8- TAHKİK EDİLEN NÜSHALAR HAKKINDA ÎZÂHÂT.. 2

Yazma Eserler Ve Müellifleri 2

Süheyl'in Nüshası 3

İkinci Yazma Eser 4

Üçüncü Yazma Eser 5

Muhammed B. Müslim B. Tjbeydullâh B. Şihâb Ez-Zührî (51-124), Hayatı Ve Eserleri 5

Ez-Zuhrı Ve Emevîler 9


8- TAHKİK EDİLEN NÜSHALAR HAKKINDA ÎZÂHÂT

 

Yazma Eserler Ve Müellifleri

 

Tedkîklerimizin başında biz, aşağıdaki yazmaların fotokopisini çek­tirdik:

1) A'meş (v.148). Hadîsleri'ni Vaki rivayet etmiştir.

2) İbn Ebû 'Arûbe (v.156), Kitâbü'l-Menâsik, I. kısım.

3) İbn İshâk (v.151), el-Magâzî, bir parçası.

4) îbn Cüreyc (v.150), Hadîsler'i.

5) ibn Tahmân (v.168) Hadîsleri'nin birinci kısmı.

6) Nâfi': İbn Ömer (v.H7)'in talebesi. Onun Hadîsler'i.

7) Süheyl b. Ebî Salih (v.138) kendi Nüsha'sı.

8) Es-Sevrî (v.161), Hadîslerinin I. kısmı.

9) Yezîd b. Ebî Habîb (v.128), Hadîsleri el-Leys tarafından rivayet edilmiştir.

10) Zübeyr b. 'Adî (v.135), taklid bir nüsha.

11) Ez-Zührî (v. 124), Hadîsleri'ni Şu'ayb rivayet etmiştir.

Bu parçalar, 1000'den fazla Hadîs ihtiva etmektedir. Biz bunların hepsini tahkik etmeye karar verdik. Zaman ilerledikçe görüldü ki, bütün bu Hadîsler'i, eser için vaz edilen ölçülere göre tahkik etmek imkânsız­dır. Bundan dolayı, hepsi de Ebû Hureyre'den rivayet edilmiş 48 Hadîs'i ihtiva eden en küçük bir eser seçildi. Nüshanın bütün bu Hadîsler'i, hep aynı isnâd'a sahiptir: Süheyl -babası Salih- Ebû Hureyre.

Eseri Tahkîkde Ta'kîb Edilen Yol

Süheyl'in eserini tahkik ederken her bir Hadîs için aşağıdaki usûl ta'kîb edilmiştir:

1) Ebû Hureyre'nin, bilhassa bu Hadîs'i kendisinden rivayet eden muhtelif talebelerini araştırmak.

2) Ebû Sâlih'den, aynı Hadîs'i rivayet eden kendinin çeşitli talebeleri hakkında bilgi edinmek.

3) Süheyl'den aynı Hadîs'i rivayet eden onun muhtelif talebelerine dâir malûmat toplamak.

4) Daha sonra da, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Ashâbı'ndan bu mevzuda başka rivayetler bulunup bulunmadığını araştırmak.

5) Eğer bu mevzuda başka Hadîsler rivayet eden diğer Sahabeler ol­saydı, o zaman râvîler zinciri, en fazla isnadın üçüncü derecesine kadar geri götürülebilirdi diye düşünmek.

6) Ebû Hureyre'nin muhtelif talebelerinin beyânları arasında 'umû­mî ölçüler içinde bir mukayese yapmak.

7) Nihayet birçok mese'lede, Ebû Hureyre'nin Hadîsler'i ile bir mu­kayese yapabilmek için Ashâb'ın delîlini ilâve etmek.

8)  Hadîs râvîlerinin isimlerini daha ziyâde üçüncü derece isnâd-lar'dan vermek.

9) Mu'ayyen Hadîsler'i birden fazla kaynaktan rivayet edenleri öğ­renmeye çalışmak.

10) İbn Hanbel'in, bahusus bu Hadîs'i kendi Müsned'inde kaç defa Ebû Hureyre'ye, kaç defa da diğerlerine istinaden rivayet ettiğini gör­mek.

11) Kaynaklar hakkında not: Wensinck'in Concordance'mdaki usû­lü, araştırmanın büyük bir kısmında ta'kîb edilmiştir. Ancak cild ve say­fa veya Hadîs numarası verilen yerlerde buna uyulmamıştır. Her eser Concordance'm usûlüne uymadığı için bölümlerin numaralanışında bazı hallerde muayyen tenakuzlar vardır.

Râvîlerin isimlerini isnad\n üçüncü derecesine kadar götürmenin sebebleri şunlardır:

1) Ne kadar geri gidilirse vesikalar da o kadar çoğalmış olacaktır.

2) Bu zevatın çoğu Hicrî ikinci asrın ilk yarısına 'aittir. Bundan dola­yı bir Hadîsi uydurup onu Hz. Peygamber (s.a.v.)'in veya herhangi bir merci'nin ağzına vermenin o zaman için mümkün olup olmadığını gör­mek üzere râvîlerin sayısı ile bulundukları yerleri ve bir Hadîs'in nasıl ortaya çıktığını anlamaya çalışmak faydalı olacaktır.

Diğer Yazmalar

Süheyl'in Nüsha'smdan başka iki yazma daha vardır. Bu elinizdeki eserin ikinci kısmına ilâve edilmişlerdir. Bunlardan biri Nâfi'ye diğeri de ez-Zührî'ye 'aittir.

Nâfi' ile Zührî'nin her ikisi de Mâlik'in tedvîn ettiği Muvatta' için en mühim kaynaklardı. Bundan dolayı Muvatta'ya, sâdece rivayet ve tahric usûlünü tedkîk için atıf yapılmıştır. Böylece metin, aynı mevzuda daha

ahkÎk edilen nüshalar ileri araştırmalar yapabilmek için Nâfi' ve ez-Zührî'nin talebelerinin uhtelif râvîlerini mukayese etmek suretiyle kıymetli bilgiler temin et­miştir-

Çalışma, asıl metne sadâkati ve titizlik derecesini ortaya koymuştur.

Bu seriden olan üçüncü yazma eser, Zübeyr b. 'Adî'nin Hadîsleri'ni muhtevidir. İbn Hibbân'a göre o, mevzu' bir nüshadır. [1]Bundan dolayı ondaki Hadîsler sahîh olarak kabul edilemezler. Yazmamn fotokopisi, bu tfüsha'ıan muhtelif Hadîsleri'ni gösteren dipnotlar ile beraber buraya ilâve edilmiştir. Aynı Hadîsler, Buhârî ve Müslim'in Sahîhleri'nde de ge­çer. Bu durum şu hakikati ortaya koyar: Muhaddisler mu'ayyen Hadîs­ler'i mevzu' olarak tavsif ettikleri zaman, bu, malzemenin sahte olduğu­nu icab ettirmez. O sadece, malzemeyi temin eden usûlün, kendi ölçüleri­ne göre mükemmel olmadığına delâlet eder. Ele alınan mevzu doğru da olabilir, yanlış da. [2]

 

Süheyl'in Nüshası

 

Eserin Müellifi:

İlk sayfadaki serlevha şöyledir:

Fakat cüz'ün sonunda şu ifâde vardır:

Erken devir müellifleri eserin yazarı hakkında çok titiz değillerdir. [3]Eser, Süheyl'e 'aittir, çünkü:

1) Hiçbir hal tercümesi müellifi, 'Abdül'azîz'i herhangi bir kitabın ya­zarı olarak zikretmemiştir.

2) ez-Zehebî, İbn 'Adî'den naklen, Süheyl'i birçok Nüsha'nm sahibi olarak tasvir etmiştir. [4]

3) Babasından elde ettiği birNüsha'sı vardır . [5]

4) Süheyl, Vuheyb'e babasının Hadîsleri'ni yazılı olarak göndermiş­tir. [6]

Süheyl'in muhtelif talebelerinin ifâdeleri mukayese edilince bu yaz­madaki ifâdenin Vuheyb'inki ile aynı olduğu görülmüştür. 'Abdül'azîz ve Vuheyb'iniVüsAasî'na benzeyen başka birkaç nokta daha vardır. Meselâ:

1) 9 numaralı Hadîs, Vuheyb ve 'Abdül'aziz tarafından rivayet edil­miştir. Fakat râvîlerin çoğu olarak rivayet etmişlerdir. Süheyl'in bu Hadîsi rivayet eden başka bir talebesi bunu bazan   Jaazan da olarak rivayet etmiştir.

2) 17 numaralı Hadîs. Süheyl'e 'Ubeydullâh'ın bildirdiğine göre, Ebû Salih bu Hadîs'e bir cümle ilâve etmiştir. Süheyl'in iki talebesi olan Hammâd ve ez-Zührî, bu hâdiseyi zikretmemiştir. Süheyl'in diğer iki ta­lebesi Cerîr ile Hâlîd ise onu, mükâlemedeki bazı ifade farklanyla bera­ber zikretmiştir. Fakat Vuheyb ve 'Abdül'azîz b. el-Muhtâr'ın rivayetleri aynıdır.

