nin er-Ricali hazırlarken yararlandığı kaynaklardandır.
Bkz. Aynı kitabın 3. sayfasına
[860] en-Neçaşi, er-Rical; 2/292
[861] el-Hatib, Tarihu Bağdad; 3/308, ez-Zehebi, Tgzkira;
3/839, es-Sehavi, el-İ'lan; S.580, el-Huli, "er-Rical" yazarken bu
eserden iktibaslarda bulunmuştur.
[862] Kitaplarının listesini en-Neçaşi, er-Rical;1/73-74,
et-Tusi, el-Fihrist, S.29 da yazarlar. Ancak "Men Ravâ An Ebi Cafer"
isimli eseri sadece Neçaşi, "Kitabü'ş-Şia Min Ashabi'l-Hadİs" isimli
eseri ise sadece Tûsî yazar, bu kitapların küçük cüzler olduğu anlaşılıyor.
[863] et-Tûsî, el-Fihrist; S. 26 da şöyle der:
"el-Hemadani bu kitabında bütün insanlardan ve Şiadan olup hadis rivayet
edenlerden ve onların tarihlerinden bahseder. Birçok şey yazmış fakat
tamamlayamamıştır."
[864] en-Neçaşi, er-Rical;2/334
[865] a.g.e;1/70
[866] ag.e; 2/183
[867] a.g.e;2/228, et-tusi, ef-Fihrîst; S.116
[868] en-Neçaşi, er-Rical; 1/108
[869] a.g.e;2/256
[870] a.g.e;2/370
[871] a.g.e;2/305, et-Tusi, el-Fihrist,S. 157. Tusi bunun
tamamlanmadığını söyler. Kitab
el-Huli'nin yararlandığı kaynaklardandır. Bkz. el-Huli; S.3
[872] en-Neçaşi, er-Rical; 2/308
[873] a.g.e;2/308, et-Tusi bunun yerine "Tesmiyetü Men
Rave'l-Hadis"i yazmıştır.Belki de bu yazarın başka bir eseridir.
(Bkz.el-Fihrist; S. 151)
[874] Ebu Ömer el-Keşşi bunun eserine dayanır. (Bkz.
Ricalü'l-Keşşi; 2/197)
[875] en-Neçaşi, er-Rical;1/68
[876] et-Tusi, el-Fihrist; S.37
[877] a.g,e;S.3
[878] a.g.e
[879] a.g.e
[880] a.g.e;S.120
[881] ag.e; S.189
[882] es-Sehavi, el-llan; S.580
[883] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 163-165.
[884] Kâzım el-Müsevi el-Meyâmevî'nin yardımıyla birinci
basımı gerçekleştirilmiştir. Dânışgah matbaası, Tahran, 1383 hicri
[885] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 166.
[886] Birinci basımı, 1317 hicri yılında Hindistan,
Bombay'da yaüpılmıştır. İkinci bazımı ise Ahmed el-Hasenî'nin yardımıyla,
Kerbelâ'da (tarihsiz olarak) el-A'lemi basımevi tarafından
gerçekleştirilmiştir.
[887] Ahmed el-Hüseyni, Ricalii'l-Keşşİ Mukaddime; S. 3-4
[888] el-Keşşi, Ricalü'l-Keşşi, Hal Tercemesi no:
143-490-482
[889] a.g.e; hâl tercemesi no:520 Vakifiyye; Gu at. Şıadan
ucguruta^denır Burfar Mem turiyye, tfuseviyye ve Ric'iyye'dir. Vakifi denmesi
İmamhgın Musa Kazını, da durduğunu evladına geçmediğini iddia ettikleri
içindir, (Muhtasar T^fetuİsnaAşenyy S. 20)
[890] a.g.e; hal tercemesi no:465., Albaiyye, Alba' b Zira'
fAlbai, Hz Ali'yi Rasülullah (s.a.v) den üstün tutarlardı. (Şehrıstanı,2/12-
Muhtasar turne,
[891] a a e hal tercemesi no:343 Tayyara: Gulatı Şia'nın
Sebeiyye kısmıdır. Bunlar ölmediklerini, ölüm görülen hallerinin canlarının
sabah ışığında uçmasından (baret olduöunu iddia etmelerindendir.(el-bed'u
ve't-Tarih; S.5/129)
[892] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
166-167.
