CAMİU’S-SAĞİR
VE TERCÜMESİ İZAHLI 2000 HADİS-II
Günahlardan
Kurtulmanın Çareleri
Tövbenin
Geciktirilmesinden Doğacak Olan Zararlar
Tövbe
İle İlgili Ayet Ve Hadisler Hikâyeler
Kör
Yılanla Ona Hurma Taşıyan Kuş
Tevbesinde
Durmayan Kulun Allah'a Seslenişi
Konu:
Kanaat, Zühüt (Ahiret İşlerini Dünya
İşlerine Tercih Etmek)
Konu:
İyi Kimselerin Az Olması
Konu:
Afsun-Nazar Boncuğu Takmak- Büyü Yapmak- Nazar Değmek Ve Gaibten Haber Vermek
Konu:
Dava - Karar Ve Şahitlik
Konu:
Kıyamet Günü Zararlı Çıkacak Zenginler
Konu:
Doğru Ve Yalan Söz Söylemek
Konu:
Hz. Muhammed'in Sünneti (İzi) Ve İhya Etmesi
Konu:
Her Zorluktan Sonra Kolaylığın Olması
Konu:
Allah'ın Haram Kıldıklarından Bazıları
Konu:
Dilenciliğin Kötü Olması
Konu:
Çocukları Terbiye Etmek Ve Siyaseti İyi Bilmek
Konu:
Hz. Muhammed'in Vasiyetleri
Konu:
İyiyi Emir - Kötüyü Nehy Etmek
Konu:
Buluğa Ermeden Ölen Müslüman Çocukları
Konu:
Müslümanlar Arasında Tefrikacılık
Konu: Hz. Muhammed'in Hikmetli Sözleri
Konu:
Hz. Allah'ın Kitabı Ve Hz. Muhammed'in Sünneti
Konu:
Müslümanların Birbirlerine Karşı Hakları
Konu:
İnsan Ve Hayvana Merhamet
Cennete
Girmeyi Kazandıran Sebepler
Konu:
Ölümden Sonra Devam Eden Ameller
Konu:
Kötülük Yapanı Bağışlama
Konu:
Dünyanın Bayındırlığı Ümitledir
Konu:
Aksırığın Adabı (Kuralları)
Konu:
Sahipsiz Toprakların Onarımı
Konu:
Müslümanların İhtiyaçlarının Görülmesi
Tıp,
İlâç Ve Hastalıkların Sevabı
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tövbe (Allah'ın rahmet) kapısıdır. Bu kapı, batıda
yetmiş senelik bir mesafe genişliğinde (bir hanın) kapısı gibidir. Tövbe
kapısı, güneşin batıdan doğması gibi bazı kıyamet alâmetleri vuku buluncaya
kadar açık kalır.”[1]
Bu hadisde iki hakikat
ve iki işaret vardır:
a) Birinci hakikat: Yetmiş senelik bir
mesafe genişliğinde bulunan bir hanın kapısına benzetilen Allah'ın rahmet
kapısının açık kalması, Allah'ın müminlere karşı merhametinin bol
olmasındandır.
b) İkinci hakikat: Böyle geniş olan
Allah'ın rahmet kapısının açık kalması, kıyametin kopmasına işaret eden bazı
alâmetlerin çıkmasına devam etmesindendir.
Çünkü bu alâmetlerin
ortaya çıkmasıyla kıyametin kopacağına artık inanacak kimselerin yaptıkları
tövbeler kabul olunmaz.
a) I. işaret:
Sevgili peygamberimiz kıyametin birçok alâmetlerinin olmasına rağmen, “güneşin
batıdan doğması” alâmetini hadisde yer vermesinin nedeni, ilk ortaya çıkacak
alâmetin “güneşin batıdan doğması”
alâmetinin olmasındandır.
b) II. İşaret:
Hadisde, tövbe kapısının batıda bulunan büyük bir hanın kapısına
benzetilmesinin nedeni, doğuda İslâm dinini kabul edenlerin olmaması ya da az
olması, buna karşın batıda birçok insanın İslâm dinine inanmasındandır.[2]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İşlediği günahdan tövbe eden bir kimse, günah
işlememiş kimse gibidir.”[3]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İşlediği günahdan tövbe eden kimse, günah işlememiş
kimse gibidir. Allah'ın sevdiği mümin kuluna, işlediği günah bir zarar vermez.”[4]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir kulunun tövbesinden, çölde devesini kaybetmiş
yaya ve perişan kalan bir kimsenin bulduğu devesinden ötürü duyduğu sevincinden
daha çok sevinir.”[5]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, bir kulunun yaptığı tövbesinden; bir
susuzun bulduğu sudan, kısır bir kadının gebe olup çocuk doğurmasından,
parasını kaybetmiş, bu yüzden de perişan kalmış bir yolcunun parasını bulduktan
sonra duydukları sevinçden daha fazla sevinir. “Nasuha” (samimi bir yürekle)
tövbeden bir kimse için, Hz- Allah, o kişinin yaptığı günahları, omuzlarındaki
kâtip meleklerine, azalarına, ve bu günahın işlendiği yere unutturur. Kıyamet
günü, mahkeme huzurunda aleyhine şahitlik yapamayacaklardır.”[6]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah kulunun diliyle istiğfar etmeden önce
işlediği günaha karşı içten duyduğu pişmanlığını bildiğinden affeder.”[7]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın nazarında tevbe eden gencin tevbesinden daha
sevgili ve makbul, günahlarında ısrar
eden ihtiyarın ise günahlarından dahi kötü bir şey yoktur.”
Yine Allah'ın nezdinde cuma günü veya cuma gecesi
işlenen iyiliklerden daha iyi bir iyilik, işlenen kötülüklerden de daha fena
bir kötülük yoktur.”[8]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ard arda bir
günah işlemeye alışmayan hiç bir kul yoktur. Veya dünyadan göçünceye kadar
ayrılmadığı, devamlı olarak kişinin işitmekte olduğu bir günah vardır.”
Şüphe yok ki, mümin, belâ içinde tövbekar, unutkan ve
yaptıkları hatırlatıldığında hatırlayıcı olarak yaratılmıştır.”[9]
Elfeynet: Zaman,
vakit.
Müfettenen: Bela ve
fitne
Nesiyyen: Unutkan.[10]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah,
altmış yaşını dolduran bir insanın ondan sonraki y samında (işlediği
kötülüklerine karşı) hiç bir özür kabul etmez.”[11]
A'zere: Özür kabul
etmemek.[12]
13-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her namaz
akabinde “Estağfirullahe ellezi lâ ilahe illa hüve hayyul kayyum” (Ondan başka
hiç bir ilâh olmayan, her zaman diri, her şeyin varlığı O'na bağlı tüm
yaratıklarının işlerini düzenleyen Allah'ın mağfiretini diler ve işlediğim günahlardan vazgeçerek
onun emirlerine dönerim.) diye üç
defa istiğfar etmeye devam eden
kimse,
düşman cephesinden kaçsa bile tüm günahları affedilir."[13]
14-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, her gün yetmiş defa istiğfar ederse (Allah’ın
mağfiretini dilerse) o kimse,
yalancılardan yazılmaz.”[14]
15-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mümin erkek ve kadınlara istiğfar eden kimseye,
istiğfar ettiği kadın ve erkek sayısınca sevap yazılır.”[15]
16-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mümin erkek ve kadınlar için her gün 27 kere istiğfar
eden bir kimse, duası kabul olunan ve yüzü suyu hürmetine yer ehline rızık verilen
kimselerden olur.”[16]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, güneş batıdan doğmadan önce tövbe eden bir
kimsenin tövbesini kabul eder.”[17]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ruh boğaza dayanmadan tevbe eden kişinin tövbesini
Hz. Allah kabul eder.”[18]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Büyük bir günah, samimi bir yürekle edilen istiğfar
karşısında kalamaz. (Af ile imha olunur.)[19]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, haram kıldığını işleyen bir kulunun
işlediği günahını çektirdiği ceza ile örter. (Affeder.)”[20]
Allah'ın haram
kıldıklarından herhangi birini işledikten sonra şer'i bir hakim tarafından
kendisine verilen cezayı çeken bir kimseye, kıyamet gününde ikinci bir ceza
verilmez. Çünkü Hz. Allah'ın kuluna işlediği bir günahdan dolayı iki kere ceza
vermesi adaletine aykırı düşer.[21]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, bir
mümini öldüren kimsenin tövbesinde yardımcı olmaz ve onu muvaffak kılmaz.”[22]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah (kesinlikle) tövbe eden mümin kulunun ölüp
de huzuruna geldiğinde, işlediği günahı, aleyhine şahitlik etmemeleri için,
omuzlarındaki koruyucu meleklerine, uzuvlarına ve günahın işlendiği yere
unutturur.”[23]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey imanlı kişi, işlediğin kötülüğün hemen akabinde
tövbe et. Gizlice işlediğin günahın için gizli, açıkça işlediğin günahın için ise
açık olarak tövbe et.”[24]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey imanlı kişi işlediğin kötülüğünün hemen ardından
onu imha edecek bir iyilik yap.”[25]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey
imanlılar! (yerde olanlara) merhamet ediniz ki, (Rabbinizin) merhametine nail
olasınız. (Size kötülük yapanları) af ediniz ki, Allah'da kötülüklerinizi af
etsin. Hak sözüne işittiği halde kulak vermeyen ve devamlı olarak günah
işleyenlerin vay haline”[26]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En iyi olanlarınız, (İşlediği günahından dolayı) belâ
ile karşılaşan ve tövbe edendir.”[27]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Günahların yazıldığı üç çeşit defter vardır:
a) Hz. Allah'ın, içinde yazılı olan günahlardan hiç bir
şeyi affetmedi
b) Hz. Allah'ın içinde yazılı olan günahlardan hiç birini
nazarî itibara almadığı,
c) Hz. Allah'ın
yazılı olan günahların hiçbirinden vazgeçmediği defterlerdir.[28]
Açıklaması:
I) Allah'ın içinde yazılı bulunan günahlardan hiç bir
şeyini affetmediği defterler. Bu defterin içinde “Allah'a şerik koşmak” günahı
yazılıdır.
II) Allah'ın içinde yazılı günahlardan hiç birini
önemsemediği defterler. Bu defterlerde ise, “Kulun kendisi ile Allah'ın
arasında bulunan oruç, namaz gibi kulluk haklarını terk ettiği günahlar”
yazılıdır.
Allah dilerse,
(denizler kadar) günahları bile olsa gene affeder,
III) Allah'ın hiç birinden vazgeçmediği günahların
yazıldığı defterler. Bunda ise, kulların birbirlerine ettikleri zulümlerin
günahları yazılıdır. Bu zulümlerin kısas yoluyla alınıp mazluma verileceği
şüphesizdir.[29]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Irz, namus ve mal hususunda din kardeşine zulüm eden ve ölüp de hak
ettiği azaba uğramadan yanına gidip helâllaşan mümin kuluna Allah rahmet
eylesin. (Çünkü hak ettiği azabdan kurtulmak için) altın ve gümüşün bulunmadığı
kıyamet gününde (altın ve gümüşün yerine) zulüm edenin iyilikleri alınıp
mazluma verilir. Eğer zulüm edenin iyilikleri yoksa mazlumun günahlarının bir
kısmı alınıp zulüm eden kimseye verilir.”[30]
Bu hadis, zulüm eden
her müminin, her iş için zulüm ettiği mazlumun yanına gidip helâllaşmasını
teşvik etmekte. Çünkü helâllaşmadan ahiret günü mahkeme huzurunda hesaba
çekilecek olan müminin azabdan kurtulması ve zulüm ettiklerini ödemesi için, o
günde para ve mal işe yaramayacaktır.[31]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sabık:“Biz
müminlerden iyiliklere koşan bir kimse, kıyamet günü cennete ve oradaki
mükâfatına herkesden evvel varır.”
Muktasid: Bizden,
iyilikleri kötülüklerinden fazla olan kimseler kurtulacaktır.
Zalim: Biz müminlerden
zalim olan kimseler ise, ancak Allah'ın affı sayesinde kurtulacaktır.”[32]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey imanlı kişi!
Nerede olursan ol, gücünün yettiği kadar Allah'dan korkup takvalığı
elden bırakma. Allah'ı taş ve ağaç (gibi belli başlı her şey) in yanında an.
(Bilmeyerek) bir kötülük işledikten sonra tövbe et. Gizlice yaptığın günahın
için gizli, açıkça işlediğin günahın ise açık olarak tövbe et.”[33]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey Ayşe!
İstemeyerek işlediğin günahdan hemen sonra Allah'ın mağfiretini dileyip tövbe
et. Çünkü tövbe etmek, işlenilen günahdan pişmanlık duyup istiğfar etmek
demektir.”[34]
Hadisde geçen bazı
kelimeler:
Elmemti: İstemeyerek
yapmak,
Nedem: Pişmanlık
duymak,[35]
32- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah için şahitlik ederim ki, (maddi ve manevi her
hangi) bir kötülüğe düşen akıllı bir kimsenin tövbesini kabul edip onu kurtaran
Hz. Allah, varacağı yerin cennet olması için, onu bir kaç kere olsa bile işlediği
günahlardan kurtarır.”[36]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Günahların kefareti (onu örtüp yok eden) sevap;
zorluklar karşısında tam abdest almak, devamlı camiye gitmek, kıldığı bir namazdan
sonra ikinci bir namazı gözetmektir.”[37]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin bir günah işledikten sonra duyduğu pişmanlık
(dolayısıyla yaptığı tövbe) işlediği günahına kefarettir."[38]
35- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Günah
işledikten sonra “muhakkak ki benim rabbim vardır. Dilerse günahımı affeder,
dilerse beni cezalandırır.” diye inanan bir kimse, Allah'ın affını hak etmiş
olur.”[39]
36- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Hz. Allah, işlediği günahından dolayı
tövbe edip rahmetine sığınan-kulunu mükâfatlandırır.”[40]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz,
işlediği günahı kalbinden çıkarmayarak göz önünde bulundurup samimiyetle
tövbe eden ev bir daha o günahlara dönüş yapmayan mümin bir kimse, bundan
ötürü cennete girecektir.”[41]
38-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, Hz. Allah, bir kulunun işlediği günahı
hatırlayıp da üzüldüğünü gördüğünde kıldığı namaz ve tuttuğu orucu araç kılmaksızın
işlediği günahın kefaretini ödemeden önce onu affeder.”[42]
İşlediği günahlardan
ötürü üzülerek tövbe eden müminler için ne büyük müjdeler vardır. Gerçekten
îman şuuruna sahip bir kimse, işlediği günahları kime karşı işlediğini ve
bunun ne büyük bir suç telâkki ettiğini düşünüp üzülür. Allah'ın tövbe
kapısını çalıp yanık bir yürekle pişmanlık içinde Allah'a dua eder. Bu durum
karşısında rahmeti bol Hz. Allah, rahmet ve tövbe kapısını açıp ona rahmet
nazarıyla bakar, günahından dolayı onu cezalandırmaz, affeder. Allah cümlemizi
tövbe kapısının zilini çalan, yalvaran ve iman nurunu ortaya koyup içten nedamet
getiren Salih kullardan eylesin.
Amin...[43]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Allah'ın tövbesi için öylesine büyük bir
kapı vardır ki, o kapının genişliği doğu ile batı arası kadardır. Bu kapı,
güneş batıdan doğuncaya kadar kapanmayacaktır.”[44]
40- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, her kötülük için bir tövbe vardır. Ancak,
kötü huylu geveze kişiler müstesnadır. Çünkü tövbe ettiği günahın ardından
daha kötü bir günah işlerler".[45]
41- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Günahların kefareti, içten pişmanlık duymaktır. (Ey
imanlılar! Allah'ın sıfatlarından birisi de af ve mağfiret edici olduğuna
göre,) eğer siz günah işlemeseydiniz (ve tövbe etmeseydiniz) Hz. Allah, af
etmek için günah işleyen bir kavim yaratırdı.”[46]
Tövbe için gereken üç
şart:
a) Kişinin
işlediği kötülükten vazgeçmesi,
b) Bir daha
ona dönüş yapmayacağına niyet etmesi,
c) Zulüm
ettiği kişi ile barışması,
Allah'ın bize karşı
açtığı rahmet ve tövbeleri için, O'na binlerce hamd ve senalar olsun. Zira
bizden evvel geçmiş milletlerin işledikleri günahların azabından kurtulmaları
için, tayin edilen kefaret, kişinin kendisini öldürmesiydi.[47]
42- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Her
kişinin oturup kalktığı) meclisin
kefareti, “Subhanekellahümme ve bi hamdike eşhedü en la ilahe illa ente vahdeke
la şerike leke estağfiruke ve etübü ileyke” dua cümlesidir.”
Manâsı:
“Allahım! Sen her türlü noksanlıklardan münezzehsin.
Hamd ancak sana yaraşır. Şahitlik ederim ki, senden başka hiç bir ilâh yoktur.
Birsin, ortağın yoktur. İşlediğim her kötülükten mağfiretini diler, tövbe edip
emrine dönerim.”[48]
43- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Birine yaptığın gıybetin kefareti, onun için Allah'ın
mağfiretini dilemendir.”[49]
Yapılan gıybet kişiye
ulaşmadıysa, bunun kefareti, o kimseye Allah'ın mağfiretini dilemek, ulaşması
halinde ise onunla helâllaşmakdır.[50]
44-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, müminin katilinin tövbesinin kabul
olunması için üç defa ard arda Allah'a yalvardım, fakat Hz. Allah hiç birini kabul
etmedi.”[51]
45- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Musa peygamber bir gün Allah'a şöyle dedi: “Ey
rabbim! Adem peygamber kendisine verdiğiniz sayısız nimetlere karşı şükran borcunu
nasıl ifade ederdi?” Bu soru üzerine Hz. Allah, “Adem peygamber, kendisine verdiğimiz nimetlerin, kesinlikte Ben'den olduğuna inanıyordu Bu
inanış onun için şükür olarak kabul edildi” diye cevap verdi.”[52]
46- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Arkasından hemen sonra istiğfar edilen büyük
günahların hiç biri büyük, devamlı olarak işlenen küçük günahların hiç biri
küçük günah değildir.”[53]
47- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, Hz.
Allah, ruh, boğaza gelip dayanmadığı müddetçe kulunun tövbesini kabul eder.”[54]
48- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Hz. Allah, azabı en hafif olan
cehennemliklerden birine şöyle buyuracaktır:
“Ey kulum! Dünya bütün zenginlikleriyle birlikte senin
olsaydı, bu gün, azabından kurtulmak için feda eder miydin?”
Kul:
“Evet, Ya rabbi,
hepsini feda ederdim.” Hz. Allah:
“Kulum! Babanın
sülbündeyken, sana bundan çok daha kolay iman etmen için teklifde bulundum.
Fakat sen red edip en nihayet küfüre saplandın.”[55]
Kıyamet günü, müminler
hak ettikleri cennete girerken, kâfirler de cehenneme gireceklerdir. Cehennem o
denli korkunç ve öylesini dehşetlidir ki, azabı en hafif olanlardan birine “Dünya
tüm zenginlikleriyle sana verilmiş olsaydı, azabından kurtulmak için feda eder
miydin?” diye sorduklarında kâfir kul, evet diye cevap verecektir.
Onun gireceği cehennem
akrep ve yılanlarla doludur. Balıkları sı içinde yaşatmaya muktedir olan Hz. Allah
yılan ve akrep gibi zehir kusan hayvanları cehennem kuyuları içinde muhakkak ki
yaşatmaya muktedirdir
Dünya alemindeyken
kâfirler, güneş ışığından kaçan kâfirler yaraş, kuşları gibi iman nurundan
kaçarlar. Böylelikle insanoğlu, kendi kuyularını kendileri kazarak hak
ettikleri cehennem azabına çarptırılırlar.[56]
Ey ibadet yolunun
yolcusu!.. -Allah seni muvaffak etsin- İlim Geçidi'ni aştıktan sonra tövbe geçidine
vardın demektir. Hak yolunda ilerliyebilmen için bu geçitten de geçmen, bu
engeli de aşman gerekir. İki sebep yüzünden Ulu Allah'ın merhamet kapısına yüz
sürüp günahlarına bir daha geri dönmemek üzere tövbe etmelisin. Şimdi bu iki
sebebi tek tek açıklamaya koyulalım:
1. Başarısızlığa düşmemek: İşlediği
günahlarına tövbe etmeyen mü'min, ibadet etmeye muvaffak olamaz. Çünkü
günahlarının çöktürdüğü uğursuzluk sahibini manevî mahrumiyet ve perişanlığa sürükler,
ibadet etmesine engel teşkil eder. Günahlar öylesine birer ayak bağıdırlar ki
mü'minin Allah'a itaat yolunda yürümesine, hizmetine koşmasına engel olurlar.
Allah'a yönelmesini frenlerler. Zaten aslında günahların ağır yükü altında
ezilmekte olan mü'minin bunlardan tövbe ederek sıyrılıp hafiflemedikçe, iyilik yapması, içinden gelerek ibadet etmesi
mümkün değildir.
Fakat insanın günah
işlemekte ayak diretmesi ise başlı başına bir felâkettir; gönlü karartır.
Kararan gönlü de yoğun bir zulmet ve kasvetin bürüdüğü, inkâr kabul etmez bir
gerçektir. Böylesine bir kalb samimiyet ve ihlâs, şefkat ve merhamet, saflık ve
temizlik gibi üstün insanî duygulan içinden söküp atar. Hatta eğer Allah'ın
rahmet ve mağfireti yetişmezse mü'mini küfre ve kötülüklerin içine iter. İçinde
merhamet taşımayan ve kötü duygu ve düşüncelerle dolup taşan bir kalb nasıl
Allah'a ibadet edebilir? Bir yandan günah işlemeğe, ötekine berikine halksızlık
etmeğe devam eden bir kimse, ben Allah'a ibadet ediyorum, iddiasında nasıl
bulunabilir? Üzerine pislikler sıvaşmış birisi Allah'a yalvarıp yakarmak için
hiç nuruna çıkabilir mi? Sevgili Peygamberimiz diyor ki:
“İnsan yalan söylediği vakit, ağzından etrafa öylesine
manevî manada pis kokular yayılır ki, iki yazıcı melek bile ağır ve pis koku
yüzünden hemen oradan uzaklaşırlar.”
Böyle kötü bir dil
Allah'ın ulu adını anmağa lâyık mıdır? Hemen cevap vererek söyleyelim ki günah
işlemekte ayak direterek her an Allah'a isyan eden kul aydınlık yolu bulamaz, Allah'a
karşı olan ibadet vazifesini yapamaz, yapsa da bu ibadet onda hiç bir zaman
köklü insanî duygular meydana getirmez. Bütün bunlar kulun başına benliğine
saran ağır ve çirkin günahlar yüzünden ve bunlara karşı bir daha dönmemek
üzere tövbe etmemesinden ileri gelmektedir.
Şu sözleri söyleyen,
gerçeği ne güzel dile getirmiştir: -Ey insanoğlu, eğer içinden gündüzleri oruç
tutmak, geceleri de namaz kılmak gelmiyorsa, bil ki günahların seni sımsıkı
bağlamış, bir yere kıpırdatmam aktadır.
2. Düzen ve kararlılığa kavuşmak: Mü'min tüm geçmiş günahlarına, bir daha işlememek
üzere kesin olarak karar vermek ve bu kararlılık içinde Allah'tan günahlarının
affını dilemek zorundadır. Bu hareket şekli onun hayatına düzen ve kararlılık
getirecek, ona mutluluk ve kurtuluş sunacaktır. Yoksa günahlarından kesin bir
tövbe ile arınmayan kulun işleyeceği ibadetler Allah katında kabul ve itibar
görmeyecektir.
Ayrıca kulun
günahlarına kesin olarak tövbe ederken, üzerinde kul hakkı varsa gidip
davacıların gönül rızasını alması şarttır. Kulun günahlarından tövbe etmesi
nasıl farz derecesinde üzerine borç ise, aynı şekilde hakkını yediği kimseye de
varıp gönül rızasıyla hakkını helâl ettirmesi boynuna borçtur. Günahlarına
tövbe etmeyen kul Ulu Allah'a karşı borçlu durumundadır. Böylesine bir durumda
da yapılan çoğu ibadetler nafile, hediye mânasını taşımaktadır. Bu durum tıpkı
şuna benzer: Borcunu ödememekte ayak direten bir kimse düşününüz. Bu kimse
alacaklıya götüreceği ufak-tefek hediyelerle borcunu ödemiş olabilir mi? Olamaz.
Hatta borcunu ödemediği için, alacaklı kimse, getirdiği hediyeleri geri
çevirir.
Ey insan, bir yandan
günah işlemeğe ve haram yemeğe devam ederken diğer yandan da helâl ve mubahı
terk ederek ne kazanıyorsun? Hangi yüz ve suratla Allah'a yalvarıp yakarıyor,
O'nu medh-i sena ediyorsun? Oysak Rabbin sana dargın ve kırgındır, öfkelidir,
kızgındır. İşte günah üstüne günah işleyenlerin durumu bundan ibarettir.
Ulu Allah'tan bize
yardım elini uzatmasını dileriz.
Soru: Tövbe
ne demektir? Tüm günahlarından arınmak İsteyen kimse ne yapmalıdır?
Cevap: Tövbe
kalb ile ilgili bir konudur. Ve kalbi günahlardan arıtarak orada Allah
sevgisinden başka herhangi bir fanî varlığın sevgisinin kök salmasına müsade
etmemek demektir.
Dîn ulularımız tövbeyi
şöyle tarif ediyorlar:
“Sadece Ulu Allah'a
hürmet ve saygı gayesi taşımak suretiyle O'nun gazabından korkarak daha önce
işlenen bir günahı ikinci bir kere daha işlememeğe karar vermek ve tam
manasiyle Allah'a yönelmektir.”[57]
Tövbenin kabul olması
için yerine getirilmesi gereken dört şartı vardır. Şimdi bu dört şartı bir bir
inceliyelim:
1. Günah işlememeğe
kesin karar vermek: Kul günahından tövbe
etmeğe kalkıştığı zaman bir daha asla günah işlemeyeceğine (kalbiyle Allah'a
karşı kesin söz vermelidir. Bir daha da aynı günahı işlemeye yanaşmamalıdır.
Eğer, günahı terk ettiği halde içinde bazen işlemek arzusu kımıldanıyorsa, o
kimse tövbe etmiş sayılmaz; o günaha karşı içinden geçen bütün en ufak arzu
kırıntılarını bile söküp atmaya çalışmalı ve bunun kesin kararını vermeğe
bakmalıdır.
2. İşlenmiş
olan bir günahtan tövbe etmek: Kul daha önce işlemiş bulunduğu bir günah için
tövbe etmeli, pişmanlık duymalıdır. Daha önce işlemediği bir günah 'için tövbe
etmemelidir. Çünkü o günahsızdır. Neye tövbe edecek? Meselâ sevgili
Peygamberimiz (s.a.a.) hakkında:
“O, küfürden uzaktı.”
diyebiliriz fakat:
“O, küfürden tövbe
etti.” diyemeyiz. Dense bile çok yersiz ve manasız bir söz olur. Çünkü
Peygamberimiz hiç bir zaman küfür üzere olmamıştır.
“Hz. Ömer küfürden
döndü, tövbe etti.” diyebiliriz. Böyle bir söz gerçeği söylemekten başka bir
şey değildir. Çünkü Halife Ömer daha önce kâfir idi. İslâmiyete sonradan
girdi.
3. Daha önce
işlenilen günah, bundan sonra işlenmeye kesin karar verilen günah şiddet ve
derecesinde olmalıdır. Kul günahından
tövbe ederken işlemiş olduğu günahının, bir daha işlememek üzere karar verdiği
günahın dengi olması gerekir. Ancak tövbesi o vakit kabul görür. Meselâ yaşlı
bir kimse güçlü kuvvetli olduğu gençlik yıllarının heyecanı ile zina suçu
işleyerek namusa göz dikmiş olabilir veya yine kanının kaynadığı o yıllarda yol
keserek adam soyabilir. İhtiyarlayınca bir gün bu işlediği ağır suçlarından
ötürü tövbe ve istiğfar getirebilir.
Bu ağır suçlardan
ötürü tövbe eden ihtiyar adama tövbe kapıları açıktır. Gerçekten tövbe etmişse
kabul de görür. Yalnız şu farkla ki, bir daha zina suçu işlememeğe veya yol kesip
insan soymamağa karar vermek şeklinde değildir. Çünkü artık zaten bunları işleyecek
güç ve tâkattan düşmüştür; istese de yapacak durumu yoktur. Fakat bununla
birlikte yalan söyleyebilir, bir başkasını çirkin iftiralarına kurban edebilir
veya onu bunu çekiştirerek müslümanları birbirine düşürebilir. Bunlar ve
bunlara benzer aynı derece ve şiddette suç ve günahlar işleyebilir. Ki bunlar
da zina ve yol kesicilik derecesinde ağır ve çirkin birer günahtır. İşte bu
yönden zinadan veya yol kesicilikten tövbe eden bir ihtiyarın tövbesi caizdir
ve Allah katında da kabul görür.
Günahlar derece
derecedir. Fakat aslında tüm günahlar bir nokta etrafında toplanıyor. Derece
bakımından bid'atın altında kalanlar veya küfre sokanlar... Bid'at ise küfrün
bir derece daha altında kalan günah çeşididir.
4. Tövbe
sırf Allah için yapılmalıdır. Tövbenin kabul edilmesi için dördüncü şart da onu
sadece Allah'a yapmaktır. Tövbe eden kimse, tövbe ederken daima Allah'ı
düşünmeli, O'nun gazabını, acı azabını gözleri önüne getirmelidir. Yoksa
dünyalık bir çıkar sağlamak niyetiyle, şehvet hırsıyla, makam ve mevki
düşüncesiyle yapılan tövbeler Allah katında kabul görmeyecektir. Yoksulluktan
kurtularak mal ve servete kavuşmak için tövbe etmek yahut işlemeğe gücü
yetmediği bir fiilden veyahut da etrafındaki insanlardan korktuğundan dolayı
tövbe etmek kabul değildir. Böylesine bir harekete girişen kimse tövbe etmiş sayılmaz.
İşte (buraya kadar
verdiğimiz izahlar tövbenin kabul olmasını temin eden başlıca şartlardır. Bu
şartları eksiksiz olarak yerine getiren mü'min tam manasıyla bir tövbe etmiş ve
gerçekten Allah'a yönelmiş demektir.
Bir mü'mîni tövbe,
etmeye zorlayan bir takım sebepler vardır. Bu sebepler başlıca üçe ayrılır.
Şimdi de bunlar üzerinde biraz kalem gezdirelim:
1- Günahların
doğuracağı kötü sonuçları göz önüne getirmek,
2- Allah
azabının güç yetmez, takat getirilmez derecede çetin ve ağır olduğunu düşünmek,
3- Sınırsız kudret
sahibi olan Ulu Allah karşısında kendi zavallı varlığını hatırlamak.
Düşünün bir kere!..
Dünyada güneşin yakıcı sıcağına ve hafif bir kaç kırbaç darbesine bile dayanamayan
insanoğlu, acaba cehennemin kavurucu ateşine ve zebanilerin ağır topuz
darbelerine nasıl katlanacak?
Yine zararsız bir
sineğin vurmasından bile incinen zavallı insan, öte dünyada ateşten yaratılmış
koskocaman akreplerin, deveboynu kalınlığında azılı yılanların sokuşlarına
nasıl dayanacak? Cenabı Hakk'ın gazabına uğramaktan ve cezasına çarpılmaktan
yine kendisine sığınırız.
Bütün bunlar, onları
bir film makinasının şeridi gibi, gece gündüz gözleri önünden geçiren uyanık
mü'mini tövbe etmeye ve sımsıkı Allah yoluna sarılmaya iten başlıca
sebeplerdir. Başarı Allah'tandır.
Soru:
Sevgili Peygamberimiz, “Günahlar
karşısında derinden pişmanlık duymak tövbe etmek demektir,” diye
buyurdular. Bunun dışında başka bir şart koşmadılar. Buna ne dersiniz?
Cevap: Şunu
iyi bilmek gerekir ki, pişmanlık duymak kulun iradesine bağlı değildir. Öyle
bir an gelir ki kul, ansızın pişmanlık duyabilir. Ama bu tövbe etmek demek
değildir. Daha açıkçası şunu demek istiyoruz. Tövbe kulun irade ve isteğine
bağlı bir pişmanlık halidir. Hatta o tövbe etmekle emredilmiştir. İşlediği
günahları ve kötülükleri yüzünden mal ve servetinden makam ve rütbesinden
olanların pişmanlığı tövbe mi sayılacak? Asla! O halde Peygamberimiz ne demek
istiyor?
Bizim anladığımız
kadarıyla “Pişmanlık, tövbedir” diyen
Peygamberimizin bu sözünde ilk bakışta anlaşılması güç olan bir husus var. O
da şudur:
“Pişmanlık Ulu Allah'a
hürmet ve saygı besleyen, O'nun azabının korkusunu taşıyan bir hareket
olmalıdır. Böyle bir pişmanlık sahibini gerçek tövbeye sevk eder. Tövbeye iten
sebepleri düşünen kimse içten bir pişmanlık duyar ve bir daha günah işlemekten
cayar. Bunun manası kulun bir daha işlememek üzere günahları terk etmesi ve bütün
varlığıyla Allah'a yönelmesi demektir.
Soru: Tövbenin,
bir daha işlememek üzere günahlara kesin bir son vermek demek olduğu iyice
anlaşılmış bulunuyor. İnsanın küçük olsun, büyük olsun (hiç günah işlememesi
mümkün mü? Kaldı ki Allah'ın en seçkin kulları olan peygamberlerin bile günah
işleyip işlemedikleri hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı vardır.
Cevap: İnsanın
hiç günah işlememiş olması mümkündür; imkânsız bir şey değildir. Aslında
günahsız, tertemiz olmak o kadar zor bir şey de sayılmamalıdır. Ulu Allah
yaygın rahmeti ve nihayetsiz kudretiyle dilediği kullarını seçkin kılar, onlara
tüm günahlarından arınmış lekesiz bir hayat sürdürür. Peygamberler bu sınıfa
girerler.
Ayrıca insanoğlunun
günaha girmesi için o suçu bilerek ve isteyerek işlemesi şarttır. Yanılarak
işlenen günahlar yüce Allah tarafından affedilir.
Soru: Tövbe
ettikten sonra tövbemi bozup yine günah işleyeceğimden korkuyorum. İşte bu
korku tövbe etmeme engel oluyor. Tövbesine bağlı kalamayacak olan bir kimsenin
tövbe etmesi bir fayda sağlar mı?
Cevap: Lânetlik
şeytanın oyalama ve aldatmacasından başka bir şey olmayan bu zehirli fikirleri
sana kim aşılıyor? Ya tövbe ettikten sonra b daha hiç günah işlemeden ölüp
gidiversen!.. İşte imanını kurtardın ve lekesiz kurtuluşa eriştin demektir.
Tekrar günah
işlemekten korkmaya gelince, tövbeni içten gelen kesin bir (kararlılıkla ve
bağlılıkla etmeli; bu konuda iradeni terbiye ederek çelik gibi sağlamlaştırmalısın.
Eğer bu kesin kararlılık ve bağlılıkta ayak diretebilirsen, hedefine varmış
olursun. Ya ayak diretemez de kesin kararlılık ve bağlılıktan ayrılırsan!. O
vakit üzerinde sadece yeni işlediğin günahlar leke olarak kalır. Geçmiş günahlarından
arınmış ve kurtulmuş olursun. İşte kul hesabına bu bile büyük bir kazançtır.
Demek oluyor ki tekrar günah işlemekten korkmak tövbe etmeğe engel değildir. Ve
geçmişteki tüm günahları silip süpürür.[58]
Günahlar başlıca üç
kısma ayrılır. Şimdi teker teker bunların üstünde göz gezdirelim:
1. Farz
ibadetlerin terkinden doğan günahlar. Namaz, oruç, zekâ gibi Ulu Allah'ın
kullarına farz kıldığı ibadetleri terk etmek ağır günahlardandır. Kul bunları
imkânları elverdiği ölçüde kaza etmeğe bakmalıdır. Yoksa hali dumandır.
2. Allah ile
kul arasında olan günahlar. İçki içmek, çalgı çalmak, faiz almak... gibi Allah
ile kul arasında olan bu nevi günahları bir daha yapmamak üzere hemen tövbe
etmek gerekir.
3. Kullar
arası günahlar. İnsanların hak ve hukuku ile ilgili bulur bu çeşit günahlar
affı en zor ve halli en müşkül günahlardır. Bunlar da çok mal, can, ırz, namus
ve itikat konularında işlenir.
Haksız yere birinin
malını elinde bulunduran mü'min hemen onu sahibine geri vermelidir. Eğer yoksul
ve düşkün olup da iade edemiyor mutlaka gidip mal sahibiyle helâllaşmak
zorundadır. Sahibini bulamıyorsa sadaka vermek imkânına da sahipse, mal sahibi
adına sadaka dağıtmalı Yok buna da gücü yetmeyen mü'min, bol bol iyilik etmeli
ve kıyamet günü hesaplaşmasında o kimsenin kendisinden davacı olmaması için de boyuna
Allah'a yalvarıp yakarmalıdır.
Birinin canına
kasteden, dinimizce Kısas Kanununa tâbidir. Ya kendi canını verecek, ya da
canını aldığı kimsenin bedelini ödeyecek! Bunlar mümkün değilse, affetmesi için
Ulu Allah'a durmadan yalvarıp yakaracaktır.
Yine uyanık bir mü'min
birini çekiştirse veya bir başkasına iftira savurup küfretse, önce kimin yanında
söyledi ise onları gidip bularak yanlarında kendi kendini yalancı çıkarmak
sonra da çekiştirdiği veya küfrettiği şahıstan özür dilemek zorundadır. Bu
şekilde yapınca daha kötü sonuçlar doğacağına kanaat getirirse, yine o vakit
mü'min Allah'ın o şahsı kendinden hoşnut etmesini ve ona bol bol iyilikler
vermesini dua ve niyaz etmelidir.
Eğer herhangi bir
kişinin karısına çoluğuna çocuğuna hiyanet etmişse Hak Yolu Yolcusunun bunu
açığa vurması veya helallik isteme yoluna sapması tehlikelidir. Çünkü bu gibi
durumlar umumiyetle kanlı olayların çıkmasına, akla gelmez kötülüklerin
doğmasına sebep olur. En iyisi mü'min kendisinden hoşnut ve zarı etmesi ve ona
İyilikler bahşetmesi için Ulu Allah'a niyaz etmelidir. Çok az göze çarpmakla
birlikte mağdur duruma düşen kimseyi ikna edeceğine ve başına bir felâket
açmayacağına inanırsa helâllik de isteyebilir.
Bir kimse hakkında, “O
kâfirdir, reform taraftarıdır, (bid'atçıdır) yollu kötü ve çirkin sözler
söyleyerek ağır isnatlarda bulunan Hak yolcusu, hemen kendi kendini
yalanlamalı, sonra da gidip o kimseden açıkça özür dilemelidir. Buna imkân
görülmediği takdirde pişmanlık duyup affetmesi için Allah'a sığınmalıdır.
Kısaca söylemek
gerekirse imanı bütün bir kimse, hak ve hukukuna tecavüz ettiği kimselerle
helâlleşebilirse helâlleşir. Helâlleşemezse, kıyamet hesaplaşmasında
kendisinden davacı olmamaları için bol bol sadaka dağıtır ve Ulu Allah'tan
affını diler. Böylece bu nokta Allah'ın isteğine bağlı kalmış olur. Eğer kul
yalvarış ve yakarışlarında samimi ise, Kıyamet hesaplaşmasında umulur ki Allah
o kimseyi davasından vaz geçirtir. Her mü'min bu gerçekleri böylece bilip söz
ve hareketlerini ona göre çekip çevirmeleri gerekir. Bu böyle biline!
Tövbe konusunda buraya
kadar söylemeye çatıştıklarımızı yerine getiren ve kalbinin öz samimiyetiyle
eski günahlarını tekrarlamayacağına kesin karar veren kul, tüm geçmiş
günahlardan arınır ve yeni doğmuş bir çocuk saflığına bürünür. Tövbe ettiği
halde geçmiş ibadetlerini kaza ederek yerine getirmeyen, hak ve hukukunu çiğnediği
kimselerden helâllik almayan kulun, diğer günahları affa uğrar, fakat borç ve
zimmet hanesi açık kalır.
Tövbe konusunda
söylenecek sözler daha çoktur. Fakat buna bu kitabımızın dar olan hacmi müsait
ve yeterli değildir. Burada mutlak bilinmesi gerekenleri zikrettik. Daha fazla
inceliklere dalmadık. Ancak bu konuda daha
da aydınlığa kavuşmak isteyenler “İhya-ül Ulûmüddin (Din İlimlerinin
Diriltilmesi) adlı kitabın Tövbe bahsine bakabilirler. \
İmanı bütün kimse şunu
iyice bilmelidir ki Tövbe Geçidi Tehlikeli, zorlu, aşılması güç ve bir an önce
asılmazsa başı birçok zararlara sokar bilecek çapta önemli bir geçittir.
İlmiyle âmil, sözüne güvenilir büyük ilim; adamlarımızdan Ebu İshak Esferânî
anlatıyor:
“Ulu Allah'a tam otuz
yıl diz çöküp yalvardım. Sırf bir daha günah işlememek üzere bana tövbe etmek
nasip etsin diye! Sonunda baktım ki duam kabul olmadı, neden kabul olunmadı
diye hayret ettim.
Fakat bir gece rüyamda
bir ses bana bunun sebebini açık açık izah etti. Sesin sahibi şöyle diyordu:
“Neden hayret
ediyorsun, ey Esferânî!.. Sen Allah'tan ne istediğinin farkında mısın? Hemen
belirteyim ki senin tek arzu ve isteğin Allah’ın sevgili kulu olmak. “Şüphesiz ki Allah gerçekten tövbe edenleri
ve günahlarından arınarak tertemiz hale gelenleri sever.”[59]
Diyen Allah kelâmını hiç duymadın mı?
İşte âyette de açıkça görüyorsun ki Allah'ın sevgilisi olmak pek kolay bir iş
değil. Olmadığı için de bu yönde bir arzu ve istek hemen kabul edilmez.
Ey Tövbe kapısını çalan
mü'min!.. Büyüklerimizin, din ulularımızın durumlarına şöyle bir göz at bakalım
neler göreceksin? Onlar işi ne kadar ciddi tutuyorlar, gönüllerini temizlemek,
âhiret yolculuğuna iyice hazırlanmak için neler yapıyorlar değil mi?[60]
Tövbenin
geciktirilmesi korkunç tehlikeler arz eder. Günah ilk işlendiği anlarda kalb
kararır. Bir an önce tövbe edilerek kalb o manevi kirden arıtılmazsa -Allah
korusun- sonu uçurumdur. İnsanı hızla bedbahtlığa doğru sürükler.
Lânetlik şeytan ile
Bel'am İbni Bâûrâ'nın durumlarını hatırlatalım. Bunlar önce günaha daldılar,
sonunda da îmandan çıkarak küfür ve inkârın koyu karanlığına saptılar,
ebediyyen bedbaht oldular.
Ey mü'min, gaflet
uykusundan uyan, durmadan Hak yolda ilerlemeğe çalış! Ola ki yüreğindeki o
kalın isyan damarını koparıp atar da, boynunu ağır günah yükünün altında
kopmaktan kurtarırsın. Her günah siyah bir lekedir, kalbi karartır. Bunu hiç
hatırından çıkarma. Kendini iyice tart. 'Bak bazı ermişler ne diyorlar:
“Günahlar gönülleri
karartır. Kalbin kararmağa yüz tuttuğu da şundan anlaşılır: Eğer işlediğin
günahların sana yükleyeceği ağır
cezadan korkmuyorsan, ibadet etmeğe zaman ayıramıyorsan, daha başka bir deyişle
doğru yola gelmiyorsan gönlün kararmış ve katılaşmış demektir.
Ey mü'min! Hiç bir günahı küçük görme. Sonra büyük
günahlara daldığın halde kendini pak ve günahsız sanırsın. Kelmes İbni Hasan
anlatıyor:
“Öyle bir günah
işledim ki kırk yıldır affı için ağlıyorum.” Yanımda bulunanlar Kelmes'e
“Nedir o günah?” diye
sorarlar, O da şu olayı anlatır:
“Günlerden bir gün bir
din kardeşimiz ziyaretime gelmişti. Ona hususi bir balık alıp kızartarak ikram
ettim. Afiyetle yedi. Yemek bittikten sonra komşunun duvarından bir parça çamur
aldım. Misafirim bununla ellerini yıkadı, işte bu bir günahtır!..
Ey mü'min!.. Nefsini
hesaba çek, bir an önce tövbe etmeye bak. Çünkü ecel saati meçhuldür, ne zaman
çalacağı belli olmaz, her an kapını çalabilir. Dünya renk renk nimetleri,
çeşit çeşit güzellikleriyle geçici ve aldatıcıdır. Nefs ve Şeytan aman tanımaz
baş düşmanlarındır. Etrafını- çepeçevre kuşatan bu hain düşmanlardan
kurtulabilmek için Allah'a sığın, O'na dön, O'na yalvar yakar. Âdem babamızı
düşün.. Ulu Allah onu nihayetsiz kudretiyle yaratmış, ona can vermiş, sonra da
meleklerinin omuzlarında Cennetine koymuştu. Sonra ne oldu? Âdem babamız orada
bir günah işledi; Cennetten sürüldü. Bunun üzerine Ulu Allah Âdem'e şöyle
hitap etti:
“Ey Âdem, ben sana
nasıl komşuluk ettim, söyler misin?” Âdem de:
“İyi komşuluk ettin,
ey Rabbim!” diye cevap verince Ulu Yaratan şu emri verdi:
“Ey Âdem, keramet
tacımı bırak, benden uzaklaş. Bana isyan eden kimse, bana komşuluk edemez.
Rivayete göre Âdem
babamız bu günahından ötürü eksiksiz iki yüz yıl iki gözü iki çeşme ağladı.
Bunun üzerine Ulu Allah tövbesini kabul ederek onun günahını bağışladı.
İşte Âdem babamızın
gerçek hikâyesi bu! Üstelik peygamber olan Hz. Âdem, bir günah yüzünden bu acı
durumlara düşer ve dayanılmaz azarlara muhatap olursa, sayısız kötülükler
işleyenlerin sonları ne olacaktır? Bir peygamber bunca yıl yalvarıp yakararak
Allah'a tövbe ederse, Allah'a karşı isyan bayrağını çekmekte ayak direten
zâlimler ne yapmalıdır?
Şair ne güzel
söylüyor:
“Tövbe eden, tövbe
ettiğine göre yine de içinde Allah'a karşı bir korku barındırıyor, demektir. Ya
hiç tövbe etmeye yanaşmayan bedbahtların hâli ne olacak?”
Eğer tövbe ettikten sonra
tövbeni bozar da ikinci kere günah işler sen yine tövbe et. Ama bu kere “İnşaallah
bir daha ölünceye kadar günah işlemeyeceğim!” diyerek kararlı ol. Eğer günah
işlemeyi huy edinmişçesine üçüncü, dördüncü kere tekrarlarsan, peşinden yine
tövbe et. Günah işlemekten nasıl bıkmıyorsan, tövbe etmekten de bıkma.
Umutsuzluğa düşme. Tekrar tekrar günah işledim diye tövbe etmeyi elden bırakma-
Lânetlik şeytan sakın seni aldatıp da tövbe etmene engel olmasın. Çünkü tövbe
etmeye heveslenmen, bir gün doğru yola girebileceğine alâmettir. Allah resulü
diyor ki:
“İçinizden en iyileriniz, günahı çok olduğu halde
umutsuzluğa kapılmayıp da bol bol tövbe eden; Ulu Allah'a yönelerek O'na
yalvarıp yakaranınızdır.”
Ey mü'min!.. Şu İbret
dolu Allah kelâmını düşün:
“Kötülük işleyenler veya kendi kendilerine yazık
edenler, bu har ketlerinden sonra Allah'a tövbe ederlerse, Allah'ın çok
bağışlayıcı ve esirgeyici olduğunu görürler.” [61]
Ey mü'min!.. Bir daha
asla günah işlemeyeceğine kalbinin bütün samimiyetiyle karar verip and iç. -Yalnız
Allah'ın takdir ettiklerinden kurtuluş mümkün değildir.- İmkân ve şartlarının
elverdiği nispette hak hukukunu çiğnediğin kimselerle helâlleşmeğe bak.
Helâlliklerini alamadıklarından ötürü de affetmesi için Ulu Allah'a yalvar. Ola
ki haksızlığa uğrattıklarını senden hoşnut eder.
Vaktinde yerine
getiremediğin üzerine borç olan kalmış ibadetleri kaza et. Sonra tüm vücudunu
temizle, ellerini yıka, abdest al, dört ret namaz kıl. Namaz bittikten sonra
Allah'tan başka her hangi bir fani varlığın göremeyeceği bir yere git ve orada
yüzünü toprağa sür. Sonra baş toprak serp. En değerli uzvun olan yüzünü toprağa
öylesine sür ki, iki gözün iki çeşme ırmak ırmak yaş akıtsın, gönlün hüzün ve
yalnızlık türküleri yaksın, hakir olan kısık sesin hıçkırıklara karışsın.
İşlediğin günahla bir bir ortaya dök. İsyan bayrağını çeken nefsinin azgın
başını ez. Ve şu sözleri söyleyerek tepelemeğe bak:
“Ey utanmaz nefs!
Artık daha günah işlemeğe son vermenin zamanı gelmedi mi, daha günaha doymadın
mı? Bunca günahtan sonra Allah'ın gazabı karşısında durabilecek ve ağır azabına
dayanabilecek gücün kaldı mı?
Daha buna benzer
birçok şeyleri hatırında canlandır. Bol bol gözyaşları dökerek gönül kirlerini
pakla. Bunlardan sonra da iki elini göğe doğru kaldırarak Allah'ına şu yakıcı
sözlerle yakar:
“Allah'ım, kaçak kulun
yine kapma döndü. Âsi kulun barışmak istiyor. Günahkâr kulun özür diliyor. Ne
olur beni-affet, özrümü kabul et. Bana rahmet nazarınla bak, bana merhamet et.
Allah'ım, geçmiş
günahlarımı yargıla. Âhir ömrümde sana karşı isyan etmekten beni muhafaza et.
Çünkü her şey senin kudret elinin altındadır. Sen biz âciz kullarına karşı çok
esirgeyen ve bağışlayansın.”
Sonra şu duayı
okursun:
“Ey büyük - küçük tüm
işlerin en sonunda baş vuracağı son kapı; ey gamlıların son dayanağı; ey “Ol!”
deyince olduran, “Öl!” deyince de öldüren Ulu Allah!.. Her yanımızı, günahlar
sardı. Ey sıkıntıları gideren Allah'ım, bizi bu günahların ağır sıkıntısından kurtar.
Ben o günde yalnız sana güveniyorum. Tövbemi kabul et, ey gerçek tövbeleri
kabul eden Allah'ım!.
Daha sonra da bol bol
ağlayarak, feryad figân ederek şu sözleri haykır:
“Ey bir işi diğer
işine sekte vurmayan; ey bir duyuşu, diğer duyuşu, diğer duyuşuna engel
olmayan; ey yığın yığın isteyicilerin isteklerinden usanmayan; ey
merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'ım.. Sen dilediğin her şey yapmağa kaadirsin.
Ne olur, bizi atfınla rızıklandır, bize rahmet ve mağfiretinin nihayetsiz tadını
taddır.”
En sonunda da sevgili
Peygamberimize salâvat getir, O'nun pak soyundan gelenlere, yolundan gidenlere
rahmet oku.
Ey mü'min!.. Ayrıca
Allah'tan bütün mü'minleri affetmesini dile, O'nun aydınlık yolunda yürü. Artık
sen hiç caymamak üzere gerçek bir tövbe ettin Anadan yeni doğmuş bir çocuk
gibi günahlardan arınmış bulunuyorsun Allah'ın gözdesi ve sevgilisisin.
Tarifsiz sevaplar, ölçüsüz rahmet ve hareketler sana! Sana emniyet ve
kurtuluşun engin ufku açıldı. Allah'ın gazabına uğramaktan, günahların boğucu sıkıntısından
ve tasasından kurtuldun. Allah'ın izniyle böylece de Tövbe geçidini geçtin.
