Zayıf bir ravinin sika (güvenilir) ravilere muhalif olarak rivayet ettiği ve bu rivayetiyle tek kaldığı hadis. "İki zayıf raviden daha zayıf olanın diğerine muhalif olan rivayetidir" diye de tarif edilmiştir.[1]
Hâfız Ebu Bekr Ahmed İbn Hârun el-Bedrici[2]'ye göre münker, râvinin rivayetiyle teferrüd ettiği (tek kaldığı) hadistir. Öyle ki bu hadisin metni, ne o ravinin rivayet ettiği yönden ne de bir başka yönden bilinir.[3] Ancak bu tarifte, ferd olmakla beraber sahih olan hadislere de münker vasfının ıtlak edildiği (verildiği) açıkça görülmektedir. İbnü's-Salâh ise, münkerle şazz arasında herhangi bir ayırım yapmamış; her ikisinin de aynı manaya geldiğini ileri sürerek münkeri de şazz'da olduğu gibi, iki kısımda mütâlaa etmiş; ancak ikinci kısımda şazz'dan farklı olarak, sika ve mutkın (sağlam) olmayan ravinin teferrüdünü şart koşmuştur.[4]
Münker, şazz'ın zıddıdır. Zira şazz'ın ravisi sika olduğu halde; münker'in ravisi sika olmayıp, zayıf bir kimsedir. Münker hadis, marufun mukabilidir. Çünkü münkerin ravisi, hıfz sahibi olmamakla beraber, maruf ve meşhur olana muhalefet etmektedir. Çünkü hıfz, böylesi zayıf ravilerin seviyesinden çok uzak bir zabt derecesidir. Luğat anlamı itibariyle de münker; "inkâr etti" veya "tanımadı" anlamında ism-i mef'ûldür. Muhaddisler de hussî ıstılahlarında kelimenin lügat anlamını dikkate almışlardır.[5]
İbnü's-Salâh'ın münker hadis tarifi bir çok hadisçinin münker hakkında ileri sürdüğü ve benimsediği bir tariftir. Ancak, İbnü's-Salâh'a göre, şazz'da olduğu gibi, münkerde de işi geniş tutmak gerekir. Çünkü şazz ve münker aynı şeydir. Buna göre münker iki kısma ayrılır. Birincisi (yani şâzz); güvenilir râvilerin rivayetine muhâlif olan ferd hadistir. Buna örnek olarak Mâlik İbn Enes'in, ez-Zührî yoluyla rivâyet ettiği, "Müslüman kâfire, kâfir de müslümana varis olamaz" hadisi gösterilir. Mâlik, bu hadisin isnâdını "an ez-Zühri an Ali İbn Hüseyin an Ömer İbn Osman an Üsâme İbn Zeydan Rasülullah (s.a.s.)" şeklinde vermiş ve Üsâme İbn Zeyd'den hadisi nakleden raviyi "Ömer İbn Osman" olarak zikretmiştir. Halbuki diğer güvenilir olan ve hadisi ez-Zühri'den rivayet eden kimseler, bu ismi "Amr İbn Osman" olarak zikretmişlerdir. Bu yönden Mâlik diğer güvenilir râvilere muhalefet etmiş ve ondan başka da bu hadisi bu isnadla rivayet eden olmadığı için hadis münker kabul edilmiştir.[6]
Münker hadise örnek olarak İbnü Ebi Hâtim'in, kıraat imamlarından Hamza İbn Habib ez-Zeyyâd'ın kardeşi Hubeyyib İbn Habib tarikiyle Ebu İshak'tan, onun el-Ayzâr İbn Hureys'ten, onun İbn Abbas'tan, İbn Abbâs'ın da Hz. Peygamber'den rivayet ettiği "Kim namazı kılar, zekâtı verir, hacceder, oruç tutar ve misafiri de ağırlarsa Cennet'e girer" hadisi zikredilir.
