CENAZELER BAHSİ
Hastalıklar, Belâlar,
Çocukların Ölümü, Veba ve Diğer Meseleler..................341
Gelen Belâlara Sabretmek ve
Ölümü Temenni Etmek......348
Hasta Ziyareti..............................352
Ölümün Gelişi ve Halleri.............................................355
Peygamber SAS'in
Hastalanması, Yıkanışı, Kefenlenmesi ve Defnedilmesi..............................359
Ölüye Ağlamak, Feryat Edip
Sesli Ağlamak ve Üzülmek................ 368
Ölünün Yıkanması ve Kefenle
Sanlması................374
Cenaze Namazı...................378
Cenazeyi Teşyî Etmek
(Yanında Yürümek), Taşımak ve Defnetmek...........385
Ta'ziyet, Kabir Ahvali (ve
Azabı) ve Ziyareti......................394
TAHRİC
HASTALIKLAR, BELÂLAR,
ÇOCUK ÖLÜMLERİ, VEBA VE DİĞER MESELELER
2301-Ebû Saîd ve Ebû Hureyre
radiyalla-hu anhumâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Müslümanın başına gelen bir ağrı, her türlü sıkıntı, dert, hastalık,
üzüntü, hatta ufak bir kaygının karşılığında mutlaka Allah, onun günahlarından
bir kısmım bağışlar." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî]
2302-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e vardım, baktım ki hummanın etkisiyle
ateşler içinde titriyor. Elimle tuttum ve dedim ki:
"Şiddetli bir humma yüzünden titriyor sun." Bunun üzerine:
"Evet, sizden iki kişinin yanması kadar (ateş nöbetiyle) yanıyorum"
buyurdu.
"Öyleyse karşılığında iki ecir alacaksın" dedim.
"Evet; çünkü herhangi bir müslümana, has talık veya başka bir sıkıntı
isabet ederse, Allah onunla ağacın yaprakları dökmesi gibi, kötülük lerini ve
günahlarını döker." [Buhârî ve Müslim]
2303-Câbir radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ümmü's-Sâib ya da Ümmü'l-Müseyyeb'in
yanma girdi, kadın titriyordu.
"Neyin var, neden titriyorsun?" diye sordu.
"Hummaya yakalandım, Allah bu hum maya bereket vermesin!"
"Hummaya sövme! Çünkü humma. Ademe-ğullarının günahlarını, tıpkı körüğün
demir pa sını giderdiği gibi giderip temizler." [Müslim]
2304-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hummaya yakalanmış bir adamı
ziyaret edip şöy le buyurdu: "Sevin! Çünkü Allah diyor ki: «Hum ma, mümin
kuluma cehennem ateşindeki nasi binden musallat ettiğim ateşimdir»."
[Rezîn]
2305-Yahya b. Saîd radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında bir adam öldü.
Başka bir adam onun hakkında şöyle dedi: "Ne mutlu ona hiç bir acı, sızı
ve hastalık görmeden vefat etti." Bunun üzerine Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Yazık sana! Ne bi liyorsun? Allah eğer
ona bir hastalık versey di; belki de bu hastalığı günahlarına bir kef fâret olurdu."
[Mâlik]
2306-Rezîn dedi ki: Nesâî şunu
ekledi: "Mü'min hastalandığı zaman eğer hastalığı sebebiyle ölürse bu,
kendisi için geçmiş gü nahlarına keffâret olur. Eğer Allah ona (mü'mine) şifa
verirse yine geçmiş günahları na keffâret ve onun için öğüt olur. Münafığa
gelince, hastalanıp da iyileştiği zaman sahibi tarafından bağlanıp sonra
salıverilen develer gibidir; neden bağlandıklarını ve niçin salı-verildiklerini
bilemezler."
2307-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Büyük mükâfat, büyük belâ ile birlikte olur. Şüphesiz Allah Teâlâ, bir
kavmi sevdi ğinde onları (belâlara) müptelâ kılar. Kim ra zı olursa Allah da
ondan razı olur; kim öfke lenirse Allah da ona öfkelenir."
2308-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet gününde, dünyada iken hastala nıp sıkıntı çekenlere sevap
verildiği zaman (onları gören dünyadaki) afiyet ve sağlık ehli, (ölmeden)
dünyada derilerinin makaslarla doğranmış olmasını temenni ederler."
[Bu iki rivayet Timıizî'ye aittir.]
2309-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'min erkek ve kadının canında, çocu ğunda, malında belâ eksik olmaz, ta
ki Al lah'a hiçbir günah olmaksızın kavuşur." [Mâ lik ve aynı lafızla Tirmizî]
2310-Muhammed b. HâHd es-Sülemî, o
da babasından, o da (Muhammed'in) dedesi radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in şöyle buyurduğunu işittim:
"Eğer bir kulun Allah katında bir makamı olup da. Allah eğer onu oraya
ulaştırmamış-sa, onun bedenine, malına, çocuğuna bir belâ verir. Kul da buna
sabrederek durur da Allah onu, hakkında takdir etmiş olduğu makamına
ulaştırır." [EbûDâvud]
2311-Mus'ab b. Sa'd'dan. o da
babasından: Dedim ki: "Ey Allah Resulü! İnsanların içinde en çetin belâya
uğrayanlar kimdir?" Şöyle buyurdu: "Peygamberler, sonra sıra sıyla
derecelerine göre insanlar; sonra sırası na göre insanlar. Sonra kişi dinine
göre imti hana maruz kalır. Eğer dinine sıkıca bağlı ise, Allah onu çetin bir
belâ ile imtihan eder. Eğer dinine bağlılığında gevşek ise, Allah onu dini
nisbetinde imtihan eder. Belâ kuldan hiç ay rılmaz, yakasını bıraktığı zaman
hiçbir güna hı kalmamış olur." [Tirmizî]
2312-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Rab Sübhânehu ve Teâla buyuruyor ki: «izzetim ve Celâlim hakkı için;
mağfiret et mek istediğim kulumu, gerek bedeninde bir hastalık, gerekse
rızkında bir eksiklik vermek suretiyle tüm hatalarını affetmeden dünyadan
çıkartmam»."
2313-Şakîk (b. Seleme) radiyallahu
anh'dan: Abdullah (b. Mes'ûd) hastalandı, onu zi yaret ettik. Kınanıncaya dek
ağladı, sonra şöyle dedi: "Hastalığım için ağlamıyorum. Çünkü Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum: «Hasta lık günahlara
bir keffârettir.» Hastalık, zafi yet anında geldiği için ağlıyorum. Çalışma ve
gayret zamanında bu hastalık başıma gelme di. Çünkü kula hastalandığı zaman,
hastalık sebebiyle yapamadığı için hastalanmadan ön ceki sevapları da
yazılır." [Bu iki rivayet Rezîn'e aittir.]
2314-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hastalanıp iyileşen bir hasta, güzel ve berrak havada gökten yere düşen
dolu gibidir."
[Rezîn, Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'la zayıf bir isnâdla.]
2315-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Kadınlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dediler ki: "Erkekler
(senden istifâdede) bize galip geldiler. Ne olur bize mahsus bir gün tayin
et." Bunun üzerine on lara bir gün tayin etti. O günde gidip onlara vaaz
etti. İslâm'ın emir ve yasaklarını bildir di. Onlara söyledikleri arasında
şunlar da vardı:
"İçinizden herhangi bir kadının kendinden önce üç çocuğu öliirse, bunlar
onun için ateşe karşı perde olur." Bir kadın dedi ki: "(Ölen) iki
olursa?" "İki olursa da böyle olur" buyur du. [Buhârî ve Müslim]
2316-Rezîn'in rivayeti: "Düşük
nedeniyle ölü doğan çocuk, cennetin kapısında anne ba bası gelinceye kadar
bekleyecektir."
2317-Alî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Düşük yapılan çocuk, anne babasını ateşe koyacağı zaman Rabbine karşı
duracaktır Kendisine şöyle denilecek: 'Ey Rabbinin huzu runda duran düşük!
Haydi anne ve babanı cen nete sok!' Bunun üzerine göbeğiyle onları çekip
cennete sokacaktır." [İbn Mâce zayıf bir senedle.]
2318-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kimin kendisinden önce, henüz buluğ çağına ermemiş üç çocuğu ölürse,
bunlar onun için ateşe karşı sağlam bir kale olur lar." Ebû Zer dedi ki:
"Ya iki olursa." "iki olursa da olur" bu yurdu. Übeyy b.
Kâ'b dedi ki:
"Ya bir olursa." "Bir olursa da öyle. Ancak; hu tabiî ilk acı
anında göstereceği sabır ve me tanete göredir" buyurdu. [Tirmizî]
2319-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üç çocuğu daha buluğa ermeden ölen hiçbir müslüman ana-baba yoktur ki,
Allah, çocuklara ihsan ettiği fazilet ve ihsan sebe biyle onları
bağışlamasın." [Nesâî]
2320-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimden her kimin kendinden önce ölüp âhirete gitmiş iki öncüsü
(çocuğu) varsa, onlar sayesinde cennete girer." Âişe dedi ki:
"Ümmetinden bir öncüsü olan?" "Ey başarılı kadın! Bir öncüsü
olan da" buyurdu.
"Ya ümmetinden hiçbir öncüsü bulunma yan?" deyince:
"Ben ümmetimin öncüsüyüm. Çünkü ba şlarına benim ölümümden daha büyük belâ
ve üzüntü gelmeyecektir" buyurdu. [Tiımizî]
2321-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kimin bir erkek veya kız bir evladı ölürse, (ölen evladı) müslüman olsun
olmasın, (evladı ölen kimse) razı olsun ya da olmasın, sabretsin ya da etmesin,
cennetten başka karşılığı olmaz." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir
ve'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.]
2322-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Selerneoğullan meclisinde durup şöyle
dedi:
"Ey Selerneoğullan içinizde rakûb kimdir?"
"Çocuğu olmayandır" dediler.
"Bilakis o öncüsü (kendinden önce âhirete gitmişi) olmayan kimsedir"
buyurdu ve sordu:
"Peki içinizde adîm (bir şeyi olmayan) kimdir?"
"Malı olmayan kimsedir" dediler. "O, göçüp Allah katında bir
ecri bulun mayan kimsedir" buyurdu. [Ebû Ya'Iâ ve Bezzâr.J
2323-Sehl b. Huneyf radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"içinizden kimin kendinden önce ölüp âhirete giden kimsesi (öncüsü)
olmazsa, cen nete ancak ucu ucuna girer." Bir adam dedi ki: "Ey Allah
Resulü! Hepimizin öncüsü (kü çükken ölen çocuğu) olmaz ki?"
"Birinizin müslüman kardeşini kaybetmesi (ölmesi), onun için öncü değil
midir?" buyurdu. [Taberânî, et-Mu'cemu'l-Evsat'ti zayıf hir senedie.]
2324-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e, ölen kızı Rukiyye nedeniyle taziye
sunulunca şöyle buyurdu: "Çok iyi olan kızları(mdan) olan kızımı defneden
Allah'a hamd olsun." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve'l-Evsal'ta ve Bezzâr
zay//bir senedie.]
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sağlıktan ve sonra sağlığına şükreden
kimse nin alacağı sonsuz sevaptan söz etti. Sonra belâdan ve sabrettiği
takdirde belâya uğrayan kimsenin alacağı ödülün bolluğundan söz etti. Derken
dedim ki: "Afiyette olup da şükret mem, hastalanıp sabretmemden
yeğdir." Bu nun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: "Şüphesiz Allah senin le birlikte afiyeti (sağlığı) pek sever."
[Taberânî, zayıf bir senedle.]
2325-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (.Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kendimden önce (âhirete) hir düşük göndermem, benim için ardımda yerime
bir süvari bırakmamdan daha sevimlidir." [İbn Mâce zayıf bir isnâdla.]
2326-Ebû'd-Derdâ radiyallahu
anh'dan:
2327-el-Berâ b. Âzib radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir damar veya gözün rahatsızlanması, mutlaka işlenen bir günah
yüzündendir. Al lah'ın affettiği ise daha çoktur." [Taberânî, el-Mu'cemus-Sağîr'ûe.]
2328-Amr b. Murre radiyallahu
anh'dan:
"Allah kulunu hasta eder, (ve bu vesileyle)
onun yalvarışını dinlemekten hoşlanır" sözü de Allah Teâlâ'nm
indirdiklerindendir. [Taberânî, el-Mu'cem el-Evsat'ta leyyin bir senedle.]
2329-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Uhud dağı kadar günahı olan erkek veya kadın bir kul, inilti ve sancıya
müptelâ olursa, iyileştiğinde üzerinde hardal dânesi kadar bi le günah kalmamış
olur." [Ebû Ya'lâ.]
2330-Ebu'd-Derdâ radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'min hastalandığı zaman, o halde iken ecir almaz, ama Allah (hastalığı
sebebiy le) onun günahlarını örtüp bağışlar."
[Taberûnî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de. İsnadında Hafs b. Ömer b. Ebi'l-Kâsım
vardır.]
2331-Ayrıca Taberânî'nin İbn
Mes'ûd'dan mevkuf olarak yani onun sözü olarak benzeri bir rivayeti vardır.
2332-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, bir mü'mine bir hastalık verdiği zaman, mutlaka onun bir günahım
düşürür, ona bir sevap yazar ve bir de derecesini yük seltir." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Evsat'ta..]
2333-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir mü'minin ayağına bir diken ya da daha büyük bir şey batarsa, mutlaka
Allah ondan bir günahı düşürür, bir de derecesini yükseltir." [Buhârî,
Müslim, Muvaltâ ve Tirmizî]
2334-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat
ve's-Sağîr'de zayıf bir isnâdla: "Mutlaka Allah ona on sevap yazar, on
günahını düşürür, on da derecesini yükseltir."
2335-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şehit Kıyamet gününde getirilip hesap için dikilir; sadaka veren
getirilip hesap için dikilir imtihan edilip belâya uğratılan da getiriliı; an
cak ona ne mizan kurulur, ne de divan. Onlara yağmur gibi sevaplar yağdırılır
Onların nail olduğu bu sonsuz mükâfatları gören mahşer halkı, ah keşke dünyada
iken biz de hastalan-saydık da cesetlerimizi makaslarla kesseydik, temennisinde
bulunacaklardır." [Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kebtr'inds leyyin bir
senedle.]
2336-Onun ayrıca, zayıf bir senedle,
el-Hasan b. Alî'den merfu bir rivayeti vardır ki, sonu şöyledir:
"Sabredenlere ecirleri hesap sız tastamam verilir."
2337-Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'in azatlısı Ebû Ubeyd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cibril bana humma ve vebayı getirdi. Hummayı Medine'de tuttum; vebayı ise
Şam'a gönderdim. Veba, ümmetim için bir şe-hâdet ve rahmettir; kâfir içinse bir
azaptır."
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
2338-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e ve bayı sordum. Şöyle buyurdu:
"O, sizden öncekile re Allah'ın gönderdiği bir azaptı. (Şimdi) Allah, onu
mü'minlere bir rahmet kılmıştır Herhangi bir mü'min bulunduğu bir ülkede buna
yakalanıp da sabrederek karşılığını ancak Allah'tan bekleyip, bunun Allah'ın
bir yazgısı olduğunu bilir ve ora yı terketmezse mutlaka bir şehidin aldığı
ecri alır." [Buhârî]
2339-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Ömer, Şam'a çıkıp Serğ mevkiine varınca ken disini Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh gibi
ordu komutan ları ve arkadaşları karşıladılar ve ona Şam'da veba olduğunu
söylediler. Ömer dedi ki: "Haydi bana ilk muhacirleri çağır."
Çağırdım; onlarla istişare etti ve onlara Şam'da veba salgını bulunduğunu
bildir di. Bunun üzerine aralarında ihtilâfa düştüler. Ki misi: "Sen bir
iş için çıkmış bulundun, geri dönme ni doğru bulmayız" derken; kimileri
de:
"Beraberinde kalan insanlar ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in
ashabı vardır; onla rı veba salgını bulunan yere götürmeni doğru bul
mayız" dediler.
"Haydi gidebilirsiniz" dedi ve sonra: "Bana Ensâr'ı
çağırın" dedi. Onları çağırdım. Onlarla da istişare etti. Onlar da aynen
muhacirler gibi çeşit li görüşler bildirdiler. "Haydi siz de
gidebilirsiniz, bana Kureyş'in yaşlılarından Fetih muhacirlerin den olanları
çağır!" dedi. Onları da çağırdım.
Onlar söz ve fikir birliği halinde, hatta arala rında iki kişi bile
anlaşmazlığa düşmeden görüş lerini şöyle bildirdiler: "Orduyu veba bulunan
ye re sürüklemeni istemiyoruz, geri dönmeni salık veriyoruz." Bunun
üzerine Ömer şöyle seslendi: "Ben deveme binip geri dönüyorum, haydi hazır
lanın!"
Hepsi dönmek üzere hazırlandılar. Ebû Ubey de şöyle dedi:
"Ey Ömer! Allah'ın kaderinden mi kaçıyor sun?" Cevap verdi:
"Ey Ebû Ubeyde! Bupu keşke senden başkası söyleseydi!" Çünkü Ömer ona
muhalefet etmek ten hoşlanmazdı. İlave etti: "Biz Allah'ın bir ka
derinden, yine Allah'ın diğer kaderine kaçıyoruz. Vallahi, senin develerin
olsa; bir tarafı otluk, öbür tarafi çorak olan bir vadiye inerlerse ve sen de
on ları tercîhan otluk olan yerde otlatsan bu Allah'ın kaderiyle olmuş olmaz
mı? Tutup onları çorak ye-
re götürüp otlatsan yine bu da Allah'ın kaderiyle değil midir?" O sırada
bazı işleri için orada bulun mayan Abdurrahman b. Avf çıkageldi. Onların
aralarındaki ihtilâfı duyunca, şöyle dedi: "Bu hu susta benim bir bilgim
vardır; Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duy dum:
«Bir ülkede veba olduğunu duyarsanız, ora ya gitmeyin. Eğer veba olan bir yerde
bulunursa nız sakın oradan çıkmayın!»" Bunun üzerine Ömer radiyallahu anh,
Allah'a hamd ü senada bu lundu ve sonra oradan ayrıldı.
[Buhârî, Müslim, Muvattâ ve Ebû Dâvud]
2340-Üsâme radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, vebadan söz ederek buyurdu ki:
"Bu öyle bir ceza ya da azaptır ki, bazı milletler buna uğ ratılmıştır.
Daha sonra ondan bir kısmı yeryü zünde kalmıştır. Bazen gider, bazen gelir.
Onun bir ülkede olduğunu duyan, oraya git mesin. Bulunduğu ülkede olursa, ondan
kaç mak için oradan ayrılmasın!" [Mâlik, Buhârî, Müslim ve Tirmizî]
2341-Enes radiyallahu anh'dan: Ona
vebayı sorduklarında şöyle dedi: "O, size bir rahmettir. Peygamberiniz
sallal-lahu aleyhi ve sellem'in de bir duasıdır. O, bu duayı Rabbine,
ümmetinden kargaşa (ci nayetleri) kaldırmasını dileyip de bu dileği ni Allah
kendine vermediği zaman yapmış ve şöyle demiştir: «Allahım! Veba ve
ölüm-let»"
2342-Diğer rivayette: "Allahıml
Ta'n (cin çarpması) ve tâûnu (vebayı) ver!" [Rezîn]
2343-Yahya b. AbdiUah b. Buhayr'dan,
dedi ki: Bana, Ferve b. Müseyk el-Murâ-dî'den duyan biri haber vererek dedi ki:
Şöyle dedim: "Ey Allah Resulü! Bizde Ebyen denilen bir yer var. Orada
ekinlerimiz ve yiyeceğimiz var. Ancak orası vebalı bir yer." Ya da şöyle
dedi: "Oranın vebası pek şiddetlidir." Bunun üzerine Allah Resulü
sal-lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Orayı tamamen bırak! Zira hastalıklar dan insanı helak edeni de
vardır." [Ebû DâvudJ
2344-Ebû Musa radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimin tükenişi ta'n ve tâûnla ola caktır." Denildi ki: "Ey
Allah Resulü! Tâûnu (vebayı) biliyoruz, peki ta'n nedir?" Cevap verdi:
"Ta'n, cinlerden olan düşmanlarınızın çarpmasıdır. Her ikisinde de
şehitlik vardır." [Ahmed, Taberânî ve Ebû Ya'lâ.]
2345-Onun (Ebû Ya'lâ'nın) ayrıca
Âi-şe'den benzeri rivayeti vardır ki, onda şöyle geçmektedir:
"(Tâûn) Ümmetime develerin vebası gibi, cin düşmanlarından arız olan bir
şeydin Kim ona sabredip durursa kendini Allah'a adamış gibi olur. Kim de ona
yakalanıp ölürse şehit olur Ondan kaçan ise, savaştan kaçmış gibi dir."
2346-Semure b. Cundeb radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ademoğlunun şu üç şeydeki hasreti pek şiddetlidir: Adamın su taşıyan
devesi olur Toprağı susuz kalın Mahsûlü çıkar, tam o an da su taşıyan devesi
ölür. Adam hem devesine yanar, hem de toprağının mahsûlüne.
Adam bir küheylân üzerinde olur. Düş manla kaşılaşır, düşmanı mağlup düşer, tam
onlara yetişeceği zaman atı tökezleyip ölür. Bu yüzden adam hem ölen atına, hem
de zafe re kavuşamamasına yanar.
Bir de son derece güzel ve kendisinden memnun olduğu karısı bulunan bir adam
var dır, çocuk doğururken kadın ölmüş, çocuk kalmıştır. Onun gibi güzel bir
kadın bulama yacağından dolayı hem karısına yanar, hem de ortada kalan çocuğa
kim bakacak diye ya nıp tutuşur."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve'l-Evsal'ta. Bez-zâr da aynı anlamda bir hadis
rivayet etmiştir.]
BELALARA SABRETMEK VE
ÖLÜMÜ TEMENNİ ETMEK
2347-Enes radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ço
cuğu Öldüğü için ağlamakta olan bir kadının yanına geldi ve ona:
"Allah'tan kork ve sab ret!" dedi. Kadın: "Başıma gelen musibete
sen aldırış etmezsin ki" dedi. Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem
oradan ayrılıp gittikten sonra (kadına) "O, Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem idi" dediler. Kadın buna çok üzüldü, ölecekmiş gibi oldu. Hemen
O'nun ka pısına gitti, kapıcıları göremeyince, şöyle dedi: "Ey Allah
Resulü! (beni bağışla!) Seni tanıya madım." Şöyle buyurdu: "(Asıl)
sabır, felâket le ilk karşılaşma anında olur."
2348-Diğer rivayette: Kadın dedi ki:
"Ben den uzak dur; benim başıma gelen senin başına gelmemiştir."
rBuhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Timnizî]
2349-Ümmü Seleme radiyallahu
an-hâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum:
"Herhangi bir müslümanın başına bir musibet geldiğinde: «Innâ lillahi ve
innâ iley-hi râciûn (=Bu, Allah'ın emridir, biz Allah'a aidiz ve O'na
dönücüleriz). Allahım! Bana bu musibetimde yardımcı ol, benim için onun ye rine
daha hayırlısını ver!» derse Allah ona, onun yerine daha hayırlısını
verir."
(Kocam) Ebû Seleme öldüğü zaman, de dim ki: "Ebû Seleme'den daha hayırlı
kim olabilir? O, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e hicret eden ilk ev
sahibidir." Bunu böyle dedim, ancak Allah bana ondan daha hayırlısı olan
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i ihsan etti.
Hâtıb b. Ebî Beltaa'yı bana elçi olarak gön derip istetti. Dedim ki:
"Benim bir kızım var, ayrıca çok kıskanç biriyim." Şöyle buyurdu:
"Kızına gelince, biz Allah'a dua ederiz, onu ona muhtaç olmaktan kurtarır.
Kıskançlı ğı için de Allah'a dua ederiz ve onu da gide rir." [Müslim,
Muvatlâ, Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2350-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
«-5/r ^m/«« çocuğu öldüğü zaman Allah meleklere şöyle buyurur:
"Kulumun çocuğunun ruhunu aldınız mı?"
"Evet."
"Bu durum karşısında kulum ne dedi?"
"Sana hamd edip Innâ lillahi ve innâ Hey-hi râciûn, dedi."
"Öyleyse haydi ona cennette bir köşk ya pın ve adına da Hamd köşkü
deyin!" buyu rur.» [Tirmizî]
2351-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Teâla buyuruyor: «Kimin gözlerini alırım da sabreder ve karşılığını
ancak Ben den beklerse, onun için cennetten başka her hangi bir karşılığa razı
olmam»." [Tirmizî]
2352-0 (Tirmizî) ve Buhârî,
Enes'den: "Kulumu, gözlerini almakla imtihan ettiğimde sabrederse, onların
yerine ona cenneti veririm." Ebû Ya'lâ, leyyin bir senedle şunu ekledi:
"Dedim ki: "Ey Allah Resulü! (Gözü nün) bir tanesi olsa da mı?"
"Bir tanesi olsa da" buyurdu.
2353-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Azze ve Celle buyuruyor: «Dünya ehlinden kulumun ciğer paresini
aldığımda, sabredip karşılığını da ancak benden bekler se, onun için cennetten
başka herhangi bir karşılık olamaz»." [Buhârî]
2354-Nesâî, İbn Amr b. el-Âs
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, mü'min kulunun ciğerparesini al dığında sabredip karşılığını da
sadece Al lah'tan beklerse, kuluna karşılık olarak cenne ti vermekten başka
hiçbir şeye razı olmaz."
2355-Atâ b. Ebî Rebâh radiyallahu
anh'dan: İbn Abbâs bana dedi ki: "Sana cennetlik bir kadın göstereyim
mi?" "Evet" dedim. "İş te şu siyah kadın. O, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip dedi ki: "Ben sara hastalığına tutulup
düşüyorum, üstüm başım açılıyor. Ne olur Allah'a benim için dua et!"
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu: "İstersen haline
sabret de cenneti haket; istersen sana afiyet vermesi için Allah'a dua
edeyim." Kadın: "Ben sabre derim. Ama hiç olmazsa düştüğüm zaman üs
tümün açılmaması için Allah'a dua et!" dedi ve Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem de onun için dua etti. [Buhârî ve Müslim]
2356-Atâ b. Yesâr radiyallahu
anh'dan: {mürsel olarak)
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kul hastalandığı zaman, Allah ona iki melek gönderip şöyle buyurur:
«Bakın baka lım, ziyaretine gelenlere ne diyor?» Eğer ge len ziyaretçilerine
karşı, Allah'a hamd ü se nada bulunursa, (melekler) hemen durumu yukarıya
iletip Allah'a (en iyi bildiği halde) bildirirler. Allah da şöyle buyurur: Ben
bu ku lumun ruhunu alırsam, mutlaka onu cenneti me koyacağım. Eğer şifa verip
iyileştirirsem, ona etinden daha iyi bir et, kanından daha iyi bir kan
vereceğim, üstelik bütün günahlarını da örtüp bağışlayacağım." [Mâlik]
2357-Habbâb b. el-Eret radiyallahu
anh' dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hırkasını kendine yastık yapmış
vaziyette Kâ'be'nin gölgesinde yaslanmış oturuyorken gelip kendisine
(müşriklerin baskılarından) şikayet ettik; dedik ki:
"Bizim için Allah'tan yardım istemiyecek misin? Bizim için O'na dua
etmiyecek mi sin?" Şöyle buyurdu:
"(Bu başınıza gelen bir şey mi?) Sizden ön ceki milletlerde inanmış
(mümin) kimse yakala nır, kendisine kazılan bir çukura atılırdı. Sonra bir
testere getirilip başından başlayarak ikiye ayrılırdı. Onu, dininden alıkoymak
için demir ta raklar ile tararlardı, derilerini yüzüp kemiklerin den ayırırlardı.
