Zayıf Hadisin Hükmü:

 

Hadis âlimleri, zayıf hadisle amel edilip edilemeyeceği konusunda üç görüş ileri sürmüşlerdir.

1) Hiçbir konuda zayıf hadisle amel edilmez. Yahya b. Maîn'den nakledilen bu görüşü, Buhârî ve Müslim'in yanısıra İbn Hazm, Kadı Ebû Bekr İbnu'l-Arabî ve Ebu Şammetu’l-Makdisi gibi İslam alimleri bu görüştedir. Buhari ve Müslim’insahihlik şartları, sahihlerinde hiçbir zayıf hadis bulunmamasının bunu gösterdiği söylenmiştir.

2) Her konuda zayıf bir hadisle amel edilebilir. Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd "zayıf hadis re'y, yani kıyas yoluyla ictihadtan daha iyidir" diyerek bu görüşü tercih etmişlerdir. Ancak bu alimler zayıf hadisle amel edilebilmesi için konusunda başka herhangi bir rivayetin olmamasını şart koşmuşlardır.

3) Bazı şartları taşıması hâlinde, akait ve ahkâma ait olmaksızın va’z, amellerin fazileti, kıssa gibi konularda şartlı olarak zayıf hadisle amel edilebilir.

Hafız İbn Hacer el-Askalânî (v.852/1448) bu şartları şöyle sıralar:

a) Zayıf hadis, akait ve ahkâma ait olmayıp fedail gibi bir konuda olmalıdır. Bu şart üzerinde bütün alimlerin ittifakı vardır.

b) Zayıf hadis, yalancı, yalancılıkla itham edilmiş veya fuhş-u galat (çok hata yapmak)la tanınan bir ravinin yalnız başına rivayet etmiş olması gibi aşırı derecede zayıf olmamalıdır.

c) Zayıf hadis, kitap veya sünnete dayalı olarak amel edilen bir asıl hüküm veya kaidenin kapsamına girmeli; yeni bir hüküm koymamalıdır.

d) Zayıf hadisle amel edilirken sâbit olduğuna kesin gözle bakmamalı, ihtiyaten amel edildiği bilinmelidir. [1]

Bazı alimlerin ileri sürdüğü, "gerek şer'î hükümler ve gerekse fezâil konusunda, elimizde zayıf hadîse lüzum bırakmıyacak kadar çok sahih ve hasen hadis vardır" görüşü, tercihe şâyân bir görüş olsa gerektir. [2]

Görüldüğü gibi üçüncü görüş ve ona bağlı bu şartlar, dini konular arasında tahlile dayalı bir ayırım da beraberinde getirmektedir. Böylesi bir ayırıma taraftar olmayanlar ve zayıf hadisle amel edilemeyeceğini savunanlar dün olduğu gibi bugünde bulunmaktadır.[3]

Toptan redd taraftarı olmayanlar isedaha mutedil ve daha ilmi bir yol tutmuş gibidirler. Bu görüştekilerin düşünceleri şöyle özetlenebilir:

Iraki, terğib-terhib, kıssalar ve faziletler gibi ahkam ve akaid konuları dışında kalan mevzularda uydurma olmayan haberlerin, zayıflığına işaret edilmeden bile nakledilebileceği kanaatinde olanlardan bahsetmekte, ancak ahkam-ı şer’iyye ve akaid gibi konularda kimsenin böyle bir hoşgörüye sahip bulunmadığını belirtmektedir.

Nevevi (v.676/1277), hadis uleması, fakihler ve daha başkalarının faziletler, tergib-terhib gibi konularda zayıf hadisle –uydurma olmamak şartıyla- amel etmek müstehaptır; ancak, helal-haram, alış-veriş, nikah-talak vb. ahkamda sadece Sahih ve Hasen hadisle amel olunur” görüşünde olduklarını belirtmektedir.

İbnu’l-Humam (v.861/1457) “zayıf hadisle müstehaplık sabit olur” görüşündedir. Sehavi (v.902/1496) de şartları dahilinde faziletler hakkında zayıf hadisle amel edileceği konusunda cumhurun ittifakının bulunduğu görüşündedir.

Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud es-Sicistani’ye izafe edilen bir görüşe göre de “başka hadis bulunmadığı takdirde ahkama ait meselelerde zayıf hadisle amel edilir.”[4]

Sonuç olarak, zayıf hadisle amel konusunda ulemanın farklı görüşleri paylaştıkları görülmektedir. Zayıf hadisle amel etmeyi mutlak olarak men edenlerin görüşü zayıf bir görüştür. Mutlak olarak caiz görenlerin görüşü de işi iyiden iyiye gevşetmek (tevessü’) demektir. Belli kısımlara ayırıp belli şartlara bağlı olarak amel edilebileceğini söyleyenlerin görüşü ise orta ve doğru bir görüştür.[5]

Tirmizi’ye (v.279/892) gelinceye kadar hadisler genelde Sahih ve Sakim (Zayıf) diye iki gruba ayrılırdı. Zayıf hadisler de “terkedilmiş” (Metruk) “terkedilmemiş” (Ğayr-i metruk) olmak üzere iki kısımda değerlendirilirdi. Tirmizi’den sonra Sahih ile Zayıf arasına bir de Hasen terimi girdi. “Terkedilmeyen zayıf hadisler”, hasen terimiyle zayıflar arasından ayrılmış oldu. O halde Tirmizi’den önce yaşamış bir hadisçinin dilindeki Zayıf hadis teriminin Hasen hadisleri de içine aldığı dikkatten uzak tutulmamalıdır.[6]

 


 

[1] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 12. sınıf: 8-9.

[2] İsmail lütfü Çakan, Akif Köten, Şamil İslam Ansiklopedisi: 2/289.

[3] Suphi Salih’in konuya ait görüşleri için bk. Hadis İlimleri ve Istılahları (Terc. M. Yaşar Kandemir) s. 178.

[4] Bk. A. Naim, Tecrid Tercemesi (Mukaddime): 343.

[5] Leknevi, el-Ecvibetü’l-fadıle: 58; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 146-147.

[6] İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 146-147.