Hadis Tarihi

Ekrem Ziya Umeri

Esra Yayınları

 

HADİS TARİHİ. 4

TAKDİM... 4

HADİSİN YAZILMASI. 6

Rasûlullah (s.a.v)'in Hayatında Yazım... 6

Rasûlullah (s.a,v)'in Hayatında Hadisin Yazılması 6

Sünnetin Yazılmasın Yasaklayan Hadisler: 6

Sünnetin Yazılmasını Müsamahayla karşıladığını bildiren Hadisler 7

Bu Hadislerin Birbirine Muhalif oluşu Hakkında Ulemanın görüşü. 7

Sahabe Devrinde   Hadisin Yazılması 8

Hadisin yazılmasını caiz gören Sahabilerin durumu ise şöyledir: 8

Sahabenin Hadis olarak yazdıkları Sahifelerden Örnekler 9

Tabiîn ve Onları Takib Eden Nesilde Hadis Yazımı 9

Hadis Konusunda Eser Yazmakla Şöhret Bulan Alimler 10

İlk Müsned yazarlarından bilinenler şunlardır: 11

HADİS ARAŞTIRMASINDA SEYAHAT.. 13

ÖNEMLİ RİVAYET KİTAPLARI. 16

İmam Malık'ın Muvatta'ı 16

Muvatta'm önemli şerhleri: 16

İmam Ahmed B. Hanbel'ın Müsnedı 16

İmam Buharinin Sahihi 17

İmam Müslim'in Sahihi 18

Ebu Davûd Es - Sicistanî'nin Süneni 18

Tırmızînin Camii 19

Neseî'nîn   Süneni 19

İbni Mâce'nin Süneni 20

ÜÇÜNCÜ HİCRİ ASIRDAN SONRAKİ ÖNEMLİ RİVAYET KİTAPLARI  20

Sünen yazarları gibi Sahih, Hasen ve Zayıf olma ihtimali olan Hadisleri toplayanlar : 20

Sözlük tertibinde hazırlayanlar : 21

HADİSTE UYDURMACILIK.. 22

UYDURMACILIĞIN BAŞLAMASI. 23

Uydurmacılıkta Siyası İhtilafların Etkisi 24

Uydurmacılıkta Haricilerin Rolü. 27

Kelam Münakaşaları 28

Zındıklar 29

Kıssacılar 29

Salih Fakat Cahil Kişilerin Hadis Uydurması 31

Bölgecilik, Irkçılık Ve Mezhep Taassubunun Rolü. 32

Özel Maksatlar İçin Hadis Uydurmak. 33

Ulemanın Uydurmacılığa Karşı Durma Çabaları 34

İSNAD VE RİCAL İLMİNİN ÇIKIŞI. 34

BEŞİNCİ HİCRİ ASIR SONUNA KADAR YAZILAN İLMİ RİCAL KİTAPLARI. 39

(İnceleme ve araştırma) 39

1-Ashabı Tanıtan Kitaplar (Kütüb-Ü Ma'rifeti's-Sahabe) 40

"Ma'rifetü's-Sahabe" İle İlgili Kitap Yazanlar  41

Tesmîyetü Evladi'l-Aşere. 42

Tesmıyetu'l-Ihve. 43

El-Ma' Rife Ve't-Tarih. 43

Mu'cemü's-Sahabe. 43

İbni Mende'nin Ma'rifetü's-Sahabe. 43

El-Isbahanînin Marifetirs-Sahabesi 43

El-İSTİÂB.. 44

2- TABAKAT KİTAPLARI. 44

Tabakat Yazarları 45

Îbnî Sa'd'ın  Tabakatü1 - Kübra'sı 45

Halife B. Hayyat 'İn Tabakatı 47

İmam  Muslımın Tabakatı 47

Tabakat 'Ül - Esmaı !L – Mufrede. 47

Taberı Nın  Müntehabı 47

Ebû Arube'nın Tabakatı 48

3. CERH VE TA'DIL KITABLARI. 48

Cerh Ve Ta'dıl İlmi 48

CERH VE TADİL KİTAPLARIN ÇEŞİTLERİ. 51

A. Zayıf Ravilerle İlgili Kitap Yazanlar 51

İmam Buharî'nîn Zayıf Ravî Kitapları 52

Cüzcânî'nin Eş – Şecerası 52

Ebu Züra'nın Duafa'sı 53

Neseî'nin Duafası 53

El - Akîlî'nin Duafa'sı 53

Ma'rıfetu'l - Mecruhın Mıne'l Muhaddısîn. 53

İbni Adiyyin Duafa'sı 54

Darakutnî'nin Duafa'sı 55

B-) Sika Raviler Hakkında Kitap Yazanlar 55

İbni Hibbantn Sika Ravi Kitapları 55

El-Vaiz'in Sika Ravi Kitabı 56

C. Sika Ravileri Aynı Kitabda Toplayan Yazarlar 57

Et-Tarih Ve'l-İlel 58

Ma'rifetü'r-Ricâl 59

Kitabül-İlel Ve Ma'fett R-Ricâl 59

İmam Buharının Tarihleri 59

İbni Ebî Hayseme'nin Et-Tarihu'l-Kebîr'i 61

Ebû Zür'a'nın Tarihu'l –Kebîri 62

Kabûlü'l-Ahbar Ve Ma'rifetü'r-Ricâl 62

Îbni Ebî Hatemin El-Cerh Ve't Tadîli 63

el-Müntehab Mi ne'1-İrşad İlâ Ulemai'l-Bllâd. 64

Kütübü Sitte Ve Diğer Hadis Kitaplarındaki Hadis Ricalini Yazan Kitaplar 64

Ricâl-İ Urve. 65

Tesmiyetü Men Ahracehümül-Imamen. 66

Ricalü Sahihi Müslim... 66

et-Tadil ve't-Tecrih. 66

el-Cem'u beyne Ricali's-Sahihayn. 67

İSİMLERİ TANITAN KİTAPLAR.. 67

(Kütübü Ma'rifetil-Esmâ) 67

4. İSİMLER KÜNYELER VE LAKABLARLA İLGİLİ KİTAP YAZANLAR VE ESERLERİ. 67

Bu konuda kitap yazanlar: 67

Mü'telef Ve Muhtelef Kitapları 69

Müttefak, Müfterak Ve Müteşabih Kitablar 69

Vefatlara Cvefayat) İlgili Kitaplar 69

Vefat Tarihleriyle İlgili Eserler 71

5. BELİRLİ YERLERİN RİCALİNE AİT KİTABLAR  71

Tarihu Vâsıt 73

Tabakatu Ulema-i Ifrıkıyye ve Tunus. 74

Tarihu'r-Rakka. 74

Tabakatül-Muhaddisin Bi Isbahan. 74

TarihuDaiya. 75

Tarihu Nisabur Ve Özeti 75

Tarha Mısr Zeyli 75

Zikru Tarihi Isbahan. 75

Tarihu Cürcân. 76

Tarihu Bağdad. 76

6. HADİS İMAMLARIYLA İLGİLİ KAMUSLAR.. 77

(Meacimü'ş-Şuyuh) 77

ŞİİLERDE RİCAL KİTABLARI. 78

el-Burki'nin Kitâbü'r-Ricali  80

el-Keşşî'nin Kitabü'r-Ricâli  80

en-Necaşi'nin kitabü'r-Ricali  81

et-Tûsînin Kitabü'l-Fihristi  81

et-Tûsi'nin Kitabü'r-Ricali 81

İLMİ RİCAL KİTABLARININ TANZİMİN ESASLARI. 82

İlmi rical kitapları aşağıda dört esasa göre düzenlenmişlerdir: 82

1. NESEBLERE (SOY) GÖRE TERTİB.. 82

2. TABAKALARA GÖRE TERTİB.. 86

3. ŞEHİRLERE GÖRE TERTIB.. 90

4. HARF SIRASINA GÖRE TERTİB.. 95

RİCAL İLMİ VE TARİHİ. 96

RİCAL İLMİ VE TARİH TENKİDİ. 98

KAYNAKLAR.. 99

Çağdaş Yabancı Kaynaklar 104


HADİS TARİHİ

 

TAKDİM

 

1- Fakihlerln ıstılahında Sünneti Nebevi,   Rasûlullah (s.a.v)'den söz,iş ve takrir olarak sadır eden şeydir. Sünnet İlâhi vahyin eseridir. Cenab-ı Hak: Peygamber kendi kafasından konuşmaz, O (na İnen Kur'an veya onun söylediği sözler) kendisine vahye dilen vahiyden başka bir şey değildir."  [1]buyurmaktadır.

Sünnet, ikiside İlâhi vahyin eseri olmaları itibariyle, Kur'an-ı Kerim gibidir. Aralarında fark şudur: Kur'an-ı Kerim lâfız ve mana iti­barıyla İlâhi vahiydir. Sünnet ise lafzi değil de sadece manası iti­barıyla İlahi vahiydir.

2- Şer'i hükümler itibarıyla sünnet, Kur'an-ı Kerimden sonra uyulması gerekli ve ana kaynak olan bir İlâhi vahiydir. Bunun böyle olduğuna   Kur'an delildir ve ümmetin icmaı da bunun üzerinedir. Kur'an-ı Kerimde, bu manayı açıklayan,insanların sünnete uyma zo­runluluğunu getiren, Rasûle boyun eğmenin Allaha boyun eğmek olduğunu açıkça ortaya koyan ve sünnete karşı çıkanın imandan soy­unup çıkacağını bildiren bir çok nass vardır. Kur'an'ın veya sünnetin koyduğu hükümler dışında müslüman için ikinci bir seçenek yoktur.O na uymak kabul etmek zorundadır. Bu naslandan bazıları şunlardır :

"Ey iman edenler, Allaha itaat edin Rasûle de itaat edin." (en-Nisa;59)

"Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının." (el-Haşr;7)

"Kim Rasûle itaat ederse, Allaha İtaat etmiş olur." (en-Nisa;80)

"Hayır Rabbin hakkı İçin onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan,tam anlamıyla teslim olmadıkça İman etmiş olamazlar." (en Nisâ;65)

"Allah ve Rasûlü bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur, "(el-Ahzab;36)

Sünnetin delil oluşunda,ona uymanın gerekliliğinde ve şeriatın ana kaynağını oluşturmasında ne eskiden, ne zamanımızda müslümanlar ihtilaf etmemişlerdir.

3- Sünnetle sabit olan Şer'î ahkam çeşitlidir:Bunlardan bir kısmi Kur'ana uygun ve onu destekler mahiyetdedir. Mesela, başkasının malını haksız yere yemek, zinadan nehiy, ana babaya asi ol-mak,yalancı şahitliği ve benzeri hükümler....

Bir kısmı da Kur'anm mücmel (yeterince açık olmayan) hükümlerini açıklar ve belirler. Namazın rekatlarının sayısını ve . nasıl kılındığını açıklayıp belirleyen sünnet gibi ki namaz Kur'anda mücmel olarak gelmiştir.(Rekatlarının sayısı ve nasıl kılındığı belir­tilmemiştir.) Zekat miktarlarını, şartlarını ve kendisini zekat düşen malların çeşitlerini belirten sünnetde böyledir.

Sünnetin bir kısımda Kur'anm mutlak ifade eden yerlerini kayıtlar veya umum ifade eden yerlerini özelleştirir. Hırsızlıkta eli kesmek gibi ki Kur'anda elin kesilmesi mutlak bir hüküm olarak gel­miş, sünnet bunun kesilme yerini bilek olarak kayıtlamıştır. Ölü hay­vanın etinin yenmesinin haram olması Kur'an-ı Kerim de umum ifade ederken sünnet çekirgenin ve deniz hayvanın ölüsünü hükmün dışına çıkararak hükmü diğer hayvanlara tahsis etmiştir.

Kur'an-ı Kerimin zikretmediği bazı yeni hükümleri de koymuştur sünnet.. Şahid ve yeminle hüküm vermek, âkile üzerine diyetin vacip olması v.b. gibi... Bu çeşit hükümler de sünnetin diğer çeşitleri gibi uy­ulması gereken ahkamdandır. Rasûlullah (s.a.v.)'den gelen rivayete göre şöyle buyurmuştur;

" Biliniz ki bana Kur'an ve onun kadar ahkam verildi/Yani uyul­ması gereken bir hüküm olarak Kur'an ve onun kadar da sünnet veril­di." buyurmuştur.

4- Sünnetin tedvini:Sünnet Rasûlullah (s.a.v)'in döneminde yazılıp bir araya getirilmemiştir. Kur'anı Kerimde yaptığı gibi Rasûlullah (s.a.v) kendisinin sözlerini toplayan bir kitapta edinme-mistir. Çünkü Kur'an ayetlerinden inenleri yazdıkları bir kitap edin-memiştir. Nitekim Rasûlullah (s.av)sünneti yazmayı yasakladı. Sonra isteyenin istediği kadar yazmasını serbest bıraktı. Sünneti Nebeviyye den bir şeyler yazanlardan biriside Abdullah b. Amr b. el-As (r.a) dır.İmam Ahmet b. Hanbelin Müsnedinde ondan yaptığı bir rivayetde şöyle der:

"Rasûlullah (s.a.v)den işittiğim her şeyi, ezberleyeyim, koruy­ayım düşüncesiyle, yazıyordum.Kureyşliler beni bundan men etmiş ol­mak için;                                                                        ^

 Sen Raşûlullah(s.a.v)'den duyduğun her şeyi yazıyorsun. Rasûlullah(s.a.v) bir insandır.Gazap halindede normal halinde de konuşur, dediler. Yazmayı bıraktım bunun üzerine ... Ve bu konuda Rasûlullahfs.a.vî'e konuştum. Şöyle buyurdu:

" Yaz, nefsim kudret elinde olan Allana yemin ederim ki benfim ağzım)dan Haktan başka bir şey çıkmaz.'

5-  Nübüvvet asrında sünnetin yazılmamasma rağmen Ashabı kiramın hafızalarında bu korunuyordu. Her Sahabi sünnetden ezber-leyebildiğine   sahipti.   Bellediğini   unutanlara   diğerleri   hemen Öğretiyorlardı. Öğrenen öğrendiğini hemen başkasına tebliğ ediyordu. Bu suretle sünnetden hiç bir şey kaybolmadı.

6- Hulefa-i   Raşidin   döneminde      de   sünnet   yazılmadan, müslümanlann ağızdan ağıza nakletmesiyle devam etti. Rivayete göre halifeliği döneminde Ömer b.el-Hattab onu yazmayı arzuladıysada yapmadı.

7- Meşhur Emevi halifesi Ömer b. Abdülaziz döneminde sünnetin yazılması için teşebbüse geçildi. Btı halife Medine-i Münevveredeki kadısı Ebû Bekr Muhammed b. Amr b. Hazm'a şu mektupu yazdı:

"Bak, Rasûlulllah (s.a.vj'in hadis ve sünnetinden ne bulursan onu yaz. Zira ben ilmin silinip kaybolmasından ve ulemanın gitmesinden korkuyorum."

Ancak Ömer b. Abdülaziz verdiği emri yerine getiremeden vefat etti.

8- Abbasi devleti döneminde ulema sünneti yazıp kitap haline ge­tirmeye başladı. Bunların yazdığı kitaplar Sahabelerin sözleriyle fet­valarım da ihtiva ediyordu. Bu çeşit hadis kitabı yazanlar;Kûfe de Süfyanü's-Sevrî, Mısırda Leys b. Sa'd, Medine de İma Maşlikb. Enestir. Bunların yazdıklarının az bir miktarı elimize geçebilmiştir. Bu çeşit hadis kitaplarından herhalde imam Malik b.Enes'in Muvattasıdır. Bu kitapda Rasûlullah (s.a.v)"in sünneti yanında Sahâbîlerin fetvalarını, içtihadlarını.hatta Tabiin fakihlerm kavillerini,bizzat İmam Malikin kendi görüşleriyle tercihlerini hep bir arada bulabiliriz.

9- İkinci hicrin asrın sonuna doğru ulema sünneti başkalarından ayırarak yazmaya yöneldiler. Ulema bu metodu uygularken senedlere göre yazma yolunu tuttu.. Yani her Sahabinin, rivayetlerininin konu­ları değişse bile, rivayet ettiği hadisleri bir araya topladı.

10- Ardından sünnetin yazımında yeni bir metod takip edildi. Bu hadislerin fıkıh bablanna göre bir arada yazılması metoduydu. Bu yol fakihin işini kolaylaştırdı.Zira onun araştırmak veya bilmek istediği konularla ilgili olarak sünnette ne gelmiş ise onları önünde hazır bu­luyordu. Bu üslupta yazılan kitaplar Buharî ve Müslim'in Sahihleri ile Ebû Davud ve diğerlerinin sünenleridir.

11- Cerh ve ta'dil ilmi: Hadis alimleri çok iyi bir çalışmayıda başlatdılar ki bu cerh ve ta'dil veya rical ilmidir. Bu ilim sadece müslümanlara has olup başka hiç bir millet de benzeri yoktur. Bu ilim­den maksat  sünnet  ravüerinin  durumlarını  ortaya  koymak bu süretlede doğruyla yalancıyı, sağlamla çürüğü, rivayetinde kendisine güvenilebilenle güvenilemiyeni ayırd etmektir.

Bu değerli ilmin kurulmasının sebepi şudur: Sayısı çok olan İslam düşmanları İslam'a tuzak kurmak, ona nüfuz etmek istediler.Başka sözleri hadislere karıştırıp bunu da Rasûlullah (s.a.vj'e isnad ederek ortalığı bulandırmaya gerçeğin manasını bozmaya çalıştılar. Sünneti yıkıp müslümanlann yüzünü ondan çevirebilmek için sünnet ravileri hakkında şüphe tohumları ekmeyi gaye edindiler.

Hadis alimleri bu çirkin çalışmaların gayesine ulaşmasından korktukları için içlerinden bir topluluk, sünnet ravilerinin doğrusuyla yalancısını birbirinden ayırdedebilmek için kastıyla çalışmalara başladı. Bu çalışmadan cer'h ve ta'dil ilmi doğdu. Bu ilim ravilerin hal­lerini inceden inceye araştırma,onların meyilleri, sıfatları, ahlakları, yetişmeleri ve inançlarını gözden geçirme görevini üstlendi. Bu ilmî görev edinen ulema, ravilerin hallerini gözden geçirmek, hayatlarını araştırmak, durumlarını soruşturmak için uzun yorgunluklara, yoru­cu yolculuklara katlanarak cidden büyük bir çalışmayı gerç eleştirdiler.

Cerh ve ta'dil alimleri, ravilerin durumlarını araştırırken ta­rafsızlığın en sağlam örneğini gösterdiler. Onların bu çalışmalarında arkadaşlığın, akrabalığın, aynı ülkeden veya aynı mezhepten olmanın hiç bir etkisi olmadı. Zira Rasûlullah (s.a.vj'in sünneti.diğer her türlü değerden daha yüce, daha kıymetli idi onların nazarında... Bütün bu sebeplerle Rasûlullah(s.a.v)'in sünneti,rivayet edenlerin durumlarını tarafsız bir gözle araştırdılar. Ulaştıkları sonuç onları engellemedi. Önem verdikleri tek nokta vardı ki araştırdıkları şahsın gerçek yüzü ve sıfatlarıyla rivayetlerine ne derece güvenebileceği idi. Bunlar araştırmalarında bir kimyacıya benziyorlardı. Zira kimyacı da labo­ratuarında bir maddenin özelliklerini tesbit için araaştırrna yapar. Ne ulaştığı netice, ne de araştırdığı maddede ortaya çıkan özelliklerin çeşidi onu ilgilendirmez.

Cerh ve ta'dil bilgini hadis ravileriyle ilgili araştırmalarını ne­ticelendirdiğinde, vardığı neticenin özeti olarak, her raviye bir işaret verir ve derki: "Bu sikadır," "Bu adidir," "Bu leyyinü'l-Hadistir," "Bunun hadisi almakta bir beis yoktur," "Bu yalancı (kezzab)dır," "Bunun hafızası iyi değildir."

"İhtiyarlığı sebebiyle bunun hatırlama gücü zaafa uğramıştır."

Bu yorucu, ihlaslı, şahsî arzulardan uzak,AUah korkusuyla dolu, Allaha ihlasla bağlı ve sünnetin sağlamını çürüğünden ayırmaya duyu­lan şiddetli hırsın eseri olan çalışmalar sonunda cerh ve ta'dil alimle­ri, Allahm yardımıyla sünnetin doğrusunu yalanından ayırmaya, sünneti yıkmak suretiyle müslümanlan şüpheye düşürmek ve ondan yüz çevirmelerini sağlamak, bu suretle de İslamı yıkmak isteyen İslam düşmanlarının tuzaklarını bozmaya muvaffak oldular.

12- Bu cerh ve ta'dil ilmi, her zaman müslümanlann ihtiyaç duy­duğu faydalı bir ilimdir. Bilhassa zamanımızda buna ihtiyaç vardır. Çünkü gerek müsteşrikler, gerek onların etkisi altında kalanlar Rasûlullaîı(s.a.v}in sünnetine ve onun ravilerine karşı saldırıya geçtiler. Bunlar gerek raviler, gerek bizzat sünnet etrafında şüphe bulu-

tu meydana getirmeye çalıştılar. Ancak bunu tarafsız bir gözle ilmî araştırma yaptıkları iddiasıyla gayet habis bir planla gerçekleştirdiler.

Bunun için, bu müsteşriklerle onlara uyanların sünnet ve sünnet ravileriyle ilgili saçtıkları şüphe tohumları üzerinde dikkatle durmak isteyen her müslümanm cerh ve ta'dil alimlerinin yazdıkları eserlere başvurması çok gerekli bir iştir. Ancak bu suretle sünnet ravilerin gerçek kişiliğini anlaşılmış, onların güvenilebilenleri ile güvenilemeyenleri, sağlamlanyla sağlam olmayanları âyırd edilmiş olur. Çünkü bu gerçek, sünnet ravileri gerçeğidir.Bizim bunu yalancı müsteşriklerde bulmamız mümkün değildir. Muhammedi risaletle ilgi­li gerçekleri onların yanında aramanız da gülünç bir şeydir. Bunları sadece Muhammed(s.a.v)'e tabi olanların, O'nun sünnetine hizmet edenlerin ve O'na inananların yanında bulabiliriz. Hadis âlimlerinin ve özellikle cerh ve ta'dil alimlerinin yanında bulabiliriz.

13- Bütün bunlardan sonra Rasûlullah(s.a.v)'in sünneti daha çok açıklamayı, halk arasında yayılmaya ve hakkında yazılmaya faz­lasıyla muhtaçtır. Sünnete bağlı olarak yapılacak her çalışma Allah katında hoşnutluğa, makbuliyete hak kazanmış bir çalışma olacaktır. Umarım ki kendisine takdim yazısı bu kitap teşekküre layık çalışmalardan birisidir.

Kitabın müellifine bol ve iyi ecir vermesini,bundan müslümanlan yararlandırmasını Allahü Teâlâdan niyaz eylerim.

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur.

Abdülkerim Zeydan, Bağdad Cumade'I-Ahire 1387 17 Eylül 1967 [2]

 

HADİSİN YAZILMASI

 

Rasûlullah (s.a.v)'in Hayatında Yazım

 

îslamdan önce Araplar şiirlerini, hitabelerini, önemli günleriyle ilgili kıssaları, örf ve adetleriyle ilgili değerlerini ve soylarını yaz­maya önem vermezlerdi.Bu konularda daha çok hafızalarına day­anırlardı. Bunun için ezberleme melekeleri gelişti ve hafızalarının gücüyle kolay ve çabuk ezberlemekle meşhur oldular. Bu onların arasında yazıyı bilenlerin bulunmasına bir engel teşkil etmez. Bilhas­sa Mekkelilerin ticaretle uğraşmaları yazı ve hesabı bilmeye ihtiyaç duyuruyordu .Ancak yazı bilenlerin sayısı gerçekten azdı.Bunun içinde Kur'an-ı Kerim Arapları ümmî olarak vasıflandırır. Allah şöyle buyu­rur:

"O Allah ki Ümmî olan (okuma yazmayı bilmeyenler arasından bir peygamber gönderdi. [3]

Hadiste ise bu ise şöyle belirtilir:

"Biz ümmî bir ümmetiz, yazı ve hesab bilmeyiz." [4]

İslam ilme teşvik etti. Rasûlullah (s.a.v) yazıya önem verdi. Bedir esirlerinin ensardan on çocuğa okuma yazma öğretmek suretiyle esir­likten kurtulmalarına izin verdi. [5]

Müslümanlardan bazıları Rasûlullah (s.a.v) 'in Mescidin de oku­ma yazma öğreniyorlardı. Bazı muallimler ise sırf Allah rızası için, nafile bir ibadet olarak, bu öğretim işini yürütüyorlardı. Mesela; Ab­dullah b. Saîd b.el-As, Sa'd b. er-Rabi' el-Hazrecî, Beşir b. Sa'd b. Sa'lebe ve Eban b. Saîd b. el-As bu muallimlerdendir.  [6]Bu çalışmalar netice­sinde yazanların sayısı çoğaldı., hatta vahiy kâtiplerinin sayısı kırk küsura vardı. [7] Bu konuda sadaka (zekat)lar kitabı, mektuplar ve anlaşmalarla ilgili yazılanlar yeterli bilgiyi verir. [8]

 

Rasûlullah (s.a,v)'in Hayatında Hadisin Yazılması

 

Rasûlullah (s.a.v.)'in hayatında katiplerin varlığına ve onların Kur'an'ı Kerimi yazma görevini yerine getirmelerine rağmen onlar, şümullü ve araştırmalı bir şekilde hadis toplama ve yazma işini yap­madılar. Genellikle ezbere ve hafızaya dayandılar. Zaten Rasûlullah (s.a.v) de onlara yazma işini emretmemişti. Belki de onlarca hafızada korunmasını kastetmişti emretmemekle... Bilhassa hadisin mana ola­rak rivayeti caizdir. Kur'an'ı Kerim ise lafız ve manası mucize olduğu için böyle değildir, yani hem lafzının hem de manasının rivayeti gereklidir. Sadece mana olarak rivayeti caiz değildir. Katiplerin Kur'an'ı Kerimi yazmaya öncelikle önem vermelerinin hikmeti de böylece anlaşılmış olur. Bu ihtimam sayesindedir ki, Kur'an yazılmış sahife-lerle hadis yazılmış sahifeler bir arada bulunsaydı, Kur'an'la hadisin birbirine karışma ihtimali vardı. Bilhassa Kur'an'ı Kerimin inme devresinde vahiy tamamlanmadan ve müslümanlar Kur'an'm üslubuna alışkanlık kazanmadan önce bu ihtimama ihtiyaç vardı.

Bütün bunlara rağmen Rasûlullah (s.a.v.) in hadisin yazılmasını yasaklayan hadisleri yanında, yazılmasını müsamaha ile karşıladığını bildiren hadisler de vardır. [9]

 

Sünnetin Yazılmasın Yasaklayan Hadisler:

 

1. "Benden bir şey yazmayınız; kim benden, Kur'an'dan gayri bir şey yazdıysa onu silsin, yoketsin.(yazmaksızm) benden hadis rivayet etmenizde bir sakınca yoktur." [10] Müslim, Ebu Said el-Hudri (ra) den ri­vayet etmiştir.

2. Ebu Said el-Hudri (r.a) şöyle demiştir:

" Rasulullah (s.a,v)in bize (Hadis) yazma İzni vermesine çalıştık kabul etmedi." [11]

3. Ebu Hüreyre (r.a) Hadisi:           '

"Biz hadisleri yazarken Rasulullah (s.a.v) bizim yanımıza geldi ve

- Bu yazdığınız nedir? diye buyurdu. Biz:

-  Senden işittiğimiz hadislerdir, dedik. Rasulullah (s.a.v) :

"Allanın kitabından gayri bir kitab mı ediniyorsunuz? Siz ne yaptığınızı biliyormusunuz? Sizden önceki ümmetler, Allanın ki­tabıyla yazdıkları başka bir kitaplar edindikleri için sapıttılar", bu­yurdu.  [12]

Bu hadislerin en kuvvetlisi, Müslimin Sahihinde Ebu Said el Hudri (r.a) den rivayet ettiği birinci hadistir. [13]

 

Sünnetin Yazılmasını Müsamahayla karşıladığını bildiren Hadisler

 

1. Abdullah b. Amr b. el-As hadisi:

"Ezberlemek ve korumak düşüncesiyle Rasulullah (s.a.v) den her şeyi yazıyordum.Kureyş beni bundan nehyetti ve :

-Rasulullah (s.a.v)'den işittiğin her şeyi yazıyorsun. Rasulullah ise bir insandır; hoşnutluk anında da öfke anında da konuşur, dediler. Bunun üzerine yazmayı bıraktım. Bunu Rasulullah (s.a.v)'e haber ver­diğim zaman eliyle ağzına işaret ederek:

'Yaz nefsim kudretinin elinde olan Allaha yemin ederim ki, bu (agzım)dan Hak dan başka bir şey çıkmaz,buyurdu." [14]

2. Ebu Hüreyre (r.a) hadisi:

"Rasulullah (s.a.v) den çok hadis rivayet etmekle, Onun ashabı içerisinde benden ileride olan yoktu. Ancak Abdullah h. Amr müstesna; zira o yazardı ben yazmazdım."  [15]

3. Ebu Hüreyre (r.a) hadisi:

"Ensarlı bir adam Rasulullah (s.a.v)'e ezberleme gücünün azlığından şikayet etti. Rasulullah:

Sağ elinden yararlan (yani yaz), buyurdu."  [16].

4.Yemenli bir zatın, Mekkenin fethi günü, fetih tamamlandıktan sonra, kendisi için Rasulullah (s.a.v) 'in hutbesini yazmalarını ashab-tan istediğinde Rasulullah (s.a.v) buna izin vererek:

"Ebu şah için yazınız." buyurmuştur.  [17]

5. Enes (r.a) hadisi:

"Yazarak İlmi kayıt altına alınız." [18]

6. Rafi b. el-Hadic (r.a) hadisi: "Ben:

Ya Rasulullah, biz senden çok şeyler işitiyoruz;onları yazalım mı? diye sordum.

'Yazınız, sakıncası yok. "diye buyurdu. [19]

7.  Rasulullah (s.a.v), Amr b. Hazm'e sadakalar, diyetler, feraizler

ve sünnetlerle ilgili mektup yazdırdı.  [20]

8. Rasulullah (s.a.v) vefat ettiği hastalığında şöyle buyurmuştur:

"Bana bir mektup (kağıt) getirin izde, kendisinden sona sapıklığa düşmeyeceğiniz bir mektubu size yazayım (yazdırayım)." [21]

9. Rasulullah (s.a.v) 'in Muhacirlerle ensar ve müslümanlarla ya-hudiler arasındaki anlaşmayı yazdırması. [22]

 

Bu Hadislerin Birbirine Muhalif oluşu Hakkında Ulemanın görüşü

 

Rasulullah (s.a.v) ilk toplanma durumunda olan Kur'an-ı Kerime karışması ve daha işin başında olan müslümanlarm Kur"an'ı bırakıp sadece hadisle meşgul olmalarından korktuğu için hadisi yazmayı ya­saklamıştı. Ramehürmüzi (ö;36O h), Ebu Said el-Hudri (ra) 'in: "Rasulullah (s.a.v)'in bize (hadis) yazma izni vermesine çalıştık, ama kabul etmedi." hadisi üzerinde araştırma yaparken bu görüşü benimse­di ve şöyle dedi:

- Zannediyorum ki hicretin ilk devirlerinde olan bir durumdu ve kurandan başkasıyla meşgul olunmasından korkulduğu zamanlara aitdi  [23]

Ebu Süleyman el-Hattabi de şöyle dedi:

Bu yasaklamadan şu anlaşılır: Kur'anla birlikte aynı sahifeye başka bir ; şeyin yazılmasından veya ikisininde aynı yerde toplan­masından hoşlanmadığı için bu yasağı koymuştur. Tabiatıyla bunu Al­lah kelamıyla başkasının sözünü eşit seviyede tutulmaması ve Kur'an'a hürmet ederek onun korunması endişesiyle yapmıştır.  [24]

Bu .sepebten Rasulullah (s.a.v), Kur'an'ı hadisle karıştırmayacağına kesin kanaat getirdiği Abdullah b. Amr el-As gibi yazıyı iyi bilenlerden bazı Sahabilerine hadis yazma izni verdi. Görüşleri hemen az önce- geçen fikirle bağdaşan ulemadan bir kısmı, hadis yazmaya izin veren hadislerin yasaklayan hadisleri neshettiğini ileri sürdüler. Bu neshi kabul eden mütekaddimun ulemasından birisi İbni Kuteybe ed-Dineveri  [25]ile son asır ulemasından Şeyh Ahmet Mu­hammet Şakiri  [26]görüyoruz. Bu görüş, Abdullah b. Amr gibi bazı Sa­habenin, genel yasaklama zamanında, özel bir izne mazhar olmaları

ile çatışmaz. Çünkü neshedilmesinden önce umumun bazı .fertlerinin

izin alabilmelerinde, neshedilenin neshedenle ilgiside yok tesiri de....  [27]

 

Sahabe Devrinde   Hadisin Yazılması

 

Hadisin yazılmasının yasaklanması ve müsade edilmesiyle ilgili hadisler rivayet edildiği gibi, Sahabilerde de hadisin yazılmasıyla ilgi­li değişik durumlar görülmektedir. Bazıları yazılmasını hoş görmezken, bazılanda caiz görmektedirler. Bir kısmından ise iki du­rumda da rivayet edilmektedir. Şu rivayetler, hadisin yazılmasını hoş görmeyen büyük Sahabilerin durumunu aksettirmektedir:

1. Ebu Bekr es-Sıddîk (r.a) beş yüz hadis topladı, sonra da onlan yaktı.  [28]

2. Ömer b. el-Hattab (r.a) hadisin yazılması hususunda Sahabeyle istişare etti., sonra Allaha bir ay istiharede bulundu, sonunda bu işten vazgeçti, ve:

- Beri sünnetleri yazmak istiyordum. Ancak sizden önce bir takım kitaplar yazıp onlarla meşguliyete dalarak Allahm kitabını bırakan bir kavmi hatırladım. Vallahi ben, ebediyyen Allahm kitabına bir şey karıştırmayacağım, dedi  [29]

3. Ali b. Talib (r.a) şöyle dedi:

- Nezdinde (sünnetle ilgili) bir kitap bulunan herkes ondan döndü ve onu yok etti. İnsanlar alimlerin sözlerine uyup Rablarm kitabını terkettikleri için helak oldular.  [30]

4. Abdullah b. Mes'ud (r.a)'e içinde hadisler bulunan bir sahife ge­tirilince su İsteyip o sahifenin yazılarını sildi, ve şöyle dedi:

- Sizden evvel Kitab Ehli olanlar, sanki bilmiyorlarmış gibi, Al­lahm Kitabını geriye attıkları vakit bir şeyle helak oldular. [31]

5.  Hadisin yazılmasını hoş görmeyen diğer sahabilerden de rivay­etler vardır. Bunlar Zeyd b. Sabit, Ebu Hüreyre, Abdullah b.Abbas, Ebu Said el-Hudri, Abdullah b. Ömer ve Ebu Musa'l-Eşari'dir. Bu Sahabi­lerden her biri, hadisin yazılmasını hoş karşılamamasının, insanlar­dan bununla meşguliyete dalıp Kur'an'ı Kerimden uzaklaşmalarından korktukları için olduğunu açıkça belirtmişlerdir. [32]

 

Hadisin yazılmasını caiz gören Sahabilerin durumu ise şöyledir:

 

1.  Ebu Bekr es-Sıddîk (r.a), Enes b. Malik (r.a) e Rasululîah (s.a.v)'in sünnet kıldığı    sadakaların farzlarını bildiren hadisleri yazdı.  [33]

2.  Ömer b. el-Hattab (r.a), Utbe b. Ferkad'e sünnetlerin bazılarını yazdı. [34]  Ve kılıcının kabzasında otlayan hayvanların zekatıyla ilgi­li hükümlerin bulunduğu bir sahife buldu. [35]

3. Ali   (r.a)'in   nezdinde,   içinde   diyet,   esirlerin   azadı   ve müslümanın kafire karşı (kısasla) öldürülmiyeceğinin hükümleri bu­lunan bir sahife vardı.  [36]

4. Sahabilerin bir kısmında da hadis yazılmasının cevazıyla ilgi­li rivayetler vardır. Bunlar; Hz Aişe, Ebu Hüreyre, Muaviye b. Ebi Süfyan, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Ömer, Ab­dullah b. Amr b. el-As, Bera b. Azib, Enes b.Malik Hasen b. Ali,  ve Ab­dullah b. Ebi Evfa'dır. Bunlardan bir kısmı önce hoş karşılamazken sonra caiz görmüşlerdir.  Bunda tenakuz yoktur, zira onların hoş karşılamaması,  hadisin Kur'anla karıştırılması korkusundan kay­naklanıyordu.Bundan emin olunduğu zaman hadisin yazılmasını caiz gördüler. Bunun için bir kısmı Rasululîah (s.a.v) 'in hayatınta da ve­fatından sonra da bazı hadisleri sahifeler halinde yazdüar. Aşağıda bunlardan bilinenler gösterilecektir. [37]

 

Sahabenin Hadis olarak yazdıkları Sahifelerden Örnekler

 

1.  Sa'd b. Ubadetil-Ensari'nin sahlfesi  [38]

2.  Abdullah b. Ebi Evfa'nın sahlfesi  [39]

3.  Semure b.Cündüb (ö;60 h)   nüshası ki bunda bir çok hadisleri topladı. [40]

4.  Rasulullah (s.a.v)'in azadlısı Ebu Rafî'nin   kitabı ki bunda na­maza   başlamakla ilgili hadisler vardır. [41]

5.  Ebu Hüreyre nin kitapları  [42]

6.  Ebu Musa'l-Eşari (ö;50 h) nin sahifesi  [43]

7.  Cabir b. Abdullah el-Ensari (ö;78 h)'nin sahifesi  [44]

8. Abdullah b. Amrb. el-As'm (ö;65 h) es-Sahifetü's-Sadıka'sı  [45]İmam Ahmed b. Hanbel bu sahifenin muhtevasını Müsnedtnde naklet-miştir.  [46]

9.  Ebu Seleme Nebit b. Şerid el-Eşçai el-Küfi sahifesi  [47]

10. Hemmam b. Münebbih   (ö;131 h) es-Sahifetü's-Sahihası 138 hadisi ihtiva eden bu sahifeyi Hemmam, Ebu Hüreyre(ö;59 h)'den rivay­et ederek yazmıştır. Bu sahifeyi, aslında Ebu Hüreyre ye ait olduğu için sahabilerin yazdıkları arasında zikrettim. [48]

 

Tabiîn ve Onları Takib Eden Nesilde Hadis Yazımı

 

Ubeyde b. Amr es-Selmani (ö;72 h), İbrahim b. Yezid et-Temimi [Ö;92 h), Cabir b. Zeyd (ö;93 h), İbrahim b. Yezid en-Nehai (ö;96 h) ve Amir eş-Şa'bi (ö;103 h)gibi tabiin büyüklerinden bazıları hadis yazma işinden sakındılar.  [49]Ancak diğer bazıları hadis yazıyorlardı. Bun­lardan: Said b. Cübeyr, Said b. el-Müseyyeb (ö;94 h) Amir eş-Şa'bi, Dah-hak b. Müzahim (ö;105 h), Hasen el-Basri (ö;110 h) Mücahid b. Cebr (Ö; 103 hî ,Rec b. Hayyat Ö; 112 h), Ata b. Ebi Rebah (ö; 114 h) İbn Ömer'in Azadlısı Nâfi (ö; 117 h) ve Katede es-Sedusi (ö; 118 h) görmekteyiz.  [50]

Tabiinden önemli miktarda bir ulema topluluğu, rivayet ettikle­ri hadisleri yazmak ve cüzler, sahifeler halinde topladıklarını ezber­lemeye ihtimam göstermek suretiyle şöhret bulmuşlardır. Mesela; Sa­habeden Cabir b.Abdillah ve başkalarının hadislerinden yazan

1.  Ebu'z-Zübeyr Muhammed b. Müslim el-Esedi (ö; 126 h)  [51]

2.  Ebu Adiyyi'z-Zübeyr b. Adiyyi'l-Hemadani el-Küfi (ö; 131 h)  [52]

3. Ebu'l-Uşera ed-Darimi Üsame b. Malik    [53]

4. Zeyd b. Ebu Üneyse Ebu Üsame er-Rehavi (ö;125 h)  [54]

5.  Eyyüb b. Ebu Temimeti's-Sahtiyani (ö; 131   h)  [55]

6.  Yunus b. Ubeyd b. Dinaru'İ-Abdi (ö; 139 h)  [56]

7.  Ebu Bürde büreyyid b.Abdillah b. Ebu Bürde  [57]

8.  Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavil (ö;143 h)  [58]

9.  Hişam b. Urve ez-Zübeyr (ö; 146 h)  [59]

10.  Ebu Osman Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. el-Hattab(ö;147h)  [60]

Tabiinden   bir   kısmı   şu   iki   sebepten   hadis   yazmayı   hoş görmediler: Kendi görüşlerini ve fetvalarım hadisle beraber yazmak ve yazdıklarına güvenerek ezberi ihmal etmek.

Hicri 65. yılından 85 yılma kadar Mısır valisi olan Abdülaziz b. Mervan hadis yazılması ve toplanması işine gayret etti. Yetmiş tane Bedir sahabesine yetişen Kesir b. Merrat el-Hadremi'ye, Ebu Hüreyre hariç, diğer sahabilerden dinlediği hadisleri kendisi için yazmasını emretti. Çünkü Ebu Hüreyre'nin hadisleri yazılı olarak yanında vardı.  [61]Ancak bu yazım çalışmaların neticesinin ne olduğunu bilmiyoruz. Sonra oğlu Ömer b. Abdülaziz halife oldu. Bu muhterem zat Medinede ki valisiEbu Bekr b. Hazm'e şu emri verdi:

"Rasulullah   (s.a.v)'in  hadisine  veya  geçerli  sünnetine  veya Amre'nin hadisine bak ve onu yaz. Zira ben ilmin kaybolmasından ve ilim ehlinin gitmesinden korkuyorum." [62] Bununla Amre binti Abdir-rahman el-Ensariyye (ö;98 h) ve Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekr (ö; 120 h) nin yanında bulunan hadisleri yazmasını kastediyordu.[63]

Ömer b. Abdülaziz diğer İslam beldelerin alimlerine :

"Rasulullah (s.a.vj'in Hadisine bakınız ve onları toplayınız." emri verdi [64]Lakin Ebu Bekr b. Hazm topladığı hadisleri Ömer b. Abdülazize gönderemeden ölüm bu yüce halifeye yelişti.  [65]Her halükarda bu toplanan şey şümullü bir şey olmasa gerek.

Bu konuda şümullü araştırma işine İmam Muhammed b. Şihab ez-Zuhri (ö;124 h) muvaffak oldu. Ömer b. Abdülaziz'in emrine istekle sarıldı. Zaten hadisleri ve siyeri toplamakla meşguldü.İslam aleminin her tarafına defterler göndermiş bulunan Ömer b. Abdülaziz, Medine halkının rivayet ettikleri hadisleri toplayarak takdim etti.  [66]Yeter­li araştırmayı ihtiva eden ilk hadis toplama işi işte bu olaydır. Bunun­la ikinci hicret yılnda yazıcı alimlerin takip edeceği yol açılmış oldu ve bunu takip eden hadis yazma işi ve ulemanın gayreti hız kazandı. Uy­durma hadislerin ortaya çıkmaya başlaması, ulemanın sünneti koru­mak ve onunla oynamaktan men etmek için hadis yazma işine daha kuvvetle sarılmalarına tesir etti. [67]

 

Hadis Konusunda Eser Yazmakla Şöhret Bulan Alimler

 

1.  Ebu Muhammed Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc (ö;150 h) Mekke de

2. Muhammed b. îshak (ö; 151 h) Medine de

3. Ma'mer b. Raşid (ö; 153 h) Yemen de  [68]

4. Saidb. EbiArube (ö;153 h) Basra da

5. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzai (ö; 156 h)    Şam da

6. Muhammed b.Abdurrahman b. Ebi Zfb (ö; 158 h) Medine de

7. er-Rabi1 b. Sabih (ö;160 h) Basra da

8. Şutıe b. el-Haccac (ö; 160 h) Basra da

9. Ebu Abdullah Süfyan b. Said es-Sevri (ö; 161 h)Kufe 'de

10. el-Leys b. Sa'd (ö; 175 h) Mısır da

11. Ebu Seleme Hammad b. Seleme b. Dinar (ö; 176 h) Basra da

12. İmam Malik b. Enes (ö; 179 h) Medine de İmam Malik Muvat-ta'ı orada yazdı. Bu kitap ta Ehli Hicaz'ın Sahih hadislerini araştırdı.  [69]kitap basılmıştır.

13. Abdullan b. el-Mübarek (ö; 181 h) Horasanda  [70]

14. Hüşeym b. Beşir (ö;181 h) vasıtta

15. Cerir b. Abdü'l-Hamid ed-Dabbi (ö; 188 h) Rey de

16. Abdullahp b. Vehb (ö; 197 h) Cami isimli eserinde [71]

17. Süfyan b. Üyeyne (ö; 198 h) Mekke de  [72]

18. Veki b. el-Cerrah er-Rüasi (ö;197 h)  [73]

19. Abdürrezzak b. Hemmam es-San'ani (Ö;211 h)  [74]

20.  Saidb. Mansur, Sünen yazmıştır.  [75]

21. İbni Ebi Şeybe, Musannef yazmıştır.  [76]

"Bunların tasnifte tarzları şöyle idi: Hadisi münasip bir babta

toplardı. Bunların sıralanışı karışık idi. Hepsi tek kitapta top­lanmıştı. Hadisleri Sahabenin kavilleri ve Tabiinin fetvalarıyla karışık yazarlardı." [77] İlk tasnifler Musannef, Sünen, Muvatta' Cami gibi unvanlarla isimlendirilir ve maddeleri, tasnif merhalesinden önce sahifeler ve cüzlerde toplanırdı.  [78]

Üçüncü hicri asırda ulemanın yazma çabası devam etti ve hadis kitaplarında Sahabe ve Tabiinin kavillerini hazfederek, eserlerini sırf hadislere tahsis etmeye başladılar. Eserlerini, içine aldığı mevzular birbirine uymasa bile, her sahabinin rivayet ettiği hadisleri bir araya getirmek suretiyle, Müsned tarzında tertip ediliyordu. [79]

 

İlk Müsned yazarlarından bilinenler şunlardır:

 

1. Ebu Davud et-Tayalisi (Ö;204 h)  [80]

2. Muhammed b. Yusuf el-Feryabi (ö;212 h)

3. Esed b. Musa el-Ümevi (ö;212 h)

4. Ubeydullah b. Musa el-Absi(ö;213 h)

5. Abdülmelik b. Abdurrahman ez-Zimari (ö;200 h)

6. Abdullah b.ez-Zübeyr el-Hümeydi (Ö;219 h)  [81]

7. Ahmet b.Meni1 el-Begavi (ö;224 h)

8. Nuaym b. Hammad el-Hüzai (ö;228 h)  [82]

9. Müsedded b. Müserhed el-Basri (ö;228 h)

10. Ebu'l-Hasen Ali b.el-Ca'di el-Cevheri (ö;230 h)  [83]

11. Abdullah b. Muhammed el-Cufi el-müsnedi (ö;229 h)

12. Yahya b. Maln (ö;233 h)  [84]

13. Ebu Heyseme Zubeyr b. Harb (ö;234 h)

14. Ebu Bekr Abdullah b. İbrahim b. Osman  [85]İbn Ebi Şeybe (ö;235 h)

15. Ishakb. Rahuye (ö;238 h}  [86]

16. Ahmed b. Hanbel (ö;240 h) Eseri basılmıştır.

17. Halife b. Hayyat (ö;240 h)

18. İshak b.İbrahim b. Nasr es-Sadi (ö;242 h)

19. Ebu Muhammed el-Hasen b. Ali el-Helvanl (ö;242 h)

2O. Abdb. Humeyd (ö;249 h)  [87]

21. İshak b. Mansur (ö;25l h)

22. Abdullah b. Abdurrahman ed-Dariml (ö;251 h) Eserinin birin­ci cildi basılmıştır.

23. Muhammed b. Hişam es-Sedusi(ö;351 h)

24. Ahmet b. Sinan el-Kettan el-Vasiti (ö;259 h)

25. Muhammed b.Mehdi (ö;272 h)

26. Bakiyb. Muhalled (ö;276 h)  [88]

27.  Ebu Muhammed el-Haris b. Muhammed b. Ebi Üsame Dahir et-Tenıimi (ö;282 h)  [89]

28. Ebu Bekr Ahmet b. Amr el-Bezzar (ö;292 h)  [90]

29. İbrahim b. Ma'kıl en-Nesefi (ö;295 h)

30.  Ebu'l-Abbbas el-Hasen b. Süfyan b. Amir en-Nesefi(ö;303 h)  [91]

31. Ebu'l-Ya'la Ahmed b- Ali b.el-Müsamma et-Temimi el-Mevsili (ö;307 h)  [92]

32. Ebu Bekr Muhammed b. Harun er-Rüyani {ö;307 h)  [93]

33. Ebu Hafs Ömer b. Muhammed Büceyr el-Hemadani es-

Semarkandi el-Büceyri (ö;311 h) Kitabı "el-Camiu'l-Müsned"dtr. [94]

34. Ebu'l-Abbas Muhammed b. İshak es-Serac (ö;313 h)  [95]

35. Ebu Muhammed Abdurrahman b.Ebu Hatem Er-Razi (ö;327 h)  [96]

36.  Ebu Sald el-Heysem b.Küleyb b. Şüreyh eş-Şaşi(ö;335 h) el-Müsnedi'l-Kebir  [97]

Haşiyelerde belirttiğim gibi bu müsnedîer den bazıları bize kadar gelebilmiştir. Diğer Müsned ve Musannefîerin kaybolduğunu kesinli­kle söylemek mümkün değildir. İşte İstanbul, Fas ve dünyanın dört bir yanındaki diğer kütüphanelerdeki binlerce yazma kitaplar... Bunların hepsini içine alan şümullü fihristler, katoîoglar elimizde yok. Kaybol­muş zannettiğimiz bazı Müsnet ve Musanneflerin buralarda bulunabi­leceği unutmamak gerekir.

Her halükar da bu Müsnedîer sadece Sahih Hadisleri içine alma­makta, zayıf hadisleri de ihtiva etmektedir. Bunu hadis ve hadis ilim­lerine vakıf hadis alimleri ayırdedebilir. Yoksa işin içinden çıkmak zordur.

Aynı zamanda tertip şekli belirli bir hüküm bildiren hadisler üzerinde durmayıda zorlaştırıyor, zira bu kitaplar fıkıh bablanna göre tertip edilmemişlerdir. İmam Muhammed b. İsmail el-Buhari (ö;256 h) hepsini içine almasada sadece sahih hadisleri  [98]hasrederek tasnif et­tiği es-Sahih hadislere isimli eserini meydana getirdi. İmam Müslim b. el-Haccac en-Nisaburi (ö;161 h)'de es-Sahih eserini yazarken onun me­todu üzere hareket etti. Belirli bir hükümde bu iki Sahih kitaba müracaat eden ulemaya kolaylık olsun diye iki imam da kitaplarını fıkıh bablanna göre tertip ettiler.

Ulema Buhari ve Müslim'in Sahihlerini en sıhhatli hadis kitap­ları olarak kabul ettiler.Bu ikisinden her biri kitabının yazılmasında, kendilerine ulaşan senedleriyle musannifinden nakil veya tasnif eden şeyhlerinden işitme (sima) yoluyla aldıkları Müsned kitaplarına ve di­ğer hadis sahifelerine itimat ettiler. Buna ilave olarak, Buhari ve Müslim sahihlerine şefehi rivayetleri de ilave ettiler. Bu şekilde kaybo­lan Müsned kitaplarının bir çok malzemesini de korumuş oldular.

Fıkıh bablanna göre kitaplarını tertip etmede bu iki İmama tabi olan muasırları ve kendilerinden sonra gelenlerden bazıları şunlardır:

1. Ebu Davud Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistani (ö;275 h) Kitabı es-Sünen

2. İbn Mace Muhammed b. Yezid (ö;273 h)Kitabı es-Sünen

3. et-Tirmizi Muhammed b. İsa b. Sevretü's-Sülemi (ö;279 h) kitabı, el-Cami'

4. en-Nesei Ebu Abdurrahman Ahmet b. Ali (ö;303 h) kitabı, es-Sünen

Ulema üçüncü hicret asrını sünnet asırların en mutlu ve şanslısı sayarlar. Bu asırda ümmetin güvenliği altı hadis kitabı (kütüb-ü Sitte) yazılmış ve ulemanın hadis aramak için yaptıkları seyahatler hız ka­zanmıştır. Ulemanın bu yolda itimat ettikleri şey ezber ve yazmanın beraber yürümesidir. İlmi araştırma gayretleri bu esnade çok kuvvetli idi. Ulema ve tenkidçiler ortaya çıktıklar. Bu çalışmaların meyvesi Sa­hih hadis kitapları olarak kendisini ortaya koydu. Bunu takip eden asırlarda ulemanın çalışması bu kitapları bir araya getirmek, senedle-ri hazfederek özetlemek veya tertibini yenilemekten ibaret kaldı. Böylece gayret ve himmetleri yazılmış kitaplar üzerinde yoğunlaştı. Aralarında şefehi rivayet azaldı. Bunun için Hafız ez-Zehebi  [99] üçyüzünçü hicri yıl başını, hadis tenkitçilerinden mütekaddimun ve müteahhirun'un arasını ayıran haddi fasıl olarak kabul eder. [100]

 

HADİS ARAŞTIRMASINDA SEYAHAT

 

İlim öğrenmek isteğiyle seyahat sahabe devrinde başladı.Cabir b. Abdullah (r.a) Şam'a Abdullah b. Enis (r.a)'in yanma gitti. Cabir'in Ras-ulullah'tan bizzat duymadığı bir hadisi Abdullah b.Enes den dinlemek için yaptığı bu sefer tam bir ay sürdü. [101] Cabir aynı zamanda Mesleme b. Muhalled'le buluşup kendisine ulaşan bir hadisi sormak için Mısıra da gitti.Meslemeden o hadis hakkında malûmat alıp döndü.  [102]Ebu Eyyub eî-Ensarı (r.a) Mısıra Ukbe b. Amir(r.a)'in yanma gitti. Karşılaştıklarında:

-   Müslümanların örtülmesi hakkında  Rasulullah  (s.a.v)'den

işittiğim hadisi seninle benden başka bilen kalmadı, dedi. Ukbe hadis hakkında bildikleri söyleyince de Ebu Eyyüb bineğine binip Medineye döndü.  [103]

Sahabeden biriside Mısıra Fudale b.Abidrin yanma gitti. O nun yanına vardığı zaman şöyle dedi:

-  Ben seni ziyaret için gelmedim. Ancak ben ve sen Rasulullah (s.a.v)'den bir hadis işittik. Onun hakkında sende bilgi obuasını um-dura [104]

Abdullah b. Mes'ud (r.a)'de' şöyle dedi:

-  Şayet devenin ulaşacağı bir yerde, Allanın kitabını benden daha iyi bilen birini duysam, hemen ona giderim. [105]

Bundan anlaşılıyor ki Sahabenin bu konudaki yolculukların iki sebebi vardı:Ya kendisinin Rasulullahtan duyamadığı bir hadisi duy­mak veya Rasulullah'm ağzından duyupta ezberlediği hadisi daha ke­sin bir şekilde tesbit etmek. Şayet bu hadisi kendi bulunduğu beldede ezberleyen yoksa, bir aylık mesafede de olsa yolculuğa çıkmaktan çekinmezlerdi.

Bu seyahetler Tabiin devri boyunca devam etti. Sahabe beraberle­rinde birer ilim hamulesi taşıyarak İslam aleminin çeşitli yerlerine dağıldılar. İlim aşığı kişiler, bu sayede Rasulullah (s.a.v)'in hadisleri-ni.İslam aleminin çeşitli yerlerine dağılmış sahabeye mülâki olmak için, şehirler arasında seyahat etmeksizin, kolayca elde etmediler. İlmin zevkini de artıran da bu oldu.

Tabiinin büyüklerinden Said b. Müseyyeb (ö;94 h) şöyle der:

- Tek hadis öğrenmek için günlerce ve gecelerce yolculuk etmen bir şey değildir.  [106]

Hasenü'l-Basri (ö; 110 h) sadece bir mesele için Basra dan Küfeye gitmiştir. [107] Ebu Kilabe, Medinede üç gün kaldı. Orada belirli bir işi veya ihtiyacı yoktu, ancak Medinelilerin gelmesini bekledikleri hadis rivayet eden bir adam bekledi. Orada adam gelinceye kadar kaldı. Adam gelince hadisle ilgili sorularını sordu ve döndü.  [108]

Büsr b. Abdillah el-Hadremi:

-  Şehirlerden birisine tek hadis uğruna yolculuk etmen gerekirse bunu yapar ve o hadisi dinlerim, dedi. [109]

Tabiinin büyüklerinden Amir eş-Şa"bi de şöyle dedi:

- Abdullahın ashabından olupta, İslam ülkelerinden herhangi bi­rindeki bir ilmi Mesruktan daha arzulu bir şekilde taleb eden yoktur.  [110]

Amir eş-Şa'bi, üç hadis hakkında kendilerinden sorabileceği sa-habiîerden birisiyle karşılaşabilirim ümidiyle Mekkeye gitmek üzere yola çıktı.  [111]

Şa'bi bir adama bir hadisi rivayet ettikten sonra:

-  Biz bunu sana zahmetsiz verdik, ama kendisinden daha aşağı derece olan mesele için Medineye yolculuk yapmak göze alınacak bir şeydir, dedi.  [112]

Ebu'l-Aliye er-Rİyahi'nin şöyle dediği nakledildi.

-   Basra da Rasulullahın ashabına isnad ederek bir rivayet duyardık da buna kanaat etmez, Medineye seyahat eder ve bizzat Sa­habenin ağzından dinlerdik.  [113]

Tabiin devrinde Hadis taliplerini yolculuğa teşvik eden yeni bir amil ortaya çıktı. Bu amil, âlî isnadı arama işidir ki muttasıl hadisin en kısa rivayet yoludur.

Tabiinden olan hadis talibi, Tabiinden almak yerine hadisi Sa-habi den almayı tercih ederdi. O Sahabenin yanma gider ve hadisi biz­zat onun ağzından dinlerdi.Hadisi asıl kaynağından almak, çıktığı yeri araştırmak, kökünü kurcalamak ve ravüerini gözden geçirmek için yapılan bu ilmi yolculukların, uydurma hadislerin ortaya çıkarılmasında büyük payı vardır.

Şu'be b. el-Haccac (ö;160 h) Ebu İshak'ın Abdullah b. Ata ve Ukbe b. Amir Yoluyla Nebi (s.a.v)

"Kim abdest alır, abdestini erkanına uygun yaparsa cennetin kapılardan hangisinden isterse girer." hadisim rivayet ettiğini dinledi. Şu'Tae ona:

-  Abdullah b. Ata'nm   Ukbe b. Amir den hadis rivayyet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ebu İshak:

- Sus, dedi. Şu'be:

-  Susmayacağım, karşılığını verdi. Orada hazır bulunan Mİs'ar b. Küdam Şu'be ye dönerek:

- Ey Şu'be, Abdullah b.Ata hayattadır ve Mekkededir, dedi. Şu'be Mekke ye gitti, Abdullah b.Ata'nm ile buluştu ve abdest hadisini kim­den rivayet ettiğini sordu. Abdullah:

- Ukbe b. Amir'den cevabını verdi. Şu'be yemin teklif ederek:

- Sen bizzat ondan duydun mu? sorusunu sorunca Abdullah:

- Hayır bana Sa'd b. İbrahim rivayet etti, dedi.

Şu'be oradan Medineye geçti. Burada Sa'd b. İbrahimle karşılaştı ve hadisi sordu. Sa'd:

-  Bana Ziyad b. Mihrak haber verdi, dedi. Bunun üzerine Şu'be Basra ya gitti. Ziyad b. Mihraka uğradı. Ziyad rengi uçmuş, elbisesi kir­li, saçları darmadağın bir haldeydi.Abdest hadisini Şu'be ona da sordu. Mihrak:

-  O hadisi bana şehr b. Havşeb rivayet etti. O da hadisi Ebu Rey-hane den nakletmiş dedi.Bunun üzerine Şu'be:

-  Bu önce yükseltilip sonra indirilen hadistir.Buna tenkitler yağdırınız, çünkü aslı yoktur,dedi. [114]

Bu büyük gayretin, yorucu sıkıntının, uzun yolculuğun hepsi tek bir hadisin sihhatini tahkik içindir. Şu'be b. el-Haccac bu meyanda tek kişi değildir. İşte Müemmil b. İsmail, yanında Übeyy (r.a) yoluyla Rasu-lullahtan Kur'an'm faziletine dair bir hadis zikredilince:

-  Sika bir adam, bu hadisi kastederek bana şöyle haber ver-di:Medayin şehrine varıp bu hadisi rivayet eden adamı buldum. Ona bu hadisi   zikrettim,    ve   Basra   ya   gitmek   istediğimi    söyledim. O:"Kendisinden hadis dinlediğimiz bu şahıs Vasit şehrindedir ve el-Kasb'in adamlarmdandır." dedi.Vasita vardım, o adamı buldum, oda :Kendisinden hadisi işittiğim adam   Kela'dadır." dedi. Keladaki şahsı buldum   ve   Abadan'a   gitmek   istediğimi   söyledim.   Bu   şahısta :"Kendisinden hadisi dinlediğimiz zat zaten Abadandadır." cevabını verdi. Abadan'a vardım, o zatı buldum ve:

- Allahtan kork, bu hadisin durumu nedir? Hadiseyi ona anlata­rak Medayin'e gittim. Oradan Vasita, sonra  da basra ya geldim.Netice de sana gelmem salık verildi.Zannımca onların hepsi vefat etti. Bu hadisin kıssasını bana haber ver, dedim. Adam şöyle cevap verdi:

-  Biz toplandık ve gördük ki insanlar Kur'an dan yüz çevirip on­dan uzaklaşıyorlar, bu çeşit hadislere itibar ediyorlar, biz de bu fazilet­ler le ilgili hadisleri, onların Kur'an'a rağbetlerini sağlamak için uy­durduk.  [115]

İşte böylece hadisler hakkında araştırma yapıp, kaynaklarına inme çalışmaları, uydurma hadisleri teşhise yardım etti.Nitekim âli isnada  [116]ulaşmada gösterilen ısrarlı araştırmanın da bu konuda unutulmaz yeri vardır.İmam Ahmet şöyle der:

- Aî isnadı araştırmak seleften gelen bir sünnettir.  [117]

Bir defasında da şöyle demiştir:

- Alî isnadı tesbite çalışmak dindendir.  [118]

Bunun için ikinci ve üçüncü asırlardaki ilim araştırmaları ile il­gili seyahet gayretleri çok geniş tutuldu.Ramehürmüzi( Ö;36O h) İslam ülkelerinin çeşitli bölgelerine seyahat eden muhaddislerle ilgili bir liste yapmış, bunu tabakalara göre tertip etmiş, mevcut alimlerle ilim alışverişinde bulunmak içinbir çok bölgelere seyahet edenleri zikret­tiği gibi, bir bölgeye gidenleri de belirtmiştir.  [119]Bu bölgelerse o dev­rede İslam aleminin külkür merkezleridir. İlim taliblerin alimleriyle ilim alışverişinde bulunmak için gittikleri şehir ve bölgeler, seyahat yazarlarının tesbitine göre şunlardır: Mekke , Medine, Küfe, Basra, Ce­zire, Şam, Yenıame, Yemen, Mısır, Merv, Rey, Buhara... Bu merkezler ulemanın çoğunun yaşadığı, dolayısıyla rivayetin bütün canlılığıyla görüldüğü yerlerdir. Bunların hepsini İbn Sa'd ve Halife b. Hayyat Ta-bakat isimli eserinde yazmışlardır.

Seyahatlarm, hadislerin yaygınlaşması ve rivayet yollarının çoğalmasında tesiri olduğu gibi, hadis ricalinin titiz bir tenkit usulüyle tanınmasında da rolü olmuştur. Zira Muhaddis bir beldeye gidiyor, aranın alimleriyle tanışıyor, onlarla hemhal oluyor, soruyordu. Bu seyahatler olmasaydı değişik bölgelerdeki bilgiler hem çok değişik ola­cak, hem de hükümlerindeki ihtilaf alabildiğine genişleyecektir.

Ulema bu seyahatlerin önemini anlamışlardı. Ahmet b.Hanbele , ilim talibinin, ilim sahibi birinin yanında durup ondan öğrendiklerini yazması mı, yoksa ilim merkezi bulunan beldeleri gidip orada bizzat ulemanın ağzından ilim dinlemesi mi daha iyidir, diye so­rulmuştu, şöyle cevap verdi.

Seyahet eder, Küfelilerden, Basralılardan, Medine ve Mekke halkından öğrendiklerini yazar, Ulemayla sohbet eder, rivayetler üzerinde durur, onlardan ilim dinler. [120]

Yahya b. Main şöyle dediği rivayet edilmiştir:

-  Dört kişi vardır ki onlardan isabetli bir iş beklenmez. Onlardan birisi ,kendi memleketinde ilim yazıpta hadis araştırması için seyahet etmeyendir.  [121]

İbrahim b. Ethem şöyle der:

- Allah bu   ümmetten belayı, hadis erbabının seyahat sebebiyle giderir. [122]

Burada istenen seyahat apaçık bir hedefe yönelik olanıdır .

Karşılıklı sevgi ve selam alışverişi için yapılan, vakit ve gayret kaybet­tirici yolculuk değildir. el-Hatib şöyle der:

- Hadis konusundaki seyahetle iki maksat gözetilir: Birincisi;Alî isnadı elde etmek ve ehlinin ağzından işitilen ilmi önde tutmaktır. İkincisi. Hadis lafizlarıyla bir araya gelip onlarla müzakere de bulun­mak ve onlardan faydalanmaktır. Hadis talibinin memleketinde bu iki husus mevcut olup başka yerler bunlara sahip olmazsa, seyahette fayda yoktur. Kendi memleketiyle yetinmek evladır. [123]

Bu konuda seyahet edenler.bundan büyük zevk alırlardı. İşte Ye-zid b. Haruna gelen bir Harranlının şiiri:

"Rahatı tercih etmeksizin, ilim zirvelerine çıkıp, irfan derya­larının derinliklerine dalmak arzusuyla geldim."

"Bütün insanların dinde, İlimde Hadiste Sünnette imam tanıdıkları zata geldim."

"Bununla dünya yi ve onun maddi varlığı değil, Allahm rızasını aradım.Zaten kim Allahm dinine yönelirse zarar etmez.

"Ah hayatım tadı;Bize Avf ve Bişr, Şa'bive Hasenden rivayet etti." dememdir. [124]

Diğer birisi de Mekke ye Süfyan b. Üyeyne rni yanma geldiğinde şu şiiri okumuştur:

"Allah seni helak olmaktan korusun, benim yolculuğum Süfyamn evine varınca gayesine ulaştı."

"Mahlükata hoş görülü davranır. Zaten menkıbeleri değerli oîan şahıs insanları iyi yüzle karşılar ve ilim onun yanında bereketlenir."  [125]

İlim talebi için seyahetler olmasaydı, ilmin dar bir çerçeveye sıkıştırması sebebiyle, İslam şehirlerinin her birinde gelenekleşmiş, kalıplaşmış, bir fikir ortamı oluşurdu. Ancak ulememn bezendiği fe­yizli ilim ruhu, onları ufuklara dalıp İslam aleminin çeşitli fikir mer­kezlerinden ilim almaya şevketti.Muhaddisler seyahet haberleriyle şehirlerin özelliklerine önem verselerdi, İbn Cübeyr ve İbn Batuta nın seyahatnamelerinde olduğu gibi, son devrelere ait seyahatnamelerde bulabildiğimiz bol malûmatın benzerlerini yazıp bize bırakmış olur­lardı. Ama hadis uleması, seyahatlerindeki asıl hedefe uygun olarak, hadis dışındaki haberlere önem vermediler. Bu seyahetlerin gerçekleştirdiği, büyük merkezlerin ilimlerin birbiriyle uyuşup kay­naşması, üçüncü hicri asırda yazılan hadis külliyatlarında açıkça görülür.

Bu seyahatler şehirler arası bölgecilik, gurupçuluk taassubunu ve hadiste lüzumsuz tartışmaları azaltmak görevini de yerine getirmiştir. Bunun için ikinci hicri asrın ortasında İrak medresesiyle Medine med­resesi arasındaki fıkıh tartışmasının ve Rey de taassubun çıkışının, şehirler arası hadis münakaşalarına nisbetle daha açık bir özelliğe sa­hip olduğunu görüyoruz Zannediyorum ki ilim talebi için seyahet ve çeşitli şehirlerin ilmi uyuşma ve uzlaşmasının doğurduğu netice, hadis ilminin değilde, fıkıh ilminin ihtilaf sahasının çok geniş olmasını sağlamıştır. Bunun sebebi ise anlayışların çeşitliliği, mahalli örflerin değişikliği, şehirler arası ihtiyaçların değişik oluşudur. Bütün bu se­bepler, muhaddisler arası mahalli taassubun azalmasını sağlamıştır. Aynı zamanda hadiste fıkıhta olduğu gibi, belirginleşmiş medreseler (ekoller) ortaya çıkmamıştır. Her ne kadar hadis sahasında, bir rivay­eti kabul etmek veya reddetmek, bir şahıstan hadis almak veya alma­mak noktasında şartlar ve ölçüler varsa da bunlar ferdi şartlardır. Bu ölçü ve şartlar muhaddisten muhaddise göre değişebilir, medre-seleşmeyi sağlayacak, şehirler arası ihtilafı körükleyecek özellikte değildir. [126]

 

ÖNEMLİ RİVAYET KİTAPLARI

 

İmam Malık'ın Muvatta'ı

 

Bunu İmam Malik b. Enes (ö; 179 h) yazdı ve "Muvatta" ismini ver­di. Zira onu insanların kolayca öğrenebileceği şekilde insanlara sun­du. Medine uleması da bu kitabın sıhhatinde ona muvafakat etti. İmam Malik kendisi bu konuda şöyle der:

- Şu kitabımı Medine fakihlerinnden yetmiş tanesine arzettim, hepsi de bu konuda bana muvafakat etti. Ben de onu el-Muvatta diye isimlendirdim. [127]

İmam Malik Muvatta'm hadislerini, rivayet etmiş olduğu yüzbin hadisten seçmiş, seçimine ve yazımına kırk yılını harcamıştır.  [128]Muvatta'm hadisleri Yahya b. Yahya el -Endülüsi 'nin İmam Malikten rivayetine göre, 853 tanedir. [129] İmam Malik Muvatta'ım devamlı ayıklayıp seçime tabi tuttuğu için, kendisinden gelen Muvatta1 rivayet­lerinde hadislerin sayısında değişiklikler görülür.Ebu Bekr el-Ebheri şöyle der:

Muvatta'da Rasulullah (s.a.v)'den Sahabe-i Kiramdan ve Tabiin­den rivayet yoluyla gelen hadislerin sayısı 1720 dir, bunlardan;Müsned 600, Mürsel 222, Mevkuf 613, Tabiin kavli 285 dir.  [130]

Muvatta hadislerin kıymet derecesine gelince; aralarında İbnü'l-Arabinin de bulunduğu Maliki alimleri, Buhari ve Müslimin sahihle­rinden üstün tutarlar. Hanefilerden ed-Dehlevi gibi bazı alimler Mu-vatta'ı Sahîhaynla aynı tabakadan kabul ederler. Hadis ulemasının cumhuru ise. içinde mürsel ve munkatı rivayetler olduğu için, Sahi-hayn dan alt derece de sayarlar. İlk iki görüşte o.lanlar, İmam Malikin Muvatta'ma aldığı mürsel ve munkatı rivayetlerin hepsinin başka yol­larla muttasıl senede sahip olduğunu ileri sürerek delil getirirler.  [131]

Ulema, İmam Malik'in Muvatta'ına önem vermiş, şerhetmiş, ri­calini yazmış, mürsel ve munkatı rivayetlerini mevsul yapmıştır. [132]

 

Muvatta'm önemli şerhleri:

 

1.  el-İstizkar fi Şerh-i Mezahib-iUlemail-Ensar  [133]

2.  et-Temhid lima fi'1-Muvatta'ı mine'l-Meani ve'1-Esanid  [134]Bu şerhlerin ikiside Kurtubalı İbn Abd'l-Berre (ö;463 h) aittir. [135]

 

İmam Ahmed B. Hanbel'ın Müsnedı

 

İmam Ahmed b. Hanbel (ö;241 h) Müsnedi onbin tanesi mükerrer olmak üzere kırk bin hadis ihtiva eder. Kendisi bu miktarı, yediyüz el-libin hadisten seçmiştir [136]Hadisi kendilerine isnad ettiği sahabi silsilesinin tabakalarında ki sırayı gözetir; Cennetle müjdelenen on sahabiyi ilk sıraya alır, sonra da sırayla diğerlerini..

Müsned hadislerin derecesine gelince; pek çok sahih hadis riva­yet eder ki bunlardan bir kısmı Kütüb-ü Sitte de yoktur. Ayrıca hasen, zayıf münker hadisler nadir olarakta mevzu olduğu ileri sürülen hadis­ler mevcuttur. Bunların çoğu oğlu Abdullah ile Abdullahm ravisi Ebu Bekr el-Kati'nin Müsned üzerine yaptıkları ziyadelikleridir.  [137]Zira İmam Ahmed çok büyük miktarda meşhur hadis toplamıştır. Kendisi bunları ayıklar, ve birbiriyle kanştırılmamasmı emrederdi.  [138]Ne yazık ki İmam hazretleri müsnedi tam düzenine koyamadan ölüm ge­lip yetişmiştir. [139] Bunun için hadis tenkitçilerin (nukkad) mevzu olduğuna hükmettiğine on kadar hadisin Müsnedde var olduğu söylenir. [140]İbn Hacer el-Askalani bu iddiayı cevaplandırmıştır.  [141] Ona göre Ahmed b. Hanbelin Müsnedin de "Aslı yoktur" denilen hadisin sayısı üç veya dördü geçmez. [142] Bütün bu iddialar Müsnedin önemli hadis kitapları arasındaki kıymetine gölge düşürecek vasıfta değildir.

Ahmed b. Abdurrahman el-Benna es-Sa'ati müsnedin mevzu-larma göre tertibi yeniden ele almış, onu senedlerine kısaltarak kitap­lara ve bablara göre ayırmıştır. Bu tertibine "el-Fethu'r-Rabbani fi Ter­tibi Müsnedi'1-İmam Ahmed "ismini vermiştir. Ayrıca bunu "Bülüğü'l,Emani min Esrari'l-Fethi'r-Rabbani" adıyla şerhetmiştir. Bu ikisi bir arada basılmıştır. [143]

 

İmam Buharinin Sahihi

 

İmam Muhammed b. İsmail el-Buhari (ö;256 h) 'nin " el-Camiü's-Sahihi' 1-Müsnedi'l-Muhtasar rnin Hadisi Rasulillah Sallallahü Aleyhi ve Sellem" [144]isimli eseri, Muhaddisinin cumhuru katında Allah Tealamn kitabından sonra en sıhhatli kitap olarak kabul edilmiştir. Buhari bunu altıyüz bin hadisten seçmiştir.  [145]Şüphesiz bu hadisle­rin çoğu, ikinci hicri asır ulemasının tedvin ettiği diğer müsned ve mu-sanneflerde vardı. Buhari bu hadisleri şeyhlerinden, kendisine gelene kadar senedleriyle birlikte, sima lafızlarıyla tabir edilen hadis taşıma (tahammül) keyfiyyetiyle dinledi. [146] Buhari bu kitabının tertibini onaltı senede tamamladı.  [147]Kitabının sadece sahih hadislere tahsis etti. Sahih hadisleri hep bir araya getiren ilk kitaptır. Ancak bütün sa­hih hadisleride kapsamaz. Kendisi bizzat açıkça belirttiğine göre, ki­tabın hacmini daha da büyütmemek için, almadığı sahih hadisler aldıklarından daha çoktur. [148] Talik, mütabi ve şahidleri kitabın metnine sokmamıştır.  [149]Ulema, Buharinin hadisleri kabul edişindeki şartları ortaya koymak için yaptıkları araştırmada, ricalin adaleti yamnda, isnad zincirinin sahabiye ulaştığını, senedlerin mut­tasıl olduğunu gördüler. Raviler, bizzat şeyhinden rivayet eden birinci tabakadan olan ravilerdir. Raviler İbn Şihab ez-Zühri'den rivayet alan kişilerse, bunların hıfz, sağlamlık (itkan) ve ez-Zühri ile sohbetlerinin uzunluğu bakımından beş tabakaya ayrıldığını görülür. Zira Buhari Zühri den rivayet eden birinci tabakadan hadis alır ki. bunlar onun şartlarına tam uyanlardır, Çok geniş tutmaksızm ikinci tabakada ha-dislerindende itimat ettiklerini alır. İkinci tabakada hadislerinin çoğunu ta'lik yoluyla alır.  [150]Üçüncü tabaka hadislerinden de azbir miktarını yine ta'lik yoluyla alır. Bu çok rivayet eden ravilerin usûlüne uygundur. Bunların dışında kalan ravilerin rivayetlerinde sika, adil, ve az hata yapmayı esas almıştır.

Buhari an'ane yoluyla yaptığı rivayetler de asırdaş olma ve karşı karşıya gelme esasını da şart koşmuştur.Müslim bunda sadece aynı asırda yaşama şartıyla yetinmiştir.  [151]Bundan anlaşılıyor ki Buha­rinin şartı Müslimin şartından daha üstündür.

Buhari Sahihindeki hadisleri, konulara ve bablara göre tertip etmiştir. Kitabını fıkha ait faydalı bilgilerden ve hikmetli nüktelerden de mahrum bırakmamış, hadis metinlerinden çıkardığı bir çok faydalı ma'lümatı, fakihlerin ve ilim taliplerin yararlanacağı tarzda, uygun bir şekilde kitabın babları içinde yerleştirmiştir.  [152]Bunlar Buhari­nin hadis fıkhmdaki ilminin genişliğini gösterir.

Buharide ki mükerrerler dışında kalan mevsül  [153]hadislerin sayısı 2602 dir. Kitapdaki mevsül olmayan muallak merfu hadislerin 159 dur. Muallak ve Muta'bi olmayanların dışındaki mükerrer hadis­lerin toplamı 7397dir. Muallak hadisler 1341, mu'tabi olanlar 344 tanedir. Bunlar da dahil olarak, mükerrerleriyle beraber bütün sahihi Buhari hadisleri 9082 tanedir. Bu son rakam sahabeden rivayet edilen Mevkuf ve Tabiin ve Tabiinden sonrakilerden nakledilen Maktu' ha­disleri içine almamaktadır.  [154]

Sahih-i Buhari her asır da ulemaden üstün bir ilgi görmüş, bir çok alim onun şerhine gayret etmiştir. Şerhlerin en kıymetlilerinden önce gelen üçü şunlardır:

a.  İbn Hacer el-Askalani(ö;852 h), Fethu'1-Bari fi Şerh-i Sahihi'l-Buhari.

b. Bedrü'd-Din el-Ayni el-Hanefi (ö;855 h) Umdetü'1-Kari

c.  el-Kastalani (ö;922 h) İrşadü's-Sari ila Sahihü'l-Buhari Bu üç şerhte basılmıştır. [155]

Hafız Zeynü'd-Din Ahmed b. Ahmed b. Abdü'l-Latif ez-Zebidi Bu-harideki mükerrerleri, sahebe haberlerini ve hadis olmayan bilgileri çıkararak yeni bir tertiple Buhariyi özetlemiş ve buna "et-Tecridü's-Sarih"admı vermiştir. [156]

 

İmam Müslim'in Sahihi

 

İmam Müslimin (h;261 h) sahihi, hadis ulemasından büyük çoğunluğu nezdinde, Buharinin sahihinden sonra ikinci derecede kabul edilir. Mağrib alimlerinden bazıları Sahihi Müslimi Buhari den önde sayarlar, yani birinci kabul ederler. [157] Bu konuda doğudaki alim­lerden Ebu Hatem er-Razi Ebu Zür'ate'r-Razi ve Ebu Ali en-Nisaburide daha Önce aynı görüşü kabul etmişlerdir  [158]Hadis araştırmacısı Fuat sezginde bunu ifade etmiştir.(144) İmam Müslim sahihinde ki hadisle­ri, dinlemiş olduğu üçyüz bin hadisten seçmiştir.  [159] Bunun için onbeş sene çalışmıştır.  [160]Sahihindeki hadisler tekrar edilenler dışında dört bin tanedir. [161] Mükerrerlerle beraber oniki bin hadisi kapsadığı ifade edilmektedir. [162] Ancak Muhammed Fuad Abdülbaki, Müslimdeki hadisleri, mükerrerler dışında, numaralamış ve 3033 ha­dis olduğu görülmüştür.

Müslim Sahihindeki Hadisleri, hıfz ve sağlamlıkla meşhur olan ilk tabaka ravilerinden, hıfz ve sağlamlıkta orta derecede olan ikinci tabakadan almıştır. Ulemanın zayıflığı veya metrüklüğü üzerinde itti­fak ettikleri veya ekserinin "Zayıf' veya "Metruk" dediği kişilerin hiç birisinden hadis almamıştır. Müslim aynı zamanda, an'ane yoluyla aldığı hadislerde, ravilerin aynı asırda yaşamış olmalarını şart koşmuş, karşı karşıya gelmeyi (lukya) şart koşmamıştır.Halbuki Bu­hari karşı karşryada gelmeyi de şart koşmuştur.

Görüldüğü gibi, Buharinin şartlan, ilk tabaka ravilerine dayan­ması ve karşılaşması şart koşması bakımından Müsliminden daha üstündür.  [163]Buhari, Fıkhı delilleri ihtiva etmesi ve hadis ricalinin durumlarını araştırması bakımından da üstündür. Halbuki Müsltmde fıkhi deliller olmadığı gibi, Buhari ricali hakkında yapılan tenkid (cerh), Müslimdekilere nisbetle daha azdır. Buhari hadislerine yapılan tenkitte Müslimin hadislerine yöneltilen tenkidden daha azdır. [164]

Müslim hadisi belirli yerler de kesmemesi ve isnadmı tekrar et­mesiyle üstündür. (Buhari hadisi, hadisteki fıkhi delilleri açığa çıkarmak düşüncesiyle keser) Müslim, hadisin çeşitli isnad yollarıyla bütün metinleri aynı yerde toplar. Dolayısıyla hadis öğrencisi hadisi bütün rivayet yollarıyla beraber görebilir. [165]

Müslim kitabına, sahabe ve Tabiin kavillerini almaksızın, sa­dece müsned merfu hadisleri toplamıştır. Ta'liki çok yapmamış, mütabi'İerden de on iki kadar almıştır.  [166]

Müslim'in sahihi ulema yanında büyük kabul görmüştür.Şerhine çok önem vermişlerdir.En güzel şerhi, Hafız Zekeriya Muhyiddin en-Nevevi eş-Şafî (ö;676 h) yapmıştır. Bu şerhin ismi "el-Minhac fi Şerhi Sahihi Müslim'i İbni'1-Haccac"tır. Hindistan ve Kahire de bu şerhin çeşitli baskıları yapılmıştır. [167]

 

Ebu Davûd Es - Sicistanî'nin Süneni

 

Ebu Davud es-Sicistanl(ö;275 h) kitabını ahkam hadislerine tah­sis etmiş, faziletlerle, dua ile tedavi ve edeblerle ilgili hadisleri al­mamıştır. Sünenind e Sahih,Hasen ve zayıflık ihtimali olan hadisler vardır. Hadiste şiddetli bir zayıflık varsa onu belirtmiştir.  [168]Hadis tenkitçilerinin terke dilmesinde icma ettikleri bir ravide hadis rivayet etmekte Ebu Davud'un şartlanndandır [169]Sünen-i ebu Davud'un ha­dis sayısı 4800 dir. Bunları yazmış olduğu beşyüzbin hadisten seçmiştir. [170] Muhammed Muhyiddin Abdülhamid baskismdaki nu­maralamaya göre hadis sayısı 5274 dür. Anlaşıldığına göre iki sayı arasındaki fark mürsel hadislerden kaynaklanmaktadır ki kitabtaki mürseller 600 tanedir. Bu durumda sayı farkı 126 ya inmektedir. Bu­nun sebebi de nüshaların istinsahında unutulanlar olabileceği gibi, içinde değişik ahkam bulunan bazı hadislerin değişik konularda tek­rarından da ileri gelebilir.

Ebu Davud hadislerin tertibinde çok iyi bir sistem uygulamıştır. Alimler onu övmüş ve fıkıhla meşgul olanların ona baş vurmalarını salık vermişlerdir. Ebu Davud'un Süneni, diğer dört sünenin mukaddi­mesi yerinde tutulmuştur. Sünenin Hindistan ve Kahirede çeşitli baskılan yapılmıştır. Büyük alimlerden bazıları ona şerh yapmıştır. Bunlar arasmda,

a.  Ebu Süleyman el-Hattabi'nin (ö;388 h):Mealimü's-Süneni ile

b. Şerefü'1-Hak Muhammed Eşref es-Sadiki'nin: Avnü'I-Ma'bud ala Süneni Ebi Davudu da vardır.  Bu şerhin ikiside basılmıştır. [171]

 

Tırmızînin Camii

 

Müellif, İmam Hafız Ebu İsa Muhammed b. İsa es-Sülemi et-Tirmizi (ö;279 h)dir.Câmî kütüb-ü sittedendir. Tirmizi bu kitapta sa­hih, hasen, zayıf, garip, muallel hadisleri rivayet etmiş ve illetini açıklamıştır. Bilhassa faziletler kitabında olmak üzere münker hadis-leride zikretmiş, ancak çoğu kez hadisin durumunu açıklamış, sükût edip geçmemiştir. Bir fıkıhçmm amel etmeyeceği veya bir delil ara­yanın delil olarak gösteremeyeceği bir hadisi rivayet etmemek yolunu tutmuştur. Sahabe, tabiin ve şehirlerin fakihlerinin mezheblerini (görüşlerini) açıklamıştır. Hadisin rivayet yollarını kısaltmış, bu yol­lardan birini zikretmiş, diğerlerine işaret etmekle yetinmişştir. Cami'in sonunda "Kitabü'1-İlel" ismiyle, önemli hadis bilgilerini top­ladığı bir bölüm rivayet etmiştir. [172] "Her şeyden önce Tirmizi sened-ler üzerinde tenkitçi düşünceleriyle ve buna ilaveten çeşitli fikhi ekol­lerin değişik görüşlerini zikretmesiyle apayn bir üstünlüğe sahiptir."  [173]

Camiin Ahmed Şakir tarafından yapılan basımındaki hadis sayısı 3956 dır. Kitabın sonundaki ilel kısmındaki hadisler bu sayıya dahil değildir.

Tirmizinin Camii Hindistan ve Mısırda bir kaç defa basılmıştır. Tirmizinin meşhur şerhlerinden ikisi şunlardır.

a.  Hafız Ebu Bekr Muhhammed b. Abdillah el-îşbiîi(îbnü'l-Arabi el-Maliki diye meşhurdur)(ö;543 h) Arızattü'l-Ahvezi ale't-Tirmizi  [174]

b.  Hafız Abdurrahman b.Ahmed b.Receb  el-Hanbeli (ö;795 h) nin şerhi  [175]

 

Neseî'nîn   Süneni

 

Müellif İmam Hafız Ebû Abdurrahman Ahmed b. Ali b. Şuayb en-Nesei (ö; 303 h)dir. Bu zatın es-Sünenü'I-Kübra ve el-Mücteba isimli iki eseri vardır.Her birinde, diğerinde bulunmayan hadisler vardır. Mücteba basılmıştır [176]Sünenü'l-Kübra ise sadece bbirinci cildi basılmıştır. Mücteba sahih, hasen ve zayıf hadisleri ihtiva eder. Ancak diğer sünenlere nisbetle bundaki zayıf hadisler azdır. [177] Bunun için hadisçiler ve alimler tarafından Mücteba, itimat edilecek temel eser ol­arak rağbet görmüştür. Müctebanm hadis sayısı 5761dir. Sünenü'l-Kübra'da ise Nesei tarafından terkedilmesi üzerinde icma edilmeyen ravilerden de rivayetler vardır.  [178]Bu konuda titiz tenkitçiler ve mutedil tenkitçiler arasında özel bir temanın olmasını ister. Rical (ra-viler) hakkında ki şartı geniş ve disiplinsiz değildir. Aksine Buhari ve Müslimin kendilerinden hadis aldıkları ravilerde bile titizlik gösterdi ve almadı. Özet olarak, Neseinin kitabı. Buharı ve Müslimden sonra, zayıf hadis ve cerhedilmiş ravisi.en az olandır. [179]

Mücteba sadece ahkam hadislerine tahsis edilmiştir. Sadece 34 kitabtan ibarettir. Sünenü'l-Kübra ise 63 kitap ihtiva eder. Bunların içinde Kitabü'1-îman, Kitabü't-Tefsir.Kitabü's-Siyer, gibi son dönem kitablanmn ihtiva ettiği bölümler de vardır. Nese'I Sünenü'l-Kübra'daki ahkamla ilgili kitaplardan bir çok babıda çıkarmıştır.