Ancak bu yapılanlar onları dinlerinden çeviremezdi. Vallahi Allah mutlalca bu
i§i tamamlayacaktır, hem de öylesine ki süvari, San'a'dan çıkıp Allah'tan ve
koyunlarım kurt kapmasından başka hiç bir şeyden korkmadan ta Hadramut'a kadar
gidecektir. Ne var ki siz ace le ediyorsunuz." [Buhârî, Ebû Dâvud ve
Nesâî.]
2358-Enes radiyallahu anh'dan:
Ebû Talha'nın Ümmü Süleym'den olan oğlu öldü. Kadın dedi ki: "Siz Ebû
Talha geldiğinde duı-umu anlatıncaya kadar kendisine bir şey anlat mayın.
Nihayet Ebû Talha geldi. (Ümmü Süleym) ona mükellef bir sofra hazırladı, yedi,
içti. Sonra güzelce süslenip püslendi. Ebû Talha'ya güzel gö ründü. Sonra da
Ebû Talha kendisiyle cinsî ilişki kurdu. Bütün bu işler bittikten, yani Ebû
Talha ye dikten, içtikten ve cinsî ilişki kurduktan sonra de di ki: "Ey
Ebû Talha! Bir topluluk, bir topluluğa emanet bir şey verse, o topluluk da
işini gördük ten sonra verdikleri emaneti geri isterlerse, alan topluluk
vermekten çekinir mi?"
"Hayır."
"Sabret ve karşılığım Allah'tan bekle! Oğ lun öldü" deyince, Ebû
Talha çok kızdı ve: "Beni çamurlayıp kirlettikten sonra bana oğ lumun
ölümünü bildiriyorsun" dedi ve derhal Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e gidip durumu bildirdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de ona:
"Ey Ebû Tallıa! Allah size bu gecenizi mübarek kılsın!" buyurdu.
Kadın o geceki temastan hamile kaldı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
seferde idi. O (Ümmü Süleym) de beraberindeydi. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem seferden döndüğü za man ona hiç uğramazdı. Medine'ye yaklaşınca kadının
doğum sancısı tuttu. Ebû Talha sabretti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
gitti, Ebû Talha içinden şöyle diyordu: "Ey Rabbim! Sen biliyorsun, Allah
R sûlü çıkarken O'nunla bera ber çıkmak, girerken de O'nunla birlikte girmek
isterim. Görüyorsun işte sabrediyorum." Derken Ümmü Süleym şöyle dedi:
"Ey Ebû Talha! Artık sancım geçti, duyduğum sancıyı duymuyorum, haydi sen
de git!" Gitti, biz de onunla beraber git tik. (Medine'ye) döndüklerinde
sancısı yine tut muş ve kıvranıyordu. Çok geçmeden nur topu gi bi bir erkek
çocuğu doğurdu. Ve dedi ki:
"Ey Enes! Bu çocuğu hiç kimse emzirmeden doğru Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'e götüreceksin." Sabahleyin çocuğu alıp Peygam-
ber sallallahu aleyhi ve sellem'e götürdüm. Te sadüfen beraberinde bir dağlama
âleti gördüm. Beni görünce şöyle buyurdu: "Herhalde Ümmü Süleym
doğurdu." "Evet" dedim. Hemen elin deki dağlama âletini bıraktı.
Çocuğu getirip ku cağına koydum. Medine'nin en güzel hurmala rından bir hurma
getirtti. Ağzında çiğnedi, iyice yumuşayınca ağzından çıkartıp bebeğin ağzına
koydu, çocuk onu iyice emdi. Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ensâr'ın hurma sevgisine bir bakın!" Yüzünü sıvazladı ve ona
"Abdullah" ismini verdi.
[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud. Lafız Müslim'indir.] Diğer rivayette: İbn Uyeyne
der ki: "En-sâr'dan bir adam dedi ki: Onun (Abdullah'ın) dokuz çocuğunu
gördüm, hepsi de Kur'ân öğ renip okudular."
2359-el-Kâsım b. Muhammed
radiyallahu anh'dan:
Hanımım öldü. Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî bana başsağlığma geldi. Şunu anlattı:
"İsrâilogullarında, âlim, âbid ve gayretli bir adam varmış. Güzel de bir
karısı varmış. Derken bu güzel karısı vefat etmiş. Âlim adam buna çok üzülmüş.
Evine kapanıp her kesten ilgisini kesmiş; kimse ile konuşmama ya başlamış.
İsrailoğullarmdan bir kadın bunu duyun ca, hemen evine gitmiş ve: "Ona
soracak bir şeyim var, fetva istiyorum; onunla özel olarak konuşacağım, yanında
kimse kalmasın" de miş. Oradaki insanlar dışarıya çıkmışlar. O ise,
kapıdan ayrılmamış. Sonra kadına izin verilmiş, içeriye girmiş ve şöyle demiş:
"Sana soracak bir şeyim var."
"Nedir?"
"Ben komşum olan bir hanımdan bilezik aldım. Onu bir müddet takındım.
Böylece ödünç olarak kullandım. Şimdi bana haber gönderdiler, onu istiyorlar;
ne dersin, onu hepten geri vereyim mi?"
"Evet vallahi (vermen lazım)!"
"Ama o bilezik bende çok uzun zaman kaldı (çok sevdim)."
"Olsun, emanet olarak aldığın için onların onu senden geri isteme hakları
vardır. Çünkü uzun süre sende kalmış"
"Allah seni esirgesin! Peki Allah sana emanet olarak verdiği şeyi (ölen
karını) geri istediğinde neden üzülüyorsun. Üzülmeye hakkın var mı? Sana onu
emanet olarak verdi, sonra da geri aldı. Geri alma hakkı vardır" di ye onu
teselli etti. Allah, onu kadının sözleriy le uyardı, bu sözlerde büyük bir ibret
buldu. Bu olaydan sonra üzüntüsü gitti ve içi rahat ladı." [Mâliki
2360-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Duyduğu herhangi bir üzücü şeye hiç kimse Allah'tan daha sabırlı olamaz.
Zira O'na ortak koşulur ve çocuklar nisbet edilir; yine de tümüne afiyet verip
rızıklandırmaya devam eder." [Buhâıî ve Miislim)
2361-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kime, gerek malında, gerek canında bir musibet gelir de sabredip kimseye
şikayet et mezse, Allah'ın onu bağışlaması bir hak olur." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Evsat'da.]
2362-Yahya b. Vessâb'tan, o da
sahabeden bir şeyhten:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanların arasına karışıp sıkıntılarına sabreden müslüman, insanların
arasına ka-rışmayıp, onların sıkıntılarına sabretmeyen müslümandan daha
hayırlıdır." [Timıizî]
2363-Abdurrahman b. el-Kâsım
radiyalla hu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Başlarına musibet geldiğinde müslü-manlar ölümümü (düşünerek) teselli
bulup sabretsin." [Muvattâ]
2364-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hiç biriniz babına gelen bir zarardan do layı ölümü temenni etmesin.
Mutlaka böyle bir §ey yapması gerekiyorsa, şöyle dua etsin:
«Allahım! Yaşamak benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat. Ölüm benim
için daha iyi ise canımı al!»" [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.]
2365-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hiç biriniz ölümü istemesin, iyi amel sa hibi kişi ise (hayatta kaldıkça)
hayrının art ması umulur. Kötü amel sahibi insan ise tevbe edip Allah'ın
rızasını kazanması umulur."
[Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
HASTA ZİYARETİ
2366-Alî radiyallahu anh'dan, dedi
ki: "Kim akşamleyin bir hasta ziyaret ederse, onunla beraber yetmiş bin
melek çıkıp, sabaha kadar onun için Allah'tan mağfiret dilerler. Onun için
cennette bir bahçe hazırlanır. Kim bu ziyareti sabahleyin yaparsa, yetmiş bin
melek de onunla beraber çıkar ve onun için akşama kadar Allah'tan mağfiret
dilerler. Onun cennet te bir bahçesi olur." [Ebû Dâvudj
2367-Tirmizî'nin de merfû olarak
benzeri bir rivayeti vardır.
2368-Sevbân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kim bir hastayı
ziyaret ederse, cennetin yemişliği içinde olur."
Denildi ki: "Ey Allah Resulü cennetin ye mişliği nedir?" "Onun
meyveleridir" buyur du. [Tirmizî ve aynı lafızla Müslim.]
2369-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim güzel ve âdabına uygun bir abdest alıp da karşılığını sırf Allah'tan
bekleyerek, hasta olan müslüman kardeşim ziyaret eder se, cehennemden altmış
yıllık yürüme mesafe si kadar uzaklaşır." [Ebû Dâvud]
2370-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallalıu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir hastayı ya da bir müslüman kar deşini Allah için ziyaret ederse,
bir münâdî ona şöyle seslenir: «Hoş yaşayasın, gidişin de hoş oldu! Cennette de
kendine güzel bir konak hazırladın»." [Tirmizî]
2371-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üç hastalık vardır ki sahibi ziyaret edil mez; göz ağrısı, diş ağrısı ve
çıban."
(Taberânî, za>'//bir senedle.]
2372-Zeyd b. Erkam radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, beni gözümdeki bir
ağrıdan dolayı ziyaret et ti." [Ebû Dâvud]
2373-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"/('(w, eceli gelmeyen bir hastayı ziyaret edip de yanında yedi kere
«Büyük Arş' m sahi bi olan Allah'tan sana şifa vermesini dilerim» derse Allah,
mutlaka ona afiyet verip iyileşti rir." [Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2374-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişi bir hastayı ziyarete gittiğinde şöyle desin: «Allahım, kuluna şifa
ver!» Zira o, bu sayede düşmanına karşı durur, ya da (Senin rızân için) bir
cenazede yürür." [Ebû Dâvud]
2375-Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden birinin elini hastanın alnına ya da eline koyup nasıl olduğunu
sorması, hasta ziyaretinin tamamındandır. Aranızdaki selam laşmanın tamamı ise
tokalaşmaktır."
2376-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir hastanın yanına girdiğiniz zaman, onun eceli konusunda iyi şeyler
söyleyin. Çünkü bu, onun gönlünü hoş tutar." [İkisi de Timıizî'nindir.l
2377-Enes radiyallahu anh'dan:
Yahudilerden bir çocuk Peygamber sallal lahu aleyhi ve sellem'e hizmet ederdi,
hasta landı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem ziyaretine gitti.
Başucunda oturup: "Hay di müslüman ol!" dedi. Çocuk babasına bak tı,
babası da: "Haydi Ebu'l-Kâsım'a itaat et, emrini yerine getir!" dedi.
Ve çocuk müslü man oldu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, evden şöyle
diyerek çıktı: "Hamd, onu ateşten kurtaran Allah'a mahsustur."
[Buhârî ve Ebû Dâvud]
2378-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hasta bir bedevinin ziyaretine gitti.
Ziyaretine gittiği kimseler (hastalar) için şöyle derdi: "Sakıncası
yoktur, bu (hastalık) günahlarını temizleyicidir inşaallah!"
Adam: "Sen (günahlarına keffârettir) te mizleyicidir" dedin, halbuki
o bir hummadır ki kabirlere hazırlanan yaşlı bir adama karşı kay nayıp hücum
etmektedir." Şöyle buyurdu: "Öyleyse dediğin gibi olsun!"
[Buhârî]
2379-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan,
dedi ki: Hasta ziyaretinde, yanında gürültü çıkartma mak ve az oturmak
sünnettendir. Peygamber sal lallahu aleyhi ve sellem, hasta olup da yanında
sesli konuşup ihtilâfa düştüklerinde: "Haydi ya nımdan kalkıp gidin!"
emrini vermiştir. [Rezîn]
2380-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hastayı üç gün sonra ziyaret
ederdi."
[İbn Mâce zayıf hır senedle.]
2381-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hasta ancak (hastalandıktan) üç gün sonra ziyaret edilir."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat' ta zayıf bir senedle.]
2382-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Hastayı ilk gün ziyaret etmek sünnettir:
ondan sonraki ziyaret ise nafiledir "
[Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kelbîr ve'l-Evsat'ta ve Bezzâr.]
2383-Amr b. Hazm radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir hastayı ziyaret ederse, devamlı rahmet içinde olur. Ba^ucunda
oturduğunda rahmet birikintisi oludur Yanından kalktığında çıktığı yere
dönünceye dek rahmete dalmq hal de gider." [Taberânî, el-Mıı'ceımı'l-Kchîr
ve'I-Evsui'\Jl.\
2384-Muâz radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Be:ğ §ey vardır ki, kim onlardan birini yaparsa Allah'm himayesinde olur:
Hastayı ziyaret eden, cenazede bulunan, .savaca gi den, saygı ve sevgi
göstermek için önderinin yanma giren. Ya da evinde oturup kendinden insanların
selâmette olduğu veya in.'sanlar-dan kendisinin selâmette olduğu bir kimse olan."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de leyyin bir isnâdla]
2385-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
«Allah Teâla kıyamet gününde şöyle buyu racaktır: "Ey Ademoğlu! Ben
hastalandım, beni ziyaret etmedin."
"Ya Rabbi, Ben Seni nasıl ziyaret edebili rim ki, Sen âlemlerin
Rabbisin!?"
"Bilmiyor musun falan adam hastalandı da sen onu ziyaret etmedin: eğer onu
ziyaret etseydin Beni onun yanında bulacaktın."
"Ey Ademoğlu! Beni doyurmam istedim de sen Beni doyurmadın."
"Ya Rabbi! Ben seni nasıl doyurabilirim ki, Sen âlemlerin Rabbisin!"
"Bilmiyor musun falan kulum senden ye mek istedi de onu doyurmadın. Eğer
sen onu doyursaydın Beni yanında bulurdun."
"Ey Ademoğlu! Senden su istedim de Ba na su vermedin."
"Ya Rabbi! Sen âlemlerin Rabbisin. Ben Sana nasıl su verebilirim ki!"
"Falan kulum .menden su istedi de sen ona su vermedin. Eğer ona su
verseydin şimdi onu katımda bulurdun".» [Müslim]
2386-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
bir adamı ziyaret edip: "Canın ne istiyor?"
diye sordu.
"Buğday ekmeği istiyorum" dedi. Pey gamber sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle bu yurdu:
"Kimde buğday ekmeği varsa müslüman kardeşine göndersin." Sonra şöyle
buyurdu: "Birinizin hastası bir şey isterse, ona onu ye-dirsin." fİbn
Mâce İeyyin bir senedle.]
2387-Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir hastanın yanma girdiğiniz zaman si ze dua etmesini .söyleyin; çünkü
onun duası meleklerin duası gibidir." [ibn Mâcej
ÖLÜMÜN GELİŞİ VE HALLERİ
2388-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ölülerinize «Lû ilâhe illallah»ı telkin edin!" [Müslim ve Sünen
ashabı.]
2389-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta
za yıf bir isnâdla şunu ilave etti:
"«Sabırlı ol, sabırlı ol! Velâ havle velâ kuvvete illâ billah»
deyiniz!"
2390-Abdullah b. Ca'fer radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ölülerinize «La ilahe illallahü'l-Halî-mii'l-Kerîm. Sübhânallahi
Rabbi'l-Arşi'l-Azîm. el-Hamdii lillahi Rabhil-âlemin»i telkin edin!"
Dediler ki: "Ey Allah Resulü! Peki (bu tel kin) diriler için
nasıldır?"
"Daha iyi olur, daha iyi" buyurdu. [İbn Mâce zayıf bir senedle.]
2391-Ma'kil b. Yesâr radiyallahu
anh' dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Önderinize Yasin sûresini okuyun!"
[Ebû Davud]
2392-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Görmüyor musunuz, insan öldüğü za man gözü yukarıya doğru (neden)
döner?"
"Evet ey Allah Resulü" dediler.
"Bu, göz (çıkan) ruhu takip ettiği zaman meydana gelir." [Müslim]
2393-Ümmü Seleme radiyallahu
an-hâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Seleme'nin yanına girdiğinde ölen
Ebû Seleme'nin gözü yerinden fırlamış gibi yuka rıya doğru bakıyordu. Şöyle
buyurdu:
"Ruh kabzolunduğu zaman göz onu izler." Ailesinden birtakım insanlar
ağlamaya başla dılar. Şöyle buyurdu: "Kendinize beddua et meyin.
Söyleyecekleriniz hayır olsun. Çünkü melekler dediklerinize «Amin!»
diyorlar."
Sonra şöyle dua etti: "Allahım! Ebû Sele me'yi bağışla, derecesini
hidayete ermişlerin arasında yükselt! Geride bıraktıklarının vekili ol! Geride
kalanları sen koru! Bizi ve onu ba ğışla, ey âlemlerin Rabbi! Kabrini genişlet
ve onu orada aydınlat!" [Müslim ve Sünen ashabı.]
2394-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'min can çekişirken, rahmet melekleri heyaz bir ipekle gelip, «Haydi
sen Allah'tan, Al lah da senden hoşnut olarak doğru Allah'ın rah metine ve
reyhanına, öjkeli olmayan Rabbe doğru çıkıp gidiver.» Bunun üzerine (ruh) misk
gibi gü zel bir koku saçarak çıkar, hatta melekler onu bir birlerine verirler
Gök kapılarına el üstünde geti rirler ve derler ki: «Yerden size gelen bu koku
ne kadar iç açıcı ve ferahlatıcı!» Sonra onu mü'min ruhların yanına götürürler
Sizden birinizin gur bette olan yakınına kavuştuğu zaman duyduğu se vinci
duyarlar Yanma gelip (ruhlar) sorarlar: «Fülan ne yaptı, fülan ne âlemde?»
(Başka ruh lar) cevap verirler: «Bırakın onu o dünya zevkine dalmıştı.» Bunun
üzerine gelen ruh: «O öldü, size hâlâ gelmedi mi?» der. «Öyleyse o. Hâviye
ceh-hennemine götürüldü» derler.
Kâfir can çekişirken ise azap melekleri elde bir kamçı ile gelirler ve derler
ki: «Hay di sen Rahbine karşı öfkeli, Rabbin de sana karşı öfkeli olarak,
Allah'ın azabına doğru çı-kıver.» O da leş kokusundan daha kötü bir ko ku
içinde Allah'ın azabına doğru çıkar. Niha yet yeıyüzünün kapısına iletirler «Ne
kötü bir koku!» diyerek onu kâfirlerin ruhlarının bu lunduğu yere götürürler."
[Nesâî]
2395-Taberânî, el-Mu' cemu'
l-Kebîr'de İbn Amr b. e!-As radiyallahu anh'dan şu ekle naklet ti:
"Emredilir ve mü'minin kabri, yetmiş arşın boydan, yetmiş arşın da eninden
olmak üzere ge nişletilir Döşekler ve güzel kokularla kokulandı rılır Orada cennete
açılan bir kapı bulunur
Kâfire gelince, kabri daraltılın Deve bo yunları gibi kalın ve büyük yılanlarla
dolduru lur. Üzerlerine sağır ve kör melekler indirilir Ellerinde demir
kamçıları bulunun Kendilerini görmezler ki, merhamet etsinler, sesini duy mazlar
ki, acısınlar Orada cehenneme açılan bir kapı vardın Oradaki yerini görünce, Al
lah'tan bunu (kahirdeki azabını) devam ettir mesini diler ki, onun ardına
ulaşmasın."
2396-Büreyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mii'min, alnı terleyerek ölür." [Tirmizî ve Nesâî.]
2397-Ubeyd b. Hâhd es-Sülemî
radiyalla hu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ani ölüm kâfir için üzücü bir yakalanış; mü'min içinse bir
rahmettin"
[Rezîn. Ebû Davud'un da benzeri rivayeti vardır.]
2398-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, yedi ölümden Allah'a
sığmdı:
Ani ölümden, yılan sokmasından, yırtıcı hayvanlardan, boğulmaktan, yanmaktan,
bir şey üstüne düşüp ölmekten ya da bir şeyin kendisi üzerine düşmesinden,
düşmanlarla çarpışırken kaçarken öldürülmekten."
[Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve' l-Evsat'ta]
2399-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Allah'a kavuşmak isterse Allah da ona kavuşmak isten Kim Allah'a
kavuşmak tan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz." "Bu,
ölümden nefret etmek de ğil midir?" diye sorunca, şöyle buyurdu: "Öy
le değil, şöyle: Mü'mine Allah'ın rahmeti, rıdvânı ve cenneti müjdelenince, bir
an önce Allah'a kavuşmak isten Allah da ona kavuş mak isten Kâfire de Allah'ın
azabı, gazabı bil dirilince, Allah'a kavuşmaktan nefret eder, Allah da ona
kavuşmaktan nefret eden"
[Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.]
2400-Diğer rivayette: "Allah da
ona ka vuşmaktan nefret eder" ifadesinden sonra şu ilave yer almaktadır:
"Ölüm ise henüz Allah'a kavuşmadan önce gerçekleşir."
2401-Diğer rivayette şöyle geçer:
"Gözler yerinden fırlayıp, göğüste hızlı hızlı soluma başlayıp parmaklarda
soğuma hissedilince, işte o zaman, Allah'a kavuşmak isteyene Al lah da kavuşmak
ister. Allah'a kavuşmaktan nefret edene karşı Allah da ona kavuşmaktan
hoşlanmaz."
2402-Hayyân Ebu'n-Nadr radiyallahu
anh'dan:
Ben, Vasile b. el-Eska' ile birlikte ölüm has talığında, Ebu'l-Esved
el-Cereşî'nin yanına gir dim. Ebu'l-Esved, Vâsile'nin sağ elini tutup — Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem biat et tiği için— yüzüne gözüne sürdü.
Vasile ona dedi ki: "Sana tek şey soraca ğım?" "Nedir o?"
deyince: "Rabbin hakkın daki zannm nasıldır?" diye sordu. Bacıyla
iyi-
dir diyerek işaret etti. "Müjde sana! Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyur duğunu duydum:
"Allah Teâla buyurmuştur: «Ben kulu mun zannı üzereyim. Beni nasıl isterse
öyle zannetsin (bilsin)»." [Ahmed ve Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat'ta.]
2403-Mahmûd b. Lebîd radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ademoğlu iki şeyden nefret eder: Ölüm; oysa ölüm mü'min için fitne
(imtihan ve iş-kence)den daha iyidir. Az mal; oysa az malın hesabı az ve kolay
olur." [Ahmed]
2404-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Ölüm,
mü'mine verilen en kıymet li hediyedir." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Keljîr'dc]
2405-Selmân radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ensâr'dan hasta bir adamı ziyaret
edip, elini alnına koyup sordu: "Kendini nasıl hissedi yorsun?" Ona
hiç cevap vermedi.
Bunun üzerine dediler ki: "Ey Allah Resu lü! O meşguldür, senin farkında
değildir." "Öyleyse bizi yalnız bırakın!" buyurdu. İn sanlar
dışarıya çıktılar. Elini (hastanın üzeri ne) koydu; hasta: "Elini olduğu
yerde bırak" diye işaret etti. Sonra seslendi: "Ey Fülan! Kendini
nasıl hissediyorsun?"
Hastanın cevabı: "Kendimi gayet iyi his sediyorum; yanıma biri kara,
diğeri beyaz iki kişi geldi." Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
sordu:
"Hangisi sana daha yakındır?" "Kara olan bana daha
yakındır." "Öyleyse iyilik az, kötülük çoktur." "Ey Allah
Resulü! Yapacağım dua ile bana yardım et!" diye ricada bulununca Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti: "Allahım bunun için
çoğunu bağışla, azı nı tamamla!" Sonra sordu: "Şimdi ne görü
yorsun?" Cevap verdi: "Anam babam sana fe da olsun! İyinin
çoğalmakta, kötünün ise azalmakta olduğunu, kara adamın benden uzaklaştığını
görüyorum."
"Şu anda hangi amelin sana sahip çık makta (yardımcı olmakta)?"
"Su dağıtmam."
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Ey Selmân! Bende hoşlanmadığın bir durum görüyor musun?"
"Evet, Seni birçok yerde çeşitli münase betlerle gördüm, ama bugünkü gibi
görme dim" deyince, şöyle buyurdu: "Ondan akan terin ancak başlı
başına ölüm acısının sonucu olduğunu biliyorum."
[Bezzâr. zayıf bir senedle.]
2406-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'minin ruhu, ter olarak çıkar Eşek ölümü gibi ölmek istemem."
Denildi ki: "Ey Allah Resulü! Eşek ölümü nedir?"
"Ani ölümdür" dedi.
"Kâfirin ruhu ise şakaklarmdan çıkar" di ye ilave etti.
(Taberânî. el-Mu'cenin'l-Kebir vel-Evsat'ta zayıf bir isnâdla.]
2407-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ölümün soğuk ve korku yanı vardın Bu nedenle (müslüman) kardeşinizin ölüm
habe ri geldiği zaman kişi şöyle desin: «İnnâ Hila lli ve innâ ileyhi râciûn ve
innâ ilâ Rabbinâ le-münkalibûn (=Şüphesiz biz Allah'a aidiz. Ve şüphe yok ki
biz ancak O'na dönücüyüz. Muhakkak O'na dönücüleriz) Allahım, onu iyiler
arasında yaz, kitabını İlliyyîn'de kıl! Sonlarını iyi eyle, onları himayene ali
Alla hım, onun ecrinden bizi mahrum etme, ondan sonra bizi şaşırtma I»"
[Taberani, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf bir senedle]
2408-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
Medine'de doğanlardan biri öldü. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onun
na mazını kıldırdı ve şöyle buyurdu: "Keşke doğduğu yerden başka bir yerde
ölseydi."
"Neden ey Allah Resulü?" diye sordukla rında, şöyle buyurdu:
"Çünkü insan doğduğu yerden başka bir yerde öldüğü zaman, doğduğu yerden
son adımını attığı yere kadar olan mesafe ölçülür ve cennette o miktarda yer
verilir " [Nesâî]
2409-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordum:
"Kulun insanları tanıması ne zaman son bulur?"
"(Ölümü) müşahede ettiği zaman."
[İbn Mâce, zayıf b'n senedle.]
PEYGAMBER SALLALLAHU
ALEYHİ VE SELLEM'İN HASTALIĞI, YIKANIŞI, KEFENLENMESI VE DEFNEDİLMESİ
2410-el-Abbâs radiyallahu anh'dan:
Rüyamda yei7üzünün Şeddâd'ın itmesiy le göğe doğru çıktığını gördüm.
Bunu Allah Resulüne sallallahu aleyhi ve sellem anlatınca şöyle yorumladı:
"Bu, karde şinin oğlunun vefatına (yani bizzat Peygam-ber'in ölümüne)
işarettir." [Bezzâr ve el-Mu'cemu'l-Kebîr]
2411-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, öldüğü o (son) hastalığında buyurdu
ki: "Ey Âişel Hâla Hayber'de yediğim o yemeğin açı şım ağzımda
hissediyorum, işte şimdi zehir lenmeden doğan o acının tamamen dineceği
andır." [Buhârî]
2412-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün Bakî mezarlığından gömdükleri bir
cena zeden bana döndü.