Geniş lûtfu ve yaygın
rahmet iyi e doğru yolu gösteren yalnız Ulu Allah'tır.[62]
Rasulullah (s.a.v.)
buyuruyor ki:
“Ey iman edenler!.. Gerek kendinizi, gerekse
ailelerinizi öylesine bir ateşten koruyunuz ki, onun yakacağı insanlarla
taşlardır. O cehennemi iri gövdeli sert tabiatlı bir takım (azap) melekleri
memur edilmiştir ki, Onlar Allah'ın emirlerini yerine getirmekte (asla) kusur
etmezler ve emredileni (noksansızca) tatbik ederler. (Cehennem'e giderken
dünyada Allah'ın emirlerine yüz çeviren kimselere):
“Ey kâfirler, bu gün
(boşuna yere) özür dileyip yakınmayın. Siz bugün sadece (dünyada iken) yapmış o
olduklarınızın cezasını göreceksiniz.”
“Ey İman edenler!.. İşlediğiniz günahlardan hiç bir
zaman bozmaya cağınız bir tövbe ederek Allah'a dönün. Olur ki Allah,
günahlarınızı örterek altından ırmaklar akan Cennetlere kor. O gün Allah,
Peygamberi ve O'nunla beraber olanları utandırmaz. Onların nurları, önlerinde
ve sağ taraflarında koşar. Onlar; “ey Allah'ım” derler “nurumuzu tamamla ve günahlarımızı
bağışla, şüphesiz sen her şeye kadirsin.”[63]
1-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz ki Ulu Allah kulunun, işlediği günahlara
pişmanlı duyarak tevbe etmesine şimdi okuyacağınız hikâyedeki adamdan daha çok
sevinir:
İçinizden biri üzerindeki yiyecek ve içeceği ile
birlikte binek hayvanını kaybetmiştir. (Aklına gelen her tarafı aradıktan
sonra) adam, hayvanını bulmaktan ümidini kesmiş bir halde bir ağacın gölgesine
uzan mı dinlenirken bir de bakar ki (kaybolan binek hayvanı) yanı başına
dikilmiştir.
Adam hemencecik yerinden doğrularak binek hayvanını
yularından tutar ve ölçüsüz sevinci içinde ne söyleyeceğini şaşırarak (“Allah'ım!.. Sen benim Allah!ım, ben de senin kulunum”
diyeceği yerde) dili sürçüp “Allahım! Sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim”
der. (İşte kulunun öz yürekli tevbesi karşısında Allah bu kulunkinden daha
derin bir sevinç duyar.)[64]
Sonradan iyi amel ve
temiz ahlâkı ile kendisini tanıyan müslümanların kanaatına göre veliler
mertebesine yükselmiş olan bir zat doğru yola girmeden önceki halini bize şu
ibret dolu sözlerle anlatıyor:
“Ben eskiden bir
eşkıya idim. Dağ başında gelip geçenlerin yolunu keser; silâh ucu ile zorla
aldığım yolcu malları ile geçimimi temin ederdim. Bir çete arkadaşımla Dicle nehri'nin
kenarından geçerken iki hurma ağacı gördüm. Ağaçlardan biri meyveli öbürü de
kupkuru idi. Ağaçlara yakından dikkatle bakarken iki ağaç arasında gidip gelen
bir kuş gözüme ilişti.
Kuş, önce meyveleri salkım
salkım sarkan yaş hurma ağacına varıyor; gagasına bir iki hurma takarak kuru
hurma ağacına varıyor. Kuru dallar arasında bir müddet kaldıktan sonra, tekrar
dönüp meyveli hurma ağacına geliyor ve arkasından yaş ve olgun hurmaları
gagasına aldıktan sonra yine kuru ağacın dalları arasında bir yere uçuyordu.
Kuşun ağaçtan ağaca
durmadan uçması ve meyveli ağaçtan aldığı hurmaları kuru ağacın dalları arasına
taşıması merakımı çekti. Acaba bu işin sebebi ne olabilir diye düşünerek kuru
hurma ağacına tırmandım. Ağaca çıkınca gördüm ki kuru ağacın dalları arasında
kör bir yılan yatmaktadır. Ağaçtan ağaca uçan kuş da, ona meyveli hurma
ağacından hurma taşımakta ve kuru ağacın çıplak dalları arasında kör ve
çaresiz yılanın gıdasını temin etmektedir.
Bunun üzerine içimden
şöyle düşündüm. Bu kuru dallar arasında yatan canlı varlık kör bir yılandır.
İnsanlara zararlı olduğu için Peygamberimizin görüldüğü yerde öldürülmesine
müsaade etmiş, izin vermiştir. Böyle iken Ulu Allah onun bile rızkını vermiş.
Ağaçtan ağaca durmadan uçan kuşun yardımı ile meyveli ağacın hurmalarını yanı
başına getirmiştir. Ben ise şükürler olsun, Allah'ın ortaksız varlığına samimi
yürekle inanan bir kimseyim. Buna rağmen varlığı zararlı kör bir yılana bile
kuru dallar arasında rızık veren esirgeyici bir Allah'ın kulu olduğumu unutmuş
gibi kendimi kötü yollara kaptırarak geçimimi haram ve haksız yerlerden temin
ediyorum. Ne kadar yanlış yola
kapılmışım. Şu andan itibaren bütün yaptığım günahlara kırk bin kere tevbeler
olsun, artık ben eşkiyalığı bırakarak geçimimi helâl yollardan kazanacağım.
“Ey Rahmeti bol
esirgeyici Allah'ım! Yığın yığın geçmiş günahlarımı bana lütfederek sen
bağışla! Senin dosdoğru yolunu gönlüme sindirip sana lâyık bir kul olmamı nasip
eyle” diyerek yalvararak, eşkıyalığı bırakmaya kesinlikle karar verdim. Çete
arkadaşlarım hafif sesle bir şeyler söylediğimi işitmiş; yanıma sokulmuşlar.
Neler söylediğimi soruyorlardı.
Kuru ağacın dallan
arasında gördüğüm çaresiz kör yılanı ve ona hurma taşıyan kuşu onlara bir bir
anlattım ve gördüklerim karşısında eşkiyalığı tamamen bırakıp helâl yollardan rızkımı
kazanmaya karar verdiğimi arkadaşlara bildirdim. Anlattıklarımın tesiri ile
onlar da gözyaşlarını tutamamışlardı. Hepsi de bana uyarak eşkiyalıktan
ayrılmaya karar verdiler. Böylece çete arkadaşlarımla birlikte yol kesiciliği
bırakmış; Allah'ın serbest kıldığı yollardan geçimimizi tayin etmek üzere
vedalaşarak yıllardan beri uğramadığımız evlerimize döndük.
Allah hepimizi yaptığı
günahlara karşı tevbe ederek doğru yola giren kullarından eylesin. Amin...[65]
Hz. Musa zamanında bir
adam vardı; bu adam sık sık günahlarına pişman olur, kesin ifadeli tevbeler
eder; fakat aradan çok geçmeden sözünden cayarak eski günahlarını tekrar
işlemeye dönerdi.
Bir gün her zamanki bin
bir cümlelilik konuşmasını yaptıktan sonra Ulu Allah Hz. Musa'ya ettiği
tövbeleri tutmayan kulu hatırlatarak şöyle buyurdu. “O'na benim tarafımdan de
ki; yaptığı tövbeleri böyle sık sık bozmasın. Bana el kaldırarak gözyaşları
dökerek verdiği sözleri aklı ermez bir bebek gevşekliği ile çiğnemesin. Sonra
tütün tevbelerini kabul etmemi de yaptığı bütün eski yeni günahlar üzerinde
kalır ve huzuruma yüklü günahlarının altında ezile ezile çıkar.”
Hz. Musa (a.s.) bin
bir cümlelik konuşmasından döner dönmez o kulu çağırarak, Ulu Allah'ın
buyurduklarını ona anlatır. Adam sonuncu defa niyetiyle kesin bir tevbe daha
yaparak huy edindiği günahlara son verir, Fakat söz verirken gönülden pişmanlık
duyduğu halde iradesi zayıf olduğu için bir kaç gün sonra yine eski günahları
işlemeye döner
Hz. Musa (a.s.) tekrar
bin bir cümlelik konuşmasına çıktığı zaman Allah Musa'ya yine o kulu
hatırlatarak şöyle buyurdu.
“O kuluma benden
yana de ki, ona artık iyice küstüm.
Vermiş olduğu son sözü de çiğnedi. Artık benden rahmet ve mağfiret dilemesin.”
Hz. Musa (a.s.)
dönünce o kulu çağırarak Allah'ın buyurduklarını ona bir bir tekrar eder. Yüce
Allah'ın Musa vasıtası ile yolladığı bu haberi duyan kul hemen bir dağa çıkar
ve Allah'a şöyle seslenir. “Yüce Allah'ım; bana Hz. Musa ile göndermiş olduğun
haber nedir? -O kuluma bildir; beni küstürdü; artık duasını dinlemem-
buyuruyorsun. Yüce Allah'ım; senin ulu rahmet ve mağfiret hazinen mi
tükenmiştir? Yoksa benim gibi zayıf bir kulun günahı senin affediciliğine üstün
gelebilir ki artık o kulumu affetmem buyuruyorsun?
Şerrin kapından boş
çevrilince benim ulu kapından başkaca hangi kapım vardır? -Haşa- senden başka
benim yalvaran sesime cevap verecek bir Allah mı vardır? Senden başka hiç bir
Allahın var olabileceğine asla inanmamış olan bir mü'minin senin
esirgeyiciliğinden ümit kesince hali nice olur? Cömertlik ve esirgeyiciliğinden
ümit kesince halim nice olur? Cömertlik ve esirgeyicilik senin sayılmaz
sıfatlarından değil midir? Bu sıfatların üstünlük ve zenginliği karşısında
sinek kadar varlığımla benim işlediğim günahlar ne manâ ifade edebilir?
Eğer senin ululuğuna
ve tükenmezliğine gönülden inanıp güvendiğim rahmetin tükendi ise beni azabına
çarptır. Senden geleceği için ben azabına da razıyım. Benim için senin azabın
da rahmetin gibi hoştur. Değil mi ki sayısız varlıkların arasında beni hususi
olarak hatırlayıp bana haber gönderdin. İnanmış, varlığını bir ve ortaksız
bildiği Allah'a adamış bir kul olarak bu benim için her şeyin üstünde değer
taşıyan bir lütuftur.”
Tevbelerini tutmayan
kulun bu samimi seslenişleri üzerine günahlı günahsız bütün kullarını sevgisi
ile bürüyen Allah, Musa’ya şöyle seslenmiş.
“O, kuluma de ki benim
için mühim olan kulumun her adımda beni gereken şekilde bilmesi ve üstünlüğümü
tanımasıdır. Dağ başındaki gönülden seslenişleri ile bana olan gevşemez bağlılığını
yeterince isbat etmiştir. Ona git ve benden yana müjdele ki böylesine
sarsılmaz bir imanın sahibi oldukça, günahları yer ile göğün arasını bile
doldurup taşırsa ben onu yine affederim. Çünkü kulumun dediği gibi ben sonsuz
esirgeyici ve bağışlayıcı mutlak Bir'im.”[66]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah sevdiği kullarının feryat ve inlemelerini
dinlemek için, kendisine belâ verir.”[67]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sahabiyeler (savaşların)dan bahsedildiğinde, durup
tenkidden kaçınınız. Yıldızların etkilerinden bahsedildiğinde ise inanmayınız.
Gene kader yazısından bahsedildiği zaman, şüphe etmekten kaçınıp bunun gerçek
olduğuna inanınız.”[68]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir müminin hastalığından dolayı yakınıp sabırsızlık
göstermesine şaşarım doğrusu. Hasta
olan mümin, hastalığından ötürü kendisine verilecek olan mükâfatları bilmiş
olsaydı, muhakkak ki, ölünceye dek hasta kalmak isterdi.”[69]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bu ümmetin başına gelecek en büyük belâ birbirlerine
düşüp savaşmalarıdır.”[70]
“Hz. Muhammed bu
hadisde, müslümanlar arasında baş gösterecek bir savaşa işaret etmekte. Bu
savaş müsümanların bel kemiğini kırıp birbirlerine düşürüp ayırdıktan sonra
batının boyunduruğu altına sokacaktır.”[71]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın, iki gözünü aldığı mümin kulunu cehenneme
koyması adaletine aykırı düşer.”[72]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki
meleğin yaptıklarına hayret ederim. Semadan, yere inerek araştırıp namaz kıldığı
yerde mümin kulu bulamadıklarında;”
Allah'ın huzuruna gelip şöyle seslenirler:
“Ya Rab! Şu ana kadar her gün ve gece falanca kuluna
yazdığımız sevabı, bu gün aramamıza rağmen ibadetgâhında bulamadık. Onu
hastalık ipiyle evinde bağlayıp hapsettiğinizden bir sevap yazamadık. Buna
karşı Hz. Allah şöyle buyurdu:
“Ey meleklerim (iki meleğim) falanca kuluma sağlığında
bir gün ve gece içinde işlediği sevapların aynını hiç bir noksanlık
yapmaksızın yazınız. Hastalıkla hapsetmeme karşılık ona vereceğim sevapla
birlikte, bu arada işleyeceği iyiliklerin sevabını da alacaktır.”[73]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Mümin kuluma) verilecek mükâfatın büyüklüğü,
kendisine verilen belânın büyüklüğü nisbetindedir.”[74] 8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sıtma gibi herhangi bir hastalığa tutulan bir mümin,
ateşe sokulup üzerindeki tüm kir ve paslardan arınan bir demire benzer.”[75]
Hadisde geçen bazı
kelimeler:
Va'ku: Şiddetli sıtma,
Elhumma: Sıtma
Hadid: Demir,
Habeş: Pas ve leke,[76]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir atlının bineğine sarılması gibi, fakirliğe
hazırlanıp sarıl. Çünkü fakirlik, beni seven kimseye, gideceği yere varmak için
hızla akan bir sudan daha hızlı koşup varır.”[77]
Ticfahen: Savaş anında
kılıç ve mızrak darbelerine karşı ata giydirilen bir zırh örtüşüdür, fakat biz
burada, atlının bineğine sarılması anlamında kullandık. Hadisde de kast edilen
mâna budur.[78]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mümin kul, üç şey sayesinde dünya ve ahiret de iyi
olan tüm şeylere nail olur.”
a) Kendisine
verilen1 belâ ve musibetlere karşı sabırlı olması,
b) Allah'dan gelen kaza ve belâlara rıza göstermesi,
c) Refah ve
servet içinde olduğu zaman, Allah'ı unutmayıp duada bulunması,”[79]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın en iyi şekilde bana gönderdiği Cebrail şöyle
dedi:
“Ey Muhammed şüphesiz Hz. Allah sana selâm eder ve
şöyle buyurmakta:
“Ben, ölüm nedeniyle bana gelmeyi sevmeleri için,
dünyaya şöyle emrettim: Ey Dünya! Sen dostlarıma karşı şiddetli belâ ve kederli
ol. Çünkü seni dostlarım için zindan, düşmanlarım için de cennet olarak yarattım.”[80]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müminin başına bir belânın gelmesi, günahları için
bir kefarettir.”[81]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zarara uğramayan servette ve hastalık görmeyen
insanda hayır yoktur.”[82]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölüp Allah'ın huzuruna gelinceye kadar, gelecek olan
her sene geçirdiğiniz seneden daha kötü olacaktır.”[83]
“Gelecek olan her
sene, bir öncekinden daha kötüdür. Çünkü daha evvel geçmiş olan seneler,
sevgili peygamberimizin zamanına ve İslâmiyetin devrine daha yakındır. İslâm
güneşi doğmadan evvel iki cahiliyet devri ve dinsizlik, Hz. Muhammed'in devri
uzaklaştıkça insanlar arasına yerleşir, ahlâksızlık rüzgârları ve fırtınaları tüm
İslâm ülkelerine yeniden dönüş yapar, İslâm rejimlerini hor görüp daha üstün
gördükleri batının mülevves ve kötü ahlâk rejimlerini beğenerek küfürbazlığına
otururlar. Bunun içindir ki, geçmiş olan her sene, gelecek olan her seneden daha
hayırlıdır.”[84]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki,
kaza ve belâyı, insana, aziz ve
şerefli olması için veririz.”[85]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir hadisi kutside şöyle buyurmakta:
“Kendisine verdiğim belâya karşı bana hamd edip
sabreden mümin kulum, anasından
doğduğu
gün gibi günahdan arınmış olarak
yatağından kalkar.” Hz. Allah onun omuzundaki koruyucu meleklere şöyle emreder:
“Şüphesiz ben, kulumu hastalıkla,
iyilik yapmasına engel oldum. Öyleyse kendisine hasta olmadığı anlarda
işlediği sevabların aynısını yazınız.”[86]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mümin kul, kertenkele yuvasına bile girse, Hz. Allah
ona eziyet verecek bir şey musallat ederdi.”[87]
18-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mümin kul,
denizde bir tahta üzerinde bile tutunsa, Hz. Allah ona eziyet eden
birini musallat ederdi.”[88]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rahip olan Cüreyce bir din bilgini olsaydı, muhakkak
ki anasının çağırışına cevap vermenin, içinde bulunduğu nafile namazına devam
etmekten daha üstün olduğunu bilirdi. (Namazını bozup anasının çağrısına
icabet ederdi.)”[89]
“Müminin anasının
çağırışına cevap vermesi, içinde bulunduğu ibadete devam etmesinden daha
üstündür” manâsını taşıyan hadisi şerifin iki nedeni vardır.”
a) Çocuğun
ateşe düşmesi veya amanın kuyuya düşme tehlikesinin olması gibi önemli sebebler
teşkil eden vakalarda namaz kılmakta bulunan kişinin anasının çağırışına
icabet etmesi gerekir.
b) Sevgili
peygamberimizin buyurmuş oldukları bu hadisi şerif, o devrin hak dinine mensup
İnsanlara ait olmasındandır.[90]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Karşılaştığı belâyı nimet, bolluğu da musibet olarak
kabul etmeyen, kâmil bir mümin değildir.”[91]
21-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Ömrü) belâ
ve hastalıkla geçen kişilerin kıyamet günü alacakları sevapdan ötürü, (Dünya
hayatı refah ve huzur içinde geçen) sıhhatli kişiler, dünyada iken derilerinin
makasla koparılmasını niyaz ederler.”[92]
“Dünyada iken hayati
refah ve afiyet içinde geçen, vücuduna hastalık, malına zarar, namusuna leke,
çocuğuna belâ gibi herhangi bîr musibet görmeyen kimseler, görenlerin kıyamet
aleminde alacakları mükâfatları görünce, “Dünyada iken küçük değil, büyük
belâlara maruz kalsaydık hatta derilerimiz düşmanlar tarafından makasla
kesilip koparılsaydı” diye niyaz ederler.”[93]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah için gördüğüm eziyetleri kimse görmemiştir.”[94]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hoşlanmadığınız halde yaptığınız güçlükler için,
kıyamet günü karşılığını alacaksınız.
Hayır ve sevap, sahibi için
ahiret gününe ertelenmiştir.[95]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hastalık gören
her damarı için, mümin kişinin bir günahı indirilip bir sevap yazılır, bir
makamı da yükseltilir.”[96]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir dikenin isabet edip de eziyet verdiği bir
müslümanın günahlarından bir günah, ağacın yapraklarını dökmesi gibi dökülür.”[97]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dikene varıncaya kadar müminin eziyet gördüğü her belâ,
günahlarına kefarettir.”[98]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mümin cılız bir ekine benzer. O ekin rüzgârın her
esişinde yıkılır, rüzgârın durması halinde ise doğrulup eski halini alır.
Kâfir, çam ağacına benzer. Normal durumu (esen
rüzgârlar karşısında) değişmez. Ancak Hz. Allah dilediği zaman, büyük bir
afetle onu yıktırır.”[99]
28-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yeryüzünde Hz. Allah'ın dilediği kulları için,
hastalık (gibi belâlar) bir terbiye aletidir.”[100]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yaprakların ağaçtan dökülmesi gibi, hasta olan
kişinin günahı dökülür.”[101]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üzüntü ve belâlar (ahiret aleminde müminler için) bir
mükâfat vesilesidir.”[102]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herkesin yüzünün kapkara kesildiği o günde (kıyamet) belâ ve musibetler, sahibinin yüzünü ak
çıkarır.”[103]
“Yağmur altında
paslanmış demirin cila ile temizlenmesi gibi, çeşitli günah işleyen kulun günah
kirlerinden arınması ancak belâ ve musibetler sayesinde gerçeklenir. Günah
kirlerinden arınmamış bir kimsenin işlediği günahlar, kalbindeki iman aynasına
karşı, güneşin önüne geçen bulutlar gibi geçip hakikati göstermesine engel
olurlar.”[104]
32- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sıtma hastalığına tutulan kimseye ayak ve damarları
titrediği müddetçe sevap yazılır.”[105]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mümin kişi için (en büyük) hediye, ölümdür. (Çünkü
onu, dünyanın belâ ve musibetlerinden kurtarıp Allah'ın rahmetine kavuşturur.)”[106]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların belâsı en çok olan kimseler, peygamberler,
ondan sonra da (iman ve ahlâk bakımından) peygamberlere yakın olan kimselerdir.
Çünkü kişiye dininin sağlamlığı kadar belâ verilir. Mümin, dininde sağlam bir
imana sahipse belâsı çok şiddetli olur. Dini zayıf olan kimseye ise o oranda
belâ verilir. Kısacası belâlar, yeryüzünde günahlarından arınmış olarak
yürümeyinceye kadar yakasına yapıştığı mümin kulu rahat bırakmaz.”[107]
35- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlar arasında belâsı en çok şiddetli olan
kimseler, öncelikle peygamberler sonra da salih (iyi amel işleyen) kimselerdir.”
And olsun ki, geçmiş ümmetlerin bazıları öylesine fakru
zaruret içinde yaşarlardı ki, bir gömlek gibi kafalarına geçirdikleri abadan
başka bir giyecekleri yoktu.
Yine, değiştirilecek elbise, yıkayacakları sabun gibi
temizleme araçları bulunmadığından dolayı, kendilerini öldürecek çoklukta
bitlerle musallat olunurlardı. Onlar (sağlam bir iman halkasına yapıştıklarından
ötürü) sizin mal ve servete olan sevginizden ziyade belâlardan hoşlanırlardı.”[108]
36- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, inlemelerini işitmek için, sevdiği kuluna
belâlar verir.”[109]
“Anne ve baba, çok
sevdiği evlâtlarının ağır bir hastalık altın da inlediğini görüp işittikleri
zaman, acıyıp kendilerine karşı öncede yaptığı isyanlarını af edip bağışlarlar.
İşte haz. Allah da sağlam bir imana sahip olan sevdiği kulunun işlediği
yığınlarca günahına rağmen hastı (andığında onun inlemelerini dinleyip
günahlarını affeder.”[110]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Bir müminin gözlerinin) kör olması veya kulaklarının
sağı olması günahları için bir kefarettir. Kısacası müminin
vücudundan noksan olan uzvuna göre günahları affedilir."[111]
38- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hastalıkla geçen zaman, günahlarla geçen zamanı
telâfi eder.”[112]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada iken, müminin eziyetlerle geçirdiği anlar,
ahireti (hak edeceği) eziyetli anlarını karşılar.”[113]
40- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey İslâm ehli! (benden sonra) siz ordunuzla birlikte
Şama kadar dayanacaksınız. Muhakkak ki, Şam size feth olunacaktır. (Şama girdikten
sonra) bazılarınızda Taun, sivilce gibi hastalıklar ince yerlerinde
görünmeye başlar, Onun yüzünden ölüm şerbetini içerler. Hz. Allah onları şehitler
mertebesine yükseltip günahlarını temizler.[114]”
“Sevgili peygamberimiz
bu hadisiyle tekriben kendisinden 3 sene sonra Şam beldesinin alınacağını,
fakat askerlerden bazılarının Taun hastalığına yakalanacağına dair bir mucize
haberi vermiştir. Peygamberimiz (s.a.s) kendisine peygamberlik rütbesi
verildiği andan kıyamete değin yeryüzüne gelecek her hadiseyi sanki huzurunda
olmuşcasına ilâhi bir aletle görüp haber vermiştir.
İşte peygamberimiz bu
hadisle vermiş olduğu olay, otuz yıl sonra aynen vuku bulmuştur.”[115]
41-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Biz peygamberlere belâlar kat kat verilir.”[116]
42- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, Hz. Allah gerçekten mümin kulunu dünya
mal ve servetine kapılmaktan, sizin hastanıza zarar vermesinden korktuğunuz
yiyecek ve içeceklerden korumanız gibi korur.”[117]
43- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Hz. Allah mümin kuluna işlediği günahlara
kefaret olsun diye çeşitli hastalık belâları verir.”[118]
44- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Hz. Allah kulunu verdiği nimetlerle
imtihan eder. Buna karşı kul, kendisine düşen Allah'ın nimetlerine razı olup
şükrederse, o mal bereketli kılınıp çoğaltılır- Fakat kul razı olmayıp şükür
etmezse, kendisine verilen mal bereketli kılınmadığı gibi çoğaltılmaz da.”[119]
45- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, Hz. Allah şöyle buyurmuştur: “Dünyada
iki gözünü aldığım mümin kulum için, mükâfat olarak ancak cennet vardır”[120]
46- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki,
Hz. Allah kıyamet günü şöyle buyuracaktır:
“Ey kulum! Hastalığımda
neden beni ziyaret etmedin?” Mümin
kul:
“Ey Rabbim! Sen ki,
bütün varlıkların sahibisin. Ben nasıl seni ziyaret edebilirim?”
Hz. Allah:
“Ey kulum! Bilmez misin? Falanca mümin kulum hastalandı.
Onu ziyaret etmedin. Ziyaret etseydin, beni
(rahmetimi) orada bulurdun. (Dolayısıyla onu ziyaret etseydin beni
etmiş olurdun.)”
Hz. Allah:
“Ey kulum! Senden yemek istedim. Neden vermedin?” Mümin kul:
“Ya Rab sen ki, tüm
varlıkların sahibisin. Sana nasıl yemek verebilirim?”
Hz. Allah:
“Ey
kulum bilmez misin? Aç olan falanca kulum senden yemek istediğinde onu neden
doyurmadın? Onu doyursaydın, beni orda bulurdun.”
Hz. Allah:
“Ey kulum! Senden su istediğimde bana neden vermedin?”
“Ya Rab! Sen ki, bütün varlıkların sahibisin.
Sana nasıl su verebilirim?” Hz. Allah:
“Ey kulum! Bilmez misin? Susuz olan kulum senden su
istediğinde sen ona neden vermedin. Onun susuzluğumu dindirseydin, beni orda bulurdun.”[121]
47- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, Hz. Allah mümin kuluna, hastalığı devam
ettiği müddetçe işleyemediği iyilikleri için,
sağlığında iken işlediği
iyiliklerin sevabından daha çok sevab yazar.”[122]
48- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, salih
kimselere şiddetli belâlar verilir. Yine bir dikenin isabet ettiği mümin kimse
için, bir günah indirilip bir makam yükseltilir.”[123]
49- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz,
müminlerin belâları şiddetli olur. Çünkü bir diken veya daha büyük bir
şeyin veyahut bir hastalığın isabet ettiği mümin kimse için, bir makam derecesi
yükseltilip bir günahı da silinir.”[124]
50- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Allah'ın en kötü kulu, malına ve
çocuklarına belâ gelmeyen kimselerdir.”[125]
51- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, (kıyamet günü verilecek büyük mükâfatlar
(dünya da iken kendisine verilmiş) büyük belâlar nisbetinde olur.”
52- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, belâyı ancak sevdiği kullarına
verir. Buna karşı kul, kendisine verilen belâlara rıza gösterirse, Allah'ın
rızasını kazanmış, öfkelenirse gazabını hak etmiş olur.”[126]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, kabre konulan kişi, (kendisine akıl ve ruh verildiğinde)
akraba ve yakınlarının yanından donup giderken çıkardıkları ayak seslerinin şakırtısını dahi duyar. Bu
arada başucuna gelen iki melek onu oturtup sorguya çekerler: “Sen dünyada iken
Hz. Muhammed hakkında ne düşünüyordun.” bu sorunun cevabını verecek olan
kimseler iki gruba ayrılır:
a) Mümin olan kul, iki meleğin Hz. Muhammed'in
hakkındaki kendisine sordukları soruyu şöyle cevaplandırır: "Ben
Hz. Muhammed’in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şehadet ve ikrar ederim.” Bunun üzerine kendisine şöyle denilir:
“Cehennemdeki yerine bak ki, Hz. Allah imanın
sayesinde onu senin için, cennete ki bir makamla değiştirdi.”
Bundan sonra kul, cennetteki makamını görüp, kabri
otuz beş metre kadar genişletilir, içi yeşil bir bahçe gibi olur. Bu durum ise,
kıyamete kadar devam eder.
b) Kâfir veya münafık olan kul, iki meleğin “dünyada
iken Hz. Muhammed'in hakkındaki inancın ne idi?” sorusuna şöyle cevap
verirler:
“Ben, bu konuda hiç
bir şey bilmiyorum. Ancak başkalarının düşündükleri gibi düşünüyorum.” Melekler:
“Bu konuda ne bir bilgin ne de okumuşluğun var” diyerek demirden yapılmış bir balyozu iki
kulakları arasına öylesine indirirler ki, bu şiddetli darbeden dolayı kâfirin
çıkaracağı sesi, insan ve cinlerin dışında tüm canlı varlıklar işitirler.
Bundan sonra kabri, kaburgaları birbirine geçecek
kadar dalaştırılır.”[127]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, kabir, ahiret alemine uzayıp giden
yolun ilk merhalesidir. Kabir merhalesinden kolaylıkla kurtulacak olan kişiler,
diğer merhaleleri daha da kolay geçeceklerdir. Bundan kolaylıkla
geçemeyenler ise, gelecek olan diğer merhaleleri çok daha zor geçeceklerdir.”[128]
“Her yolculuğun birçok
durakları vardır. Yolcu bu durakları teker teker varıp geçmek zorundadır.
Bunlardan bazıları bu durakları kolaylıkla geçerken, bazıları ise zorlukla
geçerler. Ahiret yolculuğu da her ne kadar buna benzerse de ilk durağı olan
kabir çok zor bir durak olduğundan, herkesin kolaylıkla geçmesi imkânsızdır.
Bu duraktan geçmeyi başaran mümin kişi için, diğer duraklar kolaylaşır,
zorlukla geçen kimseler için ise, diğer duraklar daha da zorlaşır.”[129]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz kabrin sıkıştırması vardır. Müminlerden
birisinin kurtulması mümkünse, bundan kurtulacak olan (sahabiyelerden) Muaz oğlu Sait olacaktır.”[130]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülerinizi defin etmeyi terk etmenizden korkmasaydım,
muhakkak ki, kabir azabının balyoz seslerini size işittirmesi için Allah'a dua ederdim.”[131]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gördüğüm en korkunç manzara kabir manzarasıdır.”[132]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kabrin sıkıştırması, müminin işlediği günahlarından
af edilmeyen kısmın kefareti olacakdır.”[133]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kulum, rahmetime kavuşmayı severse, bende onun
rahmetim kavuşmasını isterim. Benim rahmetime kavuşmaktan hoşlanmayan kulumun ise,
rahmetime kavuşmasından hoşlanmam.”[134]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya için ilgi duymak bana ne gerek. Çünkü ben dünyada
bir ağacın gölgesinde biraz oturduktan sonra giden bir yolcu gibiyim.”[135]
Bu hadisi işiten
validemiz Hz. Ayşe, sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed'e şöyle dedi:
“Ey Allah'ın resûlu!
hadisde sözü geçen “Allah’ın rahmetine kavuşmak” dan gaye ölüm müdür? Ölümse,
muhakkak ki, hepimiz ondan nefret ederiz. Bunun üzerine peygamberimiz şöyle
cevap verdi:
“Ey Aişe! Mümin bir kul, Allah'ın rahmetine kavuşmayı
ister, Allah onu ister. Çünkü Allah'ın rahmeti ve cennetiyle müjdelenmiştir.
Kafir ise, Allah'ın azab ve gazabı kendisine haber verildiğinden, Allah'ın gazabını kavuşmaktan
nefret eder, Allah'da ondan nefret eder.”
Peygamber efendimiz (s.a.s.)'ın
validemiz Hz. Ayşe'ye buyurdukları gibi, Allah'ın rahmetine kavuşmakdaki gaye ölüm değildir.[136]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Haris, helâl olmayan maldan kazanmak isteyen
kimselerdir.”[137]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah mümin kulunu, dünyalığa karşı zahit
olmaktan, midesini haram olan lokmadan, tenasül uzvunu fuhuşdan korumaktan
daha güzel süslemez.”[138]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı yeşil, cazibeli ve tatlıdır. Kim onu helâl yoldan kazanırsa, bereketli olur.
Haram yoldan kazanan kimse ise cehennemi hak etmiş olur. Birçok kimseler vardır
ki, Allah'ın, peygamberin haram kıldığı
malları, nefsinin arzularına dalarak kazanır. Böyle 'kimseler için kıyamet
günü cehennem azabından başka hiç bir şey olmayacaktır.”[139]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı yeşil, cazibeli ve tatildir.
Onu hırsla helâl yoldan kazanırsa bereketli olur. Kim onu, nefsinin arzularına uyarak haram
yoldan kazanırsa bereketli olmaz. Böyle kimseler yiyip doymaz kişilere benzer.
Üstteki (veren) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır."[140]
Hadisin sebebi: Hakim
adındaki kişi, peygamberimizin huzuruna gelerek bir şeyler istedi.
Peygamberimiz de kerelerce istediği şeyleri verdikten sonra kendisine
yukarıdaki hadisi nasihat olarak verdiler. Bunun üzerine Hakim, “Ya Resûlullah!
Bundan sonra kimseden bir şey istemem ve elimi Arapların elleri altında
bulundurmam.” dedi.[141]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sen illâ dilencilik yapmak istiyorsan, salih
kimselerden iste.”[142]
Hadisin sebebi: Feras
adında fakir bir sahabiye, peygamberimizin huzuruna gelerek:
“Ya Resûlullah! Çok
fakir ve perişan bir haldeyim. Dilencilik yapayım mı? Peygamberimiz buna şöyle
cevap verdiler:
“Dilencilik yapma. Çünkü o iyi bir şey değildir.” Bundan sonra aynı kişi tekrar tekrar peygamberimizin
yanına gelerek izin istedi. Bunun üzerine peygamberimiz:
“Sana dilenciliğin iyi bir şey olmadığını söyledim. Fakat illâ yapmak
istiyorsan, imanlı salih kimselerden iste.” buyurdular.[143]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey Ademoğlu! Yeterince malın olduğu halde seni azdıracak
kadar çok mal istiyorsun. Az mala kanaat etmez, çok mala ise doymazsın.”
Ey Ademoğlu! Bedenin sağlıklı, milletin arasında güvenlikte
ve o günün sana yetecek kadar yiyecek, içeceğin olduğu halde sabahlıyorsun.
Dünya malına karşı haris değil, iffetli olman gerek o halde.”[144]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.
Cebrail bana gelerek şöyle dedi:
“Ey Muhammed! Dilediğin kadar yaşa. Fakat muhakkak
ki, sonu gene ölüm olacaktır. İstediğin şeyleri sev. Sonu gene ondan ayrılık
olacaktır. Dilediğin işleri yap. Yaptığın işlerin karşılığını mutlaka alırsın.
Amelin iyiyse karşılığı mükâfat, kötüyse, azabdır.
Ey İnsanoğlu! Bil ki, müminin şerefi, geceleyin
kalkıp, vaktini ibadetle ihya etmesidir. Müminin aziz olması ise, başkalarına
muhtaç olmamakdır.”[145]
Bir insan bin sene
yaşasa bile, gene boşunadır. Çünkü yaşadığı dakika, saat, günler, aylar ve
yılları unutur. Zaman ona sanki yeni doğmuş gibi gelir. 950 sene yaşayan Nûh
peygambere:
“neler hatırlıyorsun
diye soruldu. Bu soruya hiç bir cevap bulamayan Nuh peygamber ancak şöyle
diyebildi:
“Ben, sanki dünyaya
yeni gelmiş gibiyim.”[146]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey imanlılar! Dünya malını isterken, hırsla değil,
yumuşaklıkla isteyin. Çünkü her insan, kendisine (kalemi ezeli
ile) ne eksik ne fazla yazılan
dünya nimetine er geç kavuşacaktır.”[147]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyaya kapılmayınız. Çünkü dünya, yeşil cazibeli ve
tatlıdır (Kendini ona kaptıran bir kimsenin ondan kurtulması çok zordur.)”[148]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kaptaki iki katık (bal ile süt)'ü yemediğim gibi
haram da kılmam”[149]
“Birbirine karışmış
bal ile süt mideye ağır geldiğinden dolayı peygamberimiz, bunun yenmesini haram
değil, fakat çirkin görmüştür.”[150]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah sevdiği kulunu dünyaya kapılmaktan, sizin
hastanızı su içmesinden koruduğunuz gibi korur.”[151]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendisine az konuşmak ve zahitlik verilen bir kimse
gördüğünüz zaman, ona yaklaşınız. Çünkü ona, hikmetli bilgi ve düşünceler verilmiştir.”[152]
“Geveze olmayan (az
konuşan) ve dünya malına karşı zahit (fazla düşkün olmayan) bir kimseye
hikmetlerle dolu bilgi ve düşünceler verilmiştir. Bu yüzden bu gibi kimselerle
arkadaşlık kurup sohbet etmek, zarar değil, bilâkis fayda verir.”[153]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adamın
birisi (Sevgili peygamberimizin huzuruna
gelerek) şöyle dedi:
“Ey Allah'ın resulü! Bana
öylesine bir iş göster ki, ben onu yaptığın zaman hem Allah, hem de insanlar
beni sevsin. Peygamberimiz buna karşı
şöyle cevap verdi:
“Dünyalığa karşı zahid ol ki, başkalarının elindeki mala
karşı zahid ol (göz dikip kendilerinden isteme) ki, insanlar seni sevsin.”[154]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizi
ayıp ve haram sayılan mallara, hakir ve tuhaf olan şeylere sürükleyecek cimrilikten
Allah'a sığınınız.”[155]
Hadisde geçen bazı
kelimeler:
Tama': Cimrilik,
Tebâ: Ayıp olan
şeyler,
Metme': Hakir olan
şeyler,
La metme’;
Yenilmeyecek kadar çok hakir olan şeyler,[156]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın yeterli gördüğü zenginlikle kendinizi zengin
sayınız. Bu da sabah ile akşam yemeğidir.”[157]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Misvak gidi basit bir şey için dahi, başkasından bir
şey isteme.”[158]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Er geç ihtiyarlayacak olan ademoğlunda yalnız iki şey
genç kalır:”[159]
a) Hırs: Dünya mal, makam ve rütbe gibi şeylere aşırı düşkün
olmak,
b) Uzun emel: Dünya mal ve servetine, rütbe ve makamına
karşı sonsuz emel beslemek.”[160]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey insanoğlu, Allah'dan korkunuz. Dünya malını
istemekte yumuşak davranınız. Çünkü (ilâhi kalemle kendisine yazılmış olan)
nasibini (gecikse bile) almadan hiç kimse ölmez. Öyleyse Allah'dan korkup dünya
talebinde aceleci olma. Size helâl olanı alınız, haram olanı ise terk ediniz.”[161]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malı, yeşil, cazibeli ve tatlıdır.
Helâl yoldan kazanılırsa bereketli olunur- Kim nefsinin arzularına uyarak haram yoldan kazanırsa,
bereketli olunmaz. Böyle kimseler ise, yiyip doymaz kimselere
benzer. Üstteki (veren) el, alttaki (alan)
elden daha hayırlıdır!”[162]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten
zenginlik, başkasının elindekine göz dikmeyip ondan umut kesmektir. Cimrilikten
kaç. Çünkü cimrilik, hazır bir fakirliktir!”[163]
“Başkasının elindekine
göz dikmek, onu elde etmek için koşmak, huzursuzluktan başka bir şey değildir.
Fakir olan bir insan, fakirliğinden dolayı arzu ettiklerine ulaşamayarak
yoksulluk içinde bocalayıp durduğu gibi, zengin olduğu halde cimri olan bir
insan da mal ve servetinden faydalanamayacağı için, fakirlik içinde bocalayıp
durur.”[164]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten zenginlik, başkasının malından umudunu
kesmektir. Cimriliğe doğru yürüyen bir kimse, acele değil, yavaş yürüsün. (İllâ
cimrilik yapmak -istiyorsa, çok değil,
hiç olmazsa az yapsın. Çünkü fazla cimrilik kişiyi tehlikelere sürükler.)”[165]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İslâmiyeti kabul etmiş, malı yeterli ve Allah'ın
kendisine verdiği rızka kanaatkar olan bir kimse, saadete kavuşmuştur.”[166]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölüm, dünya malına az rağbet ettirmek ve ahiret
işlerini teşvik etmek bakımından herkes için yeterlidir.”[167]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir ev, ekmek ve erkek ile kadının avret yerlerini
örtecek elbiseden fazla olan malda sahibinin hakkı yoktur. (Saydıklarımızdan
fazla kalan mallar, olmayanların hakkıdır.)”[168]
“Bir müslümanın
oturacağı bir evi, yiyecek, içecek ve giyeceklerinden fazla arta kalan malı,
kendisinin değil, fakirlerin hakkıdır. Çünkü zengin olan bir insan her gün bir
kaç çeşit yemeği sofrasında bulundururken, fakir olan bir insan sofrasında
ancak bir türlü yemek bulundurur ya da bulunduramaz. Onun için yokluk içindeki
ızdırabından fakiri kurtarıp refaha kavuşturmak muhakkak ki, zenginin
hakkıdır.”[169]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçek zenginlik, malın çokluğu değil, kalbin
kanaatidir.”[170]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada birer misafir gibi olup, camileri kendilerinize mesken edininiz. Az
gülüp çok düşününüz ve ağlayınız. Şehevi arzular ve şahsi görüşler aranızda
ihtilâf ve tefrikacılık yaratmasın. Çünkü siz, içinde oturulmayacak kadar
yüksek binalar yapıyor, yenmeyecek mallar topluyor, kavuşamayacağınız şeyler
hakkında uzun emeller besliyorsunuz”[171]
“Dünyada konakladığı
yerden bir müddet sonra ayrılacak misafirler gibi olunuz” anlamını taşıyan bu
hadisi şerif, bizlerin dünyada az bir müddet kalıp ondan sonra ahiret alemine
intikal edeceğimize işaret etmektedir. Allah'ın zatı sıfatına delâlet eden
dünyadaki dağlar, denizler gibi tarihi eserlerin hakiki mimarı olan canlı ve
cansız varlıkların yaratanı hakkında düşünüp O'nun varlığını kabul ediniz.
Avrupa gibi küfür diyarlarından gelmekte olan kirli ve zararlı küfür
düşüncelerine kapılıp aranızda ihtilâfa düşmeyiniz. Tefrikacılık yaratarak
birbirinize düşman olmayınız.”
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her biriniz dünya malını, yolcunun yolluğu gibi
azaltmaya çalışsın.”[172]
“Yolcunun yanında
götüreceği azığın az olması gerekir. Çok azık, yolcunun varmak istediği hedefe
engel olur. Dünya yolculuğuna çıkmış olan bizler, fani olan dünya malını fazla
çoğaltmamız, bizim ahiret aleminde saadete kavuşmamıza engel olur.[173]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Katıkların
arasında, yalnız sirkenin bulunduğu ev ne evdir.”[174]
“Sevgili peygamberimiz
(s.a.s.) bir gün, Ümmühan adındaki hanımın evine uğradığında şöyle buyurdular:
“Evinde yiyecek bir şey var mı?” Bunun üzerine Ümmühan:
“Hayır, efendim, kuru ekmek ve sirkeden başka
bir şey yok” deyince peygamberimiz (s.a.s.) yukarıdaki hadisi şerifi
buyurdular.[175]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyayı fazla seven bir kimse, ahiretine zarar verir.
Âhiret işlerini dünyasından daha üstün tutan kimse ise, dünyasına zarar verir. Öyleyse sizin için
ebedi olarak kalacak ahiret hayatını dünya hayatına tercih ediniz.”[176]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a yemin ederim ki, dünyanın bakiliği ahirete
nazaran, batırdığınız parmağınızı sudan çıkarırken aldığı suyun denize karşı
olan azlığı kadardır.”[177]
32-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her türlü zevke son verdiren ölümden çokça
bahsediniz.”[178]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her çeşit zevk ve eğlencelere nihayet verdiren ölümü
anınız. Çünkü zor bir hayat içinde yaşayan fakirin ölümden bahsetmesi hayatını
kolaylaştırır. Bolluk içinde bulunan bir kimsenin ölümü anması ise, ona karşı
günah yollarını kapatır.”[179]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ım! Gerçek
hayat, ancak ahiret hayatıdır.”[180]
35- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ım Muhammed ehlinin dünyadaki rızkını yetecek kadar ver.”[181]
36-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, kulun gaye ve hedefi ahiret olduğu takdirde,
Hz. Allah o kişinin işlerini toparlar, zenginliği kalbine koyar. Bu yüzden
böyle bir kimse kanaatkar bir zengin olarak sabahlar ve akşamlar. Fakat kulun ana hedefi, sadece dünyalık
olursa, Hz. Allah onun işlerini dağıtıp fakirliği iki gözü arasına yerleştirir.
Böyle kimseler, kendilerini sabah ve akşam hep fakir olarak görür.”[182]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ademoğlunun oturacak bir evi, giyecek elbisesi,
yiyecek ekmeği, içecek meşrubatından başka arta kalan bir servet, ancak
bunlara sahip olmayanların hakkıdır.”[183]
“Zenginin malının
zekâtını vermesi farz, fazla kalanını vermesi ise sünnettir. Hadisin ifade
ettiği manâda budur.”[184]
38- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyası tatlı olan bir kimsenin ahireti acı, dünyası
acı olan kimsenin ahireti tatlı olur.”[185]
“Dünya için tatlı olan
kadınlı içkili hayat ve şehevi arzular ahiret için çok ama pek çok adidir.
Ömrünü, hayatını bunlarla geçiren kimselerin ahiret aleminde alacakları
karşılık bilinmelidir ki, pek acı olacaktır. Dünyada ibadet ve taatlar her ne
kadar yapanlara zor gelirse de, ahiret aleminde o kadar tatlı gelecektir.
Çünkü ömrünü ibadetlerle geçiren mümin kimseleri ahiret aleminde tatlı bir hayat
ve büyük mükâfatlar bekleyecektir. O halde
kendini boş bir hayat uğruna
ateşe atmak niye? Akıllı ve şuurlu bir kimsenin kendini
ateşe atması delilik değil midir? Bilmezler mi ki, yapılan bütün gayri meşru
hareketlerin karşılığı çok acı ve cehennem azabı olacaktır.”[186]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya,
tatlı ve bir yeşilliktir. Dünya malını helâl yoldan kazanan bir kimse için, o
mal bereketli kılınır. Birçok kimseler vardır ki, ahiret işlerini bırakarak
sadece şehevi arzular peşinde koşarlar. Kıyamet günü onların cehennemden başka
hiç bir nasibleri olmayacaktır.”[187]
40- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya,
bütünüyle bir servettir. Bu servetin en güzeli,
dindar bir hanımdır. Dünya, tatlı ve bir
yeşilliktir. Helâl yoldan kazandığı malı meşru yerlerde harcayan kimseyi, Hz.
Allah mükâfatlandırıp cennetine koyacaktır. Kim, helâl olmayan yollardan mal kazanırsa,
Hz. Allah onu rezil edip cehenneme koyar.”[188]
41- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın ve peygamberin malı olan ganimete dalıp
ihanet eden kimse için, ancak cehennem ateşi vardır.”[189]
42- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, içindekileriyle birlikte mel'un (Allah'ın nazarında değersiz ve düşük) dür.
Ancak Allah'ı anmak (ilim öğrenmek ve öğretmek) Allah'ın anılmasına vesile olan
ibadetler ile alim ve öğrenciler bu hükmün dışındadır.”[190]
43- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, içindekilerle birlikte mel'undur. Ancak
Allah'ın rızasının kazanılmasına vesile olan mal, bu hükmün dışındadır.”[191]
44- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, müminin zindangâhı, kâfirin ise cennetidir.”[192]
“Allah'ın emir ve
yasaklarına bağlı olan mümin için dünya, bir zindan gibidir. Kâfir,
inanmadığından dolayı, helâl ve haramı gözetmeden hiç bir şeye bağlı olmayıp
dilediğince tıpkı bir domuz gibi yaşadığından dünya onun için bir cennettir.”[193]
45- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya, mümin için sefa ve eğlence diyarı değildir.
Nasıl ola bilir? Çünkü dünya, mümün için bir zindan ve belâ diyarıdır.”[194]
46- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Namazın içindeyken evde bulunan bir külçe altını
hatırladım. (Beni namaz içindeyken tekrar meşgul etmemesi için eve kadar gidip
onun fakirlere dağıtılmasını emrettim.”[195]
47- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki dirhem paraya sahip olan kimsenin hesabı, bir
dirhem sahip olanın hesabından daha zordur. Yine iki dinarı olan bir kimseni
hesabı, bir dinarı olan kimsenin
hesabından daha zordur.”[196]
48- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altından daha ziyade (seni doğru yoldan
saptıracak) birçok şey görüyorum. Çünkü
dünya serveti, (semadan yağmur sularının düşme si gibi) üzerinize dökülecektir.”
Ümmetim (öylesine servete sahip olacak ki,) o sırada
en büyük arzum, altından yapılacak elbiseleri giymemeleridir.”[197]
“İnsanların hak yoldan
sapmasına yalnız altın gibi değerli şeyler sebeb değildir. Çoğunlukla insanin
doğru yoldan ayrılmasına kadın, çocuk, mal ve şeytanın birer yuvası olan ahlâk
bozucu flim gösteren sinemalar, sahneye konulan piyes ve oyunlar, pavyon, bar
gibi her türlü fu huş ve kötülüğün işlendiği gece kulübleri ile kumarhaneler İslâm
hayatını bozmuş, bir çok müslümanın dinden,
imandan çıkmasına, ve nihayet küfür
batağına saplanmasına sebeb olmuşlardır.”[198]
49- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Malların en hayırlısı, gün be gün yeterli olan rızıkdır.”[199]
50- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En hayırlı rızık, bir gün için yeterli rızıkdır.[200]”
51- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zahidlik,
helâl olanı haram kılmak ve mal ziyan etmek değildir. Zahittik, elindeki
malın, Allah'ın yanında senin için saklı bulunan maldan daha güvenilir
olmamasıdır. Zahittik, sana isabet eden bir hastalığın devamının, iyi olup
devam etmemesinden daha çok istenmesidir. (Devam eden hastalığın sevabı çok
olduğundan, kıyamete iman etmiş bir kimse, sevab gerektiren bir hastalığın
devamını elbetteki çok ister.)”[201]
52-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada zahitlik, (ahiret işlerini dünya işlerinden
üstün tutup az mala kanaat etmek) kalbi ve bedeni rahatlatır. Dünyaya fazla
rağbet etmek düşünceyi ve üzüntüyü çoğaltır. Tembellik ise kalbi katılaştırır.
(Dolayısıyla iman nurunu azaltıp sönmeye mahkûm eder.)”[202]
53- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyanın servet kapısı size karşı öylesine açılır ki
kabe değerli sergilerle döşendiği gibi evlerinizi döşersiniz. Ey ümmetim,
bugün siz, o günde yaşayacak olanlardan daha hayırlısınız.”[203]
54-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölümün, peşinden ardı sıra koştuğu kimselerin dünyayı
çok istemelerine şaşarım doğrusu. (Allah tarafından) unutulmayan bir kimsenin gaflet
içinde bulunmasına şaşarım. Ve yüksek sesle gülenlere şaşarım. Böyle kimseler
Allah'ın rızasını mı yoksa gazabını mı hak ettiklerini bilmiyorlar ki.”[204]
55-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Caminin sergisi) Musa peygamberin sergisi gibi
olsun.”[205]
Caminin donatılması
konusunda Sevgili peygamber efendimize teklifler yapıldı. Bunun üzerine
peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyururlar:
“Hayır. Biz caminin fazla süslenmesini istemiyoruz.
Camideki sergilerin Musa peygamberin sergisi gibi olsun isteriz ki, onun
sergisi hasırdandı.”[206]
56- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rabbim, Mekke'nin çakıl ve kumlarını altına
dönüştürüp bana vereceğini söylediğinde, ben “Ey Rabbim! İsteyemem” dedim. Bir
gün tok olup aç kalmak benim için daha faydalıdır. Çünkü aç olduğum zaman yakarıp seni anarım.