3) 18 numaralı Hadîs Süheyl'in üç talebesi, ya'ni Hammâd Cerîr ve es-Sevrî bu Hadîs'i rivayet etmiş; Süheyl ile babası arasında Abdullah b. Dınâr adını ilave etmişlerdir. Vuheyb ile 'Abdülazîz ise böyle bir isim dâhil etmemişlerdir.

Aynı Hadîs'de ItLi kelimesi de vardır. Vuheyb'in eserinde bu kelime de yoktur. İU kelimesi, 'Abdül'aziz'in Süheyl'e son okuyuşunu da ifade eder. Zira Süheyl'in hafızası zayıflamıştı. Belki bu suretle o, şüpheye düşmüştü. Onun için İLi kelimesi 'Abdüî'aziz tarafından kullanılmıştır.

4) Süheyl'in, Vuheyb ve 'Abdül'azîz gibi sâdece iki talebesi tarafın­dan, rivayet edilmiş Hadîsler'i de vardır. Meselâ: 6, 10 ve 13 numaralı Hadîsler gibi.

Vuheyb'in Nüshas'ımn bir kısmı, İbn Hanbel tarafından Müsned, II, s.388-9'da muhafaza edilmiştir. İbn Hanbel onu 'Affân'dan istihraç et­miştir.

Hulâsa; ilk devir 'âlimleri Süheyl'in nezdinde bulunan kitablar -Nüshalardan bahsetmişlerdir. Zira o, babasından bir Nüsha elde etmiş; babasının Hadîsleri'ni yazmış ve bunlan Vuheyb'e göndermiş; bu iki Nüsha'mn ifâdeleri birbirini tutmuş ve birbirine çok benzeyen hususlar

sâdece bu iki Nüsha'da bulunmuş ve yazmanın sonunda ibaresi yer almıştır. Bundan dolayı eserin Süheyl tarafından tedvîn edilmiş olması muhakkaktır. 'Abdü'l'azîz ise sâdece bir râvîdir. Büyük bir ihtimalle bu iki Nüshâ'ya asıl Süheyl nüshasından istinsah edilmiş veya 'AbdüTazîz'in Nüshası, Vuheyb'in Nüshası'ndan istinsah edilmiştir.

Eserin Mevsûkıyeti

Buradaki Hadîslerin hçpsi ayn yollardan rivayet edilmiş ve zaman zaman bütün Hadîs kitablarına alınmışlardır.

Nüsha'mn Râvîler Zinciri:

Nüsha, yazmanın birinci satınndan anlaşıldığı üzere Hicrî altıncı asrın sonunda istinsah edilmiştir. Müelliften son râvîye kadar olan râvîler zinciri şöyledir:

Ebû'l-Futûh Yûsuf b. el-Mübârek (527-601).[7]

Ebû Bekr Muhammed b. 'Abdi'lbâkî el-Bezzâz (442-535). [8]

Ebû'l-Huseyn Muhammed b. Ahmed en-Narsî (367-4Ö6). [9]

Ebû'I-Hasan 'Alî b. Ömer el-Harbî (296-386). [10]

Ebû 'Ubeydillâh Muhammed b. 'Abde b. Harb (218-313). [11]

İbrâhîm b. el-Haccâc (c.155-233). [12]

'AbdüTazîz b. el-Muhtâr (c.llO-c.170). [13]

Süheyl. [14]

Ebû Salih. [15]

Ebû Hureyre

Nüsha'mn inkıta'sız bir rivayet zinciri vardır. Muhammed b. 'Abde b. Harb (v.313) hâriç, râvîlerin hepsi sikadır. Muhammed b. 'Abde b. Harb Mısır'da Hanefî kadısı idi ve Hanefî ulemâsından Ebû Ca'fer et-Tahâvî'nin hâmisi bulunuyordu. Şahsiyeti tenkîde ma'ruz kalmıştır. İt-hamlan tedkîk etmeye yarayacak Hanefî kaynaklar mevcut değildir. Suçlamalann insafsız olduğunu ifâde eden âlimler de vardır. [16]

Netice olarak, Muhammed b. 'Abde muahhar bir râvî olduğu ve eser de çok eski müdevvenâta dercedilmiş bulunduğu için onun râvîliğini ka­bul etmek, Muhaddislerin belki de aynı fikirde olmamalarına rağmen hiçbir mesele doğurmamışdır.

Yazma Nüshanın Muhafaza Edildiği Yer:

Asıl yazma, Şam'daki Zâhiriyye Kütübhânesinde Mecmu' 107 numa­ra ile kayıtlı olup 155-160. sayfalar arasında bulunmaktadır. el-Medrese-tü'1-Ziyâıyye'ye vakfedilmiştir. Bu kısım, başka birçok eser ihtiva eden büyük bir cildin bir parçasıdır.

Kitabın aslı 18 cm X 13 cm eb'adındadır. Sayfanın yazılı kısmının genişliği 15 cm X 10 1/2 cm'dir. Yazma, Hicrî 598 târihinde istinsah edilmi­şe benzemektedir. Zîra Nüska'nm başında böyle bir târih vardır. Aym târih, Hicrî 598'de yazılan bir kıraat icazeti ile de teyid edilmiştir. Bu nüsha, Hicrî 455 ve 535 tarihli kıraat icazetlerini hâvî daha eski bir nüs­hadan istinsah edilmiştir.

Eserde muhtelif okuyuşlar ve Hicrî 7 ve 8, asırlara mensup büyük ulemânın el yazılan vardır. Keza Hicrî 677 ve 687 tarihli okuyuşlar da mevcuttur. [17]

 

İkinci Yazma Eser

 

el-Cüz'ü min Hadîsi 'Ubeydillâh b. 'Ömer

Eserin Müellifi:

İbn Hibbân'a göre 'Ubeydullah b. Ömer, Nâfî'den bir Nüsha edin­miştir. Ancak bunun nasıl yazılmış olduğu sarîh değildir. Kaynaklar, Nâfı'nin İbn Ömer'in Hadîsleri'ni yazılı olarak nasıl elde ettiğini canlı bir şekilde tasvir etmektedirler. Nâfi* Hadîsleri talebelere hem imlâ etti­rir, hem de bunları onlara yazılı olarak gönderirdi. 'Ubeydullâh'm eseri bizzat kendisinin mi istinsah ettiği, yoksa imlâ suretiyle mi yazdığı belli olmadığı gibi; Nâfi'nin talebelere tashih için nüshalarını göstermelerini söylediği zaman 'Ubeydullâh'm tashih için kendi nüshasını gösterip gös­termediği de açık değildir,[18]

'Ubeydullah, Nâfi'nin Hadîslerinde çok büyük bir otoriteydi. Meşhur tarihçi Mûsâ b. 'Ukbe okumak üzere 'Ubeydullâh'a Nâfi'nin Hadîsleri'ni ihtiva eden bir kitab getirmişti. 'Ubeydullah bu Hadîsleri Nâfi'ye henüz okumamıştır. [19]

Eserin Mevsûkıyeti:

Eser, başından sonuna kadar tahkîk edilmemekle ve sâdece Mâlik'in Muvatta'ma atıfta bulunulmuş olmakla beraber, bütün muhteviyatın kadîm Hadîs külliyâtında bulunabileceği muhakkaktır.

Nüshanın Rivayeti:

Bu Nüsha bize aşağıdaki râvîlerle ulaşmıştır: Ahmed b. Muhammed es-Silâfî (472-576). [20]

Mürşid b. Yahya, Ebû Sâdık (c.430-517).[21]

Alî b. Muhammed.Ebû'l-Kâsım (350-443). [22]

Abdullah b. Muhammed, İbnül-Müfessir (c.275-365). [23]

Ebû Sa'îd b. Ebû Zur'a (c.215-c.290). [24]

Süleyman b. 'Abdirrahmân (153-233). [25]

Şu'ayb b. İshâk el-Kureşî (118-189). [26]

'Ubeydullah b. Ömer b. Hafs (c.80-145). [27]

Nâfi. [28]

Yazmanın aslı Şam ez-Zâhîriyye Kütübhânesindedir. Numarası: Mecmu' 105, Varak 135 ilâ 149'dur. Bu, başka birçok küçük eser ihtiva eden büyük bir cildin bir parçasıdır.

Eserin eba'dı 17.5 cm X 13 cm'dir. Yazılı sayfaları 14.5 cm X 10 cm. ölçüsündedir. Serlevhası şöyledir: "el-Cüz' min Hadîsi 'Ubeydillâh b. Ömer."

Bu yazma, 29 Rebfulevvel 576 Cumartesi günü 'Abdulganî Muham­med el-Mukrî tarafından istinsah edilmiştir. Varak 149b'de belirtildiği üzere, bu nüsha istinsah edildikten sonra başka bir nüsha ile de mukaye­se edilmiştir. Son Hadîs, bu külliyâta dâhil değildir. Onun için varak 149a'da el-'Umarî'nin son Hadîsi yazılmıştır.