Beni rahatsız buldu. Çünkü başım ağrı yor, "vay başım, vay başım!"
diye bağınyor-dum.
Şöyle buyurdu: "Ey Âişe, asd ben 'vay başım' demeliyim. Benden önce
ölürsen ne zararın olur ki, seni yıkarım, kefenlerim, na mazını kılıp
defnederim."
Dedim ki: "Şimdi seninle beraberim, sen öyle yaparsan, sonra benim evime
döner, orada hanımlarından biriyle gerdeğe girer sin." Bunun üzerine Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem tebessüm etti. Aynı tebessü mü öldüğünde de
mübarek yüzünde görül dü.
[Dârimî. İlerde hilâfet bahsinde Buhârî'den naklen gelecektir.]
2413-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hastalığı ağırlaşıp sancısı artınca,
hanımların dan benim evimde bakılması için izin istedi. İzin verdiler. İki
ayağım yerde sürüyerek Ab-bâs ile bir başka adamın iki kolu arasında çık tı.
İbn Abbâs dedi ki: "Öbürü Alî idi." Evime girdiğinde rahatsızlığı
daha da arttı. "Üzerime ağzı açılmamış yedi kırbadan su dökün, belki
insanlara çıkıp vasiyette bulunurum" buyur du. Onu, Hafsa'mn leğenine
oturttuk, o kırba lardan üzerine su dökmeye başladık. Sonra eliyle (tamam
kesin) diye işaret etti.
Sonra cemaate çıkıp namaz kıldırdı ve on lara hitap etti. [Buhârî ve Müslim]
2414-Bir başka rivayetinde şu ifade
yer almıştır:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in hastalığı Meymûne'nin evinde
başladı, Âişe'nin evine gitmesi için hanımlarından izin istedi."
2415-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ağırlaştı ve sordu:
"Cemaat namaz kıldı mı?"
"Hayır! Ey Allah Resulü, seni bekliyor lar" dedik.
"Öyleyse leğene su koyun!" buyurdu. Hemen koyduk; yıkandı, sonra
kalkmaya çalıştı, fakat düşüp kendinden geçti. Ayılm-ca sordu:
"Cemaat namaz kıldı mı?" "Hayır, seni bekliyorlar" dedik.
"Leğene su koyun da yıkanayım" dedi. Dediği gibi koyduk, yıkandı;
gitmeye kalkı şınca tekrar kendinden geçti. Ayıhnca tekrar: "Cemaat namaz
kıldı mı?" diye sordu. "Hayır, seni bekliyorlar" dedik. İnsan
lar son yatsı namazı için mescitte Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'i
bekliyor lardı.
Dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekir'e, cemaate
namaz kıl dırması için haber gönderdi. Elçi gelip ona şöyle dedi: "Allah
Resulü, cemaate namaz kıldırman için sana emir veriyor."
Ebû Bekir yumuşak huylu, ince kalpli bir kişi idi. Onun için Ömer'e:
"Ey Ömer! Haydi namazı sen kıldır!" de di. Ömer kabul etmedi ve şöyle
dedi:
"Sen buna benden daha lâyık, hak sahibi sin." Bunun üzerine o
günlerde cemaate na mazı Ebû Bekir kıldırdı.
Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kendinde biraz hafiflik ve iyileşme
hissedince biri Abbâs olan iki adamın kolları arasında, öğle namazı kıldırmak
için çıktı. Ebû Bekir namaz kıldırıyordu. Ebû Bekr onu görünce geri çekilmek
istedi; Allah Resulü geri çekilmemesi için ona işaret buyurdu. Kendisini
getiren o iki kişiye: "Beni onun ya-nıbaşına oturtun!" dedi. Ebû
Bekir kılarken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e uyu yordu, cemaat ise
Ebû Bekir'in kıldınşına uyarak kılıyordu. Peygamber sallallahu aley hi ve
sellem ise oturuyordu.
2416-Bir başka rivayetinde: (Âişe)
dedi
ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (hastalığı sırasında) iki de
bir soruyordu: «Yarın nerede olacağım, yarın nerede ola cağım?» Bu sözüyle
benim nöbetimi(n ne zaman geleceğini) kastediyordu. Bunun üzerine hanımları
nerede kalmak istiyorsa orada olması için O'na izin verdiler. Sıram olduğu
günden vefat edinceye kadar evim de kaldı. (Mübarek) başı boğazımla ciğe rim
arasında (göğsüme yaslanmış vaziyet te) idi, tükürüğü tükürüğüme karıştı. İşte
tam o anda Allah ruhunu aldı.
(Kardeşim) Abdurrahman b. Ebî Bekir içeriye girdi, elindeki misvakla durmadan
dişlerini fırçalıyordu. Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem onu gördü.
Dedim ki: "Ey Abdurrahman, şu misvağmı bana ver!" Verdi, dişlerimle
kemirerek iyice yonttum, sonra ağzımda yumuşattım ve Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'e verdim, göğsü me dayanmış bir halde o misvakla ağzını bir
güzel misvakladı.
2417-Başka bir rivayetinde: O günkü
kadar gü zel misvakladığını hiç görmedim. Sonra eli ya da parmağı boşalıp
düştü; sonra üç kere: "Fi'r-Refî-ki'l-A'la!" dedi ve ruhunu teslim
etti.
2418-Başka bir rivayetinde: Elini
suya sokup aldığı suyu yüzüne sürüyor bir yandan da: "Lâ ila he illallah.
Gerçekten ölümün sarhoşluğu (sekerât-ı mevt) vardır" diyordu.
2419-Başka bir rivayetinde:
Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem sağlığında iken şöyle derdi:
"Hiçbir peygamberin ruhu cennetteki du rağını görmedikçe alınmaz, sonra
(durağına git mek) onun arzusuna bırakılır ya da seçme konu sunda serbest
kılınır." Şiddetli hastalanıp ruhu teslime hazırlanınca, başı dizimdeydi,
kendinden geçti, sonra birden gözü evin tavanına doğru açıl dı ve sonra:
"Allahümme fî' r-Refîki' l-A' lâ (Alla-hım, Refîk-i A' lâ'da olmayı
arzuluyorum)!" dedi. (İçimden) Dedim ki: Şu halde bizi artık tercih et
miyor. O'nun bu temennisinin, sıhhatli zamanın da vaktiyle bize söylediği bir
haberin tezahürü olduğunu anladım.
2420-Başka bir rivayetinde: Boğazı
kısılıp, sesi değişti ve "Allah'ın kendilerine nimetler verdiği
(peygamberler, sıddıklar ve iyi kimse lerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştır
lar)" (Nisa, 4/69) âyetini okuduğunu işittim.
2421-Başka bir rivayetinde: Şöyle
dua ediyordu: "Allalnm! Beni bağışla, beni esirge ve beni Refîk-i A'lâ'ya
katıver!"
2422-Rivayetlerin birisi de,
Taberânî'nin el-Mu' cemu' l-Evsafm&d zayıf hır senedle nak lettiği şu
rivayettir: O şöyle buyurdu: "Allah'a hamd olsun ki, hiçbir peygamber,
ümmetinden biri kendisine imam oluncaya dek ölmez."
2423-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ölüm döşeğindeyken birtakım insanlar
O'nun evinde bulunmaktaydılar. İçlerinde Ömer de vardı. Şöyle buyurdu:
"Gelin size bir şey (vasiyet) yazdırayım da bundan son ra katiyyen
sapmazsınız." Ömer atıldı ve şöyle dedi: "Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in sancısı şiddetlendi. Yanınızda Kur'ân vardır, size Allah'ın
Kitâb'ı yeter." Ondan sonra evde bulunanlar ihtilâfa düştü ler, kimi
getirin yazdırsın, derken, bazıları da Ömer'in görüşünü paylaştılar.
Aralarındaki söz düellosu çoğalıp sesler karışıp ihtilâf bü yüyünce, şöyle
buyurdu:
"Haydi yanımdan uzaklasın!"
Ondan sonra îbn Abbâs şöyle derdi: Ara larındaki ihtilâf ve gürültülerle, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in o yazıyı yazdır masına engel olmak,
bundan daha büyük bir musibettir."
2424-Diğer rivayet: "İbn Abbâs
dedi ki: "Ah o Perşembe günü, ne acı Perşembe gü nü!" Sonra gözünden
akan yaşlar taşa damla-ymcaya kadar ağladı.
Dedim ki: "Ey İbn Abbâs, Perşembe günü nedir?" Şu açıklamayı yaptı:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ağır laşmış, sancısı artmıştı. O
esnada buyurdu ki: «Bir koyun küreği getirin de, benden sonra sap mamanızı
sağlayacak bir yazı yazdırayım.»'Ara-larında çekişmeye, tartışmaya başladılar.
Oysa bir peygamberin huzurunda tartışmak yakışık almaz. Bazı kim.seler:
«Peygamber'in durumu nedir, .sayıkladı mı? Kendi.sinden bu yazıyı yaz dırmak
isteğini iyice sorup anlayın» dediler. Bu nu üzerine söylediği yazı malzemesi
isteğini iyi ce tesbit etmek için o sözünü tekrar ettirmeye giriştiler. Buna
karşılık Allah Resulü: «Bu-akuı beni, bırakın beni! içinde bulunduğum durum, beni
çağırdığımı (yazı yazdırma gibi) durum dan daha hayırlıdır» .
Sonra onlara üç .şey vasiyyet etti: «Müş rikleri Arap yarımadasından çıkartın,
benim hediyeler vererek kabul ettiğim delege ve he yetlere sizler de izin verip
hediyelerle ikram etmek suretiyle saygı gösterin»."
(İbn Abbâ.s) dedi ki: "Üçüncüsünü unut tum." IBuhârî ve Mü.slim)
2425-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hastalığı ağırlaşınca .sancı ve
sıkıntısı daha da arttı. Fâtıma: "Vah babacığım! Ne ızdırap çe kiyor!"
diye ağlayınca, cna şöyle buyurdu: "Artık son, bugünden sonra baban hiçbir
sı kıntı ve acı görmeyecektir, merak etme!" Ölünce, bu defa Fâtıma şöyle
feryat etti:
"Babacığım, kendini çağıran Rabbine ica bet etti. Babacığımın son durağı
Cennetü'l-Firdevs oldu. Babacığım! Cibril'e bu acıyı (.senin vefatını) biz
duyurduk."
Defnedilince Enes'e hitaben şöyle dedi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
.sellem'i toprağa gömüp üzerine toprak atmaya gönlü nüz nasıl razı oldu?"
[Buhârî ve İbn Mâce]
2426-Enes radiyallahu anh'dan:
Abbâs, Ensâr'dan bir topluluğa uğradı. Onlar, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sel lem'in artan ızdırabı için ağlıyorlardı; sordu: "Neden
ağlıyorsunuz?"
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve .sel lem'in bizimle beraberliklerini
hatırladık da" dediler. Bunun üzerine Abbâs, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in yanına girdi, durumu O'na bildirdi. Siyah bir örtüye bürün
dü ya da başına bir kumaş kenarı geçirdi, minbere çıktı —ki ondan sonra bir
daha ora ya hiç çıkmadı—Allah'a hamd ü senada bu lundu. Sonra şöyle buyurdu:
"Sizlere Ensâr'ı (onlara iyi davranmanızı) vasiyet ederim. Çünkü onlar
benim cemaatim, sırdaşlarım ve
emînlerimdir. Bana karşı üzerlerine düşeni hakkiyle ifâ ettiler. Şimdi bizim
onlara karşı yapacak olduğumuz hüsn ü muamele hakları kalmıştır. O halde
Ensâr'dan iyilik edenlerin iyiliklerini kabul edin, kötülük edenlerinin de
kusurlarına bakmayın ve bağışlayın." IBuhârîj
2427-Ca'fer b. Muhammed b. Alî
radiyal lahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Pazartesi günü vefat etti; Salı
gününün .sonuna kadar yıkanmadı. Saîd b. Hayseme'ye ait olan kuyunun suyundan
yıkandı. Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve .sellem, o kuyudan su içerdi. Avret
yerini yıkama işini Alî üstlendi. (Yıka nırken) Alî'nin gömleği üzerinde idi. Alî,
onu Üsâme ile birlikte yıkadı.
Kimine göre, Ensâr'dan bir adam suyunu döktü. el-Fadl da yıkamada bulundu. Alî,
altı nı yıkarken o, kucağına aldı. Fadl artık yorul muş olacak ki: "Beni
rahatlat, beni rahatlat, takatim kalmadı, üzerime inen bir şey görü yorum"
diyordu. Üç elbise içinde kefenlendi;
İkisi Saharî, biri de bürde hırkası idi. İnsanlar namazını imamsız. kıldılar.
Bir grup geldi na mazını kılıp çıktı; onları başka bir grup takip etti. O
yerinde duruyordu. Onlar namazı biti rince Ömer seslendi: "Artık cenazeyi
ehline (ailesine) bırakın." Âişe şöyle derdi:
"Şimdiki aklım olsaydı O'nu, hanımları nın yıkamasını temin ederdim."
iRezîn]
2428-Ebû Dâvud, Şa'bî'den bu hadisin
bir kısmım rivayet etti. Ancak orada şu iba re yer almıştır: "Onu kabre
Alî, Fadl ve Üsâ-me indirdi. Abdurrahman b. Avf da yanların daydı."
2429-Alî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ölürsem beni kuyum olan, Gars kuyu sundan çekilmiş yedi kırba suyla
yıkayınız."
[İbni Mâce]
2430-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Onlar, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i yıkamak istediklerinde şöyle
dediler:
"Ölülerimizi soyduğumuz gibi onu da so yup elbisesini çıkaralım mı, yoksa
elbisesi üs tündeyken mi yıkayalım, bilemiyoruz." Onlar böyle
tartışırlarken, Allah onlara bir uyku ver di, hepsinin çenesi göğsüne düştü.
Evin bir kenarından tanımadıkları biri onlara hitap ederek şöyle seslendi:
"O'nu üzerindeki elbi sesiyle yıkayın!" Bunun üzerine üzerinde
gömleği bulunduğu halde yıkadılar. Gömle ğin üzerine suyu döküp elleriyle
ovaladılar.
2431-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, üç parçalı Necrân (dokuması)
elbise içinde kefenlendi: İki elbise (parçalı bir hülle), bir de öldüğü zaman
üstünde bulunan gömleği." [İki rivayet de Ebû Drıvud'a aittir]
2432-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Abdullah b. Ebî Bekr'e ait olan Yemen
malı bir elbisenin içine kondu. Sonra bu giysi, on dan çıkarıldı ve nihayet
Sahûliyye denilen üç parça beyaz Yemen bezi içinde kefenlendi. Bu kefen
parçalarının içinde ne gömlek, ne de başlık vardı. Sonra Abdullah elbiseyi
kaldırıp: "O halde bunun içinde ben kefenlenirim" de di. Daha sonra
ise "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onun içinde kefenlenmedi ki
ben kefenleneyim" diyerek onu sadaka olarak verdi. [AlU hadis imaını.l
2433-Diğer rivayette: "Eğer
Allah razı ol saydı. Peygamber'!, onun içinde kefenlenirdi. (Bu nedenle
Abdullah) onu sattı ve parasını sadaka olarak verdi."
2434-Diğer rivayette:
"Peygamber sallal lahu aleyhi ve sellem, öldüğü zaman (bütün bedeni)
hibere (denilen) (Yemen malı) bir bürdeye (hırkaya) sarıldı."
2435-Diğer rivayet: Âişe'ye iki
elbise ve bir Yemen malı hırkadan söz eltiler. Bunun üzerine şöyle dedi:
"Ona bürde (hırka) getiril di, fakat geri çevirdiler ve onda kefenlemedi
ler."
2436-Âişe ve İbn Abbâs radiyallahu
anh'-dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, vefat edip yıkandığı zaman defni
hususunda ihtilâf ettiler. Ebû Bekr dedi ki: "Allah Resu lü sallallahu
aleyhi ve sellem'in dediğini he nüz unutmuş değilim. Şöyle buyurmuştu: «Allah,
bir peygamberin ruhunu aldığı za man, sevdiği yere defnedilmesini ister. Bu ne
denle onu yatağının olduğu yere defnedin!»" [Tirmizîl
2437-Mâlik de benzerini rivayet
etmiştir; ancak onda şöyle geçer:
İnsanlardan bir kısmı: "Minberin altına gömülsün" derken; diğer bir
kısmı da Bakî'ye defnedilmesini söylediler.
2438-Urve radiyallahu anh'dan:
Medine'de iki kişi vardı; biri kazdığı me zarlara lahid yapar, ötekisi ise
lahid yapmaz dı. Dediler ki: "Hangisi önce gelirse, işi ona veririz."
Lahid yapan çıkageldi ve işi ona ver diler. [Mâlik]
2439-Sa'd radiyallahu anh'dan: Ölüm
döşeğindeyken dedi ki: "Bana bir lahid yapın. Üzerime de kerpiç koyun;
tıpkı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e ya pıldığı gibi." [Müslim
ve Nesâî.]
2440-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kabrinde, altına kırmızı bir
kadife serildi." [Tirmizî ve Nesâî.]
2441-Muhammed b. Alî b. el-Hüseyin
ra diyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kabrine lahid yapan Ebû
Talha'dır. Kabrine kadife seren ise Allah Resulü sallallahu aley hi ve
sellem'in azatlısı Şakrân'dır." [Tirmizî]
2442-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kabrini yapmak istedikleri zaman, Ebû
Ubeyde b. el-Cerrâh'ın peşinden haber gönderdiler. O, Mekkelilerin kazdığı gibi
mezar kazardı.
Aynı zamanda Medinelilerin kabirlerini kazan Ebû Talha'ya haber gönderdiler. O,
la hid yapardı. Hülâsa ikisine de haber saldılar ve: "Allahım! Peygamberin
için bunlardan hangisi hayırlı ise onu seç!" diye dua ettiler. Derken, Ebû
Talha çıkageldi. Ebû Ubeyde yerinde bulunamadı. Bunun üzerine Ebû Tal ha,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için bir lahid yaptı. Salı günü bütün hazırlık
lar bitince, na'şı evindeki divana kondu. Son ra insanlar bölük bölük yanına
girip namazı nı kıldılar.
Sonra kadınlar içeriye sokuldu; onlar da namazını kıldılar, sonra çocuklar
içeriye alın dı. Cemaate kimse imamlık yapmadı.
Müslümanlar, onun nerede gömüleceği hususunda ihtilâf ettiler, kimileri:
"Mescidin de defnedilsin" dediler; kimileri ise: "Ashabı nın
gömüldüğü yere (Bakî'ye) gömülsün" de diler. Ebû Bekr ise şunu söyledi:
"Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyur duğunu duydum:
«Bir peygamber nerede ölürse oraya gömülür»" Bunun üzerine Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in üzerinde öldüğü yatağını kaldırdılar, altını
kazıp kabir yaptılar ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Çarşamba
gecesinin yarısında oraya defnedildi. Kabrine, Alî, Fadl b. Abbâs, kar deşi
Kuşem ve (Peygamber'in) azatlısı Şak-rân indiler. (Şakrân) Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'in giydiği bir hırkayı alıp onunla beraber kabre gömdü ve
şöyle dedi: "Vallahi onu senden sonra kimse giyemez." [İbn Mâce,
leyyin bir senedle.]
2443-el-Kâsım b. Muhammed
radiyallahu anh'dan:
Âişe radiyallahu anhâ'nın yanına girip de dim ki: "Anneciğim! Bana
örtülerini aç da, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kabri ile iki
sahabisinin kabirlerini göreyim." Üç kabri de benim için açıp gösterdi.
(Yer se viyesinden) ne yüksekti, ne de alçaktı. Kırmızı kumlarla etrafı ve üstü
çevrilmişti.
[Ebû Dâvud]
2444-Rezîn şunu ilave etti:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, önde, kıbleye kar şı yatıyordu.
Ebû Bekr onun arkasında, başı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in iki
omuzu yanında; ayaklan ise aşağıya doğru uzanmış, sarkmış bir halde. Ebû
Bekr'in arka sında ise Ömer. Evet bu tertip üzere yatıyor lardı."
2445-İbn Abbas radiyallahu auh'dan:
"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem'in kabrini yer seviyesinden
biraz yüksel tilmiş olarak görmüş." [Buhârî]
2446-Urve radiyallahu anh'dan:
Velîd'in zamanında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sahanlığının
-duvarı yıkı lınca, tekrar yapmaya koyulduklarında onlara bir ayak göründü.
Korktular onun ResûluUah sallallahu aleyhi ve sellem'in ayağı olduğunu
zannettiler. Bunu bilen kimseyi bulamadılar. Sonunda Urve onlara dedi ki:
"Vallahi bu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in ayağı değildir;
bu, Ömer'in aya ğıdır." [Rezîn]
2447-Saîd b. Abdilazîz radiyallahu
anh' dan:
Harre vak'asında, tam üç gün Allah Resu lünün sallallahu aleyhi ve sellem
mescidinde (namaza) izin verilmedi ve kamet getirilmedi. Saîd b. el-Müseyyeb
ise oradan hiç ayrılmadı. Namaz vaktini ancak Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in kabrinden duyduğu mırıl tı ile bilebilmiştir."
2448-Kâ'b radiyallahu anh'dan, dedi
ki: "Her gün meleklerden yetmiş bin tanesi Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'in kabrine inip ziyaret eder. kanatlarını Peygam ber sallallahu
aleyhi ve sellenı için istiğfar ederek çırparlar. Akşam olunca yukarıya çı kar,
onların yerine, bir o kadar başka melekler inip yerlerini alırlar ve tıpkı
diğerlerinin yap tıklarını yaparlar.
Kabri açıldığı zaman yetmiş bin meleğin arasında kalkacak ve onlar başına
üşüşecek-lerdir." |İki rivayet Dârimî'ye aittir.l
2449-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah'ın, ümmetimden bana selâm geti ren gezici melekleri vardır."
(Yine) Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur: "Hayatım
sizin için hayırlıdır: siz ona komı-şıırsıımız. o da size konulup anlatır
ÖUimiim de sizin için hayııiutır. Çünkü amelleriniz ha na sunulur: amellerinizi
hayırlı görürsem. Al lah'a hamd ederim. Amellerinizden kötü gör düklerim
hususunda da bağıtlanma.';! için Al lah'tan mağfiret dilerim." IBezzûrl
2450-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Sevgilimiz. Peygaıuberimiz sallallahu aleyhi ve sellem bize kendi ölüm
haberini, öl meden önce altı şeyle verdi: Bizi Âişe'nin evinde topladı, bizlere
şöyle bir baktı, gözleri yaşardı ve şöyle buyurdu: "Merhaba size! Al lah
sizi yalatsın ve korusun. Sizi İKVındırıp yardım etsin. Allah sizin derecenizi
yütseltsin, Allah size hidayet etsin, Allah sizi ıtzıklandır-sın. Sizi başarıya
erdirsin, Allah sizi selâmete erdirsin. Size Allah korkusunu tavsiye ediyo rum.
Allah da size onu tavsiye etmiştir. Onu size emanet etmiştir Şüphesiz ben
apaçık bir
uyarıcıyım. Allah'a karşı, kulları ve beldeleri hususunda baş kaldırmayın.
Çünkü Allah hem size, hem hana hitaben şöyle buyui'du: «Bu âhiret yurdunu
yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu i.stemeyen kimselere veririz. Sonuç
Allah'a karşı gelmekten sakınan'arın-dır» (Kasas, 28/83) Ve yine şöyle buyurmuş
tur: «Cehennemde böbürlenenler için yer yok mudur':'»" (Zümer, 39/60)
Sonra şöyle buyurdu: "Ecel yaklaştı, böy lece Allah'a. Sidre-i müntehâ'ya,
Cennetii'l-Me'vâ'ya. Ke's-i Evfâ'ya, Refik-i A'lâ'ya gi diş de yaklaştı."
-Sanırım râvi şöyle dedi:-Dedikki:
"Ey Allah Resulü! Öyleyse seni kim yıka yacak?"
"Ehl-i beytimin erkekleri yakınlık derece lerine göre yıkasınlar."
"Peki seni ne içinde kefenleyelim?" "isterseniz şu giydiğim
elbise, isterseniz Yemen işi ya da Mısır işi beyaz bir elbise için de
kefenlersiniz."
"Peki namazını içimizden kim kıldırsın? (Bunu söylerken) ağladık, O da
ağladı. Ve buyurdu ki:
"Yavaş olun! Allah sizi bağışlasın, Pey gamberinizden yana sizleri hayır
ile mükâfat landırsın. Beni yıkayıp bu kabrimde, hu evim deki bu döşeğime
koyduğunuz zaman, biraz yanımdan çıkıp, uzaklasın. Çünkü benim ilk namazımı
kılacak olan dostum ve yanımdan ayrılmayan Cibril'dir Sonra Mîkâîl, .sonra İs
rafil, sonra da ordularıyla Ölüm Meleği. Son ra tüm melekler. Sonra yanıma
dalga dalga girip namazımı kılın ve bana .selâm verin.
Matemci tutup da ağlatarak beni rahatsız et meyin. Haykıran, çığlık atan
kadınları da uzaklaştırın. Önce namazımı Elıl-i beytimin erkekleri kılsın.
Sonra siz kılın. Ruhlarınıza benden selâm okuyun, kardeşlerimden bura da
bulunmayanlara da .selamımı söyleyin. Si zinle beraber dininize girenlere de
selâmımı söyleyin. Sizi şahit gösteririm ki, ben de ona ve dinimde bana her
uyan kimseye bugünüm den başlayarak Kıyamet gününe kadar selâm ederim."
Dedik ki:
"İçimizden seni kabrine kim indirecek?" "Ehli beytimden
bazılarıyla, sizi görüp si zin göremediğiniz melekler."
[Bezzâr ve Tabcrânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta]
2451-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, başka bir hastalık sebebiyle
değil, zatülcenp hastalığından ölmüştür."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat ve Ebû Ya'lû]
2452-Enes radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in vefatından sonra Ebû Bekir. Ömer'e
buyurdu ki:
"Haydi Ümmü Eymen'e gidelim. Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem'in onu
zi yaret ettiği gibi, biz de onu ziyaret edelim."
Beraberce gidip oraya vardıklarında Üm mü Eymen ağladı. Sordular:
"Neden ağlıyorsun? Allah Resulü için, Al lah katında daha hayırlı şeyler
bulunmakta dır."
"Allah katmda Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem için daha hayırlı
şeyler oldu ğunu bilmediğim için ağlamıyorum. Ben se madan vahiy kesildiği için
ağlıyorum." Bu sözle onları da duygulandırdı ve ağlamaya başladılar.
[Müslim.]
ÖLÜYE AĞLAMAK, AĞIT
YAKARAK SESLİ AĞLAMAK VE ÜZÜLMEK
2453-Enes radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte demirci Ebû Seyf in
yanına girdik. O, (Allah Resulü'nün oğlu) İbrahim'in süt ba bası idi. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel lem oğlunu alıp öptü ve kokladı. Sonra yine onun
yanına girdik. İbrâhîm can çekişiyordu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in (mübarek) gözleri yaşarmaya başladı. İbn Avf dedi ki:
"Ey Allah Resulü, sen de mi (ağlıyor sun)?"
