Sünnetin Kitab'a Göre Yeri ve Fonksiyonu:

 

Kitap ve sünnette yer alan hükümler karşılaştırıldıkları zaman şu dört şekil ile karşılaşılır:

1. Sünnet, Kur'ân'daki hükmün aynısını getirir, böylece onu destekler ve güçlendirir. Bununla aynı konuda iki delil oluşur. Biri hükmü tespit eden esas delil, diğeri ise teyit edici sünnet delilidir. Örnek: Kur'ân'da; "Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Karşılıklı rızaya dayanan ticaret yoluyla olması bunun dışındadır." (en-Nisâ: 4/29) buyurulur. Aynı konuda ki şu hadis yukarıdaki âyeti teyit etmektedir: "Müslüman bir kimsenin malı, (başkasına) onun gönül hoşnutluğu olmadıkça helâl değildir."[1]

Aşağıdaki âyette hadis arasında da benzer teyit ilişkisini görmek mümkündür. Âyette; “Îşte, Rabbin zulmeden beldelerin halkını yakaladığı zaman böyle yakalar. Çünkü onun yakalaması çok acı ve çetindir." (Hûd: 11/102) buyurulur. Şu hadis aynı anlamı destekler: “Allah zâlime mühlet verir, sonunda onu cezalandırınca da artık iflah olmaz"[2]

2. Sünnet, açıklanmaya muhtaç Kur'ân âyetlerine açıklayıcı hükümler getirir:

Sünnet, Kur'ân'ın mücmel veya müşkil olan yani kapalı ve anlaşılması güç olan lafızlarını açıklar. Meselâ; “Namazı kılın, zekâtı verin" emrinde namaz ve zekâtın neden ibaret olduğu, şartları, miktar ve ifa şekilleri yer almaz. İşte mücmel olan bu terimler sünnet tarafından açıklanır. Yine; "Ramazanda sabahın beyaz ipliği siyah iplikten ayrılıncaya kadar yeyin, için" (el-Bakara: 2/187). Hz. Peygamber buradaki beyaz iplikten sabahın aydınlığının, siyah iplikten gecenin karanlığının kastedildiğini bildirmiştir.

Sünnet, âmm (genel anlam ifade eden) lafızların hükmünü tahsis eder. Âyette; “Bunların dışında kalanlar size helal kılındı" (en-Nisâ: 4/24) buyurulur. Şu hadis, yukarıdaki âyeti tahsis etmiştir; "Kadın, halası, teyzesi, erkek veya kız kardeşinin kızı üzerine nikâhlanamaz. Bunu yaparsanız, hısımlık bağlarını koparmış olursunuz.”[3]

Mutlak lafzı tahsis eder: Âyette şöyle buyurulur: "Hırsızlık yapan erkek ve hırsızlık yapan kadının ellerini kesin" (el-Mâide: 5/38). Burada sağ elin mi sol elin mi kesileceği belirtilmemiştir. İşte sünnet bunu "sağ eli ve bilekten kesme" şeklinde kayıtlamıştır.

3. Sünnet, Kur'ân'da yer alan bazı hükümleri nesheder, meselâ; "Birinize ölüm gelince, eğer bir hayır bırakacaksa, anaya, babaya, yakınlara münasip şekilde vasiyette bulunmak, Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur." (el-Bakara: 2/180). Bu âyetin hükmü; "Varise vasiyet yoktur"[4] hadisi ile neshedilmiştir.

4. Sünnet, Kur'ân'da bulunmayan meseleler hakkında hükümler getirir. Ninenin miras hakkına sahip oluşu, fıtır sadakası ile vitir namazının vacip oluşu, "muhsan" olarak zina edenin recm edilmesi, "âkile"nin diyete katılmakla yükümlü tutulması gibi hükümler Kur'ân'da olmayan, fakat sünnetle getirilen hükümlerdendir.[5] Yine bir kadını hala veya teyzesi ile bir nikâh altında birleştirmenin yasaklanması, azı dişli yırtıcı hayvanların ve pençeli kuşların etlerinin haram kılınması, erkeklere altın takmanın ve ipekli giymenin yasaklanması sünnetle sabit olmuştur. Kur'ân'da yalnız süt ana ve süt kardeş için konulan evlenme yasağının kapsamı[6], "Nesep ile haram olan süt ile de haram olur" hadisi ile[7] genişletilmiştir.

İmam Şâfiî[8] er-Risâle adlı usûle dair eserinde, sünnetin üç türlü olduğuna karşı çıkan bir ilim adamı bilmiyorum, dedikten sonra bu üç hususu şöyle belirtir.

1) Allah Teâlâ bir konu hakkında âyet indirir. Hz. Peygamber de Kur'ân'ın bildirdiğini olduğu gibi açıklamıştır.

2) Allah'ın indirdiği mücmel olur ve Allah elçisi bundan Yüce Allah'ın kasdettiği anlamı açıklar.

3) Kitapta yer almayan bir konuda Allah'ın elçisi hüküm koyar. Çünkü bu konuda Cenab-ı Hak kendisine yetki vermiştir. Bazı bilginler, Hz. Peygamber'in koyduğu sünnetin Kur'ân'da mutlaka bir aslı olduğunu söylemiştir. Nitekim, namazın aslı Kur'ân'la emredilmiş, ayrıntı sünnete bırakılmıştır. Yine alış-veriş ve diğer konularda da sünnetler koydu. Çünkü Allah Teâlâ; "Mallarınızı aranızda bâtıl yollarla yemeyin" (en-Nisâ: 4/29), “Âllah alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır" (el-Bakara: 2/275) buyurmuştur. Hz. Peygamber, namazı açıklaması gibi diğer konuları da Allah Teâlâ adına açıklamıştır. Kimisi de, sünnet, Allah tarafından Rasûlünün kalbine atılan hikmettir. Bu şekilde kalbe atılan onun sünneti olmuştur.[9]


 

[1] Ahmed b. Hanbel, Maüsned: 5/72.

[2] Buhârî, Tefsîrul-Kur'ân: 2/5; İbn Mace, Fiten: 22.

[3] Buhârî, Nikâh: 27; Müslim, Nikâh: 37, 38.

[4] Buhârî, Vasâyâ: 6; Ebû Dâvud Vasâyâ: 6.

[5] Z. Şa'ban, a.g.e., s. 85.

[6] en-Nisâ, 4/23.

[7] Buhârî Şehadât: 7; Müslim, Radâ: 1.

[8] ö. 204/819.

[9] bk. eş-Şafii, er-Risâle, tahkik: Ahmed Muhammed Şakir, Mısır 1309, s. 91 vd; Hamdi Döndüren, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/457-458.