Bunlar güzel ve beğenilen şeyler anlatmaya hevesli kimselerdir. Sözlerine güç ve güzellik katmak için Rasulullah (s.a.s)'in hadislerinden yararlanmak istediler. İstedikleri manada bir hadis bulamayınca uydurma yoluna gittiler. İbn Kuteybe şöyle der: "Kıssacılar eskiden beri, avamın yüzlerini kendilerine döndürünce, bildikleri bütün münker, garip ve yalan hadisleri dillerinden akıtırlar. Cahil halkın kıssacıların önünde oturması, onların anlattıklarının acayip ve akıl ölçülerinin dışında olması veya kalbe keder verecek, gözden yaş akıtacak şeyler olması sebebiyledir. Kıssacı Cenneti anlatırsa şöyle der: "Allah dostuna beyaz incilerden bir köşk hazırlar. Köşkte yetmiş bin tane bölüm, her bölümde yetmiş bin kubbe, her kubbede yetmiş bin... Sanki görüyormuş gibi anlatır. Sayının yetmiş olması gerekirmiş, fazla veya eksik olması caiz değilmiş gibi anlatılır"[1]
[1] İbn Kuteybe, Te'vilü Muhtelif'l-Hadis, s. 355; Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/180.