D) Muallak Hadîs:

 

İsnadın baş tarafından bir veya birbirini takip etmek üzere daha fazla ravisi hazfedilmiş (düşürülmüş) ve son hazfedilen râvinin şeyhine isnad edilmiş hadis. [1]

Senedinin baş tarafından bir veya birkaç ravi ya da müntehasına kadar senedin bütünüyle hazfolunduğu hadistir.

Şayet kopukluk senedin baş tarafında ise bu adı alır. Daha teknik olarak tarifi şöyledir: "Senedin başından (musannıf tarafından) bir veya daha fazla râvi düşmüşse veya mübhem bir râvi[2] yer almışsa bu rivâyete muallak denir". Kitâbında muallak hadîslerin çokluğu ile Buhârî şöhret yapmıştır. O'nun, meselâ: "Ömer İbnu Abdilazîz demiştir ki" veya "Ebu Hureyre (radıyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den şunu rivâyet etti..." demesi hadîsi ta'lîk'tir. Aradaki bir çok râviler atlandığı için hadîs muallak olur. İmam Mâlik'in Muvatta'da "Bana sika kişiden ulaştı ki..." diyerek sunduğu rivâyetler de muallâk'a girer. Bunlara Malik'in belâğ'ı veya cemî olarak belâğât'ı denir. [3]

Hadisin muallak sayılabilmesi için cezm siğasıyla kesinlik ifade eden "Hakâ, zekera, revâ, amera, feala, kâle" gibi lafızlarla rivayet edilmiş olması gerekmektedir. "Yuzkeru, yurvâ, yukâlu, yuhka" meçhul sigasıyla yapılan rivayetler, muallak hadis türü içerisinde değerlendirilmezler. Ancak bu şekil rivayetleri muallaktan sayan bazı alimler de vardır.[4]

Muallak hadis'te hazif, isnadın baş tarafından ve birbirini takip edecek şekildedir. İsnadın ortasında veya sonundaki hazıflardan dolayı hadis, muallak adını almaz. İsnaddaki atlamaların biribiri peşinden olmasından dolayı muallak ile mu'dal arasında bir benzerlik sözkonusudur. Ancak mu'dalda hazfın senedin baştarafında olması şart değildir. Ayrıca bazı âlimler muallak hadisi, senedinde müphem bir kişinin bulunması veya bir ravinin düşmesiyle ortaya çıkan munkatı hadisin bir türü olarak kabul etmek istemişlerdir. Müslim'in bazı ravilerinden bir kısmının müphem kimseler olduğunu göz önünde bulunduran Suyûtî onun bazı muallaklarının aslında munkatı olduğunu söylemiştir. Nevevî ise, bu tür hadisleri muallak kabul etmektedir.[5] Muallak hadisin sahihlik derecesi, isnadının muhaddisler tarafından bilinmesine bağlıdır. İsnadı bilinip gerekli şartları taşıyan muallak hadislerin sahih veya hasen olduğuna hükmedilebilir. Ancak isnaddaki şahıs isimlerini hazfetmek hadisi rivayet edenin tasarrufunda olduğu için, çoğu zaman hazfettiği raviler için "sıkattandır" (güvenilir kimselerdendir) demesi hadisin sahih olduğunu göstermez. Zira bir muhaddisin sıka (güvenilir) kabul ettiği raviyi başkaları cerh etmiş olabilir. Kimliği meçhul olduğu için de bu ravilerin durumunu araştırmak mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla bu, hadiste bir za'f olarak kabul edilebilir. Muallak hadislerin sahih, hasen veya zayıf olarak tasnif edilmeleri, bu hadisleri rivayet eden muhaddislerin durumlarıyla yakından alâkalıdır.

