D) Maktu Hadîs:

 

Tâbiîn ve Etbauttâbiîn'e ait rivâyetlere verilen addır. Bunlar da söz, fiil veya takrîr olabilir. Hadîsle ilgili ıstılahların yeterince istikrarını bulmadığı bir sırada İmâm Şâfiî (204/819) hazretleri (radıyallahu anh) maktu tâbirini munkatı mânasında kullanmıştır. Hadîs ilminde kendisinden istifâde etmiş olan muhaddislerden bâzıları bu kullanışta onu taklîd etmişlerdir. Binaenaleyh Abdullah İbnu Humeydî (v. 219/834), Taberânî (360/970) ve Dârâkutnî (385/995) gibi bazı hadîs imamlarının te'lîfatında bu durum görülür.[1]

Maktu’ kelimesi, Mekati veya Mekatı’ şeklinde çoğul yapılır.

Munkatı’, senedinde bir ravinin isminin hiç geçmediği veya kapalı olarak geçtiği hadisler ile, senedinden, sahabiden önce bir kişinin atlandığı veya peşpeşe olmamak şartıyla birden fazla ravinin atlanmış olduğu hadisler için kullanılmaktadır.[2]

Maktu’ hadise misal olarak Abdurrezzak b. Hemmam’ın Ma’mer b. Raşid’den, onun da İbn Şihab ez-Zühri’den naklettiği şu hadisi verebiliriz: “Ma’mer dedi ki: Zühri’ye, bir yere yaslanarak yemek yemeyi sordum. Zühri bana “sakıncası yok” diye cevap verdi.”[3]

“Cenaze namazı kılarken saflarınızı düzgün tutun kiölü hakkındaki (duanız) şefaatiniz kabul olunsun.” (Ebu’l-Muleyh)

Mevkuf ve maktu’ hadisler dinde hüccet sayılmazlar. Bu yüzden bu iki hadis türünü zayıf hadislerden sayanlar olmuştur. [4]  


 

[1] Ahmed Naim, Tecrid Tercümesi (Mukaddime) 1/135; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/70-71.

[2] Bk. Itr, Menhec: 327. Aslında Munkatı’ senedle ilgili; Maktu’ ise, metinle ilgilidir. (Bk. İbn Hacer, Nuhbetü’l-Fiker Şerhi: 78)

[3] Musannef: 10/416; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 120-121.

[4] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 12. sınıf: 32.