Bu yazmanın ikinci varağı (136b-137a) kayıptır ve başka bir el tara­fından temin edilmiştir. İki yazı arasındaki fark gayet açıktır. Bu hal kı­raat icazetinde dahî zikredilmiştir. 24 Rebî'ulevvel 596 [1 Mayıs 1190] tarihli ilk kıraat icazetinde, bu kayıp sayfalara bir işarette bulunulma­mıştır. Fakat 12 Cemaziyelûlâ 732 [2 Şubat 1235] tarihli diğer bir kıraat icazetinin başında ifade edildiğine göre ikinci varak kayıptır. 735 tarihli başka bir okuyuş kayıdında ise bu kayıp kısım zikredilmemiştir. Büyük bir ihtimalle bu kayıp sayfa, o sırada hâlâ mevcut olan diğer bir sayfadan ve belki de Hicrî 735'den önce temin edilmiştir. H. 637 ve 739 tarihli kıraat icazetlerinden daha başkaları da vardır. [29]

 

Üçüncü Yazma Eser

 

Ahâdîsu Ebi'l-Yemân

Eserin Müellifi:

Adı, Cüz'ün fthi Ahâdîsu Ebi'l-Yemân olmasına rağmen eser şüphe­siz ez-Zührî'ye 'aittir.

Ebû'l-Yemân bu Hadîsler'i, üstadı Şu'ayb'e bile okumamıştır. Şu'ayb ise ölüm yatağında ona, kendi adına rivayet etme müsâadesi vermişti.

Şu'ayb, ez-Zührî'nin kâtibiydi. Hâlife Hişâm tarafından, Halîfe için ez-Zuhrî'den Hadîs yazmak üzere gönderilmişti. ez-Zührî ona Hadîs imlâ ettirdi. Bu suretle Şu'ayb da onları Hişâm için yazdı; büyük bir ihtimalle onlardan bir nüsha da kendisi için hazırladı. Ebû'l-Yemân bu kitabları Şu'ayb'ın oğlundan ariyet olarak aldı.[30]

İbn Hanbel, Şu'ayb'ın kitaplarım görmüş; güzel yazısı ve temizce muhafaza edilişlerinin fevkalâde tesirinde kalmıştır.

Eserin Mevsûkıyeti

Şu'ayb'ın Muhaddisler arasında büyük bir şöhreti vardır. Nüsha'da-ki birçok Hadîs, Buhârî'nin Sahîh'inde mevcuttur.

Bu Hadîsleri'n kaynağı ise ez-Zührî'dir. ez-Zührî modern 'âlimlerce ağır bir şekilde itham edilmiştir. Onun hayat ve şahsiyeti hakkında yapı­lan mufassal bir inceleme, Nüsha'nm tasvirinden sonraya alınmıştır.

Nüsha'nın Rivayeti:

Bu Nüsha Hicrî 519 [1125] târihinde istinsah edilmiş ve aşağıdaki râvîlerle Hadîsler'i cem eden ilk müellife vâsıl olunmuştur: 'Abdurrahmân b. Muhammed, Ebû Mansûr. [31]Muhammed b. el-Hasan el-Saf fâr. [32] Muhammed b. 'Abdillâh el-Karâbîsî. [33]Alî b. Muhammed el-Hakkânî (c.200-292). [34] el-Hakem b. Nâfi', Ebû'l-Yemân (138-222). [35]Şu'ayb b. Ebî Hamza (c.85-162). [36]

ez-Zührî.[37] Yazmanın aslı Şam'da Zâhiriyye Kütübhânesinde, Mecmu' 120 nu­marada ve 68-87. varaklar arasındadır. Bu küçük parça, büyük bir cildin parçasıdır.

Serlevhası şöyledir: Cüz'ü fihi Ahâdîsu Ebi'l-Yemân el-Hakem b. Nâfi' ve Ahadîsü Ebû Zûvâle ve Ahâdîsu Yahya b. Ma'în ve gayrihî.

Ahâdîsu Ebî'l-Yemân, varak 70a'dan başlar, varak 80a'da biter.

Cild, 16.5 cm X 10.5 cm eba'dında ve yazılı kısım takriben 15 cm X 9 cm ölçüsündedir.

Yazma, Hicrî 519'da istinsah edilmiş ve aynı sene 'Abdurrahmân b. Muhammed eş-Şîrâzî'ye okunmuştur. Yazma, tekrar aynı sene ona Şîraz Halk Kütübhânesinde de okunmuştur. Eserin yirmiden fazla kıraat icazeti vardır ve Hicrî 732 [1331-32] târihi belki de son icazet târihidir.

Eser meşhur Muhaddis el-Hâfız Abdurrahmân el-Ganî tarafından Kâsiyûn'da -belki medresede- ez-Ziyâ'iye'ye vakfedilmiştir. [38]

 

Muhammed B. Müslim B. Tjbeydullâh B. Şihâb Ez-Zührî (51-124), [39]Hayatı Ve Eserleri

 

ez-Zührî, en meşhur Muhaddislerden ve İslâm edebiyat târihinin ilk müelliflerinden biridir.

Rivayete göre, dedesi olan 'Abdullah b. Şihâb, Bedir ve Uhud'da müşrikler safında Rasûlullah (s.a.v.)'e karşı savaşmıştır. [40]

Babası Müslim b. 'Ubeydullâh ise, İbn Zübeyr'in yanında, Emevî hanedanına karşı mücâdele etmiştir. [41]Hadîsleri, Ebû Hureyre'den riva­yet etmiştir. [42]

Tahsili:

Hayâtının ilk yıllarında ez-Zührî'nin çok fakir olduğu ve ailesine bakmak mecburiyetinde kaldığı anlaşılmaktadır. [43]Kendisi kabiliyetli bir çocuktu. Fakirlik onu, ilim tahsilinden alıkoyamadı. Hafızasının kuvveti mükemmeldi. Bu sayede Kur'ân-ı Kerîm'i üç ay gibi kısa bir zaman için­de ezberlerdi. Sonra bütün vaktini şiire ve Arabların çok sevdiği neseb ilmini tahsil etmeye hasretti. Birçok şiir ezberledi.[44] Zâten kendisi de bir şâirdi. [45]Bir vesile ile Hadîs çalışmalarına kaydığı zaman, muhtemelen yirmi yaşında bulunuyordu. [46] İbn Ömer'den doğrudan doğruya sâdece iki Hadîs rivayet etmiştir44. Halbuki İbn Ömer'le aynı şehirde yirmi dört sene yaşamıştı. Eğer o, mevzu' ile biraz daha Önce alâkalansaydı veya bir yalancı olsaydı, İbn Ömer'den iki değil, birçok Hadîs rivayet ederdi, ez-Zührî, çok zeki ve fa'al bir talebeydi. Üstadı [47]beydullâh'a hizmet eder ve onun bir hizmetçisi olduğu intibaını vermek isterdi. [48] En az yedi sene gi­bi uzun bir süre İbnü'l-Müseyyeb'e de refakat etmişti. Hayâtının ilk za­manlarında hocalarını seçmek hususunda çok hassastı. Daha ziyâde Muhacirin ailesinin meşhur âlimlerinden ders gördü. Bunlar arasında 'Urve, OJbeydullah, 'Abdullah b. Salibe vardı.

Tarihçiler, arkadaşlarının onun hakkındaki biçok mühim tezkiyele­rini zikrederler. Ebû Zinâd der ki: "Ben ez-Zührî ile beraber dolaşırdım. Yanında kâğıt parça ve desteleri vardı. Bunlar için kendisine gülerdik; fakat o ne duyarsa yazardı. [49] Salih b. Kaysân ve ez-Zührî berebar öğren­diler. ez-Zührî Hadîsleri'n yazılmasını teklif etti. Böylece onlar Rasûlul-lah (s.a.v.)'den gelen bütün Hadîsler'i yazdılar. İbn Kaysân ilâve ediyor: "Diğer taraftan ez-Zührî, Sahâbe-i Kirâm'dan ne intikâl ettiyse onları da yazmamızı teklif etti. Zira onlar da Sünnet'ti. Ben, 'O, sünnet değildir' dedim. Sonra o yazdı, ben yazmadım. Neticede o muvaffak oldu, ben ola­madım. [50] Hocası ez-Zührî'den bahseden Ma'ıner, ba'zan onun ayakkabı köselelerine bile yazdığını söylemektedir. [51]ez-Zuhrî'nin birçok kitap top­ladığı ve vaktini bunlarla geçirdiği anlaşılmaktadır. Zevcesi şöyle diyor: "Allah'a yemin ederim ki, bu kitablar benim için üç kumaya katlanmak­tan daha zordur. [52]

ez-Zührt'nin Muhaddisler Arasındaki Yeri ve Ehemmiyeti

Ömer İbnü'l-'AbdüTaziz ona hayrandı; halka onun ilim meclisine git­melerini ve onun ilmini tatbik etmelerini tavsiye ederdi. [53]Muhaddisler, ahkîk edilen nüshalar Zührî'nin Sünnet üzerinde bir otorite ve en emîn bir 'âlim olduğunu it­tifakla kabul etmişlerdir.[54]

ez-Zührî'nin Edebî Mesleği:

1) Hz. Peygamber (s.a.u.)'in Megâzîsi:

ez-Zührî'nin tedvîn ettiği kitab şüphesiz MegâzVdir. Bununla bera­ber onun, eseri tahrîr ederken kullandığı usûlün kendisi tarafından i'câd edilip edilmediğini ve onun bir başkasını ta'kip edîp etmediğini söylemek zordur. 'Urve ile mukayese edilince, ez-Zührî'nin oldukça farklı bir tarz kullandığı görülür. O, vak'alar hakkında farklı kaynakları toplamıştır. Müstakil beyanlar şeklindeki malzemeyi râvîlerinin isimleri ile beraber nakletmek yerine; bunların hepsini vak'aların tam, bütün ve umûmî ifâdeleri olarak işlemiştir. Bu hususta kendisinden şöyle nakledilmiştir.: Alkame b. Vakkâs'a, Sa'id, 'Urve b. ez-Zübeyr ve 'Ubeydullah b. 'Abdil-lâh b. 'Utbe'ye istinaden ez-Zührî bana şunu anlattı ve dedi ki: Onlardan her biri bu Hadîs'in bir parçasını rivayet etti ve bazıları bazılarından daha fazla malumat aktardı. Ben size onlardan bana rivayet edilenleri cem' ettim. [55]Bununla beraber, ez-Zührî tarafından rivayet edilen Ur-ve'ye âit eserde iki zâtın müşterek bir isnadı vardır. Bu zevat Mervân ile Misvar'dır. Bu eserlerden hiçbiri asıl haliyle mevcut olmadığından bunla­rın hangi usûlle tedvîn edildiklerine dâir herhangi bir beyanda bulun­mak zordur, hatta tehlikelidir. Belki bu usûlü 'Urve ibda etmiş, sonra da ez-Zührî inkişaf ettirmiştir.

ez-Zührî'nin eserinin, daha çok 'Urve'nin tasarısına göre planlandığı anlaşılmaktadır. Her iki eserin başlıkları ve buralardan alman iktibaslar et-Tabarânî'nin el-Mu'cemü'l- Kebîr'inde mevcuttur ve umumiyetle yan yana yer almışlardır. İktibaslardan açıkça anlaşıldığı üzere, ez-Zührî'nin eseri oldukça mufassaldı. Meselâ başlıklar aşağıdaki gibiydi:

'Ukbe [Akabe olacak] Bey'ati'nde bulunan zevatın isimleri. [56]

Bedir, [57]Uhud, [58]Hendek[59] ve Ecnâdîn[60] harblerinde şehîd olanların isimleri.

ez-Zührî, harblere iştirak eden muhtelif kabileler hakkında da tam tafsîlât vermektedir. Eser, iktibas edilmiş halde muhtelif kaynaklarda mahfuzdur. [61]Mûsâ b. 'Ukbe, eserine ez-Zührî'nin hemen hemen bütün eserini dâhil etmiştir. Bunun için de Yahya b. Ma'în, el-Magâzî üzerine o-lan en iyi eser, Musa'nın ez-Zührî'den naklen yazdığı kitabdır demiş­tir.[62]

İbn Vehb'in Câmi'i ile beraber basılan birkaç sayfası vardır. Bunlar, ez-Zührî'nin Magâzi hakkındaki eserinin bir parçası gibi görünmektedirler. [63]

2) Sîret:

el-İsfahânî, Hâlid el-Kasrî'nin ez-Zührî'ye Sîret hakkında bir kitab yazmasını teklif ettiğini rivayet eder61. ez-Zührî'nin bu talebi yerine geti­rip getirmediği ve kendisine atıfta bulunulan mezkûr eserin el-Kasrî'nin ricası üzerine mi, yoksa müstakillen mi yazıldığı hususunda bir sarahat yoktur.

3) Emevî Halîfeleri Hakkındaki Lâyihası: [64]

ez-Zührî, Emevî halîfeleri hakkında târihî bir lâyiha da hazırlamış­tır. Burada onların târih sırasına göre doğum, vefat ve iktidar dönemleri­nin listesini vermiştir. et-Taberî'de bu eserden iki iktibas vardır. [65]

4) Neseb Hakkındaki Eseri:

ez-Zührî, kendi kabilesinin nesebine dâir de bir eser hazırlamıştır. [66]

5) Nâsih ve Mensûh'a Dâir Eseri:

el-Hâzimî'nin sözlerinden, ez-Zührî'nin Nâsih ve Mensuh Hadîsler mevzuunda bir eser tedvîn ettiği de anlaşılmaktadır. [67]

6) Hadîslerin Cem'i:

Ömer İbnü'l-'Abdü'aziz ona Hadîsleri yazmasını emretti. [68] İstinsah edildikten sonra bu kitablar muhtelif merkezlere gönderildi. [69]Vergi hak­kındaki bir eserden yapılan uzun bir iktibas Ebû 'Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm tarafından muhafaza edilmiştir. İktibastan açıkça görüldüğü üze­re, bu üç sayfa uzun bir kitabın parçasıdır. [70]

Diğer Edebî Fa'âliyetleri:

7) Hişâm'ın oğullarından birine iki defa dörtyüz Hadîs imlâ ettirmiş­tir.[71]

8)  Hişâm b. Abdilmelik, kendisinden Hadîs yazmaları için ez-Zührî'ye iki kâtip göndermiş, onlar da bu maksatla ona bir sene refakat etmişlerdi. [72]

9) Onun elliden fazla talebesi bu Hadîs'i yazılı olarak elde etmişdi. [73]Ayrıca kendisinin "bir araya toplanmış hazır Hadîsleri vardı" ki,

bunları birçok âlim ve talebeye vermiştir. [74]

10) Sonraki devirde, ez-Zührî'ye istinaden meydana getirilen Hadîs mecmualarının, Halîfe sarayının birçok seçkin zevatı için yapıldığı tezahür etmektedir. Şu'ayb b. Ebî Hamza bu maksadla çalıştırılıyordu. [75] Ma'mer'in de, bunu te'yid eden bir rivayeti vardır. Bu rivayete göre, ez-Zührî'nin kitabları, el-Velîd'in katlinden sonra satılığa çıkarılmıştır. [76]

ez-Zührî'nin Talebeleriyle Münâsebetleri:

Muhtaç olanlara karşı çok cömertti. Fakr u zaruret içinde yaşadığı için fakirliğin ne demek olduğunu bilirdi. Onun için eline para geçtiği za­man onu çoğaltmaz, hemen fakirlere tasadduk ederdi. Kendisi de çok cö­mert bir insan olan el-Leys b. Sa'd, ez-Zührî'nin cömertliğini şöyle tasvir etmektedir: "İbn Şihâb'dan daha cömert hiçbir kimse görmedim, Zîra o, kendisine gelen herkese yardım ederdi, eğer kendisinde birşey yoksa, başkasından ödünç alırdı. [77]

ez-Zührî ve Talebelerin Eşitliği:

ez-Zührî; hocalarını seçerken son derece hassas olduğu halde bütün talebelerine karşı fevkalâde âdil davranırdı. Zengin-fakir arasında fark gözetmezdi. Hişâm'ın oğluna Hadîsleri imlâ ettirirken aynı anda öteki ta­lebelere de Hadîs rivayet ederdi . [78]

ez-Zührî ve İlmin Yayılışı:

Mu'allimlerin zorla konuşması, o zamanını bariz bir vasfıydı. Tale­beler onlara refakat etmek mecbûriyetindeydi. Mu'allimler konuşunca talebeler onlan yazar veya ezberlerlerdi. ez-Zührî şöyle diyor: "Halk İbn Ömer'in yanına oturur, fakat, biri gelip, ona soru soruncaya kadar hiç kimse sesini çıkaramazdı. İbnül- Müseyyeb'le beraber oturur, biri gelip ona soru soruncaya kadar sesimizi çıkarmazdık. Ona tevcih edilen soru bize Hadîs istihraç etmesi hakkında olur veya o kendiliğinden bunu yap­maya başlardı.[79]

Devrin hareket tarzına muhalif olarak, ez-Zührî kendisine rahatlıkla yaklaşılabilen bir mu'allimdi. Hayâtının ilk yıllarında üstadlannın usûlünü ta'kîp ettiği anlaşılmaktadır. İlmi serbestçe Öğretmek istemezdi. Fakat sonradan tavırlarında bir yumuşama meydana geldi. Velîd b. Müslim'in haberine gör.e, ez-Zührî, Abdülmelik'in toplantısından çıktığı zaman bir direğin dibine oturup Muhadddislere şöyle seslenmiştir: "Ey nâs! Sizi, Emîrler'e naklettiğimiz bazı şeylerden men ettik. Gelin, size de söyleyeyim. [80]

ez-Zührî'nin Hadîslerin Tahrîri Karşısındaki Tutumu:

Tâbi'ûn'dan olan diğerleri gibi o da Hadîsleri kendi ilmî faaliyetleri için kaydetmişti. Fakat onları halka açıklamak istemiyordu, öğrenmek isteyen, gayretli olmalı idi; talebelere kitap şeklinde veya muntazam imlâ suretiyle hazır bilgi verilmemeliydi. [81]

ez-Zührî'nin bu tutumundaki ilk değişme, Ömer İbnü'l- 'AbdiTazîz kendisine Hadîs yazmasını teklif ettiği zaman meydana geldi. Bilâhare Hişâm tarafından da ikmâl edildi.