Mücteba'nm şerhlerinden ikisi şunlardır:

a. Hafız Suyutî (ö;911 h) Zehru'r-Rabâ ale'l-Müctebâ

b. es-Sindi (ö;1138 h) 'ni şerhi Bu iki şerh bir arada basılmıştır. [180]

 

İbni Mâce'nin Süneni

 

Müellif Ebâ Abdullah Muhammed b. Yezid b. Mace er-Rıb'iyye el-Kazvlni (ö;273 h) dir. Sünen Kütüb-ü Sittenin altıncısıdır. İbn Macenin Süneninl Kütüb-ü sitte den olarak ilk kabul eden şahıs Ebu'1-Fadl b. el-Kayserani (ö;507 h) dir Alimlerden bir kısmı İmam Malik'in Muvat-tamı, İbni Macenin Süneninden daha üst derecede gördükleri için, Kütüb-ü sltteden kabul etmektedirler.Mamafih bir kısım ulema, zayıf ricalinin azlığı, münker ve şaz hadislerinin nadir olması sebebiyle, da-riminin müsnedini Kütüb-i Sitte'nin altıncısı saymışlardır, ancak Dârimînin Müsnedinde  mürsel ve mevkuf hadislerde vardır.  [181]

İbn Hacer, İbn Tahir ve ona tabi olanların Muvatta yerine İbni Maceyi Kütüb-ü sitteye katmalarına sebeb olarak İbni Macedeki Merfu hadisin, Muvattaa nisbetle çok fazla olmasını göstermektedir. [182]

İbni Mace Süneninde sahih, hasen, ve zayıf hadisleri rivayet et­mekle beraber çok az münker ve mevzu hadiside rivayet etmiştir. Bu­nun için diğer beş kitaptan aşağı derecede sayılmıştır.  [183]Fuat Sez­gin, İbni Macenin hadislerini az sayıda kaynaktan seçtiğini ifade etmektedir.  [184]

îbni Macedeki hadis sayısı 4341 dir. Bunların 3002 tanesi kısmen veya tamamen diğer beş kitapta rivayet edilmiştir.Kalan 1339 hadis diğer beş kitapta yoktur. Bunlardan 428 tanesi isnadı sahih olan hadis-tir,613 tanesi zayıf, 99 hadis vahi, münker veya mevzudur.  [185]

İbni Mace'nin süneninl ulemadan bazıları şerh etmişlerdir. Bun­lardan ikisi:

a. Hafız Suyuti (ö;911 h) Mısbahu'z-Zücac alâ Sünen-i İbni Mace

b.  Ebu'l-Hasen b. Abdülhadi es-Sindi {ö;1138 h) Kifayetü'1-Hace fi Şerhi İbni Mace

Bu iki şerhte basılmıştır.  [186]

 

ÜÇÜNCÜ HİCRİ ASIRDAN SONRAKİ ÖNEMLİ RİVAYET KİTAPLARI  [187]

 

Kütüb-ü Sitte ve diğer ana kaynaklar, sünnet yazımının en parlak devresi olan üçüncü hicri asırda yazılmışlardır. Muhaddisler.bunu takip eden asırlarda da aynı gayreti sürdürmüşlerdir. Bunlardan sahih Buhari ve Müslimin metoduyla toplayanlar şunlardır:

a. Hafız Muhammed b. İshâkb. Huzeyme en-Nisaburi (ö;311 h)

b. Ebû Ali Said b. Osman es-Seken (ö;353 h) [188]

c.  Ebû Hatem b. Hibban el-Büstî (ö;354 h), eserinin ismi el-Enva' ve't-Tekâsim'dir.  [189]

Şurası bir gerçek ki sahih hadislere tahsis edilen bu kitaplar, genel olarak Buhari ve Müslimin şartlarını kabul etmede onların dere­cesine çıkamamışlardır. Meselâ fbnl Huzeyme ve İbni Hibbân Sahih hadisle Hasen hadisi birbirinden ayırmamakta Şâz ve Muallel hadisle­ri menfi görmede bir şart ortaya koymamaktadırlar. [190]

 

Sünen yazarları gibi Sahih, Hasen ve Zayıf olma ihtimali olan Hadisleri toplayanlar :

 

1.  Hafız Ali b. Ömer ed-Dârekutni (ö;385 H), kitabının ismi es-Sünen'dir. Fıkıh bablarına göre tertib etmiştir. Nadir olarak mevzu ha­disler vardır. Bunların bazılarına uyarı notu koymuştur. Ebu't-Tayyip el-Abadi şerhetmiş, metinle şerh birlikte basılmıştır.

2.  Hafız Ebu Bekr Ahmed b. el-Hüseyn el-Beyhaki (ö;458 H) ki­tabının ismi es-Sünenü'1-Kübra'dır. Hadisleri Buhari, Müslim ve diğer muhaddislerin şartlarına göre rivayet etmiştir. İbnü't-Türkmani diye meşhur el-Mardini (ö;745 H) tenkid etmiş ve ikaz ve izahlarda bulun­muştur. Bu tenkidin ismi el-Cevheru'n-Nekryy'dir. Metin ve şerh on cilt halinde basılmıştır. [191]

 

Sözlük tertibinde hazırlayanlar :

 

Muhaddislerden bir kısmı Hadis kitablannı sözlük tertibinde hazırlamışlardır. Bunlar Hadis ricali kitablarmın düzeninde hazırlanan eserlerdir. Ya Sahabe isimleri veya Müellifin Şeyhlerinin isimleri harf sırasına göre hazırlanır. Bunlardan herbirinin rivayet ettikleri hadisler belirli bir sıraya konur. Bu çeşitin en meşhur eseri Ebul-Kasım Süleyman b. Ahmed et-Taberani (Ö;360 H)'ye ait olan Mu'cemü'l-Kebir, Mu'cemü'l-Evsat ve Mu'cernü's-Sağir, isimli üç mu'cemdir.

Buhari ve Müslimin şartlarına uygun olarak, onların rivayet et­medikleri Sahih Hadisleri toplamaya çalışanlar da vardır. Bunlardan ;

1.  Ebu Abdillâh eî-Hakim en-Nisabûri(ö;405 H), Kitabının ismi "el-Müstedrek ale's-Sahihayn"dır. [192]

2. Hafız Ebül-Hasen Ali b. Ömer ed-Darekutni (ö;385 H): Kitabınm ismi "el-İlzâfnât"dır. [193]

Burada belirtilmesi gereken bir husus vardır ki, Buhari olsun, Müslim olsun bütün Sahih Hadisleri ihtiva etmediklerini açıkça be­lirtmişlerdir. Dolayısıyla onların eksik bıraktıkları hadisler olarak görülenler onlan zorlamaz. Hatta bu hadisler onların şartına uysa da böyledir. Şu da bilinen bir gerçektir ki Hakim'in Buhari ve Müslimin eksiğini tamamlar görünen rivayetleri, Hafız Zehebi'nin de ifade ettiği gibi.Buhari ve Müslimin şartlarına uygun değildir. Bu konudaki kesin sözü İbni Hacer el-Askalani söylemektedir. en-Nüket alâ İbn'is-Salâh isimli eserde ifade ettiğine göre, Müstedrekteki Buhari ve Müslimin ikisinin veya birinin şartlarına uyan hadis binden azdır.  [194]

Bazıları Buhari ve Müslimin üslubundaki rivayetleri top­lamışlardır. Buna göre Muhaddis kendinden önce yazılmış kitaplar­dan birisinin hadislerini, kitap sahibinin rivayet yollarından başka, özel bir isnadla rivayet eder. Ancak kitap yazarının şeyhinde veya daha yukarıda, senedin bir yerinde birleşir. Bunun faydası hadisin ri­vayet yollarını çoğaltması ve isnadı âlî yapmasıdır. Bu çeşit kitap hazırlayanlar:

1.  Ebû Bekr el-İsmaili {ö;371 h) Buhari üzerinde çalışmıştır.

2.  Ebû Avene Yâkup b. îshhak el-îsferayani (ö;316 h) müslim üzerinde çalışmıştır.

el-İsmaili'nin çalışmasında Buharidekilerden fazla hadis ilavesi yoktur.Ekleri sadece bazı metinlerdedir. Bu metin eklerinin sıhhati ise

ravilerln durumuna bağlıdır. Ebû Avene'nin çalışmasında, bablarda . müstakil çok hadis eklenmiştir. Bizzat kendisi bu ekledikleriyle ilgili uyarılarda bulunur. Bu eklerde sahih olanlar bulunduğu gibi, hasen, ve zayıf olanlar da vardır [195]Ebû Bekr el-Berkani ise bu usulle Buhari ve Müslim üzerinde çalışmıştır. Çalışmasında hadis metinlerindeki zayıflıklarla ilgili pek çok ekleri vardır. [196]

Bazı hadisçilerse Buhari ve Müslimdeki hadisleri, Kütüb-ü sitte-deki veya bir kısmındaki hadisleri toplamışlardır. Bunlardan:

1. Muhammed b. Nasr el-Humeydi (ö;488 h) Buhari ve Müslimî bir araya   toplamıştır.   Kendisi   de,   başkalarıda   bu   kitaba   ekler yapmışlardır.  [197]

2. Ebu's-Seadat Mübarek b.Muhammed b. el-Esir el-Cezeri (ö;606 h) Kütüb-ü hamseyi ve İmam Malikin Muvatta'mı "Camiu'1-Usul lî Eha-disi'r-Rasûl" isimli eserinde toplamıştır. Kitabı kendisi tertiplemiş ve garib lügatlerini açıklamıştır.

3. el-Beğavi (ö;5l6 h} "Mesabihu's-Sünne" isimli 4484 hadis ihtiva eden kitabında Buhari ve Müslim, Muvatta, İmam Safinin kitapları , Ahmad b. Hanbelin Müsnedi, Tirmizi, Ebû Davud, Nesei, Darimi Dare-kutnl, Beyhaki Ebu Razin el-Abdl(ö;535 h) den hadisler toplamıştır. Şeyh Veliyyiddin el-Hatib bunu tamamlamış, bablanna ekler yaparak Mişkatü'l-Mesabih ismini vermiştir.

4. Hafız İbni Kesir ed-Dimeşki (ö;774 h) (Camiu'l-Mesanid ve's-Sünen" [198]isimli eserinde Kütüb-ü sitteyi Ahmed b.Hanbel, Ebu Ya'la, Bezzar'ın Müsnedleri ve Taberanin Mu'cemu'l-Kebir isimli eserlerinde hadisler toplamıştır. Bu on kitap dışından da hadisler toplamıştır. Kitabı yüz binden fazla hadis ihtiva etmektedir. Bunların içinde sahih hadisler olduğu gibi, hasen ve zayıf hadislerde vardır. Hatta bazen mev­zu hadisleride rastlanır.

5. Hafız Suyûti (ö;911 h)"Cemu'l-Cevami" isimli eserinde diğer ha­disleri toplamış, ancak zayıf ve mevzu hadisleride toplamak durumun­da kalmıştır. Önce kavli hadisleri zikretmiş, sonra da müsnedleri...

el-Müttaki el-Hindi(ö;975 h) bu kitabı ayıklamış, yeni şekliyle kitaba "Kenzu'l-Ummal fi Süneni'l-Akvali ve'1-Efâl" ismini vermiştir.

Sadece ahkâm hadislerini seçenler ve bu konuda müstakil eserler de yazanlar vardır. Bunlardan:

1. Hafız Abdü'1-Ğani el-Makdisi el-Cemaili (ö;600 h) Kitabının ismi "Umdetü'I-Ahkam" dır. İbni Dakiki'1-İyd (ö;699 h) bunu şerhetmiş ve "İhkamü'l-Ahkam Şerhi Umdetü'I-Ahkam" ismini vermiştir.

2. İbni Hacer el-Askalani (ö;852 h) Kitabının ismi "Bülüğu'l-Meram min Ehadisi'l-Ahkam"dır.

3. İmam Şevkani Kitabın ismi "Neylü'l-Evtâr"dır.

4. San'ani Kitabın ismi" Sübülü's-Selam" dır.

Hadislerin rivayetlerinde ve yollarının açıklanmasına ulema önem vermiştir. Bu çeşit kitaplar, hadisin tamamına delalet eden bir bölümünü (taraf), hadis kitaplarındaki rivayet yollarıyla birlikte ya­zarlar. Bunlardan:

1. Hafız İbni Asakir ed-Dimeşkı(ö;571 h) Kitabının ismi "el-isrâf alâ Ma'rifeti'l-Etrâf tır. Dört sünenin hadisleriyle ilgilidir.

2. el-Mizzi:Kitabın ismi "Tuhfetü'l-Eşrâf'tır

3. İbni Hacer el-Askalani (ö;852 h) "İthafü'l-Mehere bi Etrafi'l-Aşere" dir.

Bazılarıda iki hadis kitabını karşılaştırarak, birinde olup diğerinde olmayan (zevaid) hadisleri toplamış ve kitap haline getir­mişlerdir. Çünkü hadis kitaplarının hiç biri bütün hadisleri ihtiva et­memektedir. Zevaid konusunda kitap yazanlar:

1. Ahmed b. Bekr b. İsmail el-Büsiri Kitapların ismi: a.'lthafü'l-Hiyera bi-Zevaidi'1-Mesanid i'1-Aşera"

b. Mecmaü'l-Bahreyn fi Zevaidi'l-Mu'cemeyn"

c. el-Maksadü'1-Ali fi Zevaldi Müsnedi Ebi Ya'la el-Musilî" dir.

2. Hafız Ahmed b. Ebî Bekr el-Busiri (ö;840 h) Kitaplann ismi

a. "Zevaidü Süneni İbni Mace ale'l-Kütübi'l-Hamse'Ve

b. İthafü's-Sâdeti'l-Mehere bi Zevâidi'l-Mesânidi'l-Aşere" dir

3.  İbni Hacer el-Askalani: Kitabı el-metalibü'l-Aliye bi Zevaldi '1-Mesanidi's-Semaniye"

Ulemadan bir kısmıda önemli fıkıh, tefsir ve zühd ki­taplarındaki hadisleri incelemiş ve kaynaklarını göstermişlerdir. Me­sela:

1. Hafız Cemalüddin ez-Zeylai(ö:762 h): kitabının ismi,"Nasbu'r-Râye  Li-Ehadisi11-Hidâye"dir.Ayrıca  Keşşaf tefsirinin  hadislerinin kaynağım da göstermiştir.

2. Hafız el-Iraki ise İmam Gazali'nin "el-İhya" isimli büyük eseri­nin hadislerini incelemiş,kaynağını göstermiştir.

Üçüncü hicri asrı takibeden asırlarda ulema, bütün ilmi çalışmalarını, bu asırda yazılan kitaplar üzerinde yoğunlaştırmış, baş vuranlara kolaylık sağlaması için yazılmasına gösterdiği kadar, top­lanmasına ve şerhine de gayret etmişlerdir.

Sonra gelen ulema ise, öncekilerin eserlerini incelemişler, onlar­daki titizliği, sağlamlığı ve büyük gayreti ortaya çıkarmışlardır. Asırlar boyu çok kullanılması ve tenkide açık olması sebebiyle, hem her türlü ayıptan arındırmayı hemde töhmetten uzak kalmaya çalışmış ve muvaffak olmuşlardır. Nitekim İslamdaki fikri hareket ta­rihi üzerinde yapılan araştırmalar şu açık gerçeği ortaya çıkarmıştır: Rasûlullah (s.a.v) 'in şerefli hadisleri İslam tarihi boyunca, hiç bir ilme nasib olmayan bir çalışmaya mazhar olmuştur. [199]

 

HADİSTE UYDURMACILIK

 

Hadis söz olsun, iş olsun, sahebeye ait takrir olsun, yaratılışı veya ahlâka ait sıfat olsun veya gidişat (siret) olsun Rasûlullah (s.a.v) den nakledilen şeylere denir. Bunların Peygamberlik gelmeden öncekileriyle sonrakileri aynı hükme tabidir,hadistir.  [200]

Sahabe, Tabiin ve onlardan sonra gelen alimler. Din konusunda muazzam etkisi olduğu için, Rasûlullah (s.a.v)'in hadislerini ezberleye­rek korumayan ve nesilden nesile nakletmeye büyük önem ver­mişlerdir.  [201]Rasûlullah (s.a.v)'in hayatının ayrıntıları, şahsiyetinin güzelliği, yaratılışının mükemmelliği ve siretinin üstünlüğü, müslümamn pratik hayatında çok büyük önemi haizdir. Çünkü müslümanlar özel ve toplumsal yaşayışlarında Ona uymaya mecbur ve memurlardır:

"Size, Allahın Rasülünde (uyacağınız)pek güzel bir örnek vardır."  [202]

Aynı şekilde O'na itaat etmeye de mecburdurlar:

"Peygamber size ne verdi ise onu alm, size neyi yasakladıysa ise onu da almayın. " [203]

Hadis. Kur'an-ı Kerimden sonra İslam Hukukunun ikinci ana kaynağı kabul edilir. [204]O, Kur'an-ı açıklar, Kur'andaki mücmeK de­lalet ettiği mana açık olmayan) hükümleri açar, mutlak hükümleri kayıtlandırır, âmm olanları tahsis eder (özelleştirir), Kur'an'm hakkında nass koymadığı hükümleri koyar.Hadis olmadan İslam ta­savvurunun olgunlaşması ve anlaşılması mümkün değildir.

Bu önemi dolayısıyla müslümanlar, Rasûlullah (s.a.v)'in hayatında da vefatında sonra da hadisin ezberlenmesine (korun­masına) ve, anlaşılmasına aşırı titizlik göstermişlerdir. Bu önem verme işi sonra ki nesillerde de devam etmiştir.

Ancak bu arada hadis güçlü bir teşebbüse maruz kaldı; onunla oy­nanmak ve ona yalan karıştırılmak istendi. Bazıları siyasi, mezhebi ve şahsi gayeleri uğruna ondan yararlanmak istedi. Bu suretle îslamın temellerinden birisini bozmaya yönelik bir tehlike oluşturan ha­dis uydurmacılığı hareketi ortaya çıktı. Ancak ulema, hadisi tehlike­lerden koruma ve tenkid konusunda, neredeyse insan üstü bir çaba sar-fettüer. Bu gayretleri neticesinde büyük bir basan elde etüler.

Sünneti yıkabilecek derecelere gelen uydurmacılık hareketi, sünnet burcunun ve hadis ilmi binasının yükseltilmesinde daha titiz davranılmasına sebep oldu. Ulema hadisin ezberlenmesi, ayıklanması ve onunla oynanmasının önüne geçilmesi konusunda gerekeni yap­maktan geri durmadılar. Hadis yazma çalışmalarına, geniş bir çerçeve içerisinde ve erken bir zamanda, yani hicri ilk asrm ilk zamanlarıyla ikinci asır boyunca devam ettiler. Hadislerin yazılması yolundaki çalışmalar sürerken, hadisleri ayıklamak, sahihini, sahih olma­yanından ayırmak için hadis tenkid ilminin kaideleri ortaya çıktı. Sonra bu kaideler, zaman geçince, adamakıllı belirginleşti. Öyle ki ha­dis ıstılahları kitaplarında gayet ince ve ifadesi güçlü bir tarzda ortaya çıktı. Aynı şekilde Rical kitaplarında, hadis ravileri hakkında çok çeşit malumat toplanmış oldu.

Hadis öğretimi ve Rical ilmi gibi hadis ilimlerin ortaya çıkışındaki etkileri sebebiyle uydurmacılık hareketinin sakıncala­rına dikkat etmek gerekir. Bunun için konuyu biraz genişçe tutmamız gerekmektedir. [205]

 

UYDURMACILIĞIN BAŞLAMASI

 

Mevzu (uydurma) hadis, kişiler tarafından uydurulmuş sanatlı sözlerdir. Hadisçiler onları zayıf hadislerin en şerlisi sayarlar.  [206] Hadis uyduranlar (Vadda1) ise bizzat yalana başvuranlardır. Onlar hata eden veya bir yalancıdan rivayet eden kişiler değillerdir. [207]

Rasûlullah (s.a.vj'in hayatında uydurmacılık olmamıştır. Bu ko­nuda herhangi bir rivayet yoktur. Ahmed Emin 'in zannına göre, "Kim bile biîe benim üzerimden yalan uydurursa, Cehennemde yerini hazırlasın."  [208] hadisi Rasûlullah (s.a.v) üzerinden yalan söz uydu­rulması üzerine söylenmiştir.  [209] Ancak ne tarihi rivayetlerde, nede hadisin gelişinde bu görüşü isbat edecek bir delil yoktur, Rasûlulllah (s.a.v) bunu, kendi adına tebliğ görevini yürütmelerini Ashabına emret­tiği zaman söylemiştir. Anlaşıldığına göre kendisi üzerine konuşulur­ken muhtemel bir yalana düşülmesinden, yalan bir şey söylenmesin­den sakındırmış, Ashabına hadis alırken ihtiyatlı ve uyanık olmaları konusunda uyarmıştır. Belirli bir yalan söyleme hadisesi üzerine söylenmiş olmasıyla ilgili sıhhatli bir delil bulmak mümkün değildir.  [210]

Sahabenin İslama sarılması ve canlarını, mallarını, çocuklarını bu yolda düşünmeden feda etmeleri onların ihlas, temizlik, doğruluk ve adaletlerini kesinleştirir. Berâ (r.a) şöyle der:

"Rasûlullah(s.a.v)'den size hadis olarak naklettiğimiz sözlerin hepsi, ondan işittiğimiz şeylerdir. Ondan işittiğimizi söylediğimiz şey O ndandır.Arka d a şiarımızın bize hadis olarak naklettiği şeyler On­dandır, yani, Rasûlullahtandır. Ve biz yalan söylemeyiz."  [211]

Enes (r.a) bir hadis rivayet etti. Bir adam ona:

- Sen bunu Rasûlullah [s.a.v) den işittin mi? diye sorunca:

- Evet işittim, veya bana yalan söylemeyen birisi rivayet etti. Val­lahi biz yalan söylemeyiz ve yalan söylemeyide bilmeyiz, cevabını ver­di.  [212]

Enes (r.a) kendisine rivayet ettiği hadisi Rasûlullah (s.a.v)'den işitip işitmediğini sorulduğunda kızar:

- Biz birbirimize yalan söylemezdik, derdi.  [213]İbni Abbas(r.a) şöyle demiştir:

- Biz Rasûlullah (s.a.v) 'in üzerinde yalan uydurulmazken Ondan hadis rivayet ederdik. Fakat insanlar hırçın deveye de, uysal deveye de binmeye başlayınca (yani, insanlar iyi kötü demeyerek her mesleğe girmeye başlayınca)   bizde ondan hadis rivayet etmekten vazgeçtik.  [214]

Aynı şekilde Hz. Ebû Bekir (r.a) ile Hz. Ömer (r.a) dönemlerinde hadis uydurma fitnesine düşüldüğüne dair bir delil de bulunmamak­tadır. Şüphesiz büyük Sahabilerin çokluğu ve İslam ümmetinin vahdet içinde bulunması, bu süre içeresinde hadis uydurma işleminin ortaya çıkmasına engellemiştir.

İrtidad (dinden dönme) hareketi uydurmacılığa uygun bir ortam hazırlamış olmakla beraber, bu devrede uydurulup yayılmış hadisler olduğuna dair ortada bir delil yoktur bize ulaşan... Burada kast edilen gayri müslim ortamlarda uydurulan şeyler değildir. Müslümanlar arasında uydurulan şeylerdir. Dinden dönenlerden bazılarının hadis uydurmaya kalkışmış olmaları farzedilse bile, müslümanlar arasında ilgi görme imkanının hiç olmayışı, onun etkisini yokederdi. Aynca dinden dönüş hareketinin önünde, İslam toplumunun derinliğine parçalanmasını sağlayacak kadar uzun bir devre de geçmemiştir. Zaten Hz.Ebû Bekr (r.a) ânında müdahele ederek bu hareketin önüne geçmiş, İslam ümmetin birliği, daha sağlam, daha kenetlenmiş bir vaziyette geri dönmüştür. [215]

 

Uydurmacılıkta Siyası İhtilafların Etkisi

 

Hz.Osman (r.a)'in halifeliği devresinin ikinci yarısında büyük anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Bazıları Hz. Osmana kırldı, fitne ateş aldı ve Hz.Osmanm şehid edilmesine sebeb oldu. Ancak bu olaylar, İslam aleminde baş ağntan her olayda etkisini halen devam ettirmektedir. Kin yavruladı. Bir çoğunun içindeki temiz hisler yavruladı. Ama biz yine de Hz.Osman'ın halifeliği döneminde, hadis uydurmacılığına dela­let eden, bir iki olay dışında, rivayetlere rastlanmamaktayız. Bu nadir olaylardan biriside şudur:

"Ebu Sevr el - Fehmi rivayet eder: Osmanın yanına geldim. Bu es­nada İbn Udeys  [216]minbere çıktı ve şöyle dedi:

-  Biliniz ki Abdullah b. Mes'ud bana haber verdi: Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "İyi biliniz ki Osman zevcesine karşı Ubeyde den daha sapıktır."  [217]

Ben bunu Osmana haber verdim. O da şöyle dedi:

-  Vallahi, İbn Udeys yalan söylemiştir. Böyle bir sözü o İbni Mes'uddan işitmediği gibi, İbni Mes'ud da onu asla Rasûlullah (s.a.v) den işitmemiştir.  [218]

Bu rivayet isnad yönünden sahih değildir. İsnad da inkıta' (ko­pukluk vardır) Sened İbni Lahîa yoluyla gelmektedir ki bu adam Şiilikte ifrata kaçan birisidir. Şu rivayet Hz.Osmanm güya ayıbını or­taya koymaktadır ki bu da İbni Lahia'nın Şiilik arzusuna uygundur.

Dolayısıyla ondan gelen böyle bir rivayetin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu suretle de açıkça anlaşılıyor ki hadiste uydurmacılık, müslümanlar arasmda gelen Cemel, Sıffin, Nehraven gibi fitne ateşiyle tutuşan siyasi olayların ardından çoğalmıştır. Bu olaylar Şiiler ve Hariciler gibi siyasi grupların çıkmasını hazırlamıştır. Kur'an ve Ha­dis nasslan yetişmediğinde, bu gruplara mensup olanlar, gayri meşru prensiplerine, yalan yoluyla destek aramışlardır. Müslümanlar ta­rafından ezberlenip hafızalarda saklanan, fazladan olarak fitne dev­rinden önce toplanıp yazılma işi sağlama alınan Allah kitabı Kur'an'ı Kerimle oynamaya mecal bulamayınca, toplanma işlemi Kur'andan sonra ya kalan hadis-i şerif üzerinde uydurmacılık yapmak suretiyle bozgunculuğa baş vurdular. Hadisin toplu olarak yazılması konusunda ilk asır alimleri arasında ihtilaf bulunduğunu görüyoruz. Bir kısım ulema hadisin yazılmasını doğru bulmuyor, ama ezberlenip şifahen müzakere edilmesinin doğru olacağını savunuyordu. Bir kısım ulema ise bizzat hadisi yazıyordu.  [219]Ancak Raşid halifelerin son devrine kadar yazılan hadis sayısı, yazılmayana göre çok azdır. Bu durum, he­veslerini herşeyden üstün tutanların, arzularını gerçekleştirebile­cekleri bir gedik meydana getiriyordu. Bu fırkalafm ortaya çıkmasıyla, ikinci ve üçüncü hiciri asırlarda, uydurma hadislerin sayısı varabileceği en yüksek rakama ulaşmıştı. Buna mevzuat ve zuafa kitaplarının yazdığı hadis uydurmalarının (veddaûn) sayısıda yeterli delil teşkil etmektedir. Şiadan bir kısmı Hz.Alinin fazileti ve Hz. Mua-viyenin kötülenmesiyle ilgili hadisler uydurdular. [220] Bunlara karşı olanlardan bazıları ise, bu görüşünü çürütmek için Ebu Bekr, Ömer , Os­man ve Muaviyenin faziletleriyle ilgili hadisler uydurdular. [221] Saha­beyi kötüleme işi çığırından çıkınca, bu sefer de bütün sahabelerin veya bir kısmının faziletiyle ilgili hadisler uyduruldu. [222] Bu uydurma ha­disler, değişik fırkalar arasındaki fikri ve siyasi çatışmayı yansıtır. Bunların çoğu ikinci ve üçüncü hicri asırda uydurulmuştur. Ancak bun­ların çoğu hicretin ilk asrının ilk yansında ki olaylarla bağlantılın  [223]Birbiriyle çatışan fırka ve grupların arasındaki meydana gelen sonraki münakaşalar, bazılarının hadis uydurmaya meyletmesine se­bep olmuştur. Hilafet meselesi, etrafında hadis uydurmacılığının döndüğü bir merkez nokta teşkil eder.  [224]Nitekim Şiadan bir kısmıyla onlara karşı olanlar, görüşlerini desteklemek için hadis uy­durdular. Abbasilerin halifeliğe daha lâyık olduklarını ifade eden ha­disler uyduruldu. Bu uydurmalarda gözetilen yarar, Alevi (Ali taraftar) lann kalbine ümitsizlik tohumları ekip, onların halifelikle ilgili is­teklerinin önüne set çekmektiŞiadan bir kısmı ise hadis uydur-macılığında o kadar ileri gittilerki, ulemadan Ebû Hanife  [225]Abdul­lah b. Mübarek  [226]İmam Malik  [227]Şerik b. Abdullah  [228]Yezid b. Harun  [229]ve İmam Safi  [230]bu konuda gerekli uyarıyı yapmış­lardır.

Irak ve bilhassa Küfe şehri, hadis uydurmacılığın ve uydurulan hadislerin rivayet edildiği bir meydan durumundaydı. Hz. Ali (r.a) başşehir edildikten sonra Küfe, Şamlılarda yapılan savaşta en büyük rolü üstlendi. Daha sonraîan da Emevi saltanatına muhalif grupların merkezi haline geldi. Dolayısıyla idare mekanizmasını ele geçirmek için için fırsatları değerlendirmeye çalışan hırslı grupların çıkışına uygun bir vaziyet aldı.

Siyasi kinlerle dopdolu bu toplumda, muhalif görüşleri destekle­mek, Emevileri gözden düşürmek ve zayıflatmak için uydurulan hadis­ler, yeşerecek ortamı buldu. İşte Muhtaru's-Sekafi Ensardan birisine şu teklifi yapıyor,

- Bana öyle bir hadis uydur ki, onda Rasûlullah (s.a.v) kendisin­den sonra beni halife tayin ettiğini ve torunlarının intikamının alınmasını istesin. İşte buna karşılık onbin dirhem para, bir kıymetli elbise, bir at ve bir hizmetçi veriyorum.

Tabiatiyla Ensarlı Rasûlullah (s.a.v) adına böyle bir hadis uydur­mayı kabul etmemiş, daha az ücretle Sahabeden birisi adına hadis uy­durmak istemiştir.  [231]Bazı gözbağcılar, sahtekar kişiler, ilim meclis­lerinde boşa geçebilmek, bu ortamda gayet uygun bir fırsat yakalamışlardır. Asım el-Ahvel (ö;142 h) bir yad kişinin, Arapçadan haberi olmadığı halde, ilim meclisinde oturup konuştuğunu, buna rağmen meclisinde oturanların sanki başlarındaki kuş ürkecekmiş gibi saygıyla onu dinlediklerini nakleder.  [232]

Bu cahillerin öne geçmeleri sebebiyle. Şeriatın hükümleriyle cüretkarca oynamak ve şeriat nizamını bozmak gibi olumsuzluklar or­taya çıkmıştır. İbn Abbas (r.a) 'a içinde Hz. Aliye ait hükümlerle dolu bir kitap getirilmiş, o da bir arşın kadarı kalıncaya kadar, hepsini sil­miştir.  [233]A'meş (ö;148 h) Küfeli bir ihtiyar gördüğünü, ihtiyarın, Hz. Ali'nin üç talakla boşanan kadınla ilgili içtihadını bozduğunu ve onu böyle hareket etmeye halkın sevkettiğini iddia ettiğini nakleder.  [234]

51 Küfede   hadis   uydurmacılığının   başını   alıp   gitmesiyle   o

dönemlerde İslâm âleminin ilim ve rivayet merkezlerinden birisi olan bu şehir, Iraklıların kötü bir şöhrete sahip olmalarına sebep olmuştur. Kısa bir süre içerisindejrakın , ilim çevrelerindeki rivayet değeri düşmüştür. Bunun için Aişe (r.a.) şöyle demiştir:

-Ey Iraklılar, Şamlılar sizden hayırlıdır. Allah Rasülünün as­habından kalabalık bir topluluk onlara gitti ve bize bildiğimiz şeyleri rivayet ettiler. Yine Rasülullahm ashabından az bir topluluk size vardı, ama siz bize bildiğimiz ve bilmediğimiz şeyler rivayet ettiniz  [235]

Iraklılardan bir cemaat, kendilerine hadis rivayet etmesi için Mekkeye, Abdullah b. Amr b.  el-As (r.a.) ya geldiler. Abdullah onlara :

-Iraklılardan öyle bir kavim vardır ki, yalan söylüyorlar, yine yalan söylüyorlar ve maskaralık ediyorlar, dedi. [236]

İmam Zühri (ö; 114 H) de şöyle dedi :

-Iraklıdan hadis işittiğin zaman onu reddet, sonra yine reddet.  [237]

Bunun sonucu olarak Samdaki hükümet, Iraklılara ilim ambar­gosu koydu. Onlardan fetva sorup, hüküm istemedi. Bu konuda sadece Şam ve Medine alimlerine güvendi. İmam Evzai şöyle der :

-Şam halifeleri bir olay olduğu zaman Şam ve Medine alimlerine soruyorlardı. Iraklıların rivayet ettikleri hadisler evlerinin duvar­larından dışarıya çıkamıyordu. Şam alimleri, Irak Haricilerinin görevini de yüklenmişlerdi.  [238]Evzai Hariciler derken, sünnete karşı çıkanları   kastetmiş olabilir.

Iraklılara uygulanan ilmi ambargonun tesiri hakkında da fazla mübalağa etmemek gerekir. Emevi idaresi, Iraklıların ilme gösterdikleri bu saygısızlıktan birinci derecede sorumlu değildir. An­cak idarenin Iraklıları ihmal etmesi ve olaylar dolayısıyla onlardan fetva istememesi, siyaseti ilgilendirmesinden daha çok, Iraklılara güvenin zayıflamasına sebeb olmuştur. İdarenin, herhangi bir kim­seyi. Iraklılarla ilmi bağlantı kurup onlardan hadis rivayeat etmekten alıkoymaya gücü yetmiyecekti. Sonra Iraklıların rivayetlerine duyu­lan güvensizlik, sonraları da devam etti. Hatta büyük alimler Iraklıların rivayetlerinden müstağni kalmayı istediklerini açıkça be­lirtiyorlardı. İşte Abdullah b. el-Mubarek (ö;180 H) şöyle der :

Şama girdiğim zaman, Küfelilerin rivayet ettikleri hadisten ken­dimi müstağni görürdüm.  [239]

İşte Medlnenin büyük fakihi Malik b. Enes, kendi mezhebinden

olan Abdullah b. İdris hariç Küfelilerin hiçbirinden hadis rivayet et­memiştir. Bu konuda şöyle demiştir:

-Bizden öncekilerin küfelilerin öncekilerinden rivayet etmedik­leri gibi, bizden sonrakiler de Küfelilerin sonrakilerinden rivayet eder.  [240]

İmam Malikin bu sözü, kendi devrindeki ulemanın küfelilerden rivayet almadıklarını, onlardan ilim almamak konusunda kendile­rinden önceki ulemaya tabi olduklarını açıkça ifade etmektedir.

İmam Malik, diğer İslam beldelerindeki alimlerin yaptığı gibi, kaynağı İrak olan hadisleri almaktan sakındırmıştır. İmam Malik daha da ileri giderek, Iraklıların rivayet ettikleri hadisleri, Ehli Kitab-dan yapılan rivayetler derecesine indirmiştir. Yâni ne tasdik edilir, ne -yalanlanır bir dereceye indirmiştir.  [241]Abdur-Rahman b. Mehdi, İmam Maîik'e, Medinede yedi günde dinlediği hadis kadarını. Irakta bir günde dinlediğini söyleyince şöyle demiştir :

-Sizdeki darbhane nasıl bir şeydir ki, geceleyin para basıyor, gündüz dağıtıyorsunuz? [242]

İşte İmam Malik, Iraklıların çok hadis rivayet ederken hadis uy­durmacılığını da beraber yürütmelerini böyle örneklendirmiştir. Hal­buki aynı devrede Medineliler, hadis rivayetini sıkı bir denetime tabi tutuyorlardı. Rivayetlerin pek azına itibar ediyorlardı. Bu denetim, diğer İslam ilim merkezlerinde, haklı olarak Medinelilerin ilminin sağlam temellere oturduğu görüşünü kuvvetlendiriyordu. Samdaki idare de , bu sebeble Medinelilerin fetvasına güvenmiş, ortaya yeni çıkan olayların fetvası için onlara başvurmuştur. Aynı dönemde Irak­taki hadis uydurmacılığı, bütün İslam ilim merkezlerini karıştırırken sadece Medinede kanşlıklığa sebeb olamamıştır. Mekkelilerin imamı Süfyan b. Uyeyne şöyle der :

-Hak mı, batıl mı olduğunu ayırt edemediği bilir bir şeyi öğren­mek isteyen Iraklılara baş vursun.  [243]

Süfyan b. Uyeyne, Sahih Hadislerle uydurma şeylerin, ilim talibi için, birbirinden çok zor bir şekilde ayırt edilecek tarzda karıştığım anlatmak istemiştir. Ancak müslüman ilim otoriteleri hadisleri güzelce ayıkladılar ve Sahih Hadisleri, uydurma olanların içinden gay­et titiz ölçülerle seçip çıkardılar. Uydurma hadislerin Irakta gördüğü rağbete başka bir yerde rastlamıyoruz. Irakın oynadığı siyasi rolün bunda büyük etkisi vardır. Bu siyasi olaylarda ise İslam toplum yapısını sarsan etkilerde gözden uzak tutulmamalıldır. Irakta yaşanan Sıffeyn Savaşlarının hemen ardından müslümanlar cumhur (Ehli Sünnet), Hariciler ve Şiiler gibi grublara ayrıldılar. Irak toprağında kanlı fitnelere ve Emevi Saltanatının uzamasına sebeb olan olaylar doğdu. Dolayısıyla siyasi olaylara hizmet etmek için, uydurmacılık güçlü etkenlerle desteklendi. Tabiatıyla Iraktaki uydurma hadislerin sayısının çoğalmasını hazırlayan, ilerde bahsedeceğimiz başka fak­törlerde buna katkıda bulundu. Ancak Iraktaki ilim, güvenilirliğini ebediyyen kaybetmişmiydi? İslam Devleti içindeki ilim merkezlerinin en önemlilerinden birisi olduğu halde ulema'gerçekten Iraka lüzum görmüyormuydu? Irakta "hadis uydurmacılığın çıkmış olması, ilme ambargo uygulamak veya rivayet almamak için yeterli mazeret miy-diler?

Küfenin Sahabe yönünden payı büyüktür. Rıdvan biatma katılanlardan 300, bedir savaşma katılanlardan 70, kişi orada yerleşmiştir. [244] Bunların arasından sahabe fakihlerinin ve muhad-dislerinin büyüklerinden Abdullah b.Mes'ud da vardı. Hasenü'l-Basriye, Basrahlar ve Küfeliler sorulduğunda Küfelilerden başlardı.  [245]

Ali b. el-Medini'nin aşağıdaki sözüne dayanarak, Iraklıların ri­vayet görevini taşımalarını ve bu ilimdeki paylarının kıymetinin or­taya koymak ve kabul etmek mümkündür şöyle demiştir el-Medeni:

-  Güvenilir (sika)   ravilerin hadisleri altı kişi arasında döner: İki kişi Basra da, iki kişide Küfe de, iki kişide Hicazdadır.    Basrada ki iki kişi: Katede ve Yahya b. Kesir 'dir. Hicazdaki iki kişi: Ebû İshak ve A'meşdir. Hicazdaki iki kişi: Zühri ve Amr b. dinardır. Sonra bunların rivayet ettikleri hadisler oniki kişiye intikal etti. Bunlardan   Basra da olanlar: Said b. EbîArûbe, Şu'be b. el-Haccac, Ma'mer b.Raşid  , Ham-mad b. Seleme, Cerir b. Hazim, ve Hişam ed-Destüvaî1 dir.Küfe de olan­lar Sevrî, İbni Uyeyne, ve İsraîldir. Hicazdakiler:İbni Cüreyc, Mu-hammed      b. İshak. Malikdir. Bunlann hepsinin geleneği Yahya b. Mainde toplanır.  [246]

Irakta yaşayan bu büyük alimler, hadisi ayıklama ve sahih hadi­si uydurmasından ayırma konusunda çok önemli rol oynadılar.Bu suretle de Irakın ilim değerlerini korumuş oldular, ibni Teymiyye bile küfelilerin yalancılığını söyledikten sonra :

- Bütün bunlara rağmen Küfede ve diğer Irak ilim merkezlerinde büyük sika (pek güvenli) alimler çoktur,  [247]demek zorunda kalmış­tır.

İşte buna dayanarak hadis alimleri Küfeli sika alimlerden nakil­lerde bulunmuştur. Bu sika alimler arasında doğruluk ve takvalanyla yükselmiş Şia alimleri de vardır. Yahya b. Main'e , Ahmed b. Hanbelin, Şii olduğu için Ubeydullah b. Musa'nın rivayet ettiği hadisleri kabul et­mediğini haber etmedikleri zaman o, Abdürrezzak'm İbni Musadan yüz küsur derece daha Şü olduğunu, halbuki Abdürrezzak'tan dinlediği ha-^^ri                      b. Musa'dan dinlediği hadislerden çok çok fazla

olduğunu yemin ederek anlatmıştır.  [248]Hüseyn el-Eşkar.Yahya b. Main'in yanında anılmış.gulatı Şiadan olduğu söylenmiş ve rivayet ettiği hadislerin durumu sorulmuştu.Yahya b. Maîn :

- Beis yoktur, demiş ve ondan işiterek yazdığı hadislerden bahset­miştir.  [249]

İşte İslam alimleri akideyle ahlakı ayırt etmişlerdir. Doğrulukta temayüz etmiş kimseden hadis rivayet etmişlerdir. İsterse bu kişi Şii, Harici Kaderiyyeci, veya Mürcieden olsun. Ancak titizlikte şu şartı aramışlardır: Bu kişi akidesini ön plana alıp onu yaymak için koşturup durmayacaktır.Çünkü bu çeşit gayret onu yalan söylemeye sevkeder.

Iraklıların rivayetlerini birakıvermek büyük bir kayıptır. Irakın ilim taşımadaki rolü şereflidir, yücedir. Bu konuyu geçiş-tirivermek mümkün değildir. Ali b. Medini 'nin şu sözü, bu düşünceyi yeterince açıklar:

- Basrahlan terkedersen kadercilik girer araya, Şiilik vardır düşüncesiyle Küfelileri terkedersen kitaplar harap olur.  [250]

Sahih hadis kitaplarının yazımının tamamlandığında durum buydu. Zira sahih hadis kitapları, aralarında Şii alimlerinden bir kısmının bulunduğu, Iraklı alimlerin rivayetlerini ihtiva etmektedir. Buharinin Sahihinde rivayetlerini aldığı bu alimlerden bazılan şunlardır:Abdürrezzak es-San'ani, Cerir b. Abdüîhumeyd ed-Dabbi, İsmail b. Eban, Halid b. Muhalled, Ali b. Ca'd, el-Fadl b. Dekin, Abbad b. Yakup ve başkaları.... Müslimin Sahihi hakkında talebesi Ebû Abdul­lah Muhammed b. Yakup şöyle der:

- Hocam Müslim b. Haccac'ın sahihinde, Şii ravilerin rivayet et­tikleri hadisler de vardır.  [251]

Sahih hadis kitaplarında Iraklıların rivayetlerinin görülmesi, Irak alimlerinin sünneti ayıklama, sahih hadisleri uydurmalarından ayırma ve sika ravilerin ithamlılardan ayırma konusundaki başarı­larının açık bir belgesidir. [252]

 

Uydurmacılıkta Haricilerin Rolü

 

Büyük günah işleyenin kafir olacağına inandıkları için haricile­rin hadis uydurmacılığa önemli bir rolleri olmamıştır. Bunun için mevzu hadislerden bahseden kitaplarda Haricilerin uydurdukları ha­dislere delil olacak bir şeyler bulmak pek mümkün olmamaktadır. [253]

Hadis imamlarının, İbni Lehia 'dan nakledilen aşağıdaki olay dışında, Haricilerin dinle ilgili uydurmalarına delil olacak rivayetle­rine rastlanmaz. Olay şöyledir:

-  İbni Lehia, Haricilerden bir yaşlı adamın (pişmanlıkla) şöyle dediğini nakleder:

-  Bu hadisler Dindir. Dininizi kimlerden (rivayet edip) aldığınıza dikkat ediniz. Biz( Hariciler) bir şey yapmayı arzuladığımızda onu ha­dis yapardık.  [254]

A'meş de böyle bir şey nakleder ve der ki:

"İyas b. Muaviye ile beraber oturdum. Bana bir hadis rivayet etti.Ben,

- Bunu kim söyledi? dedim.

- Bunu Harûrîlerden (Kaderiyyecilerden) bir adam bana uydurup söyledi, dedi. Ben,

-  Bu masalı bana anlatmakla istiyorsun ki yolu elbisemle süpüreyimde   orada  ki   hayvan   pisliklerini,   böcekleri,   haşaratı yükleneyim, dedim  [255]

Bu arada Haricilerin doğru sözlülüklerini delalet eden nakiller de vardır. Süleyman b. Eş'as:

-  Bidat ehli içinde hadisi Hariciler kadar sahih olanı yoktur, der ve İmran b. Hattan ile Ebu Hassan el-A'rec'i zikrederdi. [256]

- İbni Teymiyye de şöyle demiştir:

-   Hariciler dinden çıkmış olmalarına    rağmen insanların en doğru sözlüsüdürler. Hatta onların rivayet ettikleri hadislerin en sahih hadisler olduğu söylenir.  [257]

İbni  Lehiadan nakledilen söz doğru olsa dahi Haricilerin hadis uydurmadaki rolleri gerçekten çok zayıftır. Aralarında bir kişinin kötülüğü, bu konuda hepsine şamil olamaz. [258]

 

Kelam Münakaşaları

 

Uydurma hadislerin gelişip çoğalmasına yardımcı olan faktörler arasında Kadercilik. Mürcie, Cehmiyye, Müşebbihe, gibi çeşitli kelam mezheplerinin çıkmasıda sayabiliriz. Bunları takip eden , Abbasiler devrinde devlet mezhebi durumuna gelen Mu'tezile de bu gruba girmek­tedir.

Bu fırkalar arasındaki bitmez münakaşalar ateşin akıl sahiple­rine, her ne kadar zihinsel yarar sağlasa da, fitne kapılarından birini açmaktan da geri durmamıştır. Aynı zamanda İslam toplum varlığının parçalanmasına sebeb olmuştur. Müteşabih nasslar ve Al-lahın sıfatlarıyla ilgili Ayet ve hadisler konusunda tevil yapmaktan kaçınan Sahabenin teyid ettiği ilmiliğe karşılık soyut nazariyeler büyük gelişme gösterdi. Aslında Sahabe bu tavırlarıyla akidenin saflığını ve aydınîatıcılığını korudular. Kelamcılar ise mücadele ve münakaşalarında, açıklama ve illet bulma zorunluluğunda oldukları için Akidenin açıklığım ve düşüncenin saflığını kaybettiler. Ke-lamcılarm bu çalışması, İslam toplum varlığının parçalanmasından başka bir meyve vermedi.

Kelamcılarm. ve fırkalara bağlı olanların inançlarını ve görüşlerini Şer'i nasslaria güçlendirmek mecburiyetleri vardır.Sa-hih hadiste kendilerine yarayacak bir şeyler bulamadıkları zaman, bilhassa takvası az olanlar, mezheplerini takviye için uydurmacılığa sığındılar. Önce kaderiyyeci olup sonra tevbe eden Ebû Reca şöyle demiştir:

- Kadercilerin hiç bilinden hadis rivayet etmeyiniz. Vallahi, biz kader hakkında hadis uydurur ve bunu insanlar arasında yayardık. Bundan sevap umardık, artık hüküm Allahındır. [259]

Kelamcılarm ne fırkalara bağlı olanların hadis uydurmaları veya hadisleri arzular doğrultusunda tevil etmeleri sünnetin cahiller önünde birbiriyle çelişen zıtlıklar topluluğu olarak ortaya çıkmasına sebep oldu. Mürcie [260]Kaderiyye  [261]Mücessime  [262]Muattıla  [263]Müfevvida  [264]ve diğer fırkalar çekişmelerine ve fikirlerinin ayrı ayrı olmasına rağmen müşterek oldukları bir nokta vardı; görüşlerini sünnetle desteklemek isterlerdi.

Mesela , müslümanlar arasında münakaşa konusu olan "îman artar mı. Eksilir mi? " meselesi .. İki görüşü de desteklemek için hadis uydurulmuştur. İşte uydurulan sözlerden örnekler:

"İman söz ve ameldir. Artar ve eksilir. Bunun dışında bir şey söyleyen bid'at ehlidir." Bunu Ahmed b. muhammed b. Harb uydur-' muştur. [265]

Buna karşı şu söz uydurulmuştur:

"Kim iman artar ve eksilir iddiasında bulunuyorsa, bilsin ki imanın artmasını münafıklık, eksilmesi küfürdür. Bunu diyenler tev­be ederse ne aîâ, değilse boyunlarını kılıçla vurunuz." Bunu da Mu­hammed b. el-Kasım et-Taykanî uydurmuştur. [266]

Kur'anm mahluk olduğunu ileri sürenlerin çıkardığı fitne es­nasında da, bu fikrin zıddına hadisler uydurulmuştur. Bunlardan biri­side, Kur'an mahluktur, diyenin kafir olduğunu ifade eden sözdür. [267]

Mücessime fırkası da, mezheplerinin görüşünü kuvvetlendirmek için, sıfatlar konusunda bir çok hadisler uydurulmuşlardır. Bunlar dan birisi ise Ebu's-Saadat b. Mansurun uydurduğu sözdür. Bu uydurma şöyledir:

"Cenab-ı Hak Cuma geceleri yeryüzüne iner ve nurdan bir kürsinin üzerine oturur. Önünde bir levha ve lehva de rüyet, keyfiyyet ve sureti kabul edenlerin isimleri vardır."  [268]

Kelamcılardan bir kısmı, uydurma hadislerdeki bu gerçek zıtlıkları ve sahih hadislerde ki zahiri tenakuzları ileri sürerek ha-disçileri ayıplayıp tenkid ettiler. İbni Kuteybe hadisçileri savundu ve asıl sıkıntının kelamcılardan kaynaklandığını açıkladı. Bu konular onun "Te'vilü Muhtelifü'l-Hadis"  [269]isimli eserindedir.

Kelam fırkalarının görüşünü desteklemek için hadis uydurulduğu gibi, bu fırkaların zıddına olmak üzere, onların düşmanları ta­rafından da hadisler uydurulmuştur. el-Ebred b. el-Eşras, kaderiyyeci-lerin zındıklar olduğunu ifade eden bir hadis uydurmuştur. [270] Diğer uydurma hadiste de onların, bu ümmeten mecusilere olduklarını belirJtilmektedir.  [271]

Uydurma hadis kitapları, kelam fırkalarının ve onlara karşı olanların uydurduklarının örnekleriyle doludur, bu hadislerin büyük bir kısmı, Emeviler devrinde ve Abbasilerin ilk devrelerinde ortaya çıkan kelam mezheplerin adlarını zikredek kötüleyen sözlerdir. [272]

 

Zındıklar

 

Zındıklar, sünnetin değerini düşürmek, onun talimatını karıştırmak,, aklı erenler nezdindeki yerini alçaltmak için hadis uy­durmacılığında, kısa devrede, önemli roller oynamışlardır. Zındıklar İslam görüntüsüne bürünerek, İslama ve müslümanlara karşı içlerinde düşmanlıklarını gizleyen kimselerdir. Bunlar İbni Hibban'ın dediği gibi "Küfür inancına sahiptirler. Allaha ve ahiret gününe inan­mıyorlardı. İslam şehirlerine giriyorlar, alimlerin kıyafetine bürünüyorlar, alimler üzerinden hadis uyduruyorlardı. Kalplere şek ve şüpheyi sokabilmek için tanınmış alimlerin isimlerini kullanarak hadis uyduruyor, dolayısıyla uygun buldukları kimseleri doğru yoldan saptırıyorlardı. Güvenilir kişiler onlardan hadis dinliyor, onlardan aldıklarını kendilerinden sonrakilere naklediyorlardı.Hatta kendi aralarında da naklediyorlardı.  [273]

Zındıklardan bir kısmı ısrar ve tehdit karşısında hadis uydur­duklarını itiraf ederken, bazıları da tevbelerinin ardından bu itirafı yapıyordu. İbni Lehîa şöyle der:

"Ağlamakta olan yaşlı bir adamın yanına girdim,

- Seni ağlatan nedir? diye sordum.

- Dörtyüz hadis uydurdum ve insanlar arasında yaydım.Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum" cevabını verdi. [274]

Abbasi Halifesi Mehdi de şunu nakletmiştir:

-  Zındıklardan birisi benim huzurumda, insanlar arasında itibar gören dört yüz hadis uydurduğunu itiraf etti. [275]

Abdülkerim b.Ebi'l, Avca anne tarafından dedesi Hammad b. Se-lemenin kitabına uydurma hadisler kattı. Kendisi öldürülmesi için Basra emiri Muhammed b. Süleyman b. Ali'ye getirildi. Öldürüleceğini kesinlikle anlayınca şu itirafı yaptı:

- Vallahi, sizin aranızda dört bin hadis uydurdum. Bu hadisler de helali haram, haramıda helal yapıyordum. Oruç tutacağınız gün size yedirdim, yiyeceğiniz günde size oruç tutdurdum. [276]

Hammad b. Zeyd de şöyle demiştir:

-  Zındıklar, Rasûlullah (s.a.v) 'e nisbet ederek, ondört bin hadis uydurmuşlardır.  [277]

Zındıkların uydurdukları hadisler akaid , fıkıh, ve ahlak gibi çeşitli konulardadır.

- Hadislere üç yönden fesat ve kötülük karışmıştır. Bunlardan bi­risi de zındıklardır ki çirkin ve olmayacak şeylerle hadis uydurdular. Bununla İslamı kökünden sökmeyi, değerini düşürmeyi hedeflediler. Mesala önceden ifade ettiğimiz alın teri  [278]meleklerin hasta ziyare­tine gitmeleri, boz deve üzerinde altın kafes, ğögüs kılı  [279]kolların nuru ve değişik şeylere ait, hadiscilere gizli olmayan hususlar...  [280]

Zındıklar   böylece   fitneyi   körüklemek,   aklı   başmdakileri körükleyip kızdırmak, dinsizlerle alay etmek, Ayrıca Allaha cisim is-nad etmekten ve O'nu kullarına benzetmekten münezzeh olan İslâm inancının değerini düşürmek gibi gayelerle bu hadisleri uydurdular. [281]

 

Kıssacılar

 

Kıssacılar  da  hadis  uydurmac il ağında  pay  sahibi  oldular. İnsanlara mescidler de kıssa anlatmak düşüncesi erken devrelerde or­taya çıktı.  [282]Genellikle dinleyenleri cahil halk tabakasından olan kıssacılar. heyacan vermek için yalana ve mübalağaya başvurma ih­tiyacını duyuyorlardı. Aklı başında olan kişiler böyle toplantılara ilti­fat etmez, Kur'an,hadis, fıkıh ilimlere ait dersler onlan çekerdi. Bu dersleri yetenekli, olgun, ilini sahibi kişiler verir, caminin sütünlan etrafında ilim halkaları teşkil ederdi.

İbni Kuteybe durumu şöyle anlatır:

- Kıssacılar eskiden beri, avamın yüzlerini kendilerine döndürünce, bildikleri bütün münker, garip ve yalan hadisleri dillerin­den akıtırlar. Cahil halkın kıssacılann önünde oturması, onların an-lattıklannm acayip ve aklın ölçülerinin dışında olması veya kalbe keder verecek gözden yaş akıtacak şeyler olması sebebiyledir. Kıssacı cenneti anlatırsa şöyle der:"Allah, dostuna beyaz incilerden bir köşk hazırlar. Köşkte yetmiş tane bölüm, her bölümde yetmiş bin kubbe, her

kubbede yetmiş bin şey.. vardır." Sanki görüyormuş gibi anlatır.

Sayının yetmişden fazla veya eksik olması caiz değilmiş gibi anlatır.  [283]

Ulema, kafalarının estiğince giden ve yalan söylemekten çekinmeyen kıssacılara karşı uyanık olmaya dikkat çekmişlerdir. Asım şöyle der:

Biz Ebû Abdirrahman es-Sülemiye (ö;73 h yıllarında) giderdik. Biz o zaman yetişkin delikanlılardı. Bize;" Ebu'l-Ahvas dışındaki kıssacılann anlattıklarını dinlemek için oturmayın. Bilhassa Şakikten sakının." derdi. Şakik haricilerin görüşünü benimsemişti. O, Ebû Vali değildi.  [284]

Ulema, yalancı kıssacılara hücum etmiş ve yalanlannı ortaya koyarak herkesin önünde teşhir etmişlerdir. A'meş (ö;148) Basra ca­miine girdiği vakit bir kıssacının: Bize A'meş, Ebü İshaktan, o da Vali­den rivayet ettiler ki...." diye konuştuğunu duydu. Hemen dinleyici hal­kasının ortasına oturarak koltuk altı kıllarını yolmaya başladı. Kıssacı ona:

-   Biz  ilimle  meşgul  olurken,   sen  böyle  yapmaya  utanmı-yormusun? dedi.

-  Benim yaptığım, senin yaptığından daha hayırlıdır, cevabın

verince kıssacı:

- Bu nasıl oluyor ki ? diye sorunca da ,

-  Ben sünneti işliyorum, sen yalan söylüyorsun. Ben A'meşim v< sana hiç bir hadis öğretmedim, cevabınım vererek cemaatın önündt teşhir etti.  [285]

Ancak diğer ulemanın durumu, hakkı ilan edip yalancılar teşhir etmede bu açıklık ve şiddetle olmamıştır.Yezid b. Harun (ö;206) , Ebû Said el-Medâini'nin meclisinde bulunmuştu. Bu zat güzel nağmt yapar ve güzel kıssa analatırdı.Bu mecliste de hadis uydurmaya başladı. Yezid b. Harun teessüründen ağlıyordu. Tepki olarak sadece yanındaki adama:

-  Yazıklar olsun sana! Bu adam yalan söylüyor (sende oturmuş dinliyorsun), demekle yetindi. Adam da ona:

-  Yalan söylediğini bildiğin halde onun önünde oturup (sessizce) ağlaman nasıl bir şeydir ki...? dedi.  [286]

Halbuki Yezid b. Harun kıssacılan kötüler ve halk kendisine sor­duğunda onların yalanlarını açıklardı, Şerikten, o muğireden, o da İbrahtmden bize rivayet ettiler ki bir dilenci üç defa istediğinde bir şey verilmezse, dilenci vermeyenler üç defa tekbir getirir, ded-i.

Sonra da kendisine sadaka vermeyenler üzerine tekbir getirmeye başladı. Yezid b. Harun'a adamın rivayet ettiği hadisin durumu soru­lunca:

Pis herif, yalan söylemiş. Hiç bir şekilde sözü işitmedim, ceva­bını verdi  [287]

Kıssacılardan biriside, bizzat Yezid b. Harun'un huzurunda onun üzerinden yalan hadisi uydurdu ve:

- Yezid b. Harun, Zi'b b. Ebi Zi'b den naklederek bize hadis rivayet

etti...... dedi. Yezid b. Harun gülmeye başladı. Halk toplantı yerinden

kalkınca dinleyenlerden bir kısmı kıssacının peşine takıldı. Ona şöyle dediler:

- Yazıklar olsun sana! Onun adı Zi'b değil, Muhammed b. Abdur-rahmandır.

Kıssacı şöyle cevap verdi:

-Babasının adı Ebû Zi'yb olunca, neden oğlu Zi'b olmasın ?  [288]

Bazı kıssacılann kendilerine güvenleri, cehaletleri yüzlerine vu­rulduğu ve yalanlan ortaya çıkanldiğı zaman bile onları utanmaktan alıkoymuştur. Bazıları daha ileri giderek, durumlarını maskaralıkla örtmeye çalışmışlardır. Kıssacılardan birisi Rasafe mescidinde otur­muş Ahmet b. Hanbel ve Yahya b. Mainden 20 yaprak tutacak uzunluk­ta bir Hadis rivayet etmeye başlamış. Halbuki Ahmed b. Hanbel veYah-ya b. Main de o cemaatin içinde bulunmaktadırlar. Kıssacı rivayetini bitirince halkan para toplamaya başlamış. İbni Main adamı çağırmış, ikisi de kendilerini tanıtmışlar ve kendilerinden Hadis rivayet etmem­esini söylemişler. Adam şöyle demiş :

-Yahya b. Main'in ahmak olduğunu duyar dururdum. Şimdi adam akıllı kanaat getirdim. Dünyada sizden başka Yahya ve Ahmet yokmu sanıyorsunuz ben bundan başka on yedi Ahmed b. Hanbelden Hadis yazdım.

Sonra da yürümüş gitmiş.  [289]

İbni Hibban bu durumu tahlil ve tenkid ederek şöyle der :

-Bu gibileri, bizzat Ahmed ve Yahyanm huzurunda, hiç bir şeye aldırmaksızın, onların üzerinden Hadis uydurularsa, cemaatini kabile halkının, çoban ve çiftçilerin teşkil ettiği camilerde başıboş kaldıklarında elbette uydurmacılıkta daha cesaretli olurlar.  [290]

İbni Hibban, Rakya ve Harran arasındaki Bacirvan mescidinde bir kıssacmın Ebû Hanifeye isnad edarek bir Hadis rivayet ettiğini duy­du. Ona Ebû Hanifeyi görüp görmediğini sordu. Kıssacı görmediğini söyledi. İbni Hibban :

-Görmediğin halde, nasıl ondan Hadis rivayet edersin ? diye çıkışınca adam :

-Bizimle münâkaşa etmek mürüvvet azlığından ileri gelir; Ben bu tek isnadı muhafaza ederim, her işittiğim Hadisi bu isnada ekler ve ri­vayet ederim, cevabını verdi. [291]

Ulemanın yalancı kıssacıları teşhir etmelerine, onların cahil­liklerini açıklamalarına rağmen halk üzerinde tesirleri büyüktü . O kadar ki bazan onları teşhir eden ulemaya karşı halk kıssachlara arka çıkardı Yahya b. Main şöyle der:

-Kerh'te Esed b. Zeyd el-Kûfi'ye gittim. Bu Esed ayakkabıcılar hanına misafir olmuş, onlara kimsenin bilmediği (münker) Hadisleri rivayet ediyordu. "Ey yalancı T'diye bağırmak istedim, ama ayak­kabıcıların keskin bıçaklarından korktum. [292]

Halkın cahilliği ve kıssacılara düşkünlüğü yalancılık ve hadis uydurmacılığı yolunda onlara yardımcı olmuştur. [293]

 

Salih Fakat Cahil Kişilerin Hadis Uydurması

 

Salih kişilerden bazıları da, halkı hayırlı işlere sevketmek, kötü işlerden alıkoymak için hadis uydurmuşlardır. Bu onların cahillikle­rinden kaynaklanmaktadır. Halbuki ahlaka ve hayır işlerine sevket-me konusundaki sahih hadisler onlara yeter artar bile. Bu çeşit hadis çoktur. Nasihat etmek, hayra teşvik etmek ve kötülükten nehyetmek isteyen bu kimselere bu hadisler bol malzeme teşkil eder. Yaşayışında zahid bir kişi olan gulam Halil, hadis uydurmakla şöhret bulmuştur. Öldüğünde Bağdat çarşısı kapanmıştır.  [294]Hayatında zühd ve takva ile ilgili çok hadis uydurmuştur. Bu durum kendisine hatırlatıldığında

-  Onları halkın kalbine rikkat vermek için uydurduk, itirafında bulunmuştur.  [295]

Ebu Ca'fer b. eş-Şaîri, Gulazn-Haille, çok önceden ölen Bekir b. İsa dan nasıl hadis rivayyet ettiğini sorunca ağlamış, ertesi gün, Basra da Bekir b.İsa diye isimlendirilen altmış kişiden hadis dinlediği cevabını vermiştir. [296]

Ebu Davud es-Sicistani, Gulam Halilin dört yüz hadis uydur­duğunu belirtmiştir. [297]

İbadet ehlinden olupta hadis uyduranlardan birisi, çok gece na­mazı kılıp, çok oruç tutan Ebu Davud en-Nehai [298]diğeri ise on üç sene kimseyle konuşmadan oturan Vehb b.Hafstır. Bu Vehb çok açık yalan söylerdi. [299]

Kerramilerden [300]bazıları, "Kam benim üzerimden yalan söy­lerse Cehennemdeki yerine hazırlansın."hadisini tevil ederek derler ki:

- Biz onun aleyhine değil, lehine yalan söylüyoruz.

Bu tevile dayanarak, insanları ibadete teşvik ve günahtan alıkoymak kastıyla hadis uydurmanın caiz olduğunu ifade etmişlerdir.  [301]

Halkı onları okumaya teşvik etmek için süreîeren faziletiyle ilgi­li hadisler uydurulmuştur. Abdurrahman b. Mehdi, Meysere b. Abdi Rabbih'e

- Şu süreyi okuyana şöyle şöyle olur diye rivayet edilen bu hadis­ler nereden geliyor? diye sormuştu.

-  İnsanları, o süreleri okumaya teşvik etmek için ben uydurdum, cevabını almıştı.  [302]

Ebu İsme Nuh b. Meryem el-Mervezi, süre süre Kur'an'ın faziletle-riyle ilgili hadis uydurduğunu itiraf etmiştir. Bunu da halkın Kur'an'dan yüz çevirip Ebu Hanifenin fıkhı ve İbni İshak'm Meğazi'si ile meşgul oldukları için yaptığını söylemiştir.  [303]

Vakidi, Sa'lebi ve Zemahşeri gibi zatların tefsir kitaplarında sürelerin faziletleriyle ilgili uydurma hadisler vardır. Vakidi ve Sa'lebi gibi bazıları bu hadislerin senetlerini de zikrederler.. Zemahşeri ve benzerleri senet zikretmezler. Aslında senetsiz uydurma hadisleri al­mak hataların en büyüğüdür [304]Surelerin faziletleriyle ilgili hadis­ler uydurulduğu için Ahmed b. Hanbel şöyle der:

-  Üç çeşit kitabın aslı yoktur: Meğazi (savaş destanları) tefsir ve Melahimf savaşlardan bahseden kahramanlık hikayeleri)........

Askalanİ bunun üzerine şöyle der:

- Bu üç şeye faziletler kitabımda eklemek gerekir.  [305]

Yukarıdaki görüşler, sürelerin faziletleriyle ilgili bütün hadisle­rin uydurma olduğunu ifade etmemektedir. Bu konuda Sahih hadisler de vardır. Suyuti bu konuda "Hamailü'z-Züher fi Fedailü's-Süver" adını verdiği bir kitap yazmıştır.  [306]

Ulema, salih kişilerin hadis uydurmaya kalkışmasının tehlike­sini anlamışlardır. Zira halkın onlara hüsnü zannı vardır ve onların yalan söyleyeceklerine ihtimal vermez. Bunun için alimler, tehlikesi­ni göstererek uyarmışlardır. Ebu Asım en-Nebil şöyle der:

-  Salih   kişilerin, hadis konusunda daha çok yalan söyledikleri­ni başka bir konu görmedim.  [307]

Yahya b. Said el-Kettan şöyle der:

-  Hayra ve zühde nisbet edilen kişiden daha çok yalan söyleyen bir kimse görmedim. [308]

İmam Müslim de durumu şöyle tefsir ediyor:

-Bile bile yalan söylemek istemedikleri halde, dillerinden gayri ihtiyari yalan çıkıveriyor. [309]

el-Iraki ise duruma şöyle bir açıklama getirir:

-  Allah daha iyi bilir ya, salihlerden sayılan kişiler, kendileri caiz olanla, yasak olanı ayırmada bilgisizce hareket ederler. Veya sa­lih kişiler, hüsnü zanla kalplerine şüphe girmeden, işittiklerini doğru kabul ediverirler. Yanlışıda  doğrudan ayırmaya güçleri yetmez. [310]

 

Bölgecilik, Irkçılık Ve Mezhep Taassubunun Rolü

 

Uydurma hadislerin ortaya çıkışında taassubda önemli bir rol oynamıştır. Bu taasub ister uydurmacının oturduğu yere olsun, ister bağlı olduğu ırka olsun, isterse fıkhi mezhebine bağlı olduğu imama ol­sun, zararı aynıdır. Bölgecilik taassubu Arapların fethedilen şehirlerde yerleşmesinden sonra, buraya gelen Arap kabilelerin birbiriyle veya yabancılarla karışmaya başlamasıyla ortaya çıkmıştır. İslam şehrinde yerleşen değişik gruplar arasında akrabalık veya başka şekillerde kaynaşmalar oldu. Bunun neticesinde derece derece zayıflayan kabile bağlılığının yerini şehre bağlılık ( bölgecilik) aldı. Kabileyle övünmenin yerini oturulan yerle övünme aldı. Şehirler arasındaki bu övünme yarışı, bazı şehirlerin fazileti, diğer bazılarının da kotülenmesiyle ilgili hadislerin uydurulmasına sebep oldu. İş o de­receye vardı ki İslam şehirlerinden her biri lehinde veya aleyhinde uy­durulmuş hadislerden nasibini almış oldu. el-Kedimi, Basra nın fazile­tiyle ilgili olarak şöyle bir hadis uydurdu:

"Muhakkak ben öyle bir yer biliyorum ki oraya Basr denir. Yerle­rin kıble bakımından en sağlamı, mescidi ve müezzinleri çok olandır. Diğer beldelerden def edilmediği halde oradan belalar def edilir." [311]

Muhammed b.Abdurrahman el-Beylami şu hadisi uydurdu;

"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki en faziletli ribat  [312]Cidde ribatı olacaktır."  [313]

Meyseme b. Abdi Rabbih, Kazvin şehrinin faziletiyle ilgili olarak kırk hadis uydurmuştur. [314]

Ahmed b.Kinane eş-Şami:

"İman yeryüzünde gittiğinde Ürdün vadisinde bulunmuş ola­caktır.  [315]hadisin uydurdu.

Ebu İsme, Horasan şehirlerin hepsinin faziletiyle ilgili olarak uzun bir hadis uydurdu.  [316]

Rakib şehir halkı tarafından diğer şehirler hakkında uydurulan hadisler cidden çoktur, Ammar b. Zerbi'nin Basra'nın kotülenmesiyle ilgili olarak uydurduğu hadis bu kabildendir. Buna göre Basra da yere batma ve insanların şeklinin hayvana dönüştürülmesi gibi belalar ol­acaktır.  [317]

67 Eban b. Ebu Iyaşda şunu uydurmuştur:

"Şam da kalabalık ve azgınlık vardır." [318]

Şehirler topluluğunu övmek veya yermek içinde hadis uydurul­muştur. Bunlar çogü kez, devrinde şehirler arası ilişkilere ışık tutma yararını sağlarlar. Mesela:

"Dünyadan cennete açılan iki kapı vardır ki, bunlar Abadan ve Kazvindtr."  [319]görüldüğü gibi bu söz, iki şehir arasındaki iyi ilişkiyi göstermektedir. İbni Ristenin el-Alakam'n-Nefise, İbnü'l-Fakih, el-Hemadeni'nin el-büldan isimli kitapları gibi coğrafya ile ilgili kita­plar, şehirlerin faziletleriyle ilgili uydurma hadislerle doludur.

Irkçılık tassubu bazı uydurma hadislerde açıkça bellidir. Mesela:

"Sudanlılar hakkında beni rahatsız etmeyin. Siyahlar karnı ve ferci için vardır. " Bu sözü Yahya b. Ebi Süleyman el-Medeni uydur-muştur.[320]

"Zenci doyduğunda zina yapar, acıktığında çalar. Onlarda müsamahakarlık ve kahramanlıkta vardır. " sözünü ise hadis olarak Ansebe el-Basri uydurmuştur. [321]

Zencileri yermek için uydurulan hadisler Basralılarm onlara karşı duydukları antipatiyi gösterir.

Irkçılık taassubunu gösteren uydurma hadislerden biriside sudun

"Allahı en çok öfkelendiren dil farsçadır. Şeytanın dili kürtçedir. Cehennem halkı Buharalılarm dili (Türkçe) ile konuşur. Cennet halkının dili Arapçadır."Bunu İsmail b. Ziyade b. Galip el-Kattan uydurmuştur. [322]

Mezhep imamlarına aşın derecede bağlılıkta uydurma hadisle­rin gelişmesinde rol oynamıştır. Bu durum bir çok hadiste kendini gÖsterir.Mesela:

"Benden sonra bir adam gelecek, kendisine Numan b. Sabit denil­ecek, künyesi Ebu Hanife olacaktır. Allahm dini ve benim sünnetim onun eliyle diriltecektir." uydurması......  [323]

Me'mun'a:

-  Şafiiyi ve Horasanda ona tabii olanları görmüyormusun? de­nildi. Oda şu hadisi uydurdu:

-   Bize Ahmed verdi  (burada  senedi zikretti)......"Ümmetim

arasında Muhammed b. İdris denilen bir adam gelecektir. O ümmetim için iblisten daha zararlıdır. Ümmetim arasında Ebu Hanife denilen bir kişi gelecek, o da ümmetimin ışığıdır.  [324]

Kerramilerden İshak b. Muhammed'm imamını övmek için uy­durduğu hadiste şöyledir:

"Ahir zamanda bir adam gelecek, ona Muhammed b. Kerran de­nilecektir. Sünnet ve cemaatı diriltecektir. Onun Horasandan Beytü'I-Makdis'e hicreti, benim Mekke'den Medine ye hicretim gibidir. " [325]

Bu şekilde bölgecilik, ırkçılık ve mezhep taassubu da, hadis uy­durma hareketinde rol oynamıştır. [326]

 

Özel Maksatlar İçin Hadis Uydurmak

 

Hadis uydurma faktörlerinden birisi de takvası az kişilerin hadi­si Özel maksatlarına alet etmek istemeleridir, bunlar hadisi hakimlere ve devlet ileri gelenlerine yakınlaşmak ve yaranmak için uydururlar. Gıyas b. İbrahim bunlardan birisidir. Bu adam Abbasi halifesi Mehdi' nin yanma girdi. Onun yanında bir güvercin görünce hemen şu hadisi uydurdu.

'Yarış ancak ok, toynak ve kanatla olur."

Halife Mehdi ona mükâfat verilmesini emretti. Gıyas yanından çıkınca da onun yalancı olduğunu hatırladı ve güvercinin kesilmesini emretti.  [327]Halbuki bu yalancılar mükâfatlandırılmak yerine ceza­landırılmalıdırlar.

Harun er - Reşid Medine-i Münevvereye geldiğinde, üzerinde kaf­tan ve kuşak olduğu halde, Rasûlullah (s . a . in minberine çıkmayı edebe uygun görmedi. Kadı Ebûl - Bahteri, içinde Rasûlullah ( s . a . v) in bu giysileri giydiğini belirten bir hadis uydurarak onu minbere çıkmaya teşvik etti. Hadis imamlarından Yahya b . Main ' de orada bu­lunuyordu. Büyük bir kalabalığın huzurunda, kadı'nm yalancılığını yüzüne vurdu.  [328]

Sa'd b . Tarif el - İskâfî ' nin oğlunu hocası dövünce:

"Çocuklarınızın öğretmenleri sizlerin en şerlilerinizdir."  [329]sözünü hadis diye uydurmuştur.

Bazıları da hadis ve hadis rivayetini kazanç vesilesi yapmış­lardır. Ama olup halktan dilendiği halde halkın kendisine yardım, et­mekten kaçındığı Ebû Davûd el - A ' mâ, ashabtan Berâ ve Zeld b . Er-kamdan hadis rivayet ederdi. Halbuki ikisinden de hadis dinleme­miştir [330] Bunun için şu'be fakirlerden rivayet etmeyi sakıncalı görür ve şöyle derdi.

- Şu fakirlerden rivayet almayınız, zira onlar size yalan söyler­ler.

O devrede Şu ' be halkmen fakiri idi.  [331]

Pirinç, mercimek, patlıcan ve etli keşkek yemeği hakkında uydu­rulan hadislerin, bunları satarak kazanç sağlayanlar tarafından uydu­rulmuş olması mümkündür.  [332]

Bazıları, kenidilerine bir konuda soru soranlara karşı alim ve maharetli olduğunu göstermek için hadis uydurmuştur. (307) Nitekim bazıları da yalandan zevk aldıkları için bu işi yapmışlardır. Esmaî bir bedeviye:

. - Seni yalan söylemeye sevkeden nedir? diye sorunca bedevi:

-  Yalanın tadını taddıysam onu unutamam, cevabını vermiştir.  [333]

Ulema, imanı zayıf kimselerden hadise gelecek fitneyi an­lamışlardır. Sevri bunu şöyle belirtir:

Hadis fitnesi, altın ve gümüş fitnesinden daha tehlikelidir. [334]

 

Ulemanın Uydurmacılığa Karşı Durma Çabaları

 

Sünneti temize çıkarma, sahihi sakatmdan ayırma yolunda ule­manın zorlu mücadelesi olmasaydı, sünneti bozmaya, karıştırmaya yönelik uydurma hadis sayısı, daha bir çok faktörün tesiriyle önüne geçiîemiyecek bir sayıya ulaşacaktı. Ulema, isnadı güçlendirme, ilim talebi için yorucu yolculukları göze alma, hadisi şerifi yazma ve çeşitli hadis ilimlerini sistemleştirme gibi çok meşkûr bir gayretin içine gir­diler. Bu konu isnad ' in çıkışı, önemi, seneddeki ricali tanıma gibi bil­gileri içine alacaktır. Bu konu hadis ilimlerinin önemlilerindendir ve buna "İlmü ' r - Rical" denir. [335]

 

İSNAD VE RİCAL İLMİNİN ÇIKIŞI

 

"Ricali bilmek ilmin yansıdır." Ali b . el – Medlni İsnâd, metne bağlayan (ulaştıran) yoldur, hadis ravilerinden oluşan bir silsile yoluyla elde edilir. Bu silsile hadisi söyleyen (veya ya­zan) zatla başlar, Rasûlullah (s . a,, v) de son bulur. Cumhura göre isnad ve sened deyimleri arasında fark yoktur. Başkalarına göre ise isnad, hadisi söyleyene kaldırmaktır. Sanki bu, dağa çıkan kişinin, zirveye ulaşmak istediği zaman, dağın yamacında tırmanması gibidir. Sened ise hadisin metnine ulaştıran yoldur ki lügat bakımından sağlam ve yüksek yere denir.[336]

İsnada önem verilmesi ve onunla ilgili olarak ciddi soruşturma yapılması erken devirlerde başlamıştır. Bu, Hz . Osman (R.a) in halife­liği devresinde başlayan ve islâm toplum varlığında büyük parçalanmalara, birbirine zıt siyasi fırkaların, fanatik fikirlerin çıkmasına sebep olan fitnelerin hemen arkasından boy göstermiştir. Zaten bu yıkıcı, islâm birliğini bozucu durumlar hadiste uydur­macılığın çıkmasının baş sebeplerindendir.

Ulema, bunun üzerine, rivayetin kaynaklarını tesbit etmeye, ri­vayette iştirak eden şahısların (ricalin) durumunu sormaya başladılar. Muhammed b .Sîrin (Ö : 110 H) şöyle der:

- Önceleri ulema isnadı sormazlardı. Fitneler ortaya çıkınca: Ri­vayet ettiğiniz adamlarınızın adlarını bize söyleyiniz demeye başladılar. Sünnet ehline bakılıyor, onların da rivayet ettiği hadis alınıyor, bid'at ehline bakılıyor, onlarında rivayet etttiği hadis alınmıyordu.  [337]

İbni Şirin fitneyi, Hz Osman (R.a) devrinde, islâm cemaatinin parçalanmaya başlaması ve uydurmacılığın çıkması sebe­biyle,isnaddan sorulmaya başlaması olarak kabul eder. Buna dayana­rak İbni Şîrîn, büyük islam toplumundan ayrılanlara da "Bid'at ehli" der.

Schacht ' (şaht) a göre fitne, Hz . osman devrindeki olaylar değil, Velid b . Yezid ' (Ö : 126 H) in öldürülmesidir. Şaht bu konuda, İbni Şiri­nin fitne kelimesini kullanışı ile, Taberînin 126 H . yılı olaylarıyla il­gili olarak, "Mervan oğullarının durumu karıştı ve fitne ortalığı kap­ladı ." Şeklindeki beyanı arasındaki uygunluğa dayanır. Bu faraziye

Şahtı, İbni Şirinin sözünü bu konuda itimada şayan kabul etmeye şev­ketti. Zira İbni Şirin 110 Hicri yılında, yeni fitneden önce vefat etmiştir.  [338]

İbni Şirinin, güvenilir kaynaklar tarafından itibar gören sözünün bu konuya nisbetini olumsuz saymamız mümkün değildir, onun sözünün doğru olmadığını tenkidcilerden hiç birisi de söylememiştir. Aksine bizzat İbni Şirinden bu görüşü teyid edecek olan şu söz rivayet edilmiştir.

-Allah Rasûlünün ashabı onbinlerce olduğu günlerde fitne ayak­landı, ancak onlardan yüz kişi bile fitneye meyletmedi.  [339]

Burada, Hz. Osman devrinde ortaya çıkan ilk fitnenin hemen ardından, yani erken devrede senedden sorulmaya başlandığı iddiasını güçlendiren deliller var. İmam Ahmed b Hambel, İbrahim en - Nehaiye isnad ettiği bir rivayetinde, en - Nehaî şöyle der:

-İsnad, Muhtaru's - Sekâfi devrinde aranmaya başlandı.Bunun sebebi ise bu adam, bu günlerde Aliye nisbet ederek çok yalan söyledi.  [340]

Ancak bu, diğer hadislerin tam senedlerle rivayet edildiği manâsına da gelmez, bir sahabi, bir hadisi bizzat Rasûlullah ( s. a. v ) den değil de, başka bir sahabiden bile işitse, onlar senedin zikrini zo­runlu görmezlerdi. Berâ (R.a)'in şu sözü bunu açıklığa kavuşturur:

-  Size rivayet ettiğimiz hadisleri Rasûlulîah(s.av) 'den işittik. On­dan işittiğimizi ondan işittik. Ashabımızın (arkadaşlarımızın)   bize ri­vayet ettikleride Ondan işittikleridir. Ve biz yalan söylemeyiz.  [341]

Ashab bizzat Rasûlullah (s.a.v) den rivayet ettikleriyle, Rasûlullah'tan işiten birisi aracılığıyla rivayet ettiklerini birbirinden ayırmıyorlardı. Çünkü hadiste sened aramıyorlardı. Bera (r.a) bunun sebebini söylemiştir ki Ashabı tarafından Rasûlullah (s.a.v) üzerinde yalan söylenmezdi. Bir sahabi, bir hadisi diğer bir sahabiden dinle-mişse bu, sanki bizzat kendi kulağıyla Rasûlullah (s.a.v) 'in mübarek ağzından dinlemiş gibi kabul edilirdi. Halkın ashaba güvenine rağmen, bazen onların rivayat ettikleri hadislerin senedini sordukları da olu­yordu: Ancak başlangıçta senedi sormak kolay olmadı, aksine sorulan sahabenin öfkesini celbetti. "Enes b. Malik (r.a) 'e rivayet ettiği hadisi Rasûlullah (s.a.v)'e işittiği sorulduğu zaman öfkelenmiş:

-  Biz birbirimize yalan söylemeyiz, demiştir.  [342]

73 Tabiin devrinde senedi soruşturma işi çoğaldı. Hasenü'l-Basri (ö;110 h)

ye mürsel hadisleri  [343]sorulmuştur: "Bir adam Hasenü'l-Basriye:

- Sen bize hadis rivayet ediyor ve, "Kale Rasûlullah" diyorsun. Ha­disi sana rivayet edene dayandırsan(isnad etsen) olmaz mı? dedi. Ha-senü'l-Basri'nin cevabı şöyle oldu:

- Vallahi, biz yalan söylemedik, bize yalan da söylenmedi. Hora­sana gazaya gittiğimizde yanımızda Muhammed (s.a.v) Ashabından üç yüz kişi vardı. [344]

Hasenü'l-Basri'nin hadislerinde senedi zikretmemesinin daya­nak noktası şudur: O, rivayet ettiği hadisleri, karşılaştığı ve sohbet ettiği, hem takva ve doğruluk örneği olan, ve hemde hiç yalan söyle-meyen bir çok sahabiden almıştır. Dolayısıyla onları rivayetinde be­lirtilmemesi rivayetin önemini azaltmaz.

Yahya b. Said el-Kattan'a göre isnad hakkında ilk araştırmayı yapan, Tabiin efendisi Amir eş-Şabi (ö;103 h) dır. "Rabi1 b. Hüseyin ona hadis okudu. Şa'bi diyor ki; ben Rabi'a:

   - Bunu sana kim rivayet etti? diye sordum.

- Amr b. Meymûn dedi. O na tekrar:

- Bunu sana kim rivayet etti? dedim.

- Rasûlullah (s.a.v) 'in Sahabisi Ebû Eyyüp (r.a) dur, dedi.

Yahya b.Said der ki: İşte isnadın ilk araştırıldığı olay budur. [345] Tabiin büyükleri (Kibarü't-Tabiin) devrinde isnad araştırması böyleydi. Hadisci senedi sorduğu zaman onu bildirmek durumu vardı o devrede... Ancak isnadı teyid etmek ve isnad istediğinde ısrar etmek Sahabe ve Tabiinin büyükleri devrinden sonra daha da arttı. Bunun se­bebi de uydurmacılığın yayılması ve zamanla normal çerçeveden taşmasıdır. O kadar ki rivayetlerinin kabul görmesini isteyen hadisci için isnad, titizlikle riayet edilmesi gereken bir vecibe durumuna geldi. Tabiinin küçüklerinden (Sıgaru't-Tabiin) birisi olan Zühri (ö;124 h) bile bile isnadı terketmenin Allaha karşı cüretkarlık olduğunu kabul etmektedir. Utbe b. Ebu Hakim, İshak b. Ebû Ferve ile Zühri nin yanında iken geçen bir olayı şöyle anlattı: İbni Ebî Ferve "Kale Rasûlullah (s.a.v)", "Kale Rasûlullah (s.a.v) " demeye koyulunca Zühri ona çıkıştı:

- Allah senin canını alsın ey Ebu Ferve! hadisinde isnadı terkede-rek  Allaha karşı cüretkarlığa seni hangi şey sürüklüyor. Bize ipi ve halkası olmayan hadisleri rivayet ediyorsun.  [346]

Zührinin İsnadı kesinlikle kabul edip ona sorulması sebebiyle

İmam Malik:

Hadiste sened kullananların ilki Zühridir, demiştir.  [347]

İmam Malik belki de Şam vilayetinde ilk sened kullanan zat Zühridir, demek istemiştir. Velid b. Müslimin ifadesini göre Zühri:

- Ey Şamlılar, niçin sizin hadislerinizi ipsiz ve halkasız (is-nadsız) görüyorum? Bu günden itibaren bizim adamlarımız senedlerle tutacaklardır, demiştir.  [348]

Bu kitabın Şamlıları hedef alması, diğer ilim merkezlerinde is­nada daha çok önem verildiğini gösterir Şamlılar bu konuda gevşek davrandıkları için Zühri, bu noksanlıkları konusunda onları uyarmış onlarda hadislerinde isnada önem vermeye başlamışlardır. Bütün bun­lar, Zühri'den önce isnadın olmadığı manasına gelmez. Senedi sormak Sahabe ve Kibarı Tabiin devirlerinde başlamıştır. Ama Zührinin döneminde isnada önem vermek daha da güçlü bir şekil almıştır. Bu­nun için Schact'm İbni Şirinin sözünde geçen fitneyi, Velid b. Yezid (ö;126 h) devrindeki fitne olarak açıklaması, delillerin çürüttüğü bir tahminden ibarettir. Rabson da fitnenin bu şekilde açıklanmasını ka­bul etmemekte, fitnenin (72 h. yıllarında) Abdullah b. Zübeyr (r.a)'in halifeliğini ilan etmesi olayı olduğunu ileri sürmektedir. Rabson bu id­diasında İmam Malikin, İbni Zübeyr'in hareketini fitne olarak deger-ledirmesine dayandırmaktadır.(el-Muvatta';Kitabü'l-Hacc,99)

Bu açıklama, İbni Zübeyr olayının başladığı 33. hicri yılında doğan İbni Sirin'în ömrüyle tamamen uyuşuyor, öyle bir ömür ki, bu süre İçeresinde meydana gelen olaylarla ilgili gördükleri şeyler hakkında konuşmayı mümkün kılmaktadır. Robsonu fitnenin açıklanmasına götüren görüş , isnadın hadis edebiyatına, ilk asrın son üçüncü bölümünde girdiği ileri süren Horowitz'tn nazariyesini de teyid etmektedir.  [349]

Robsonun fitnesinin açıklanmasıyla ilgili görüşü, şahta nazaran daha makul ise de o, isnadın çıkışını Şaht'ın iddiasından yarım asır öncesine almaktadır. Ancak Robsonun dayandığı delillere itibar etmek kesinlikle mümkün değildir. Fitne konusunda İbni Şirinle İmam Ma-lik'in sözlerinin uyuşmasıda delil olarak da kabul edilmesini imkan dahiline sokmamaktadır. Çünkü fitne kelimesi müslümanlar arasında çıkan bir çok ayrılığa ve iç harplere isnad edilmektedir. Aynı şekilde İbni Şirinin ömrünü, sözünün ifadesine uygun olarak, ölçü al­mak, güvenebilecek bir durum değildir. Zira İbni Şirin, eğitimini yaptığı hadis tarihine dayanarak, kendi asrından uzak devirlerin olayları   üzerinde de konuşmuştur.

75 Horowitz'in Robson tarafından özetlenen görüşüne gelince bu    isnadın 75 hicri yılından önce var olmadığına inanan keytanın görüşüyle uyuşmaktadır. [350] Bu konuda Fuat Sezgin, isnadın Zühri ile başladığını yazarken Robson ve Kaytanı ye uymaktadır.  [351]Ancak Robson dönüş yapıyor ve Horowitz'in, isnadın Zühriden önce başladığına dair fikrini aynı ifadeyle naklediyor. Bu ifadesiyle o, Urve b. Zübeyr (ö;93 h) in isnadlarmm ihtilaflı olduğu ve son devir yazar­larının tutunduğu bir görüş olduğu ile ilgili sözüyle hem Kaytani, hem de Sprenger ile uyuşmamaktadır. Horowitz pekte güvenmeyerek diyor ki:

-  Urvenin isnadı bilmiş olması, devamlı olarak ihtilafa açık bir konudur. [352]

Buna rağmen Horowitz, başka bir yerde de:

- Zühriden önce geçen devrede isnad adet idi, ancak sabit bir zo­runluluğu yoktu, demektedir. [353]

Zührinin isnad üzerindeki titizlikle durması ve bununla şöhret bulması, isnadın ilk defa Zühri ve çağdaşları tarafından bulunduğu zannma sebep olmuştur. Herşeye rağmen isnad üzerinde israrla dur­mak, Zühri devrindeki hadiscilerin uydukları genel bir karekter olmuştur. Hatta isnadsız hadis rivayet eden bazıları, isnadı zor­lamışlardır. İşte Katade (ö;118 h), vakitten istifade etmek öğrencilere kolaylık sağlamak için, Basradaki ilim meclisinde hadis rivayet edi­yordu. Öğrencileri, onun takrir tarzına itiraz mahiyetinde, rivayet ettiği hadislerin isnadıyla ilgili sorular soruyorlardı. Şu'be b,. el-Haccac, hadislerin senedini sormak için onu durduruyordu. Meclisinde bulunan Ma'mer b, Raşid ve diğer yeni yetmeler de aynı şeyi yapıyorlardı. Yaşlılar ise gençlere itiraz ediyor ve Katadeye isnad sor­mamalarını istiyorlardı. Belki de bu, yaşlıların daha önce ondan aynı hadislerin isnadını duymuş olmalarından ileri geliyordu. Hadisleri tekrarlayınca yeni Öğrenciler, ilk defa duydukları için, senedini is­tiyorlar, yaşlılarsa vakit kaybettireceği endişlesiyle bu hareketlerini hoş karşılamıyorlardı. Katade isnad konusunda bilgisiz değildi. Şu'be ise senedleri anarak öne geçti. Bu durumda Katade onun bu konudaki liyakatini anlayınca hadislerin isnadını ona havale etmeye başladı. Bu arada da isnadsız hadis rivayet etme üslûbunu değiştirmedi. Ta is­nadı zorunlu gören Küfeli Hamraad b. Ebû Süleyman Basraya gelinceye kadar böyle devam etti. Hammadın hadislerinde isnada riayet ettiğini görünce Katadenin rivayetlerinde senedleri zikretmeye başladı  [354]Bu da isnadı zikretmediği vakitlerde bile katadenenin isnadı bildiğine delildir. İsnadı zikretmemesi sadece vakitten tasarruf yapmak içindi.