Tok olduğum zaman ise, (daha evvel aç olduğu hatırlayıp) sana hamd ve şükür
ederim.”[207]
57-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Ben muhteşem bir ev değil, ancak) Musa peygamberinki
gibi ot ve tahtayla örtülü bir ev isterim. (Çünkü benim için) dünya hayatı,
böyle bir evden daha kısadır.”[208]
58- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyasını ahireti için, ahiretini de dünyası için
terk eden bir kimse, iyileriniz değildir. Sizin en iyiniz, her ikisinden de
nasibini alandır. Çünkü (helâl yoldan kazanılan) dünya malı, mümini ahirete
ulaştırır. Öyle ise başka insanlara yük olmayın.”[209]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bütün hastalıklar geçici değildir. Kuşu uğurlu veya
uğursuz saymak, guguk kuşunun öldürülmüş bir kimsenin ruhunu taşıdığına ve
maktulun intikamını alacağına, seefr ayının haram olduğuna, cinlerin geceleri
insan şeklinde görünüp başkalarını korkutacağına inanmak dinimizde yoktur.”[210]
Hadisde geçen bazı
kelimeler:
Avde: Hastalığın geçmesi.
Hadisde geçen “La adve”
kelimesinden iki manâ kast edilmiştir:
a) Bütün
hastalıklar geçici değildir. Yani bazı hastalıklar vardır ki, bir insandan
diğerine geçmez. Bu hayvanlar içinde geçerlidir.
b) Hiç bir hastalık Allah'ın takdiri olmazsa,
kendiliğinden geçmez.
Tirete: Kuşu uğurlu
veya uğursuz saymak,
Hamete: Zulmen
öldürülen kişinin ruhunun guguk kuşuna gireceğine ve bu kuşun yüksek yerlere
konup maktulün intikamını alıncaya kadar beddua edeceğine inanmak.
Sefer: Bir ayın ismidir.
Bu ayda savaşın yapılmasının haram olduğuna inanılır.
Uğule: Bazı cinlerin
İnsan şekline girip dere kenarlarında ve kayaların arkasında bekleyerek gelip
geçenleri korkuttuğuna inanmak.
Sevgili peygamberimiz,
bu hadisi şerifde tüm saydıklarımızın gerçekle ilgisi olmayıp sadece birer
uydurulmuş efsane olduklarını buyurmuşlardır.
[211]
2-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir hadisi kutside buyuruyorlar ki: Kader
yazısına ve kaderin meyvesi olan kaza hükümlerime inanmayan
bir kimse, benden başka ikinci bir ilâh arasın.”[212]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bana
gelen tüm musibetler, Adem peygamber çamur olup henüz yaratılmamışken
hakkımdaki yazılmış kaderimin bir sonucudur.”[213]
Sevgili
peygamberimizin huzuruna gelen Ümmü Seleme şöyle der:
“Ya Resûlullah! Her
sene zehir konulan yemek yüzünden sana bir hastalık isabet ediyor.” Bunun
üzerine peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyururlar:
Zehirli yemek yemekten bana hiç bir şey olmaz. Ancak
Allah'ın ezeli kalemiyle yazılan olur.”
Hadiscilerden birisi şöyle diyor:
“Peygamberimiz
(s.a.s.) yediği onca zehirli yemeklerden hiç bir zaman zarar görmedi”[214]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz, Allah, kimi, doğruluk veya sapıklık içinde
yaratıyorsa, onun için muvaffak kılıp, yolunu kolaylaştırır.”[215]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, nazar boncuğuna benzer bir şeyi (kendisine veya
sahip olduğu şeylere) takarsa, Allah'a şerik koşmuş olur.”[216]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sedef veya nazar boncuğu gibi şeyler takan kimseyi, Hz.
Allah korumasın işlerinde de kolaylık göstermesin.”[217]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fazla önemseyip bir şeyin üzerine düşme. Çünkü senin
için, yazılmış olan mutlaka olur. Yine senin için, yazılan rızkında muhakkak
ki, seni bulur.”[218]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Siz ikiniz,
hayatta bulunduğunuz müddetçe (mutlaka rızkınız verilecektir. Öyleyse) rızkınız
konusunda umutsuzluğa düşmeyin. Çünkü anneler çocuklarını
doğururken, elbisesiz ve kırmızı tenli olarak doğururlar. Sonra Hz. Allah çocuğa elbise rızkını verir
ve giydirir.”[219]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah bir kulunun aleyhindeki hükmün
infazını istediğinde kulunun aklını başından aldıktan sonra o hükmünü infaz
ettirir.”[220]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, Hz. Allah bir kulunun aleyhinde vermiş
olduğu hükmün infazına hiç bir kuvvet karşı duramaz.”[221]
“Muhakkak ki, bütün
kâinatı yoktan var eden Hz. Allah'ın, yerine getirmek istediği hükmüne kim karşı
çıkabilir. Karşı çıkmak ancak acizliğin bir delilidir. Oysa Hz. Allah aciz
değil, her şeye gücü yetendir.”[222]
11-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her birinizin
yaratılış tohumu, anasının rahminde kırk
gün bekletilir. Kırk gün sonra meni tohumluğundan bir damla kana dönüştürülmesi
için bir kırk gün daha geçer. Bu müddet sonunda o kan bir parça et haline
getirtilir. (Böylece aradan toplam 120 gün geçer.) Bundan sonra Hz. Allah
göndereceği meleğe ana rahminde bulunan yavruya şu dört cümlenin yazılmasını
emreder:
a) Yapacağı iyi veya kötü işler.
b) Helâl veya haram yoldan kazanacağı rızıkları
c) Uzun veya kısa olan ömrü.
d) Doğru veya sapık
bir insan olması. Böylece ana rahminde bulunan çocuğa ruh verilir.
Bu yüzden, bazı kimseler vardır ki, cennetliklerin
yaptıklarını yapar. Öyle ki, onlarla cennet arasında yarım metrelik bir mesafe
kalır. Fakat kalemi ezeli ile sapık bir insan olduğu yazılı ve işlediği iyiliklerinde
de samimi olmadığından, hemen dönüş yapıp cehennemliklerin yaptıkları kötülükleri
yaparak cehenneme girmeyi hak etmiş olur.
Yine, muhakkak (ki, bazı insanlar vardır ki,
cehennemliklerin yaptıkları kötülükleri işler. Öyle ki, onlarla cehennem arasında
yarım metrelik b mesafe kalır. Fakat yaptığı kötülüklerinden içten duyduğu
pişmanlığında ve hakkında doğru, imanlı bir insan olacağına dair kader yazısı
bulunduğundan hemen dönüş yapıp, cennetliklerin işledikleri iyilikleri yapara
cennete girmeyi hak eder.”[223]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rızık, kulu ecelinden
daha çabuk arayıp bulur.”[224]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Cebrail bana gelerek kalbime şöyle seslendi:
“Muhakkak ki, her insan eceli gelmeden ve rızkını
tamamiyle almadan ölmeyecektir. Öyleyse Allah'dan korkunuz ve rızkını aramakta
acele etmeyiniz. Rızkınızın geç gelmesi
sizi haram olan yollara saptırmasın. Sizin için, saklı bulunan helâl rızka,
ancak Allah'ın emirlerine itaat etmekle nail olabilirsiniz.”[225]
Yaşama müddeti
bitmeden ve yeryüzünden rızkı tükenmeden hiç bir varlık ölmeyecektir. Çünkü bir
kimsenin, rızkı tükenmeden ölmesi, geriye kalan rızkının başkasına verilmesi
demektir ki, bu da zulümdür. Zulüm ise Allah'ın adaletine1 aykırı düşer. Yine
bir kimsenin peşinden koştuğu malın eline geçmemesinin sebebi, Allah'ın kudret
kalemiyle yazılarak gösterilen zamanın gelmemesindendir. O halde acele edip
helâl olmayan birçok çarelere baş urup onu elde etmeye çalışmak doğru bir
hareket değildir. En iyisi acele etmeden çalışıp tayin edilen zamanı
beklemektir. Çünkü acele etmek şeytandan, teenni etmek ise, Allah'tandır.[226]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Uğursuzluk (kuş gibi herhangi bir şeyin getirdiği
değil) ancak kader yazısının bir sonucudur.”[227]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Uğursuzluğun (kuş, yıldız veya herhangi bir şeyden
geldiğine inanmak) Allah'a şerik koşmaktır.”[228]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.
Allah bir çocuğun dünyaya geleceği konusunda hüküm verirse, mutlaka dünyaya
gelir. Meninin dışarıya akıtılması dahi buna mani olamaz.”[229]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Hz. Allah'ın senin için, takdir etmediği
bir rızık, seni sevenin dilemesiyle sana verilmez. Yine Hz. Allah'ın sana verilmesini
takdir ettiği rızık, seni sevmeyenin istememesi buna engel olamaz.”[230]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlar,
sayısı 100'ü bulan bir deve topluluğuna benzer ki, uzun yolculuğa dayanan bu
yüz deve içinde ancak bir tekine rastlanır.”[231]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, afsun yapmak, nazar boncuğu takmak,
büyü yapmak (Bu saydıklarımızın etkisinin var olduğuna inanmak) Allah'a şerik koşmaktır.”[232]
1. Bir sürü
deve arasında dayanıklı, yararlı bir deve bulmak ne kadar zorsa, insanlar
arasında sıkıntı zamanında sana faydalı olacak halisane ahbablarının bulunması
da o denli zordur.
2. Nazar
değmesi konusunda birçok görüşler ileriye atılmıştır. Bu görüşlerden bazıları:
a) Göz
değmesi, silâh gibi tesirli manevi bir afettir. Gözle görülmeyen kanser,
romatizma gibi hastalıklar musallat oldukları yerlerde vücudu nasıl tahrip
ediyorsa, nazar değmesi de isabet ettiği canlı ve cansız her varlık üzerinde
tesirini göstererek büyük tahrîbler meydana getirir. Bundan ötürü hadisi şerif
de “malınızı, çocuklarınızı nazar
değmekten koruyunuz” buyrulmuştur.
b) Nazar değmesi, isabet ettiği yere bir zarar
getirmez. Fakat değerli bîr mal gördüğünde ona sahip olamamanın kıskançlığı içinde olan bir kimse, o malın
sahibine adeta düşman olur. Dolayısıyla cana ya da mala bir zarar getirir,
ortadan kaldırır.
c) Nazarın
sahibi olan kimse gördüğü maddi şeyleri ortadan kaldırmaya çalışırken, maddi
olmayan şeylere de engel olur- Bunun içindir ki, peygamberimiz (s.a.s.) bir
hadisi şerifde “Her şeyin bir sırrı
vardır. Malınızı, gizli tutulması gereken işlerinizi ivşa etmekten kaçınınız,”
buyurmuştur.[233]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, nazar, değdiği kişiyi Allah'ın izniyle
yüksek dağlara çıkarıp oradan aşağı atmasına vesile olur.”[234]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden kim, din kardeşine faydalı olmaya gücü
yetiyorsa, faydalı olmaya çalışsın.”[235]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Arrafe (kaybolmuş maldan haber veren) ve kahin
(gelecekten haber veren)lere gidip verdikleri haberleri tasdik eden kimseler,
Hz. Muhammed'e indirilen Kur'an-ı Kerimi inkâr etmiş olurlar”[236]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim ümmetimin kabrini kazdırıp gömülmesine sebeb
olan belâların yarısı nazar değmesidir.”[237]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Nazar değmesi doğrudur. Eğer kader yazısının önüne
geçecek bir neden varsa, o da nazar değmesidir. (Nazarın değdiği yerdeki zararı
kaldırmak için) sizden yüzünüzün- su ile yıkanması (ve o suyun nazarın değdiği
yere serpilmesi) istenildiği zaman yıkayınız.”[238]
Nazar değmesi bir
gerçektir. Açacağı yaralar doğrudur, değmesinden kurtulmak için şu iki ilaçdan
yararlanılır:
a) Kişi
gördüğü güzel bir mala nazar değdirmemek için şu duayı okur: “Maaşallah la
kuvvete illa billah” (Kuvvet ve kudretin tek sahibi olan ancak Allah'ın
dilediği olur.)
b) Bu duayı
okumayan kişi nazar değdirdiği bir şeyin zarardan kurtulması için, abdest
niyetiyle yüzünü yıkar. Yıkadığı yüzünden akan suları nazar değdirdiği o şeyin
üzerine serper. Böylelikle onun zarara uğramasının önüne geçilir.[239]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Nazar değmesi doğrudur. Çünkü şeytan nimetin
bulunduğu yere uğrayarak insanoğlunu onu kıskanmaya tahrik eder.”[240]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.
Cebrail'in bana yaptığı Afsun- duasını sana öğreteyim mi?
“Bismillahi ergike mln külli dain ye'tike min şerrin
neffasati fil ukedi ve min şerri hasidin iza hased.”[241]
Anlamı:
“Büyü yaparak düğümlediği ipliğe, üfürücülerin ve
kıskananların şerrinden sana gelen her türlü hastalık ve belâdan Allah'ın
ismiyle seni kurtarmak istiyorum.” Bu duayı üç defa okuyup elini ağrıyan yerine
sürersin.”[242]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sevgili peygamberimiz (ayet ve hadislerle gelen
duaların dışında) başka şeylerle afsun yapmak, nazar boncuğu takmak ve
büyücülük yapmayı yasak kılmıştır.”[243]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey davacı! (davan için) iki şahit göstermediğin takdirde) yemin etmek
davalıya düşer.”[244]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancı şahit, kıyamet günü Allah'u Taâlâ kendisine
azabını kararlaştırmadan tek bir adım dahi atamayacaktır.”[245]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimin en kötüsü hakimlerdir. Çünkü bir dava hakkında
bilmeden ve de başkasına danışmadan karar verir, verdikleri kararlar doğru
çıksa gururlanır, öfkelendikleri zaman ise şiddete başvururlar.
Kararı yanlış yazan ehli olmayan kâtipler oranın amiri
gibi mesul sayılırlar.”[246]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanların aralarında (bir davanın çözümü için)
anlaşmaları caizdir. Ancak haramı helâl, helali da haram kılan anlaşmalar bu
hükmün dışındadır.”[247]
Müslümanların
aralarında açılan bir davaya çözüm getirmek için başvurulan anlaşma, hakimin
vereceği hükümden daha üstündür. Çünkü hakimin verdiği hüküm bazen çözüm
getirmez. Ancak bu anlaşmaların dinin gösterdiği şekilde olması gerekir.
Allah'ın haram kıldığını helal, helâl kıldığını da haram kılmak hususunda
yapılan antlaşmaların dinimizde yeri yoktur. Ve bu da kesinlikle haramdır.[248]
5-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şahitlerin en iyisinden haber vereyim mi? Kendisinden başka şahidi olmayan bir davaya
davet edilmeden gelen şahitlerdir. (Şahit olduğu bir davaya gelmemek, haklının
aleyhine verilen muhtemel bir karar yüzünden haksızın haklı çıkmasına neden
olunur.)”[249]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğru karar vermeleri için, İslâm hadiminin yanında iki
melek bulunur. Bu iki melek, hakim
doğruluktan ayrılmak istemediği müddetçe yanından ayrılmazlar.
Hakdan ayrılmak isteyen hakim, (davacı veya davalıya)
mahsusen zulüm ederse, yanında bulunan o iki “melek ayrılıp onu kendi nefsinin
şehevi arzularına terk ederler.[250]”
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey davacı, iki
şahit göstermek sana yemin etmek ise davalıya düşer.”[251]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, dünya malından (sadece ona önem verip)
çok kazananların kıyamet günü nasibleri çok az olacakdır. Ancak Hz. Allah'ın kendisine verdiği hayırlı
bir mal bunun dışındadır ki, onlar da bu malın içinden vacip gibi olan kısmını
çıkarıp sağ sol ve arkasında bulunan fakirlere dağıtırlar.”[252]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada (sadece
midesine önem verip) tok olanlar, yarın kıyamet gününde muhakkak ki, aç
olacaklardır.”[253]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhacirler (Mekke’den Medine’ye hicret eden sahabiler)'in
fakirleri zenginlerinden 500 yıl önce cennete gireceklerdir”[254]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet kapısına dikilip cennetin manzarasını
seyrederken cennete girecek olan kişilerin çoğunluğunun fakirler olduğunu
zenginlerin de orada bekletildiklerini gördüm. Ancak zenginlerden cehennemlik
olanlar gelen bir
emirle cehennemin içini boyluyorlardı. Bu sefer kapısında bekleyip cehennem manzarasını
seyrettim. Oraya girecek olanların çoğunluğunun ise kadınlar olduğunu gördüm.”[255]
Bu hadisi şerifde
peygamberimiz (s.a.s) yaşadığı andan 1400 küsur sene sonra kadınların
şeytanlara canbazlık yapıp İslâmiyete büyük bir felâket olacağını haber vererek
büyük bir mucize ortaya koymuştur. Bir felâket olacağını haber vererek büyük
bir mucize ortaya koymuştur. Bugünkü genellikle kadın milleti, Allah'dan,
dinden uzaklaşarak insanlara sırt çevirmiş, maymun misâli maskaralaşmış adeta
kendisiyle oynanan bir oyuncak haline gelmiştir. Şeref, haysiyet, iffet ve
namusunu kaybederek 'değerini düşürmüştür.[256]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet günü en sefil kimseler, sadece dünyaya önem
verip malını çoğaltan zenginler olacaktır.”[257]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalnız dünya malı için yaşayıp çoğaltan kimselerin
vay haline. Ancak kazandığı helâl maldan (zekât gibi) hakkını çıkarıp muhtaç
olanlara veren zenginler müstesnadır.”[258]
Helâl haram gözetmeden
çok mal kazanan zenginleri muhakklal ki, çok büyük felâketler beklemekte. Çünkü
kazandıkları malı helâl yoldan kazanamadıkları için, birçok kimsenin hakkına
tecavüz ederek mallarını ellerinden meşru olmayan sebeblerle alır. Allah'ın ve
İslâm dininin haram kıldığı kadınlı, içkili bar ve pavyon gibi yerlerde
harcarlar. Bunun içindir ki, hadisi şerifdeki Veyl kelimesi, birçok acı, azap
dolu felâketler anlamına gelmekte ve böyle zenginlerin başına nasıl
felâketlerin geleceğini haber vermekte.[259]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'dan korkan kimseler için zenginliğin zararı
olmaz. Fakat vücud sağlığı zenginlikten, içtenlikle yapılan cömertlik ise
cennetten çok daha hayırlıdır.”[260]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Ölünün
bıraktığı malından) hisse sahiplerine verilen hissedeni arta kalanı ölünün en
yakın erkek varislerine verilir.”[261]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok iki, Hz. Allah (ölünün ardında bıraktığı
malından her hak sahibine hakkının verilmesini farz kılmıştır. Öyleyse varisler
için vasiyet etmek hakkı yoktur.”[262]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Anne, baba, oğul gibi yakın akrabalarını)
öldürenler için miras hakkı yoktur.”[263]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Daha evvel malının bir kısmını kendisine vasiyet
edeni) öldüren
kimsenin
vasiyet de hakkı yoktur.”[264]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ailesiyle yaptığı lânetleşme sonunda erkeğin “benden
değildir” dediği çocuk, babasının değil ancak annesinin varisi olur.”[265]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Diğer mirasçılar kabul etmedikleri takdirde, bunlardan
birine edilen vasiyet makbul değildir”[266]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kâfir akrabası olduğu müslümanın mirasçısı
olamayacağı gibi, müslüman da o kâfirin mirasçısı olamaz.”[267]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölünün borcu malından, yaptığı vasiyetimden önce verilir.”
(Bırakılan malda hissesi olan) varise, ölünün vasiyeti verilmez.”[268]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölünün yaptığı
vasiyet nedeniyle (malının üçte birinden fazlasını herhangi birine veya bir
kısmını varislerinin bazılarına vasiyet etmekle) mirasçıları zarara sokman en
büyük günahtır.”[269]
10-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayat belirtisi olmadan ölü olarak düşen çocuğun
cenaze namazı kılınmaz, başkasının varisi olmaz, başkası da onun varisi
olamaz.”[270]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dayı, varisi olmayan yeğeninin varisi olur.”[271]
Bağırmak, çağırmak
gibi herhangi bir hayat belirtisi olmadan ölü olarak doğan çocuğun hadisde
belirtildiği gibi cenaze namazı kılınmaz, yıkanmaz ve herhangi bir yere bir
çaut içine serili olarak gömülür. Fakat kımıldamak, bağırıp çağırmak gibi
hayat belirtileri görülen bir çocuk tıpkı büyük bir insan gibi kabul edilir.
Cenaze namazının kılınması, yıkanması ve mezarlığa gömülmesi, kendisinden önce
ölen babasının bıraktığı malına varis olması ve anne amca, dayı gibi
yakınlarının da kendisine varis olması gibi.[272]
12-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Teyze (Şefkat ve merhamet bakımından) annenin yerini tutar.”[273]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Babası ve çocukları olmayan bir kimsenin ölümü halinde,
varisleri kardeş veya amca gibi yakın akrabaları olur.”[274]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların en kötüsü, Allah'ı vasıta kıldığı halde
istediği şeyi alamayan dilencilerdir.”[275]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet günü derece bakımından insanların en kötüsü dilinden
ve belâsından korkulan kimselerdir.”[276]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin en kötü tarafları (kendisinden istenilen bir malı verirken)
üzdüren cimrilik ve kalbini titreten korkaklıktır.”[277]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların en kötüsü, dünya malı ve mülkü için çalışan
iki grubun arasında (taraf tutması
nedeniyle) öldürülen kişidir”[278]
Dünya malı için karşı
karşıya gelip çarpışan iki kabile arasına girerek belli kişilerin menfaati
uğruna ölen bir kimse insanların en kötüsü dür. Fakat İslâm uğruna, İslâm
dinini müdafaa etmek, yaymak için canını bile vermekten kaçınmayan kimseler bu
hükmün dışındadır. Din uğruna çarpışmak, ölmek ancak bir cihaddır.[279]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki resimlerin bulunduğu eve rahmet melekleri
girmez.”[280]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, resim ve heykelin bulunduğu eve rahmet
melekleri girmez.”[281]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, köpek resimlerinin bulunduğu eve melekler
girmez.”[282]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir hadisi kutside şöyle buyuruyor: “Yarattığım yaratıklara benzeterek resim
yapmaya çalışanlardan daha zalim kimse yoktur. Böyle (yaratıcılık süsünü
vererek yarattıklarımdan herhangi birinin benzerini resimle yapmaya çalışan kimsenin
kuvveti varsa) bir buğday, bir arpa tanesini veya ufak bir toz zerresini
yaratsın öyleyse.”[283]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Dinimizce haram sayılan) resim, bütünüyle olan resimdir.
Başın koparılıp atılması halinde haram sayılmaktan çıkar.”[284]
Resimlerin haram
sayılması bir takım şartlar gerektirir:
a) Ev,
dükkân veya bir daireye konulan resimlerin canlılara ait olması,
b) Tapılmak
veya lâyık olmadığı halde haddinden fazla sevmek, ta'zim etmek için
bulundurması,
c) Şehveti tahrik niteliğini taşıması,
Vesikalık gibi
günümüzde gerekli olan fotoğrafların çekilmesi bu hükmün dışında kalır.
Vesikalık resimler saydıklarımızdaki hiç bir niteliği taşımadığından çekilmesi
de dinimizce yasak değildir.
Haram olmasının
nedeni: Sevgili peygamberimiz 1400 küsur önce günümüzdeki kötü resimlerin
İslâm aleminde büyük bir rol oynayacağına rezalet, dinsizlik ve ahlâksızlığın
baş müsebbibi olduğunu bunun içinde haram olduğunu kesinlikle söylemişlerdir.[285]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, canlı varlıkların resimlerini yapanlara
kıyamet günü “yaptığınız resimleri diriltin” denilecek, fakat (bu teklif
karşısında aciz kalıp) çeşitli cezalara çarptırılacaklar.”[286]
1-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğru söz söylemekten ayrılmayınız. Çünkü doğru
konuşmak, kişiyi iyiliğe, iyilik ise sahibini cennete götürür. Yalandan
kaçınınız. Çünkü yalan konuşmak kişiyi günahlara kaydırır. Bu ise, sahibini
cehenneme götürür. Allah'dan ancak faydalı bilgi ve can sağlığı isteyiniz.
Birbirinizi kıskanmayın, öfkelenmeyin, iyilikleri
koparıp atmayın, sırt çevirmeyin ve emrettiği şekilde Allah'a kul,
müslümanlarla ise kardeş olunuz.”[287]
Doğruluktan ayrılmayınız.
Çünkü doğruluk, doğruyu söyleyeni iyiliğe çağırır. İyilikle bir bütün meydana
getiren doğruluk, kişiyi hiç şüphesiz cennete ulaştırır. Doğruluk muhakkak ki,
bütün iyiliklerin anasıdır. Kişi doğruluktan maddi veya manevi olsun ticari
alanlarda büyük bir kazanç sağlamanın yanında, Allah'ın nezdinde doğru
kimseler arasına girip ismi kayıt defterine geçirilir. Ahiret aleminde ise,
peygamberimiz Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir gibi yüksek kişilerle komşuluk
şerefine nail olur. Yalancılık ise, insanı ahlâksızlık çamuruna batırıp ortaya
bir fasık olarak çıkarır. Allah'ın ve insanların yanında hakir ve kötü sayılır,
yalancılarla birlikte kayıt defterine yazılır ve kıyamet günü de onlarla
cehenneme götürülmek üzere haşır olunur.[288]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğruluk, insanı iyiliğe, iyilik ise sahibini
cennete ulaştırır. Doğruyu araştırıp doğru konuşmaya devam eden bir kimse, Allah’ın
nezdinde doğru kişi diye yazılır. Yalancılıktan kaçınınız. Çünkü yalancılık, insanı
günahlara kaydırır. Bu ise kişiyi cehenneme götürür. Yalancılığı araştırıp
yalan söylemeye devam eden bir kimse Allah nezdinde yalancı kişi olarak
yazılır.”[289]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanları cennete ulaştıran şey doğruluktur. Çünkü doğruluktan
ayrılmayan bir kul, iyiliksever ve Allah'ın emirlerine itaat ederek sağlam bir
imana kavuşur. Sağlam bir iman ise, sahibini cennete götürür. İnsanı cehenneme
götüren sebeb ise yalancılıktır. Çünkü yalan söyleyen kimse, kötülükten
ayrılmaz. Bu ise, insanı küfür, küfürde cehenneme koyar.”[290]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancılık, insanoğlunun aleyhine günah olarak
yazılır. Ancak üç çeşit yalancılık vardır ki, bu günah değil (bilâkis yapılması
sevab)dır.”
a) Savaşta yalan söylemek. Çünkü savaş bir hiledir.
(Savaşta zafer, ancak hile ile elde edilir.)
b) Kocaların hanımlarına yalan söylemesi. (Çünkü koca, hanımını
razı etmek, yuvasının bozulmasın engel olmak için, her çareye başvurabilir ki,
bunun en kolayı da yalan söylemek)
c) İki kişinin veya iki kavmin arasını bulmak için yalan
söylemek.”[291]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalan uydurup bana isnad etmek, başkasına isnad etmeye
benzemez. Kasten yalan uydurup bana isnad eden bir kimse, cehennemdeki yerine
(girmek için) hazırlansın.”[292]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancılık ve hainlik dışında mümine her şey yakışır.
(Çünkü hain olan bir kimse, başta Allah'ın emirlerine ihanet eder. Her türlü kötülüklere
başvurarak hainliğini ortaya çıkarır. Yalan söyleyen bir kimse ise, yalancılığını
hainliği üzerine adeta bir perde gibi geçirip hainliğini örtmeye, gizlemeye
çalışır. Böylece sahte doğruluğu ile birçok mümini yoldan çıkarır. Bunun için
yalancılık ve hainlik, kişiye, kişinin imanına yakışmaz.)”[293]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İddia ediyor demek, kişinin üzerine bindiği
bineklerin en kötüsü demektir.”[294]
Hadisde geçen bazı
kelimeler:
El madiyyetü: Binek,
Zeamu: İddia etmek.[295]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kul yalan söylemeye başladığı zaman, rahmet melekleri
ağzının kokusundan bir mil kadar uzaklaşır.”[296]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey Bilâl! Benden sonra terkedilmiş sünetlerimden
herhangi birini tekrar işleyip eski hayata kavuşturan bir kimse, ondan sonra
onu işleyen kimsenin kazandığı sevap kadar sevap kazanır. O işleyenlerin sevabında
hiç bir noksanlık olmayacaktır. Allah'ın, peygamberin razı olmadığı (bar, pavyon
gibi zarar doğurucu) bid'atı icat eden bir kimsenin, icat ettiği bid'at-ı işleyenlerin
kazandığı günah kadar günah kazanır ki,
onların günahlarında da herhangi bir noksanlık olmayacaktır.”[297]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sünnetimi değiştirecek ilk kişi, Beni Ümmiye
kabilesine mensup bir kimse olacaktır. (Ki, bu da Hz. Muaviye'nin oğlu Yezid
olsa gerek. Çünkü Hz. Hasan'ı zehirleyerek öldüren ve Hz. Hüseyin'e karşı
savaşıp Kerbelâ denilen yerde günlerce aç ve susuz bırakıp öldürmekle peygamberin
sünnetini çiğneyen ilk kişi o olmuştur.)”[298]
3-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, ben hadisleri sizler için söylüyorum.
Sizlerden burada hazır olanlar benden işitip öğrendiklerini burada olmayanlara
öğretsinler.”[299]
“Sevgili peygamberimiz
(s.a.s) buyurmuş oldukları hadislerin ışığı altında bilenlerin bilmeyenlere
dini bilgi ve meselelerini öğretmelerini teşvik etmekte. Zira günümüze kadar
süregelen ve kıyamete dek de yaşayacak olan İslâm dini, onu öğretip yaymaya
çalışan kişilerin gayretlerinin bir meyvesidir. Allah bizi, Islama hizmet edip
yaymaya çalışan imanlı salih kullardan eylesin. Amin.[300]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, Hz. Allah bir millete karşı gazaba geldiğinde,
bir deprem veya kötü bir şekle sokmak gibi azablarla cezalandırmadığı takdirde,
onları yiyecek maddelerini azaltmak, yağmuru kesmek ve en kötülerini başlarına
amir olarak yetinip musallat etmekle cezalandırır.”[301]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz.
Allah bir millete rahmet etmek istediğinde, o millet ölmeden peygamberinin
ruhunu alıp geride kalan milleti için öncü kılar. (Ve O peygamber, peşinden
gelecek olan milleti için hayırlı dualarda bulunup niyaz eder.)”
Yine Hz. Allah bir milletin yok olmasını istediğinde o
milleti, peygamberleri henüz sağ iken ta'zip edip yok eder. O peygamber de
bakıp kendisine yaptıkları tekzip ve isyanlarından dolayı gördüğü kötülüğün intikamı
alındığından sevinir.”[302]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cehennemin yedi kapısı vardır. Bu kapılardan biri,
ümmetime hakaret edip kılıç çekenler için olacaktır.”[303]
Cehennemin yedi kapısı
vardır. Bunların en kötüsü, müslümanlara karşı gelip İslâmiyeti yok etmek,
yerine başka bir rejimi getirmek için çalışan zalimler içindir.[304]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İncil’de “dünyada iken işlediğin iyilik ve
kötülüklerin ne ise onun karşılığını alırsın. İşlediğin iyilik ve kötülükleri
hangi ölçekle işlediysen, karşılığını da aynı ölçekle alırsın” cümlesi
yazılıdır.”[305]
Hz. Allah kıyamet
günü, mükâfat veya cezayı kişinin işlediği iyilik ve kötülüğüne göre verir.
İyilik işleyenler mükâfat, kötülük işleyenler ise hiç şüphesiz azap
göreceklerdir.[306]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İlâhi mühür, Arş-ı Âlânın altında asılıdır. Hz. Allah
o mührü, (İslâmiyete karşı) hürmet ve saygısızlıkta bulunup çeşitli günah
işleyerek kendisine karşı gelen bir kimsenin kalbi üzerine basar ve o kimse ne yapacağını
bilemez hale gelir.”[307]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben, evden kadir gecesinin Ramazanın hangi gecesi
olduğunu tayin etmek için dışarıya çıktığımda, kavga eden iki kişiyle
karşılaşmam ne yazık ki, bana kadir gecesinin hangi güne isabet ettiğini
unutturdu. Fakat Kadir gecesini, Ramazanın son on gününde özellikle 27. 29. ve
25. günlerinde arayınız.”[308]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Servet, mal ve rütbe gibi şeylere karşı) kıskanmak,
kişinin iyiliklerini, ateşin odunu yakıp kül etmesi gibi yok eder.”[309]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şarkı ve türkü söyleyen kadınlar ve çalgılar ortaya
çıktığı, içki açıkça içildiği zaman, (azab olarak) ümmetimin arasında deprem,
şekil değişmeler ve (göklerden) yağmur misali taşların yağması gibi afetler baş
gösterir.”[310]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kötülükler, yapmayanlar İçin de bir felâkettir. Çünkü
onu yok etmeye çalışan belâ ile karşılaşır. İşleyene gıybet ederse günahkâr,
rıza gösterdiği takdirde de ortağı olur.”[311]
İslâmiyetin haram
kıldığı kötülükler geçici bir hastalığa benzer. Bu hastalık, milletin arasına
girip yerleşmeden önüne geçmek gerekir. Yayılıp yerleştikten sonra adeta bir
alışkanlık haline gelir ki, bu da yapanlar için, büyük bir felâket olduğu gibi,
yapmayanlar için de bir felâkettir. Çünkü kötülük işlemeyen bir kimse, kötülük
işleyenlerin önüne geçip vazgeçirmeye çalışırsa zarar, vazgeçirmeyip aleyhinde
dedikodu ederse gıybet, rıza gösterirse günahına ortaklık etmiş olur. Fakat
İslâm dini cihadı geldiği ve gene cihatla geri döneceği için, cihat etmek en
iyisidir.[312]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öylesine
beş çeşit kötülük vardır ki, bunların karşılığında beş çeşit azab vardır:
a) Hz. AUalh İslâm devletine yapılan antlaşmayı
bozanlara düşmanlarını musallat eder.
b) Allah'ın indirdiği İslâm nizamını bırakıp başka
hukukları hüküm olarak kabul edenlerin arasında fakirlik salgın halini alır.
c) Fuhuşun yaygınlaştığı bir milletin arasında ölümü
gerektiren bil çok sebebler baş gösterir.
ç) Ölçek ve
tartıda noksanlık yapanlar, ekin ve bitkileri azaltılarak kıtlıkla
cezalandırılır.
d) Zekâtını
vermeyenler için yağmur kesilir.”[313]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Son zamanlarda çalgı çalındığı, türkü söyleyen kadınlar
hayasızca ortaya çıktığı ve içki içilmesi mubah sayıldığı zaman, depremler,
yağmur misali taşların yağması ve şekil değiştirmeler baş gösterir.”[314]
12-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Uğursuzluğu kötü ahlâk doğurur.”[315]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimin- arasında deprem ve şekil değiştirmeler, kader
yazısına inanmayanlar yüzünden olacaktır.”[316]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Davut peygamber şöyle buyurur:
“Ey kötülük tohumu
saçanlar! Bu dikenli ekinin hasadını sizler çekeceksiniz.”[317]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir malın karada
veya denizde telef olmasının nedeni, zekâtın verilmemesindendir.”
Bu hadisin diğer bir
rivayetinde şu fazlalık vardır: “Malınızı
zekâtla koruyunuz. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belâ yollarını ise
dua ile kapatınız.”[318]
Zenginlerin mallarını
muhafaza eden en sağlam kale ve koruyucu en büyük neden, zekâtın verilmesidir.
Zekâtı verilmeyen bir mal, çalınmak, yanmak gibi tehlikelere daima maruzdur.
Belâ ve musibet kapılarının en muhkem kilidi, verilen zekâttır. Gelmekte olan
felâketlerin yolunu kapatan en dayanıklı kapı muhakkak ki zekâttır.[319]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah için birbirini seven bir kişi, birbirlerinden
ancak (ikisinden) birinin işlediği günahdan ötürü ayrılabilir.”[320]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Neyseniz, başınızdaki
amirleriniz de öyle olacaktır.”[321]
Şüphe yok ki, Hz.
Allah insanların başına hak ettiği şekilde amirler seçip getirecektir. Bunların
idaresi altına girecek olanlar, eğer iyi kimseler ise, başlarındaki amirler
iyi, kötü kimselerse başlarındaki amirler de kötü olacaktır.[322]
18-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zekâtını vermeyen bir millete karşı yağmur kesilir.
Eğer hayvanlar olmasaydı, zekât vermeyenler için tek bir yağmur damlası dahi
yağdırılmazdı.”[323]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlar, işlediği
günahları hak etmedikçe helâk olmazlar.”[324]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Eğer
İsrailoğulları olmasaydı yemekler ekişimez, etler kokmazdı. Hz. Havva
olmasaydı, onun kızları kocalarına ihânet etmezlerdi.”[325]
Yahudiler kestikleri
hayvanların etlerini nehy olunmalarına rağmen ihanet ederek saklayıp
karaborsacılığı icat ettiler. Bunun için Yahudilere Hz. Allah, kesilen etlerine
bir müddet sonra kokmalarını ceza olarak verdi.
Hz. Havva, Adem
peygamber ile birlikte kendilerine cennette yaşama yetkisi verilmiş iken, o bu
yetkiyi yasak olunan meyveyi yemekle kötüye kullandı. Bu yüzden Hz. Havva’nın
kızları kocalarına ihanet ederler.[326]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Eğer, Allah'ın kullarından belleri kamburlaşmış olan ihtiyarlar,
süt emen çocuklar ve otlayan hayvanlar olmasaydı, (Ey insanoğlu işlediğiniz kötülüklerden
ötürü) mutlaka azablar üzerinize dökülür ve kalırdı.”[327]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(İnsanın başına gelen) damarları titreten sıtma ve göz
ağrılarının sebebi, kişinin işlediği günahlar yüzündendir- Hz. Allah'ın insanoğlunun işlediği
günahlarından affettikleri,
affetmediklerinden daha fazla olduğundan, verdiği cezalar da vermediği
cezalardan daha azdır.”[328]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Faizin baş gösterdiği bir millet kıtlıkla, rüşvetin
baş gösterdiği bir millet ise korkuyla cezalandırılır.”[329]
Faiz büyük günahlardan
biridir. Çünkü faiz, zenginlerin boynuna azgınlık halkasını geçiren ve
fakirleri de fakirlik uçurumuna iten en büyük felâketlerden biridir. Rüşvet de
büyük günahlardan biridir. Hatta felâket bakımından faizden daha da kötüdür.
Çünkü rüşvet, hakimi adaletsizlik çamuruna kaydıran, haklıyı ve onun sulbünden
olan herkesi hakkından mahrum ettirerek haksızlık kürsüsüne oturtup haksızı ve
haksız olan herkesi de haklının malına oturtup haram yemelerini sağlayan en
büyük günahlardandır.[330]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Kıyamet günü) sahabiyelerimden birçoğunun havuza inip
su içmek istediklerinde (melekler tarafından) yakalanıp uzaklaştırıldıklarını
görünce hemen “Ya Rab! Bunlar benim sahabiyelerimdir. Onları affeyle” diye
yalvarıp yakardım. Bunun üzerine bana: (bunların 'kurtulması İçin yalvarıp
yakarma. Çünkü) senden sonra İslâm
dinine karşı neler yaptıklarını bilmezsin.” denilince
bende öyleyse kahrolsunlar” derim.”[331]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öylesine beş büyük günah vardır ki, o günahları af
ettirecek tek bir kefaret sebebi olamayacaktır.”
a) (Kâinatı yaratmakla veya 'kendine ibadet edilmekte)
Allah'a ortak yapmak,
b) Hak etmediği halde insan öldürmek,
c) Temiz ve masum bir mümine iftira etmek,
d) Düşman cephesinde İslâm ordusunu bırakıp kaçmak,
e) (Hakimin-
huzurunda) hakkı olmayan bir malı yeminle kendisine mal etmek.”[332]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz, Allah'ın işleyenin cezasını (ahirete bırakmayıp)
dünyada iken acele olarak verdiği beş türlü günah vardır:
a) (Bir kimsenin
malına gasp etmek, canına kıymak, dinine hakarette bulunmak gibi) zulüm etmek,
b) Aldatmak,
c) Müslüman ana-babaya hakarette bulunmak,
d) Akrabalarından akrabalık bağlarını koparmak,
e) Yapılan iyiliklerin boşa gitmesi (iyilik
yaptığı kişiden şükür gibi herhangi bir karşılık görmemek.)”[333]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fûzai kabilesinden Amr Bini Amir'in barsaklarını cehennem
içinde sürüklediğini gördüm. Çünkü develeri putlara adayan ve gene develeri
kulaklarına damga vurarak puthanelere adayan ilk kişi o olmuştur.”[334]
Hadisde geçen bazı
kelimeler:
Kusbe: Bağırsak,
Seyebe: Adamak,
Essevaibe: Erkek
develer ki, bunlar putlara adanan, sütünden yararlanılmayan ve üzerine yük
vurulmayan develerdir.
Behere: Adamak.
Elbehire: Kulakları
damgalı develerdir, Bunların sütleri ancak puthaneye hizmet gören kimseler
verilir.
Hayvanları bu şekilde
adamak veya başkalarına tazimen kesmek haramdır. Hayvan, (kurbanlık olanları)
ancak tazimen Allah'a kesilir. Ondan başkasına adamak, Allah'ın emrine karşı
gelmektir.[335]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altı şey haramdır:
a) Devlet adamlarına rüşvet vermek,
b) Satılan köpekten alman para,
c) Erkek hayvanın tohumunun- satılması,
ç) Zina karşılığında kadına verilen para,
d) Kan aldırmayı meslek edinmek,
e) Kahinlere para vermek,”[336]
Hadisde geçen
kelimeler:
Essubtu: Haram Olan Şeyler.
Asbu: Tohum.
Fahil: Erkek Hayvan.
Elhaccum: Kan
Aldırmak,
Elkahin: Gaibten Haber
Veren,
Mehiri Ücret,
Beği: Zina Eden,
Kesb: Meslek Edinmek”[337]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Mümin bir kimsenin içinde bulunduğu) zorluğu, kertenkele yuvasından dahi çıkaracak bir
kolaylık vardır.”[338]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çok istiğfar eden bir kimse için, Hz. Allah her
düşünce ve üzüntüsüne karşılık huzur ve rahatlık, her sıkıntısına karşılık da
bir kurtuluş yolu, zannetmediği yoldan ise rızkını verir.”[339]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçki içip de tövbe etmeyen kimseler, ahiretde
(cennetin) meşrubatından mahrum kalacaklardır.”[340]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçki içen kimsenin kalbinden iman nuru çıkar.”[341]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sarhoşluk yapan bir maddeyi içen kimsenin Hz. Allah
kırk günlük namazını kabul etmez.”[342]
İçki içen bir kimsenin
kırk günlük namazının kabul olunmamasının hikmeti, her şey gibi içkinin de
kana karışmasındandır. Kırk gün orda kaldığından vücud pis sayılır. Pis bir
vücutla Allah'ın huzurunda durmak, doğru olmadığından kırk günlük kıldığı
namaz kabul edilmez.[343]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ağız dolusu kadar içki içen bir kimseyi seksen sopa
vurarak cezalandırınız.”[344]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beyaz, kırmızı, siyah ve yeşil olan sarhoşluk yapan
her madde içkidir.”[345]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) içki gibi şeylerle
tedavi olunmayı yasak kılmıştır.”[346]
Necis olan her maddeyle
tedavi olunmak haramdır. Fakat bu pis maddenin yerine geçecek helâl bir madde
olmazsa, ancak o zaman hastayı kurtarmak amacıyla tedavi olunabilir.[347]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(İçmek için)
içki kadehini eline alan kimsenin kırk gürdük duası kabul olunmaz. (Dünyada iken) içki içmeye devam eden bir
kimseye (kıyamet günü) cehennemliklerin vücudundan akan ceraatla karışık bir su
içirilecektir.”[348]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben, (bir musibetten ötürü bir kimsenin) bağırıp
çağırdığı veya siyah bir köpeğin bulunduğu eve girmem. (Musibetten
dolayı ağlayan bir kadın Allah'ın emrine karşı gelmiş olur. Cinler de siyah köpek
şekillerine girdiğinden siyah bir köpeğin eve sokulması tehlikelidir.)”[349]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim çalgı ile ilgim olmadığı gibi, çalgının da
benimle ilgisi yoktur. Gerçek dışa olan batıl şeylerle ilgim olmadığı gibi,
batıl olan şeylerin de benimle ilgisi yoktur.”[350]
Hadislerde geçen bazı
kelimeler:
Ded: Çalgılar,
Batıl: Gerçekle ilgisi olmayan şeyler,[351]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah
(başına gelen herhangi bir belâdan ötürü sabretmeyip) tırnaklarıyla
yüzünü yaralayan, ceplerini yırtan ve “vay benim halime” deyip üzüntülerini belirten kimselere lanet
etsin.”[352]
Hamişe: Yüzlerini
tırnaklarıyla yaralamak,
Veşşakke: Cep gibi,
elbisenin herhangi bİr yerini yırtan kimse,
Veyl: Üzüntü,
Vessubur: Helâl
olmak.
Bu saydıklarımızın
tümü haramdır. Çünkü bunu yapan bir kimse sabırsızlık yapmış olur. Sabırsız
olmak, Allah'ın verdiklerine rıza göstermemek olur ki, bu da büyük tehlikeler
doğurur.[353]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, içkinin kendisine, içene, içki kadehlerini
orada dolaştırana, satana, sattırana, (üzüm gibi meyvelerin) suyunu sıkana,
sıktırana, hamallığını yapana, yaptırana ve içkiden elde edilen paradan yiyenlere
lanet etsin.”[354]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, rüşvet verene, alana ve bu arada aracılık
yapanlara lanet etsin.”[355]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Hz. Allah şu kimselere lanet etmiştir:
a) Faiz yiyen ve yedirene,
b) Yazıcılığını yapanlara,
c) Şahitliğini yapanlara,
Bunlar bildikleri halde yaparlarsa, Allah'ın lanetini
hak etmiş olurlar.
d) Peruk takan ve taktırana,
e) Vücudun herhangi bir yerine dövme yapan ve yaptırana,
h) Saçların arasından beyaz kıl koparan ve kopartanlara.”[356]
7-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah hırsızlık yapana lanet etmiştir. Çünkü
(öylesine kötü bir şeydir ki) yumurta veya bir ip çalsa bile eli kesilir.”[357]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, estetik ameliyat yapan veya yaptırana
lanet etsin. (Bu hadislerde geçen lanet kelimesi, Allah'ın rahmetinden mahrum
etmek anlamındadır. Fakat yerine göre ağır, yerine göre de hafiftir.[358]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, şair gibi uydurduğu kötü şeyleri millete
en güzel bir sesle söyleyen hatiplere lanet etsin.”[359]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, kabirleri ziyaret ederek (sesli) ağlayan
kadınlara, sevdiği tor kabrin üzerine cami inşa eden ve mum yakanlara lanet
etsin.”[360]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah kendini erkeklere benzeten kadınlara ve
kadınlara benzeten erkeklere lanet etsin.”[361]
Kadınların kendilerini
erkeklere benzetmeleri, ancak erkeklerin giydiklerini giymekle olur.
Erkeklerin kendilerini kadınlara benzetmeleri ise, konuşma, hareket ve
gülüşlerini taklid etmekle olur. Bunların her ikisi de haramdır. Çünkü kadınlar,
erkeklere mahsus olan elbiseleri giymekle erkekleri aldatabilir. Aynı zamanda
da kalça hareketleri ve vücud şekli, meşru olmayan bir surette olduğundan
birçok erkekleri fuhuşa tahrik edebilir. Erkekler de kadınların konuştukları
gibi konuşur ve hareketlerini taklid ederse, kadınların arasına girip birçok
kadını yoldan çıkarabilir. Bunun içindir ki, Hz. Allah bunu kesinlikle haram
kılmış, yapanlara ise lanet etmiştir.[362]
12-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah (başına gelen semavi bir musibetten dolayı rıza
göstermeyip) bağırıp çağıranlara ve onları dinleyenlere lanet etsin.”[363]
Bu hadisde kastedilen
manâ; eskiden olduğu gibi şimdi de orta ve Doğu Anadolu gibi bir çok yerlerde
anne, baba, yada evlâdını kaybeden bir kadın yanında bulunan kadınların
arasında ölenin iyiliklerini bir yandan
sayar, bir yandan yırtınırcasına ağlar, diğer bir yandan ise de ağıtlar
söylediği görülür. Yanında bulunan kimseler ise, onu dinlemenin yanında onunla
birlikte ağlayıp söyleşirler. Allah'ın emrine karşı gelmek olduğundan bu gibi
hareketlerin yapılması kesinlikle haramdır.[364]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah vücudunun herhangi bir yerine dövme yapan,
yaptıran, beyaz kıllarını yolan, “güzel görünmesi için ön dişlerini açan ve Allah'ın
yarattıklarını ameliyatla değiştiren kimselere lanet etsin.”[365]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah (safların arasında yer varken oturmayıp)
ortasında oturan kimselere lânet etsin.”[366]
15-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.
Allah, kızgın demirle yüzünü damgalayan kimselere lanet etsin.”[367]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Anne ve babasına lanet edenlere, Allah'dan başka
büyük şahıslara tazimen kurban kesenlere, büyük günah işledikten sonra yatmaya
gelenlere ve (tarla, arsa gibi) yerlerin
sınırını değiştirenlere Hz. Allah lanet etsin.”[368]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gaipten haber veren, ok çeken ve kuş bırakanlara
lanet olsun.”[369]
Hadisde geçen
kelimeler:
Tekehhene: Kahinlik
yapan. Şahidi olmayan bir malı görmediği hal de kimin tarafından çalındığını
iddia etmek.
İstâkseme: Bir torba
içindeki “gidebilirsin” ve “gidemezsin” yazıl iki oktan birini kura ile çekmek.
“Gidebilirsin” yazılı okun çıkmasıyla yolcunun sefere çıkması, “gidemezsin”
okunun çıkmasıyla ise1 sefere çıkmasının uğursuzluk doğuracağına inanıp evinde
oturması.
Neceâ Min Seferi
Tedeyyüren: Yolculuğa hazırlanmış bir kimse kafes içindeki kuşunu bırakır. Kuş
sağ istikamete doğru uçarsa, yapma istediği yolculuğu uğurlu sayıp yola çıkar.
Fakat kuşun sol istikamete doğru uçması uğursuzluk sayılacağından yolculuktan
vazgeçer.
Bu saydıklarımız
kesinlikle haram, yapanlara ise Hz. Allah lanet etmiştir.[370]
18-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçki ticareti yapmak haramdır.”[371]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah
korkusundan gözyaşı döken, Allah rızası için düşman cephesinde nöbet bekleyip
uyumayan, Allah'ın bakılmasını haram kıldığı kadınlara gözlerini kapatan ve
Allah için katıldığı savaşta gözlerini kaybeden kimselere cehennem ateşi haram
kılınmıştır”[372]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Savaşa katılan erkeklerin hanımları, katılmayıp da evinde oturanlara anneleri gibi
haram kılınmıştır. Öyleyse evinde oturanlardan biri, savaşa 'katılanlardan
birisinin hanımı kendisine emanet edildiğinde ihanet ederse, kıyamet günü
ihanet ettiği 'kimsenin karşısında dikiltilir. Ona “işte emanet ettiğin
hanımına ihanet eden kimse. Dilediğin kadar sevabından al” denilince o da
dilediği 'kadar onun sevabını alır. Bundan sonra hainlik yapana kimsenin
sevabının “kaldığını mı zannedersin.”[373]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Yağmur gibi şeyler konusunda) yıldızın etkili
olduğuna inanarak bilgi edinen bir kimse, sihirbazlıktan bir parça almış olur
(ki, bunların ikisi de haramdır.)”[374]
Yıldızlardan bilgi
almak demek, büyük tesirleri olduğunu düşünerek çalışmak veya gaibten haber
vermek demektir. Her ikisinin de İslâmiyette yeri yoktur. Çünkü gaybı bilmek
ancak Allah'a mahsustur.[375]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Vücudun herhangi bir yerini kızgın bir demirle
dağlayan veya tılsım gibi şeylerle büyücülük yapan bir kimse, Allah'a tevekkül
etmekten ayrılır ve doğru olmayan bir iş yapmış olur.”[376]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların dinine, mukaddesatına, ancak zirta mahsulü
olan ya da ırkında zina mayası olan bir kimse hakaret edebilir.”[377]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Mal makam ve rütbesinden ötürü) kıskanmak,
müminlerin ahlâkı değildir. Fakat mümin olan bir kimse, kendisinden ilim
bakımından üstün olan kimseleri kıskanabilir.”[378]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Bu hadis numara
halinde izah edilmiştir:)”
I. Babasını tanıdığı halde inkâr edip başkasının
çocuğu olduğunu iddia eden bir kimse, küfür derecesinde günah işlemiş olur.