Elpu'l-Muleyh der ki: "ez-Zührî'nin derslerinde biz, Hişâm onu mec­bur edinceye kadar yazmaya çalışmadık. Sanra o, Hişâm'ın oğlu için yaz­dı. Böylece başkaları da Hadîs yazmış oldu. [82] Bu vak'ayı ve ez-Zührî'nin aksül'amelini, ez-Zührî'ye âit şu ifadelerde de buluyoruz:

"Bu Emirler bizi mecbur edinceye kadar biz ilmi yazmaktan hoşlan­mazdık. Sonra onu hiçbir Müslümandan esirgememiz lâzım geldiği kanâ­atine vardık. [83]

Dr. A. Sprenger bu sözleri şöyle tercüme etmiştir: "ez-Zührî, Ma'mer'den rivayete göre şöyle demiştir:

"Biz Hadîsleri yazmak taraftarı değildik. Hatta şu liderleri (isimleri mezkûr değildir) dahi Hadîslerin yazılmasını tasvip etmemeye razı ettik. Fakat sonunda gördük ki hiçbir Müslüman yazmayı yasaklamıyordu. [84] Bu tercüme açık değildir ve farklı bir yorum getirmektedir. Guillaume'un elde ettiği netîce oldukça gariptir. Diyor ki: "Eğer Emevîler devrinde Ha­dîs uydurulduğuna dâir zahirî bir delîle ihtiyaç hâsıl olsaydı bu, ez-Zührî'nin şu bariz sözü olurdu: "Bu Emirler bizi Hadîs yazmaya mecbur etti[85] Zührî'nin sözlerinin Hadîs uydurmakla uzaktan ve yakından ilgi­si olmadığı gayet açıktır.

ez-Zührî'nin, kendisine istinaden bir kitab rivayet etmesi için İbrâhîm b. Velîd el-'Umevî'ye verdiği müsâade hakkında Ma'mer'in bir başka ifâdesi daha vardı. [86]Emirlerin, Hadîs yazmaya mecbur edişlerine dâir olan ez-Zührî'nin önceki sözü ile Ma'mer'in bu ifâdesi, Goldziher'i şu hükmü vermeye sevketmiştir: ez-Zührî, titiz bir kitabın bile kendi adına rivayet edilmesine müsâade edecek kadar Emevîlerin tazyikine ma'rûz kalmıştır; bu suretle Emevîler, kendi lehlerinde ve ez-Zührî mahreçli olan Hadîslerin yayılmasında muvaffak olmuşlardır. [87]Bütün mes'ele 'Arada, kelimesinin yanlış anlaşılmasındadır. Muhaddisle rin ıstılahında, bir talebenin hocasına okumasına 'Arada, mu'allimin talebelerine okumasına da Haddese' deniri. [88]

'Ubeydullâh b. Ömer'in, halkın ez-Zührî'ye kitabları nasıl getirdikle­rini tasvir eden bir sözü vardır. Buna göre ez-Zührî, kitablara baktıktan sonra sayfaları çevirirken "bu benim Hadîsim... onu benden kabul edin  derdi. [89]

Binâenaleyh, Goldziher'in anladığı gibi, Emevîler ez-Zührî'yi bu sahada istismar etmişlerdir diye bir durum yoktur. ez-Zührî'ye okuduk­tan sonra kitablarına Hadîsler ilâve etmek onlar için mümkün değil miydi? Eğer onlar bunu yapmaya niyet etmiş olsalardı, bilhassa kendi kâtibleri yazarken, müsaade için ez-Zührî'ye kitabı getirmeden de ez-Zühri'nin yazdırdıklarına bazı ilâveler yapabilirlerdi. Şu halde böyle bir sahtekârlığa mâni olabilmek için başka ba'zı usullerin de bulunması ve ez-Zührî'nin verdiği müsâ'adenin yeni bir tahrifata yol açmaması lâzımdır. Bir de, İbrâhîm nâmına tek bir Hadîsin dahi rivayet edilmemiş olması oldukça tuhaftır.

Gerçekten, kitabların talebeler tararından okunduktan sonra veya okunmadan evvel rivayet edilmeleri ile alâkalı bu beyanların, mâhiyeti tamamen farklı olan kendi mes'eleleri vardır.

İlk zamanlarda Muhaddisler, üstadlarıni dinlemeyi tercih ederlerdi. Hadîsleri öğrenmenin ve rivayet etmenin en iyi usûlü buydu. Üstadlara okumak, Hadîs öğrenmenin ikinci sınıf bir usûlüydü. Bu takdirde Haddesenâ kelimesi kullanılmazdı. Tahâvî, Hicrî dördüncü asırda bunu çürütmek ve her iki usûlün de mu'teber olduğunu isbat etmek için bir ki-tab yazıncaya kadar bu fikir, canlılığını muhafaza etti.[90]

Bir de okumadan kitabları elde etme mes'elesi vardı. Eğer bir üstad, huzurunda okunmadan talebesine bir kitap verirse, veya bir kimse üstadına aynı kitabı getirip okumadan rivayet etme müsâ'adesi isterse, böyle bir rivayete müsaade etmek caiz midir, değil midir? Bu türlü bir rivayeti bazı büyük Muhaddisler reddederken, ba'zıları da kabul etmiş­lerdir. ez-Zührî de ikinci grupta yer almıştır. [91]Buna Münâvele denmek­tedir. 'Ubeydullah, ez-Zührî'nin tatbikatını anlatırken, onun kitablara bakıp sayfalarını karıştırdığını ve kendi adına Hadîs rivayet edilebilmesi için onlara müsâade ettiğini söyler.

Hayâtının Son Günlerinde ez-Zührî'nin Ta'lîm ve Tedris Fa'âliyeti:

O, son günlerinde iyice yorulmuş ve fa'âliyetten düşmüştü. Talebe­lerinden ba'zılarına kitablar vermiş ve onları ne onlara okumuş ne de okunmalarına müsâ'ade etmiştir. [92] Bilâhare öğretim fa'âliyetlerinden ta­mamen elini çekti. [93]Bu da ancak vefatından bir sene veya o kadar kısa bir zaman evveldi.

ez-Zührî ve Hakkında Yapılan Tenkldler:

ez-Zührî, bazı Muhaddislerce üç hususta tenkîd edilmiştir:

1) İrsal veya Tedlîs

Yahya el-Kattân'm, ez-Zührfye 'âit Mürseller'e rüzgâr gibidir dediği rivayet edilmiştir. ez-Zührî hafız olduğu için, isteseydi kendi dirayetini kullanabilirdi. Fakat bazan o, bu dirayetini kullanmamıştır. [94] Bundan dolayı isnâd'da ba'zı noksanlıklar bulunmaktadır. Bu tenkîd, onun Mürselâfmı başından sonuna kadar tedkîk etmeyi zarurî kılmaktadır.

Zîra ba'zan o sadece Metin'i zikretmiş, talebelerin kendisine soru sordu­ğu başka bir toplantıda da isnâdlar1! zikretmiştir. [95]Yapılan tenkîd, kay­nakların tedkîkinden ziyâde çok muhtemeldir ki, istidlale dayanmakta­dır. Onun için İbn Hanbel bu tenkidi şiddetle cerh ve red etmektedir. [96]

2) Mevâlî'den Rivayet Etmemek:

ez-Zührfye, Mevâlî'den rivayette bulunmadığı için halkın kendisini kınadığı söylendi. O zaman buna cevab olarak, onlardan da rivayet ettiği, fakat aynı Hadîs'in Muhacirin ve Ensâr 'aileleri tarafından da rivayet edildiğini öğrenince bu sefer diğer kaynaklardan alıp rivayet etmediği karşılığını verdi. [97] Keza, İbn Ömer'e mensup olan Nâfi' de, ez-Zührî'nin Hadîsleri kendisinden öğrendiği halde sonra Sâlim'e giderek bu Hadîsleri babasından duyup duymadığını te'yîd edişinden yakınmıştır. Sonra ez-Zührî bunları Salim adma rivayet etmiştir. [98]

ez-Zührî, saçlarını siyaha boyadığı için de tenkîd edilmiştir. Bundan dolayı, ulemâdan biri ondan Hadîs yazmamıştır.

3) ez-Zührî hakkında yapılan en büyük itham, onun iktidardaki hanedanla işbirliği içinde olmasıydı. [99] Devlet hizmeti gören ve hükümetle dayanışma hâlinde bulunan birçok büyük âlim vardır. Meselâ, eş-Şa'bî, Hasanü'l-Basrî, Kabîsa ve diğerleri bunlar arasındadır. Binâenaleyh bir kimsenin devlet hizmetini kabul etmesi, icrâ'atı doğru olduğu müddetçe onun aleyhinde hiçbir zaman delîl teşkil edemez.