Böylece ikinci hicret asrının başlangıçlarında isnad zirveye tırmanmaya ve hadisçiler onun üzerinde ısrarla durmaya başladılar. Bu devrede hadis tenkidcileri ve hadis imamlarının söyledikleri İsna­da verilen önemi aksettirmektedir. Bu imamlardan birisi de Mu-hammed b. Şirin (ö; 110 H) dir ki o ;

-İsnad dindendir, şayet isnad olmasaydı, dileyen dilediğini söylerdi, görüşündedir.  [355]İsnadı dinden sayıyordu; zire isnad, dinin hükümlerinin ve din bilgilerinin dayandığı Sahih Hadisleri uydurma­larından ayırmaya bir vasıta idi. Bu, İbni Şirinin diğer bir sözünde şöyle ifadesini bulur ;

-Bu iiim (yani isnadı bilmek) dindir. Dininizi kimden aldığınıza bakınız.  [356]

Diğer bir yerde de şöyle der :

-Bizimle (Hadis rivayet eden) şu kavim arasında dayanaklar, yani isnad vandır.  [357]

Bu mâna îbni Şirinin asrında yaşayanlar arasında aynı eşitlikte tekerrür etmiştir. Sözleriyle isnadın önemini pekiştirmiş, hadis rivay­eti metodlarında da ısrarla tatbik etmişlerdir. A'meş bir hadis rivayet ettiğinde çoğu kez şöyle derdi:

-Geriye sermaye (ana mal) kaldı. Bana filan rivayet etti, o dedi ki filan bize filandan rivayet etti.  [358]A'meş isnadı hadisin önemli bir parçası sayıyordu. Ona göre isnadsız bir hadis metnini kabul etmek mümkün değildi. Bunun için, metnin hemen ardından isnadını söylerdi. Hadisin kabulü isnadın söylenmesine bağlanmıştı. Şu'be (ö;16OH) şöyle der:

-  Enâ (Ahberanâ) ve sena (Haddesenâ)sı  [359]olmayan her hadis sirke ve bakla gibidir.  [360]Yani semizlik vermeyen ve açlığı giderme-yen yemek gibidir.

Şu'be aynı manâya olmak üzere şöyle der :

-  Haddesenâ ve Haddesenâ'sı olmayan her hadis, çölde yularsız bir deveyle başbaşa kalan adam gibidir.  [361]

Nasıl bu adam devesini istediği yöne sürmeye muvaffak olamaz­sa, Hadisci de hadisini korumaya, ayırmaya, tanımaya muvaffak ola­maz: İsnad, hadis tenkidinin ve bilgisinin vasıtasıdır. Bunun için Süfyan es-Sevri şöyle der :

-  İsnad mü'minin silahıdır.Yanında silah olmayan neyle sava şır ?  [362]

Bunun için isnadı olmayan-hadis atılmalıdır. Behz b. Esed bunu şöyle ifade eder:

-Sena (Haddesenâ) demeyen kimsenin hadisini almayınız.  [363]

İsnadı araştırmanın sadece ilim erbabına has olmayıp başkalarının da buna önem vermesi garib karşlanmamıştır. Senedi sormak bu sebeble yaygın bir durum haline gelmişti. İşte bir bedevi, Süfyan b. Uyeyne'ye gelerek, hacca gidipte Kabeyi tavaf etmeden  [364]hayız gören kadının durumunu sorunca Süfyan :

-Kâbeyi tavaf etmek için, hacıların yaptığı her şeyi yapar, diye ce­vap verdi. Bedevi:

-Örneğiniz var mı? diye sordu.Süfyan:

- Evet, Aişe (r.a.ha) kabeye ziyaret tavafı yapmadan hayız gördü. Rasûlullah(s.a.v) ona, tavaf hariç, hacıların  yaptığı   şeyleri yapmasını emretti, diyerek örnek gösterdi. Bedevi:

- Ondan gelen senediniz varmı? dedi. Süfyan:

-  Evet. bana Abdurrahman b. el-Kasım babasından, babası da Aişe (r.a.ha)dan rivayet etti. cevabım verdi.Bunun üzerine bedevi sevin­cini şöyle belirtti:

-  Örneği güçlü verdin, senedi güzel belirttin, vallahi, doğru yol­dasın doğru yolu gösterecisin [365]

İşte burada da görüldüğü gibi bedevi, senedi tamamen söyletmeden susmamış, İbni Üyeyne de onun sormasında bir sakınca görmediği gibi soruların hepsine cevap vermiştir.

İşte isnadın önemini belirten nüktelerden birisi daha:

Abbasi halifesi Me'mun, Basra fakihleri arasında bölüştürülmek üzere , Muhammed b. Abdullah el-Ensari'ye elli bin dirhem gönderdi.

Hilal b. Müslim kendi arkadaşları adına konuşuyor. Ensari de kendi arkadaşları adına konuşuyordu. Paranın kimin hakkı olduğu konusunda anlaşmazlığa düştüler. Ensarî , Hilale teşehhüdü nasıl yaptığını sordu. Hilal, İbni Mes'ud (r.a) hadisine göre teşehhüd getirdi. Ensari:

- Sana bu hadisi kim rivayet etti? Hadisin sıhhati sana göre nasıl sabit oldu? diye sorunca Hilal    sustu, cevap veremedi. Bunun üzerine Ensari:

- Her gün beş vakit namaz kılıyorsun. Bu namazlarda bu cümleyi devamlı söylüyorsun ve sen bunu Peygamberinden rivayet edeni biliniyorsun. Allah fıkıh ile senin aranı ayırmıştır, dedi. Sonra da parayıda kendi arkadaşları arasında bölüştürdü.  [366]

İsnadı söylemek kalbin yatışmasının ve neşesinin kaynağı olmuştur. Behz b. Esed'in aşağıdaki sözü bu gerçeği yansıtmaktadır. Kendisine sahih bir isnad söylendiğinde:

- Bu, birbirinden hoşnut olan, adeletli kişilerin birbiri hak­kındaki şahitlikleridir, derdi. [367]

Ravi isnadı söylerken, hadîsi nakletme sorumluluğunu yüklenmede ortaklık bulunuyordu. Bu durumda o, işini yüklenirken yalnız başına kalmıyordu. Ona şeyhi (hocası) ve şeyhlerin şeyhleri, sonra da Tabiin ve Ashab ortak (yardımcı) oluyurlardı. Onun işi, çok güvenilir kişi olan şeyhinden işittiği emniyetli bir şekilde nakletmek­ten öteye geçmiyordu. Böylece hadisi duyanlar onu kabul etmekte öteye geçmiyordu. Böylece hadisi duyanlar onu kabul etmekte ve onunla ka­bul etmekte kalp huzuruyla hareket ediyorlardı. Onlar önlerinde, hepsi de hadisi kendisinden öncekinden işittiğine şahidlik eden; Sahabiye ve onlardan Rasûlullah(s.a.v)'e kadar varan , hoşnut olunmuş, adil kişi­lerden meydana gelen bir silsile buluyorlardı.  [368]

Hadisci şairlerden veya onlan seven şarlerden bazıları, isnadın söylenmesinden duydukları sevinci dile getirirlerdi. Bu şairlerden birisi şu şiiri söyledi: "Avf ile Bişr, Şa'bîdenve hasenden "Bize rivayet etti, demiş olman ne tatlıdır." [369] Şair Hatim de Süfyan b. Üyeyne'yi şöyle medheder: "Ömeri isnadla Zühri 'ye bağlar. "Amr'dan sonra da Safvan'ı Zühriye...." "Abde ile Ubeydullaha da " " Onlardan Allanın Rasûlüne ulaştırarak bizi," "ilim , hikmet, tevil ve açıklamalayla genişliğe kavuşturur."[370] Esma ise Süfyan b. Uyeyne hakkındaki ağıtında şu şiiri söyler: "Zühriden alarak hadisin isnadını kim yapar?" "Amr b. Dinardan da hadislerin isnadını alan kimdir?" "Zühri bedeviler veya şehirliler arasında iken"

"Süfyan'ın ölümündün sonra "Haddesenâ" deme görevini ifaya kim kalkışacak"  [371]

İsnadın güçlü bir şekilde değer verilerek ele almışı neticesinde, ikinci hicret asrının ilk yansında "Mesanid" ismi verilen kitaplar yazıldı. Bu, isnad düşüncesini apaçık yansıtan bir isimdir. Bu  müsnedlerden bazıları zamanımıza kadar ulaşmıştır. Mesela: Ma'mer b. Raşidin (ö;l52 h) Müsnedi, Tayalisi(ö;204 h) Müsnedi Humeydi(ö;152 h)nin

müsnedi gibi ..... Bu Müsnedler, üçüncü   hicri asırda ortaya çıkan Kütüb-ü Sittenin dayandığı ana kaynaklan oluşturmuşlardır.  [372]Bu kitaplarda, kendisinden yararlanılan birer kaynak olarak ve hicri ikincrasir hadis yazımı olarak isnada ne derece titizlikle ri'ayet edil­diğini görürüz.

Bu durumda. Sahabe ve Tabiinden olan hadis hafızlamaca bilin­en isnadın kullanılışı ve ne zaman başladığı hususunda bazılarının değişik zamanlar göstermesinin değeri kalmıyor. Ancak senedin titiz­likle takibi, uydurma hadislerin ortaya çıkmaya başlaması ve hadisin sıhhatini araştırma gereğinin duyulması anında itibaren olmuştur. Bu gerçek, isnadın çoğunun sonraki hadisciler tarafından uydurulduğunu ileri süren Kaytani ve Şaht'm yanıldığını gözler önüne serer. Kaytani ye göre bu isnad uydurmanın başlangıcı ikinci hicri asrın son devreleri olabildiği gibi, üçüncü hicri asırda olabilr.  [373]Şaht'm iddiasına göre ise muttasıl isnad son devirlerin eseridir ve mezhep imamları görüşlerini kabul ettirmek için onları Ashaba dayandırmak iste­mişlerdir,  [374]Şaht'a göre isnadı makbul tutmak, isnadın tam olgun şekliyle ortaya makbul tutmak, isnadın tam olgun şekliyle ortaya çıktığı hadis yazma devresine kadar sürmüştür. Şaht bu iddiasına, İmam Malik 'in Muvatta1 isimli eseriyle, İmam Şafiinin er-Risale isimlli eserindeki mürsel ve munkatı' senedleri delil olarak göstermektedir. Yine Şaht'a göre, İmam Malikten daha sonra yazılan Kütüb-ü Sitte deki âli isnadların (Tabiin ve Sahabe isimleri) üzerine dayanan muttasıl senedler değişiktir ve bunları sonradan gelen mez­hep taraftarları uydurmuştur. [375]

İmam Malik'in mürselle delil getirmesinin Muvatta'nın hadisle­rini mevsul yapmaya önem vermemesinden ileri geldiğini ileri sürerken de Şaht gaflete düşmüştür [376]Çünkü onun isnadı kullanma metodu, devrinin genel karekteri değildir. Şu halde ikinci hicri asırda yazılan müsned kitaplarında muttasıl isnadlar bulunmaktadır. Bu ki­taplardan bir kısımda Muvatta'dan önce yazılmıştır ki Ma'mer b. Raşidin Müsnedi de bunlardan birisidir.

Bir hadisin bir defa mürsel, diğer defa muttasıl olarak gelmesi uydurma olmasını gerektirmez veya senedlerinin son devrelerde tamamlandığmı göstermez. Alim zat, ya özetlemek kastıyla, yada unut­tuğu için bir defa muttasıl senetle diğer bir defa da munkatı' olarak ri­vayette bulunur. Bu durum, bir isim eklemek veya bir isim yerine başka bir ismi koymak suretiyle senetlerde hata yapmak manasına gelmez. - Hadis ist ilanlarıyla ilgili kitablann açıkladığına göre, uydurma ha­dislerin senedleride tamamen uydurmadır.  [377]Ancak muttasıl sened-lerin çeşitliliği konusunda büyük çapta düşüncesiz konuşmak, fıkhi mezheplerin bu muttasıl senedleri kendiliklerinden uydurduğunu iddia etmek ithamından daha az bir düşüncesizlik değildir. İmam Şafii, Sadi b. Müseyyeb'in mürsellerine dayandığı gibi, Ebu Hanife de hocalarının (şeyhlerinin) mürsellerine dayanmıştır. Bu iki zatın kendileride ken­dilerine de uyanlar da bu mürselleri muttasıl yapma fikirne sapma­mışlar, hadisler bunların ketaplarmda mürsel olarak kalmıştır.  [378]Senedlerin uydurulmasıda daha önce açıkladığımız çeşitli sebeplere bağlı olarak uydurmacılar tarafından ortaya çıkarılmıştır. Mezhep sa­hiplerin  bununla  ithamı mümkün  değildir.   Onlar  Şeriat  içinde . güvenilen kişilerdir, Rasûlullah(s.a.v)'in hadislerini yalana karşı ko­ruyan kişilerdir. Biz hadislerin sahihini zayıfından, doğrusunu ya­lanından, ravilerin adelete nisbetlerini, sağlam olmayışlarından bu yüce alimler vasıtasıyla tanıyabiliriz. İnsaflı araştırıcıya ve tarih ten-kidcisine, ümmetin bu seçilmiş kişilerini    itham etmek nasıl yakışır? Fuad Sezgin'e göre Buhari, sahihini yazdığından beri isnad önemini yitirmeye başlamıştır. (!) Çünkü Buharinin sahihinde      is-nadsız talikler, lügavi ve tarihi fıkralar vardır.  [379]Ancak Buharinin senedsiz olarak yazdığı       bu talikler."Rasûlullahfs.a.v)rin işlerine, sünnetlerine ve günlerine ait olan sahih isnada sahip ve muhtasar olan hadislerin toplamına dahil değildirler.'" Bu ibarenin Arapçası olan "el-Camiü'l-Müsnedi's-Sâhihi'l-Muhtasar fi Umuri Rasûlullah (s.a.v) ve Sünenihi ve Eyyamîhi" Buharinin taliklerine itibar edilmemesini ilk elde tenbih için kitabına seçtiği unvandır. Hatta bu taliklerin yolları, Buhariden gayri yollarla Sahih olsa bile durum böyledir. Buharinin topladığı  Mevsül-Müsned  hadisler  "el-Camiu's-Sahihi'l-Müsned"i oluştururlar. Bu kitap Buharinin metodunu temsil eder ve onun meşhur şartlarına tamamen uyar. Bu kitapda senedler(isnadlar) en kâmil şekilleriyle, en üstün ve en ince yollarıyla ortaya konur. Şu halde, bil-hassa"Buhari den itibaren isnadın değerini kaybetmeye başladığını söylemek doğru değildir. Buhariden sonra hadis toplayanlar , bilhassa kütüb-ü Sitteden olan diğer kitapların müellifleri, muttasıl isnada aynı şekilde önem vermişlerdir.

Hadiscilerin isnadda takip ettikleri metoddaki titiz tutumları , hadis çerçevesinde taşıp, tarihçi ve edebiyatçılarıda etkisi altına almıştır. Sened arama çalışmaları tarihi ve edebi rivayetleri de oluşturmuştur. Bu arada isnadın kullanışı, ilk siret kitaplarına kadar uzanmıştır. Mesela.îbni İshak'm Siresi, Vakidinin Meğazi'si, İbni Sa'd'm Tabakatü'l-kübrası;tarih kitaplarından Halife b. Hayyat'ın Ta­rihi, Taberinin Tarihu'1-Ümem ve'1-Mülûkü; edebiyat kitaplarından Ebu'l-Ferec el-îsbahani'nin el-Eğanisi'si bunun örnekleridir. Yalnız ta­rih ve edeb kitaplarında isnadın kullanışı, Özel öneminden dolayı, ha­dis kitabiarmdaki dikkat derecesinde olmamıştır. Çünkü Şer'i hükümler hadislere dayanır. Bunun da halkın yararıyla doğrudan ha­dislere dayanır. Dolayısıyla bunun üzerinde özel bir dikkat göstermek zaruridir. Hadis ilimlerin Öğretimi isnadın, hadis tenkidiyle ilgili kai­delerin etrafında döndüğü bir mihver olduğunu teyid eder. Öyle ki hadi­si rivayet edip, seleften halefe nakleden kişiler üzerine tenkid ve düşünceler (mülahazalar) yöneltilir [380]Buradan hareketle ulema bu kişileri (ricali) tanımaya önem verdiler ve onları, isimlerini, künyelerini , lâkaplarını, soylarını, babalarını analarını tesbit ede­rek aydınlatıp başkalarından iyice ayırt ettiler. Hocalarının (şeyhlerinin) bazılarını, talebelerini belirttiler. Memleketlere yaptıkları seyahetleri ve oradaki ulemâ ile mülakatlarını tesbit ettiler. Güvenirlikleri veya zayıflıkları konusunda önemli olan, haklarında açık hüküm vermeyi sağlayan davranışlarını ve ahlaklarını açıkladılar. Bunları cerh ve ta'dile delalet eden ibareleri kullanarak yaptılar, ilimdeki değerlerini ve ulema arasındaki derecelerine delâlet eden rivayetlerinden örnekler sundular. Vefat tarihlerini titizlikle tes­pit ettiler. Bütün bu değişik düşünceler ricale has bir ilimde toplandı. Buna bağlı olarak, çeşitlendirilmesi ve düzenlenmesi konusunda ya­zarların ihtisaslaştığı kitaplar ortaya çıktı.Bundan sonraki bölüm bu kitapların öğretimini, ihtiva ettiği malumatın değerini ve düzenleniş biçimlerini gözler önüne serecektir. [381]

 

BEŞİNCİ HİCRİ ASIR SONUNA KADAR YAZILAN İLMİ RİCAL KİTAPLARI

 

(İnceleme ve araştırma)

 

Bu konu ilmi rical hakkındaki ilk kitaplara tahsis edil­miştir. Sonradan yazılan kitaplar da maddeleri ve tertipleri itibarıyla zaten bu ilk kitaplara dayanmaktadırlar.

İlmi rical hakkında kitap yazan ilk yazarlar, yazdıklarının çeşitli olmasını doğuran değişik üsluplar kullanmışı ardır. Bazıları Sa­habeyi tanıtmakla yetinmişlerdir.Bunlar " Ma'rifetü's-Sahabe" adını alır. Bazıları Sahabe, Tabiin, Tebe-i Tabiin ve onlardan sonra gelenleri içine alır ki bunlara da "Tabakat" kitapları denir. Bazıları da kişilerin güvenilirlikleri ve zayıflıklarına göre tertip edilmişlerdir ki bunlara da "Cerh ve Ta'dil" kitapları denir. Bu son guruptakiler de kendi ara­larında çeşitlilik gösterirler.

Bir kısmı sadece güvenilir (sika) olanlarla ilgilidir. Bir kısım zayıf 'duafa) olanlarla ilgilidir. Üçüncü kısmı ise hem sika, hemde zayıf olanları birlikte ihtiva eder. Bir asır sonra ise sadece bir hadis kitabındaki hadis ricalini konu alan kitaplar yazılmıştır. Bu devrin ilk yazarları İmam Malik'in Muvatta'ı üzerine, Buharinin sahihindeki rical ve Müslimin sahihindeki rical üzerine kitap yazmışlardır. Bun­ları takiben Buhari ve Müslimin ricalini bir arada yazan kitaplar çıkmıştır. [382]

İlk ilmi rical kitaplarının özelliği kapsamlı oluşlarıdır. Sonra­ları bazı yazarlar belirli yerlerin ricalini yazmaya başladılar. Genel­likle hadis alimleri kendi memleketlerinin ricaline önem verdiler. Do­layısıyla üçüncü hicri asnn ikinci yarışmadan itibaren mahalli rica­lin tarihleri ortaya çıktı ve zamanla bu çeşit kitaplar yayıldı.

Hadis ravilerinin çokluğu ve isim, künye ve nisbetteki benzeyiş­lerin karışıklığa meydan vermesi ihtimalinin bulunuşu sebebiyle isimleri belirten, ayrıca aynı olan veya benzeyen isimlerini birbirin­den ayıran kitaplar yazıldı.

Beşinci hicri asnn son devrelerinde, her ravinin kabile, şehir ve sanata ait çeşitli nisbetleri olduğu için ravilerin nisbetleriyle, soy-lanyla'ilgili kitaplar yazıldı. [383]

 

1-Ashabı Tanıtan Kitaplar (Kütüb-Ü Ma'rifeti's-Sahabe)

 

Sahabeyi tanımak büyük bir ilimdir. Hadis ilmine mensup olup-ta bu ilmi bilmeyenin mazereti kabul edilmez. Ulema arasında , Rasûlullah (s.a.v) 'in ashabını tanımaktan daha özel, haber erbabı için daha yüce bir ilim yoktur.  [384] Bu şuradan kaynaklanmaktadır; Mürsel hadisle [385]müsned hadisi  [386]birbirinden ayırmak saha­beyi tanımakla mümkündür. Sahabeyi tanıtan kitaplar onların isim­lerini, neseblerini, hayat ve davranışlarını, ikamet ettikleri yerleri, bulundukları gazaları, vefat tarihlerini ihtiva eder.

Ulema sahabenin tarifinde ihtilaf etmişlerdir. Enes b. Malik (r.a) 'e göre, Rasûlullah(s.a.v) i sadece görmek bir kişinin sahabi olması için yeterli değildir, kendisine:

- Sahabi olarak senden başkası kaldı mı?diye sorulduğunda :

-Bedevilerden bir takım kimseler kaldı, ama onun ashabı olan­lardan kimse kalmadı, cevabını verdi.  [387]

Saîd b. el-Müseyyeb bir kişinin sahabi sayılması için, Rasûlullah (s.a.v) la beraber bir veya iki sene oturmasını, bir veya iki defa gazaya gitmesini şart koşmuştur. [388]

İbni's-Salah usulcülerin, sahabi isminin gerek lügat, gerek zahir manasıyla Rasûlullah (s.a.v)'e arkadaşlığı uzun süren,, kendisine tabi olmak ve ondan hadis almak suretiyle çok oturup kalkan kişiye ait olduğunu ileri sürdüklerini söyler.  [389]

Ebu Hamid el-Gazali de şöyle der:

-Sahabe ismi, Rasûlullah(s.a.v)'e arkadaşlık edene uyar, sonra kelimenin konulusu itibarıyla, bir anlıkta olsa arkadaşlığı (sohbeti) bulunana isini olması yeterlidir. Ancak örfe göre arkadaşlığı uzun süren kişiye tahsisi gerekir.  [390]

Hadiscilerin sahabenin tarifiyle ilgili olarak tutdukları yol ayrıdır. Buhari sahihinde şöyle der:   

- Rasûlullah(s.a.v)'i gören her müslüman sahabidtr. [391] Ahmed b. Hanbel de sahabinin tarifini şöyle der:

-Rasûlullah(s.a.v)'in ashabı, onunla bir ay, bir gün veya bir saat arkadaşlık eden, veyahutta onu gören her kişidir. [392]

Diğer hadisciler, Buhari ve İmam Ahmed b. Hanbel'in tarifini ka­bul etmişlerdir. Ebu'l-Muzaffer es-Sem'ani şöyle der:

-Hadisciler Sahabi ismini, Rasûlullah (s.a.v)'den bir hadis veya bir kelime rivayet edene verirler. Bu tarifi genişletip onu bir defa görene de sahabeden sayarlar [393]

Hafız İbni Hacer el-Askâlani şöyle der:

-Sahabinin tarifinde üzerinde durduğum ve en sahih görüşe göre , Rasûlullah(s.a.v) le Mü'min olarak karşılaşan ve İslam üzere ölen kişi sahabidir. Bu tarife Rasûlullah (s.a.v)le oturup kalkması uzun olan da kısa olanda, ondan rivayet edende, rivayet etmeyende , onun mahiye­tinde gaza yapanda, yapmayanda, meclisinde oturmadığı halde baş gözüyle gören de, âmâlık gibi bir arıza sebebiyle görmeyende girer. [394]

Bir şahsın sahabi olduğu şu şekillerde bilinir:

1.  Mütevatir haberle

2. Tevatürden daha aşağıda olan meşhur haberle

3.  Sahabilerden birisi tarafından onun sahabe olduğuna rivayet edilir

4.  Adil olduğu sabit olarak, bizzat kendisinin sahabi olduğunu kendisinin söylemesi ve haber vermesiyle  [395]

Sahabeyi tanıtan kitapların yazılmasr erken devrelerde başladı. Aşağıda"Ma'rifetü's-Sahabe" kitaplarının yazarlarının isimleri yer al­maktadır. İsimlerinin yanındaki ölüm tarihleri bu kitapların yazılış tarihlerini de göstermeye yardım edebilir. [396]

 

"Ma'rifetü's-Sahabe" İle İlgili Kitap Yazanlar  [397]

                                                            .

"Ma'rifetü's-Sahabe" ile ilgili ilk kitap yazanlar şunlardır:

1. Ebu Ubeyde Ma'mer b. el-Müsemma (ö;208 h)

2. Züheyr b. Abdullah el-Absi

3. el-Osmani

4. Muhammed b. Sa'd (ö; 230 h)  [398]

5. Halife b. Hayyat (ö;240 h)  [399]

6. Ya'kup b. Süfyan el-Fesevi (ö;277 h) "Kitabü'l-Ma'rife ve't-Tarih" isimli eserinde sahebe ile ilgili bölüm  [400]

7. Ali b. el-Medini (ö;233 h), beş ciltlik "Ma'rifetü men Nezele mine's-Sahabeti Sâira'l-Büldan" ayrıca 'Tesmiyetü Evladı'l-Aşere ve Gayrihim mine's-Sahabe" isimli kitaplar vardır.

8.   Muhammed b.   İsmail  el-Buhari(ö;256  h),   kitabının ismi 'Tarihu's-Sahabe" dir  [401]

9. Ahmed b. Abdürrahim el-Burki(ö;270 h)  [402]

10. Ebu İsa Muhammed b. İsa b. Sevr et-Tirmizi(ö;279 h) kitabının ismi 'Tesmiyetü Ashabı Rasûlillah"dır. [403]

11. Ebu Bekrb. Ebu Hayseme (ö;279)

12.  Abdullah b. Muhammed el-Mervezi, lakabı Abdandır. (ö;293 h) kitabı yüz cüzdür.  [404]

13. Muhammed b. Abdullah (Maun) (ö;298 h)

14. Ebu Mansur Muhammed b. SA'd el-Baverdi(ö;310 h)  [405]

15. Abdullah b Muhammed el-Begavi (ö;317 h)

16.  Muhammed b. er-Rabi' el-Cizî, kitabı mısıra göç eden sahabi-lerle ilgilidir.  [406]

17.  Ebu'l-Kasım Abdüssamed b. Said el-Himsi(ö;324 h) kitabı hu­musa yerleşen sahabiler hakkmdadır. [407]

18. Ebu Bekr Abdullah b. Süleyman b. Ebu Davud (ö;316 h)

19.  Ebu Muhammed     b. el-Carud(ö;320 h) kitabının ismi "eî-Ahad"dır.

20.  Ebu Cafer Muhammed b. Amr b. Musa eî-AMlî (Ö;322 h), ki­tabının ismi "Kitabü's-Sahabe"dir [408]

21. Muhammed b. Abdurrahman (ö;325 h)

22. Ebu'l-Huseyn b. Kani el-Ümevi(ö;351 h)

23. Ebu'l-kasım et-Taberani(ö;360 h)

24.  Ebu Ali Said b. Osman b. Said es-Seken, kitabının ismi "Mu'cemü's-Sahabe "dir.  [409]

25.   Ebu  Hatem b.   Hibban  el-Busti(ö;354  h)  kitabının  ismi "Esmaürs-Sahabe"dir.  [410]

26.  Ebu Ahmed Abdullah b. Adiyy eI-Cürcani(ö;365 h), kitabının ismi, Esmaü's-Sahabe"dir. [411]

27.  Ebu'1-Feth el-Ezdi(ö;367 h), kitabının ismi "Men Lem Yervi Anhu Minhum Sivâ Vahidün " dür. İbni Hacer buna" el-Vundan" ismi­ni verir.  [412]Buna "el-Maîızun" da demiştir. Anlaşıldığına göre bu,"el-Mahzun   fi ilmirl-Hadis" isimli kitabın ta kendisidir.

28.  Ebu Süleyman Muhammed b. Abdillah b. Ahmed b. Zebr (ö;379 h)  [413]

29. Ebu'l-HasenMuhammed b. Salih et-Taberi

30. Ebu Ahmed el-Hasen b. Abdullah el-Askeri (ö;382 h)  [414]

31. Ebu Hafs Ömer b. Ahmed b. Şahin (ö;385 h)  [415]

32.  Ebu Abdillah Muhammed b. İshak b. Muhammed b. Yahya b Mende (ö;395 h)

33. Ebu Nuaym el-İsbahani (ö;,430 h)

34.  Yahya b. Yunus eş-Şirazi, kitabın ismi "el-Mesabih fi's-Sahabe"dir  [416]

35.  Cafer b. Muhammed el-Müstağfiri (ö;432 h)

36.  İbni Abdilberr el-Kurtubi (ö;463 h), kitabının ismi "el-İstiab fi Ma'rifeti'l-Ashab'dır

37.   el-Hatibü'l-Bagdadi (ö;463 h), kitabı "Men Ravâ Minhum ani't,Tabiin"dir.

38.  Ebu Ali el-Huseyn   b. Muhammed el-Gassani (ö;498 h), ki­tabında İbni Abdilberr'in noksanlarını ikmal etmiştir.

39.  Ebu İshak b. eî-Emin, kitabı "ez-Zeyl ale'l-İstiâb"dır.

Bu kitapların büyük bir kısmı zamanımıza yetişmemiştir. Bize ulaşanların en eskileri Muhammed b. Sa'd 'm(ö;230 h) "et-Tabakatü'l-Kebir" ile Halife b. Hayyat'ın (ö;240 h) "et-Tabakat" dır. Bu iki şahısta kitablarmm yaklaşık üçte birini sahebeye ayırmışlardır.  [417]

İbni Sa'd, ashabı, İslamdaki geçmişlere göre tabakalara ayırmış ve kitabını buna göre düzenlemiştir. Aynı tabaka içeresinde de nesebe göre sıralamıştır. Halife b. Hayyat ise tertibini nesebe göre yapmış, başka bir faktörü göz önüne almamıştır.  [418]İbni Sa'd, halifenin çoğu zaman özetleyip geçtiği yerlerde, sahabenin hayat tarzını, yaşayış tarzını almakla da üstünlük gösterir. Halbuki halife, hal tercümelerinin çoğunda sadece isim zikretmekle yetinir. [419]

 

Tesmîyetü Evladi'l-Aşere

 

Bize kadar ulaşan kitaplardan biriside Ali •h)nln "Tesmiyetü1 Evladi'l-Aşera ve Gayrlhim Mine's-SanaDe / ^ kitabıdır. [420] Bu zat kitabına Rasûlü Ekrem (s.a.v) Efe™™2™_iazı Fatıma (r.a.ha) Üe Hz.Ali (r.a)'in çocukları ve torunlar^ ^şiar fa<^> ra Ebu Bekr (r.a)in çocukları ve torunlarıyla, ardmdan  meJ"lj çocukları ve torunlarıyla devam eder. Bu tarzda Cennete      J on sahabî*ye ve diğer bazı sahabilere geçer. Bu arada ss^ece          y^.makla kalmaz, başkalanna geçer. Bu tarzıyla küçük ÇaP*f sc^ a§aç " n şemalan çizer. Madde düzeni itibariyle çeşitlilik gösteI5', yer e "Rasülullah(s.a.v)den hadis dinleyenlerin isimlendirin^1 Konusunu işler. Harf veya kabile üzerinde tertibe ğirişmekssizin sadece isimleri­ni söylemekle yetinir ve Rasûlullah(s.a.v) le karşılaşıl oimalanna it­ibar eder. Başka bir yerde, "Kendisinden hadis rivayet edilen kardeşlerin isimlendirilmesi" konusunu işler. Sonra saheoenin isim benzerliğine göre konu açar "ismi Hişam olanlar" der o y "ismi Ma*bed olanlar" der, onları yazar. Sahabenin yerleS0^ şeniriere göre bölüm açar, mesela;"küfeli olanlar" der yazar, "Basra ıoanar der, yazar, "Garipler" der yazar.

Bu şekilde maddelerin düzeninde değişik böluml Bir bölümde soya, diğer bir bölümde şehirlere, üçüflÇ0 Rasûlullah (s.a.vle karşılaşmış olmaya itibar eder. [421]

 

Tesmıyetu'l-Ihve

 

Ebu Davud Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistani (ö;275h) "Tesmi-yetü'1-Ihve min Ehli'l-Emsar" [422]isimli risalesini yazarken Ali b. el-Medini'nin kendi el yazısıyla yazdığı kitabını okuyarak istifade etmiştir.  [423]

Maddelerin tertibinde onun üslûbundan istifade ettiği gibi, kendi­sinden hadis rivayet edilen kardeşleride şehirlere göre tertiplemiştir. Ebu Davud sadece isimlerini almakla yetinmiş, sadece sahabeyi zikret­mekle kalmamış, sonra da gelenleri de yazmıştır. [424]

 

El-Ma' Rife Ve't-Tarih

 

Yakûb b. Süfyan el-Fesevi'nin (ö;277h) "el-Ma'rife ve't-Tarih" isimli kitabının sahabeye ait bölümüde günümüze ulaşanlardır. Fesevî tarihinin birinci kısmını, seneler göre tertib ederek, siyasi olaylara ayırmıştır. Bu kısmın çoğu kaybolmuştur. Diğer kısım ise ricale aittir. Bu kısım tamamen bize kadar gelebilmiştir. Bu kısma sahabe ile başlar ve buna 84 sahife ayırır. Sahabinin ismini ve nisbetini belirtir. Bazen nesebini de yazar. Her sahabenin rivayet ettiği bir hadiside ilave eder. Kitabın tertibini, ilk isimlerini aynı olanlara göre yapar, mesela; Aba-dile'yi, yani ilk isimleri Abdullah olanları, bir bölümde toplar, böylece devam eder.

Sahabe bittikten sonra Tabiin ve onlardan sonra gelenleri tabak­larına göre yazar. Ancak üçüncü tabakayı yazdıktan sonra Ebu bekir, Ömer, Abdullah b. Ömer, Abbas b. Abdülmuttaîib, Abdullah b.Abbas gibi bazı Ashabın tafsilatlı bir şekilde hayatlannı yazmaya geçer. Bu kısımda Sahabeyi tanıtan bölüme bağlıdır. [425]

 

Mu'cemü's-Sahabe

 

Ebu'l-Huseyn Abdülbaki b. Kani1 b. Merzuk el-Ümevî el-Bağdadi (ö;351 h)nin "Mu'cemü's-Sahabe" isimli kitabıda günümüze kadar gele­bilmiştir. Bu zat Sahabeyi, harf sırasına göre alır. İsim ve neseblerini belirtir kendilerine varan senedleriyle, rivayet ettikleri bir veya iki hadisleri zikreder. Ölüm tarihleriyle hayat hikayelerini almaz. [426]

 

İbni Mende'nin Ma'rifetü's-Sahabe

 

Hafız Ebu Abdillah b. Mende el-İsbehani(Ö; 395 h) nin "Ma'rifetü's-Sahabe"sinde ise bize 37 el ve 42ci cüzleri ulaşmıştır. [427] 37ci cüzde künyesiyle bilinen sahAbiler vardır. Harf sırasına göre ter­tip edilmiştir. Her hal tercemesinde Sahabenin ismini, kendisinden rivayEt edenleri ve Rasûlullah(s.a.v)den naklettiği bir rivayeti yazar. Bazen yerleştiği şehri, bulunduğu gazaları veya fetihleri ekler. Çoğu kez hadis rivayetlerine önem verir ve neseblerini yazmaz. İbnü'1-Esir onu bu yüzden tenkid eder. [428]

42. cüzü kadın sahabilere ayırmıştır. Önce Rasûlullah(s.a.v)'in halalarını, süt analarını, hanımlarını alır. Hal tercümelerini uzunca yazar. Sonra Rasûlulîah (s.a.v)'in nikahlanıpta zifafa girmediği kadmlan yazar. Kitabın tertibinde harf sırasını gözetmez. Diğer kadın sahabilerde aynı şeyi yapar. İbni Mende ye ait bir forma yazma bul­dum [429]Bundaki hal tercümeleri harf sırasını göredir ve tertibi 37. cüze benzer.

Burada şuna işaret edilmelidir ki Ebu Zekeriyya Yayha b. Abdülvehhab(ö;5ll h) Sahabe hakkında "Cüz' fi-men Âşe mine's-Sahabeti Mieten ve İşrîn" isimli bir kitab yazmıştır. [430]

 

El-Isbahanînin Marifetirs-Sahabesi

 

Ebu Nuaym el-İsbahani(Ö;430 h) "Ma'rifetü's-Sahabe"  [431]ki­tabının ikinci ve son cildi günümüze kadar kalabilmiştir. İbnü'l-Esir'in beyanına göre çokça hadisleri alır ve onun sıhhatini inceler. Şahsın tarihi, soyu ve durumu hakkında sözü uzatmaz. [432]

Kısa bir önsözle konuya girerken metodunu şöyle açıklar:

OnlaTm menkıbeleriyle ve mertebeleriyle ilgili haberlerle başladım. Sonra Cennetle müjdelenen on Sahebiye öncelik tanıdım. Onlardan sonra adı Rasûlullah(s.a.v)'in adıyla aynı olanları yazdım. Diğerlerinin isimlerini alfebetik sıraya göre sıraladım. Rivayet ettik­lerinden sadece bir veya iki hadisle yetindim. Buna yaptığım ilavenin en çoğu doğum , yaş ve ölüm tarihiyle sınırlıdır. İsmini yazıpta hadisi veya rivayeti bulunmayanı sonra yazdım. Sonra gerçekle ilgisi olmay­an şu uydurmalardan bahsettim. Bunlar güvenilir imamlara senedi ulaşmayan, konunun dayanağı olan hafızların tarihinde yazılmayan şeylerdir. Bunları yazıp toplayanların gayesi, gerçeği orta yere çıkarmak değil kuru kuruya övünmektir. İşte böylelerini tanıtmaya çalıştım.

Sonra kısa bölümler yazar. Bunlar da Muhacir ve Ensarı tanıtır. İlk Muhacirlerle sonraki Muhacirlerin farkını , hicretin kesilmesinin sebebini, Habeşistan hicretini, bedir savaşının iştirak edenlerin fazi­letini, Bedir şehidlerin sayısını , hudeybiyede bulunanların sayısı ve faziletleri, Kureyşin faziletini, birinci neslin faziletini, sahebenin fa­ziletini, özelliklerini ve sayılarını, cennetle müjdelenen on sahabenin tanınmasını belirtir. Sonra Ebu Bekir es-Sıddik (r.a)'in hal tercümesiyle başlar ve Aşere-i Mübeşşere ile devam eder. Hal terceme-leri tek satırla dokuz satır arasında değişir uzunluk bakımından... Soylara, haberlere ve hadislerle onların rivayet yollarına önem verir. Bazen hadisin illetini gösterir. Çok az bir yerde cerh ve ta' dili söyler. [433]

 

El-İSTİÂB

 

İbni Abdilberr el-Kurtubu'nin (ö;463 h) "el-İ stiâb fi Ma'rifeti'l-Ashab" da bize ulaşan kitaplardandır.  [434]Kitabının önsözünde ya­rarlandığı kaynakların bir listesini verir. Buradan anlaşıldığına göre Musa b. Ukbe, Muhammed b. îshak, Muhammed b. Ömer el-Vakidi (Tarihi ve tabakatı) , Halife b. Hayyat ve Zübeyr b. Bekkar'dan yarar­lanmıştır. Ebu Ma'şer Ali b. Muhammed el-Medâini ve Mus'ab b. Ab-dullah'dan nakiller yapar. îbni Ebi Hayseme'nin Tarih isimli eserin­den de nakillerde bulunur. Buharinin et-Tarihu'1-Kebiri'nden Ebu'l-Abbas Muhammed b. İshak b. İbrahim es-Serrac'ın Tarihinden, Tabe-ri'nin Zeylü'l-Müzîli'nden Dölâbi'nin Kitabu'l-Mevlid ve'1-Vefat'mdan, Ebu Ali Said b. Osman b. es-Seken'in el-Huruf fi's-Sahabe'sinden, Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Carud'un Sahabe hakkındaki el-Âhâdı'ndan , Ebu Ca'fer el-Akîli'nin , İbni Ebî Hatem er-Razi 'nin ed-Dölâbi'nin , el-Beğavî'nin sahabe hakkındaki kitaplarından nakiller yapar.  [435] İbni Abdilberr, Rasûlulîah   (s.a.v.)   ile sohbet eden ve meclisinde

oturanlarla kalmamış, bir defa da olsa O'nunla karşılaşanları da yazmıştır. Hal tercemelerini, Sahabe'nin soylarını ve müşahede ettik­leri olayları da yazarak güçlendirmiştir. Bazan Sahabi'nin Rasûlullah (s.a.v.) 'den yaptığı bir rivayeti alır, bazan da Sahabi'den rivayet ya­panları belirtir. Bazan şehirlerde ki (erasar, ilim merkezleri) Sahabi'lerin sayılarını belirttiği olur. Sahabe'nin isimlerini harf sırasına göre yazar. Bu sırayı bitirince, ismi bilinsin veya bilinmesin künyesi meşhur olanları sayar. Künyeleri de harf sırasıyle yazar. Sonra kadınları isimleriyle, ardından künyeleriyle sıralar.  [436]

 

2- TABAKAT KİTAPLARI

 

Bazı yazarlar kitaplarım tabakalara göre tertib etmişlerdir.  [437]Bu Sahabe ve Tabiin ve Tebe-i tabiin'i ayırmada kolaylık olsun diye yapılmıştır. Bu tertibin mürsel ve munkatı' hadisleri tanımaya, bun­ları müsned hadislerden ayırmaya büyük faydası vardır. Aynı zaman­da aynı olan veya benzeşen isimleri ayırmaya da yarar.

Bazı yazarlar sadece Sahabe ve Tabiin tabakasını yazarken, bazıları kitabını bir beldenin ricali üzerine tertib eder. Bazıları da ha­dis ricalini Sahabe olsun. Tabiin olsun veya onlardan 'sonra gelenler olsun, belirli bir yerle kayıtlamaksızm hepsini ele alır.  [438]

Yazarlardan bazıları ele aldıkları ricalin hal tercemelerini bölümlere ayırırlar. Onların neseplerine, ölüm tarihlerine, hocalarım, talebelerine, bazı rivayetlerine, onlara ait haberleri de eklerler. Bu özellikler, Muhammed b. Sa'd'ın et-Tabakatü'1-Kübra isimli eserinde gayet açıkça görülür. Ondan sonra gelenlerse kısa ve öz yazmayı uygun görürler ve haberlere dalmazlar. Şahsın nesebini ve ölüm tarihini yaz­makla yetinirler. Bu yöntem, Halife b. Hayyat'ın et-Tabakat isimli ese­rinde ortaya çıkar. Daha sonra gelenlerse isimleri yazıp, haberleri ve nesepleri yazma eğilimlerindedirler. Bu yöntemi de.Müslim b. el-Haccac temsil eder.

Bu konuda yazarların kültüre etkisi olmuştur. İbni Sa'd , haber­lere ve neseplere önem veriyordu. O, habercilerden, tarihçilerden ve ne-seb bilginlerinden bir çok alıntılar yapıyordu. Tabakatla ilgili kitabı haber ve neseblerle ilgili, bereketli malumatla doludur. Halife b. Hayyat ise daha çok neseblere önem veriyordu. Onun Tabakat'ında ne-seble ilgili maddeler ekseriyettedir.

Tabakat üzerine yazılan kitapların ele aldığı ricalin tertibi aslında, senetlerin tenkidinde faydalı olması yanında bu kitapların, ricalin hayatını anlatırken ihtiva ettiği malumat, onların ilimdeki  yerlerini.takvada ve doğruluktaki derecelerini göstermesi bakımından büyük faydalar sağlamıştır. Bu ise onlara inanmayı, güvenilir olduk­larını kabul etmeyi gerektirir ki onlardan gelen rivayetlerin kabul edilmesini zorunlu kılar. [439]

 

Tabakat Yazarları

 

Tabakat hakkında en önce kitab yazmış olmakla bilinenler; Mu­hammet! b . Ömer el - Vakidi ( Ö : 207 H) ile el - Heysem b . Adiyy (Ö : 207

Vakidi "Kitabü't - Tabakat " ı yazdı.  [440]Vakidinin kâtibi olan Muhammed b . Sa'd "et - Tabakatü'l - Kübra"isimli kitabını yazarken bu kitabdan çok nakil yapmıştır.  [441]

Heysen b . Adiyy ise tabakatla ilgili olarak iki kitab yazmıştır.

a) "et Tabakat Men Ravâ ani'n - Nebiyy ( S . A . V)"  [442]

b)  'Tabakatü ' 1 - Fukaha ve'l - Muhaddisin"  [443]

Üçüncü, dördüncü ve beşinci asırların içinde Tabakat kitabları birbirini takibetti. Bunlardan bazıları:

1. Muhammed b .Sa'd (Ö : 230 H) "et - Tabakatü'l - Kühra"

2. Ali b .el - Medini (Ö: 233 H) "et - Tabakat"  [444]ibni Hayr'm bil­dirdiğine göre bu kitab iki cilttir.  [445]

3. Süleyman b . Davûd eş-Şazkûnî (Ö : 234 H ) "et - Tarih" Bu kitab ehli ilim ve bir mezhebe mensub olanlar hakkındadır.  [446]

4. İbrahim b . el - Münzir (Ö :236 H) "et -Tabakat"  [447]

5. Halife b . Hayyat (Ö : 240 H) "et - Tabakat"

6. Ebûl - Kasım Mahmud b . İbrahim (b . Semî ed - Dımışki) (Ö : 259 H) "et-Tabakat"  [448]

7. Müslim b . el - Haccâc (Ö: 261 H) "et - Tabakat"

8. Ebû Bekr el - Burkî (Ö : 270 H) "et - Tabakat"  [449]

9. Ebû Hatem er -Razî ( Ö : 277 H ) 'Tabakatü't - Tabiin"

10. Ebû Zür'a en - Nasri ed - Dımişki (Ö : 282 H) "et - Tabakat"

11. Ebû Said Abdur-rahman b . İbrahim

12. Ebû Bekr Ahmed b . Harun el - Benzeî el - Berdici ( Ö : 301 H ) "et- Tabakat fi-1 - Esmai'l - Müfrede   Min Esmai'l-ulema ve Ashabi'l -Hadis"

13. Muhammed b. Cerir et- Taberi (Ö : 310 H) "Zeylü'l - Müzîl Min Tarihi rs - Sahabeti ve't - Tabiîn"

14.  Ebül -Kasım Mesleme b . Kasım el- Endülüsî (Ö :353 H) "Tabakatü'l - Muhaddisin"

15. Ebü'ş -Şeyh el - Ensari (Ö : 369 H) 'Tabakatü'l -Muhaddisin bi Isbahan"

16. Ebû Ömer Muhammed b . el- Abbas el - Hazzâz (b . Hıyeviyye) (Ö : 382 H)" et - Tabakat"

17.  Ebül - Fadl Salih b. Ahmed et - Temîmî el - Hemezânî (Ö : 384 H) "Tabakatü'l- Hemezaniyyin"  [450]

18. Ebûl -Fadl Ali b . el - Hüseyn el - Feleki (Ö :429 H) "Tabakatü'r -Rical" Yüz cilttir.  [451]

19. Ebûl - Kasım Abdur-rahman b. Mende (Ö :470 H) Tabakatü'l -Muhaddisin" [452]

 

Îbnî Sa'd'ın  Tabakatü1 - Kübra'sı

 

Bu kitablarm çoğu kaybolmuş, elimize pek azı geçmiştir. Bunlar­dan elimize geçenlerin en eskisi Vakıdi'nin kâtibi Muhammed b . Sa'd'm (Ö : 230 H) "et - Tabakatü'l - Kübra"sıdır.  [453]kitab sekiz cilttir.  [454]Birinci ve ikinci ciltler Rasûlullah (s . a .v)in sîretiyle ilgilidir. Diğer altı cilt bizim ilgi alanımıza girmektedir.

Üçüncü cilt Bedir Ashabının hal tercemelerini alır.

Dördüncü ciltte önce islâm olupta Bedire iştirak edemeyen ve Mekkenin fethinden Önce müslüman olanlar.

Beşinci ciltte ise tabiin, Tebe,i Tabiîn ve onları takibedenleri şehirlere göre sıralayarak alır. Bu ciltte bu tabakalardan Medineli, Mekkeli, Taifli, Yemenli, Yemameli, Bahreynli Sahabe, Tabiîn ve on­ları takibedenleri alır sadece.

Altıncı ciltte kûfeli Sahabe, Tabiîn ve onlardan sonra gelenleri, muasırları da dahil olmak üzere alır.

Yedinci cildin muhteviyatına Basra, Vasıt, Medâin, Bağdat, Hora­san, Rey, Hanedan, Kum, Enbar, Şam, el - cezire, merkezler, hudutlar, Mısır, Eyle, İfrikıyye, Endülüs ricali girer. Bu kadar bölgeyi almasına rağmen, Basra, Şam ve Mısıra daha çok önem verir. Diğer yerlerin ricalini, bir kaç kişi veya bir kişi dışında yazmaz.

Sekizinci cildi kadın sahabilere ayırmıştır.

İbni Sa'd Sahabe, Tabiîn ve Tebe-i Tabiîne önem verir.Şahsın nesebini yazarak, ilimdeki yerini belirten durumunu ve ona ait haber­leri açıklayarak, rivayetlerinin kabul edilmesinde etkisi olması bakımından doğruluğunu inanç ve eğilimlerini, zûhd ve takva derecesi­ni göstererek hal tercemelerini uzatır. İbn Sa'd sahabenin ve sonra ge­lenlerin hayatlarını uzun uzun yazar. Geniş kültürü ve haberlere vakıf olması kitabının yapısına tesir etmiştir. Ancak kendi muasırlarının hayatını kısa geçer. Bunun sebebi, Sahabe ve Tabiinin durumlarını, haberlerini ve kendilerini bilmenin, onların dönemindeki rivayetler bakımından büyük önem taşımaktadır.

İbni Sa'dın kitabındaki hal tercemelerinin ihtiva ettiği malû­mat, Hicri birinci ve ikinci asırların medenî ve kültürel hayatına ışık tutmaktadır. Bu ise kitabın tarih noktasından büyük Önem taşımasına sebeb olmuştur.

İbni Sa'd kitabında cerh ve ta'dil lâfızlarından, "Sika, sebt, hüc­cet, kesîru'l -Hadis ", "fihi da'fun", "daifun leyse bi- şey'in"- "Leyse bi -zâk" gibi tabirleri kullanır [455]"Şeyhtir hafızasında hadisler vardır" der. Bu sözü sadece çok bilen için kullanır.  [456]

Ulema onun sözünü, cerh ve  tadil konusunda,  iyi makbul " sayıyorlar.  [457]İbni Hacer rivayet eder ki   ibni sa'd Vakidiyi taklid eder. Vakidi ise   Iraklıların görüşünden uzaklaşması bakımından Me-dinelilerin yolu üzeredir. [458]Hadisle çok meşgul olup bununla bili­nen muhaddisler olsun, kitabın ihtiva ettiği hal tercemelerine bol mik­tarda hadiscinin ilave edilmesi de cerh ve tadile önem vermesine delil­dir. Zaten İbni Sa'd kitabını hadis ilmine hizmet için yazmıştır. Do­layısıyla kitabın bölümlenmesl bu gayeye uygun olarak yapılmıştır.  [459]

Ulema Muhammed b . Sa'd ' m sika olduğunu kabul etmişlerdir.  [460]Ancak onlar, aynı zamanda İbni Sa'dı, Hişam b. el - Kelbi ve Mu­hammed b . Ömer el - Vakidî gibi zayıf kişilerden rivayet ve  malumat olmakla ayıplamışlardır [461]Vakidî tabakatîa ilgili bir kitab yaz­mış, İbni Sa'd de ondan nakillerde bulunmuştur. Hattâ İbni Sa'dm Tabakatü'l - Kübra'smm dörtte birinin Vakidîden alındığını söylemek mümkündür. İbni Nedimin, İbni Sa'dm bütün kitablarım Vakidî'nin eserlerinden derlediğiyle ilgili görüşünü kabul etmemiz, İbni Sa'de haksızlık olur.  [462]Zira İbni Sa'd, daha bir çok değişik kaynaktan ya­rarlanmıştır. Tabakatîa ilgili hocaların sayısı altmış küsur ci­varındadır. Bunlarında büyük bir kısmı, Rasülullah (s . a', v) in, Asha­bın, Tabiinin ve onları takiben gelen ilim ehli, hadis ravisi kişilerin siretine önem veren hadiscilerdir. İbni Sa'd, Vakididen aldıklarıyla kalmamıştır. Diğer ravilerden de geniş çapta yararlanmıştır. Ebû Nu-aym Fadl b . Dekin  [463]Affan b . Müslim, Ubeydullah b .Musa el - Absi ve Ma'n b . İsa el - Eşcâî'den nakiller yapar. Bunlardan yaptığı nakiller elbette Vakididen yaptığı nakillerden fazlardır. İbni Sa'd nasıl bu dört hadisciden nakiller yapmakla kalmamışsa başkalarından da geniş çapta nakiller yapmıştır. Tabakatta kendilerinden bir çok nakiller yaptığı hocaları şunlardır.

Ahmed b '. Abdullah b .Yûnus, İsmail b . İbrahim b . Aliyye, Kabîsa b . Ukbe   es - Sevâî,   İsmail b .Abdullah   b . Ebu Üveys el - Medeni, Müslim b. İbrahim el - Ezdi, Yezid b . Harun ve Veki' b . el - Cerrah... Kendisinden bir kaç rivayet aldığı hoca sayısı ise çoktur.  [464]Bu sure­tle İbni Nedim'in sözünün haksız ve geçersiz olduğu ortaya çıkmıştır. [465]

 

Halife B. Hayyat 'İn Tabakatı

 

Halife b . Hayyat'm Tabakatı isimli kitabı da bize ulaşan eserle­rindendir. Halife tabakatindeki hal tercemelerini yazarken şahsın baba ve annesini söyleyerek nesebini kısa kesmez, gerekirse onun hayatının İslam öncesi dönemini bile ele alır. Neseb konusunda bol bilgi aktarır. Bu konuda kendisinden sonra gelenlerin dayandığı bir kaynak oluşturur. Neseblerîe ilgili titizliği, daha çok. Sahabe ve Tabiîn neslini kapsamına alır. Tabakalar aşağı doğru indikçe neseblerîe ilgili bilgi azalır. Hatta son tabakalarda nisbet şehir ve sanata dayanır, kalır. Bu da, Arablann şehirlere yerleşmek ve yabancılarla karışmak suretiyle, bazılarının neseblerinin kaybolmasından ileri gelmektedir.

Halife şahsın nesebine künyesini eklediği gibi, devamlı veya geçici olarak yaşadığı yeride belirtir. Şehirlere yaptığı seyahatleri ya­zar. Ölüm tarihlerini önemle kaydeder. Sahabinin hal tercemesini ya­zarken, Rasülullah (sa.v)'den rivayet etmiş olduğu bir hadisi alır. Bil­hassa sahabiyi tanıtan hadisleri alır. Zira bizzat Rasülullah (s.a.v)' den yapılan rivayet, sahabiyi tanımanın ve onu ayırdetmenin yollarından birisidir.  [466]Az yerde, terceme sahibinin hocalarını ve talebelerini belirtir. Hayatlarını ve onlara ait haberleri yazmadığı gibi cerh ve tadil ifadelerimde kullanmaz. [467]

 

İmam  Muslımın Tabakatı

 

Bize kadar gelen tabakat kitablarından birisi de  [468]Müslim b . el - Kuşeyri ' ye ait olandır. Sadece Sahabe ve Tabiîne hasretmiştir ki­tabını... Hal tercemelerinden ziyade isimlerini almakla yetinmiştir.  [469]İsimlerle künyeleri karıştırmıştır. Önce Sahabe ile başlamış ve şehirlere göre tertib etmiştir. Önce Medineli Sahabilerden başlamış, sonra Mekke, Küfe, Basra, Şam, Mısır ve Yemenle devam etmiş sonra da değişik şehirlerden olanları yazmıştır. Erkekleri bitirdikten sonra yine şehir esasına göre kadın sahabileri yazmıştır. Sahabilerden sonra Tabiîne geçmiş,.onlarıda tabakaları, zamanları ve şehirlerine göre ter­tib etmiştir. Tabiîn tabakalarından Basralı olanlarıda üç tabakaya ayırmıştır. Ancak Fuad Sezgin bu kitabın "Rasûlullah (s . a . v)'e muasır olupta onu gören ve ondan rivayet edenleri, bir de Rasûlullahı sadece görüp ondan rivayeti bulunmayanları" içine aldığını ileri sürmektedir.  [470] Bu suretle Sezginin gördüğü nüshanın noksan olduğu anlaşıl­maktadır. Veya Sezgin bu konuda vehme düşmüştür. [471]

 

Tabakat 'Ül - Esmaı !L – Mufrede

 

Ebu Bekr Ahmed b . Harun el - Berzeî el - Berdiciye (Ö : 301 H) ait olan "Tabakat'ül - Esmai'l - Müfrede Mine's - Sahabeti ve't - Tabiîn ve Ashabi'l - Hadis"  [472]kitabı da bize ulaşanlardandır. Kitabında isim, künye ve mensûb olduğu şehir belirtilmektedir. Bazan hal tercemesi ve­rilen şahsın hocaları ve talebeleri verilmektedir [473]Bu kitabda rical Sahabe, Tabiîn ve sonra gelenler olmak üzere tabakaya ayrılmaktadır.  [474]

 

Taberı Nın  Müntehabı

 

Ebû Cafer Mumammed b . Cerîr et - Taberi' nin "el - Müntehab Min Zeyli'l - Müzil Min - Tarihi's - Sahabeti Ve't Tabiîn"  [475]isimli kitabı günümüze kadar gelenlerdendir. Taberi kitaba Sahabe ile başlar ve vefat tarihlerine göre sıralar. Özel olarak seçtikleri dışında, diğer seneleri pek zikretmez. Seçilenler de, bazı senelerdeki olayları önemsemiş olmasından ileri gelir. Bunları yazmış, diğerlerini bırakmıştır. Bazen da hal tercemesi yazılan kişiyle ilgili haberleri uzatır. Zeyde'l- Hubb'un tercemesinde böyle yapmıştır.  [476]Haşim Oğullarını önce ele alır. Vefatları yazdığı en son sene 80. Hicrî yılıdır. Bundan sonra çeşitli başlıklar koyar. Rasûlullah (s.a.v) in vefatından sonra yaşayan ve ondan ilim rivayet eden Sahabileri yazar. Önce Haşim Oğullarının, sonra azadlılarmm ve antlaşmalılarının hayat­larını yazar. Sonrada Muttalib Oğullarını yazar. Böylece kabileleri sırayla yazarak gider. Adnanileri bitirince aynı tertible Kahtani kabi­lelere geçer. Ardından kadınları, vefat tarihlerine göre tertib ederek ya­zar. Kadınlardan hicretten önce vefat edenler, Rasûlullah (s.a.v) in hayatında vefat edenler, vefatından sonra vefat edenleri yazar. Bunları işlerken her gurupta önce Rasûlullah (s.a.v) in akrabası olan hanım­lar, sonra Muhacir, sonrada Ensar hanımlarını yazar. Bunu takiben Beni Haşim'den olupta hadis rivayet eden Sahabi kadınları ve diğer Arab kadınlarını sıralar.

Sahabeye ait hal tercemelerini bitirince Tabiîn ve Tabiînden son­ra gelen ulema ve ravileri, vefat tarihlerine göre sıralayarak yazar. Bunu takiben erkekleri künyelerine göre, kadınları künyelerine göre. Sahabeyi Tabiînden öne almak suretiyle inceler. [477]

 

Ebû Arube'nın Tabakatı

 

Ebû Arûbe el - Hüseyn b . Muhammed b . Mevdûl el - Harrânî (Ö: 318 H) nin yazdığı "el - Münteka Min Kitabi't Tabakat [478]in sadece ikinci cildi zamanımıza kadar gelebilmiştir. [479] Bu cilt Sahabeden bir kısmını ihtiva etmektedir. Ümmü Sünbületi'l - Eslemiyye ' nin hayatı ile başlamaktadır. Belkide kendisi kadınlarla erkeklerin ta­bakalarını karıştırmıştır. Veya bunu, kitabı yeniden tertib eden birisi yapmıştır.[480]Hal tere emel erinin uzunlukları değişiktir.  Bazıları fazlaca uzundur. Halid b . el - Velid ve Ebû Süfyan b .Harb gibi... Bazıları da sahabinin ismi, babası ve yerleştiği şehirden başkası yazılmayacak derecede kısadır. Sahabeden kardeş olanlar için bir bölüm açar. Önce bunların sadece isimlerini sunduktan sonra, hal ter-cemelerine döner.[481] Kardeşlerin, sadece baba isimlerinin aynı olmasıyla kardeş olmayacaklarını ifade eder [482]Cilt, Abdullah b . Abbas (Ra)'in hal tercemesiyle biter. Hal tercemeleri neseb ve ölüm tarihle­riyle desteklenmiyor. Hayatı yazılan şahsin, ilim ve faziletteki derece­sine delil olduğu için, ona ait haberlerin bazısını zikretmeye önem ve­rir.  [483]

 

3. CERH VE TA'DIL KITABLARI

 

Cerh Ve Ta'dıl İlmi

 

Bu, zayıflıklarını veya güvenilirliklerini göstermesi yönünden ravilerin derecelerini, ulemaca bilinen tabirlerle belirtilen ilimdir. Bu tabirler, Hadisin isnadını tenkiddeki önemi bakımından, gayet ince, titiz, isabetli tabirlerdir.

Ulema Hadis ravilerini cerhetmek (incelemek) babında ayıplarını söylemeyi caiz görmüşlerdir. Bunu haram olan gıybetten saymamaktadırlar. Buna, Rasûlullah (s . a . v) in iki Hadisini delil ola­rak   getirirler:

1.  Rasûlullah (s . a . v) bir adam hakkında "Aşiretin kardeşi ve kötü oldu!" demiştir.  [484]

2.  Fâtıma binti Kays (R.a) kendisine dünür olan Muaviye b . Ebu Süfyan ve Ebül - Cehm hakkında sorduğu zaman Rasûlullah (s .a .v) şöyle buyurmuştur.:                          .                       _

"Ebûl - Cehm asasını omuzundan indirmez (karısını çok döver) Muaviye ise yoksuldur, malı yoktur."

Rasûlullah (s . a . v) in bu sözü, sırf şahsi bir meselede danışmaya cevap olmasına rağmen, zayıf kişilerin (ravilerin) durumunu ortaya koymak için yapılan araştırmanın ve onun kötü yönlerini ortaya koy­manın caiz olduğuna delil olarak alınmıştır. Zira şahsın kötü yan­larını söylemek,helâl ye harama bağlı konularda gereklidir. Hadis ^konusunda ise bu, özel meselelerdeki danışmadan daha önde gelir. [485]

Cerh ' in (ravinin halini araştırmanın), adil olmayan kimsenin rivayetiyle delil getirilmesini önlemede büyük faydası vardır. Cerhten maksat, raviyi saf dışı etmek ve hakkında kötü konuşmak olan gıybet değildir. Ulema, cerhin sınırını çizmiş, lüzumlu lüzumsuz bir çok kusu­ru saymak suretiyle haddi tecavüz etmemişlerdir.

Rical hakkındaki araştırma, soruşturma Sahabe devrine kadar gider. Zira Ashab, halkın Rasûlullah (s. a. v) den hadis rivayet ederken uydurmacılıktan ve hatadan, titizlikle kaçınmalarım sağlamak için rivayetleri kabul etmekte çok dikkatli davranmışlardır. Ebû Bekir (R.a), "Ninenin mirasta payı varmıdır?" diye Ashaba sorduğu zaman belki de, ricali araştıran ilk şahıs olmuştur. Muğire b . Şu'be (R.a) "ninenin altıda bir alması gerektiğine" dair cevap verdiğinde o, bunun böyle olduğuna, yani Rasûlullah (s.a.v) in böyle buyurduğuna dair bir şahid getirmesini isteyince, Muhammed b . Mesleme (R.a) şahidlik etmiştir.  [486]

Ömer b el-Hattâb (R.a) da aynı şeyi yapmıştır. Ebû Musa eî-'Eş'ari

[R a)   Rasûlullah (s.a.v) den birhadis naklettiği zaman bir şahid getir­mesini istemiştir.  [487]

Ali b   Ebu Talib (R.a), Rasûlullah (s.a.v) den hadis rivayet eden -kişi sağlam ve güvenilir de olsa, yemin etmesini teklif ederdi.  [488]Ebû Bekirde   Ömer de, Ali de Sahabiyi itham etmiyorlardı. Nitekim Ömer (R a) Ebû Musa el~E§' ariye, kendisini itham etmediğini söylemiştir. Ancak Rasûlullah (s.a.v) den Hadis nakletmek çetin bir iştir. [489]

Ashab, halkın Rasûlullah (s.a.v)den Hadis naklederken, doğruluğunu araştırmaksızın, ine demeksizin cesaretle Hadis rivayet etmesinden korkuyordu, bunun için rivayeti kabulde titiz davrandılar ve ricali sordular. Sahabeden olupta rical hakkında konuşmasıyla tanınanlardan bazıları da Abdullah b . Abbas, Abdullah b . Selâm, Ubade b es - Samit, Enes b . Malik ve Hz. Aişedir. Bunlar kendilerine Hadis rivayet edenleri niçin cerh ettiklerini açıklamışlardır. [490]

Sonra Hadiste uydurmacılık hareketi çıkınca ulemâ, buna karşı uyarıda bulundular. Ricale ve tanımaya önem verdiler. Şa'bi, Mu-hammed b Şirin, Said b . el - Müseyyeb, Said b . Cübeyr gibi Tabiînin coöu cerh ve tadil hakkında konuştular. Ancak, Hadis ravileri arasında uydurmacıların peydah olup, zayıf kimselerin çoğaldığı ve ulemanın rical hakkında konuşup nazarları bu konuya çevirme rolünü oynadığı ikinci hicri asrın ortasına kadar, ulema ve hadis tenkidcile-rinin ellerinde, ilmi ricalle ilgili geniş araştırma ürünü kaynaklar oluşmamıştı.  [491]Neticede ricalin durumlarını bilen ve onları tenkid eden bir çok tenkidçi imamlar ve büyük hadisçiler ortaya çıktı da, ge­rek o asırdakiler. gerek sonra gelen, alimler yanında, rical hakkındaki hükümleri kabule şayan oldu. Çünkü bunlar raviyi büyük bir dikkat, titizlik ve uyanıklıkla ayırdettiler. Bu özellikle bilinen zatlar şunlardır1 Sutıe b . el - Haccâc, Ma'mer b . Râşid (ö : 153 H), Hişam b . ed -Destüvai (Ö : 154 H), Abdurrahman b . Amr el - Evzaî, Süfyan es - Sevri  [492]Malik b . Enes (Ö : 179 H), Abdül-Aziz b . el - Macişûn (Ö :164 H), Hammâd b Seleme (Ö : 167 H), Hammâd b . Zeyd, Leys b . Sa'd, Abdullah b el - Mübarek, Hüseyn b . Beşir (Ö : 183 H), Ebû İshak el - Fezârî, Meâiî b '. îmran el -Mûsüi (Ö : 184 H), Beşir b . el - Mufaddal (Ö : 187 H), Süfyan b Uyeyne, İsmail b • Uleyne, Cerir b . Vehb, Veki b . el - Cerrah, Yahya b .

Said el - Kattan, Abdurrahman b . Mehdi, Ebû D.avûd et - Tayalisi (Ö : 203 H), Muhammed b . Yûsuf el, Feryâbi (Ö : 212 H), Ebu Asım en - Nebil (0:211 H), Abdullah b . ez - Zübeyr el - Humeydi (Ö : 219 H), el - Kaanbi, Ebû Ubeyde'l-Kasım b . Selâm, Yahya b . Yahya en - Nisabûri (Ö : 226 H) ve Ebül - Velid et - Tayalisi (Ö : 227 H) [493]

Bu alimler, Hadisçiler gibi meşhur olmuşlardır. Bazıları fıkıhla Hadisi bir araya getirmişlerdir; İmam Evzaî, İmam Malik, İmam Leys b Sa'd gibi... Bunların Ricale ait bilgileri, Hadis ve fıkha gösterdikleri değerin bir yönünü oluşturur. Ancak ismini yazdıklarımdan bazısında ricali tanıma ve onları tenkid süzgecinden geçirme konusu daha bir ağırlık kazanır. Meselâ, Şu'be b . Haccâc, Yahya b . Said el-Kattan, Ab­durrahman b . Mehdi gibi... Ricale önem verme işi, üçüncü hicri asnn ilk yarısı boyunca devam etmiştir. İlmi ricalde özel bir ihtisas kolu olan neseb bilgisi kendisini gösterdi. Bu ilmi bilhassa Yahya b . Main (Ö : 233 H) ile Ali b . el-Medini (Ö : 234 H) de özel bir şekilde kendisini gösterir.

Üçüncü ve dördüncü asırlarda cerh ve tadil ilmi ile ilgili neşriyat gelişti. Bu kitabların bir kısmı zayıf ravileri, bir kısmı sika ravileri , aynı zamanda yazılanların bir kısmı da hem sika, hem zayıf ravileri toplamışlardır.

Bu üç çeşit kitab türü aynı devrede yazılmışlardır. Yâni üçüncü Hicri asnn ortalarında... İlk kelâmcılarm kitablar yazılmadan Önce rical hakkındaki sözleri, bu üç çeşit kitab türünün yazımında temel malzemeyi oluşturmuştur. HadisçilerHadis rivayet ettikleri gibi bun­ların sözlerini de nakletmişler ve bu sözler yazılmıştır. Bu suretle de son devir kitapları, ilk devrede yazılan kitablara dayanmış,   yazar­larının rical hakkındaki sözlerini de nakletmişlerdir.Cerh ve ta'dille ilgili olarak yazılan bir kitabın/Yahya b. Main, Ali b. el-Medini ve Ah-med b. Hanbel'in sözlerini almaması mümkün değildir. Cerh ve tadil kitablan eski kelâmcılarm, ravilerin cerh ve tadiliyle ilgili olarak or­taya koydukları bir takım terimleri kullanmışlardır. Ancak bu terim­ler, son devirde yazılan kitablarda açıklık, sayı ve delalet itibariyle, daha ince bir ifade tarzı kazanmışlardır. Kitabların ortaya çıktığı ilk devrelerde yazarlar,cerh ve tadil hakkında öncekilerin ifade ve ibare­lerini kullanıyorlardı.Bu devrede bu terimler üzerinde ittifak yoktu. Her yazarın kendine has terimleri vardı. Bu ise araştırıcıdan sadece genel manasıyla bir İstılahlar kavramı isteyemiyordu. Çünkü bu te­rimlerin delalet ettikleri manalar nisbi, kullanılışları da her şahsa göre değişen şeylerdi.Mesela ; Yahya b. Main "Leyse bi şeyin- bir şey değildir." İfadesini ravinin hadislerinin az olduğunu göstermek için kullanıyordu.  Sonrakiler ise bunu ravinin cerhi hakkında "la te-hillü'r-rivayetü anhü- ondan rivayet almak helal olmaz" manasında kullandılar.  [494]Yahya b. Main "la be'se bih- fena değil" tabirini "sika-sağlam, güvenilir" yerinde kullanıyordu. Halbuki başkaları bu sikadanda aşağı derecedekiler için kullanmışlardır.  [495]

Bu terimlerden bazıları kaynağı ve çıkış yeri itibariyle kendisin­den alman' eski benzerleriyle bağlantılıdır. Hafız el-Iraki bu tabirler­den birinin kapalılığı ve kendisinin de onun çıkış yerine akıl erdirem-emesi neticesinde doğan vehim sebebiyle hata etmiştir. Bu tabir "Hüve ala yedeyh adlin"dir, yani "helak olmuştur" manasınadır. El-Iraki "Hüve ala yedi adlün" demiş ve bunu tadil lafızlarından olan "sika" ye­rine kullanmıştır. Askalani yanlışlığı kavrayarak, Cebbara b. el-Muğallis'in hal tercemesini okuduğunda bu tabiri cerh İstılahlarından olduğuna dikkati çekmiştir. Orada Ebu Hatem, bu cebbarayı zayıf görmüş ve onun hakkında "Hüve ala yedey adlin" demiştir. [496] Ancak bu gerçekte, ölçü dışında bir örnektir. Cerh ve tadil hakkında öyle ta­birlerde vardır ki delalet ettikleri mana gayet-açık ve bilinen şeylerdir. Mesela;"Sika,Hüccet,Sebt,Daif,Kezzab,Mutarrah" gibi.(459) Bu tabirle­rin manaları gayet açıktır.

Cerh ve tadil kaideleri sonradan yazılmıştır.  Ramehürmüzi (Ö;360 H), hadis istilahlarıyla ilgili olarak ilk yazılan kitap olan, el-Muhaddisü'I-Fasıl isimli eserinde cerh ve tadil ilmine temas etme­miştir. Belkide cerh' ve tadil ilminin kaidelerini ilk yazan ve onu hadis ilimlerinden sayan şahıs Hakim'dir. [497]

Hadis istilahlarıyla ilgili kitaplar, Hakim'den sonra cerh ve tadil ilmiyle onun kaidelerine önem verilmiştir. Bu kaideler karışıklığı, şarlatanlığı önleyen, araştırıcıyı en sağlam bir şekilde bu ilmi bilmeye yönelten kanunlardır. Bu kaideler, ravinen sağlama çıkarılması şartının açıklamak üzerine kurulmuştur ki onun adalet ve hafıza gücüyle (zabt) üstünlüğünü isbat etmeyi hedef alır. [498]

Sebeb zikretmeksizin cerh veya tadilin ne zaman kabul edi­leceğini, sebeb olduğu takdirde neyin kabul edileceğini, bid'at ehlinden rivayetin ne zaman caiz olduğunu, ne zaman caiz olmadığını ten­kitçilerden bir kısmını sika, bir kısmının mecruh kabul edilmesi gibi rical üzerinden toplanan çelişik hükümlerin içinden çıkabilme key-fiyyetini açıklamıştır. Ayrıca ve bilhassa cerh ve tadille ilgili kitaplar­dan istifade etmeyi sağlayan kaideleri de açıklamıştır. Zira bazı hadis

105 tenkitçileri ricali tenkitde aşırı gitmişler ve çok cüz'i sebeblerle onları

mecruh saymışlardır. Mecruh kimselerin haline bile yakışmayan ağır ifadeler kullanmışlardır. Rical tenkidinde aşın titiz davranmakla tanınanlardan bazıları şunlardır: Yahya b. Main, Yahya b. Said el-Kettan, Ebu Hatim er-Razi, en-Nesei ve İbnl Hibban  [499]Halbuki bir şahsı cerh ederken yalnız kalırlarsa bunu delille isbat etmeleri gere­kirdi. [500]Aynı şekilde, aynı asırda yaşayan alimler, aralarındaki re­kabet sebebiyle, yekdiğerini cerh etmişlerdir. Bunun farkına var­maksızın kendiliğinden oluşması da mümkündür. Buna dayanarak, aynı asırda yaşayan iki kişinin birbirine delilsiz cerhetmemesi gerek­tiğini vurgulayan bir kaide konmuştur. Bu kaide sebebiyle de İmam Malik'in Muhammed b. İshak hakkındaki ve süfyan es-Sevri'nin İmam - Azam Ebu Hanife hakkındaki cerhleri reddetmiştir. [501]

Zehebi, bazı nüfuzlu şahısların otoritesinden korktukları için onları cerhetmekten kaçınan bazı hadis tenkidcilerini acı bir dille ten-kid eder. [502]Bazı tenkitçiler de akaidde muhalif oldukları, hatta ba-zari fıkıhta muhalif oldukları kişiler karşısında şiddetle durmuşlar  [503]bu muhalefetleri, onlan cerhetmeye kadar götürmüştür kendileri­ni... Bunun için ulema tabi olduğu bid'ate çağıran ve çağırmayan ehli bid'ati birbirinden ayırmışlardır. Bir ravi, bid'atine çağırmıyorsa, bit'ati de küfür derecesinde değilse ondan rivayet etmeyi caiz görmüşler, bid'atine çağırıyorsa caiz görmemişlerdir. [504]Zira bid'atçinin emeli, düşüncesine yardım için onu yalana sürükler. Aynı zamanda cerhedenle cerhedilen arasında akaide dayalı bir anlaşmazlık varsa yapılan cerh üzerinde durulması gerektiğini de be­lirtmişlerdir. [505] Bütün bu tenkitler ne cerh ve tadil ilminin önemini azaltır, ne de tenkidcilerin ricali ayırdetmede, sika ravi ile zayıf raviyi tanımadan gösterdikleri o ulu gayreti ve ne de onların takvasını, muhafazakarlığını, titizlik ve dikkatini küçültür. İşte Ali bin el-Medini ravi olan babasını, Ebu Davud es-Sicistani oğlunu ten-kidden çekinmemişlerdir. [506] Yahya bin Main, kendisi hakkındaki sözünü tasdik etmesi karşılığında ulemadan birisini bir çömlek altınını kabul etmemiştir.  [507]O, aynı zamanda kendi adamlarını

cerhetmekte bir sakınca görmemiştir.  [508]

Buhari ve Müslim, Sahih isimli kitaplarına, yanılarak bid'ate düşenlerden hadis alırken, insaf örneği bir davranış göstermişlerdir. ' [509]

 

CERH VE TADİL KİTAPLARIN ÇEŞİTLERİ

 

[510]Cerh ve ta'dille ilgili kitapları üçe ayırmak mümkündür.

1. Sadece zayıf ravileri ele alanlar

2. Sadece sika ravileri ele alanlar

3. Hem zayıf, hemde sika ravileri birlikte ele alanlar

Zayıf ravileri ele alan kitaplar yazıldı. Zayıf ravilerle sika ravi­leri birlikte ele alan kitaplarsa, sika raivleri ele alanlardan önce yazıldı. Yayha b. Main (ö;233h) zayıf raviler (duafa) hakkında ilk kitap yazan şahıstır. Zayıf ve sika ravileri birlikte ele alan ilk kitabıda ya­zan odur. Sika ravilerle ilgili ilk kitabı yazan şahıs ise Ebu'l-Hasen Ahmed b. Abdullah b. Salih el-Leli'dir.(ö;261 h)

Zayıf ravilerle ilgili kitaplar, sika ravilerle ilgili kitaplardan çoktur. Beşinci hicri asrın sonuna kadar zayıf ravilerle ilgili yirmi ki­tap yazılmışken, bu süre içeresinde sika ravilerle ilgili sadece dört ki­tap yazılmıştır. Zayıf ve sika ravileri birlikte toplayan kitapların sayısı da çoktur. Bu üçüncü kitapların üçüncü , dördüncü ve beşinci asırlar boyunca yazılanların sayısı yirmi beş civarındadır. Aşağıda cerh ve ta'dille ilgili kitap yazanların isimleri, ölüm tarihleri ve bili­niyorsa kitaplarının isimleriyle birlikte verilmiştir. [511]

 

A. Zayıf Ravilerle İlgili Kitap Yazanlar

 

Zayıf   raviler   hakkında   ilk   kitap   yazanlardan   bilinenler şunlardır:

1. Yayha b. Main (ö;233 h)  [512]

2. Ali b. el-Medini (ö;234 h)  [513]  [514]

3. Muhammed b. Abdullah el-Berki ez-Zühri(ö;294 h)

4.  Ebu Hafs el-Fellas(ö;249 h) İbni Hayr'm belirttiğine göre kitabı küçük bir cüzdür,  [515]

5.  Muhammed b. İsmail el-Buhari (ö;256 h) "Duafaü'l-Kebir" ve D uafaü1 s -Sağır" isimli iki kitabı vardır.

6. İbrahim b. Ya'kub es-Sa'di   el-Cüz'cani (ö;259 h)

7. Ebu Zür'a er-Razi (ö;264 h)

S.Ebu Hatem Muhammed b. İdris er-Razi (ö;277 h)  [516]kitabının ismi "ed-Duafa" dır. [517]

9.  Ebu Osman Said b. Amr el-Berzai (ö;292 h) kitabının ismi "ed-duafa ve'1-Kezzabun ve'1-Metrükün min Ashabı'l-Hadis"tir.

10. en-Nesei   (ö;303   h)   kitabının   ismi:    "ed-Duafa   ve'l-Metrükûn"dür.

11.  Ebu Muhammed Abdullah b. Ali b. el-Carûd (ö;307 h)  [518]ki­tabının ismi: "ed-Duafa"

12. Ebu Yahya Zekeriyya es-Saci (ö;307 h)  [519]

13.  Ebu Huzeyme Muhammed b. İshak (ö;311 h)  [520]kitabının ismi:"ed-Duafa"

14. Muhammed b. Ahmed b. Hammed ed-Dölabi (ö;320 h)

15.  Ebu Ca'fer Muhammed b. Amr el-Akili (ö;322 h) kitabının ismi "ed-Duafa"

16. Abdülmelik b. Muhammed b. Adiyy el-Cürcanl (ö;323 h)

17. Ebu'1-Arap Muhammed b. Ahmed b. Teym el-Keyruvani (ö; 323 h)  [521]

18. Ebu Ali Said b. Osman b. es-Seken (ö;353 h)  [522]

19.Muhammed b. Ahmed b. Hibban el-Büsti (ö;354 h) kitabının ismi:" "Ma'rifetü'l-Mecruhin mine'l-Muhaddisin"

20.  Abdullah b. Adiyy el-Cürcani(ö;365 h) kitabının ismi: "el-Kamil fi Duafa 'r-Rical"

21. Ebul'Feth Muhammed b. el-Hüseyn el -Ezdi(ö;z 367 h) İb_ni Hacer  [523]ve Zehebi'nin ifadesine göre yazdığı kitap hacimli bir eser­dir. Zehebi şöyle der; "Çok bilgi topladı kitabında kendisinden önce kimselirin   hakkında   konuşmadığı   kişileri   kendiliğindencerhetti. Konuştu,   cerhetmekte   aşırı   gitti.(486)"   İbni   Hacerde   şöyle der:"Muhakkak el-Ezdi,  bizzat kendisi zayıftır.  Sika kişileri zayıf göstermesi dolayısıyla, bu konuda ona itimad edilmez  [524]Birisini zayıf göstermekte tek kalınca kendisine itimad edilmezse, başkalarına muhalefet ettiğinde ona naüsıl güvenilir?  [525]

22.  Darekutni(ö;385 h) kitabının ismi "ed-Duafa  ve'1-Metrukün"  [526]

23. Ebu Hafs Ömer b. Ahmed b. Şahin (ö;385 h) kitabının ismi "ed-Duafa"  [527]

24. Ömer b. Ahmed b. Osman b. Şahin el-Bağdadi(ö;385 h) kit­abının ismi:"ed-Duafa" [528]

25.  Ebu Ahmed el -Hakim el-Kebir (Ö;378 h)   kitabının ismi:ed-Duafa" [529]

26. Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Hakim en-Nisaburi (ö;405 h) "el-medhal ile's-Sahih" isimli kitabının içindedir. [530]

27. Ebu Nuaym el-İsbahani (ö;430 h) kitabının ismi "ed-Duafa" dır.  [531]

28. el-Hatibü'1-Bağdadi (ö;463 h) kitabının ismi "ed-Duafa" dır.  [532]

29. Ebü'I-Fadl b. Tahir el-Makdisi (ö;507 h) kitabının ismi "ez-Zeyl ale'l-kâmü"dir. Buna "Tehmiletü'l-Kâmil"de denir. Bu ibni Adiyy'in el-Kamil isimli eserine zeyldir. [533]

 

İmam Buharî'nîn Zayıf Ravî Kitapları

 

Bu kitapların büyük çoğunluğu kaybolmuştur... Bize ulaşanların en eskisi Muhammed b. İsmail el-Buhari'nin (ö;256 h) "ed-Duafaü'l-kebir" [534]ve "ed-Düafaü's-Sağır"[535]  isimli kitaplarıdır. Duafaü's-Sagır 33 sayfadır. Sadece ismin ilk harfini göz önüne alarak harf sırasına göre tertib edilmiştir. Çok tekrarlanan isimleri, diğerlerinden önce zikretmiştir. Hal tercernelerini, çok nadir haller dışında, bir satır dan fazla yazmaz. Bu bir satırda ravinin adını, babasının adını, nisbetini, kendilerinden rivayet ettiği kimseleri, kendisinden rivayet alanları zikreder. Çoğu kez bunların bir tanesiyle yetinmez. Sonra onunla ilgili cerh ibaresini söyler. "Münkerü'l-Hadis, Fini naza-run, Metrükü'l-Hadis, Seketü anhu" gibi ibareler tekrarlanır. Veya eski tenkidciîerden; Malik b. Enes, Abdullah b. el-Mübarek, Süfyan b. Üyeyne, Şu'be b. el-Hacca ve Ali b. el-Medini'nin reylerini açıklar. Bazan ravinin akidesini, rivayetlerden birisini, ölüm yılını, veya kadılık makamına geçiş yılını bildirir. Ancak bu çok azdır. İbni Ebi hatem "el-Cerhu ve't-Ta'dil" isimli kitabında Buhariyi tenkid etmiş, zayıf dediği ravilerin aslında zayıf  olmadığını söyleyerek muaheze etmiştir. [536]

 

Cüzcânî'nin Eş – Şecerası

 

Ebu ishak İbrahim b. Ya'kub el-Cüzcâni (ö; 259 h) 'nin zayıf ravi-lerle ilgili "eş-Şeçere fi Ahvali'r-Rical" isimli kitabıda günümüze kadar gelmiştir. [537] Kitabda sadece ravilerin isimleriyle onların cerhleriyle ilgili ibareler yer alır. Mezhep tassubu sebebiyle Hz.AIi (r.a)'m Küfetaraftarları hakkında çok ağır cerh ifadeleri kullanır. Bunun için İbni Hacer:"Küfeliler hakkındaki hümküne itibar edilemez." demek zo­runda kalmıştır. [538] Yina onun hakkında İbni Hacer :"Bu zat Hz Ali­den ayrılan Nasibilerden idi. Bu Hz. Osmandan yüz çeviren Şiilerin ak­sinedir. Doğru olan bu iki gurubun birbirinni dostu oluşudur. Bir bid'atçinm diğer bid'atçı hakkındaki sözünün dinlenilmemesi gerekir.  [539] Bize kadar ulaşan diğer zayıf ravi kitapları[540]

 

Ebu Züra'nın Duafa'sı

 

Ebu Zür'a Ubeydullah b. Abdülkerim er-Razi(ö;264 h)'nin "ed-Duafa ve'1-Metrukün"isimli eseri... kitap sadece ravilerin isimlerini ve onların cerhleriyle ilgili ibareleri ihtiva eder. [541] Bu kitabı Said b.Amr el-Berzei(ö;297 h) ondan rivayet etmiştir. Yazmış olduğu el-Esile kitabına da ona eklemiştir. Bunlar Ebu zür'a er-razi ile Ebu Hatem er-Razi'ninel-Berzei tarafından sorulara verdikleri cevapların bir araya getirlip uygun bir şekilde birleştirlmesinden ibarettirler. [542]

 

Neseî'nin Duafası

 

Nesei'nin(ö;300 h) "ed-Duafa ve'1-Metrukün" isimli eseri 25 say­fadır. Sadece isimlerin ilk harfine uyarak harf sırasma göre tertebed-miştir.Hal tercemelerinde şahsın adını, babsının adını bazan dedesi­nin adını, nisbeteni söyler.Onunla ilgili bir cerh ifadesini yazar. Daha çok "Daif, Metrükü'l-Hadis, Mümerü'l-Hadis, Kezzab, Leyse bi Sikatin, leyse be zak" ibarelerini kullanır. Sonra Basrî, Kufi, Medeni gibi men-sub olduğu şehri yazar. Hal tercemesi çok nadir olarak bir satır geçer. Bunu sadece bir sayfaya sığdırmiştır. Nesei, ricalin cerhinde çok şiddetli ve titiz davrananlardan kabul edilir.  [543]

 

El - Akîlî'nin Duafa'sı

 

Ebu Ca'fer Muhammed b. Amr b. Musa b. Hamrnad el-Akili'nin (ö;322 h) "ed-Duafa" isimli eseri... Zayıflık ravinin ister adeletinde, is­ter zabtında olsun her ikisininde hal tercemesini alır. Yalancı olduğu ve hadis uydurduğu söylenenleri, hadisinde vehmin ekseriyetle olduğu kişileri, hadislerinden bazılarında itham olunanları, meçhul olup ri­vayetine destek bulunmayanları, hadisteki durumları doğru olsa da bid'ate dalıp bid'atine çağıranları hep belirtir. Ayrıca bir bab açar ve orada, sahihliğine dair bar nakil yapılmayanlardan olu pkend il erin­den hadis nakledilenlerin halini yumuşatma konusunu işler. Kitap eb-ced harflerine göre tertib edilmiştir. [544]

Hafız Zehebi cerh konusunda ki abınlığınadn dolayı el-Akili'yi tenkid etmiştir. Zira çok sağlam prensiplere sahip Ali b. Medini, Buna-ri ve Abdürrezzak gibi sika ravilerini bile böyle ele almıştır. Zehebi, ra-vilerin tek kalmasının cerhine delil olmayacağını açıklayarak, onu kendisine ait "La yütebaü alâ hadisihi-hadisinde ona uyulmaz" tabirini kullanarak tenkid et mistir. Ravi, şartlarına uygun olmayan çok ha­dis rivayet ederse ancak ozaman "metrükü-'l-hadis" olur.Zehebi onu, kendisinde bid'at olan, hata eden veya günah işleyen kişilerin hepsini cerh ettiği içinde tenkit etmiştir. Halbuki bunlar sika olmayı düşüren şartlardan değildir. Sika demek, hatadan uzak masum kişi demek değildir.(Lisanü'l-Mizan;2/231) [545]

 

Ma'rıfetu'l - Mecruhın Mıne'l Muhaddısîn

 

Muhammed b. Ahnıed b. Hibban el-Büsti'nin (ö;354 h) "Ma'rifetü'l-Mecrihin mine'l-Muhaddisin" isimli eseri de bize kadar gelebilen çok faydalı kitaplardandır. [546] İbni Hibban kitabının başında otuz va-raklık bir bölümünü nefis bir mukaddemeyle süslemiştir. Bu mmukad-dimede zayıf ravileri bilmenin önemini, cerh yapmanın caizliğini, ha­dis öğrenmede incelemenin zorunlu olduğunu, sünneti korumada Ashabın aşırı gayretlerini ve ricali soruşturduklarını işlemektedir,. Hadis imamlarından Sahabe, Tabiin, Tebei Tabiin ve onların yolunu takib edenlerin kimler olduğumu yazmaktadır. Zühri, Malik, Şu'be b. el-Haccac, Süfyan es-Sevri, Yayha b.said elKattan, Abdurrahman b. mehdi, Ahmed b. Hanbel, Yayha b. Main, Ali ., el-Medini, Buharı ve ta­bakasının hadisteki yerlerini ve rollerini belirtmektedir. Zayıf ravile-rinmecruh olanlarını yirmi kısma ayırır. Bunlar: Zındıklar(dinsiz­ler), salih olup hadis uyduranlar, hadis uydurp aslında çok yalancı-olanlar, devlet büyüklerini ve ileri gelenleri hoşnut etmek ve özel çıkarlar sağlamak için hadis uyduranlar,gafiller,işleri karıştıranlar, kendisinden rivayat edilmemiş bir hadisi rivayet etmeye kalkışanlar, yalan söylediğinin farkına varmadan yalan söyleyenler, sihhatli kita­ba dayanmaksızın hadis üstadlarmdan rivayet yapanlar, haberleri alt üst edip senedleri hazfedenler, bir hadis üstadmı (şeyhi) görüp ondan hadis dinleyen ancak o öldükten sonra ondan dinleyip ezberlemediği bir hadisi belirtmeksizin rivayet edenler, kitapları kaybolup kendisi de sağlam hafızaya sahip olmayanlar, hatası çok olanlar, parayla veya kötü evlatla sıkıntıya düşüp bunun üzerine hadis uyduranlar, hadise bile. bile birşeyler sokuşturupta bunları çıkarmayanlar, önce hata edip sonra hatasını anladığı halda bundan dönmeyenler , günahını ve rezil­liğini ilan edenler, şeyhinden işitmediği hadislerle işittiklerini karıştırıp işitmediklerinin de itibar görmesini sağlayanlar, bid'atçılar ve nihayet kıssacılar.