II. Hakkı olmayan
bir malın kendisine ait olduğunu iddia eden bir kimse, bizden değildir ve
cehennemdeki yerine hazırlansın.
III. (Yahudi ve
Hıristiyan gibi) kelimelerle müslüman bir kimseyi çağıran bir kimse, çağırdığı gibi
değilse, işlediği günah kendisine dönecektir.
IV. Ahlâksızlığı
kendisine isnâd ettiği kimse iddia ettiği gibi değilse, isnad ettiği
ahlâksızlıktan doğan günah kendisine dönecektir.”[379]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Alacaklının hoşnut olarak yanından döndüğü borçluya,
denizdeki balıklara varıncaya kadar her varlık dua eder. Hz. Allah, gücü yettiği
halde, vadesinde borcunu vermeyip erteleyen borçluya, o arada geçen gece ve
gündüz süresince günah yazdırır.”[380]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Başkasının malını zorla -gaspeden veya soyana
işaretlerle yardım eden kimseler bizden değildir.”[381]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bizden olmayan
kâfirlere kendisini benzetenler de bizden değildir- O halde ey müminler! Kendinizi
Yahudiye hıristiyanlara benzetmeyiniz. Onların tüm adetleri bizim adetlerden
tamamiyle farklıdır. Öyle ki, Yahudilerin selamlaşması parmakla, hiristiyanların
selamlaşması ise el işaretiyle olur. (Oysa müslümanların selamlaşması “Esselamu aleyküm”[382]
Anlamı: “Selâmet,
huzur ve saadet senin olsun” cümlesiyle olur.)[383]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hanımını boşatmak veya zina yapmak için kocasını aldatan kimse bizden
değildir.”[384]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Taşşaklarını bükmek gibi şeylerle erkekliğine son
verdiren kimseler bizden değildir. (Şehevi arzularına hakim olamıyorsan) oruç
tut ve eteklerini tıraş etme.”[385]
Hadisin sebebi: Mez'un
oğlu Osman, peygamber efendimiz (s.a.s)'ın
huzuruna gelerek
“Şehevi arzulanma
mağlûp olan bir kimseyim. Bana izin verin de erkekliğime son vereyim” der.
Bunun üzerine peygamberimiz (s.a.s) şöyle cevap verirler:
“Hiç bir şekilde erkekliğine son verme. Eğer şehevi
arzularını mağlûp etmek istiyorsan oruç tut ve eteklerini tıraş etme.”[386]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Haksız yere kavmine yardım etmeye çalışan veya zulüm
eden kabilesine yardım eden- kabilesine yardım edip insan öldüren kimseler
bizden değildir. Bu zihniyetten ayrılmadan ölen kimseler de bizden değildir.”[387]
32- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Semavî musibetlere rıza göstermeden) bağırıp
çağıran, başını (yas gereğince) tıraş eden veya elbisesini parçalayan kimseler
bizden değildir.”[388]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Başına gelen musibetten dolayı) yüzüne vuran
elbiselerini yırtan, ölünün iyiliklerini sayarak ağlayanlar bizden değildir.”[389]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Küçüklere merhamet etmeyen büyükler ve büyüklere de
saygı göstermeyen gençler bizden değildir. Bizi aldatanlar da bizden değildir.”
Mümin kendisi için dilediğini başkası için de
dilemedikçe gerçek mümin olamaz.”[390]
35- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Başkasının servet, mal ve makamına göz dikip)
kıskanan, iki kişinin arasında söz taşıyıcılığı yapan ve kahinlik edenler
bizden değildir. Biz de onlardan değiliz.”[391]
36- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimden birçok Kimseler, içki içecek ve
içtiklerine de çeşitli isimler takacak, çalgı çaldırıp kadınlara türkü
söylettirecekler. Bu kötülüklere karşı Hz. Allah deprem yaratarak onları yerle
bir edecek ve maymun, domuz gibi şekillere sokacaktır.”[392]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç kimse vardır ki, bunların acı akıbetlerini sorma:”
a) İslâm topluluğundan ayrılan, müslüman devlet adamına
karşı gelen ve asi olduğu halde ölenler.
b) Efendisinden kaçıp, döndüğü halde itaat etmeden ölen
köle ve cariyeler.
c) Kocasının bulunmadığı bir zamanda süslenerek zina
edip ahlâksızlık tohumunu saçan kadınlar.
Bunların acı akıbetlerini sormayın. Çünkü er geç
cezalarını bulacaklardır.”[393]
İslâm topluluğundan
dolayısıyla İslâm dininden ayrılarak müslümanların arasında dinsizlik tohumu
saçan kimseleri gerek dünyada gerekse ahirette birçok azap ve cezalar
beklemektedir. Yine efendisinde kaçarak itaatsizlik yapan, zararlı yollara
başvuranların da akıbetleri acıdır.
Kocası askerde veya
gurbette olduğu halde fuhuş batağına düşmüş zina tohumunu bulunduğu muhitin
arasına sokarak birçok kadın ve erkeği yoldan çıkaran ahlâksız kadınları ne
büyük acı akibetler beklemekte.[394]
38- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç kimse
vardır ki, bunların acı akıbetlerini sorma:”
a) Büyüklük konusunda Allah ile mücadele edip herkesi
kir gören ve yalnız kendisini büyük gören kimseler,
b) Kibirlik konusunda Allah ile mücadele eden ve Allah'ın
büyüklük sıfatına sahip çıkıp mal, makam ve rütbesiyle herkesi küçük görerek büyüklük
taslayan kimseler,
c) Hz. Allah'ın vereceği azap konusunda şüphe ederek
rahmetinden umut kesip tövbe etmeyen kimseler,”[395]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Meleklerin bile kendilerine yaklaşmak istemediği üç
kimse vardır:”
a) Kâfirlerin ölüsü. (Allah'a inanmayan ve bütün
nimetlerini hiçe sayan bir kâfirin ölüsünün bir domuz leşinden ne farkı
olabilir.)
b) Yüz ve ellerini çeşitli boyalarla boyayan kimseler. Çünkü
bunla çirkinliğini örtmekle başkalarını aldatan kimselerdir.
c) Gusül oluncaya kadar cünup olan kimseler.
Çünkü cünup halinde olan kimseler manen pis sayılırlar.”[396]
40- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cehennem
azabından kurtulamayacak üç ikimse vardır:”
a) Mennan: İyilik
yaptığı kimselerin başına kakanlar,
b) Akkun: Anne ve babasına (haksız yere) hakaret
edenler,
c) Ve Müdminun: Devamlı olarak içki içenler.”[397]
41- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın dualarını kabul etmediği üç kimse
vardır:
a) (Hırsızlık yapmak veya yol kesmek için,) harabe gibi
ıssız yerlerde pusu kuran kimseler,
b) Efelik taslayıp yol ortasına oturup gelip geçenlere
eziyet veren
kimseler,
c) Hayvanını kazığa bağlamayıp başıboş bırakıp sonra da
kaybolan
hayvanının
geri dönmesi için Allah'a dua eden kimseler.”[398]
42- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, altın ve gümüşten yapılmış kaplardan yemek yiyip su
içenler cehennem içinde bağırsaklarını sürükleyecekler.(İslâmiyete göre
kadınların dışında altının tamamı, gümüşün de yüzük dışında erkeklerce
kullanılması haramdır. Çünkü bunları kullanmak dövizi tehlikeye sokar.)[399]
43- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim ümmetim, nankörlük, servet ve bol mal yüzünden
azgınlık, zulüm etmek, birbirlerine öfkelenmek ve kıskanmak gibi geçmiş
milletlerin hastalıklarıyla hasta olunacaklardır.”[400]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fakir, elini açarak halk arasında dolaşıp dilencilik
yapan değildir. (Çünkü dilencilik sayesinde kısa bir zamanda zengin olabilir.)
gerçek fakir, malı olmayan, milletin de farkına varmadığından sadaka ile yardım
etmediği ve evinden çıkıp da halk arasında dolaşıp dilencilik yapmayan
kimselerdir ancak.”[401]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dilencilik ancak üç sebebden biri için caizdir:
a) Ağır kan bedelini ödemek için,
b) Ağır bir borç için,
c) Şiddetli fakirlik için,”[402]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Davut peygamber diyor
ki:
“Elini dirseklerine kadar
ağzına soktuğun büyük bir yılanın seni ısırması, senin için, sonradan görmüş
zengin bir kimseden bir şey dilemenden çok daha hayırlıdır.”[403]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin, ipini alıp da dağa çıkarak bir yük odunu
sırtına yüklemesi sonra da şehre inip onu sattıktan sonra kazandığı paranın
bir kısmını yemesi, bir kısmını da (sadaka olarak vermesi, hiç şüphesiz
başkalarından dilenmesinden çok daha hayırlıdır.”[404]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çalışmaktan aciz olan fakir bir kimse atın sırtında
bile gelse dilenmekte hakkı vardır. (Çünkü altındaki at, onun zengin olması
demek değildir.)”[405]
Geçen hadislerde
dilenciliğin çok kötü olduğunu belirtmiştik. Çünkü dilenciliği kendisine meslek
edinen bir kimse, memleketin yararına değil, ancak zararı nadir. Üstelik
çalışacak güçte olduğu halde oturup çalışan kimselerin sırtından geçinirler.
Bunun için sevgili peygamberimiz, (s.a.s) dilenciliğin haram olduğu kesinlikle
bildirmiştir. “Dilencilerin dilenmekte
hakkı vardır.” hadisi şerifinde ismi geçen dilenci, yoksul, çalışmaktan
aciz, bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi olan kimseler için söylenmiştir.[406]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhtaç olmadığı halde, sırf servetini çoğaltmak için, dilencilik yapan bir kimse, dilediği şey
ister az, ister çok olsun, sanki cehennem ateşini dilemiş olur.”[407]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın
vasıta edilerek kendisinden istenilen bir şeyi veren kimse için 70 sevap
yazılır.”[408]
Allah'ı vasıta ederek
dilenmek haramdır. Çünkü bu şekilde dilenen bir kimsenin dilediğini vermemek,
Allah'ı hiçe saymaktır ki, bu da büyük bir günahdır. Fakat bir dilencinin
dilediği şeyi veren kimse için, verdiği şey ister az, ister çok olsun, hem
dileneni memnun ettiği hem de Allah'a olan sevgisini, saygısını gösterdiğinden
tam yetmiş sevap yazılır.[409]
8-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Atın
üzerinde iken) elinden düşen kamçıyı almak için bile olsa başkasından bir şey
isteme. Senin attan inip kamçıyı alman daha iyi, (Fakat mecbur kaldığın zaman
ihtiyacın olan bir şeyi başkasından isteyebilirsin.)”[410]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç çeşit el
vardır. Sırasıyla:”
a) Allah'ın eli. (Kuvvet ve kudreti her yerde ve her
zaman) her elden üstündür.)
b) Başkasının yardımına uzanan el,
c) Aşağıda kalan el. (Başkasından dileyen el)
(Fakat fakır olan muhtaç kimselere ancak gücünün
yettiği kadar yardım elini uzat. Yoksa kendi nefsinin nafakasını dahi temin
etmekten aciz kalırsın. Nitekim peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:) “Kendi
nafakanızı temin etmekten aciz bir duruma düşmeyin.”[411]
1-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey imanlılar! Gerçekten
siz Allah'ınızı (berrak bir havada) ayı gördüğünüz gibi göreceksiniz. Ve Allah'ı görmek konusunda birbirinize zulüm
etmeyeceksiniz. (Çünkü Allah'ı görmekte hepiniz eşit olacaksınız) Eğer sizin
sabah ve ikindi namazını kılmaya gücünüz yetiyorsa muhakkak kılınız. (Çünkü bu
İki namaz diğer tüm namazlardan daha üstün ve Allah'ı gösterecek en kuvvetli
sebeplerden biridir.)”[412]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey
imanlılar! Siz ölmeyinceye kadar
Allah'ın cemalini elbette göremezsiniz. (Çünkü dünyada iken işlediğiniz
kötülükler buna engel olur.)[413]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Biriniz
sevdiği bir şeyi rüyasında görürse, o rüya Allah'dan geldiğinden hemen Allah'a
hamd ve şükür etsin. Rüyasını da başkalarına da anlatsın. Sevmediği bir şeyi
rüyasında görürse, o şeytandan geldiğinden (uyandığı anda euzu besmele çekip)
Allah'a sığınsın ve bu rüyayı da başkalarına anlatmasın.”[414]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz rüya tabir edildiği gibi olur. Bu, kişinin
kaldırdığı bir ayağını beklettiği -müddetçe öylece kalması indirdiği zaman ise
yere düşmesi gibidir ki, görülen rüyada havada kalır, tabir edildiği anda ise
düşüp vuku bulur. Öyleyse biriniz gördüğü rüyasını ancak rüya tabir eden ve nasihat
eden bir kimseye anlatsın.”[415]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Peygamberliğini bildirecek sebeblerden, ancak doğru
rüyalar kalmıştır.”[416]
Sevgili peygamberimiz
(s.a.s) diğer bir hadisde ise: “bana verilen
peygamberlik süresi 23 sene olmuştur. Bu müddetin 6 ayı doğru rüyalarla
geçmiştir. Demek ki, 23 senenin altı ayı rüyalarla, geriye kalan yıllar ise
vahiylerle geçmiştir.”[417]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten yazıyı öğretmek, güzel isim takmak ve bulûğa
erdiği zaman ise evlendirmek çocuğun babası üzerindeki haklarıdır.”[418]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her çocuk, İslâmiyeti
kabul edecek yetki ve karakterde doğar. Tam konuşacak ve iyi ile kötüyü ayırd
edebilecek bir yaşa geldiği zaman, anne babası onu (kendi inançlarına göre) ya
hıristiyanlaştırır ya da putperestleştirir.”[419]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, bir babanın çocuğunu bir defa terbiye
etmesi, onun için, sadaka vermesinden daha hayırlıdır.”[420]
Terbiye görmeyen bir
çocuk, yaban otlan bitiren elverişsiz bir toprağa benzer. Tarlayı verimli bir
hale getirmek büyük bir hizmet olduğu gibi, çocukları verimli bir hale getirmek
de büyük bir hizmettir.[421]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İmtihan için (Allah tarafından) kendisine kız evlât verilen bir baba, onları İslâmiyete
göre terbiye edip iyilik yaparsa (kıyamet günü) babaları için cehenneme karşı
bir kalkan gibi olurlar.”[422]
Bozuk bir temel
üzerine atılan bir bina er geç yıkılmaya ve birçok insanın enkaz altında kalıp
ölmesine veya yaralanmasına sebeb olduğu gibi, dini terbiye görmeyen bir
memleketin kızları ile kurulacak olan evlilik yuvası ve bunlardan meydana
gelecek çocukların idare edecekleri memleket de yıkılmaya mahkûmdur.
Türkiye’nin bugünkü hale düşmesine de hiç şüphesiz dini terbiye görmemiş kadın
ve kızlar sebeb olmuştur.[423]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalnızlık kötü bir arkadaştan, salih bir arkadaş da
yalnızlıktan daha iyidir.”
Faydalı bilgi yazmak, yazmamaktan daha hayırlı olduğu
gibi', zararlı bir bilgi yazmamak ise, yazmaktan hayırlıdır.”[424]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kalbi katı ve merhametsiz develeri otlatan çoban,
çobanların en kötüsüdür. (Kötü bir milleti idare eden merhametsiz ve dinsiz bir
devlet adamı, devlet adamlarının en kötüsüdür.)”[425]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ancak
düşüp kalkmış bir kimse müsamahakâr ve yine ancak tecrübe görmüş bir kimse
hikmetli olabilir.”[426]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayırlı
şeyler ikisinin alışkanlık haline getirdiği şeylerdir. Kötü şeyler de yine kişinin
alışkanlık haline getirdiği şeylerdir. Hz. Allah hayırlı olmasını dilediği
kimseleri, dinî meselelerde bilgin kılar.”[427]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her insan,
sevdiği arkadaşının dini üzerindedir. Öyleyse her biriniz sevip arkadaşlık
yaptığı kimsenin dinine baksın.”[428]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En casur kişi, şiddetli bir şekilde öfkelendiğinde
yüzü kıpkırmızı kesilip tüyleri diken diken olduğu halde öfkesine hakim
olandır.”[429]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyi kir
arkadaş misk satan, kötü bir arkadaş ise körük üfleyen kimseye benzer. Misk
satıcısından ya misk alırsın ya da koklarsın. Körüğü üfleyenden ise, elbiseni
yakmak veya kötü kokusundan rahatsızlanmak gibi zarar görürsün ancak.”[430]
Temiz, ahlâklı, imanı
kuvvetli bir arkadaşın hareketleri, tipi temiz bir havaya benzer. Hareket ve
davranışları kötü olan bir kimseni böyle bir kişiyle arkadaşlık etmesi, onu tüm
kötü hareketlerinden arındırır. Bambaşka bir insan yapar. Oysa kötü ahlâklı bir
kimseyle arkadaştı yapmak, bulaşıcı bir hastalığı olan kimsenin yanında durmak
demektir bu da mikrobun kendisine geçip aynı hastalığa yakalanmaktır.[431]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey Ebe! Velid! Allah'dan kork. Çünkü sen, ihanet
ederek milletden aldığın deve, sığır ve koyunları kıyamet günü, bağrıştıkları halde yüklenip haşır meydanına geleceksin.”[432]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü o, kendisinden
zulmen alınan hakkını Allah'dan istemekte ve Hz. Allah'da hak sahibinin hakkını
mutlaka verir.”[433]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zulüm yapmaktan kaçınınız. Zira zulümler, kıyamet
gönü yapanın bir daha çıkamayacağı bir karanlığa girmesine sebeb olur.”
Cimrilikten sakınınız. Sizden önceki ümmetleri helak
etmiş ve böylece birbirlerinin kanlarını dökmesine, haram olan şeyleri de helâl
saymalarına cimrilik neden olmuştur.[434]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Saltanatını Allah'a karşı gelmekle sağlamlaştırmaya
çalışan kimseyi Hz. Allah kıyamet günü bütün hilelerini hiçe sayarak cezalandırır.”[435]
Günümüzün devlet
adamları gibi, birçok kimse, kendi saltanatlarını sürdürmek ve garantilemek
için, haram olan nedenlere başvurur. İnan öldürmek, İslâm kanunu çiğnemek ya
da değiştirmek, yolunu sapıtmış hakimleri bir araya getirip kendi davasının
çözümü için mahkeme kurmak gibi dinle ilgisi olmayan şeyleri yapan kimseler,
yarın kıyamet günü Allah'ın huzurunda kurulacak mahkemeye geldiklerinde
herhangi bir hile gösterip kendisini Allah'ın kuvvet ve kudret elinden
kurtaramayacaklardır-Dünyada birtakım dolaplar çevirmek kolay olabilir belki,
ama kıyamet gününde böyle bir şeyin olması düşünülemez dahi.[436]
5-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun bedduası bulutların
üzerine çıkarak Allah'ın huzuruna varır. (Bedduasını dinleyen) Hz. Allah söyle
der: “İzzet ve azametim üzerine yemin ederim ki, geç de olsa sana yardım
ederim.”[437]
6-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'dan başka yardımcı bulamayan çaresiz kimselere
zulüm edenlere karış Allah'ın gazabı daha şiddetlidir.”[438]
7-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlara eziyeti en çok olan kimsenin kıyamet günü,
azabı insanlar arasında en şiddetli olan kişidir.”[439]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah sizin (erkek kız ayırımı yapmadan) çocuklarınız arasında yanaklarından öpmeye
varıncaya kadar adaletli davranmanızı sever.”[440]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Verdiği sözü bozan her hain, kıyamet günü boynuna
sancakla tanıtılıp rezil edilir."[441]
Hain olan her insanın
kıyamet, günü, eline “bu falanca kimseye aittir” yazılı bir sancak verilir.
Yaptığı hainliği simgeleyen sancakla birlikte tüm insanlara teşhir edilip
rezil ve rüsva kılınır.[442]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim (iyi veya kötü) bir kabileye yardım edip onları
desteklerse, onlardan olur. Bir zorbayı memnun etmek için, bir müslümanı tehdit
ederek kötülük yapan bir kimse, kıyamet günü zorbayla birlikte cezalandırılacaktır.”[443]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hak sahibi bir kimsenin gösterdiği delilleri bozup
hakkını elinden alan zalime yardım eden kişi, Allah'ın rahmetinden ve Peygamberin
şefaatından mahrum kalır.”[444]
Cami, medrese, köprü
gibi amme yararına işler yapan kimseler ne kadar sevap kazanırsa, bunların
yapımında çalışıp yardımcı olanlar da o kadar sevap kazanırlar. Oysa gerek din,
gerekse amme1 zararına olan meyhane, pavyon ve içki imal eden fabrikaların
yapımında çalışıp yardımcı olan kimseler yapan veya yaptıran kimsenin
kazandığı günah kadar günah kazanmakta.
Yine mahkemelerde
davacı veya davalı hak sahibi bir kimsenin aleyhine yalancı şahitlik yapmakla
zalime yardım eden bir kimse de dehşetli o kıyamet gününde herkesin muhtaç
olacağı Allah'ın rahmetinden, peygamberinse şefaatından mahrum kalacaktır.
Gerçek dışı kararlar veren hakimler için de hüküm aynıdır.[445]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Açılan bir dava için (yalancı şahitlik yapmak gibi)
zalime yardım eden bir kimse, o işten vazgeçinceye kadar Allah'ın gazabı
altındadır.”[446]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Başkasına
ait bir toprağın bir karışına zulmen tecavüz eden herhangi bir kimsenin, Hz.
Allah toprağın yedi tabakasına varıncaya kadar kazdırıp çıkardığı topraktan
yapılan bir halka boynuna geçirilir ve o kimse insanlar arasında davalar
bitinceye kadar teşhir edilip bekletilir.”[447]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey insanlar! Allah'ın gazabından (korkunuz. Allah'ın
birliğine yemin ederim ki, Hz. Allah mümine zulüm eden bir kimseden kıyamet günü
müminin intikamını muhakkak alacaktır.”[448]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her biriniz
koltuğuna oturup dayandığı halde Hz. Allah'ın, Kur'anın içinde bulunan haram
şeylerden daha başka şeyleri de haram kılmadığını mı zannediyorsunuz. Böyle
düşünmeyiniz. Çünkü muhakkak ki ben, hadislerle bazı şeyleri emir eder, bazı
şeyleri vaaz ve nasihatlarla bildirir,
bazı şeyleri de yasaklarım.
Bunlar, Kur'anda bulunanlar kadar, belki daha da çoklar. Şüphesiz Hz.
Allah (memleketinizde bulunan yahudi ve hıristiyan gibi) kitap ehlilerinin
evlerine "izinleriyle 'girmenizin dışında gitmenizi haram kılmıştır- Yine
Hz. Allah onların ailelerine vurmanızı ve mallarından yemenizi de haram
kılmıştır.”[449]
Hz. Allah, bütün
dinlerin arasından seçtiği İslâm dininin hükümlerinden bir kısmını Kur'an
yoluyla, diğer bir kısmını da Hz. Muhammed'in aracılığıyla (hadislerle)
insanlara bildirmiştir. Hadislerle insanlara bildirilen kısım, Kur'andaki
hükümlerden daha çoktur.
Kitap ehlinin evine
izinsiz girmenin, kadınlarına hakaret veya zina etmenin, ya da mallarından
yemenin haram olduğu hadislerle bildirilen, fakat Kur'an’da yer almayan
hükümlerdendir. Devletimize vergi dedikleri, ihanette bulunmadıkları müddetçe
bunlara hakaret etmek haramdır. İhanet ettiklerinde ise, bizimle savaş yapmış
gibi olurlar ki, bizimle savaşanların malları ganimet olduğundan bize helâldir.
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Bu
hadisde peygamberimizin 13 vasiyeti yer almıştır:)”
a) Ben sana, Allah'a karşı takvalığı (emirlerine itaat, yasaklarından ise
kaçınmayı) tavsfye ediyorum. Çünkü bu, tüm işlerin başıdır.
b) Kur'an-i Kerim çokça okuman gerekir. (Çünkü vücudun
ana merkezi olan kalbi en yararlı hale getiren O'dur.)
c) Hz. Allah'ı zikretmek. Çünkü seni, semadaki melekler arasında andıran, yerde de
insanlar arasında sevgi ve saygı nuruna kavuşturur.
ç) Allah'ın varlığına delil olan bu kâinatın
hakkında derin derin düşünmelisin. Ancak faydalı şeyler için konuşabilirsin.
Çünkü senin bunu uygulaman, şeytanı kendinden korumana ve dinin emirlerini
yerine getirmene yardımcı olur.
d) Çok gülmekten sakınınız. Çünkü çok gülmek,
kişinin kalbinin öldürdüğü gibi yüzünden iman nurunu da söndürür.
e) (Nasıl
gerekirse İslâm uğuruna) cihat edin. Çünkü cihat, ruhbanlık (dünyadan
tamamiyle ilgiyi kesip gece gündüz Allah'a ibadet etmek) gibidir.
f) Fakirleri sevin ve onlarla oturup kalkınız.
(Çünkü fakirlerle kalkıp oturmak, kişinin kalbini merhametle doldurup yoksul
kimselere karşı yardım elini uzatmaya yardımcı olur".)
g) (Servet, mal, makam ve rütbe bakımından)
kendinden üstün olana değil, aşağı olanlara bak. Çünkü bu, Allah'ın sana
verdiği nimetlerin hiçe saymaman gerektiğini gösterir.
h) Senden akrabalık bağlarını koparıp atan
akrabalarına sen, gene de iyilik yap. (Çünkü akrabalara iyilik yapmak, kişinin
ömrünü uzatır ve akrabalık bağını sağlamlaştırır.)
ı) Aleyhinde
acı bile olsa, daima doğruyu konuş.
i) Allah'ın emirlerini yerine getirirken, seni
hor görenlerden korkma. Çünkü öz nefsin için bildiğin Allah'ın emirlerine
sarılman, sem, bazı kimselerin hoşlanmadığı şeylerden kurtarır.
j) Kişide
üç şeyin bulunması kusur bakımından yeterlidir:
I. Kişinin kendi kusurlarını görmeyip
başkalarında kusur araması
II. Yaptığından
haya etmeyen kimsenin, başkasından haya duyması,
III. Arkadaşlarına
eziyet vermesi
Ey Ebazer dinle ki, tedbirden daha iyi bir akıl,
kötülüklere de engel olacak Allah'ın azabından daha iyi bir şey yoktur.
k) İyi
ahlâktan daha değerli bir servet yoktur.”[450]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizi ilk önce sahabiyelerime, sonra da onlara tabi
olanlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Ondan sonra yeryüzünde birçok
yalancılık türeyecektir: Öyle ki, onlar kendilerine yemin edilmesi istenilmede
yemin eder, şahitlik yapmaları istenilmeden de şahitlik yaparlar.”
Uyanık olun. Yabancı bir erkek bir kadınla baş başa kaldığı
zaman üçüncü olarak
aralarına şeytan girer.
Ehlisünnet ve cemaatle biricikte olup onlardan
ayrılmayınız. Şeytan, cemaattan ayrılan yalnız kimselerle beraberdir. Çünkü o,
iki kişinin arasında oluşan beraberlikten bile uzak kalır.
Cennetin ortasında bir yer edinmek isteyen kimse
cemaatten ayrılmasın.
İşlediği iyiliklerime sevinen, kötülüklerine ise
üzülen kimse, gerçek mümindir.”[451]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey imanlı kişi!
Gizli veya aşikâr tüm işlerinde Allah'ın tavalığını (emirlerine itaat,
yasaklarından kaçınmayı) sana tavsiye ediyorum.”
Bir kötülük işlediğin zaman, (Allah'ı unutup kollarını
sallaya sallaya yürüme. Çünkü onun cezasını çekecek olan sensin. O halde
akabinde onu yok eden bir iyilik işle. Hiç kimseden elini uzatıp bir şey
dilenme. Kendine güvenin yoksa emanet alma. (Adaletten ayrılmak ihtimali varsa)
İki kişinin arasına girip davalarını halletmeye kalkışma.”[452]
Her işin başı, Allah
korkusudur. Silâha karşı maddi kalkanlar olduğu gibi, manevi kalkanlar da
vardır. Manevi olan kalkan, Allah korkusudur. Çünkü Allah korkusunu kalbinde
bulunduran kimse, sanki arzuladığı kötülüklere karşı memur gibidir. Onu
devamlı olarak iyiliklere teşvik eder. İyiliklere alışmış olan bir kimsenin
yolu îman yoludur. İman yoluna girmiş olan kimseler, cennete girmiş ve
Allah'ın cemaline kavuşmuş olurlar.[453]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Faydalı olan iki şey vardır: Allah'ın kelâmı olan
Kur'an ve hidayet yolu olan İslâm.. Sözlerin en iyisi Allah'ın kelâmı, doğru
yolların en iyisi ise Hz. Muhammed'in yoludur.”
Uyanık olunuz! (Benden sonra İslâm memleketinde, dine
uymayan) icatlardan kaçınınız. Yeni icat edilmiş (dine aykırı olan) bu şeyler
de, bid'atdır. Her bid'at ise bir sapıklıktır. (Yapanı doğru yoldan saptırır.)
Bu da sahibini cehenneme götürür.
Uyanık olunuz! Kalbinizi katılaştıracak ve size
Allah'ı unutturacak uzun bir ömrünüz olmasın. Dikkatli olun ki, her gelecek yakın
sayılır. Uzak olan, gelmeyecek olandır.
Uyanık olun! Sapık olan, daha anasının karnındayken
sapık olarak yazılmış olandrf. Mutlu kimse, başkasının faydalı nasihatim kabul
eden kimsedir.
Mümiini öldürmek, küfür kadar ağır bir günafdır.
Mümine küfür etmek ise, fasıklıktır. (Doğru yoldan ayrılmakdır.)
Müslümanın din kardeşiyle üç günden fazla dargın
kalması... helâl değildir.
Uyanık olun. Yalancılıktan kaçınınız. Çünkü
yalancılık, ciddi veya şaka olsun, müslümanın ahlâkına yakışmayan bir
harekettir. Yalancılığa alışmış olan bir kimse, çocuğuna verdiği sözü bile
yerine getiremez. Yalancılık, yalan söyleyeni sapıklığa, sapıklık ise kişiyi
cehenneme götürür.
Doğru konuşmak, sahibini iyi ahlâka, iyi ahlâk ise
kişiyi cennete götürür. Doğru söyleyenler için “doğru söyledi, doğruyu yaptı”
denildiği gibi, yalan söyleyenler için de “yalan konuştu, yolunu sapıttı”
denilir. Yalancılığı meslek edinen kul, Allah'ın nezdinde yalancı diye
adlandırılır ve yalancıların kaydına geçirilir.[454]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.
Allah'ın tek bir kişiyi senin elinle hidayete erdirmesi, senin için, üzerinde güneşin doğduğu ve battığı her,
servetten hayırlıdır.)[455]
Başkasına tatlı bir
dille nasihat ederek onu hidayete erdirmekte daha büyük bir sevap yoktur. Canlı
olarak ateşin ortasına düşen bir kimseyi oradan kurtarmak ne kadar büyük bir
sevapsa, küfür yoluna sapmış bir kimseyi de ordan kurtarmak da o kadar hatta
ondan çok daha büyük bir sevaptır. Çünkü öbürünün ateşi muvakkat, diğerinin
ateşi ise müebbeddir.[456]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın güzel gördüğü şeyleri emir edin, çirkin
gördüğü şeyleri de yasaklayınız. Yoksa Hz. Allah en kötü olanlarınızı başınıza
getirir musallat eder. İyilerinizin duaları bile kabul olunmaz.”[457]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden
evvel dünyaya gelmiş hıristiyanların (kötü)
adet ve ananelerine karış karış, dirsek dirsek (adım, adım) uyacaksınız.
O kadar ki, eğer onlar kertenkele deliğine girecek olsalar, sizde (mutlaka bir
hikmeti vardır düşüncesiyle) arkalarından (kertenkele yuvasına) gireceksiniz.
Yine, onlardan biri yol ortasında hayasızca
hanımına yanaşıp cinsi münasebette bulunursa bunda da bir hikmet vardır
diyecek ve bunu da yapacaksınız.”[458]
Peygamberimiz
(s.a.s)'ın bundan takriben bin dört yüz yıl kadar önce haber verdiği bu büyük
tehlike, bugün İslâm dünyasında yıllardır salgın bir hastalık gibi kol
gezmekte ve iman cemiyetinin ana temellerini sarsmaktadır. İslâm prensiplerini
ihmal ettikleri için, geri kalan müslümanlar, kusuru kendi tembellik ve
gevşekiklerinde bulup dinin öz kaynağına dönecekleri yerde, yıllardır Avrupa
hiristiyanlığı ile yahudilik dünyasını maymunlar gibi taklit etmekte, onlardan
öğrendikleri adet ve fikirleri İslâm dünyasına ithal ederek dinin ruhunu
zedelemektedirler.[459]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyi hurmaların çürük hurmalar arasından seçilmesi
gibi, iyileriniz de seçilip ölür gider,
kötüleriniz kalır geriye. Öyleyse gücünüz yetiyorsa ölüm şerbetini
tadın.”[460]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin
diliyle ikrar edip ortaya çıkardığı bir hak, (başkası tarafından) işlenirse, o
hakikin sevabı, ortaya çıkaran için yazılır ve Hz. Allah onun mükâfatını tam
olarak verir.”[461]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kötülükleri işleyenlerden, hem sayıca, hem de
kuvvetçe daha üstün olan bir millet, bu kötülükleri önüne geçip yok etmezlerse,
Hz. Allah kötülük yapanlara ve bunlara engel olmayan o millete umumi bir belâ
verir.”[462]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Marif (Allah,
peygamber ye dinin faydalı gördüğü şeyler)'i başkalarına emir ediniz. Münker
(Allah'ın, peygamberin ve dinin kötü gördüğü şeyleri yapmak isteyenler)’i
kabul olunmayacak dualara baş vurmadan önce vazgeçirmeye çalışın.”[463]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
bir yerde dine aykırı toto hareket yapıldığı zaman, kötülüğün yapıldığım
yakından görüp de bundan hoşlanmayan, kimseler, onu görmemiş gibidirler. (Hiç
bir mesuliyet payları yoktur.) Bunun yanında kötülük yapılırken görmemelerine rağmen
bu hareketi gönülden tasvip edip hoşlanan kimseler ise, hareketin yapılışına
yakından tanık olmuş gibidirler. (Günahına ortaktırlar.)[464]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dine aykırı feir hareket ya da tutum gören kimse,
buna eli ile engel olmaya çalışsın. Gücü
yetmezse dili ile (o hareket veya
tutumun dine aykırı olduğunu herkese karşı haykırarak) engel olmaya çalışsın.
Bu da elinden gelmiyorsa, o kötülüğe karşı içinden kin ve nefret beslesin. Bu
sonuncu mücadele şekli ise, imanın en zayıf derecelisidir.”[465]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim ümmetimden öylesine değerli, kimseler vardır ki,
sahabelerime verilen sevabın aynısını alacaklardır. Onlar, dine aykırı hareketleri
ortadan kaldırmak için çalışırlar.”[466]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.
Allah, İslâm dini için bir numune buyurmuştur. Doğru bir yol ve bu yolun her
iki tarafında da birer set vardır. O iki sed de birçok açık kapılar vardır ve
bu kapılar da perdelerle örtülüdür. Yolun ağzında bir çağrısı '“Ey insanlar! Hepiniz
toplu olarak bu yola giriniz. Ve sakın bu yoldan sapmayınız” Diye insanlara
seslenir". Yolun üst tarafında başka bir çağırıcı ise insanlar perde ile
örtülü kapıdan girmek istediklerinde “Allah
aşkı için şu kapıları açmayınız, açarsanız i çeri girersiniz” diye seslenir.”
(Hadisin bu kısmına
kadar geçen örnek kelimeleri peygamberimiz şöyle açıklamışdır:) Doğru yol İslâmdır. İki sed, Allah'ın İslâmiyette
sınırlarını belirttiği hükümlerdir. Açık kapılar ise, Alab'ın haram kıldığı
şeylerdir. Yolun ağzında bekleyen çağrıcı Allah'ın kitabı olan Kur'an-ı Kerim,
yolun üst tarafında bekleyen çağrıcı da her müslümanm kalbindeki rahmet
melekleridir.[467]
Hz. Allah İslâm dinini
doğru bir yola benzetmiştir. Çünkü is-İâmda insanların mutluluğunu sağlayan
Allah'ın emir ve yasakları yer almıştır. Aynı zamanda bu yolun her iki yanında
bulunan sedlerden gaye, Allah'ın cezaları ve1 bu cezalarını men eden
kanunlarıdır. Bu sedlerden içeriye doğru açılan kapılar da; adam öldürmek,
zina, içki gibi Allah'ın haram kıldığı şeyler demekdir. Bu yolun yani İslâm
yolunun ağzında bütün insanları bu yola çağırıp buradan dışarı çıkmamaları için
seslenen bir çağırıcı vardır. Gene bu yolun üst tarafında bulunan bir başka
çağrıcı daha vardır ki, bu da harama açılan kapıları açmamaları için, insanlara
seslenir, O kapı açıldığı zaman ise, Allah'ın gazabı ve öfkesi açanlar üzerine
olur.[468]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Dine aykırı işler yapan) yarı akıllı sefillerin ellerinden
tutup onlara engel olmaya çalışın.”[469]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten
insanlar haram olan işleri yapan zalimleri gördüklerinde ellerinden tutup
yaptıkları işlerinden onları vazgeçirmezlerse, Hz. Allah her iki grubu da umumi
bir belâ ile cezalandırır.”[470]
14-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her biriniz,
din kardeşinin aynasıdır. Öyeyse din kardeşinde bir ayıp gördüğün zaman, (ona
bir ayna gibi gösterip) çıkarmaya çalışsın.”[471]
Mümin, müminin aynasıdır.
Bir ayna, karşısında tutulduğu her varlığı aynen gösterdiği gibi, mümin de
karşısında bulunduğu diğer bir müminin ayıplarını vaaz ve nasihat aynasıyla
birlikte gösterip, ayıplarını yok etmeye çalışmalıdır. Bir mümin, bir din
kardeşinin ateşte yandığını gördüğünde acıyıp onu kurtardığı gibi, cehennem
ateşine girmesini gerektiren bir kötülüğünü gördüğü zaman, acıyıp temizlemeye
çalışmalıdır,[472]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerek yabancılarınız gerekse akrabalarınız olsun, hak
ettikleri cezalarını veriniz. Bu cezayı iyi görmeyip tenkid edenlerin kötü
görüşleri sizi bundan vazgeçirmesin,”[473]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz wHz. Allah, gayretli (kötülüklere karşı),
hiddetli ve gazapkârdır. Hz. Allah gayretli olanları sever. Şüphesiz Hz. Ömer,
gayretlilerdendir.”[474]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.
Allah'ın birini sevdiği, diğerinden ise
nefret ettiği iki türlü gayretlik vardır. Yine Allah'ın binini sevdiği,
diğerini ise sevmediği iki türlü zan vardır. (Bu dört kısım sırasıyla
şöyledir:)
a) Allah'ın sevdiği gayretlilik: Kişinin şüpheli gördüğü kötülüklere karşı
hiddete gelmesi.
b) Allah'ın sevmediği gayretlik: Kişinin hiç bir sebeb
yokken öfkelenip hiddetlenmesi.
c) Allah'ın sevdiği zan: Kişinin sadaka verdiği
ve iyilik yaptığı zaman, sevinip kendisini iyi görmesi.
d) Allah'ın sevmediği zan: Kişinin bir sevap işlediğinde
kendini iyi görerek gururlanıp başkalarını hakir görmesi.”[475]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a and
olsun ki, imarrın ve iyi ahlâkın sebebiyle bir kişinin hidayet yoluna girmesi,
senin Arapların geçim kaynağı olan tüm kırmızı develerden daha hayırlıdır.”[476]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İmanın en sağlam halkası:
a) Allah için sevmek: Allah'ın emirlerine itaat ve
yasaklarından sakınanları sevmek,
b) Allah için düşman olmak: Kötülük işleyen kimseleri sevmemek,
c) Allah için sevmek: Allah'dan ve İslâm dinince
buyrulan her şeyi sevmek,
d) Allah için buğuz etmek: Allah'dan gelmeyen ve İslâm
dinüne aykırı düşen bütün şeylere düşman olmak.”[477]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, dünyada yaptıkları tüm
hareketlerinden dolayı kullarını hesaba çeker. Hatta (ev veya sokanda yapılan)
kötülükleri neden nehy etmedin diye sorar. (Rahmeti bol olan Hz. Allah, sevip
dilediği) bir kuluna mazeret delilini telkin ettiği zaman, kul şöyle der:
“Yarab!... Kusurluyum.
Vazifemi yerine getiremedim. Fakat rahmetini umduğum ve kötü insanların
şerrinden kurtulmak istediğim için bu kusuru işledim.[478]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bundan epey sonra İslâm ülkelerinde öylesine amir ve
hakimler gelecektir ki, İslama aykırı ne kadar kötülük varsa söyledikleri gibi
emıir eder ve yaparlarsa, kimse bunlara engel olamayacaktır. Bu yüzden ardı
ardına avare kelebekler gibi, cehenneme dökülecektirler.”[479]
Sevgili peygamberimiz (s.a.s)
bu hadisi şerifi söylediği zamandan 1400 sene sonra Avrupa'nın taklitçiliğini
yapıp İslâm dinine sırt çevirecek bir çok amir ve hakimler gibi devlet
adamlarının İslâm ülkelerinde türeyip çoğalacaklarını görmüş ve bu acı olayı
hadisi şerif ile dile getirmiştir. Yüzyıllar önce peygamberimizin haber verdiği
bu tehlike günümüzde bütün korkunçluğuyla baş göstermiştir.[480]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İslâm ülkelerinde öylesine fitne ve kargaşalıklar baş
göstecektir ki, orada yaşayan müslümanların ne eller-ne de dilleriyleonları yok
etmeye gücü yetmeyecektir.”[481]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanların
bulûğa ermeden ölen çocukları kıyamet günü arş-ı alanın altında oturur ve
(anne, baba gibi: yakınları için) şefaatçi olur. Ettikleri şefaat da kabul
olunur. Bunlar, henüz on iki yaşını doldurmadan ölen çocuklardır. On üç yaşını
dolduran çocuklar ise, işledikleri iyiliklerinin sevabını alır, kötülüklerinin
cezasını çekeceklerdir.”[482]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanların
bulûğa ermeden ölen çocukları, cennet ağaçlarının tepesinde yeşil kuşlar gibi
gezinirler. Onları koruyup kefil olanda babaları İbrahim peygamber olacaktır.”[483]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet ağaçlarının tepesinde gezinecek olan müslümanların
ölen çocukların babalarıİbrahim peygamber olacaktır.”[484]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Düşürülen çocuklarınıza isim takın ki, Hz. Allah onların şefaatiyle terazinin sevap
kesesini size ağır kılsın. Çünkü o düşürülen çocuklar, kıyamet günü şöyle
derler:“Ey rabbimiz! Bizi düşürdükleri gibi isim de takmadılar.”[485]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuk yapan
çirkin bir kadın, (Allah nezdinde) çocuk
yapmayan (kısır) bir kadından daha hayırlıdır. Çünkü ben, kıyamet günü, düşen
çocuklarınıza varıncaya kadar, diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla iftihar ederim.
Cennet kapısında bekleyen o düşen çocuklara rahmet melekleri tarafından cennete
girmeleri için emir edilir. Bunuır üzerine o çocuklar “Ya Rab! Biz, anne
babamız olmadan mı girelim?” derler. Bunun üzerine onlara “anne ve babanız da
sizinle birlikte cennete girsin” denilir.”[486]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yarım bir kelimeyle olsa dahi bir müminin öldürülmesinde
yardımcı olan bir kimse, iki gözü arasına “Bu Şahıs Allah'ın Rahmetinden
Umutsuzdur Artık” cümlesi yazılı olduğu halde Allah'ın gazabıyla karşı karşıya
gelecektir.”[487]
Bir kimsenin yıllardır
malını ortaya koyarak büyük bir uğraşı sonunda yaptırdığı evini yıkmak veya
yıktırmaya kimsenin hekkı olmadığı gibi, Allah'ın kudret ve kuvvetiyle
yarattığı imanlı bir kimseyi öldürmeye de hiç bir kimsenin hakkı yoktur.
Hadisin ifade ettiği gibi, insan öldürmek büyük bir günah olduğu gibi,
öldürene silâh, mal veya yarım bir kelimeyle dahi olsa yardımda bulunan bir
kimse, katil eli birlikte, iki gözleri arasına yazılan -hadisde geçti- bir
cümle ile birlikte kıyamet günü Allah'ın huzuruna gelecek ve Allah'ın gazabıyla
karşı karşıya olacaklardır. Onlar için rahmet ümidi yoktur artık.[488]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyanın yerinden oynaması - Allah'ın nezdinde
müslüman bir kimsenin öldürülmesinden daha hafifdir.”[489]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Eğer sema
ehli ile yer ehli birleşip bir mümininr öldürülmesinde ortaklık yapsalardı,
Hz. Allah hepsini yüzüstü olarak olarak cehenneme atardı.”[490]
4-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuğunu diri olarak toprağa gömüp öldüren bir kimse,
cehenneme atılarak cezalandırılacaktır.”[491]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Başkasıyla
aranda olan düşmanlık nedeniyle) döğüştüğün şahsın seni öldürmesine karşılık,
sen gücün yetiyorsa, öldürmeye değil, öldürülmeyi tercih et. Ve yine sen namaz
kılanlardan birini öldürmeye teşebbüs etme.”[492]
Başkasıya aranda
bulunan bir düşmanlıktan ötürü, senin hayatına gasp eden kimseye, gücün
yetiyorsa öldürmeyi değil, öldürülmeyi tercih et. Çünkü onu öldürürsen zalim,
öldürülürsen mazlum olursun. Hz. Allah zalimlerin değil, mazlumun yanında
olur. Ve O, adaleti gereğin ve mazlumun mutlaka intikamını alır.[493]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Devletle vergi vererek anlaşan ve hiç bir ihanette
bulunmamış ehli kitaplardan birisini öldüren bir kimse, kırk senelik bir
mesafeden bile gelen cennet kokusundan mahrum kalacaktır.”[494]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir
mümini öldürdükten sonra zevk duyan bir kimsenin Hz. Allah, tövbesini ve işlediği
iyiliklerini kabul etmez.”[495]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, güvenlik
verdiği ehli kitapdan olan bir kimseyi
(güvenlik anlaşmasını bozup hileyle) öldürürse, maktul ıkâfir 'bile
olsa, katilinden beriyim.”[496]
9-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rabbim olan
Hz. Allah, bizimle anlaşmış olan ehli kitaplardan birisine zulüm etmemi
yasaklamıştır.”[497]
1-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yahudi
milleti 71 fırkaya, Hıristiyan m'illeti 72 fırkaya, benim ümmetim ise 73 fırkaya ayrılmış
olacaktır. (Bu yetmiş üç fırkanın yalnız bir fırkası kurtulacak ki, bunlar da
ehlisünnet ve cemaattandır. Diğerlerinin hepsi cehennemliktir.)”[498]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Siz (başlarına
gelen iyilikleri Allah'a, kötülükleri ise insanlara isnad etmek inancına sahip
olan) kadercilerle beraber oturmayın. Ve davalarınızda onların hakemliklerini
kabul etmeyiniz.”[499]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, benim ümmetimi gerçek dışı batıl şeyler
üzerinde toplanıp karar vermekten korumuştur. (Batıl olan bir şey üzerinde
toplanıp karar vermezler.)”[500]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Biliniz ki,
gerçekten sözlerin en doğrusu Allah'ın kitabı olan Kur'an-ı Kerimdir.”[501]
Hz. Muhammed,
kendisinden birçok seneler sonra müslümanlar arasında gerçek dışı çeşitli
inanç, mezhep ve tefrikacılığın başgöstereceğini haber vermiştir. Sevgili
peygamberimiz (s.a.s) ve halifelerinden sonra, alevilik, rafizilik, kadericilik
gibi birçok batıl inanç ve tefrikacılıklar meydana çıkmış ve1 böylece
müslümanların arasındaki dayanışma bağları kopmaya başlamış ve nihayet
değerlerini kaybederek ehli küfre karşı dilenen bir dilenci durumuna
düşmüşlerdir. Tefrikacılar kendi aralarında 73 fırkaya ayrılacaklardır. Fakat
bunların arasında bir fırka kurtulup selâmete ulaşacaktır.[502]
2-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(İnsanların
yapışarak selâmete çıkacakları) en sağlam halka, takva kelimesidir. (Şahadet
kelimesi olan- bu takva kelimesi “Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne
muhammedür resülullah” cümlesidir.)”[503]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dinlerin en güzeli, İbrahim peygamberin dinidir (ki,
bu da İslâm dinidir.)”[504]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sünnetler (yollar)'ın en doğrusu, Hz. Muhammed'indir.”[505]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sözerin en iyisi, Hz. Allah'ı hatırlatan sözlerdir.”[506]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıssaların en güzeli, Kur'an-ı Kerim’dir.”[507]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Emirlerin en üstünü, farz olan emirlerdir.”[508]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İşlerin en kötüsü, Hz. Muhammed'den sonra icat edilmiş dine aykırı şeylerdir.”[509]
9-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yolların
en güzeli, peygamberlerin yoludur.”[510]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölümlerin
en şereflisi, şehitlerin ölümüdür.”[511]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Körlüğün en kötüsü, iman Hidayetini kabul ettikten
sonra dinden ayrılarak düştüğü sapıklıktır.”[512]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En hayırlı
ilim, faydalı olan ilimdir.”[513]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Amalığın en zararlısı,
kalb körlüğüdür”[514]
14-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yukarki el (veren), aşağıdaki el (alan) dan daha
hayırlıdır.”[515]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Az
fakat yeterli bir mal, kişiyi fazla meşgul ederek Allah'dan uzaklaştıran çok
maldan daha hayırlıdır.”[516]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Özür dilemenin en fenası, ahiret için hiç bir iyilik
yapmadan ölüm anında dilenen özürdür.”[517]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En kötü
pişmanlık, kıyamet duyulan pişmanlıktır.(Çünkü kıyamet gününde hiçbir pişmanlık
fayda vermez.)”[518]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öylesine kimseler vardır ki, namazlarını vaktin
sonunuda kılarlar.”[519]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bazı
kimseler vardır ki, Allah’ı çok az anarlar.”[520]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En ağır
-günah ve en zararlı varlık, yalan söyleyen dildir.”[521]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En hayırlı zenginlik, kalb zenginliğidir.”[522]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En hayırlı azık,
takvalık (Allah korkusu) dur.”[523]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hikmetli şelyer (faydalı bilgiler)'in en yararlısı,
Allah korkusudur.”[524]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kalbde beslenen en iyi inanç, kesinlikle Allah'ın varlığına inanmaktır.”[525]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın varlığına inanmamak ya da şüphe etmek,
küfürdür.”