Goldziher ve diğer modern müsteşrikler onu, Hadîsleri Emevîler le­hine tahrif etmekle suçlamışlardır. Bu bakımdan ez-Zührî'nin Emevî-ler'le olan 'alâkasının tedkîk edilmesi lâzımdır. [100]

 

Ez-Zuhrı Ve Emevîler

 

ez-Zührî ve Mervân:

Onun, "gayet gençken Mervân'a hürmet etmekte olduğu[101] beyân edilmiştir. Bu ifâde, ilk müverrihlerden Yahya b. Bukayr tarafından cerh ve redd edilmiştir. [102] Târihî vesikalar bu çeşit bir ziyaretin yapıldığına imkân vermemektedir.

Hicrî 64 târihinde halîfe olan Mervân, sâdece dokuz veya on ay halifelik yapmıştır. [103]Bu kadar kısa bir zaman içinde o, üç muharebe yapmak, birçok da seferler tertiplemek mecburiyetinde kalmıştır. Bu sı­rada ez-Zührî'nin babası, İbn Zübeyr taraftarı olduğu[104] için Mervân'a muhalif bulunuyordu. İbn Zübeyr ise o vakit iktidarının altın devrini ya­şıyordu. ez-Zührî, bu devirde yedi ilâ on beş yaşları arasında bulunuyor­du ki, bu kadar genç bir yaşta onun babasından ayrı olarak düşünmesi mümkün değildir. Keza, Medine'den Şam'a, bilhassa o günlerde, seyahat­te bulunmak fevkalâde zordu. Eğer ez-Zührî Şam'a varmış olsaydı, hiçbir şeye muvaffak olamazdı. Bundan dolayı bütün târihî deliller, faraziyenin karşısında yer almış bulunmaktadır.

ez-Zührî ve 'Abdülmelik:

ez-Zührî'nin 'Abdülmelik zamanından Hişâm devrine kadar Halîfe sarayına intisab etmiş olduğu muhakkaktır. [105] Yine onun defâatle bü­yük borçlara girip bunların Halîfe tararından ödendiği de doğrudur. [106] Ancak onun Halîfe ile olan münâsebetleri her zaman iyi gitmemiştir. ez-Zührî'nin muayyen ba'zı durumlarda sükût etmesi veya yanlış beyanda bulunması imkânsızdı. Velîd ona, o vakit Suriye'de dillerde dolaşan şu sözü sormuştu: "Allah, Emîrler'in sadece sâlih 'amellerini yazar; iyi olma­yanlarını kaydetmez." ez-Zührî, cevaben "bu hatâdır" dedi ve yanlışlığını isbât etti. Bunun üzerine Velîd: "Bu insanlar bizi şaşırtmıştır..." dedi. [107]

Bir defasında Hişâm, Kur'an-ı Kerim'de kendisine işaret edilen fa­kat adı açıkça belirtilmeyen bir kimseyi sordu. ez-Zührî: "O, 'Abdullah b. Übey b. Selül'dür" dedi. Cevap, Hişâm'ın arzusu hilâfınaydı. ez-Zührî'ye dedi ki: "Sen yalan söylüyorsun; o 'Alî'dir". Bu sefer ez-Zührî hiddetlendi; onu, hattâ babasını bile azarladı. Şöyle dedi: "Yemin ederim ki, eğer gök­ten bir ses, Allan'ın yalan söylemeye müsa'âde ettiğini ilân etse, ben yine yalan söylemem. [108]

Hişâm sâdece bunu değil, fakat sükûnet halindeyken bile onu dinle­mek mecburiyetinde kalırdı. ez-Zührî, Velîd'in fena karakteri sebebiyle onun kusurlarını ifşa ederdi. Veliahdhktan uzaklaştırması için Hişâm'a başvurdu. Velîd de, eline bir fırsat geçtiği takdirde ez-Zührî'yi öldüreceği­ne yemîn etti. [109] Bu itibarla ez-Zührî, bu tehlikenin farkındaydı ve Velîd'in Halîfe olması hâlinde Bizans İmparatorluğu'na kaçmaya hazırdı.[110]

Hanedan mensubu talebelerine Hadîs okuturken hiçbir hususî im [111]Binaenaleyh, ez-Zührî'nin Emevî Hanedanıyla olan tanımazdı iinâsebetlerinden; onun, onların elinde bir âlet olduğu; ve onların, onun di ile şöhret ve bilgisini kendi lehlerindekİ mevzu' Hadîsleri yaymak "cin istismar ettikleri şeklinde bir hüküm çıkarmak, târihe karşı işlenmiş büyük bir cinayet olur.

ez-Zührî Haccinyerine Başka Birşey mi İkâme Etmişti'? el-Ya'kûbî ile Goldziher'in Cerhi ve Çürütülmesi:

En kritik nokta, Şi'î tarihçi Ya'kûbî'nin sözüdür. Ya'kûbî şöyle diyor: "Abdülmelik, ba'zı siyâsî sebeplerle Sûriyeliler'i hacdan men etti. Zîra İbn Zübeyr onları kendine bey'at etmeye zorluyordu. 'Abdülmelik, ez-Zührî'den bir Hadîs naklederek menâsik-i hacc için Sûriyeliler'e başka bir çâre buldu: Kudüs'ü ziyaret ve Mukaddes Kaya etrafında tavaf. Bu maksadla Kubbetü's-Sahrâ'yı yaptırdı ve tavaf da Emevîler devri boyun­ca devam etti[112]Goldziher'e göre, bu hareketi meşrulaştırmak ve müdâfaa etmek, ilâhiyatçı ez-Zührî'ye bırakılmıştır. [113]

Goldziher bu hükmünü daha ziyâde Ya'kûbî'nin beyânlarına dayana­rak veriyor. Halbuki o ifâdeler dikkatli bir tedkîke muhtaçtırlar. Zîra te'sirleri ve 'akisleri çok geniş boyutlara varmıştır. Diğer birçok 'ulema, Ya'kûbî'ye istinâd ederek ez-Zührî hakkında yanlış kanâ'ate sahip olmuş­lardır. [114]

ez-Zührî'nin 'Abdülmelik'le Hicrî 81 yılından evvel vuku' bulmayan görüşmesi bir yana, [115] bu beyanların kendi şartları içinde değerlendiril­mesi herhalde dah iyi olacaktır.

Filistin Hicrî 67 târihinde 'Abdülmelik'in hâkimiyetinden çıkmıştı. [116]Emevîler hac mevsimi dolayısıyla Hicrî 68'de Mekke'deydiler. [117] Bu ba­kımdan eğer 'Abdülmelik halkı hacdan men ettiyse, bu takdirde onun, haccin yerine 'Abdülmelik'in başka bir şey ikâme etmeyi düşündüğü ve Kudüs ile Mukaddes Kaya'nın Mekke kadar mukaddes olduklarını tebliğ ettiği Hicri 68 tarihinden sonra vuku bulmuş olması lâzım gelirdi.

Abdülmelik, Kubbetü's- Sahrâ'yı, mezkûr Kaya'nın üzerine Hicri 69 târihinde bina etmeye başladığına göre, [118]Haccın yerine başka bir şeyin ikâmesine dâir ez-Zührî'ye dayanarak verdiği emri Hicrî 69 senesinin ba­şında ısdar etmiş olması lâzımdır.

ez-Zührî o vakit on ilâ yirmi yaşları arasındaydı. On yaşındaki bir çocuğun veya on sekiz yaşındaki bir gencin, doğum yeri olan Medine'de değil de buradan uzakta, Suriye gibi Medine aleyhtarı olan bir muhitte, Allah'ın hacc emrini ilga ederek ve yerine de bir başkasını koyabilme iktidarını göstererek büyük bir şöhret ve hürmete nail olabileceğine inanmak, akıl ve hafsalanın alacağı bir şey değildir. [119]O vakit Suriye'de bir çok Sahâbe-i Kiram da vardı. 'Abdülmelik niçin onları kullunmamıştır? Suriye'deki Sahâbeler'in salâhiyeti ve telkin ettikleri hürmet, on-on-sekiz yaşlarında bir çocuk olan ez-Zührî'ninkinden çok daha büyüktü ve Suriyeliler onlara karşı daha fazla tâ'zimde bulunulduğunu biliyorlardı. Eğer bu Sûriye'li 'âlimler Emevi aleyhtarı olsalardı, o zaman bunların söz ve itirazlarının, talebeleri veya 'Abbasî müverrihleri vasıtasıyla bize kadar intikâl etmiş olması i'câb ederdi. Halbuki, böyle itirazlara hiçbir yerde rastlanmamıştır. Eğer bu 'âlimler hem Emevî taraftarı ve hem de Peygamber ['aleyhisslâtü ve's-selam] hatırı için i'tirâz etmeyecek kadar dünyaya gönül vermiş insanlar olsalardı, o vakit, onlar kendi küçümsen­melerine mutlaka i'tirâz ederlerdi; zîrâ bu "uydurma" işinin şerefi başka­sına verilmiş olacağı için bu takdirde kendi otoritelerine karşı meydan okunmuş olur ve tam bir hürmete nail olamamış bulunurlardı.