Bunun ardmdan"Kendisiyle delil getirmek caiz olmayan sika ra-vilerin hadislerin nevileri" diye bir konu açar ve altı çeşit sayar. İbni Hibban kitabını yazısındaki metodunu:

-Biz kendileri hakkında, hoşnut olunan imamların konuştuğu zayıf hadis ravilerinin isimlerini yazıyoruz. Onların bilinen neseble-rini ve isimlerini yazıyoruz. Her birinin hadisinden örnek veriyoruz. Onların isimlerini mu'cem (ansiklopedik) tarzda yazıyoruz ki bu ezber­lemek isteyen öğrenciye daha kolay, ilk başlayana daha fazla gayret vericidir.   Onu elde etmek isteyenler içinde çok faydalıdır. [547]

İbni Hibban hal tercemelerinde nesepleri ön plana alır. Onun şeyhlerinden bazılarını, ondan hadis rivayet talebeleri yazar. Cerhe-dilmesinde ki illeti, gösterbilmek için de rivayetlerinden bir örnek ve­rir. Cerh ve ta'dil erbabının onun hakkındaki sözlerini senedleriyle be­raber nakleder. Hal tercemelerinin pek çoğunda şahsi görüşünü açıkîar.İlim merkezlerinde onun benzeri olan kişileride yazar. Bazan da hal tercemesi yazılan şahsın akidesini belirtir. [548]

Bütün bunlardan da anlaşılayor ki İbni Hıbban'm kitabı bu ko­nuda çok değerledir. Ancak cerh hususunda aşırıya kaçtığı olmuştur. Hatta sika ravüerden bazılarını bile cerhetmiştir. [549]

 

İbni Adiyyin Duafa'sı

 

Abdullah b. Adiyy b.Abdullah el-Cürcani'nin (ö;365 h) "el-Kamil fi-Duafai'r-Rical" [550] isimli eseri...

İbni Adiyy büyük boy tam elli varak tutan nefis bir mukaddime yazmıştır. Bu Mukaddimede işlediği konular: Sahabenin hadis rivaye­tini koruması, az rivayeti tercih edip çok hadis rivayet etmeyenler, ha­dis imamlarından olup hadis yazımını doğru bulmayanlar, hadisi ya­zan imamlar. Tabaka, tabaka, zamanımıza kadar gelen Sahabe, Tabiin ve sonrakiler üzerinde konuşmayı kendisi için caiz görenler. Bunların faziletleri ve rical hakkında haklı oldukları konuşmaların manası... İmamların, onların bu konuda konuşmasını haklı bulması...

İbni Adiyy mukaddimesinde şöyle der:

- Ben bu kitabımda zayıflığa nisbet edilenlerin, onlardan gafil ol­abilecekleri ve  onların  ölümünden  sonra yetişenlerin  isimlerini yazdım.[551] Yazdığı hal tercemelerinde nesebleri uzatmaz. Aksine hocaların isimlerini, mensup oldukları kabile veya şehirlir yazar. Çoğu kes bir veya iki hadis olmak üzere zayıf rivayetlerden örnekler verir. [552] cerh ve  ta'dil imamlarının,  hal tercemesi yazılan kişi hakkındaki sözlerini, ihmal etmeksizin, isnnadlanyla birlikte yazar. Ölüm tarihlerini yazmaz. Kitabında yazdıklarının hepsi zayıflığı ke­sinleşmiş kişiler değillerdir. Aralarında sika olanlar da vardır. Bun­ları, haklarında   cerh niyetiyle konuşulduğu için yazmıştır. Mesala: Buharinin hocalarından Halife b.Hayyat'm hal tercemesinin yazark­en, hakkında cerh olafak söylenenleri yazdıktan sonra, bbusjözleri çürütür ve onun sika olduğunu isbaüt eder. Bunun için Sehavi. el-Kamil hakkında şöyle demiştir:

-Kendinden önce yazılanların en noksansızı ve en kıymetlisidir. Ancak el-Kamil noksan olan kişiler hakkındadır, demek güzel olmak­la beraber, sika da olsa kendisi hakkında konuşulan herkesi içine almıştır.  [553]

İbbni Adiyy, el-Kamili harf sırasına göre tertib etmiştir, [554]

 

 Darakutnî'nin Duafa'sı

 

Bize kadar gelebilen zayıf ravi kitaplarından birisi de Darakut-ni'nin, harf sırasmea göre tertib ettiği"ed-Duafa ve'1-Metrukin" eseri­nin bir bölümüdür. [555]

el-Medhal ile's-Sahih Bu devrede yazılıpta bize kadar ulaşan zayıf raiv kitaplarının en sonunucusu Ebu Abdillah el-Hakim en-Nisaburi'nin(ö;405 h) "el-Medhal ile's-sahih" isimli eseridir. Nisaburi kitabın birinci bölümünde şiddetli cerhedenlerin hal tercemelerini yazar. Hal terce­melerinde sadece şahısların adlarını, babalarının adlarını, nisbetleri-ni, bazı hocalarını, öğrencilerini yazar.Bir çoklarının mevzu, münker ve mu'dal rivayetlerini açıklar. Bu bölümdeki şahısların sayısı 233 tür. îkinci bölümde Sahihayn'm ricalinin isimlerini işler. [556]

 

B-) Sika Raviler Hakkında Kitap Yazanlar

 

Sika raviler hakkında kitap yazan ilk yazarlar:

1-Ali b. Abdullah el-Medini (ö:234 h ) kitabı:  "es-Sikat ve'l-Mütesebbitün"  [557] on cilttir.

2-Ebül-Hasen Âhrned b. Abdullah b. Salih el-İcii (ö:261 h. )

3-Ebül-Arab Muhammed b. Ahmed et-Temini (ö:333 h.)

4- Muhammed b. Ammed b. Hibban el-Büsü (ö:354 h. } kitapları: "es-Sikât " ve "Meşahiru Ulemai-1-Emsar"

5-Ebu Hafs Ömer b. Büşran es-Sükkeri (ö:385 h.)  [558]

6- Ömer b. Ahmed b. Şahin el-Vaiz (ö:385 h.)

7-Ebu Abdillah el-Hakim (ö:405 h.) kitabı "el-Medhal ile's-Sahihayn "

Sonra rical kitaplarının bu çeşidinin yazılması sekizinci hicri asırda , bazı kitapların ortaya çıkmasına kadar kesildi.[559]  Bu ilk sika ravi kitaplarından el-Leli'nin(ö;261 h) "es-Sikat" isimli eseri, İbni Hıbban'm(ö;354 h) "es-Sikat" ve " Meşahiru Ulemai'l-Ensar" isimli iki eseri Ömer b. Ahmed b. Şahin eî-Vaiz'in "es-Sikat" isimli eserinden beaşkasi günümüze kadar gelebildi.

el-îcli'nin "es-Sikat" isimli kitabının ikinci cüz'ü ile Hafız Nurud-din el-Heysemi'nin(ö;757 h) [560] harf sırasına göre tertib ettiği koplası elimize geçmiştir. Hafız Nureddin bu tertibinde adi ahmet olanlardan başlamıştır. [561] Buradan da anlıyoruz ki el-Leli'nin "es-Sikat" isimli eseri aslında tabakalara göre tertiblemiştir. İkinci cüz Tabiin taba­kasına ayrılmıştır. Tabaka içeresinde harf sırasına düzenleme yapılmamıştır. Kitabı müellif, oğlu Salih adına yazmıştır. Ebu'l-Hasen b. Ebu Zekeriyya en-Nisaburi de kitabı Salih'den alarak rivayet etmiştir. [562]

el-Leli'nin, uzunluğu bir satırla, yirmi satır arasında değişen hal tercemelerihde ki metodu şudur.: Raviniri adını, babasının adım, künyesini, nisbetini, yazar. Ta'diIIe ilgili lafızlardan "sika,sika,' la be'se bih" gibilerini yazar. Sahabe veya Tabiin tabaksmdan olduğunu belirtir. Hal tercemesi yazılan ravinin ilmi özelliklerini gösterir. Mesala; İbrahim b. ez-Zübeyr et-Temimi'ye,"sünnet ve tefsir sahibidir" demiştir.

Ravinin akidesini belirtir. Sika ravilerin kaderiyye ve şia in­ancına sahip hocalarını belirttiği gibi, Bişr el-Merisi gibi lanet edip fâsıklıkla itham ettiği bazı zayıf ravlleride yazar. Bazı ravilerin kadılık makamına geçtiklerini belirtir. Bazan hal tercemesi yazılan ravinin eehocalannı ve talabelerine yazar. İmam Ahmed b. Hanbele, "Kur'an mahluk mudur, değilmidir? " olayında eziyet edildiği gibi hal tercemesi yazılan şahsın başından geçen olayları anlatır. el-Leli, me­çhul ravilerin sika gösterilmesinde şiddet göstermeyen biridir. [563]

 

İbni Hibbantn Sika Ravi Kitapları

 

İbni Hıbban el-Büsti'nin (ö;534 h) "es-Sikat" [564] isimli eseri hakkında Sehavi, tabakat kitaplarının önemlilerinden olduğunu söyler. [565] İbni Hibban da bu kitabını tabakalara göre tertiblemiştir. Birinci tabaka Sahabedir ve bunlar birinci cildi doldurur. İkinci taba­ka Tabiindir ev ikinci cild Tabiine aittir. Üçüncü ve dördüncü Tebe-i Tabiindir, üçüncü cildde bunlara ayrılmıştır.

İbni Hibban birinci cildde Rasûhjllah (s.a.v)rin doğumu , peygam­ber olarak görevlendirilmesini, hicretini,vefatına kadar gazalarını ya­zar. Sonra Hz-Alinin vefatına kadar Hulafa-i Raşidini anlatır. Bunları, ezberlemesi kolay olsun, akılda tutması zor olmasın diye, senedleri hazfederek kısaltma yolunu tutmuştur. [566] Birinci cild, aynı zaman­da, sirete ilaveten Sahebenİn hal tercemelerini de ihtiva eder. Bu bölümün başında "Sahebe kitabının başlangıcı" der. [567] Bu bölümde önce hulefa-i raşidini ele alır.Ama cildin baş tarafında, Sireti Nebe-viyyenin hemen ardından tafsilatlı olarak yazmış bulunduğundan, sa-dace isimlerini zikreder. Onlann ardından Cennetle müjdelenen diğer altı Sahabiyi de zikreader. Sonra da harf sırasına göre diğer Sahabileri

-r Birada bilhassa rivayette bulunan Sahabenin hal tercemesini efe aldığım belirtir. Şöyle der:

-Biz burada sahabenin isimlerini yazıyoruz. Burada yazdığımız Sahabiler, Rasûlü Ekremden hadis rivayetinde bulunanlardandır. Çünkü bu Şekilde hareket etmemiz bilmeye sebep, anlamaya ya­rayışlıdır. Rasûlullah (s.a.v)'den hadis rivayet etmeyipte, onun fillerini ve eserlerini bilidirenler hakkında yazdıklarımız daha Önce geçti. Bu zâtların gayeye daha uygun olsun diye bir mu'cem(ansiklobedi) de an­latmak isteriz  [568]

Aynı tertibide diğer ciîdlerde de uygular, yani Tabiin'i, Tebe-i Ta-biin'i ve onları takib edenleri kendi tabakaları arasına göre alır. Her harfte erkelerden sonra kadınları alır. Üç tabakanın herblrinin so­nunda da önce o tabakadan olupta künyesiyle tanınan erkekleri, sonra da künyesiyle tanınan kadınları yazar.

İbni Hibban, Tabiîn ve Tebe-i.tabiin'den sadece sika olanları ya­zar.

-Bu kitabdaf yani ikinci ve üçüncü ciîdlerde) yazdığım her şeyh (hadis ravisi) doğru kişilerdir. [569] der. İbni Hibban'a göre  adil olduğu sabit olan kişi, cerh sebeblerinden sadece birisiyle adaleti kaybol­duğundan, cerhe ve kötülenmeye hak kazanabilir. [570]

İbni Hibban'a göre meşhur ravilerde temel kaide, kendilerinden kötülenmeyi gerektirecek bir durum ortaya çıkıncaya kadar, adeletli olmaktır. Kendilirinden sadecezayıf ravilerin nakilde bulunduğu meçhul raviler üzerine metruktürler, terkedilmiş kişilerdir.

İbni Hacer bu görüşü reddederek der ki:

-İbni Hibban'm, bir ravinin cerhedilmesi gerektiren sebep ortaya çıkıncaya kadar, şahsi bilinmezlikte kalmazsa o adildir, adeiet üzerinedir, demesi acayip bir yoldur. Cumhurun görüşü bunun aksine­dir. Bu görüş îbni Hibban'm es-Sikat isimli kitabındaki metodudur. O, Ebu Hatem ve diğerlerinin, meçhul olduklarına kesin delil getirdikleri bir kısım insanı bu kitabında yazmıştır. [571]

Hal tercemelirinin özelliğine gelince; ravinin adı, babasının adını, künye ve nisbetini, bazan da annesinin adını yazar. Sahabenin hal tercemelerini yazarken memleketlerdeki sayılarını ve rivayetleri­nin yayıldığı yerleri, "Ondan Küfeliler, veya "Basralılar rivayet aldı" şeklinde belirtir. Bazan Rasûlullah (s.a.vj'den rivayet ettiği hadislerden birinin tanınan adını söyler. İştirak ettiği gazalara veya fetihlere işaret eder. Bazı Hal tercemelerinde ölüm tarihlerini ve ölüm yerlerini belirtir. İbni hacer'in ifadesine göre İbni Hibban ölüm tarihlerini ve ölüm tarihlerini yazarken Buhariye uyar. [572] Muğaltaya göre ise İbni

Hibban ekseriyatla Buhariden ayrılmaz ve bütün sözlerinde ona uyar. [573]

İbni Hibban diğer kitabı "Meşahiru Ulema'I-Emsar" da sadece meşhur sika ravileri yazmıştır. [574] Kitabı önce tabakalara, sonra ik­limlere (bölgelere) ayırmıştır. Bölgeleri de önce, hicazı ele almak sure­tiyle sırasıyla Irak, Şam, Yemen, Horasan kısımlarına ayırmıştır. Bu iklimleri, o günlerin tanınan alimleriyle süsleyerek işlemiştir. Her bölümde, önce Medinell Sahabeleri, sonra Mekkeli Sahabileri ele alır. Sahabe tabakası bitinceye kadar böyle işler. Sahabeden sonra Tabiîni, Sahabede olduğu gibi şehirlere göre tertibler. Bu suretle önce zamana, sonra da mekana göre tertibini sürdürür.

Hal tercemelerinin büyük bir kısmı üç satırdan fazla sürmez. Ravinin nesebini ve künyesini verir. Bazanda ölüm tarihini verir. Bu­lunduğu gaza ve fetihlere işaret eder. Çoğu kez hal tercemesi verilen şahsın başına gelen olayları bildirir. Yine bazı hal tercemelerinde o şahsın hocalarını, öğrencilerini, ahlaki, akli, bedeni, özellikleri ya­zar. [575]

 

El-Vaiz'in Sika Ravi Kitabı

 

Ömer b. Ahmed b. Şahin el-Vaiz'in(ö;385 h) sika raviler için yazdığı kitabın ismi "Tarihu Esmai's-Sikat mimmen nukile anhümü'l-İlim" [576] dir. Harf sırasına göre tertibedilmiştir. Sadece ravinin adıyla babasının adını yazar. Cerh ve ta'dil imamlarından hal terce­mesi yazılan şahsın sika oluşunu ifade eden sözlerini nakleder. Bazan onun rivayetlerin senedini yazar, bazan da senedsiz olarak rivayetini nakleder. Çoğu kez hal tercemesi yazılanın hocalarını ve talebelerini belirtir.

Bize ulaşan sika ravi kitaplarından biriside Hakîm'in{ö;405) "el-Medhal ile's-Sahihayn"isimli eseridir. Müellif kitabın ikinci bölümünde Buhari ve Müslimin ravilerin tercemelerini yazmıştır. [577]

 

C. Sika Ravileri Aynı Kitabda Toplayan Yazarlar

 

1. el-Leys b. Sa'd (ö;179 h), kitabı;et-Tarih [578]

2. Abdullah b. el-Mübarek (ö;181 h) kitabı;et-Tarih

3. Damre b. Rebia(ö;202 h) , kitabı; et-Tarih

4. el-Fadl b. Dekin (ö;218 h) kitabı;et-tarih

5. Muhammed b. Sa'd (ö;230 h) kitabı; et-Tabakatü'1-Kübra dır. tabakat kitapları bölümünde tanıtıldı.

6. Yahya b.Main (ö;233 h) iki kitabı vardır. İsimleri, "Ma'rifetü'r-Rical" ve "et-Tarih ve'1-İlel" dir

7. Ali b. el-Medini(ö;234 h), kitabı, et-Tarih on cüz halindedir. [579]

8. Ebu Bekr Abdullah b. Muhammed b. Ebu Şeybe(ö;235 h), kitabı;

"et-Tarih"

9. Ahmed b. Hanbel (ö;241 h), kitabı "el-İlel ve Ma'rifetü'r-Rical" [580]

lO.Ebu Ca'fer Muhammed b. Abdullah b. Ammar el-Musili(ö;242 h), kitabının ismi "Kitap fi ileli'l-Hadis ve Ma'rifeti'ş-Şuyûh" [581]

11. Ebu Hafs Amr b. Ali el-Fellas (ö;249 h), kitabı; "et-Tarih"[582] üç cüzdür. Üçüncü cüzde İlletler de yazılıdır. [583]

12. Muhammed b. İsmail el-Buhari(ö;294 h), kitabı; "et-Tarihül-Kebir, et-Tarihü'1-Evsat, ve et-Tarihü's-Sağir"

13.  el-Mufaddal b. Gassan el-Gallabi(ö;256   h), kitabı;" et-Tarih" [584]

14. İbrahim b. Ya'kup es-Sa'dî el-Cüzcani(ö;259 h) kitabı; "el-Cerh ve'T-Ta'dil"

15. Ahmed b. Abdullah b. Salih el-Leîi(ö;261 h), kitabı; "el-Cerh ve't-Ta'dil"

16. Müslim b. le.Haccac en-Nisabur!{ö;261 h), kitabı, "Ruvatü'l-İtibar"

17. Hanbel b. İshak b. Hanbeleş-Şeybâni(ö;273 h) kitabı; "et-Tarih'1 [585]

18. Muhammed b. Yezid b. Mace   el-Kazvini (ö;273 h), "et-Tarih" isimli kitabında

19. İbni Ebi Heyseme (ö;279 h), kitabı; "et-Tarihü'1-Kebir" çok fay­dalı bir kitapdır.

20. Ebu İsa Muhammed sbîsa et-Tinnizi(ö;279 h), kitabı; "et-Tarih" [586]

21. Ebu Zür'a Abdurrahman b. Amr en-Nasri ed-Dimişki(ö;282h) "Kitabü't-Tarih" isimli eserinde [587]

22. Ebu'l-Abbas Ahmed b. Ali el-Ebbar(ö;290 h) "Kitabü't-Tarih" isimli   eserinde [588]

23. Muhammed b. Abdullah b.Süleyman el-Hadrami Mutayyen (ö;297 h) 'Tarih" isimli eserinde [589]

24. Ebu Ca'fer Muhammed b. Osman b. Ebu Şeybe(ö;297 h) "et-Tarih" isimli eserinde [590]

25. en-Nesei (ö;303 h), kitabı; "et-Temyiz" (551)

26. Ebu'l-Abbas Muhammed b. İshak es-Serrac es-Sakafi(ö;313 h} 'Tarih"  isimli eserinde [591]

27. Abdullah b. Ahmed b. Mahmud el-Belhi(ö;317 h), kitabı; "Kabulü'1-Ahbar ve Ma'rifetü'r-Rical"

28. Huseyn b. İdris b.harm el-Ensari el-Herevi(ö;315 h), kitabı; Buharinin Tarihi Kebiri tarzındandır. ve ismi "et-Tarih" dir. [592]

29.  Abdullah b. Ali b. el-Carud (ö;307 h),kitabı; "el-Cerh ve't-Ta'dil"

30. Abdurrahman b. Ebu Hatem er-Razi (ö;327 h), kitabı; "el-Cerh ve't-Ta'dil"

31. Ebu'1-Arap Muhammed b. Ahmed b. Temim el-Kayruvanî (ö;333 h), kitabı; "Sikatü'l-Muhaddisin ve Duafauhum"[593]

32. Ebu Ahmed Muhammed b. Ahmed b. İbrahim el-Assaî(ö;349 h) kitabı; "et-Tarih"

33. Abdurrahman b. Yusuf b. Hiraş el-Bağdadi, kitabı,"el-Cerh

ve't-Tadil"

34. Muhammed b. Hibban el-Büsti(ö;354 h),kitabı; Evhamü Asha-bi't-Tevarih" on cüz halindedir.  [594]

35. Mesleme b. Kasırn(ö;353 h)kitabı;"es-Sıla" Bu Askalaniye göre Buharinin Tarihi Kebirine zeyl olarak yazılmıştır. Yazar kendisine "es-Sila" nın mukaddimesinde bunu kendi yazdığı "ez-Zahir" isimli eserinin zeyli olduğuna işaret etmektedir.  [595]

36. ed-Darekutnl (ö;385 h) Buharinin Tarihi Kebirindeki Muham-medler bölümüne zeyl yazmıştır. [596]

37.Ebu Hafs Ömer b.Ahmed b. Şahin el-Vaiz (ö;385 h), kitabı "et-Tarih" Zehebi bu kitabın 150 cüz olduğunu belirtir. [597]

38. Ebu Ya'la el-Halil b. Abdullah el-Halili (ö;446 h), kitabı; "el-İrşad"

39. Ebu Bekr b. el-Muhib. Bu zatta Buharinin tarihi kebirindeki Muhammedler bölümüne zeyl yazmıştır.  [598]

4O.Ebu'l-Valid Süleyman b. Halef el-Baci(ö;474 h), kitabı, "el-Cerh ve't-Ta'dil"

Bu kitaplardan büyük bir kısmı kaybolmuştur.Günümüze kadar kalabilenlerin en eskise de Muhammed b. Sa'd'ın "et-Tabakatü'1-Kübra" sidir. Tabakat kitaplannı tanıtırken ondanda bahsetmiştik.  [599]

Yayha b. Main'in(ö;233 h) "et-Tarih ve'1-İlel"  [600] ve "Ma"rifetü'r-Rîcal  [601] isimli iki eseri günümüze gelebilenlerdir. Yahya b. Main ibni Sa'd'la aynı asırda yaşamıştır. [602]

 

Et-Tarih Ve'l-İlel

 

Bu iki eserden "et-Tarih ve'1-İlel" Yahya b. Main'iri talebesi olan Ebu'I-Fadl el-Abbas b. Muhammed ed-Düri'nin kendisinden rivayet ettiği bir kitapdır. Kitabın maddeleri düzenli değildir. Şu bilgilerin bir araya geldiği bir kitabtır: Yahya b. Main'in ricalle ilgili cerh ve ta'dil belirten sözleri, ricalin künyesiyle bilinenleri isimleriyle, isimleriyle bilinenleri künyeleriyle tanıtma, bir kişi hakmda Sahabidir, Tabii'dir gibi onun nisbet ve tabakasını belirtmek ondan rivayet edenler ve on­dan rivayet etmeyenler.

Bu birbirinden değişik düzenleme tarzı, sonradan yazılan cerh ve ta'dil kitaplarında ana malzemeyi teşkil etmiştir. Öyle ki İbni Maîn'in sözleri alınmış ve uygun yerlere konulmuştur. Zira sonradan yazılan kitaplar kolay faydalanılacak şekilde düzenlenmiştir.

Burada belirtilmesi gereken bir husus daha vardır ki o da el-Abbas b. Muhammed ed-Düri'nin{ö;271 h) kitaba hizmeti, hocası İbni Main'in sözlerini sadece nakletmekten ibaret değildir. Kitaba bazı bil­giler eklemiştir. Mesala, İbni Main'in vefatı olayını, İbni Mainden se­kiz sene sonra vefat eden Ahmed b. Hanbel'in(ö;241 h) ölüm tarihini yazmıştır. [603] Aynı zamanda hocasının bazı sözlerini araştırmış, ka­palı ifadeleri açıklamış, şüpheli kalan yerleri çözmüştür. Mesala, İbni Main'in senediyle rivayet ettiği şu olaydaki şüpheli durumu çözdüğü gibi:

îbni Mainden:"Büreyde b. Süfyanı, Rey yolunda hamr içerken gören şahıs bana haber verdi......?

el-Abbas b. Muhammed ed-Düri şöyle çözer meseleyi:

"Medine ve Mekke halkı şıraya hamr derler. Bize göre o haber ver­en şahıs Büreyde'nin Rey yolundaki şıra içtiğini görmüş ve "Ben onu hamr içerken gördüm" demiştir.  [604]

et-Tarih ve'1-İlel isimli bbu kitap onbir cüze bölünmüş 263 varak­tan ibarettir. ed-Düri'nin, İbni Maine, ölümüne kadar hizmet edip yanından ayrılmaması sebebiyle, onun rical hakkında söylediği en son sözüne varıncaya kadar bütün bilgilerini elde etmiştir. Bunun için onun naklettikleri önemlidir. Çünkü İbni Main'in bir ravi hakkında ki sözü çoğu kez Bağdadlılarm ye başkalarının naklettiklerinden değişik değillerdir. Yani Bağdadlılarm naklettikleri sözler (rical ko­nusunda) İbni Main'in son devresinde ki fikirlerini aksettirirler. [605]

 

Ma'rifetü'r-Ricâl

 

İbni Main'in diğer kitabı "Ma'rifetü'r-Rical" in sadece birinci ve ikinci ciltleri kalmıştır. Bu kitabı İbni Mainden Ebu'l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. el-Kasım b. Muhriz el-Bağdadi rivayet etmiştir. Kitap, bir önceki gibi, Yayha b. Main'in ricale ait cerh ve ta'dille ilgili sözlerini toplamıştır. İçindeki bilgilerin çoğu, yukarıdaki talebesi veya başkalarının huzurunda sorduğu soruların cevabıdır. Çoğu kez aynı şahıs hakkındaki soru bir çok yerde tekrarlanır.İbni Main cevaplar sorulan. Soru tekrarlanınca haliyle cevap tekrarlanır. Bazan da cerhi­nin illetini ikinci defasında açıklar mahiyette ilavelerde bulunur. Me­sala, Nasr b. Bâb hakkında ilk defa sorulduğunda onu cerh etmiştir. Bu şahıs hakkında soru tekrarlanınca cerhinin sebebini açıklayarak aynı cevabı tekrarlamıştır. Açıklama şöyledir: Nasr, yanındaki kitaba bakarak Avfden hadis rivayet etmiştir. İbni Main durumundan şüphelenerek Nasr'm kitabına bakmış ve şu ibareyi görmüştür:

"Bana Nuh b. Ebu Meryem Ebu İsme el-Horasani, Avfden hadis ri­vayet etti...."

Bunun üzerine İbni Main, Nasr'ı pis bir yalncı olarak vasıflandırmıştır. [606]

Şu konuda uyanık olmakta fayda vardır: Cerh va ta'dil lafızlarının bir kısmının İbni Main'e göre özel manaları vardır. Mesa­la, "leyse bi şey'in" sözünü o "Ravinin rivayet ettiği hadis azdır." ma­nasına kullanmış, bununla raviyi cerhetmemiştir. "La be'se bih" sözünü de "Sika" yerinde kullanmıştır. "Yüktebü hadisühü" derse, o kişi İbni main'e göre zayıf ravilerdendir.  [607]

Abdullah b. Ahmed ed-Devreki şöyle demiştir:

-Yahya b. Main'in hakkında sükütü tercih ettiği ravi, onun na­zarında "sika" dır [608]

 

Kitabül-İlel Ve Ma'fett R-Ricâl

 

Günümüze kadar ulaşabilen kitablardan "el-İIel ve Ma'rifetü'r-Rical [609]İmam Ahtned b. Hanbel'e (ö;241 h) aittir. İbni Hanbel, İbni Main'in muasırı ve dostudur. el-İlel ve Ma'rifetü'r-Rlcal kitabını İmamın oğlu Abdullah rivayet etmiştir. Kitap, içinde hadis ricalini tanıtan malumatın toplandığı çelişik rivayetleri ihtiva eder. ricalin künyeleri, rivayetteki kardeşleri, Ölüm tarihleri, seyahatleri, çektikleri sıkıntılara ait haberler, buna bağlı olarak hayatları, bedeni özellikleri, şeyhlerinden(hadis üstadlanndan) hadis dinlemesi veya ondan hadis işitmesinin mümkün olmadığının belirtilmesi, buna bağlı olarakta hadis isnadının tenkidi gibi konular toplanmıştır.

îmam Ahmet b. Hanbel kitapta ricalle ilgili cerh ve ta'dil üzerinde konuşur.  [610]Aynı zamanda fıhki reylerden ibaret cümleler sokuşturur araya ve bunlarıda senedleriyle kaydeder. Kitap aynı za­manda, kıymetini kat artıran hadis illetleriyle ilgili malumatı da içine alır. İbni Ebi Hatem "el-Cerh ve-t Ta'dil " isimli kitabını yazarken îmam Ahmed b. Hanbelin bu eserinden geniş çapta yararlanmıştır. Zira Abdullah b. Hanbel "el-İIel ve Ma'rifetü'r-Rical" kitabının rivaye­tini bu zata yazmıştır.  [611]

« Kitap belirli bir esas üzerine tertip edilmemiştir. [612]

 

İmam Buharının Tarihleri

 

İmam Buharinin "et-Tarihu'1-Kebir "  [613]"et-Tarihu's-Sağır [614] ve "et-Tarihu'1-Evsat "[615]  isimli eserleri de günümüze ulaşan cerh ve tadil kitaplarmdandir.Bunlardan et-Tarihu'1-Evsat'ın sadece bir bölümü  günümüze  ulaşmıştır.   Bu   eseri  Buharı yıllara  göre düzenlemiştir.  [616]

Buhari et-Tarihu'1-Kebir'i harf sırasına göre tertip etmiştir .Ancak Rasulullah (S.A.V. )in isminin şerefine dayanarak Muhammed isminde olanları, faziletlerinden dolayı da Ashabı öne almıştır. İsmin sadece ilk harfine göre sıralama yapar. Aynı isimde olanları ise baba isminin ilk harfine göre sıralar.

Hal tercemesi ravinin adını, babasının adını, künyesini, kabile veya şehre veyahut her ikisine birden nisbetini kapsar.Bazan nesebi uzatır.Hocalarının ve talebelerinin bir kısmının yazar. Rivayetlerin­den bir veya bir kaç örnek alır. Çoğu kez içinde hal tercemesi verilen ravinin bulunmadığı senedle rivayet getirir. Bu suretle onun rivayeti mütabi ve şahid hadislerden olur. [617] Bu rivayetler ise hal tercemesi verilen kişinin ilimindeki mevkiini işaret eder.

Buhari bazı hal tercemelerinde rivayetin sadece ismini belirt­mekle yetinirken , başka hal tercemelerinde bir çok rivayeti zikreder ve hal tercemesi uzar. [618] Bazı ravilerin bedeni, ahlaki ve akli özelliklerini yazmakla beraber, genelde ravilerin durumlarıyla ilgili yeterli malûmat vermez. Ravilerin akidelerine, fetihlerde bulunma­larına, ravinin eğilimlerine delalet etmesi bakımından Hz. Osman za­manındaki fitne ve harre olayı gibi, yaşadıkları asırda geçen olaylar karşısındaki durumlarına işaret eder. Muhaddislerden bazılarının yaptıkları iş ve görevlere, bilhassa kadılara işerette bulunur.

Ravinin kendisiyle, rivayet aldığı hocasının karşılaşmış olma­larının mümkün olup olmadığını kesinlikle ortaya koyabilmek için, rivayetin zaman ve mekanının sınırlarını çizmeye çalışır.[619]Bunun için Sahabenin hal      tercemelerini verirken onların merkezlere gidenleri   ve Rasûlullah (s.a.vj'in vefatından sonra Medine de kalan­larını belirtir. Bazan mekanı sınırlamak için Bağdatta iken veya onun hadisi Mısırlılar arasında, Rüfeliler arasında veya Basrahlar arasında yayıldı, tabirlerini kullanır. Hadis üstadlannm gezilerini, memleket­ten memlekete gidişlerini, Hac mevsiminde veya birbirlerini ziyarette karşılaşmalarını yazar. Bazan da karşılaşma zamanını sınırlar. Çoğu kez iki üstadın karşılaştık! anna delil olan bir olay anlatır.

Buharı ezel bir ihtimamla ölüm tarihlerini verir. Hal tercemesini sahiplerinden ölüm tarihleri verilenlerin oranı % dir. Ama doğum tarihleri verilenler de bu oran % 0,3 dür. [620] Ölüm yılını kesin olarak vermesi mümkün olmayan durumlarda. Ölüm tarihinin olduğu devreyi düşünmeye yardımcı olması için, o dönemlerde olan meşhur bir olayı zikreder.

Buhari cerh ve ta'dil ıstilahlannı kullanır [621] Cerhte gayet titiz ıstılahlar kullanması onun takvasına delalet eder. Çoğu kez cerh için "Fihi nazar" "Yuhalüfü fi Hadisih" tabirleri kullanır. Kullandığı en ağır söz "Münkerü'l-Hadis"tir. ta'dil lafızlarında da aşıraya kaçmaz. "Sika" veya "Hasenü'I-Hadis" demekle yetinir. Veya ravi hakkında konuşmaz susar. Onun susmasını bazıları, raviyi sika kabul ettiği ma­nasını almışlardır. [622]Bu husus mutlak manasıyla alınmamalıdır. Hatta Buharinin bir ravi hakkında susmasının onu sika sayıp say­madığı konusunu en iyi araştıran İbni Hacer, bunun böyle olmadığı görüşündedir.Yezid b. Abdullah b. Muğaffel hakkında konuşurken şöyle der İbni Hacer:

-Buhari bu zati tarihinde yazmış ve Yezid diye isimlendirmiştir. Bu zat hakkında ne Buhari, nede İbni Ebi Hatem cerh lafzıyla konuşmamıştır, dolayısıyla bu zatın durumu örtülüdür. [623]

Buharinin cerh ve ta'dil için kullandığı ıstılahların manasına dikkat etmek lazımdır. Çünkü o "Fihi nazar" demişse, genellikle ravi ona göre itham altındadır. "Fülanm fihi nazar" veya "Fülanm seketü anhü" dediği zaman bu ikisinin rivayet ettiği hadisi, hadis uleması ter-ketmişler, demektir, Buhari "Münkeru'l-Hadis" dediği kişiden rivayet almanın helal olmadığını ikaz ederek bildirmiştir. [624] Bir hadis üstadına "Leyse bi-Kaviyy" derse onun zayıf olduğunu ifade etmiş olur. [625]

Buhari cerh ve ta'dil imamlarından rical hakkındaki sözlerini nakleder. Bunun için de bazı hal tercemelerin de işaret edilenlerden çok daha ağır cerh ıstılahları ortaya çıkar.

Tarihü'l-Kebir de kemmiyet itibarıyla az, ama keyfiyet itibarıyla sağlam tarihi malûmat buluruz. Mesala, siyere, fetihlere, Emevi, Abba­si, devirlerine ait son devir olaylarına, bilhassa kadı ve valilerin isim­lerine ait sağlam (vesikaya dayanan) malûmat vermiştir. Ömer b. el-Hattab'm halifeliği devresinden Muaviye b. Ebi Süfyan'ın halifeliği devresine kadar geçen zaman içindeki Küfe valilerinin isimleriyle ilgi­li liste bunlardandır. [626] İbni Ebi Hatem (ö;327 h) "Beyanu Hatail- Bu­hari fi Tarihih" isimli risalesinde et-Tarihü'1-Kebiri tenkid etmiştir [627]Aynı zamanda "el-Cerh ve't-Ta'dil" isimli eserinin bir çok yerinde de zayıf olarak vasıflandınlmaması gereken bazı kişileri zayıf ravi-lerden saymasını tenkid etmiş ve kendi ölçüleriyle bu şahısları savun­muştur. [628]

Buharinin rical onları tenkid ilminde mütehassıs bir alim olduğunda şüphe yoktur. Ancak sayı itibarıyla çok olmaları ve hafızaya ahnmalırınm zor olması sebebiyle rical ilminde diğer müteassıslann da hataya düşmesi kaçınılmazdır, aynı zamanda ravi-lerin zayıflığına hüküm vermek tenkidcinin kabul ettiği ölçülerede bağlıdır. Bütün bunlara göre Buhari cerh konusunda acımasız davra­nanlardan değil , mutedil davrananlardan kabul edilir. [629]

 

İbni Ebî Hayseme'nin Et-Tarihu'l-Kebîr'i

 

İbni halseme'nin (ö:279 h.) [630] "et-Tarihu-1-Kebir " isimli eseri­nin sir bölümü günümüze kadar gelebilmiştir. [631] Hatib:

-Ondan daha faydalı bir ilmi rical kitabı bilmiyorum, demekte­dir.[632] Sehavi de onu çok faydalı olarak vasıflandırmaktadır. [633] Ketani ise bu kitabın büyük hacimli bir eser olduğunu, otuz küçük cild, on iki büyük cilt tuttuğunu söyler. [634] Kendisinden sonra yazılan rical yazarları ondan çok nakiller yapmışlardır. İbni Ebi Hayseme şöyle der:

Benim kitabıma sarılan bekim ilmimin Özünü almış demektir. Ev dolusu kitaplardan süzerek çıkardım bu bilgileri. Bu evde altmişbin hadis, onbin müsnet vardır. Diğerleri mürsel hadis ve hikâyelerdi. Be­nim kitabım hadis konusunda ihtiyatlı olana hitab eder. Çünkü ben hadislerin etrafını (önemli, sağlam ) kısımlarını aldım. [635]

Günümüze kadar gelebilen bölümün başında "Ebü Bekir Ahmet b. Züheyr b. Harpb. Ebü Hayseme'nin Tarih Kitabının Üçüncü Bölümü "[636] yazmaktadır.

Maddelerin tertibinde belirli sir sisteme uymaz. Maddeleri bir^ birleriyle çelişiktir.   Çocuklarını yazarak başlar hal tercemelerine meselâ,   Ebu   Halid   ismail'in,   Eş'as'm,   Nu'man'm   çocuklarıyla başlar.Bunların hepsinden hadis nakletmez. Ancak onlann sonuncusu olan   İsmail   den   makleder.    Onun   hadislerinden   bir   kısmını kardeşlerinden nakleder. Sonra   Yesar'm çocuğunu yazar. Bunlann arasında Meğazi yazan Muhammed b. İshak'tan bahseder... Bu şekilde çocukların yazımını sürdürür. Sonra kardeş ravilere geçer.Mesala, "Bana ulaştı ki Abdullah b. Hüneyn, Ubeyd b. Huneyn ve Muhammed b. Huneyn kardeştirler, "der. Böylece de kardeşlerin yazımını sürdürür. Çoğu kez onların  hadislerinden bazılarını yazar veya Yayha b.Main ve Ahmed b. Hanbel gibi hadis imamların onlar hakkındaki cerh ve ta'dille ilgili sözlerini nakleder. Bunları bitirince şehirlerle ilgili ter­tibe geçer. Önce Mekkelilere ait haberleri yazar. Buna Mekke'nin fazi­letleri bu konudaki hadislerle başlar. Aynı zamanda Mekkeyle ilgili Mitolojik  kıssaları  yazar.   Rasûlullah(s.a.v)   'in   hal   tercemesini yazdıktan sonra, "Rasûlullah  (s.a.v)'in Ashabından olup Mekke'ye yerleşenlerin isimlendirilmesi"' diye bir bab açar, ama onlara Tabiin ve Tabiinden sonra gelenleri karıştırır. Bunları belli bir kaideye, harf sırasına veya başka bir esasa göre tertib etmez. Medineîilerin hal terce-melerini yazarken Ali b. el-Medini'nin (ö;234 h) kitabından yaptığı na­killeri belirtir.

Her hal tercemesinde o şahsın adını, babasının adını, bazı olay­ları, bulunuduğu gazaları yazar. Onun Rasûlullah (s.a.v) rivayet ettiği bir hadisi alır Bunlardan kadı ve vali olanlara işaret eder. Çoğu kez 129 akidelerini, meşhur fetve ve sözlerini yazar. Yahya b. Main ve Ahmed b. Hanbel gibi cerh ve ta'dil imamlarının onlar hakkında ki sözlerini nakleder. Bazan ölüm tarihlerini de yazar. Bazı rivayetlerinde senedi belirtmeye dikkat eder.

Hal tercemeleri, uzunluk bakımdan, ravinin Önemine göre, bir satırdan bir kaç sayfaya kadar değişiklik gösterir.

Mekkelileri bitirdikten sonra Taiflerden sadece bir sahabiyi ya­zar. Oradan Yemenlilere geçer. Bu babın başında, senedi Vehb b.Münebbih'e ulaşan bir miktar rivayetle Yemen'tn kötülenmesi yazar. Buna göre Yemene bir peygamber girmemiştir ve girmeyecektir sebebi ise o beldenin günah ülkesi olmasmdandır. [637] Yemenlilerle ilgili bir kaç hal tercemesinin işlenişi Mekkelilerinkinden değişik tarzda değil­dir.

Yemen den Yemameye geçer. Belde ile ilgili bir şey yazmaz. Orada yerleşen bir kaç Sahabeyi yazar.

Ve Medineyi yazar. Medine nin faziletlerini, kudsiyyetini, halkının faziletlerini, Rasûlullah(s.a.v)'in hadislerine Ashabın sözlerine dayanarak uzun uzun metheder. Bu giriş on dokuz sayfa tutar. Medineîilerin hal tercemelerine geçmeden önce veciz bir .şekilde Rasûlullah (s.a.v)'in siretini yazar. Olayları, birinci hicret yılından onuncu hicret yılına kadar senelere göre sıralar. Gazalarla ilgili haber­lerin tafsilatına geçmez, oluşuna ve tarihine sadece işaret etmekle yeti­nir. Bazı senelerin olaylarını sonunda ölümleri ve doğumları zikreder. Fıkhİ konulara önemverir. Orucun farz oluşunu, aşure orucunun gerçekleşmesini, fıtır sadakasının emredilmesini, şarabın haram kılınış tarihini, Yahudi'nin cenazesi geçerken ayağa kalkmayı ve ezan kıssasını tamamen yazar. Sahabeyi sonrakilerle karıştırır. Bu hal ter-cemeîerindeki üslupta diğerleri gibidir. Bazı hal tercemeleri bir satırı geçmezken, Said b. Müseyyeb'inki on üç sayfa tutar. Medineîilerin hal tercemeleri bittiğinde kitabın sekizinci cüzüde bitmiş olur.

Medinelilerden sonra Küfeliîeri geçer. Burada da Küfenin fazilet­leri ve övülmesi hakkında Ashabın sözlerini yazar. İbni Ebi Heyseme, bu rivayetlerden bir kısmının senedlerinin zayıf olduğunu gösterirken, bir kısmının senedinde sahih olduğunu isbat eder. [638] Bu giriş onbir sayfa tutar. Giriş bitince Küfeye gelen Sahabenin, sonra Tabiin'in ve tebe-i tabiin'in hal tercemelerini yazar.

Kitabın sonunda: "Dokuzuncu cüz tamam olmadı." der.

Burada belirtilmesi gereken bir nokta var; Medineîilerin hal ter-cemelirini verirken Emeviler devrinde ve Abbasilerin ilk halifesi Sef-fahn devrinde Medine ye tayin olan vali ve kadıların bir listesini de ve­rir. Aynı zamanda Muaviye'nin oğlu Yezid'e biat alma teşebbüsüne,

Harre vakasına ve Abdullah b. ez-Zübeyr olayına da işaret eder. [639]Dolayısıyla kitabın tertibinde düzensizlik meydana gelir. Bütün bu malûmatı Medinelilerin hal tercemeleri arasına sokar. Yazar senelere göre olan tarihle hal tercemelerini karıştırır. Medineli sahabileri ya­zarken de aynı şeyi yapar . Onlan, sevenlere göre siyeri yazışının he­men ardından ele alır. Belki Emevi veAbbasi asırlarını da aynı şekilde işlemiştir. Ancak kitabdaki noksanlık ve tertibinde ki kanşiklık.bu konuda kesin karar vermeye engel olmaktadır.

İbni Ebi Hayseme, Tarihü'l-Kebir'in yazılaşında ki hadiscilerin ve tarihçilerin ileri gelenlerine dayanır. Siyerle ilgili hususlarda daha çok Muhammed b.İsa ve Musa b.Ukbeden nakiller yapar. İbni İshaka daha çok güvenir. İbni İshaktan aldığı rivayet İbrahim b..Sa'd ait­tir. Şöyle der:

Bu kitabdaki her şey hakkında îbni İshak şöyle dedi.Ahmed b. Eyyüb bize haber verdi, dediki: İbrahim b.Sa'd İbni İshaktan bize haber verdi. [640] kitabının geri kalan kısmını da Mus'ab b. ez-Zübeyr, Ali b. Muhammed el-Medaini ve Ebu Ubeyde Ma'mer b. el-Müsanna'dan nak­leder. Mamafih Ahmed b. Hanbel, Yayha b. Said, Ali b. el-Medini, Kasım b. Selam, Affan b.Selam ve büyük Muhaddis hocalarından na­killer yapar. Bu nakiller de "haddesenâ " lafzını kullanır. [641]

 

Ebû Zür'a'nın Tarihu'l –Kebîri

 

Ebu Zür'a Abdurrahman b. Amr en-Nasri ed-Dimişki(ö;228 h) nin "et-Tarihu'l-Kebir"i günümüze kadar gelebilmiştir. Kitap, Siyeri Nebe-viyye, Hulefa-i Raşidine, Emevi ve Abbasile ait haberleri kısaca top­ladığı gibi, arada sahabileri de almak suretiyle, birinci dereceden Ta­biin tabakasına ve onlardan sonrakilere ait olmak üzere hadis ricalinden bir kısmının tarihini de alır. Hal tercemelerinden bir kısmını kısa, bir kısmını da etraflıca işler. Açıklamalı olanlar Evzai ve Mekhul gibi Şamlıların hal tercemeleridir. Maddelerin işlenişi doğumlar ve ölümlerde odaklaşır. Az da olsa hal tercemesi verilen şahıs hakkındaki cerh ve ta'dili aldığı gibi, onun meziyetlerini de alır. Kitabın bablara ayarlamasında ve maddelerin sıralanışında belirli bir metod kullanmaz. Bu sebeple bir konudan diğerine geçerken umul­madık bilgilerle karşılaşabilir. Rivayetlerin senedlerini yazar, Kitabda yazılanların büyük bir kısmı değişik kaynakları içine almakla be­raber Ebü Zür'a'nm sağlamlığından yararlandığı bu rivayetlerin destekle olması ve rivayet yollarının çokluğu kitabın önemini artırmaktadır. [642]

 

Kabûlü'l-Ahbar Ve Ma'rifetü'r-Ricâl

 

Abdullah b. Mahmüd b. el-Belhi'nin (ö: 317 )" Babülü'l-Ahbar ve Marifetü'r-Ricâl " [643] isimlui eseri de kaybolmayanlardandır. Yazar Mutezile mezhebinin ileri gelenlerindendir. Mutezilenin Ka'biyye veya Belhiyye kolu bu zata nisbet edilir. Kendine has görüşleri ve sözleri vardır. [644]

Hafız İbni Hacer (Lisanü'l-Mizan;3/255) şöyle der:

-Abdullah el-Belhi'nin, hem konuyu çok iyi bildiğini, hem de mezhebindeki taassubunu gösteren, Muhaddislere ta'n (hakaret) ifade eden kitapları vardır.Muhaddislerle ilgili kitabı bu zatların ayıp ve ku­surlarını araştırmakla doludur. Onlar hakkında bulduğu kusurlar doğru olsun,olmasmbakmadan alır.Bu kusurlar onlan kötüleyecek mahiyette olsun, olmasın bakmadan alır.Bu açıdan Kerabisi'nin kit-abınTtedlis yapanlar hakkındadır, "diye kaydeder. Bunu böyle alışı tedlisi büyük ayıp almasmdandır. Şu'be'yi çok hata yapanlardan say­man onun durumunu bilmene yeterli bir delildir. Bir bab açar, orada kendi iddialarıma uymayan kişilerden rivayette bulunur. Bir bab da açar, orada da kendi kötü anlayışına zıt kişilerden rivayetleri alır.

Belki kendisi sika ve zayıf ravi konularında Hadiscilere muha­lefetini şöyle açıklar:

-Hadiscilerin bid'atci saydıkları veye rivayetten düşürüp zayıf saydıkları kişiler hakkında bizim sözümüz onlara tam tamına uymaz. Allah bizi bundan korusun: Onların kabul etmediği kişilerin çoğu bize göre adildir, temizdir, iyilik ve takva Örneğidir. [645]

 

Îbni Ebî Hatemin El-Cerh Ve't Tadîli

 

İbni Ebi hatem er-Razi'nin (ö;372 h) "el.Cerh ve't-Ta'dil" isimle eseri günümüze kadar gelmiştir. Bu eser, cerh ve ta'dil kitablarının en kapsamlısıdır. İbni Ebi Hatem bu eserinde Buharinin Tarihu'l-Kebir'ine uymuştur. [646] Yalnız cerh ve ta'dille ilgili ıstılahları daha çok kullanmıştır, ve rical hakkında, cerh ve ta'dil üstadlarınm sözlerinin çoğunu ihtiva eder. Dolayısıyla da bu ilmi iyi bilen kişilerin gayretinin, çalışmasının özeti durumunda bulunmuş olur.

İbni Ebi Hatem tenkitçilerden bazısını ihmal ettiğini, bu konuda bilgilerin azlığı sebebiyle onlardan nakillerde bulunmadığını söyler. Ancak yazarın görevi toplamak ve tertiplemekle bitmemiştir. Kendisi bizzat ricali bilmektir. Rical hakkında birbirine zıt sözler ve görüşler ileri sürülmüşse, gerçek hükmü ortaya çıkarabilmek için, fikir yürütmedeki mahareteni gösterir. Bu kadarla da kalmaz, bir çok yerde içtihadını gözler önüne serer.

İbni Ebi Hatem kitabını "Takdimetü'l-Ma'rife ii Kitabı'1-Cerh i ve't-Tadil" unvanlı nefis bir mukaddemeyle süslemiştir. Bu kısım ki­tabın girişinden ibarettir. Bu girişte sünnetin önemini, ravilerin doğruluk ve sağlamlıktaki derecelerini, tabakalarını cerh edilmelerini, adeletlerini bilmek yoluyla sünnetin sahihini, sahih olmayanından ayırabilmenin yollarını açıklar. Sonra cerh ve ta'dilde güvenilecek tenkidi alimlerin genişçe hal tercemelerini takdim eder. Bunları dört tabakaya ayırır. Bu hal tercemeleriyîe, onların ilimdeki derecelerini, ricali bildiklerini, muasırlarının kendilerine güvendiklerini gözler önüne sermek ister. Her hal tercemesinde, o şahsın hangi ilim dalında üstün olduğunu da ayrıca vurgular. Mesala, Süfyanü's-Sevri ilim yaz­maya önem vermesiyle, Şu'be b. el-Haccac Mürsel hadisleri ve hadis il­letlerini bilmekte ayrıcalık gösterirler.

Bu tafsilatlı hal tercemelerinin önemi büyüktür. Zire cerh ve ta'dille ilgili hükümlerin dayanağı bu kişilerdir. Bunları iyi tanıtmak gerekir ki, sünneti inceleyen kişi bu zatların hükümlerini cahillikli ve arzularına uyarak vermediklerini bilsin kalbi mutmain olsun.

Mukaddimenin sonunda hal tercemesini iki kişi babasının ha­lasının oğlu Ebu Zür'a Ubeydillah b. Abdülkerim er-Razi [647] ile ba­bası Ebu Hatem er-Razi'dir. Kendisi kitabı yazarken bu iki kişiye da­yanmaktadır. Mukaddime de hal tercemelerini yazdığı kişileri asıl bölümlere geçtiği zaman, sırası gelince tekrar yazar, ama bu sefer on­ları gayet kısaca  tanıtır.

Cerh   ve   tadil   bölümüne   geçtiğinde   önce   cerh   ve   ta'dil ıstılahlarının bazısı açıklar. Cerh ve ta'dili ihmal eden raviîere varıncaya kadar herkesi kitaba dahil etmesinin, onlarda da cerh ve ta'dil'in olmasmmmümkün olabileceği ihtimalinden kaynaklandığını ifade der. [648] Bazan Rasûlullah (s.a.vj'den rivayeti olmayanları da yazar.

Buhari'nin "ed-Duafa" isimli eserinde, zayıf ravilerden olmama­ları gerekenleri, zayıf raviler arasına katmakla hata ettiğini bir çok yerde ifade eder. [649]

Hal tercemeleri ravinin adını, babasının adını, bazan dedesinin adını,künyesini, nisbetini, bazı hocalarını ve talebelerini ihtiva eder. Çoğu kez rivayetlerinden birini alır, ama ihmal ettiğide olur. Her hal tercemesinde cerh ve ta'dil imamlarının onun hakkındaki sözlerini nakleder. Bazan da cerhin illetini yazar. Ravinin ikamet ettiği memle­keti ve seyahat yaptığı yaptığı şehirleri yazarak yerinin sınırlarını be­lirtir. Çoğu kez de seyahat yaptığı yılı yazarak sınırı belirgenleştirir.

Bazan da ravinin ahlaki, bedeni ve akli vasıflarını bildirir. Ehli sünnete muhalifse bilhassa akidesini söyler. Eserleri varsa onlan söyler. Çoğu kez ravinin yaşadığı devirde meydana gelen olaylar karşısında durumunu görevlerini onu tanıtmak için belirtir. Az da olsa ravinin tabakasına veya ölüm yılma işaret eder. Hal tercemelerini ver­diği buçok sayıda ravinin ölüm tarihlerini tesbitin zorluğunu da gözden uzak tutmamalıdır.

Hal tercemelerinin çoğu kısadır; bir satırla beş satır arasında değişir. Ancak bazılarının uzunluğu göze batacak derecede uzundur. Mesala Süfyanüü's-Sevrinin hal tercemesi seksen satır tutmaktadır. Bazı meşhur alimlerin hal tercemeleri de böyledir. Bunların çoğunun hayatı kitabın girişinde işlenmiştir.

Kitap harf sırasına göre tertip edilmiştir. Ravinin adının İlk har­fi esas alınmıştır. Sonra da babasının adının ilk harfi göz önünde tu­tulmuştur. Bu tertip, Ashap daha önce yazılmak suretiyle bozulmuştur. Çok tekrarlanan adlara da   öncelik tanınmıştır. [650]

 

el-Müntehab Mi ne'1-İrşad İlâ Ulemai'l-Bllâd

 

Ebu Ya'Iâ el-Halil b. Abdullah el-Halili (ö:446 h.)nin "el-Müntehab Mine'l-İrşad İlâ Ulemai'l-Bilâd" [651] isimli eseri de günümüze kadar gelenlerdendir. Hafız es-Silfi bundan seçmeler yapmıştır.Hal tercemelerinin uzunluğu bir satırla bir sayfa arasında değişmektedir.Ravinin rivayet- ettiği Hadislerden birisini ahr.YazarRavileri şehirlere göre sıralar.Hafız Zehebi bunu tenkid etmiş ve hakında "Vehimler topluluğu, sanki bu bilgileri hafızasından toplayıp yazmıştır. " hükmünü vermiştir. [652]

 

Kütübü Sitte Ve Diğer Hadis Kitaplarındaki Hadis Ricalini Yazan Kitaplar

 

Rical ilmi üzerine yazılan ilk kitaplar.genel manâsıyla bütün ravileri çle alıyordu. Her hangi bir kitaptaki ravilere tahsis edilme-mişti.Her nekadar Hadiscilerin birinin eserindeki rical   ile ilgili olara-kerken dönemde yazma teşebbüsleri olsa da btmlar.konusunu tam yansıtan eserler değildirîir.Meselâ.bu konuda ilk eseri Müslim b.el-Haccâc (ö:261  h.) yazmıştır.Kitabmın ismi"Ricalu Urve"dir. Ancak Urve'nin eserindeki ricalden  bahsettiği zannedilirse de sadece oradaki ricale   tahsis   etmemiz, Zühri  ve  diğerlerinin   ricalini   de   içine almiştır.Ancak  Hadiscilerin   ricalini  ele alan  ve  birini  diğerine karıştırmamaya çalışan bu nıünferid eserler.bu erken devirde yapılmış olması bakımandan,sonraki dönemlerde   yapılacak şümullü   çalışma ve araştırmaların başlangıcını temsil etme     şerefine  sahiptir.  Bu şümullü araştırmanın karekteri, üçüncüHicri asır boyunca yazılıp or­taya çıkan Kütübü Sitte [653] de doruk noktasına ulaşmıştır.

Dördüncü Hicri asırda,Hadis kitablarından sadece birisinin ricali hakkında eserler yazılmaya başlandı. Bu konuda ilk kitap ya­zan şahsın, Ebu Zekeriyya Yahya b. Zekeriyya b. Mazik el-Kurtubi (ö:255 h.) olduğu zannedilmektedir.Kitabının ismi "et-Ta'rif bi-Ricâli'l-Muvatta"  [654]dır. Onu "Tesmiyetü Ricali Abdillah b. Vehb " kitabının yazan Muhammed b. Veddah ( ö; 287 h.) takibetmiştir. [655]

Buharinin sahihi mümtaz bir yer edindiği, herkesçe kabul gördüğü ve yaygınlaştığı için yazarlar, onun ricali konusunda önemle durmaya başladılar. Bir kısmı sadece Sahihin ricali ile ilgili eşer yazdı. Bu konuda eser yazdıklarını bildiğim ilk kişiler şunlardır.

1. Abdullah b. Adiyy el-Cürcani (ö;360 h) kitabının ismi, "Esmaü Men Rava Anhümü'I-Buhari"

2. ed-Darakutni (ö;385 h) kitabı, "Zikrü Esmai't-Tabiin ve Men Ba' dehüm Mimmen Sahhat Rivayetühü Mine's-Sikat İnde'l-Buhari" [656]

3. Ebu Nasr Ahmed b. Muhammed b. el-Huseyn el-Kelâbâzî (ö;398 h)   kitabı, "el-Hidayetü ve'1-İrşad fi Ma'rifeti Ehli's-Sikat ve's-Sedad"

4. Ebu'I-Velid Süleyman b. Halef el-Bâcî el-Endülüsi(ö;474 h) kit­abı, "et-Ta'dil ve't-Tecrih Li-Men Rava Anhü'l-Buhan Fi's-Sahih"[657]

5. Muhammed b. Yahya b. el-Hizai't-Temimi (ö;416 h) kitabı, "et-Tarif Bi Ricali'l-Muvatta" (615)

6. Ebu Bekr Ahmed b. Ali b.Mencüye el-îsfahani (ö;428 h) Sahihi Müslimin ricaliyle ilgili bir kitabı vardır.[658]

7. Ebu Ali el-Huseyn b. Muhammed b. ahmed el-Ceyyani (ö;498 h) kitapları, 'Tesmiyetü Şüyûhu Ebi Davud" [659]

Ayrı devrede bazı yazarlar Buharı ve Müslimdeki ricali aynı eserde toplamaya başladılar. Bu devrede başka eserlerien ricali bir araya toplanmadı. Ulemanın sadece bu ikisinin ricalini toplamaya yönelmesi, ulemanın onlara güvenmesinden ve bu ikisinin ricalinin sika olmasındandır. Bu konuda ilk kitap yazdığı bilinen kişi Dârakutni dir. Onun ve bu konuda eser yazan diğerlerinin eserleri şöyledir.

1. Ebu'l-Hasen Ali b. Ömer ed-darakutni (ö; 385 h) Bu konuda üç tane kitabı vardır.

"RicahYİ-Büharı ve Müslim"  [660]

"Zikru Kavmin Mimmen Ahrece Lehümü'l-Buhari ve müslim fi Sahihayhima ve Da'a fehümü'n-Nesei fi Kitabi'd-Duafa" [661]

"Esmaü 's-Sahabe Elleti İttefeka Fihe'l-Buhari ve Müslim ve Men-feredâ bihi Küllüm Minhüma" [662]

2.Ebu Nasr el-Kelabazi (ö;398 h) kitabı, "el-Cenı'u Beyne Ricalü's-Sahihayn"

3.Ebu Abdillah el-Hakim en-Nisaburi (ö;404 h) kitabı, "Ricalü't-Buhari ve Müslim"

4. Hibetüllah b. el-Hasen el-Lâlkâî (ö;418 h) kitabü, "Ricalül-Buhari ve Müslim"

5. Ebu'1-Fadl Muhammed b. Tahir el-Makdisi (ö;507)kitabı, "el-Cem'u Beyne Ricali1 s-Sahihayn"

"Dört Sünen'in, beş kitabından veya Kütübü Sittenin ricalini to­playan kitaplar buna yakın bir devrede, Ebu Bekr Ahmed b. Mu-Hafız Ebûl-Haccâc Yûsuf İBni'z-Zekiyy el- Mizzi bu kitabı gözden geçirp tashih ede­rek: "Tehzibü'l-Kemal" ismini vermiştir. Hafız Zehebi "Tekzibü'l-Kemal"i özetleyerek mey­dana getirdiği esere "el-Kâşif An Ricâli'l- Kütübü's- Şitle" ismini vermiştir? Zehebi ayrıca bazı vefatları Tekzibü'l-Kemâle ekleyerek Tehzîbü't-Tehzib"i meydana getirmiştir. Muğaltay (Ö: 763 H), Zehebi'nin eserine Zeyl yapıp "İkmalü Tehzİbi'l-Kemal" i yazmıştır.

Ayrıca Tekzibü'l-Kemâl'i özetleyenler vardır ki bunlar: Ahmed b. Abdullah es,Saidi el-Hazreci (kitabı: Hülâsatü't-Tehzİb), Ebül-Abbas Ahmed b. Sa'd el-Askeri(Ö: 750 H), Ebû Bekr b. Ebü'l-Mecd el-Hanbeli (Ö: 804 H), Hafız el-Enhderesi, Kadı İBni Şehbe ed-Dımişki (Ö: 851 H) dir. İbni Hacer el-Askalani (O: 852 H) Tehzİbü'l-Kemali gözden geçirip tashih ederek yepyeni ve güzel bir kitab halinde "Tekzibüt-Tekzİbi" yazmıytır. Bu eser 12 cilttir. Kütübü sittedeki hadis ricalini ihtica eder. Harf sırasına göre tertibedilm iştir.

İbni Hacer bilhassa cerh ve tadil ifade eden, ibareler üzerinde durmuş, Tehzibü'l-Kemal'de Hafız Mizzi'nin âli rivayetlerden olarak yazıp ta kitabın uzamasına sebep olan ha­disleri çıkarmıştır. Bütün bu çıkarılanlar kitabm [663]

 

Ricâl-İ Urve

 

Bu kitaplardan günümüze kadar gelebilenleri ele almadan önce Müslim b. le.Haccac'm {ö;261 h) "Ricalü Urve"  [664]isimli kitabını tanıtacağım. Bu kitap, bir muhaddisin kitabındaki ricali bir kitabda toplama çalışmalarının ilkidir. Müslim bu kitabda Urve b. ez-Zübeyr'in(ö;93 h) ve Tabiinle onlardan sonra gelen bir topluluğun ricâini yazmıştırb. Urve'nin hocalarını da , telebelerini de yazar. Hoca­ları ve talebelri yazış tarzı değişiklik gösterir; bazan tabakalara , ba­zen nesebe, bazan da şehirlere göre tertipler.

Urve'nin hocalarını yazarken önce Ashaptan olanları , sonra diğerlerini yazar. Ondan rivayet alan talebelerini ise şöyle sıralar: Medineliler, Mekkeliler. Basralılar ve diğer yerlerden olanlar... Zühri'nin hocalarını ise Sahabe, cennetle müjdelenen on Sahabi'nin çocukları, Muhaciri'nin çocukları, babası Sahabi olan Kureyşliler, ka­bilelerden olanlar ve badiyeden olanlar diye ayırır. Şu'be b. el-haccâc'm talebelerini on tabakaya ayırır. Ancak garip olanları bağlı oldukları yere (aileye ) göre üç tabakaya ayırmıştır. Böylece Müslim, kitabının tertibinde değişik üslûpları birbirine katmıştır.

Bir Muhaddisin ricalini aynı yerde toplamayı hedef alan bu gay­retler sayesinde dördüncü Hicri asırda bu konuda bir çok kitap yazılmıştır. Bu kitaplardan günümüze kadar gelenleri ve yazarları şunlardır:

Esami Men Ravâ Anhümü'l-Buhari

İbnü'l-Kattan Abdullah b. Adiyy el-Cürcâni (ö; 360 h. ) kitabının ismi "Esâmi Men Ravâ Anhümü'l Buhari" dir. [665]Bu zat, Buharinin Sahihinde zikrettiği hocalardandır. Eserini harf sırasına göre düzenlemiştir. Ravilerin neseplerini, memleketlerini, meşhur haberle­rinden bazılarını ve ilimdeki mevkilerini yazar. Kitaba Buharinin hal tercemesiyle başlar. Bu altı sayfa tutar.

Hal tercemelerinin uzunluğu bir satırla otuz satır arasında değişir. Kitabın sonunda da şöyle der :

-Buharinin Sahihindeki Hocalarının hepsi 289 kişidir. El-Hidâye ve"l-İrşad

Ebu Nasr el-Kelâbâzi'nin ( ö; 398 ) "el-Hidâye ve'1-İrşâd Fi Ma'rifeti Ehli's-Sikati Ve's-Sedâd "  [666]isimli eseri, Buharinin Sahihinde, ken­dilerinden Hadis rivayet ettiği ricale aittir. [667]

 

Tesmiyetü Men Ahracehümül-Imamen

 

Ebu Abdillah el-Hakim en-Nisaburi'nin (ö;404 h) 'Tesmiyetü Men Ahrecehümü'l-İmamen el-Buhari ve Müslim M'enferada bihi küllü Va­hidin Minhüma" (607) isimli eseri, Buhari ve Müslimin Sahihlerindeki ravileri ele alır. Kitabını harf sırasına göre tertib etmiştir. Mümkün olduğu kadar özet olarak vermeye çalışmıştır, Önce Sahabeyi ele alır, burada Aşere-i Mübeşşireye öncelik tanır, sonra da diğerlerini harf sırasına göre yazar. Bunları takip eden kadın sahabileride ele alır. Er­kek ve kadın Sahabileri bitirince Tabiin, Tebe-i Tabiin ve onlardan sonra gelenleri, onları da bitirince tabiinden olan kadınları, ardından da diğer kadınları sıralar. Bunları bitirince "Buharinin Hocaları" diye bir bölüm açar. Kitabda kabileleri esas alan bir çeşit tertip daha bulu­ruz. Ancak tek harf içeresinde yapar bunu... Mesala, Bedirde bulunan­ları diğerlerinin önüne geçirir. Çoğu kez Kureyşlileri Ensardan daha önce yazar. Bunu da yine aynı harf içeresinde yapar, ama devam ettir­mez. [668]

 

Ricalü Sahihi Müslim

 

İbni Mencüye'nin (ö;428h) "Ricalü Sahihi Müslim"  [669]isimli eseri günümüze kadar gelmiştir. Kitabın baş tarafında: "Hafız Ebü'l-Huseyn Müslim b. el-Haccac el-Kuşeyrie en-Nisaburi'nin yazdığı, sened-li Sahih isimli eserinde kendilerini delil getirdiği ricalin anlatılması ve onların rivayet alnların belirtilmesi" d er.

Hal tereemelerini harf sırasına göre yazmıştır. Ravinini adını, nesebini, nisbetini, doğum ve ölüm yılını, hocalarını, yazar. Sahihi Müslim'in bablarındaki rivayetlerini gösterir. Bazan onun bir hadisi­ni veya ondan rivayet edenleri alır. Cerh ve tadil yoktur kitabda... Hal tercemelirinin uzunluğu iki satırla yirrmi beş satır arasında değişir. Hafız İbni Hacer, İbni Mencüye'nin, İbni Hibban'm sözlerini olduğu gibi aldığı ancak bunu belrtmediği görüşündedir.  [670]

627.  Şam Zahiriyye kütüphanesinde el yazmasıdır. (Hadis bölümü , 388 numarada kayıtlıdır.) [671]

 

et-Tadil ve't-Tecrih

 

Ebu'l-Velid el-Baci el-Endelüsi'nin (ö;474 h) "et-Tadil ve't-Tecrih Limen Ravâ Anhü'l-Buhari Fi's-Sahih" isimli eseri.  [672]

Bâcî kitabını harf sırasına göre düzenlemiştir, mukaddime de metodunu şöyle açıklar.: "Sen benden Muhammed b.İ smail el-Buhari'nin, hocalarından İtibaren Sahabeye kadar rivayet aldığı kişilerin isimlerini gösteren bir kitap yazmamı istedin. Ben de, künyeleriy le, nesebleriyle, ulemanın onların durumlarıyla ilgili ola­rak söyledikleriyle ilgili olarak söyledikleriyle ilgili olarak söyledikleriyle ilgili sahih gördüğüm bilgileri tesbit edip yazdım. İnşaalah ben, ülkemizde adet olduğu üzere harf sırasına göre ve koy­duğum şartalara uygun olarak ravilerin isimlerini yazacağım." Sonra kitabının kaynaklarını şöyle belirtir: Sahihi Buhari, Sahihi Müslim, Kelabâzî, Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Hakim en-Nisaburi, İbni Adiyy, Ebu Hafs el-Fellas'm tarihi, İbni Main'in tarihi, Ebu'l-Abbas el-Ebbar'ın tarihi... Bunun yanında hadiscilerle yaptığı müzakereler ve bunlardan bilhassa Ebu Zerr Abd b. Ahmed el-Herevi, Muhammed b. Ali es-Suri, el-Hatibu'1-Bağdadi ve Ebu'n-Necib Abdülgaffar b. Abdülvahid el-Ermevi'ye sorduğu sorulardan edindiği bilgileri de eklemiştir. Hal tercemelerinde önce cerh ve tadil bilgisiyle ilgili metodları yazdığı bablardan oluşan bir önsözü vardır. Bu önsöz 7 varaktır. İlk hal tercemesi Buhariye aittir. Bu uzuncadır. Sonra diğer hal tercemelerine geçer. Hal tercemesi yazılan şahsın adını, nesebini, Buharinin hadisini aldığı kitap veya kitaplarını, hocalarından bazılarını, cerh ve tadil imamlarının onun hakkındaki sözlerini ve ölüm tarihini yazar. [673]

 

el-Cem'u beyne Ricali's-Sahihayn

 

Bu guruptan olupta günümüze kadar ulaşan kitapların sonuncusu^, Ebu'1-Fadl Muhammed b. Tahir b. Ali el-Makdisi (İbnü'l-Kayserani) nin (448-507 h) "el-Cem'u Beyne Ricali's-Sahihayn"  [674]isimli eseridir.* Bunda Kelabazi'nin "el-Hidaye ve'1-İrşad" isimli eseriyle, İbni Mencüye'nin "Ricalü Müslim" isimli eserini gözden geçirerek, eksik bıraktıklarını tamamlayıp uzatılmasında fayda olmayanları kısaltarak bir araya toplamıştır. Kitabının mukaddimesinde metodu­nu şöyle açıklar: "Buhari ve Müslimin Sahihlerindeki ricali, her biri­nin, diğerinde olmayarak aldığı ricali de katarak toplamak "[675]  ki­tap harf sırasına göre tertiplemiştir. [676]

 

İSİMLERİ TANITAN KİTAPLAR

 

(Kütübü Ma'rifetil-Esmâ)

 

Ravilerden bazıları lakapları ve künyeleriyle meşhur oldular. Hadis senedlerinde onlar bazan açıkça veya kapalı olarak isimleriyle anıldıkları gibi, bazan da isimleri ihmal edilerek künyeleriyle yetini-Iiyordu. Aynı şahsın bir defa ismiyle, başka bir defa künye veya lak­abıyla anılması karışıklığa sebep olup iki şahısmış gibi zannedilmesine yol açıyordu. Bunun için lâkap veya künyesiyle bilinen şahsın lâkap ve künyesini belirten kitaplar yazıldı. Bunlara "İsimleri, la­kapları  ve künyeleryle tanıtan kitaplar" denildi.

Aynı şekilde. Hadis ravilerinin çokluğu, onların isim, künye, ka­bile, belde veya sanata nisbetlerinde benzerliklerin görülmesine sebep oldu. Karışıklığı gidermek için isim, künye ve lakap bakımından benzeşen veya aynı olanları ayırtetmek için kitaplar yazıldı. Bunlara "Müttefak ve Müfterak " kitapları denir. Müttefak (aynı olan ) Müfterak (ayrı olan ) dan maksat iki veya daha çok ravinin isimlerinin söylenişi de, yazılışı da aynı. olmasıdır. Meselâ, aynı asırda altı tane Halil b. Ah-med, dört tane Ahmed b. Cafer b. Hamdan yaşamıştır.  [677]

Aynı maksat için " Mü'telef ve Muhtelef " kitapları da yazılmıştır. Mü'telef (uyuşan ), Muhtelef (uyuşmayan )den maksat ise iki ravinin isminin yazılışta aynı, söylenişte ayrı olması demektir. Sellâm ve Selâm ( ), Ebü Amr es-Seynânive Ebü Amr eş-Şeybâni ( ), EbüHamzeveEbüHamre(        }gibi....  [678]

Aynı zamanda benzeşen isimlerle ilgili bir çeşit kitaplar da yazılmıştır ki bunlar, isim nesepte benzeşip, baba ile oğlun isimlerinin Önce veya sonra gelmesiyle ayırtedilen iki raviyi göstermekte işe ya­rarlar. Meselâ, Yezid b. Esved ve Esved b. Yezid gibi..[679]. Aynı asırda yaşayıpta aynı üstaddan rivayette bulunan isimleri aynı veya benzeyen iki kişiyi ayırtetmenin zorluğu açıktır. Meselâ, Ebü Hamze ve Ebü Hamre, ikisi de İbni Abbas (R.a.den rivayette bulunmuşlardır. [680] Rame hürmüzi, aynı devrede Ebü Hüreyye (R a. ) den rivayette bulunan, yirmiye yakın kişinin Ebü Salih künyesini taşıdığını yazmaktadır.  [681]

Hadiscilere ait,derin anlayış ve bilgi kazandıran uzun alıştırma ve çalışmalar, onlara isimleri birbirinden ayırdetme yeteneğini sağlamıştır. İsimleri tanıtan kitaplar değişik tarzlarıyla ortaya çıkarken, yazarlar da bu konuda adam akıllı yetişmişlerdir. İsimler, künyeler ve lakaplar hakkındaki   kitaplar bu çalışmalımı ürünüdür.

Bu kitapların ortaya çıkışı cidden erken devrede olmuştur. Rical ilmi ile ilgili kitaplarının çıkmaya başladığı bu erken devreden itibaren za­ten isimleri tesbit etme ve birbirinden ayırt etme proplemide ortaya çıkmıştır. Bu kitapların yazılışından yaran asır kadar sonra mü'telef ve muhtelef kitapları ortaya çıkmıştır. Nisbeten sonra ki devrelerde Hatibü'l-Bağdadi müttefak ve müfterak (isimleri aynı olan ve ayn olan ravilerle ilgili) kitap yazmış, bir de müşabih (isimleri benzeyen ravi-lerle ilgili) kitap hazırlamıştır. Zamanla ulema ihtisas kazanıp çeşitli kitablar yazmışlardır. [682]

 

4. İSİMLER KÜNYELER VE LAKABLARLA İLGİLİ KİTAP YAZANLAR VE ESERLERİ

 

Bu konuda kitap yazanlar:

 

1. Ali b. el-Medini (ö;234 h) kitabı, "el-Küna"

2. Ahnıed b. Hanbel (Ö;241 h) kitabı, "el-Esma ve'1-Küna"

3. Muhammed b. Îİsmail el-Buhari (ö;256 h) kitabı, "el-Küna" [683] bu kitap Buhari'nin Tarihi Kebirinin bir bölümüdür. Kitabtakilerin çoğu ismiyle değil de küanyeleriyle bilinenlerdir. Kitap harf sırasına göre tertip edilmiştir.

4. Müslim b. el-Haccac en-Nisaburi (ö;261 h) kitabı, "el-Küna ve'l-Esma [684] kitabdakilerin çoğu künyeleri ve isimleri bilinenlerdir. Ahmed el- Hakim el-Kebir'e göre Müslimin bu eseri Buhari'nin el-Küna isimli eserinden alınmıştır. [685]

5.  Ebu Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Makdemi (ö;301 h) kit­abı, "Esmaü'l-Muhaddisin ve Künâhüm"  [686]

6. en-Nesei (ö;303 h) kitabı, "el-Küna"

7. Ebu Arebe el-Huseyn b. Muhammed b. Mevdud el-Harrani (ö;318 h) kitabı, "el-Esâmi ve'1-Küna"  [687]

8. İbnü'I-carud (ö;320 h) kitabı, "el-Esma ve'1-Küna" onaltı cüzdür. [688]

9.  Ebu Bişr ed-Dûlâbi (ö;320 h) kitabı, "el-Küna ve'1-Esma"  [689]Harf sırasına göre düzenlenmiştir. Sahabeyi Tabiinden ayırmıştır. Ba-zan cerh ve tadili zikreder. Bazı hal tercemelerinde hadis nakleder.

10.  İbni Ebi Hatem er-Razi (ö;327 h) "el-Cerh ve't-Tadil" isimli eserinin  içinde

11.  Muhammed b. Hibban el-Busti (ö;534 h) iki kitabı vardır, "Esami men Yûrafu Bi'1-Küna" "Küna Men Yurafu Bi'1-Esmai"  [690]

12. Ebu'l-Hasen Muhammed b. Abdullah Zekeriyya b. Hayve (ö;366 h) kitabı,  "Men VafakatKünyetühü Künyete Zevcihi Mine's-Sahebe"  [691]19 varaktır.  Adı ile bilinen Sahabi'nin künyesi de yazar. Sonra senedi kendisine dayanan bir hadisini yazar.   Sonra da onun adı ile bilinen zevcesinin künyesini yazar,.Onun rivayet yoluyla gelen hadislerden de birini kaydeder. Çoğu kez hadisini yazmadan sadece zevcenin ismini tanıtmakla geçinir.

13. Ebu'1-Feıh Muhammed b. el-Huseyn el-Ezdi (ö;367 h) kitabı, 'Tesmiyetü Men Vafaka îsmühü İsme Ebihi Mine's-Sahabetive't-Tabiin Ve Men Ba'dehüm Mine'l-Muhaddisin"  [692]

14. Ebu Muhammed el-Hakimü'l-Kebir en-Nisaburi (ö;378 h) kit­abı, "el-Küna"Hacı Halife (Katib Çelebi)ye göre bu konudaki kitapların tertib bakımından en güzelidir. [693] Kitabın bir kısmı bize kadar gele­bilmiştir.  [694]Cerh ve tadil ile ilgili olsun, Hadisleri yazış tarzı ile ilgi­li olsun çok değerli bilgileri ihtiva eder. Tertibi bakımından İmam Müslimin yolundan gider.

15. Ebu Abdillah Muhammed b. İshak b. Mahammed b.  Yahya b. mende  el-Isbahani  (ö:396 H.),  kitabı:   el-Esma' ve'l-Künü [695]ile "Fethü'1-Bab fı'1-Küna ve'1-El-Kab"

16. Ebül-Velid b.   el-Faradi (0:403 H.), Kitabı : "Mecmau'1-Adab fi Mu'cerni'1-Esma' ve'1-Elkab"

17. Ebu Abdillah el-Hakim en-Nisaburi (ö:404 H.), Kitabı:"el-Küna ve'1-Elkab"

18. Ebu Bekr Ahmed b. Abdur-Rahman eş-Şirazi (ö:44l H.), Kitabı: "el-Elkab ve'1-Küna"

19. Ebul-Fadl Ali b.  el-Hüseyin el-Feleki  (ö:427  H.),  Kitabı: Münteha'l-Kemal fi Ma'rifeti elkabi'r-Rical"

20. İbni Abdi'1-Berr el-Kurtubi (ö:463 H.), Kitabı: "el-İstiğna fi Ma'rifeti'1-Küna" Kitab aslında üç kitabın bir araya gelmesinden mey­dana gelmiştir. Bu kitablarm ismi şöyledir:

"Men Urife mine's-Sahabeti- bi'1-Künyeti ve lem Yukaf lehu Ala is­min  ev Luhtulife Fih"

"Esmaü'l-Marufin bil'Künyeti'Mine't-Tabiin ve men Ba'dehüm." ,    "Men lem Yukaf lehu minhüm Ala İsmin vela Urife bi Gayri Künyetin [696]

Berlinde el yazması 9917 (BrokelmanTarihu'l-Edebfl-Arabî;3/229 .Ancak kıtabtakı bıEbul-Kasım Abdurrahman p. Mende olarak geçer.) [697]

 

Mü'telef Ve Muhtelef Kitapları

 

(İsimleri uyuşan ve uyuşmayan ravilerle ilgili kitaplar) B ukonuda kitap yazanlar ve eserleri:

1.  Ebu Ahmed el-Hasen b. Abdullah el-Askeri (ö;382 h) kitabı, 'Tashifatü'l-Muhaddisin"  [698]

2.  ed-Darakutni (ö;385 h) kitabı, "el-Mu'telef ve'1-Muhtelef'  [699]

3.  Ebu'l-Velid Abdullah b. Muhammed el-Kurtubi (İbnü'l-Faradi) (ö;403 h) iki kitabı vardır: "el-Mu'telef ve'1-Muhtelef' , " Müştebehü'n-Nisbe"

4. Abdülgani b.  Said el-Ezdi (ö;404 h) iki kitabı vardır: " el-Mu'telef ve'1-Muhtelef fi Esmai'r-Rical" "Müştebehü'n-Nisbe"  [700]

5.  Ebu Sa'd Ahmed b. Muhammed el-MaIini(ö;412 h) kitabı: "el-Mu'telef ve'1-Muhtelef

6. Ebu'l-Kasım yayha b. Ali el-Hadrami (İbnü't-Tahhan) (ö;416 h)

7. Ebu'l-Abbas Cafer b. Muhammed el-Müstağfiri (ö;432 h)

8. Ebu Hamid Ahmed b. Muhammed b. Ahyed el-Mamani (ö;436 h) kitabı, "el-Muhtelef ve'1-Mutelef fi'1-Esmai[701]

9.  el-Hatibü'1-Bağdadi (ö;463 h) kitabı, "el-Mu'telef ve'1-Muhtelef "

10. el   Emir İbni Makula (ö;475 h) iki kitabı vardır, "el-İkmal fi Rafil-İrtiyab Ani'l-Mu'telef ve'1-Muhtelef mine'l-Esmai Ve'1-künab ve'l-Elkab"  [702]"Tehzibü Müstemirri'l-Evham Ala Zevi't-Temenni ve'l-Ahlam"

11. el-Hüseyn b. Muhammed b. Ahmed el-Gassani el-ciyani (ö;498 h) kitabı, "takyidü'l-Mühmil ve Temyizü'l-Müşkil"  [703]buhari ve mas-îimde ki ricalin isimlerini alır.

12.  Ebu'l-Muzaffer Muhammed b. Ahmed el-Ebbardi (ö;5O7 h) ki­tabı, "el-Muhtelef ve'1-Mu'telef

13. Ebu'1-Fadl Muhammed b. Tahir el-Makdisi (ö;507 h) kitabı, "el-Mü'telef ve'1-Muhtelef Mine'1-Esma"[704]kitab yazılışı   uyan ama noktalanışmda benzerlik arzeden isimler hakkındadır. Yazarına göre, çeşidinde ilk yazılan eserdir. [705]

 

Müttefak, Müfterak Ve Müteşabih Kitablar

 

 

Bu konudaki kitaplar sonra ortaya çıktı. Bu konuda ilk kitap ya­zan şahıs Ebu Bekir Muhammed b. Abdullah el-Cevzeki (ö;382 h) dir. İki kitabı vardır. İsimleri; "et-müttefak ve'1-Müfterak"  [706]ve "el-Müfterakü'l-Kebir"dir. Sonuncusu üç yüzden müteşekkildir.  [707]

Bunu Hatibü'I-Bağdadi (ö;463 h) takibetti. Bu konuda o "el-Müttefak ve'1-Müfterak"  [708]isimli eseri yazdı. Ardından "Muvaddıhı Evhami'l-Cem'i ve't-Tefrik"  [709]İsimli eserini yazdı. Müteşabih konu­sunda da iki eser yazdı: "Telhisü'l-Müteşabih fî'r-Resm ve himayeti mâ Eşkele Minhü An Bedaviri't-Tashif ve'1-Vehm  [710]ve 'Tali't-telhis" [711]

 

Vefatlara Cvefayat) İlgili Kitaplar

 

Muhaddisler, ravilerin vefat tarihlerine önem verdilir. Rical il­miyle ilgili çeşitli kitablar ölüm tarihlerini ihtiva etmektedir, bu dur­um, Ma'rifetü's-Sahabe, Tabakatü'l-Muhaddisin, Cerh ve tadil kitap­larıyla ricalle ilgili bütün kitablarda uygulandı. Ölüm tarihlerini bilmeye titizlikle riayet edildiğini göstermesi bakımından üçüncü hic­ri asrm sonlarından itibaren özellikle ölüm tarihlerini gösteren kitap­lar ortaya çıkmaya başladı. [712] Çünkü hadis isnadını tenkidde ölüm tarihini bilmenin Önemi çok büyüktür.

Hadis tenkidçileri, ravilerin ölüm tarihlerini bildikleri için ri­vayetlerden pek çoğunu tenkid edebildiler ve uydurmacı yalancıları teşhir edebildiler. Ölüm tarihleri bilinmeseydi bu tenkidi yapamaz­lardı. İşte bir örnek:

"el-Mualla b. İrfan dedi ki; bize Ebu Vail haber verdi;  [713]dedi ki: İbni Mes'ud Sıffeyn de bizim yanımıza geldi...."

Ebu Nuaym ona  [714]

-Sen İbni Mes'ud'un Öldükten sonra dirildiğini mi gördün? diye

660.  Muhammed b. Tahir el-Makdisi, el-Ensabü'!-müttefeka;S.2

sordu."[715]  Ebu Nuaym el-Fadl b. Dekin, İbni Mes'ud (r.a) 33. Hicri yılında, Hz. Osman (r.a)'in halifeliği bitmeden üç sene önce vefat ettiğini biliyordu. Bu durumda İbni Mes'ud'un, 37 hicri yılında meyda­na gelen Sıffeyn savaşma katılması elbette mümkün olamazdı. Bu suretle el-Mualla b. İrfan'm yalancılığı gayet açıktı.

İsnadın tenkidi ve ondaki kopukluğu veya tamamlığı açıklama konusunda ölüm tarihlerini kullunmakla ilgili pek çok örnek vardır. Mesala, Süheyl b. zekvan, Hz. Aişe (r.a.ha) ile Vasit şehrinde karşılandığı ileri sürerek ondan hadis rivayet etti. Halbuki Hz. Aişe hayli önce vefat ettiği gibi, Vasit bölgesine de hiç uğramamıştır.  [716]buradan Süheylin yalan söylediği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Tenkid erbabının ölüm tarihlerini iyi tesbit etmiş olmaları ve ravileri iyice incelemeleri sebebiyle yalancıların foyaları kolayca or­taya dökülmüştür.

İsmail b. İyaş bir adama:

-Halid b. Ma'damdan hangi yıl hadis yazdın? diye sordu. Adam:

-yüz on üç (113) yılında, cevabını verdi. İsmail b. İyaş:

-Sen, ölümünden yedi yıl sonra ondan hadis dinlediğini iddia ediyorsun, diyerek adamı mat etti.  [717]

Süfyan b. Uyeyne'ye:

-Buharadan bir adam geldi, "İbni Tavus bize hadis rivayet etti. diyor, dediler. Süfyan:

-Ona sorun, kaç yılında doğmuştur? dedi.

