Mürsel, lügat olarak irsâl kökünden gelir, bu da göndermek mânâsındadır. Böyle olunca, ıstılahta, "asıl kaynağını görmeden yapılan rivâyet" mânâsına gelir. [1]
Muhaddislerin genel tarifine göre mürsel hadis, isnâdında sahabî râvisi düşmüş olan hadistir. Tabiun neslinden birisinin hadis aldığı sahabî ravînin adını anmadan, onu atlayarak doğrudan doğruya "Rasûlullah (s.a.s.) buyurdu ki..." diyerek rivâyet ettikleri hadislere "mürsel" denilmiştir. Usul alimleri kelimenin sözlük anlamını ele alarak, onunla "munkatı", hattâ "mu'dal" arasında hiç bir ayırım yapmazlar.[2]
Hadis âlimlerinden Hatîb el-Bağdâdî de mürsel hadisin tarifinde usul alimlerinin görüşünü paylaşmaktadır.[3]
Muhaddisler "mürsel" lafzını Tabiun'un Hz. Peygamber(s.a.s.)'den rivayet ettikleri hadislere tahsis etmişlerdir. Fukaha ve usulcüler ise, bunu daha genel anlamda kullanarak munkatı hadisleri de bu kapsama almışlardır.[4]
Mürsel hadisin zayıf sayılmasının sebebi, senedinin muttasıl olmayışıdır.
"Mürsel" adını alışının sebebi de, ravisinin onu Rasul-i Ekrem(s.a.s.)'den dinlemiş olan sahabîyi söylemeden doğrudan doğruya Rasulullah (s.a.s.)'a bağlamasıdır.[5]
Mürsel’in çoğulu, merasil’dir. Mürsel Hadis rivayet eden tabiiye de Mürsil denir.[6]
Hatîbu'l-Bağdâdî, Kîfâye'de, munkatı olarak yapılan bütün rivâyetleri irsâl'le ifâde eder. Onun açıklamasına göre inkıta mânâsındaki irsâl üç sûrette vukua gelmektedir.
1- Râvînin, muasırı olmadığı kimseden, rivâyette bulunması. Arada zaman bakımından fark olduğu için buradaki inkıta ve irsâli anlamak, görmek zor değildir.
2- Râvi, muâsırı olmakla beraber, hiç karşılaşmadığı kimseden rivayet yapacak olursa bu da bir irsâl'dir.
3- Râvi, bazan, karşılaştığı bir kimseden işitmediği hadîsi rivâyet edebilir. Bu da bir irsâl olur ve irsâl'in en kötüsüdür. Çünkü önceki iki durumda irsâl'i görüp, inkita'ya ve dolayısıyla hadîsin zayıflığına hükmetmek zor olmaz. [7]
Mürsel hadisin zayıf olması, isnaddan sahabinin atlanması sonucu, raviler zincirinde kopukluk meydana gelmesi yüzündendir. Tabiinin sahabiyi atlayıp hadisi Hz. Peygamber’den rivayet etmesine irsal denir.
Mesela: Said b. Müseyyeb’den “Rasulullah’ın (s.a.v.) canlı hayvan karşılığı et satışını yasakladığı” rivayet edilmiştir.
Hadisin isnadına dikkat edilirse derhal göze çarpar. Said b. el-Müseyyib tabii olduğu ve Hz. Peygamber’i görmediği halde bu hadisi kendisi doğrudan doğruya Hz. Peygamber’den rivayet etmişcesine nakletmiştir. Dolayısıyla hadis almış olduğu sahabiyi atlamış, başka deyişle irsal yapmıştır. Hadisi de bu yüzden mürsel olmuştur.
“Ata b. Yesar’dan rivayet edilmiştir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Bir kul hastalandığında Allah ona iki melek gönderir, “Bakın ziyaretçilerine ne diyor?” buyurur. (Onlar bakarlar) ziyaretçileri geldiğinde Allah’a hamd ve sena ediyor; -Allah en iyi bilen olduğu halde- hemen O’na ulaştırırlar. O zaman Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Kulumun ölmesini takdir etmişsem Cennet’e koymam onun üzerindeki hakkıdır. Eğer sağlığına yeniden kavuşturursam beden ve kanını daha hayırlı bir beden ve kanla değiştirmem ve günahlarını bağışlamam o kulumun üzerindeki hakkıdır.”
İmam Malik’in rivayet ettiği bu hadis Hz. Peygamber’den bir sahabi değil; doğrudan doğruya tabiin olan Ata b. Yesar tarafından rivayet edilmiştir. Dolayısıyla mürseldir. [8]
[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/110.
[2] Suyûtî, Tedrîbu'r-Râvî, Neş. Abdulvehhab Abdullatif, Medine, 1972, s. 196.
[3] Hatib el-Bağdadî, el-Kifâye fi İlmi'r-Rivâye, Nşr. Ahmed Ömer Hâşim, Beyrut, 1985 s. 423.
[4] Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980,s. 292.
[5] el-Emîr es-San'ânî, Tavzihu'l-Efkâr (Nşr. Muhammed Muhyiddin Abdulhamid, Kahire, 1366, s. 284; Sabahaddin Yıldırım, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/367.
[6] İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 132.
[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/111.
[8] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 12. sınıf: 9-10.