"Ey Avf in oğlu! Bu bir merhamet eseri dir." Sonra ilave etti:
"Göz yaşarır, kalp hüzünlenir, ama biz yi ne de Rabbimizin hoşnut olacağı
şeyi söyle riz. Ey İbrâhîm! Senin ayrılışına çok üzülüyo ruz."
[Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud]
2454-îbn Mâce'nin lafzı: "Ona
iyice ba-kıncaya dek kefenine sarmayın!" Gelip üzeri ne kapandı ve ağladı.
2455-Onun (İbn Mâce'nin) ayrıca Esma
bn. Yezîd'den de benzeri bir rivayeti vardır ki, orada şöyle geçmektedir:
"Eğer (ölüm) ger çek bir vaad, vaadedilen umumi bir şey olma saydı ve
sonrakiler öncekine tâbi olmasaydı (yani sen ölmeseydin), ey İbrâhîm, senin hak
kındaki hislerimiz (şu andaki duyduklarımız dan) daha çok ve şiddetli olurdu.
Senin ayrı lığına çok üzülüyoruz."
2456-Tirmizî, Câbir radiyallahu
anh'dan:
Abdurrahman (b. Avf, Allah Resulü'ne hi taben) dedi ki:
"Sen (ölüye) ağlamaktan alıkoymamış miydin?"
"Hayır, ben ancak şu iki abes ve cırlak sesi yasakladım: Yüzlerin
tırmalanması ve yakaların yırtılması (ile) musibet anındaki feryat ve şeytanın
haykırışı."
2457-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dünyada ve âhirette lanetlenmiş olan iki ses vardır: Nimet anındaki
mizmâr (nefesli çal gı) ve musibet anındaki ağlama sesi." [Bezzâr]
2458-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ailesinden biri öldü;
kadınlar toplanıp ağla maya başladılar. Ömer de ağlamalarına engel olup azarlamaya
kalkıştı.
Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bırak on ları ey Ömer! Göz yaşam; kalp üzülür, (bu gün) acı olayın
(ölümün) yaşandığı andır."
[Nesâî]
2459-İbn Ebî Müleyke radiyallahu
anh'dan: Osman'ın kızı Mekke'de öldü. Cenazesin de bulunmak üzere gittik. Ben
İbn Ömer ile İbn Abbâs'm arasında oturdum. İbn Ömer, Amr b. Osman'a dedi ki:
"Sen (buradakileri) ağlamaktan alıkoymu yor musun? Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Ölü, ailesinin ken disine ağlamasından
dolayı azap görür.»" îbn Abbâs dedi ki: "Ömer bunun bir kısmmı söy
lerdi. Nitekim Ömer'le Mekke'den ayrılıp yola koyulmuştuk. Beydâ adlı mevkiye
varınca, Se-mure ağacının gölgesinin altında bir süvari ile karşılaştık. Bana
"Git bak hele o adam kim miş?" dedi. Gittim baktım ki, Suheyb imiş.
Geldim kendisine bildirdim, bana: "Haydi ça ğır da gelsin" dedi.
Suheyb'e döndüm ve: "Haydi git, Mü'minlerin emirine katıl!" dedim.
Daha sonra Ömer, o bilinen sûikaste uğradığın da, Suheyb yanma girip "Vah
kardeşim, vah ar kadaşım!" diyerek ağlamaya başlayınca, Ömer şöyle dedi:
"Ey Suheyb bana mı ağlıyorsun? Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur: «Şüphe yok ki ölü, ailesinin ken disine ağlaması sebebiyle
azap görür»."
Ömer ölünce, bilahare Aişe'ye bunu an lattım. Şöyle dedi:
"Allah Ömer'i esirgesin! Vallahi Allah Re-
sulü sallallahu aleyhi ve sellem «Ölü, ailesinin kendisine ağlaması nedeniyle
azap görür» diye bir şey söylemedi. Ancak şöyle buyurdu: «Al lah, kâfirin
azabım, ailesinin kendisine ağla ması sebebiyle artırır.» Bu hususta (delil ola
rak) size Kur'ân yeter: «Kimse kimsenin güna hını yüklenmez» (En'am,
61/164)." Bunun üze rine İbn Abbâs: "Güldüren de, ağlatan da Al
lah'tır" (Necm, 53/43) ayetini okudu. îbn Ömer bu sözler karşısında hiçbir
şey demedi. [Buhârî, Müsüm ve Nesâî.]
2460-Ebû Dâvud hariç, altı hadis
imamı nın (Âişe'den gelen) başka bir rivayetlerinde şu ibare yer almaktadır:
"Allah Ebû Adurrah-man'ı (yani îbn Ömer'i) bağışlasın! O tabiî ki yalan
söylememiş, sadece unutmuş yahut ya nılmıştır. Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem kendisine ağlanan bir yahudi kadının cenazesinin yanından geçmiş ve
şöyle buyur muştur: «Buna ağlıyorlar ve şüphesiz o (ka dın) kabrinde (bu
sebepten dolayı) azap görü yor»."
2461-İmrân b. Husayn radiyallahu
anh'dan: Onun yanında ölünün diri kimsenin ken disine ağlaması sebebiyle azap
gördüğüne da ir söz zikredilince:
"Bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem söyledi ve şöyle buyurdu:
«Ölü, ailesi nin kendisine ağlaması nedeniyle azap gö rür»" dedi. Bir adam
ona (İmrân'a) itiraz ederek şöyle dedi: "Adam Horasan'da ölüyor, ailesi de
ona buradan ağlıyor. Peki ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı o da mı
azap görecektir?" Şöyle cevap verdi: "Allah Resu lü sallallahu aleyhi
ve sellem doğru söylemiş tir. Sen yalan söylüyorsun." [Nesâî]
2462-Ebû Ya'lâ'dan: Bir adam bu sözü
(Peygamber'e) nisbet etti. Bunun üzerine Ebû Hureyre radiyallahu anh dedi ki:
"Vallahi bir kişi mücahit olarak savaşa git se ve orada öldürülüp şehit
düşse burada da akılsız karısı onun için ağlasa, o şehit bu be yinsiz karısının
ağlaması yüzünden azap gö rür (öyle mi?)." Adam üç kere şöyle dedi:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem doğru söylemiştir, Ebû Hureyre ise
yalan söyledi."
2463-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kurrâlar (Kur'ân hafızlan)
öldürüldüğü za man tam bir ay kunût okudu (öldürenlere bed dua etti). O zaman
üzüldüğü kadar üzüldüğü nü görmemiştim." [Bulıârî ve Müslim]
2464-Ümmü Seleme radiyallahu
an-hâ'dan:
Ebû Seleme, öldüğünde içimden dedim ki: "Garîb (Ebû Seleme) yabancı bir
ülkede gur bette öldü. Ona öyle bir ağlayayım ki, dillere destan olsun. Tam
ağlamaya hazırlanmıştım ki, benimle ağlayıp beni teselli etmek için bir ka dın
çıkageldi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onu karşılayarak şöyle
buyurdu: «Al lah, şeytanı o evden çıkartmışken tekrar o eve sokmak mı
istiyorsun?» Bunun üzerine ağla madım." [Müslim]
2465-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e Zeyd b. Harise. Ca'fer ve İbn Revâha'nm
ölüm haberi gelince, fevkalade üzüntülü bir halde oturdu; ben de kapının
aralığından O'na bakı yordum. Bir adam gelip ona şöyle dedi: "Ca'fe-rin
hanımları ağlıyorlar." "Git onları sustur!" emrini verdi. Adam
gitti, geldi ve şöyle dedi: "Beni dinlemediler, ağlayama devam ediyor
lar." "Git onları sustur!" buyurdu. Üçüncü kez adam geri gelip:
"Vallahi kadınlar bize galib geldiler (dinlemeyip ağlamaya devam ediyor
lar)" dedi. Âişe: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, o adama:
"Haydi git onların ağzına toprak saç!" buyurdu, dedi. (Âişe dedi ki:)
Ben de atılıp adama şöyle dedim: "Allah senin bur nunu sürtsün! Vallahi
sen ne Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem'in sana söylediğini ye rine
getirdin, ne de (üzüntülü olan) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i kendi
halinde bı raktın." [Bulıârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2466-Câbir b. Atîk radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Abdullah b. Sâbit'i ziyarete
geldi. Onun ken dinden geçmiş olduğunu görünce, sesini yük selterek onu
çağırdı, cevap alamayınca (öldü ğünü anladı ve): "İnnâ lillahi ve innâ
ileyhi râciûn. Ey Ehu r-Rebî! (Ne yapalım elden bir şey gelmez. Allah'ın emri)
bize galebe çaldı"
dedi. Bunu duyan kadınlar bir çığlık atıp ağ lamaya başladılar.
İbn Atîk de onları susturmaya uğraştı. Bu nun üzerine Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Onları (kendi halleri ne) bırak. (Çünkü
sesleri fazla çıkmıyor) fakat vacip olunca hiçbir kadın ağlamasın!"
"Ey Allah Resulü (vacip olduğu zaman) ne demektir?" dediler.
"Öldüğü zaman demektir" buyurdu.
[Mâlik, Ebû Dâvud ve Nesâî daha uzun bir metinle.]
2467-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Sa'd b. Ubâde hastalandı. Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem onu
Abdurrahman b. Avf, Sa'd (b. Ebî Vakkâs) ve İbn Mes'ûd'la birlikte ziyaret
etti. Yanına girince onu baygın buldu. "Ölmüş herhalde" dedi.
"Hayır" dedi ler. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ağladı.
Orada bulunanlar O'nun ağlayışını gö rünce ağlamaya başladılar. Buyurdu ki:
"Duymuyor musunuz? Allah, gözyaşı se bebiyle ve kalbin üzülmesiyle azap
etmez.
-Dilini göstererek- sadece bumm yüzünden azap eder, ya da esirger."
[Buhârî ve Müslim]
2468-Muâz radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onu Yemen'e gönderdiği zaman, bineğine
bindi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de bineğin yanında onunla yürümeye
başladı. Ve ona şöyle buyurdu: "Ey Muâz! Kim bilir sen beni im yılımdan
sonra belki göremiye-ceksin. Kabrime ve mescidime gelirsin." Bu nun
üzerine Muâz, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den ayrılacağına ağladı.
Şöyle buyurdu: "Ağlama ey Muâz! Çünkü (sesli) ağlamak şeytandandır."
[Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
2469-Ebû Bürde radiyallahu anh'dan:
Ebû Mûsâ şiddetli bir hastalığa yakalandı ve bayıldı. Karısı çığlık
attı(ağlamaya başladı). Bay gın olduğu için cevap veremedi, aydınca şöyle dedi:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in hoşlanmayıp uzak durduğu
kimselerden ben de
uzağım. Biliyorsunuz ki O haykırarak ağlayan, saçını başını yolan ve üstünü
yırtan kadınlardan uzak durmuştur." [Bulıârî, Müslim ve Nesâî.]
2470-lbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Ölüleri için ağlarken) yanaklarını dö ven, yakalarını yırtan ve Câhiliye
âdeti üzere ağıt yakan bizden değildir."
[Buhârî, Müslim, Timıizî ve Nesâî.]
2471-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi biri ölüp de arkasından ailesi: «Vay bizim dayanağımız, vay
efendimiz!» di yerek ağladıklarında, Allah muhakkak iki me leği görevlendirir.
Onlar, (ölüye) vurup şöyle derler: «Sen (gerçekten) böyle miydin?»"
[Tinnizî]
2472-Biat eden kadınlardan birinden:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e biat ederken, bizden aldığı
sözlerden birisi de şuydu: "(Musibetlere maruz kaldığımızda) yüz yırtmamak,
ahlayıp vahlamamak (bağırmamak), yaka yırtmamak, ağıt yakarak saçları dağıtma
mak hususunda O'na âsi gelmemek." [Ebû Dâvud]
2473-Ümmü Atiyye radiyallahu
an-hâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, biat ederken bizden, yüksek sesle
feryat edip ağlamamamıza dair söz aldı. Ancak beş kişi sözümüzde durduk: Ümmü
Süleym, Ümmü'l-A'lâ, Ebû Sabre'nin kızı, Muâz'ın karısı ile diğer kadın."
[Buhârî ve Müslim]
2474-Nesâî'nin rivayetinde: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e biat etmek iste diğimde dedim ki:
"Ey Allah Resulü! Cahiliyette bir kadın be ni teselli etmişti (yani ölüsü
için ağlamıştı). Gi dip ona yardım edeyim (yani onun da ölüsü için ağlayayım),
sonra gelip sana biat ederim."
"Öyleyse git ona yardım et, sonra gel ba na biat et!" buyurdu. Bunun
üzerine gidip ona yardım ettim, sonra gelip Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e biat ettim.
2475-Enes radiyallahu anh'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kadınlar kendisine biat ederken, onlardan
ölü ye sesli ağlamamalanna dair söz aldı. Dediler ki: "Cahiliye devrinde
bazı kadınlar ölüleri mize ağlamakla bizi teselli ettiler, biz de onla rı
teselli edebilir miyiz?" Şöyle buyurdu: "İs lâm'da ölülere ağlamak
suretiyle teselli etmek yoktur." [Nesâî]
2476-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hem sesli ağlayan kadına, hem de
onu dinle yene lanet etmiştir." [Ebû Dâvud]
2477-îbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ölüm haberini yaymaktan alıkor ve şöyle
bu yururdu:
"Ölüm haberini (ağıtlarla) yaymayın! Çünkü bu, Cahiliye
âdetlerindendir."
Abdullah (b. Mes'ûd) dedi ki: "Ölü için ezan (yani bizde sala verilmesi),
ölüm haberi ni duyurmaktır." [Tirmizî]
2478-Ebû Mâlik el-Eşa'rî radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimde cahiliye âdetlerinden dört §ey vardır ki, bunları bir türlü
bırakamazlar: Soylarıyla övünmek, soylara sövmek, yıldız lardan yağmur istemek,
ölüye sesli olarak ağ lamak." Ve yine şöyle buyurdu: "Eğer ölüye
sesli ağlayan kadın, tevbe etmeden ölürse. Kı yamet gününde üzerinde katrandan
bir elbise ve uyuz yapan bir örtüsü olduğu halde huzura dikilir." [Müslim]
2479-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Ha san b. Hasan b. Alî öldüğü zaman, karısı kab rinin üzerinde bir yıl çadır
kurdu. Sonra (ça dırı) kaldırdı. Derken orada bir çığlık duyul-
du: "Yitirdiklerini buldular mı?" Bir ses de şu cevabı verdi:
"Umut kesip döndüler."
[Buhârî, bâb başlığında.]
2480-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamete kadar §u üç §ey ümmetimde devamlı olarak bulunacaktır: Ölüye
sesli ağ lamak, soylarla övünmek ve yıldızlardan yağ mur istemek." [Ebû
Ya'lâ ve Bezzâr.]
2481-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ölülere ağlayan bu kadınlar Kıyamet günü biri sağlarında, diğeri ise
sollarında ol mak üzere cehennemde iki saf yapılacaklar dır Cehennem ehline
karşı itlerin havladıkla rı gibi havlayacaklardır."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.]
2482-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sesli olarak
ağlanmamıştır." [Bezzâr]
2483-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Sa'd b. Muâz'm) na'şı taşınırken annesi şöyle ağladı: "Ciddi ve çalışkan olarak,
ken disiyle bir gedik kapanarak cehd eden bir yi ğit olan Sa'd'ın ölümünden
dolayı annesinin vay haline!" Bunun üzerine Peygamber sal lallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: "Her ölünün ağıtçısı yalan söyler. Amma Sa'd b.
Muâz'ın ağlayıcısı asla!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle.J
2484-Zeyd b. Erkam radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah üç yerde susmaktan hoşlanır: Kur'ân okunurken, savaşılırken ve
cenaze kaldırılırken."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehtr'de adını bildirmedi ği bir râvi kanalıyla.]
2485-Hamne bn. Cahş radiyallahu
an-hâ'dan:
Ona denildi ki: "Kardeşin öldürüldü."
"Allah ona rahmet etsin! İnnâ lillahi ve in-nâ ileyhi râciûn" diyerek
cevapladı.
"Kocan da öldürüldü" dediler "Eyvah!" dedi. Bunun üzerine
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kocasının kadının
yüreğinde, hiçbir şeyde olmayan bir yeri vardır."
[İbn Mâce, leyyin bir senedle.]
ÖLÜNÜN YIKANMASI VE KEFENLENMESİ
2486-Ümmü Atiyye radiyallahu
anhâ'-dan:
Kızı (Ümmü Gülsüm) öldüğü zaman Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
yanımı za geldi ve şöyle buyurdu:
"Onu üç, ya da beş kere, yahut daha fazla yıkayın. Uygun görürseniz su ve
sidr (bir nevi salnın) ile yıkayın. Sonuncuda kâfur yahut kâ fura benzer bir
şey ilave edin. Yıkanma işini bitirdiğinizde bana bildirin."
Bitirdiğimizde ona bildirdik. Peştemalini verip: "Bedenine bunu
sarın!" buyurdu. [Altı hadis imamı.]
2487-Rivayetlerindendir: "Yahut
yedi ya da daha fazla (yıkayın)."
2488-Bir diğerinde: "Önce sağ
yanından, abdest uzuvlarından başlayın."
2489-Bir diğerinde: "Allah
Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem, kızı Zeynep ölünce şöyle buyurdu:
"Onu üç yahut beş yani tek (sayı) olarak yıkayın. Beşincisinde kâfur ilave
edin."
2490-Bir başkasında: Saçlarını
çözdüler, yıkadılar ve onu üç topuz şeklinde yaptılar. Onu arkasına doğru
iliştirdiler. Süfyân dedi ki: "O, alın saçı ve topuzudur." İbn Şîrîn
ise şunu iddia etti: Yukardaki hadisin metninde geçen: "Eşirnehâ (=onu ona
yani kızıma giy-diriniz)"in anlamı "Ona sarın, iliştirin" de
mektir. Zira o, ölen kadın için (kefenlemenin) izâr şeklinde değil de sarma
şeklinde olması nı emrederdi.
2491-Bir başkasında: "Saçını
örgü halinde yaptık."
2492-Bir diğerinde: "Saçını
taradık" şek linde geçmiştir.
2493-Ümmü Kays bn. Mihsan
radiyallahu anhâ'dan:
Oğlum öldü, çok üzüldüm ve yıkayıcısına dedim ki: "Oğlumu soğuk su ile
yıkama ki, öldürürsün." Ukkâşe b. Mihsan hemen Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'e gidip du-
rumu bildirdi. Tebbessüm edip şöyle buyur du: "Söylediği ömrünü uzatır
mı?." Kadının ne kadar uzun yaşadığını bilmiyoruz. [NcsâîJ
2494-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim cenaze yıkarsa yıkansın!" [Ebû Dâvud]
2495-Tirmizî'nin rivayeti:
"(Cenaze) yı kamasından gusül. taşımasından ise ahdest gerekir."
2496-Alî radiyallahu anh'dan:
Ebû Talip öldüğü zaman Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem'e bildirdim ve
şöyle dedim:
"Yaşlı amcan öldü." Şöyle buyurdu: "Haydi git. babam göm, bana
gelinceye dek de bir şey yapma!" Gidip gömdüm ve ona geldim. Sonra bana
emretti, yıkandım ve bu sebeple bana dua etti. [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2497-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dört şeyden dolayı yıkanırdı:
Cenabetten, Cu ma için, kan aldırmaktan (hacamat) ve ölü yı kamaktan."
[Ebû Dâvud]
2498-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Bir adam Arafat'ta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile vakfede dururken,
aniden hayvanından düştü. (Râvi) Eyyûb dedi ki: "Bineği onun boynunu
kırdı. Ya da öldürdü" dedi. (Râvi) Amr ise: "Bineği onun boynunu
kırdı" dedi. Bu durum Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bildirilince
şöyle buyurdu: "Onu su ve sidr (bir nevi sahımjla yıkayın, iki parça bez
içinde kefenleyin. Ona koku sürme yin ve başını da sarmayın. Çünkü Allah onu Kıyamet
günü telbiye getirir vaziyette dirilte-cektir." [Mâlik hariç, Altı hadis
imamı.]
2499- Onun rivayetlerindendir:
"Yüzünü örtmeyin, kokulamaym."
2500- Onun rivayetlerindendir:
"Kendi elbisesiyle kefenleyin."
2501- Onun rivayetlerindendir:
Kıyamet gününde ihramlı olarak dirilecek tir."
2502-Leylâ bn. Kâif es-Sekafıyye
radiyal lahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kızı Ümmü Gülsüm'ü yıkayanlar
arasınday-dım. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kefen için bize ilk
önce izar, sonra gömlek, sonra başörtüsü, sonra da göğüs örtü,sü verdi. Sonra
onu başka bir elbise içine koyduk. Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
kapı daydı, bize bunları bir bir veriyor biz de ke fenliyorduk." [Ebû
Dâvud]
2503-Semure radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Beyaz elbiseleri tercih ediniz. Dirileriniz beyaz giysin. Ölülerinizi de
beyaz kumaş ile kefenleyiniz. Çünkü beyaz elbise en iyi giysinizdir."
[Nesâî]
2504-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Ebû Bekir'in yanına girdim. Dedi ki: "Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'i kaç elbise ile kefenlediniz?" "Üç beyaz elbise ile"
dedim.
"Hangi gün öldü?"
"Pazartesi günü!"
"Bugün nedir?"
"Bugün de Pazartesi."
"Onunla aramda bir gece olmasını uma rım" dedi. Sonra üzerindeki
elbisesine baktı. O elbisenin içinde hastalanmıştı. Üzerinde za-feran lekesi
vardı. Dedi ki: "Bu elbisemi yıka yın. Üzerine iki elbise daha koyun ve
beni bu elbiseler içinde kefenleyin!"
Dedim ki: "Bu eskidir!"
"Yenisini dirilerin giymesi daha elverişli dir" dedi.
(Ebû Bekir) ertesi gece öldü. Sabahtan ön ce de defnedildi.
[Rezîli. Muvitttâ da benzeri rivayet edilmiştir,]
2505-Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu
anh'-ı:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"En güzel kefen hülledir (don ve gömlek tir); en güzel kurbanlık ise
boynuzlu koçtur."
[Ebû Dâvud]
2506-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Ölüm döşeğine düşünce yeni elbiselerini getirtip şöyle dedi:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum:
«Ölü, içinde öldüğü elbiseleri içinde dirilecektir»."
[Ebû Dâvud]
2507-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz kardeşini kefenlediğinde iyi ke fenlesin." [Tirmizî]
2508-Ebû Dâvud, Câbir radiyallahu
anh'tan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri öldüğünde eğer maddî imkân bulursa onu (çizgili Yemen kumaşı
olan) kib re kumaşıyla kefenlesin."
2509-Alî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kefende pahalıya kaçmayın; çünkü o, çok çabuk çürür." [Ebû Dâvud]
2510-Câbir radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (amcası) Hamza'yı tek parçadan
oluşan çizgi li bir kumaş içinde defnetti."
2511 -Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebîr'dc Ebû Üseyd es-Sâidî'den:
"Çizgili kumaşı Hamza'nın yüzüne doğ ru çekiyorlardı; bu defa ayaklan
açılıyordu, ayaklarına doğru çekiyorlardı, bu defa yüzü açık kalıyordu. Bunun
üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem: «Yüzüne ve ayak larına §u
ağaçtan koyun!» buyurdu."
2512-Câbir radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ab dullah b. Übey'e kabrine
indirildikten sonra gel di. Onu kabirden çıkarttırıp dizlerine koydu. Kendi
tükürüğünden ona üfledi ve sonra gömle ğini giydirdi. Allah, en doğrusunu
bilir. Râvi de di ki: Abbâs'ın gömleğini giydirdi. Süfyân dedi ki: Ebû Hureyre
şöyle demiştir:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in üstünde iki gömlek vardı. Abdullah (b.
Übey)'in oğlu ona gelerek dedi ki: "(Babam) Abdullah'a, tenine değmiş olan
gömleğini giydir."
Süfyân der ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Abdullah'a
yaptığına mükâ fat olarak kendi gömleğini giydirmişti, kana-atindeydiler."
2513-Diğer rivayette: "Bedir
günü esirler getirildi. Abbâs da onlarla beraber getirilmiş ti. Üzerinde elbise
yoktu. Peygamber sallalla hu aleyhi ve sellem, bir gömlek baktı, İbn Übeyy'in
gömleğini ona uygun buldu ve onu ona giydirdi.
Bu sebepledir ki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona giydirdiği
elbiseyi çı kartmamıştır."
îbn Uyeyne der ki: "Onun (Abdullah b. Übey'in) Peygamber sallallahu aleyhi
ve sel lem'in yanında bir iyiliği vardı. Onun için onu bununla
ödüllendirdi." [Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
2514-Diğer rivayette: "Abbâs,
(esir ola rak) Medine'de bulunuyordu. Ensâr ona giy dirmek için bir elbise
aradı. Abdullah'ın göm leğinden başka uygun bir elbise bulamadılar da onu
giydirdiler."
2515-Sehl b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: Bir kadın. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e kenarları dokunarak
örülmüş bir hır ka (bürde) getirdi. Sehl (râvisine) dedi ki: "Hırka
(bürde) nedir biliyor musunuz?" "(Bürde, kenarında saçaklar
bırakılarak do kunmuş) bir semledir" dediler.
Kadın dedi ki: "Bunu kendi elimle ördüm ve sana giydirmek için getirdim.
Peygamber sallal-
lahu aleyhi ve sellem, onu ihtiyacı olarak aldı. Sonra onu giymiş bir halde bize
çıktı. Pek yakış-mıştı. Bir adam dedi ki: «Ne kadar güzel bir şey bu! Ne olur
onu bana giydir!» Cemaat: «Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
beğendiği şeyi sen nasıl istersin?» dediler Sonra ona de dim ki: «O'nun,
isteyeni geri çevirmediğini bile bile neden istedin?» Cevap verdi: «Vallahi onu
giymek için istemedim, onu kendime kefen yap mak için istedim.» Nitekim
(sonradan) o (hırka hakikaten de), onun kefeni oldu." [Nesâî ve aynı la
fızla Buhârî.]
2516-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim kabir kazarsa, Allah ona cennette bir köşk bina eder. Kim bir cenaze
yıkarsa, annesinden doğduğu gün gibi tüm günahla rından sıyrılır. Kim bir ölüyü
kefenlerse, Al lah ona cennetteki hüllelerden bir hülle giy dirir. Kim yaslı
bir kimseye taziyede bulunur sa, Allah ona takva elbisesi giydirir. Ruhlar
içinde onun ruhuna da rahmet edilir. Kim başına bir musibet gelen kişiyi
teselli ederse, Allah ona cennet hüllelerinden dünyada pa hası biçilmez iki
hülle giydirir. Kim cenaze nin ardından gidip de defnolununcaya dek beklerse
Allah ona üç kırat (sevap) verir. O üç kırattan sadece biri Uhud dağından bü
yüktür. Kim bir yetimi ya da bir dulu himaye ederse Allah onu gölgesinde
gölgelendirir ve cennetine sokar."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'la leyyin bir .senedle.]