Sordular ve gördüler ki İbni Tavus adamın doğumundan iki sene önce Ölmüştür.  [718]

Ebu Abdillah el-Hakim rivayet eder:

11 Ebu Cafer Muhammed b. Hatem el-Keşşi bizim yanımıza geldi ve Abd b. Humeyd'den hadis rivayet etti. Ben doğum tarihini sordum, 260 tarihinde doğduğunu söyledi. Arkadaşlarımıza dönerek

-Bu hoca, ölümünden on üçyıl sonra Abd b. Humeyd'den hadis dinlemiştir, dedim."  [719]

Hadis tenkidcileri, isnad tenkidinde bu yolun çok faydalı olduğunu kısa devrede anladılar. Süfyanü's-Sevri şöyleder:

-Raviler yalan yoluna sapınca hemen tarih metodunu kul-lanıveriyoruz. 

Hafs b. Gıyas :

-Hadis ravisinden şüphelendiğiniz vakit onu senelerle hesaba çekiniz, yani onun yaşını ve kendisinden Hadis yazdığı kişinin yaşım hesab ediniz, demiştir.  [720]

Hassan b. Zeyd'de :

-Yalancıların foyasını tarihle ortaya çıkarırız. Rivayet yapana yaşının kaç olduğunu, hangi yılda doğduğunu sorarız. Doğum yüını ke­sin olarak söylerse, sözünün doğru mu, yalan mı olduğunu ortaya koy­arız, demiştir [721]

- Hadis İmamları, ravilerin ölüm tarihlerini tesbit etmeye gayret sarfediyor, hadisi soruşturdukları gibi bunu da soruşturuyorlardı. Buna verdikleri değeri, Hasan b. er-Rebi'in anlattığı şu hadiseden daha güzel aksettiren bir şey bulunamaz. Der ki :

"Bağdad'a geldim. Dışarı çıkınca Hadis uleması beni karşıladı. Gitmek istediğimde bana :

-Dur! Zira Ahmed b. Hanbel geliyor, dediler. Oturdum ve levha­larımı (yazılı şeylerimi) çıkardım. İmam Ahmed gelince bana :

-Abdullah b. el-Mübarek hangi sene vefat etti? diye sordu. Bende : -Seksen bir yılında dedim. Orada bulunanlar İmama: Bu soruyla ne yapmak istedin? dediler. -Yalancıları ortaya çıkarmak istedim, cevabını verdi. [722] Ölüm tarihlerini tesbit etmenin, Hadisin senedindeki kopukluk (inkıta), iki ravisi düşmek,düşmüş ravi yok gibi rivayet etmek, Tabii­nin bizzat Rasûlullahtan rivayet etmesi,   zahir, hafi gibi şeyleri bil­mekte birinci derecede önemi olmakla beraber  [723]başka faydaları da vardır.   Zira   ravilerin   ölüm   tarihlerini  bilmek  isimlerin  uyuşan, uyuşmayan,  aynı olan,  ayrı olanlarını ve nisbetîeri ayırmada fay­dalıdır. Bazan, bazı isimler ve nisbetlerde karışıklık meydana gelebi­lir. Mesela, Hafız İbrahim b. Yakub el-Cüzcani, Ceririyye mezhebinden-dir. Bu  sebeble  durumda karışıklık meydana gelerek bu nisbetin Mahammed b. Cerir et-Taberiye ait olduğu sanılır. Halbuki bu   nisbet Hariz b. Osman'a da aittir. Bu durumda nisbette yanlışlık meydana ge­lir.  Bunu  düzeltmek şöyle mümkün olur:  İbrahim b. Yakub  el-Cuzcani'nin . ölüm yılı  onun, Taberinin hocalarının tabakasından olduğunu ortaya çıkarır. Hocasının talebesi olan Taberiye nisbet edil­mesi ise mümkün değildir.  [724]

Bazan   şöyle   karışıklıklar   da   olabilir:   Ahmed   b.   Nasr   el-Hemedani ile Ahmed b. Nasr ed-Davudi karıştırılır. Karışıklığı gider­mek için ölüm tarihlerine bakmak yeterlidir. Birinci şahıs 317 Hicri yılında, ikinci şahıs ise 402 Hicri yılında Ölmüşlerdir. [725]

Ölüm tarihlerinin, her şeyden önce Hadis isnadını tenkidde ve uyuşan, uyuşmayan, aynı olan ve ayrı olan isimleri ayırmada önemli oluşu sebebiyle ulema bunları tesbitte titiz davranmışlardır. Hatta bazı kitablan sadece bu konuya tahsis etmişlerdir. Konuya gösterdikleri ti­tizliğe rağmen Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiinden bir kısmının ölüm tarihlerinde tam kesinlik sağlanamamıştır. Zamanında yazılmamış olması sebebiyle, ilk dönemlerde, bu ölümlerin tarihlerini korumak zor olmuştur. Rical hakkındaki kitablar ortaya çıkmaya başladığında önce yaşayahlardan bir kısmının ölüm tarihleri bilinememiştir. Hal tercemesi yazanlar geciktikçe ölüm tarihlerin tesbitteki isabet oranı düşmüştür. Hafız Zehebi de buna işaret etmektedir. [726] Onun sözünü Buharinin Tarihi Kebirindeki ölüm tarihleri arasındaki oran değişikliğide desteklenmektedir. Buhari ölüm tarihleri konusuna ken­dinden öncekilirden de ortaya çıkmıştır. Buna rağmen onun tarihinde­ki isabetsizlik oranı %5tir. Bu oran Hatibin Tarihi Bağdadin da %50 ye çıkar.  [727]

 

Vefat Tarihleriyle İlgili Eserler

 

Bu konuda eser yazanlar ve eserleri:

1. Abdülbaki b. Kani el-Bağdadi (ö;351 h) kitabı, "el-Vefayat " 346 hicri yılına kadar yazar.  [728]

2 Muhammed b. Abdullah b. Zebr er-Rıb'i ed-Dimişki(ö; 379 h) kitabı, "Tarihu Mevaîidi'I-Ulema Ve Vefayâtihim"  [729]Sehavi bunun hicret yılından 338 Hicri yılma kadar olan devreyi ele aldığım belirtir. [730]

3. el-Hatibu'1-Bağdadi (ö;463 h) kitabı, "es-Sabık ve'I-Lahık fi Te-baudi Ma Beyne Vefati'r-Raviyyin An Şeyhin Vahid"  [731]

4. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Ahmed el-Klnani ed-Dimişki [0*466 h) İbni Zebr'in Vefayati isimli eserinin zeylinde 338 Hicri yılından başlar 462 Hicri yılına kadar gelir. [732]

5 .  Ebü'l-Kasım Abdurrahman b. Mende (ö;470 h) kitabı, "el-Vefayat"   Hafız   Zehebi,   kapsam   olarak   ondan   daha   genişini görmediğini söyler.  [733]

6. Ebu Muhammed Hibetullah b. ahmed el-Ekfani fö;524 h) kitabı, "Camiu'l-Vefayat" Bu kitap ei-Kinanl üzerine zeyl olarak yazılmıştır.  [734] 463 Hicri yılından başlar, 483 Hicri yıhnakadar gelir. [735]

 

5. BELİRLİ YERLERİN RİCALİNE AİT KİTABLAR  [736]

 

Rical hakkında yazılan ilk kitaplar, tek şehir ricaline hasredil-memişti. Üçüncü asrın ikinci yarısında bir şehir ricaline ait kitaplar yazılmaya başlandı. Böyle bir kitabın yazarının ricalini yazdığı şehrin yerlilerinden olması gayet tabidir. O şehrin yerlilerinden olan bir alimin, o şehir de ve kendi asrında yaşayanları iyi bildiğinde şüphe etmemek gerekir. Çünkü onlarla haşır neşir olmuştur.Bu ise, kendi bel­desindeki kişileri tanıtmaya, onu diğerlerinden daha ehliyetli kılar, bunun için de halli tarihler genellikle, o beldenin adamları hakkında bilgi vermede, genel tarihlerden daha teferruatlı ve isabetli olurlar, o beldeki hadis öğrencisinin bilmesi gereken ilk şey, o beldenin hadis üstadlarını ve onların rivayetlerini bilmesidir.  [737]

Tek şehre ait özel tarihler, hadis üstadlan ve talebeleri ta­rafından ilgi görmüş, bazıları ilim halkalarında okunmuştur.  [738]

Şehir tarihlerinin çıkışında, mahalli üstünlük düşüncesinin önemli rol oynamasına rağmen şunu unutmamak gerekir ki asıl sebeb; ravileri ve yaşadıkları yerleri bilmek suretiyle hadis ilmine hizmet et­mek için duyulan güçlü arzudur.  [739]

İşte mahalli ricalin tarihiyle ilgili olarak yazılan ki t abların ve yazarlarının İsim listesi:  [740]

1. Said b. Kesir b. Afir el-Mısri (ö:226 h.)  [741]

2.  Ebu Ali Muhammed b. Ali b. Hamze el-Ferahinani  (ö:247 h), Kitabı: "et-Tarih fi Ricali'l-Muhaddisin bi merv [742]

3. Ebul-Hasen Ahmed b. Seyar b. Eyyub el-Mervezi (ö:268 h.) Kit­abı : "Ahbaru Merv"  [743]

4. İbni Mace el-Kazvini (ö:273 H.), Kitabı: "Tarihu Kazvin"  [744]

5.  Ebül-Hasen Eşlem b. Sehl (bahşel el-Vasiti) (ö;288 h) kita-bı/Tarihü'l-Vasit"  [745]

6.  Ebu Ali Abdullah b. Muhammed b. Ali el-Belhi (ö;394 h)  kitabı, "tarihu'1-Belh"  [746]

7. Ahmed b. Muhammed b. İsâ el-Bağdadi (III. Asır)kitabı, 'Tarihi Himsiyyin"  [747]

8. Ebu Recâ Muhammed b. Hamduye es-Serci el-Hurkani (ö; 306 h) kitabı, "Tarihu Meravize"  [748]

9.  Muhammed b. Akil b. el-Ezher (ö; 316 h) kitabı, 'Tarihu Belh"  [749]

10. Ebu Arube el-Huseyn  b. Muhammed b. Mevdud el-Harrani (ö;318 h) kitablan, 'Tarihu'1-Harran"  [750]Kitabü'I-Cezire  [751]ve " Ki-tabü'r-Rakka"  [752]

11.  Abdullah b. Ali b. el-Carud en-Nisaburi (ö;320 h) kitabi, 'Tarihu Nisabur"  [753]

12. Ali b. Fadî b. Tahir el-belhi (ö;323 h) kitabı, 'Tabakatu Ulema-i Belh"  [754]

13. Ebu Abdullah Muhammed b. Ca'fer b. Galib el-Varrak el-Cüveybari (Ali b. el-Fadl'ın Muasırı) kitabı," Tabakatu Ulema-i Belh" [755]

14.  Ebu İshak İbrahim b. Ahmed el-Müstemli (Ali b. el-Fadl'm muasırı) kitabı, "Tabakatu Ulemai Belh"  [756]

15.  Abdüssamed b. Said   b. Ali el-Hımsi (ö;324 h) kitabı 'Tarihi Hims"  [757]

16.  Ebu'1-Arab Muhammed b.Ahmed   b. Teinim el-Kayruvani (ö;333 h), Kitabı; "Tabakatu Ulema-i Ifrikıyye ve Tunus"  [758]

17.  Muhammed b. Said el-Kuşeyri (ö;334 h), Kitabı;"Tarihu'r-Rakka" [759].

18.  Ebu İshak Ahmed b. Muhammet! b. Yasin el-Haddad el-Herevi (ö;334 h), kitabı;'Tarihu Herat"  [760]

19. Ebu Zekeriyya Yezld b. Muhammed b. İyas el-Ezdi (ö;334 h), kitabı; "Tabakatu'l-Ulemai ve'1-Muhaddisin inin Ehli'l-Musul"  [761]

20. Ebu Said Ahmed b. Muhammed b. Ziyad (İbnü'l-A'rabi) (ö;340 h), kitabı.'Tarihu Mekke" [762]ve 'Tarihu'I-Basra [763]

21. Ebu Said Abdurrahman b. Ahmed b. Yunus es-Sadefi el-Misri (ö;347 h), kitabı; 'Tarihu Mısır"  [764]

22. Ebu Bekr Mahammed b. Ömer b. Silm (İbnü'l-Ceabi el-Hafız) (ö;355 h), kitablan; "Muhaddisu Bağdad"  [765] ve 'Tarihu'1-musul"  [766]

23.  Hamze b. el-Hüseyn el-Isbahani (ö;36Ö hicri yılından önce), kitabı; "Tarihu Isbahan" [767]

24. Ebü'ş-Şeyh   el-Ensari   (ö;369   h)e   kitabı;   "Tabakatü'l-Muhaddisin bi Isbahan ve'1-Varidine Aleyha" [768]

25.  Ebu Abdillah Abdül-Cebbar b. Abdullah el-Havlani (ö;370 h), kitabı; Tarihu Darya [769]

26.  Salih  b.  Ahmed  et-Temimi  el-Hafız  (ö;374  h),   kitabı; "Tabakatü'l-Hemezaniyyin" [770]

27. Ahmed b. Said b.Ebu Ma'dan (ö;375 h) kitabı, "Tarihul-Meravize"  [771]

28. İbni Babeveyh (ö;381 h) Kitabı,, "Tarihu'r-Rey"  [772]

29. Ebu   Said Abdurrahman  b.   Muhammed  b.   el-İdrisi  el-Estarabadi el-Hafız (ö;405 h) kitablan. 'Tarihu Estarabad" [773]" ve 'Tarihu Semerkand"  [774]

30. Ebu Bekr Ahmed b. Musa b. Merduye (ö;410 h) kitabı, 'Tarihu İsbahan"  [775]

31.  Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Süleyman el-Gancar el-Buhari (ö;412 h) kitabı, 'Tarihu Buhara" [776]

32. Ebu'l-Kasım Yayha b. Ali el-Hadrami (İbnü't-Tahhan) (ö;416 h) kitabı, "ez-Zeyl Alâ Tarihi Mısr"  [777]

33.  Muhammed b. Ubeydullah b. Ahmed el-Müsebbihi (ö;420 h) kitabı, 'Tarihu'l-Meğaribe ve Mısr"   [778]

34. Ebu'l-kasım Hamze b. Yusuf es-Sehmi (ö;427 h) kitabı, 'Tarihu Cürcan"  [779]

35.  Ebu Nuaym el-İsbahani (ö;430 h)  kitabı,  "Zikru Ahbari İsbehan"  [780]

36-Cafer b. Muhammed el-müstağfiri (ö;432 h.), kitablan: 'Tarihu Nesef "  [781]ve 'Tarihu Keş "  [782]

37-Ahmed b. Muhammed b. Ahyed b. Ali b. Mâmâni (0:436  h. ), kitabı: "ez-Zeyl Alâ Tarihi Buhara Li Gancar [783]

38- el-Hatibü'l-Bağdadi (ö: 463 h.), kitabı: 'Tarihu Bağdad "  [784]

39- Ebül-Kasım Abdur-Rahman b. Muhammed b. İshak b. Mende (ö: 470 h.), kitabı: 'Tarihu İsbahan"  [785]

40- Ebü  Salih Ahmed b.  Abdül-Melik b. Ali en-Misabüri el-Müezzin (ö:470 h, ), kitabı: 'Tarihu Merv "  [786]

41- Ebü Zekeriyya Yahya b. Abdül-Vehhab b. Mende (ö; 511 h. ), - kitabı: 'Tarihu İsbahan "  [787]

 

Tarihu Vâsıt

 

Bu kitaplardan günümüze kadar kalabilenlerin en eskisi Bahşel'in (ö; 288 h. ) 'Târihu Vasıd"  [788]ismli eseridir. Yazar kitaba Vâsıt şehrinin kuruluşu, topografyası ve bazı olayları anlatarak başlar. Şehir kurulmadan önce ve sonra oraya gelen Sahabileri, bun­lardan rivayette bulunanları yazar. Vasıtlı ravileri, oraya gelen Sa­habileri ve oralı olan Tabiileri birinci asırdan sayarak, dört kısma ayırır. Tebe-i Tabiin ise ikinci asnn insanı kabul eder. Hocalarına ka­dar olanların tabakasını üçüncü, hocalarının bulunduğu tabakayı da dördüncü asnn insanı kabul eder. [789] Bazan akrabalık bağlarına iti­bar eder ve tabakası sonra da gelse, ravinln yine ravi olan akrabasını da onunla birlikte yazar. [790] Çoğu kez ravinin tabakasına delil ol­ması İçin rivyet ettiği hadisleri yazmakla yetinir. Meşhur ravilerde ise menkıbelerinden bir miktarını ekîer. [791]

 

Tabakatu Ulema-i Ifrıkıyye ve Tunus

 

Ebu'l-Arap Muhammed b JVhtned b. Temim el-Kayruvani (ö;333 h) "Tabakatu Ulema-i îfhkiyye ve Tunus"   [792]isimli eserinin de muhta­sarı da günümüze kadar gelebilmiştir. Bu muhtasarı (özeti) Ebu Ömer Ahmed b. Muhammed b. elMeafiri et-Talemenki (ö;426 h) yapmıştır.  [793]

Ebu'1-Arab kitabına Afrika'nın faziletinden bahseden hadis ve büyük sözleri yazmakla başlar. Sonra Afrika fatihi Ukbe b. Nafi 'in tarihini yazar. Bunu takib eden Afrikaya gelen Sahabe ve Tabiini ta­bakalarına göre tertibederek yazar.  [794]Afrika'nın fethine iştirak eden Sahabenin sadece isimlerini yazar, onlara ait haberlerden ve ri­vayetlerden bahsetmez. Ebu Amr'm, özetlerken bunları çıkarmış ol­ması mümkündür.

Sonra Tabbine geçer [795]Bunları da üç tabaka ya ayırır. Genel­likle sadece isimleri yazar. Bunlardan sonra yazdığı Tebe-i Tabiinin bazılarının hal tercemelerini geniş olarak yazar. [796] Çünkü bunlar ilimleriyle veya kadılık yapmış olmalarıyla şöhret kazanmışlardır. Genişçe yazdığı hal tercemelerinde cerh ve tadil lafızlarını kullanır.

Şahsin ahlaki ve akli özelliklerine işaret eder. Yazdığı kitaplara  [797]ve rivayete  [798]gösterdiği önemi açıklar. Çoğu kez şahısların akidele­rini, doğum ve ölüm tarihlerini, yaşadıkları ve kabirlerin bulunduğu yerleri, takvalarına ve İyi   hallerine   delil olan haberleri belirtir.

Ebu'l-Arap rivayetlerini çok büyük mecmualardan seçer ve hal tercemesini verdiği şahıslara ait olupta yazmayı ihmal ettiği rivayet­lere de işarette bulunur.  [799]

Afrika alimlerini bitirince Tunus alimlerine geçer. Bunların en yaşlılarından başlar ve onları takib edenlerle devam eder. Kendisi de bunu açıklamaktadır.  [800]Bu demektir ki kitabın tertibinde tabaka­lara riayet etmiştir. Her nekadar her tabakaya bir işaret koymamışsa da bu böyledir. Tunusta Tabiinin hal tercemeleriyle başlar. Çünkü Tu­nusun fethi, sonraki devirlerde olmuştur ve buraya sahabe girme­miştir.

Asıl kitaptaki hal tercemelerinin uzunluğu hususunda kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Çünkü Talemenki kitabı özetlemiştir ve çıkardığı kısmın miktarı bilinmemektedir. Aynı zamanda tama-mıyle çıkarıp hal tercemeleri var mıdır, bilinmemektedir. Belki de bazı hal tercemelerine ait rivayetleri bile çıkarmıştır. Bu durum, kita­bın aslı elimizde olmadığı için bilinmemektedir. [801]

 

Tarihu'r-Rakka

 

Muhammed b. said el-Kureyşi'nin (ö; 334 h. ) 'Tarihu'r-Rakka"  [802]isimli eseri de günümüze kadar gelebilmiştir. Önce Iyad b. Gunm'ün Rakkayı fethinden bahseder. Bunu takiben Rakkaya yerleşen Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiini yazar. Bazı hal tercemeleri tek satın geçmezken, bazı önemli şahısların hal tercemelerini uzatır. Masela, Sahabeden Vâbısa b. Ma'bed (r.a) ile Tabiinden meymun b.Mihran bun­lardandır. Meymun b. Mihranın hal tercemesinde aslını, doğum ve ölüm tarihlerini, ibadetini, kalbinin inceliğini zikreder. Zühd ve ah­lakla ilgili sözlerini nakleder. İçinde bulunduğu bazı olayları, karşılaştığı önemli şahsiyetleri, ziyaret ettiği yerleri belirtir. Bu suretle bü zatın hayatını yüzelli satırla anlatır. Kuşeyri'nin Meymun b. Mihra'nm hal tercemesini uzatmasında, onun rakka'mn ilim haya­tında rolünün etkisi vardır. [803]

 

Tabakatül-Muhaddisin Bi Isbahan

 

Ebü'ş-Şeyh b. Hibban el-Ensari (ö;369 h) nin "Tabakatü'l-Muhaddisin bi Isbahan Ve'L-Varidine Aleyha"  [804]isimli eseri günümüze kadar gelenlerdendir. 'Ebu'ş-Şeyh bu kitabında Isfahana ge­len Sahabe, tabiin ve sonrakileri ele alır. Ta muasırlarına kadar geti­rir. Kendisinden başkasının rivayet etmediği bir isnadla, bunlardan birinin tek kaldığı hadisi de bu arada zikreder [805]Nesebleri, ölüm ta­rihlerini, bazanda doğum tarihlerini yazmaya önem verir. Ricali on-bir tabakaya ayırır, ama ilki Sahabe olmak üzere sadece on tabakayı yazar. Sadece Sika olanları değil, zayıf ve güvenilemiyecek olanlarıda kitabına alır. Bu sonrakiler hakkındaki cerh sözlerini de nakleder. Mesala, İbrahim b. Nasih b. Mualla hakkında; "Batıl olan şeyleri ri­vayet eder, hadisi metruktür." demiştir.  [806]

Ebu'ş-Şeyh bazı hal tercemelerinde, İmam Malik ve Buhari gibi cerh ve tadil imamlarının sözlerini de nakleder. Aslı îsfahanlı olup, Is­fahan dışında doğup yaşayan bazı kişilerin hal tercemelerini de yazar. Mesala, Muhammed b. Ömer b. İsa'yı bu sebeble beşinci tabaka içinde yazmıştır.

Ebu nuaym el-lsbahani "Zikru Ahbar-ı Isbahan" isimli eserini yazarkenEbu'ş-Şeyhin bu kitabına dayanmış ve ondan bir çok nakiller yapmıştır. [807]

 

TarihuDaiya

 

Ebu Abdillah Abdülcabbar b. Abdullah el-Harlani ed-Dârâni'nin (ö: 370 h) "Tariha Darya"  [808]isimli eseri... Yazar bu eserde Darya'lı Sahabe, Tabiin, Tebe-1 Tabiin ve ilim erbabından olmak üzere kırk yedi Muhaddisin hayatını, tabakaları ve zamanlarıyla birlikte yazmıştır, ölüm tarihlerini, kendi zamanında yaşayanları, yaşamayanları hep yazmıştır.  [809]Hal tercemelerinde nesebleri uzat­maz, şahsın adını, babasını, künyesini, kabilesini, Daryaya gelişini, bazan görevini yazar. Ebu Zür'a en-Nasr ed-Dımişki ve ABdur-Rahman b.İbrahim gibi eski yazarların Tabakat kitablanndan nakiller yapar.  [810]İbni Asakir, Tarihi Dımışk isimli kitabına Darya Tarihinden çok şey almıştır. Ancak tarihu Darya'mn, Tariha Dımışkta olmayan iki üstünlüğü vardır: Hacminin küçüklüğüne rağmen geniş bilgi ihtiva et­mesi ve yazarının Daryalılann durumlarına, asıllarına, neseblerine şaşılacak derecede derin bir bilgiyle vakıf olması...  [811]

 

Tarihu Nisabur Ve Özeti

 

Ebu Abdillah el-Hakimin (Ö: 404 H) 'Tarihi Nisabur" isimli eseri kaybolmuştur. Ancak Ahmed b.Muhammed b.el-Hasan b.Ahmed'(el-Halifetü'n- Nisaburi) in bu kitabdan yaptığı özet  [812]günümüze kadar gelebilmiştir. Ahmed b. Muhammed isimleri ayırmada gayet isabetli davranmıştır. Aynı zamanda el-Hakim hal tercemelerinde. Hatibi Bağdadi'nin Tarihu Badad'da yaptığından daha çok tafsilat vermiştir.  [813]Bunun için özetine bakarak Nisabur Tarihinin maddeleri hakkında kıymet hükmüne varmak mümkün olamamaktadır. Yalnız bu özet asıl kitabın tertibi ve genel durumu hakkında bir fikir de ver­mektedir. Bu özet Horasanı tanıtarak. Horasanın medhi hakkındaki Ayet, Hadis ve haberleri yazarak başlamaktadır. Sonra oraya gelen veya orada yerleşen Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiini ve orayla igili ha­dis rivayet edenleri yazmaktadır. Kitabı altı tabaka olarak- tertible-miştir. [814]

 

Tarha Mısr Zeyli

 

Ebül-Kasım Yahya b.Ali el-Hadrami' (Îbnü't-Tahhan)nin (ö:4l6 h) "ez-Zeyl Ala Tarihi Mısr"  [815]isimli eserinin birinci cüzi de bize kadar gelmiştir. Bu kitab Ebu Said b.Yunus'un Mısır tarihine zeyldir. Zeyl asıl kitabın eksiklerini tamamlamış ve Mısır'a gelen Sahabilerden olup ta Ebu Said'in yazmadığı şahısları yazmıştır. İbnü't-Tahhan'm usûlü şöyledir: Şahsın adını, hocasını, talebesini yazar, bazan o şahsın rivayet yolundan gelen bir Hadisini nakleder. Hocalarından dinlediği Hadisleri belirtir. Şahsın sadece adının ilk harfini esas alarak harf sırasına göre tertib eder. [816]

 

Zikru Tarihi Isbahan

 

Ebu Nuaym el-Isbaha/nın (Ö: 430 H) "Zikru Tarihi Isbahan"  [817]isimli kitabı da günümüze kadar gelebilen şehir ricaline ait eserlendir.

Yazar uzun bir mukkadinıeyle Isfahamn faziletlerini, fethini ve coğrafyasını anlatır. Hal tercemelerine Isfahana gelen Sahabilerle başlar. Sonrakileri harf sırasına göre sıralar. Hal tercemelerinde şahsın adını, babasının ve dedesinin adını, nisbetini yazar. Bazan ta­bakasını belirtir. Çoğu kez şahsın ısfahana gelişini, geliş sebebini, ri­vayetlerinden bir tanesini, veya daha çoğunu alır. Bazan hocalarını ve talebelerini, çoğu kez de şahsın seyahatleriyle ilgili olayları ve karşılaştığı Hadis üstadlannı yazar. İdari görevi bulunanları, bilhas­sa kadıları belirtir.

Ebu Nuaym daha önce Isfahan Tarihi yazmış olan yazarlarından Ebu Hamze-el Isfahani'den ve Ebüş-Şeyh el-Ensari'den çok nakiller ya­par.  [818]

 

Tarihu Cürcân

 

Ebül-Kasım Hamza b.Yusuf b.İbrahim es-Sehmi'nin (Ö: 427 H) "Tariha Cürcan"  [819]isimli eseri de günümüze kadar gelenlerdendir. Yazar kitabın mukaddimesinde Cürcan'in fethiyle ilgili olayları, oraya gelen sahabe ve tabiinin tafsilatlı olarak anlatır. Sonra şehri idare eden Emevi Abbasi valilerini yazar. Mukaddimede şöyle der:

-Bazı dostlarım benden, bu kitabda ismini yazdığım alim, fakih, ravi, müfessir ve yazarlardan her birine ait Hadis ve hikayeyi yaz­mamı, gerek bunlardan ve gerek cürcana giren, önada yetişen orada ölen, cürcanlı olup ta başka bir ülkeye giden alimlerden rivayet verme­mi istediler. Ben de bu isteklerine uydum... Alimlerin isimlerini harf sırasına göre açıkladım"  [820]

 

Tarihu Bağdad

 

Nihayet bize ulaşanlardan biri de el-Hatibü'l Bağdadi'nin (Ö: 463 Hj 'Tarihu Bağdad" isimli eseridir. Bu kitab Bağdad'm kuruluşundan, Hatibin kitabın yazımını bitirdiği 444 Hicri yılma kadar geaçen üz asır boyunca Bağdad'da yerleşen veya oraya gelen meşhur kişilerin hal ter-cemelerini yazar ve en geniş eserdir.

Eser 14 cilddir. 8731 hal tercemesini içine alır. Basımı yapılan nüshada alınmamış bulunan hal tercemeleri buna dahil değildir. Mev­cut hal tercenıelerinden 5000 tanesi Muhaddislere aittir. Kalanları fa-kihlere, kurraya, müfessirlere, halifelere, kaza ve idare makamlarını işgal edenlere, edebiyatçılara, tarihçilere, katiblere, şairlere, işret er­babı ve şarkıcılara aittir. Ancak Bağdad Tarihi herşeyden Önce Bağdad'lı Hadisçilerin tarihidir.  [821]

Hatib kitabındaki hal tercemelerinde, genellikle hal tercemesi verilen şahsın adını, nesebini, künyesini,'nisbetini, hocalarını, tale­belerini yazmak, bazan ahlakına ve derecesine delil olan olayları zik­retmek, tenkidçi Hadis üstadlarının onun haliyle ilgili cerh ve tadil bildiren sözlerini nakletmek, ölüm tarihi göstermek, çoğu kez de kab­rinin bulunduğu yeri belirtmek suretiyle tam bir hal tercemesi vermeye çalışır.

Hatib kitabındaki hal tercemelerini harf esasına göre sıralamakla beraber, devamlı olarak buna bağlı kalmaz. Onun, açıklaması da, aynı harf sırası içinde tabaka düzenini göz önüme aldığı açıkça görülür. Aynı harf içinde, hatta aynı isimde bile öncekileri (mütekaddimun), sonrakilerden (Müteahhirun) önce yazdığını biz de açıkça görebiliriz.

Cerh ve tadil konusundaki metodu hakkında Ebu Muhammed b.el-Anbusi, Hatibin şu sözünü nakleder.

-Kendisi hakkında insanların (Hadis tenkidlerinin) cerh ve ta­dille ilgili sözlerini yazdığım her kişi hakkında hüküm sonradan yazdığım hükümdür.  [822]

Hatib ravinin sağlamlılığını belirtmek için "Sika", "Saduk", "Ma âlimtü min kalbi illâ hayran" Onun durumu hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum." "leyse bimedfain ani1 s"Doğruluktan uzak­laştırılmış değildir." tabirlerini kullanır. Çoğu kez Buhari ve Müslimin veya her ikisinin, bir ravinin Hadisini aldıklarını söylemekle yetinir. Zira bu iki alimin Sahih Hadislerle ilgili kitabları sadece sika ravile-rin hadislerini alırlar.

Cerh konusunda kullandığı ibareler "Zayıf', "Zahibü'l-Hadis" ta­birleridir. Bazan "Kezzab, effak, yedau'l-Hadis" çok yalana, çok iftiracı, hadis uydurur" tabirini kullanır.

Cerh ve tadil konusunda kitabında en çok kullanılan tabirler; "Sika", "Sadük", ve "Zayıf1 kelimeleridir.

İkazı gereken bir nokta var ki Hatibin Bağdad Tarihinde yazdığı her Hadise güvenmek mümkün değildir. Zira bu hadislerin hepsini Kütübü Sitteden nakletmemektedir. Bunların çoğunu Hadis üstadlarının hayatını yazan kitablardan, seçme hadis yazan kitablar-dan, Hadisle ilgili risalelerden Sahihiyle zayıfı birbirine karışmış vaziyetle nakleder. Hatib bizzat kendisi bunların bir kısmını araştırır ve tenkid eder. Ancak bunu hepsine uygulamaz. [823]

6. HADİS İMAMLARIYLA İLGİLİ KAMUSLAR

 

(Meacimü'ş-Şuyuh)

 

Ulemadan bir kısmı, kendisinden rivayet aldığı haocaların bir kltabda toplamaya önem verdi. Genellikle bu tip eserlerde, harf sırasına göre, sadece üstadlann isimleri verildi, hal tercemeleri veril­medi. Bazı yazarlar ise kitablanm memleketlere göre düzenledi, ancak bu tip eserler azdır. [824]

Bu konuda eser verdiğini bildiğim yazarlar şunlardır.  [825]

1- Ebu Yusuf Yakub el-Fesevi (Ö: 277 H) el-Kettani bu zatın hoca­larını gittikleri memleketlere göre düzenlediğini yazarsa da  [826]bize kadar ulaşan nüshalarda belirli bir düzen görülmektedir..  [827]

2- Ebu Abdir-Rahman Ahmed b.Şuayb en-Nesei (Ö: 303 H)  [828]

3- Ebu Yala el-Musülü (Ö; 307 H)

4- Ebül -Kasım Abdullah b. Muhammed b.AbdüI-Aziz el-Beğavi (Ö: 317 H), kitabı: 'Tariha Vefatı Şuyuhi'l-Beğavi"  [829]

5- Ebu Abdillah Muhammed b.Muhalled ed-Duri el-Attar. (Ö: 331 H)  [830]

6- Ebul-Abbas b.Ikde (Ö: 332 H)  [831]

7- Ebül-Hüseyn Abdüs-Samed b. Ali et-Tasti (Ö: 346 H)  [832]

8- Ebu İshak İbrahim b.Muhammed b.Hamze el-Islahani (Ö: 353 H)

9-   Ebül-Kasım et-Taberani (Ö:  360 H),  Mu'cemül'l-Evsat ve Mu'cemü's-Sağir isimli eserlerinde  [833]

10- Ebu Ahmed Abdullah b.Adiyy el-Cürcani (Ö: 360 H)

11- Ebu Bekr Ahmed b.îbrahim el-İsmaili (Ö: 371 H)

12- Ebüş Şeyh b.Hayyan el-Ensari (Ö: 369 H)

13- Ebu Ahmed el-Assal

14-Ebu Mekr Muhammed b.îbrahimb.el-Mukri' (Ö: 381 H)  [834]

15- Ebu Bekr Muhammed b. el-Abbas b-el Fürat (Ö: 384 H)  [835]

16- Ebül Feth Yusuf b. Ömer el-Kawas (Ö: 385)  [836]

17- Ebu Abdillah Muhammed b.îshak b.Mende (Ö: 395 H)  [837]

18- Ebu Abdillah el-Hakim (Ö: 415 H)  [838]

19- Ebu Zerr Abd b Ahmed el-Herevi (Ö: 434 H)

20- Ubeydullah b.Abdullah b.Ahmed el-Nerevi (Ö: 438 H)  [839]

21- Ebu Ali el-Hasan b.Ahmed b.İbrahim b.Şazan el-Bezzaz (Ö: 426 H)  [840]

22- Ebu Nuaym el-Isbakani (Ö: 430 H)

23- Ebüî-Hüseyn Muhammed b. Ali b. el-Mühtedi Billah

24- ebu Abdillah el-Kudai

25- Ebu Ali el-Haddad el-Isfahani (Ö: 515 H): kitabı: "Mu'cemü Esami Meşayihi Ebi Ali el-Haddad el-Isfahani)"  [841]

Bu mu'cemlerden çoğu kaybolmuştur. Ancak şunları günümüze kadar gelebilmiştir:

"Tariha Vefat-i Şuyuhi'l-Beğavi"  [842]"Bu kitabda Bağevi'nin yetiştiği hocaların ölüm tarihleri vardır, kendilerinden hadis yazıp yazmadığını Beğavi belirtir. Hocalarının ömürlerini, vefat ettikleri yeri, sayılarım yazar. Bu zatların sayısı üz yüzdür. Üçüncü asırda yaşamışlardır."  [843]

Taberani'nin (Ö: 360 H) "el-Mucemü'1-Vasitinin son üç cüzü ve "el-Mu'cemü's-Sağir"nin muhtelif bir kaç cüzü...  [844]

 Ebu Bekr Ahmed b;İbrahim b.İsmail el-İsmaüi el-Cürcani (Ö: 371 H) "Mu'cemü'Ş-Şuyuh"u...  [845]Cürcani kitabın mukkadime-sinde şöyle der:

"Bundan sonra ben kendilerinden hadis dinlediğim, Hadis yazdığım, Önlerinde Hadis okududuğum hocalarıma ait bir kitab yaz­mak için Allah'a istiharede bulundum. Öğrencinin öğrenimi kolay ol­sun, karıştırabilecek isimler kolay bulunabilsin diye onları harf sırasına göre yazdım. Hasan, garib veya faydalı olduğu anlaşılsın diye birbirbirinden sadece bir Hadis rivayet ettim. Bizzat fayda sağlasın diye bir miktar Hadis ekledim. Bu suretle. Hadiste yalancılığı ortaya çıkan veya itham edilen veyahutta bilinmediği ve itibar edilmediği için Hadiscilerin tenkidlerinden kurtulan ravilerin kötülediğim hallerini beyan etmiş oldum. Ravilerden durumunu bildiklerim için yazmış olduğum hadislerden birisini rivayet etmedim. Daha altı yaşında bir çocuk olduğum 283 H yılında kendi el yazımla kendilerinden Hadis yazdığım hocalarımın ismini yazdım. Zaten biraz bilgisi olan benim yazımdan da bunu anlayabilir.

Sonra hal tercemelerini mu'cem tertibinde yazar.  [846]

Ebu Bekr Muhammed b.İbrahim b.Ali b.Asım b.Zazan el-Mukri'in (Ö: 381 H) "Mucemü Şuyuhi İbni Zazan" isimli eseri... Yazar bu kitabda Hicaz, Mekke, Medine- Mısır, Şam, Irak ve diğer yerlerde ken­dilerinden Hadis dinlediği Muhaddislerin isimlerini toplamıştır. Kita­bına her muhaddisden bir veya daha çok hadis yazmıştır. Muhaddisle-ri harf sırasına göre tertiblemiştir.[847]  Önce ismi Muhammed olan­larla başlamıştır. Ravinin adını, nesebini, nisbetini, onlarla karşılaştığı yer veya yerleri yazmış ve onun rivayet yolundan bir hadis eklemiştir. [848]

İbnü Cemi es-Saydari'nin (Ö: 402 H) harf sırasına göre tertibedil-miş olan mu'cem'i... [849]

Ebü Ali el-Hasan b.Ahmed b.İbrahim b.Sazan (Ö: 426 H)'ın "Mu"cemü'ş-Şuyuh"u ... [850]

I. II. cüzünün olduğu belirtilir. (Bkz. Fuad es-Seyyid, Fİhrustu'l.Mahûtat el-Musavvere; C.2 -et-Tarih; 2. Kısım

Ebül Ali el -Haddad el-Isfahani el-Mukrimin (Ö: 515 H) "Mucemü Esâmi Meşayihi Ebi Ali el-Haddad" isimli eseri... Yazar bu kitabda Is­fahan ve diğer yerlerde kendilerinden hadis dinlediği muhaddislerin isimlerini toplamıştır. Her Muhaddisleten bir veya daha çok hadis almış, kitabı harf sırasına göre düzenlemiştir.  [851]

 

ŞİİLERDE RİCAL KİTABLARI

 

Şiilerde ilk dönemlerde rical ilmiyle ilgili kitablar yazmışlardır. Ancak bu kitablarm çoğu kaybolmuştur. Sonradan yazılan kitablarda da bunların ancak bazılarından bahsedildiğini görüyoruz, en -Necaşi "er-Rical" isimli kitabında, et-Tusi ise "el-Fihrist" isimli eserinde şiilerden rical hakkında kitab yazanların isimlerini bildirmektedir-ler. Tusî'nin yazdığı isimlerle Necâşî'nin yazdığı isimler birbirine uymakla beraber Tusi, Necaşi'nin yazdığı bazı isimleri almamış, onların yerine başka isimler yazmıştır. Aşağıda şiilerden rical hakkında eser yazanların bir listesini sunuyo­ruz:

1- Abdullah b. Cebele b.el-Hurru el-Kinani (Ö: 219 H), kitabı: "er-Rical [852]

2- el-Hasen b.Aİi b.Fedal (Ö: 224 H), Kitabı: "Ev-Rical"  [853]

3- Ahmed b.Muhammed Ebü Cafer el-Burki (Ö: 274 H), Kitabı: "et-Tatbikat"  [854]

4-  Ali b.Ahmed el-Alevi el-Akiki (Bağdada 298 H) yılında gel­miştir), kitabı: "er-Rical"  [855]

5-  Ahmed b.Ali b.Muhammed el-Alevi el-Akiki, kitabı: "Tarüıu'r Rical [856]

6- Sa'd b. Abdullah el-Eş'arî el.-Kummî (ö:301H.), kitapları: "Menakıbu Ruvati'l Hadis" ve "Mesâlibü Ruvati'l Hadis"  [857]

7- Hamid b.Ziyad b.Hammad Ebül-Kasım ed-Dihkan (Ö: 310 H), kitabları: "er-Rical", "men Rava Ani's-Sadık"[858]

8- Ali b.el-Hasen b.Ali b.Fedai, kitabı: "er-Rical"  [859]

9-  Muhammed b.Yakub b.İshak Ebu Cafer el-Küleynl (Ö: 329H) , kitabı: "er-Rical"  [860]

10- Ebül-Abbas Ahmed b.Muhammed b.Said (İbnl Ukde) el-kafi (Ö: 332 H) kitabı: "et-Tarihu'1-Kebir"  [861]

11- Ahmed b.Muhammed b. Said es-Sebü el-Hemedani (Ö: 333 H)  [862]kitablan:

a) "kitabü't-Tarih ve Zikru Men Rave'l-Hadis"  [863]

b) "Kitabu Men Rava An Emiri'l-Müminin"

c) "Kitabu Men Rava Ani'I Hasen Ve'1-Hüseyn"

d) "Kitabu Men Rava An Ali b.El^Hüseyn"

e) "kitabu Men Rava An Ebi cafer"

f) "Kitabu Men Rava An Zeyd b. Ali"

g) "Kitabü'r-Rical,, bu kitab Cafer b.Muhammedden rivayet alan ravileri yazar,

h) "Kitabü'ş-Şia An Ashabi'l-Hadis"

12- Nasr b.Sabah  Ebül-Kasım  el-Belhi,  Kitabi:   "mariktü'n Nakilin"  [864]

13- Ahmed b.Muhammed b. el-Hasan el-Kummi (Ö: 350 H), kitabı: "et-Tabakat"  [865]

14 - Abdül-Aziz  b.Yahya" el-Celüdi   el-Ezdi   el-Basri,-  kitabı: "Ahbarül Muhaddisin"  [866]

15- İsa b.Mihran el-Müsta'daf, kitabı: "el-Muhaddisin"  [867]

16- Hamze b.el-Kasırri b.Ali ebu Ya'la .kitabı: "Men Rava An Cafer b.Muhammed Mine'r-Rical"  [868]

17- Muhammed b. İsa Ubeyd b. Yaktin , kitabı: "er-Rical"  [869]

18-  Muhammed b. el-Hasen b. Ali Ebü Abdillah el-Muharîbi, kita-bı: "er-Rical"  [870]

19-Muhammed b.Ali b.el-Hüseyn b.Musa b.Babeveyh Ebu Cafer el-Kummi (Ö: 381 H) kitabı: "er-Ricalü'l-Muhtarin Min Ashabi'n-Nebiyy SAV  [871]

20- Muhammed b.Ömer b.salim el-Bera'et-Teinimi el Cuabi, ki­tablan: " Kitabü'ş-Şia Min Ashabi'l -Hadis ve Tabakatihim"  [872]ve "kitabu Men Rave'l Min Beni Haşim"  [873]

21- Ali b.Muhammed b.Kuteybe en-Nisaburi  [874]

22- Ahmed b.Nuh b. es-Seyrafi, kitablan: "Kitabu' Ziyadat Ala Ebi'I-Abbas b.Sa'd Fi Ricali Cafer b.Muhammed"  [875]ve "kitabü'r-Rical ellezine Ravev An Ebi Abdillah"  [876]

23- Ahmed b.Muhammed b.Ubeydellah el-Cevheri (Ö: 401 H) ki­tablan: "Kitabü'l-İştimal Ala Ma'rifeti'r-Rlcal" [877] bu kitabda her İmamdan rivayet yapanlan kısaca yazmaktadır.  [878]ve "kitabu Men Rave'l-Hadis min Beni Aramar b. Yasir."  [879]

24 -Abbad b.Yakub er-Ravaceni, kitabı: "el-Ma'rife Fi.Ma'rifeti's-Sahabe"  [880]

25-  Ebu Abdullah el-Haseni, kitabı: "Ahbaru'l-Muhaddisin"  [881]

26-  Ebu Ömer Muhammed b.  Ömer b. Abdül-Aziz el-Keşşi (dördüncü Asır,) kitabı: "Ma'rifetü'n-Nakilin Ani'l-Eimmeti's Sadıkin"

27- Ebül-Kasım Ali b. el Hüseyn Musa el-Alevi el-Murtadi (Ö: 436 H [882]

28-  Ebül Abbas Ahmed b.Ali en -Necaşl (Ö: 450 H) kitabı: "er-Rical"

29: Ebu Cafer Muhammed b.el-Hasen et-Tusi (: 460 H) kitablan : "el-Fihrist" ve "er-Rical"

Bu kltablardan, eî-Burki'nin er-Ricali, el-Keşşi'nin er-Ricali, en Necaşihin er-Ricali ve et-Tusinin er-Ricali ile el Fihristi olmak üzere beş tanesi hariç diğerleri kaybolmuştur. Sonradan yazılan kltablarda bu beş esere dayanılmakta ve bunlardan çok nakiller yapılmaktadır.

Bazı yazarlar ise sadece bunlardan ikisini veya daha çoğunu bir araya toplamaktan başka bir şey yapmamışlardır.

Aşağıda bu beş eserin, kıdem sırasına göre, özelliklerini anlata­cağız: [883]

 

el-Burki'nin Kitâbü'r-Ricali  [884]

 

Ebu Cafer Ahmed b.Ebü Abdullah el-Burkl'nln (Ö: 274 H) kitabü'r-Rical'i... Yazar kitabında Şiayı ve Rasullullah (SAV)in vefatından son­ra Hz.Ali'nin yanında yer alan ve onun halifeliğini destekleyen bezi sa-habileri ele almıştır. Ravileri, Rasülullah (SAV) ile sohbetleri veya kendilerince masum kabul ettikleri imamlardan birisi ile sohbetleri esasına göre tertibi etmiştir. Bu suretle isimlerin tertibi tabaka düzenine benzer. Nitekim Burki'nin kitabını yazdığı devrede bu tertib kullanılmıştır. Aynı zamanda kitabın tertibi ravi ile imam arasındaki karşılaşmayı göz önüne alır ve her imamla karşılaşan ve ondan riva-yette bulunan adamlarını yazar.

Önce Rasulluîlah (SAV)in Ashabını, sonra Ali (RA)'in, sonra da sırasıyla Hasen, Hüseyin- Ali b. el-Hüseyn (Ranhümün), yine sırasıyla diğer imamların Ashabını, Ebu Muhammed el-Hasen el-Askeri'nin Ashabına gelinceye kadar sıralar. Erkeklerden sonra kadınları yazar. Onları da, imamlardan yaptıkları rivayete göre, aynı tertip üzere sıralar. Kitabın sonunda bir bölüm açıp burada Ebu Bekir (RA)ın ha­lifeliğe geçişinden hoşlanmayan ve Ali (RA)'in hilâfete daha layık olduğu görüşünü savunan Ashabın isimlerini verir.

Hal tercemelerinde genellikle, sadece isimleri yazar. Kabile veya şehre nisbeti yazar. Arab ve Mevali olanlara işaret eder. Cerh ve tadil ıstılahlarını kullanmaz. Nesebleri uzatmaz ve ölüm tarihlerini almaz. [885]

 

el-Keşşî'nin Kitabü'r-Ricâli  [886]

 

Ebu Ömer Muhammed b. Ömer b.Abdül-Aziz el-Keşşiye (dördüncü Hicri asır alimlerinden) ait kitabü'r-Rical.... Aslında bu kitab "Ma'rifetü'n-Nakılin Ani'î Eimmeti's-Sadıkin" isimli eserin gözden geçirilmiş, düzeltilmiş bir özetidir. Tusi kitabı gözden geçirmiş, istin­sah (kopya) edenlerin düştükleri hataları temizlemiştir. Aynı zamanda bazı ricali çıkarmış, "İhtiyarü'r-Rical" adını vermiştir. Kitab elden ele dolaşırken "Ricalü'l -Keşşi" diye meşhur olmuştur. "Ma'rifetü'n-Nakılin" ise kitabın aslıdır, bu asıl kitab erken devrede kaybolmuştur.  [887]

Ricalü'l Keşşi kitabı şiâ ravilerinin hem sika, hem de cerhedilmiş olanlarının bir kısmını alır. Kitabdaki hal tercemeleri, Şiâya göre ma­sum (günahtan korunmuş) sayılan imamlardan biriyle beraber bulun­mak ve ondan rivayet etmiş olmak esasına göre tertibedilmiştir. Yani her ravi rivayetle bulunduğu imamın ashabı olarak yazılmıştır. Keşî önce imam Ali (Ra) nın ashabını, sonra sırasıyla Hasen, Hüseyn, Ali b. el-Hüseyn (Zeynü'l-Abidin) ve sonunda el-Hasenü'1-Askeri'nin as-hnabını yazar. Şayet bir ravi bir kaç imamdan rivayette bulunmuşsa bu şahsın hal tercemesi her imamın ashabı arasında tekrarlanır. Hal tercemeleri uzunluk bakımından bir veya iki satırla, Selmanü'l-Farisi (Ra)de olduğu gibi, on sayfa arasında değişir. Hal tercemeleri, senedli olmak şartıyla, ravinin Ehli Beytten olan imamlara ihlasla bağlılığına ait bilgileri, imamların o kişi hakkındaki övgü ve yergile­rini ihtiva eder. Bu bilgiler genellikle ravinin güvenilirliliğini veya zayıflığını belirler, zira yazar cerh ve tadil ıstılahlarını az kullanır.  [888]

Hal tercemeleri yazılırken, ravinin ilim ve fıkıhtaki derecesini göstermek içzüı, imamların fetvaları ve hal tercemesi verilen ravinin ravileri de gösterilmiştir.

Bazı haberler ise ravinin ahlaki ve bedeni özelliklerine işaret eder. Bazan ravilerden bir kısmının akidesini şu sözlerle belirtir: "Bu ravi vakıfıdır"  [889]

"Albai'dir"  [890]"Tayyara'd andır. "  [891]Nesebe önem vermez, çok az yerde ölüm tarihi vermiştir. [892]

 

en-Necaşi'nin kitabü'r-Ricali  [893]

 

Ebül-Abbas Ahmed b.Ali b.Ahmed b.el-Abbas en-Necaşi (Ö: 450 H)nin "Kitabü'r-Rical"i.. Yazar kitabın mukaddimesinde, bu kitabı yaz­maktan maksadının, muhalifleri tarafından Şia'nın ne ilmi ne geçmişi, ne de yazan olmadığına dair iddialarını çürütmek olduğunu söyler. Bunun için Şia'dan olup ta kitab yazmış bulunan her şahsın hal tercemesini verir. Hal tercemesini yazdığı şahsın, gerektiği zaman, bir sayfayı dolduracak kadar uzun bir listeyle, yazdığı eserlerin isimlerini verir. Bu durumlarıyla o, el-Fihrist yazarı İbnü'n Nedim' e çok yak­laşır. Listesini vermiş olduğu kitablann hepsi Tefsir, Hadis, fıkıh gibi şer'i ilimlerle ilgili olanlar değildir. Nahiv, şiir, tarih, ender bulunan *   kitabları da yazar. Ancak bunları rical kitablan olanlar için yazar.

Hal  tercemeleri  ravinin   ismini,   nisbetini,   bazan   nesebini,

yaşadığı memleketi, seyahat ettiği şehirleri yazmak suretiyle onun tanıtılmasını hedef alır. Çoğu kez hal tercemesi verilen şahsın bazı ho-caîınn ve kendisinden rivayet edenlerin isimlerini verir. "Vakıfidir" diyerek akidesini,  [894]"Zeydi'dir"[895]  diyerek mezhebini bildirir. Hal tercemelerinin çoğunda cerh ve tadil ibarelerini kullanır. Mesala, "Sika"[896]  der, "Fihi Nazar"  [897]der. "kane Daif fi hadisihi metha-men leh- Zayıftır hadisinde itham edilmiştir"  [898]der.

Bazı hal tercemelerinde, imamların bu şahsın güvenirliği tasdik ettiklerini bildiren olaylar anlatır. Ravinin imamlara bağlılığını ve onlara karşı ihlas sadakatini ortaya koyar.

Bu olayların bir kısmını İbni Sa'd'ın Tabakatı, Ebü Zür'a er-Razinin kitabı ve Keşşi'nin Kitabü'r-Ricali gibi kendinden önceki ki­taplardan nakleder. Bazı hal tercemeleri dört sayfa tutacak kadar çok, bazıları ise sadece bir satırdır. [899]

 

et-Tûsînin Kitabü'l-Fihristi  [900]

 

Ebu Ca'fer Muhammed b. Hasen et-Tusi'nin (ö;406 h) kitabü'I-Fihristi" i... Yazar mukaddimede kitabı yazış sebebini ve metodunu açıklar. Muasırı Necaşi'nin yaptığı gibi bu da tamamen Şii yazarları açıklamaya çalışır, kendisine ulaşan senedlere dayanarak bunların eserlerini yazar. .

Hal tercemesi yazdığı şahıs hakkında cerh ve tadil bakımından söylenenleri, rivayetine güvenilip güvenilmeyeceğini, itikadını hakka uygun olup olmadığını açıklayarak yazar. [901] Diğer yazdığı kişiler Şia'nın îmamiyye kolundan olanlardır. Ancak hakkında kesin delili bulunduğu Zeydiyye, Fathiyye, Vakifi ve diğerlerinide alır. [902]

Hal tercemelerinin uzunluğu tek satırla iki sayfa arasında değişir. Çoğu kez hal tercemesinin uzunluğunu, ravinin yazdığı eserle­rin listelerinin uzunluğu veya kısalığını tayin eder. Hal tercemesi, ra­vinin nesebi, künyesi, beldesine ve bazan kabilesine isbeti ile başlar. İmamlardan veya bazı hocalarından yaptığı rivayetle devam eder. Hakkındaki cerh ve tadil ifadeleri zikredilir. Ardından yazdığı kitap­ları sıralar. Kendisine ait isnad yollarını gösterir. Bazı hal tercemeleri ölüm tarihleriyle noktalanır. Eftaha geçtiğini kabul ederler. [903]

 

et-Tûsi'nin Kitabü'r-Ricali

 

Bu da Ebu Ca'fer Muhammed b. el-Hasen et-Tusi'nindir. Bunu el-Fihrist isimli eserinden sonra yazmıştır.  [904]ne kadar açıklamamışsa da, bu kitap tabakalara göre tertip edilmiştir. Önce Rasulullah (s.a.v) "in Ashabına yazmış, sonra sırasıyla Hasen'in Hüseyn'in, diğer imamlarını ve en son olarakta Hasenül-Askeri'in ashabını yazmıştır. Tertibinde esas aldığı nokta, ravi ile imam'ın karşılaşmış olmalarıdır. Her İmamın ashabını, önce isimleriyle harf sırasına göre yazar. İsimleri bitirince, aynı İmamın künyeîeriyle tanınan ashabını yine harf sırasına göre yazar. Erkekler bitince, aynı imamdan rivayet alan kadın ravileri sıralar. Bu tertib kitabın diğer bölümlerinde de geçerlidir.

İmamlann ashabını bitirince yeni bir bab açarak, herhangi bir imamdan rivayette bulunmadığı halde, İmamların ashabı sayılan bazı kişileri yazar.  [905]

Hal tercemelerinin özelliği şöyledir. Ekseriya ravilerin sadece isimlerini yazar. Adını, babasının adını, künye ve nisbetini, başka şey eklemeksizin kaydeder. Ashabın Bedir ve Uhudda bulunduğunu veya yerleştiği şehri yazar. Hz.Alinin ashabmdanbazılarmın cemel ve Sıffîyn savaşlarına katıldığını belirtir. Bununla şahsın cerhedilmesi-ni,ne de adeîetinin ortaya konmasını kastetmez. Her ne kadar bazen, cerh ve tadil lafızlarından bazılarını yazarsada bunu sika zannedilen, fakat kendince güvensiz olduğu veya güvenilmez zannedildiği halde kendince sika bilindiği durumlarda yapar. İşte ozaman ravinin sika-lığma veya mecruhluğuna delil olacak ifadeleri getirir. Onun ravinin adeletini belirtmek için kullandığı ibareler:

"sika. Sika sika, sika sahih. Sika me'mun, min ashabma-Bizim adamlarımızdan, Ehadü'l-Erkani Erbaa- Dört temelden birisi, Celilü'l-Kadr- şanı yüce, basirun fi'1-Fıkh- Fıkıhta derin görüş sahibi, Hafeza, Müstekimü'l-Mezheb- Mezhebi Dosdoğru. Hayr, Meşhur, mardiyy-Razı olunmuş,   racül Salih, Fadl-Faziletli, Deyyin-Dindar"

Kullandığı cerh ibareleri şunlardır:" Daif-zayıf, Fihi nazar-kendisinde İhtilaf var, Muhallit-karıştırıcı, Habis-Pis, meçhul-Bilinmeyen, Müdellis-teslis yapan, mel'un. Gali Mel'un, çok sapık, Vakifi, yekulu bi't-Tevfiz mine't-Teyyara-Tevfizi kabul eder, tayyere rnezheb indendir. [906]

 

İLMİ RİCAL KİTABLARININ TANZİMİN ESASLARI

 

İlmi rical kitapları aşağıda dört esasa göre düzenlenmişlerdir:

 

1. Neseblere göre

2. Tabakalara göre

3.  Şehirlere göre

4. Harf sırasına göre[907]

 

1. NESEBLERE (SOY) GÖRE TERTİB

 

Cahiliyye dönemi Arapları yanında neseb (soy) bilgisinin büyük önemi vardır. Dolayısıyla neseblerini ezberlemekte çok titiz dav­ranırlardı. Edebiyatlarının büyük kolu olan şiiryeri, neseb ilmiyle il­gili büyük bir hazineyi ihtiva ediyordu.  [908]hayatlarında siyasi ve iç­timai en büyük birliği sağlayan kabile hayatını oluşturan bedeviliğin , nesebe Önem vermelerinde büyük etkisi vardır. Bu durumda kabile fertlerinin babalarının, dedelerinin; ve neseblerinin aselete bağlı övünülecek yönleri bilmeleri gerekliydi, diğer kabilelerin ayıplanacak yönlerini bilmeleri de aynı derece de gerekliydi. Bu suretle şiirlerinin temel öğelerinde iki tema bulunuyordu : Övgü ve hiciv...

îslamm çıkışı, yayılışı ve devleti kuruşu dönemlerinde de nesebe önem verme işi devam etti. İslam neseblere önem vermeyi yasakla­madı. Ama kabili ırkçılığını güçlendiriyorsa bu, nesebe önem vermek­ten değil cahillikten kaynaklanır. Zira ırkçılık başka şey, nesebi bil­mek başka bir şeydir. Kur'an'ı Kerim insanları birbiriyleriyle tanışmaya teşvik eder. Tanışma ise soyu bilmeden tam olarak mümkün olmaz.  [909]

Rasulullah (s.a.v) kendi nesebini öğrenmiş söylemiş ve nesebi öğrenmeye teşvik etmiştir. Ebu Hüreyra (r.a) den:

"Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Neseblerinizi öğreniniz ki ak­rabalarınızla ilgiyi devam ettiresiniz.  [910]

Rasulullah (s.a.v) Arap kabilelerinin neseblerini bilir, çoğu kezde Ashabından bazılarının nesebini söylerdi. Arnr b. Merra el-Cüheni an­latır:

"Rasulullah (s.a.v)'in huzurunda idim:

171 Kim Mead'den ise ayağa kalksın, buyurdu, benltalktım . Bana:

-Otur! Buyurdu, oturdum, bu hareket üç defa tekrarlandı, ben:

-Ya Rasülallah, biz kimdeniz? diye sordum.

-Siz, Kudaa b. Malik b, Hamet b. Sebe'densiniz, buyurdu."  [911]

Sa'd b. Malik nesebini sorduğumda ona da nesebini söylemiştir. Aralarında şu konuşma geçmiştir. Sa'd:

-Ben (soy olarak) kimim, ey Allah'ın Rasülü....? diye sorunca,

-Sen Sa'd b. Malik b.Veheyb b.Abdİ-Meraf b. Zühresin, Kim bun­dan başkasını söylerse, Allah'ın laneti onun üzerine olsun, buyurdu.  [912]

Ebu Bekr es-Sıddik (Ra) Kureyş içinde nesebleri en iyi bilen kişi idi. Rasulullah (SAV) de onun bu durumuna şahidlik etmiştir.  [913]

Ömer b.el-Hattab (Ra) bu konuda şöyle demiştir:

-Akrabalarınızla ilginizi devam ettirecek, kadınlardan size ni­kahı haram olanları tanıyacak kadar neseblerinizi öğreniniz. Son­rasını bırakınız.  [914]

Resüîlullah (SAV) devrinde şöyle bir hadise olmuştur.

Ashabdan bazıları Mescidde, neseblerden bahseden bir adamın etrafına toplanmışlardı. (İbni Abbas anlatır:) Rasulullah (SAV) Mes­cide girince bir cemaatle karşılaştı:

-Bu nedir? diye sorndu.

-Çok bilen bir adam (var), dediler. Rasüllulah (SAV):

- Neyi çok bilir? buyurdu.

-Halkın önemli günlerini, Arabçayı, şiiri, Arabın soyunu (nesebi­ni) bilen bir adam bu, dediler. Rasulullah. (SAV)

-Bu sahibine zarar vermeyen bir ilimdir, buyurdu. [915]

Diğer bir isnadla Ebu Hüreyreden gelen bir rivayetle Rasüllah (SAV):

-Bu bilinmesi fayda vermeyen, bilinmemesi de zarar vermeyen bir ilimdir, buyurdu.  [916]

Bu suretle Rasüllah (SAV) neseb, tarih, şiir öğrenmek için toplan­mayı yasaklamamıştır. Bu olay bizzat Rasulullah (SAV)in mescidinde meydana geldi. Ama Ebu Hüreyre (R.a) den gelen rivayetteki "fayda vermeyen ilim"    tabiriyle haberleri ve şiirleri kastetmiş olmalıdır.

Zira- neseb bilgisinin faydası açıktır. Zaten Rasûlullah (SAV) de nesebi öğrenmeye teşvik etmiştir.  [917]Ayrıca Şeriat ahkamından bir kısmının tatbik edilmesi nesebi bilmeye bağlıdır. Bunun için, nesebin bir kısmını bilmek müslümanlar üzerine farzdır. Mesela: Rasûlullah (SAV)in nesebini bilmek, halifeliğin Kureyşten başkası için caiz ol­mayacağını bilmek gibi... Neseb bilinmezse, kendisine helal olmadığı halde, bir kimsenin halifelik iddiasında bulunması imkan dahiline girer.

Bir müsîümamn anasını, babasını ve neseb bakımından mahrem akrabasını bilmesi, evlenme ve miras ahkamının uygulanmasında ge­reklidir.  [918]

Hz. Ömer (R.a)'in icadı olan orda sicil defterleri kabile esasına göre düzenlenmiştir. Hz.ömer sicile geçirdiği kabileler zincirinde Rasûlullah (SAV) e yakınlığı itibar etmiştir. Beni Haşimi, Kureyşin diğer kollarından önce yazmış, Kureyşe ise, diğer Arab kabileleri arasında öncelik tanımıştır.  [919]Kolların (aşiretlerin) tertibinden bu zincir, ikinci Hicri asrın ikinci yarısında ve sonrasında yazılan neseb kitablarının uyduğu bir kaide durumuna gelmiştir.

Ordu sicillerini, nesebi yaygın şekilde kayıt altına almanın ilik teşebbüsü olarak sayabiliriz. Devletin pratik ihtiyaçları bunun çıkışma sebep teşkil etmiştir.

îslamda önceliğe sahib bulunmaları ve Rasûllullah (SAV) ile be­raber gazalara iştirak etmeleri Ashaba müslümanlar arasında seçkin bir yer sağlamıştır. Bu seçkinlik bilhassa ilk muhacirler, Bedire, Uhud'a iştirak edenler ve Akabe biatmda bulunanlar için geçerlidir. Bunun etkileri çocuklarına ve torunlarına kadar uzandı. Bunlar ise, iç­timai bir değeri bulunmadığı için neseblerini ezberlemeye ve tanımaya önem verdiler. Şunu da unutmamalıyız ki cihadda önceliğe sahip olan­lar da Hz.ömer (Ra) devrinde ekonomik imtiyazlardan yararlandılar [920]

Arablarm fethedilen şehirlere yerleştiği devirlerde kabile bağlılığı güçlü idi. Basra ve Küfe gibi şehirlerin kuruluş planlan kabile yerleşimi esasına göre yapılmıştır. Öyle ki her aşiret kendine has bir bölüme yerleşti. [921]

Kabile, savaş meydanında askerin, vahdetini sağladığı gibi, şehirlerde içtimai ve idari düzenin temeli idi.  [922]

Bu faktörler nesebi bilmeyi dini, içtimai, askeri ve idari bir zo­runluluk haline getirdi. Konuya verilen önemin artarak devam etmesi neticesinde, İslam devletinin gölgesinde ve Ensab kitablarının yazılmasından önce, hafızalarına dayanan (hafızaları güçlü) çok sayıda büyük neseb alimi ortaya çıktı. Sahabe devrinde, Kureyşin ken­dilerinden sebep öğrendiği dört büyük kişiden birisi olan ebu Cehm b. Huzeyfe b. el Ganim el-Kureşi el-Adevi"yi görüyoruz.  [923]Bu zatın ne­sebe önem vermesi Müslüman olmasından sonra da devam etti. Cubeyr b. Mut'ım b. Adıyy ise insanlar arasında nesebi en iyi bilenlerdendi.  [924]Dağfel b. Hanzale es-Sedüsiyi Muaviye b.Ebü Süfyan, oğlu Yezid'e nesebleri öğretmesi için görevlendirdi.  [925]Abid b. Şirye ise neseblerî ve Yemenle ilgili olayları bilmesiyle meşhur olmuştur. Sahara'1-Abdi ve eş-Şarki b.el-Katami ve diğer neseb bilginleri de vardı.  [926]Nesebe önem verme durumu Hicri birinci ve ikinci asırlar boyunca devam etti. Ancak bu konuda kitab yazma gayretleri ikinci Hicri asrın ikinci yarısından itibaren başladı. Bilindiği kadarıyla İmam Zühri'nin yanm kalan teşebbüsünden sonra ilk kitab yazan Ebül-Yakzan en-Nessabe ( Ö: 190 H) ve muasırları Müerric b.Amr es-Sedusi (Ö: 195 H) ile Hişamü'I-Kelbi (Ö: 204 H) dir. Bu üç kişinin Iraklı oluşu garib görülmemelidir. İlk iki hicri asırda Irakta neseb bilginlerinin faaliyet­leri yoğunlaştı. Bilhassa Basra ve Küfe Arab kabilelerinin canlı yerleşim merkezleri idiler [927]

Nesebe önem vermek, temel gayretleri neseble uğraşmak olan ne­seb alimlerine has bir uğraşı olarak kalmadı. Hadisciler de ilk asırlardan itibaren nesebi sahalarına aldılar. Bildiğimiz her büyük hadis aliminin neseb bilgisinede sahib olduğunu görürürüz. Bu konuda tanınanlardan biri de Tabiinin büyüklerinden Said b.el-Müseyyebtir. Oğlu Muhammed b.Said de neseb bilgisi konusunda babasına uymuştur,  [928]öğrencisi Muhammed b. Şihab ez-Zühri şöyle derdi.

-Kavmimin nesebinden gayri bir şey yazmadım.  [929]Katade b.Diame es-Sedusi hakkında Ebu Amr b.Aîa şöyle der: - O, insanların en çok neseb bilenidir.  [930]

Hasenü'l-Basriye neseb konusunda sorulduğu zaman şöyle demiştir:

-Kasım b.Rabia'dan öğreniniz.  [931]

Ve nihayet Hadis ailemlerinin neseb ilmini bilmeye gayret göstermeleri. Hadis ravilerini bilmenin Önemiyle yakından ilgilidir.

İkinci Hicrî asır boyunca hadisciler arasında nesebe Önem verme işi

devam etti. Hadis ricali ile ilgili kitablar yazıldığında bunların neseb hakkında bol malzeme ihtiva ettiği görüldü. Bu malzeme rical ilmine ve sonradan girmiş değildir. İlmi rical kitablarmm temeli, baba­larının ve annelerinin neseblerini yazmak suretiyle ravileri tanımaya dayanır. İbnü'1-Esir, gerek Isfahanlı Ebû Abdullah b. Meride'yi, gerek yine Isfahanlı Ebu Nueym'ı Ma'retü's Sahabe isimli kitablarmdan do­layı tenkid etmiştir, zira bu iki şahıs, ravilerle ilgili Hadisler, onlar hakkındaki sözleri, illetlerini açıklamayı, çokça yaptıkları halde, o şahsı tanıtmaya yarayan nesebini, başından geçen olayları ve durum­larıyla ilgili bilgileri uzatmamışlardır. İbni Abd'ul-Berr el-Kurtabi'nin " el-İstiab Fî Ma'rifeti'l-Ashab" isimli eserini övmüştür, zira el -Kurtubi nesebleri, şahsın hallerini, menkıbelerini ve onu tanıtan her şeyi araştırarak yazmıştır. Daha da gayret ederek " O filanın kardeşinin oğludur", "Filanın amcasının oğludur", "Filan olayın başından geçtiği kişidir." der. İşte tanıtmaktan maksatta budur. Ama hadisler, onların illetleri, rivayet yollan ise daha çok Hadis kitablarmm konusudur.  [932]

İbnü'1-Esir, rical kitablarındaki asıl konunun neseb olduğunu açıklıyor. Şu halde rical ilmi hakkında kitab yazanlardan bir kısmının eserlerinin konusunu nesebe göre tertip etmemelerine şaşmamalıdır.

Nesebe göre yapılan tertib yazarın, aynı aşiret veya kabileden olan ravileri bir araya toplaması manasını taşımaktadır. Onları şu sözleriyle sunar:

"Kureyş'ten, sonra beni Haşimden Falan ve Filan...?" sonra da, önce Mudar, ardından tahtan olmak üzere kabile ve aşiretleri sunar­ken belirli bir metod takibeder, kahtan kabilelerini Mudar kabilele­rinden öne geçirmez. Mudar kabilelerinde ise Kureyşten başlar, diğer Mudar kabileleriyle devam eder. Bu öncelik sırası Rasûlullah (SAV)'e akrabalık derecesine göredir. Önce de söylediğimiz gibi nesebler yazılırken bu sırayı ilk ortaya koyan Hz. Ömer (r.a)'in askeri sicilleri­dir. Ensab kitabları ortaya çıktığı zaman bu sıralama kesinlik ka­zandı. Maddeleri neseb esasına göre kurulan rical kitablarına kadar bu düzenleme devam etti. Aynı zamanda ricali kabilelere göre tertibedilen Müsned isimli Hadis kitablarmdan bazıları da bu geleneğe uydu.  [933]

Buradan anlaşılıyor ki, kabile esasına dayanan bu düzenleme şekli tamamen islamidir, cahili bir temel değildir.

Rical yazarlarından neseb üzerine tertibi esas alan ilk iki kişi " et-Tabakat" yazan Halife b. Hayat (Ö: 240 H) ve "et-Tabakatü'1-Kübra" yazan Muhammed b. Sa'd (Ö: 230 H) dır.

Halife, neseb üzere tertibe en fazla uyan yazardır. Medine'deki Ashabın tertibinde tek esas olarak nesebi almıştır. İslamda önceliğe, 175 ölüm yılma ve ashab arasındaki üstünlüğe (fazilete) itibar etmemiştir.

Bu suretle Ashabdan olan ravileri, bu esası bozmaksızın, aşirete göre sunabilmiş tir. ister Medine'deki Sahabileri, ister Küfe ve Basra gibi şehirlerdeki sahabileri yazsın, durum değişmemiştir. Şam bölgesine yerleşen Sahabilerden bahsederken de böyle yapmıştır. Küfe, Basra ve Medinedeki Tabii'ni yazarken de, neseb üzerine olan bu tertibi koru­muştur. Bu esasa sadece. Tabiinin Medinede'ki ikinci tabakasını ya­zarken uymamıştır. Bunlan yazarken, İslamdaki geçmişlerini göz önüne alarak, Muhacirinin çocuklarını öne geçirmiştir. Ancak bundan sonra neseble ilgili tertibe dönmüştür.

Halife b. Hayyat kitabının başından itibaren kabile zincirinde uyduğu metodu korumuştur. Ancak Tabii'nden sonraki neseb üzerine tertib bozulmuştur. Ona göre kabileler zinciri kuru bir sıralama değildir. Rasûlullah (SAV) e yakınlık fikrine dayanan ve asıl maksat olan bir durumdur. O, bu düşüncesiyle Ensab kitablannm metoduna uyar.

Tabiin tabakasından sonra neseb üzerine tertib kaybolur. Sadece kadınlara ayırdığı son kısımda yeniden ortaya çıkar.

Muhammed b. Sa'd, Medine'deki Ashaba ayırdığı bölümde, İslamda öncelikle neseb esasını birbirine karıştırmıştır.  [934]İslamda önceliğe birinci esas olarak itibar eder. Bedir'e iştirak edenleri birinci tabaka, ilk devrede Müslüman olup Habeşistan'a hicret edenleri, Uhud'a iştirak edenleri, Mekke'nin Fethinden önce Müslüman olanlan ikinci tabaka olarak alır. Üçüncü tabakada olan Sahabileri belirli bir isim altından toplamaz, bunlar Mekke fethinden sonra müslüman olanlardır. Yalnız aynı tabakadan olan ricali kendi aralarında nesebe göre sıralar. Mesela Bedir ehlinden olanların tabakası da Benî Haşimden başlar. Sonra sırasıyla Kureyşin diğer batmlannı, sonra Mudan, evsi ve Hazreci ele alır. İbni Sa'dm İslamda önceliğe itibar et­mesi Sahabeyi üç tabakaya ayırmasına vesile olmuştur.  [935]Do­layısıyla sahabeyi bir tabaka olarak ele alan Halife b.Hayyat'ıfı yaptığı gibi, neseb üzerine olan tertibi aynı isabet ve dikkatle korunması mümkün olmamıştır. Mesela, İbni Hayyat'm Tabakalından İbni Abbas (Ra) Rasûlullah (SAV) in hal tercernesinden .sonra ele alınmıştır. İbni Sa'dda ise Abdul-Mtıttabib'in hal tercemesi ise sahabenin ikinci taba-kasmdadır.

Halife b. Hayyatlâ neseb üzere tertib, şehirlerdeki sahabe ve ta­biine kadar uzanırken, İbni Sa'dda neseb üzere tertib sadece Me­dine'deki erkek ve kadın sahabllere ayrılmıştır,  [936]

Halife ve İbni Sa'd, Tabakatla ilgili kitablarmda, Sahabilere ayırdıkları bölümde neseb üzere tertibe dikkat etmişlerdir. Ancak ki-tablarmın diğer bölümlerinde  bu dikkat azalır.

Üçüncü Hicrî asrın başından itibaren Sahabeyi tanıtan pek çok kltab yazılmıştır, ancak bunların pek azı günümüze kadar gelebil­miştir. Bunların içinde günümüze ulaşanların en eskisi Ali b.el-Medine'nin (ö: 234 h) 'Tesmiyetü Evladi'l-Aşere" isimli eseridir. İbnü'l -Medini bu katabını üzerine tertib etmemiş olmakla beraber, islamdan önceliği ve fazileti göz önüne alır. Sahabenin çocuklarını ve torun­larını ele aldığında ise, neseb üzere tertibin tesiri, toplu bir şekilde or­taya çıkar.

Ebü Abdullah b.Mende'nin (ö: 395 h) "Ma'ri fetü's-Sahabe" isimli kitabı harf sırasına göre tertib edilmiştir. Ebu Nuaym'm (Ö: 436 H) "ma'retü"s-Sahabe" si de böyledir. İbni Abdil-Berr'in "el-İstiab Fi Ma'rifeti'l-Ashab isimli eseri de harf sırasına göre tertibedilmiştir.

İlk yazarların kitablanna dayanan ve bazı prensiplerini koru­yan son devre kitablarmdan birisi İbnü'1-Esir el-Cezeri'nin "Ö: 630 H) "Üsdü'1-Gabe Fr Ma'rifeti's Sahabe" sidir, İbnü'1-Esir bu kitabda, İbni Mende, Ebu Nuaym ve İBni Abdi'l -Berr'in kitablarındaki bilgileri top­lamıştır. İbni Mendeyi tashih eden Ebu Musa Muhammed b.Ebu Bekr b.Ebu İsa el-Isfahani'( Ö; 518 H) den ve İbni Abdi'l-Berr'i tashih eden Ebu Ali el-Gassani'den nakiller yapar. Yararlandığı kaynaklarla ilgili lis­tede adlarını vermediği başka yazarlardan da nakiller yapmıştır. Bu yazarlardan birisi Cafer b.Muhammed el-Müstağfiri (Ö: 432 H) dir. İbnü'1-Esir yararlandığı kitablarm tertibiyle ilgili olarak bir şey de­mez. Ama kendisi kitabını harf sırasına göre tertiblemiştir.

El-Askalani (Ö: 852) ise " el-İsabe Fi Temyizi's-Sahabe" isimli ese­rini harf sırasına göre tertiblemiştir.

Bize ulaşan diğer M a'rifetü-Sahabe kitablan da harf sırasına göre tertibedilmişlerdir. Ancak İbnü'l-Medini'nin "Tesmiyetü evladi'l-Aşere"si harf sırasına göre değildir. Sehavinin de işaret ettiği gibi Ebu Ahmed el-Askeri (Ö: 382 H) nin "Ma'rifetüs-Sahabe"si ise kabilelere göre tertib edilmiştir.  [937]

Bunlardan anlıyoruz ki neseb üzere tertibi İbni Sa'd ve Halife b.Hayyat gibi ince bir metodla kullanmayı devam ettirenlerin varlığını gösteren  bir  işaret  bulamıyoruz.   Şöyle   dememiz  mümkündür:

Ma'rifetü's-Sahabe konusunda kitab yazanların çoğu neseb üzere terti­bi bırakmışlardır. Çünkü bu metöd kitabdan istifadeyi zor­laştırmaktadır. Bunlar, günümüz kaynak yayınlarında gördüğümüz gibi detaylı. Fihristler yapmamışlardır. Bunun doğurduğu eksikliği harf sırasına göre tertibi kullanarak gidermeye çalışmışlardır.

Sonraki rical kitablarmda neseb üzerine tertibin izlerini bulma­mamız garip karşılanmamalıdir. Çünkü İbni sa'd ve Halife b. Hayyat'ın dikkatle temsil ettiği neseb üzere tertib sahabeye ayrılan bölümle ilgMidir. Sahabenin nesebleri ise bilinen bir şeydir. Ma'rifetü's-Sahabenin neseblerinin korunduğu gibi nesebleri korun­mayan Arablarla, Arab olmayan (mevali) lardan pek çoğunu ihtiva eden diğer rical kitablarmda neseb üzere tertibi devanı ettirmeyi nasıl başaracağız. [938]

 

2. TABAKALARA GÖRE TERTİB

 

Kur'an-ı Kerim tabaka kelimesini kullanmaz. Bu kökten olan Tabak ve Tıbaka kelimelerin kullanır.

Allah Teala:

 Siz (Ey insanlar ! ) hiç şüphesiz, tabakadan tabakaya bineceksi­niz. "  [939]

" O, yedi göğü, birbiri üzerinde tabaka tabaka yarattı."  [940]

Lügat kitablan tabaka kelimesini ta-be-ka maddesinde gösterir. Tabakanın mine'n-nas: insan topluluğu, demektir.

Mutabakat: Muvafakat etmek, olur vermek, Tabakatü'n-Nas in­sanların mertebeleri, dereceleri, demektir.  [941]

İbnü'l-Arabi şöyle der:

"Tabak, benzerlerine denk olan insan topluluğu, demektir."  [942]

İlk lügatçılar Tabaka kelimesini zamanla sınırlandırmaya teşebbüs ettiler. Cevheri, İbni Abbas (Ra)

" tabaka yirmi senedir," dediğini söyler.  [943]

Ancak bu çeşit sınırlamayı kabul edersek, İbni Abbas devrinde, Tabakat fikrinin bu kadar açıklık ve incelikle ortaya çıktığını kabul etmemiz mümkün değildir. Bu durumda,

"Benim ümmetin beş tabakaya ayrılır; her tabaka kırk yıl sürer. Benim tabakam ve sahabilerimin tabakası ilim ve iman sahibi olanlardır. Kırkıncı yıl ile sekseninci yıl arasına ait ikinci tabakaya geli-

nece onlar, hayır ve takva sahibleridir. Sonra yüz yirmi yılana kadar onların ardından gelenler birbirlerine merhamet eden ve birbirleriyle iyi ilişki kuranlardır. Sonra yüz altmışbeş yılına kadar bunların ardından gelenler birbirlerine sırt çeviren ve birbirleriyle iyi ilişkiyi kesenlerdir. Bundan sonra (birbirlerini) öldürme ve öldürme devridir. (Ö dönemde) kuruluş, yine kurtuluş isteyiniz."  [944]Hadisi üzerine atıfta bulunmamız da mümkün olmaz.

İbnü'l-Cevzi bu Hadisi mevzu hadisler arasında yazmıştır. [945] Tabakanın asır olarak söylenmesi mecaz yoluyladır. Asır (karn) kelimesini belirli bir sınırlamaya tabi   tutarsak onun nesil (ceyl) de­mek olduğunu görürüz.  [946]

Tabakayı zaman olarak sınırlandırmayı hedef alan bu teşebbüslere rağmen, tabakanın zaman içinde birlik manasıyla çıkış sebebinin onu on seneye eşit bir zaman parçası olarak ele almasıyla il­gilidir. (888)

Rosentahl, tabakaların bölünmesinin İslam Kökenli olduğu görüşündedir. Bu bölümleme islamın düşünce tarihi içinde bulunan en eski bölümlemedir. Bu, Rasûlullah (SAV) in sahabesi ve tabiin düşüncesi için en tabii neticedir. Dıştan bir tesirin bununla ilgisi yok­tur.   [947]Bu görüşü destekleyen delil Buhari'de bulunan şu Hadistir:

"Ümmetimin en hayırlıları benim neslimden olanlardır. Sonra onları takibeden nesil, sonra da onları takibeden nesildir"  [948]Nesil­lerin en hayırlısı Sahabedir. Sonra Tabiin, sonra da Tebe-i Tabiin ge­lir .  [949]Karn kelimesinin birbiren zıt manaları vardır. Bunlardan bi­risine göre karn (nesil) kelimesi yüz sene manasmdadır. İsni Hacere göre bu sınırlama meşhur olan bir görüştür, şöyle der İbni Hacer:

"Rasûlullah (SAV) in nesli (karn) nden murad sahabedir. Bundan açıkça anlaşılıyor ki Rasûlullah (SAV)in peygamber oluşundan en son sahabenin vefatına kadar geçen süre yüz yirmi yıldır. Maamafih bun­dan az veya çok ta olabilir."  [950]

Tabaka üzerine bölümlemenin en basit şekli onu nesil ma­nasında kullanmaktır. Bazı yazarlarda nesil kelimesini tabaka yerine kullanmışlardır. Bunu Bahşel 288 Hicri yılında yazdığı Vasıt Tari­hinde yapmıştır. Ancak tabakat kelimesinin kullanılışı onun asrında bilinyordu.  [951]Bahşel ise bu kullanımı bir defa kitabında uyguladı. [952]Vasıflı olan ravilerin, hocalarının tabakasına kadar olanlarını dört karn'a (tabakaya, nesle) ayırdı. [953]

179 Tabaka kelimesinin nesle delalet edecek tarzda kullanılışı açık

bir şekilde İbni Hibban el-Büsti'nin (Ö: 354 H) "es-Sikat" ve "Meşahira Ulemai'l-Emsar" isimli kitablarmda görülür. Yazar ravileri sahabe. Tabiin, Tebe-i Tabiin olmak üzere üç tabakaya ayırır. Aynı şeyi el-Hakim en-Nisaburi (Ö: 404 H) 'Tariha Nisabur" da yapmıştır. Bu da ra­vileri sahabe, Tabiin ve tebe-i Tabiin kısımlarına ayırmıştır. Kendisi şöyle der:

"Sonra Tebe-i Tabiin gelir ki bu, Nübüvvetten sonra dördüncü, sa­habeden sonra üçüncü nesildir"  [954]Hakim bu şekilde tabaka, karn ve ceyl kelimelerini eş manalı kelimeler olarak kullanır.

Ancak tabaka kelimesinin en eski kullanılışı nesil manasına değildir. Nitekim daha sonraları İbni Hibbamn kullandığı gibi basitte değildir. Her ne kadar bize kadar ulaşan en eski tabakat kitablannda bölümleme işlemi gayet açık bir şekilde Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Ta­biin şeklinde yapılmış olsa da bu bölümleme bile kendi çevresinde daha küçük bölümlere ayrılma durumunda kalmıştır.

Mesela, sahabe kendi arasında ;İslamda öncelik, Hicret ve Rasû­lullah (SAV) le beraber bazı olaylarda beraber bulunmalı gibi durumlar göz önüne alınarak, bazan sayısı on ikiye kadar varan tabakalara ayrılmışlar.  [955]Bazıları on ikiden fazlaya ayırmışlardır.  [956]

Tabiin ve tebe-i Tabiin de rical kitablannda değişik sayıda ta­bakalara ayrılmışlardır. Rical kitablannda Sahabe, Tabiin ve Tebe-i Tabiinden her birinin tabaka sayısı değişiklikler gösterir. Zira bu, ya­zarın zevkine ve çalışmasına bağlıdır. Tabakat kitablarmdan günümüze kadar gelenlerin en eskileri Halife b.Hayyatm "et-Tabakat", Muhammed b. Sa'dın "et-Tabakatü'1-Kübra" ve Müslim b. Haccac'ın (Ö.216 H.) "et-Tabakat" isimli eserledir. Bu kltablann tabakat diye isimlendirtlmesi, tabaka düzeninin bu erken devreden yerleşmiş bu­lunduğunun delillertdir.

Halife b.Hayyat bütün sahabeyi bir tabaka kabul eder. Onların sa-. habe olmasından başka bir şart aramaz. Muhammed b.Sad'm yaptığı gibi, ne İslamda önceliğe bulunmasına, ne de faziletine bakar.

Tabiin ve Tebe-i Tabiinde ise, Sayısı şehirlere göre değişiklik gösteren bir kaç tabakaya ayınr. Tabiin, Tebe-i Tabiin ve onlardan sonrakilerin tabakalan arasında ayınm yapmaz. Ravilerin tabaka­larını, asnna kadar, birbiri ardından sıralar.

Muhammed b. Sa'd ise sahabeyi üç tabakaya ayınr.  [957]Bazılan onun sahabeyi beş tabakaya ayırdığı görüşündedirler.  [958]İbni Sa'd bölümlemesinde, İslamda önceliği göz önünde bulundurur. Bedre iştirak edenleri birinci, Uhud'a iştirak eden ilk müslümanlarla onlardan sonra gelenleri, ikinci tabaka sayar ve Mekke fethinden önce müslüman olanları da onlara ekler.[959]  İbni Sa'd, fetihten sonra müslüman olanları belirtmezs, ama haliyle bunlar üçüncü tabakadaki tertibe girerler.

İbni Sa'dde Tabiin tabakaları, şehirlere göre değişiklik gösterir. ancak genel manada onlan üç tabakaya ayırmakla beraber, çoğu kez bu sayı dört tabaka olarak gerçekleşir.  [960]üzerinde durulması gere­ken bir nokta da şudur: ibni Sa'dın tabakatmda Tabiinle Tebe-i Ta-bii'ni ayırt etmek güçtür. Bunu ayırdedebilmek rical konusunda geniş bilgisi olanlarca mümkündür. Zira İbni Sa'd, Sahabeyi başkalarından ayırırken yaptığı gibi ayırım yapmaksızın Tabiin ve Tebe-i Tabiini ard arda sıralar.  [961]

Burada gerek Halife b.Hayyat, gerek Muhammed b. Sa'd daki taba­ka mefhumu hakkında şu soruyu sormak hakkımızdır. Bu iki yazara göre tabakanın zamana dayalı belirli bir manası var mıdır?

Araştırma şunu gösterir ki, Halife ve İbni Sa'd ölüm tarihlerini tabakalaları ayırmada esas olarak göz önüne almamışlardır? Aşağıdaki tabakat kitablanndaki ölüm tarihleri arasında büyük karışıklık vardır. Mesela:

Halifenin tabakatmda, Basrahlarm dördüncü tabakasındaki-lerin ölüm tarihleri 110-115 Hicrî, beşinci tabadakilerin 128-132 altıncı tabakadilerin 136-156 Hicri tarihleri arasındadır. Aynı zaman­da yedinci tabakada kil erin ölüm tarihleri 149-155 Hicrî tarihleri arasında değişiklik gösterir.

İbni Sa'dın Tabakatmda ise, Kufilerin birinci taba-kasındakilerin ölüm tarihleri 62-115 Hicrî, ikinci tabakadakilerin 83-111 yılları arasındadır. Görüldüğü gibi birinci tabakadan olup ölüm ta­rihleri ikinci tabakatan sonraya kalan birinci tabaka ricali vardır? Bu erken devrede, tabakalar üzere bölümleme, ölüm tarihleri temeline göre değilse hangi esasa göredir ?

Yukarıda söylediğimiz gibi, İbni Sa'da göre sahabenin tabakalara taksimi, îslamdaki geçmişleri göz önüne alınarak yapılmıştır.

Tabiinle onlardan sonra gelenlerin tabakaları ise, Halife ve İbni Sa'da göre. Sahabe ile Tabiin arasında karşılaşıp bir arada bulunma esasına dayanır. Tabiin büyükleri, İslamda geçmişi ve fazileti bulunan büyük sahabilerden rivayet edenlerdir. Bunlar Tabiinin birinci taba­kasını teşkil ederler. Kendilerine yetişemedikleri için büyük sahabi-lerle karşılaşamayıp küçük sahabilerden rivayette bulunan Tabiin ise üçüncü ve dördüncü tabakayı oluştururlar. Aynı şekilde Said b. el-181 Müseyyeb ve benzeri Tabiinin büyüklerinden rivayet ederlerse Tebe-i

Tabii'nin birinci tabakasını teşkil ederler.