Sonra, 'Abdülmelik'in haccı men etmesi karşısında tahrik edilen bu dindar insanlar nasıl olmuş da böyle bâtıl bir amel üzerinde ittifak etmiş ve onu kabul edebilmişlerdir? Bütün Suriye halkı, 'Abdülmelik ile ez-Zührî tarafından bu kadar kolayca aldatılabilecek kadar ahmak mıydı­lar? Üstelik Ya'kûbî'ye göre, haccın yerine bir başka merasimi ikâme et­me ameliyesi Emevîler devri boyunca devam etmiştir; fakat aynı Ya'kûbî tarafından; Hicrî 72 senesinden itibaren hac farizasının Emevî hâkimiye­ti altında nasıl ifâ edilmiş bulunduğu ve öteki Emevî halîfeleriyle bera­ber bu "Mekke- mu'ârızı" Halîfe 'Abdülmelik'in Hicrî 75 tarihinde hacc için Mekke'ye nasıl gitmiş olduğu da yine bizzat tasvir edilmiştir. [120]

Bundan başka, Kubbetü's-Sahrâ'nın inşâsı Hicri 72 yılında tamam­lanmış ve bu sırada Mekke, 'Abdülmelik'in bir valisinden başka birşey ol­mayan Haccâc'ın idaresi altında bulunmuştur. Bizzat Ya'kûbî'nin ifâdesine göre hacc, H. 72 yılında Haccâc'ın valiliği sırasında îfâ edilmiştahkik edilen nüshalartir[121]§u nalde haccın yerine bir başka merasimi ikâme etmek için her­hangi bir zaruret bulunmadığı gibi, bu tatbikatın bütün Emevîler devri boyunca devam ettirilmesi için de herhangi bir ihtiyaç duyulmamıştır. Eğer öyle olsaydı, Emevî aleyhtarlarının eline mükemmel bir silâh veril­miş olurdu.

Diğer taraftan ez-Zührfnin, 'Abdülmelik tarafından iktibas edilen ve Ya'kûbî'de mezkûr olan sözleri; ne Kaya'nın kudsiyetinden, ne de onun etrafında tavaf edilmesinden bahsetmediği gibi bunu teklif dahi etme­mektedir[122]. ez-Zührî'nm beyanları, sâdece Kudüs'deki Mescid-i Aksâ'ya husûsî imtiyazlar atfetmektedir. Bu Mescid'e Kur'ân-ı Kerîm'de dahi ayrı bir yer verilmiştir. [123] Bütün bunlara ilâveten, bu Hadîs sâdece ez-Zührî değil, aşağıdaki zevat gibi birçokları tarafından da rivayet edilmiştir.:

1. Hişâm- Nâfi'- İbn Ömer. [124]

2. Seleme b. Kuheyl-Haciyah b. 'Adî-'Alî b. Ebî Tâlib. [125]

3. Kusaym- Kaz'a-Ebû Sa'îd el-Hudrî. [126]

4. Ebân b. Sa'lebe-'Atıye Ebû Sa'id el-Hudrî. [127]

5.  Muhd. b. İbrahim- Ebû Selemân-Ebû Hureyre. [128]

6.  Zeyd b. Sâlim-Sa'îd b. Ebî Sa'id-Ebû Hureyre. [129]

7. Yezîd b. Ebî Meryem-Kaz'a-'Abdullâh b. Amr, ve diğerleri. [130]

Binâenaleyh, bu "uydurmacılığın" şerefi ve dînî bakımdan îzah te­şebbüsü, niçin yalnız, 'Abdülmelik'i sadece H. 81 yılından sonra görebilen ez-Zührî'ye âit olmuştur? Bu Hadîs hakkında J. Horovitz'in hükmünü bu­raya kaydetmekte fayda vardır. O diyor ki: "Bu Hadîsin mevsûkiyeti hakkında kim ne düşünürse düşünsün, ez-Zührî'nin, Hadîsi hakîkaten Sa'îd Ibnü'l-Müseyyeb'in ağzından duyduğunda hiç bir şüphe yoktur. [131]

 



[1] Yukarıda sayfa 222'e bakınız; Mlzân, I, 316.

[2] Prof. Dr. Muhammed Mustafa, el-A’zami, İlk Devir Hadîs Edebiyâtı, İz Yayınları: 243-245.

[3] Yukarıya bakınız: Bölüm IV, s.251-52.

[4] Yukarıya bakınız: Süheyl b. Ebî Sâlîh, III. bölüm, s.208-9.

[5] Süheyl b. Ebî Salih, yukarıda gösterilen yer.

[6] Süheyl b. Ebî Salih, yakanda göst. yer.

[7] Nubelâ, XVII, 157, fotokopi, Zâhiriyye Kütübhanesi.

[8] Lisân, V, 241-2; İbn 'Asâkir, Târîhu Dımaşk, XV, 293b; Nubelâ, XII, 150-1.

[9] Bağdadî, I, 356; Sam'ânî, Ensâb, 558; Nubelâ, XI. 162

[10] Bağdadî, XII, 41; Sam'ânî, Ensâb, 162a; Nubelâ, X, 281.

[11] Mîzân, III, 634; İbn Hacer, Reful-lsr, 514-8; el-Kindî ile basılmıştır; Bağdadî, II, 379; Nubelâ, IX, 246-7; Lisân, V, 272-3.

[12] Râzî, I, I, 93; Te/ızîö, 1,113; Takrib, 1,33.

[13] BTK, III, II, 24; Tehzîb, VI, 355, Takrîb, I, 512.

[14] Yukarıya bk. s. 170.

[15] Yukarıya bk. s.65.

[16] İbn Hacer, Reful-Işr, 515. Kındî'nin Governors ofEyyet ile basıldı.

[17] Prof. Dr. Muhammed Mustafa, el-A’zami, İlk Devir Hadîs Edebiyâtı, İz Yayınları: 245-248.

[18] Tafsilât için yukarıya bakınız: Nâfî' üçüncü bölüm.s. 96-7.

[19] Kifâye,267.

[20] Huffâz, IV, 93-99; İbn Hallikân, Vefayât, I, 31-32; tbn 'îmâd, Şezarât, IV, 255.

[21] îbn'îmad, Şezarö, IV 57.

[22] Nubelâ, XI, 137.

[23] Nubelâ, X, 217.

[24] İbn 'Asâkir, Târihti Dımaşk, XIII, 280b; doğumu veya vefat târihi hakkında hiçbir şey bilinmiyor.

[25] BTK, II, II, 25; Râzî, II, I, 129; Tehzîb, IV, 207-8; Takrib I, 327.

[26] İbn Sa'd, VII, II, 173; BTK, II, II, 224; Râzî, II, I, 341; Tehzîb, IV, 347-8; Takrîb, I, 351.

[27] Yukarıya bk. s. 211-12.

[28] Yukarıya bk. s. 123-4.

[29] Prof. Dr. Muhammed Mustafa, el-A’zami, İlk Devir Hadîs Edebiyâtı, İz Yayınları: 248-249.

[30] Tafsilât için yukarıya bk. Şu'ayb b. Ebî Hamza, üçüncü bölüm, s. 202.

[31] İzine rastlanmadı.

[32] İzine rastlanmadı.

[33] Nubelâ, X, 225.

[34] Nubelâ, IX, 107.

[35] BTK, I, II, 342; Razî, I, II, 129; Tehzîb., II, 441-3; Takrİb, I, 193.

[36] Aşağıda s. 346-64.

[37] İbn Kuteybe, Ma'ârif, 472; İbn Kesîr, Bidâye, IX, 341; İslâm, V, 136; Fischer, 73-4. Tarihçiler onun doğumu hakkında 50-51,56 ve 58 gibi ayrı ayrı târihler vermektedirler. Fakat büyük bir ihtimalle o, 50 veya 51'de doğmuştur.

[38] Prof. Dr. Muhammed Mustafa, el-A’zami, İlk Devir Hadîs Edebiyâtı, İz Yayınları: 250-251.

[39] İbn Kuteybe, age, 472; îbn Hallikân, Vefayât, 1, 451.

[40] İbn Kuteybe, age, 472.

[41] Sikât, 333.

[42] Ebu Nu'aym, Hilye, III, 367;İslâm, V.139.

[43] Hayseme, III, 125b; BTK, I, I, 220; İslâm V, 137; îbn Kesîr, age, K, 341.

[44] Agânî, IV, 248.

[45] Marzubânî, Mu'cemu'ş-Şu'ara, 413.

[46] İbn Sa'd, II, I, İSiJsiâm, V, 138.

[47] İslam, V, 136.

[48] Ebu Nu'aym,Htlye, III, 362,İslâm, V, 137.

[49] Zur'a, 6 lb; Cami', l55a;Huffâz, I, 96.

[50] îbn Sa'd, II, I, 135; Zur'a, 61b; Hayseme, 125b; Bâcî, 94a; Takyîd, 107; Cami', 156a; Fischer, 67-8; İbn Kesir, Bidaye., DC, 344.