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülerin üzerinde yüksek sesle -bağırıp çağırmak ve
ağlamak cahiliyet devrinden kalan kötülüklerden birisidir.”[526]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimsenin taksim edilmeden ganimet malından çalması
cehenneme girmesini gerektirir.”[527]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Servetini istif edip zekâtını vermeyen kimse,
zekâtını vermediği maldan dönüşen damga ile cehennemde dağlanır.”[528]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kötü şiirler, şeytanın çalgılarındandır.”[529]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçki, bütün kötülüklerin kaynağıdır.”[530]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ahlâksız kadın, şeytanın erkeklerin boynuna geçirip
doğru yoldan saptırdığı yularıdır.”[531]
32- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gençlik, yarı divaneliktir.”[532]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En kötü
kazanç, faizdir.”[533]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En kötü lokma, yetim malından çalınan lokmadır.”[534]
35- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Dünya ve
ahirette) mutlu kimse başkalarının faydalı nasihatini kabul eden kimsedir.”[535]
36- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Dünya ve ahirette) mutu olmayan kimse, daha anasının
karnındayken kader yazısıyla sapık olduğu yazılı olan kimsedir.”[536]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kişinin varıp da alacağı yer (kabri), dört kulaç
kadardır.”[537]
38- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En değerli kazanç, dünyada değil, ahirette olan
kazançdır.”[538]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En iyi, iş, iyi sonuç doğuran işdir.”[539]
40- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Taşınan sözlerin en zararlısı, yalan sözlerdir.”[540]
41- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geleceği muhakkak olan her işin zamanı yakındır.”[541]
42- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanlara küfür etmek, doğruluktan kaçıp sapıklığa düşmektir.”[542]
43- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mümini öldürmek küfür gibi ağır bir günahdır.”[543]
44-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimseyi arkasından çekiştirmek, etini kerpetenle
koparmak kadar büyük bir günahdır.”[544]
45- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Başkasına ait bir malı çalmak, öldürmek kadar haramdır.”[545]
46- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Zina
gibi haram olan bir şeyi) işleyeceğine dair Allah adına and içen bir kimseyi
Hz. Allah kürumayıp kendi haline bırakır.”[546]
47- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz, Allah, başkasının kabahatini gizleyen bir
mağfiretiyle örter.”[547]
48- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, başkasının suçunu affeden kimsenin suçunu
affeder.”[548]
49- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Başkasının yaptığı kötülüklere karşı öfkesine hakim olan
bir kimseye Hz. Allah’ı büyük bir sevap verir.”[549]
50- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Anasının veya babasının ölmek musibetine katlanan kimse
için, Hz. Allah kat kat sevap verir.”[550]
51- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz- Allah,
riyakârlıkla iyi amel işleyen kimseye mükafat değil, ancak ceza verir.”[551]
52- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kötülüklere karış sabrederek onu işlemeyen kimse için Hz. Allah bol bol mükâfat verir.”[552]
53-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kanunlarını hiçe sayıp günah işleyen kimselere Hz.
Allah büyük azab verir.”
Ya Rab! Bilerek veya bilmeyerek benim ve ümmetimin
işlediğimiz kusurları affeyle. Ey ümmetim! Allah'ın mağfiretini ancak sizin ve
kendim için isterim.”[553]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben
aranızda öylesine değerli iki şey bıraktım (ki, ona sadakatla sarıldığınız
müddetçe) doğru yolu bırakıp küfür yoluna sapmayacaksınız.”
a) Allah'ın kitabı olan Kur'an-i kerim,
b) (Hadislerle belirtilen) sünnetim.
Allah'ın kitabı olan Kur'an ve benim yolumu gösteren hadisler,
kıyamet günü, havuzun kenarına gelinceye kadar, birbirinden ayrılmazlar. Çünkü
bunlar birbirlerini açıklayıcı ve tamamlayıcı olarak birbirlerinin aynısıdır.”[554]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Muhammed'in hadisleri iki kısma ayrılır. Biri
farz olanı açıklamakta, diğeri ise farz olmayan faziletleri açıklamakta:
a) (Namaz, oruç, zekât gibi) aslı Allah'ın kitabında
olan Kur'an-ı Kerimde bulunanları açıklanmaktadır. Bunu uygulamak hidayet yolunu bulmak, red edip
terk etmek ise sapıklıktır.
b) Allah'ın-
kitabında aslı olmayan hadislerdir,
(Sabah, öğle ikindi, akşam ve yatsı namazlarının sünnetleri gibi.
Bunları kabul edip yerine getirmek fazilet, yapmamak ise hatadır.”[555]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Faizin
yetmiş üç kapısı vardır.”[556]
“Şuurlu bir müsiüman
olmak, ancak Allah (c.c.)'in buyurduklarına ve peygamber (s.a.s)’ın
hadislerine yeni Kur'an-ı ve sünnete uymakla gerçeklenir. Ne derece bilgili ve
akıllı olursa olsun, kul Allah'ın buyurduğu ve peygamberin açıklamalarıyla
yeterli bir bütünlük kazanan ilâhi esaslar derecesinde yüksek prensipler bulup
ortaya koyamaz. Bu yüzden müslüman her kişinin Kur'an-a ve sünnetlere uyması
gerekir. Eğer müslümanlar bugün böylesine yürekler yakıcı bir manzara
arzediyorlarsa, kusur dinin değil, sadece ayet ve hadis kaynaklarından
yeterince beslenip aydınlık yolda bir türlü birleşemeyen müslümanlarındır.[557]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Faizin 73
kapısı vardır. Bunların en küçüğüne dahi başvurup yapmak kişinin annesiyle zina
etmesi kadar ağır bir günahdır. Kötülüklerin en kötüsü, ikisinin müslüman din
kardeşinin ırzına geçmesidir.”[558]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Faizin ve Allah'a şirk koşmanın yetmiş kapısı vardır.”[559]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Faiz ile mal çoğaltılsa, o malın sonu azalıp eski durumuna
geçmeye mahkûmdur.”[560]
5-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir hayvanın karnındaki yavrusunu almak faiz kadar
günahdır.”[561]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Alacaklıyı alacakla satmak bir faizdir.”[562]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Din kardeşini seven müslüman bir kimse, Allah’ın
emirlerini yerine getirmiş olur.”[563]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kölelerin (ve işçilerin) evinin iş ve ihtiyaçlarını
yerine getirmek konusunda sana yeterlidir. O halde onlar beş vakit namaz
kılarlarsa senin kardeşindir. Onlara çocuklarına yaptığın iyilikleri yapıp
yediklerinizden yedirin.”[564]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yanında bir
din kardeşine hakaret edilen bir kimse, yardım etmeğe gücü yettiği halde ona
yardım etmeyip hakaretten kurtarmazsa, Hz. Allah kıyamet günü onu mahşer
meydanında insanların huzurunda rezil eder.”[565]
(*) İyi bir müslüman
elbetteki Allah'ın emirlerine hayatinin her anı da uyan ve Peygamberimizin
çizdiği yoldan ayrılmayan kimsedir. Fak; şurası da muhakkaktır ki insanlar,
eksiksiz ve samimi bir mümini, insanlara karşı olan hareketlerinin dürüstlüğü,
doğruluğu ve sevimliliği ile ölçülebilirler.
Gerçi kimin iyi mü'min
olduğunu, kimin Cehennemlik ruhlu olduğunu herkesin iç yüzünü en ince
noktalarına kadar gören Ulu Allah bilir. Ancak herkes hakkında kulların bildiği
ve onlara dayanarak iyiliğine veya kötülüğüne hüküm verdiği hususlar vardır.
İnsanlara iyi davranmayan, eline düşen her fırsatta karşısındakine zarar ve
sıkıntı veren, yardım elini uzatacağı yerde insanların rahatına, huzuruna ve
menfaatine engel olmaya çalışan, kendi rahat ve menfaatini, vicdanı sızlamadan
ellerin ıstırap ve huzursuzluğunda arayan, hattâ insanların dert ve
kaderlerine ortak çıkmayıp üzüntülerine gönülden katılmayan kimsenin iyi bir
mü'mîn olduğunu, Allah'ın ve Peygamber'in hoşnutluğunu hakkeden bir müslüman
olduğunu kim öne sürebilir?.. Çünkü iyi bir mü'mîn demek günde beş vakit namaz
kılan, hatta bu beş vakte beş vakit daha nafile katan, farz demeyrp sık sık
oruç tutan, zekât verip Kabe'yi ziyaret edere kimse değildir. Bu saydıklarımız
gerçi İslâm dininin ana temelini teşkil ederler, ama İslâmiyet hiç bir zaman
bunlarla bitmez. İslâmiyet gönül temizliği ve herkesi hoşnut eden örnek insan
olma davasıdır. Bilelim ki insanların kendisinden zarar gördüğü, tiksindiği ve
nefret ettiği bir kimsenin, Allah tarafından sevilip beğenilmesine kat'iyyen
imkân yoktur. İyi bir müslüman önce akraba ve yakınlarını, sonra yakın uzak
bütün komşularını ve daha sonra da karşılaştığı ve münasebet kurduğu herkesi
memnun ve razı eden kimsedir. Arkasından herkesin yaka silktiği, “Allah
belâsını versin,” diye lanetler edilen kimsenin istediği kadar bol bol ibadeti
olsun gerçek mü'minlik defterinde yeri olacağı şüphelidir. Bu konudaki
sözlerimizi, her mü'mînin kulağına küpe olmasını dilediğimiz Peygamber'imizin
şu sözü ile bitirelim: Mü'min kardeşinin sıkıntısını kendi sıkıntısı saymayan
kişi, gerçek mü'min değildir.[566]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Din kardeşine karşı kalbinde sevgi bulunan bir kimse,
sevdiğine dair din kardeşine haber vermezse, ona ihanet etmiş olur. (Haber vermesi
aralarındaki bağlılığı daha da kuvvetlendirir.)”[567]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, kocası yanında olmayan bir kadının
yatağına oturan kimseye kıyamet günü ısıracak zehirli bir yılanı musallat eder.”[568]
Kocası yanında
bulunmadığı bir zamanda kadının yanında oturmak, en büyük bir günahdır. Çünkü
aralarına şeytan girebilir ve kadını kocasına karşı ihanete tahrik edebilir.
Böylece kadın, ihanet edenlerden olup, cezayı hak eder.[569]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Borcunu vermek isteyen bir kimseye Hz. Allah
tarafından bir yardımcı bulundurulur.”[570]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adaletten ayrılmayıp adil kararlar veren bir hakim, günah
sevabı olmadığı halde Allah'a varmayı hak etmiş olur.”[571]
“İki kişinin arasına
girerek hakemlik yapmak veya üzerine aldığı bir davada karar vermek büyük bir
vebaldir. Çünkü her an için, adaletten kayma ihtimali vardır. Ancak adil bir
hüküm verirse, vebaldan kurtulabilir. Bunun sonucunda Allah'ın yanına günah ve
sevabı olmaksızın varır da onun için büyük bir kazanç sayılır.[572]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hile yapan kimseler, bizden değildir. Çünkü
hilekârlık aldatmacılık, sahibini cehenneme götürür.”[573]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, bir din kardeşini işlediği günah ile ayıplayıp
alay ederse, o kimse aynı günahı işlemeden ölmeyecektir.”[574]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslüman,
müslümanın din kardeşidir.”[575]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir müslümanın din kardeşiyle dargın olup ilgisini kesmesi, onu öldürmesi kadar ağır bir günahdır.”[576]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
a) Zannettiğin bir şey hakkında kesin hüküm verme.
(Çünkü zannettiğinin aksi de çıkabilir.)
b) Kıskandığın
bir kimseye, kıskançlığının nedenini gerçekleyip zulümde bulunma.
c) Kuşlarla fal çekip uğursuzluğa yormak istediğin
zaman, buna inanmayıp hemen vazgeç. (Çünkü kuşlarla fal çekip uğursuzluğa
yormak, Allah'a şirk koşmak demektir.)[577]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanın din kardeşi üzerinde beş hakkı vardır:
a) Karşılaştığında selâm vennek veya sefam almak,
b) Hastayı ziyaret etmek. Hastanın kimsesi yoksa ziyaret
etmek vacip, kimsesi varsa, ziyaret
etmek sünnet olur.)
c) Cenaze
namazını kılmak ve defnini yapmak. (Bu ise, farz-ı kifayedir.)
ç) Ziyafet
davetini kabul etmek- (Bu da vacipdir.)
d) Aksıran kimsenin “elhamdülillah” demesine karşılık yerhamukümüllafı”
(Allah sana rahmet eylesin” diye karşılık vermek.
Karşılaştığında selâm vermek ve tatlı konuşmaktır.”[578]
Bir müslümanın diğer
bir müslümanda olan diğer bir hakkı da hastalandığı zaman ziyaretine gitmektir.
Kanaatimizce bu en önemli ve hiç bir zaman ihmal edilmemesi gereken bir haktır.
Hiç şüphesiz ki, insan herzaman sıhhatini korumak için gerekli olan ihtimamı
göstermeyebilir. Gerek bu yüzden ve gerekse Allah'ın bizi imtihan etmesi için
zaman zaman hepimiz hastalanabilir ve bir derse tutulabiliriz.
Bu gibi zamanlarda
insanın bir köşeye atılması, bütün dostları ve ahbapları tarafından unutulması
ne kadar acı ve üzücüdür!...
İnsanların dosta ve
teselliye ençek ihtiyaç duydukları anlar, işte bu zamanlardır. Bunun için
dinimiz bu konuya büyük bir önem vermiş ve Peygamberimiz başka bir hadisi
şerifinde “Herhangi bir müslümân
sabahleyin hasta bir mü'min kardeşini ziyaret ederse, yetmiş bin melek ona
akşama adar rahmet okurlar. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek
sabaha kadar ona istiğfar ederler. Aynı zamanda o kimse için cennette toplanmış
meyvalar vardır.” diye buyurmuştur.[579]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanın
din kardeşi üzerinde altı hakkı vardır:
a) Din kardeşinle karşılaştığında selâm ver,
b) Ziyafete çağrıldığında davete icabet et,
c) Senden herhangi bir şey hakkında istenilen bilgiye
güzel nasihatle karşılık ver,
ç) Aksırıp Allah'a hamd eden din kardeşine “yerhamukümüllah”
diye karşılık ver.
d) Hastalarvdığı zaman ziyaret et.
e) Öldüğü zaman cenazesine katıl,”[580]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın affını gerektiren şeylerden birisi de; din kardeşini
üzmen değil, sevindirmendir.”[581]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın
affını gerektiren şeylerden birisi de;
din kardeşinle kar[582]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Karşılıklı birbirini sevmek, yardımlaşarak yekdiğerlerini kayırmak
hususunda müminler, azalarından biri ihastalandığı zaman, diğer kısımları
uykusuz kalarak ve ateşler içinde yanarak hasta azanın derdine katılan bir
vücuda benzer.”[583]
Diyebiliriz ki
insanlığın gönlünü Allah'ın birliği ile şenlendiren ilâhî nur'un Hira dağında
parladığı andan günümüze kadar İslâm yokluğundan şiddetli zararlar gördüğü ve
durmadan hasretini çektiği ve buna rağmen bir türlü kavuşamadığı en önemli
prensip, birlik ve müslümanlar arası tutkunluk olmuştur.
Halbuki dinimiz bütün
müslümanları kardeş saymış, İslâm cemiyetini de tuğları birbirini destekleyen
sarsılmaz bir bina şeklinde tarif etmiştir. Birlik ve beraberliğe dinimizce
verilen ve bunca öneme rağmen şu bin-dörtyüz yıllık tarihimiz ayrılıkların,
kardeş kavgalarının, mezhep çatışmalarının, sözün kısası birleşip düşman
dünyayı yok edeceğimize karşı karşıya gelip birbirimizi yemenin kanlı ve
acıklı sayfalan ile doludur.
Günümüzde de bütün
fikirler ve inançlar aralarındaki derin ayrılıkları uzlaştırıp birliğe doğru
gitmeye çalışırken yedi yüz milyonluk İslâm dünyası hiç yoktan sebepler icad
ederek küçük pürüzler yüzünden birbirleriyle uğraşmakta, bir araya gelmeye bir
türlü yanaşamamaktadırlar. İşte bu parçalanmışlığın acı ve ibretli sonucudur ki
günümüzün bütün müsiümân memleketleri batının maddeci” büyük zengin devletleri
ile Allahsız komünist devletlerin pazarlık ederek bölüştükleri ve köle diye
kulandıkları milletler olmuşlardır.
Bu acı durumun
vebalini sadece dünyanın her yanındaki ve hatta içimize de sinmiş olan, Allah
düşmanlarına yüklemek kanaatımızca eksik ve kısır bir görüştür. Çünkü
sebeplerin başı ve davaların kökü, müslümanların Allah'a ve O’nun resulüne
bağlanıp her mü'mini ana - baba bir kardeş diye görecek bir iman temizliğine
ulaşamamış olmamasıdır.[584]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuğunu, kocasını veya yakınını kaybeden bir kadına
baş sağlığı dileyen- kimseye, cennet elbiselerinden bir kürk giydirilir.”[585]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçek müslüman, diğer müslümanlarm dilinden, elinden
selâmette olduğu, mümin ise, insanların kan ve mal konusunda kendisinden
güvenlikte kimsedir.”[586]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçek müslüman, diğer müslümanların dilinden ve
elinden selâmette olduğu kimsedir. Gerçek muhacir, (yurdunu terkeden değil) Allah'ın
haram kıldıklarını terkeden kimsedir.”[587]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanların ortak oldukları üç şey vardır:
a) Sahipsiz ibir yerde biten bitkiler,
b) Sahipsiz sular,
c) Sahipsiz yakacak maddeler.[588]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İşçinin hakkını, teri kurumadan önce veriniz.”[589]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, ümmetimin fikirlerini sapık inanç
üzerinde birleştiremez, Hz. Allah'ın kuvvet ve himaye eli, topluluk
üzerindedir. (Doğru yolda bulunan bir toplumdan ayrıan kimse, cehenneme yalnız
olarak girecektir.)”[590]
Müslümanların
önderliğini yapan bilginleri hiç bir zaman gerçek dışı olan batıl bir inanç ve
düşünceyi kabul etmek konusunda birleşmez. Çünkü kalblerindeki iman lâmbası,
karşılarındaki meselelerin iç yüzünü gösterip onları batıl düşüncelerin
etrafında toplanmaktan alıkor.[591]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah, dünyada insanlara eziyet veren
kimseleri kıyamet günü cezalandıracaktır.”[592]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Evinde misafir edip besleyen ilk insan, İbrahim peygamber
olmuştur.”[593]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah, zalimlerinden zayıf kimselerin hakları
alınmayan
bir
milleti, işledikleri günahların azabından nasıl korusun.”[594]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişi, bineğinin sırtına binmeye, kendi yatağında
yatmasıve evinde imamlık yapmaya daha hak sahibidir.”[595]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimse, tuttuğu yerde oturmakla daha hak
sahibidir. Böyle bir (kimsenin bir ihtiyacını görmek için, yerinden kalktıktan
sonra gelip tekrar yerine oturması, yine hakkıdır.”[596]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her insan, gerek zalim, gerek mazlum olsun din
kardeşine yardım etsin. Yardım ettiği kişi zalimse eğer, onu zulmünden
vazgeçirmesi kendisi için büyük bir yardımdır. Eğer yardım ettiği kimse mazlumlardansa,
ona uğradığı haksızlıktan kurtarmakla yardım etsin.”[597]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, kıyamet günü boynuzlu hayvandan
boynuzsuza varıncaya kadar her hak, sahibine verilmeyecektir.”[598]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Birinizin çeşitli yerlerde yamalı bir elbise giymesi,
sonradan ödeyecek parası olmadığı halde veresiye olarak yeni bir elbise alıp
giymesinden daha hayırlıdır.”[599]
32- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimse, iyilik gördüğü bir kimseyi anıp ondan
bahsederse, ona karış şükran borcunu yerine getirmiş, iyiliğini gizleyip ondan
bahsetmezse, ondan gördüğü iyiliği inkâr etmiş olur.”[600]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adamın biri, din kardeşini
ziyaret için birköye gider. Bunun üzerine Hz. Allah, o adamın yoluna bir melek
gönderip onu oturtur. Melek, yanına varan adama, nereye gittiğini sorar.”
Adam:
“… köyüne bir
ahbabımın ziyaretine gidiyorum.” Melek:
“Adamın sana karşı bir
iyiliği veya alacağı mı var?” Adam:
“Hayır. Herhangi bir borcu yok bana. Ancak, Allah
rızası için (Allah'ın dostu olduğu için) onu seviyor ve bunun için de ziyaretine
gidiyorum.” Melek:
“Muhakkak ki, ben bunu
sana bildirmek için Allah tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Sen, dostunu
Allah için sevdiğin gibi, Allah da seni seviyor.” [601]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Her zaman değil, fakat) ara sıra ziyaret et ki,
sevgin artsın.”[602]
35- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Din kardeşini ziyaret eden kimsenin sevabı, ziyaret ettiği kimsenin sevabından daha
büyükdür.”[603]
36- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dîn kardeşini ziyaret edip evinde yemeğini yiyen bir
kimsenin derecesi, ziyaret edilip yemeğini yediren kimsenin
derecesinden daha üstündür.”[604]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah için
ziyaret et. Çünkü Allah için ziyafet eden kimseye, yetmiş bin melek (dua ve
istiğfar ile) ikramda bulunurlar.”[605]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben iki kötü komşunun arasındayım. Biri Ebu Leheb, diğeri
de Ukbe binu Ebu Muayd. Bu kötü iki komşu pisliklerini getirip kapımın önüne
atarlardı. Hatta (etraftan topladıkları) pislikleri dahi getirip evimin önüne
yığarlardı.”[606]
2-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Komşu hakları şunlardır:”
a) Hastalandığında,
akraba veya yabancı gözetmeksizin ziyaret etmek,
b) Öldüğünde,
(fakirse malınla, zenginse)
bedeninle cenaze namazına katılman,
c) Muhtaç bir komşun senden borç istediğinde, ona borç olarak dilediğin şeyi vermen,
d) Çıplak olana elbise giydirmen,
e) Başına bir musibet geldiğinde ona başsağlığı dUemen,
f) Evini onun evinden yüksek yapma ki, esen rüzgâra
engel olsun.
g) Yemeğin kokusuyla onu rahatsız etme. Ancak pişirdiğin
yemekten vermen, günah olan bu hükmün dışındadır.”[607]
Komşunun, hasta olan
komşusunun ziyaretine giderken, sevindirici hediyeler götürmesi, yanindayken
ölümden bahsetmesi, teselli edecek tatii ve güzel şeyler anlatması, yapması
gereken haklardandır. Öldüğü zaman cenazesine gitmesi, de bir hakdır.[608]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Cebrail, komşuluk hakkında bana öylesine tavsiyelerde
bulundu ki, hatta komşu komşunun varisi
olacağını zannettim. Yine, Hz.
Cebrail köleler hakkında bana öylesine tavsiyelerde bulundu ki, hatta köleye bir
müddet tayin edileceğini, bu müddet sonunda
azat edileceğini
zannettim.”[609]
Selâm vermek, fazla
lâfa tutmamak ve iğneden ipliğe hâlini incelememek komşu haklarındandır.
Ayrıca hastalandığında ziyaret, bir felâkete uğradığında taziye, sevinçli
günlerinde tebrik etmek ve kendi sevincini göstermek, kusurlarını bağışlamak,
kapı ve pencereden gizli hâllerini araştırmamak, evinin önünü daraltmamak,
evine getirdiğine göz dikmemek, kusurlarını gizlemek, felâkete uğradığında
yardımına koşmak, ayrıldığı zaman evini korumak, konuştuklarını dinlememek,
mahrem yerlerine bakmamak, hizmetçilerine kötü gözle bakmamak, çocuğu ile
güzel konuşmak, din ve dünyasında bilmediklerini ona öğretmek de, komşu haklarındandır.
Adamın biri, farelerin
evini istilâ etmesinden şikâyet etmiş. Bir kedi almasını tavsiye edenlere:
“Bunu yapmam; çünkü
kedinin sesini duyan farelerin, evimi terkedip komşunun evine gitmesinden ve bu
suretle kendim için sevmediğimi komşum için sevmiş olacağımdan korkarım” diye
cevâb vermiştir.[610]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Köy ya da şehirde) devamlı oturan kötü
komşularınızın şerrinden Allah'a sığınınız. Oysa obadaki kötü komşunun şerrinden,
günün birinde sizden ayrılıp gideceğinden kurtulabilirsiniz.”[611]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet günü ilk bakılacak dava, geçimsiz iki
komşunun davası olacaktır.”[612]
6-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a ve kıyamet gününe gerçekten iman eden kimse,
komşusuna iyilik yapsın. Yine Allah'a ve kıyamet gününe iman eden kimse, misafirlerine
ikramda bulunsun, dene Allah'a ve kıyamet gününe iman eden kimse, faydalı ve öz
ikonuşsurr, ya da sükût etsin”[613]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir
veya iki yetimi evine alarak yediren içiren ve onun meşakkatlarına sabır eden
kimseyle cennette işaret ve orta
parmak gibi bir arada olacağız.”[614]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben, yetime bakan kimseyle cennette iki parmak gibi
oluruz.”[615]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beni dinleyin!. Oruçtan, namazdan ve sadaka vermekten
daha çok sevap kazandıran ibadetin ne olduğunu size söyleyeyim mi? Arabuluculuk
ve dargınları barıştırmaktır. Çünkü anlaşmazlık ve çatıştırma, İslâm birliğini
kökünden kazıyan bir afettir.”[616]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ana-babaya
yapılması gereken itaatlerden birisi de, kişinin babasının ölümünden sonra
dostlarını ziyaret edip iyilik yapmasıdır.”[617]
“Rabbın hüküm verdi ki: On'dan başkasına sakın
tapmayın; ana-babanıza karşı iyi davranın. Eğer ana-babadan biri, ya da ikisi
yanında ihtiyarlarsa sakın onlara “of!.. Bıktım usandım” deme; -onlara sözün
tatlısını, ve gönül alıcısını söyle. Onlara
acıyarak alçsak gönüllülük kanadını (yerlere kadar) indir ve “Yarab, önler beni çocukken nasıl büyüttüler
ise sen de kendileni öylece esirge” Rabbımız, içinizden geçenleri en iyi
bilendir. Eğer siz iyi olursanız şüphesiz ki, Allah kendine yönelenleri (ve
bol bol tövbe edenleri) affedicidir.” [618]
Bundan da anlaşılacağı
üzere, dinimiz anne ve babaya büyük bir değer vermiş ve çocuklardan onlara
karşı saygı göstermelerini istemiştir. Sevgili peygamber efendimiz bunun için
yukarıdaki hadisde buyurmuş oldukları gibi çocukların, babalan öldükten sonra,
onların dostlarını ziyaret edip iyilik yapmalarını ve böylece onlara karşı olan
hak ve vazifelerini biraz da olsa yerine getirmelerini istemiştir.[619]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyilik
yaparak anne ve babasını memnun eden kimse,
Allah'ı memnun etmiş olur. Anne ve babasını daraltan kimse, Allah'ı darıltmış olur.”[620]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Anne ve
baba hakkında Allah'ın emirlerine itaat edip onları memnun etmeye çalışan kimse
için cennette iki kapı, birini memnun eden kimse için ise bir kapı açılır.”[621]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Anne ve babanıza itaat ediniz ki, çocuklarınızda size
itaat etsin. Başka kadınlara karşı namuslu olunuz ki, karınız da size karşı
namuslu olsun.”[622]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ana babaya itaat etmek, cihada katılmak kadar
sevaptır.”[623]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet annelerin ayakları altındadır.”[624]
Sevgili peygamberimiz (s.a.s)
“Cennet, anaların ayakları altındadır”
demektedir. Dinimiz, yavrusunu dokuz ay karnında taşıyan, onu ölüme yakın
dehşette doğum sancıları ile dünyaya getiren ve kendi kendini idare edebileceği
yaşa kadar benzersiz bir şefkat ve sabırla aç, uykusuz kalarak yavrusunu
büyüten anneye böylesine saygıdeğer bir rütbe tanımıştır.
Fakat bu yüksek rütbe
anneye ağır mesuliyetler de yüklemektedir. Çocuğunun sağlığına, açlığına,
tokluğuna önem verip üzerine titrediği gibi sarsılmaz bir din ve ahlâk
terbiyesi içinde yetişmesi için ide elinden geleni yapması lâzımdır.[625]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öylesine
iki günah vardır ki, (bu kapıyı çalanların) cezaları daha dünyada iken acele,
olarak verilir.
a) (Din, can ve mal konusunda) başkalarına zulüm etmek,
b) Müslüman anne
babaya karşı gelmek.”[626]
Aziz okuyucu! Bu
hadislerden anladığımıza göre, her çocuk anne ve babasının emirlerine itaat
etmek zorundadır. Fakat yolunu sapıtmış, Allah'ın emirlerini hiçe sayarak dine
aykırı olan şeyleri örneğin; (hırsızlık yapmasını, içki alıp getirmesini)
çocuğuna emir eden anne ve babaya, çocuğun itaat etmemesi gerekir. Çocuğun
itaat etmesi, Allah'ın emirlerine karşı gelmesi demektir ki, bu da büyük bir
günahdır.[627]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah
bütün günahlardan dilediği günahların cezasını kıyamet gününe erteler. Ancak
anne ve babaya yapılan hakaretin cezası bunun dışındadır. Çünkü Hz. Allah
bunun cezasını dünyada iken verir.”[628]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sevgili peygamberimiz, amcası Hz. Abbas için, bir çocuğun
babasına yaptığı iyilikleri lâyık görüp ona saygı gösterip
hısımlarına iyilik yapardı. (Çünkü bir yerde amcalar babanın yerini
tutar.)”[629]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuğun
babasına yaptığı iyilikler, onu cennet kapılarının ortasına kadar götürüp
cennete girmesine vesile olur.”[630]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuğun babasının iyilikleri altından kalkması,
çocuğun köle
olarak
bulduğu babasını satın aldıktan sonra, azat etmesiyle mümkün olur ancak.”[631]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın
rızası babanın rızasını gazabındadır.”[632]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın
rızası anne babanın rızasına, Allah'ın gazabıda anne ve babanın gazabına
bağlıdır.”[633]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yanında anıldığım halde bana salavat getirmeyen ve
ramazan ayına yetişip
ondan faydalandığı halde günahları af olunmayan kimse sürüm sürüm sürünsün.”
Sürünsün yine sürünsün, sürüm sürüm sürünsün...
“kim sürünsün Ya resûlallah!”
diye sordular. Peygamber (s.a.s) buna:
“ana babasından biri veya her ikisi yanında ihtiyarlayıp
da cennete girmeyi hak edecek kadar onlara
iyilik yapmayan sürünsün”
diyerek cevap verdiler.[634]
Sevgili peygamberimiz
“Allah'ın rızası anne ve babanın
rızasında, Allah'ın gazabı da anne ve babanın gazabındadır” diyerek anne ve
baba rızasını kazanmanın ne kadar önemli olduğunu bildirmiştir.
Uyanık ve şuurlu bir
Müslüman Allah'ın rızasını kazanmak istiyorsa -ki, hepimiz bunun peşindeyiz-
önce anne ve babasına karşı olan vazifelerinde bir eksiklik yapmaması gerekir.
Her türlü hareket, söz ve davranışlarda onlara karşı kalbinde beslediği derin
saygı ve sevgiyi göstermelidir. Onları incitecek, kalblerini kıracak ve
gücendirecek hiç bir davranışta bulunmamalıdır.[635]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sürünsün sürüm sürüm sürünsün.
(Kim sürünsün ya
Resûlallah! Diye sordular.)
Peygamberimiz, ana babasından biri veya her ikisi yanında olduğu halde cennete
girmeyi hak decek kadar onlara iyilik yapmayan kimse sürünsün diye cevab
verdiler.”[636]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.
Allah'ın Kur'an-ı Kerimde iyi kimselere “Ebbar” demesinin sebebi, onların
Allah'ın emirlerine itaat etmelerinin yanında anne babalarına da itaat etmelerindendir.”
Ey imanlı kişi! Nasıl
anne ve babanın senin üzerinde bir takım hakları varsa, çocuklarının da senin
üzerinde bir takım halkları vardır.[637]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sen, malınla birlikte
babanın mülküsün.”[638]
Hadisin sebebi: Adamın
biri peygamberimizin yanına gelerek şöyle sordu.
“Ya resûlullah! Benim
fakir bir babam var. Malımdan faydalanmak istiyor. Ne dersiniz?” Sevgili peygamberimiz
bunun üzerine yukarıda geçen hadisi buyurmuşlardır.
Hadisin özü: Baba
çocuğunun dünyaya gelmesine, çocuk da genellik le malın kazanılmasına neden
olmakta- Buna göre baba, çocuğun malından muhtaç olduğu kadar alabilir. Ancak
alacağı malın, çocuğunun ihtiyacından fazla olması şarttır.[639]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah iyi muamele etmeniz konusunda anneleriniz
için üç kere, babalarınız için de iki kere tavsiye etmiştir.”
Muhakkak ki Hz. Allah, derece bacımından size en-
yakın olarak akrabalarınıza daha sonra da diğer yakınlarınıza iyi muamele
etmenizi tavsiye etmiştir.”[640]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki,
Hz. Allah kadınlarla iyi geçinmenizi tavsiye etmekte. Çünkü bunların bazıları
anneniz, bazıları kızınız, bazıları ise teyzeniz olmaktadır. (Hanımlarınızla
da iyi geçinmeniz gerekir. Çünkü) ehli kitaptan olan yahudi ve hırlstiyanların
bazıları fakir kadınlarla evli oldukları halde iyi geçinip aralarında herhangi
bir boşanma hadisesine sebebiyet vermektedirler.[641]”
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak
ki, Hz. Allah, bütün yaratılacak
insanların plânını tamamlayınca,
akrabalık, lisâni haliyle
ayağa kalkarak “Ey Rabbim! Bir kaç kelime söylememe izin verir
misiniz? Çünkü bu makam, insanların beni
aralarından koparıp kenara
atmak tehlikesinden sana sığınacağın
bir makamdır.” demesine karşılık Hz. Allah, şöyle buyurur: “Evet söylediğinde
haklısın. Ben sana öyle bir söz vereyim ki, seni aralarından koparmayıp,
düşünen ve birbirlerine iyilik yapanlara rahmetime ıkavuşturup mükâfatlandırır,
koparıp atanları ise rahmetimle ilgilerini kesip cezalandırırım.” Bunun üzerine
akrabalık: “Evet, Ya Rab ben buna
razıyım.” deyince Hz. Allah “öyleyse ben bunu sana verdim” diye buyurur.[642]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Oğlum İbrahim yaşasaydı, ben vergiyi kipti milletinden
kaldırırdım. (Çünkü oğlum benim en yakın akrabam, annesi ise kipti milletindendir.
Bunun için vergiyi kaldırarak onlara iyilik yapmam gerekir.)”[643]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalık münasebetim gözetmekten, daha ziyade sevabı
acele olarak verilen hiç bir iyilik yoktur. Yine zulümden akrabalık ilgisini
koparmaktan daha ziyade cezası acele olarak verilen hiç bir ikötülük yoktur.
Yalan yere yemin etmek ise, edildiği memleketi kimsesiz kor.”[644]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalık ilgisini kesmek, ihanet etmek, yalan söylemek günahlarından
daha ziyade, dünyada ikap, ahirette
azabı gerektiren bir günah yoktur. Şüphesiz, mükâfatın acele olarak
verilmesini gerektiren akrabalık münasebetini gözetmekten daha iyi itaat yoktur.
Hatta bir evin halkı kötü olsalar bile, birbirlerine karşı akrabalık
münasebetlerini gözetirlerse, malları artar ve sayısı çoğalır.”[645]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalık
ilgisini kesen veya yalan söylediği bir mesele hakkında yemin eden kimse,
ölmeden önce cezalandırılacakdır”[646]
Akrabalık münasebetini
kesmek, birçok zararlar doğurur. Akra balar arasında düşmanlık ve huzursuzluğun
baş göstermesine neden olur Öyle ki, onların cinayet işlemelerine yol açar.
Böylelikle, dünyada iken hastalık, rahatsızlık gibi birçok azaplara
çarptırılarak cezalandırılırlar.
Yalan yere yemin
etmek, muhatabı kandırıp birçok zararlara sokabilir. Netice, aldandığını
öğrenen kimsenin düşmanlığını kazanıp tehlikeye girebilir. Bunun içindir ki,
sevgili peygamberimiz, bu kimselerin daha dünyada iken cezalandırılacağını
buyurmuştur.[647]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalık ilgisini kesen kimse, cennete girmeyecektir.”[648]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalarınıza
(güler yüzlülükle) selâm vermek bile olsa, iyilik yapınız.”[649]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalık münasebeti, iyi ahlâk, iyi komşuluk
(yapanların) evini şenlendirip ömürlerini arttırır.”[650]
Akrabalık
münasebetlerini gözetmek, iyi ahlâklı olmak herkesle iyi geçinip komşularıyla
komşuluk haklarına riayet etmek, muhakkak ki insanların huzurlu ve rahat bir
hayat sürmelerini temin eder.[651]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalık münasebetlerini gözetmek, kişinin ömrünü
uzatır, gizlice verilen sadaka ise Allah'ın gazabını önler.”[652]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalık
münasebetini gözetmek, kişinin malını artırıp, çoğaltır sevgisini kazandırır ve
ömrünü uzatır."[653]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalarınızla
akrabalık münasebetlerini gözetip iyilik yapınız.”[654]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Akrabalarınızı
iyice öğrenip tanıyınız ki, onlara iyilik yapsanız. Çünkü akrabalarınız size
ne kadar yakın olurlarsa olsun, onlarla akrabalık münasebetleriniz
kesildiğinde, akrabalığın hiç bir
faydası olmaz,”
Akrabalarınız sizden ne kadar uzak olursa olsun,
akrabalık münasebetleri kurulduğu takdirde, onların sizden uzak olmalarının
hiç bir tesiri olmaz.[655]
“Akrabalarını tanıyıp
bir araya getirmek ve Allah'ın emrettiği şekilde kendilerine yardım etmek en
büyük bir ibadettir. Fakat başkalarına hakaret edip mallarını ellerinden almak,
öldürmek, arazisine el koyup bulunduğu yerden sürgün etmek gibi meselelerde
akrabalarını çağırıp kendisine yardım ettirmek veya yardım etmek, küfür kadar
ağır ve büyük bir günahdır.”[656]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah şöyle buyuruyor: “Benim
sıfatlarımdan biri de rahman (Şefkat ve merhamet sahibi olmak) dır. Şefkat
ve merhamete dayanan akrabalığı, ismin rahman kökünden ayırdım. Öyle ise kim,
akrabalık münasebetini gözetirse,
bende onu rahmetime kavuşturur, koparıp
atanı ise rahmetimden ilgisini kesip atarım. Akrabalığın ne olduğunu bilmeden kökten koparıp atarsa,
ben de onu rahmetimden koparıp, atarım.[657]”
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tevratta şöyle
bir cümle yazılıdır”
“Kim, uzun yaşamaktan ve rızkının artmasından
hoşlanıyorsa, akrabasına iyilik yapsın.”[658]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mükâfatının acele verilmesini gerektiren iyilik,
başkalarına iyilik yapmak ve akrabalık münasebetini kesmemekdir. Cezanın acele
olarak verilmesini gerektiren kötülük ise, başkalarına zulüm etmek ve akrabalarla
olan ilgisini kesmektir.”[659]
1- Rasulullah (s.a.v.)
buyuruyor ki:
“(Derdini
anlatmaktan aciz olan) hayvanlara karşı
Allah’dan korkunuz. Onlara sağlıklı olarak bininiz ve onları sağlıklı olarak yiyiniz.”[660]
Acılarını ve
yorgunluklarını dile getirme kudretinden mahrum olan hayvanlara karşı gereken
ihtimamın verilmesi, onların semiz ve sağlıklı bir şekilde tutlması, aslında
insanların kendi menfaat ve sağlıkları icabıdır. Burada her ne kadar binek
hayvanları kastedîlmişse de, eti için beslenen hayvanlar da bu hükme dahildir.[661]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kölelerinizi kayırınız; kölelerinizi kayırınız! Onlara yediklerinden yedirip giydiklerinizden
giydiriniz. Bir suç işlerse ve siz de o suçu bağışlamak istemezseniz, ey
Allah'ın kulları; onları satıp işkence etmeyiniz.”[662]
Bütün varlıkların
Allah'ı zikredip tesbih ettiği, Kuran-ı Kerim İsrâ sûresinin 44. ayetinde
belirtilmiştir. Hayvan zikir halinde olduğu halde üstündeki gafil bulunursa,
hayvanın zikrinin üstündeki gafilin gafletinden hayırlı olduğunda şüphe yoktur.[663]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bu hayvanlara sağlıklı olarak binin ve onları
sağlıklı olarak bakınız. Yollarda, çarşı ve pazarlardaki konuşmalarınızda onları iskemle gibi kullanmayınız.
Nice binekler vardır ki; binicisinden daha hayırlı ve Yüce Allah'ı daha çok
zikredendir.”[664]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Koyuna merhamet ederseniz, Allah da sana merhamet
eder.”[665]
Bu hadisin söyleniş
sebebi şudur:
Muavîye El-Müzenî'nin
babası Kurre, sevgili peygamber efendimize:
“Ben koyununu kesmek
için alıyorum. Ona ne diye merhamet edeyim.” dediğinde Resulüllah efendimiz bu
hadisi şerifi buyurdular.
5-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Hiç şüphesiz) Allah müsamahakârdır. Bu yüzden
yumuşak huyluları sever. Sert huylulara vermediği sevabı yumuşak huylu olan
kimselere verir.”[666]
Sertliğin arandığı ve
mükâfat gördüğü yerler vardır. Özellikle firlere karşı savaş meydanında yapılan
sertlik matluptur. Ancak Rabbımizin yumuşaklığa karşı verdiği sevap, matlup olan sertliğe verdiği sevap üstündür.[667]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-ı Allah, her hususta iyi davranmayı farz
kılmıştır. Kısas-olarak öldüreceğiniz zaman en iyi (acı vermeyecek nedeni) bir
şekilde öldürünüz. Ve hayvan keseceğiniz zaman da, kesmenin usul ve şartlarına
riayet ederek ıkesin. Hayvana eziyet vermekten kaçının.”[668]
7-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah-u Teâla çaresiz kimselerin kayrılmasını sever.”[669]
8-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki oğlan çocuğuna merhameti yüzünden Yüce Allah, o
kadına rahmet etti.”[670]
Bu hadisin
sebebi: Kadının biri, beraberinde iki
oğlan çocuğu halde sevgili peygamber efendimizin yanına geldi. Peygamber
efendimizin kadına üç hurma verdi. Kadın çocuklarına birer hurma verdi. Onlar
hurmalarını yedikten sonra gözlerini annelerine diktiler. Bunun üzerine anne,
kendi hurmasını da ikiye bölerek onlara verdi. Resulüllah efendimiz: “İki oğlan çocuğuna olan merhameti yüzünden
Allah da o kadını rahmet etti.” diye buyurdular.[671]
9-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Peygamberlerden birini bir karınca ısırdı. Bunun üzerine
peygamberin emri ile o karınca yuvası yakıldı. Cenâb-ı Allah, o peygambere şöyle vahyetti
(bildirdi): “Allahı tesbih eden ümmetlerden (topluluklardan) birini yaktın.”[672]
Kainattaki tüm
varlıklar, Allah'ı tesbih ederek zikrederler. Bu yüzden bir hayvan öldürmek
veya bir hayvan topluluğunu yok etmek, bir ümmeti ortadan kaldırmak olur.[673]
10-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kesilecek kuşa bile merhamet eden kimseye, Hz. Allah
kıyamet günü rahmet eder.”[674]
Kesilecek hayvana
yapılacak olan merhamet, onu canını fazla yakmadan en rahat bir şekilde
kesmektir. Nitekim bu husus, bu bölümün 6. hadisinde açıkça ifade edilmiştir.[675]
11-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Merhamet etmeyen rahmet olunmaz.”[676]
Burada tümlecin
anılmasından, yani merhametin kimlere yapılı cağının belirtilmiş olmasından
umum manası anlaşılmaktadır. Bu durunu) bütün insan ve hayvanlara merhamet
etmeyen rahmet görmeyecektir.[677]
12-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yeryüzündekilere merhamet etmeyene gökteki de
merhamet etmez.”[678]
“Men”, Arap dilinde
umum ifade eden lafızlardan olduğundaı “gökteki” yerine “göktekiler” diye ifade
edebiliriz. Bu durumda gökteki melekler kastedilmiş olur. Ancak biz, birinci
tercüme şekilini tercih ediyoruz. Bunda Yüce Allah'a mekan izafe etmek durumu
yoktur. Çünkü Ez, Zâriyi sûresinin 22. ayetinde “rızkınız ve size vadedîlenler göktedir.” buyrulmuştur. Ki;
“gökteki” tabirinden Yüce Allah'ın emir ve fermam kasdedilmiş olur.
13-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Merhamet
etmeyene rahmet olunmaz, ba tövbe etmeyen de affedilmez.”[679]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlara teşekkür etmeyen kimsenin Alllah da şükrünü
kabul buyurmaz.”[680]
15-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-ıAllah tarafından, insanlara karşı kalbine
merhamet koyulımamış olan kul, dünya ve ahiret hayırlarından mahrum ve hüsranda
kalmıştır.”[681]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-ı Allah, yüz tane rahmet yaratmıştır. Bu yüz
rahmetten birini mahlukatın arasına koydu ki,
mahlukat bu tek rahmetle birbirlerine merhamet etmektedirler. Doksan
dokuzunu ise kendi katında sakladı.”[682]
İnsanların birbirine,
zenginin fakire, annenin çocuklarıma ve gü lülerîn zayıflara merhameti, bir bir
tek rahmet ile vuku bulmaktadır. Bu bir rahmetin kapsadığı alan bu derece geniş
olursa, Cenâb-ı Allah'ın alanın büyüklüğünü düşününüz...[683]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadının biri, bir kedi yüzünden cehenneme girdi.
Kediyi bağlayıp ona bir şey yedirmediği gibi yeryüzünün böceklerini yeme
isteğinden de nahrum bıraktı. Nitekim kedi bağlı olarak açlıktan öldü.”[684]
18-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rahım (hısımlık), arşa asılıdır (yüksek mevki ve
değerdedir) ve şöyle dua eder:
“Her kim teni kavuşturursa Allah’ da onu rahmetine
kavuştursun ve her kim beni keserse (benden el çekerse) Allah da onu
rahmetinden -mahrum etsin.”[685]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rüzgâr, Allah'ın emir ve fermanıdır. Rahmet de
getirir, azap da. Bu yüzden rüzgârı gördüğünüz zaman ona sövüp saymayınız. Yüce
Allah'dan rüzgârın iyiliğini isteyip onun kötülüğünden Cenâb-ı Allah'a
sığınınız.”[686]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rabbimiz, kulların ümitsizliğe düşmelerine ve
kendinden başkasının onlara yakınlığına -güldü (yadırgadı).”[687]
Kulların Yüce Allah'ın
rahmetinden ümit kesmeleri ve O'ndan başkasından medet ummaları gerçekten
şaşılacak şeydir. Bütün varlıkların ve
güçlerin kaynağı O'dur. O'ndan başkasına dayanan, ancak hüsran içindedir.[688]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
Merhamet
edenlere Allah-u Teâla Hazretleri rahmet eder. Yerdekilere rahmet ediniz ki,
gökteki de size rahmet etsinler. Rahim (hısımlık) - Rahman'ın bir koludur. Her
kim onu kavuşturursa Allah da o kişiyi rahmetine kavuşturur. Ve her kim onu
koparırsa Allah da onu rahmetinden mahrum eyler.”[689]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hararetli (susuz) ciğerde (onu sulayan için) sevap
vardır.”[690]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir ölünün kemiğini kırmak, günah bakımından dirinin
kemiğini kırmak gibidir.”[691]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kimin küçük “yaşta çocuğu varsa onunla çocuk olsun
(Onunla oynasın ve onu eğlendirsin.)”[692]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Temiz
(merhametli) kalbi olan kimseye Yüce Allah merhametli davranır.”[693]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim haksız (boş) yere bir serçe öldürürse,
Cenâ'b-ı Allah kıyamet gününde onun hesabını (kendisine soracaktır.”[694]
Bu hadisin temamı
şöyledir:
“Ey Allah'ın Resulü”
denildi. “Serçe kuşunun hakkı nedir?” Sevgili Peygamber efendimiz:
“Onu kesip yemen ve başını koparmamandır.” diye buyurdu. Kuşun başı elle kopartılmamalı, keskin
bir aletle kesilmelidir. Kuşları avlamakta ve şeriatın ön gördüğü şekilde
kesmekte beis yoktur.[695]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Merhamet, ancak bedbahtın yüreğinden çekip alınır.”[696]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennete ancalk merhametli olan girer.”[697]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yürekleri kuşların yürekleri gibi olan kavimler cennete
gireceklerdir.”[698]
Bu hadîste, yürekleri
Allah korkusundan, kuş gibi titreyen kişiler kastedilmektedir.[699]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir hastayı ziyeret eden bir kimse rahmetin içine
girmiş olur. Hastanın yanında oturduğu zaman, rahmet kendisini kaplamaktadır.”[700]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Kocasının vefatından sonra) çocuklarının evine bağlı
o kadın cennette benimle beraberdir.”[701]
32- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayvanın sırtındakiler Mel'undur.”[702]
Hadisin sebebi: Resulüllah
efendimiz, üç kişinin bir deveye bindiklerini görünce:
“Lanet, Allah'ın rahmetinden uzak kalmak demektir. Onlar,
bindikleri hayvana merhamet etmediklerinden kendileri de Allah'ın rahmetinden
uzak kalmışlardır.” diye buyurdular.
Bu hadisten anlaşılan mana şudur: Hayvana gücünden fazla yük yüklemek caiz
değildir. Ancak taşıyabilecek güçte ise iki veya daha fazla kişinin bir
hayvana binmesinde bazılarına göre beis yoktur.[703]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kibirli kişi, hakkı tanımayan ve halkı hor gören
kimsedir.”[704]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlar, Adem'in çocuklarıdır ve Adem de topraktan (yaratılmış)dır.”[705]
Bütün ırklar, bir anne
ve babadan türemişlerdir. O halde aralarında nesap bakımından bir üstünlük yoktur.
Üstünlük, ancak takva ve amel-i salihledir. Kimin ameli daha iyiyse, Allah
katında daha makbul olan odur. Nitekim Resulüllah efendimizin amcası olduğu
halde, Ebu Leheb'i alçaltan ve ebedi bedbahtlığa mahkum eden, onun kendi ameli
olduğu gibi, bir İranlı olduğu halde Selman'ı ehl-i beyt dercesine yükselten
de onun amelidir.[706]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bana, başkalarına karşı övünmemeniz ve hiç kimsenin hakkına
tecavüz etmemeniz konusunda mütevazi olmanız bildirildi.”[707]
Allah'ın salih kullarından
biri şöyle diyor:
“İnsanlar arasında
kendisinden daha kötü bir kimsenin bulunabileceğine ihtimal veren kişide kibir
vardır.”[708]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim Allalh için alçak gönüllülük yaparsa, Yüce
Allah onun derecesini yükseltir.”[709]
5-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim böbürlenerek giysisinin eteklerini yerden
çekerse, Cenâb-i Hâk, kıyamet günü ona rahmet nazarıyla bakmaz.”[710]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herkim (parmağıyla sildiği) tabağını ve parmaklarını
yalarsa, Hz. Allalh o kimseyi hem dünya da hem de ahirette doyurur.”[711]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Terazi, Rahman (olan Allah)'ın elindedir. Kimi
milletleri yüceltir, kimilerini ise alçaltır.”[712]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“O öylesine sonsuz bir kudret sahibidir ki; dilediğine
izzet, şeref, devlet ve yüksek mevki verir. Dilediğini de hor ve hakir kılar.
Mülk ancak O'nundur. Gücünü O'ndan almayanlar, güçlü görünseler bile, sonunda
tarumar olacaklardır.”[713]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bana ulaşmak istiyorsan dünyada bir atlının azığı
kadar bir şey sana yeter. Zenginlerle oturup kalkmaktan sakın. Elbiseni eskimiş
diye atma. Onu yamalar!”[714]
Bu hadisde sevgili
peygamber efendimizin muhatabı Hz. Ayşe dolayısıyle kadın veya erkek samimi
olan her müslümandır. Cennette Rasulüllah efendimiz ile beraber olmak
isteyenler hadisde olduğu gibi davranmalıdırlar. Dünyada ki azıkları, bir
yolcunun azığı kadar olmalı, ihtiyaçlarından artanı almamalıdırlar.