[893] Celaîü'd-Dîn el-Garavi el-Amili'nin yardımıyla ikinci
defa olarak Tahran da, Musta-favİ basımevinde bastırılmıştır, (tarihsizdir)
[894] en-Neçaşi, Kİtabü'r-Rical; S.23
[895] .a.g.e;S.13
[896] a.g.e;s.13-15
[897] a.g.e
[898] a.g.e
[899] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
167-168.
[900] Muhammed Sadik Âl Bahru'l-Ulum'un yardımıyla, 1937 M.
yıhnda.Necef, el-Haydariyye matbasında basılmıştır.
[901] et-Tusi, el-Fihrist;p S. 2
[902] . Muhammed SadiR Âl Bahru'l-Ulum, el-Fihrist
mukaddimesi/SİN. Zeydiyye; Zeyd b. Ali b. el-Huseyn b. Ali (r.a)'e bağlı
olanlardır Bunlar, daha efdali varkan faziletli kişinin imamlığını caiz
görürler. Buna dayanarak Ali (r.a) daha faziletli olduğu halde Hz.Ebu Bekir ve
Ömer'in halifeliği caiz görürler. (Şehristani; 1/207) Fathiyye ise, imamlığın
Cafer b. Sadıktan, ismail'inin ana baba bir kardeşi Abdullah el-F"
(Şehristani; 2/3)
[903] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 168.
[904] M. Sadık Âl Bahru'l-Ulum, el-Fİhrist Mukaddime/ VAV
[905]
Bazıları bu zıtlığın yanılma eseri olduğu görüşündedirler. Abdullah el-Mamkanı
(ö;1351 h)Tûsi'nin bu konuda karşılaşmayı esas aldığını, ravrbir defa bizzat
imamın kendisinden rivayet ettiyse, başka bir defa da vasıtayla rivayette
bulunduğunu; dolayısıyla birincisinde imaman ashabından, ikincisinde ise
imamlardan rivayet etmeyenlerden saydığını söyler. (Bkz. M. Sadık Âl Bahru'l-Ulum,
el-Fihrist Mukaddime; S.58)
[906] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 169.
[907] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 170.
[908] Şiirlerin neseb bilgisini ihtiva ettiğine dair bkz.
Dentan; The Idea of History in The ancient Near East; S. 246-249
[909] "Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir dişiden
yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ye kabilelere ayırdık.
Allah yanında en üstün olanınız, en çok korunanızdır." (el-Hucurat süresi,
ayet 13)
[910] el-Hakim, Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis; S. 169, İbni Hazım,
Cemheretü Ensabi'l-Arap; S. 3
[911] Halife, et-Tabakat; S. 32 ELİF
[912] el-Hakim, Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis ; S. 169
[913] a.g.e
[914] es-Sem'ani, Ensâb; 1/11. "Sonrasını
bırakınız" demek, "Irkçılıkla övünmeyi sebeb olacak kadarını
bırakınız" demektir.
[915] a.g.e;1/9
[916] a.g.e
[917] İbni Hazryı "fayda vermeyen ilim..."
hadisinin uydurma olduğu ve Rasûlullah
(s.a.v)'e nisbetinin sahih olmadığı görüşündedir. Bkz. İbni Hazım, Cemkheretü
Ensabi'l-Arab; S.3-4
[918] İbni Hazm, Cemhere; S.2
[919] jbni Sa'd Tabakat; 3/282-296, et-Tabari, Tarih;
1/2749-2750
[920] İbni Sa'd, et-Tabakat; 3/296
[921] Ahmed Kemal Zeki, el-Hayatü'l-Ebediyye fi'l-Basra;
S.27-29
[922] el-Ali, el-Tanzimatü'l-İctimaiyye ve'l -İktisadi yy e
fi'l-Basra; S.38-40
[923] İbni Abdi'l-Berr, el-İstiab;4/1623
[924] İbni Hazm, Cemhere; S.5
[925] İbni Abdi'l-Berr, el-İstiab; 4/1623 da şöye der:
"Bu zatın Sahabe olduğu ve rivayeti bulunduğu söylenirse de bana göre onun
Rasûlullah (s.a.v) den hadis dinlediği doğru değildir."