[51] Takyîd, 107. Öğrenme arzusu hakkında daha fazla bilgi için bk. Hayseme, 125b; Râzî, IV, 1, 73; Ramahürmüzî, 32b; Cami', 183a; İs-lâm, V, 148; Fischer, 67, 69; îbn Kesir, Bidaye., IX 341.

[52] ibn Hallikân, age, I, 451; Ebul-Fidâ, Târih, î, 204.

[53] İslam, V, 136, 144.

[54] Meşâhîr, 66; ve Hadîslerle ilgili herhangi bir biyografik eser.

[55] Annales, 1,1518.

[56] Tabarânî, Mu' cem., I, 38b, 45a, 118a.

[57] Tabarânî,oge,I,40b.

[58] Tabarânî,^, I, 45a.

[59] TaTsarânî, age, I, 52a.

[60] Tabarânî,o^e, I, 89b.

[61] Meselâ bk.: el-Belâzurî, Ensâbu'l-Eşrâf, I, 286, 445, 454, 545, 549, 550, 552; Fü-tûh, 24, 28, 31; Hanbel, VI, 194-197.

[62] İbn Hacer, Tehzîb.,, X, 362.

[63] İbn Vehb, el-Câme, 1, 96-98.

[64] Kitâhü'l-Ağanî, XIX, 59 (Bulak baskısı, Hicri 1285).

[65] Annales, II, 428, 1269.

[66] Fischer,68; İslâm, V,143; keza bk. İbn Abdil-Berr, el-İnbâh 'alâ Kabâ'ili'r-Rüuât 44; Kitâbü'l-Ağanî, XIX, 59 (Bulak).

[67] e\-Hkzimî,el-İ'tibâr, s. 3.

[68] Hayseme, III, 126a.

[69] 'Accâc, Sünnet, 494.

[70] Emval, 578-581.

[71] Râmahürmüzî, 396; Fischer 69; İbn Kesîr, Bidâye, IX, 342.

[72] Ebû Nu'aym, Hılyetu'l-Evliyâ', III, 361; Zehebi, Târihu'l- İslâm, V, 143.

[73] Yukarıya bk., 114-119.

[74] Kifâye, 319, İslâm, V, 149.

[75] İbn Hacer, Tehzîb., IV, 351-2; Zehebî, Târihu'l-İslâm, V, 151.

[76] Fasavi, II, 146a; keza bk.:Kâmit, I, 18a; Zehebî, Târihu'l-İslâm, V, 141.

[77] Fischer 70. Tafsilât için bk. Zehebî, Târihu'l-İslâm, V, 138; 141, 150; Fischer 73.

[78] Zehebî, Târihu'l-İslâm, V, 148.

[79] Fischer,69.

[80] ez-Zehebî, Târihu'l-îslâm, V, 148,

[81] Mâlik'in sözlerine bk. Mâlik icazeti sevmezdi, zîrâ talebe kısa zamanda fazla gayret göstermeden çok bilgi kazanmak isterdi, Bağdadî, Kifâye, 316.

[82] EbuNu'aym,a£e, III, 363.

[83] İbn Sa'd, II, II, 135;Hayseme, III, 126b, 127a, Süfyân'dan rivayet ediyor; Takyîd, 107; İbn Sa'd'ın metni yanlış basılmıştır. İktibas, Takyîd'dendir.

[84] Sprenger, "On the Origin of Writing.." J.A.S.B., XXV, 1856, s.322.

[85] Guillaume, 50.

[86] Hayseme, III, 127a; Kifâye, 266.

[87] Goldziher, MuA. Stud., II, 38.

[88] Subhi Salih, 'Ulûmu'l- Hadîs, 93 veya herhangi bir Usûlü'l- Hadîs kitabının Tahammülü'l-Hadîs bölümü.

[89] Hayseme, III, 39a; Kifâye, 318.

[90] Chester Beaty Kütübhânesi, Yazma, no. 3415.

[91] Hayseme, III, 39a; Kifâye, 32a; keza bk. Mâlik'in Tatbikatı, Fasavî, IH,263a; Kifâye,327; ve ba'zan Mâlik onu sevmezdi. Kifâye, 316.

[92] Fischer, 69-70; ez-Zehebl, Târîhu'1-İslâm, V, 149; keza bk. Fasavî, III,3O8a-b.

[93] ez-Zebebî, Târihu'l-îslâm, V. 149.

[94] ez-Zehebî,Târihu'l-lslam,V, 149.

[95] llel, I, 82; Hayseme, III, 126a.

[96] Fasavî, II, 231b.

[97] Ebû Zur'a 61b; Râmahürmüzî, 41b; Bağdadî, el-Câmi', 15a, Müslim, ez-Zührî'nin Hadîs rivayet ettiği Mevâlî ulemâsının bir listesini vermektedir, bk. Müslim, Ricâl-ü 'Urve, s.11, burada yirmiden fazla Mevâlî onun mu'allimi olarak belirtilmektedir.

[98] Fasavî, II, 216b; Cami', 15a; Huffâz, I, 88, Keza bk. Kâmil, I, 292a

[99] Fischer, 72; Goldziher, Muh. Stud. 11, 35; Guülaume, 48.

[100] Prof. Dr. Muhammed Mustafa, el-A’zami, İlk Devir Hadîs Edebiyâtı, İz Yayınları: 251-259.

[101] Horovitz, "al-Zuhrî" mad. £./.;'Accâs, Sünnetti Kable't-Tedvin, s.489.

[102] ez-Zehebî, Târihul-İslam, V. 147.

[103] Ebulfıdâ, Târih, 1,194; Annales, II, 5789; Mes'ûdî, Mürûcü'z Zeheb, V, 207.

[104] İbn Kuteybe, Ma'ârif, 472.

[105] ez-Zehebî, Târihu'l-İslâm, V, 140.

[106] Aynı eser, 141.

[107] İbn 'Abd Rabbih, 'Ikd, I, 70-7.

[108] Fischer, 72; îslâm,V, 149-50.

[109] Mâm, V, 140.

[110] Agh, II, 103, Horovitz, The Earkest Biographies", l.C. 1928, s.42'de zikretmiştir.

[111] Hayseme, III, 128.

[112] Ya'kûbî, History, II, 311.

[113] Goldziher, Muh. Stud., II, 35; Guillaume, "bunu îcad eden ez-Zührî'dir" diyor, Guillaume, 48.

[114] Goldziher ve Guillamme'den başka meselâ bk. J. Walther, "Kubbat al-Sakhrâ" maddesi, El; Ruth, "Arabic Books and Libraries in the Umaiyad Period", A.J.S.L cild, III, s.252; F. Buhl, "al-Kuds" mad. EL

[115] BTS, 93;Annales, II, 105 2.

[116] Ya'kûbî, History, II, 321; Caetani, chron., Islamica 786; Mes'ûdî, Mürûcü'z-zeheb, V, 225.

[117] Ya'kûbî, History, II, 320.

[118] Sıbt İbnu'l-Cevzî, el-Makdisî tarafından zikredilmiştir, Musir (Mukaddes Kaya'dan bahis yoktur) J.R.A.S., XIX, 1887. s. 300.

[119] Ya'kûbî, 'Abdülmelik zamanındaki meşhur ulemânın listesini vermektedir, 30 isim zikretmekte, fakat Zührî'den bahsetmemektedir, History, 11, s.337-8.

[120] Ya.'kûbi, History, II, 336.

[121] Aynı eser, 11,336.

[122] Aynı eser, II, 311.

[123] Kur'an-ı Kerîm, 17. sûre, İsrâ. Bu sûrenin Mekkî olduğunda bütün müfessir ve müverrihler müttefiktir. Guillaume'un al-Andalus  XV,   III,   s.323-36'daki makalesine göre, keski, el-Aksâ Mescidi'nin el-Yi'rana'da olduğu isbatlanabüsey-di; ancak Kudüs, ilk kıble olması hasebiyle [İslâm'da da] bir kudsiyete sahiptir.

[124] Tabarânî, £usâ(, II, 305a.

[125] Aynı eser, I, 210a;

[126] Tabarânî, el-Mu'cemu's-Sagîr, 97-8

[127] Tabarânî, Evsât, II, 3a

[128] Fasavî, III, 89a

[129] Aynı eser

[130] Aynı eser, 89a-b; ilk eserler hakkında daha fazla ma'lûmât için bk. Wensinck,Concordance.

[131] Horovitz, "The Earliest Biograhies of the Prophet and their Author", I.C, cild, II, s. 36. Keza bk.: Ruth, "Arabic Books and Librariea in the Umaiyad Period", A.S.I.J.  cild. LIII, 243, Horovitz ile hemfikirdir ve şunları söylemektedir: "Horovitz'in dediğini insan rahatça kabul eder. Zira ez-Zührî, halîfelerin emirleri üzerine ketumiyetinden vazgeçerek Hadîs imlâ  etmeye başlamıştır. Bu yenilik onun, onlar hesabına Hadisler îcâd ettiği ma'nâsına gelmez."