Zenginlerle oturup kalmamalıdırlar. Çünkü onların görkemli yaşantıları
gönlünün çekebilir ve kendisini yanlış yollara sürükleyebilir. Elbiseyi
yırtıldı veya yıprandı diyerekten atmamalı, yamalanıp giyilmesi gerekir. Bu
şekilde tasarruf edilen para, Allah
yolunda harcanan muhtaçlara dağıtılmalıdır.[715]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Eğer Allah'ın kulu, isen izarını (belden aşağıya
mahsus giysini) yerden kaldır!”[716]
Elbisenin eteklerini
yerden çekmek, kibirlilik alemetidir. Bu yüzden belden aşağıya mahsus
giysilerin veya kaftan gibi uzun üstlüklerin eteklerinin yere düşürülmemesi
tavsiye edilmiştir.[717]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geçmiş milletlerden bir adam, içinde kurularak
yürüdüğü bir elbise ile dışarı çıkmıştı. Yüce Allah'ın emri üzerine toprak onu
içine aldı ve o, kıyamete kadar sürecek bir azap içinde toprağın içinde tepinip
durmaktadır.”[718]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben ancak bir kulum; kulun yediği gibi yer, içtiği gibi
içerim.”[719]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Küfrün başı, Meşrik yönündedir. Övünmek ve çalım satmak,
atçılık ve devecilik yapanlarda; acaz avaz bağırmak, göçebelerde; vakar ise
koyun sahiplerindedir.”[720]
Meşrik'ten, İran
ülkesi kastedilmektedir.[721]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-i Allah güzeldir. Bu yüzden güzelliği sever.”[722]
Hadisin sebebi: İbn-i
Mesur'un peygamberimizden rivayetine göre, Resulüllah (s.a.s.) efendimiz şöyle
buyurmuşlardır: “Kalbinde zerre kadar
kibir bulunan kimse, cennete giremez.” Bunun üzerine bir adam:
“İnsan, elbise ve
ayakkabısının güzel olmasını arzu eder.” dedi. Resulülülah efendimiz de:
“Allah güzeldir ve güzelliği sever.” diye yukarıdaki hadîsi buyurdular. Hz. Allah, zat ve
sıfatlar bakımından güzeldir. Bu yüzden
kullarının da kılık ve kıyafetlerinin güzel olmasından hoşlanır. Kılık ve
kıyafetin yerinde olması, kibirlilik değildir.[723]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah için tevazu göstermenin çeşitlerinden biri de, meclislerdeki
şerefin aşağı mertebesine razı olmaktır.”[724]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hepiniz Adem'in çocuklarısınız ve Adem de topraktan
yaratılmıştır, Atalariyle övünen kişiler, (bu hareketlerinden) hemen vaz
geçmelidirler; aksi takdirde Allah katında mayıs böceğinden daha değersiz
olacaklardır.”[725]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Firavun'un söylediği iki söz: “Sizin için kendim daha
başka bir tanrı bilmiyorum.” sözü ile “ben sizin en yüce tanrınızım,” sözü
arasında fark vardı. Cenâb-i Hak, ilk ve son sözünün cezası olarak onu helak
etti.”[726]
Firavun'un söylemiş
olduğu sözler Kur'an-ı Kerimde de geçer.[727]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kişinin din ve dünya hususunda parmakla
gösterilmesi, kötülük bakımından kendisine kafidir. Ancak Allah-
ü Taâlâ'nın koruduğu kişi başkadır.”[728]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geçmiş ümmetlerin hastalıklarından olan haset
(kıskançlık) ve kincilik size de geçti. Bu iki afet kökden kazır. Tabi ki sacı
değil, dini kökünden kazır. Benliğime hakim olan o yüce zat (Allah)'a yemin
derim ki, mümin olmayınca cennete giremez, birbirinizi sevmeyince de mümin
olamazsınız. Dikkat ediniz!. Size uyguladığınız takdirde birbirinizi
seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? O da; Aranızda selamlaşmayı yaymanızda.”[729]
Bu hadisde şöhretin
bir afet olduğu belirtilmektedir. Mal, makam, ilim ve takvada parmakla
gösterilecek duruma gelenlerden birçokları mağrur olarak kendilerini ebedî
bedbahtlığa maruz bıraktıkları halde, bir kısmı da Cenab-ı Allah'ın himaye ve
muhafazası sayesinde değişmemiş ve ruhlarındaki safiyeti kaybetmemişlerdir.
İstisnalar kaideyi bozmaz fetvasınca, şöhret her insan için afet olma
niteliğini korumaktadır.[730]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennete girecek olan ilk kişi üç ikisi ile cehenneme
girecek olan ilk üç kişi bana gösterildi. Cennete girecek olan ilk üç kişi
şehit, Rabbine karşı ibadetini güzel yapıp efendisine sadık olan köle ve
iffetli, namuslu kişi. Cehenneme girecek olan ilk üç kişiye gelince:
Toplumun başına musallat olan sultan, malının zekâtını
vermeyen servet sahibi ve kendiğini beğenmiş yoksul.”[731]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyilik insanlar arasında kesilebilir, fakat Allah ile
o iyiliği yapan arasında kesilmez.”[732]
İnsanlar, iyiliğe
karşı teşekkürü kesebilirler. Hatta iyiliğe karşı kötülükle mukabele edebilirler.
Fakat iyilik, Allah katında hiç bir zaman zayi olmaz. Cenâb-ı Hakk, iyilik
yapan kişiye mükâfatını en iyi şekilde verir.[733]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cehennem halkı bütün kaba, boşboğaz ve kibirli kişilerdir. Cennet halkı
da güçsüzler ve yenik düşenlerdir.”[734]
Cennet halkını
zayıfların ve güçsüz kişilerin ve halk arasında yenik düşenlerin teşkil
edecekleri belirtilmektedir ki, burada güçsüzlerden maksat, bedenden güçsüz
olanlar değil, manevî ve maddî yönden güçsüz olanlardır. Çünkü Peygamber-i
Zîşân efendimizin diğer bir hadis-i şeriflerinde güçlü mü'min güçsüz mü'minden
daha hayırlı olduğu, mamafi her ikisinde de hayır bulunduğu belirtilmiştir. Aynı
zamanda cennet halkının çoğunluğunu yoksul kişilerin teşkil edeceğine dair olan
hadis-i şerif de buradaki güçsüzlerden maksadın yoksullar olduğunu gösterir.[735]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beni görüp de bana iman edene ibir defa ne mutlu ve
(fakat) beni görmeden bana iman edene yedi defa ne mutlu!.”[736]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendi kusurları kendisini
başlkaların kusurlarından meşgul eden malının fazlasını dağıtan, sözünün
fazlasını tutan ve Sünnete ayak uydurup ondan bid'at yoluna sapmayan kişiye ne
mutlu!.”[737]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dilini tutan, yuvasına bağlanan ve hatasını anlayan
kişiye ne mutlu!.”[738]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İslâm'a hidayet edilip de geçimi yetecek kadar olan
ve buna kanaat edene ne mutlu!.”[739]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herkesten önce Alılah'm gölgesine varanlara ne mutlu! Onlar ki kendilerine hak verildiği zaman onu
kabul ederler, kendilerinden hak istendiği zaman onu verirler ve kendileri için
hüküm verircesine başkaları için hüküm verirler.”[740]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mesih
(İsa) den sonraki hayata ne mutlu! Göğe yağmur indirme, toprağa da mahsul
çıkarma müsadesi verilecektir. Şöyle ki, sen taneni taşa eksen bitecektir.
Hatta insan, aslanla karşılaşacak fakat zarar vermeyecektir, yılana basacak
fakat yılan onu sokmayacaktır. Hasisleşmek, (cimrileşmek) hasetleşmek ve
birbirine karşı kin gütmek ortadan kalkacaktır.”[741]
10-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geceyi haccetmiş olarak geçiren ve sabaha gezi olarak
çıkan kişiye ne mutlu! O insan ki durumunu belli etmez, çoluk çocuk sahibidir,
namusludur ve dünyanın azına kanaatkardır. Çoluk çocuğunun yanma gülerek girer
ve onların yanından gülerek çıkar. Benliğine hakim olan Yüce Zat'a yemin ederim
ki haccedener ve Allah yolunda gazi olanlar işte onlardır.”[742]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah yolunda
cihatta iken Cenâb-ı Allah'ı çokça zikreden kişiye ne mutlu! Her kelime
mukabilinde ona yetmişbin sevap vardır ve her sevap, on misliyle mukabele
eder. Kendisine fazla olarak Allah katında hazırlanan da buna eklenir. Nafaka
da,(Allah yolunda yaptığı harcamaların değerlendirilmesi de) bu minval
üzeredir.”[743]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cahilliği bırakıp faziletli takman ve adaletle iş
gören kişiye ne mutlu.!”[744]
Burada cahillik,
faziletin karşıtı olarak kullanılmıştır.[745]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir eksikliğe
uğramadan tevazu gösteren, miskinliğe düşmeden kendini alçaltan, haram
katmaksızın topladığı maldan dağıtan, ilim ve hikme sahipleriyle oturup kalkan,
kimsesiz ve çaresizlere merhamet eden kişiye ne mutlu! Nefsini alçaltan,
kazancını temiz tutan, içi güzel ve dışı soylu olan ve şerrini insanlardan
uzatk tutan kişiye ne mutlu! İlmiyle amel eden, malının fazlasını dağıtıp
sözünün fazlasını tutan kişiye ne mutlu!”[746]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sana
cennetin sultanlarını bildireyim mi? Onlar güçsüz, ezilen, eski püskü
elbiseliği kendisine değer verilmeyenlerdir. Ancak Allah’a (bir işin olması
hususunda) yemin etse Cenâb-ı Allah onu yemininde doğru çıkarır.”[747]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyilerinizi ve kötülerinizi size bildireyim mi?
İyiniz, iyiliği umulan ve kötülüğünden emin olunandır. Kötünüz de iyiliği
beklenmeyen ve kötülüğünden emin olunmayandır.”[748]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların iyilerini ve İnsanların kötülerini size
bildireyim mi? Cenâb-i Allah'ın yolumda atının üstünde veya devesinin üstünde
(süvari olarak) veya yaya (piyade) olarak ölünceye kadar savaşan kişi
İnsanların iyilerindendir. Allah'ın kitabını okuduğu halde onun emirlerinden
hiç birine kulak asmayan cüretkâr ve fasık kişide insanların kötülerindendir.”[749]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yarın kendisine cehennem ateşi haram (değmeyecek)
olan kişiyi size bildireyim mi? Her uysal, yumuşak, insanlara yakın ce müsamahkâr
kişi.”[750]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennetlik olan erkeklerinizi size bildireyim mi?
Peygamber cennete, şehit cennete siddîk (dosdoğru kişi) cennete, çocuk cennete
ve şehrin bir ucundaki din kardeşini Allah içirt ziyaret eden kişi cennettedir.
Cennetlik olan kadınlarınızı da size bildireyim mi? Erine karşı çok muhabbeti
olan doğurgan olan ve kendisine bir haksızlık yapıldığı zaman “işte elim
elinde! Sen razı olmayınca uyku tatmayacağım!” diyerek (erinin rızasını almaya)
sık sık dönen kadın.”[751]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyilik, cennet kapılarından bir kapıdır ve kötü
ölümleri önler.”[752]
Ölümün kötü yerlerde
ve kötü durumlarda meydana gelmesini önler veya ömrün artmasına da vesile
olabilir.[753]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişide iyi bir haslet bulunur ve fon haslet yüzünden Cenâb-ı
Allah onun bütün amelini iyi kılar. Kişinin namaz için temizlenmesi ki, Cenâb-i
Allah bunu onun günahlarına keffâret kılar ve namazı kendisine fazla olarak
kalır.”[754]
Buradaki günahlardan
küçük olanlar kasdedilmiştir. Abdestin bunlara keffâret olduğu, namazın ise
bütünüyle sevap olarak yazıldığı belirtiliyor. Başka bir hadis-i şerifde de,
namazların, aralarında bulunan küçük günahlara keffâret olduğu belirtilmiştir,
Abdest, namazın bir şartı olduğundan onun bir parçası olarak sayılır ki bu
hadîsde, namazın bu parçasının, günahların keffâretine yettiği kaydedilmektedir.[755]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyilik yapmak, kötü ölümlerden korur.”[756]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bol bol selâm vermek ve güzel söz söylemek, Allah
bağışlanmanın gerekçelerindendir.”[757]
Bol selâm, tanıdık ve
tanımadık herkese selâm vermeyi adet edinmekle tahakkuk eder. Müslümanlara,
ırk, iyi ve kötü ayırt etmeksizin selâm verilir. Gayri müslimlere ise, selâm
verdikleri takdirde mukabele edilir.[758]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayır ve şer (hazineleri Allah katındadır ve bunların
anahtarları da kişilerdir. Allah tarafından hayrın anahtarı ve şerrin kilidi kılınan
kişiye ne mutlu; Allah tarafından şerrin anahtarı ve hayrın kilidi kılınan kişinin
de vay haline!.”[759]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beş şey vardır ki, her kim bunlardan birini yaparsa
Cenâb-ı Allah'ın (bağışlama) garantisine sahip olur: Hastayı ziyaret eden,
cenazeyi teşyi eden, savaşa çıkan, liderinin yanına ululamak ve ağırlamak için
giren veya evinde oturarak insanlar ondan ve kendisi de insanlardan selâmette
olan kişi.”[760]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beş şey vardır ki, her kim bunları Cuma günü yaparsa
Cenâb-ı Allah onu cennet halkından kılar: Cuma günü oruçlu olan, Cuma namaz na
giden, hasta ziyaret eden, cenazede bulunan ve köle azat eden kişi.”[761]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altı haslet hayırdandır: Allah'ın düşmanlarına karşı
kılıçla cihat etmek, yaz günü oruç tutmak, felâket zamanında iyi tahammül
göstermek, haklı olduğun halde atışmayı bırakmak, bulutlu günde namazı erken
kılmak ve kış günlerinde abdesti güzel almak.”[762]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altı
şey vardır ki, her kim bunlardan birini yaparsa kıyamet günü ahdi (kendisine
verilmiş bir söz) olduğu halde gelecek ve bunlarda her biri, “beni işlemişti!”
diyecektir: Namaz, zekât, hacc, oruç, emaneti: tediyesi ve sıla-ı rahim (hısım
akraba ziyareti).”[763]
28- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altı
meclis vardır ki, mü'rnln kişi bunlardan herhangi birinde bulunursa Cenâ'b-i
Allah'ın (bağışlama) garantisine sahip olur: Allah yolunda (cihadda), cemaatla
namaz kılınan mescidde, hasta yanında, cenazede. evinde çoluk çocuğu arasında
veya ululadığı ve ağırladığı âdil bir hükümdarın yanında.”[764]
29-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç
haslet vardır ki, bunlar kim kimde bulunursa o kimse sevaba hak kazanır ve
imanın bütünleri: İnsanlarla iyi geçinmesini sağlayan ahlak, Allahin
yasaklarından kendisini alıkoyan dindarlık ve kendisini Cahilin cahilliğine
misliyle mukabele etmekten çeviren müsamahakarlık.”[765]
Hilm, Arap dilinde
geniş, yavaş ve yumuşak olmak manâlarında kullanılır ve geniş, yumuşak ve yavaş
olan kişiye halîm denir. Halim olan kişinin en önemli yanı da müsamahakâr
olmaktır. Biz onun bu yanına ağırlık vererek, hadisi tercüme ederken “hilm”i
“müsahakârlık” olarak tercüme etmiş bulunuyoruz. Cahilin cahilliğinden,
münasebetsiz sözler ve sert çıkışlar kasdedilmektedir. Toleranslı insan bunlara
misliyle mukabele etmez.[766]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey vardır ki, bunlar her kimde (bulunursa Cenâb-i
Allah, kendi gözesinden başka gölge bulunmayan günde o kimseyi arşının gölgesi
altında gölgelendirecektir: Güçlüklere (soğuk ve benzeri şeyler) rağmen abdest,
karanlıklarda camilere yürümek ve açları yedirmek.”[767]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey vardır
ki, herkim Allah'a güvenerek ve Allah rızası için bunları yaparsa Cenâb-i Allah'ın,
ona (her hususta) yardım etmesine ve onun her işini bereketli kılmasına hak
kazanır. Allaha güvenerek ve Allah rızası için her kim bir köleyi kölelikten
kurtarmaya çalışırsa Cenâb-i Allah'ın ona yardım etmesine ve her işini
bereketli kılmasına hak kazanır. Her kim Allah'a güvenerek ve Allah rızası için
işlenmemiş bir toprağı ihya ederse Cenâb-ı Allahın ona yardım etmesine ve her
işini bereketli kamasına hak kazanır.”[768]
Mübarek kılmak;
bereketli, feyizli, hayırlı, uğurlu, kutlu kılmak anlamlarını taşımaktadır.
Meselâ bir toprağı ihya eden, tarıma elverişli duruma getiren bir insanın bu
hareketinin mübarek kılınmasının manâsı, bereketli ve verimli kılınmasıdır. Allah
rızası için evlendiği hanımın kendisi için mübarek olmasının manası da, hayırlı
ve uğurlu olmasıdır.[769]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimse, tenfiz etmeye (uygulamaya) gücü yettiği halde
öfkesini tutarsa Allah o kişinin kalbini güven ve imanla doldurur.”[770]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim öfkesini yenerse Allah da onun aybını örter.”[771]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kızma.” [772]Ahmet
ve birçokları bu hadisi Ebû Hüreyre'den rivayet etmişlerdir.
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey vardır iki, bunlar her kime verilirse ona, Davud
ailesine verilenlerin bir eşi verilmiş olur: Öfke ve memnunluk anında adalet,
fakirlik ve zenginlikte iktisat, gizli ve açıkta Allah korkusu.”[773]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En güçlü olanınızı size göstereyim mi? Öfke anında
kendine en çok malik olandır.”[774]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi biriniz öfkelendiği zaman ayakta ise hemen
otursun Eğer öfke kendisinden giderse (ne âlâ!) aksi takdirde sırt üstü
uzansın!”[775]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimse kızdığı zaman, mel'un Şeytan'ın şerrinden
Allaha sığınırım, derse öfkesini diner.”[776]
8-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öfke
Şeytan'dandır ve Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateşi ancak su söndürür.
Herhangi biriniz öfkelendiği zaman hemen abdest alsın.”[777]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öfke Şeytandandır ve Şeytan da ateşten yaratılmıştır.
Su ise ateşi söndürür. Herhangi biriniz öfkelendiği zaman- hemen yıkansın.”[778]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Güçlü, hasmını yere seren ikisi değildir. Ancak
güçlü, öfke anır da kendine malik olan (öfkesini yenmesini bilen) kişidir.”[779]
11-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kızdırıldığı halde yumuşaklık gösteren kişiye
Allah'ın muhabbeti vacip olur.”[780]
Kendisini kızdırmak
için çeşitli hareketler yapıldığı ve türlü vesilelere başvurulduğu halde
genişliğini ve yumuşaklığını kaybetmeyen kişi, Cenâb-ı Allah'ın sevgisine hak
kazanmıştır.[781]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanoğlu ölünce ameli kesilir (amel defteri
kapanır), ancak üç şeyden kesilmez: Faydası devamlı olan hayır, kendisinden
istifade edilen ve ruhu için dua eden iyi evlât.”[782]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Vefatından sonra mü'min kişiye amelinden ve
iyiliğinden ulaşacak olan şeylerden bazıları şunlardır: Neşrettiği ilim,
sali'h (iyi) evlât, miras olarak bıraktığı Kur'an, yaptırdığı cami, inşa ettiği
kervansaray, açtığı su kanalı, sağlığında ve hayatında imalından çıkardığı
sadaka (vasiyet) vefatından sonra ona ulaşır.”[783]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimseye bir din kardeşi gelerek suçsuz olduğunu
iddia ederse, gerçekçi olsun veya yalancı olsun, din kardeşimin bu iddiasını
kabul etsin! Eğer kabul etmezse havuzdan içmeye gelemez.”[784]
Şeriat dilinde “sadaka-i
câriye” tabir olunan hayır müessesesinin önemli faaliyetleri müteakip hadisde
belirtilmektedir. Biz bu terimi, “faydası devamlı olan hayır” diye tercüme
ettik. Şöyle ki kurulan bir köprünün, akıtılan bir suyun, açılan bir yolun veya
benzeri faaliyetlerin faydası devam ettikçe bunlara sebep olan kişinin amel
defteri kapanmaz. Kendisine devamlı olarak sevap yazılır.[785]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey
vardır ki, bunlar üzerine yemin edebilirim: Kulun malı sadaka (hayır yapmak)
dan eksilmez. Kul, kendisine yapılan haksızlığa tahammül gösterirse Cenâb-ı
Allah behemehal onun şerefini artırır. Kul, dilenme (ondan bundan isteme)
kapısını açarsa Cenâb-ı Allah da mutlak ona yoksulluk kapısını açar. Size bir
hadis (söz) söyleyeceğim, onu hafızanızda tutunuz: Dünya ancak dört kişinindir:
Allah'ın mal ve ilim verdiği kul ki malı ve ilminde Allah'dan korkar, hısım akrabasiyle
ilgilenir ve Cenâb-ı Allah'ın ondaki hakkını ihmal etmez. İşte bu kimse,
derecelerin e üstünündedir. Allah'ın ilim verip mal vermediği kul ki, kendisi
doğru niyetlidir ve “benim de param olsaydı falanın yaptığını yapardım!” der. Bu
kimse niyetine göre karşılık görecektir ve her ikisinin de sevabı eşittir.
Allah'ın mal verip İlim vermediği kul ki, malında, bilgisizliği yüzünden yanlış
hareket eder, malı hakkında Allah'dan korkmaz, malıyla hısım akrabasını
kayırmaz ve Cenâb-ı Hakk'ın ondaki hakkını ihmal eder. İşte bu ada derecelerin
en kötüsündedir. Allah'ın mal da vermediği, ilim de vermediği kul ki, bu kimse,
“benim de param olsaydı bu para ile falanın yaptığı yapardım.” der. Bu kişi
niyetine göre karşılık görecektir ve her ikisinin (kendisi ile niyet ettiği
kişinin) tartısı birdir.”[786]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey vardır ki bunların mutlak surette hak
olduklarını biliyorum: Kendisine karşı
yapılan haksızlığı affeden kişinin, Cenâb-ı Allah ancak şerefini artırır.
Varlığını artırmak isteyerek kendisine dilenme kapısını açan kişinin, Cenâb-ı
Allah mutlaka yoksulluğunu artırır. Allah'ın rızasını kastederek kendisine
sadaka (hayır işleri) kapısını açan kişinin Cenâb-ı Allah behemehal servetini
artırır.”[787]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim güçlü iken affederse Cenâb-ı Allah da güçlük
gününde affeder.”[788]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim bir kanı bağışlarsa bunun sevabı ancak
cennettir.”[789]
Burada zikredilen
kandan diyetin veya kısasın veya her ikisi kastedilmiş olması muhtemeldir. Zira
İslâm hukukuna göre katil hakkındaki hüküm maktulün velisine bağlıdır. Maktulün
velisi, kısas talep etmeyip diyet isteyebilir veya kısası da, diyeti de
bağışlayabilir.[790]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölümüne sebebiyet vereni affeder işi cennete girecektir.”[791]
Ölümünden önce
katilini bağışlayan kişinin cennetlik olduğu belirtilmektedir. Ancak bu
bağışlama, maktulünün velilerinin katilden kısas talep etme veya diyet isteme
haklarının düşürmez. Sadece âhsrete taallûk eden hakkı iskat eder.[792]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hamam, örtmeyen bir perde ve temizlemeyen bir su
olarak bir dert! Kişinin peştamalsız hamama girmesi asla caiz olmaz. Müslümanlara
emret, kadınlarını fitneye maruz bırakmasınlar. Erkekler, kadınlar üzerinde
idarecidirler. O kadınlara (gerekli plan bilgileri) öğretin ve ibadet etmeyi
emredin.”[793]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İkram kabul ediniz! İkramın en iyisi güzel kokudur.
Taşınması ne kolay ve kokusu en güzel!”[794]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Misafirlik üç gündür ve bundan fazlası sadakadır.”[795]
Bu üç gün zarfında
misafir için imkân nisbetinde yemeklerde değişiklik yapılır. Üç gün geçtikten
sonra şayet misafir daha kalmak isterse artık kendisine yapılacak şeyin ikram
değil, sadaka olduğunu bilmelidir. Eğer maddî durumu iyi olup sadaka alması
caiz değil ise bu müddetten sonra misafirliğini devam ettirmesi doğru olmaz.[796]
4-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadınların sözünü dinlemek pişmanlıktır.”[797]
Kadınların sözleri,
ancak kendi ihtisaslarıyle ilgili hususlarda değer taşır. Fakat erkek, ihtisası
olmayan bir şeyi kadına danışır ve onun sözünü dinlerse pişmanlık duyacağı
tabiîdir.[798]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tabib Allah'tır. Belki sen birtakım belirtilere
aldanır ve bunlar yüzünden bir başkasına zarar verebilirsin!.”[799]
Bu hadisin söyleniş
sebebi, bir tabip, Rasûl-i Ekrem Efendimizin omuzları arasındaki Peygamberlik
mühürünü görmüş ve bunun, tedavisi gereken bir hastalık olduğunu sanmış, “ben
tabibim, onu tedavi edebilirim,” demiş, buna karşılık Rasûl-i Ekrem Efendimiz
de bu hadisi buyurmuşlardır.[800]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kölelerinizi anlayışları nisbetinde cezalandırınız.”[801]
Cezalandırmanın
çeşitli şekilleri vardır. Kimi dayaktan, kimi azardan, kimi aç bırakılmaktan,
kimi hapsedilmekten uslanır, insan psikolojisini iyi bilmek ve kime hangi
cezanın verilmesi gerektiğini tayin ettikten sc ra cezalandırmaya gitmek
lâzımdır.[802]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cehennem halkı umumiyetle kadınlardır.”[803]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“On şey, yaratılış icabıdır: Bıyıkları kesmek, sakalı
bırakma dişleri temizlemek, genizi temizlemek, tırnakları kesmek, mafsalları
yıkamak, koltukaltı traşı olmak, kasık (kıllarını traş etmek ve taharetlenmek).”[804]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Belki bir erkek, kendisi ile karısı arasında olanı
anlatabilir ve belki bir kadın, kendisi ile kocası arasında olanı anlatabilir.
Bunu yapmayınız! Bu, şuna benzer ki, bir erkek şeytan, yol üstünde bir kadın
şeytan karşılaşır ve herkesin gözü önünde onunla cinsî münasebette bulunur.”[805]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Lut
kavminin işlediği ve helak olmalarına neden olan on haslettir. Ümmetim bunlara
bir haslet daha katacaktır: Eteklerin birbiriyle aşıktaşlık etmeleri (cinsel
sapıklık), saçma ve fiske ile vurmaları, hamamı oynamaları, şarap içmeleri,
sakal kesmeleri, bıyık uzatmaları, ıslık çalmaları, alkış tutmaları ve ipek
giyinmeleri. Ümmetim de bunlara şu hasleti katacaktır: Kadınların birbirleriyle
aşıktaşlık etmeleri (sevicilik).”[806]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her devenin (hörgüçünün) tepesinde bir şeytan vardır;
binmek suretiyle onları uysallaştırın. Çünkü (sizi onların üstüne) Allah yüklüyor
(O'nun emriyle bu hayvanlara biniyorsunuz).”[807]
Deve, inatçılığı ve
dikkafalığı ile meşhur bir hayvandır. Belki onun hörgüçünün doruğunda bir
şeytanın bulunması bundan kinayedir. hayvanları, iş ve ihtiyaçlarımızın
görülmesinde kullanmamızda bir sakın yoktur. Çünkü Cenâb-ı Allah, onları,
etinden ve sırtından istifade etmen için yaratmıştır.[808]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her
devenin sırtında bir şeytan vardır"; deveye binerken Allah'ın adını anınız
(bismillahirrahmanirrahim deyiniz) ve sonra ihtiyaçlarınızdan geri kalmayınız.”[809]
Bilindiği üzere her
işe besmele ile başlamak, o işin selâmeti ve bereketi bakımından gereklidir.
Besmele ile devesine bindikten sonra endişeyi bertaraf ederek ihtiyaçlarının
peşinden koşmalıdır.[810]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kırbacı ev halkının görebileceği bir yere asınız;
çünkü bu, onlar için bir terbiyedir.”[811]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuğa yedi yaşında namazı öğretiniz ve 10 yaşında
çocuğu namaz için dövünüz!”[812]
15-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuklarınıza
yüzücülüğü ve atıcılığı öğretiniz ve iğ, imanlı kadın için ne güzel eğlencedir.
Annen ve baban (ikisi birden) seni çağırırlarsa sen annenin çağrısına evet
de!.”[813]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bıyıkları kökünden kazıyınız ve sakalı uzatınız; Yahudilere benzemeyiniz!.”[814]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geceleyin yatağına girdiğin zaman “Kul yâ
Eyyü'hel-kâfirûn” sûresini oku ve sonra bu sürenin hatmi üzere uyu. Çünkü bu
süre, şirkten el çekmektir.”[815]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ashâbımdan bahsedildiği zaman susunuz, yıldızlardan
bahsedildiği zaman susunuz ve kaderden de bahsedildiği zaman susunuz.”[816]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden biriniz
seyahate çıkmak istediği zaman dostlarına selâm versin. Çünkü onlar, kendi
dualarını onun duasına katarlar.”[817]
Yolculuğa çıkacak olan
insan, komşularını, akrabasını ve iyi kişileri ziyaret ederek onlarla vedalaşır
ve kendi duasına ilave olarak onların da hayır dualarını alır.[818]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi biriniz, bir (din) kardeşine bir işi
danıştığı zaman o kimse ona yol göstersin.”[819]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kadın güzel koku sürünür ve kokusunu almaları
için bir grubun yanından geçerse o kadın zina etmiştir.”[820]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişi, bir (din) kardeşine silahı çevirdiği zaman her
ikisi de cehennemin kenarındadırlar. Onu öldürünce de ikisi birden cehenneme
düşerler.”[821]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir hayvan satın olacağın zaman onu dene. Bir kavmin
ileri geleni senin yanında ise ona meramda bulun.”[822]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçinizden biri et satın aldığı zaman suyunu bolca
koysun, şayel birinize et düşmezse çorbasını içer ve iki etin biri bu çorbadır.”[823]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir ülkede veba hastalığını işittiğiniz zaman o
ülkeye girmeyiniz ve (fakat) sizin bulunduğunuz ülkede veba hastalığı baş
gösterirse bı hastalıktan kaçmak için o ülkeden çıkmayınız.”[824]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi birinizin hastası bir yiyecek istediği zaman
onu kendisine yedirsin.”[825]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçinizden birinizin başına bir musibet geldiği zaman
şöyle dua etsin: “Varlığınız Allah'ındır ve biz yine O'na dönücüleriz. Allah’ım,
uğradığım bu musibetin sevabını senden bekliyorum, bu musibet yüzünden ben
sevaplandır ve bana onun yerine hayır ver!.”[826]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sana bir şey verildiği zaman kendin ye ve sadaka da
dağıt.”[827]
Adam, silahını din
kardeşinin bağrına çevirmiş ve öteki de ayn hareketle mukabelede bulunmuştur.
Her ikisinin de cehennemin kenarın da oldukları tabirinden bu manâyı anlıyoruz.
Nitekim bu manâ başka bi hadîsde daha açık bir şekilde ifade edilmiştir. Şöyle
ki, iki müslüman, kılıçlarını çekerek karşı karşıya geldikleri zaman katil ve
maktulün cehennemde oldukları belirtilmiştir. Katilin cehennemde olmasına
diyecek yol fakat maktul neden cehennemdedir? Rasûl-i Ekrem Efendimiz buna şöyle
cevap vermişlerdir: “Çünkü o da kardeşini öldürmek hırsı içinde idi.”[828]
29-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi biriniz yemek yiyeceği zaman besmele çeksin!
Şayet yemeğin başlangıcında besmeleyi unutursa, “(bu yemeğin “başlangıcı ve sonu
için bismillah!” desin.”[829]
Bu hadisde et suyunun,
gıda değeri bakımından, o suda pişmiş olan ete eşit olduğu belirtilmektedir. Bu
itibarla bir tencerede pişen etin kendini yiyenle suyunu içen, aynı gıdayı
almış olacaklardır.[830]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçinizden
biriniz ibir meclise vardığı zaman kendisine yer açılırsa otursun, aksi
takdirde en ımüsait yeri bakarak orada otursun.”[831]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi biriniz bir meclise vardığı zaman selâm
versin ve şayet oturmak isterse otursun. Sonra kalktığı zaman (tekrar) selâm
versin. Birinci selâm, bu ikinci selâmdan daha evlâ değildir.”[832]
32-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçinizden biri esnediği zaman elini ağzının üzerine
koysun. Çünkü şeytan, esneme ile girer.”[833]
Görülüyor ki şeytan,
insanın gerek dinine ve gerek sağlığına zarar veren her şey için isim olarak
kullanılıyor. Esneme; uzun, derin ve ağır bir tarzda ve çeneleri birbirinden
iyice ayırmak suretiyle soluk alıp vermektir ki, bu durum, içerideki mikropları
çevreye yaymak veya çevredeki mikropları çevreye yaymak veya çevredeki
mikropları içeriye çekmek için çok elverişli bir ortam hazırlar. Bu bakımdan
esneme esnasında ağzın, sağ elin içi veya sol elin sırtı ile kapatılması
Rasûl-i Kibriya Efendimiz tarafından emir buyurulmuştur.[834]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişi bir söz söyler de sağına soluna bakarsa bu söz
emânettir (açıklanmaması gerekön bir sırdır).”[835]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geceleyin köpeğin uluması ve eşeğin anırmasını
işttiğiniz vakit şeytandan Allah'a sığınınız. Çünkü bu hayvanlar, sizin
görmediklerinizi görürler. Ayaklar çekildiği zaman da dışarı çıkmayı azaltınız.
Çünkü Cenâb-ı Allah, dilediği varlıkları geceleyin (yollara) yayar. Kapıları
besmele çekerek kapatınız. Çünkü şeytan, besmele çekilerek kapatılan bir
kapıyı açamaz. Su kablarını örtünüz, kurbanın ağzını bağlayınız ve yemek kablarını
ters çeviriniz.”[836]
35- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İhtiyarlığın
(belirtisi olan beyazlığı) değiştiriniz ve benzemeyiniz.”[837]
36- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İhtiyarlığın
(beyazlığını) değiştiriniz, fakat siyaha yaklaşmayınız!”[838]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada (garipler dörttür: Azgın bir kişinin içinde bulunan Kur'an, bir kavmin semtinde bulunan ve
içinde namaz kılınmayan mescit bir evde bulunan ve ele alınıp okunmayan Mushaf
ve kötü bir gurup içinde iyi bir insan.”[839]
38- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Davar berekettir; deve, sahibi için bir onurdur ve
(hayır da, kiyamete kadar atların alımına asılıdır. Kölen, senin kardeşindir,
ona iyi muamele et. Eğer onu mağlup (verdiğin işi başaramayacak durumda)
bulursan kendisine yardım et.”[840]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tırnaklarınızı kesiniz ve tırnak kesintilerinizi
toprağa gömünüz
(parmak)
boğumlarınızı temizleyiniz, diş etlerinizi yemekten temizleyiniz; misvak (fırça) kullanınız, dişleriniz
sarı ve ağızlarınız kokulu olarak yanınagirmeyiniz.”[841]
40- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tırnak kesmek, koltukaltı kıllarını yolmak ve kasık
kıllarını traş Perşembe günündedir. Yıkanmak, güzel koku sürünmek ve giyinmek
Cuma günündedir.”[842]
41- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bağla ve sonra tevekkül et!”[843]
Bu hadisin muhatabı,
hadisi rivayet eden Amr'dır. Hadis, tevekkülün gerçek anlamını dile
getirmektedir. Tevekkül, bazıların zannettikleri gibi miskin miskin oturup her
şeyi Allah'dan beklemek değildir. Tevekkül, gerekli yol ve sebeplere
başvurduktan sonra, yani işi sağlama aldıktan sonra Allah'a teslim olmaktır.
Hayvanını sağlam bir kazığa bağlayacak ve sonra tevekkül edeceksin. Onu başıboş
bırakırsan bunun adına tevekkül değil teseyyüp (ihmalcilik) derler. [844]
42- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bıyıkları kazıyınız, sakal bırakınız, mecusîlere
"muhalefet ediniz!”[845]
Hadis-i şerifden,
bıyık bırakıp sakal kesmenin, o devrin mecusî adeti olduğu anlaşılıyor. Bu
adet, çağımızda bütün ırk ve milletlere sirayet etmiştir.[846]
43- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dinin direği namaz ve amellerin hörgücü (zirvesi) 'de
cihaddır. İslâm ahlâkının en faziletlisi ise susmaktır ki, insanlar senden
selâmette olsunlar.”[847]
44- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kissahan
(meclislerde eski vak'aları anlatan hikayeci) Allah'ın gazabını bekler, dinleyen
rahmet bekler, tacir rızık bekler, ihtikârcı lanet bekler. Ağıtçı kadına ve
onun çevresinde bulunup işiten her kadına Allah'ın, meleklerin ve bütün
insanların laneti olsun!.”[848]
Hadisde, bir mecazî
tabir olarak bekleyen, beklenen yerine geçirilmiştir. Meselâ kissahanın
kendisi Allah'ın gazabını beklemez, fakat Allah'ın gazabı onu bekler. Çünkü
dinleyicilerini neşelendirmek veya heyecanlandırmak için tatlı yalanlar
uydurmaya başladığı zaman kendisini bekleyen Allah'ın gazabına uğrar.
Diğerleri de böyledir.[849]
45- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geğirmeni bizden uzak tut! Dünyada insanların en çok
doyanları, âhırette en uzun süre aç kalanlarıdırlar.”[850]
46-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Lâilâhe illellah, diyenlerden elinizi çekiniz,
herhangi bir günah yüzünden onlara kâfir demeyiniz! Her kim, lâilâhe illellah
diyene kâfir derse, kendisi küfre daha yakındır.”[851]
47- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zenginlikte İktisat (itidal) ne güzel şey, fakirlikte
itidal ne güzel şey ve ibadette itidal ne güzel şeydir!.”[852]
48- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'dan hayırlısını istemesi insanoğlunun
mutluluğundan ve Allah'ın kaderine boyun eğmesi de insan oğlunun
mutluluğundandır (mutluluk alametidir). Allah'dan hayırlısını istemeyi
bırakması insan oğlunun
bedbahtlığından
ve Allah'ın, kendisi hakkındaki kaderine karşı kırgınlığıda insan oğlunun
bedbahtlığındandır!.”[853]
49- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah, her kime, kendisi istemeden bu maldan bir şey
(hediye veya bağış) verirse onu kabul etsin. Çünkü o, Cenâb-ı Allah tarafından
kendisine gönderilen bir rızıktır.”[854]
50- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Alt kat daha rahattır!.”[855]
Bu hadisin sebebi,
Rasııl-i Kibriya Efendimiz, Medine'ye geldikleri zaman Ebû Eyyub El-Ensari'nîn
evine inmişlerdi. Bu ev iki katlı idi. Rasûl-i Ekrem'e üst kat teklif edilmişse
de alt katı tercih buyurmuşlardır.[856]
51- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Teyzem, Amr'ın kızı Fâhıte'ye bir köle bağışladım ve
kendisinden bu köleyi kasap, kuyumcu ve hacamatçı olarak çalıştırmamasını istedim.”[857]
52- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sağlamcılık, kötü zannın (ihtimalin) sonucudur.”[858]
Tedbir almak,
ihtiyatlı hareket etmek, işi sağlama bağlamak İslam'ın emridir. Kötü zan veya
ihtimallerin buna gerekçe teşkil ettiği hadis-i şerifte belirtilmektedir. Bu
bakımdan kötü ihtimallerin bir bakıma ihtiyat ve selâmet olduklarını
söyleyebiliriz.[859]
53- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah Teâlâ buyuruyor ki: Benim, cin ve insanlarla önemli
bir havadisim var! Ben yaratıyorum, benden başkasına ibadet ediliyor ve ben rızıklandırıyorum,
benden başkasına şükrediliyor.”[860]
54- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şükreden kalp, zikreden dil, din ve dünya işlerine
yardımcı olan iyi bir kadın, insanların biriktirdikleri nesnelerin en iyisidir.”[861]
55- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şükrünü eda edebildiğin az, altından kalkamadığın çoktan
hayırlıdır.”[862]
Sahabe'den Hâtıb,
Peygamber Efendimîz'e gelerek Cenâb-ı Allah'ın, kendisine bol rızık vermesi
için dua etmesini istedi. Rasûl-î Ekrem Efendimiz:
“Allah'ın Peygamberi gibi olmak istemez misin? Cenâb-ı
Allah'tan, dağın altın olarak maiyetimde yürümesini istesem mutlaka yürür!” buyurdular ve buna yukarıdaki hadisi ilave ettiler.[863]
56- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sakın sütlü hayvana dokunma!"[864]
Rasûl-i Kibriya
Efendimiz, beraberinde Ebû Bekir ve Ömer oldukları balde Ebû Heytem'e
misafirliğe gitmişlerdi. Ebû Heytem, bu çok kıymetli misafirleri için koyun
kesmek istedi ve bunun üzerine Rasûl-i Ekrem kendisine bu uyarıda bulundu.[865]
57- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Peygamberlerin
isimlerini takınız ve (fakat)
meleklerin isimlerini takmayınız!.”[866]
58- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sarı, müslümanın saçboyası ve kırmızı da müslümanın
saçboyasıdır. Siyah ise kâfirin saçboyasıdır.”[867]
Ağarmış saçların,
siyahtan başka her renge boyanması müstehabtır, dileyen boyayabilir. Bu bölümün
35. hadisinde, Yahudilere benzememek için ağarmış saç ve sakalın boyanması emredilmişti.
Hadis, zahirine hamledilmiş olsa, siyahtan başka diğer renklerden birine bu
boyama işleminin sünnet veya vacip olduğunu söylemek gerekirdi. Ancak
Sahabe'den birçoklarının boyamadıkları rivayet edilmiştir ki, bu durum, boyama
işinin müstehab olduğunu gösterir. Siyaha boyamanın menedilmesinin sebebi ise,
insanın gerçek yaşını gizlemesi olduğu belirtilmiştir.[868]
59- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yolculuk, azabın (zahmet ve meşakkatin) bir
parçasıdır. Herbirinizin (adeti üzere) yemesine, içmesine ve uyumasına mani
olur. Herhangi biriniz, yolculuğundan ihtiyacını gördüğü zaman, ailesine
dönüşü acele yapsın.”[869]
60- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yavaş, ey Allah'ın kulları, yavaş!”[870]
Rasûl-i Ekrem
Efendimiz, Arafat'tan dağılma esnasında bu hadisi buyurmuşlardır. Yavaş,
sükûnet içinde ve vekârlı olarak yürümelerini, yaşlı güçsüzleri geride
bırakmalarını, izdihama sebebiyet vermemelerini emir
buyurmaktadırlar.[871]
61-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yavaşlık, kazanç ve yavaşlığı terketmek kayıptır.”[872]
62- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Acemlerin ülkesi size açılacak ve orada hamam adı
verilen birtakım evler bulacaksınız. Erkekler, buralara peştamalsız
girmesinler. Kadınları ise, hasta veya loğusa olmadıkça bu hamamlara girmekten
men ediniz.”[873]
63-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim bir toplulukla beraber hurma yemekte ise, kendisine
müsaade edilmedikçe ikişer, üçer atıştırmasın.”[874]
64- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim bu etlerden birini yerse onun yağ kokusunu gidermek
için ellerini yıkasın ki karşısındakini rahatsız etmez.”[875]
65-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim müslümanların yolundan bir eziyeti bertaraf
ederse kendisine sevap olarak yazılır. Ve her kimin bir iyiliği kabul edilirse
cennete girer.”[876]
66- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, kendisinden bir beklediği veya bir (korkusu
olmadığı halde bir müslüman kardeşinin üzengisini tutarsa günahları bağışlanır.”[877]
67- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim
Allah için bir “mescit yaptırırsa Cenâb-i Allah da onun için cennette bir ev
yaptırır.”[878]
68- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, ihtiyacından daha büyük (geniş ve mulhteşem)
bir bina yaptırırsa kıyamet gününde onun vebalini yüklenecektir.”[879]
69- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim
bir hidayete (doğruluğa) davet ederse onun sevabı, kendisine uyanların
sevapları kadardır ve bu, onların sevaplarından hiç bir şey eksiltmez. Her kim
de bir dalâlete (sapkınlığa) davet ederse onun günahı da, kendisine uyanların
günahları kadardır ve bu, omlann günahlarından hiç bir şey eksiltmez.”[880]
70- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, bir hayır isine öncülük yaparsa kendisine,
onu işleyenin sevabı kadar sevap vardır.”[881]
71- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kimin gözü, müsaade istemeden önce ve izni de
bulunmadan (bir konutun içine) dalarsa o kimse Rabbinin emrine asi olmuş olur.”[882]
72- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim tavla oynarsa Allah'a ve Peygamberi'ne asi olmuş
olur.”[883]
Tavla, bahse girerek
parasına veya madd bir külfeti gerektirecek bir şeyine oynandığı zaman bunun
haram olduğunda şübhe yoktur. Çünkü bu takdirde kumardır. Kıymetli zamanların
boşa harcanması açısından ele alındığı zaman da durum bu merkezdedir. Ancak iki
durum arasında fark vardır.[884]
73- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Göçebe
hayatı yaşayan kaba olur, av peşinde koşan (zikir ve ibadetten) gafil oiur ve
devlet adamının kapılarında dolaşan ayartılır.”[885]
74- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, kasık kılını tıraş etmez, tırnaklarını
kesmez ve bıyıklarını kazımazsa bizden değildir.”[886]
75- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, bir meslekten kazanırsa onu bırakmasın.”[887]
76-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, bir müslüman kardeşine arzu ettiği yemeği
yedirirse Cenâb-ı Allah onun tenini cehennem ateşine haram kılar.”[888]
77- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim,
müsaadeleri olmadan bir ailenin evine bakarsa onun gözünü oymaları caiz olur.”[889]
Şayet bu aile, o
kimsenin gözünü fiilen oyacak olursa, gözü oyulan bu insan herhangi bir hak
iddia edemez.[890]
78- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, müsaadesi olmadan bir (din) kardeşinin
mektubuna bakarsa sanki cehenneme bakmış gibi olur.”[891]
79- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Küsûf (güneş
tutulması) namazında köle azat etmeyi emrederdi.”[892]
Güneş tutulduğu zaman
Rasûl-i Ekrem Efendimiz müslümanları namaza davet eder ve onlara köle azat
etmelerini tavsiye buyururdu. Bu, güneş tutulması hadisesinin olağan üstü bir
hadise kabul edildiğini göstermez. Bazı ibadetlerin muayyen vakitlere bağlanmış
olduğuna delâlet eder. Nitekim müslümanlan ibadete ve hayır işlemeye teşvik
için ele geçen her fırsattan yararlanmak Rasûl-i Ekrem Efendimizin adetleri
idi.[893]
80- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim Allah yolunda bir mücahide yardım eder veya
darlığında bir borçluya veya kölelikten kurtulması için bir mükâtebe (tamamlanınca
azad edilmek üzere bedele bağlanan köleye) yardımda bulunursa Cenâ'b-ı Allah,
kendi gölgesinden başka gölge bulunmayan günde o kimseyi gölgesinin altında
gölgelendirir.”[894]
81- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kime bir şey (armağan) verilir ve kendisi de
varlıklı ol sa ona mukabelede bulunsun; şayet verileni gizlerse ona (verene)
nankörlük etmiş olur. Ve her kim, (kendisine verilmeyen bir sıfatla süslenirse
(olduğundan farklı görünmeye çalışırsa) o kimse yalancılık esvabını eğnine
geçiren gibidir.”[895]
Hadisde, “yalancılığın
iki elbisesi” tabiri geçmiştir. Bundan izar ve ridâ, yani alt ve üst giysileri
kadedilmiştir. Genellikle Arapların elbise o devirde bu iki giysiden ibaret
bulunuyordu.[896]
82- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rasul-i Ekrem, göze karşı okunmayı emrederdi.”[897]
83-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsandan (ayrılan) yedi şeyin toprağa gömülmesini
emreder Saç, tırnak, kan, hayız (kadınlarda aybaşı), diş, kan pıhtısı ve meşime
(etene).”[898]
84- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Acemlere
(Arap olmayan milletlere) benzememek için (ağarmış) saçın (renginin)
değiştirilmesini (siyahdan başka herhangi bir renge boyanmasını) emrederdi.”[899]
85-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yemesi, içmesi, abdesti, elbisesi, alması ve vermesi
için sağını, bundan başka şeyler içinde solunu kullanırdı.”[900]
86- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yüzük taşını avucunun içine doğru çevirirdi.”[901]
87- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Varlıksız bir aile reisinin, halal (rızık kazanmak
için ihtiyar ettiği) bir yorgunlukta sürçmesi, âdil bir hükümdarın maiyetinde
kanı kurumadan tam bir yıl kılıç çalmaktan Allah katında daha faziletlidir.”[902]
88- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Belki
siz benden sonra büyük şehirler açacak ve bu şehirlerin pazarlarında meclisler kuracaksınız.
Bu tahakkuk edince selâmı alınız, gözlerinizi haramdan çeviriniz, körlere yol
(gösteriniz ve haksızlığa uğramışlara yardım ediniz.”[903]
89-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gece ve gündüz, iki binek (değerinde)dir; âhirete
ulaşmak için bunlara bininiz.”[904]
Hadis-i Şerifin manâsı
şudur ki, zaman, gecesi ve gündüzüyle müslüman kişinin sermayesi ve âhireti
kazanma vesilesidir. Bu kıymetli fırsatı boş geçirmemeli, onun taat ve
ibadetle, halâl yollardan kazanç sağlamağa çalışmakla değerlendirmelidir, Bu
sayede âhırete varacak ve orada göklerin ve yeryüzünün genişliğinde olan
cennete kavuşacaktır.[905]
90- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç kişi olduğunuz vakit, iki kişi, diğerinden ayrı olarak
kendi aralarında fısıldaşmayup topluluğa karışsınlar. Çünkü bu hareket onu
(diğer kişiyi)
üzer.”[906]
91- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İktisat (tasarruf) eden kimse muhtaç olmaz.”[907]
92- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yedi yaşına vardıkları zaman çocuklarınıza namazı
emrediniz ve on yaşına vardıkları zaman da namaz için onları dövünüz ve aynı
zamanda yatma yerlerinde onları birbirinden ayırınız. Herhangi biriniz,
cariyesini kölesi veya çırağı ile evlendirdiği zaman göbekten aşağısı ve
dizkapağından yukarısına bakmasın.”[908]
On yaşındaki çocuğu
namaz için dövmek gerektiğine göre, gerekli olan dinî bilgilerin bu yaştaki
çocuğa öğretilmiş olması vaciptir. Şayet öğretilmezse bu ihmalin vebal ve mesuliyetini
çocuğun velisine yüklenecektir.[909]
94- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, yapmak istediği bir işi bir müslüman kişiye
danışırsa Cenâb-ı Allah o (kimseyi, işlerinin en doğrusuna muvaffak (başarılı)
kılar.”[910]
95-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Haksız yere her kimin malına saldırılır ve o (malına
saldırılan şahıs) da döğüşür ve öldürülürse o kimse şehittir.”[911]
96- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimse Allah adına fsize) sığınırsa onu koruyunuz
ve Allah rızası için sizden bir şey isterse onu boş çevirmeyiniz.”[912]
97- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim
Allah adına size sığınırsa onu koruyunuz. 'Her kim Allah adına sizen bir şey
isterse ona veriniz. Her kim sizi çağırırsa icabet ediniz. Her kim size bir
iyilik yaparsa onu mükâfatlandırınız. Şayet onu mükâfatlandıracak bir şey
bulamazsanız, kendisini mükâfatlandırdığınıza kani oluncaya kadar ona dua
ediniz.”[913]
98- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim
tok -gözlülük gösterirse Allah onu tok gözlü kılar. Her kim doygunluk gösterirse Allah onu zengin
kılar. Her kimin 200 Dirhem gümüşe muadil varlığı olduğu halde insanlardan
dilenirse ilhâf (israr ve madrabazlık) olarak istemiş olur.”[914]
Evâk (k kalın okunur),
ukıyye'nin çoğul şeklidir. Ukıyye, ülkelere ve terimlere göre değişen bir
ağırlık ölçüsüdür. Ancak şer'î ukıyye 40 Dirhem olarak kabul edilmiştir. Bu
itibarla hadisde geçen beş ukıyyeden 200 Dirhem kasdedilmiş olur. Gümüşün
nisabı da budur.[915]
99- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim iktisat (tasarruf) ederse Allah onu zengin
kılar. Her kim israf ederse Allah onu fakir kılar. Her kim alçak gönüllülük gösterirse
Allah onu yüceltir. Herkim büyüklük taslarsa Allah onu kırar.”[916]
100- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim bir
hastayı ziyaret ederse dönünceye kadar cennet bağındadır.”[917]
101- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim,
erginlik çağına varıncaya kadar iki kız evladını geçindirirse ben ve o,
cennete, şu iki parmak gibi (yan yana) gireceğiz.”[918]
102- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, üç kız evlâdını geçindirir, onları
yetiştirir, evlendirir ve kendilerine iyi davranırsa cennet onundur.”[919]
103- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim müslümanlardan bir ev halkının yirmitdört
saatlik ihtiyaçlarını karşılarsa Cenâb-i Allah onun günahlarını bağışlar.”[920]
104- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, (sahipsiz) bir suya el koyarsa o kimse o
suya daha müstahaktır.”[921]
105- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişi,
kardeşi (tarafları) ile çoktur.”[922]
Taraftarları olan
kişinin güçlü ve kuvvetli olduğu belirtiliyor.[923]
106- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kabir ziyaretlerinden sizi menetmiştim; kabirleri
ziyaret ediniz! Çünkü kabirleri ziyaretten sizin için ibret (dersi) vardır.”[924]
107- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişi, sevdiği
ile beraberdir.”[925]
Şayet dindar,
faziletli kişileri severse dünyada onlarla beraber olur ve yarın onlarla
beraber mahşere kalkar.[926]
108- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlarla
şerleşmek (şer yapıp şer görmek)ten sakınınız! Çünkü bu şerleşmek, paklığı
gömer ve kirli çamaşırları ortaya döker.”[927]
109- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Büyük kişilerin meclislerinde oturunuz, ilim
adamlarına sorunuz ve hikmetli kişilerle oturup kalkınız.”[928]
110- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yollar
üzerinde oturmaktan sakınınız. İllâ oturacaksanız yolların hakkını veriniz:
Harama bakmamak, eziyetten (gelip geçeni rahatsız etmekten) kaçınmak, selâm
almak, doğruyu emretmek ve kötüden menetmek.”[929]
111- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İşlek
yollar üzerinde konaklamaktan ve (bu gibi yerlerde namaz kılmaktan sakınınız!