2517-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"0lü, kendisini taşıyanı, yıkayanı ve kab re indireni bilir." [Ahmed
ve Taberânî, el-Mu'ce-mu'l-Evsat'ta zıyıf bir senedle.]
2518-Sinân b. Arfata radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Erkek kadınlar içinde ölebilir; kadın da erkekler arasında ölebilir.
Böyle bir durumda aralarında mahremiyet sözkonusu olmadığı gibi onlara
(ölülere) teyemmüm yaptırılır."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf bir senedle.]
2519-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Ölülerinizin yüzünü örtün, yalnıdilere henzemeyin." (T;ıberânî,
cl-Mu'i:emu'l-Kebîr'de.]
2520-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ölüyü kokulandırdığınız zaman, üç kere kokulandırın!" [Ahmcd ve
Bezzâr.]
CENAZE NAMAZI
2521-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim cenazede namaz kılmcaya kadar bulunursa ona bir kırat (sevap)
yazılır. Kim defnedilinceye kadar beklerse onun için iki kı rat (sevap)
vardır."
"İki kırat nedir?" diye sorulunca; şöyle buyurdu: "İki büyük dağ
gibi demektir."
[Mâlik hariç. Altı hadis imanıı.J
2522-Bir rivayette: "Kim bir
cenazede bu lunursa bir kırat (büyük bir dağ) kadar ecir alır." Bunun
üzerine İbn Ömer dedi ki: Ebû Hureyre de çok büyütüyor ha!" Âişe'ye haber
saldı; Aişe ise Ebû Hureyre'yi doğruladı.
Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: "Biz ne yazık ki birçok kırat sevap
alma şansını kaybet tik."
2523-Bezzâr leyyin bir senedle (Ebû
Hu reyre):
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim cenaze evine gelirse bir kırat ecir alır; kim onun ardından giderse,
bir kırat alır Defnedilinceye dek beklerse bir kırat daha alır. (Böylece üç
kırat sevap kazanmış olur.)"
2524-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Necâşî'nin ölüm
haberini duyduğu gün, asha bını alıp musallaya gitti, onları saf yaptı ve dört tekbir
alarak (gaib cenaze) namazını kıl dırdı." [Altı hadis imamı.]
2525-Abdurrahman b. Ebî Leylâ
radiyal lahu anh'dan:
Zeyd b. Erkanı, cenazelerimizde dört tek bir alırdı; bir keresinde bir cenazede
beş tek bir alınca, sebebini sorduk. Şöyle cevapladı: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in beş tekbir (aldığı da) olurdu."
[Müslim ve Sünen ashabı.]
2526-Abdullah b. Mufassal
radiyallahu anh'dan:
Alî radiyallahu anh, Sehl b. Huneyf'in na mazını kıldırdı ve altı tekbir aldı.
Sonra bize dönerek: "O, Bedir'de bulun muştu" dedi. [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kelnr'ds.]
2527-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
de di ki: "Cenazenin ne (belirli bir) vakti, ne de tekbirlerinin sayısı
olur." [Bezzâr]
2528-Taberânî,
el-Mu'cemu'Z-fi'vMr'ta (İbn Mes'ûd'dan):
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in (cenaze namazlarında), yedi,
beş ve dört kere tekbir aldığı olurdu. O halde siz de imamı öne geçirdiğiniz
zaman onun tekbir al dığı gibi tekbir alın."
2529-Humeyd'den:
"Enes, bize (cenaze) namaz(ı) kıldırdı, üç kere tekbir aldı, (yani)
yanıldı ve sonra selâm verdi. Kendisine üç kere tekbir aldığı söyle nince,
dördüncü kez tekbir aldı, ondan sonra selâm verdi." [Buhârî bâb
başlığında.]
2530-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, tekbir aldı, ilk tekbirde
ellerini kaldırdı, sağ elini sol elinin üzerine koydu." [Tinnizî]
2531-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, cenaze namazında
Fâtihatu'l-Kitâb'ı (Fatiha sûresini) okudu." [Buhârî ve Sünen ashabı.]
2532-Diğer rivayette: O (İbn Abbâs),
ce nazede Fâtihatu'l-Kitâb ile bir sûre okudu. Bu
hususta neden böyle yaptığı sorulunca: "Bu sünnettir ve haktır" dedi.
2533-Ebû Ümâmc radiyallahu anh'dan,
dedi ki:
"Cenaze namazında sünnet olan: birinci tekbirden sonra içinden Fâtihatu'l-Kitâb'ın
okunması, sonra üç kere daha tekbir alınıp so nunda selâm verilmesidir."
Dahhâk b. Kays'dan da benzeri nakledil miştir. [Nesâî]
2534-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Ona Ebû Saîd el-Makberî: "Cenaze nama zı nasıl kılınır?"
diye sordu.
Dedi ki: "Allah hakkı için sana bildiriyo rum: Onu (cenazeyi) evinden
itibaren takip ederim; musallaya konduğu zaman, tekbir alı rım, Allah'a hamd
ederim. Peygamber sallal lahu aleyhi ve sellem'e salavat getiririm, son ra
şöyle derim: «AUahım! Kulun, falan kulu nun oğlu, filan kadın kulunun oğlu,
Allah'tan başka hiçbir ilâh olmadığına, Muhammed'in de senin kulun ve elçin
olduğuna şehâdet ederdi. Sen bunu bilirsin. AUahım! Eğer bu iyi biriyse onun
iyiliğini artır. Eğer kötü ise kötülüklerinden geçiver. AUahım! Onun ec rinden
bizi mahrum etme, ondan sonra bizi saptırma!»" [Mâlik]
2535-Avf b. Mâlik radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü saUaUahu aleyhi ve sellem, cenaze namazı kıldırdı, O'nun
dualarından şunu ezberledik: "AUahım! Onu bağışla, ona acı, ona rahatlık
ver, onu affet! Makamını mü barek eyle! Girdiği yeri (kabrini) genişlet! Onu
su, kar ve buzla yıka! Beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi onu hatalardan
te mizle! Ona, evinden daha iyi bir ev, ailesinden daha iyi bir aile, eşinden
daha iyi bir eş ver! Onu cennete koy, kabir azabından kurtar ve koru!" Avf
dedi ki: "O ölünün yerinde ol mayı çok istedim."
[Tinnizî. Nesâî ve aynı lafızla Müslim.]
2536-Vasile b. el-Eska' radiyallahu
anh'-dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bize bir müslümanın cenazesini kıldırdı.
Şöy le dua ettiğini duydum: "Allahım! Fülan oğlu futan senin
zimmetindedir. Senin emniyet ipi ne (Kur'ân'a) bağlıdır Onu kabir fitnesinden,
cehennem azabından koru! Sen şüphe yok ki (ahde) vefa edici ve hakkı
gerçekleştiricisin. Allahım! Onu bağışla, onu esirge! Şüphesiz Sen hem Ğafûr,
hem de Rahîm'sin." [Ebû Dâ-vud]
2537-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem cenaze namazı kıldırdığında
şöyle derdi:
"Allahümma'ğfır li-hayyinâ ve meyyitinâ ve şâhidinâ ve gâibinâ ve sağîrinâ
ve kebîri-nâ ve zckerinâ ve ünsânâ. Allahümme men ahyeytehû minnâ fe-ahyihî
ala'l-İslâm, ve men tevejfeytehû minnâ fe-teveffehû ala'l-îmân. Allahümme lâ
tahrimnâ ecrehû ve lâ ta-dillenâ ba'dehû (=Allahım, dirimizi, ölümü zü, burada
bulunanımızı, bulunmayanımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü, erkeğimizi kadını mızı
bağışla! Allahım! İçimizden yaşattığını İslâm üzere yaşat! İçimizde öldürdüğünü
de iman üzere öldür)." [Nesâî ve aynı lafızla Tirmizî]
2538-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allahım! Sen onun Rabbisin, onu Sen ya rattın. Onu İslâm'a Sen hidayet
ettin. Onun ruhunu kabz eden de Sensin. Onun gizli ve açık hallerini en iyi
bilen Sensin. Biz ona şe faatçiler olarak geldik; ne olur onu bağışla!"
[Ebû Dâvud]
2539-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Cenazenin namazını kıldığınızda duayı
ihlasla yapın!" [İbn Mâce]
2540-el-Hasan radiyallahu anh'dan:
Çocuk cenazesinde önce Fâtihatu'l-Kitâb sonra ise şu dua okunur:
"Allahümmec'alhü le-nâ selefen ve fera-tan ve zuhren ve ecren (=Allahım
onu bize teşrifatçı ve bizden önce giden öncü, birikmiş hazine ve âhiret
armağanı kıl)!"
[Buhârî, bâb tercemesinde (başlığında).]
2541-Atâ radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem, oğlu İbrâhîm'in namazını
kıldırdı. İb rahim henüz yetmiş gecelikti." [Ebû Dâvud]
2542-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Doğan çocuk, doğduğunda sesle hayat belirtisi vermeden ölürse, ne cenaze
namazı kılınır, ne vâris (miras alan) olur, ne de miras bırakan olunur."
[Tirmizî]
2543-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Düşüğün namazı kılınır, ana babası için mağfiret ve rahmete nail olmaları
için dua edilir." [Rezîn]
2544-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in oğlu İbrâhîm onsekiz aylıkken
vefat etti. Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem onun na mazını
kılmadı." [Ebû Dâvud]
2545-Enes radiyallahu anh'dan: Ebû
Ğâlib dedi ki: "Enes radiyallahu anh ile bir yetişkinin cenaze namazını
kıldık. Enes, onun başmın hizasında durdu. Sonra bir kadın getirdiler.
"Bunun da namazını kılın!" dediler. Onun namazında ise musalla
taşının ortasına doğru durdu. Alâ b. Ziyâd dedi ki: "Erkek ve kadının
cenazesinde Allah Resulü sallallalıu aleyhi ve sellem'in durduğu gibi durduğunu
gördüm."
Enes: "Evet" karşılığını verdi ve namazı bitirince: "Bunu iyi
belleyin!" dedi. [Timıizî]
2546-Ebû Dâvud da benzerini
nakletti. Onda şöyle geçmektedir:
"Ebû Galib, Enes'in kadının cenaze na mazında onun belden aşağısına
durarak (beli hizasında) imamlık yapmasını sordu. Ona şöyle cevap verdiler.
Bunun sebebi şu idi: Ka dının üzerine örtülen sandukası yoktu. İmam, kadını
cemaatin gözünden korumak için aşağı tarafının hizasında dururdu."
2547-Osmân, Ebû Hureyre ve İbn Ömer
radiyallahu anhum'dan:
"Bunlar erkeklerin ve kadınların cenaze lerini kıldırırlardı. Erkek
cenazeleri imamın yanına, kadınları ise kıble tarafına koyarlar dı."
[Mâlik]
2548-el-Hâris b. Nevfel'in azatlısı
Ammâr radiyallahu anh'dan:
Ümmü Gülsüm ile oğlunun cenazesinde bulundum. Çocuğun na'şını imama doğru
(musallaya) koydular, itiraz ettim. Cemaatin içinde İbn Abbâs, Ebû Katâde, Ebû
Saîd ve Ebû Hureyre vardı; hepsi: "Bu sünnettir" de diler. [Ebû
Dâvud]
2549-Rezîn şu ilave ile nakletti:
"Erkeğin na'şı, cenaze namazında imamın önünde (mu sallaya) konur. Definde
ise kıbleye karşı ko-
2550-Muhammed b. Ebî Harmale radiyal
lahu anh'dan:
O, İbn Ömer'in, Zeynep bn. Ebî Sele-me'nin cenazesinin getirilip sabahtan sonra
Bakî mezarlığına konduğunu görünce şöyle dediğini duymuş: "Onun cenazesini
ya şimdi kılın, ya da güneşin bir mızrak boyu yük selmesini bekleyin."
[Muvauâ.]
2551-Onun Nâfı'den de şöyle bir
rivayeti bulunmaktadır:
İbn Ömer, cenaze namazını eğer vakitle rinde kılınmış ise ikindi ve sabahtan
sonra da kıldırır ve şöyle derdi: "Kişi abdestsiz cenaze namazı
kılamaz."
2552-Aişe radiyallahu anhâ'dan: Sa'd
b. Ebî Vakkâs radiyallahu anh vefat ettiği zaman, Âişe şöyle dedi: "Onu
mescide alın da namazım kılayım." Cemaat itiraz edince, şöyle dedi:
"Vallahi Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem, Beyda'nın iki oğlu
Süheyl ve kardeşinin cenazesini mescidde kıldırmıstır."
2553-Diğer rivayette: Dedi ki: ne
kadar çabuk unutuyorlar."
'İnsanlar
2554-Diğer rivayette:
"İnsanlar, bilmedik leri şeyi ne de çabuk ayıplıyorlar?" [Bulıârî
hariç. Allı hadis İmamı.J
2555-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Ömer'in cenaze namazı mescidde kılın dı." (Muvatlâi
2556-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim cenaze namazım mescidin için de kılarsa, onun lehinde bir şey
lazım gel mez." Diğer nüshada: "Onun aleyhinde bir şey yoktur"
şeklindedir. [Ebû Dâvud]
2557-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Bir siyahî kadın mescidi süpürürdü -ya da şöyle dedi:- bir delikanlı
mescidi süpürürdü. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem o ka dını ya da
delikanlıyı göremeyince, sordu: "O kadın (ya da delikanlı) nerede?"
"O kadın (ya da delikanlı) öldü" dediklerinde, "Neden ha na
bildirmediniz?" buyurdu. Sanki kadını ya da delikanlı(nın ölümünü)
küçümsemiş bir
halleri vardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kabrini bana gösterin!" Kabrini göster diler; gitti orada onun
namazını kıldı ve şöyle buyurdu: "Bu kabirler karanlıklarla doludur Allah,
onlar için kıldığım namazım sebebiyle kabirlerini nurlandırır."
[Buhârî. Müslim ve Ebû Dâvud]
2558-Zeyd b. Sabit radiyallahu
anh'dan: Bir gün Allah Resulü sallallahu aleyhi ve .sellem ile birlikte
çıktılar, yeni bir kabir gör düler. "Bu nedir?" diye sorunca;
"Bu, falan adamın azatlı cariyesi fülânedir." Hemen tanı dı. "O,
öğle vaktinde öldü. Öğle uykusunda uyuyordun. Seni uyandırıp rahatsız etmek is
temedik" dediler. Hemen kalktı, cemaati ar kasında saf yaptı, sonra dört
tekbir aldı. Na mazdan sonra şöyle buyurdu:
"İçinizden biri ölürse mutlaka hana bildi rin! Çünkü namazım onun için bir
rahmet olur." [Nesâî]
2559-İbnü'l-Museyyeb radiyallahu
anh' dan:
"Ümmü Sa'd ölmüştü. Peygamber sallal-lahu aleyhi ve sellem yoktu. Gelince,
üzerin den bir ay geçtiği halde cenaze namazını kıl dı." [Tirmizî]
2560-Ukbe b. Âmir radiyallahu
anh'dan: Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çıktı ve Uhud
şehitlerinin üzerine ce nazeye namaz kılar gibi namaz kıldı. Sonra (Medine'ye
dönüp) minbere çıktı ve şöyle hi tap etti:
"Ben sizden önce gideceğim. Ben size ta nıklık edeceğim. Vallahi ben şu
anda havuzu mu görür gibiyim. Bana yeryüzünün hazinele rinin anahtarları
verilmiştir —ya da yeryüzü nün anahtarları dedi.— Vallahi ben benden sonra
şirke düşmenizden korkmuyorum. Korktuğum, dünyalık için birbirinize girip re
kabet etmenizdir."
2561-Diğer rivayette: "Bu
namazı, (Uhud savaşından) sekiz sene sonra kılmıştır." [Buhârî ve Müslim]
2562-Ebû Berze el-Eslemî radiyallahu
anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, (zina ettiğini itiraf edip
taşlanan) Mâiz b. Mâ-lik'in cenaze namazını kılmadı. Ama başkala rının
kılmasına da engel omadı."
[Ebû Davudi
2563-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'e, borçlu olan kimsenin
cenazesi getirilir di. "Borcunu karşılayacak bir şey bıraktı mı?"
diye sorardı. Eğer borcunu ödeyecek bir şey bırakmışsa namazını kıldırırdı.
aksi halde şöyle buyururdu:
"Haydi arkadaşınızın namazını kılın!" Ama Allah fetihleri müyesser
kılıp da bol luk ihsan edince, artık ölülerin borcu bulunup bulunmadığını
sormazdı. Hemen namazını kıldırır ve şöyle derdi: "Ben mü'minlere ken di
nefislerinden daha yakınını; mü'minlerden ölen bir kimse eğer geride borç veya
zarar ve ya bakıma muhtaç kimseler bırakmışsa tüm bunlar hana aittir. Geride
mal bırakmışsa vâ-rislerinindir."
IBuhârî, Müslim ve Nesâî.|
2564-Câbir b. Semure radiyallahu
anh' dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'e kendini bıçakla öldürerek
intihar etmiş bir adamın cenazesi getirildi. Onun namazını kılmadı."
[Müslim, Tirmizî ve Nesâî.]
2565-Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bir adam öldü; ona kefen
buluna madı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem geldi ve şöyle buyurdu:
"Entarisinin içine ba kın!" Baktılar; bir ya da iki dinar buldular.
"İki süpürüntü! Haydi arkadaşınızın namazı nı kılın!" buyurdu.
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
2566-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir müslüman ölür ve namazını yüz kişilik bir cemaat kılarsa
Allah, mutlaka onları ona şefaatçi kılar."
[Müslim, Tirmizî ve Nesâî.]
2567-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir müslüman ölür ve namazı nı Allah'a şirk koşmayan kırk kişi
kılarsa, Al lah mutlaka onları onun için şefaatçi kılar." [Müslim ve aynı
lafızla Ebû Dâvud]
2568-Mâlik b. Hubeyre radiyallahu
anh' dan:
O, cemaati az gördüğü zaman cenaze na mazını üç safla kıldırmak için cemaati
üçe bö ler ve şöyle derdi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
"Kimin cenazesini üç saf kılarsa, (cennet onun için) sabit olur."
[Ebû Dâvud aynı lafızla Tirmizî]
2569-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir cenazeye çağrıldığı zaman,
mevta hakkın da (cemaate) sorardı. Eğer onun için «iyidir» derlerse namazını
kılardı; «kötüdür» derlerse ailesine: «Başınızın çaresine bakın!» derdi ve
kendisi onun namazını kıldırmazdı." [Ahmed]
2570-Übey b. Kâ'b radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Melekler, Âdem'i yıkadılar ve namazım dört tekbirle kılıp «işte ey
Âdemoğulları bu sizin sünnetinizdir» dediler."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ia leyyin bir sened-le.]
2571-Diğer rivayette: "Melekler
onu tek sayı ile suyla yıkadılar. Ve onun için lahit ya pıldı."
2572-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kabirler arasında cenaze
namazının kılınması nı yasakladı." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta.]
Cenazeyi teşyi etmek (yanında
yürümek), taşımak ve defnetmek
2573-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Her kim cenazenin ardından gidip üç ke re sırtına alırsa, ona
olan hakkını ödemiş olur." [Tirmizî]
2574-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ses (ağıt ve matem) ve ateşle cenazeyi takip etmeyin, cenazenin önünden
de yürüme yin." [EbûDâvud]
2575-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr, Ömer ve Osman
cenazenin önünde yürürlerdi." [Tirmizî]
2576-Rezîn'in rivayeti: "Sizler
cenaze nin refakatinda bulunurken önünde, arkasında, sağında, solunda ve
yakınında yürüyü nüz!"
2577-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e cenazenin arkasından yürümek
hakkında sor duk; şöyle buyurdu: "Kısa ve seri adımlarla yürüyün. Eğer iyi
biri ise bir an önce yerine ulaştırmış olursunuz. Kötü birisi ise, ancak
cehennem ehli baştan savulun
Şüphe yok ki cenaze, uyan değil uyulandır (yani ardınca yürünür). Onun önüne
geçme, çünkü öne geçen cenaze alayından değildir (sözkonusu sevabı
alamaz)." [Tirmizî ve Ebû Dâ-vud.]
2578-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Kim cenazenin ardından giderse tabutun yanlarından tutarak na'şı taşısın.
Çünkü böy le yapmak sünnettendir. Sonra isterse (tekrar taşımakla) nafile
yapsın, isterse taşımayı bı raksın." [İbn Mâce]
2579-el-Muğîre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Binekli olan cenazenin ardından gider. Yaya olan nasıl isterse öyle
yapar. Çocuk da cenaze namazı kılabilir." [Tirmizî ve Nesâî.]
2580-Ebû Davud'un rivayeti:
"Arkasın dan, önünden, sağından, solundan ve yakının dan yürünebilir.
Düşüğün namazı kılınır ve ana-babasına mağfiret ve rahmetle dua edi lir."
2581-Sevbân radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile bir cenazeye çıktık. Birtakım
insanları hay vanlarına binmiş olarak görünce, şöyle buyur du: "Melekler
yaya yürürlerken siz hayvan sırtında gitmeye utanmıyor musunuz?" [Tirmizî]
2582-Ebû Davud'un rivayeti:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, cenazede iken binmesi için kendisine
bir bi nek getirildi, binmedi. Cenazeden dönerken yine kendisine bir binek
getirildi, bindi. Sebe bi sorulunca şöyle buyurdu: "Melekler yaya
yürüyorlardı, onlar yürürlerken benim bin mem doğru olmazdı. Onlar gittiler,
ben de bindim."
2583-Câbir b. Semure radiyallahu
anh'-dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebu'd-Dahdâh'ın namazını kıldırdı.
(Dönüş te) eğersiz çıplak bir at getirildi. Bir adam atı tuttu, o da bindi.
Atla hızlı ve sür'atli gidiyor du, biz de arkasından koşuyorduk. Cemaatten biri
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu söyledi:
"İbnü'd-Dahdâh (veya Ebu'd-Dah-dâh)'ın, cennette nice asılmış ve sarkmış
hur ma ağaçları var!"
2584-Diğer rivayette:
"Peygamber sallal lahu aleyhi ve sellem'e çıplak bir at getirildi.
Ebu'd-Dahdâh'ın cenazesinden dönerken ona bindi; biz de etrafında
yürüyorduk."
[Sünen ashabı ve aynı lafızla Müslim.]
2585-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cenazelerinizi acele götürünüz. Eğer iyi ise biran önce yerine ulaştırmış
olursunuz, kötü ise bir an önce sırtınızdan atıp rahatlar sınız." [Altı
hadis imamı.]
2586-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cenaze hazırlanıp da taşımak üzere in sanlar onu omuzlarına aldıklarında
eğer sa-lih ise: «Çabuk beni bir an önce yerime ulaş tırın» den Kötü ise: «Beni
nereye götürüyor sunuz?» diye bağırır. Onun sesini insan ve cinlerden başka tüm
varlıklar duyar. —yahut dedi ki: insandan başka tüm varlıklar du yar— (Zira)
eğer insan duyacak olursa daya namaz, bayılıp düşer." [Buhârî ve Nesâî.]
2587-İmrân b. Husayn ve Ebû Berze
radi yallahu anhumâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile bir cenazeye gittik. Birtakım
insanların sırtlarındaki ridâlarını (hırkalarını) çıkartıp gömlekle
yürüdüklerini gördü. Şöyle buyur du:
"Câhiliyyet âdetini mi yapıyorsunuz, yok sa hareketlerinizi Câhiliyet
âdetine mi benze tiyorsunuz? Size beddua edip bu suretten baş ka bir surete
girmenizi sağlamak içimden geçti." Bunun üzerine ridâlarını aldılar ve bir
daha da böyle yapmadılar.
[İbn Mâce zayıfha senedle.]
2588-Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu
anh' dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, cenaze ile gittiği zaman mezara
konuncaya kadar oturmazdı. Yahudilerden bir bilgin O'na rastlayarak dedi ki:
"Ey Muhammedi Biz de böyle yapıyoruz." Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Onlara muhalefet edin ve otu run!" [Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2589-el-Berâ radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber Ensâr'dan bir adamın
cenazesin(i defnetmek için) çıktık, kabre vardık, henüz lahid yapılmamıştı
(cenaze gömülmemişti). Oturdu; biz de sanki başımızın üzerinde kuş varmış gibi
sessizce etrafında oturduk." [Ebû Dâvud ve aynı lafızla Nesâî.]
2590-Âmir b. Rabî'a radiyallahu
anh'dan: (Allah Re.sûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cenaze gördüğünüz zaman, cenaze sizi geride bırakıncaya kadar ayağa
kalkınız."
[Mâlik hariç, Allı hadis imamı.]
2591-Bir rivayette şu ek vardır:
"(Kahre)konuncaya kadar."
2592-Câbir radiyallahu anh'dan: Bir
cenaze geçti. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalktı; biz de
kalktık. "Ey Allah Resulü! O yahudidir" dedik. Şöyle buyurdu:
"Ölümün bir korku ve dehşe ti vardır Bu nedenle cenazeyi gördüğünüz za man
ayağa kalkın!" [Buhârî, Mü.slim ve Ebû Dâ vud]
2593-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanından bir cenaze geçince ayağa
kalktı. Ölünün yahudi olduğu söylenince şöyle bu yurdu: "Ben melekler için
ayağa kalktım." [Nesâî]
2594-el-Hasan b. Alî radiyallahu
anh' dan:
"O oturuyorken oradan bir yahudi cenaze si geçti. Halk ayağa kalktı,
cenaze uzaklaşm-caya kadar ayakta durdular." Hasan şöyle de di: "Bir
defasında bir yahudi cenazesi geçmiş ti, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem onun geçtiği yolda oturuyordu, cenazenin bo yunu aşmaması ve başının üst
hizasından geç memesi için ayağa kalktı."
[Bu ikisi de Nesâî'ye aittir.]
2595-Alî radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, cenaze görünce ayağa kalkar,
geçtikten sonra otururdu." [Buhârî hariç. Altı hadis imamı.]
2596-Hişâm b. Âmir radiyallahu anh'
dan:
Uhud günü şehit düşenlere ne yapılacağı hakkında Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'e başvurduklarında şöyle buyurdu: "Kabir kazın, geniş tutun ve
derinleştirin! Tek kabre iki ve üç insan koyun! Kim Kur'ân'ı da ha iyi
biliyorsa onu öne koyun."
Babam ölmüştü, onu iki adamın önüne koydular. [Sünen ashabı.]
2597-Câbir radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Uhud'da öldürülenlerden iki kişiyi tek
ku maş içine koyup defnedeceği zaman: "Bun lardan hangisi Kur'ân'ı daha
çok biliyor?" diye sorardı. Hangisinin daha çok bildiği kendisine
söylenince, lahitte onu öne geçirir di. Ve derdi ki: "Ben bunlara
şahidim." Da ha sonra onları (yıkamadan) kanlarıyla bir likte ve
namazlarını da kılmadan defnedil melerini emrederdi.
[Buhârî ve Sünen ashâbi.]
2598-Câbir radiyallahu anh'dan: Uhud
savaşına hazırlık yapıldığı gece ba bam beni çağırdı ve: "Ben (rüyamda)
gör düm: Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem'in ashabı arasında ilk
öldürülenlerden olacağım. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem dışında
geride senden daha kıymetli kimse bırakmıyorum. Borçluyum, borcumu ödersin. Kız
kardeşlerinle iyi geçin, onlara yardımcı ol!" dedi.