[926] Ibnü'n-Nedim, el-Fihrist; S.137-138
[927] ed-Duri, Neş'etü İlmit-tarih inde'l-Arab; S.34
[928] İbni Hazm, Cemhere; S.5
[929] er-Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; S. 52
[930] ez-Zehebi, Tezkira; 1/123
[931] İbni_Sa'd Tabakat; 7/152
[932] İbnu'l-Esir, Üsdü'l-Gabe;1/5
[933] es-Suyuîi, Tedribu'r-Ravi; S. 354-355
[934] Bu bölüm kitabın üçüncü ve dördüncü cîfdleri
oluşturur. Bu bölüm Beyrutta basılmıştır.
[935] Bazıları İbni Sa'd'ın Tabakatta Sahabeyi beş tabakaya
ayırdığını ileri sürerler, (el-Iraki, Fethu'l-Muğis; 4/53) Buna göre Bedire
iştirak edenleri birinci, İslamdan önceliği olanları veya Habeşistana Hicret
edenleri ikinci, Uhuda iştirak edenleri üçüncü, Mekke fethinden önce müslüman
olanları da beşinci tabaka olarak kabul etmesi esaszına göre yapmış olabilir.
Ancak İslam da önceliği olanlar veya Habeşistana hicret edenlerle, Uhuda
iştirak eden ve Mekke fethinden önce müslüman olanlar arasında ayırım yapma ve
onları üç tabakaya bölme durumu İbni Sa'dda belirgin değildir.
[936] İbni Sa'd sekizinci cildi kadın Sahabilere ayırmıştır.
Bu ciltte nesebüzere tertib açık açık görülmez. Yalnız hal tercemelerini
takiben yapılan inceleme onun, aşiretler zincirini taklit eden metoda uyarak,
kadın Sahabilerin aynı aşiretten olanlarını aynı yerde topladığını gösterir.
[937] es-Sehavi. el-l'lan; S. 542
[938] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
170-177.
[939] el-İnşikak süresi, 19
[940] el-Mülk Süresi,3-Nuh Suresi, 15
[941] el-Cevheri, es-Sihah; 4/1512
[942] İbni Manzûr, Lisan ü'l-Arab; 12/79
[943] a.g.e;12/80, ez-Zebidi, Tacü"l-Arus;6/414
[944] İbni Mace, es-Sünen; 2/İ349
[945] a.g.e(hadisin haşiyesine bakınız)
[946] 1bni Manzûr, Lisanü'j-Arab;12/80, ez-Zebidi,
Tacü"l-Arus;6/414 888. ez-Zehebi, Tarihu'l-İslamda _
[947] Rosentahl, İlmüt-Tarih Inde'l-Müslimin; S. 133-134
[948] el-Buharu, es-Sahih;5/2-3
[949] el-Ayni, UMdetü'l-Kârî Şerhi Sahihu'l-Buharî; 16/170
[950] Fethu'l-Bari; 7/3-4
[951] Rosentahl, Ilmüt-Tarih Inde'l-Müslimin; S.229
[952] Bahşel, Tarhu Vâsit; S. 122-131
[953] a.g,e;S.47-85-151-218
[954] TarihuNisabur;S.175
[955] el-Hakim, Ma'rifetü İlmi'l-Hadis; S.22-25
[956] a.g.e.
[957] Ibnu's-Salah, Mukaddime; S.121
[958] el-lraki, Fethu'l-Muğis; 4/53
[959] Sahabenin taksiminde îslamda öncelik ve fazileti göz
önünde bulundurmak, zekat ve ganimet dağıtımında buna göre hareket eden
Hz.Ömer'den kalmıştır.