Çünkü yollar, yılanların ve yırtıcı hayvanların barınaklarıdır. Yollar üzerinde
defi hacet etmekten de sakınınız! Çünkü bunlar, lanete sebep olan
hareketlerdir.”[930]
112- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tedbir geçimin yarısıdır. Teveddüt (kendini sevdirme)
aklın yarısıdır. Sıkıntı ihtiyarlığın yarısıdır, iyal (geçindirmesi gerekli olanlar)ın
azlığı, iki zenginlikten biridir.”[931]
Hz. Aişe'nin kapısına
bir dilenci geldi ve Hz. Aişe onun eline parça yiyecek vererek savdı. Sonra
kılık ve kıyafeti yerinde bir adam geldi ve Hz. Aişe onu oturtarak yedirdi.
Bunun sebebi kendisine sorulduğu Rasûl-i Ekrem Efendimizin bu hadisini okudu.
İnsanlara, durum ve değerine göre muamele edilmesi emir buyurulmaktadır.[932]
113- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Toprak
çocukların baharıdır.”[933] El-Hatîb bu
hadisi Sefl bin Sa’d’dan rivayet etmiştir.
114- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet gününde siz adlarınız ve babalarınızın adlarıyle
çağırılacaksınız; güzel isimler takınınız.”[934]
115- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Siz yetmiş ümmeti” tamamlamaktasınız ki, onların en hayırlısı
ve Allah katında en değerlisi sizsiniz.”[935]
116-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanları
yerlerine indiriniz!”[936]
117-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanları,
hayır ve serden işgal ettikleriyerlere indir ve iyi ahlâk üzere onların edebini güzelleştir.”[937]
118- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Haklı veya haksız da olsa (din) kardeşine yardım et!” Bunun üzerine,
“haksız olduğu halde
ona nasıl yardım edebilirim?” diye soruldu. Rasûl-i Ekrem buyurdular ki:
“Onu haksızlıktan önlersin; işte bu, kendisine yardımdır.”[938]
119- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müsaade istemek, bakmak için konulmuştur.”[939]
Adamın biri, Peygamber
Efendimizin hücre-i saadetlerinden birine baktı. Rasûl-i Ekrem Efendimizin
elinde, başını kaşıdığı bir şiş vardı. Rasûl-i Ekrem:
“Senin baktığını bilseydim bu şişi senin gözüne
saplardım.” buyurdu ve yukarıdaki
hadisi ilave ettiler.[940]
120- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sen,
hayvanının sırtında öndeki yere bepden daha müstahaksın. Ancak orasını bana bırakırsan
olur.”[941]
Bir hayvanın sırtına
iki kişi bindiği zaman öndeki yerin, o hayvanın sahibinin hakkı olduğu, ancak
bundan dilerse tenazül edebileceği belirtilmektedir.[942]
121- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların elmde bulunan (onlara ait alan) şeylerden
ümidini kesmelisin. Açgözlülükten
saikın; çünkü bu, hiç gitmeyen yoksulluktur.
Namazını, bayata veda eden olduğun halde (son namazınmış gibi) kıl. Özür
dilemeye vesile olan şeyden (suç işlemekten) sakın.”[943]
122- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İlme
sarıl; ilim mü'min kişinin dostu, Mim (müsamahakârlık) yardımcısı, akıl vekili,
amel idarecisi, yavaşlık atası, yumuşaklık biraderi ve sabır askerlerinin
kumandanıdır.”[944]
Bu hadisin sebebini
İbn-i Abbâs şöyle anlatmaktadır:
“Bir gün Rasûl-i
Ekrem'in redifi idim (hayvan üstünde arkasına binmiştim). Rasûl-i Ekrem:
“Allah'ın seni
faydalandıracağı birtakım kelimeler sana öğreteyim mi?” buyurdu. Ben de:
“evet!” dedim...”[945]
123- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Külâh
üzerine sarıık, bizim müşrikler arasındaki farktır, met gününde, başına
doladığı her kıvrım için kendine bir nur verilecektir.”[946]
124- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geceleyin
yürümeye bakınız; çünkü mesafeler geceleyin dürülür.”[947]
125- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Atıcılığa
önem veriniz; çünkü atıcılık en faydalı eğlencenizdir.”
126- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Örümcek
şeytandır, onu öldürünüz!.”[948]
127- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Siz
(kardeşlerinizin (hemşehrilerinizin)
yanına varmakta eyerlerinizi onarak ve üst (başınızı düzelterek (tende
bulunan) ben imişsiniz gibi olunuz. Çünkü Cenâb-i Allah, çirkin şeyi ve
çirkinleşmeyi sevmez.”[949]
128- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümit, ümmetim için bir rahmettir. Ümit olmasaydı hiç anne
emzirmez ve hiç bir ağaç diken ağaç dikmezdi.”[950]
129- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben
ancak bir insanım. Size, dininize dair bir şey emre zaman onu alınız. Kendi
görüşüme dayanarak size bir şey emredersen ancak bir insanım...”[951]
Rasûl-i Ekrem
Medine'ye geldiler; Medineliler hurmalara aşılamakta idiler. Rasûl-i Ekrem:
“ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Onlar:
“bunu (eskiden beri)
yapmaktayız!” diye karşılık verdiler. Rasûl-i Ekrem:
“belki yapmasanız daha iyi olur!” buyurdu. Bunun üzerine aşılamayı bıraktılar
ve ürün azaldı. Durumu Rasûl-i Ekrem'e bildirdikleri zaman yukarıdaki hadisi
buyurdular.[952]
130- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ben,
ancak sizin giibi bir insanım. Tahmin, yanılabilir ve isabetli de olabilir.
Ancak size, “Allah buyurdu” dersem Allah'a karşı yanlış söylemem.”[953]
131- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yiyecek
ve içecek kablannın üstünü örtünüz, kırbaların ağızlarını bağlayınız, kapıları
kapayınız ve akşamleyin çocuklarınızı evlerde tutunuz. Çünkü cinlerin bir
yayılması ve çarpması vardır. Uyku zamanında da kandilleri söndürünüz. Çünkü
küçük yaramaz (fare), belki kandili çeker ve ev halkını yakabilir.”[954]
132- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Arkandayım,
öcünü al!.”[955]
Hz. Zeynep, Hz. Aişe
ile kavga etmek üzere kapısını çalmadan evne girmişti. Rasûl-i Ekrem, Hz. Aişe'yi
desteklediğini ima ederek kendisine sözle öç almasını bildirdi. Hz. Aişe,
Zeynep'ten öç almış ve Rasul-i Ekrem'in mübarek simasında memnunluk alameti
görünmüştü.[956]
133- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kızların toprağa verilmesi itbarlıktır.”[957]
Kızlar için en hayırlı
damat topraktır, sözü bundan ileri gelmiştir.[958]
134- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beş şey ibadettendir:
Mushaf'a bakmak, Kâ'be'ye bakmak, Anne ve babaya bakmak, Zemzem'e bakmak ki bu,
hataları kaldırır ve alimin yüzüne bakmak.”[959]
135- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimin hayırlı kişileri tokgözlü ve kötü kişileri de
açgözlü olanlarıdır.”[960]
136- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Evlerinizin en hayırlısı, içinde ağırlanan öksüz
bulunan evdir.”[961]
137- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanlarda
en hayırlı ev, kendisine iyi muamele edilen öksüzün bulunduğu evdir.
Müslümanlarda en kötü ev de, kendisine kötülük adilere öksüzün bulunduğu evdir.
Ben ve bir öksüzün bakımını üzerine alan kişi cennette şöyleyiz. Rasûl-i Ekrem
şehadet parmağı ile ortaparmağını gösterdi.”[962]
138- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanın geride bıraktığı en hayırlı şey üçtür: Kendisine dua eden iyi bir evlât, sevabı
kendisine ulaşan sürekli bir hayır ve ölümünden”[963]
139- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Giysilerinizin
(renk bakımından) en yararlısı beyazdır. Ölülerinizi beyaz içinde kefenleyiniz
ve dirilerinize de beyaz esvab giydiriniz. En iyi sürmeniz de ismid (sürmetaşı)dır.
Kirpikleri besler ve gözü keskinleştirir.”[964]
140- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dedikoduyu, çok soru sormayı ve malı heba etmeyi
bırak!.”[965]
141- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Size
sürtünmedikleri müddetçe Habeşlilere sürtünmeyiniz ve size sataşmadıkları
müddetçe Türklere sataşmayınız.”[966]
142-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Borç dindarın yüzkarasıdır.”[967]
Borç, yiğidin
kamçısıdır, sözünün gerçek manası da budur. Yiğit kişi, kendini borçtan
kurtarmak için daha çok ve daha yoğun çalışarak adeta bir yüzkarasına benzeyen
borçtan kendisini bir an evvel kurtarmaya çalışır.[968]
143- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kadın, üç günlük yola ancak beraberinde bir mahremi
bulunursa çıkabilir.”[969]
Burada davet ve
ziyafet yemeği kasdedilmektedir. Muhtaç kişilere yemek verilirken veya onların
ihtiyaçları karşılanırken iyi veya kötü, hatta müslüman veya kâfir olduklarına
bakılmaz.[970]
144-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kadın, beraberinde nikâhı düşmeyen bir mahremi
olmadan 12 millik mesafeye yolculuk edemez.”[971]
145- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadın ancak mahremiyle beraber yolculuk edebilir ve
erkek, kadının yanına, ancak kadının mahremi yanında olduğu takdirde girebilir.”[972]
146- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülerin ardından sövüp saymayınız. Çünkü onlar yaptıklarını
buldular.”[973]
147- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya zikri (anısı) ile kalplerinizi meşgul
etmeyiniz.”[974]
148- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalnız mü'min kişi ile arkadaşlık et ve senin aşını
ancak takvalı kişi yesin!.”[975]
149- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyilik, soylu
ve dindar kişilerin yanında değerini bulur,”[976]
150-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kardeşinin
derdine sevinme; sonra Allah onu esirger ve seni derde düşürür.”[977]
151- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın azabı
ile azaplandırmayınız!. [978]
Bu hadis-s şerifte,
Allah'ın azabı ateşle olduğu için herhangi bir kimseye ateşle işkence
yapılmaması emrediliyor.[979]
152- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah
Taâlâ üç şeyi size mekruh kıldı: (Kur'an esnasında boş konuşup, duada sesi
yükseltiş ve namazda elleri bele dayamak.”[980]
153- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-ı Allah
altı şeyi size mekruh kıldı: Namazda oyun, sadakada (yardımda) başa kakış,
oruçta çirkin söz, kabirlerin yanında gülüş, cünup iken mescitlere giriş ve
izinsiz (habersiz) olarak (evlerin içine) bakış.”[981]
154- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şeytan,
insan kurdudur! Sürüden ayrılan kenardaki- koyunu kapan- davar kurduna benzer.
Sakın patikalara (İslâm cemaatinden ayıran yollara) sapmayınız! Cemaatten ve
mescidin ammesinden ayrılmayınız!.”[982]
155- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
bir müslüman kişi bir toprağı onarır da susuzluktan ciğeri yanan oradan içer
veya yiyecek arayan oradan nasibini alırsa Cenâb-ı Allah bu yüzden ona mutlaka
sevapyazar.”[983]
Susuzluktan ciğeri
yanan veya yiyecek arayan canlı, ister insan olsun, ister hayvan olsun o
toprağı onaran kişiye sevap yazılır.[984]
156- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geçiminde yavaş (ölçülü) davranmak, kişinin
bilginliğinin eseridir.”[985]
157- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kimse, herhangi bir müslümanın kendisinden önce
varmadığı bir şeye varırsa o şey onundur.”[986]
158- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimden her kim yetmiş yaşına varırsa Cenâb-ı
Allah, ömür hususunda bana bir mazeret bırakmamış olur.”
Yetmiş yaşına varan
bir insanın, Cenâb-ı Allah'a ibadete ömür vefa etmedi, demeye veya bu yaştan
sonra günah işlemeye yüzü yoktur.[987]
159- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sakal bırakınız, bıyıklardan alınız, koltukaltı
kıllarını yolunuz ve tırnakları kesiniz.”[988]
Dikkat edileceği gibi
bundan önceki hadislerde bıyıkların kökünden kazılması emredildiği halde
burada bıyıklardan alınması, yani dudakları örtmeyecek ve ağzı kapatmayacak
şekilde kısaltılması emredilmektedir.[989]
160- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kâfiri kötülemek yüzünden bir müslümana eziyet
etmeyiniz.”[990]
Samimi bir müslüman
olan Berime Hazretlerine, Ebû Cehil'in oğlu olduğu için, “Allah'ın düşmanının
oğlu” denilirdi. Bu durumdan Rasûl-i Ekrem Efendimize yakındı ve Peygamberimiz
bir hutbesinde bu mübarek hadisi buyurdular.[991]
161- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın üstüne yemin etmeyiniz! Çünkü bir kimse
Allah'ın üstüne yemin ederse Allah onu yalancı çıkarabilir.”[992]
Allah'a yemin ederim
ki falan cennettedir veya filan cehennemdedir şeklinde kesin yargıda bulunmak
doğru değildir. Çünkü iyi zannettiklerimizin kötüye ve kötü zannettiklerimizin
de iyiye dönüşmesi bir an meselesidir. Herkesin akıbetini Allah'a bırakmak en
uygun davranıştır.[993]
162- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Birbirinize karşı kin beslemeyiniz, birbirinize
arka çevirmeyiniz ve (maddî çıkar
yüzünden) birbirinize rekabet etmeyiniz; Allah'ın kardeş kulları olunuz!.”[994] Müslim bu hadisi Ebû Hüreyre'den rivayet etmiştir.
163-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Canlı olan bir
varlığı hedef tutmayınız!”[995]
164- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kardeşine (haksızlıkta) ayak uydurma, opunla hırlaşma
ve onunla mücadele etme!”[996]
165- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İmanlı
bir kişide iki huy bir araya gelmez: Pintilik ve yalancılık.”[997]
166- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki
kişi arasında, müsaadeleri olmadan oturulmaz.”[998]
167- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cüzamlılara
dikkatlice bakma.”[999]
168- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Borç yüzünden kendinizi endişeye kaptırmayınız.”[1000]
169- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçinde
çan bulunan bir eve melekler girmez.”[1001]
170- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçinde
köpek veya heykel bulunan eve melekler girmez.”[1002]
171- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Süt veren hayvanı asla kesme!.”[1003]
172- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülerinizi
ancak hayırla yad ediniz!.”[1004]
173- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İpeklerin ve kaplan derilerinin örtülduğü hayvanlara,
binmeyiniz.”[1005]
174- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanı ürkütmeyiniz. Bir müslümam ürkütmek büyük
bir haksızlıktır.”[1006]
175- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bereket yaşlıarınızdadır.”[1007]
176- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bereket üç şeydedir: Birlikte (yenen yemekte),
tiritte ve sahur yemeğinde.”[1008]
177- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mescidde yere
tükürmek kötülük ve tükürüğü gömmek iyiliktir.”[1009]
Mescitlerde yere
tükürmenin hata olduğu belirtiliyor ve bunun keffâretinin, mescidin zemini kum
veya toprak ise tükürüğün gömülmesi ve şayet döşeli ise silinip temizlenmesi
olduğuna işaret ediliyor.[1010]
178- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rızkın onda dokuzu ticarette ve onda biri hayvancılıktadır.”[1011]
179- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Peygamberlerin
isimlerini takınız. İsimlerin Allah Teâlâ'ya en sevimlileri Abdullah ve
Abdurrahman, en doğrucası Haris ve Hemmâm, en çirkini ise Harp ve Murre'dir.”[1012]
Kişilerin kişilikleri
üzerinde isimlerin anlamlarının tesiri olduğu belirtilmiştir. Bir çocuğun, baba
üzerindeki haklarından biri de güzel isimidir. Hadisde geçen Arapça isimlerin
Türkçe anlamları sırasıyla şöyledir Allah'ın kulu, Rahman'in kulu, eken, tekin,
savaş ve acı.[1013]
180- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Onu
(arkadaş edineceğin kişiyi) seç ve ondan korun.”[1014]
181- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Armağanlaşınız,
sevişmenize vesile olur ve musafaha (toka)laşınız, kin ve kırgınlıklarınız
gider.”[1015]
182- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İlim
öğrendiğiniz kişiye karşı mütevazi olunuz ve ilim öğrettiklerinize karşı da
mütevazi olunuz; âlimlerin zorbalarından olmayınız.”[1016]
183-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Esneme şeytandandır
ve biriniz esnediği zaman gücü yettiği kadar onu önlesin. Çünkü henhangi
biriniz, (esneme esnasında) haaa deyince şeytan ona güler.”[1017]
184- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Din kolaylıktır ve her kim dinle yarışa çıkarsa
mutlaka din onu mağlup eder.”[1018]
Dinde en faziletli
olanı yapacağım, diyen kişinin bu arzusuna yenileceği muhakkaktır. Çünkü ne
kadar güç ve dolayısıyle faziletli olanı ihtiyar etse onun üstünde daha güç ve
daha faziletli olanı bulunacaklar. Bu bakımdan
itidal tavsiye edilmektedir.[1019]
185- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Din,
yeryüzünde Allah'ın sancağıdır ve Cenâb-ı Allah her kimi zelil kılmak isterse
bu sancağı onun boynuna koyar (üzerine yürütür).”[1020]
186- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Borç iki
kısımdır: Borcunu ödemek niyetinde olduğu halde ölen kişinin velisi benim (borcu
tarafımdan ödenecektir). Borcunu ödemek niyetinde olmadığı halde ölen kişinin
(kıyamet gününde) sevaplarından alınır; çünkü o günde Dinar veya Dirhem yoktur.”[1021]
Borcun, ödenme imkânı
bulunmadığı için ödenmeyen ve ödenme imkânı bulunduğu halde ödenmeyen borçlar
olarak iki kısım olduğu belirtilmektedir.[1022]
187-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Borç, dindarlığa ve soyluluğa gölge kondurur.”[1023]
188- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mallarınızla
ırzlarınızı savununuz.”[1024]
Parayı esirgeyerek
şeref ve haysiyetinizi korumayı ihmal etmeyiniz. Para kazanılabilir. Fakat
kaybedilen şeref ve itibarı geri çevirmek pek mümkün olmaz.[1025]
189- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bırak
müslumanları, çalışsınlar Çünkü cennet yüz derecedir. Her iki derece arasındaki
mesafe, gök ile yeryüzü arasındaki mesafe kadardır. Firdevs, cennetlerin en
yükseği ve en 'uygunudur. Firdevsin üzerinde Rahman'ın arşı bulunmaktadır.
Cennet ırmakları buradan fışkırır. Allah'dan cennet istediğiniz zaman Firdevs'i
isteyiniz.”[1026]
190- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizi
bıraktığım (size dini tebligatta
bulunmadığım) müddetçe beni bırakınız (bana sorular tevcih etmeyiniz) Sizden
önceki milletlerin helâk olmalarına ancak çok soru sormaları ve
peygamberlerinin emirlerine uymamaları sebebiyet vermiştir. Size bir şey
emredersem gücünüz yettiği kadar onu yapınız. Sizi bir şeyden de menedersem onu
bırakınız.”[1027]
191-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Otoritesi
(resmî sıfatı) olan ve ilmi bulunan kişiler meclisin şeref yerine daha
lâyıktırlar.”[1028]
192-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadının
eteği (nin topuktan aşağı olan kısmı) bir karıştır.”[1029]
193- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah,
kadınlardan şalvar giyinenleri esirgesin!”[1030]
194- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dilenciye, yanık bir çatal tırnak da olsa veriniz!.”[1031]
195- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Selâmı alınız,
harama bakmayınız ve tatlı söz söyleyiniz.”[1032]
196- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kulu, ecelinden daha güçlü olarak rızkı arar.”[1033]
197- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir
grubun sakisi (içecek dağıtanı), onların içenlerininin sonuncusudur.”[1034]
Bir topluluğa içecek
dağıtan kişi, herkesi içirdikten sonra kendisi içmelidir. Ziyafet ve ikramın
gereği budur.[1035]
198- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi biriniz içerken-kabın içinde (içecek kabı
ağzında iken) nefes almasın. Ayakyoluna geldiği zaman da cinsel organını sağ
eliyle tutmasın ve sağ eliyle silinmesin.”[1036]
199- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Biriniz içtiği zaman emerek (rahat ve nefes alarak)
içsin, dikme dikmesin; çünkü ciğer hastalığının sebebi diikmedir.”[1037]
200- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Süt
içtiğiniz zaman ağzınızı çalkalayınız; çünkü süt maddedir.”[1038]
201- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Giyinirken ve abdest alırken sağlarınızdan
başlayınız."[1039]
202- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müsaade istenilmesi (kapının çalınması) üç keredir. Eğer
sana müsaade edilirse (ne âlâ)! Aksi takdirde dön.”[1040]
203- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sefamı yay, yemeği bol bol yedir, grubunun heybetli
kişisinden utandığın gibi Allah'dan utan ve güzel ahlâk sahibi ol! Kötülük
yaptığın
zamanda
hemen arkasından bir iyilik yap. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir.”[1041]
204-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beş
şeyden önce beş şeyi ganimet (fırsat) bil: Ölümünden önce hayatını,
hastalığından önce sağlığını, meşguliyet zamanından önce boş vaktini,
ihtiyarlığından önce gençliğini ve yoksulluğundan önce varlıklığını.”[1042]
205-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç kişi
olduğunuz zaman iki kişi, diğerinden ayrı olarak aralarında fisıldaşmasınlar
ve guruba katılsınlar; çünkü bu davranış o diğer kişiyi üzer.”[1043]
206- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Giyinirken ve abdest alırken sağ taraflarınızdan başlayınız.”[1044]
Bu hadis-i şerif, yine
bölümün 201 numaralı hadisinin aynen tekrarıdır.[1045]
207-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yatacağınız
zaman kandili söndürünüz. Çünkü fare, fitili çeker de ev halkını yakabilir.
Kapıları kapatınız. Kırbaların ağızlarını bağlayınız. Su kablarının üstünü örtünüz.”[1046]
Yine bu manâda ve daha
tafsilatlı bir hadis-i şerifi Buharı, Câbîr'den rivayet etmiştir. Bu hadis, bu
bölümün 131 sıra numarasmda kayıtlıdır. Orada fare, küçük yaramaz olarak îmâ
edilmiştir. Eskiden kandillerde yakıt maddesi olarak halis zeytinyağı
kullanılırdı. Bu yağa bandırılmış olan fitil mahfazalı olmaz ve o devirlerde
olduğu gibi ekseriya açıkta bulunursa fareler için iyi bir yiyecek teşkil
eder.[1047]
208-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden birinize,
yemeğini hazırlama ve buharına katlanma zahmetinden kendisini kurtaran
hizmetçisi yemeğini getirdiği vakit onu kendisiyle beraber (sofrasına)
oturtsun. Şayet oturtmazsa ona bir veya birkaç lokma versin.”[1048]
209- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ağır ve temkinli
hareket, âhıret işinden başka her şeyde hayırlıdır.”[1049]
210- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyan için, sonsuza dek yaşıyacakmış gibi çalış ne
de yarın ölecekmişsin; gibi çalış.”[1050]
Kitabımızı derleyen
Ezher Üniversitesi hocalarından Muhammed Hasan Dayfullah, bu hadis-i Şerif
hakkında şu mütalaada bulunuyor:
“Elimizde bulunan
hadis kitaplarında bu hadisin ravisine rastlamadım. Ancak İbn-ül-Esîr'in,
En-Nihâye kitabında bu hadisi “çalış” yerine “ek!” lafzsıyle rivayet ettiğini
gördüm.”[1051]
211- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Birinizin
içeceğine sinek düştüğü vakit onu önce bandırsın ve sonra çıkarıp atsın. Çünkü
sineğin iki kanadının birinde dert ve diğerinde deva vardır.”[1052]
212-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülerinizin iyi yanlarını anınız, kötülüklerinden bahsetmeliniz.”[1053]
213-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yemek yediriniz ve tatlı konuşunuz.”[1054]
214- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yemek yediriniz ve selâmı yayınız ki, cennetin vârisleri
olasınız.”[1055]
215- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tatlı
konuş, güzel selâm ver, hısım akraba ile ilgiler geceleyin insanlar uyurken
namaz kıl ve sonra selâmetle cennete gir.”[1056]
216- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-ı Allah, bolluk içinde olan ev halkını sever.”[1057]
Evde yiyecek
maddelerinin bolca bulundurulması ve israftan kaçınılmak şartıyle yiyeceklerde
kısa yapılmaması öğütleniyor.[1058]
217- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sevap kazanmış olarak değil, günaha girmiş olarak dönünüz.”[1059]
Cenâb-ı Peygamber, bir
cenaze ile geçerken bir grup kadını yol üstünde cenazeyi bekler bulmuşlardı.
Cenazenin yıkanmasına, taşınmasına ve kabre indirilmesine katkıları olmayan bu
kadınlar, cenazenin ardından yürümekle sevap değil, günah kazanmış olurlar.[1060]
218- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ahmakla
alakanı kes.”[1061]
219- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden biriniz üç defa müsaade ister ve kendisine müsaade
(veya cevap) verilmezse dönsün.”[1062]
Aynı hadis, değişik
bir lafızla Müslim tarafından Ebü Musa'dan tahriç edilmiştir. Bu bölümün 202
numaralı hadisine müracaat ediniz.[1063]
220-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim, insanların kendisi için ayağa kalkmasını
arzu ederse o kimse cehennemden oturma yerini hazırlasın.”[1064]
221- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendisine iş danışılan kişi güvenilen kişidir;
isterse yol gösterir, isterse göstermez.”[1065]
Kendisine iş danışılan
kişi, güvenilen kişidir; bu güveni kötüye kullanmamalı ve hangi hususu doğru
bulursa onu göstermelidir. Müteakip hadis, bu hadisin bir nevi açıklamasıdır. [1066]
222- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendisine iş danışılan kişi, güvenilen kişidir. Kendisine
iş danışıldığı zaman kendisi için yapıyorcasına yol göstersin.”[1067]
223- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cüzamlı ile seninle onun arasında bir veya iki mızrak
boyu mesafe olduğu halde konuş.”[1068]
224- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanoğlu için mutluluk üçtür ve insanoğlu için
bedbahtlık da üçtür: İyi bir karı, iyi bir binek ve geniş bir konut insanoğlunun
mutluluk vesilesidir. İnsanoğlunun bedbahtlık vesilesi de üçtür: Kötü bir konut,
kötü bir karı ve kötü bir binek.”[1069]
225- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hızlı yürüyüş, yüzün parlaklığını giderir.”[1070]
226- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadının, kölesiyle beraber yolculuk etmesi kendisi
için kayıptır.”[1071]
227- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kırbacı, hizmetçinin görebileceği bir yere koyunuz.”[1072]
228- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın laneti veya gazabı veya cehennem ateşiyle lanetleşmeyiniz!.”[1073]
229- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
biriniz ölümü temenni etmesin! Şayet iyi bir kims ise iyiliklerini artırabilir
ve eğer kötü bir kişi ise Allah'ın rızasını tahsil edebilir.”[1074]
230- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi bir adamın, müsaadeleri olmadan iki kişinin
arasını ayırması (aralarına girip oturması) caiz değildir.”[1075]
231- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Komşusu, kötülüklerinden emin olmayan kişi cennete
giremez.”[1076]
232- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey geri çevrilmez: Minder, güzel koku ve süt.”[1077]
Meselâ misafirlikte
kendisine minder verilir veya koltukta otı ması teklif edilirse
reddetmemelidir. İkram edilen şey güzel koku veya süt ise, meşru bir mazeret
olmadığı takdirde geri çevirmemelidir.[1078]
233- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey gözü keskinleştirir: Yeşilliğe, akan suya ve güzel
yüze.”[1079]
234-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey, (din)
kardeşinin sevgîsirrj senin için durular: Karşılaştığın zaman kendisine selâm
verirsin, mecliste kendisine yer
açarsın kendisini en çok sevdiği isimle
çağırırsın.”[1080]
235- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi bir adam, bir perdeyi kaldırır ve kendisine
müsaat edilmeden gözünü içeri daldırırsa yapması caiz olmayan bir iş yapmıştı.
Bir kişi onun gözünü çıkarmış olsa bir şey lâzım gelmez. Bir adam, üzeri de
perde bulunmayan bir kapıda bulunsa ve o kapı sahibinin avretini görse hata
kendisinin değil, hata kapı sahibinindir.”[1081]
236- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zehirli
keleri, Kâ'be'nin içinde dahi olsa öldürünüz.”[1082]
237- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kıyamet gününde insanların en çok günahkâr olanı, en
malâyani konuşanlarıdır.”[1083]
238- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sığırın sütleri şifa, yağları deva ve (fakat) etleri
derttir.”[1084]
239-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Evlenerek rızkın yolunu bulunuz!”[1085]
240-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beyaz elbise
giyiniz; çünkü beyaz daha temiz
ve
daha sıhhîdir. Ölülerinizi de beyaz kefene sarınız.”[1086]
241- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Lahitli
mezar yapınız, ancak ortadan çukurlu yapmayınız. Çünkü lahitli mezar bize ve
ortadan çukurlu mezar bizden başkasına aittir.”[1087]
Lahit, kimi
sözlüklerde “kenarları kagir, üstü kapak taşlarıyle örtülü mezar” diye tarif edilmişse
de kelimenin şer-'î manâsı bu değildir. Lahit veya lahd, mezarın tabanında
kıble yönünden ölü için açılan yarıktır.[1088]
242- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yılanları öldürünüz! Yılanların öcünden korkan kişi
benden değildir.”[1089]
243- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Âdem'e lahitli (kabir kazılmış ve tek olarak (üç
kere) su ile yıkanmıştı. İşte bu, kendisinden sonra Âdem'in zürriyetinin
yoludur.”[1090]
244- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah, dert indirmiş, deva indirmiş ve her dert için
bir deva yaratmıştır. Tedavi görünüz, ancak haramla tedavi yapmayınız.”[1091]
245-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah
güzeldir", güzeli sever; temizdir, temizliği sever; lütufkârdır,
lütufkârlığı sever; cömerttir, cömertliği sever. Avlularınızı temizleyiniz ve
Yahudilere benzemeyiniz.”[1092]
246- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-ı
Allah, herhangi bir dert yaratmışsa mutlaka onun şifasını da yaratmıştır, inek
sütüne önem veriniz. Çünkü bu hayvan bitkiden yer...”[1093]
247- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah, üç şey
önünde susulmasını sever: Kur'ân okunurken, düşman üzerine akın yapılırken ve
cenaze esnasında.”[1094]
248- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah
Teâlâ dindar, zengin, eli ve gönlü açık kulu sever.”[1095]
249- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-ı Allah, aksırmayı sever ve (fakat) esnemeyi
sevmez.”[1096]
250- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yahudi
ve Hıristiyan'lar, (ağarmış saçlarını) boyamazlar. Siz onlara uymayınız.”[1097]
251- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hırsızların en azılısı, devlet adamının dilini çalan
(resmî sıfatı olmadığı halde varmış gibi konuşan) kişidir. Müslüman kişinin
malın haksız yere bir başkası tarafından kesilmesi, suçların en büyüklerindend iyiliklerden
biri, hastayı ziyarettir ve bu ziyaretin tamamlayıcı unsurları; elini hastanın
üzerine koymaklığın ve ona nasıl olduğunu sormaklığındır. Aracılıkların en
üstünlerinden biri, nikâh konusunda iki kişi arasında aracılık yaparak onları
birleştirmekliğindir. Entarilerin şalvarlardan önce giymesi, peygamberlerin
giyiniz tarzındandır. Duanın kabul vesilelerinden biri de dua esnasında
aksırmaktır.”[1098]
252- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sarkıtmak
izarda (belden aşağısına mahsus bir giysi), entari ve sarıkta olur. Bir kimse
böbürlenerek bunlardan birini (nin etek veya ucnu sarkıtıp) yerden çekerse
kıyamet gününde Cenâb-i Allah o kişiye (rahmet nazariyle) bakmaz.”[1099]
253-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi bir ailenin yanında koyun varsa onların
evinde mutlaka bereket vardır.”[1100]
254- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi bir ailenin ağılına akşamüstü bir koyun
sürüsü girse sabah oluncaya kadar melekler onlar için istiğfar ederler.”[1101]
255-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir evde bir koyun bir bereket, iki koyun iki bereket
ve üç koyun üç berekettir.”[1102]
256- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Koyun bereket, kuyu bereket ve tandır bereket ve
çakmak taşı berekettir.”[1103]
257- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Koyun, cennet hayvanlarındandır.”[1104]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şeytan, sizden birinizin her bir işi esnasında yanına
gelir; hatta yemeği esnasında da yanına gelir. Birinizin elinden lokma düşünce
ona bulaşan tozu kaldırarak lokmayı yesin ve onu şeytana bırakmasın. Yemeği
bitirdiği zaman da parmaklarını yalasın. Çünkü bereketin, yemeğinin hangi
kısmında olduğunu bilemez.”[1105]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her derdin esası oburluktur.”[1106]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cafer'in ailesi için yemek yapınız! Çünkü başlarına, kendilerini
meşgul edecek bir durum geldi.”[1107]
Cafer, Rasûl-i Ekrem
Efendimizin amcazadesi ve Hz. Ali'nin kardeşidir. Cenâb-ı Peygamber bu sözü,
onun vefatında söylemişlerdir. Bir ailede cenaze olduğu zaman yakınlarının
onlara yemek hazırlayıp getirmeleri çok yerinde bir hareket olur. Çünkü
kendileri, ölüleriyle meşgul bulunurlar.[1108]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yemeğinizi dindar kişilere yediriniz ve
iyiliklerinizi mü'minlere yapınız!.”[1109]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her günde bir yemekten fazlası israftır.”[1110]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bereket, yemeğin ortasına iner; siz yemeğin
kenarlarından yiyiniz, ortasından yemeyiniz.”[1111]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yarayı
dağlamayı ve sıcak yemeği sevmezdi ve şöyle buyururdu: Soğuk yiyiniz, soğuk
yemek bereketlidir. Dikkat ediniz, sıcak yemekte bereket
yoktur!.”[1112]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yiyecek ve içeceği üflemezdi ve kab ağzında iken
nefes almazdı.”[1113]
9-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hurmayı yer ve çekirdeği tabağa atardı.”[1114]
10-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Biriniz
yemek yediği zaman, “Allahım! “Bu yemeği
'bizim için faydalı kıl ve onun yerine bize daha iyisini ver!” desin. Süt
içtiği zaman da “Allahım! Bu sütü bizim için faydalı kıl ve bize ondan daha
ver!” diye dua etsin. Çünkü yiyecek ve içeceğin yerini sütten başka hiç bir şey
tutmaz.”[1115]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
biriniz yemek yediği zaman parmaklarını yalasın; çünkü yemeğinin hangi
bölümünde bereketin olduğunu bilemez.”[1116]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden
biriniz yemek yediği zaman sağ eliyle yesin, sağ eliyle içsin, sağiyle alsın ve
sağıyle versin. Çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer, soluyle alır ve
soluyle verir.”[1117]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sizden
biriniz yemek yerken elinden lokması düşerse lokmadan şüphelendiği tarafı
attıktan sonra yesin ve onu şeytana bırakmasın.”[1118]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yemeğe oturacağınız zaman ayakkabılarınızı çıkarınız;
çünkü bu, ayaklarınız için daha rahatlıktır.”[1119]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
biriniz bir yemeğe çağrıldığı zaman gitsin. Eğer oruçsuz ise yesin ve şayet
oruçlu, ise bereket duasında bulunsun bereketli olsun, desin.”[1120]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Oruçlu
olduğu zaman içecekle başlar (orucunu içecekle açar) idi. İçeceği bir nefeste
içmez, iki defada veya üç defada içerdi.”[1121]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yiyeceğe,
içeceğe ve hurmaya üflemeyi menetti.”[1122]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bu kabakla
yemeğimizi çoğaltırız.”[1123]
Bu hadisin söyleniş
sebebini, hadisin râvisi olan Câbir, babası Tarık'tan şöyle anlatmaktadır:
“Peygamber (s.a.v.) in
evine girdi. Yanında bir kabak vardı. Bu nedir? Diye sordum. Rasûl-i Ekrem:
“Bu kabaktır, onunla yemeklerimizi çoğaltırız,” buyurdu.[1124]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tek
parmakla yiyiş şeytanın yiyişi, iki parmakla yiyiş zorbaların yiyişi ve üç
parmakla yiyiş peygamberlerin yiyişidir.”[1125]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Koundan
yedi şeyi (parçayı) sevmezdi: Öt kesesi,
mesane, dişilik uzvu, erkeklik uzvu, yumurtalar, gudde ve kan. Koyunun en çok
sevdiği tarafı göğüs etiydi.”[1126]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Böbrekleri,
sidikle olan münasebeti yüzünden sevmezdi.”[1127]
Bilindiği üzer
eböbrekler, karın boşluğunda omurganın yanıbaşin-da yer alan sağlı sollu iki
organdan ibarettir. Bu organların görevi, sidiği ayırmak ve kanı temizlemektir.[1128]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendisine
yemek verildiği zaman “'Bismillah” der ve yemeği bitirdiği zaman şöyle dua
ederdi: Allahım! Sen yedirdin, Sen içirdin, ihtiyaçları Sen giderirsin,
biriktirileni sen verdin, doğru yolu sen gösterdin ve seçkin kişilerden sen
kıldın. Allah’ım! Verdiklerine karşılık sana hamd olsun.”[1129]
23-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın
ismi anılmadan (besmele çekilmeden) yiyilen her yemek ancak bir derttir ve o
yemekte bereket yoktur. Bunun keffâreti ise, şayet sofra hâlâ kurulu
bulunuyorsa besmele çekerek elini tekrar uzatmaklığın ve eğer kaldmlmışsa
(yine) besmele çekerek parmaklarını yalamaklığındır.”[1130]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sofrası kaldırıldığı zaman şöyle dua ederdi: Sayısız,
güzel ve mübarek (devamlı artan) şekilde Allah'a hamd olsun. Kimseye ihtiyacı
olmayan, nimetine nankörlük edilmeyen, bırakılmayan ve kendinden asla geçilmeyen
Rabbimiz olarak ihtiyaçlarımıza yeten ve bizi barındıran Allah'a hamd olsun.”[1131]
İmanlı kişi, Cenâb-ı
Allah'ın kendisine ihsan buyurduğu güzel nimetler için şükür vazifesini yerine
getirir. Bu yüzden kıyamette herhangi bir güçlükle karşılaşmayacaktır. Ancak
kâfir, dünyada sahip olduğu nimetlerin hesabını kıyamette acı bir şekilde
verecektir. Buradaki kâfir kelimesinden, lügat manâsının kasdedilmiş olması da
muhtemeldir. Bu durumda güzel güzel nimetleri yiyip ve tüketip de bu
nimetlerin şükrünü eda etmeyenler, küfran-i nimette bulunanlar kıyamet gününde
bunun hesabını vereceklerdir. Bu takdirde kâfir kelimesinin manâsı, nimeti
örten, nankörlük eden kişi demektir.[1132]
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünyada payına düşen (yiyip tükettiği veya giyip
eskittiği) şey için mü'min kişinin ıbaşına kakılmaz, ancak kâfirin başına
kakılır.”[1133]
26-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçerken üç kere nefes alır ve şöyle buyururdu: Bu
(suyun üç nefeste içilmesi) daha rahat, daha sağlıklı ve daha kandırıcıdır.”[1134]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yemeğini bitirdiği zaman şöyle dua ederdi: Bizi
yediren, bizi içiren ve bizi müslüman kılan Allah'a hamd olsun.”[1135]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kavunu hurma ile beraber yerdi.”[1136]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç parmağı ile yer ve dördüncüsünden yararlanırdı.”
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç parmağıyle yer ve elini silmeden evvel
parmaklarını yalardı.”[1137]
31- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hasta ziyaretlerini gün aşırı veya dört günde bir
yapınız.”[1138]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümit, ümmetim için Allah'dan bir rahmettir. Ümit
olmasaydı hiç bir ağaç diken kişi ağaç dikmezdi.”[1139]
Allah'a hamd olsun!
(Elhamdülillah) Allah seni esirgesin! (Yerhamukellah.)[1140]
1-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi biriniz aksırır ve hemen arkasından “el-hamdü
lillah” derse siz de ona “yerhamukellah” deyiniz. Şayet “el-hamdü lillah”
demezse siz de yerhamukellah” demeyiniz.”[1141]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi biriniz aksıracağı zaman avuçlarını yüzüne
tutsun ve sesini de alçaltsın.”[1142]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
biriniz aksırdığı zaman “el-hamdü lillahi Rabbil-âlemîn” desin ve kendisine de “yerhamukellah”
denilsin ve sonra kendisi “yağfirullahu lenâ ve lekûm” desin.”[1143]
Alemlerin rabbi olan
Allah'a hamd olsun! (Elhamdülillahi Rabbilâlemin.)
Allah bizi de, sizi de
bağışlasın! (Yağfirullahu lenâ ve leküm.)[1144]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Biriniz
aksırdığı zaman yanında oturan ona “yerhamukellah” desin. Şayet üçten fazla
aksırırsa o kişi nezlelidir ve üçten
sonra kendisine yerhamukellah” denilmez.[1145]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Aksırdığı
zaman “el-hamdü lillah” der, kendisine “yerhamukellah” denilir ve o da “yehdkümullahu
ve yuslihubâleküm” derdi.[1146]
Allah sizi hidayetten
ayırmasın ve gönlünüzü şenlendirsin! (= Yehdîkümullah ve Yuslihu bâlekûm).[1147]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Aksırdığı zaman elini veya elbisesini (n bir ucunu)
ağzının üzerine koyar ve sesini alçaltırdı.”[1148]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yahudi
ve Hıristiyanlara önce siz selâm vermeyiniz ve bir yolda onlardan biriyle
karşılaştığınız zaman onu yolun en dar yerinden (kenarından) geçmeye mecbur
ediniz.”[1149]
Yolun ortasını kâfire
bırakıp da kenara çekilmek müslümana yakışmaz. Yani yol daracık ise ve
geçebilmek için ikisinden birinin kenara çekilmesi gerekiyorsa müslüman
çekilmemeli ve kâfiri kenara çekilmeye mecbur bırakmalıdır.[1150]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kitap ehli (Yahudi veya Hıristiyanlar) size selâm
verdikleri zaman “ve aleyküm”[1151]
“Ve sana da olsun!”.
Bunun sebebi, Yahudilerin, selâm yerine ölüm demek olan “sâm” kelimesini
kullandıkları görülmüştü. “Ve sana da olsun!” şeklindeki mukabelede misilleme
vardır. Eğer “sâm” demişse ona da eğer selâm demişse ona da selâm çevrilmiş
olur.[1152]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Selâm,
konuşmadan öncedir. Bir kişiyi (yemek esnasında geldiği zaman) selâm vermedikçe
sofraya davet etmeyiniz.”[1153]
Onun selâmını melekler
alırlar.[1154]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Selâm, ümmetimizin esenlemesi ve zimmetimizin güvencesidir.”[1155]
5-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Selâm,
Allah Teâlâ'nın yeryüzüne indirdiği isimlerinden bir isimdir ve onu aranızda
yayınız. Müslüman kişi bir topluluğa uğrar, onlara selam verir ve onlar da onun
selâmını alırlarsa Selâm'ı onlara hatırlatmış olması nedeniyle onlardan biri
derece üstünlüğe sahiptir. Şayet onun selâmını almazlarsa onlardan daha
hayırlı ve daha iyi olan onun selâmını alır.”[1156]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Selâm, Allah'ın isimlerinden büyük bir isimdir;
yaratıkları arasında onu zimmet kılmıştır. Bir müslüman bir müslümana selâm
verdiği zaman artrk onu hayırdan başka bir şeyle anması kendisine haramdır.”[1157]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Selâm'ı başlatan dargınlık (günahın) dan
kurtulmuştur.”[1158]
Selâm, dargınlığı sona
erdirmek, iki müslüman arasında üç günden fazla devam etmemesi gereken küskünlüğü kaldırmak için yeterli kabul edilmekte ve
önce selâm verenin daha üstün olduğuna işaret edilmektedir.[1159]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Selâmı önce veren kibirden kurtulmuştur.”[1160]
Çünkü kibirli
insanlar, başkalarının önce kendilerine selâm vermelerini beklerler.[1161]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayvana
binen yürüyene selâm versin, yürüyen oturana selâm versin ve azlık çokluğa
selâm versin! Kim selâma karşılık verirse selâm onadır ve her kim karşılık
vermezse ona bir şey yoktur.”[1162]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç mescidden
başkasına yola çıkılmaz: Mescld-i Haram (Ka’be) benim şu mescidim ve Mescid-i
Aksa.”
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kurbağaları
öldürmeyiniz; çünkü onların sesleri tesbihtir.”[1163]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mekke'nin fethinden sonra hicret yoktur.”[1164]
Mekke'nin fethini
müteakip Mekke'den Medine'ye hicret kalkmıştır. Ancak bir müslümanın dinî
vecibelerini yerine getiremediği bir yerden hicret etmesi kıyamete kadar
bakidir.[1165]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç günden sonra (dargınlık sebebiyle) ayrılık yoktur.”[1166]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rüzgâra
sövüp saymayınız; çünkü rüzgâr, Allah'ın emir ve fermanıdır, rahmet de
getirir, azap da getirir, fakat Cenâb-i Allah'dan rüzgârın hayrını isteyiniz
ve onun şerrinden Allah'a sığınınız.”[1167]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
"Karılarınızın kapılarını geceleyin çalmayınız.”[1168]
Seyahatte bulunan
kimse, evine dönüşünü geceye rastlatmamalıdır. Fakat geceleyin dönmüş olursa o
geceyi dışarda geçirmesi ve evinin kapısını gündüz gözüyle çalması buyurulmaktadır.[1169]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Nimet
içinde yüzmekten sakın; çünkü Allah'ın (kâmil) kulları, nimet içinde yüzen
değillerdir.”[1170]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Rızkı yavaş
bulmayınız; çünkü hiç bir kul, kendisine
rızkının sonu ulaşmadan ölmeyecektir. Allah'dan korkunuz ve rızık talebinde
dürüst hareket ediniz: Helâlin alınması ve haramın bırakılması.”[1171]
Rızık talebinde dürüst
hareketin, halâlın alınması ve haramın terk-edilmesi olduğu bizzat hadis-i
şerifin kendisinde belirtilmiştir.[1172]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dört hayvanı öldürmeyi menetti: Karınca, arı, hüdhüd (ibibik) ve göçeğen
kuşu.”[1173]
Karınca, zararlı
olduğu takdirde öldürülür. Arı faydalı bir hayvan olduğundan, hüdhüd de Hz.
Süleyman'ın kuşu olduğundan öldürülmemesi emredilmiştir. Göçeğen kuşunu
Araplar cahiliyet devrinde uğursuz addederek öldürürlerdi. Bu yüzden onun da
öldürülmemesi emredildi.[1174]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ağarmış
kılları yolmayı menetti.”[1175]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Erkeğin safran
sürünmesini men etti.”[1176]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin,
ayakkabılarını ayakta giymesini menetti.”[1177]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin,
gölge ile güneş arasında oturmasını menetti.”[1178]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kılıcın
yalın olarak alıp verilmesini menetti.”[1179]
15- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Düşman ülkesine Kur'an'la seyahat edilmesini menetti.”[1180]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Derinin iki parmak arasında (gerilerek) kesilmesini
menetti.”[1181]
17- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çekirdeği
bozacak kadar (hurma aşını) pişirmemizi menetti.”[1182]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
bir kişinin, giydirmediği kimsenin giysisi ile elini kurulamasını menetti.”[1183]
19-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Devenin
burnuna halka takmanın, bu halkadan yular geçirmenin, seyyahlığın, münzevî hayat
yaşamanın, ruhbaniyetin müslümanlıkta yeri yoktur.”[1184]
20-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadın kadını ellemez ve onu kocasına, sanki gözünün
önündeymiş gibi anlatmaz.”[1185]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dört ismi takmayı menettik Eflah, Yesar, Nâfi’ ve
Rebâh.”[1186]
Bu hadîsde belirtilen
isimlerin manâlarında İslâm şeriatının esaslarına uymayan bazı durumlar
bulunduğundan Rasûl-i Kibriya Efendimiz bu isimlerin takılmamasını emretmiştir.
Bu isimlerin Türkçe anlamları sırasıyle şöyledir: Kurtulmuş, varlık veya sol,
yararlı veya yarar veren ve kazanç. Şurası malumdur ki yarar ve zarar veren
yalnız Allah'tır. Kurtuluş ve kazanç da yalnız O'ndandır.[1187]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadının başını tıraş etmesini menetti.”[1188]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Canlı
bir varlığın hedef alınmasını menetti.”[1189]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin,
korkuluğu bulunmayan dam özerinde uyumasını menetti.”[1190]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Duvarların
örtülmesini (duvarlara halı ve benzeri eşya asılmasını) menetti.”[1191]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zamanı kötülemeyiniz;
çünkü Allah'ın kendisi zamandır.”[1192]
Zaman ve mekânın
yaratıcısı Allah'tır. Zaman ve mekân içinde cereyan eden hâdiseler, zaman veya
mekânın kendi eseri değil, Allah'ın eseridir. Bu bakımdan zaman veya mekâna
dil uzatmak, doğrudan doğruya Allah'a karşı saygısızlık olur.[1193]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Horozu
kötülemeyiniz, çünkü o, namaza kaldırır.”[1194]
29- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şam
halkına sövüp saymayınız; onların içinde Hakk dervişleri vardır.”[1195]
30- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sıtmaya sövüp sayma! Çünkü o, körüğün demirin pasını
giderdiği gibi Âdem oğullarının hatalarını giderir.”[1196]
Bu hadis-i şerif,
Sahabe'den Ümm-i Sâib'e hitaben söylenmiştir.[1197]
31-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yerleşme bölgelerinden uzak yerlerde oturmayınız;
çünkü ıssız yerlerde oturan, kabirlerde oturan gibidir.”[1198]
32- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üzüm bağını kerm diye adlandırmayınız ve “zamanın
kaybı” demeyiniz. Çünkü Allah'ın kendisi zamandır.”[1199]
Kerm, kerem demek
olduğundan ve keremin de Allah'a mahsus olmasından ötürü bu isim başka
varlıklara lâyık görülmemiştir.[1200]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mugalata
(yanıltmaca) lardan menetti.”[1201]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dışkı
yiyen hayvana binmeyi veya onun sütünden içmeyi menetti.”[1202]
35- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Diba, ipek ve
atlası menetti.”[1203]
36- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fiske ile vurmayı menetti.”[1204]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kaplan derilerinin üzerine binmeyi menetti.”[1205]
38- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalanı menetti.”[1206]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir nefeste
dikmeyi menetti ve şöyle buyurdu: İşte bu, bu şeytanın içişidir.”[1207]
40- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sıcak
yemeğin soğumadan yiyilmesini menetti.”[1208]
41- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Canlının
teninden parça kesmeyi menetti."[1209]
42- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sesli
yellenmeden gülmeyi menetti.”