Halife b. Hayyatîa Muhammed b. Sa'dın kitablan Muhaddislerin hal tercemeleri hakkındadır. Hadis ilmine hizmet için yazılmışlardır. Dolayısıyla bu iki kitabın tabakalara göre düzenlenmesi bu hedefe uy­gun olsun diye yapılmıştır, Öyleki tabakayı, karşılaşmada ve yaşta bir­birine benzeyenleri ayırdedebilmek izin kullanılmışlardır. Yine bu­nun için yaşça birbirine yakın olanları ve kendilerinden rivayet alınan üstadları, gayet ince bir ifadeyle anlatmışlardır.

Yaşça yakın olmayı burada söylememiz, tabakat kitablannın ölüm tarihlerini temel metod s ayma diki arıyla ilgili sözümüzle çelişmez. Bu durumda. Sahabenin büyüklerine ulaşıp onlarla görüşen şahsın yaşının ileri olması ve ölüm tarihinin de, -Sahabenin küçüklerinden ilerde olması gayet tabiidir. Bunun için de, birinci ta­bakadan olanların ölüm tarihlerinin, çoğu kez, daha sonraki tabaka-dakilerden önce olduğunu görürüz. Tabakaların bölünmesinde ölüm ta­rihlerinin temel alınması, gelişme devrinde, tabakanın değişmez, bir zaman birliği manasına alınmamasını gerektirir. Dolayısıyla, tabaka on sene kadar bir zamana, başka bir yerde yirmi sene kadar bir zama­na denilebildiği gibi, üçüncü bir yerde nesil sınırına, çoğu kez de daha fazla bir zamana denir.

Sahabe, Tabiin ve sonra gelenlerin aralarını ayırabilmenin Ha­dis isnadının tenkidle yakın ilgisi vardır. Bu ilgi Hadisteki irsal, inkıta  [962]adi ve tedlisi tanımaya sebeptir [963]Ravilerin tabaka­larım bilmek yoluyla, aynı zamanda, birbirine benzeyen ve aynı olan isimleri ayırtetmek mümkün olur. İki isim söylemiş itibariyle aynı olursa, bu iki şahıs aynı şahıs zannedilir. İkisini birbirinden ayırtetmek istediğimizde, iki ayrı tabakadan iseler tabakalarını bilmemiz gerekir. Aynı tabakadan iseler durum karışır. Çoğu kez bu, kendinden önceki veya sonraki ravi yardımıyla tanınır. Çoğu kez de isimleri aynı olan iki kişi, biri diğerinin rivayet ettiği kişiden rivayet etmemiş olur. Şayet rivayet aldıkları üst ravi ve kendilerinden rivayet alan alt ravi aynı kişiler olursa karışıklık daha çetindir. Buna ancak ezberi ve bilgisi olanlar ayırt edebilir.  [964]

Tabakaları iyi bilmemek sebebiyle yazarlardan bir kaçı yanlışlık yapmışlardır. Bazan bir ravi başkası zannedilmiş, bazan da ravi kendisine ait olmayan tabakaya konulmuştur.  [965]

Yazarlar tek çeşit yazara değişmese Tabakat kitablarındaki bölünmenin faydası tam olacaktı. Tabakaların sayısı her yazara göre değişiklik gösterir. Bir raviriin bir tabakada gösterilmesi kesin değildir. Bir yazann kendi metoduyla kayıtlıdır. Bu konuda herhangi birinin sözüyle yetinmemiz mümkün değildir. Mesela; Abdur-Rahman b. Ebü-z-Zinad, İbni Sa'ad göre, Medineîüerin altıncı tabakasındandır. Halifenin Tabakatmda ise sekizinci tabakaya konmuştur. Önce Halife b. Hayyat'ın, ondan sonra da İbni Hibba'nın yaptığı gibi sahabilik sifaündaki benzerliklerini temel alırsak Enes b. Malik gibi sahabileri. Cennetle müjdelenen on sahabi ve benzerleri gibi büyük sahabileri bir tabakadan kabul ederiz. Ama sahabenin İslamdaki geçmişlerinin ve derecelerinin değişikliğine bakarsak, İbni Sa'd ve onu taklidedenîer gibi bir kaç tabaka çıkar orta yere... İbni Sa'd a göre Enes b.Malik (Ra) gibi küçük sahabeler, Aşere-i Mübeşşerenin bulunduğu tabakada değil, daha aşağı tabakalardadırlar.  [966]Hafız el-Mizzi tabaka tertibini al­makla beraber bazan yanlışlık yapar. Şu surdan kaynaklanmaktadır: Sahabi Rasûlulîah (SAV) den de, başka sahabiden de rivayet alır. Hadis ilmini iyi bilmeyen birisi Sahabinin Sahabiden rivayetine bakar ve ri­vayet alan sahabiyi Tabiinden sanır ve Onu tabiinin içinde arar, ama bulamaz. Bunun için Askalani ravilerin tabakalarının değişik olması sebebiyle tek bir yol tutulmasının doğru olacağı, bunun da harf sırası olduğu görüşündedir.  [967]

Kaynaklar tabaka tertibinin Hadise hizmet etme gayesine uygun olduğu görüşündedir, Bunun için tabaka tertibini sadece Halife b.Hayyat ve Muhammed b. Sa'd kullanmamışlardır. Onlara muasır olan da, onlardan sonra gelenler de kullanmışlardır. Tabakalar üzerine yapılan bölümleme usulü rical hakkında yazılan bazı kita-blarm sekizinci Hicri asra kadar uymaya devam ettikleri bi metod olmuştur.

Kitabını tabakalara göre tertib edenlerden birisi de İmam Müslim b. el-Haccacdır ( Ö: 261 H) Kitabının ismi "et-Tabakat"dır. Kaynaklar onun sadece Sahabe ve Tabii'ni aldığını, yalnız isimleri yazdığını bil­dirirler.[968]  Tabiin üç tabakaya ayırdığı da belirtilir.  [969]

Ancak İmam Müslimin Sahabeyi sunarken metodunun ne olduğuna, onları bir tabaka mı saydığına, yoksa daha çok tabakalara mı ayırdığına işaret etmemektedirler.

Ebu Arube el-Hüseyn b.Muhammed b.Mevdüd el-Harrani (0:318 H) de "et-Tabakat)" [970] isimli eserinde tabaka tertibine uymuştur. Yalnız kitabdan geriye kalan az bir kısım, ona göre tabaka sınırının ne olduğunu açıklamaya yeterli değildir. Sadece sahabeyi bir tabaka ola-rak ele alır.

183 İbni Hibban el-Büsti (Ö: 354 H) "es-Sikat" ve "Meşahira Ulemai"!-

Emsar" isimli eserlerinde tabaka tertibine uyanlardandır. Sahabeyi birinci tabaka, Tabiini ikinci, Tebe-i Tabiini üçüncü tabaka kabul eder. Daha sonrakileri döndüncü tabaka olarak alır.

Bölgelere has tarihlerden bir kısmı da tabaka tertibine uymuştur. Mesela; Ebu'ş-Şeyh eî-Ensari (Ö: 369 H) "Tabakü'l-Mukaddis'in Bi Isba-han Ve'1-Varidine Aleyha" isimli eserinde, asnna kadar olan Isfahanlı raviler on bir tabakaya ayınr.

Muhammed b. Said el-Kuşeyri (Ö: 334 H) nin 'Tarihu'r-Rakka"sı ile Abdül-Cebbar el-Havlani'nin (Ö: 370 H) "Tarihu Darya" sı da böyledir.

Bütün bu yazarların hepsinde tabaka mefhumu, İbni Sa'd ve Ha­life b.Hayyatta gördüğümüzden pek fazla bir değişiklik göstermez.

Tabaka tertibinin kullanılışı Kurra [971] Fukaha,[972] Safiye [973] Şairler  [974]Edibler  [975]Nahivciler  [976]ve doktorlar [977]la ilgili hal tercemesi kitablanna kadar uzandı. Bu, tabaka tertibinin te­sirine ve çeşitli alanlarda yaygın şekilde kullanıldığına delildir. An­cak o, sadece Hadis ilmine hizmet için icad edilmiştir.

Ebu Nuaym el-Isbahani (Ö: 430 H) "Hilyetü'l-Evliya" isimli ki­tabında tertibini dakik bir şekilde tatbik etmemiş, aksine sahabeyle sonra gelenleri ayırmakla yetinmiş, Tabiinle onlardan sonrakileri birbirine karıştırmıştır. Îbnü'l-Cevzi (Ö: 597 H) onu şöyle tenkid etmek­tedir.

"Ebü Nuaym el-îsbahani kitabındaki ricali birbirine karıştırmış, öne geçirilmesi gerekenleri geriye bırakmış, sonraya bırakılması gere­kenleri öne almıştır. Bunu sahabede de, sonrakilerde de yapmıştır. Ne faziletlerine göre, ne doğum tarihlerine göre tertibedilmiş, ne de aynı beldeden olanları bir yere toplamıştır. Bazan bu özellikleri riayet ettiği olmuşsa da, sonra hemen bırakıp karıştırmıştır. Bilhassa bunu ki­tabın sonunda yapmıştır. O kadar ki bir şahsı arayan kişi onu olması gereken yerde bulamayabilir. "  [978]

İbnü'l-Cevzi, "Safatü's-Safve" isimli eserini, İbni Sa'dın metodu­na uyarak, tabaka esasına göre tertiblemiştir. îslamda geçmişi göz Önüne alarak sahabeyi beş tabakaya ayırmıştır. Sonra Tabiin ve on­lardan sonra gelenleride tabakalaraayırmıştır. Tabaka üzerine terti-ble, şehire göre tertibi birbirine karıştırmıştır. Tabakaları tek şehir adı altında ele alır, Kendisi bunu, öğrenciye kolaylık olsun diye yaptığını belirtir. [979]

Tabaka  üzerine tertib  köklü geleneğini,  kendisine uyularak

sürdürdü. Son devrelerde bile, rical kitabîanndan bazıları tabaka esası üzerine tertibedildi. Abdul-Gani el-Makdisi el-Cemaili (Ö: 600 H) "el-Kemal Fi Ma'rlfeti'r. Rical"  [980]isimli kitabını tabakalara göre terti-betmiştir. Ancak el-Mizzi (Ö: 742) bu kemal kitabını gözden geçirip özetlerken harf sırasına göre tertiblediği için onun asıl tertibini koru-mamıştır. Zehebi de (Ö: 748 H) el-Mizzi'nin "tehzibü'l-Kemal"  [981]isimli eserinin özeti olan "el-Kaşif An Ricali'l-kütübi"s-Sitte"  [982]ki­tabında harf sırası tertibine uyar.

Askalani de, el-Mizzi'nin "Tehzibü'l-Kemal" isimli eserinin özeti olan " Tehzibü't-Tehzib" de aynı şeyi yapar, yani harf sırasına uyar.

Sekizinci Hicri asırda tabaka tertibine en açık şekilde önem ver­en şahıs Hafız Zehebedir. (Ö: 748 H) ki onun "Tezkiratü'l-Huffaz", "Tarihu'1-İslam" ve "el-Mücadde Fi Esmai Kitabı" bni Mace" isimli üç kitabı vardır. Bunların üçüncüsünü tabaka üzerine tertibetmiş olduğuna görürüz. Tabakayı, o tabakada bulunan meşhur bir zatın is­miyle adlandırır. A'meş ve İbni Avn'ın tabakası, ez-Zühri ve Eyyüb'un tabakası, İbnü'l-Müseyyeb ve Mesruk'un tabakası, der. Yalnız bu tabak­alar, diğer tabakat kitablarmda olduğu gibi, zaman esasına dayalı bir tertib değildir. Sadece bir tabakada olanları bir araya getirmekle yeti­nir.

"Tezkiratü'l-Huüaz" isimli eseri, adından da anlaşılacağı gibi, sa­dece Hadiste hafız derecesini alanların hal tere emel erini içine alır. Bütün Hadis ravilerini içine alan bir kitab değildir. Asrına kadar olan hafızlan, yirmi bir tabakaya ayırır. Bu konuda karşılıklı görüşmeye itibar eder. Az yerde de ölüm tarihlerini göz önüne alır. [983]Ancak bu daha sonra gelen tabakalarla önceki tabakaların birbirine girmesine sebeb olur. Zehebi buna şöyle işaret etmektedir:

"Her tabakada iki tabakayı birbirine bağlayan bir şeyin olması gerekir. Yoksa tabakaların bölümlenmesinde çok titiz davranrymaya kalkılırsa, her tabakayı üç veya daha fazla tabaka yapmak gerekir." [984]

Tezkiratü'l-Huffazdaki tabaka mefhumunun, ekseriya nesil ma­nasına geldiğini söyyemek mümkündür.

'Tarihul-îslam" kitabına gelince, Zehebi bunun yaşlara ve tabak­alara göre tertiplemiştir. Her senenin olaylarını yazmış, sonra o sene ölenlerin hal tercemelerini vermiştir. Bazan ölümleri olaylardan önce verdiği de olmuştur Zehebi dayandığı malzemenin noksanlığına işaret ederek:

"Eskiler, ulemanın ve diğer şahısların ölüm tarihlerini yazmaya dikkat etmediler. Öyle bir takım kimselerin ölüm tarihini yazdılar ki onlardan bazıları hakkındaki bilmediklerimiz bildiklerimizden çok fazladır,. Bunun için bilinmeyen kişilerin ölüm tarihleri korundu ve ezberlendi, buna karşılık meşhur imamların ölüm tarihleri bellene­medi., Yine aynı şekilde bir çok memlekete ait haberler bize ulaşmadı. Bu, ya oranın Hadis hafızlarından birinin, ulemanın tarihini yazma­masından veya yazdıkları tarihlerin bize ulaşamamasından ileri gel­mektedir ? [985]

Eski ulemanın, ölüm tarihlerini zabta geçmemeleri sebebiyle Ze­hebi, bütün halifelerin idarede bulunduğu devre esnasında meydana ge­len ölümlerin tarihlerini yazan bir fasıl açtı..Hz.Ömer devrinde Ölenler için bir fasıl  [986]Hz. Osman devrinde ölenler içinde bir fasıl açtı.  [987]Bir çok yılda, ölenlerin ölüm tarihlerini yazabildi. Tabakayı, sınırları belli bir zaman birimi olarak değerlendirdi ve bunu on seneye eşit saydı [988] Zehebi bu değerlendirmesiyle hem tabaka taksiminde görüşme esasını kabul eden önceki yazarlara, hem de görüşmeyi esas alıp ölüm tarihlerine itibar etmediği Tezkiratü'l - Huffaz isimli eserin­deki metoduna muhalefet etti. Bununla beraber Hadisci Zehebi görüşmeyi göz önüne almaktan tamamen kendini kurt aramamıştır. Sekizinci tabakadaki Abdullah b.es-Samit'in hal tercemesini verirken şöyle der:

"Abdullah b.-es Samit'in ölümü bu tabakadan sonraya kalmıştır. Allah'ın izniyle tekrarlanacaktır." [989]

 

3. ŞEHİRLERE GÖRE TERTIB

 

Günümüze kadar ulaşan rical kitabi arından şehirlere göre ter­tibe uyanların en eskileri Halife b. Hayat'in "et-Tabakat", Muhammed b. Sa'dm "et-Tabakatü'1-Kübra" Müslim b.el-Haccac'm (Ö: 261 H) "et-Kebir" ve İbni Hibban el-Büstln'nin (Ö: 354 H) "Meşahira Ulemai'l-Emsar" isimli eserleridir. Bu yazarlar düşüncenin kapsamlığlığım ve ufak genişliğini temsil ederler. îsîam devletinin uçsuz bucaksız to­prakları, ulaşılmaz hududlarıyla, bu zatların öğretimleri ve eğitimleri için geniş bir meydan oluşturdu. Bunların kitablarını yazdıkları şehirlerin payı, kitablarm ilmi derecelerine ve oradaki rivayet gayret­lerinin büyüklüğüne bağlı kalıyordu. Her şehirdeki ilim adamı sayısı gerçekten çoktu ve orada nakledilen rivayetler gayret mahsûlü olarak hafızadan hafızaya naklediliyordu. Yazarların buna verdikleri değer, kitablannda bol bol ifadesini bulan gerçeklerdir. Bunun için Medine-i Münevverenin bu kitablardan nasibi zengindi. Halife b.Hayyat kit­abının üçte birinden fazlasını Medineye ayırmıştı. İbni Sa'dm Taba-katü'l-Kübrasmdaki payı da zengindi. Hadis ricalini ihtiva eden altı ciltlik bu kitabın üç cildinin Medineli erkek ve kadın sahabilere ayrılmış olması da bunu gösterir. [990]Dördüncü cildi de Medineli ve diğer Hicaz şehirlerindeki raviler bulunmaktadır,, ama bi cildin çoğu yine Medineli ravilere ayrılmıştır [991]Medinenin İbni Ebu Hay-seme'nin tarihindeki ve İbni Hibban'm Meşahire Ulemai'l-Emsar isimli eserindeki payı da büyüktür.

Yazarların Medine'ye ittifak halinde bu büyük önemi vermeleri orada ulemanın çok oluşuna ve rivayet çalışmalarının geniş çaplı oluşuna delalet ettiği gibi, en az Hicretin ilk iki asrı esnasında İslâm aleminin diğer ilim merkezlerinden üstün olduğunu dagösterir. Buna şaşmamalıdır. Zira Medine Sünnetin ana yurdudur. Sahabe-i Kiram Rasûlullah (SAV) in sağlığında, Hicret yoluyla orada toplanmış, bizzat Rasûlullah (SAV) den orada rivayet almışlardır.Bu suretle kendilerin­den sonra gelen ilim taşıyıcıları ve Hadis ravileri için feyizli bir ilim kaynağı olmuşlardır. Rasûîullah (SAV) in vefatından sonra da büyük sayıda sahabenin çıkışıyla Medine'den diğer İslam merkezlerine ilim yayılmıştır. Bu sahabiler yeni fethedilen yerlere yerleşmiş oralarda da ilim ve rivayeti yaymışlardır.

Medinenin elde ettiği ilmi ve edebi mevki, diğer ülkelerin onu geçmesini zorlaştırmıştır. Hatta, altıncı Hicri asır alimlerinden İbnü'l -Cevzi " Sifatü's-Safve" kitabının tertibinde, diğer şehirlerden önde gördüğü için, Bağdadi başlangıç noktası yapmak istemiş, ancak "Şerefleri dolayısıyla Medine ve Mekke'den üstün tutmak mümkün ol­mamıştır."  [992]Bunun içinde Bağdad'dan önce Medine'yi ve Mekke'yi ele almıştır. Diğer Hicaz şehirleri, Medineyle mukayese edildiği zaman, riva­yetteki rolleri açısından zayıf kalırlar. Yalnız Mekke, Hac mevsimle­rinde orada ulemanın toplanıp ilim halkaları teşkil ettikleri için, dini bir merkez olma hüviyetiyle belirginleşir. Aynca orada yaşayan, Arab asıllı olmayan bazı kişiler de, ilim ve rivayetle göze görünür bir varlık göstermişlerdir.

Rivayet çalışmaları Irak'ta da Medineye benzer güçte ortaya çıkmıştır. Bilhassa Küfe ve Basra'da... Aralarında kurlan kıraatiyle meşhur Ebu Muse'l-Eş'ari v e Küfe'de bir medrese kuran ve fıkıhtaki de-rinliğiyîe tanınan Abdullah b.Mes'ud (Ra) gibilerinin de bulunduğu çok sayıda Sahabi bu iki şehire yerleşti. Bu sahabilerin öğrenciler arasından bir çok ilim otoritesi çıktı.

Bilhassa Hicrî birinci asırda Küfenin oynadığı siyasi rolün ora­daki rivayet çalışmalarının canlanmasında büyük etkisi olmuştur. Şam ve Küfe arasındaki siyasi çekişme, o devir insanının hareketleri-' nin dinin iki ana temeli olan Kur'an ve Hadise uygun olmasını isteme­leri dolayısıyla, çekişen iki tarafın da görüşlerini desteklemek için ri­vayete kuvvetle ihtiyaç hissettirdi.

Basra'nın rivayetteki rolü ise Küfe'den hemen sonra gelir. Oraya yerleşen sahabenin sayısı küfeye yerleşenden pek az değildir. Ancak ri­vayette şöhret bulmuş Basralı Tabii'in sayısı Küfe'dekinden azdır. İbni Sa'da göre, rivayetiyle bilinen Küfe'li Tabiilerin sayısı beş yüzden faz­ladır. Buna mukabil Basra'da yetişen rivayetiyle meşhur Tabiin sayısı iki yüzden bir kaç sayı fazladır. Belki de bunda, bu iki şehirde ule­manın çoğalmasının ve ilmin yayılmasının derecesini tayin eden bir işaret vardır.

Halife b. Hayyat ve Muhammed b.Sa'dın incelemeleri kapsamına giren ilmi gayretlerde, Küfe ve Basra dışındaki Irak şehirlerinin duru­muna gelince, Bağdad ve Vasıtm sonradan kurulduğunu, bu iki şehre herhangi bir sahabi ve tabiinin yerleşmediğini, Tebe-i Tabiinden de Küfe ve Basra'dan gelenlerin yerleştiğini düşünmek gerekir.[993]Bağdad da ilmin kökleşmesi, Halife ve İbni Sa'dm araştarmalarindan sonradır. Bunun için de, bu iki şahsın kitablannda geniş yer tutmaz. Bağdad daha sonraları ilim şehri ve ulema yatağı oldu. İbni Hibban, bölgecilik gayretiyle Bağdad'ı sahabenin yerleştiği şehirlerden sayar. Halbuki daha önceki konularda Bağdad, sonradan kurulduğu için, oraya sahabilerden hiç bir kimsenin yerleşmediğini söyler. [994] İslâm ülkesinin doğu bölgeleri, Hicretin ilk iki asrında, rivayetin

önemli ölçüde belirginleştiği yerler değildi. Bunun için de ne Halife 'nin, ne de Muhammed b. Sa'dın kitablannda bu bölgeye fazla değer ve­rilmedi. Doğu bölgelerinde rivayetin gelişmesi üçüncü ve dördüncü Hi­cri asırlara rastlar. İbni Hibban da buna dayanarak bu bölgeyi "Günün alimleriyle tanınan, İslamın meşhur bölgelerinden"  [995] sayar.

İslâm aleminin batı bölgeleri de, ilk iki asırda, rivayetteki rolü itibariyle İkinci derecededir. Ancak Şam, büyük sayıda sahabenin ge­lip yerleşmesiyle bir istisna gösterir. Rivayet çalışmaları itibariyle Şam'ı, Mısır takib eder. Ama Cezire, İdare merkezleri, hudut bölgeleri. Eyle, Afrika ve Endülüs, bu erken devreye ait rivayet çalışması olarak Halife ve İbni Sa'dın kitablannda hep az bir yer tutarlar.

Halife ve İbni Sad'daki şehirlerin sıralanışı, incelendiği zaman, ikisinin de öncelik tanıdıkları şehirlerde ulemanın çokluğunu ve ri­vayet çalışmalarını yoğunluğunu göz önüne aldıkları görülür. Bu ince­lemede Medine, Küfe ve Basra'nın, iki yazarda da, diğer şehirlerden öne alındığı ortaya çıkar. Halife ve İbni Sa'dın kitablarmm yazılışından bir asırdan biraz fazla bir zaman sonra İbni Hibban'da aynı şeyi yapar.

Halife Medinelî Sahabileri yazdıktan sonra, Medineli ravilerin diğer tabakalarına geçmeden, hemen Küfe'li ravilere başlar. Medineli Tabiin ve onlardan sonra gelenlere dönmez. Küfe'lilerin bütün tabaka­larını bitirir. Sonra Basra'ya geçer. Onların da bütün tabakalarını bi­tirdikten sonra Medine'ye döner ve Ashabından sonraki tabakalımı yazar. Belki de Sahabe ile ilgili bilgileri tamamlamak istemiş ve on-lann yoğun bir şekilde yerleştikleri şehirleri de buraya eklemek yolu­nu tutmuştur.

Yazdığı şehirlerin sırası konusunda Halife'nin kitabında bir başka özellik daha vardır ki, O da coğrafi faktörleri pek göz önüne al-mamasıdır. Memleketten memlekete geçerken sıra gözetmez ve işlemekte olduğu beldenin ricalinin bitmesini beklemez, Hicazdan Irak'a geçer. Sonra tekrar Hicaz'a döner. Vasıt ve Bağdad'ı, Küfe ve Basra'dan sonra ele almaz, kitabın sonuna bırakır. Belki de bununla ilmi oturmuşluğu göz önüne almıştır. Çünkü Vasıt ve Bağdadin kuruluşu sonradandır. Ayrıca orada rivayetin gelişmesi diğer şehirlerden sonra başlamıştır.

Şehirlerin sırası konusunda coğrafi konumu göz önüne İbni Sa'd almıştır. O, Medineyi yazdıktan sonra Hicazdan ayrılmaz. Oradaki diğer ilim merkezlerini, yani Taifi, Yemeni, Yemameyi, Bahreyni sırasıyla yazdıktan sonra Hicazdan ayrılır. Küfe ve Basra'yı yazdıktan sonra Irak'ı bırakıvermez. Vasıt, Medayin ve Bağdad'ı ele aldıktan son­ra bırakır. Sonra doğuyu bütün ilim merkezleriyle ele alır. YAni Hora­san, Rey , Hemedan ve Kum sırasıyle işlenir. Oradan Enbar'a geçer. İslam aleminin batı bölgesinde, önce Şam'ı, Mısır, Eyle, Afrika ve

Endülüsü ele alır. İşte İbni Sa'd, şehirlerin sıralanışında ilmi ağırlık yanında coğrafi faktörlere de böyle uymuştur.

Şehirler zincirinin sıralanışında coğrafi faktörlere uyan diğer, bir yazar daha var dır ki o, Müslim b. el-Haccac'tır. Onun şehirleri sıralayışı tamamen İbni Sa'da uymaktadır.  [996]

Coğrafi faktörlerin göz önüne alındığı diğer bir eser de İbni Ebu Hayseme'nin Tarihi Kebiridir? Bu zatta Mekke'den sonra sırasıyla Tatf, Yemen, Yemame, Medine ve Küfe ravilerini yazar.

Halife, İbni Sa'dın yerlerden Hemedan, Kum, Ensar, Bahreyn, hu-dud bölgeleri, Eyle ve Endülüs, almamış, buna mukabil İbni Sa'd'm yaz­madığı yeni ilim merkezlerinden Musul ve Mağribi eklemiştir. Mağribi biraz genişçe ele almıştır.

Bu yazdığımız kltablann yazılışından bir asır kadar bir zaman geçtikten sonra Muhammed b. Hibban el-Büsti (Ö: 354 NH) "Meşahira Ulema-i'1-Emsar" isimli kitabını yazmıştır. İbni Hiban'da da bu ki­tabını şehirlere göre tertib etmiştir. Ancak şehirlerin sıralanışında, sadece Medineyi diğer şehirlerden önce yazması bir yana, Halife ve İbni Sa'dda gördüğümüz tertibi bunda göremiyoruz. Yalnız İbni Hibban, konu edindiği yerleri sıralayışındaki sebebleri açıklamıştır. Bu yerleri de şöyle açıklar:

"Müslüman ilim erbabımın ikamet ettiği mamur beldelerin ve onlara bağlı şehirlerin bulunduğu bölgeler altıdır: Birinci­si; Havalisiyle Hicazdır. İkincisi; Nahiyeleriyle birlikte Irak'tır. Üçüncüsü; Etrafıyla birlikte Şam'dır. Dördüncüsü, uzantılarıyla Mısır'dır. Beşincisi; İdaresine bağlı yerlerle birlikte Yemen'dir. Altıncısı; İkinci derecedeki idari bölgeleriyle birlikte Horasan'dır. Bu şehirler İslam aleminin, günün alimleriyle tanınan meşhur merkez­leridir.[997].

İbni Hibban Medineyi diğer şehirlerdren önce yazmasının sebebi­ni de söyler " zira Medine vahyin iniş yeri, risaletin kaynağıdır. Rasu-lullah (SAV) orada çok yardıma mazhar oldu. İslam dininin temel esas­ları oradan yayıldı. Rasulullah (SAV)'in ve iki yakını Ebu Bekir ve Ömer (R-anhüma) nın kabirleri oradadır. Sahabenin büyükleri de ora­da toplandılar." der.  [998]İbni Hibban ravinin o şehirden sayılabilmesi için orayı vatan edinmiş olmasını şart koşmuştur. Ölüm yeri neresi olursa olsun onun için önemli değildir.  [999]Bu açıklamadan anlıyoruz kitabda şehirlerin tertibi ve birinin diğerinden önce ele alınmasındaki faktörler, her şeyden önce şehrin ilmi mevkii, ikinci olarak dini önemi, üçüncü olarakta coğrafi konumudur.

Halife, İbni Sa'd ve İbni Ebi Hayseme'den her biri, İslâm alemi­nin merkez noktalarını araştırma sahalarına almakla görüş açıla­rının ne derece geniş olduğunu göstermiştir.

Bu tncemelerden anlıyoruz ki, ilim elde etmek için yapılan seya­hatlerin, şehirler arası ilim alış verişindeki büyük etkisi şüpheye yer vermeyecek açıklıktadır.

İlim elde etmek için yapılan seyahatler, Sahabe devrinde başlamıştır. Sahabi, Rasululîah (SAV) den işitmediği bir Hadisi elde et­mek veya ezberlerken iyice hafızasına alıp almadığını kesin olarak bilmek için seyahatler yapardı. Sahabeden bu konuda seyahatıyla bi­linenlerden ikisi;Cabir b.Abdullah (Ra)  [1000]ve Ebu Eyyüb el-Ensari (Ra)  [1001]dir/Tabiin devrinde de, fetihlerin hemen ardından şehirlere dağılan Sahabilerden ilim alabilmek için seyahatler devam etti. Ali isnadı aramak Hadiscilerin hedefi oldu. Tabii kendi tabakasından olan bir Tabiiden rivayet almak yerine, seyahat edip bizzat Sahabinin kendisinden rivayet almayı tercih ediyordu. Hadiste uydurmacılığın çıkması bu ilim seyahatlerinin artmasında etkili oldu. Çünkü doğruyu bulabilmek için Hadis'i zandan kurtarmak, kaynağını araştırmak ve aslını incelemek gerekiyordu. Tabiinden bu konuda meşhur olanlar Said b. el-Müseyyeb" Mesruk, Amir eş-Şa'bi, Hasenü'l-Basri, Ebül-Aliye er-Riyahi'dir.  [1002]Tabiin neslinden sonra ilim elde etmek için yapılan seyahatlerin çerçevesi genişledi. Üçüncü ve dördüncü Hicri asırda zirveye ulaştı. Ramehürmüzi (Ö: 360 H) İslam ülkelerinde seya­hat eden muhaddislerin, tabakalarına göre sıralanmış, bir listeyi ve­rir, Listede, ulema ile görüşmek için bir kaç ülkeye seyahat edenlerle, bir yere seyahat edenleri de ayrıca belirtir.

Ulemanın seyahat ettiği bu ülkeler, o devrede, İslam aleminin kültür merkezleri idiler.

Bu sehayatlerin, ilmin yayılmasına, Hadis rivayet yollarının çoğulmasma, Hadis ravilerinin (ricalinin) tanınmasına büyük katkısı oldu. Zira mukaddis onlann ülkesine gidiyor, onlara karışıyor, sorup öğreniyor, ülkelerindeki durumlarına, gidişatlarına vakıf oluyordu.  [1003]Bütün bunlara rağmen bölgecilik, az da olsa, Hadisciler arasında rol oynayacak fırsat buluyordu. Bazıları kendi rivayet kaynaklarıyla övünürken, karşı tarafın kaynaklarını da küçümsüyorlardı. "Küfelilerden bir cemaatle Hicazlılardan bir cemaat, Abdullah b. İdris'in yanında toplandılar. Sarhoş eden şeyler hakkında münakaşa başladı. Hicazlılar sarhoşluk veren şeylerin haramlığım savunurken Küfeliler de helal olduğuna delil getirmeye çalışıyorlardı. Küfelilerden birisi:

-Bize Ebu İshak, Said b. Zi La've'den, o da Ali (Ra) den ruhsat ola­rak Hadis rivayet etti ki..., derken Hicazlılar şöyle karşılık verdiler:

-Vallahi, siz ne Muhacirlerden; ne Ensardan, ne de onlann çocuklarından delil getirmiyorsunuz da körlerden, tek gözlülerden, to­pallardan gözü az görenlerden, şaşılardan delil getiriyorsunuz?"  [1004]

Münakaşa fıkhi bir mesele üzerinde yapılmasına rağmen Hi­cazlılar, Küfelilerin rivayet kaynaklarını haksız bir yolla terikid etti­ler. Zira bu lakablarm hepsi mealiye, yani Arab olmayanlara aitti. Arablar bu sıfatlarla lakablanmazlardı. Hicazlılar hocalarının Mu­hacirin ve Ensardan olmasıyla övünür, Küfelilerin hocaları Mevali'den olduğu için onlan küçümserlerdi.

Buna benzer bir olay da Esmai'nin başından geçmiştir. O, Amr b. Kays'ın şöyle dediğini işitmiştir.

-Iraklılar bize karşı insaflı davranmıyorlar. Biz onlara Kasım b. Muhammed ile Salim b.Abdullah et-Tayyibi'yi delil getiriyoruz., onlar-sa bize, bu ikisinin dengidir diye Ebüt-Teyyah ve Ebül -Kolabeyi getiriy­orlar. Emül-Cevza'yı ele geçirsek onu hurma ile yeriz. Şa'bi yi ele geçirsek kazanlar bizim için kurulur. Nehai'yi ele geçirsek bizim izin koyunlar boğazlanır." [1005]

Iraklıların rivayetleri üzerinde bu çeşit alay ve maskaralıklar sürüp gider. Çünkü Iraklıların rivayetleri hep mevaliden (Arab olma­yanlardan) dır. Reylilere hitab eden Ebu Abdillah el-Mukri'ye dinleye­lim.  [1006]

-Ey Reyliler! Sizden kurtuluşa eren kim vardır? İbnü'l-Isbahani, diyecek olursanız, O bizdendir. İbrahim b.Musa, derseniz, o da bizden­dir. Cerir, derseniz, p da bizdendir. Sizden sadece bir kişi kurtuluşa erdi. Sizler kederden ölünceye kadar sizinle konuşmayacağım. " [1007]

İşin garip tarafı el-Mukri Reyde doğmuştur. Aslı Isfahanlıdır. Babalarının memleketiyle övünüyor. İçinde doğup büyüdüğü Rey'i kötülüyor.

Cürcan ve Nişabur alimleri arasındaki ilmi rekabet, Nişaburlu Şair Muhammed b. İbrahim b.Yahya el-Büşti'nin kendi şehrinin ule­ması hakkında bir kaside yazmasına sebep oldu. Kasidede Nişabur'un tarihteki ve o günkü ilmi üstünlüğüyle övünüyor, Cürcanın bu"seviyeye ulaşmamayacağmı vurguluyordu.

"Cürcanı yadetmeyi bırak, zira bizim Nişabur'daki hocalarımız daha üstündür, ne keder!"

'Yahya b.Yahya başkalarıyla kıyaslanamaz. Şayet sınamak is­tiyorsan izzet ve şeref bakımından o sana yeter."

"îshak da Allah için onlara katabilirsin  [1008]Evet Rabati'yi de.... onların fazileti örtülemeyecek kadar açıktır." [1009]

Bölgecilik, genel manasıyla, şehir tarihlerinin yazılıp, geliştirilmesinde rol oynamıştır. Özel manasıyla ise, bir şehrin diğer şehirlere ilmi üstünlüğünü ortaya koymak maksadıyla, o şehrin rica­lini tanıtan kitablar yazılmış ve şehir ricaline ait tarihler ortaya çıkmıştır. Bölgecilik, o bölge ricaline ait tarih kitablarmm yazılmasına doğrudan sebeb olmuştur. Hamza es-sehmi (Ö: 427 H) Cürcan Tarihi'nin mukaddimesinde şöyle der:

"Şehirlilerden çoğunun şehirlerinde yaşayanlar konusunda taas-sub derecesinde bağlılık gösterdiğini, Sahabe-i Kiram (R. anhüm) Haz­retlerinin ülkelerine girmesiyle, halifelerin, emirlerin ve alimlerden bir topluluğun kendilerinde olmasıyla övündüklerini gördüm. Bunun için tarihler yazdıklarını, kendilerine ulaşan haberleri kitab haline getirdiklerini müşahede ettim.  Hocalarımızdan hiçbirinin Cürcan alimlerini yadeden bir kitab yazdıklarını, Cürcanm kabarık sayıdaki üstün kişilerinin tarihini yazmaya teşebbüs ettiklerinin görmedim. Bu konuda kapsamlı bir eser meydana getirmek istedim.

Sonra ilimlerine güvenilen ulemanın yok olmasıyla Cürcanda fikir hareketlerinin düşüş göstermiş bulunduğundan yakınır.  [1010]

Belirli bir şehrin ricaline ait olmak üzere yazılan ilk kitab belki de Bahşelin 288 Hicri yılında yazdığı "Vasıt Tarih"dir. Bu, Bahşelden önce, bilinen bölge tarihleri olmadığı manasına gelmez. Nitekim fbni Zebbale   "Ahbarü'l-Medine"   isimli   eserini   Hicri   199  yıllarında yazmıştır.  [1011]el-Ezraki (Ö: 244 H) ise "Ahbaru Mekke" isimli eserini üçüncü Hicri asrın ilk yarısında yazmıştır. Ancak bu iki eserde şehirdeki Mukaddislerin hal tercemelerini ele almadığı gibi, ricalümi ile bağlantısı da yoktur. On dördüncü Miladi asır tarihçilerinden, Mekke Tarihi yazan Takiyyü'1-Fasi, "el-Ikdü's-Semin" isimli eserinin mukkadimesinde şöyle der:

"Ezrakİ, kitabında hal tercemelerine özel bölüm açma konusun­da kendisinden önce kimsenin davranmadığı yazardır..."  [1012] el-Fasi bu gerçeğe şaşarak, diğer kitabı "Şifaü'l Garam" da şöyle der:

"Mekkenin fazilet sahibi kişilerinin Ezraki'den sonra, onun tarzında kltab yazmamış olmalarına şaşarım. Mekkenin ileri gelenle­ri, valileri, kadıları, hatibleri ve alimlerini içine alan Mekke Tari­hiyle ilgili, diğer beldelerin faziletli kişilerinin yaptığı gibi, bir eser ya-zamamalanm da aklım almıyor."  [1013]

"Medine tarihine gelince, bundan da durum Mekke Tarihinde olduğu gibidir. Çok az bir hal tercemesi ihtiva eder. Daha sonraki hal tercemesi kitablarmın Medine-i Münevvere tarihlerinden hiç bir şey iktibas etmemeleri de bunun delilidir,"  [1014]Yalnız es-Sehavi, Ömer b. Şebbe'den (ö. 262 H.) nakletmiştir. Bu da, terracim kitablarmda bul­duğumuz şekilde ricalin hal tercemelerini İbni Şebbe'nin yazmadığına delildir.  [1015]

Bahşelden önce yazılan şehir tarihleri, şehrin topografyası ve o şehre ait haberlerden bahseder. Şehrin ricalini anlatmaz. Bunun için Bahşelden, şehir ricalini ilk yazan kişi olarak sözetmek mümkündür. Ulema, rekabete girişen şehirlerin üstünlük taslamasında en önemli unsur oldu. Buna dayanarak, Bahşel'den sonra şehir tarihlerim ana malzemesi hal tercemeleri oldu.

Bahşel, kitabının gerçekten değerli bilgiler ihtiva eden mukad­dimesinde, Vasıtın tarihve coğrafyasından, ondan önceki şehirlerin tarihinden bahsetmiştir. Sonra Vasıt alimlerinin hal tercemelerini vermiş, şekil ve muhteva itibariyle vasıtın ikinci derecedeki şahıslarının tarihini buna eklemiştir. Sonra Sahabeyi ve şehrin diğer ricalini takdim etmiştir.

Bu, diğer bölge tarihlerinin genel planıdır. Bazıları mukkadime-ye ait bu planı genişletmiş, bölgeye ait topoğrafik, tarihi, mitolojik malumatı eklemiştir. Bunlar şehirlere duyulan' aşırı bağlılığın mahsûlüdür. Şehre giren Sahabeyi yazmanın, Rasulullah( SAV) in Büreyde tarafından rivayet edilen şu Hadisi Şerifi'yle bağlantısı vardır:

"Ashabından kim bir beldede ölürse, Kıyamet gününde, o belde halkının kumandam ve nuru olur?"  [1016]Bunun için, tabakat kitablarmın tertibinde olmayan tarih ki­tablarmda bile, sahabeyi önce yazma geleneği korunmuştur. Mesela; Ebu Nuaym'm "Tarihu Isbahan"ı ve el-Hasibin "tarihu Bağdad"ı böyledir. Bölge ricaliyle ilgili kitablar, Bahşel'in Vasıt Tarihindeki metod ve modelini takib etmişlerdir. Bu modeli uygulayanlardan birisi Muhammed b.Said el-Kuşeyri'dir. 334 Hicri yılında yazdığı Rakka Ta­rihi böyledir. Yalnız mukaddimesinde sadece Rakkaya ait olayları ve sulh şartlarını yazmıştır.  [1017]

Aynı uygulamayı yapanlardan ikisi:'

Tabakatü'l-Muhhadisin Bi Isbahan" yazan Ebü'ş-Şeyh el-Ensari (Ö: 369 H) ve "Tarihu Darya" yazan Kadı Abdül Cebbar el-Havlani (Ö: 370 H) dir. Bunlardan Kadı Abdül-Cebbar, Şehre ait olaylarla ilgili mu­kaddimeyi yazmamış, Ebüş-Şeyh ise çok geniş olarak yazmış, şehrin topografyasını, faziletlerini ve hayret duyulacak özelliklerini belirt­miştir. [1018] Ebüş-Şeyh bunu, yaşadığı şehri çok beğendiği ve ona bağlı olduğu için yapmıştır. Aslı Isfahanlı olan Selmanü'l-Farisi (Ra) in hal tercemesini uzun yazmıştır. O kadar ki Isfahana yerleşen Sahabilere ayırdığı yerin yansını ona tahsis etmiştir, bu Sahabilerin sayısı on se­kizdir? Ebüş-Şeyh Isfahanın fethinin savaşla mı, yoksa sulh yoluyla mı gerçekîeştirildiğiyle ilgili rivayet ihtilaflannı da unutmaz. Sonun­da sulh ile almdığıyla ilgili rivayetleri tercih eder.  [1019]

Ebu Nuaym el-Isfahani (Ö: 430 H) de "Zikru Ahban Isbahan" isimli eserinde Ebüş-Şeyhe uyar ve ondan bir çok nakiller yapar. An­cak tertibi değişiktir. Çünkü   kitabını harf sırasına göre hazırlamıştır.

Hakim en-Nisaburi (Ö: 405 H) 'Tarihu Nisabur" isimli eserinde, gerek mukaddimede, gerek hal tercemelerinin tertibinde Ebüş-Şeyhin 'Tabakatü'l -Muhaddis'in Bi Isbahan" isimli eserini takib eder. Hakim kitabına Horasanın övünülecek şeyleri ve acemilerin faziletleriyle il­gili Hadislerle başlar. Sonra "Horasanın hayrı Nisaburdur' ve "Nisabur ne güzel memlekettir." Hadislerini yazar. Sonra Nisabur ulemasının tabakalara göre hal tercemelerini verir.

Son devirdeki bölge tarihlerine gelinceye kadar büyük çapta değişiklikler görülmez. Mesela. Hatibin (Ö: 463 H) Bağdad Tarihi ile İbni Asakir'in (Ö: 557 H) Dımışk Tarihi böyledir. Mamafih bu iki eser sadece Mukaddislerin hal tercemelerini vermezler. İşi daha geniş tutar­lar. Bu bakımdan ayncalıklan vardır. Aynı zamanda eseri çok geniş tutmak, çok şey yazmak suretiyle bir İslam şehrinin elde ettiği te­kamülü de göstermektedir.

Şehirler arasındaki övünme yansı, bölge ricaliyle ilgili tarih önsözü icadında büyük rol oynamıştır. Çoğu kez bölge ricaline ait ta­rihleri yazmaya iten sebebler, o bölgenin kıymetini ve ilmi üstünlüğünü gösterme gayretleridir denebilir ancak, şunu unutma­mamız gerekir ki esas itici sebeb, ravileri ve vatanlannı tanıtmak suretiyle Hadis ilmine hizmlete duyulan güçlü arzudur. Bölge ricali ile ilgili tarihler, ilmi rical kitablan grubuna girerler. Bunlara bu açıdan bakmamız gerekir.

Bölgenin Hadis hocalannı ve onlann rivayetlerini tanımak, o bölgedeki Hadis öğrenme isteklisinin bilmesi gereken ilk bilgiler ola­rak değerlendirilmiştir. İşte Hafız Salih b. Ahmed et-Temimi (Ö: 384 H) 'Tabakatü'l-Hemezaniyyin" isimli eserinde şöyle der:

"Hadis Öğrenmek ve bu maksatla ilme başlamak isteyen kişinin önce kendi memleketindeki Hadis kitablarım ve Hadis erbabını tanımakla başlaması gerekir. Sağlamını çürüğünden ayınncaya kadar onlan anlamalı ve ezberlemelidir. Hadisle uğraşanlan ve onlann du-rumlanm eksiksiz tanımalıdır, eskiden ve halihazırda ilim ve ulema varsa onlan bilmelidir. Bundan sonra diğer ülkelerdeki Hadisle ve ora­lardaki Hadis seyahatleriyle meşgul olmalıdır. "  [1020]

Bölge ricaliyle ilgili tarihlerin ayırıcı özelliği şudur: Yazann, ri­calinin tarihini yazdığı ortamda yaşamış olması sebebiyle, memleke- , tinin alimleriyle ilgili olarak verdiği bilgiler çok daha ince ve çok daha kapsamlı bir araştırmanın mahsûlüdür. Bunun için bölge ricaliyle il­gili tarih kitablan Hadis isteklileri tarafından önemle karşılandı. Hatta bunlardan bazılan ilim halkalannda ders kitabı olarak okundu. Hatibü'l Bağdadi Bağdad Tarihinde bunlardan bahseder. [1021] Ebu Sa'd es-Sem'ani, Abdur-Rahman b.Muhammed el-Kazzaz'dan naklederki, Kazzaz kendisi Selamet Şehri Bağdad'm tarihini, bizzat yazan Ha-tib'ten, iki cildi hariç, dinlemiştir. Bunun sebebi de, annesinin vefatı dolayısıyla, cenazeyle meşgul olduğu için, o iki cüzü dinleyememiştir. Hatibde dinlemediği cüzleri tekrarlamamıştır. "Zira okumaya başlarken, hiç kimse için, kaçırdığı dersi tekrarlamayacağı şartını koymuştur. Dolayısıyla o cüzler dinlenmeden kalmıştır. "  [1022]"Kaçınlan dersin hiç kimse için tekrarlanmaması" ibaresi hatibin tar­ihini bir çok öğrenciye hitaben okuduğuna delildir.

Çoğu kez bazı kişiler, bölge ricalinin tarihiyle ilgili kitablardan birini görmek veya yazarından dinlemek için seyahat etmişlerdir. Ebül-Fadl b. el-Feleki el-Hemezani'nin Nisabura ya;ptığı seyahat bu kabiledendir, bu seyahatin sebeblerinden birisi de Hakimin Nisabur Tarihini elde etmekti.  [1023]

İster genel tabakat kitablannda olsun, ister bir bölge ricaliyle il­gili olarak yazılması neticesinde olsun şehirlere göre bölümleme, ra-vilerin ülkelerini, yaşadıkları yerleri ve aralanndaki ilgiyi bilmemizi mümkün kılmaktadır. Ravilerin vatanlarını bilmek yoluyla ravilerin görüşmelerini tahkik etmek mümkün olmaktadır. İki ravi aynı bel­deden olmazlar, biri diğerinin ülkesine gitmez, Hac veya başka bir seb-eble görüşmezlerse rvinin rivayet ettiği şeye izin (İcaret) yoktur. Bu du­rumda senedde irsal, inkıta, ati veya tedlis vardır.  [1024]

Ravilerin memleketlerini bilmenin, söylenişte aynı olan iki rav-inin ismini ayırt etmeye de yararı vardır. Hocasına ve kendisinden ri­vayet alan öğrencisine bakılır. Çoğu kes ikisi de veya birisi, isimleri aynı olan iki raviden birinin memleketindendir. Zanm galible bunlar­dan birisi senetteki ravidir. Bilhassa onun kendi memleketinden başka yerde yapmış olduğu bir rivayeti yoksa, durum daha kesinlik ka­zanır.  [1025]

Şehirlere göre tertibedilmeyen ricalle ilgili tarih kitabları, buna karşılık şehirlerdeki ravilerin ölümlerinden bahseder. Çoğu kez ravi-nin nisbeti şehre ve kabileye birlikte yapılır. Ama bazılarının "Arabın memleketlere ve vatanlara nisbet edilip bağlanması, köy ve şehirlerde İkametin geçerli haîe gelmesindendir. Bu bir çoğunun nesebini unutup kaybetmesine sebeb olmuştur. Geriye memleketlere nisbet edilme duru­mu kalmıştır. Daha önce kabilelere nisbet edilirlerdi. "[1026]  demesi, sonraki ravilere uygun gelmektedir. Önceki ravilerinse, yerleştikleri yer bildirilirken nesebleri de belirtilirdi. Bu ise onları daha iyi tanıtmanın yoludur. Buhari "et-Tarihü'l-Kebir"de böyle yapmıştır. O, en sonuncusu üçüncü Hicri asrın ilk yarışmada yaşamış olan, önceki ravilerin hal tercemelerini verirken bu yolu kullanmıştır. [1027]

 

4. HARF SIRASINA GÖRE TERTİB

 

Bu tertibin kullanılması, bilhassa halh tercemesi verilenleri ko­laylıkla bulmak içindir. Eski yazarlar, son devir eserlerinde bul­duğumuz ayrıntılı fihrist usûlünü kullanmadılar. Eski yazarlar harf sırasına göre yaptıkları tertibde, asrımızda kitab neşreden tah-kikçilerin yaptıkları fihristler gibi, bulma kolaylığı sağlayacak titiz­likle de hazırlamadılar eserlerini... İlmi Rical kitabı yazanlardan bazıları, ravilerin isimlerinin ilk harfini göz önüne aldılar. Buhari et-Tarihu'l-Kebir ve ed-Duafaü's Sağir'de bu usûlü kullandı.

Bazı yazarlar aynı isimde olan ravileri bir araya topladılar. An­cak harf sırasına göre sonra gelmesi gereken isim daha çok sa, bu çok olan ismi önce yazdılar. Mesela Halld ismi (Arabca yazılışına göre), Humeyn isminden çok olduğu için, har sırasına göre sonra gelmesi ge­rekirken önce yazılmıştır. Yazarlardan çoğu da Muhammed ismini taşıyanları önce aldılar. Mesela, Hatibü'l-Bağdadı Tarihu Bağdada böyle yapar. Yazarlar genellikle sahabeye de Önecelik tanıdılar. Bunun Örneğini de İbni Ebi Hatem'in el-Cerhi Ve't-Tadil'inde görüyoruz.

Hal tercemelerini harf sırasına göre düzenleterek ilk dönemlerde çıkmıştır.

Harf sırasına göre düzenlenen İlk ilmi rical kitabları şunlardır:

 

1. Buhari (Ö: 256 H) Kitabı: "et-Tarihu'1-Kebir.

2. Müslim b. el-Haccac (Ö: 261 H), kitabı: "el-KünaVe'l-Esma".

3. el-Akili (Ö: 322 H) Kitabı: "ed-Duafa11

4. İbni Ebi Hatem er-Razi (Ö: 327 H), kitabı: "el-Cerhu Ve't-Ta'dil"

5. Ebu îshak Ahmed b.Muhammed b.Yasin el-Herevi el-Haddâd (Ö: 334 H), Kitabı: "tarihu Herat"  [1028]

6.  İbni   Hibban   (Ö:   334   H)   Kitabı:   "el-Mecruhin   Mine'l-Muhaddisin", İbni Hibban'm "es-Sikat" isimli eseri ise önce tabakalara göere ayrılmış, sonra her tabaka kendi arasında harf sırasına göre ter-tibedilmiştir. [1029]

 

Kitabını harf sırasına göre tertibeden diğer yazarlar:

7. İbni Adiyy el-Cürcani (Ö: 360 H)   İki Kitabı vardır: "Esami Men Rava Anhümü'l-Buhari" ve "el-Kamil Fi Duafai'l -Muhammeddisin" Bunu takiben,

8. el - Kelâbâzi fö. 399 H) Kitabı el-Esma ve Künayı yazmıştır, bu eseri tabakata fikrinden etkilenerek ravileri sahabe, tabiin ve sonra­kiler olarak ayırmışsa da, her tabakadaki ravileri kendi aralarında harf sırasına göre sıralamıştır.

9. Ebu Abdillah b.Mende (Ö: 395 H) "maritetü's -Sahabe isimli ese­rinde harf sırasına göre tertibi kullanmıştır.

10.  Hakim (Ö: 405 H) "Tesmiyetü Men Ahracehümü'l-Buhari ve Müslim" isimli eserinde tabakat kitablarından etkilenerek sahabeyi öne almışsa da diğerlerini harf sırasına göre düzenlemiştir.

11- es-Sehmi (Ö: 427 H) "tarihu Cürcan"da aynı metoda uygu­lamıştır.

Bunları takiben harf sırasına göre düzenlenen hal tercemesi ki­tabları birbirine takibetmiş ve derece derece tabakat düzenindeki yazımdan ayrılmıştır. İşte Hatibü'l-Bağdadi (Ö: 476 H) "Tarihu Bağdad"da isimleri harf sırasına göre yazarak başlamak, sonra yine harf sırasına göre künyesiyle tanınanları, kitabın sonunda da kadınları yine aynı sırayla yazmak suretiyle tertib etmiştir. Bu şekilde kitabını büyük çapta tabakat düzeninden ayırmıştır.

Beşinci asırdan itibaren hal tercemesi kitabları harf sırasına kaymış, tabakat ve şehir esasına göre tertib terkedilmiştir. Bu ise, ki­tab üzerinde araştırma yapmak ve ondan faydalanmak isteyenlere büyük kolaylık getirmek amacıyla yapılmıştır. Tabakalara, şehirlere ve neseblere göre yazılan rical kitablarım kullanmak, hal tercemesi verilen raviler hakkım da, bilhassa kitaba başvuran pek çok kimsenin sahib olmadığı bir bilgiyi gerektirir. O devrede kitablarda fihrist bulunmadığını da göz Önünde bulundurursak, durum daha iyi anlaşılır. Yazarlardan çoğu, harf sırasına göre tertibi seçmeye kendilerini sev-keden sebebleri açık açık yazmışlardır. İbni Hibban (Ö: 334 H) "es-Sikat" isimli kitabında şöyle der:

"Ben Tebe-i Tabii'in isimlerini ayırıyorum.

Onlardan nesebin meşhur olanları ve vefat tarihlerini yazıyorum. Bunlardan çoğunun, pek çok kimse tarafından ezberlen­mesinin zorluğunu, bildiğim ve araştırma yapmak isteyenlere kolay gelmesini dilediğim için isimlerini harf sırasına koydum."  [1030]

ftmi Adiyy el-Cürcani (Ö: 360 H) de "el-Kamil Fi Ma'rifeti Duafai'l-Muhaddisin"isimli eserinin mukaddimesinde şöyle demiştir.:

" Bunlardan her hangi bir raviyi araştırmak isteyene kolaylık ol­ması için harf sırasına göre yazdım."  [1031]

Hafız Ebü Nuaym el-Isbahani "zikru Ahban Isbahan" isimli ki­tabının mukaddimesinde konuyu şöyle açıklar:

"Bundan sonra: Kardeşlerden bazısı Allah onları gözetsin-ravi ve mukaddislerin isimlerini içine alan bir kitabı düzenlerken bizden önce geçenlerin ve Hadis rivayet edenlerin yoluna uymamızı istediler... Araştırma yapmanın kolay olması için harf sırasına göre tertib edil­mesini arzuladdar. Bu arzuya uydum?"  [1032]

Şu halde, tabakalar ve şehirlere göre tertib şeklinden derece de­rece ayrılıp, harf sırasına göre tertibe geçmenin tek sebebi, bu kitablara başvurmayı kolaylaştırma arzusudur.

Hafız Ebül-Haccac Yusuf b. ez-Zekiyy el-Mizzi el-Kemal yazan (Ö: 600 H) na [1033] tabi olarak tabakat düzenindn tamamen ayrılmasının sebebi olarak bu tertibin karışıklık meydana getirmesini gösterir. Çünkü sahabi'nin hem Rasuîullah (SAV) den, hem de diğer sahabiler-den rivayeti hakkında sağlam bilgisi olmayan kişi, birinci sahabiyi tabiinden sanır ve onu Tabiin arasında arar, bulamaz. Ravilerin hepsi­nin harf sırasına göre tek bir tertible sıralanması daha uygundur ?  [1034]

 

RİCAL İLMİ VE TARİHİ

 

Rical kitablan ister tabakalara göre tertib edilsin, ister harf sırasına göre tertibedilsin Tarih ismini alırlar. Buna dayanarak son devir uleması tabakalarla tarihleri ayırmışlardır, el-izz b. Cemaa bunu müphem ve karışık iylerden sayar, aralarını kapalı ifadelerle ayırmaya çalışır. Şöyle der:

"Bana göre doğrusu şudur: Tabakat ve tarihler aslında aynı şeylerdir, ancak değerlendirilirken aralarında farklılık ortaya çıkmıştır [1035]

Sehavi bunu, şu sözüyle tenkid edip düzeltmeye çalışır:

"Tabakat ve tarihler arasında genellik ve özellik ilgisi vardır. Ravileri tanıtmada ikisi de birleşir. Tarih olayları tanıtmakla ayrılır. Tabakat kitablarımn da şöyle bir ayrıcalığı vardır. Bedire iştirak eden ravinin vefatı, iştirak etmeyenden sonra ise, vefatı sonra olduğu halde onu öne geçirir."  [1036]

Sehavi tabakatîa tarih arasındaki farkı belirten sözünün, önceki tabakat kitablanna uyduğunu belirtir. Zira sonraki tabakat yazarları ölüm tarihlerini göz önüne almışlardır.

Üçüncü Hicri asrın ilk yarısına kadar varan ilk devreden itibar­en, yazarlardan bir kısmı, ricalle ilgili kitablanna tarih ismini verdi­ler. Mesela Buhari, ricalle ilgili eserlerine "et-Tarihu'1-Kebir", "et-Tarul-Evsat" ve "et-Tarihu's-Sağır" isimlerini vermiştir. Muasırın Ali b.el-medini (Ö: 234 H) rical hakkındaki kitabına sadece " et-Tarih" demiştir. İbni Ebi Hayseme (Ö: 279 H) ise "et-Tarihu"l-Kebir" adını ve­rir. Sonradan gelen bazı yazarlar da bu konuda bunlara uyarlar. Bu ilk dönemde yıllıklar için, yine tarih kelimesi kullanılmıştır. Halife b.Hayyat'ta yıllığına "et-Tarih" ismini vermiştir [1037] durum ne olursa olsun, bunun kesinlikle böyle olduğunu söylemek zordur. Zira rical hakkındaki kitabı bulunan ilk yazarlar kitablannı tarih kabul ettiler. Bunun açıklaması, hal tercemesi verilen bazı kişiler doğumu ve ölüm tarihlerinin verilmesiyle ilgilidir.

Rical kitablarımn tarihin bir kolu kabul edilmesinin ne zamana kadar devam ettiğine gelince bu, tarihin tarifiyle ilgili bazı terimlerin belirgin hale gelmesi, tarihin konularının ve hedeflerinin sınırlarının belirlenmesi, bühassa el-kafıci (879 H)  [1038]ile es-Sahavi (Ö: 902 H)  [1039]nin son devreye ait araştırmalarının ortaya çıkmasına kadar devam etti. es-sehavi tarihi şöyle değerlendirir:

"Tarih ilmi, Rasuîullah (SAV) in hadisleriyle ilgili fenlerden bi­risidir."  [1040]

Tarih İlminin faydaları hakkında da şöyle der: 'Tarih, ravinin doğumundan önce ölmesi veya aklına helal gel­mesi veya zihninin söylediklerini karıştıracak şekilde zayıflaması veyahutta ilim isteklisi ravinin hiz bir zaman uğramadığı memleke­tinden çıkmamış olması sebebiyle Hadis hocasının kastettiği mananın dışına çıkarılan rivayetleri tesbit eden ilimdir."  [1041]

İşte bütün bunlann araştırılması rical ilminin konularıdır. Se-havi tarih ilinin yüceliğine ve değerine delil olarak, Tarihu'l-Kebirini, Rasulullah (SAV) in şerefli kabriyle minberi arasında yazdığı ve her iki hal tercemesini yazmak için iki rekat namaz kıldığını, gösterir.  [1042]Bu Tarihu'l-Kebir ise rical kitablarmd andır.

Sehavi tarihle ilgili kitablann listelerin verirken, içinde ilmi ri­calle ilgili kitablann çeşitlerine de işaret eder. Sehavi haberleri, şiirleri ve bunlarla ilgili bilgileri öğrenmenin mubah olmaktan öteye gitmediğini ifade ederken ricalin tarihini bilmenin vacib (farz) olduğunu belirtir. [1043] ilmi ricalin sadece tarih ilminin bir bölümü ol­makla kalmayıp, tarih ilminin ihtiva ettiği faydalar içinde ona ait faydaların da bulunduğunu gösterir.

Sehavinin muasırı Suyüti (Ö: 911 H) aynı konuda: " Tarihin faydaları: ölüm tarihlerini, ölümün gelişini, tenkid ve tashih vakitlerini, şeyh (üsta[1044]d-hoca) ların vefatlarını ve doğumlarını, onlardan rivayet olanları bilmektdir. İşte bu sadece yalancının ya­lanını, doğrusunun doğrusunu biliriz."  [1045]

Rical ilminin, tarihin bir bölümü olduğu düşüncesinde Hacı Ha­life (Katib Çelebi) ve Taşköprülü Zade de ona uymuşlardır.  Rosen-tahl hal, tere em elerinin bu günkü şekline bakarak, müslüman ta­rihçilerin kabul ettiği gibi, bunları açıkça tarih ilminin bir bölümü kabul etmenin doğru olup olmadığını soruyor. Bununla beraber hal ter-cemeleri  ilminin  (Teracim'in)  tarihin  temel  parçalarından  birisi olduğuna, onun tarihe ait olduğunu kabul etmemizde hiç bir sakınca bulunmadığını ve buna delil olan şeylerinde varolduğunu kabul ediyor.  [1046]Bunun bilhassa sonradan yazılan hal tercemesi kitablanna uy­gunluğu gayet tabiidir. Yalnız bu, aynı zamanda, gayet ince ve vesikaya dayalı az ve dağınık bazı malzemeyi ihtiva eden rical kitablanna da uygundur..Zira hal tercemeleri içinde şu bilgiler de sunulmaktadır. Va­liler ve kadılar yazılırken idare bilgiler, hal tercemesi verilen şahsın gazalara iştirak ettiği belirtilirken gazalara ve savaşlara ait bilgiler, yaşadığı yerler belirtilerken şehirlerin coğrafi konumlan, şayet kitab şehirlere göre tertib edilmiş ve nesebleri de almışsa, bu şehirlere yerleşen aşiretler tanıtan bilgiler...

201 Rical kitablannin, ulemasının hal tercemelerini ele aldığı şehir ve ülkelerin kültür hayatını tanıtmada da özel önemi vardır. Bu bilgi­ler tarih kitablannm sunduğu maddelerdeki noksanlıklann yerini tu­tar. Sanki bununla belirli bir şehirde veya sınırlı bir zaman esnasında görev yapan kadı ve valilerin listesi tamamlanmış olur. Veyahutta şehirlerin coğrafyası veya onunla ilgili bir şeyi hakkında tarih kitab­lannm verdiği bilgilerin eksikliği giderilmiş olur. Şu da akıldan çıkarılmamalıdırki rical kltablarının sunduğu tarihle ilgili bilgileri mübalağadan kaçınmak çok önemli ve zorunludur.

Rical kitablarmın Önemi, son dönemde ortaya çıkan tarihi araştırmalann bir çeşidinde daha da belirginleşir. Buna, tarihçilerin malzemelerinden faydalandıkları usulle İlgili araştırmaları hedef aldığı için 'Tarihin Tarihi" ilmi denir. Bu usul tenkid edilmiştir. Rical kitablannm takdim ettiği öyle bilgiler var ki bu bilgiler sayesinde olayları rivayet edenlerin durumlarım, akidelerini, ahlaklarını tanıtırken onları bu yolda harekete sevkeden sebeblere ve hedeflerine ışık tutar. Bu bakımdan son derece önemleri vardır. Rical kitablannm hal tercemelerini yazdığı Hadiscilerin haberleri nakletmeleri yanında  [1047]Hadis rivayet etmelerine de ciddi şekilde yardımcı olduklannı söylemek mümkündür. Ancak bu konuda aşın bir yardımın olduğunu söylememek gerekir. Zira rical kitablannm yazdığı hal tercemelerini yazdığı hal tercemelerinin çoğu kısadır. Verdiği bilgiler kopuk kopuk­tur. Buna rağmen, çoğu kez de, kendisine büyük önem verilecek dere­cede nadir şeylerdir.

Hal tercemesi (teracim) kitablan sadece Hadis ravilerini almayıp sultanları, emirleri, valileri, kadıları, şairleri, edipleri, kurrayı ve diğer kişileri de aldığı için rical ilminin, şekil ve muhteva bakımından hal tercemesi kitaplanna tesiri belirgindir. Hal tercemesinin malze­mesi isimleri tesbit etmek, mezhepleri söylemek ahlâkı, aklı bedeni vasıflan açıklamak hal tercemesi verilen şahsın hocalarını, talebele­rini, zaman zaman bazı rivayetlerini yazmak, ölüm tarihlerini özellikle göstermek gibi şeylerdir. Hal tercemesi kitablan malzemenin özelliği ve tertib bakımından rical kitablarmdan bir ayrılık göstermezler.

Hal tercemesi kitablannm maddelerini düzenlemek konusunda uydukları genel tertib esaslanna rical ilminin etkisi açıktır. Tabaka­lara veya harf sırasına göre tertib, hal tercemesi kitablannm iki temel esasıdır. Rical kitablan bu iki temel esası kullanırken malzemelerini sunmada daha başanlıdırlar.

Hadis ravileriyle ilgisi olmayanlann hal tercemesini çerçevesine almada ve ricalle ilgili durumlanndan ve onlarla ilgili haberlerden daha çok bahsetmede çalışma sahasını genişlettiği için teracim kitab­larmın rical kitablannm taklidinden başka bir şey olmadığını söylemek yanlış konuşmak olmaz.

Hal tercemelerine çokça önem veren genel tarih kitabları üzerinde de rical ilminin etkisi aynı şekilde açıktır. İbnü'l-Cevzi'nin "el-Muntazam"  İbni Kesfr'in "el-Bidaye Ve'n-Nihaye", Zehebi'nin "Tarihu'l-İslam" isimli eserleri bunun örnekleridir. [1048]

 

RİCAL İLMİ VE TARİH TENKİDİ

 

Muhaddislerin Hadis ricalini tenkidde kullandıkları metod-lann, kaynakların tenkidinin geliştirilip tekamül ettirilmesinde, ayrıca doğruluk ve sağlamlık yönünden nakledenlerinin mevkilerini açıklamak suretiyle gerçeği araştırmada çok büyük etkileri vardır. Mu-haddisler rivayet ettikleri hadislerin kabul edilmesi için, ravilerde adalet ve güçlü ezber kabiliyeti ararlar.

Ravilerin korkutucu rakamlara ulaşan sayıları sebebiyle rical kitabların yazdılar.

Hadis tenkidine ait kuralları açıklayan Hadis İstilahlanyla ilgi­li kitablar (Kötübü Mustafalahi'l-Hadis) rical kitablanndan yararlan­ma yollarını da göstermektedir. Tabiatıyla bu kurallar özellikle Hadis tenkidi için konulmuşlardır. Mukaddislerden çoğunun tarihle de meşgul olması sebebiyle bu kurallar, belirli Ölçülere kadar, tarih sa­hasında da kullanılmışlardır. Hadiste olduğu gibi, tarihi rivayetlerin evvelinde de senetlerin bulunması bu uygulamaya yardımcı oldu. Nite­kim Muhaddislerin koydukları ölçüler tarih ilminde de geçerli oldu. Hadis ravilerinden istedikleri adalet ve hafıza gücünü tarihçi için de şart koştular.  [1049]Bu suretle hadis tenkidiyle ilgili kuralların tarih rivayetlerine tatbiki imkan dahiline girdi. Ancak bu bizzat dikkatli davranmakla bitmedi. Aksine tarih sahasında büyük çapta müsamahakar davranıldi. Halife b.Hayyat ve Taberi gibi ilk tarihçiler Hadiscilerin zayıf kabul ettikleri ravilerden tarih malzemeleri için geniş çapta yararlandılar. Hadis ravilerinde yaptıkları gibi haber ra-vilerini tenkidde şiddetli davranmadılar. Çünkü Hadis, şer'i hükümlerin dayanağıdır. Bunun için alimler, senedinde kopukluk bu­lunan Hadisleri delil olarak kabul etmezken bunları tarihi rivayetler için kabul etmekten çekinmediler. Tarihi rivayetlerde tenkide uğramış rivayetleri kullanmakta bir beis görmediler. İşte ulema, ilk dönemlerde tarihle Hadisi böyle birbirinden ayırt ettiler. Hadis tenki­dinde kullanılan   kuralları aynı titizlikle tarihte kullanmadılar.

Günümüz tarihçileri tarihi kaynaklarımızı incelemeye ve ten­kide niyet ederlerse, birbirine zıt tarihi rivayetler arasında tercih ya­pabilmek için, imkanların elverdiği nisbetle, Hadis tenkidi kural­larından   yararlanma   yollarını   aramalıdırlar.   Bunu   yaparken birbirine zıt iki rivayetten birinin rivayet zincirinin muttasıl (kesinti­siz), diğerinin kini ise munkatı (kopuk) veya cerhedilmiş raviler yolun­dan gelmiş olarak görecektir. Bu durumda birinci rivayet yolunun, ikinci rivayet yoluna tercih edilmesi gerekir. Hadis istilah kuralları tarih rivayetlerini tenkidde kullanılırken bilhassa şahsi arzuların te­sir edeceği ve ravilerin haktan ayrılabileceği önemli ve tehlikeli olay­larla ilgili konularda çok titiz davranmak gerekir. Bunlara sahabe devrinde çıkan fitne olayları gibi akideye taallûk eden konularla, şer'i hükümlerle ilgisi bulunan fikhi ihtilaflar örnek teşkil eder. Bu çeşit ri­vayetleri ele alırken Hadis tenkidi metodu titizlikle uygulanırsa karşımıza çok makbul bir netice çıkar. Bu suretle Hadis tenkid medo-, dunun tarihe tatbikinin boyutları rivayetlerin özelliğini sınırlayan nisbi bir iştir. El-Kafici konunun önemini şöyle vurgulanmaktadır.

'Tarihçinin hayırlı işlere teşvik, fenalığa karşı uyarma ve ibret alma konularında, zayıflığını belirtmek şartıyla, zayıf rivayetleri ta­rihine alması caizdir. Ancak bunu Cenabı Hakkın zatına, sıfatlarına ve şer'i hükümlere ait konularda uygulaması caiz değildir. İşte zayıf Hadisin rivayetinin caiz olup olmaması da böyledir."  [1050]

Hadiscilerin tenkid konusundaki ölçüleri ve yöntemleri, son dev­rede el-Kafici ve es-Sehavinin tarih ilmiyle ilgili kitablan yazdıkları son devrelere kadar tarih sahasına geçmeye devam etti. Ancak çağdaş tarih araştırmalarında bundan habersiz durumdadır. Tarihçiler çağdaş tarihçiler bu zengin kaynağı bilmemektedirler. Bu sebeble tarih tenkidi konusunda batılıların metodoloji sahasında ortaya koyduk­ları ölçülere büyük çapta bir kayma olmuştur. Avrupalıların (batılıların) insanlıkla ilgili araştırmalarda ilmi tenkid kurallarım kullanmalarının, Hadiscilerin tenkid metodunu kullanmalarına oranla çok sonraki devirlerde gerçekleştiğinde şüpbe yoktur. Esed Rüştem'in Hadis mustalahı ile batılıların metodolojinden birlikte ya­rarlanarak tarih muştalan ilmini ortaya koyması, tarih tenkidi işleminde Hadis tenkidi kurallarının önemini keşfetmesi açısından cesur bir teşebbüs olarak değerlendirilmelidir?  [1051]

 

KAYNAKLAR

 

1- el-Kur'anü'1-Kerim

İBNÜTL-ESİR: İzzü'd-Din Ebül-Hasen Ali b.Muhammed b.AbdüI-Kerim el-Cezeri (Ö: 630 H)

2- el-Lübab Fi Tehzibi'l-Ensab, 3 cild, mektebe-tü'1-Kudsi, Mısır-1357 H.

3- Üsdü'1-Gabe Fi Ma'rifeti's-Sahabe, Matbaatü'l İslamiyye (ofset). Tahran-1280 H

AHMED B.HANBEL (Ö: 240 H)

4- el-Müsned, 6 cild (basım yeri ve tarihi yok)

5- eî-ilel Ve Ma'rigetü'r-Rical, Koçyiğit ve İsmail Cerrah.oğlu tah­kikiyle, Ankara - 1963 M.

BAHŞEL: Eşlem b. Sehl er-Rezâz el-Vasıti (Ö: 292 H)

6- Tarihu Vasıt, Körkis Avvad tahkikiyle, Matbaatü'l Maarif, Bağdad - 1967 M

BUHARİ: Muhammed b.İsmaü (Ö: 256 H)

7- Es-Sahih, 9 cild, Matbuat Muhammed Ali Sabih,  Mısır (tarih­siz)

8- Et-Tarihu'1-Kebir. 4 cild içinde 8 cüz, B.l, Matbaatü Dairati'l-Maarifi'l-Osmaniyye, Haydarabat, Dekan-1262 H.

9- Ed-Duafaü's-Sağir, Matbaatü Dairati'l -Maarifi'l Osmaniyye, Haydarabad, Dekan (tarihsiz)

10- Kitabü'1-Küna, B.l, Matbaatü Dairati'l-Maarifi'l Osmaniyye, Haydarabad, Dekan-1360 H

EL-BÜRKİ: Ebu Cafer Ahmed b.Ebu Abdullah (Ö: 274 H)

11- Kitabü'r-Rical, Kazım el-Musevi el-Meyamevi'nin çalışmasıy­la, B.l Danişgah matbaası, Tahran-1383H

EL-BEKRİ: Ebu Abdülah b.AbdüI-Aziz (Ö: 487 H)

12- Faslu'I-Mekal Fi şerhi kitabi'l Emsal, el-Müsteksa Fi Emsa-li'1-Arab isimli kitabla birlikte basılmıştır.

EL-BEYHAKİ: Ebül-Fadl Muhammed b.Hüseyn (Ö: 470 H)

13- Tarihu'1-Beyhaki, Yahya el-Haşşab ve Sadık Neş'etin terceme-si, B.l, Mısır, Daru't-Tıbaati'l-Hadise-1376 H ( 1956 H)

ET-TİRMİZİ: Ebu İsa Muhammed b.İsa b.Sevra(Ö: 279 H)

14- el-Camia's-Sahih, 3 cild, Muhammed Fuad Abdül-Baki tahki­ki, Mustafa el-Babi el-Halebi matbaası, Mısır-1956 M

İBNİ TEYMİYE: Takıyyü'd-Din Ahmed b.Abdü'l-Halim el Harran! (Ö: 728 H)

15- El- Münteka min minhaci'l İ'tidal (Seçmeyi yapan Hafız Ze-hebidir), el-Kahire 1374 H.

16- Minhacü's-Sünne, I.Basım, Bulak Emiriyye matbaası, Mısır-1321 H

17- Sıfatu's-Safve, 4 cild,  Dairatül-Maarifi'l-osmaniyye Mat­baası, Haydarabad, Dekan-1357 H

EL CEVHERİ: Ebu Nasr İsmail b.Hammad (Ö: 393 H)

18- es-sıhah, 6 cild, Ahmed Abdül-Gafur Attar tahkiki, B.l, Daru'l-Kütüi'l-Arabi matbaası, Mısır-1376-1377 H

İBNİ EBİ HATEM: ebu Muhammed Abdur-Rahman b.Ebi Hatem er-RaziEÖ: 327 H)

19- Kitabü'İ-Cerh Ve't-Ta'dil,  7 cild, B.l, Dairatü'l-Maarüı'l-Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan, 1952-1956 M

20- Takdimetü'l-Ma'rife L Kitabi'1-Cerh Ve't-Ta'dil, B.l, Dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniyye Matbaası, Hindistan-1371 H-1952 M

HACI HALİFE: Mustafa bAbdullah (Katib Çelebi) (Ö: 1068 H)

21- Keşfü'z-Zunün, 2 cild, M: Şerafeddin Yaltkaya ve Kilisli Rıfat bilge tahkiki, Behiyye Matbaası, İstanbul- 1360 H-1941 M    

22- Şurütu'l-Eimmeti'l-Hamse

EL-HAKİM:  Ebu Abdülah Muhammed b. Abdullah en-Nisaburi (Ö: 405 H)

23-Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis, Muazzam Hüseyn Tahkiki, el Kahire, Daru'l-Kitabi'l-Mısriyye matbaası, Mısır-1937 M

İBNİ HD3BAN: Muhammed b.Hibban el-Büsti (Ö: 354 H)

24- Meşahiru Ulemai'l-Emsar, Blacher'in gayretiyle, Lecnetü't-Tel'if Ve't-Terceme Ve'n-Neşr Matbaası, el-Kahire 1379 H-1959 M

İBNİ EBİL-HADİD: İzzü'd-Din b.Ebu Hamid (Ö: 656)

25-  Şerhu Nehci'l-Belağa, 5 cild, Daru'l-Kütübi'l Arabiyyeti'l-Kübra, el Kahire

İBNİ HAZM: Ebu Muhammed Ali b.Ahmed b.Saİd el Endülusi (Ö: 456 H)         

26- Cemheretü  Ensabi'1-Arab, Abdüs-Selam Harun tahkiki, Darü'l-Maarif Matbaası, Mısır-1382 H-1962 M    ELHULİYY: Takıyyü'd-Din b.Alib.Davud (VII. Asır)

27- Kitabü'r-Ricaİ,  Kazım  el-Musevi  el-Meyamevi  tahkiki, Bürki'niri kitabıyla birlikte basılmıştır. Danişgah matbaası, Tahran- 1338 H

EL-HATİB: Ebu Bekr Ahmed b.Ali b.Sabit el Bağdadi (Ö: 463 H)

28- Tarihu Bağdad, 14 cild, B.l, Seade Matbaası, Mısır-1349 H-

1931 M

29- el-kifaye  Fi ilmi'r-Rivaye,   Cemi'yyetü  Dairati'l-Maarifı'l-Osmaniyye matbaası, Haydarabad Dekan-1357 H

30- Takyidü'1-ilm, Yusuf el-Işş tahkiki, Dımışk-1949 M

31- Muvaddıhu evhami'1-Cemi Ve't-Tefrik, 2 clld, Cem'iyyetü Dai-rati'l-Maarüi'l Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1379 H-1960 M

32-   er-Rıhle  Fi  talebi'I-Hadis,   "Mecmua  Resail  Fi  Ulumi'l-'   Hadis"in içinde, Subhi el-Bedri es-Samerrai tahkiki, B.l, el-mecd mat­baası, el-Kahire ( 1389 H-1969 M

HATİFE B. HAYYAT (Ö: 240 H)

33- Kitabü't-Tabakat, B.l, Ekrem Ziya el-Umeri tahkiki, el-Ani matbaası, Bağdad-1967 M

EL HAVLANİ ED DARANI: Abdül-Cebbar b. Abdullah ( Ö: 370 H)

34- Tarihu Darya, Said el-Efgani tahkiki, B.l., Terraki Matbaası, Dımışk-1950 M

ED-DARİMİ: Ebu Muhammed Abdullah b.Abdur-Rahman   b.el-Fadl b. Behram (Ö: 255 H)

35- Süneü'd-Darimi, 1 cild, Muhammed ahmed Dehman'ın gayre­tiyle, el-1'tidal matbaası, Dımışk-1349 H

ED-DEHLEVİ: Şah Abdül-Aziz Gulam Hakim

36-  Muhtasar et-Tuhfeti'1-İsna Aşeriyye, es-selefiyye matbaası , B.2 el-Kahire -1387 H

ED DEHLEVİ: Ahmed b.Abdür-Rahim el-Umeri (00 1176 H)

37-Huccetullah'I-Baliga, 2 cild, Seyyid Sabık'm tahkiki, Darü'l-Kütübi'l-Hadise yayını, el-Kahire

ED -DULABİ: Ebu Bişr Muhammed b. ahmed b. Hammad (Ö: 320 H)

38-  el-Küna  Ve'1-Esma,   2   cild,   Meclisü  Dairati'I-Maarifi'l-Osmaniyye matbaası, Haydarabad, Dekan-1322

EZ -ZEHEBİ: Şemsüd-Din Muhammed b.Ahmed b.Osman (Ö; 748 H)

39- Tezkiratü'I - Huffaz, 4 Cild  b. 3  Meclisü Dâirati'I maarifil -Osmaniyye matbaası Haydarabad, dekan 1955

40- Mizanü'l-İ'tidal Fi İVakdi'r-Rfcal, 3 cild,   B.l, es-Seade mat­baası, Mısır-1325 H. Aynca 4 cild halinde el-Becavi basımı vardır ki Dar ihyai'l- Kütübi'l-Arabi tarafından yayınlanmıştır-1382 H-1963 M

EZ - ZEBİDİ: Muhibbüd-Din Ebül Feyd Muhammed Murtadi el-Hüseyni(Ö: 1205 H)

41- Tarihu'l îslam, 6 cildi yayınlanmıştır, Es- Seade matbaası Mısır - 1367 - 1369 H.

42- Tacü'1-Arus Min Cevahiri'l-Kamüs, B.l, el-Hayriyye matbaası, Mısır-1306-1307 H

207 EZ - ZEMBAHŞERI:  Ebül-Kasım Carullah Muhammed b. Ömer

(Ö:538H)

43- el-Müstaksa Min Emsamli'1-Arab, 2 cild, Meclisü Dairati'l-Maarifi'l-Osmaniyle matbaası, haydarabad, dekan 1381 H-1962 M .

ES-SÜBKÎ: Abdül-Vehhab b.Ali Tacüd-Din (Ö: 771 H)

44- Tabakatü'ş-Şafiiyye, 6 cild, B.l. el-Hüseyniyye Matbaası, .el-Kahire-1324 H Ayrıca et-Tanahi basımı vardır ki 5 cilddir. İsa el-Babi el-Halebi Matbaası,  el-Kahire Bu basım   1967  M yılında tamam­lanmıştır.

ES-SEHAVİ: Muhammed b.Abdurrahman (Ö: 902 H)

45- el-İ'lan Bit-Tevbih Limen Zemme Ehle't-Tarih, Rosentahl'ın İlmü't-Tarih İnde'l-Müslimin isimli eseriyle birlikte basılmıştır. Salih Ahmed el-AUyy terceme etmiştir Rosentahl'ın kitabmı-Mektebetü'l-Müsenna ve Franklin kurumu yayınlamıştır. Bağdad-1963 M

İBNİSA'D: Muhammed (Ö: 230 H)

46- et-Tabakatü'1-Kübra, 8 cild, Dar Beyrut ve Dâr Sadır, Beyrut 1958 M

ES-SEMA'ANİ: Ebu Sa'd Abdü'l-Kerim b.Muhammed b.Mansur et-Temimi (Ö: 562 H)

47- el-Ensab, Dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniye basımı, Haydarabad, Dekan (Taş basmasıdir)

ES-SEHMİ: Ebül-Kasım Hamze b.Yusuf b.İbrahim (Ö: 427 H)

48- Tarihu Cürcan, B.l.Dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan 1369 H 1950 M

İBNİ   SEYYİD'İN-NAS:   Ebül-Feth   Muhammed  b.Muhammed b.Abdullah (Ö: 734 H)

49-Uyunü'1-Eser Fi Funünü'î Meğazi ve'şe Meail ve's-Siyer, 2 cild, Mektebetü'I-Kudsi basımı, el-Kahire (tarihsiz)

ES-SUYUTİ: Celâİü'd-Din Abdur-Rahman b. Ebü Bekr ( Ö: 911 H)

50- Tedribü'r-Ravi şerhi Takribi'n-Nevevi, Abdül-Vehhab Abdül-Latif Tahkiki, Mısır-1959 M

51- el-Leali'1-Masnua fi'1-Ehadisi'l-Mevdua, 2 cild, Mektebetü't-Ticariyya basımı, el-Kahire

52- Tahziru'l-Havass min ekazibi'l-Kassas, el-Muahid matbaası, el-Kahire-1351 H

53- Tenviru'l-Havalik Şerhi Muvatta-ı Malik, el-istikame mat­baası, el-Kahire (tarihsiz)

54-Eş-Şumarih fi ilmi't-Tarih, ikiden-1312 H 1896 M EŞ-ŞEHRİSTANİ: Ebül-Feth Muhammed b. Abdül Kerim(Ö: 548 H)

55- el-Milel ve'n-Nihal, İbni Hazm ez-Zahirinin el-Fasıl fil-Milel ve'1-Ehvai ve'n-Nihal isimli eserinen haşiyesinde basılmıştır. B.l. el-Edebiyeye matbaası, Mısır 1317 H

İBNÜ'S-SALAH: Ebu Amr osman b. Abdur-Rahman b. Osman eş-şehrizüri eş-Şafii { Ö: 643 H)

56- Mukaddimetü İbni's-Salah, B.l, es-Seade Matbaası, Mısır-1326 H

TAŞKÖPRÜ ZADE: Ahmed b.Mustafa

57-Miftahu's-Saade ve Mısbahu's-siyade, 3 cild, Dairatü'l-Maarifi-Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1328 - 1356 H

ET TABERİ: Muhamraed b. Cerir [Ö: 310 H)

58- Tarihu'r-Rusül ve'1-Mülük, 3 dizi, Di Goya basımı, Leiden-1879 M

59-Zeylü'l-Müzil min Tarihi's-Sabahati ve't Tabiin, Mısır'da el Hüseyniye matbaasında Tarihur-Ruhsül ve'1-Muluk'a zeyl olarak basılmıştır.

ET-TUSİ: Ebu Cafer Muhammed b. el-Hüseyn (Ö: 460 H)

60- Ricalü't-Tusi, Muhammed Salih Bahru'I-UIum tahklkik, el-Haydariyyel Matbaası, en-Necef-1380-1961 M

61-el-Fihrist,  Muhammed     Salih Bahru'1-Ulum tahkiki,  el-Hayderiyye matbaası, en - Necef-1937 M

ET -TAYYİBİ: el-Hüseyn b. Abdullah (Ö: 743 H)      .

62- el-Hulasa fi Usuli'l-Hadis, Subhi es-Samerrai tahkiki, el-irşad matbaası, Bağdad 1391 H -1971

İBNİ ABDİL-BERR: Ebu Ömer Yusuf b.Abdül-Berr en-Nemeri el-Kurtubi (Ö: 463 H)

63- Tecridü't Temhid Lima fil Muvatta mine'l meâni ve'l - Esarîd, Mektebetü'l-Ashab, 4 cild, Ali Muhammed el- Becâvi tahkihi, Nehdartü Mısır matbaası, el- Kahire (tarihsiz)

64-el-İstiab fi Ma'rifeti'l-Ashab, 4 cild, Ali Muhammed el-Becavi tahkiki, Nehdatü Mısır Matbaası, el-Kahire {tarihsiz)

65- Camiu Beyani'1-İlm ve Fadîihi, 2 cild, el-Müniriye Matbaası, Mısır (tarihsiz)

EBU UBEYD: el-Kasım b.Sellam (Ö: 224 H)

66- Kitabü'l-Emval, Muhammed Hamid el-Faki'nin çalışmasıyla, Mustafa Muhammed yayını, el-Kahire-1353 H

EL-IRAKİ: Zeynüd-Din Ebül-Fadl Abdür-Rahim b.el-Hüseyn (Ö: 806 H)

67-  Fethu'l-Muğis bi-Şerhi Elfiyeti'l-Hadis, Mahmud Rabi'in çalışmasıyla, B.l., Mısır-1355 H-1937 M

İBNİ ARRAK: Ebül Hüseyn AH b.Muhammed el-Kinani (Ö: 963 H)

68- Tenzihü'ş Şeriati'İTMerfua, Abdül-Vehhab Abdül-Latif ve Ab­dullah Muhammed es-Sadik tahkiki, B.l, Atıf Matbaası, Mısır (Tarih­siz)

EBÜL-ARAB: Muhammed b. Ahmed b.Temim el-Kayruvani (Ö:333H)

69- Tabakatu Ulemai İfrikıyye ve Tunus, kitab Ebu Ömer Ahmed b. Muhammed et-Talemenki tarafından (Ö: 429 H) dan özetlemiş ve bu özeti basılmıştır. Ali eş-Şabi ve Naim Hasen el-Yafi tahkiki, dar et-Tunusiyye yayını

İBNİ ASAKİR: ali b. el-Hüseyn b.Hibetullah b. Abdullah eş-Şafii (Ö: 571 H)

70- Tehzibü Tarihi İbni asakir (Düzenleyerek hazırlayan Abdül-Kadir Bedran), 7 cildi basılmıştır. İlk 5 cildin basımını Ravdatü'ş-Şam Matbaası (1329 H-1332 H) gerçekleştirmiş, 6 ve 7 cildin basımını ise, Ahmed    Abid'in    çalışmasıyla    Dımışk    et-Terraki    matbaası gerçekleştirmiştir.