[960] el-lraki, Fethu'l-Muğis;4/53
[961] Leiden de basılan et-Tabakatü'l-Kübra da Medineli
yedinci tabakanın sonunda "Tabiin tabakasının sonu" denmektedir kiu
bu haladır. Zira bunların arasında 229 h. senesinde vefat ednler vardır.Bu
hatanın kaynağının nereden geldiğini bilmiyorum.
[962] İbnü's-Salah, Mukaddime; S. 123
.
[963] Mürsel: İsnadından Sahabenin isminin düştüğü hadistir.
(Bkz. İbni Kesir, et-Baısu l-
Hissîs;S.47) Munkatı': Senedihden Sah'abi olmayan bir
ravinin düştüğü hadistir. (Bkz. el-Baisu'l.Hisşîs; S. 50)
Mu'dal: İsnadından iki
veya daha çok ravinindüştüğü hadistir. (Bkz. el-Baısu I-Hissıs; S.51)
Müdelles: Ravinin
görüşüpte kendisinden hadis işitmediği kimseden veya aynı asırda yaşayıpta
görüşmediği kimseden işitmiş olması vehmedilerek rivayet edilin hadistir. (Bkz.
el-Baisu'l-Hissîs; S.53)
[964] el-lraki, Fethu'l-Muğis; 4/161
[965] a.g.e
[966] İbnü's-Salah, Mukaddime; S.160-161
[967] el-Askalani, Tehzib; S. 1-7
[968] es-Sehavi. el-l'lan; S. 684
[969] ei-lraki.Fethu'1-Muğis; 4/161
[970] Ebu Arûbe'nin "Tabakatü'l-Cezeriyyin" ve
"Tabakatü Ehli'r-Rakka " isimli eserleri kaybolmuştur.
[971] Halife b.Hayyafın (Ö: 240 H)
"Tabakat'ul-Kurra"sı gibi
[972] Ebû İshak Eş-Şirazî'nin (0:476 H) "Tabakatü
1-Fukarahansı gibi
[973] Ebû Abdir-Rahman es-Sülemi'nin (Ö: 412 H)
"Tabakatü's-Safiyye" si gibi
[974] Muhammed b.Selâm el-Cumahî'nin (0:232 H)
"Tabakatü'ş-Şuara-sı gibi
[975] Ebül-Berekât Abdur-Rahman b.Muhammed b.el-Enbari'nin
(O:577H) "Nuzhetul-Elibba Fi
Tabakati'l-Üdeba"sı gibi
[976] Ebû Bekr es-Zebidi'nin (0:379 H)
"Tabakatü'n-Nahviyyin"i gibi
[977] Ebû Dayûd Süleyman b.Hassan ei-Endelûsi'nin (O: 377 K)
"Tabakatiri-Etıbba Ve I-Hükema'sı gibi
[978] İbnü'T-Cevzi: Sıfatü's-Safve: 1/5
[979] Adı geçen eser: 1/7
[980] Bu kitabın sadece dördüncü cildi,
el yazması olarak, Şam
Zahiriyye Kütüphanesinde vardır. ( Hadis, 367, numara: 1158)
[981] ez-Zehebî: el-Kâşif Mukaddimesi
[982] Şam Zahiriyye Kütüphanesinde el yazması. Hadis 320
Bkz. el-Askalâni:Tehzib: 1/7 Bu kitab son dönemlerde yayınlandı.