İbnü Ebi Hâtim der ki: "Bu hadis münkerdir. Çünkü diğer güvenilir raviler, söz konusu hadisi Ebu İshak'tan mevkuf olarak rivayet etmişlerdir. Ma'ruf olan (bilinen) da budur. Mevkuf hadis ise, Hz. Peygamber'e isnad edilmeyen ve Sahabi sözü olarak nakledilen haberlerdir.
Bundan anlaşılıyor ki, şâzz ile münker arasında tek yönlü umum husus vardır. Yani aralarında daha güvenilir râvilere muhâlefet olması bakımından birlik; şâzz râvisinin sika yahut sadûk (sözü doğru), münker râvisinin ise zayıf olması yönünden ayrılık vardır. Aralarında eşitlik olduğunu söyleyenler hataya düşmüşlerdir.[7]
Münker hadis, amel yönünden zayıf hadis grubuna dahildir.[8]
Münker de şâz gibi farklı tarifleri yapılmış bir ıstılahtır: Nevevî bunları kaydeder:
1- Ebu Bekr el-Berdîcî'ye göre münker: "Metni, râvisinden başka biri tarafından rivâyet edilmemiş olan hadîstir".
2- Bir çokları tarifi böyle mutlak bırakmış olmasına rağmen İbnu Salâh şu açıklamayı getirir: "Doğru olanı, aynen şâz'da olduğu gibi tafsîl etmektir. Münker de iki kısma ayrılır. Çünkü, bu da şâz mânâsında bir kelimedir."
a) Sikaların rivâyetlerine muhâlefet eden münferid rivâyettir. Şu misalde olduğu gibi: Hemmâm İbnu Yahya, an İbni Cüreyc, ani'z-Zührî, an Enes senediyle şu hadîsi rivâyet eder: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) helâya girince yüzüğünü çıkarırdı". Ebu Davûd hadîsi kaydettikten sonra: "Bu münker bir hadîstir. Zira bu hadîs, biraz farklı bir şekilde şu tarîkden biliniyor: an İbni Cüreyc, an Ziyâd İbni Sa'd, ani-z-Zührî, an Enes: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) gümüşten bir yüzük yaptırdı sonra onu çıkarıp attı".
Ebu Davûd der ki: "Hadîsteki vehim, Hemmâm'dan ileri gelmektedir. Bunu Hemmâm'dan başka rivâyet eden yok."
Hadîsi tahric eden Nesâî de şunu ilave eder: "Bu gayr-ı mahfûz bir hadîstir: "Hemmâm İbnu Yahya sika birisidir, sahîh rivâyet sahipleri kendisiyle ihticâc etmiştir. Fakat burada nâs'a muhalefet ederek İbnu Cüreyc'ten bu metni bu senetle rivâyet etmiştir. Halbuki nâs, İbnu Cüreyc'ten Ebu Dâvud'un işâret ettiği hadîsi rivâyet etmiştir. Bu sebeple hadîsin münker olduğuna hükmetti."
Râvileri, teferrüdündeki kusuru müsâmaha ile karşılamaya sevkedecek kadar güven verici ve itkân sahibi olmayan münkere gelince bunun örneği Nesâî ve İbnu Mâce'nin, Ebu Zükeyr Yahya İbnu Muhammed İbnu Kays'tan kaydettiği rivâyettir. Yahya, Hişâm İbnu Urve an Ebîhi, an Âişe tarikiyle merfû olarak geldiğine göre Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur: "Taze hurmayı, kurusuyla beraber yiyin. Zira Ademoğlu onu yeyince şeytan öfkelenir...". Nesâî der ki: "Bu münker bir hadîstir. Bunun rivâyetinde Ebu Zükeyr teferrüd etmiştir, sâlih bir şeyh'tir. Müslim kendisinden rivâyet kaydetmiştir, ancak, teferrüd ettiği hadîsi, hoş karşılanacak derecede sika değildir. Bilakis, imamlar, hakkında zayıf olduğunu belirten mutlak ifadeler kullanmıştır." İbnu Maîn: "Zayıftır" der. İbnu Hibban "Onunla ihticâc edilmez" der. Ukeyli: "Hadisiyle mütabaat bile yapılmaz" der. İbni Adiyy ondan dört tane münker rivâyet göstermiştir.[9]
Netice olarak İbnu Hacer el-Askalânî, bu iki tabir hakkında şunu söyler: "Şâz ve münker hadîsler, muhalefette müşterek iseler de, şâz, sika'nın veya sadûk'un rivayeti, münker de zayıfın rivâyeti olmak haysiyetiyle ayrılırlar". İbnu Hacer, ayrıca bunları eşit göreni gafletle itham eder.