Bu çerçevede değerlendirildiğinde, çok sayıda muallak rivayeti olan Buharî'nin hadisleri sahih rivayetler olarak kabul edilir. Sahih-i Buharî'deki muallak hadisler iki çeşittir. Muallak hadislerin bir kısmı kitabın başka yerinde mevsûl olarak geçtiğinden, tekrardan kaçınılarak senetten tasarruf yapılmak istenmiştir. Bir kısmı da sadece muallak olarak zikredilen hadislerdir. Buharî'deki muallak hadislerin sayısı yaklaşık olarak bin üçyüz kırk kadardır.[6] Buhari muallak hadisleri "Emera, feala, revâ, kâle" gibi cezm siğasıyla rivayet etmişse, bu zikredilen hadislerin ma'ruf olduğunu gösterir. Hadisin bu şekilde verilmesi, Buharî'nin, hadisi kendine izafe edilen ilk kimseden sahih bir şekilde geldiğini, aradaki hazfedilmiş ravilerin sıka ve güvenilir olduklarını kesin bir şekilde kabul ettiğini ortaya koyar. Hadisi, mevsûl değil de, muallak rivayet edişi, hadisin güvenilir, sağlam, sahih bir; hadis olduğunda şüphesi olmadığı içindir.[7] Bununla birlikte eğer hadis, "Yurvâ, yüzkeru" gibi mechul lafızlarla rivayet ediliyorsa, sened tartışılabilir niteliktedir anlamı çıkar.[8]

Ta’lik, ihtisar (kısaltma) maksadıyla yapılır. Son zamanlarda bilhassa halk için yazılan hadis kitaplarında sadece sahabi ravisi zikredilerek yapılan rivayetler hep Muallak’tırlar. Ancak bunların asıl kaynaklarda senetleri muttasıl olarak yer almış olduğundan, sıhhatlarından bir şey kaybetmezler.

Ta’lik, aslında bir rivayet kusurudur. Sahihayn’daki, özellikle Buhari’deki 1300 küsür ta’likin Buhari’ye göre sahih oldukları kabul edilmektedir.[9]

İsnadın bir kısmını söylemeden isnada dahil bir kimseden rivayete ta’lik adı verilir. Çoğulu ta’likat gelir. Sahih-i Buhari’de 1340 kadar muallak hadis bulunmaktadır. Bunlardan birer örnek görelim.

Merfu muallaka misal:

“İbn Abbas dedi ki: “Hz. Peygamber (s.a.v.) bir deve üstünde iken (Kabe’yi) tavaf etti.”

Mevkuf muallaka misal:

“Cabir b. Abdullah tek bir hadis için Abdullah b. Uneys’in yanına gitmek üzere bir aylık mesafeye yolculuk yaptı.”

Maktu’ muallaka misal:

“Mücahid dedi ki, (soru sormaktan) utanan ve kibirlenen kimseler ilim öğrenmezler.”

Buhari’nin Sahih’indeki ta’likleri iki grupta toplanır. Birincisi başka bir yerde mevsul olarak rivayet edilmiş olanlardır. İkincisi ise kesinlikle rivayeti belirten “Kale, emera, feale” gibi cezm sigası ile rivayet edilenlerdir. Buhari’nin bunları eserine alması aslının güvenilir sahih bir hadis olduğunu gösterir. Böyle bir hadisi delil olarak kullanmak isteyen bir alimin, hüküm çıkarmaya elverişli olup olmadığını anlamak için onun ravilerine ve senedinin durumuna bakması gerekir. [10]  


 

[1] Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, Mukaddime, Ankara 1980, 157-158.

[2] Mübhem râvi: Kişiyi, teşhise yarayacak isim, künye, nisbet, lakab gibi bir husus olmaksızın recülün (bir adam), bir Yemenli, Cüheyne kabilesinden bir kadın" diyerek zikretmişse, buna mübhem denir. (İbrahim Canan)

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/73.

[4] Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, Mukaddime, Ankara 1980, 157-158.

[5] Suphi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis İstılahları, Terc. Y. Kandemir, Îstanbul 1981, 190.

[6] Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, Mukaddime, Ankara 1980, 159.

[7] Suphi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis İstılahları, Terc. Y. Kandemir, Îstanbul 1981, 189.

[8] Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, Mukaddime, Ankara 1980, 159, Ömer Tellioğlu, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/220-221.

[9] İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 136.

[10] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 12. sınıf: 33.