Hakikaten de ilk öldürülen o oldu. Onu bir adamla birlikte bir kabre gömdüm.
Sonra içim rahat etmedi. Altı ay sonra çıkarttım, baktım ki kulağı dışında
gömdüğüm gibi du ruyor. Sonra onu ayrı olarak tek bir kabre gömdüm.
2599-Diğer rivayette: "Yere
yakın olan sakallarından bir kaç kıldan başka bozulan hiçbir tarafı
yoktu." (Buhârî ve Ebû Dâvud]
2600-Rezîn'in rivayeti:
"Babamın ve ya nındaki diğer bir insanın kabirleri üzerinden sel geçti.
Bunun üzerine hemen onları kabir lerinden çıkardık. Na'şlarını koyduğumuz gi bi
bulduk. Babamın eli yarasının üstündeydi. Elini oradan ayırdık, salıverdik, el
geldi yine
eski yerini aldı. Uhud harbinden bu yana tam kırk yıl geçmişti."
2601-Câbir radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud'da öldürülenlerin
öldürüldükleri yerle re geri götürülmelerini emretti. Onlar Medi ne'ye
taşınmışlardı." [Sünen ashabı.]
2602-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Uhud'da öldürülenlerin
üzerlerinden demir ve deri teçhizatının çıkarılıp, elbiseleri ve kanları ile
birlikte defnedilmelerini emretti" [Ebû Dâvud]
2603-Enes radiyallahu anh'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, (Uhud savaşı sırasında) Hamza'nm yanma
gitti, organları kesilmişti. Buyurdu ki: "Eğer (Hamza'nın ablası)
Safiyye'nin gücenmeye ceğini bilseydim, onu bu haliyle bırakırdım da onu yabani
hayvanlar yerdi ve (kıyamet gü nünde) onların karnından dirilirdi." Elbise
azdı, şehitler çoktu. Onun için bir, iki, hatta üç kişi tek kumaşa sanlıp tek
kabirde gömülü yordu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem Kur'ân'ı en çok
kim biliyorsa onu kıble ye karşı öne geçiriyordu.
2604-Bir rivayette:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ondan başka hiçbir şehidin
namazını kılma dı." [Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2605-Husayn b. Vahvah radiyallahu
anh' dan:
Talha b. el-Berâ hastalandığı zaman, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
onu ziyare te geldi ve şöyle buyurdu: "Şahsen bunun öleceğini sanıyorum,
(Ölümünü) bana hemen haber verin ve acele edin! Çünkü müslümamn na'sının ailesi
arasında hapsedilmesi yakışık almaz." [Ebû Dâvud]
2606- Câbir radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir gün insanlara hitap etti..
Hutbesinde, iyi ke fenlenmeden, üstelik de gece defnedilen bir adamdan söz
etti. Sonra cenazelerin mecbur kalınmadıkça gece defnedilmemesini ve mu hakkak
surette üzerlerine namaz kılınmasını emretti. Ve buyurdu:
"Biriniz müslüman kardeşini kefenledi ğinde iyi kefenlesin."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2607-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gece kabre indi ve kendisine bir kandil
veril di. Kabirdeki ölüyü kıble tarafından aldı ve şöyle dedi: "Allah seni
esirgesin. Sen Allah korkusundan devamlı inleyen ve Kur'ân'ı da çok okuyan bir
adamdın." Sonra onun üzeri ne dört tekbir aldı.
Tirmizî. Şunu ilave etti: Bu bir özürden dolayı idi. Çünkü Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'den, kabrin ayak tarafından cenazenin, kabrin baş
tarafına doğru alınma sını emrettiği rivayet edilmiştir.
2608-Câbir radiyallahu anh'dan:
Bakî'de bir ateş gördük; gittik baktık ki ResûluUah sallallahu aleyhi ve sellem
kabirde duruyor ve şöyle diyordu: "Haydi adamı ve rin!" Onu kabrin
yan tarafından verdiler. Baktık ki, sesli zikreden adamın cenazesi de ğil mi?
[Ebû Dâvud]
2609-Enes radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in kızının defninde bulunduk, Allah
Re sulü (kabrin kenarında) oturmuş, gözleri yaş la dolu dolu olmuştu.
"içinizde bu gece günah işlemeyen biri var mı?" buyurdu. Ebû Talha:
"Ben" dedi. "Öyleyse haydi sen kabre in!" emrini verdi ve o
da kabre indi. (Ve kızını lahde koydu).
[Buhârî]
2610-Ahmed de merfû olarak rivayet
etti: (Kızı Rukiyye ölünce şöyle buyurdu:) "Ailesi ile cinsî temas kurmuş
olan kimse kabre gir mesin." (Râvi) dedi ki: Osman girmedi. (Yine râvi)
dedi ki: O (yani ölen kızı) Rukiyye idi.
2611-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Lahitli mezar bize mahsustur, lahitsiz mezar (şakk usûlü defin) ise
bizden başkaları na mahsustur." [Sünen ashabı.]
2612-Ebu'l-Heyyâc el-Esedî
radiyallahu anh'dan:
Alî bana dedi ki; "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in beni
gönderdiği şeye seni de göndereyim mi? Haydi git, kırmadık bir heykel ve
düzlemedik yüksek kabir bırak ma!" [Müslim. Ebû Dâvud ve Tinnizî]
2613-Câbir radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kabrin kireçlenmesini, üzerine
bina yapılma sını, üzerinde oturulmasını, üzerine yazı ya zılmasını ve
çiğnenmesini yasaklamıştır." [Müslim ve Sünen ashabı.]
2614-el-Muttalib b. Ebî Vedâ'a
radiyalla hu anh'dan:
Osman b. Maz'ûn öldüğü ve defnedildiği zaman, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sel lem, bir adama (mezar yerinin belli olması için) bir taş getirmesini
emretti. Adam taşı kaldıramayınca kendisi gitti kollarını sıvadı, kaldırıp
getirdi ve o taşı başının ucuna bırak tı. Buyurdu ki: "Ben bununla
kardeşimin kab rinin yerini bilirim; ailemden ölenleri de ora ya
defnederim." [Ebû Dâvud]
2615-İbn Ebî Müleyke radiyallahu
anh' dan:
(Âişe'nin kardeşi) Abdurrahman b. Ebî Bekr, Hubşî mevkiinde öldüğü zaman,
IVIek-ke'ye getirilip defnedildi. Âişe gelince, onun kabrini ziyaret etti ve
şöyle dedi: "Birbirimi ze bağlı idik, yıllarca beraber yedik içtik.
Öylesine ki, bunlar birbirlerinden hiç ayrıl maz, derlerdi. Sonra ayrılınca
artık beraber bir gece bile kalmadık." Sonra şöyle dedi:
"Ben olsaydım, seni öldüğün yerde defnetti-rirdim, burada da seni ziyaret
etmemiş olur dum." [Timıizî]
2616-Mâlik radiyallahu anh'dan: O,
güvendiği bir çok kimseden rivayet ediyor:
"Sad b. Ebî Vakkâs ve Saîd b. Zeyd, Akîk'te öldüler ve Medine'ye götürülüp
ora da defnedildiler."
2617-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ölüyü kabre indirdiği zaman şöyle
derdi:
"Bismillahi ve billahi ve alâ milleti Rasû-lillah (= Allah'm adıyla
indirdik ve Resûlul-lah'ın yol ve dini üzerinde seni teslim ettik)."
[Timıizî]
2618-İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu
anh'dan: İbn Ömer'le bir cenazede bulundum. Onu kabre indirirken şöyle dedi:
"Bismillahi ve fi sebîlillahi ve alâ milleti Rasûlillahi (sallallahu
aleyhi ve sellem)."
Soma lahdin üstüne kerpiçler dizilmeye başlanınca, şöyle dedi: "Allahım!
Bu cenaze yi şeytandan ve kabir azabından koru! Alla hım! Yeri onun iki
yanından uzaklaştır! Ruhu nu yukarı çıkart ve onu rızana kavuştur!" De dim
ki:
"Ey İbn Ömer! Bunu Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem'den mi
duydun, yoksa kendiliğinden mi söyledin?"
İbn Ömer (bu konuda) "Senin dediğin gi bi olsa, benim söz söylemeye gücüm
yeter. Amma öyle değil; bilakis ben bunu Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve
sellem'den duydum" dedi. [ibn Mâce zayıf hıv senedle.]
2619-Osmân radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ölüyü defnettikten sonra kabrin
üzerinde du rup şöyle derdi: "Kardeşiniz için mağfiret di leyin ve onun
(karşılaşacağı hesap) için Al lah'tan metanet vermesini isteyin. Şu anda,
sorguya çekilmektedir." [Ebû Dâvud]
2620-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir cenazenin namazını
kıldırdı ve sonra kab rine gelip baş tarafından üç avuç toprak attı." [ibn
Mâce]
2621-Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Kardeşlerinizden biri öldüğünde üzerine toprak örttüğünüz zaman, biriniz
kabrinin ba şında durup şöyle seslensin: «Ey fulan oğlu fülan!» Çünkü o, duyar
ama cevap veremez. Sonra şöyle desin: «Ey fülan oğlu fülan!» Çünkü o kalkıp
oturur Sonra şöyle desin: «Ey fülan oğlu fülan!» Çünkü o, «Bizi iışad et, Al
lah seni esirgesin!» der. Ama siz onun farkına varamazsınız. Ondan sonra şöyle
desin:
«Dünyadan çıktığın halini hatırla! Al lah'tan başka ilah bulunmadığına,
Muham-med'in de O'nun kulu ve Resulü olduğuna şe-hadet ettin. Çünkü sen, rab
olarak Allah'ı, din olarak islâm'ı, peygamber olarak Muham-med'i, imam olarak
Kur'ân'ı kabul edip razı oldun.» Çünkü Münker ile Nekir birbirlerinin elinden
tutup şöyle derler: «Haydi gidelim ar tık. Hücceti kendisine telkin edilen
kimsenin yanında duramayız.» Böylece Allah onlara karşı onun savunucusu
olur."
Bir adam şöyle dedi:
"Ey Allah Resulü! Eğer annesini bilmez se?" Cevap verdi: "Onu
Havva'ya nisbet ede rek: «Ey Havvaoğlu!» diye hitap eder" bu yurdu.
[Taberânî, et-Mu cemu' l-Kebîr'ie zayıf bir isnâdla.]
2622-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanından bir cenaze geçti, şöyle
bu yurdu:
"Bu, kendi kurtulmuş ya da kendisinden kurtulunmuş (biridir)."
Dediler ki:
"Ey Allah Resulü! Kendi kurtulmuş veya kendisinden kurtulunmuş ne
demektir?"
Cevaben şöyle buyurdu:
"Mü'min kul, (ölünce) dünya sıkıntıların dan kurtulup rahata kavuşur.
Fâcir kul ise (ölünce onun şerrinden) diğer insanlar, ülke ler, ağaçlar ve
hayvanlar kurtulup, rahatlar lar." [Buhârî, Müslim, Muvattâ ve Nesâî.]
2623-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in önünden bir cenaze
geçirdiler ve onu övdüler. "Vacip olmuştur" dedi. Bir tane da ha
geçirdiler, ama onu kötü olarak andılar. Bu defa yine: "Vacip
olmuştur" buyurdu ve ila ve etti: "(Ne yapalım siz kendiniz lehte ve
aleyhte) birbirlerinize tanıklık ediyorsunuz." [Ebû Dâvud]
2624-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir müslüman kul, öldüğünde en yakın komşularından üç kişi onun
iyiliğine şehâdet ederlerse Allah şöyle buyurur: «Kul larımın bildikleri
hususundaki tanıklıklarını kabul ettim; bilmediklerini de ben bağışla
dım»."
lAhmed, kimliğini belirtmediği birrâvi vasıtasıyla.]
2625-Ahmed ve Ebîî Ya'lâ ayrıca
Enes'ten benzerini rivayet ettiler, onda şöyle geçer:
"Onun lehinde dört (hane) şehâdet ederse Allah şöyle buyurur: «Onun
hakkında bilgini zi kabul ettim; bilmediklerinizi de ben bağış ladım»."
2626-Ebu'd-Derdâ radiyallahu
anh'dan:
Biz bir kabir kazarken Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem bize uğrayıp:
"Ne yapı yorsunuz?" diye sordu.
"Bu siyahi için kabir kazıyoruz" dediler.
"Onun ölüsü, kendi toprağına gelmiştir (kavuşmuştur)" buyurdu.
Ebû Üsâme dedi ki: "Ey Kûfeliler! Bu ha disi size neden anlatıyorum,
biliyor musunuz? Çünkü Ebû Bekir ile Ömer Allah Resulü sa-lallahu aleyhi ve
sellem'in yaratıldığı toprak tan yaratılmışlardır."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir isnâd-la.]
2627-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Habeşli biri Medine'de gömüldü. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
bu yurdu:
"Yaratıldığı toprağa gömüldü."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf hit isnâdla.]
2628-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri öldüğü zaman, bekletmeyin, hemen kabrine götürün. Kişi
başucunda Fati ha, ayak ucunda ise Bakara sûresinin sonunu okusun!"
[Taberânî, el-Mu'cemu l-Kebir'de zayi/bir isnâdla.]
2629-Bezzâr da zayıf \nv isnâdla Alî
radi yallahu anh'dan:
Cenaze İcabre indirildiği zaman şöyle de: "Bismillahi ve fi sebîUillahi ve
alâ milleti Ra-sûlillah (=Allah'ın adıyla indirdik. Allah'ın yolu ve Resulünün
milleti üzere teslim etttik). Allahmı! Kulunu sana teslim ediyoruz. Sen en
güzel sığmaksın. Dünyayı arkasında bırak mıştır. Önceden gönderdiklerini geride
bırak tıklarından daha hayırlı kıl! Zira sen şöyle bu yurdun: «Allah'ın
katındaki, iyiler için daha hayırlıdır»." (Âl-i İmrân, 3/198)
2630-Enes radiyallahu anh'dan:
"Onun yanında Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in bir değneği
vardı. Ölünce o değnekle beraber iki yanı ile gömleği ara sında gömüldü."
[Bezzâr]
2631-Âmir b. Rebî'a radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
Osman b. Maz'ûn'un kabri yanında durup,
üzerine su serpilmesini emretti." [İkisi de Bezzâr'a aittir.]
2632-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, oğlu İbrahim'in kabrine su
serpti."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta.]
2633-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Biz Ebû Bekir'in yanında oturuyorduk; bir cenaze geçti, kalktı biz de kalktık.
Sonra namazını kıldık. Pabuçlarını çıkarınca dedik ki:
"İnsanlar pabuçlarım giyerken sen çıkar dın." Şu cevabı verdi:
"Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:
«Kim- Allah'ın taatında yalınayak yürürse, kıyamet gününde Allah ona farz kıl
dıklarından sormaz»."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf hir senedle.]
r'ta leyyin bir isnâd-
TA'ZİYE, KABİR AHVALİ (VE
AZABI) VE ZİYARETİ
2634-Ebû Berze radiyaliahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"Kim çocuğunu kaybeden bir kadına baş sağlığı dilerse, cennette ona bir
elbise giydi rilir."
2635-İbn Mes'ûd radiyaliahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim başına bir felâket gelen kimseye ta ziyede bulunursa aynen onun gibi
ecir alır." [Her ikisi de Tinnizî'ye aittin]
2636-Abdullah b. Ca'fer radiyaliahu
anh' dan:
Ca'fer'in ölüm haberi geldiğinde Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
bu yurdu:
"Ca'fer'in ailesine yemek yapın! Çünkü başlarına onları meşgul eden bir
felâket gel miştir." [Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
2637-Muâz radiyaliahu anh'dan:
Muâz'ın çocuğu öldüğü zaman Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem ona (Ye
men'e) bir taziye mektubu görderdi:
"Bismillahirrahmanirrahim.
Allah'ın Resulü Muhammed'den Muâz b. Cebel'e, selâm sana! Ben (kendimle
beraber) sana da kendinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a hamdetmeyi tavsiye
ediyorum.
Allah mükâfatım büyük kılsın. Sana sa bır ilham etsin. Bizi ve seni şükürle
rızıklan-dırsm. Canlarımız, mallarımız, ailelerimiz Allah'ın bize bahşettiği
birer hediye ve ema nettir. Gıpta ve sevinç içinde Allah seni onunla
faydalandırdı; alırken de salât, rah met ve hidayet gibi büyük bir ecirle aldı.
Karşılığını bekliyorsan mutlaka sabret! Fer yatların ecrini heder etmesin ki,
pişman ol-mayasın.
Şunu da iyi bil kifeıyat, ölüyü geri getir mez, hüznü gidermez. Olan olmuştur
artık. Selâmlar."
[Taberânî, el-Mu'cemıı'l-Kebîr ve'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.]
2638-Enes radiyaliahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vefat ettiği zaman ashabı, etrafında
oturup, büyük bir üzüntü ve keder içinde ağlamaya koyuldu; der ken uzun boylu,
son derece yakışıklı, geniş gö ğüslü ve omuzlu, gayet iyi giyimli bir adam
çı-kageldi. Sahabeyi yararak geçti, kapının iki ya nından tutup biraz ağladı ve
sonra şöyle dedi: "Allah'ta her musibete karşı bir taziye, her he lak
olana karşı yerine ihsan edecek bir varlık, her yok olana karşı yerini tutacak
bir şey vardır. İşte bu nedenle ancak Allah'a yönelin! Ancak O'nu arzulayın!
Asıl felâkete uğrayan, (sabrı nın) karşılığında ecir alamayan kimsedir."
Ce maat dedi ki: "Bu adamı tanıyor musunuz?" Sa ğa sola baktılar
kimseyi göremediler. Ebû Bekir dedi ki: "İşte bu Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'in kardeşi Hızır'dır."
[Taberânî, cl-Mu' cemıı' l-Evsat'ist zayıf bir senedle,]
2639-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kul kabre konulup da arkadaşları kabir üstünden dağıldıkları zaman
onların ayak seslerini duyar. Tam o sırada iki melek gelip onu oturtup
sorarlar: «Bu adam (yani) Mu-hammed hakkında ne derdin?»
Eğer inanmış ise, şöyle der: «Tanıklık ederim ki O, Allah'ın kulu ve
Resulüdür.» Ona şöyle denir: «Cehennemdeki yerine bak, işte Allah onu cennetteki
şu yerinle de ğiştirmiştir.» Böylece adam, iki yerini de gö rür.
Kâfir ile münafığa gelince, (meleklerin sorularına): «Bilmiyorum, ben O'nun
hakkın da insanlar ne dedilerse onu diyordum» der. Bunun üzerine ona şöyle
derler:
«Ne anladın, ne de (O'na) uydun.» Daha sonra onun iki kulağı arasına demir
kamçı ile öylesine şiddetli vururlar ki, acısından dolayı
attığı çığlığı, insan ve cinlerden başka bütün varlıklar duyar."
iBuhâfî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2640-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ölü, defnedildiği zaman, birine Münker diğerine Nekîr adı verilen iki
siyah ve (gözle ri) mavi melek gelip sorarlar: «(Peygamber'i kastederek) Bu
adam hakkında ne diyordun?»
Şu cevabı verir: «Şöyle derdim: O, Al lah'ın kulu ve Resulüdür. Şehâdet ederim
ki Allah'tan başka hiçbir Tanrı yoktur Muham-med de O'nun hem kulu ve hem de
Resulü dür.» Onlar da: «Zaten biz senin bunu söyle diğini biliyorduk» derler.
Derken kabir hemen boyundan ve eninden tam yetmiş arşın olarak genişletilip
aydınlatı lır. Sonra «Haydi uyu!» derler. O da şöyle der: «Aileme gidip de bu
sevindirici durumu mu bildireyim.» Onlar yine ona: «Haydi ken disini ancak
sevdiklerinin uyandırdığı bir ge lin gibi yat ve uyu!» Allah onu Kıyamet gü
nünde o yerinden kaldırıp diriltinceye kadar orada öylece rahat ve huzur içinde
kalın
Münafığın cevabı şöyle olur: «insanlar (O'nun hakkında) bir şeyler söylerlerdi.
Ben de (aynını) söyledim, ama (işin gerçeğini) bil miyorum.» Onlar da şöyle
derler: «Zaten biz de senin ne dediğini biliyorduk.» Sonra yere: «Haydi yut
onu!» denilir O da onu sıkar, öyle ki kaburgaları birbirine geçer. Allah onu
kal dırıp diriltinceye kadar orada öylece azap içinde kıvranır." [Tirmizî]
2641-el-Mu'cemu'l-Evsat'îa şu ilave
yer almıştır: "Mü'mine gelince; namazı başucun-da, zekâtı sağında, orucu
solunda, hayır işle ri ve iyilikleri de ayaklarının ucunda olur. Ona başı
tarafından gelinmeye çalışıldığında namaz: «Buradan gelemezsiniz!» der Diğer
yanlarında bulunanların tümü de aynı şeyi söylerler Yani «Buradan ona
yanaşamazsı-nız» derler."
2642-Osmân'ın azatlısı Hâni
radiyallahu anh'dan:
Osman bir kabirde durduğu zaman göz yaşları sakalını ıslatacak kadar ağlardı.
Ona dediler ki: "Cennet ve celıennemden söz etti ğin zaman ağlamıyorsun.
Kabirden sözettiğin zaman ağlıyorsun, acaba neden?" Cevap ver di:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum:
"Kabir, âhiret konaklarının ilkidir. Kim orada kurtulursa artık gerisi
kolaydır. Kim de orada kurtulamazsa gerisi daha zordur." Yi ne Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den duydum: "Hangi manzara ile
karşı-laştımsa, kabri ondan daha korkunç bul dum." [Tirmizî]
Rezîn'in eki: Hâni der ki: Osman, kabir üzerinde durup şöyle mırıldanırdı:
"Ey insan, eğer bundan kurtulursan, daha büyüğünden kurtulursun.
Kurtulamazsan ar tık seni hiçbir kurtarıcı kurtaramaz."
2643-Alî radiyallahu anh'dan:
"Biz, kabir azabı hakkında şüphe eder du rurduk. Bu şüphemiz
el-hâkümü't-tekâsürü hatta zurtumu l-makâbir sûresi ininceye ka dar devam
etti." [Tirmizî]
2644-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kâfire kabrinde doksan dokuz ejderha musallat edilir; onu her yerinden
sokar ve et lerini koparır Kıyamete kadar bu böyle de vam eder. Eğer bir
ejderha yeryüzüne üfüre-cek olsa hiçbir yeşillik bitmez." [Dârimî leyyin
bir senedle.j
2645-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, iki kabre uğradı ve buyurdu ki:
"Bunlarda ya tanlar azap içindedir. Ama büyük bir suçları yoktur Bunlardan
birisi koğuculuk yapardı; öteki de idrar sıçramasından sakınmazdı." Sonra
bir hurma dalı getirtti ve ikiye böldü. Birini birinin kabrine dikerken,
ötekini de ötekinin kabrine dikti ve: "İnşallah onların azapları bu dallar
yaş kaldıkça hafifler" bu yurdu. [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.]
*2646-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namazgahına girince, cemaatin çokça
konuş tuklarını görerek şöyle buyurdu: "Eğer siz lez-
zetleri yok eden (ölümü) ansaydınız, bu kadar çok konuşmazdınız. O lezzetleri
yok edeni çok ça anın! Kabir her gün şöyle konuşur: «Ben gurbet eviyim. Ben
içinde yalnız yaşanan bir evim. Ben içinde kurtlar ve zararlı haşaratın
bulunduğu evim.» İnanmış bir kul defnedildi ğinde kabir ona şöyle hitap eder:
«Merhaba, hoşgeldin safa geldin! Sen üzerimde yürüyen lerin en sevimlisi idin.
Artık bana kavuştun. Sana yapacağım iyiliği bizzat gözünle göre ceksin.» Sonra
genişler, genişler ve ona cenne te bakan bir kapı açılır.
Facir ve kâfir kula gelince, kabir ona şöy le seslenir: «Sana ne merhaba! Ne
hoş geldin, ne safa geldin! Çünkü sen üzerimde yürüyen en nefret ettiğim
kişiydin. Artık bana geldin, bana kavuştun, şimdi sana yapacaklarımı gö
receksin.» Sonra, üzerine çullanacak, sıka cak, sıkacak kaburgaları birbirine gire
cektir. "
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem parmaklannı birleştirerek şöyle
buyurdu:
"0«a doksan ya da doksan dokuz ejderha musallat edilecek. Onlardan birisi
yere şöyle bir üfürse yerde hiçbir şey bitmez ve dünyada hayat da kalmaz. Hesap
vermek için dirilinceye dek onun etinden koparıp onu sokacaklardır."
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kabir ya cennet
bahçelerin den bir bahçe, yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur."
[Rezîn. Tirrnizî'nin rivayetinde ise yetmiş ejderha şeklinde geçmektedir.]
2647-Ebû Râfi' radiyallahu anh'dan:
Bakî kabristanında Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'in arkasında
yürürken bir den şöyle buyurdu: "Ne doğruyu buldun ve ne de sana doğru
bulduruldu." Dedim ki: "Ey Allah Resulü neyiniz var?"
"Sana söylemedim; bu kabirde yatana söyledim. Çünkü benim hakkımda
soranlara (sorgu meleklerine) beni tanımadığını söylü yor." Bir de baktık
ki defnedildiğinde üzerine
su serpilmiş kabir (yani yeni bir mezar) karşı mızda duruyor.
[Bezzâr ve Taberânî, el-Mıı'cenıu'l-Kebtr'de zayıf bir isnâdla.]
2648-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Bir yolculukta Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdim. O,
bineğinin sırtında idi. Hayvanı birden ürktü. Bunun üze rine sordum: "Ey
Allah Resulü! Hayvanın ne den ürktü?"
"Kabirde azap gören birinin sesini duydu da ondan ürktü." buyurdu.
[Taberânî, el-Mu'cenm'I-Evsat'ta leyyin bir senedle.J
2649-Ebû Eyyûb radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem güneş battıktan sonra çıktı. Bir
ses duydu ve şöyle buyurdu: "İşte bu, kabrinde azap gören yahudidir."
[Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
2650-Enes radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bir kabirden bir ses duydu ve sordu:
"Bu ka birde yatan ne zaman öldü?"
"Cahiliye devrinde öldü" dediler. Buna sevindi ve şöyle buyurdu:
"Sizler birbiri erinizi (öldükten sonra) def-netmeseydiniz Allah'a size
kabir azabını du yurması için dua ederdim." [Nesâî.]
Müslim'de "Birbirlerinizi defnetmemiş olsaydınız" şeklinde
geçmektedir.
2651-Abdullah b. Dinar radiyallahu
anh' dan:
Süleyman b. Surad, Hâlid b. Arfata'ya ya da (tam tersi) Hâlid, Süleyman'a şöyle
dedi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu
duymadın mı? «Kim ka rın ağrısından ölürse kabrinde azap gör mez»." Diğeri
arkadaşına: "Evet" dedi. [Nesâî ve aynı lafızla Tirmizî]
2652-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir müslüman. Cuma günü ya hut Cuma gecesi ölürse, Allah onu
kabir fitne si (azabı)ndan korur." [Tirmizî]
2653-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'minin ruhu, ödeninceye kadar bor cuna bağlıdır." [Tirmizî]
2654-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kabirleri ziyaret eden
kadmlara, mezarları mescit edinenlere ve kandil yakanlara lanet etti."