EL-ASKALANİ:  Şihabüd-Din Ebül-Fadil Ahmed b. Ali b. Hacer (Ö: 852 H)

71- el-İsabe fi Temyizi's-Sahabe, 4 cild, Mustafa Muhammed Mat­baası, Mısır-1358 H-1939 M

72- Ta'cilü'l-Menfea   bi   Ricali'l-Erbea,   Dairatü'l-   Maarifi'l-Osmaniyye, Haydarabad, Dekarı

73- Tehzibü't-Tehzib, 12 cild, B.l, Dairatü'l-Maarifi'l Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1325-1327 H

74- Lisanü'l-Mizan, 6 cild, B.l. Dairatü'l-Maarifi'l Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1329 H

75- Fethu'l Bari, 13 cild, B.l, el-Hayriyye Matbaası, ( 1319-1329 H)

76- En-Nüket ala İbni's-Salah, Dr.Rebi b.Hadi tahkikiyle, daktilo halinde

EL-AYNİ: Ebu Muhammed Muhammed b. Ahmed (Ö: 855 H)

77-  Umdetü'1-Kari Şerhi Sahihi'l-Buhari, 12 cild içinde 25 cüd, Mısır-1348 H

İBNİ KÜTEYBE: Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Diheveri (Ö:276H)

78- TeVilü Muhtelifi'l-Hadis, B. 1 .Kürdistan el-ilmiyye Matbaası, Mısır-1326 H

EL-KUŞEYRİ: Muhammed b.Said (Ö: 334 H)

79- Tarihu-Rakka, Tahir en-Na'sani tahkiki, el-Islah Matbaası, Hama (tarihsiz)

İBNÜ'L-KAYSERANİ: Ebül-Fadl Muhammed b. Tahir el-Makdisi (0:507 H)

80- el-Cem'u Beyne   Ricali's-Sahihayn, 2 cild, 'Dairatü'l Maari'I-Osmaniyye, Haydarabad, Dekan 1323 H

81- el-Ensabü'1-Müttefeka, B.Di Jong tahkiki, Leidon 1865 M

83-A'lamü'l-Muvakkiin an Rabbi'l-Alemin, 3 cild, Muhyiddin Abdül-Hamid tahkiki, el-Mektebetü't-Ticariyye yayını, el-Kahire -1374-1955 M

EL-KAFİCİ: Muhyiddin Muhammed b.Süleyman (Ö: 879 H)

84- El-Muhtasar fi ilmi't-Tarih, Rosentahl'ın ilmü't Tarih İnde'l-Müslimin isimli eseriyle birlikte basılmıştır. (Salih Ahmed el-Ali ter-cemesi) Mektebetü'l-Müsenna ve Franklin kurumu işbirliğiyle yayınlanmıştır. Bağdad 1963 M

.. İBNİ KESİR: Îmadüd-Din Ebül-Fida İsmail b.Ömer b.Kesir el-Kureşi ed-Dımışki ( 774 H)

84- El-Baisü'1-Hıssis şerhi ihtisarı ulumi'l Hadis, Ahmed Mu­hammed Şakirin tahkik ve çalışmasıyla B. 3, el-Kahire.

EL-KEŞŞİ: Ebu Ömer Muhammed b. Ömer b. Abdül Aziz (IV. Hicri Asır)

85-  Er-Rical, Ahmed et-Hüseyni tahkiki, el-A'lemi basım kuru­mu, Kerbela (tarihsiz)

İBNİ MACE: Ebu Abdillah Muhammed b.Yezid el-Kazvini (Ö:275H)

86-es-Sünen, 2 cild, M.Fuad Abdül-Baki tahkiki. Dar İhyai'l-Kütübi'l-Arabi, Mısır-1953 M

İBNİMAKULA: Ebu Nasr Ali b.Hibetullah (Ö: 475 H)

87- El-îkmal fi Raf il-İrtiyab ani'l-Mü'teîef ve'l Muhtelef, 3 cildi basılmıştır. Abdur-Rahman b.Yahya el-Muallimi el-Yemani tahkiki, B.l, Dairatü'l-Maarifi'I Osmaniyye Matbaası, Haydarabad, Dekan-1381 H-1962 M

EL-MALIKI: Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Endülüsi

88-  Tesmiyetü Ma Verade bihi'l-Hatib, Dımışk, Yusuf el-Işş "El-Hatibü'l-Bağdadi isimli eseri içinde basılmıştır.

MÜSLİM B.EL-HACCACEN-NİSABURİ (Ö: 2661 H)

89-  es-Sahih, 5 cild, M Fuad Abdül-Baki tahkiki, B.l, Dar İhyai Kütübi'l-Arabiyye, Mısır-( 1374-1375 H) ( 1955+1956 M)

EL MAKRİZİ: Takiyyüd-Din Ebül-Abbas Ahmed (Ö: 845 M)

90- Îmtaü'l-Esmağ, Mahihud Muhammed Şakir tahkiki, Lec-netü't-Te'lifve't -Terceme ve'n Neşr Matbaası,  el-Kahire-1941 M

İBNİ MANZUR: Cemalüd-Din Ebül -Fadl Muhammed b.Mükerrim b.Ali(Ö:7HH)

91-  Lisanü'I-Arab, 20 cild, Bulak el-Münirlyye Matbaası Misır-1300-1307 H

211

92- Hasaisü'l-Müsned, Ahmed b.Hanbel'in Müsnedin'in Mukad­dimesinde, ahmed Muhammed Şakir tarafından bastırılmıştır.

EL-MEYDANİ: Ebül-Fadl Ahmed b.Muhammed (Ö: 518 H)

93- Mecmaul-Emsal, 2 cild, el-Kahire 1352 H

EN-NECAŞİ: Ebül-Abbas Ahmed b. Ali b. Ahmed b. el-Abbas (Ö: 450H)

94-  er-Rical, B.2, Mustafavi Matbaası, İran (Tarihsiz) EN-NESEİ: Ebu Abdir-Rahman Ahmed b. Ali b.Şuayp (Ö: 303 H)

95-  ed-Duafa ve'1-Metrükün, Dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniyye Mat­baası, Hayradabad, Dekan (tarihsiz)

EBU NUAYM: Ahmed b.Abdu!lah el-Isbahani (Ö: 430 )

96-Zikru Ahbari Isbakan, 2 cild, Leiden-1931 M

EN-NEVEVİ: Ebu Zekeriyya Muhyid-Din Yahya b.Şeref eş-Şafü (Ö:676H)

97- Şerhu sahihi Müslim

YAKUT: Ebu Abdillah Yakut b. Abdullah el-Hamevi (Ö: 622 H)

98-  Mu'cemü'l-Üdeba, 7 cild, Margoliath tahkiki, B.l, Hindiyye Matbaası, Mısır-1923-1925 M

99- Tarihu   Beyhak,   Seyyid   Kelurnullah   el-Hüseyni'nin çalışmasıyla-Haydarabad, Dekan-1968 M(Farsçadır)

EL-BEYHAKİ: Ali b.Zeyd Sahirad-Din{Ö: 565 H)

99-Tarihu   Beyhak,    Seyyid   Kelimullah   el-Hüseyni'nin çalışmasıyla-Haydarabad, Dekan 1968 M (Farsçadır)

EL-HAKİM: Ebu Abdillah Muhammed b. Abdullah en-Nisaburi (Ö: 495 H)

100- Tarihu Nişabur (el-Halife-en Nisaburi'nin özeti), Behmen Ke-rimi'nin çalışmasıyla, Mektebetü İbni Sina yayım. Tahran 1339 H (Farsçadır)

YAZMA ESERLER

EL BERDİCİ: Ebu Bekr AHmed b.Harun el-Berzei el-Berdici (0:301 H)

101- Tabakatü'l-Esmai'l-Müfrede ve Miners-Sahabeti ve't-Tabün ve Ashabi'l-Hadis, Zahiriyye Kütübhasende yazma, katalog s. 203

EL-CÜZCANİ: Ebu İshak İbrahim b.Yakub (Ö: 259 H)

102- eş-Secera fi ahvali'r-Rical, Daru'l-Kütübü'z-Zahiriyye de yaz­ma. Hadis, 249

İBNÜ'L-CEVZİ: Ebül-Ferec Abdur-rahman b.Ali (Ö: 597 H)

103- el-Ehadisü'1-Mevdua, 2 cild, Türkiye'de yazma

EL-HAKİM: Ebü Abdillah Muhammed b.Abdullah en Nisaburi (Ö: 405 H)

104- Tesmiyetü Men Ahracehümü'l-îmaman el-Buhari ve Müslim ve m'enferade bihi Külle Vahidin Minhüma, Daru'l-Kütübi'z-Zahiriyye de el yazması, Hadis: 388

İBNİ HİBBAN: Muhammed b.Hibban b.Ahmed et-Temimi el-Büsti (Ö: 354 H)

105- es-Sikat, 3. cild, I cild İstanbul III.Ahmed kütüphanesinde 2995 numarada n ve III. cüdler Şam'da Radu'l-Kütüpi'z-Zahiriyye de, Tarih% 710-711 numarada kayıtlı el yazmasıdır.

106-  Ma'rifatü'l-Mecruhin Mine'l-Muhaddisin, Ayasofya kütüp­hanesinde 496 numarada el yazmasıdır.

EL-HALİL'İ ya'la el-Halil b. Abdullah (ö. 446 H.)

107- el-Müntehab min Kitabi'l-İrsad ila ulemai'l Bilad, Hafız es-Selefi tarafından seçme yapılmıştır. Rabat kettani kütüphanesinde 528 numarada el yazmasıdır.

İBNİ EBİ HAYSEME: Ebu Bekr Ahmed b.Süheyr b.Harb (Ö: 279 H)

108- et-Tarihu'1-Kebir, Mektebü'l- Karaviyyinde H I, 40 LAM: N 244, 887 numarada el yazmasıdır.

ED-DARAKUTNİ: Ebül Hasen Ali b.Önıer (Ö: 385 H)

109-  ed-Duafa ve'I-Metrükün, Daru'l-Kütübi'z-Zahiriyye de genel 123 (II) de el yazmasıdır.

EBU DAVUD: Süleyman b. el eş-as es-sicistani (ö: 275 H.)

110- Tesniyetü'l  İhve  min  ehli'l  Emsar,   Darü'l  Kütübi'z-Zahiriyyede s. 205 de el yazmasıdır.

EZ-ZEHEBİ: Şemsüd-Din Muhammed b. Ahmed b. Osman (Ö: 748 H)

111- el-Kaşif men lehü zikran fi'l Kütübi's-Sitte, Daru'l-Kütübi"z-Zahiriyye de el yazması, Hadis 320

ER-RAMEHÜRMÜZİ: Ebu Muhammed el-Hasen b.Abdur-Rahman b.Hallad(Ö:360H)

112- eî-Muhaddisü'I Fasıl, Şam Zahirriyye kütüphanesinde, ge­nel: 26, 400 de el yazmasıdır.

EBU ZÜR'A ER-RAZİ: Ubeydullah b. Abdül-Kerim (Ö: 264 H)

113- Kitabü'd Duafa ve'1-Metrükün, Köprülü kütüphanesi, Tarih: 719 da el yazmasıdır                                     

EBU ZÜR'A ED-DIMIŞKİ: Abdur-Rahman b.Amr en-Nasri (Ö:282H)

114- Kİtabü't-Tarih, III. Ahmed Kütüphanesi, 4210 numarada kayıtlı el yazmasıdır. Bunun resimli bir müshası da Bağdad Üniversitesi Edebiyet Fakültesi yüksek tahsil küitüphanesindedtr.

İBNİ ŞAHİN: Ömer b. Ahmed b. Şahin:

115- Kitabü's-Sikat, Yemende San'a camii kütüphanesinde 12 nu­marada kayıtlı el yazmasıdır. Daru'l-Kütübi'I-Musiyye de bir kopyesi vardır.

EBÜ'Ş-ŞEYH EL-ENSARİ: Ebu Muhammed Abdullah b. Hayyan (Ö:369H)

116-Tabakatü'l-Muhaddisin bi ısbahan ve'l -Varidine aleyha, Za-hiriyye kütübhanesinde, tarih: 65'de el yazmasıdır.

İBNÜT-TAHHAN: Ebül-Kasım Yahya b.ali el-Hadrami (Ö: 416 H)

117- ez-Zeyl ala Tarihi Mısır, Zahiriyye kütüphanesi, genel: KAF 220 -249 da el yazmasıdır.

İBNİ ADİYY: Abdullah b.Adiyy b. Abdullah el-Cürcani (Ö: 360 H)

118- el-Kamil fi Duafai'r-Rical, Türkiye'de III. Ahmed Kütüphane­sinde, 3 ELİF: 2943 de el yazmasıdır.

119-Esami men Rava anhümü'l-Buhari, Zahiriyye Kütüphanesi, Hadis: 389 (92) de el yazmasıdır.

EBU ARUBE: Muhammed b.Mevdad el-Harrani (Ö: 318 H)

120- el-Münteka min Kitabi't-Tabakat, Zahiriyye Kütüphanesi, genel: 4553 de el yazmasıdır.

EL- AKİLİ: Ebu Cafer Muhammed b. Amr b. Musa b. Hammad (ö. 322 M)

121- ed-Duafa, Zahiriyye kütüphanesi, Hadis: 362 de el yaz­masıdır.

ALİ B.EL-MEDİNİ (Ö: 234 H)                    

122-Tesmiyetü Evlâdi-1-Aşere, Zahiriyye Kütüphanesi genel: 27 (13) de el yazmasıdır.

EL-FESEVU: Yakub b. Süfyan (Ö: 277 H)

123- Kitabü'l-Marifeti ve't-Tarih, Topkapı Sarayı Revan Köşkü, 1554 numarada el yazmasıdır.

İBNİ KANİ: Ebül-Hüseyn Abdül-Baki b.Kâni' b. Merzuk el -Emevi eî.Bağdadi (Ö: 351 H)

124- Mu'cemmü's-Sahabe, Köprülü Kütühanesi, 352 numarada el yazmasıdır

MÜSLİM: imam Müslim b.Haccac en-Nisaburi (Ö: 261 M)

125- el-Küna ve'1-Esma, Şehid Ali Paşa Kütüphanesi, 352 numara­da el yazmasıdır.

126-el-Küna ve'1-Esma, Şehid AliPaşa kütüphanesi, 1932 numa­rada el yazmasıdır.

EL-MAKDİSİ EL-CEMAİLİ: Takıyyüd-Din Abdül Gani b.Abdül-

Vahid bJUi (Ö: 600 H)                                     

127- el-Kemal fi Ma'rifeü'r-Rical, IV ciîd, Zahiriyye kütübhanesi. Hadis: 367, 1158 de el yazmasıdır.

İBNİ MENDE: Ebu Abdillah Muhammed b.İshak b.Muhammed b.Yahya b.Mende (Ö: 395 H)

128- Ma'rifetü's-Sahabe, 37.ve 42. cildler, Zahiriyye kütüpnanesi Hadis: 344 de, ayrıca genel: 4443 de bir forma el yazması olarak mev­cuttur.

İBNİ NASIRUD-DİN: Muhammed b. Abdullah b.Muhammed ed-Dımışki (Ö: 842 H)

129- Tedrisü'l-Hadis, Zahiriyye de el yazmasıdır.

İBNÜTV-NECCAR: Muhibbüd-Din Muhammed b.Mahmud (Ö:643H)

130- et-Tarihu'1-Mücedded li Medineti's-silam, Paris Milli Kütüp­hanesindeki  1213 numarada kayıtlı nüshadan bir kopya Bağdad üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yüksek tahsil kütüphanesinde bulun­maktadır.

EL-HEYSEMİ: Nurüd-Din Ali b.Ebu Bekr (Ö: 757 H)

131- Tertibü's-Sikat lil-İcli, Şehid Ali Paşa kütüphanesi, 2747/1, FE 796 da el yazmasıdır.

YAHYA BİN MAİN (Ö: 233 H)

132- et-Tarih ve'1-iîel, Zahiriyye kütüphanesinde, genel 112 (1) de el yazmasıdır.

133-  Ma'rifetü'r-Rical, Zahiriyye Kütüphanesinde, genel: 39 ELİF de el yazmasıdır.

SON DEVİRE AİT ARAPÇA KAYNAKLAR; AHMED EMİN:

134-  Fecru'l-îslam, Lecnetü't-Te'lif ve't-Terceme ve'n Neşr Mat­baası, el-Kahire-1945 M

AHMED KEMAL ZEKİ:

135- el-Hayatü'1-Edebiyye fi'1-Basra ila Nihayetl'1-Karni's-Sani el-Hicri, B.l. Daru'1-Fikr matbaası, Dımıkş-1961 M

ESED RÜSTEM:

136- Mustalahahu't-Tarih, Amerikan Matbaası, Beyrut-1939 M NASIRUD-DİN EL-ESED

137-Mesadiru'ş-Şı'ri'l-Cahili ve Kıymetüha'et-Tarihiyye, Darü'l-Maarif, Mısır 1956 M

138- Fihris Mahtütat Dari'l-Kütüpi'z-Zahiriyye, Dımışk-1390 H-1970 M

215 BROKELMAN:

139- Tarihu'l-Edebi'l-Arabi, 3 cild, Terceme: Abdül-Halim en-Necaar, Darü'l-Maarif Matbaası, Mısır-1962 m

MUHAMMED ABDÜL-AZİZ EL-HULİ:

140-  Miftahu's-Sünne, B.3, el-İstikame Matbaası, el-Kahire (tarih siz)

FRANZ ROSENTAHL:

141- İlmü't-Tarih İnde'l-Müslimin, Terceme:Salih Ahmed el-All, el-Müsenna ve Franklin yayınevleri, Bağdad-1963 M

HAYRÜDDİN EZ-ZİRİKLİ:

142 el - Müstedrek es-Sani, Beyrut-1390 H-1970 M MUHAMMED MUHAMMED EBU ZEHV:

143- el-Hadis ve'1-Muhaddisün, B.l. Mısır Matbaası, el-Kahire-1378 H-1958 M

MUSTAFA HASENİ ES-SİBAİ:

144- es-sünnetü ve Mekanetühen fi't-Teşrii'1-İslami,  B.   l.el-Medeni Matbaası, el-Kahire-1380 H-1961 M, Darü'l-Karniye Matbaası, el-Kahire- 1966 M

FUAD SEZGİN:

145- Tarihu't-Türasi'l-Arabi, I.cild. Terceme, Fehmi Ebül-Fadl, el-Kahire-1971

MUHAMMED B.MUHAMMED EBU ŞEHBE:

146- A'lamu'l-Muhaddisin B.l, Kütübü'ş-Şarkı'l-Evsat yayını, Daru"l-Kitabi'l-Arabi Matbaaları, Mısır-1381 H-1962 M

SUBHİ' S-SALİH

147- Ulumu'1-Hadis ve Mustalahuh, B.l. Şam Üniversitesi Mat­baası, Dımışk-1379 H-1959 M

SALİH EL-ALİYY:

148- Et-Tanzimatü'1-İctimaiyye ve'1-İktisadiyye fi'l Basra fi'l-Karnı'l-Evveli'l-Hicri, B.l, el-Maarif Matbaası, Bağdad-1953 M

149-  El-Müellefatü'1-Arabiyye  ani'l-Medineti ve'l Hicaz,  Mec-mau'1-İlmi el-Irak'ı matbaası-1383 H-1964 M

FUAD ESSEYYİD:

150- Firristü'l-Mahtüfat: el-Musawere (et-Tarih), cild 2, II ve IH kısım, es-Sünnetü'1-Muhammediyye Matbaası, el-Kahire 1957- M

151- Kavaidü'l-Hadis, B.l, Dar İhyai'l-Kütüpi'l-Arabiyye yayım, Mısır-1380 H-1961 M

152- el-Cerhu ve't-Ta'dil, B.l. Mecelletü'l-Menar Matbaası, Mısır-1330 H

153-Kaimebil-Mahtütati'1-Arabiyyeti'l-Musavvere bil Mikro­film mine'l-Cumhuriyyeti'I-Arabbiyeti'l-Yemeniyye,  Darü'l-Kütübi'l-Mısriye Yayını-1967 M

154- Kaime li-Nevadiri'1-Mahtattati'I-Arabiyye fi Mektebeti Cam-iati'l-Karaviyyin, Fas Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı yayını, er-Rabat-1960M

MUHAMMED B.CAFER EL-KETTANİ (Ö: 1345 H)

155- Er-Risaletü'1-Mustadrafe li-Beyani Kütübi's-Sünneti'I-Mü-şerrafe,   Muhammedü'I-Muntasıri'l-Kettani'nin çalışmasıyla,   B.   3, Daru'1-Fikr Matbaası, Dımışk-1383 H-1964 M

KÖRKİS AVVAD:

156- Zehairau't-Türasi'l-Arabi, el-Mevrid mecmuasında makale, sayı:    1   ve   2   yıl:    1971   M.(Irak   tanıtma   bakanlığı   tarafından çıkarılmaktadır)

LÜTFİ ABDÜL-BEDİ:

157-Fihristü'l-Mahtütati'l-Musavvere (et-Tarih), clid 2. I Kısım, es-Sünnetü'1-Muhammediyye Matbaası, el -Kahire-1956 M

EBÜL-HASENAT MUHAMMED B.ABDÜL-HAYY  EL-LEKNEVİ

(Ö: 1304 H)

158- er-Rafu ve't-Tekmfl fi'1-Cerhi ve't-Ta'dil, Abdül-Fettah ebu Fudde Tahkiki, el-Asil Matbaası, HaIeb-1383

HOROWİTZ:

159- el-Meğazi'I-Ula ve Müellifuha, Hüseyn Nâssar tercemesi, Mustafa el-Babi'1-Halebi Matbaası, el-Kahire-1369 H-1949 M YUSUF EL-İŞ:

160- el-Hatibü'1-Bağdadi, el-Mektebetü'î-Arabiyye yayım, Dımışk -1945 M

161- Fihristü Mahtüfati Rari'l-Kütübi'z-Zahiriyye (tarih bölümü)

 

Çağdaş Yabancı Kaynaklar

 

162- The Encyclopedia of İslam, Vol. 111, 1956

163-Dentan, The İdea Of History in the ancient Near Esat, Yale, 1955                                                                                    

164- Thi Origins of Muhammadan Jurisprudence M.FUAD SEZGİN                           

165- Buharinin Kaynaklan, İstanbul- 1956 (türkçe)

166- Geschichte des Arabischen Schrifttums, Band 1 (Leiden. Brill, 1967)

ROBSON:

167-The Isnad in Müslim Tradition Glasgow. üniv. Or. Soc. Trans 15 ( 153-54 , pp. 15-26)

 

 



[1] en-Necm,3-4

[2] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 5-9.

[3] el-Cum'a, 2

[4] Müslim, Kitabü's-Siyam, Bâbu Vücubi Savm-i Ramadan li Rü'yeti'l-Hİlal

[5] lbni Sa'd, et-Tabakatü'1-Kübra, 2/22. Bu konuda Ensarın çocukların gösterilmesi, on­ların okuma yazma bilmemeleri sebebiyledir. Muhacırun arasında yazıyı bilenler vardı.Ebu Ub&yd, el-Emval, s,115. Makrizi, Emtâa'l-Esma', s, 101 de Zeyd b. Sabit'in Bedir esirleri tarafından yazı öğretilenlerden olduğunu yazar.

[6] Bunlar hakkında bakınız. İbni Abdü'l-Berr, el-İstiâb;1/64, lbni Sa'd, eî-Tabakatü'l-Kübra; 3/135, el-Askalani,

[7] lbni Seyyidi'n-Nas; Uyunu'l-Eser; 1/315-316

[8] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 10.

[9] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 11.

[10] Müslim, Sahih, s. 2298 (Kitabü'z-Zühd ve'r-Rikak, Babü't-Tesebbüt fi'l-Hadis)

[11] el-H.atibü'l-Bağdadt, Takyidü'l-İlim; s, 32-33

[12] a.g.e, s.34.

[13] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 11.

[14] ed-Darimi, Sünen; 1/125, el-Hatib, Takyidü'l-İlim;s. 74

[15] Buhari, Sahih;1/38

[16] el-Hatib, takyidü'i-İlim;s.67, et-Tirmizi, el-İlim; 5/39

[17] Buhari, eş-Sahih; 1/38 (Ancak burada Ebu Şah yerine Ebu Filan diye geçer), el-Hatib, Takyidi)'I-11 im ;s. 89

[18] el-Hatib, Takyidü'l-İlim; s.70, İbni AbdD'l-Berr, Camiu'l-Beyani'l-llmi ve Fadlihi;1/72 -^u hadis, bir kısmı zayıf olan, çeşitli yollardan rivayet edilmiştir. (Bkz: el-Hatib, Takyidü'l-llim;s.68, Haşiye;129 ve s. 70 Haşiye134, Subhu's-Sa!ih;Ulumu'l-Hadis ve Mustalahuh, S. 21-Haşiye,1)

[19] es-Suyuti, Tedribü'r-Ravi;S.286

[20] İbni Abdi'l-berr, Camiu Beyani'l-İlmi ve Fadlihi; 1/71

[21] el-BUhari, es-Sahih;1/29, Müslim, es-Sahih; S.1257 (kitabü'l-Vasiyye -Babü Terki'l-Vasiyye ii'men Leyse lehü şey)

[22] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 12-13.

[23] er-Ramehürmüzi, el-Muhaddisü'l-FasI; 71 ELİF

[24] el-Hattabi, Garibü'l-Hadis; 1/632

[25] Bkz.TeVilüMuhtelifi'l-Hadis;S.365

[26] Bkz. el-Baisü'l-Hasis; S. 133

[27] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 13-14.

[28] ez-Zehebi, Tez ki ret ü' I-H uf gaz; 1/5

[29] İbni Abdil-Berr, Camiu Beyani'l-İlim ve Fadlihi;1/64, el-Hatib, Takyidü'l-İlım; S.50

[30] İbni Abdi'l-Berr, Camiu'l-Beyani'l-!lim;1/63

[31] a.g.e; 1/65

[32] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 14.

[33] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned; 1/11

[34] a.g.e; 1/16

[35] el-hatib, el-Kifaye, Ş.353

[36] el-Buhari, es-Sahih;1/38-Bu sahife Rasûiuilah (s.a;v) in Medine halkı arasındaki munasGbetierrtanzım için yazdırdığı vesikadan bir parça olmalıdır ki İbni Sa'd bu sahifenin Hasulullah'ın Zü'l-Fikar.isimli kılıcının kınında olduğunu, Hz. Ali'nin buradan almış olabi­leceğini zikreder. (Bkz. Ibni Sa'd, et-Tabakatü'l-Kübra ;1/486)

[37] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 15.

[38] et-Tirmizi, es-Sünen (Kitabü'l-Ahkam, Babü't-Yemin Mea'ş-Şahid)

[39] el-Buharj, es-Sahih(Kitabü'l-Cihad, Babü's-Sabr inde'l-Kıtaf, Babü İza lem Yukatif fi Evvelİ'n-Nehari Sabera Babü La Temennev Likae'l-Adüvv)

[40] el-Askalani, Tehzibüt-Tehzib;4/236

[41] el-Hatib, al-Krfaye;S.33O

[42] İbni Abdü'l-Berr, Camiü'l-BEyani'l-İlim; 1/73 (Ebu Hüreyre'nin Sahifesi Muhammed Hamidullah tahkikiyle basılmıştır.)

[43] Türkiyede Şehid Ali Paşa kütphanesinda yazma nüshası vardır. (Bkz. Subhi's-Samerrai: el-Hulesafi Usuli'l-Hadis, mukadime;S.1O)

[44] İbni Sa'd, et-Tabaka;5/467, ez-Zehebi, Tezkira;1/43 -Zehebi bunun hac menasiki hakkında olduğunu zikreder. Türkiyedi Şehid Ali Paşa Kütüphanesinde yazma nüshası vardır. (Bkz. samerrai, el-Hulesafi Usuli'l-Hadis, mukadime; S.10)

[45] İbni Abi'l-Berr, Camiu beyani'l-İiim; 1/73 , el-Hatib, Takyidü'l-llim; S.84, 85 (İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Gabe;3/233 da Abdullah b. Amr'ınRasûlullahtan bin mesele ezberlediğinidiğini zikreder)

[46] Ahmed b. Hanbel, el-müsned; 2/158, 226

[47] Zahiriyye kütüphanesinde 13 varak içinde Hadis BI.279 numarada yazma nüshası vardır. Feyzullah efendi kütüphanesinde 259/4 numarada diğer nüshası vardır. (Bkz. Sezgin, Tarihüt-Türas;S.255)

[48] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 16.

[49] İbni Abdi'l-Berr, Camiu'l-Beyani'l-İlim; 1/67, el-Hatib, takyidü'l-llim; S.45-46-48.

[50] edDarimi, Sünen;1/126-129, İbni Abdi'l-Berr, Camiu'l-Beyani'l-İlim;1/72-75, el-Hatib, Takyidü'l-l!im;S.99-100-102-103-105-107

[51] Bu zatın eserlerinden "Ehadisü Ebi'z-Zübeyr an Gayri Cabir" isimlisi bize kadar ulaşmıştır. Bu eseri Ebu'ş-Şeyh el-ENsari (ö;369 h) toplamıştır. Eser yazma halinde 18 ya­rak olarak Zahiriyye kütüphanesinde 53-3numaralı mecmuada bulunmaktadır. (F.Sezgin. tarihut-Türas;S.257-8)

[52] Bu zatın hadisleri bize kadar ulaşmıştır.  Zahirriyye Mecmua 26 da Svarak içinde (F.Sezgin. tarihut-Türas;Ş. 258)

[53] Hilal b. Ala el-Bahili(ö;280 h) tarafından toplanan hadisleri zahiriyye de  4-2 nolu mecmuada 16 varak içindedin (Sezgin; S.259)

[54] Bize ulaşan hadisleri Zahiriyye de 25-1 nolu mecmuada 5 varak icindedir.(Sez-gm;S.258)

[55] Bu zatın, İsmail b. İshak el-kadı el-Basri tarafındantoplanan hadisleri Zahiriyyede 4-2 nolu mecmuadadır. 15 Varak içindedir. (Sezgin; 259)

[56] Ebu Nuaym el-İsbahani tarafından toplanan hadislerinden bir kısmı, Zahiriyye 103 nolu mecmuada ve 13 varak içindedir. (Sazgin;259)

[57] Bu zatın Ebu'i-Hasen ed-Darakutri tarafından seçilen hadislerinden bir kısmı Şehid Ali Paşa kütüphanesinde541 numarada ve 9 varak içindedir. (Sezgin;S.26Û)

[58] Enes b.Malikten rivayet ettiği hadisleri ihtiva eden sahifesi şehid Ali Paşa da yazma halinde 539 numarada 13 varak içindedir. (Sezgin; 1/261)

[59] Hadislerinden bize ulaşanîarZahirİyyede 61 nolu mecmuada 16 varak içindedir. (Sezgin;S.26O)

[60] Hadislerinden bize ulaşan bir cilt Zahiriyye de 105 numarada ve 17 varak içindedir. (Sezgin; 1/621 )                                                                                  

[61] İbni Sa'd, et-Tabakat; 7/448, el-Askalani, Tehzibüt-Tekzib; 8/429

[62] ed-Darimi, Sünen; 1/126, İbni Sa'd , et-tabakat 2/387, el-KattanL er-Risaletü'l-Müstadrafe; S.3 Bkz. Ebû Ubeyd, el-Emval; S.358-9. Burada Ebu Ubeyd Ömer b. Abdü'l-Aziz'in Amr b. Hazm ailesinden Rasûlullah'ın sadakalarla ilgili hadislerini istinsah etmeleri­ni istiedİğinİ, onlarında bunu yaptığını zikreder.

[63] İbni Eb.i hatem, el-Marife Mukaddimesi S.21-Amre ve Kasım'ın isimlerini hasseten zikretmesi, bu ikisinin Hz. Aişeye ait hadisleri en iyi bilen iki kişi olmalarındandır.

[64] el-Askalani, Fethü'l-Bari;1/204, el-Kettani, er-Risale; S.4

[65] el-Kettani, er-Risaletü'l-Müstadrafe; S.4

[66] İbni Abdi'l-Berr, Camiu Beyanil-İlim 1/76

[67] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 17-18.

[68] Bu zatın müsnedi on cüzden ibaretti. Bize kadar bunun beş cüzü ulaşabilmiştir. Bun­lar da yazma olarak Türkiyade bulunmaktadır.

[69] İbni hacer, Fethu'l-Bari; S.4-Bunun için İbnu'l-Arabiyyegöre İmam Malik Sahih ha­dislerle ilgili ilk eser yazandır.(er-Risaletü'l-Müstadrafe;S.6) Ancak ulemanın ekserinin görüşüne göre, Sahih hadjsler konusunda ilk eser yazan İmam Buharidir. Zira her ne kadar Ulema bunların hepsine İmam Malik'in tankından gayrısıyla ulaşmışlarsa da, Muvatta', mursel ve munkatı hadislerle belagatıda ihtiva etmektedir.

[70] Kitaplarından ez-zühd ve'r-Rekaik ile Kitabü'l-Cihad basılmıştır. Müsnedin bir kısmı, yazma olarak Zahiriyye kütphanesinde 18/5 numaralı mecmuada 18 varat içirişinde bulun­maktadır. (Sezgi1/70-271)

[71] Bundan eski bir nüsha Dublin kütüphanesinde bulunmaktadığr. Arbery 3497 numara ile kaydetmektedir.

[72] Hadisinden bazı yapraklar kalmıştır. (Sezgin. 1/273) Yine hadisinden 6 varaklık cüz Uneyze de Şeyh Süleyman b. Salih b. Bessam özel kütphanesinde bulunmaktadır.

[73] Bu zatın kitabü'z-Zühdü ve hadisinde bazı yapraklar kalmıştır. (Sezgin. 1/274)

[74] Musannef isimli eseri Habibu'r-Rahman el-A'zamî tahkikiyle.basılmıştır.

[75] Habibu'r-Rahman eJ-Azamî tahkikiyle basılmıştır.

[76] Basılmıştır.

[77] Muhammed Ebu Zehv.el-Hadis ve'l-Muhaddisün; S.244

[78] Fuad Sezgin, Tarihüt-Türasi'l-Arabî;S. 262

[79] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 19-20.

[80] Hicri 1321 de Haydarabad da basılmıştır.

[81] müsnedin Birinci cüdi Miladi 1963 de Karaşi da basılmıştır.

[82] Eserin Kitabü'l-Fiten bölümü yazma olarak Büyük Britanya Müzesinde bulunmak­tadır, (şark yazmaları Nu,9449 ve atıî :602- F.Sezgin; 1/288)

[83] Eserinin bazı cüzleri bize kadar ulaşmıştır. (F. Sezgin; 1/289)

[84] Zahirİyye kütüphanesinde başında "Yayha b. Main'in hadisinin ikinci cüzü" diye ya­zan bir kitap gördüm. Bu kitap ne Sahabi adına, ne de başka bir tertibde değil, karışık bir tertibdedir. Sonunda "Yahya b. Main'in ek bilgileri "yazılı. Bu eser Ebu bekr Ahmed b. Ali b. Said el-mervezi tarafından Yayha b. maindan rivayet

edilmiştir.

[85] Eserinden yazma 19 varak Zahirİyye kütphanesinde 12/38 nolu- mecmuada bulun­maktadır. (F.Sezgin. 1/292) Bu eserin ikinci cildi de Rabatîa genel kütphaneye bağlı Evkaf kütüphanesinde 798 numarada kayıtlıdır. İbni Ebi Şeybe'ninMusanneîi dairatü'l-Maarifi'l-Osmaniye de basılmıştır.

[86] Müsnedin dördüncü cildi Mısriyye kütüphanesinde yazma halinde bulunmaktadır. (2) 1:146 hadis 454 ve 306 varak . zanıriyye kütüphanesinde 941 genel numarada 9 varak vardır. (F.Sezgin;1/298)

[87] Eseri yazma büyük bir cild olarak bize kadar ulaşmıştır. Baş tarafından az miktarı noksandır. Karaviyyin üniversitesinde 51(LE80/159) numara ile yazma halindedir. (Bkz. Karaviyyin Üniversitesi nadir Arapça yazma eserler katoloğu ;S.15) Ayrıca bkz.      ( Sez­gin. 1/303)

[88] İbni Hacer (en-Nüket; S.242 de) şöyle der:"İbni İshak b. Rahuye'den rivayetimize göre o Sahabilerden bulduğu rivayetleri Müsnedine almıştır. Sahih bulduğu rivayetlerin hepsini almıştır. Bakiyy b. Muhalled de onun yolunu tutmuştur."

[89] Daru'l-Kütübi'l-Mısriyyeel-Münteka İsimli bir seçmesi vardır. (2) 1:108 numaralı mec­muada 1259 hadis bulunmaktadır. Aynı şekilde Zahirİyye kütüphanesinde16/101 numaralı mecmuada "el-Avali'l-Müstahrece min Müsnedi'l-Haris" vardır. (F.Sezgin; 1/406)

[90] Bunun birinci cüzü, başındaki noksanlıkla birlikte, yazma olarak 61 numara(kaf:243) da Karaviyyin kütüphanesinde bulunmaktadır. (Bkz.Karaviyyin Üniversitesindeti nadir yaz­malar katoluğu; S. 17) ( Diğer bir nüsha için bkz. F.Sezgin;1/411)

[91] İbni Hacer el-İsabe(1/369-410) bundan iktibasta bulunmuştur,(F. Sezgin;427)

[92] yazma olarak; Şehİd Ali Paşa Kütüphanesinde 564 hadis, 357 varakta, Fatih kütüphanesinde 1149 hadis, 349 varakta, Ayasofya kütüphanesi 1:670 hadis 303-306 va­rakta ve 4 cilt olarak kullanmaktadır. (F.Sezgin; S.429-430)

[93] Zahirİyye yazma olarak 278 hadis ihtiva etmektedir. Bundan seçilmiş olarak 3510 genel numarada bir nüsnada yine Zahirİyye kütüphanesinde bulunmaktadır. Kısım 1,18 varak (F.Sezqin;430)                                                                                       

[94] Zahiriyye kütüphanesinde yazma, 276 hadis (kısım;30)

[95] Bundan seçilmiş hadisler Zahiriyye 2 numaralı mecmuada bulunmaktadır. (67 ELİF -76 Be)

[96] ez-Zehebi Tezkiratü'l-Huffaz;33O, es-Sübki, Tabakatü'ş-Şafiyye; 3/325 (tab'et-tanahi)

[97] Zahiriyye kütüphanesinde yazma, 277 hadis (kısım:5, 7,15) 192 yarakta

[98] İçindeki talikler, mutabiler, mevkuflar Camiu's-Sahihten İtibar edilmez.

[99] ez-Zehebi, Lisanü'l-Mizan; 1/8

[100] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 20-23.

[101] el-Buhari, es-Sahih;1/29, İbni Abdi'l-Berr.Camiu Beyani'l-İlm; 1/93 - el-Hatib kifaye isimli eserinde (Ş.402) bu hadisi zikrederek Cabir'in, Abudullah b. Enisden hadis dinlemek için Mısıra gittiğini söyler. Talebü'l-Hadis isimli eserinde (S.54) ise iki rivayeti de zikreder. Birincisinde Cabir'in Şama, Abdullah b. Enis'in yanınagittigini, ikinci seferindede ise mısıra gittigni belirtir.   Ancak ikinci seferinde yanına gittiği Sahabiyi bildirmez. Bundan da anlaşılıyor ki Hz.Cabirin biri Şam'a, diğeri         Mısıra olmak üzere iki seferi vardır. Ra-mehürmüzi ise, yukarıda da belirtildiği gibi, Cabirin Mısırda yanına gittiği Sahabi Mesleme b. Muhalled'dir.

[102] Ramehurmuzi,:ehv1uhaddisu'l-Fasıl;1/18-1 Hatib de bunu er-Rİhle fi Talebi'l-Hadis isimli eserinde (S.57) de zikreder, ancak Cabir yerine" bir adam" tabirini kullanır.

[103] İbni Abdii'l-Berr: Camiu Beyani'l-İlim ;1/93-94 Bkz. el-Haîib: el-Kifaye; 1/402, el-Hatİb: er-Rihle ,S.56

[104] ed-Darimi, Sünen; 1 /138, el-Hatib: er-rihle; S;57

[105] el-Hatib, el-Kifaye; S.402

[106] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasl;2/KAF 17-2, İbni Abdi'l-Berr, Camiu Beyanı'l-ilm; 1/94, el-Hatib, el-Kİfaye; S.402

[107] el-Hatib, el-Kifaye;S.4O2

[108] ed-Darimi, Sünen;1/136, Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasl; KAF 17-2

[109] ed-Darimi, Sünen;1/136, el-Hatib, er-Rihle;S.63. Ancak Hatıb Busr yerine Bişr demiştir ki yanlıştır. (Bkz. İbni  Hacer:Tehzib;1/436) İbni Abdi'l-Berr, Camiu beyanfl-llm;1/95

[110] Ramehurmizi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; KAF 17-1, el-Hatib, el-Kİfaye;402

[111] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; KAF 18-1

[112] el-Buhari, es-Sahih; 1/35, İbni Abdi'l-Berr, Carniuu beyani'l-İim; 1/94 , el-Hatib, el-Kıfaye;S.4O2

[113] ed-Darimi, Sünen 1/136, el-Hatib,el-Kifaye; 402-403

[114] İbni Hibban, Ma'rifetü'l-Mecruhun mine'İ-muhaddisin;1/KAF9,2 -KAF 10, 1-2, el-Hatib, er-Rihle; S.64-65

[115] el-hatib, el-Kifaye; S.401, el-lraki, Fethu'l-Mugis;S.130-131

[116] Âli İsnad, Hadisin senedindeki ravi zincirinde bulunan ravi sayısren azı ile hadisi Rasulullah (s.a.v) e bağlamaktır.

[117] lbnü's-Salah, Mukaddime;S.105

[118] el-Hatib, er-Rihle; S.47

[119] Rameburmuzi, el-Muhaddisu'l-Fastl; 2/KAF 19,1 -2

[120] el-lraki, Fethu/I-Mugis ;3 /86

[121] el-hatib, er-rihle; S.47r el-lraki, Fethu'l-Mugis; 3/86

[122] el-lraki, Fethu'l-Mugis 2/87, el-Hatib, er-Rihle;S.47

[123] el-lraki, Fethu'l-Mugis; 2/86

[124] Ramehürmüzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 2/KAF 18,2

[125] a.g.e.

[126] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 23-29.

[127] es-Suyuti, Tenvîru'l-Havalik alâ Muvatta'i Malik; S.7

[128] a.g.e.

[129] ibni Abdi'l-Berr, Tecridü't.Temhid lima fi'l-Muvatta mine'l-Meani ve'l-Esanİd; S.258

[130] es-Suyuîi, Tenviru'l-Havalik; S.8

[131] es-Suyuti, tenviru'l-Havalik;S.8, ed-Dehlevi, Huccetu'l-Lahi'l-Bâliğa; 1/281, Bkz. es-Sibai, es-sünnetü ve Mekanetühafi't-Teşrîi'l-İslami; S. 394, (darü'[,Kavmiyye basımı), mu-hammed Ebu Zehv, el-Hadis ve'l-Muhaddisûn;S.246-248.(Bu zatta Muvatta'm Sahihayn derecesinde olduğunu ileri sürenlere uyuyor), Ebu şehbe, A'lâmü'l-Muhaddisin; S.59-60

[132] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 30.

[133] Bir kısmı basılmıştır.

[134] Bu şerhin üç cildi, Mustafa el-Alevi ve Muhammedü'l-Bekri tahkiki ile, Rabatta Meli-kiyye matbaasında basılmıştır. Şu anda onbir cilde basılmıştır.

[135] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 30.

[136] Ebu musel-Medini, Haşaisü'l-Müsned; S.21 (müsnedin Ahmed Muhammed Şakir baskısının mukaddimesinde) İbnu'l-Cevzi, el-Mes'adü'l-Ahmed fi hatmi Müsnedi'l-İmam Ahmed; S.31(Bu da yukarıdaki baskının önsözündedir)

[137] İbni Teymiyye, Minhacü's-Sünne; S.27

[138] Ebu Musa el-Medini, Hasaisü'l-Müsned; S.27

[139] lbnü'l-Cevzi, el-Mes'adi'l-Ahmed;S. 31 (yukarıdaki baskının Önsözünde)

[140] el-Huli, Miftahü's-Sünne; S.35

[141] Bu cevap İbni Hacer'in el-Kavlü'l-Müsedded fi'z-zebbi an müsnedi Ahmed "isimli eserindendir.

[142] İbni Hacer, Tacîlü'l-Menfea bi Ricali'l-Erbaa;S.6

[143] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 31.

[144] İbni Hacer'in belirttiğine göre kitabına "el-müsnedü's-Sahih" ismini veren Buharinin kendisidir. (tevhidü'l-Efkar; 1/321)

[145] el-Hatib, tarihu bagdad; 2/8, İbni hacer, Hedyu's-Sâri Mukaddimate Fethi'l-Bari; S. 5

[146] Bkz. Fuad Sezgin, Buharinin kaynakları

[147] el-Huli, Miftahü's-Sünne;S.37, Ebu şehbe, A'lâmü'l-Muhaddisin; S.117

[148] el-Hatib,Tarihu Bagdad; 2/8-9, İbni Hacer Hedyu's-Sari; S. 5

[149] İbni kesir el-Bâisü'T-Hasİs; S.34 İbni Salah şöyle bir uyanda bulunur: Buhari (dedi. rivayet etti, geldi....den) gibi cezm sigalarıyla talikkte bulundukları sahihtir. Bunun gayri­sinde dikkat gerekir. (Denildi, ...den rivayet olundu, rivayetolunur, zîkrolonur) gibi maraz siygalanyla sevkedilenlerden ise ne sıhhat, neda ademi sıhhat manası anlaşılmaz.

Mu'tabi, rivayetiyle tek kaldığı zannedilen bir ravinin hadisine uygun olarak, o ravinin şeyhinden veya daha yukarıdaki şeyhlerden, bir başka ravi vasıtasıyla rivayet edilen aynı hadise denir.

 Şahİd, ferd olduğu sanılan bir hadisin, araştırma sonunda , mana yönünden bir benze­rine rastlanırsa, bu benzer hadise Şahid denir.

[150] Muallak hadis; İsnadının ilk bölümünden bir veya daha fazla ravisi hazfedilen hadis­tir. (Ibnü's-SAlah: Ulumu'l-Hadis S.20 Nuru'd-din İtr baskısı) İbni Hacer (en-Nüket alâ fbnu's-Salah;S.134) şöyle demektedir:" Buharinin şartına uymadığı için Sahihine almadığı, kesinlik ifade eden talikler yekûn tutmaktadır. Sahih olsun, hasen olsun, zayıf olsun delil veya şahid olarak maraz sîgasıyla İşaret ettiği ta'liklerse başka yollarla hastalığı giderilmiş olanlardır. Reddettiği talikler gerçekten zayıftır. Daha önce belirttiğimiz gibi Buharı bunların zayıflıklarını açıklar."

[151] Buharinin şartlan için bkz. İbni Hacer : Hedyü's-Sari; S.7,, el-Hazımı, Şurutu -Eimmeti'l-Hamse;S.43, 46 İbni   Kesir, el-Baisu'l-Hasîs; S.25, Ebu Şehbe, A'lamu I-Muhaddisin; S. 118,121, Muhammed Ebu Zehv, al-Hadis ve'l-Muhaddısın;S.386,388

[152] İbni Hacer, Hedyu's-Sari; S.6                                                

[153] Mevsül hadis:Bir isnadı teşkil eden ravilerden her birinin, kendi üstündeki ravıye, yani şeyhine mülaki olarak hadisi bizzat ondan işitmiş veya almış olma keyfiyetidir ki mut­tasıl oian böyle bir isnada Mevsül denir. Muttasıl da aynı manadadır.                                 _

[154] İbni Hacer, Hedyü's-Sari; S.468-470- 478. Bkz. Ebu Şehbe, A'lamü'l-Muhaddısın; S. 53- Haşiye 3." '         .

[155] Buharinin şerhleri için bkz. F.Sezgin; S.312 ve devamı

[156] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 32.

[157] İbnu's-Salah, Ulumu'l-Hadis;S. 15(Nuru'd-Din Itır basımı) İbni Hazm' da bu görüşte olanlardandır. (Tavhidü'l-Efkar;1/46)

[158] el-Hatib, Tarihu Bağdad; 13/101 144.F. Sezgin;1/353

[159] el-Hatib, tarihu Bağdad;13/101

[160] ez-Zehebi, Tezkiratü'l-Huffaz;1/589

[161] İbnu's-Salah, Ulumu'l-Hadis;S. 17 -Haşiye 1(Nuri'd-dİn Itır basımı)

[162] ez-zehebi, Tezkiratü'I-Huffaaz; 1/589

[163] Muhammed Ebu Zehv, el-Hadis ve'l-Muhaddisun;S.388, Ebu Şehbe, A'lamu'l-Muhaddisin;S.177-180

[164] el-Huli, miftahu's-Sünne; S.44, es-sibai, es-Sünnetü ve Mekaneîüha fi't-Teşrii'l-İslami;S.4O8 (Daru'l-Kavmiyye basımı), Ebu Şehbe, A'Iamu'l-Muhaddisin;S.İ95-198, M. Ebu Zehv, el-Hadis ve'l-Muhaddisin;S.389-393

[165] Muhammed ebu Zehv, e!-Hadis ve'l-Muhaddisûn; S. 393, Ebu Şehbe. A'lamü'l-

[166] İbni Kesir, el-Baİsu'l-Hasİs;S.33, en-Nevevi, Sahih-i Küsüm ve Şerhi; 1/18 Bkz.Ebu Şehbe, A'lamü'l-Muhaddisûn:S. 181

[167] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 34-35.

[168] İbnu's-Salah, U!umu'l,Hadis;Ş.33, ez-Zehebi, Tezkiratü'l-Huffaz; S.592.

[169] Ebu şehbe, A'lamu'l-Muhaddisûn; S.224

[170] el-Haîib, Tarihu Bağdad: 9/57, ez-Zohebi, Tezkiratü'l-Huffaz; 1/593

[171] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 36.

[172] el-Hu!i, Miftaühu's-Sünen;S. 93, es-Sibai, es-Sünnetü ve mekanetüha,;S. 413 , M. Ebu Zeahv, el-Hadis ve'l-Muhaddisûn;S. 417, Ebu Şehbe, A'lamu'l-Muhaddisûn; S.244-246

[173] F.Şezgin;S.392

[174] Tirmizi'nin 1350-1352 Hicri yılında Ezher, Mısriyye matbasında yapılan birinci baskının haşiyesinde basılmıştır.

[175] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 37.

[176] Bu es-Süneni Suğra diye bilinir. Üstad Ahmed Sakr, Neseî'nin Süneni Kübrasını Süneni Suğra olarak özetlediğiyle ilgili anlatılanların yanlış şayia olduğu görüşündedir. Ze-hebi'nin, Neseî'nin talebesi İbni Sinni tarafından Mücteba'nm Sünenü'l-Kübra'dan özetlendiğine dair verdiği haberi ise doğru bulur. (Bkz. İbni Hacer'in Fethu'l-Bari isimli eserinin birinci cildinin önsözüne, S.23) el-Mücteba'nm Hindistan ve mısırda çeşitli baskıları yapılmıştır.

[177] Muhammed Ebu Zehv, el-Hadis ve'l-Muhaddisûn; S. 410 , Ebu Şehbe, A'lamu'l-Muhaddisin;S.266

[178] Ebu şehbe, A'lamü'l-Mühaddisin;S.267

[179] ibni Hacer. en-Nüket alâ İbni's-Salah;S. 275-278

[180] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 38.

[181] el-Huli, miftahurs-Sünne;S. 100, es-Sibai, es-Sünnetü ve Mekanetüha;S.414 (Darü'l-Kavmiyye baş), M.Ebu Zehv, el-Hadis ve'l-muhaddisün; S. 418-419

[182] en-Nüket alâ İbni's-Salah; S.280

[183] Bkz. Ebu Şehbe, A'lamü'l-Muhaddisîn; S.280-285

[184] F.Sezgin;S. 377

[185] Muhammed Fuad Abdü'l-Baki, Süneni İbni Mace; 2/1519-1520

[186] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 39.

[187] bu konuda Keîtani'nin er-Risaletü'l-Müstadrafe, M.Ebu Zehv'in el-Hadİs ve'l-Muhaddisûn ve Ebu Şehbe'nİn A'lamü'l-Muhaddisîn isimli eserlerine bakınız.

[188] Hadisinde iki varak el yazması olarak MI. Ahmed kütphanesinde mevcuttur. (F.Sezgin;S.417)

[189] Bu kitap bize kadar uluaşmışîır. Dünyadaki kütphanelerde el el yazması nüshaları vardır. (F.Şezgin; S.472)

[190] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 40.

[191] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 40.

[192] Hindistan da Haydarabadda 1342 hicride basılmıştır. Hakim müstedrekinde hoş görülü davranmış, zayıf ve hadis uydurduğu İleri sürülerden rivayet almıştır.(Ebu Gudde, er-Raf'u vet-Tekmil fi'l-cerhi ve't-Ta'dil; S. 183 -Haşiye:1)

[193] Ayosafya da 3:260 numarada 980 hadis ihtiva eden 54 varaktık bir yazma nüshası vardır. 355 hadisi ihtiva eden 8 varakklık bir nüshada Haydarabaddadır.(F.Sezgin;S.512)

[194] en-Nüket alâ İbni's-Salah;106-109

[195] İbni hacer, en-Nüket alâ İbni's-Salah; S.82

[196] a.g.e. S. 100

[197] a.g.e. S. 100

[198] Darü'l-kütübİ'i-Mısrİyyede bir yazma nüshası vardır. Bu nüsha yedi büyük cilt içeresende çift tarafı yazılı 2800 varak ihtiva etmektedir.

[199] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 41-43.

[200] es-Sibai, es-sünnetü ve Mekanetüha; S. 59

[201] Din, kelimesini ahlak, ibadetler, ve muamelatı kapsayan İslamı manasıyla aldım. Batıda kullanılan (Religion) manasıyla anlaşılmamalıdır.

[202] el-Ahzab,21

[203] el-Haşr, 7

[204] Batılı müsteşriklerden Robson, hadisin Kur'andan sonra İslam hukukunun ikinci kaynağı olma düşüncesinin, İslam ülkelerinde proplemlerin çıkıp bunların çözümüne ih­tiyaç duyulduğu zaman ortaya çıktığı fikirini sürmüştür. Robson'dan önce Goldziher ve Şaht'ta aynı görüşü isbat etmeye çalışmışlardır. Yalnız bizzat Kur'anı Kerim sünnetin hu­kukî değerini ortaya koymuş ve müslümanları onunla amel etmeye zorlamıştır. Bu konuda Sahabe de, onlardan sonra gelenler de aynıdır. Kur'an ayetleri de bunu açıkça belirtmiştir. "Kim    Peygambere itaat ederse, muhakkak Allaha itaat etmiş olur." (en-Nisa;80) "Peygamber size ne verdi ise onu ahn.size neyi yasakladı ise onuda DH-akın." (el-Haşr;7) Bkz. Robson, The Encyclo paedia of İslam, vol.lll 1956 - Hadis maddesi

[205] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 44-45.

[206] Ibnu's-Salah, Mukaddime; S.38, el-lraki, Fethu'l-Muğîs; 1/125

[207] Ibnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/4 BE

[208] el-Buhari, es-Sahih; 1/37

[209] Ahmed Emin, Fecru'l-İslam; S. 211

[210] es-Sibai, es-Sünnetü ve Mekanetüha; S.216-217

[211] Ibni Adiyy, el-Kamil; 1/50 BE

[212] a.g.e; 1/51 BE

[213] a.g.e;1/51 ELİF

[214] Müslim, Sahih; 1/12-13, ed-Darimi, Sünen; 1/113

[215] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 46-47.

[216] İbni Udeys, Hz. Osman'ın şehid edilmesi olayına karışan Abdu'r-Rahman b. Udeys-tir. (Taberi,Tarih;1/3049)

[217] Bu tabiri ne ei-Meydanj'nin Mecmaü'l-Emsalinde, ne Ebu Ubeyd el-BEkri'ninFaslu'l-Mekal fi Şerhi Kitabü'l-Emsal'inde, ne da Zemahşeri'nin el-Mustaksa fi Emsâli'l-Arabında bulamadım. Ancak Zamehşeri el-Müstaksa'nın Lcild 217 sayfasında "Ed'afü min Mev'ûdetün"tabirin şerhinde şöyle der: Cahiliyye devrinde ve'd (kız çocuklarını diri diri gömme adeti) kesinlikle vardı. İslam onu kaldırdı. Bu adet sadece Temimde kaldı. Temimin ısrarının sebebi şudur. Onlar Numana haraç yermediler, o da onlara hücum etti. koyun­larını sürüp götürdü. Çocuklarını esir aldı. Temimler ona heyet gönderip çocukları hakkında konuştular ve kurtarmak istediler. O da kadınlar hakkında secimde bulunmalarını istedi., Temimliler Kays b. Asım'ın kızını seçtiler. Kays doğan her kızını öldüreceğini adadı ve on küsur kızını Öldürdü. Kays'ın bu hareketi üzerine ayet indi,     197. es-Suyuti, el-Leâli'L-Masnua;1/318da"Bu İbni Udeys'in yalanıdır." der. İbnu'l-Cevzi, el-Mevzuat;1/335de "Bu yalan olduğunda şüphe etmediğimiz hadistir. Raviler hakkında taanda bulunmaya da ih­tiyacımız yoktur. Bu İbniUdeys'in iftiralarındandır. "der. el-İsabe; 1/41 Ve göre İbni Udeys

tecere Ashabından bir sahabidir. Doğru olan, rivayette bir İlletin bulunmasıdır ki İbni Ebi'd-ünya Hadisin isnadında boşluk bırakmıştır ve isnadda koyu Şiilik bilinen İbni Ebi Lehia vardır. Hafi Zehebide buna işaret etmektedir. (Tenzihü'ş-Şeria;1/350) Ancak Zehebi keşin konuşmamakta İbni Udeys üzerinde iftira ihtimali üzerinde durmaktadır.

[218] es-Suyuti, el-Leâ!i"l-Masnua;1/318 da "Bu İbni Udeys'in yalanıdır." der. İbnu'l-Cevzi, el-Mevzuat;1/335 de "BU yalan olduğunda şüphe etmediğimiz hadistir. Raviler hakkında taanda bulunmaya da ihtiyacımız yoktur. Bu İbniUdeys'in iftiralarındandır. "der. el-İsabe; 1/ 41 Te göre İbni Udeys Seçere Ashabından bir sahabidir. Doğru olan, rivayette bir illetin bu­lunmasıdır ki İbni Ebi'd-dünya Hadisin isnadında boşluk bırakmıştır ve isnadda koyu Şiilik bilinan İbni Ebi Lehia vardır. Hafi Zehebide buna işaret etmektedir. (Tenzihü'ş-Şeria;1/350) Ancak Zehebi kesin konuşmamakta İbni Udeys üzerinde iftira ihtimali üzerinde durmak­tadır.

[219] F.Sezgin, Buharinin Kaynakları; S. 3-5

[220] İbni Teymiyye, el-münteha min Minhaci'l-i'tidal; S.313, es-Suyuti, el-Leali'l-Masnûa;

[221] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/286-315-316, İbni Arrak, Tenzihu'ş-Şeria; 1/371,2/4

[222] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/428

[223] İbni Arrak, Tenzihü'ş-Şeria;1/422

[224] İbni Teymiyye, el-Münteka; S.307, es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/423, İbni Arrak, TEnzihu'ş-Şerıa; 1/353; İbni Ebi'l-Hadid, Şerhu Nehcil-Belâğa; 1/135

[225] el-Hatib, el-Kifaye; S.126

[226] lbni teymiyye, el-Münteke; S.480                                                      

[227] a.g.e; S.21

[228] a.q.e; S.22, ez-Zehebi, Mizanü'l-hidal;1/15

[229] Adı geçen eserler

[230] el-Hatıb,el-Kifaye; S.126, İbni Teymiyye, el-Münteka; S.21, ez-Zehebi, Mîzanü'l-Itldal; 1/15

[231] İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisü'l-Mevzua; 1/4 BE

[232] Bu konunun açıklanması için bkz. ibni Hibban, el-Mecruhun mine'l-Muhaddisin; 2/ 28 Elif

[233] müslim, es-Sahih; 1/14

[234] İbniAdiyy, el-Kdmil; 1/145

[235] bniAsekir. et-Tarihu'l-Kebir; 1/69

[236] İbni Sa'd, Tabakat; 4/267-268

[237] İbni Asekir. et-Tarihu'l-Kebir; 12/69

[238] a.g.e; 1/70

[239] a.g.e

[240] İbni Adiyy, el-Kamil; 1/3 ELİF

[241] İbni Teymiyye , el-Münteka; S. 88

[242] a.g.8

[243] İbni Asakir. eMarihul-Kebir; 1/70

[244] İbni Sa'd, Tabakat; 6/9

[245] lbni Adiyy, el-Kamil; 1/45 ELİF

[246] J.b|?i Ad'yy- el-kamil; 1/51 ELİF, İbni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 1/17E 18 ELİF

[247] İbni Teymiyye, el-Münteka; S. 88

[248] el-Hatib, el-Kifaye; S. 130

[249] a.g.e;S.130-131

[250] a.g. e; S. 129

[251] a.g.e;S. 131

[252] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 48-54.

[253] es-Sibaİ, es-Sünnetü ve Mekanetüha; S. 97

[254] el-Hatib, el-Kifaye; S.123, İbnu'l-Cevzi, Mukaddime el-Hadisu'l-Mevdua; 1/4 BE , Askalani, lisanü'l-Mİzan; 1/10-11, Askalani, Abdurrahman b. Mehdinin IBni Lenia'dan ri­vayet ettiği hadisi almıştır.  Bu onun en eski sağlam rivayetidir. Haîib ve İbnu'l-Cevzi ise başka bir yolla, Abdullah b. Yezid el-Mukri'nin İbni Lehia'dan aldığı rivayeti naklederler.

[255] er-Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 1/12

[256] el-Hatib , el-Kifaye; S. 130 Bkz. İbni Hacer, hedyü's-Sari; S.432 ve Fethu'l-Bari; 2/ 154                                                                                            

[257] İbni Teymiyye, el-Münteka; S. 480

[258] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 55.

[259] el-Askalani, Lisanu'l-Mizan; 1/12

[260] Mürcie; İman sadece Allahı bilmektir, diyenlerin mezhebidir. Bunlara göre , kafirin ibadeti fayda vermediği gibi, muslümanın günahı da zarar vermez.

[261] Kaderiyye; kulun iradesinde hür olduğunu, yani kendi işlerinde seçme gücüne sahip olduğunu iddia ederler.

[262] Mücessime; Allahın sıfatları yaratılanların sıfatlarına benzer diyenlerin mezhebidir.

[263] Muattıla; Allahın sıfatlarını kabul etmeyenlerdir.

[264] Müfevvida; Gulatı Şiadan bir guruptur. Bunlar, Allahın dünyanın yaratılışını Mu-hammed (s.a.v)e ısmarladığını iddia ederler. Bu ısmarlamanın Hz.Aliye yapıldığını iddia edenler olduğu gibi ikisine birden ısmarlandığını söyleyenlerde vardır. (Muhtasar et-Tuhfetü'l-lsna Aşeriyya; S.16) Burada asıl kast edilen sıfatlarda ısmarmadır.

[265] İbni Arrak, Tenzİhu'ş-Şeria; 1/150

[266] a.g.e;1/149

[267] Bkz. es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua;1/4, İbni Arrak, Tenzihü'ş-Şeria; 1/134

[268] İbni Arrak, Tenzihü'ş-Şeria; 1/138

[269] Bkz. İbni Kuteybe, Te'vilu Muhtelifü'l-Hadis; S. 2-7

[270] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/248. Ancak Suyuti hadisin başka rivayet yıllarına dayanarak Hasen ceyyid derecesinde olduğunu ve delil olarak kabul edilebileceğini hükmeder. (1/259) Yine Suyuti Camiu's-Sağir isimli eserinde hadisi Hakime nisbet eder. Şeyh Elbani'de hadisi hasen görür. (Bkz. el-Camiu's-Sağir '6150, Mişkatü'l-Mesabih; 1/38, İbni Ebi'l-Asım, es-Sürine; 1/144)

[271] a.g.e; 1/257

[272] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 56.

[273] bni Hibban, el-Meçruhin mine'l-Muhaddisin; 1/20 Elif

[274] bni Hibban, a.g.e. İbnü'l-Ceyzi, el-Ahadisü'l-Mevdua; 1/7 BE

[275] bni Adiyy, el-kamil; 1/10 ELİF, İbnü'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/4 ELİF Hadisi

senediyle İbni Âdiyy'den nakleder, ancak "dört yüz hadis" yerine "yüz Hadis" der.

[276] Ibnü'l-Cevzı, el-Ehadisul-Mevdua; 1/4 ELİF,

[277] adı geçen eserler

[278] Bu tabir şu uydurma hadisten atınmıştır:"Allah Teala kendisini yaratmak istediğinde atı yarattı ve terletinceye kadar koşturdu. Sonra kendi nefsini bu terden yarattı." (Bkz. es-Suyuti, el-Leâli Masnua; 1/3)

[279] Bu tabirde şu uydurma hadisten alınmıştır: "Allah Teala melekleri, kollarının ye göğsünün kılından veya bu iki organının nurundan yaratmıştır." (Bkz. Te'vilü Muhtelifi'l-Hadis;S.8-Hâmiş:1)

[280] İbni Kuteybe, TeVilu Muhtelifi'l-Hadis; S.355-356

[281] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 58-59.

[282] Temimu'd-pari (r.a) halka kıssa anlatmak için Ömer (r.a) den izin istedi ama o izin vermedi. Amr b. Zürare, Abdullah b. Mes'ud'un sağlığında Küfe mescidinde halka kıssa an­latırdı, İbni Mes'ud'da ona engel olurdu. (Bkz. es-Suyuti,. Tahziru'l-Havass; S.59-61) Abdul­lah b. Ömer (r.a) Rasûlullah(s.a.vl devrinde, Ebu Bekir, Ömer, ve Osman (r. anhüm] devir­lerinde kıssacılığın olmadığını, Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra icad edildiğini söyler. (el-Hatib, Tarihu Bağdad; 2/102. Ebu Nuavm. Tarihi i ı«hah«... ın^

[283] ibni kuteybe ,tevilü muhtelifil hadis s,.355-357

[284] Müslim es sahih mukaddimesi,1/20

[285] es-Suyuti, Tahziru'l-Havass; S.49

[286] İbni Hıbban, el-Mecrûhin mine'l-Muhaddisin;2/29 BE

[287] a.g.e; 2/29 ELİF-BE

[288] a.g.e; 2/29 BE (Zi'b, kurt manasınadır. Kıssacı utanmazlıkla "Babası kurt olanını oğluda kurt olur" diyerek yalanını latifeyle örtmeye çalışmıştır.

[289] a.g.e; 2/28 BE-29 ELİF

[290] a. g.e; 2/30 ELİF

[291] a.g.e;2/29ELİF

[292] es-SUyuti, tahziru'l-Havass; S.49-50, el-Hatib, Tarihu Bağdad 7/48. Ancak hatib uy­durmacının ismini Üseyd b. Zeyd olarak bildirir.

[293] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 60-62.

[294] İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/4 BE

[295] a.g. e

[296] 'a.q e;1/4 BE - 5 ELİF, el-hatib, Tarihu Bağdad, 5/78-79. Tarihu Bağdaddaki bilgiler daha açiKtır.

[297] el-Hatib, Tarihu Bağdad;5/79

[298] İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua;1/5 ELİF

[299] a .g.e

[300] Karramiler, Ebu Abdillih Muhammed b. Kerran'a tabi' olan kişilerdir. Sıfatları kabul ederler ve buradan tecsim ve teşbihe kayarlar. (eş-Şehristani, el-Milel ve'n-Nihal; S.79)

[301] İbni Hibban, em-Mecrühin mine'l-Muhaddisin; 2/23 ELİF, el.-lraki, Fethu'l-Muğis; S. 132-133 es-Suyutii, Tedribü'r-Ravı; S.185

[302] lbni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 2/23 ELİF, İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/5 ELİF

[303] İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisü'l-Mevdua; 1/5 ELİF \

[304] el-lrakî, Fethu'l-Mugîs; Ş. 130

[305] el-Askalani, Lisanü'l-Mizan;1/13. İmam Ahmed b. Hanbelin sözünü mutlak ma­nasıyla almamak lazımdır. Megazi ve tefsirin muteber aslı vardır. Burada kastedilen, bu iki şeye sokuşturulmuş olan yalan  ve uydurma şeylerdir. Hatib, İmam Ahmedin sözünü, meşhur iki kitabı kastetmiş olarak anlamak gerektiğini söyler. Bu İki kitap, Kelbi ve Mukatil b. Süleyman'a ait olan kitaplardır. Kelbinm tefsiri hakkında İmam Ahmed şöyle der: "Başından sonuna kadar yalandır. Ona bakmak bile caiz değildir." İlim erbabından çoğu, İmam Ahmed'in, tefsirdeki sahih olan şeylerin, sahih olmayanlara nisbetle az olduğunu göstermek istediğini söylerler. Tefsirle ilgili hadisler sihhatli ana kaynaklarda vardır. Me­selâ, Buharide, Müslimde, Muvatta da, Tırmizi de...(es-Sibai, es-Sünnetü ve Mekanetüha; S. 184)

[306] es-Suyuti, Tedribü'r-Ravi; S.190

[307] ibni Adiyy, el-Kamil; 1/46 ELİF

[308] a.g.e, İbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/5 ELİF , el-Hatib , tarihu Bağdad; 2/98. Tarıhu bağdadda bu söz şöyledir: "Hadis konusun da salihlerden daha yalancısını görmedim."

[309] Müslim, es-Sahih mukaddime; 1/18

[310] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 63-65.

[311] İbni Arrak, Tenzihu'ş-Şeria; 2/58

[312] Ribat, Sınır karakolu, tekke, bağ, namazdan sonra diğer namazı beklemek ve fakirl­er yurdu mamalarına gelir.

[313] jbni Arrak, Tenzihu'ş-Şeria 2/46

[314] jbnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'l-Mevdua; 1/5 ELİF

[315] İbnu'l-Arrak, Tenzihu'ş-Şeria; 2/57

[316] a.g.e; 2/47-48

[317] ag.e; 2/50

[318] a.g.e; 2/58

[319] a.g.e;2/59

[320] a.g.e; 2/31

[321] a.g.e.                                                   

[322] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/11

[323] el-Hatib, Tarihu Bağdad; 2/289, İbni Arrak, Tenzihu'ş-Şeria; 2/30

[324] Tenzihu'ş-Şeria; 2/30, Tarihu Bağdad; 5/309. Hatıb, Hafız Ebu Abdullah en-Nisaburi'den bu sözü hadis diye uydurmakla itham edileninMuhammed el-Burki olduğunun nakledildiğini söyler.                                                             

[325] İbnİ Arrak,- Tenzih u'ş-Şeria; 2/30

[326] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 66-68.

[327] ibni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 1/23 BE, Ibnu'l-Cevzi, el-Ehadisu'I-Medua; 1/5 BE

[328] Adı geçen eserler

[329] es-Suyuti, el-Leâli'l-Masnua; 1/263, el-Hatib, Tarthu Bağdad; 13/453

[330] Müslim, es-Saftih mukaddimesi; 1/21

[331] İbni Adiyy, el-Kamil; 1/50BE

[332] es-Suyuti, tedribu'r-Ravi;S. 190

[333] Ibni Adiyy, el-kamil; 1/46 ELİF-BE

[334] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 69-70.

[335] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 70.

[336] Bkz. Lisanu'l-Arab, "Sened" maddesi, İbni Nasbiru'd-Din, Tedrisu'l-Hadis-S 71 es-Sehavi, Fethu'l-Muğîs; 1/11

[337] Müslim, es-Sahih;1/15, İbni Adiyy, el-Kamil; 1/39 ELİF, İbni Hibban, e!-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 2/27BE- 28BE, Ramehürmüzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl- 1/12 el-Hatib el-Ki(aye;S. 122                                                                                                  

[338] Schact: the Origins of Muhamrhadan Jurisprudeance; P.36-37

[339] ez-Zehebi, el-Münteka min min haci'l-İtidal; S.389 .

[340] et-Tirmizi,_Şerhuİlel;S. 82-83 (Itır basımı)

[341] İbni Adiyy, el-Kamii; 1/50 BE. Bera(r.a)'in bu sözünün senedi şöyledir: A'meş, Ebu İshak es-Sebıî'den, Bera'dan... Hafız İbni Hacere göre es-Sebîî tedlis yapanlar (müdellisin)'ın üçüncü tabakasındandır. A'meş de tedlis yapanlardandır. A'meşn'in İbni Adiyy'in el-Kamıl'inde (1/248) rivayet ettiği Enes hadisinde tedlisine örnek vardır. İsnadında Ahmed b. el-Haris b. Miskin'in bulunduğu hadisi, babasından rivayet etiği için Tahavi Münker görmüştür. Bu rivayet onun babasından yaptığı rivayetlerdendir.

[342] İbnu's-Salah, Mukaddime; S.38, ef-lraki, Fethu'l-Mugis; 1/125

[343] Mürsel hadis, Rasûlullah (s.a.v)'e yakın bir devirde yaşamış olmaları dolayısıyla, Sahabenin çoğunu gören ve onlarla sohbette bulunan Tabiîlerin, dinledikleri Sahabileri at­layıp, doğrudan doğruya Hz. Peygambere İsnadla "Kale Rasûiullah(s.a.v)" diyerek rivayet ettikleri hadislere denir. Hasenu'l-Basri bu Tabiilerdendir.

[344] İbni Adiyy, el-Kamii ;1/51 BE

[345] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 1/12. Rabi1 b. Huseym, Ubeydiullah b. Ziyad "in Küfe valiliği döneminde vefat etti. {İbni Sa'd; C-6, S-193)

[346] el-Hakim, Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis; S.6

[347] İbni Ebi Hatem, Takdimetü'l-Ma'rife; S.20

[348] es-Sibai, es-Sünnetü ve Mekanetüha; S.393. Sibai bunu ibni Asakirden, nassın geçtiği yere işaret etmeksizin nakleder.

[349] Robson, The İsnad un Müslim Tradition;P 21-22 Bu makale, Glasgovv Univ. or. Sos? Trans. Is. (1953-54), p.p. 15-26 da neşredilmiştir.

[350] Schacht, The Origins of muhammadan Jurisp rudence; p.37 ve Bkz. Robson The İsnad in Müslim Traditİon; p. 18

[351] F. Sezgin, Buharinin kaynakları; S.20

[352] Robson, The İsnad in muslim Traditİon; p.19

[353] Horovvitz, el-Megazi'l-Ula ve Müellifuha; S. 23

[354] İbni Sa'd, Tabakat; 7/230-231, İbni Ebi Hatem Takdimetü'l-Ma'rife; S.166

[355] Müslim, es-Sahih, 1/15, İbni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin 1719 ELİF, Ramehurmuzi. el-Muhaddisu'l-Fasıl; 1/12. Hatib'in Tarihu Bağdad'ında (6/166) bu söz Ab­dullah b. el-Mübareke nisbet edilir. Abdan, ondan gelen ravileri  açıkladıktan zsonra bu sözü onun, zındıkları ve uydurdukları hadisleri anlatırkensöylediğini ifade eder.

[356] Müslim, es-Sahih; t/14

[357] a.g.e; 1/15

[358] İbni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; S. 1/9 BE

[359] Ahbarena veya Haddessanâ tabirleri senedde çok geçtiği için bu şekilde kısaltılmaları adet olmuştur.

[360] el-Hatib, el-Kifaye; S.283

[361] İbni Hibban, el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 1/9 BE

[362] a.g.e.

[363] a.g.e.

[364] Ziyaret tarafı

[365] el-Hatib, el-Kifaye; S. 403-404

[366] Ramehurmuzi. el-Muhaddisu'l-Fasıl; 1/12-13, el-Hatib Tarihu Bağdad; 5/409, ez-Zehebi, Siyeru A'lemi'n-Nübela; 9/536. Zehebi bu hadisin ravisi olan el-Minkari'nin vahi olduğunu belirtmiştir. (Vahi; sika olduğu hiç söylenmemiş olan, bununla beraber müessir bir sebebten dolayı zarf olduğunu belirten raviye denir.)

[367] İbni Adiyy, el-Kamil; 1/47 BE

[368] Nasıru'd-Din el-Esed, Mesadiru'ş-ŞıYİl-Cahili; S. 258-259

[369] Ramehurmuzi., el-Muhaddisu'l-Fasıl; 2/1SBE

[370] a.g.e;2/18EUF

[371] a.g.e;2/18BE

[372] Bkz. F. Sezgin, Buharinin Kaynakları; S.48

[373] Robson, The İsnad m Müslim Tradition; p.18

[374] Robson'a göre muttasıl senred sadece ikinci hicri asrın son yarısında ısrarla aranan bir taklit eseridir. Bkz. The Encyclopedia of İslam; Vol.lll. P. 23,1965

[375] Schacht.The Origiens of Muhammadan Jurisprudence; p. 163-165-166-167- 169-175

[376] İmam Malik'in Mürselle delil getirmesi konusunda bkz. İbni Kesir, el-Baisu'l-Hıssis; S.48                          

[377] el-Hatib, el-Kifaye; S.409, İbni Kesir, el-Baisu'l-Hıssis; S.176. İBni Hibban'a el-Mecruhin mine'l-Muhaddisin; 2/25 BE

[378] Robsonun İddiasına göre müsteşriklerden bazıları, büyük sahabilerden rivayet edi­len hadislerin küçük sahabilerden rivayet edilenlerden az olduğu anlamışlardır. Yine ona göre, hadiscilerin naklettiklerinin sihhatine duyulan inanç şu oluyor; Hadısciler senedleri uyduruyorsa(l), bunları büyük Sahabilere isnad etmeleri de onlar için İmkan dahiline giri-yor(!) (Robson, The İsnad in Müslim Tradition; p.26)

[379] F.Sezgin. 1/249

[380] Bundan hadis metinlerinin jhmal edildiği manası çıkarılmasın. Bu konuda titiz kaidel­er konmuştur. (Bkz. es-Sibai, es-Sünnetü ve Mekanetüha fil-Teşrii'l-İslamî; S.205)

[381] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 71-81.

[382] Küîüb-ü Sİtte'nin veya dört sünenin ricalini toplayan kitaplar sonraki devrelerde yazılmıştır, İlk olarak bu konuda el-Makdisi el-Cemaili(ö;600 h) "el-Kemal fi Ma'rİfeti'r-Rical"i yazmıştır. Onu takib edenler bu kitap Ü2erinde çalışmışlardır. Mesalâ- el-Mİzzi'nin "Tehzibu'l-Kemal"! ve Askalani'nin "Tehzibüt-Tehzib" İ bunlardandır.

[383] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 82.

[384] İbni Abdi'l-Berr, eL-İstiab; 1/19

[385] Mürsel hadis İsnadından Sahabinin ismi düşen hadistir. (Bkz. İbni Kesir, el-Baisu'l-Hissîs; S.47)

[386] Müsned Hadis, İsnadı Rasûlullah (s.a.v) e ulaşan hadistir. (Bkz.İbni Kesir, el-Baisu'l-Hissîs; S.44)

[387] İbnu's-Salah, Mukaddime; S.119

[388] a.g.e

[389] a.g.e;S.118-119

[390] İbnu'l-Esir, Usdu'l-Gabe; 1/13

[391] Buhari. es-Sahih; 5/2                                    .      .

[392] İbnu'l-Esir, Usdu'l-Gabe; 1/13

[393] İbnu's-Salah, Mukaddime; S.118-119

[394] !bni Hacer. el-İsabe; S.1/6

[395] İbnu's-Salah, Mukaddime; S.119

[396] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 83-84.

[397] Bu kitaplarla ilgili olarak bkz. es-Sehavi, el-han bit-Tevbih; S.540-544, Hacı Halife, Keşfü'z-Zünün; 2/1739, e|-kettani, er-Rİsaletü'l-Müstadrafe; S.126-128, Brokelman, Tari-hu'i-Edebi'l-Arabi (Üçüncü cild), Fihristi Mahtutati'l-Musavvere, Fihristü Mahtutat Dari'l-Kütübü'l-Mısriyye (Mustalahu'l-Hadis), Fİhrüstü Mahtutat Dari'l-Kütübü'z-Zahiriyye (tarih

. kısmı) Yûsuf el-lşş tertibi (Bu kaynaklar hakkında ilmi ricale ait diğer kitapların listelerini de baş vurdum. Diğerlerini ise dipnotlarda gösterdim.

[398] Bu zatın tabakat isimli kitabının Sahabe bölümünü kastettim.

[399] Bu zatın Tabakalında da Sahabe ili ilgili bölüm kast edilmiştir.  

[400] es-Sehayi. el-İlan ; S. 544

[401] Askalani: "Bildiğim kadarıyla bu konuda ilk kitap yazan Buharidir." der. (Bkz. es-Sehavi^ el-l'1an;S.544) ancak bu kitabını görmediğini açıkça söyler. (el-İsabe; 5/153)

[402] İbni Hacer, el-İsabesinde (3/457-544) bundan iktibaslar yapmıştır. Tehzibut-Tehzib de de iktibaslar vardır. (5/159, 6/125,160 ve başka yerlerde) İbni Asakir, Tarihu Dimişk 1/

163-167-304-330-460.

[403] Bunun 11 varaklık bir yazma nüshası İstanbul Laleli kütphanesinde (2089/1) numa­rada, bir nüshası Şehid Ali Paşa kütüphanesinde (2840/1) de 17varak halinde bulunmak­tadır. (F. Sezgin; 1/405)

[404] Ibin Hacer, el-İsabenin; 1/69-125-160 sayfalarında ve diğer yerlerinde bu kitaptan

birçok iktibas yapmıştır.

[405] Horasan şehirlerinde Abyurd'a mensübtur. Sahabe Hakkındaki kitabından İbni Hac­er, el-İsabe 2/38-65-74 ve başka sayfalarda, Tehzibü't-Tehzîb de 12/271 de iktibasiar yapmıştır.

[406] Kitabınra yüz kırk küşür Sahabiyi ve rivayet ettikleri hadisleri alır. (İbnu'l-Kayyım:İ'lamü'l-Muvakiîn;1/21) İbni Hacer, el-İsabe isimli eserinin 1/217-323-410 508 say-v falarında bu kitaptan iktibaslar yapmıştır.

[407] İbni Hacer, el-îsabede; 1/272-288-358 sayfalarda bu kitaptan iktibaslar yapmıştır.

[408] İbni Hacer,. el-İsabede bu kitaptan iktibaslar yapmıştır. (F.Sezgin.S. 445)

[409] Bu ismi İbnİ Hacer söylemekte ve Fethu'l-Bari de; 1/37-38 sayfalarda bu kitaptan nakiller yapmaktadır.

[410] Medine-İ Münevvere de Arif Hikmet kütüphanesinde, yazma olarak 72 varak ha­linde 239 nolu mecmuadadır. (F.Sezgin.S.475) Birinci cildinin sika ravilere ait olması mümkündür.

[411] Medine-i Münevvere'de 270 numara da, yazmadır,(F.Sezgin. S.493)

[412] İbni Hacer, el-İsabede; 1/397-461 sayfada bundan iktibaslar yapmıştır. Bu iktibas­lardan harf sırasına göre tertib edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bunun bir yazma nüshası bize kadar ulaşmıştır ve III. Ahmed kütüphanesinde, 624/20 (206BE-219BE) numarada kayıtlıdır.

[413] İbni Hacer, Raf'ul-lsr an Kudatı Mısr; S.271

[414] es-Sehayi, bunun kabilelere göre tertib edildiğini söyler. (es-Sehavİ, el-İ'lan bit-Tevbih. S.542) İbni Hacer, el-İsabe 'nin 1/119 sayfasında ve diğer yerlerinde iktibaslar yapmıştır.

[415] İbni Hacer. el-İsabe'nin 1 /7-8-25-26-31 -41-53 ve diğer yerlerinde bundan bir çok İk­tibas yapmıştır.                                                                                                        

[416] İbni Hacer, el-İsabe; 3/208

[417] İkisi hakkında bu kitabın tabakat kitapları bölümüne bakınız

[418] Bu kitabın "İlmi Rical kitapların Tertib Esasları" bölümüne bakınız

[419] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 85-87.

[420] Şam Zahiriyye kütüphanesinde, aralarında ihtilaflı noktalar ^frJhLTn^Tn vardır. Bunlardan birisi, Hafız Ebu Nuaym el-lsbahanî'nîn, Ebu'l-Kasirn e, ûedjnj'den ri-onun Muhammed b. Hişam Ebu'd-Dimyat el-Müstemli'den, onun da Alib, ,y g varak halin-vayet ettiği nüshadır. Bu, diğer nüshadan daha açık ve yazısı daha güzelfll

Diğer nüsha Hanbel b.İshak'ın, Ali b.el-Medini'den rivayet ettiği nüshad'^». nüshada olmayan fazlalıklar vardır. 15 varak halindedir. (ez-Zahıriyye; *' mua)

[421] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 88.

[422] Bu risale 7 varak halindedir. Her varakta 24 satır vardır.

[423] Ebu Davud es-Sicisîani, Tesmiyetü'l-lhve Min Ehli'l-Ensar; Ş.1EL1F

[424] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 89.

[425] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 89.

[426] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 89.

[427] 37ci cüz 19 varak, 42 ci cüz 15 varaktır. İki cüz de Şam Zahiriyye kütübhanesinde yazma eserler arasındadır. (Hadis: 344} İkisini de gördüm. F. Sezgin Medinedeki Arif Hik­met Kütübhanesinde de bir nüsha bulunduğunu yazmaktadır. (Tarihu't-Türasi'j-Arabî; s.529) Medine nüshası 350 varaktır. Varaklar 37 satırdır. Bu ikinci cildi teşkil eder. Bu cild 1054H. yılında istinsah edilmiştir.

[428] İbnül –esir ,,üsdül gabe 1/5

[429] Zahiriyye kütübhanesinde, yazmadır. (Genel: 443) 21 varaktır.

[430] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 90.

[431] İkinci cüzü III. ahmed kütübhanesinde 497 numarada yazma halindedir. 394 va­raktır. Varaklar 21 x 27 cm boyutundadır. Son cüz ise, Feyzullah Ef. Kütûbhanesinin yaz­maları arasındadır. 1527 numarada 16x19,5 cm boyutundadır. (Bkz:Fuad es-Seyyid: Fih-risü'l-Mahtûtati'l-Musavvere "Tarih" kısım: 2,s.181) Eksik mi, tam mı olduğunu bilmediğim bir nüshanın da Şistrİbti kûtübhanesi 3015 numarasında kayıtlı olduğunu Arbeni bildirmek­tedir. (Bkz. Körhis Avvad: Zehairu't-Türas il -Arabi fi mektebeti Şistrİbti, el-Meyrid mecmu­ası, 1 -2 sayılar, s. 155) Fihnsü'l Maktutalti'l Musavvere bi-Dâri'l-Kütübi'l-Katariyye de belir­tildiğine göre MI. AHmed kütübhenesi 116 numarada I. Cildi 353 varak, II. Ci!di497 varak olan bir nüsha daha vardır. Bu nüshayı ben gördüm,

[432] Ibnü'l-Esır: Üsdü'l-Gabe; 1/5

[433] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 90-91.

[434]  Çeşitli baskıları yapılmıştır. 1358 Hicri-1939 Milâdi yılında, Mısır'da, Mustafa Mu­hammed Matbaasında yapılan baskısı Askalani'nîn kenarındadır. Sonra Mısır Nahda Mat­baasında Muhammed el-Bicâci tahkikiyle basılmıştır.

[435] İbni Abdi'l-Berr: et-İstiâb; 1/20-24

[436] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 91-92.

[437] Bkz Tabaka hakkında "İlmi Rical kitablarının tertibinin esasları" bölümüne

[438] Bkz! Tabaka kitabları listesine

[439] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 93.

[440] jbnü'n-Nedim:el-Fihrist:s. 150)

[441] İbnü'n-Nedim (el-Fihrist; s. 151'de) şöyle der:" Muhammed b. Sa'd, Valudinin arka-daşlarmdandır. Kitablarını Vakıdi'nin yazdıklarından aldığı malumatla meydana getirmiştir ve Vakıdiden rivayet yapar"

[442] İbnü'n-Nedim: el-Fihrist. s. 152

[443] Adı geçen eser

[444] el-Maliki: Tesmiyetü ma Verade Bihi'l-Hatibi'l-Bağdadi: Şam, 403 numarada (Bkz. Yusuf el-lşş : et-Hatkibü'l Bağdadi: s. 109)

[445] İbni Hayr: Fihrist: s. 225

[446] İbni Hayr: Fihrist; s. 221, Tezkiratü'l-Huffaz; 2/488

[447] İbni Hacer, el-îsabe (2/525) de bundan iktibas yapmıştır.

[448] ez-Zehebî: Tezkiratü'l-Huffaz; s.614. ez-Zehebî, Tahiru'l İslamda (2/102-195-202, 4/52) de, İbni Hacer, el-İsabe (1/144-152-343-350) de, Tekzİbü't-Tekzib (6/139 ve başka sayfalarda), İbni Asakir, Tarihu Medineti Dımışk (10/32-89-101 -105-109-162-20 ve başka sayfalarda) bu kitabdan iktibaslar yapmıştır.

[449] İbni Hacer, Tekzibül-Tekzib (2/32, 3/3, 7/472) de bundan, iktibaslar yapar. Bu ikti­baslardan anlaşıldığına göre bu zat, Tabakat tertibine rağmen belirli konularda da bablar açmıştır.

[450] Hatib bunu Tarihu Bağdad (1/214) da zikreder.

[451] es-Sehaci:ei-İ1ân; s. 715     

[452] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 94-95.

[453] Bazı yerlerinde noksanlıklar vardır. Meselâ, Medineli Talinden dördüncü ve beşinci tabaka mevcut değildir. İbni Sa'd yazdığını belirtmesine rağmen Mekke'de yerleşen Saha-biler zikredilmerniştir. Bazı hal tercemelerİnde de noksanlıklar vardır. Mesela, Amr b.EI-As'ın hayatının ilk dönemleri mevcut değildir. Medineli tabiinin üçüncü tabakasının çoğu, dört ye beşinci tabakaların kalan kısmı ve altıncı tabakanın yarısı Prof.Ziyad Mansur tahkik-lenmiş ve Medine'deki İslâm Üniversitesine bağlı ilmi kurul   (1983 M-1403 H) yılında basmıştır. Bize ulaşan el yazmasın üshada olan tabakalar da mevcuttur.

[454] Bu düşünce, araştırmamda dayandığım Dâr Sâdır basımına aittir.

[455] İbni Sa'd- et-Tabakatül-Kûbra; 7/279-286-387-480

[456] Mugalatay: İkmalü Tehzibfl-Kemâl; 1/228

[457] es-Sehavi: el-l'lan bit-Tevbih: s. 710

[458] Nedyu's-Sâari: s. 443, Fethu'l-Bârî: 2/164

[459] Bkz. "İlmi Rical kitablarının tertibinin esasları" bölümü

[460] ez-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz: 2/452. es-Sehavi: e!-İ'lan; S.601

[461] İbnü's-Salâh: Mukaddime: s. 160                                                         

[462] İbnü'n-Nedim: el-Fihrist; s. 151

[463] Sehavi, Fadl b. Dekin'in tarihle ilgili bir kitabı olduğunu yazar (bkz. el-İ'lân-bit-Tevbih:s.5O8)

[464] Tabakattaki senetleri hazfet m esiyle ilgili olarak İbni Sa'd'in hocalarına itimatının oyutlarıyla ilgıl"

[465] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 95-97.

[466]  el-Askaİâni: el-lsabe; 1/6

[467] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 97.

[468] Bir nüshası Türkiye'de  MI.Ahmed kütübhanesi, 624 numarada kayıtlıdır, 19.Varaktan ibarettir.  19x26 cm ebadındadır. ( bkz.Lûtgfi Abdül-Bedis: Fihristü1!-Mahtütati'i-Musavvere "Tarih" 1/210) Bu nüshayı gördüm. Tam bir nüshadır.

