2. Meşhur Sünnet:

 

Meşhur sünnet, Hz. Peygamber'den bir veya iki yahut tevatür sayısına ulaşmamış sayıda sahabi tarafından rivayet edilmişken, Tâbiün veya Etbâu't-tâbün devirlerinde tevatür sayısındaki ravilerce nakledilen sünnettir.

Mütevatir ve meşhur sünnet arasındaki fark şudur; birincide her üç tabaka ravileri tevatür sayısında iken, meşhur sünnette, sahabeden olan raviler tevatür derecesine ulaşmamıştır. Buna göre mütevatir hadisin Hz. Peygamber'e nisbeti kesin iken meşhur hadisin, Hz. Peygamberden rivayet eden sahabiye nisbeti kesin olmakla birlikte, Hz. Peygamber'e nisbeti kesinlik taşımaz.

Meşhur sünnetin hükmü, kesine yakın bir bilgi vermesidir. Bu yüzden mütevatir sünnetle Kur'ân'daki bir âmm lafzın tahsisi ve mutlak lafzın takyidi mümkün olduğu gibi, meşhur sünnetle de "âmm" tahsîs ve "mutlak" takyid edilebilir.

Âmm'ın tahsisine örnek: "Âllah çocuklarınızın miras payı için şunu istiyor" (en-Nisâ: 4/11) âyetindeki "çocuklarınız (evlâdüküm)" kelimesi âmm olup bütün çocukları kapsamına alır. Hz. Peygamber'in; "Öldüren öldürdüğü kimseye mirasçı olamaz"[1] şeklindeki meşhur hadis, miras bırakanını öldüren çocukları kapsam dışı bırakmıştır.

Mutlak ifadenin takyidine örnek:

Mirasla ilgili âyette; "(Bütün bu miras payları, ölenin) yapmış olduğu vasiyetin ve borcun ifasından sonradır" (en-Nisâ: 4/11) buyurulur. Burada "vasiyet" sözcüğü mutlak olup, malın belli bir parçası ile sınırlandırılmış değildir. Fakat Hz. Peygamber'in, "Üçte bir daha bayırlıdır."[2] şeklindeki meşhur hadisi vasiyet miktarını üçte birle sınırlamıştır.


 

[1] Ebû Dâvud, Diyât: 18; Dârimî, Ferâiz: 41.

[2] Buhârî, Cenâiz: 36; Vesâyâ: 2, 3; Menâkıbul-Ensar: 49; Müslim, Vasiyyet: 5, 7, 8, 10; Ebû Dâvud, Ferâiz: 3; Eymân: 23.