[Sünen ashabı.]
2655-İbn Amr b. el-As radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ey Falıma! Evinden niye çıktın?"
"Ey Allah Resulü! Bu ev halkına geldim. Ölüleri için Allah'tan rahmet
dileyip, onlara taziyede bulundum."
"Herhalde onlarla birlikte kabristana da gittin."
"Oraya gitmekten Allah korusun! Bu hu susta ne söylediğini duydum."
"Eğer onlarla beraber kabristana gitsey-din, babanın dedesi cenneti
görünceye dek, cenneti göremezdin."
[Ebû Dâvud. Nesâı'de ise, hadis metnindeki "tcedâ" kabirler
"kubur" olarak geçmektedir.]
2656-Alî radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çıktı. Birtakım kadınların oturmakta
oldukla rını görünce: "Neden oturuyorsunuz?" diye sordu.
"Cenaze bekliyoruz" dediler.
"Siz mi yıkayacaksınız?"
"Hayır."
"Taşıyacak mısınız?"
"Hayır."
"Peki onu kabre indirenler arasında mı olacaksınız?"
"Hayır."
"Öyleyse haydi hiçbir sevap almayarak, üstelik günahkârlar olarak
dönün!" buyurdu.
[İbn Mâce zayıf hır senedle.]
2657-Büreyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Size kabir ziyaretini yasaklamıştım, artık
ziyaret edebilirsiniz, çünkü onlar size âhireti hatırlatır." [Müslim ve
Sünen ashabı.]
2658-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Rabbimden annem için istiğfar etmeme izin istedim, vermedi. Kabrini
ziyaret etmek için izin istedim, verdi. Bu yüzden kabirleri zi yaret
ediniz!" [Müslim]
2659-Rezîn'in rivayeti: "Allah
Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem, (Mekke'deki) Eb-vâ'da annesinin kabrine
silahlı biriyle geldi; ağladı ve etrafındakileri de ağlattı."
2660-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ana-babasının ya da onlardan biri nin kabrini ziyaret ederse,
bağışlanır ve (iyi kişi olarak) kayda geçirilir." [Taberânî,
el-Mu'ce-mu'l-Kebîr ve'l-Evsat'la zayıf bir senedle.]
2661-Muhammed b. Kays b. Mahrame
ra-diyallahu anh'dan:
"Size benden ve annemden bahsedeyim mi?" deyince, biz kendisini
doğuran annesin den bahsedecek sandık. Dedi ki: Âişe şöyle dedi:
"Size kendimden ve Allah Resulü sallalla-hu aleyhi ve sellem'den
bahsedeyim mi?"
"Evet" dedik. Şöyle anlattı:
"Benim sıramda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem soyundu, ridâsını
çıkardı, pa buçlarını da çıkardı. Entarisinin bir kısmım yatağına serdi ve
yattı. Uyuduğumu sanınca-ya kadar geçen bir zaman bekledikten sonra kalktı,
yavaş yavaş ridâsını giydi, pabuçlarını da sessizce giyip usulca kapıyı açtı. Yavaşça
çıktı, gitti. Ben de ardında giyindim, baş örtü mü başıma taktım ve iyice
kapanıp, sarıldım; sonra ardından O'nu izlemek için çıktım.
Bakî kabristanına gelince durdu. Ancak epeyce uzun durdu. Üç kere ellerini
kaldırdık tan sonra ayrıldı. Ben de ayrıldım, hızlandı;
ben de ardından hızlandım; koştu ben de koş tum. Onu geçip yatağa yattım. İçeri
girdi ve şüphelenmiş olacak ki sordu:
"Ne var, ey Aişe?"
"Hiçbir şey yok!"
"Ya bana bildireceksin ya da Latif ve Ha-bîr olan (Allah) bana
bildirecektir" deyince, anlatmaya başladım:
"Ey Allah Resulü! Babam-anam sana feda olsun!" Yaptıklarımı O'na
anlattım, şöyle bu yurdu:
"Demek ki önümde gördüğüm karartı sen din."
"Evet" dedim.
Göğsüme acıtacak derecede vurdu. Sonra şöyle buyurdu: "Allah'ın sana ve
Resulüne haksızlık edeceğini nü sandın?"
"İnsanlar ne kadar gizleseler de Allah onu bilir" dedim.
"Evet; Cibril bana geldi. Onu gördüğüm zaman bana seslendi ve senden
saklandı. Ben cevap verdim. Sen soyunuk olduğun için içe riye girmedi. Ben de
senden bunu gizledim. Senin yatıp uyuduğunu sanınca, seni uyandır mak ve yalnız
bırakıp üzmek istemedim."
Bana dedi ki: "Rabbin sana Bakî'ye gidip onlar için Allah'tan mağfiret
dilemeni emret ti." Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Nasıl mağ firet
dileyeceğim?"
"Şöyle dersin: Selâm, mü'min ve müslü-manların yurdu ahalisine! Allah
öncekilere ve sonrakilere rahmet etsin! Inşaallah biz de eninde sonunda (size)
katılacağız." [Müslim ve Nesâî.]
2662-Diğer rivayette: "Selâm
size, mü'minler topluluğunun yurdu! Yarın size va-adolunana geldiniz, ancak
bekletilmektesiniz. Inşaallah biz de size katılacağız. Allahım! Ba kîn l-Garkad
ehlini sen bağışla!"
2663-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden birinin bir ateş koru üzerinde otu rup da elbisesini yakması ve
onun tenine sira yet etmesi, müslüman kardeşinin kabri üzerin de oturmasından
daha hafiftir."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
==========================================
2301-Bu hadisi Ahmed (III, 4, 18, 24,
48, 61), Buhârî (mardâ 2/1, VII, 2), Müslim (birr ve's-sıla 52, s. 1992),
Tirmizî (no. 966), Ebû Ya'lâ (no. 1237, 1256), İbn Hibbân (no. 2894) ve Beyhakî
(III, 373), Muh. b. Amr b. Halhale an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd ve Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız Müslim'e aittir.
2302-Bu hadisi Tayâlisî (no. 370), Ahmed (I, 381, 441, 455),
İbn Sa'd (I, 207), Dârimî (II, 316), Buhârî (mardâ 2, 3, VII, 3; mardâ 13/2,
VII, 6; mardâ 14/1, VII, 7), Müslim (birr ve's-sıla no. 45, s. 1991), Ebû Ya'lâ
(239a), İbn Hibbân (no. 2926) ve Beyhakî (III, 372; VII, 68), el-A'meş an
İbrâhîm et-Teymî ani'l-Hâris b. Süveyd an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Lafız Müslim'e aittir.
2303-Bu hadisi Müslim (birr ve's-sıla no. 53, s. 1993),
el-Kavârîrî an Yezîd b. Zurey' ani'l-Haccâc es-Savvâf an Ebî'z-Zübeyr an Câbir
senedi ile tahrîc etti.
2305-Bu hadisi Mâlik (k. el-ayn no. 8, s. 942), Yahyâ b. Saîd
kanalıyla rivayet etmiştir.
2306-Ebû Dâvud (no. 3028), bunu Abdullah b. Muh. en-Nüfeylî an
Muh. b. Seleme an Muh. b. İshâk an Ebî Manzr eş-Şâmî an ammihî an ammihî an Âmir
er-Râm senedi ile tahrîc etmiştir.
2307-Bu hadisi Tirmizî (no. 2396) ve İbn Mâce (no. 4031), Leys
b. Sa'd an Yezîd b. e. Habîb an Sa'd b. Sinân an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
etmiştir.
Tirmizî, bunun isnâdı hakkında "hasen garîb"
hükmü vermiştir. Ayrıca Tirmizî'nin lafzı daha uzundur.
2308-Bu hadisi Tirmizî (no. 2402), Abdurrahman b. Miğrâ
ani'l-A'meş an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etmiş ve akabinde
"hadis bu vecihten garîbtir" demiştir.
Yine Tirmizî'ye göre bu hadis, el-A'meş an Talha b.
Musarrif an Mesrk tarikiyle onun sözü olarak
rivayet edilmiştir.
2309-Mâlik (cenâiz no. 40, s. 236), bunu Ebû'l-Hubâb Saîd b.
Yesâr'dan belâğan; Tirmizî ise (no. 2399), Muh. b. Abdila'lâ an Yezîd b. Zurey'
an Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etmiş ve isnâdı
hakkında "hasen sahîh" hükmü vermiştir.
2310-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3090), Ebû'l-Melîh an Muh. b.
Hâlid es-Sülemî an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc etti. İsnâdı
garîbtir.
2311-Bu hadisi Tirmizî (no. 24037 ve İbn Mâce (no. 4023),
Hammâd b. Zeyd an Âsım b. Behdele an Mus'ab b. Sa'd an ebîhî asl-ı senedi ile
tahrîc etmiştir. Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü
vermiştir.
2314-İsnâdında yer alan el-Velîd b. Muh. el-Muvakkirî oldukça
zayıf bir râvidir (Mecma' II, 303).
2315-Lafız Buhârî'ye aittir (ilm 36, I, 34). Bu hadisi Ahmed
(III, 14, 34, 72), Buhârî (ilm 36, I, 34; cenâiz 6, II, 72; i'tisâm 9, VIII,
149), Müslim (birr ve's-sıla no. 152, s. 2018), Ebû Ya'lâ (no. 1279), İbn
Hibbân (no. 2933) ve Beyhakî (IV, 67), Abdurrahman b. el-İsbehânî an Ebî Sâlih
an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2317-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1608), Ebû Gassân an Mendel
ani'l-Hasan b. el-Hakem en-Neha'î an Esmâ binti Âbis b. Rebî'a an ebîhâ an Ali
asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Mendel sebebiyle isnâdı zayıftır.
2318-Bu hadisi Tirmizî (no. 1061) ve İbn Mâce (no. 1606), Nasr
b. Alî an İshâk b. Yûsuf ani'l-Avvâm b. Havşeb an Ebî Muh. mevlâ Ömer b.
el-Hattâb an Ebî Ubeyde an Abdillah b. Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında: "Bu hadis garîbtir, Ebû
Ubeyde, Abdullah'ı işitmemiştir."
2319-Bu hadisi Ahmed (V, 151, 153, 154, 164), Dârimî (II, 204),
Nesâî (cenâiz 25/2, IV, 24), Taberânî (no. 1644), İbn Hibbân (no. 4624, 4626)
ve Beyhakî (î, 171), el-Hasan an Sa'sa'a b. Muâviye an Ebî Zerr asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2320-Tirmizî bunu (no. 1062), Abdürabbih b. Bârik el-Hanefî an
ceddihî Simâk b. el-Velîd el-Hanefî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
etmiştir.
İsnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü vermiştir.
2321-Bu hadisin isnâdında yer alan Amr b. Hâlid el-A'şî
zayıftır, diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 10).
2322-Heysemî'ye göre Bezzâr'ın ricâli Sahîh ricâlindendir
(Mecma' III, 3).
2323-İsnâdındaki râvilerden Mûsâ b. Ubeyde zayıf bir râvidir
(Mecma' III, 12).
2324-Heysemî, Osmân b. Atâ el-Horâsânî'nin zayıf olduğuna
dikkat çekmiştir (Mecma III, 12). İbnü'l-Cevzî ise Mevdat'ında irâd etmek suretiyle, bu hadisi uydurma addetmiş,
Zehebî'de bu hükmü onaylamıştır (Feyd III, 533).
2325-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1607), Ebû Bekr b. e. Şeybe an
Hâlid b Mahled an Yezîd b. Abdilmelik en-Nevfelî an Yezîd b. Rmân an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
Sindî, Zevâid'inde isnâdı hakkında şu bilgileri
vermektedir: "Yezîd, Ebû Hureyre'ye yetişememiştir. Ayrıca Yezîd b.
Abdilmelik, her ne kadar İbn Sa'd tarafından tevsîk edilmiş ise de Ahmed, İbn
Maîn ve diğerleri tarafından zayıf addedilmiştir."
2326-Râvilerinden İbrâhîm b. el-Berâ b. en-Nadr, zayıftır
(Mecma' II, 290).
2327-Heysemî diyor ki: "Senedinde yer alan es-Salt b.
Behrâm güvenilir bir râvidir, ancak Mürcîe'dendir" (Mecma' II, 295).
2328-Râvilerinden Muh. b. Abdilmelik hakkında Ebû Hâtim:
"güçsüzdür" hükmünü vermiştir (Mecma' II, 2957.
2329-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' II,
301). Bu hadisi yakın lafzıyla Ahmed ve M. el-Kebîr ve'l-Evsat'ında Taberânî
tahrîc ettiler. İsnâdında hakkında ihtilâf olan İbn Lehi'a vardır (Mecma' II,
301).
2330-Aslında bu hadiste bir kıssa mevcuttur. Heysemî,
râvilerinden Hafs b. Ömer hakkında hiçbir bilgiye rastlamadığını vesâir
râvilerinin ise güvenilir olduğunu söylemiştir (Mecma' II, 300-301).
2331-Bu hadisi Taberânî (no. 8506), Ömer b. Hafs es-Sedsî an Âsım b. Alî ani'l-Mes'ûdî an Câmi' b. Şeddâd an
Temîm b Seleme an Ebî Ma'mer an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre isnâdı hasendir (Mecma' II, 301).
2332-Bu hadisi el-Hâkim (I, 347), Ebû'l-Abbâs Muh. b.Ya'kb ani'r-Rebî b. Süleymân an Esed b. Mûsâ an İmrân b. Zeyd
et-Tağlebî an Abdirrahman b. el-Kâsım an Sâlim b. Abdillah an Âişe senedi ile
tahrîc etmiş ve verdiği sahîh hükmünü Zehebî de onaylamıştır. Heysemî'ye göre
ise isnâdı hasendir (Mecma' II, 304).
2333-Bu hadisi Tayâlisî (no. 1380), Ahmed (VI, 42, 278) ve
Müslim (birr ve's-sıla no. 46, s. 1991), Mansûr b. el-Mu'temir an İbrâhîm
ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (s. 197), Ahmed (VI, 42, 173, 254), Müslim (birr
ve's-sıla no. 47, s. 1991-2), Tirmizî (no. 965) ve Beyhakî (III, 373-4),
el-A'meş an İbrâhim.. asl-ı senedi ile;
Müslim (no. 49), Eb't-Tâhir an İbn Vehb an Mâlik ve
Yûnus ani'z-Zührî an Urve an Âişe senedi ile;
Mâlik (k. el-ayn no. 6, s. 941) ve Müslim (no. 50, s.
1992), Mâlik an Yezîd b. Husayfa an Urve ... asl-ı senedi ile;
Müslim (no. 51, s. 1992), Harmale b. Yahyâ an İbn Vehb an
Hayve an İbni'l-Hâd an Ebî Bekr b. Hazm an Amre an Âişe senedi ile;
Buhârî (mardâ 1/1, VII, 2), Ebû'l-Yemân an Şuayb
ani'z-Zührî an Urve an Âişe senedi ile tahrîc ettiler.
2334-Heysemî'ye göre râvilerinden Revh b. Müsâfir zayıftır
(Mecma' II, 304).
2335-Heysemî diyor ki: "Râvilerinden Mücâ'a b. ez-Zübeyr'i
Ahmed tevsîk etmiş, Dârekutnî ise zayıf addetmiştir" (Mecma' II, 305).
2336-Bunun evvelinde küçük bir kıssa yer almıştır. İsnâdında
yer alan Sa'd b. Tarîf, oldukça zayıf bir râvidir (Mecma' II, 305).
2337-Bu hadisi Ahmed (V, 81), Yezîd b. Hârûn an Müslim b. Ubeyd
Ebû Nusayre an Ebî Useyb senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî, bu isnâdın ricâlinin güvenilir kimseler olduğunu
söylemiştir (Mecma' II, 310).
2338-Bu hadisi Ahmed (VI, 64, 154, 251), Buhârî (enbiyâ 54, IV,
150; tıbb 31, VII, 22; kader 15, VII, 215) ve Beyhakî (III, 376), Dâvud b.
ebî'l-Furât an Abdillah b. Bureyde an Yahyâ b. Ya'mer an Âişe asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2339-Bu hadisi Buhârî (tıbb 30/2, VII, 21), Müslim (selâm no.
98-100, s. 1740-2), Ebû Dâvud (muhtasar olarak no. 319) ve Mâlik (k. el-câmi'
no. 22, s. 894-6), ez-Zührî an Abdilhamîd b. Abdirrahman b. Zeyd b. el-Hattâb
an Abdillah b. Abdillah b. el-Hâris b. Nevfel an İbn Abbâs an Abdirrahman b.
Avf asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca Mâlik (no. 24, s. 896-7), ez-Zührî an Abdillah b.
Âmir b. Rebî'a an Abdirrahman senedi ile de tahrîc etmiştir.
2340-Bu hadisi Mâlik (k. el-câmi' no. 23, s. 896), Buhârî
(enbiyâ 54/8, IV, 150; hiyel 13, VIII, 64, lafız buna ait), Müslim (selâm no.
92-97, s. 1737-1739) ve Tirmizî (no. 1065), Âmir b. Sa'd b. e. Vakkâs an Usâme
b. Zeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2343-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3923), Abdürrezzâk an Ma'mer an
Yahyâ b. Abdillah b. Buhayr asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Görüldüğü gibi isnâdında mechûl bir râvi vardır.
2344-Bu hadisi Tayâlisî (no. 534) ve Ahmed (IV, 395, 417),
Ziyâd b. İlâka an raculin an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İrâkî, isnâdı hakkında "ceyyiddir"; Heysemî:
"Ahmed'in tariklerinden birinin ricâli güvenilir kimselerdir"; İbn Hacer: "mübhem râvisi
dışındakiler güvenilir kimselerdir" demişlerdir (Feyd IV, 444).
2345-İsnâdı Heysemî'ye göre hasendir (Mecma' II, 315).
2346-Bu hadisin iki senedi vardır. İsnâdının birisi hasen olup
içinde Saîd b. Beşîr adlı bir râvi vardır ki, onun hakkında ihtilâf vâki
olmuştur (Mecma' III, 12).
2347-2348-Bu hadisi Tayâlisî (s. 271), Ahmed (III, 130, 143,
217), Buhârî (cenâiz 7, II, 79; cenâiz 43, II, 84; ahkâm 11, VIIII, 108),
Müslim (cenâiz no. 14-15, s. 637), Ebû Dâvud (no. 3124), Tirmizî (no. 988),
Nesâî (Amelu yevm no. 1068; Sünen, cenâiz 22, IV, 22), İbn Hibbân (no. 2884) ve
Beyhakî (IV, 65; î, 101), Şu'be an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2349-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 3-5, s. 631-3), Sa'd b. Saîd
an Ömer b. Kesîr b. Eflah an İbn Sefîne an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc
etmiş olup, lafız iki rivayetine aittir.
Ayrıca Mâlik (cenâiz no. 42, s. 236), an Rebî'a b. e.
Abdirrahman an Ümmi Seleme senedi ile;
Ebî Dâvud (no. 3119) ve Nesâî (Amelu yevm ve'l-leyle no.
1071), Hammâd b. Seleme an Sâbit an İbn Ömer b. e. Seleme an ebîhî an Ümmi
Seleme asl-ı senedi ile;
Tirmizî ise (no. 3511), yukardaki asl-ı senedin aynısı
ile; ancak an Ümmi Seleme an Ebî Seleme ziyadesiyle tahrîc etmiş ve "bu
vecihten hadis garîbtir" demiştir.
2350-Bu hadisi İbnü'l-Mübârek (Rakâik no. 108), Tayâlisî (no.
508), Ahmed (IV, 415), Tirmizî (no. 1021), İbn Hibbân (no. 2937) ve Beyhakî
(IV, 68), Hammâd b. Seleme an Ebî Sinân an Ebî Talha el-Havlânî ani'd-Dahhâk b.
Abdirrahman b. Arzeb an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre, isnâdı "hasen
garîbtir"
2351-Bu hadisi Tirmizî (no. 2401), Mahmûd b. Gaylân an
Abdirrezzâk an Süfyân ani'l-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
etti.
İsnâdı hakkında ise "hasen sahîh" hükmü
vermiştir.
2352-Bu hadisi Ahmed (III, 144), Buhârî (mardâ 7, VII, 4), Ebû
Ya'lâ (Şehit Ali 175a) ve Beyhakî (III, 375), Leys b. Sa'd an Yezîd b. el-Hâd
an Amr b. ebî Amr mevlâ'l-Muttalib an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2353-Bu hadisi Buhârî (rikâk 6/2, VII, 172), Kuteybe an Ya'kb b. Abdirrahman an Amr an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etmiştir.
2354-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 23, IV, 23), Süveyd b. Nasr an
İbni'l-Mübârek an Amr b. Saîd b. e. Hüseyn an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî
İbn Amr senedi ile tahrîc etmiştir.
2355-Bu hadisi Ahmed (I, 346), Buhârî (mardâ 6, VII, 4), Müslim
(birr no. 54, s. 1994) ve Taberânî (no. 11352), Yahyâ b. Saîd an İmrân b.
Müslim an Atâ an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
2356-Bunu Mâlik (k. el-ayn no. 5, s. 940-1), an Zeyd b. Eslem
an Atâ b. Yesâr senedi ile mürsel olarak rivayet etmiştir.
2357-Bu hadisi Buhârî (ikrâh 1/3, VIII, 56, lafız buna ait;
menâkıb 25/41, IV, 179-180; menâkıbu'l-Ensâr 29/1, IV, 238-9), Ebû Dâvud (no.
2649) ve Nesâî (zînet 97/1, VIII, 204), Kays b. e. Hâzım an Habbâb asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2358-Bu hadisin lafzı Müslim'e aittir.
Bunu Ahmed (III, 196, 290) ve Müslim (fadâilu's-sahâbe no.
107, s. 1909-1910), Süleymân b. el-Muğîre an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile;
Buhârî (cenâiz 42, II, 84), Bişr b. el-Hakem an Süfyân b.
Uyeyne an İshâk b.Abdillah b. e. Talha an Enes senedi ile tahrîc etti.
2359-Mâlik, bu haberi (cenâiz no. 43, s. 237), an Yahyâ b. Saîd
ani'l-Kâsım senedi ile tahrîc etmiştir.
2360-Bu hadisi Vekî (Zühd no. 536), Abdürrezzâk (no. 20250,
20273), Ahmed (IV, 395, 401, 405), Buhârî (edeb 71/1, VII, 96; tevhîd 3, VIII,
165), Müslim (münâfikîn no. 49-50, s. 2160) ve İbn Hibbân (no. 642), el-A'meş
an Saîd b. Cübeyr an Ebî Abdirrahman es-Sülemî an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2361-Münzirî, isnâdı hakkında: "Bir beisi yoktur";
Heysemî ise: "Bakiyye b. el-Velîd vardır ki o, müdellis bir kimsedir"
demişlerdir (Feyd VI, 69).
2362-Bu hadisi Tirmizî (no. 2361), Muh. b. el-Müsennâ an İbn e.
Adî an Şu'be an Süleymân el-A'meş an Yahyâ senedi ile tahrîc etmiştir. Şu'be,
mübhem sahâbînin İbn Ömer olduğunu ileri sürmüştür.
2363-Mâlik, bunu (cenâiz no. 41, s. 236) direkt olarak
Abdurrahman b. el-Kâsım b. Muh. e. Bekr'den ahzetmiştir.
2364-Bu hadisi Ahmed (III, 101), Buhârî (da'vât 30/3, VII,
155), Müslim (zikr ve'd-duâ no. 10, s. 2064), Tirmizî (no. 971) ve Nesâî (Amelu
yevm ve'l-leyle no. 1057), İsmaîl b. İbr. b. Uleyye an Abdilazîz b. Suheyb an
Enes asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 3108), Nesâî (cenâiz 1/3, IV, 3), İbn Mâce
(no. 4265) ve İbn Hibbân (no. 2990), Abdülvâris b. Saîd an Abdilazîz b. Suheyb
an Enes asl-ı senedi ile;
Nesâî (cenâiz 1/2, IV, 3), Kuteybe an Yezîd b. Zuray' an
Humeyd an Enes senedi ile;
Müslim (zikr ve'd-duâ no. 10/2, s. 2064), Şu'be ve Hammâd
b. Seleme an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile;
Ahmed (III, 258), Buhârî (temennî 6, VIII, 130) ve Müslim
(zikr ve'd-duâ no. 11, s. 2064), Âsım el-Ahvel ani'n-Nadr b. Enes an Enes asl-ı
senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 3109), Muh. b. Beşşâr ani't-Tayâlisî an
Şu'be an Katâde an Enes senedi ile tahrîc ettiler.
2365-Bu hadisi Ahmed (II, 263), Nesâî (cenâiz 1/1, IV, 2) ve
İbn Hibbân (no. 2989), İbrâhîm b. Sa'd ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b.
Utbe an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
İbnü'l-Mübârek (Zühd no. 1063), Abdürrezzâk (no. 20634),
Ahmed (II, 309, 514), Dârimî (II, 313), Nesâî (cenâiz 1/2, IV, 3) ve Buhârî
(temennî 6/3, VIII, 130), ez-Zührî an Ebî Ubeyd mevlâ Abdirrahman b. Ezher an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Müslim (zikr ve'd-duâ no. 13, s. 2065), Muh. b. Râfi' an
Abdirrezzâk an Ma'mer an Hemmâm b. Münebbih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
ettiler.
2366-2367-Ebû Dâvud (no. 3098), Muh. b. Kesîr an Şu'be
ani'l-Hakem an Abdillah b. Nâfi' an Alî senedi ile onun sözü olarak mevkûfen
tahrîc etmiştir.
Bu rivayeti içinde Ebû Mûsâ ile el-Hasan b. Alî'nin de
bulunduğu küçük bir kıssa ile Ahmed (I, 81), Ebû Dâvud (no. 3099), İbn Mâce
(no. 1442), Ebû Ya'lâ (no. 262), el-Hâkim (I, 341, 349) ve Beyhakî (III, 380),
el-A'meş ani'l-Hakem an Abdirrahman b. e. Leylâ an Alî asl-ı senedi ile
Peygamber'in sözü olarak merfûen;
Ayrıca Tirmizî (no. 969), aynı kıssa ile Ahmed b. Menî'
ani'l-Hasan b. Muh. an İsrâîl an Süveyr b. Fâhite an ebîhî an Alî senedi ile
tahrîc ettiler. Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü
vermiştir.
2368-Bu hadisi Müslim (birr ve's-sila 39-42, s. 1989) ve
Tirmizî (967-968), Ebû Esmâ er-Rahabî an Sevbân asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2369-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3097), Muh. b. Avf et-Tâî
ani'r-Rebî' b. Ravh b. Huleyd an Muh. b. Hâlid ani'l-Fadl b. Delhem an Sâbit
el-Bünânî an Enes senedi ile tahrîc etmiştir.
Fadl, hakkında ihtilâf olan birisidir. Ancak ağırlıklı
olarak zayıftır.