Hadisin tamamı
şöyledir: “Herhangi biriniz, kendi
yaptığı işten niçin gülüyor?”[1210]
43- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müşriklerle tokalaşmayı, onlara künyeleriyle hitap
etmeyi onların hal ve hatırlarını sormayı menetti.”[1211]
44- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümana
sarûra demeyi menetti.”[1212]
Sarûra, cinsel
münasebette bulunma gücüne sahip olmayan erkek demektir. Buruk ve iğdişte
görülen durum onda aynen mevcuttur; ancak burulmuş veya iğdiş edilmiş
değildir.[1213]
45- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülerin
ardından (abartmalı şekilde) ağıt söylemeyi menetti.”[1214]
46- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yüksek
sesle ağlamayı, (gerçeğe dayanmayan) şiiri, heykelleri, yırtıcı hayvan
derilerini, kadının süs eşyasını göstermesini (açılmasını), şarkı söylemeyi,
ipekliyi ve ipeği menetti.”[1215]
47- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalnızlığı,
kişinin tek başına geceyi geçirmesini menetti.”[1216]
48-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yüzü
dağlamayı ve yüze vurmayı menetti.”[1217]
49- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dövme'yi
menetti.”[1218]
50- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kırbanın
ağzını dışa bükmeyi menetti.”[1219]
51- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şer'î
cezanın gereği olan kırbaçlamanın mescitlerde yapılmasını menetti.”[1220]
52- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yırtıcı hayvanların derilerini menetti.”[1221]
53- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Başın gerisini (ense üstünü), hacamat esnasından
başka traş etmeyi menetti.”[1222]
54- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Altın
yüzüğü ve demir yüzüğü menetti.”[1223]
55- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cin kurbanlarını menetti.”[1224]
Cinlerin şerrinden
korunmak için onlara kesilen kurbanları yasakladı.[1225]
56- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kaplan
derilerine binmeyi ımenetti.”[1226]
57- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ölülere
sövüp saymayı menetti.”[1227]
58- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Birbiriyle övünme yarışına giren iki kişinin
yemeğinin yiyilmesini menetti.”[1228]
59- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayvanı
hapsederek (yiyecek ve içeceksiz) öldürmeyi menetti.”[1229]
60- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Topraktan
korununuz (günahlarınıza şahit olmasın); çünkü o sizin ananızdır ve üzerinde
hayır veya şer işleyen “kişiyi mutlaka bildirecektir.”[1230]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sahipsiz
topraklar Allah'ın, Peygamberi'nin ve dolayisıyle sizin (milletin) dir. Her kim
sahipsiz topraklardan bir şey onarırsa o yerin mülkiyeti kendisine aittir.”[1231]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Umrâ,
ehli için caiz ve rukbâ, ehli için caizdir.”[1232]
Umrâ: Bir kimseye,
ömrü boyunca, bir şeyin yararını mülk olarak vermektir. Hayatı boyunca bu
şeyden yararlanır ve Ölümünden sonra o şey sahibine veya onun vârislerine
döner.
Rukbâ: Bir kimsenin,
“bu malı hayatın boyunca sana hibe ettim. Eğer benden evvel ölürsen bana döner
ve eğer ben senden önce ölürsem sana kalsın.” diyerek bir şeyi bağışlamasrdır.
Bu bağış doğrudur. Şart hükümsüz kabul edilerek mal hibe edilen kişinin olur.[1233]
1-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Haraç satılmış şeyden sağlanan yarar, garanti mukabilidir.”[1234]
Bu hadisin sebebi
şöyle anlatılmaktadır: Adamın biri bir köle satır almıştı. Yanında bir müddet
kaldıktan sonra kölede (eski) bir kusur bula rak iade etti. Satıcı:
“yâ Rasûlellah!” dedi,
“benim kölemi hizmetinde kullandı.” Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem bu hadisi
buyurdular.[1235]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir
ortak, sakb'ine, değeri her ne ise daha müstehaktır: Hadisin tamamı
şöyledir:
“Sakb nedir?” diye
soruldu. Rasûl-i Ekrem
“civardır!” buyurdular.[1236]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ortak, şüf a
hakkına sahiptir ve şüf’a her şeyde vardır.”
Şüf'a hakkı: Satılık
mala ortak veya komşu olanın, aynı para ile sa tın almak üzere başkalarına
tercih olunması hakkı.
Hadis, menkul ve
gayrimenkul her malde şüf'a olduğuna delâlet et mektedir. İmam Ahmet, menkul
mallardan yalnız hayvanda şüf'a olduğuna kail
olmuştur. [1237]
4-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Arazi, konut
ve bostandaki her ortaklıkta şüfa vardır. Alsın veya almasın, ortağına teklif
etmeden satması doğru olmaz. Eğer teklif etmek istemezse, (başkasına satması
için) kendisine müsaade etmedikçe ortağı, satılık mala daha müstahaktır (şüf'a
hakkıyle onu alır).”[1238]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüf'a,
sınır düşmeyen yerlerdedir. Sınır düştüğü (ifrazı yapıldığı) takdirde şüf'a
yoktur.”[1239]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Mükâteb,
mükâteblik bedelinden üzerinde bir Dirhem kaldığı müddetçe köledir.
Mükâteb: Tamamlandığı zaman azat edilmek üzere bedele
bağlanan köle.”[1240]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Velâ, gümüş parayı (Dirhem'i) veren ve azadetme
nimetinin velisi olana aittir.”[1241]
Velâ: Efendisi ile
kölesi arasında azat neticesi olarak meydana gelen bir yakınlıktan, bir
yardımlaşmadan ibarettir ki, azadedilen bir suç işlediği takdirde diyetini
efendisi verir ve vefat edip de derecesi mukaddem vâris bırakmadığı takdirde
mirası efendisine kalır. (Devellioğlu)[1242]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Evin'komşusu, komşunun evine daha müstahaktır.”[1243]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi bir kişi,
akşamüstü bir hastayı ziyaret ederse kendisiyle beraber yetmiş bin melek çıkar
ve sabahlayıncaya kadar onun için istiğfar ederler. Her kim, sabahleyin
hasta ziyaretine giderse kendisiyle beraber yetmiş bin melek çıkar ve akşam
oluncaya kadar onun için istiğfar ederler.”[1244]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hastaları
ziyaret ediniz ve onlardan size dua etmelerini isteyiniz. Çünkü hastanın duası
müstecaptir ve günahı affedilmiştir.”[1245]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hastayı
ziyaret ediniz ve cenazenin ardından gidin size ahireti hatırlatır.”[1246]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hastayı ziyaret
ve cenazeleri teşyi ediniz. Hasta ziyareti gü aşırı veya dört günde birdir.
Ancak komada ise ziyaret edilmez. Taziye
(baş sağlığı dileme) bir defadır.”[1247]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hastayı ziyaretin sevabı, cenazeyi teşyi etmekten daha
büyüktür.”[1248]
6-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
bir müslüman, eceli gelmemiş olan bir hastayı ziyaret eder de yedi defa “Ulu
Allah'tan sana şifa vermesini dilerim!” derse hasta muhakkak surette iyileşir.”[1249]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İhtiyacı
hususunda bir mü'min (kardeşime yardım etmekliğim, Mescid-i Haram'da (Kâ'be'de)
bir ay oruç tutmak ve itikâf yapmaktan benin için daha değerlidir.”[1250]
Mescide kapanıp
ibadetle vakit geçirmek,[1251]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir mü'minî
sevindirmek, amellerin en faziletlilerindendir. Bir borcunu ödersin veya bir
ihtiyacını görürsün veya bir sıkıntısını giderirsin.”[1252]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir müslüman kardeşinin bir ihtiyacını gören kimseye,
haccedip umre yapan kişi gibi sevap vardır.”[1253]
Umre: Muayyen bir
vakti olmayan ve Arafat'da vakfeyi gerektirin yen hacc.
Burada nafile olan
hacc ve umren'in kasdedildiği belirtilmiştir.[1254]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir ımüslüman kardeşinin bir ihtiyacını gören kimse,
ömrü boyunca Allah'a hizmet eden kişi gibidir.”[1255]
Bir müslümanın bir
ihtiyacını karşılamak, ömür boyu yapılan nafile ibadetlerden daha üstün
sayılmaktadır. Bu hadis, iyiliği teşvik eden en yüce manayı dile getirmiştir.[1256]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İhtiyacını kendisi bana ulaştıramayan kişininin ihtiyacını
bana ulaştırınız. Her kim, ihtiyacını ulaştıramayan kişinin ihtiyacını devlet
yetkilisine ulaştırırsa Cenâb-i Allah, kıyamet gününde onun ayaklarını sırat
üzerinden kaydırmaz.”[1257]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Aracılık ediniz,
sevap kazanırsınız ve Cenab-ı Allah Peygamberi'nin dilinden dilediği hükmü
verir.”[1258]
Bu hadisin sebebi:
Rasûi-i Ekrem Efendimize ihtiyaçlı bir kimse geldiği zaman yanındakilere döner
ve kendilerinden bu ihtiyacın karşılanması için aracılık yapmalarını tavsiye
ederdi. Buradaki aracılığın manasa, adamın durumu belirtilerek ihtiyacının en
iyi şekilde karşılanmasını sağlamaktır.[1259]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cenâb-i
Allah, iyilik için kullarından ileri gelen kişiler yaratmış, onlara iyiliği
sevdirmiş ve iyilik yapmayı kendilerine kolaylaştırmıştır. Tıpkı kurak bölgeyi
sulamak ve halkına hayat vermek için yağmuru oraya müyesser kılması gibi.
Cenâb-i Allah, kullarından iyiliğe düşman olan kişilerde yaratmış, onlara
iyiliği sevdirmemiş ve onları iyilik yapmaktan tiksindirmiştir. Tıpkı kurak bölgeyi
öldürmek ve bölge ile birlikte halkını kırmak için yağmurun önlenmesi gibi.
Allah'ın bağışladıkları ise daha çoktur.”[1260]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın birtakım kulları vardır ki onları insanların
ihtiyaçları için ayırmıştır, insanlar ihtiyaçları için onlara başvururlar.
Allah'ın azabından emniyette olanlar işte onlardır.”[1261]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın bazı grupları vardır ki, kulların istifadesi
için onları nimete ayırmış (servet sahibi kılmış) tır ve bol bol verdikleri
müddetçe bu nimeti kendilerinde bırakır. Şayet nimeti tutarlarsa o zaman
kendilerinden çekip alarak başkalarına verir.”[1262]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlardan
birtakım kişiler vardır ki onlar bayrın anahtarı vı şerrin kilitidirler.
İnsanlardan birtakım kişiler de vardır ki onlar şerrin anahtarı ve hayrın kilitidirler.
Allah'ın, hayrın anahtarlarını eline verdiği kişiyi yazıklar olsun!.”[1263]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim duasının kabul olunması ve sıkıntısının
kalkmasını isterse güçlük içinde olan kişiyi ferahlandırsın.”[1264]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kendisine nimet (varlık) verilen kişi Allah'a
hamdetsin! Rızkı; geciktiğini sanan kişi Allah'dan mağfiret (bağışlanma) dillesin!
Her ikim bi işten daralırsa “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah” desin!.[1265]
“Lahavle ve lâ kuvvete
illâ billah” = güç ve kuvvet ancak Allah iledir.[1266]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
"Her kim, müslüman kardeşinin bir işi için koşar
ve onun o iş görülürse kendisine bir hacc ve bir umre olur, şayet görülmezse
bir umre yazılır.”[1267]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Biliniz
ki, içinizde, vârisinin malı kendisine kendi malından daha kıymetli olmayan bir
kimse yoktur. Harcadığı senin malındır, geri bıraktığın ise vârisin malıdır.”[1268]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Amellerin en faziletlisi, bir müslüman kardeşinin
gönlüne sevin sokmaklığın veya onun bir borcunu ödemekliğin veya ona ekmek
yedirmeliğindir.”[1269]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadakanın en faziletlisi, yaşama ümidi içinde
sağlıklı ve ihtiraslı olduğun ve yoksulluktan korkduğun halde verdiğin
sadakadır. Erteleyip de can boğaza geldiği vakit, falana şu kadar, iflana şu
kadar deme! Dikkat et artık o falanın (varislerin)dir!”
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadakanın en faziletlisi, varlıksızı kişinin
çabasıdır ve sen geçindirdiğin kişilerden başla.”[1270]
Kendisinin ve
ailesinin geçimini güçlükle temin eden kişinin, ihtiyaçlarından artanı sadaka
olarak vermesi, sadakaların en faziletlisi olarak değerlendirilmektedir.[1271]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadakanın en faziletlisi su içirmektir.”[1272]
6- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadakanın en faziletlisi, müslüman kişinin bir ilim
öğrenmesi ve sonra onu müslüman kardeşine öğretmesidir.”[1273]
Burada en faziletli
sadaka, ilim öğrenmek ve öğretmek olarak gösterilmiştir. Görülüyor ki, en
faziletli sadaka, yerine göre değişmektedir. Aynı zamanda en faziletli sadaka
tabirinden, bütün sadakaların en üstünü olmak değil, en faziletli sadakalardan
biri olmak manâsı kasdedilmektedir.[1274]
7-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadaka veriniz! Üzerinize öyle bir zaman gelecek ki,
kişi sadakası elinde dolaşacak ve kendisine sadaka getirdiği kişi, “bunu dün
getirmiş olsaydın, kabul ederdim; ama şimdi ona ihtiyacım yok!” diyecek ve sadakayı
kabul eden kimse bulamayacaktır.”[1275]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadaka veriniz; çünkü sadaka, cehennemden sizin
kurtuluş akçenizdir.”[1276]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir hurma tanesiyle bile olsa sadaka veriniz! Çünkü hurma
tanesi mideyi tutar ve suyun ateşi söndürmesi gibi hatayı söndürür.”[1277]
10-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadakanın en faziletlisi, kindar hısıma yapılan
sadakadır.”[1278]
Fakir hısım, zengin akrabasına
karşı hasetten ileri gelen bir kırgınlık ve düşmanlık duyabilir. Biz ekseriya
bu çeşit durumlara, arayı büsbütün kesmek, selâmı sabahı kaldırmakla mukabele
ederiz. Oysa bu derdin ilâcı, Rasûl-i Kibriya Efendimizin bu hadis-i şerifinde
belirtilmektedir.[1279]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allalh, sadakayı
kabul kabul eder ve onu sağıyle alarak herhangi biriniz için (büyütür; tıpkı
sizden birinizin, tayını büyütmesi gibi ve sonunda bir lokma, Uhud dağı kadar
olur.”[1280]
12- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadaka, Muhammed'in ailesine yakışmaz; çünkü o
temizlenen, insanların kirleri (gibi) dir.”[1281]
13- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadaka,
sahiplerinin kabirlerinin hararetini söndürür. Mü'min kişi, kıyamet gününde
ancak sadakasının gölgesinde gölgelenir.”[1282]
14- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadaka ile Allah'ın rızası talep edilir. Hediye ile
Peygamber rızası ve bir işin görülmesi aranır.”[1283] Et-Taberânî hadisi Abdurrahman bin Akame'den rivayet
etmiştir.
15-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gizli verilen sadaka Rabb'in gazabını söndürür. Hısım
akraba ile ilgilenmek ömrü artırır. Yapılan iyilikler, kötü ölümlerden korur. Lâ
ilâhe illellah sözü, en aşağısı sıkıntı olmak üzere doksandokuz belâyı
sahibinde defeder.”[1284]
16- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir şeyin ödünç verilmesi sadakadan daha hayırlıdır.”[1285]
17-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İffetli
olarak (Allah rızası için) iki kere ödünç, kadan daha hayırlıdır.”[1286]
18- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kul, sadakanın verilişini güzel yaparsa Allah da,
gerde bıraktığı malı üzerinde halefliği güzel yapar.”[1287]
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi
bir kişi belalından para kazanır, kendini
ve Allah’ın mahlukatından eli altında bulunanları yedirir ve giydirirse bu
harcama, kendisi için zekât (sadaka) sayılır. Bir müslüman kişinin sadaka
verecek durumu yoksa duasında şöyle desin: Allah’ım! Kulun ve Peygamber'in Muhammed'e salât
(rahmet) et; mü'min erkek ve mü'mine kadınlara, müslüman erkek ve müslüman
kadınlara rahmet et! Bu dua, kendisi için sadaka sayılır.”[1288]
20- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir müslüman, çıplak olan bir müslümana bir elbise
giydirirse Allah Teâlâ ona cannetin yeşil giysilerinden giydirir. Bir müslüman,
aç olan bir müslüman yedirirse Allah Teâlâ kıyamet gününde ona cennet meyvelerinden
yedirir. Bir müslüman, susayan bir müslümanı içirirse Allah Teâlâ kıyamet
gününde ona cennetin mühürlü şaraplarından içirir.”[1289]
21- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zekâtla mallarınızı kale gibi sağlamlaştırınız.
Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Belâya karşı katlanma hususunda dua ve
yakarış ile yardım isteyiniz.”[1290]
22- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadakanın hayırlısı zenginliği müteakip olan sadakadır ve sen geçindirdiğin kimselerden başla.”[1291]
23- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadakanın hayırlısı, geride zenginlik bırakandır.
Yüksek (veren) el, alçak (alan) elden daha hayırlıdır ve sen (vermeye)
geçindirdiğin kişilerden başla.”[1292]
24- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadakanın hayırlısı, ödünç verilen süt hayvanıdır;
ecirle gider ve ecirle gelir.”
25- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennette
igrdim ve kapısının üzerinde sadakanın karşılığının on, borcunun karşılığının
onsekiz olduğunu gördüm. Bunun üzerine “Ya Cebrail dedim, “nasıl sadakanın
karşılığı on, borcun karşılığı onsekiz oluyor?” Şöyle dedi:
“Çünkü sadaka,
zenginin de, fakirin de eline düşebilir. Borç ise ancak ona muhtaç olan
kişinin eline düşer.”[1293]
26- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İbn-i Dahdâha'nın cennette el altında olan nice hurma
salkımları var!”[1294]
İbn-i Dahdaha,
Ensar'dan bir zattır. İçinde 600 hurma ağacı bulunan bir bostanı sadaka olarak
vermişti. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem Efendimiz bu hadisi buyurdular.[1295]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hısımın hısıma sadakası, sadaka ve aynı zamanda sıla (hısımlık
hakkı) dır.”[1296]
28- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gizli (yapılan hayır), aşikâr (açıkta yapılan hayır)dan
daha üstündür. Ancak aşikâr, kendisine uyulmasını isteyen kişi için daha
faziletlidir.”[1297]
29-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yanık
çatal tırnakda olsa yoksulun eline koy!.”[1298]
30-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her evin halkı, her Receb'de bir koyun ve her Kurbanda
bir koyun kesmelidir.”[1299]
31-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her müslüman
sadaka vermelidir. Şayet sadaka verecek bir şey bulamazsa bir iş yaparak
kendisine yarar temin eder ye sadaka da verir. Eğer gücü yetmezse kaygılı ıbir
ihtiyaç sahibine yardımcı olur. Eğer yapmazsa iyiliği emreder. Eğer yapmazsa
kötülükten el çeker. Bu, kendisi için sadakadır.”[1300]
32-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç kişi vardı ve bunlardan biri on Dinar'a sahipti,
bu Dinarlardan birini sadaka olarak verdi; diğerinin on ukıyyesi (dörtyüz
Dirhemi) vardı ve bu ukıyyelerden birini sadaka olarak verdi ve ötekinin de
yüz ukıyyesi vardı ve bu ukryyelerden onunu sadaka olarak verdi. Bunlar sevap
bakımından eşittirler. Çünkü her biri, malının onda birini sadaka olarak vermiştir.”[1301]
33-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanlar arasında hesap görülünceye kadar herkes
(kıyamet gününde) sadakasının gölgesindedir.”[1302]
34-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bolluktan veren kişinin sevabı, muhtaç olduğu için
alan kişinin sevabından daha çok değildir.”[1303]
35-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın bu maldan sana istemeden ve ardına düşmeden
verdiğini al ve onu sermaye edin veya sadaka olarak ver. Böyle olmazsa ona tenezzül
etme.”[1304]
Bu hadisin sebebi
şöyle anlatılıyor: Ashâb-ı Kirâm'dan birine bir miktar mal verilmiş ve o, bu
malı kabul etmeyerek “benden daha muhtaç olana ver!” demişti. Rasûl-i Ekrem
Efendimiz bu hadisi şerifi buyurdular.[1305]
36-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Komşusu
yanı başında aç olduğu ve kendisi de bunu bildiği hal de geceyi tok olarak
geçiren kişi bana iman etmiş sayılmaz.”[1306]
37-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadaka
malı asla eksiltmez. Allah, bağışlayan kulun ancak şerefini artırır. Her kim
Allah için tevazu gösterirse Cenâb-i Allah 'mutlaka onu yüceltir.”[1307]
38- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hiç bir kimse, bir miktar sadakayı, yetmiş şeytanın
iki çenesini ondan sökmedikçe çıkaramaz.”[1308]
Hayır yapmak isteyen
kişiyi bu hayırdan caydırmak için yetmiş Şeytan'ın çenesi durmadan çalışır ve o
kişi, ancak bu çeneleri susturmaya muvaffak olduktan sonra hayrını yapabilir.[1309]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her
ikim ödünç olarak gümüş veya sütlü hayvan verirse veya yol gösterirse bu, bir
köle azadı gibidir.”[1310]
40-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey Fâtıme! Ailemden (bana kavuşacak olanların ilki
sensin, zevcelerimden bana kavuşacak olanların ilki de Zeynep'tir ve o, en
cömert olanınızdır.”[1311]
41-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cimri ile sadaka veren kişinin misali, emciklerinden
köprücüklerine kadar üzerlerinde demirden giysi bulunan iki kişiye benzer.
Sadaka veren kişi, bir şey vereceği zaman demir giysi onun parmak uçlarını örtecek
ve eserini kaybedecek derecede onun derisi üzerinde genişler ve açılır. Fakat
cimri, bir şey vermek istediği zaman demir giysinin her halkası yerine yapışır
ve kendisi onu genişletmek ister, ancak genişlemez.”[1312]
42-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her kim Allah yolunda bir harcama yaparsa kendisi
için bu harcama yediyüz kat olarak yazılır.”[1313]
43-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sabahları verilen sadakalar kırıcı hastalıkları
önler.”[1314]
44-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sadaka verenlerden biri de müslüman ve emin bir
hazinedir ki kendisine emredileni tam, eksiksiz ve gönlü hoş olarak verir ve
onu verilmesi emredilen kişiye teslim eder”.[1315]
1- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sıtma cehennemin
hararetindendir, onu su ile söndürünüz.” Ahmet ve Buharî bu hadisi İbn-i
Abbâs'tan rivayet etmişlerdir.[1316]
2- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sıtma, cehennemden bir körüktür. Mü'min sıtmaya
yakalanırsa bu sıtma onun cehennem ateşinden payı olur (artık cehennem ateşi
ona değmez).”[1317]
3- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sıtma, cehennem körüklerinden bir körüktür, onu soğuk
su ile kendinizden uzaklaştırınız.”[1318]
4- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sıtma, ağacın yapraklarını dökmesi gibi hataları
döker.”[1319]
5- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“En iyi tedavi vasıtanız hacamat ve topalaktır.”
Hadisin tamamı şöyledir: “Boğak (anjin) hastalığından parmak bastırmak usulüyle
çocuklarınızı incitmeyiniz.”[1320]
6-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Böğür sancısı, böbrek damarındandır; kımıldadığı
zaman sahibini incitir. Onu kaynamış su ile tedavi ediniz.”[1321]
7- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kabak, beyni geliştirir ve zekâyı artırır.”[1322]
8- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dünya ve âhirette katıkların efendisi ettir. Dünya ve
âhırette içeceklerin efendisi sudur. Dünya ve âhırette güzel kokuların efendisi
de kınaçiçeğidir.”[1323]
9- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çörekotu sâm'dan başka her derde devadır; sâm da
ölümdür.”[1324]
10- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sürmeden şaşmayınız; kirpikleri besler, çapağı
giderir ve gözü keskinleştirir.”[1325]
11- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ense üstündeki yumruda hacamattan şaşmayınız. Çünkü
bu hacamat yetmiş iki derde ve beş hastalığa devadır: Akıl hastalığına,
cüzama, alaca hastalığına ve diş ağrılarına.”[1326]
Hadisin râvisî, beş
hastalıktan birini düşürmüştür.[1327]
12-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kuru üzümden
şaşmayınız. Çünkü o, safrayı açar, balgama giderir, sinirleri kuvvetlendirir,
zafiyeti önler, deriyi güzelleştirir, gönlü ferahlatır ve tasayı giderir.”[1328]
13-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her derdin başı oburluktur.”[1329]
14-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çörek otunda, ölümden başka her derda şifa vardır.”[1330]
15-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sineğin iki kanadından birinde hastalık ve diğerinde
şifa vardır. Kabın içine düştüğü zaman onu dilbe çöktürünüz. Bu durumda onun
taşıdığı şifa getirdiği hastalığı önler.”[1331]
16-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sabahın erken saatinde aç karnına yiyilen El-Âliye
hurmasında her büyüye veya her zehire karşı şifa vardır.”[1332]
17-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zeytinyağını yiyiniz ve sürününüz. Çün'kü o, mübarek
bir ağacın ürünüdür.”[1333]
18-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zeytinyağını
yiyiniz ve sürünüz. Çünkü zeytin yağında yetmiş derde karşı şifa vardır ve
bunlardan biri de cüzam (miskin hastalığı) dır.”
19- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz; ancak
israf etmeksizin ve çalım satmaksızın.”[1334]
20-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kem'e (ak mantar), kudret helvasındandır ve kudret
helvası da cennettendir ve bu mantarın suyu göze şifadır.”[1335]
21-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Başından ve omuzları arasından hacamat olur ve şöyle
buyururdu: Her kim bu hacamat kanlarını akıtırsa başka tedavi görmese de
olur.”[1336]
22-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Faydalı
sevimsizden şaşmayınız: Sütlü bulamaç. Benliğime hakim olan Zat'a yemin ederim
ki, bu aş, tıpkı kirin su ile yıkanması gibi herhangi birinizin karnını
yıkar.”[1337]
23-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sena (müshil otu) ve senût (kimyon) dan şaşmayınız!
sâm'dan başka her derde karşı şifa vardır ve sâm, ölümdür.”[1338]
24-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Misvak kullanınız ve misvak ne güzel şeydir! Dişin
pasını giderir, balgamı söker, gözü keskinleştirir, diş etlerini
kuvvetlendirir, ağız kokusunu önler, mideyi onarır, cennetin derecelerini
artırır, meleklerin övgüsünü kazanır, Rabb'in rızasını elde eder ve Şeytan'ı
kızdırır.”[1339]
25-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şu dilcik iltihabı yüzünden ne diye çocuklarınızın
boğazına parmak sokuyorsunuz? Şu öd ağacından şaşmayınız. Çünkü bundan, yedi
hastalığa karşı yedi şifa elde edilir. Zatülcenp bunlardan biridir. Anjin
(boğak) hastalığına karşı bundan buruna çekilir ve zatülcenp hastalığına karşı
ondan ağızdan verilir.”[1340]
26-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi biriniz, neden bir (din) kardeşini (göz
değdirerek) öldürüyor? İçinizden biri, kardeşinden hoşuna giden bir şey gördüğü
zaman ona, mübarek olsun duasında bulunsun.”[1341]
27- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İlâçlarınızın herhangi birinde fayda varsa mutlaka
hacamat şişesinde, bal şerbetinde ve hastalığa uygun düşen dağlamada vardır;
ancak ben dağlanmayı sevmem.”[1342]
28-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Soğan, pırasa ve sarmısak yemeyi menetti.”[1343]
29-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin ayakta içmesini menetti.”[1344]
30-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Güneş ile gölge arasında oturmayı menetti ve şöyle
buyurdu: Bu, Şeytan'ın oturuşudur!.”[1345]
31-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hastalarınızı yemeye ve içmeye zorlamayınız! Allah,
onları yedirir ve içirir.”[1346]
32- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İçinde
hurma bulunmayan evin halkı aç sayılır.”[1347]
33- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sütlü bulamaç, hastanın içine rahatlık verir ve
tasanın bir kısmını kaldırır.”[1348]
34- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç şey vardır ki bunlarda, ölümdün başkasına karşı
şifa vardır: Sena (müshil otu) ve kimyon...”[1349]
Üçüncüsü, hadisin
râvisi tarafından düşürülmüştür.[1350]
35-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ayın onyedisine rastlayan Salı gününde hacamat, bir
senelik derde devadır.”[1351]
36- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ailesi sıtmaya yakalandığı zaman kaynatılmış arpa
suyu getirilmesini emreder, bu hazırlanır ve sonra onlara bu arpa suyunu
içmelerini emrederek şöyle buyururdu: O, üzüntülü kişinin gönlünü ferahlatır ve
hasta kişinin içini temizler. Tıpkı siz kadınlardan birinizin su ile yüzünden
kiri temizlemesi gibi.”[1352]
37- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki en acı bitki olan Sarısabır ve hardal'da ne var?”[1353]
38- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her gün, yedi olgun hurma ile sabahlayan kişiye, o
gün zarfında ne zehir, ne de büyü tesir eder.”[1354]
39- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her ayın üç
sabahında bal yalayan kişiye büyük bir belâ (hastalık) isabet etmez.”[1355]
40- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sirke,
ne iyi katıktır!”[1356]
Bu hadisin sebebi
şöyle anlatılmaktadır. Rasûl-i Ekrem Efendimiz, ailesinden katık istemişlerdi.
Kendilerine, “yanımızda sirkeden başka bir şey yok!” denildi. Rasûl-i Ekrem
Efendimiz, sirkenin getirilmesini emir buyurdular, ondan yemeye başladılar ve
bu esnada bu hadisi buyurdular.[1357]
41-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Boğak yüzünden parmak bastırmakla çocuklarınızı
incitmeyiniz ve topalaktan şaşmayınız.”[1358]
42- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İki şifa (kaynağın) dan şaşmayınız: Bal ve Kur'an.”[1359]
43- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kabaktan şaşmayınız. Çünkü o, zekâyı artırır ve beyni
geliştirir.”[1360]
44-
Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Merzengûş (mercanköşk) den şaşmayınız ve onu
koklayınız; çünkü nezle için iyidir.”[1361]
45- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Deve ve inek sütlerinden şaşmayınız! Bu hayvanlar
bütün bitkilerden yerler ve onların sütü her derde karşı devadır.”[1362]
46- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnek sütlerinden şaşmayınız, bunlar devadır ve inek
yağlarından da şaşmayınız, bunlar da şifadır. Ancak inek etlerinden sakınınız;
çünkü bunlar derttir.”[1363]
47- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zeytinyağından
şaşmayınız. Onu yiyiniz ve sürününüz; çünkü o, basur'a karşı faydalıdır.”[1364]
48- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sırt etinden
şaşmayınız; çünkü o, etin en iyi tarafıdır.”[1365]
49- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yaş keme'n-in (mantarın) suyundan şaşmayınız. Çünkü
kem’e kudret helvasmdandır ve onun suyu göze şifadır.”[1366]
50- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hurma,
Kudüs'teki taş ve ağaç cennettendir.”[1367]
51- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hurma cennettendir ve onda zehire karşı şifa vardır.
Siyah Arağ koçu da siyatiğe karşı şifadır. Eti yiyilir ve çorbası içilir.”[1368]
52- Rasulullah
(s.a.v.) buyuruyor ki:
“Afyon içersem, nazarlık takarsam, kendi nazmım olarak
şiir söylersem artık yaptıklarıma aldırmam (diğer yaptıklarımın hepsi bunların
yanında hiç kalır).”[1369]
[1] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/202
[2] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/202
[3] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/202
[4] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/202
[5] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/202
[6] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/202-203
[7] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/203
[8] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/203
[9] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/203
[10] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/203
[11] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/203
[12] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/203
[13] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/203-204
[14] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[15] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[16] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[17] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[18] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[19] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[20] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[21] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[22] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/204
[23] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/205
[24] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/205
[25] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/205
[26] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/205
[27] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/205
[28] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/205
[29] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/205-206
[30] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/206
[31] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/206
[32] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/206
[33] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/206
[34] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/206
[35] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/206
[36] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/207
[37] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/207
[38] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/207
[39] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/207
[40] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/207
[41] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/207
[42] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/207
[43] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/207
[44] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/208
[45] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/208
[46] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/208
[47] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/208
[48] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/208
[49] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/208
[50] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/208
[51] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/209
[52] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/209
[53] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/209
[54] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/209
[55] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/209
[56] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/201-209
[57] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/210-212
[58] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/22-215
[59] Bakara2/122
[60] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/215-217
[61] Nisa: 4/110
[62] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/217-220
[63] Tahrim: 66/ 8
[64] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/221-222
[65] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/222-223
[66] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/223-224
[67] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/225
[68] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/225
[69] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/225
[70] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/225
[71] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/225
[72] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/225
[73] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/226
[74] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/226
[75] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/226
[76] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/226
[77] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/226
[78] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/226
[79] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/226-227
[80] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/227
[81] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/227
[82] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/227
[83] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/227
[84] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/227
[85] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/227
[86] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/227-228
[87] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/228
[88] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/228
[89] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/228
[90] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/228
[91] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/228
[92] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/228
[93] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/228
[94] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[95] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[96] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[97] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[98] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[99] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[100] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[101] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[102] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/229
[103] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/230
[104] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/230
[105] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/230
[106] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/230
[107] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/230
[108] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/230
[109] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/231
[110] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/231
[111] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/231
[112] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/231
[113] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/231
[114] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/231
[115] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/231
[116] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/231
[117] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/232
[118] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/232
[119] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/232
[120] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/232
[121] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/232-233
[122] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/233
[123] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/233
[124] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/233
[125] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/233
[126] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/225-233
[127] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/233-234
[128] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/234
[129] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/234
[130] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/234
[131] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/235
[132] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/235
[133] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/233-235
[134] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/235
[135] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/235
[136] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/235
[137] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/236
[138] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/236
[139] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/236
[140] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/236
[141] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/236
[142] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/236
[143] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/236
[144] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/236-237
[145] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/237
[146] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/237
[147] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/237
[148] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/237
[149] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/237
[150] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/237
[151] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/237
[152] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238
[153] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238
[154] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238
[155] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238
[156] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238
[157] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238
[158] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238
[159] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238
[160] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/238-239
[161] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/239
[162] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/239
[163] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/239
[164] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/239
[165] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/239
[166] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/239
[167] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/239
[168] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/240
[169] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/240
[170] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/240
[171] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/240
[172] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/240
[173] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/240
[174] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241
[175] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241
[176] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241
[177] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241
[178] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241
[179] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241
[180] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241
[181] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241
[182] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/241-242
[183] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/242
[184] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/242
[185] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/242
[186] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/242
[187] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/242
[188] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/242
[189] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/242
[190] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[191] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[192] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[193] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[194] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[195] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[196] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[197] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[198] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/243
[199] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/244
[200] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/244
[201] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/244
[202] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/244
[203] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/244
[204] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/244
[205] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/244
[206] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/244
[207] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/245
[208] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/245
[209] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/235-245
[210] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/245
[211] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/245-246
[212] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/246
[213] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/246
[214] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/246
[215] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/246
[216] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/246
[217] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/246
[218] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/246
[219] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/247
[220] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/247
[221] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/247
[222] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/247
[223] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/247
[224] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/248
[225] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/248
[226] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/248
[227] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/248
[228] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/248
[229] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/248
[230] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/245-248
[231] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/249
[232] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/249
[233] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/249
[234] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/249
[235] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/250
[236] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/250
[237] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/250
[238] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/250
[239] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/250
[240] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/250
[241] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/250
[242] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/250
[243] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/249-250
[244] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/251
[245] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/251
[246] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/251
[247] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/251
[248] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/251
[249] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/251
[250] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/251
[251] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/252-252
[252] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/252
[253] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/252
[254] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/252
[255] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/252-253
[256] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/252
[257] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/253
[258] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/253
[259] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/253
[260] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/252-253
[261] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/253
[262] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/253
[263] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/253
[264] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[265] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[266] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[267] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[268] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[269] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[270] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[271] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[272] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/254
[273] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/255
[274] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/253-255
[275] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/255
[276] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/255
[277] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/255
[278] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/255
[279] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/255
[280] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/255
[281] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/256
[282] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/256
[283] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/256
[284] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/256
[285] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/256
[286] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/255-256
[287] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/257
[288] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/257
[289] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/257
[290] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/257
[291] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/258
[292] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/258
[293] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/258
[294] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/258
[295] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/258
[296] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/257-258
[297] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/259
[298] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/259
[299] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/259
[300] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/259
[301] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/259
[302] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/260
[303] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/260
[304] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/260
[305] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/260
[306] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/260
[307] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/260
[308] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/260
[309] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/261
[310] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/261
[311] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/261
[312] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/261
[313] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/261
[314] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[315] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[316] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[317] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[318] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[319] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[320] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[321] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[322] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/262
[323] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/263
[324] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/263
[325] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/263
[326] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/263
[327] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/263
[328] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/263
[329] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/263
[330] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/263
[331] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/264
[332] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/264
[333] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/264
[334] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/264
[335] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/264-265
[336] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/259-265
[337] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/265
[338] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/265
[339] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/265
[340] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/265
[341] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266
[342] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266
[343] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266
[344] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266
[345] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266
[346] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266
[347] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266
[348] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/265-266
[349] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266
[350] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/267
[351] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/267
[352] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/267
[353] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/267
[354] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/267
[355] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/267
[356] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/267
[357] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/268
[358] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/268
[359] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/268
[360] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/268
[361] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/268
[362] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/268
[363] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/268
[364] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/268
[365] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/269
[366] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/269
[367] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/269
[368] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/269
[369] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/269
[370] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/269
[371] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/269
[372] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/270
[373] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/270
[374] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/270
[375] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/270
[376] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/270
[377] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/270
[378] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/270
[379] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/271
[380] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/271
[381] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/271
[382] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/271
[383] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/271
[384] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/271
[385] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/271
[386] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/271
[387] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/272
[388] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/272
[389] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/272
[390] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/272
[391] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/272
[392] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/272
[393] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/273
[394] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/273
[395] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/273
[396] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/27274
[397] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/274
[398] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/274
[399] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/274
[400] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/266-274
[401] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/274
[402] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/274
[403] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/275
[404] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/275
[405] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/275
[406] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/275
[407] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/275
[408] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/275
[409] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/275
[410] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/276
[411] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/276
[412] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/276
[413] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/276
[414] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/276
[415] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/277
[416] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/277
[417] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/276-277
[418] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/277
[419] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/277
[420] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/277
[421] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/277
[422] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/277
[423] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/278
[424] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/278
[425] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/278
[426] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/278
[427] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/278
[428] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/278
[429] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/279
[430] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/279
[431] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/277-279
[432] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/279
[433] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/279
[434] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/279
[435] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/280
[436] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/280
[437] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/280
[438] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/280
[439] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/280
[440] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/280
[441] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/281
[442] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/281
[443] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/281
[444] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/281
[445] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/281
[446] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/281
[447] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/281
[448] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/282
[449] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/279-282
[450] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/282-283
[451] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/283-284
[452] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/284
[453] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/284
[454] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/282-285
[455] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/285
[456] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/285-286
[457] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/285
[458] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/285
[459] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/286
[460] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/286
[461] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/286
[462] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/286
[463] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/286
[464] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/286
[465] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/287
[466] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/287
[467] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/287
[468] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/287
[469] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/288
[470] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/288
[471] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/288
[472] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/288
[473] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/288
[474] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/288
[475] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/288-289
[476] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/289
[477] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/289
[478] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/289
[479] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/289
[480] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/289
[481] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/285-290
[482] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/290
[483] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/290
[484] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/290
[485] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/290
[486] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/290
[487] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/291
[488] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/291
[489] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/291
[490] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/291
[491] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/291
[492] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/291
[493] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/291
[494] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/292
[495] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/292
[496] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/292
[497] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/291-292
[498] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/292
[499] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/292
[500] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/292
[501] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[502] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[503] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[504] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[505] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[506] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[507] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[508] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[509] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/293
[510] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[511] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[512] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[513] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[514] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[515] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[516] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[517] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[518] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[519] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[520] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[521] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[522] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/294
[523] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[524] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[525] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[526] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[527] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[528] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[529] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[530] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[531] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[532] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[533] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[534] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/295
[535] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[536] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[537] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[538] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[539] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[540] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[541] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[542] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[543] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[544] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[545] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[546] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/296
[547] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/297
[548] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/297
[549] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/297
[550] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/297
[551] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/297
[552] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/297
[553] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/292-297
[554] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/297-298
[555] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/297-298
[556] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/298
[557] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/298
[558] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/298
[559] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/298
[560] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/299
[561] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/299
[562] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/298-299
[563] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/299
[564] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/299
[565] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/299
[566] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/299-300
[567] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/300
[568] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/300
[569] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/300
[570] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/300
[571] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/301
[572] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/301
[573] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/301
[574] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/301
[575] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/301
[576] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/301
[577] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/301
[578] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/302
[579] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/302
[580] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/302
[581] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/303
[582] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/303
[583] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/303
[584] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/303
[585] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/303
[586] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[587] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[588] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[589] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[590] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[591] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[592] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[593] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[594] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/304
[595] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/305
[596] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/305
[597] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/305
[598] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/305
[599] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/305
[600] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/305
[601] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/305-306
[602] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/306
[603] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/306
[604] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/306
[605] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/298-306
[606] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/306
[607] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/306-307
[608] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/306
[609] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/307
[610] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/307
[611] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/307
[612] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/308
[613] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/306-308
[614] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/308
[615] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/308
[616] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/308
[617] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/308
[618] Isra: 17/23-24
[619] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/308-309
[620] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/309
[621] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/309
[622] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/309
[623] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/309
[624] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/309
[625] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/309
[626] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/310
[627] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/310
[628] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/310
[629] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/310
[630] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/310
[631] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/310
[632] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/310
[633] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/310
[634] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/311
[635] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/311
[636] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/311
[637] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/311
[638] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/311
[639] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/311
[640] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/312
[641] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/308-312
[642] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/312
[643] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/312
[644] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/312
[645] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/313
[646] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/313
[647] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/313
[648] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/313
[649] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/313
[650] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/313
[651] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/313
[652] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/313
[653] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/314
[654] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/314
[655] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/314
[656] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/314
[657] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/314
[658] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/314
[659] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/312-314
[660] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315
[661] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315
[662] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315
[663] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315
[664] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315
[665] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315
[666] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315
[667] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315
[668] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/316
[669] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/316
[670] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/316
[671] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/316
[672] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/316
[673] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/316
[674] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/316
[675] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/316
[676] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/317
[677] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/317
[678] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/317
[679] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/317
[680] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/317
[681] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/317
[682] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/317
[683] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/317
[684] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/318
[685] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/318
[686] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/318
[687] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/318
[688] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/318
[689] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/318
[690] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/318
[691] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/318
[692] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[693] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[694] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[695] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[696] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[697] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[698] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[699] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[700] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[701] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/319
[702] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320
[703] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/315-320
[704] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320
[705] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320
[706] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320
[707] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320
[708] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320
[709] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320
[710] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320
[711] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/321
[712] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/321
[713] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/321
[714] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/321
[715] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/321
[716] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/321
[717] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/321
[718] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/321
[719] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[720] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[721] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[722] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[723] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[724] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[725] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[726] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[727] El-Kasas: 28/38, En-Nâziât: 79/24. İmam Suyuti,
Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis, Aydın Yayınevi: 2/322
[728] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/323
[729] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/320/323
[730] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/323
[731] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/323
[732] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/323
[733] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/323
[734] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/324
[735] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/324
[736] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/324
[737] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/324
[738] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/324
[739] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/324
[740] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/324
[741] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/324
[742] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/325
[743] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/325
[744] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/325
[745] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/325
[746] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/325
[747] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/325
[748] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/325
[749] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/326
[750] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/326
[751] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/326
[752] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/326
[753] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/326
[754] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/326
[755] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/326
[756] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/326
[757] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/327
[758] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/327
[759] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/327
[760] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/327
[761] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/327
[762] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/327
[763] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/327
[764] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/328
[765] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/328
[766] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/328
[767] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/328
[768] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/328
[769] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/323-328
[770] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[771] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[772] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[773] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[774] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[775] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[776] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[777] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[778] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[779] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329
[780] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/330
[781] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/329-330
[782] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/330
[783] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/330
[784] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/330
[785] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/330
[786] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/331
[787] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/331
[788] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/331
[789] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/331
[790] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/331
[791] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[792] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/330-332
[793] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[794] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[795] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[796] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[797] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[798] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[799] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[800] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332
[801] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/333
[802] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/333
[803] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/333
[804] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/333
[805] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/333
[806] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/333
[807] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/333
[808] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/333
[809] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[810] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[811] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[812] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[813] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[814] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[815] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[816] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[817] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[818] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/334
[819] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[820] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[821] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[822] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[823] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[824] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[825] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[826] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[827] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[828] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/335
[829] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/336
[830] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/336
[831] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/336
[832] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/336
[833] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/336
[834] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/336
[835] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/336
[836] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/336
[837] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/337
[838] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/337
[839] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/337
[840] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/337
[841] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/337
[842] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/337
[843] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/337
[844] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/337
[845] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[846] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[847] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[848] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[849] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[850] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[851] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[852] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[853] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/338
[854] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[855] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[856] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[857] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[858] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[859] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[860] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[861] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[862] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[863] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/339
[864] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[865] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[866] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[867] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[868] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[869] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[870] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[871] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[872] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[873] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/340
[874] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/341
[875] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/341
[876] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/341
[877] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/341
[878] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/341
[879] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/341
[880] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/341
[881] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/341
[882] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[883] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[884] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[885] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[886] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[887] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[888] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[889] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[890] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[891] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/342
[892] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/343
[893] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/343
[894] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/343
[895] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/343
[896] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/343
[897] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/343
[898] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/343
[899] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/343
[900] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/344
[901] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/344
[902] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/344
[903] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/344
[904] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/344
[905] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/344
[906] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/344
[907] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/344
[908] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/345
[909] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/345
[910] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/345
[911] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/345
[912] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/345
[913] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/345
[914] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/345
[915] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/345
[916] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[917] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[918] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[919] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[920] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[921] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[922] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[923] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[924] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[925] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[926] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[927] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/346
[928] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[929] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[930] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[931] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[932] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[933] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[934] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[935] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[936] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/347
[937] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[938] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[939] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[940] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[941] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[942] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[943] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[944] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[945] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/348
[946] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/349
[947] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/349
[948] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/349
[949] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/349
[950] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/349
[951] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/349
[952] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/349
[953] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/349
[954] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[955] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[956] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[957] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[958] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[959] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[960] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[961] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[962] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[963] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/350
[964] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[965] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[966] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[967] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[968] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[969] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[970] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[971] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[972] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[973] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[974] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/351
[975] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[976] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[977] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[978] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[979] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[980] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[981] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[982] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[983] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[984] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[985] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/352
[986] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[987] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/353
[988] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[989] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[990] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[991] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[992] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[993] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[994] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[995] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/353
[996] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[997] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[998] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[999] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1000] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1001] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1002] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1003] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1004] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1005] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1006] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1007] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1008] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/354
[1009] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1010] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1011] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1012] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1013] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1014] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1015] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1016] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1017] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1018] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1019] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/355
[1020] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/356
[1021] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/356
[1022] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/356
[1023] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/356
[1024] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/356
[1025] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/356
[1026] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/356
[1027] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/356
[1028] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/356
[1029] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1030] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1031] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1032] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1033] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1034] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1035] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1036] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1037] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1038] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1039] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1040] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357
[1041] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/357-358
[1042] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/358
[1043] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/358
[1044] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/358
[1045] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/358
[1046] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/358
[1047] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/358
[1048] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/358
[1049] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/358
[1050] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1051] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1052] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1053] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1054] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1055] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1056] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1057] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1058] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1059] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1060] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/359
[1061] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1062] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1063] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1064] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1065] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1066] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1067] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1068] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1069] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1070] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1071] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1072] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/360
[1073] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1074] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1075] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1076] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1077] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1078] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1079] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1080] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1081] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1082] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1083] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/361
[1084] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1085] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1086] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1087] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1088] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1089] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1090] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1091] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1092] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1093] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1094] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/362
[1095] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1096] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1097] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1098] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1099] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1100] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1101] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1102] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1103] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/363
[1104] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/332-363
[1105] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/365
[1106] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/365
[1107] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/365
[1108] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/365
[1109] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/365
[1110] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/365
[1111] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/365
[1112] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/365
[1113] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1114] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1115] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1116] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1117] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1118] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1119] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1120] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1121] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1122] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/366
[1123] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1124] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1125] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1126] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1127] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1128] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1129] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1130] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1131] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/367
[1132] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/368
[1133] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/368
[1134] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/368
[1135] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/368
[1136] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/368
[1137] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/368
[1138] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/365-368
[1139] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/368
[1140] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/368
[1141] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/369
[1142] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/369
[1143] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/369
[1144] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/369
[1145] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/369
[1146] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/369
[1147] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/369
[1148] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/369
[1149] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370
[1150] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370
[1151] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370
[1152] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370
[1153] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370
[1154] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370
[1155] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370
[1156] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370
[1157] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1158] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1159] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1160] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1161] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1162] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370-371
[1163] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1164] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1165] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1166] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1167] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/371
[1168] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1169] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1170] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1171] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1172] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1173] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1174] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1175] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1176] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1177] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/372
[1178] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000 Hadis,
Aydın Yayınevi: 2/372
[1179] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1180] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1181] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1182] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1183] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1184] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1185] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1186] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1187] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1188] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1189] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/373
[1190] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1191] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1192] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1193] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1194] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1195] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1196] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1197] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1198] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1199] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1200] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1201] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1202] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1203] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/374
[1204] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1205] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1206] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1207] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1208] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1209] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1210] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1211] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1212] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1213] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1214] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1215] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1216] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/375
[1217] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1218] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1219] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1220] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1221] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1222] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1223] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1224] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1225] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1226] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1227] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1228] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1229] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/376
[1230] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/370-376
[1231] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/377
[1232] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/377
[1233] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/377
[1234] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/377
[1235] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/377
[1236] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/377
[1237] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/377
[1238] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/378
[1239] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/378
[1240] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/378
[1241] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/378
[1242] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/378
[1243] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/377-378
[1244] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/378
[1245] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1246] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1247] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1248] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1249] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/378-379
[1250] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1251] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1252] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1253] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1254] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/379
[1255] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/380
[1256] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/380
[1257] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/380
[1258] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/380
[1259] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/380
[1260] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/380
[1261] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/380
[1262] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/380
[1263] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/381
[1264] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/381
[1265] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/381
[1266] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/381
[1267] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/378-381
[1268] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/381
[1269] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/381
[1270] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1271] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1272] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1273] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1274] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1275] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1276] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1277] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1278] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1279] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1280] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/382
[1281] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383
[1282] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383
[1283] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383
[1284] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383
[1285] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383
[1286] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383
[1287] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383
[1288] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383
[1289] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/383-384
[1290] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/384
[1291] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/384
[1292] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/384
[1293] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/384
[1294] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/384
[1295] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/384
[1296] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/384
[1297] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/384
[1298] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1299] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1300] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1301] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1302] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1303] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1304] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1305] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1306] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/385
[1307] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/386
[1308] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/386
[1309] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/386
[1310] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/386
[1311] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/386
[1312] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/386
[1313] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/386
[1314] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/386
[1315] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/381-386
[1316] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1317] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1318] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1319] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1320] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1321] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1322] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1323] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1324] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1325] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1326] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1327] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/387
[1328] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1329] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1330] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1331] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1332] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1333] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1334] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1335] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1336] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1337] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/388
[1338] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1339] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1340] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1341] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1342] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1343] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1344] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1345] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1346] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1347] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/389
[1348] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1349] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1350] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1351] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1352] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1353] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1354] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1355] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1356] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1357] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1358] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1359] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1360] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/390
[1361] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391
[1362] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391
[1363] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391
[1364] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391
[1365] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391
[1366] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391
[1367] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391
[1368] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391
[1369] İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir Ve Tercümesi İzahlı 2000
Hadis, Aydın Yayınevi: 2/391