[983] Zeyd b. Enisenin hal tercemesini dördüncü tabakaya
alması gibi ki aslında bu zat, Evzai'nİn tabakası olan beşinci tabakada
olmalıydı. Zehebi bunu, zeyd'in ölüm yılının önce oluşuyla açıklar. (Bkz:
Tezkiratü'l-Huffaz: 1/140) Bazan da bunun aksini yapar. Mesela Ebui-Ahves'İn
hal tercemesini, beşinci tabakada olması gerekirken, altıncı tabakaya almış,
bunu da yaşının küçüklüğüyle açıklamıştır. ( Bkz: Tezkiratü'l-Huffaz: 1/250)
[984] ez-Zehebi: Tezkira: 1/250
[985] ez-Zehebi: Tarihu'l-İslâm: 1/17
[986] adı geçen eser: 2/66
[987] adı geçen eser; 2/86
[988] İmam Buharı tarihu's-Sagir isimli eserinde yüz on
yılıyla, yüz yirmi yılları arasında, yani on yıl İçinde ölenleri yazmıştır.
(.Bkz. Tarihu's-Sağir; s. 123) Acaba Zehebi de bundan mı faydalandı?
[989] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
177-185.
[990] İbni Sa'dın Tabakatü'l-Kübra isimli eserinin
lll-IV-VIII. ciltleri (Beyrut baskısı)
[991] V.cild (Beyrut baskısı)
[992] İbnü'l-Cevzi: Sıfatü's-Safve;1/7-8
[993] İbni Hibban el-Büsti: Meşahîra Ulemai'l-Emsar, s.176
[994] adı geçen eseri: s. 194
[995]
adı geçen eser: s. 1-2
[996] Müslimdenki tabaka silsilesi için bkz. es-Sehavi:
et-i'lân; s. 684
[997] İbni Hibban: Meşahîra Ulemai'l-Emsar: s. 1-2
[998] adı geçen eser; z. 3
[999] adı geçen eser: s. 37-42
[1000] Buhari: Sahih; 1/29, İbni Abdil-Berr: Camiu
Beyani'l-İlm;1/93, el-Hatib: el-Kifâye; s. 402, Ramehürmüzi:
el-Muhaddisü'l-Faşıi: 1/18
[1001] İbni Abdi'l-Berr: Camia Beyani'!-İlm;1/93-94,
el-Hatîb: el-Kifâye; s. 402
[1002] Dârimi: Sünen; 1/136, Ramehürmüzi:
el-Muhaddisü'l-Fasıl; 2/17 BE-18 ELİF, İbni Abdil-Berr: Camia
Beyani'l-iim;1/94-95, ei-Hati.: el-Kifâye; s. 402-403
[1003] İlim talebi için seyahatler konusuna da bakınız.
[1004] el-Hakim: Ma'rifetü Ulûmil-Hadis: s. 73
[1005] İbni Adiyy: el-Kâmil; 1/44 BE-45 ELİF: Amr burada
Ebül-Cevza ile cevizi, Şa'bi ile kalabalığı, Nehaı ile koyun boğazlamayı,
kelimelerin kök manalarına dayanarak, mecaz yoluyla ifade etmek istiyor.
[1006] Ebû Abdillah Muhammed b. Ömer b. İsâ el-Muhri (Ö: 241
H) Kıraatte imam idi. Kur'an üzerine kitablar yazdı. Rey'de doğdu. Aslı
Isfanan'lıdır. ( Ebû'ş-Şeyh el-Ensari: Tab-akatü'l-Muhammeddisin Bi Isbahan:
2/105-106
[1007] Ebû'ş-Şeyh el-Ensari: Tabakü'l-Muhaddİsin'Bi İsfahan
[1008] Şiirin aslında Cürcânı yadetmek yerine Cürcânı
düşünmek sana yeter yerine sana ne lâzım, Allah için yerine inci danesi
şeklindedir.
[1009] el-Hakim: Tarihi Nisabur: s. 102-103
[1010] es-Sehmı: Tarihu Cürcan: s. 3-4
[1011] İbni Zebbale'nin çalışması için bkz. Salihu'l-Aliyy:
el-Müellefatü'l-Arabiyye Ani'l-Medine Ve'l-Hİcâz. s. 13
[1012] Rosentahl: İlmü't-Tarih İnde'l-Müslimin: s. 225 Bunu
eMkdû's-Seminden naklet-miştir, (Dört cild, Teymâr basımı, Tarih: 849)
[1013] adı geçen eser. s. 227
[1014] adı geçen eser. s. 224
[1015] Bkz. ef-AIİyy-el-Müeliefatü'l-Arabiyye:s. 18
[1016] el-Hatib: tarihu Bağdad: 1/128, el-Beyhaki: tarihu
Beyhak: s. 22, el-Hakim: Tarihu Nisabur s. 7
[1017] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
186-196.
