Kalb, senette vukûa geldiği gibi metinde de vukûa gelir. Kalb, bazan kasden bazan da sehven ârız olur. Senette Ka'b İbnu Mürre diyecek yerde Mürre İbnu Ka'b denmesi sehven vukûa gelen bir kalbtir. Ancak, halkın rağbetini artırmak için, Sâlim'den meşhur olan hadîsi Nâfi'den rivâyet etmek, kasde mebni bir kalbtir. Âlimler, böyle garabet maksadıyla, senetten birinin atılarak, yerine aynı tabakadan birinin konması işine sarakat (hırsızlık) demişlerdir. Bunu yapana da sârik (cemi: sürrâk) denir.
Bunun örneği Amr İbnu Hâlid el-Harrânî'nin, Hammâd en-Nasîbî ani'l-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hüreyre tarîkinden merfû olarak rivâyet ettiği şu hadîstir: "Yolda müşrîklerle karşılaştınız mı, onlara önce siz selam vermeyin...".
Bu hadîs maklûbdur ve bunu Hammâd kalbederek A'meş'e mal etmiştir. Halbuki rivâyet Süheyl İbnu Ebî Sâlih an Ebîhi şeklinde meşhurdur ve Müslim'de böyle gelmiştir. Müslim bu şekilde Şu'be, Sevrî, Cerîr İbnu Abdilhamîd, Abdü'l-Aziz ed-Derâverdi'nin rivâyetleri olarak kaydeder, hepsi de hadîsi Süheyl'den rivâyet ederler.
Muhaddisler, garib rivâyetlerin peşine düşmeyi bu yüzden tavsiye etmezler. Çünkü, nâdiren sahîhine rastlanır. [1]
Bir ravinin rivayeti olarak meşhur olan hadisi, hem ğarib hem de mağrub göstermek için o ravi yerine yine aynı tabakadan bir başka raviyi ikame ederek yapılan rivayete de mesruk denir.
Ayrıca iki metnin senedlerini değiştirme şeklindeki kalb’e de Cezeri, kalb-i mürekkeb adını vermektedir. Bu, bir çeşit sened uydurma demektir. Bu, Buhari, Hasan b. Süfyan’a yapıldığı gibi imtihan maksadıyla yapılırsa uydurma sayılmaz. İbn Hacer bu tür senedi muztarib hadis olarak değerlendirir.
Sikat’ın zikretmediği bir ravinin sened arasında yanlışlıkla sikredilmesine de Mezid fi Muttasılı’l-Esanid denir.[2]