Hadîs vaz'ının sebepleri başlığı altında birinci maddede "Dindarca mülâhazaları" işledik. Bazı saf ve câhil dindarlarla bazı ehl-i bid'a fırkalarının dine hizmet (!) mülâhazasıyla hadîs uydurmayı câiz gördüklerini belirttik ve hattâ bazı örnekler de kaydettik.
İlk nazarda makul bile görülebilecek bir durum. Ancak İslâm uleması buna kesinlikle cevaz vermemiştir. Veremez de. Çünkü, dinimiz, tergîb ve terhîb işinde de[1] bir noksanlık bırakmamış ki, bazı kendini bilmezler bu eksikliği tamamlamaya ihtiyaç duysun. Kur'an ve makbûl rivâyâtta her hususa giren yeterli miktarda tergîb ve terhîb edici unsurlar, ifadeler gelmiştir.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ıtlakı üzere "her çeşit uydurma"yı yasaklaması esastır. Bâzıları istisna edilemez. Ancak saptırmak için yapılan uydurma daha büyük, daha korkunç bir cinâyet olmaktadır. Resul (aleyhissalâtu vesselâm) hakkında ne suretle olursa olsun, yalan söylemenin haram olduğunda ulema müttefiktir. Cüveyrî, hiçbir kayda tâbi tutmadan hadîs uyduran kimseyi kesin bir dille tekfir eder. Cumhur'a göre tergîb veya terhîb hadisleri uyduran tekfîr edilmez ise de, haram veya helâl'le ilgili vaz'edenin tekfir edileceğinde icmâ vardır. Mevzu hadîsin, uydurma olduğunu belirtmeden rivâyet etmenin haram olduğunda da ittifak vardır. Sâdece zayıf hadîsten tergîb, terhîb ve fezâile girenlerin "zayıf olduğu söylenmeden" rivâyet edilebilir.[2]
Hz. Peygamber adına yalan uydurmak haramdır. Hatta haramların en şen’idir. Çünkü “kim bana nisbet ederek yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazırlansın” hadisi durumu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yalan zaten haramdır. Hz. Peygamber adına uydurulacak yalan ise, haydi haydi haram olacaktır.
Uydurma olduğunu bildiği halde onu rivayet eden ve uydurma olduğunu da açıklamayan kimse de en büyük günahlardan birini işlemiş olur. “O da yalancılardan biridir” Uydurma olduğunu bilmeden nakledecek olursa, günah işlemiş olmaz. Ancak çok titiz davranması gerekli bir konuda gereken dikkat ve titizliği göstermediği ve araştırma yapmadığı için ciddi kusur işlemiş olur.
Uydurma hadisleri, müslümanları sakındırmak, dini tahriften korumak maksadıyla ve durumu açıklayarak yani öğretim maksadıyla nakleden kimse muhtemelen sevaba girmiş olur. Çünkü müslümanların bu konuda eğitilmeleri gereklidir. Bunu da misallendirerek yapmakta bir sakınca yoktur.
Başlangıçta, senedler hakkında yeterli bilginin yaygın olduğu devirlerde bazı hadisçiler hadislerin senedini zikretmeyi, hükmünü söylemek sayarlardı. Ancak Sehavi’nin (v.902/1496)de haklı olarak belirttiği gibi “zamanımızda bir kimse senedi vermeklehadisin durumunu açıklama borcundan kurtulamaz. Çünkü şimdi senedden hadisin uydurma olduğunu bilecek kimse pek azdır.”[3]
Uydurma hadisler hüküm yönünden iki çeşittir:
1) Peygamber’in ağzından uydurulanlar.
2) Başkasının sözü olduğu halde Hz. Peygamber’in sözü imiş gibi gösterilenler.
Hangi çeşit olursa olsun, uydurma hadislere hiçbir şekilde itibar edilemez; çünkü yalandır, uydurulmuştur, düzmedir. [4]
[1] Tergîb iyi amellere teşvîk, terhîb kötü amellerin sonucundan korkutma demektir.
[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/148.
[3] Suyuti, Tedribu’r-Ravi: 198’daki dipnot; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 161-162.
[4] Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis Usulü, 12. sınıf: 56.