[1018] Onun anlattırma göre İsfahan'da devamlı, duası kabul
olunan otuz kişi yaşar. İbrahim ( A.S)ın duası bereketiyle Isfahan fazilet kazanmıştır.
Allah oranın toprağından zaferan bitirir ve dağlarına tabii bal bırakır. Haccac
b. Yusuf'un Isfahan valisine gönderdiği mektubda, İsfahan'ın iş ve toprak
bakımından en geniş, Fars ye Ehvaz'dan sınra haracı en çok, en temiz ve güzel şehir olduğunu ifade etmiştir. Sonra
İsfahan'ın hayır müesseselerinin
çokluğunu geniş geniş anlatır.
[1019] Ebûş-Şeyh el-Ensari: Tabakatü'l-Muhaddis'in Bi
Isfahan, Mukkadime
[1020] el-Hatib: Tarihu Bağdad: 1/214
[1021] Yakut Mu'cemü'l-Üdeba: 1/246
[1022] adı geçen eser: 1/252-253
[1023] el-Hatib: tarihu Bağdad: 5/474
[1024] es- Sehavi'l-İ'lân: s. 386. İbni Main, Ebu Muaviyeden
Bağdad'da Hadis dinlediğini ileri süren Ömer el-Mücâlidinin yalanını ortaya
çıkarmıştır. Zira Ebü Muaviye bu Ömer'e Bağdad da Hadis rivayet etmemiştir.
(el-Hatib: Tarihu Bağdad: 1 T/205)
[1025] el-lraki; Fethul-Muğis: 4/164
[1026] adı geçen eser.
[1027] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
186-196.
[1028] es-Sehevi: el-İ'lan: s. 653
[1029] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
[1030] İbni hibban, es –sikat ,ikinci cildin mukaddimesi
[1031] İbni adiyy el –kamil,1/1elif
[1032] ebu nuaym el
isbahani zikrü ahbari isbahan
[1033] bu zat el kamil fi marifetir rical yazarı abdül
–gani el- makdisi el- cemailidir ,
[1034] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
196-198.
[1035] es-Sehavîi el-İ'lân; s.453
[1036] adı geçen eser
[1037] Rosentahhîlmül-Tarih İnde'l-Müslimîn; s.24-25
[1038] el-Muhtasar Fi ilmi't-Tarih" isimli eserinde..
[1039] "ei-îlân bit-Teybîh Li Men Zemme EHlet-Tarih'
isimli çok kıymetli eserinde...
[1040] es-Sehavî el-llân; s.450
[1041] adı geçen eser.
[1042] adı geçen eser; s. 452
[1043] adı geçen eser; s.454
[1044] Kâtib Çelebi Keşfü'z Zunün; 1/271, Taşköprülü:
Miftahu's- Saade; 2/237
[1045] es-Suyütî es-Şumarîh Fî İlmi"t-Tarih;s.7
[1046] Rosentahl: İlmüt-Tarîh İnde'l -Müslimîn; s.28
[1047] Halîfe b. Hayyat, Muhammed b. Şa'd ve Taberînİn
kendilerinden nakiller yaptıkları Hadiîs hocalarını incelemekle bunun
kesinliğini anlamak mümkündür.
[1048] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
199-202.
[1049] el- Kâficî: el-Muhtasar Fî İlmîVTarih; s.336 da şöyle
der: Hadîs ravisinde aranan şu dört şeyin tarih çide de aranması gerekir: Akıl,
güçlü hafıza, İslâm vs adalet..." es-Sehavî: el-l'ân; s. 499-500
[1050] El- kafici el- muhtasarı fi ilmi –tarih s. 326
[1051] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:
202-203.