Müteahhirûn, münker'in muhalefet ettiği mukabil rivâyete ma'ruf, şaz'ın muhalefet ettiği mukabil rivâyete de mahfuz demiştir.
Münker'in kullanılışıyla ilgili olarak şunu da bilmekte gerek var: Hadîs aslında zayıf olmadığı, bilakîs hasen olduğu halde: "Falan kimsenin rivâyet ettiği en münker hadîs şudur (enkeru mâ ravâhu fülânun)" denebilmektedir.
Mesela İbnu Adiyy der ki:
"Büreyd İbnu Abdillah İbni Ebî Bürde'nin en münker rivâyeti şudur: “Allah bir ümmetin hayrını murad etti mi, peygamberlerini onlardan önce kabzeder". Bu tarîk hasendir, râvileri de sikadır. Hadîsi bazı âlimler sihâh'larına almışlardır. Nitekim bu hadîs, Müslim'in Sahîh'inde mevcuttur. Şu halde bu ifâde, râviyi övme sadedinde kullanılmıştır. "Onun en münker rivâyeti bu ise, gerisini sen düşün" mânâsında takdîrkâr bir söz. [10]
Tirmizi, Anbese b. Abdurrahman ve Muhammed b. Zazan gibi iki zayıf ravi senedinde yer aldığı ve başka senedi de bulunmadığı için “Selam, kelamdan öncedir.” hadisi hakkında “Bu münker bir hadistir, onu sadece bu senedle biliyoruz” demektedir.
Senedinde tanınmayan bir kişi olan İbrahim b. Kudame el-Cumahi bulunduğu için “Nebi (s.a.v.) Cuma günü namaza çıkmazdan önce tırnaklarını keser, bıyıklarını kısaltırdı” anlamındaki hadis için Zehebi, “Bu, münker bir haberdir.” demiştir.[11]
Ayrıca kesretü’l-ğalat, fartu’l-ğafle ve fısk gibi ta’n noktalarıyla tenkid edilmiş ravilerin rivayetlerine de münker denilmektedir.[12]
[1] İbn Hacer el-Askalâni, Nuhbetü'l-Fiker Şerhi, s. 55; Tecrid Sarih Tercemesi, 1/123; Suphi es-Sâlih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları (trc. Yaşar Kandemir), s. 162-163 Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, s. 287; Hayreddin Karaman, Hadis Usûlü, s. 92.
[2] öl. 301.
[3] İbnü's-Salâh, Ulûmi'l-Hadis, s. 71-72.
[4] İbnü's-Salâh, a.g.e., s. 73-74; Nuhbetü'l-Fiker Şerhi, s. 45.
[5] Suphi es-Sâlih, a.g.e., 162.
[6] İbnü's-Salâh, a.g.e., s. 71-72; Suyûtî, Tedribü'r-Râzi, I, 239; Tercid-i Sarih Tercemesi, I, 123-124; Koçyiğit, a.g.e., s. 287-288.
[7] İbn Hacer, a.g.e., s. 44-45.
[8] Ahmet Güç, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/362-363.
[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/126-127.
[10] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/127.
[11] Mizanu’l-İ’tidal: 1/53.
[12] İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 138-139.