Müslümanların birliğini, dirliğini bozmak, inançlarını zayıflatmak amacını güden zındıklar, bu düşüncelerini gerçekleştirmek için müslümanlara şevket ve devlet kazandıran İslam’ı tahrif etme yolunu seçtiler. Kur’an-ı Kerim, karşı konulmaz icazı ile, aşılmaz bir kale idi. Emellerini ancak hadisler üzerinde gerçekleştirebilirlerdi. Çalışmalarını genellikle müslüman kisvesi altında yürütmeye de önem veriyorlardı. Büyük hadis bilgini Şa’bi (v.103/721)’de, “batıl fırkaların en tehlikelisi olan Rafıziler, sevdikleri veya korktukları için değil, müslümanlara karşı duydukları kin ve nefret sebebiyle, onlara fenalık yapmak için İslam’ı kabul etmişlerdir” der. Bunlar hiçbir ölçü tanımadan hadis uydurmuşlardır. “Rabbini Mina’da boz bir deveye binmiş olarak gördüm.” gibi sözler bu ölçüsüzlüklerinin, hangi boyutlara ulaşmış olduğunu göstermektedir.
Bu zındıklardan biri de hurafeler ve uydurmalarla doldurduğu kitabını bir ağacın kovuğuna yerleştirip kurşunla kapatmış, bir süre sonra ortaya çıkıp falan yerdeki ağacın içinde bir kitap bulunduğu, o kitapta yazılanlara uyulması gerektiğinin kendisine rüyasında gösterildiğini söylemiştir.
Ancak belirtelim ki, zındıklar gerek resmi takip gerekse ilmi takipsonucu düşündüklerini istedikleri ölçüde gerçekleştirememişlerdir. Çünkü bunlar İslam düşmanı olarak tanınıyorlardı. [1]
Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinden sonra kurulan İslam devleti kısa bir zamanda çok güçlenmişti. Bu devlet O’nun vefatı üzerinden çok geçmeden bütün Arabistan’ı kapladığı gibi İran ve Horasan içlerine kadar yayıldı. Yıkılan imparatorluklar, devrilen saltanatlar, bozulan menfaatler, kısa bir süre sonra İslam düşmanlığına döndü. Öte yandan İsamiyet’i yıkamayanlar, kuvvetlenmesine engel olamadıkları gibi onu içinden yıkmak için inanç esaslarına fesat sokmak; böylece İslam birliğini parçalamak yoluna gittiler. Çoğu müslüman olmuş görünerek bir çok yabancı fikir ve hurafeleri hadis kılığında İslam Dini’ne soktular. [2]
İslâm düşünce ve medeniyetinin kısa bir müddet zarfında benzeri görülmemiş hızla yayıldığı, hatta Bizans, Rum ve İran Sâsânî imparatorlukları olmak üzere bir çok devletleri etkisi altına aldığı bilinen bir husustur. İslâmın ortaya çıkmasıyla başlayan İslâm düşmanlığı, zındıklar tarafından, müslümanlara şevket ve devlet kazandıran İslâm'ı tahrif etme şeklini almıştır. [3]
Mevzu hadîslerin epey bir kısmı bu cânibten gelir. Hammad İbnu Zeyd, Zındıkların ondört bin hadîs uydurduğunu belirtir.[4] Hadîs uyduran zındıklardan Abdu'l-Kerîm İbnu Ebî'l-Avcâ (v.160/776), Halife Mehdî zamanında idam edilmek üzere yakalandığı zaman "Aranıza dört bin hadîs soktum, bunlarla helâli haram, haramı da helâl kılıyorum" der. Muhammed İbnu Sa'îd eş-Şâmî el-Maslub Hz. Enes (radıyallahu anh)'ten merfu olarak şu hadîsi rivayet etmiştir: "Ben peygamberlerin sonuncusuyum, benden sonra, Allah'ın dilediği dışında peygamber gelmeyecektir". O buradaki müstesna'yı hadîse ilave etmiştir. Çünkü, mensubu bulunduğu zındıka peygamberlik iddiasında idi. [5]
Bu işi genellikle mecusi dinine mensup olan ve “zındık” denilen kimseler yapmaya çalışmışlardır. Bunlar İslam Dini’nin hızla yayılmasıyla, kendi dinlerinin tehlikeye girdiğini görmeleri üzerine, İslam Dini’nden ve müslümanlardan intikam almak için, müslüman kılığına girip İslam inancına aykırı inançlar yaymaya, bu maksatla da hadis uydurmaya başlamışlardır.
Zındıkların İslam Dini ve akaidi üzerinde bıraktıkları kötü iz, çok derin olmuştur. [6]
[1] İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 154-155.
[2] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 12. sınıf: 49.
[3] Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/179.
[4] Itr, Menhec: 303.
[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/141.
[6] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 11. sınıf: 56.