[469] es-Sehavi: ei-İ'lan bit-Teybih: s.648

[470] Fuad Sezgin: Tarihu't-Türasi'l-Arabi. s. 369

[471] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 98.

[472] Bir nüshası  Türkiye'de Köprülü kütüphanesinde bulunmaktadır.. ( s. 203) ( Bkz. Brokelman: Tariku'l-Edebi'l-Arabi: 3/221) Zahırriyyedeki nüshayı gördüm. İki yüzü de yazılı. olmak üzere 17 varaktan ibarettir.

[473] İbni Hacerin belirttiğine göre   (Hedyü's-Sârî; 2/175) Berdicinin mezhebi şöyledir: Münker Hadis ferd hadistir. İster bunda sika olan ferd kalsın, isterse sika olmayan fert kalsın aynıdır. Bunun için onun münkerü'l-Hadis sözü açık bir cerh sayılmaz.

[474] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 98.

[475] Taberinİn Tarihu'1-Ümem ve'l-Mülükuna ek olarak basılmıştır.

[476] Zeylü'l-Müzil; s. 3-5

[477] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 99.

[478] Sem'anî, et-Tahbir isimli eserinde ( hal tercemesi No: 27 de) bunu "tabakatü's-Sahabe" diye İsimlendirilmektedir. Buna göre kitabın marifetü's Sahabe kitablarından olduğu şüphesi doğuyor.

[479] Şam Zahiriyye kütübhanesinde yazma olarak bulunmaktadır. ( Gerek 4553) sadece 12 varaktır.

[480] 542. el-Hatib: Tarinu Bağdad; 7/50, ez-Zehebi tarinu'l-İslarh; 1/15, es-Sehavi: el-İ'lân; s. 524, es-Sem'ani: el-

Ensab; 2/5-32

[481] Bu tertibi yapanın el-Kemal yazan Abdül-Gani el-Makdisi el-Cemaîiî (Ö: 600 H) olduğu görüşünü, ûstad Yûsuf el-lşş tercih eder. ( Bkz.Fihristü Mahtütat Dârı'l-Kütübi'z-Zahiriyye'"Tarih" 169)

[482] es-Suyûti: Tedribü'r-Ravi: s. 428

[483] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 99-100.

[484] Buhari bu hadisi edeb kitabı, Zan olanlar babında alır ( 8/124) İbni Hibban el-Mecrûhin 1/7 ELİF, el-Hatib el-Kifaye: 38-39

[485] adı geçen eser: 1/19 BE, Bkz. es-Sehavi: el-İ'lân, el-THatib el-Kifaye s. 39

[486] ez-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz: 1/3 , el-Hakim: Marifetü Uiûmi'l-Hadis: s. 15 el-Hatib el-Kifaye s. 26                                                               

[487] İbni Hibban el-Mecrûhim Mine'l-Muhaddisin: 1/12 BE. Hadis şudur:" Sizden biriniz,. bir ece varıp üç defa izin isteği zaman izin verilmezse geri dönsün" Hakimin belirttiğine göre Ebu Bekir, Ömer, Ali Zeyd b. Sabit (Rahüm) cerh ve tadil yapmışlar, rivayetlerin sağlamını çürüğünden ayırmışlardır. ( Marifatü'l-Ulûmi'l-Hadis: 352}

[488] İbni Hibban e!-Mecrûhin 1/12 BE

[489] adı geçen eser

[490] es-Sehavi el-l'lan: s. 706 bu sahabiler, diğer ravi sahabiler hakkında "kezebe" tabiri­ni "hata etti" yerinde kullanırlar.

[491] adı aeçen eser: s. 707

[492] " İbni Hacer şöyle der: "Süfyan, bilhassa isnatta, Şu'beden daha sağlam hafızalıdır. Şu'be'karıştırırsa bilhassa isimleri karıştırır, dediler" (el-lsâr fi-Ma'rifeti Ricâli'l-Asâr: s. 124 Bu kitab, daktiloyla yaz'I' haldedir. Mastır tezidir.)

[493] Bkz. İbni ebi Hatâm: cerh ve Tadil kitabının önsözü, İbni Adiyy: Mukaddirnetü'l-Kâmil: 1/13 BE-44 BE, es-Sehavi el-l'lân bit-Tevbih s. 708

[494] el-leknevi er-Raf'u ve't-Tekmil: s, 80-100

[495] el-Hatib el-Kifaye s. 22 el-Leknevi er-Raf'u Vet-Tekmil; s. 77-100. Şamlılardan olup doğuda Ebû Hatem er-Razi ayarında kabul edilen duhaym da "Lâ Be"sebih" tabirini "Sika" yerinde kullanmıştır. ef-Leknevi: er-Raf'u vet-Tekmil: s. 101

[496] el-Leknevi: er-Raf'u ve't-Tekrnil: s. 79-Haşiye 2 Tübba' bir adamın öldürülmesini di­lediği zaman onu el-Adl İsimli şahsa teslim ederdi. Halk ise "Vadaa alâ yedey Ad-lin"Adaletin (yani Adlin) eline verdi" derlerdi ki bu, "Sağlam güvenilir, delildir, güvenilir, zayıf, çok yalancı."

[497] el-Hakim: Ma'rİfetü Ulûmi'l-Hadis s. 52 Bu kitabda cerh ve tadil hakkında en veciz ibareleri bulmuş ve "el-Medhal ilâ Ma'rifeti's-Sahih" isimli kitabına atıfta bulunmuşturtur. Burada cerh ve tadilden bahseden sözü-iyice ayırt ettiğini söylemektedir.

[498] Nevevi şöyle der: "KabuJ edilmesi gereken ravi hakkında şu şartlar vardır: Adil, hafızası güçlü olmalıdır. Müslüman, akıl baliğ fasıklık sebeblerinde, mürüvveti yok eden kötülüklerden uzak, uyanık, hıfzıyla ilgili olunursa ezberi güçlü, kitabını iyi yazıp tesbİt eder, kendisinden yapılan rivayetleri bilir olmalıdır. " ( es-Suyûti: Tedribü'r Ravi: s. 197-198)

[499] el-Leknevi er-Raf'u vet -Tekmil fil-Cerhi ve't Ta'dil s. 117

[500] adı geçen eser ve ez-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz 2/465

[501] ez-Zehebi: Tezkiratü'j-Huffaz: 2/496 el-Leknevi er-Raf'u ve't Tekmil s. 189-191. Aynı duruma örneklerden birisi de Muhammed b. Yahya ez-Zühelinin Buhari hakkındaki Cerhidir. Ez- Züheli, halk kendisini bırakıp Buhari'nin etrafında toplandığı için hasede düşmüştür. (el-Hatib: Tarihu Baödad: 2/30) Muhammed b. Osman b. Ebû Şeybe ile Mutay-yen'in birbiri hakkındaki sözleri de bu kabildendir. (Tarihu Bağdad: 3/43-45)

[502] ez-Zehebi: Tarihu'l-islam: 5/242-243

[503] İbni Hibban: el-Mecrûhin mine'l-Mukaddisin : 2/28 ELİF-BE el-Kasımi el-Cerhu vel-Ta'diks. 24

[504] İbni Hibban: el-Mecruhin Mine'l-Mukaddisin 2727 BE, 28 ELİF, el-Haîib el-Kifaye 126-127

[505] el-Askalanî: Lişânü'l-Mizan: 1/16

[506] es-Sehevi el-İ'lân bit -Tevbih s. 488. şöyle nakleder "AIİ b. el-Medini, babası hakkında soran şahsa "Onu benden başkasına sor" dedi. Adam tekrar sorunca, başını eğip düşündükten sonra, başını kaldırıp "Bu konu dindir. Babam ise bu konuda zayıftır." dedi. Sünen Sahibi Ebu Davud ise oğlu hakkında şöyle dedi."Oğlum Abdullah çok yalancıdır.' Onun lehinde tevil yapmak için çabalamamıza rağmen böyledir.  ,

[507] es-Sehavi el-I'lân bit-Tevbih s. 487. Şöyle nakleder b. Dahhak el-Babilti (Ö: 218 H) onunu kendisine geldiğini zanneder. Onu bir çömlek altın ve leziz yiyecekler getirdi. İbni Main yiyeceği kabul etti, altını geri çevirdi. Oradan ayrıldığında Ebu Sa'd hakkında sorulun­ca : vallahi onun ilgisi iyidir, yemeği lezzetlidir, ancak o Evzai'den hadis olarak bir şey din­lememiştir." cevabını vermiştir?"

[508] El- Hatib: Tarîhu Bağdadi;5/326.

[509] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 101-106.

[510] Bu kitablar için bkz.es-Sehavi el-İ'lân s. 585-588, Hacı Halife : Keşfa'z-Zunün, s. 582, el-Kettanî er-Rısafetü'l-Mustadrafe s. 144-147

[511] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 106.

[512] Bu kitabdan bir kaç sayfa III.Ahmed Kütüphasi 264/6 ve Ankara Saib Kütüphanesi 1557 numaralarda bulunmaktadır. (F: Sezgin' Tarihu't Türâsi'l-Arabi s. 292)

[513] el-Maliki: Tesmiyetü Ma Verade Bihi'l-Hatib, Dımışk, No: 399)

[514] Hediyytü'l-Anifin yazarı 225 Hicri yılında vefat eden Ebül-Hasen Aiib. Muhammed e!-Medâiri'nın "ed-Duafa min Ricâli'l-HadVisimli bir eserinin bulnudğuna işaret etmekte­dir. Bu kaynak son devreye aittir. İlk kaynaklarda bu iddiayı güçlendirecek bir kayda nast-lamadım. (Hediyyetü'l-Arifin: 1/672)

[515] Fihrist: s. 212

[516] ez-Zehebi: Mukaddimetü'd-Duafa: 1/4

[517] ez-Zehebi, "el-Muğnu fi'd-Duafa" isimli eserinde bundn iktibas yapar ve bunu Mu-kaddime'nin 4. sayfasında belirtir.

[518] İbni Hacer: Ta'cîlü'l-Menfea; s. 247, el-üsan; 1/34, 4/83-81-85, Tehzibüt-Tekzib; 3/222

[519] İbni Hacer, Tekzîbü't-Tekzib, 2/36-38-49 ve başka sayfalarda bu kitabtan iktibas­larda bulunmuştur.           

[520] ez-ZehebiıMukaddimetû'd-Duafa; 1/4

[521] İbni Hacer, Tekzibü't- Tekzib; 2/152-159, 3/56 da bu kitabdan iktibaslar da bulun­muştur.

[522] İbni Hayr'da bunu aynı şekilde zikretmiştir; Fihrist; s. 211

[523] ve (  ) İbni Hacer'in bu zattan yaptığı iktibaslar; Tekzibü't-Tekzib'in 2/240-311, 3/3-461 ve diğer sayfalardadır. Zehebi ise el-Mizan'ın 1/4 de iktibasta bulunmuştur. İbni Hac-er;Lisânü'T-Mizan (5/139) da onun Gulatı Şia'dan bir Rafızi olduğunu açıklar.

[524] İbni Hacer: Hedyü's-Sâri; 2/145 (Mustafa el-Babi basımı)

[525] adı geçen eser; 2/150

[526] Hafız Zehebi "el-Muöni Fi'd-Duafa" isimli eserinde buna dayanır. Bunu Mukaddime (s. 5'de) belirtir. Nurüd-Din Itır basımı) Bir çok yerde de yaptığı iktibasları belirtir, (bkz. el-Muğni; 1/16-24-41-51-58-72)

[527] İbni Hacer Lisânû'l-Mızân; 1/34-348, 4/72-58-81

[528] ez-Zehebi el-Muğni; 1/5. Zehebi kitabın bir çok yerinde, meselâ 1/46-55 de bu kitab­dan yaptığı iktibasları belirtir.

[529] İbni Bedran: Tehzibü Tarihi İbni Asâkir; 2/436, ez-Zehebi: el-Muğni; 1/70

[530] Hakimin "el-Medhal ila Ma'rıfeti'l-İklil" ve "el-Medhâl ilâ ma'rifeti's-Sahihayn" isimli iki kitabı vardır. Birincisi Halep'te ( 1352 H) ve Londra'da { 1953 M) basılmıştır. İkincisi Şehid Ali Paşa Kütübhanesinde 346/2 numarada 75 varak halinde yazmadır. (F. Sezgin: Tarihut-Türâs; 1/368)

[531] Karaviyyin (Fas) kütübhanesinde 70 (YE 199) numarada yazma olarak mevcuttur? ( bkz. Kaime fi-Nevadiri'l-Mahtütatİ'l-Arabiyye fi Mektebi Camiati'l-Karaviyyin) Dr. Faruk Hamate tahkik etmiştir.

[532] ez-Zehebi ed-Duafa mukkadimesi; 1/5                                           

[533] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 107-109.

[534] Bafna'da 1/557, No: 2932-2937 de el yazması halindedir. ( Bkz. Brokelman: Tari-hu'l-Edebi'[-Arabi s. 3/179)

[535] Hindistan'da Haydarabad, Dekan da, Dairatü'l-Manrifi'l Osmaniyye matbaasında basılmıştır. Tarihsizdir. Beraberinde İmam Müslimin 'ei-Münferidât ve'l-Vahdan" isimli ese­riyle Nesei'nin "ed-Duafa ve'l-Metrûkin" isimli eserleri de basılmıştır.

[536] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 110.

[537] Zahiriyye Kütübhanesi, hadis bölümü ( 249) nda yazma halindedir. Bu kitabı gördüm. Dr. Beşşar Avvad, kitabın ismindeki "eş-Secera fi.... sonradan eklendiğine işaret etmektedir. İkinci cüzde böyledir, ancak hazîetmiştir.

[538] İbni Hacer: Tehzibü't-Tehzib: 1/93, 5/46, 10/158

[539] Hedyüs-Sâri; 2/151

[540] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 110.

[541] Köprülü kütübhanesi tarih bölümü 719 numarada el yazması halindedir. 76 say­fadır. Bu kitabı gördüm. Dr. Sa'di e!-Haşimi bunu tahkik etmiştir. Bkz. Fuad es-Seyyid, Fih-ristü'l-Mahtüfat el-Musawere ( Tarih 2/95-96)

[542] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 111.

[543] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 111.

[544] Şam Zahiriyye kütübhanesindedir. El yazmasıdır. (Hadis bölümü, numara: 362 de kayıtlıdır) 455 sayfadır ye 12 cüzdür. Bir nüshası da Berlin'de 9916 numarada kayıtlıdır, (bkz. Brokelman : Tarihü"l-Edebi'l-Arabi; s. 3/222)

[545] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 111-112.

[546] Türkiye'de Ayasofya KütDbhanesinde 496 numarada kayıtlı, el yazması halindedir. Yazım tarihi VII. asırdır. Varak sayısı 262, büyük boydur. Bir nüshası da Daru'l-Kütübi'l-Mısriyyededir. (19598/BE) Varak sayısı 166, hacmi 16x23 cm. Kitabı Ayasofya nüshasına dayanarak tanıttım. Bu kitab üç cild halinde Haydarabad, Dekanda 1390 Hicri yılında ( 1970 M) Dairatü'l-Maarifi'l Osmaniyye matbaasında basilmıştır..Tahkİkini yapan Aziz beğ el-Kadiri en-Nakşibendidir. Halepte 1396 Hicri yıhnda Mahmud İbrahim Zayid'in tahkikiyle üç cild halinde basılmıştır.

[547] İbni Hibban el-Mecrûhin mine'l-Mukaddisin; 2/32 BE

[548] Adı geçen eser; 8/113 ELİF, 3/76 ELİF

[549] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 112-113.

[550] Türkiye'de Topkapı Saray Kütübhanesinde el yazmasıdır. (3000: 2943) okunabilir yazıyla eksiksiz bir nüshadır. 3900 varaktır. İkinci bir nüsha Kahire'dedir. Birinci 2: 29, ikinci 1: 243 Şam Zahiriyye Kütübhanesinde de bir bölümü vardır. ( Hadis: 364) Bu, üçüncü cüzden, yirminci cüze kadardır ve 389 varaktır. Zahiriyye de aynı zamanda el-Kâmil'den seçme bölümleri ihtİca eden 40 varaklık bir nüsha daha vardır. Bkz. Yûsuf el-lşş: Fihristü Mahtütat Dari'l Kütübi'z-Zahiriyye (tarih) s. 238-241

[551] Ibni Adiyy: el-Kâmil$ 1/44 BE

[552] jbni Adiyy'in, sika veya sika olmayan ravilerin münker rivayetleriyle ilgili örnekler vermesinin adetlerinden olduğunu İbni Hacer ( Hedyü's-Sârİ; 2/152) belirtmektedir.

[553] es-Sehavi: el-İ'lan bit-Tevbih; s. 586

[554] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 113-114.

[555] Şam Zahiriyye Kütübhanesinde 11 varak kalmıştır. (Genel: 124/11) (Bkz: Yûsuf el-Işş: Fihristti Mahtütati'z Zahiriyye; s. 241-242) Ayasofya Kütübhanesinde de bir nüshası vardır. (3405) Bkz. Brokelman: Tarihu'l-Edebi'l-Arabi; 3/211

[556] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 114.

[557] el-Hakim: Ma'rifetu Ulûmil-Hadis: s. 71, ibni receb: Şerhu ilelil-Tirmizi: 1/216 {Itır basımı)

[558] 9Z-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz: 3/966, İbni Hacer: Lisanü'l-Mizan; 3/275

[559] Müteahhirin alimlerden eş-Şems Muhammed b. Aybek es-Sürûcî (O: 744 H) Sika raviler hakkında kitab yazdı. Ama tamamlayamadı. Tamarnlasaydı 20 ciltten fazla olacaktı. Yazılanın sadece Ahmedlerle ilgili bölümü bir cild tutmaktadır. (es-Sehavi: el-l'lân) İbni Halfûn (Ö: 636) da kitab yazdı. Zehebi (Ö: 748 H) "Risale fi Ruvati's Sikan yazdı. Askalanî (Ö: 852 H) ise Tehzib'de olmayan sika raviler için kitab yazmaya başladı, Fakat tamamlay­amadı { es-Sehavi el-İ'lân) Sika ravilerle ilgili kitab yazanların sonuncusu Zeynü'd-Dın Kasım b. Kutluboğa (Ö: 879 H) dır. Bu eserin I ve II. ciltleri İstanbul'da Köprülü Kütübhanesindedir. Rabat genel kitablığında 361 KAF numarada da bazı bölümleri bulun­maktadır.

[560] Şehid Ali Paşa Kütübhanesinde el yazması halindedir. ( 2747/1 -FE 796) 67 varaktır. Varaklar 19.2x13.9 cm. boyutundadır. (bkz. Fihristü'l-Makdûtati'l-Musavvere, tarih bölümü 2/91-92) Tacü's-Sübki taralından tertiblenen de bize kadar ulaşmıştır. Bu da Halep'te Ah-mediyye kütübhanesinde yazma halindedir. 342 numarada kayıtlıdır. Bir nüsha "el-ltkraf Fi Evhami'l-Etraf" isimli eserin sonundadır.

[561] el-Heysemi: Tertibü's-Sikat Mukaddimesi

[562] el-İcli'nİn   "es-Sikafının   mikro-film   kopyası   Medine   İslam   üniversitesi Kütübhanesinde 1785 numarada kayıtlıdır.

[563] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 115-116.

[564] Birinci cildi III. Ahmed Kütü bh an esinde 2995 numarada kayıtlıdır. Kopya edildiği ta­rih VII. asırdır. Yazı stili ta'Iiktir. 67 varaktan ibarettir. Her yarakta 29 satır vardır. Varaklar 19x27 cm.dir. II ve III. cildleri Şam Zahiriyye Kütübhanesindedir. (Tarih bölümü, numara: 710, 711) ikinci cildin baş tarafı eksiktir. Çünkü BE harfiyle başlamıştır. 376 sayfadır, üçüncü cild ise lamdır ve 326 sayfadır.

Kitab dokuz cüz halinde Haydara^ad, Dekan da Dairetü'l-Maarifi'l-Osmaniyye mat­baasında bas ı im ıştır.

[565] es-Sehavi el-l'lan; s. 585

[566] İbni Hibban: es-Sikat: 1/2 ELİF

[567] adı geçen eser; 1/18 ELİF

[568] adı geçen eser: 1/18 BE

[569] adı geçen eser; 2/276

[570] adı geçen eser; 3/324

[571] Bkz.el-Askalanî: Lisanü'l-Mizan; 1/14, İbni Hibban es-Sikat. 1/13

[572] İbni Hacer el-Askalenî: Tehzibüt-Tehzib; 4/287

[573] İkmalü Tekzibi'l-Kemâl; s. 419

[574] Filatcher'in çalışmasıyla basılmıştır. Lecnetü't-Te'lif ve't-Terceme ve'n-Neşr Mat­baası, Kahire: 1959 Miladi.

[575] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 116-118.

[576] Yemen, Sana'da Camiü'l-Kebir kütübhanesinde , el yazma halindedir. 93 varaktır. ( bkz. Kaimetün bil-Mahtütati'l-Arabiyyeti'l-Musavvere bil-mıkrofilm mine'l-Cumhuriyyetil-Menaniyye; s. 7)

[577] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 118.

[578] İbnü'n-Nedim el-Fİhrist s. 319, ed-Davûdî: Tabakatü'l Müfessir'in 1/244, Mugalîay: 2/338

[579] es-Sehavİ: el-İ'lân bit-Tevbih; s. 588

[580] ed-Davûdi: tabakatü'l- Müfessirin; 1/247

[581] el-Hatib: Tarihu Bağdad; 5/417, ez-Zehebi: Tezkiratü'l- Huffaz; s. 494

[582] el- Hatib: tarinu Bağdad; 2/232, ez-zehebi: Tarinhu'l- İslam; 1/15( Zehebi bununu kaynaklarından birisi olduğunu belirtir) es-Sehavi: el-İ'lân; s. 523

[583] İbni Hayr: Fihrist; s. 212

[584] el-Hatib: Tarinu Bağdad; 7/50, ez-ZehebiP tarinu'l-İslam; 1/15, es-Sehavi: el-Vlân;

[585] Zehebi bunun güzel bir tarih olduğunu söyler. Tezkİratü'l-Huffaz; s. 600-601

[586] İbnü'n- Nedim: el-Fihrist; s. 325, Şurûtu'l-Eimmeti's-Sittle; s. 17

[587] el-Hatib: Tarinu Bağdad 3/51-52, ez-zehebi: Tariku'l-İslâm; 1/15, es-sehavi: el-i'lân: s. 523-524, el-Kettâni: er-Risâletü'l-Mustafa: s. 130

[588] İbni Kesir: el-Bidâye ve'n-Nihaye; 11/111, İbni Hacer: el-lsabe; 1/577 v.b. yerlerde, ed-Oavûdi: Tabakatü'l-Müfessirin: 1/192

[589] ez-Zehebi: Tezkira: s. 662

[590] es-Sehavi: el-İ'lân; s.589, İbni Hacer: tehzib: 1/356

[591] el-Hatib: tarihu Bağdad; 1/250, es-Sem'ani: el-Ensâb;3/141 ez-Zehebi: Tezkiratü'l-Huffaz; s. 731

[592] es- Sehavi: el- hân; s. 588, Kilab Daru'l-Kütübi'l-Mısriyyede el yazması halindedir. ( 14 mim) 110 varaktan ibaret bir cilt içerisinde 6 cüzden meydana gelmektedir. Bkz.: Fih-ristü Mahtütatı dâril' - Kütübi'l- Mısriyye, I. Cild, Mustalahu'l-Hadis; 1/273) İbni Makûlaya göre bu büyük bir tarihtir. ( el-Ikmal; 2/453)

[593] Ebül- Arab: tabakatu Ulemai Ifrikıyye ve Tunus; s. 105, Bkz. Yayıncının mukaddime­si, s. 28

[594] es-Sehavi: el-İ'lân; s. 558

[595] adı geçene eser

[596] adı geçen eser

[597] ez- Zehebi: Tezkiratü'l- Huffaz; s. 988

[598] es- Sehavi: el-İ"lâ bit-Tevbih; s. 588

[599] Bu kitabın Tabakat kitabları bölümünü bakınız.                 

[600] Daru'l-Kütübü'z- Zahiriyye de e! yazması halindedir (Genel 112 1 )

[601]  Daru'l- Kütübü'z-Zahırıyyede el yazması halindedir. ( Genel,   39) III. Anmea

Kütübhanesinde 424 FE-1219 numarada bu kitabın 23 varakhk bir nüshası daha vardır.    ( bkz Fuad es-Seyyid: Fİhristü'l-Mahtûtati'l- Musavvere, et-Tarih; 2/150)

[602] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 119-121.

[603] İbni Main: et-tarih ve'1-İlel; s. 12

[604] adı geçen eser.

[605] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 122.

[606] İbni Main: Ma'rifetü'r-Rical; s. 3

[607] el-Leknevi; er-Raf'u vet-Tekmil; s. 100-102. Hafız Zehebi İbni Maine güvenini şöyle belirtir:" ibni Mainin cerh ve tadil hakkındaki sözlerini daima kabul ederiz ve içtihadında cumhura muhalefet etmediği sürece onun sözlerini hadis hafızlarının çoğundan önde tu­tarız. Cumhurun leyyin gördünğünü sika sayar, cumhurun sika görüp kabul ettiğini de zayıf sayana hüküm tek kalana göre değil, imamların kavline gönedir. Ebû Zekeriyya bu konu­nun ımamlarındandır. Rical hakkında onun sözü gayeye çok yakındır ve ekserisi doğru ve isabetlidir. Bir raviden sonraki ravi hakkındaki sözünde tek kalmıştır. Dolayısıyla, söylediğimiz konudaki içtihadında yahptığı hata açık şekilde belirmiştir. Ama o da bir in­sandır, masum değildir. Bir hadis üstadını bir defa sika sayıp, diğer defa leyyin sayabilir. Aynı ravi hakkında içtihadı değişebilirve aynı zamanda sorana içtihadına uygun cevap ve-rebilir.( ez- Zehebi: Risale fi'r-Ruvati's-Sikat. Mısır basımı-1324 Hicri)

[608] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 123.

[609] Ayasofya kütübhanesinde 3380 numarada kayıtlı el yazmaşıdır. 180 yarak içinde sekiz cüzdür. Varak genişliği 29/165 mm. dir (bkz. Mukaddimetü'l- İlel ve Marifeti'r- Rical; s.1) Daru'l-Kütübi'z-Zahiriyye de 40 ve 46 numaralı mecmualar içinde noksan cüzleri de

vardır. Kitabın.....Ayasofya yazmasının ilk dört cüzü Dr.Talât Koçyiğit ve Dr.İsmail Cerra-

hoğlu'nun tahkikiyle, Ankara üniversitesi, İlahiyat Fakültesi yayınları arasında, 1963 Milâdi yılında basılıp yayınlandı.

[610] İbni Hacer (Hedyü's-Sâri; 2/173) şöyle der: "İmam Ahmed "Münkeru'l-Hadis" sözünü, hadis konusunda aynı asırda yaşayanlar arasında garip kalanlara söyler, Yani bu, muhalefet etmese bile tek kalmış demektir. Bu da onun hali araştırılarak bilinir. Kendisine boyla denen ravinin delil kabul edilen birisi olması gerekmez. el-Leknevi İmamının mak­sadını araştırarak şu açıklamayı yapar: "Ravi şöyle ve şöyledir Muhakkak onda linet vardır. (er-Raf'u vet-Tekmil; s. 157)

[611] Bkz.Tal"at Koçyiğitin "el-İIel ve marifetü'r- Ric'T e yazdığı mukaddimeye

[612] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 124.

[613] Birinci basımı, Abdurrahman b. Yahya el-Yemani vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Sekiz cilttir. Dairatül-Maraarifi'l- Osmaniyye matbaası, Haydarabad, Dekan- Hindistan- 1358-1362 H.

[614] Hindistan'da basılmıştır. Bağdad'aki genel ve Özel kütübhaneleri araştırmamam rağmen bu basımı bulamadım.

[615] Bu kitabtan bir parça Bankipor'da 12- 687 numarada kayıtlıdır. ( Bkz. Brokelman: ta-rihu'l- Edebi'!- arabi; 3-178) Bu nüsha 56 varaktır. ( Bkz. F.Sezgin: Tarihut-Türasi'l- Arabi$ s. 347)

[616] es-Sehavi: el-ilân; s. 588

[617] Mütabi zve Şahid: Rivayet edilen bir hadisin garib olmadığını göstermek için O hadi­sin başka bir yolla gelen rivayet zincirini göstermektir. Şahid ve mütabi konusunda garib zayıfın rivayetinden vaz geçilir, usulde vazgeçilmez. (bkz.İbni Kesir: el-Baiş'ül-Hıssis:s. 59)

[618] Abdurrahman b. Kâb b. Malikin hal tercemesi, bablara ayrılacak kadar çok rivayeti bulunduğu için 90 satırdan fazla tutmaktadır. (bkz. et-Tarihu'l- Kbir; KAF: 1, MİM;3, Hal ter­cemesi No: 991

[619] Buhari sahihinde aynı asırda yaşama şartıyla yetinmemekle iki ravinin karşı.karştya gelmesini, hatta karşı karşıya gelip birbirinden dinlemesini şart koşmaktadır. (Bkz. İbni Ke­sir: el-Baisü'l-Hıssis: s. 25)

[620] Bu oranlar araştırma yapılarak elde edilmiştir.

[621] Buhari: et-Tarihu'l-Kebir; Mim 1KAF1, Bkz.Hal tercemesi No: 11-35-143-417-1045-1245-1416

[622] et-Tehanevi: kavaid fi Ulûmi'I-Hadis

[623] İbni Hacer: en-Nükeüt ala İbni's-Salâh; s. 548

[624] ez-zehebi: el-Mûkıza, el- Leknevi: er-Rafu ve't-Tekmil; s. 97-182-183

[625] ez-Zehebi: el-Mûkıza

[626] Buhari: et-tarihu'l-Kebir; MİM 3, KAF 2, Hal tercemesi No: 3228

[627] lll.Ahmed Kütübhanesinde, el yazması halinde, 674 (II) numarada 119 BE-143 BE, E 667 numaralı mecmuanın içindedir. 25 varaktır. Ebarı: 19x16 cm.dir.

[628] Bkz.el- Hatibü'l-Bağdadi: ed-Duafave Hedyû-Sari; 2/145

[629] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 125-127.

[630] Karaviyyin kütübhanesinde el yazmasıdır. HA-LAM( 244 N: 40) No: 778 . 199 say: fadır, üzerinde "elinci cüz" diye yazar, içinde Musul, Avasım, Suğur ve Şam mukaddislerinı yazar. Eski müsnedlerden biriyle birlikte ciltlenmiş, üzerine iki kitab olduklarına dair bir kayıt d üşü I m em İştir.

[631] Hafız Zehebi onun hal tercemesinde şöyle der: "Ahmed b. Ebû Hayseme Züheyr b. Harb: Hafızdır,  Hücettir,  imamdır, Tarihu'l-Kebir Yazandır." Darakutni: " Sikadır, Me'nundur"der. Hatib ise:" sikadır, alimdir, sağlamdır, hafızdır, onun tirihinden daha fay­dalı bir ilmi rica! kitabı bilmiyorum. 279 yılında vefat etmiştir." der. ( Bkz.Tezkiratüi-Huffaz; 2/596)

[632] Tarihu Bağdad; 4/163

[633] es-Sehavi: el-İ'lân bit-Tevbih; s. 588

[634] er-Risâletü'l-Mustadrafe; s. 130

[635] Mu'cemu Ebi Ali es-Sadeîi; s. 41

[636] Iraki'nin el   iyye şerhinde,. İmam Ebül-Hasen Muhammed b. Ebil-Hüseyn b. el-Vezzan'ın şöyle dediği nakledilir."Yahya b. Main'in arkadaşı, Tarih yazarı, meşhur hafız Ebû Bekr Ahmed b. Ebî Hayseme Züheyr b. Harb'in bizzat el yazısıyla yaçdığı şu ibareye tesadüf ettim: Ben, Ebû Muhammed el-Kasım b. el- Ezbağ'ın benden dinlediği Tarih kit­abını benim istediğim şekilde benden rivayet etmeleri için Ebu Zekeriyya Yahya b. Mes-leme v eMuhammed b. Abdi'l- A'lâya izin verdim? Arkadaş ve talebelerinden istediği kişiye de İzin verdim, bundan sonra da icazet verdim. Bunu Ahmed b. Ebü Hayseme, 276 yılı şevaalinde kendi eliyle yazdı. (Bkz. el-Kasımî: Kavaidül-Tahdİs; s. 206) vaşıt şehri alimleri Ebu Abdillâh Muhammed b. el-Hüseyn b. Said ez.Sağgerani el? Adl'in (Ö: 335 H) Ebu Hayseme'den de Ahmed b. Ali el-Hayûti rivayet etti. Bu zat kitabı kendi kendine ve halka 80 küsur defa okudu, (süâlât es-Selefİ lil- Hüzi: s. 37) Ebûl-Meâli Muhammed b.. Abdüs-Selam b.Ubeydullah el-lsbahani (ibni sande) kitabın aslı kendinde olduğu halde İbni Ebu Hayseme'nin tarihinin tamamını dinledi. (Süâlât el-Hafız es-Seleği li- Hamis'İI-Huzİ an ce­maatin min Ehli Vasıt, s. 16 Tahkik: Muta'et-Tarabİşi-Dımışk, 1976 Milâdi)

[637] Yemenli olan Vehb b. Münebbih, Yemenle ilgili haberlere önem vermesi ve bunları yazmasıyla tanınmıştır. (Bkz.Kitabü't-Ticânfi Mulûki Himyer li'bni Hişam ve Bkz.Hovovvitz: el-Meğazi'l-Ulâ ve Müellifûha; s. 23                                                  

[638] İbni Ebi Hayseme: et-Tarihu'l- Kebir; s. 150

[639] adı geçen eser; s. 83                                                           

[640] adı geçen eser; s. 75, İbni Abdil-Bern de, el-İstiabda, İbni ishaktan yaptığı nakillerde İbrahim b. Şa'dın rivayetine dayanır. ( Bkz. el-İstiab; 1/21)

[641] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 127-130.

[642] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 130.

[643] Dâru'l-Kütübi'l-Mısriyye'de (14 MİM) el yazması halindedir. Bir cild içinde altı cüzdür. 110 Varaktır. Her varak 25 satırdan ibarettir. 15.5x11.5 cm ebadmdadır? ( Bkz.Fihristü'l-MahtŞtat; clid$ l"Mustalahu'l-Hadis" 1/273) Medine İslam Üniversitesinde bir fotokopisi vardır.

[644] el-Farku Beyne'l- Firak; 181, İbni Murtazi: tabakatül-Mûtezile; s. 88

[645] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 131.

[646] İbni Ebu Hatem bir ravi hakkında "mechûl" demişse bununla ravinin halinin bilinme­diğini kasteder ekseriyetle hadiscilerin çoğu ise bununla ravinin, kendisinden sadece bir kişinin rivayet etmesi sebebiyle, kendisinin, şahsının bilinmediğini kastederler. Tenkidci-lerden bazısı, onlara göre bilinen birinin bilmemeğidir, diye bu görüşü reddettiler. (er-Raf'u; s. 160-165) ibni Ebu Hatem "Leyse bil-Kaviyy" dediği zamanda bu ravinin kavi ve sebt der­ecesine ulaşmadığını kasdeder. ( ez-Zehebi: el-Mûkıza)

[647] Cerh ve tadil konusunda dayandığı kişileri "Erbau Resâ-il fi Ulûmi'l-Hadis (tahkik; Abdül-Fettah Ebû Gudde; s. 171) de

[648] İbni Ebi Hatem: et-Cerh vet Ta'dil; c: 1 -Bölüm: 1 -37 Ebu Gudde (er-Rafu; s. 1ŞO) İbni Ebu Hatem, Ebu Hatem ve Ebu Zür'anın bir ravi hakkında sükût etmelerinin, onu sika saymalarından ileri geldiğini söyler, buna delil olarakta İbni Hacer'in kitablarında: "İbni Ebu Hatem bunun hakkında cerhte bulunmadı" sözünü gösterir. Zannediyorum ki bu konuda et-Tehavevi daha önce fikir beyan etmiş ve "böyle raviler hakkında cerh ve tadil'in olmasını ümit ederim" demektedir.

[649] Bkz. Buhari'nin Tarihu'l-Kebir'ini yazdığımız sayfalara

[650] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 132-133.

[651] Rabat Keffani Kütübhanesinde 528 numarada kayıtlı el yazmasıdır. Bunun verimli bir nüshasını gördüm.

[652] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 133.

[653] Kütübü Sitte ismi İmam Buhari ve Müslimin Sahihleri ile Nesei, Ebu Davûd, İbnİ Ma'ce ve Tirmizi'riin sünnlerine denir.

[654] Mahlûf: Seceratü'n-Nûri'z-Zekeriyye$ 1/181

[655] jbniHayr: Fihrist; s. 223

[656] İstanbul Lâleli Kütüphanesinde, 2089 numarada kayıtlı, el-yazmasıdır. 16 varaktır. (F:Sezgin: Tarihu't Tûrasi'l-Arabi$1/342)

[657] Nuri Osmaniye Kütübhanesinde, el yazmasıdır. (ez-Zihrikli: el-Mûstedrek; 2/235) Bkz. Kaime Linevadıri'l-Mahtûtatİ'l-Arabiyye fi Mektebeti Câmiati'l-Karavİyyin Bİ-Fas, No: 69 (LAM 80/118)

[658] Lâleli Kütübhanesinde 981-9 numarada e! yazmasıdır. 26 varaktır. (F.Sezgin:Tari-hul-Türâc; 1/388)

[659] "Ricalü Süneni'n-Neseî" (618)

[660] Ayasofya Kütübhanesinde (127 Rical) el yazmasıdır. 40 varaktır. ( F.Sezgin; Tari-hut-Turâs; 1/264)

[661] Iİİ.Ahmed kütübhanesinde 164/21 numarada el yazması bir varak vardır, köprülü kütübhanesinde ise 40-4 numarada 9 varak vardır. (Sezgin: 1/364)

[662] Daru'l-Kütübi'l-Mısriyye'de, el yazmasıdır. No: (2) 8: 18. Genel: 801. 103 varaktır. (Sezgin: 1/365)

hamined b. Galip el-Berkani'nin (ö;425 h) içinde Buhari Müslim Ebu Davud, Tirmizi, ve Nesei'nin kitaplarında Sahabe ve Tabiinden kendi hocalarına (şeyhlerine) gelinceye kadar ki ricali kitabında topladığı zaman ortaya çıktı. Bu yoldaki teşebbüslerTs onra ki devirler de, el-Makdisi el-Cemaili'nin (ö;600 h) "el-Kemal fi Ma'rifetü'r-Rical" isimli eserini yazmcaya kadar tekrarianmadı.(622) Bu kitap Kütübü Sitte ile Kütübü Sitte yazarlarının diğer meşhur eserlerindeki ricali ele alır. Ki-tabda ricali yazılan kitaplann sayısı, Kütübü Sitte dahil olmak üzere 25 kitaba ulaşmaktadır.

Bu kemal kitabı, kendisine ekler yapılmak veya gözden geçirilip tashih edilmek suretiyle,, sonra ki üç asır boyunca bir çok yazara temel teşkil etmiştir."(623)

[663] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 134-136.

[664] Şam Zahiriyye Kütübhanesinde el yazmasıdır. "Genel 55 (139)" 15 varaktan ibaret küçük bir risaledir.

[665] Zahiriyye kütüphanesinde el yazmasıdır. hadis bölümü: 389 19 varaktır.

[666] Daru'l-Kütübi'l-Mısriyye de, el yazması halinde iki hüsha vardır. Birincisi: bir cilttir, 215 varaktır 17x13.5 cm. ebadındadır.numarası 16 dır.İkincisi, Yine bir cilttir, 381 varaktır. 21 X15.5 cm. ebadındadır. Numarası 76 dır. Diğer bir yazma nüsha için bkz. (F.Şegin. 1/533) Son bulunan bir nhüsha 1244 hicri yıiında istinsah edilmiş olan 390 varaklık bir nüshadır ki Medine-i Münevvere genel kitaplığındadır.

[667] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 137.

[668] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 138.

[669] İskendiriyye Belediye kütüphanesinde bir nüshası vardır. Çift yüzü yazılı 216 va­raktır.

[670] Tehzibü't-Tehzib; 11/220

[671] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 138.

[672] Bunun 709 hicri yılında yazılmış, 188 varaklık bir nüshası bulunmaktadır. (Nuruos-maniye kütüphanesi; 766 FE 834) Bkz. Lutfgi Abdü'l-Bedi', Fihristu'l-Mahtutat el-Musavvere; (et-tarih) 1/94

[673] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 139.

[674] Birinci bazımı, iki cild haminde, 1323 hicri yılında, Haydarabad, Dekan meclisu Dai-rati'l-Maarİfi'n-Nizamiyye matbaasında yapılmıştır.                                       

[675] İbnu'l-Kayserani, el-Cem'u Beyne Ricali's-Sahihayn; 1/4

[676] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 139.

[677] İbnu's-Salah, el-Mikaddime; S.149

[678] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 2/KAF28, İbnu's-Salah, el-Mukaddime; S.149

[679] İbnu's-Salah, el-Mukaddime; S. 150

[680] Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; 2/28

[681] ag.e; 2/31

[682] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 140-141.

[683] Birinci baskısı Dekanda, Haydarabad , Dâiratü'l-Maarifi'l-Osmaniyye Cemiyeti mat-basında 1360 hicri yılında yapılm ıştır.

[684] Darü'l-Kütübi'l-Mısriyyede, el yazmasıdır. (221) 76 varaktır. Ebadı:25X17cm.dİr. Bir nüshası da Şam Zahiriyye kütüphanesinde (2582) bulunmaktadır. Üçüncü nüshası Türkiye'de Şehid Ali Paşa kütüphanesindedir. (1931) Dördüncü bir nüshası Hindİstanda Batnadadır,  2:58   numarası  2898.   F.   Sezgin  diğer bir  nüshasının   III.  Ahmed kütüphanesinde 2969-3  numarada kayıtlı  60 varaktanibaret olduğunu  söyler. (F.Sezgin.S.369)

[685] İbni Hacer, Tehzibül-Tehzib; 5/358

[686] Britanya II. Müzesinde, el yazmasıdır. 717(Bkz. Brokelman, Tarihu'l-Edebi'l-Arabi; 3/221 F.Sezgin. 1/419)

[687] es-Sern'anî, et-Tahbir, hal tercemesi no:89

[688] İbni Hayr, Fihrist; S.213

[689] 1322 Hicri yılında haydarabad, Dekan da , Dairatü'l-Maarifü'l-Osmaniyye mat­baasında basılmıştır.

[690] Şam Zahiriyye kütphanesinde el yazmasıdır. 170 sayfadır.

[691] Hasen Âli Yâsîn bunu Samda   çıkan Meçmau'l-Lüqa.ti'|-Arabiyye deraisİnde yayınlamıştır, (47cı sayısında 4.Cıfd-1972 Miladi de lmam_Su/utı de aynı isimde pır kitap Varmıştır   {Hüsnü'l^Muhaddşra;   .1/340-894,   Keşfü'z-Zurfün)     kitap  Rabat genel kütüphanesinde el yazması halindedir.                                                     .,   

[692] Hollan da Ueı de.n de, el yazmasıdır. 1087 (bkz. Brokelman, Tarıhu'l-Edebı'l-Arabı; 3/22© 8 savla halindedir.          

[693] Haçf halife Keşfu'z-Zun.un; 1/87                                           

[694] Ezher Üniversitesi kütüphanes nde bir kaç cüzden rneydana gelen bir cilt halinde mevcuttur, İkinci cüzün aralarında baş amakta olan, on sekizinci cüzurn basında sbıtmeK-tedır. 311 varaktır. Yine bu kitaba ait bir ikinci cüz aynı yerde mevcuttur. Bu cuz.Allame Abdu'l-Az.ım Münziri tarafından el yazısıyla .istinsah edilmiştir. 42 varaktan ibarettir, (bkz. Ezher kütüphanesinde mevcut kitaplar listesi; 1/265)

[695] fiso. el-kattani, er-risaletü'-Müstacfrafe; S. İ2J                                   

[696] Bu üç kitap Fasîa Karayıyyın Üniversitesi küTüphanesmde el yazması nalındedırler. el-lstiapdan sonra yazılan nadir.eşerlerdendir. Hepsi bir arada 287 (KAF 143) numarada kayıtlıdır. (Bkz. Faş Karaviyyin Üniversitesi kütüphanesi Arapça nadir yazma.eserler ıste-şı) Bu ese.ri Dr. Abduliah Serhul es-Sevalihe tahkik etrnış ve Mekke Ummu'l-Kura Üniversitesinde doktor unvanı almıştır.

[697] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 142-143.

[698] Dr. Mahmud el-Mira bu kitabı yayınlamıştır.

[699] Teymüriyye kütüphanesinde el yazmastdır. 546Tarih SAD 358 FE 568 (Bkz. Lutfi Abdu'l-Bedi';Fihnstu'l-Mahtutat el-Musavvere "et-Tarih" 1/241)

[700] Hindistan da Allahabad da, 1327 hicri yılında, Muhammed Muhyiddin el-Ca'feri ez-Zeynebjnin gayretiyle basılmıştır.

[701] Ömer Rıza Kehhale, Mu'cemi'l-Müellifin;2/79

[702] B u kitabın altı cüzü Hindistan da Dairatü'l-Maarifi'l-Osmanİyye matbaasında basılmıştır.

[703] Hindistan da Batna, Hüdâbakış, kütüphanesinde, el yazması olarak , 2896, FE 3094 numarada kayıtlıdır. (Bkz. Fihrüstü'l-Mahtutat el-Müsavvere; 2/116) bir nüshasıda San'a da Camiü'l-Kebir kütüphanesindedir. 19 Muştalahu'l-Hadjs (Bkz. Mahtütatu'l-Arabiyyeti'l-Musavvere mikro filimleri listesi;S. 12) üçüncü bir nüshası, Arap ülkeleri üniversitesindeki el yazmalarının aslından kopya edilmiş olarak, Riyad üniversitesi

nüshası ise Meknas Camii Kebirinde 237 numarada kayıtlıdır. Ancak bu nüshanın sonun­da noksanlık vardır.

[704] Leidenhde "el-Ensabü'l-Müttefaka" adıyla di Goya nın gayretiyle basılmıştır.

[705] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 144.

[706] es-Sem'ani, et-Tahbir, hal tercemes, 72, ez-Zehebi, Tezkira; 3/1014

[707] ez-zehebi: Tezkira; 3/1014

[708] Ebül-kasım b. el-Ferra bunu özetlemiştir. Ezher Üniversitesi Kütübhanesinde el yazması olarak 140 varak içinde ( 134) 9017 numarada kayıtlıdır. İbrahim b. Adiyy'den başladığına göre nüshanın baş tarafı kaybolmuştur. 640 Hicri de istinsah edilmiştir.

[709] 1978 Hicri, 1959 Miladı yılında Haydarabad, dekan, Dairatü'l-Maarifi'l-Osmanİyye matbaasında basılmıştır. İki cilt halindedir.

[710] Daru'l-Kütübbı'l-Mısriyyede, el yazmasıdır; 31 (Bkz. Fihristü'l-Mahtütat, 1 cild, Mus-talahu'l-Hadis; s. 138)

[711] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 145.

[712] Bkz. el-Hatîb: Mevarid. s.404

[713] Ebû Vaü, İbni Seleme (Ö: 79 H) nin öz kardeşidir. (Bkz.Buhari: tarih; Cild: 2, kışım: 2/246)                                                                             

[714] Ebû Nuaym el-Fadl b.Dekin, Küfenin büyük hadiscilerindendir. (0:206 H>

[715] Müslim: Sahih Mukaddimesi; 1/26, es-Sehavi: ei-İ'lân$ 391/392

[716] es-Şehavi: El-l'lân; s. 390

[717] İbnü's-Salâh: Mukaddime; s. 154, Bkz. es-Sehavi-el-İ'lârr s 390

[718] el-Hatib: tarihu Bağdad; 6/927

[719] İbni Asakir: Tekzibu Tarihi İbni Asakir 1/25, İbnü's Salâh: el-Mukkadime- s. 154, diğer bir örnek İçin bkz. el-Hatib: tarihu Bağdad; 14/100, el-lrak'i: Fethu'i-Muğus- 4/133 es-Sehavi: el-i'lân; s. 390, es-Suyûti; eş-Şumarih (i ilmit-Tarih; s. 8

[720] İbni asakir: Tehzibii Tarihi ibni Asakir; 1/25-26, bu olayı Suyûti, Hammad b. Zeyd b.Hassana ait olarak anlatır. Bkz.eş-Şumarİh Fi İlmil-Tarih; s. 8

[721] İbni Asakir: Tehzib; 1/26, es-Sehavi: el-i'lân; s. 454

[722] adı geçen eserler.

[723] es-Sehavi el-i'lân; s. 386

[724] adı geçen eser; s. 392

[725] adı geçen eser.

[726] ez-Zehebî: Tarihu'l-İslâm; 1/17

[727] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 145-148.

[728] es-Sehavi: el-l'Lân; s. 701

[729] Britanya H.Müzesinde, 1620 numarada kayıtlı, el yazmasıdır. (Bkz.Brokelman: Tari­fi u'l-Edebi'l-Arabi; 3/227) İstanbul Edebiyat Fakültesi Şarkiyat bölümü kütübhanesinde de bir nüshası vardır. Numara: 1019, 82 varaktır. (F.Sezgin:Tarihut-Türas; 1/504)

[730] es-Sehavi: el-i'lân; s. 701

[731] Daru'l-Kütübi'l-Mısriyyede, Mustalahu'l-Hadis bölününde 381 numarada kayıtlı el yazmasıdır. 148 sayfadır. Bu kitabı, gördüm. Hafız zehebi de "et-Telvih bi Men sebeka Ve Lehika" isimli bir krtab yazmıştır, ama kayıptır.

[732] Medine islâm Üniversitesi kütübhanesinde 505 numarada kayıtlı bir resimli nüshası vardır.

[733] el-Kettânî: er-Risaletü'l-Mustadrafe; s. 211

[734] es-Sehavi:el-i"!ân;s.701                                       

[735] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 148-149.

[736] Şehirlere göre tertibin üstünlükleri için, bu kitabın "Rical ilmi kiîablarınm tanziminin esasları" bölümüne müracaat ediniz.

[737] el-Hatib: tarihu Bağdad; 1/214

[738] Yakut: Mu'cemü'l-Üdebâ; 1/246

[739] Bkz."Rical ilmi kitablarının tanziminin esasları" bölümü

[740] Şehavi, şehirlerin siyasi, içtimai tarihini, coğrafi durumunu gösteren mahalli tarih­lerle ricali tanıtan tarihleri birbirinden ayırmaksızın bir liste verir. Sehavi, Hacı Halife (Kâtib Çelebi) ve başka yazarlar tarafından listeleri verilenler hariç, bunların kaybolanlarını belir­lemenin güçlüğü açıktır. Diğer kaynakların İktibas ettiği bilgi parçalarını toplamak suretiyle elde edilenler de istisna teşkil ederler. Bu iki sebeble bu kitabların özelliklerini ve üstün tar­aflarını belirlemem mümkün oldu. Günümüze kadar ulaşan mahalli tarihleri inceledim. Bu sebeble sunduğum liste, sadece hadiscileri ele alan şehir tarihlerini almaz.

[741] İbni Hayr: Fihrist; s. 228, Sehavi: el-ilân; 153

[742] es-Sem'ani: el-ensab; KAF421 BE

[743] el-Hatib: Tarihu Bağdad; 4/188, ez-Zehebi: Tezkiratü'i-Huffaz; s. 560, es-Sübki: tabakatü'ş-Şafiyye; 2/183, es-Sehavi: el-ilân; s. 644, el-Askalani: Tehzibü't-Tehzib; 1/35

[744] el-Kettânı: er-Risâle; s. 133. Bu kitab İbni Kesirin "Sahabeden kendi asrına kadar ri­cali ele alan tam bir tarihtir?" dediği eser olabilir. (el-Bidâye ve'n-nihaye; 11/52)

[745] Körkis Avvad'ın tahkikiyle, Bağdad'da 1967 Miladi yılında basılmıştır.

[746] ez-Zehebi: Tezkira; s. 690

[747] el-Hatib: tarihu Bağdad; 5/63, el-Maliki: Tesmİyetü. Maverade Bihi'f-Hatibi'l-Bağdadi; Dımışk, 346, Bu kitabtan yapılan iktibaslar için bkz. İbni Hacer: el-İsabe; 1/97-1,54-167, İbni Asakir;Tarihu Dımışk; 10/97-109-249-430 İbni Asakir'in iktibaslarından anlaşıldığına göre kitab tabakalara göre tertiblen mistir, (bkz. Kenzü'l-Umma1/330)

[748] el-Hatib: Tarihu Bağdad; 5/460, es-Sehavi: el-i'lân;, s. 644, İbni Makûlâ; ei-lkmal; 4/473

[749] el-Beyhaki: Tarihu Beyhak; s. 21, ez-Zehebi: Tezkira; s. 791

[750] es-sem'ani: Ensâb; 4/107, el-Halili: el-İrşad; KAFG 60-1 "harraniyyin"

[751] es-Sehavi: el-i'lân; s. 627, es-Sem'ani;Ensâ.; 3/269 "Cezeriyyin"

[752] es-Sehavi: el-i'lân s.632

[753] el-Ketîani: er-Risâle; s. 130

[754] es-Sehavi: el-i'tân; s. 624

[755] es-Sem'anî: Ensâb; 5/271, es-Sehavi: el-ilân; s. 624

[756] es-Sehavi: el-l'lân;s.623

[757] F. Sezgin Gesçhichte; 1/346

[758] Bu kitabı Ebû Ömer Ahmed b. Muhammed et-Talemenki (Ö: 429 H) özetlemiştir? bu özet Ali eş-Şâbi ve Naim Hasen el-Yafî tahkikiyle 1968 M yılında Daru't-Tunusiyye ta­rafından bastırılmıştır.

[759] Tahir en-Na"sâni tahkikiyle, Hamada el-lslah matabaasında basılmıştır. (Tarihsiz­dir)

[760] el-Beyhaki: tarihu Beyhak; s. 21, es-Sübki: Tabakatü'ş-Şafiiyye; 2/295 (et-Tanaki basımı)

[761] el-Hâtib: tarihu Baâdad; 4/6, İbni Hacer el-İsabe; 1/63 de ve Tehzibül-Tehzib; 2/51-404-414, 4/525-439 vb. da iktibaslar yapmıştır bu kitabdan... İbnü'l-Esir ise Üsdü'l-Gabe (Mukaddime; 1/11) de bu kitabdan istifade etmiştir.

[762] es-Sehavî:el-i'lân; s. 650

[763] ez-Zehebi: Tezkira; s. 852, es-Sehavi: el-i'lân; s. 571, el-Kettâni: er-Risâfe; s. 137

[764] el-Hatib: Tarihu Baâdad; 6/75, ez-Zehebi: Tezkira; s. 898, Tarihu'l-lslam; 1/16, es-Sehavi: el-ilân: s. 592-645.İBni Hacer bundan bahsetmiştir.(Tekzibüt-Tehzib; 6/218) Mısırlı ve Mağribliier konusunda başvurulacak kaynaktır. Talebe arasında meşhurdu ye Muğaltay zamanında nüshaları çıktı. İkmalü Tehzîbi'l-Kemâl'de (S.801) de böyle bahsedilir.

[765] el-Hatib Tarihu Bağdad; 1/90

[766] İbni Hacer;Tekzibüt-Tekzib; 9/154

[767] es-Sem'ani: el-Ensâb; 1/284, es-Sehavi: el-flân; s. 616

[768] Şam Zahiriye Kütübhanesinde, el yazmasıdır. (Tarih: 65)

[769] 1950 M yılında Şam'da Saidü'l-Efğani tahkikiyle basılmıştır.

[770] el-Hatib: Tarihu Bağdad; 9/331, es-Zehebi: Tezkira; 985-986

[771] el-Beyhaki: tarihu Beyhak; s. 21, es-Sehavi: el-i'lân; s. 644

[772] İbni Hacer: Tekzibüt-Tehzib; 9/470, ed-Davudi: Tabakatü'l-Müfessirin; 2/106

[773] es-Sem'ani: el-Ensab; 1/199, ez-Zehebi: Tezkira; s. 1062, es-Sehavi: el-i'lân; s. eaa

[774] el- Hatib: Tarihu Bağdat; 10/302-303, ez-Zehebi; Tezkira; s. 1062, es-Sehavi:   el -İ'lân;s.633

[775] el-Kettani: er-Risâle; s. 131, ed-Davüdi: Tabakatü'l Müfessirin; 1/93

[776] el-Hatib: tarihu Bağdad; 10/27, ez-Zehebi: tezkira; s. 1052, es-Sehavi: el-ı'lân; s. 620

[777] Birinci cüz Zahiriyye de, el-yazması olarak vardır.

[778] . es-Sehavi: el-i'lân; s. 646

[779] Haydarabad, Dekan'da 1950 M. Yılında basılmıştır.

[780] Haydarabad, Dekan'da basılmıştır.

[781] ez-Zehebi:Tezkira; s. 1102

[782] adı gezen eser

[783] F.Sezqin;Geschichte; 1/353

[784] Mısır'da, es-Seade Matbaasında 14 cild olarak basılmıştır.

[785] el-Kettâni: er-Risâle; s. 131

[786] ez-Zehebi: Tezkira; s. 1162

[787] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 150-153.

[788] 1967. M yılında Körkis Avvad, Bağdad'da, el-Maarif Mataasında bastırmıştır.

[789] Bahşel: îarihu Vâsıt; s.47-85-151 -218

[790] adı geçen eser; s. 85-218

[791] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 154.

[792] Ali eş-Şâbi ve Naim Hasen el-Yafi'nin tahkikiyle, 1968 M, yılında Darul-Tuhusiyye matbaasında basılmıştır.

[793] Bkz.Tabakatü Ulema-i Ifrikıyye ve Tunus kitabının Mukaddimesi; s. 28

[794] adı geçen eser; s. 65

[795] Adı geçen eser; s. 79

[796] Meselâ Rebah b.Yezid el-Lahmî (s. 118-126), Behlûl b.Raşid (s. 126^138) ve Sahnûn et-Tenûhî (s. 184) vb. hal tercemelerine bakz.

[797] Tabakatu Ulema-İ' If rıkıyye ve Tunus; s. 111

[798] adı geçen eser; s. 115-126

[799] adı geçen eser; s. 113-117-125-185

[800] adı geçen eser; s. 212

[801] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 154-155.

[802] Tahir en-Na'sânî tarafından, Hamada, el-lslah matbaasında bastırılmıştır.

[803] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 155.

[804] Şam Zahiriyye Kütübhanesinde tam bir hüshası vardır. {Tarih bölümü, numara: 65)

[805] Ebûş-Şeyh el-Ensari: Tabakatü'l-Muhaddisin Bi isbakan Mukaddimesi

[806] adı geçen eser; 2/135

[807] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 156.

[808] Şam'da, Said el-Efganî'nin teşebbüsüyle, el-Mecmau'l-İlmİ el-Arabi Basımevi ta­rafından, 1369 H-1950 M yılında Terakki Matbaasında bastırılmıştır.

[809] el-Havlâni: Tarihu Darya; s. 3

[810] adı geçen eser; s. 45

[811] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 156.

[812] Dr.Behmen Kerimi'nin teşvikiyle, İbni Sina kitabevi tarafından, 1339 yılında Farsça olarakTahran'da bastırılmıştır.

[813] Sübki şöyle der: "Nisabur en güzelve en büyük şehirlerden birisi idi, Bağdad'dan sonra bir benzeri de yoktu. Hafız Ebû Abdillah el-Hakim, Nisabur hakkında, hadis hafızlarının takdir ettiği bir tarih yazdı. Buna göre o kitab tarihlerin efendisidir. Hatibin yazdığı tarih de her ne kadar İslami kitablarm güzellerinden ise de yazarının aleyhinde bazı sözler vardır. Bu, şundan ileri gelmektedir. Ne ne kadar Baödad Nisabur'dan sonra kurul­muşsa da, oranın alimleri için öncelik vardır. Çünkü orası, Nisabur kazındırılmadan önce, ilim yuvası ve ilim merkezi idi. Sonra Hakim, Hatibden hayli önce yaşamıştır. Hatib ise on­dan sonra dünyaya gelmiştir. Bu arada Bağdad'da sayısız kişi girmiştir, dolayısıyla bun­ların hal tercemelerini kısa yazmak gerekmiştir.

[814] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 157.

[815] Şam, Zahiriyye Kütübhanesinde, el yazmasıdır. (Genel: 116, KAF 220-9) ıkı yuzu de yazılı olmak üzere 31 varaktır.

[816] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 157.

[817] Hollanda Leidende, Brilli Matbaasında 1931 M. yılında basılmıştır, '

[818] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 158.

[819] Birinci basımı, Abdur-Rahman b. Yahya el- Muhallim el- Yemani'nin gayretleriyle, 1369 yılında basılmıştır.

[820] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 158.

[821] Yusui el-lşş: el-Hatibü'l-Bağdadi; s. 178-179-183

[822]   ez-Zehebi: Tezkira; s. 1139                                            

[823] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 158-159.

[824] es-Sehavi: el-i'Iân; s. 605

[825] es-Sehavi, el-flan bit-Tevbih isimli eserinde bu konuda yazılan eserlerin bir listesini verir; S. 607-609

[826] el-Kettani. er-Risale; S. 140-141

[827] Bu eserin II. ve III. cüzü Zahiriyye kütüphanesinde, el yazması olarak mevcuttur. Genel: 7418-Genel: 7419 iki cüz 42 varak tutmaktadır. (Bkz. el-Elbani, Fihrist el-Mahtutâî ez-Zahiriyye)

[828] Bunu Sehavi yazmamıştır. el-Maliki, "Tesmiyetü Ma Verede bihi'l-Hatîb "isimli eserde zikreder. Dımışk, numara:394

[829] Sehavi bunu da yazmamıştır. Kitap Zahiriyye kütphaneşinde el yazması halindedir. 225 sayfadır. (Fihrüstü Mahtûtat ez-Zahiriyye-Tarih- Yusuf el-İşş tertibi, Brokelman, Tadi-hu Edebi'l-Arabî;3/222, el-Elbani, Fihrusîi Mahtûtat ez-Zahiriyye; S.236-237) Bu kitabı gördüm.

[830] el-Hatîb, Tarihu Bağdad; 1/242

[831] a.g.e;3/318

[832] a.g.e;7/50

[833] Mu'cemi'l-Evsati hocalarının isimlerine göre düzenlemiştir ki bunlar iki bin kişidir. Ravilerden aldığı hadislerin çoğu Garib hadislerdir. Kitapda otuz bin hadis olduğu söylenir. Eser altı büyük cilttir. Mu'cemi's-Sağîr ise tek cilddir. Bunda bin beş yüz hadis vardır. Bu hadislerin bin hocadan rivayet etmiştir. (Bkz. er-Risaletü'l-Müstadrafe ; S. 101, Keşfü'z-Zünün; 2/290)

[834] Rosentahl bunun yerine bir hata eseri olarak Muhammed b. ibrahim'i (ö; 281 h) sa­yar. Sehavi ise bu zatı Ebu'ş-Şeyh el-Ensari, nin tabakasında yazar. Aslında bu zat Ebu Bekr b. İbrahim b. Ali b. Asım b. Zâzân el-Mukri dir(ö;381 h) (es-Sehavi, el-!lân; S.650)

[835] İbnu'n-Neccar, et-Tarihu mücedded Iİ Medineti's-Selâm; KAF145

[836] el-Hatib, Tarihu Bağdad; 6/61

[837] Bunun kitabından el yazmasıo 11 varak Şistribty de 5165/1 de mevcuttur. (F. Sez­gin. 1/530)

[838] es-Semani, et-tahbir; Hal tercemesi no; 72

[839] Bu zatın "el-Mu'cem fi Müştebeh Esamî'l-Muhaddisin" isimli bir eseri vardır. III. Ah­med kütüphanesinde 623 numarada  kayıtlı on varak vardır. Beş varakta eki varıdr. (F.Sezgin; 1/389)

[840] es-Sahavi, el-İ'lan; S.609

[841] Bunu Sehavî el-İ'lan da yazmamaştır. Fihrüstü Mahtûtat Dari'l-Kütübi'l-Mısriyye'nin birinci cildi, Mustalahu'l-Hadis bölümü 265. sayfasında yazılıdır.

[842] Şam, Zahiriyye kütphaneşinde, el yazmasıdır. (Mecmu' 106/168) 9 varaktır. Ebadı 15X11 cm. dir. Her varakta 15 satır vardır.

[843] Yusuf el-İşş; Fihrüstü Mahtûtat ez-Zahiriyye-Tarih ve ekleri -S.225. Bunu gördüm, nüshası tamamdır. Sonunda İbnü's-Sammak'ın hocalarının vefat tarihlerinin yazıldığı bir sayfa eklidir.

[844] bkz. Brokelman, Tarihu'l-Edebi'l-Arabi; 3/225

[845] El yazmasıdır. (Veliyyüd'din kütüphanesi; 845-FE 856) 134 varaktır. Varak ebadı, 14/25 cm.dir. (Bkz. Fuad es-Seyyid, Fihristü'l-Mahtûtat el-Musawere; C.2 et-Tarih-li. Bölüm-S. 147)

[846] Medine-i Münevverede İslam Üniversitesi yüksek Tahsil kütüphanesinde, Ziyad Mansur'un doktora çalışması olarak tahkik ettiği tek fotokopi nüshasını gördüm.

[847] Darü'l-Kütübi'l-Mısriyye de el yazmasıdır. (27 mim) 143 Varaktır ve 21 satırdır. 25.5 X 17.5 cm. ebadındadır. (Bkz. Fihrüstü Dari'l-Kütübü'l-Mısriyye, I. cild -Mustalahu'l-Hadis; S. 265) "Meşihatü's-Suğra" İsimli bir nüshası iki cüz halinde Diyarbekir de CİM 2109/2 nu­marada kayıtlı olarak bulunmaktadır. Bu nüsha 878 h. de yazılmıştır. 163 ELİF' ten 178 ELİF'e kadar (Dr. Ramazn Şeşen, Nevadiru'l-Mahtûtat el-Arabiyye; 1/1,17)

[848] Darü'l-Kütübi'l-Mısrıyyede bir nüshası vardır. Medine işlem Üniversitesi Yüksek Tahsil kütüphanesinde bir kopyesi vardır. Muhammed Salih el-Fellah doktora için bu foto­kopi üzerinde tahkik yapmıştır.

[849] El yazmasıdır. 13 varaktır. 16X23 cm. ebadındadır.(el-Mektebetü'l-Ezheriyye-Mustalahul-Hadis-326 Mecâmi-FE 83)

[850] Mağrib te el yazmasıdır. el-Kettani; S.323

[851] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 160-163.

[852] en-Neçâşi, er-Rical; 2/160

[853] a.g.e;1/28, Bkz. es-Sehavi, el-İ'lan;579

[854] a.g.e; 1/59, et-Tusi, el-Fihrist; S.21

[855] et-Tusi, el-Fihrist;S.97. Bu eser el-Hasen b. Ali b. Dâvud el-Hulî'nin fDoğumu:647 h) "er-Rical" isimü eseri yazarken yararlandığı kaynaklardandır, bkz. el-Hullî, Kitabü'r-Rical; S.3

[856] en-Neçaşi, er-Rical, 1/63, et-Tusi, el-Fİhrist; S.24

[857] en-Neçaşi; 1/63, et-Tusi, S.75. Bkz. es-Sahavi, el-İ'lan; S. 570. Anlaşıldığına göre iki kitapta tabakalara göre düzenlemiştir. Bkz. en-Neçaşi; 2/340

[858] en-Neçaşi, er-Rical; 1/102

[859] en-Neçaşi; 2/196, et-Tusi; S.92, es-Sehavî, el-İ'lan; S.580. Bu kitap el-Huli'nin er-Ricali hazırlarken yararlandığı kaynaklardandır. Bkz. Aynı kitabın 3. sayfasına

[860] en-Neçaşi, er-Rical; 2/292

[861] el-Hatib, Tarihu Bağdad; 3/308, ez-Zehebi, Tgzkira; 3/839, es-Sehavi, el-İ'lan; S.580, el-Huli, "er-Rical" yazarken bu eserden iktibaslarda bulunmuştur.

[862] Kitaplarının listesini en-Neçaşi, er-Rical;1/73-74, et-Tusi, el-Fihrist, S.29 da yazar­lar. Ancak "Men Ravâ An Ebi Cafer" isimli eseri sadece Neçaşi, "Kitabü'ş-Şia Min Ashabi'l-Hadİs" isimli eseri ise sadece Tûsî yazar, bu kitapların küçük cüzler olduğu anlaşılıyor.

[863] et-Tûsî, el-Fihrist; S. 26 da şöyle der: "el-Hemadani bu kitabında bütün insanlardan ve Şiadan olup hadis rivayet edenlerden ve onların tarihlerinden bahseder. Birçok şey yazmış fakat tamamlayamamıştır."

[864] en-Neçaşi, er-Rical;2/334

[865] a.g.e;1/70

[866] ag.e; 2/183

[867] a.g.e;2/228, et-tusi, ef-Fihrîst; S.116

[868] en-Neçaşi, er-Rical; 1/108

[869] a.g.e;2/256

[870] a.g.e;2/370

[871] a.g.e;2/305, et-Tusi, el-Fihrist,S. 157. Tusi bunun tamamlanmadığını söyler. Kitab  el-Huli'nin yararlandığı kaynaklardandır. Bkz. el-Huli; S.3

[872] en-Neçaşi, er-Rical; 2/308

[873] a.g.e;2/308, et-Tusi bunun yerine "Tesmiyetü Men Rave'l-Hadis"i yazmıştır.Belki de bu yazarın başka bir eseridir. (Bkz.el-Fihrist; S. 151)

[874] Ebu Ömer el-Keşşi bunun eserine dayanır. (Bkz. Ricalü'l-Keşşi; 2/197)

[875] en-Neçaşi, er-Rical;1/68

[876] et-Tusi, el-Fihrist; S.37

[877] a.g,e;S.3

[878] a.g.e

[879] a.g.e

[880] a.g.e;S.120

[881] ag.e; S.189                                                                                  

[882] es-Sehavi, el-llan; S.580                                   

[883] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 163-165.

[884] Kâzım el-Müsevi el-Meyâmevî'nin yardımıyla birinci basımı gerçekleştirilmiştir. Dânışgah matbaası, Tahran, 1383 hicri

[885] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 166.

[886] Birinci basımı, 1317 hicri yılında Hindistan, Bombay'da yaüpılmıştır. İkinci bazımı ise Ahmed el-Hasenî'nin yardımıyla, Kerbelâ'da (tarihsiz olarak) el-A'lemi basımevi tarafından gerçekleştirilmiştir.

[887] Ahmed el-Hüseyni, Ricalii'l-Keşşİ Mukaddime; S. 3-4

[888] el-Keşşi, Ricalü'l-Keşşi, Hal Tercemesi no: 143-490-482

[889] a.g.e; hâl tercemesi no:520 Vakifiyye; Gu at. Şıadan ucguruta^denır Burfar Mem turiyye, tfuseviyye ve Ric'iyye'dir. Vakifi denmesi İmamhgın Musa Kazını, da durduğunu evladına geçmediğini iddia ettikleri içindir, (Muhtasar T^fetuİsnaAşenyy S. 20)

[890] a.g.e; hal tercemesi no:465., Albaiyye, Alba' b Zira' fAlbai, Hz Ali'yi Rasülullah (s.a.v) den üstün tutarlardı. (Şehrıstanı,2/12- Muhtasar turne,

[891] a a e hal tercemesi no:343 Tayyara: Gulatı Şia'nın Sebeiyye kısmıdır. Bunlar ölmediklerini, ölüm görülen hallerinin canlarının sabah ışığında uçmasından (baret olduöunu iddia etmelerindendir.(el-bed'u ve't-Tarih; S.5/129)                                   

[892] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 166-167.

[893] Celaîü'd-Dîn el-Garavi el-Amili'nin yardımıyla ikinci defa olarak Tahran da, Musta-favİ basımevinde bastırılmıştır, (tarihsizdir)

[894] en-Neçaşi, Kİtabü'r-Rical; S.23

[895] .a.g.e;S.13

[896] a.g.e;s.13-15

[897] a.g.e

[898] a.g.e

[899] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 167-168.

[900] Muhammed Sadik Âl Bahru'l-Ulum'un yardımıyla, 1937 M. yıhnda.Necef, el-Haydariyye matbasında basılmıştır.

[901] et-Tusi, el-Fihrist;p S. 2

[902] . Muhammed SadiR Âl Bahru'l-Ulum, el-Fihrist mukaddimesi/SİN. Zeydiyye; Zeyd b. Ali b. el-Huseyn b. Ali (r.a)'e bağlı olanlardır Bunlar, daha efdali varkan faziletli kişinin imamlığını caiz görürler. Buna dayanarak Ali (r.a) daha faziletli olduğu halde Hz.Ebu Bekir ve Ömer'in halifeliği caiz görürler. (Şehristani; 1/207) Fathiyye ise, imamlığın Cafer b. Sadıktan, ismail'inin ana baba bir kardeşi Abdullah el-F"

(Şehristani; 2/3)

[903] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 168.

[904] M. Sadık Âl Bahru'l-Ulum, el-Fİhrist Mukaddime/ VAV

[905] Bazıları bu zıtlığın yanılma eseri olduğu görüşündedirler. Abdullah el-Mamkanı (ö;1351 h)Tûsi'nin bu konuda karşılaşmayı esas aldığını, ravrbir defa bizzat imamın kendi­sinden rivayet ettiyse, başka bir defa da vasıtayla rivayette bulunduğunu; dolayısıyla birin­cisinde imaman ashabından, ikincisinde ise imamlardan rivayet etmeyenlerden saydığını söyler. (Bkz. M. Sadık Âl Bahru'l-Ulum, el-Fihrist Mukaddime; S.58)

[906] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 169.

[907] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 170.

[908] Şiirlerin neseb bilgisini ihtiva ettiğine dair bkz. Dentan; The Idea of History in The ancient Near East; S. 246-249

[909] "Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi milletlere ye kabilelere ayırdık. Allah yanında en üstün olanınız, en çok korunanızdır." (el-Hucurat süresi, ayet 13)

[910] el-Hakim, Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis; S. 169, İbni Hazım, Cemheretü Ensabi'l-Arap; S. 3

[911] Halife, et-Tabakat; S. 32 ELİF

[912] el-Hakim, Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis ; S. 169

[913] a.g.e

[914] es-Sem'ani, Ensâb; 1/11. "Sonrasını bırakınız" demek, "Irkçılıkla övünmeyi sebeb ol­acak kadarını bırakınız" demektir.

[915] a.g.e;1/9                                                                                      

[916] a.g.e

[917] İbni Hazryı "fayda vermeyen ilim..." hadisinin uydurma olduğu   ve Rasûlullah (s.a.v)'e nisbetinin sahih olmadığı görüşündedir. Bkz. İbni Hazım, Cemkheretü Ensabi'l-Arab; S.3-4

[918] İbni Hazm, Cemhere; S.2

[919] jbni Sa'd Tabakat; 3/282-296, et-Tabari, Tarih; 1/2749-2750

[920] İbni Sa'd, et-Tabakat; 3/296

[921] Ahmed Kemal Zeki, el-Hayatü'l-Ebediyye fi'l-Basra; S.27-29

[922] el-Ali, el-Tanzimatü'l-İctimaiyye ve'l -İktisadi yy e fi'l-Basra; S.38-40

[923] İbni Abdi'l-Berr, el-İstiab;4/1623

[924] İbni Hazm, Cemhere; S.5

[925] İbni Abdi'l-Berr, el-İstiab; 4/1623 da şöye der: "Bu zatın Sahabe olduğu ve rivayeti bulunduğu söylenirse de bana göre onun Rasûlullah (s.a.v) den hadis dinlediği doğru değildir."                                                                              

[926] Ibnü'n-Nedim, el-Fihrist; S.137-138

[927] ed-Duri, Neş'etü İlmit-tarih inde'l-Arab; S.34

[928] İbni Hazm, Cemhere; S.5

[929] er-Ramehurmuzi, el-Muhaddisu'l-Fasıl; S. 52

[930] ez-Zehebi, Tezkira; 1/123

[931] İbni_Sa'd Tabakat; 7/152

[932] İbnu'l-Esir, Üsdü'l-Gabe;1/5

[933] es-Suyuîi, Tedribu'r-Ravi; S. 354-355

[934] Bu bölüm kitabın üçüncü ve dördüncü cîfdleri oluşturur. Bu bölüm Beyrutta basılmıştır.

[935] Bazıları İbni Sa'd'ın Tabakatta Sahabeyi beş tabakaya ayırdığını ileri sürerler, (el-Iraki, Fethu'l-Muğis; 4/53) Buna göre Bedire iştirak edenleri birinci, İslamdan önceliği olan­ları veya Habeşistana Hicret edenleri ikinci, Uhuda iştirak edenleri üçüncü, Mekke fethin­den önce müslüman olanları da beşinci tabaka olarak kabul etmesi esaszına göre yapmış olabilir. Ancak İslam da önceliği olanlar veya Habeşistana hicret edenlerle, Uhuda iştirak eden ve Mekke fethinden önce müslüman olanlar arasında ayırım yapma ve onları üç taba­kaya bölme durumu İbni Sa'dda belirgin değildir.

[936] İbni Sa'd sekizinci cildi kadın Sahabilere ayırmıştır. Bu ciltte nesebüzere tertib açık açık görülmez. Yalnız hal tercemelerini takiben yapılan inceleme onun, aşiretler zincirini taklit eden metoda uyarak, kadın Sahabilerin aynı aşiretten olanlarını aynı yerde topladığını gösterir.

[937] es-Sehavi. el-l'lan; S. 542

[938] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 170-177.

[939] el-İnşikak süresi, 19

[940] el-Mülk Süresi,3-Nuh Suresi, 15

[941] el-Cevheri, es-Sihah; 4/1512

[942] İbni Manzûr, Lisan ü'l-Arab; 12/79

[943] a.g.e;12/80, ez-Zebidi, Tacü"l-Arus;6/414

[944] İbni Mace, es-Sünen; 2/İ349

[945] a.g.e(hadisin haşiyesine bakınız)

[946] 1bni Manzûr, Lisanü'j-Arab;12/80, ez-Zebidi, Tacü"l-Arus;6/414 888. ez-Zehebi, Tarihu'l-İslamda _

[947] Rosentahl, İlmüt-Tarih Inde'l-Müslimin; S. 133-134

[948] el-Buharu, es-Sahih;5/2-3

[949] el-Ayni, UMdetü'l-Kârî Şerhi Sahihu'l-Buharî; 16/170

[950] Fethu'l-Bari; 7/3-4

[951] Rosentahl, Ilmüt-Tarih Inde'l-Müslimin; S.229

[952] Bahşel, Tarhu Vâsit; S. 122-131

[953] a.g,e;S.47-85-151-218

[954] TarihuNisabur;S.175

[955] el-Hakim, Ma'rifetü İlmi'l-Hadis; S.22-25

[956] a.g.e.

[957] Ibnu's-Salah, Mukaddime; S.121

[958] el-lraki, Fethu'l-Muğis; 4/53

[959] Sahabenin taksiminde îslamda öncelik ve fazileti göz önünde bulundurmak, zekat ve ganimet dağıtımında buna göre hareket eden Hz.Ömer'den kalmıştır.

[960] el-lraki, Fethu'l-Muğis;4/53

[961] Leiden de basılan et-Tabakatü'l-Kübra da Medineli yedinci tabakanın sonunda "Tabiin tabakasının sonu" denmektedir kiu bu haladır. Zira bunların arasında 229 h. sene­sinde vefat ednler vardır.Bu hatanın kaynağının nereden geldiğini bilmiyorum.

[962] İbnü's-Salah, Mukaddime; S. 123                                               .           

[963] Mürsel: İsnadından Sahabenin isminin düştüğü hadistir. (Bkz. İbni Kesir, et-Baısu l-

Hissîs;S.47)  Munkatı': Senedihden Sah'abi olmayan bir ravinin düştüğü hadistir. (Bkz. el-Baisu'l.Hisşîs; S. 50)                                                                   

Mu'dal: İsnadından iki veya daha çok ravinindüştüğü hadistir. (Bkz. el-Baısu I-Hissıs; S.51)

Müdelles: Ravinin görüşüpte kendisinden hadis işitmediği kimseden veya aynı asırda yaşayıpta görüşmediği kimseden işitmiş olması vehmedilerek rivayet edilin hadistir. (Bkz. el-Baisu'l-Hissîs; S.53)

[964] el-lraki, Fethu'l-Muğis; 4/161

[965] a.g.e

[966] İbnü's-Salah, Mukaddime; S.160-161

[967] el-Askalani, Tehzib; S. 1-7

[968] es-Sehavi. el-l'lan; S. 684

[969] ei-lraki.Fethu'1-Muğis; 4/161

[970] Ebu Arûbe'nin "Tabakatü'l-Cezeriyyin" ve "Tabakatü Ehli'r-Rakka " isimli eserleri kaybolmuştur.

[971] Halife b.Hayyafın (Ö: 240 H) "Tabakat'ul-Kurra"sı gibi

[972] Ebû İshak Eş-Şirazî'nin (0:476 H) "Tabakatü 1-Fukarahansı gibi

[973] Ebû Abdir-Rahman es-Sülemi'nin (Ö: 412 H) "Tabakatü's-Safiyye" si gibi

[974] Muhammed b.Selâm el-Cumahî'nin (0:232 H) "Tabakatü'ş-Şuara-sı gibi

[975] Ebül-Berekât Abdur-Rahman b.Muhammed b.el-Enbari'nin (O:577H) "Nuzhetul-Elibba    Fi Tabakati'l-Üdeba"sı gibi

[976] Ebû Bekr es-Zebidi'nin (0:379 H) "Tabakatü'n-Nahviyyin"i gibi

[977] Ebû Dayûd Süleyman b.Hassan ei-Endelûsi'nin (O: 377 K) "Tabakatiri-Etıbba Ve I-Hükema'sı gibi

[978] İbnü'T-Cevzi: Sıfatü's-Safve: 1/5

[979] Adı geçen eser: 1/7                                                                    

[980] Bu  kitabın  sadece dördüncü  cildi,  el yazması  olarak,  Şam  Zahiriyye Kütüphanesinde vardır. ( Hadis, 367, numara: 1158)

[981] ez-Zehebî: el-Kâşif Mukaddimesi

[982] Şam Zahiriyye Kütüphanesinde el yazması. Hadis 320 Bkz. el-Askalâni:Tehzib: 1/7 Bu kitab son dönemlerde yayınlandı.

[983] Zeyd b. Enisenin hal tercemesini dördüncü tabakaya alması gibi ki aslında bu zat, Evzai'nİn tabakası olan beşinci tabakada olmalıydı. Zehebi bunu, zeyd'in ölüm yılının önce oluşuyla açıklar. (Bkz: Tezkiratü'l-Huffaz: 1/140) Bazan da bunun aksini yapar. Mesela Ebui-Ahves'İn hal tercemesini, beşinci tabakada olması gerekirken, altıncı tabakaya almış, bunu da yaşının küçüklüğüyle açıklamıştır. ( Bkz: Tezkiratü'l-Huffaz: 1/250)

[984] ez-Zehebi: Tezkira: 1/250

[985] ez-Zehebi: Tarihu'l-İslâm: 1/17

[986] adı geçen eser: 2/66

[987] adı geçen eser; 2/86

[988] İmam Buharı tarihu's-Sagir isimli eserinde yüz on yılıyla, yüz yirmi yılları arasında, yani on yıl İçinde ölenleri yazmıştır. (.Bkz. Tarihu's-Sağir; s. 123) Acaba Zehebi de bundan mı faydalandı?   

[989] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 177-185.

[990] İbni Sa'dın Tabakatü'l-Kübra isimli eserinin lll-IV-VIII. ciltleri (Beyrut baskısı)

[991] V.cild (Beyrut baskısı)

[992] İbnü'l-Cevzi: Sıfatü's-Safve;1/7-8

[993] İbni Hibban el-Büsti: Meşahîra Ulemai'l-Emsar, s.176

[994] adı geçen eseri: s. 194

[995] adı geçen eser: s. 1-2

[996] Müslimdenki tabaka silsilesi için bkz. es-Sehavi: et-i'lân; s. 684

[997] İbni Hibban: Meşahîra Ulemai'l-Emsar: s. 1-2

[998] adı geçen eser; z. 3

[999] adı geçen eser: s. 37-42

[1000] Buhari: Sahih; 1/29, İbni Abdil-Berr: Camiu Beyani'l-İlm;1/93, el-Hatib: el-Kifâye; s. 402, Ramehürmüzi: el-Muhaddisü'l-Faşıi: 1/18

[1001] İbni Abdi'l-Berr: Camia Beyani'!-İlm;1/93-94, el-Hatîb: el-Kifâye; s. 402

[1002] Dârimi: Sünen; 1/136, Ramehürmüzi: el-Muhaddisü'l-Fasıl; 2/17 BE-18 ELİF, İbni Abdil-Berr: Camia Beyani'l-iim;1/94-95, ei-Hati.: el-Kifâye; s. 402-403

[1003] İlim talebi için seyahatler konusuna da bakınız.

[1004] el-Hakim: Ma'rifetü Ulûmil-Hadis: s. 73

[1005] İbni Adiyy: el-Kâmil; 1/44 BE-45 ELİF: Amr burada Ebül-Cevza ile cevizi, Şa'bi ile kalabalığı, Nehaı ile koyun boğazlamayı, kelimelerin kök manalarına dayanarak, mecaz yo­luyla ifade etmek istiyor.

[1006] Ebû Abdillah Muhammed b. Ömer b. İsâ el-Muhri (Ö: 241 H) Kıraatte imam idi. Kur'an üzerine kitablar yazdı. Rey'de doğdu. Aslı Isfanan'lıdır. ( Ebû'ş-Şeyh el-Ensari: Tab-akatü'l-Muhammeddisin Bi Isbahan: 2/105-106

[1007] Ebû'ş-Şeyh el-Ensari: Tabakü'l-Muhaddİsin'Bi İsfahan

[1008] Şiirin aslında Cürcânı yadetmek yerine Cürcânı düşünmek sana yeter yerine sana ne lâzım, Allah için yerine inci danesi şeklindedir.

[1009] el-Hakim: Tarihi Nisabur: s. 102-103

[1010] es-Sehmı: Tarihu Cürcan: s. 3-4

[1011] İbni Zebbale'nin çalışması için bkz. Salihu'l-Aliyy: el-Müellefatü'l-Arabiyye Ani'l-Medine Ve'l-Hİcâz. s. 13

[1012] Rosentahl: İlmü't-Tarih İnde'l-Müslimin: s. 225 Bunu eMkdû's-Seminden naklet-miştir, (Dört cild, Teymâr basımı, Tarih: 849)

[1013] adı geçen eser. s. 227

[1014] adı geçen eser. s. 224

[1015] Bkz. ef-AIİyy-el-Müeliefatü'l-Arabiyye:s. 18

[1016] el-Hatib: tarihu Bağdad: 1/128, el-Beyhaki: tarihu Beyhak: s. 22, el-Hakim: Tarihu Nisabur s. 7

[1017] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 186-196.

[1018] Onun anlattırma göre İsfahan'da devamlı, duası kabul olunan otuz kişi yaşar. İbrahim ( A.S)ın duası bereketiyle Isfahan fazilet kazanmıştır. Allah oranın toprağından zaferan bitirir ve dağlarına tabii bal bırakır. Haccac b. Yusuf'un Isfahan valisine gönderdiği mektubda, İsfahan'ın iş ve toprak bakımından en geniş, Fars ye Ehvaz'dan sınra haracı en çok,   en temiz ve güzel  şehir olduğunu  ifade etmiştir.  Sonra  İsfahan'ın   hayır müesseselerinin çokluğunu geniş geniş anlatır.

[1019] Ebûş-Şeyh el-Ensari: Tabakatü'l-Muhaddis'in Bi Isfahan, Mukkadime

[1020] el-Hatib: Tarihu Bağdad: 1/214

[1021] Yakut Mu'cemü'l-Üdeba: 1/246

[1022] adı geçen eser: 1/252-253

[1023] el-Hatib: tarihu Bağdad: 5/474

[1024] es- Sehavi'l-İ'lân: s. 386. İbni Main, Ebu Muaviyeden Bağdad'da Hadis dinlediğini ileri süren Ömer el-Mücâlidinin yalanını ortaya çıkarmıştır. Zira Ebü Muaviye bu Ömer'e Bağdad da Hadis rivayet etmemiştir. (el-Hatib: Tarihu Bağdad: 1 T/205)

[1025] el-lraki; Fethul-Muğis: 4/164

[1026] adı geçen eser.

[1027] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 186-196.

[1028] es-Sehevi: el-İ'lan: s. 653

[1029] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları:

[1030] İbni hibban, es –sikat ,ikinci cildin mukaddimesi

[1031] İbni adiyy el –kamil,1/1elif

[1032] ebu nuaym  el isbahani zikrü ahbari isbahan

[1033] bu zat el kamil fi marifetir rical yazarı abdül –gani  el- makdisi el- cemailidir ,

[1034] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 196-198.

[1035] es-Sehavîi el-İ'lân; s.453

[1036] adı geçen eser

[1037] Rosentahhîlmül-Tarih İnde'l-Müslimîn; s.24-25

[1038] el-Muhtasar Fi ilmi't-Tarih" isimli eserinde..

[1039] "ei-îlân bit-Teybîh Li Men Zemme EHlet-Tarih' isimli çok kıymetli eserinde...

[1040] es-Sehavî el-llân; s.450

[1041] adı geçen eser.

[1042] adı geçen eser; s. 452

[1043] adı geçen eser; s.454

[1044] Kâtib Çelebi Keşfü'z Zunün; 1/271, Taşköprülü: Miftahu's- Saade; 2/237

[1045] es-Suyütî es-Şumarîh Fî İlmi"t-Tarih;s.7

[1046] Rosentahl: İlmüt-Tarîh İnde'l -Müslimîn; s.28

[1047] Halîfe b. Hayyat, Muhammed b. Şa'd ve Taberînİn kendilerinden nakiller yaptıkları Hadiîs hocalarını incelemekle bunun kesinliğini anlamak mümkündür.

[1048] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 199-202.

[1049] el- Kâficî: el-Muhtasar Fî İlmîVTarih; s.336 da şöyle der: Hadîs ravisinde aranan şu dört şeyin tarih çide de aranması gerekir: Akıl, güçlü hafıza, İslâm vs adalet..." es-Sehavî: el-l'ân; s. 499-500

[1050] El- kafici el- muhtasarı fi ilmi –tarih s. 326

[1051] Ekrem Ziya Umeri, Hadis Tarihi, Esra Yayınları: 202-203.