2371-Beyhakî, isnâdının zayıf olduğunu söylemiştir. Heysemî ise
bir zayıf râvi olan Mesleme b. Alî el-Huşenî'nin isnâdında yer aldığını; İbn Hacer ise, Beyhakî'den naklen
bunu Yahyâ b. e. Kesîr'in sözü olarak rivayet edilmesini sahîh görmüş ve
Mesleme'ye bakarak uydurma olduğuna hükmetmek icab etmez" demiştir (Feyd
III, 312).
2372-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3102), Abdullah b. Muh. en-Nüfeylî
an Haccâc b. Muh. an Yûnus b. e. İshâk an ebîhî an Zeyd b. Erkam senedi ile
tahrîc etmiştir.
Bu, Ahmed ve el-Hâkim'in de tahrîc ettikleri bir hadistir.
2373-Bu hadisi Ahmed (I, 239, 243), Ebû Dâvud (no. 3106),
Tirmizî (no. 2083), Nesâî (Amelu yevm ve'l-leyle 1045-8), Taberânî (no. 12272,
12277), Ebû Ya'lâ (no. 2430), İbn Hibbân (no. 2967) ve el-Hâkim (IV, 213, 342,
343; IV, 416), el-Minhâl b. Amr an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü
vermiştir.
2374-Ebû Dâvud (no. 3107), bu hadisi Yezîd b. Hâlid er-Remlî an
İbn Vehb an Huyey b. Abdillah an Ebî Abdirrahman el-Hubullî an İbn Amr senedi
ile tahrîc etti.
2375-Bu hadisi Tirmizî (no. 2731), Süveyd b. Nasr an Abdillah
b. el-Mübârek an Yahyâ b. Eyyûb an Ubeydillah b. Zahr an Alî b. Yezîd
ani'l-Kâsım Ebî Abdirrahman an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etmekte, akabinde
ise şu bilgileri vermektedir: "Bunun isnâdı güçsüzdür. Buhârî'ye göre
Ubeydullah güvenilir, Alî zayıf, Kâsım da güvenilir râvilerdir"
2376-Bu hadisi Tirmizî (no. 2087) ve İbn Mâce (no. 1438), Ukbe
b. Hâlid es-Seknî an Mûsâ b. Muh. b. İbrâhîm
et-Teymî an ebîhî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Mûsâ zayıf bir râvi olduğu için bu rivayet münkerdir.
2377-Bu hadisi Buhârî (cenâiz 80/2, II, 97) ve Ebû Dâvud (no.
2095), Süleymân b. Harb an Hammâd b. Zeyd an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2378-Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25/43, IV, 181; mardâ 10, VII,
5-6; mardâ 14/2, VII, 7; tevhîd 31/7, VIII, 192), Nesâî (Amelu yevm ve'l-leyle
no. 1039), Taberânî (no. 11951), İbn Hibbân (no. 2948) ve Beyhakî (III, 382),
Hâlid el-Hazzâ' an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2379-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1437), Hişâm b. Ammâr an Mesleme
b. Alî an İbn Cüreyc an Humeyd et-Tavîl an Enes senedi ile tahrîc etti.
Bu hadisin isnâdı oldukça zayıftır. Sebebi râvisi
Mesleme'dir.
2381-Râvilerinden Nasr b. Hammâd, metrûk bir râvidir. Bu
nedenle isnâdı zayıftır (Mecma' II, 295).
2382-İsnâdlarının birinde yer alan Alî b. Urve metrûktur. Diğer
bir isnâdında ise en-Nadr Ebû Amr mevcuttur. Külliyen ele alınırsa isnâdı hasen
mertebesine yükselmektedir (Mecma' II, 297).
2383-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' II,
297); Münzirî ise isnâdını hasene yakın görmüştür (Tergîb IV, 323).
2384-Bu hadisi Ahmed, Ebû Ya'lâ, İbn Huzeyme ve İbn Hibbân da
tahrîc etmiştir. Heysemî diyor ki: "İsnâdındaki İbn Lehi'a hakkındaki
sözler marftur. Diğer ricâli güvenilir
kimselerdir." (Feyd III, 457; Tergîb IV, 319).
2385-Bu hadisi Müslim (birr ve's-sıla no. 43, s. 1990), Muh. b.
Hâtim b. Meymûn an Behz an Hammâd b. Seleme an Sâbit an Ebî Râfi' an Ebî
Hureyre senedi ile tahrîc etmiştir.
2386-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1439), el-Hasan b. Alî el-Hallâl
an Safvân b. Hubeyre an Ebî Mekîn an İkrime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc
etti.
Safvân'ı İbn Hibbân, güvenilir râviler arasında zikretmiş; Ukaylî ise
"rivayetlerine mütâbaat edilmediğini" söylemiştir.
Takrîb'de ise hadisin leyyin" olduğu söylenmiştir.
2387-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1441), Ca'fer b. Müsâfir an Kesîr
b. Hişâm an Ca'fer b. Burkân an Meymûn b. Mihrân an Ömer b. el-Hattâb senedi
ile tahrîc etmiştir.
Râvileri güvenilir kimselerden oluşmuştur. Ancak Meymûn,
Ömer'i idrâk etmediği için, isnâdında kopukluk sözkonusudur.
2388-Bu hadisi Ahmed (III, 3), Müslim (cenâiz 4, IV, 5), İbn
Mâce (no. 1445), Ebû Ya'lâ (no. 1096, 1117, 139), İbn Hibbân (no. 2992) ve
Beyhakî (III, 383), Umâre b. Gaziyye an Yahyâ b. Umâre an Ebî Saîd el-Hudrî
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2389-Bu hadisi Taberânî, M. el-Evsat ve's-Sağîr'inde Ebû
Hureyre hadisinden tahrîc etmiştir. Râvilerinden Ömer b. Sahbân zayıftır.
(Mecma' II, 323).
Yukardaki Ebû Saîd hadisini lafzıyla Müslim (cenâiz 2, s.
631), İbn Mâce (no. 1444), İbnu'l-Cârûd (s. 256) ve Beyhakî (III, 383), Ebû
Hâlid el-Ahmer an Yezîd b. Keysân an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2390-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1446), Muh b. Beşşâr an Ebî Âmir
an Kesîr b. Zeyd an İshâk b. Abdillah b. Ca'fer an ebîhî senedi ile tahrîc
etmiştir.
Sindî, Zevâid'inde şu bilgileri vermektedir: İsnâdında yer
alan İshâk'ı tevsîk yahut tecrîh eden birini görmedim. Kesîr b. Yezîd hakkında
ise Ahmed: "Bir beisini görmüyorum"; İbn Maîn: "Beş para
etmez"; bir başka rivayette: "Bir beisi yoktur"; Nesâî:
"Zayıf" demişlerdir. Diğer ricâli güvenilir kimselerdir.
2391-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3121), Ahmed (V, 26), Nesâî
(Amelu yevm no. 1074), İbn Mâce (no. 1448), İbn Hibbân (no. 720), el-Hâkim (I,
565) ve Beyhakî (III, 383), Süleymân et-Teymî an Ebî Osmân (an ebîhî) an Ma'kil
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ebû Osmân'ın hâli mechûldür. İbn Hacer, bu rivayeti
İbnu'l-Kattân'ın ızdırâb ve mevkûfluk ile illetlendirdiğini söylemiştir.
İbnu'l-Arabî, Dârekutnî'den bunu isnâdını zayıf addettiğini nakletmiştir (Feyd
II, 67).
2393-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 7-8, s. 634), Ebû Dâvud (no.
2118) ve İbn Mâce (no. 1554), Hâlid el-Hazzâ' an Ebî Kilâbe an Kabîsa bin Z'eyb an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahric ettiler.
2394-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 9, IV, 8-9), Taberânî (M. el-Evsat
I, 42a), İbn Hibbân (no. 3003 ve el-Hakîm (I, 352-3), Katâde an Kusâme b.
Züheyr an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Râvileri güvenilir
kimselerdir.
2395-Bu rivayetin isnâdını oluşturan râvileri güvenilir
kimselerdir (Mecma' II, 328).
2396-Bu hadisi Tirmizî (no. 982), Nesâî (cenâiz 5, IV, 5-6) ve
İbn Mâce (no. 1452), Abdullah b. Büreyde an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
etmişlerdir.
Tirmizî'ye göre isnâdı hasendir.
2397-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3110), Müsedded an Yahyâ an Şu'be
an Mansûr an Temîm b. Seleme an Sa'd b. Ubeyde an Ubeyd b. Hâlid senedi ile
tahrîc etti.
2398-Bu hadisi Ahmed (II, 171), Hasan b. Mûsâ an İbn Lehî'a an
Ebî Kubeyl an Mâlik b. Abdillah an İbn Amr senedi ile tahrîc etmiştir.
İbn Lehî'a hakkında ihtilâf olan birisidir.
2399-2401-Bu hadisi Buhârî (rikâk 41, VII, 191), Müslim (zikr
ve'd-duâ 15, s. 2065), Tirmizî (no. 1067), Nesâî (cenâiz 10, VI, 10), İbn Mâce
(no. 4264) ve İbn Hibbân (no. 2999), Katâde an Zürâre b. Evfâ an Sa'd b. Hişâm
an Âişe asl-ı senedi ile;
Ayrıca Ahmed (VI, 44, 55, 207, 236) ve Müslim (zikr
ve'd-duâ no. 16, s. 2066), Zekeriyyâ b. e. Zâide ani'ş-Şa'bî an Şurayh b. Hâni' an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2402-Bu hadisi el-Hâkim (IV, 240), Hişâm b. el-Gâz an Hayyân
tarikiyle de tahrîc etmiş, isnâdının sahîh olduğunu söylemiş ve Zehebî de bu
hükmü onaylamıştır. Heysemî ise râvilerinin güvenilir kimselerden oluştuğunu
söylemiştir (Feyd IV, 490).
2403-Ahmed, bunu üç ayrı tarikle (V, 427-8), Amr b. e. Amr an
Âsım b. Ömer b. Katâde an Mahmûd b. Lebîd asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre isnâdlarından birinin râvileri Sahîh
ricâlindendir. Münzirî de aynı hükme varmıştır (Feyd I, 151).
2404-Bunu el-Hâkim (IV, 319), Yahyâ b. Eyyûb an Bekr b. Amr an
Abdirrahman b. Ziyâd el-İfrikî an Ebî Abdirrahman el-Hubullî an İbn Amr tarikiyle
tahrîc etmiştir.
el-Hâkim, daha sonra isnâdı hakkında sahîh hükmü
vermiştir. Ancak Zehebî'nin de dikkatini çektiği gibi el-İfrikî zayıf bir
kimsedir. Buna karşılık Heysemî, Taberânî ricâli hakkında "güvenilir"
olduklarını söylemiş; isnâdı için de Münzirî "ceyyid" hükmü vermiştir
(Feyd III, 234).
2405-Bunu aynı zamanda Taberânî de M. el-Kebîr'inde tahrîc
etmiştir. Ancak râvilerinden Musâ b. Ubeyde zayıftır (Mecma' II, 322, 324).
2406-Râvilerinden Husâm b. Misak oldukça zayıf bir râvidir. Bu
hadis, onun münker rivayetlerindendir (Mîzân (no. 1800).
2407-Râvilerinden Kays b. er-Rebî' el-Esedî hakkında ihtilâf
vâki olmuştur (Mecma' II, 331).
2408-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 8, IV, 7-8) ve İbn Mâce (no.
1624), İbn Vehb an Huyey b. Abdillah an Ebî Abdirrahman el-Hubullî an İbn Amr
b. el-Âs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2409-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1453), Ravh b. el-Ferec an Nasr b.
Hammâd an Mûsâ b. Kerdem an Muh. b. Kays an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ senedi ile
tahrîc etmiştir.
Nasr b. Hammâd, Yahyâ b. Maîn ve diğerlerine göre hadis
uyduran bir kişidir.
2410-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' Iî,
24).
2411-Buhârî bunu muallak olarak irâd etmiştir (mağâzî 83/1, V,
137). İsnâdı
şöyledir: Yûnus b.
Yezîd ani'z-Zührî an Urve an Âişe.
2412-Bunu bu lafızla Ahmed (VI, 228), Dârimî (I, 37), İbn Mâce
(no. 1465), Dârekutnî (II, 74) ve Beyhakî (III, 396), Muh. b. Seleme an Muh. b.
İshâk an Ya'kb b. Utbe ani'z-Zührî an
Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2413-2414-Lafız Buhârî'ye aittir (tıbb 22, VII, 18). İkinci
lafız Müslim'indir.
Bu hadisi Abdürrezzâk (V, 729), Ahmed (VI, 34, 38, 228,
117), Buhârî (vudû' 45, I, 57; ezân
39/2, I, 162; hibe 14, III, 134; tıbb 22, VII, 18; fardu'l-humus 4/1, IV, 45),
Müslim (salât no. 91-92, s. 312), İbn Mâce (no. 1618), İbn Hibbân (no. 6554),
el-Hâkim (III, 56) ve Beyhakî (I, 31), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah an
Âişe senedi ile tahrîc ettiler.
2415-Lafız Buhârî ile Müslim'e aittir. Bu rivayeti İbn Sa'd
(II, 218), Ahmed (II, 52, 251, 243), Dârimî (I, 287), Buhârî (ezân 51, I, 168),
Müslim (salât no. 90, s. 311), Nesâî (imâmet 40/2, II, 100-101), İbn Huzeyme
(no. 257, 1621), İbn Hibbân (no. 2113, 6568) ve Beyhakî (I, 123, III, 80), Mûsâ
b. e. Âişe an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2416-Lafız Buhârî'ye aittir (mağâzî 83/19, V, 142).
Bunu Sahîh'inde muhtelif yerlerde tahrîc etmiştir:
fadâilu'l-ashâb 30/7, IV, 220; mağâzî (83, V, 142; nikâh 104, VI, 155), an
Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile.
2417-Bu rivayeti Buhârî (mağâzî 83/10, V, 138-139), Muh. an
Affân an Sahr b. Cüveyriye an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âişe senedi
ile tahrîc etmiştir.
2418-Bu hadisi Buhârî (rikâk 42/1, VII, 192), Muh. b. Ubeyd b.
Meymûn an İsâ b. Yûnus an Ömer b. Saîd an İbn e. Müleyke an Ebî Amr Zekvân
mevlâ Âişe an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
2419-Bu rivayeti Buhârî (mağâzî 83/9, V, 138), Ebû'l-Yemân an
Şuayb ani'z-Zührî an Urve an Âişe senedi ile tahrîc etti.
2420-Bu rivayeti Buhârî (mağâzî 83/7, V, 138), Muh. b. Beşşâr
an Gundar an Şu'be an Sa'd an Urve Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
2421-Bu rivayeti Buhârî (mağâzî 83/12, V, 139), Muallâ b. Esed
an Abdilazîz b. Muhtâr an Hişâm b. Urve an Abbâd b. Abdillah b. ez-Zübeyr an
Âişe senedi ile tahrîc etti.
2422-Heysemî'ye göre râvilerinden Ubeydullah b. Ca'fer b. Necîh
el-Medenî zayıftır (Mecma' III, 11).
2423-Bu hadisi Ahmed (I, 324), Abdürrezzâk (no. 9757), Buhârî
(ilm 39, I, 36; mağâzî 82/5, V, 137; mardâ 17, VII, 9; i'tisâm 26/2, VIII,
161), Müslim (vasiyyet no. 22, s. 1259) ve İbn Hibbân (no. 6563), ez-Zührî an
Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an İbn
Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2424-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 9992, 19371), Ahmed (I, 222),
Buhârî (cihâd ve's-siyer (176, IV, 31; cizye 6/2, IV, 65-66; mağâzî 83/4, V,
137), Müslim (vasiyyet 20, s. 1257-8), Ebû Dâvud (no. 3029), Ebû Ya'lâ (no.
2409) ve Beyhakî (Iî, 207), Süleymân el-Ahvel an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2425-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 83, V, 144) ve İbn Mâce (no.
1630), Hammâd b. Zeyd an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2426-Bu hadisi Buhârî (menâkibu'l-Ensâr 11/1, IV, 226), Nesâî
(fadâilu's-sahabe no. 241) ve Beyhakî (VI, 371), Şu'be an Hişâm b. Zeyd an Enes
b. Mâlik asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2427-Bu hadisi Abdürrezzâk, İbn e. Şeybe, Beyhakî ve Şâfiî,
Ca'fer b. Muh. an ebîhî rivayetinden tahrîc ettiler. İsnâdı hakkında İbn Hacer:
"Ceyyid bir mürseldir" demiştir (Neyl IV, 36).
2428-Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 3209), Ahmed b. Yûnus an Züheyr
an İsmaîl b. e. Hâlid ani'ş-Şa'bî senedi ile tahrîc etmiştir.
2429-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1468), Abbâd b. Ya'kb ani'l-Hüseyn b. Zeyd b. Alî b. el-Hüseyn b. Alî an
İsmaîl b. Abdillah b. Ca'fer an ebîhî an Alî senedi ile tahrîc etmiştir.
Bunun isnâdı hakkında Sindî, şu bilgileri vermektedir:
"İsnâdı zayıftır. Zira Abbâd hakkında İbn Hibbân: "Militan
Râfizîlerdendi; ayrıca münker rivayetleri de vardır, bu nedenle terkedilmeye
müstehaktır". Buhârî'nin şeyhlerindendir; ancak ondan rivayeti makrnen gerçekleşmiştir.
2430-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3141) ve İbn Mâce (no. 1464),
Muh. b. Seleme an Muh. b. İshâk an Yahyâ b. Abbâd an Abbâd b. Abdillah b.
ez-Zübeyr an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2431-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3153) ve İbn Mâce (no. 1471),
Abdullah b. İdrîs an Yezîd b. e. Ziyâd ani'l-Hakem an Miksem an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadis, Yezîd sebebiyle zayıftır. Bu şahsın münker
rivayetleri mevcuttur.
2432-2433-Bu hadisi Mâlik (cenâiz 5, s. 223), Buhârî (cenâiz
19, II, 75), Müslim (cenâiz 45-46, s. 649-650), Ebû Dâvud (no. 3151-2), Tirmizî
(no. 996), Nesâî (cenâiz 30, IV, 35-36) ve İbn Mâce (no. 1469), Hişâm b. Urve
an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2434-Bu hadisi Ahmed (VI, 89, 153, 269), Buhârî (cenâiz 3, II,
70; mağâzî 83, V, 142; libâs 18/6, VII, 41), Müslim (cenâiz no. 48, s. 651),
Nesâî (cenâiz 11/2, IV, 11), Ebû Dâvud (no. 3120), İbn Hibbân (no. 6591) ve
Beyhakî (III, 385, 406), ez-Zührî an Ebî Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2435-Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 3125), Kuteybe an Hafs an Hişâm
b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
2436-Bu hadisi Tirmizî (no. 1018), Ebû Kureyb an Ebî Muâviye an
Abdirrahman b. e. Bekr an İbn e. Müleyke an Âişe senedi ile tahrîc etti ve
"Bu hadis garîbtir; Abdurrahman b. e. Bekr el-Müleykî, ezberinden dolayı
zayıf addedilmiştir" dedi.
2437-Mâlik bunu (cenâiz no. 28, s. 231), belâğan, senedsiz
olarak irâd etmiştir.
2438-Mâlik (cenâiz 28, s. 231) bu hadisi, an Hişâm b. Urve an
ebîhî senedi ile mürsel olarak tahrîc etmiştir.
2439-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 90, s. 665), Nesâî (85/1-2,
IV, 80) ve İbn Mâce (no. 1556), Abdullah b. Ca'fer el-Misverî an İsmaîl b. Muh.
b. Sa'd an ammihî Âmir b. Sa'd an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2440-Bu hadisi Tirmizî (no. 1048) ve Nesâî (cenâiz 88, IV,
81-82), Şu'be an Ebî Cemre an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü
vermiştir.
2441-Bu hadisi Tirmizî (no. 1047), Zeyd b. Ahzem an Osmân b.
Ferkad an Ca'fer b. Muh. an ebîhî senedi ile tahrîc ettiler.
2442-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1628), Nasr b. Alî an Vehb b.
Cerîr an ebîhî an Muh. b. İshâk an Hüseyn b. Abdillah an İkrime an İbn Abbâs
senedi ile tahrîc etti.
el-Hüseyn, Ahmed b. Hanbel, İbnü'l-Medinî ve Nesâî tarafından
metrûk addedilmiş zayıf bir râvidir. Buhârî'ye göre zındıklık ile suçlanmıştır
Diğer râvileri güvenilir kimselerdir.
2443-2444-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3220), Rezîn ziyâdesi ile
birlikte Ahmed b. Sâlih an İbn e. Füdeyk an Amr b. Osmân b. Hânî ani'l-Kâsım an
Âişe senedi ile tahrîc etti.
2445-Bu haberi Buhârî (cenâiz 96/3, II, 106-7), Muh. b. Mukâtil
an Abdillah b. el-Mübârek an Ebî Bekre b. Ayyâş an Süfyân et-Temmâr senedi ile
tahrîc etmiştir.
2446-Bu haberi Dârimî (I, 44), Mervân b. Muh. an Saîd b. Abdilazîz
asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
2448-Bu haberi de Dârimî (I, 44), Abdullah b. Sâlih an Leys an
Hâlid b Yezîd an Saîd b. e. Hilâl an Nebîh b. Vehb an Ka'b senedi ile tahrîc
etmiştir.
2449-Hadis metninin birinci kısmını Ahmed, Nesâî, İbn Hibbân ve
el-Hâkim tahrîc ettiler. Hâkim'in sıhhat hükmünü Zehebî de onaylamıştır.
Heysemî ise "Ricâli Sahîh ricâlidir" demiştir. İrâkî'ye göre
"seyyâhin" kavli dışındakiler Sahîhayn'da yer almıştır. Metnin ikinci
kısmı hakkında Heysemî: "Ricâli Sahîh ricâlidir" demiştir (Feyd II,
479; III, 401). Mecma'u'z-Zevâid'de (Iî, 24) ise: "Bezzâr ricâli, Sahîh
ricâlidir" denilmiştir.
2450-Muh. b. İsmâil b. Semure el-Esmerî dışındaki râvileri
Sahîh ricâlindendir. Bu zât ise güvenilir bir râvidir (Mecma' Iî, 25).
2451-Râvilerinden Abdullah b. Lehî'a, hakkında menfî sözler ve
hükümler sarfedilmiş bir râvidir. Diğer ricâli, güvenilir kimselerdir (Mecma'
Iî, 34).
2452-Bu hadisi Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 103, s. 1907-8),
Züheyr b. Harb an Amr b. Âsım el-Kilâbî an Süleymân b. el-Muğîre an Sâbit an
Enes senedi ile tahrîc etmiştir.
2453-Lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (cenâiz 44, II,
84-85), el-Hasan b. Abdilazîz an Yahyâ b. Hassân an Kurayş b. Hayyân an Sâbit
an Enes senedi ile; Ahmed (III, 194), Müslim (fadâil no. 62, s. 1807), Ebû
Dâvud (no. 3126), İbn Hibbân (no. 2891) ve Beyhakî (IV, 69), Süleymân b.
el-Muğîre an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2454-Bu rivayeti İbn Mâce (no. 1475), Muh. b. İsmaîl b. Semure
an Muh. b. el-Hasan an Ebî Şeybe an Enes b. Mâlik senedi ile tahrîc etmiştir.
Ebû Şeybe, sebebiyle isnâdı zayıftır. Münekkid imamlar
tarafından hadislerinin münker olduğuna hükmedilmiştir.
2455-Bu hadisi İbn Mâce (no.1589), Süveyd b. Saîd an Yahyâ b.
Süleym an İbn Haysem an Şehr b. Havşeb an Esmâ binti Yezîd senedi ile tahrîc
ettiler.
Sindî, Zevâid'de isnâdının hasen olduğunu söylemiştir.
2456-Bu hadisi Tirmizî (no. 1005), Alî b. Haşrem an İsâ b.
Yûnus an İbn e. Leylâ an Atâ an Câbir b.Abdillah senedi ile tahrîc etmiştir.
İsnâdı hakkında hasen sahîh hükmü vermiştir.
2457-Bu hadisi Bezzâr (no. 795), Amr b. Alî an Ebî Âsım an
Şebîb b. Bişr el-Becelî an Enes b. Mâlik senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (îIII, 2).
Bunu Diyâü'l-Makdisî de Muhtâre'de tahrîc etmiştir (Feyd IV, 210).
2458-Bu hadisi Ahmed (II, 273, 408), Nesâî (cenâiz 16, IV, 19)
ve İbn Mâce (s. 506), Muh. b. Amr b. Atâ an Seleme b. el-Ezrak an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2459-Bu hadisi Buhârî (cenâiz 33/2, II, 80-81), Müslim (cenâiz
no. 22-23, s. 640-641) ve Nesâî (cenâiz 15/8), IV, 18), İbn ebî Müleyke an İbn
Ömer ve Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2460-Bu hadisi Mâlik (Muvattâ, cenâiz 37, s. 234), Buhârî
(cenâiz 33, II, 81), Müslim (cenâiz no. 27, s. 634), Tirmizî (no. 1006), Nesâî
(cenâiz 15/6, IV, 17) ve Beyhakî (IV, 72), Mâlik an Abdillah b. e. Bekr b. Muh.
b. Amr b. Hazm an ebîhî an Amre binti Abdirrahman an Âişe asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2461-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 15/4, IV, 17), İbrâhim b. Ya'kb an Saîd b. Süleymân an Huşeym an Mansûr b. Zâdân
ani'l-Hasan an İmrân b. Husayn asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Râvileri güvenilir kimselerdir. İbrâhîm dışındakiler Sahîh
rîcalindendir.
2462-Heysemî, isnâdında tanımadığı birinin olduğunu söylemiştir
(Mecma' III, 16).
2463-Lafız Buhârî'ye aittir (cenâiz 41, II, 84). Bu hadisi
Abdürrezzâk (no. 4029, 4963), Ahmed (III, 167, 162), Dârimî (I, 374), Buhârî
(vitr 7, II, 14; cenâiz 41, II, 84; cizye 8, IV, 66; mağâzî 28, V, 44), Müslim
(mesâcid no. 301, s. 469) ve Beyhakî (II, 199), Âsım b. Süleymân an Enes asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2464-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 10, s. 635), Süfyân b. Uyeyne
an İbn e. Necîh an ebîhî an Ubeyd b. Umeyr an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile
tahrîc etmiştir.
2465-Bu hadisi Ahmed (VI, 58), Buhârî (cenâiz 46, II, 85;
cenâiz 41, II, 83; mağâzî 44/2, V, 87), Müslim (cenâiz no. 30, s. 644), Ebû
Dâvud (no. 3122), Nesâî (cenâiz 14/2, IV, 14-15), İbn Hibbân (no. 3137, 3145),
el-Hâkim (III, 215) ve Beyhakî (IV, 59), Yahyâ b. Saîd an Amre an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2466-Bu hadisi Mâlik (cenâiz no. 36, s. 233), Ahmed (V,
445-446), Ebû Dâvud (no. 3111), Nesâî (cenâiz 14/1, IV, 13-14), Taberânî (M.
el-Kebîr no. 1779), İbn Hibbân (no. 3179-80), el-Hâkim (I, 351) ve Beyhakî (IV,
69), Mâlik an Abdillah b. Câbir b. Atîk an Atîk b. el-Harîs b. Atîk an Câbir b.
Atîk asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2467-Lafız Müslim'e aittir. Bunu Buhârî (cenâiz 45, II, 85),
Müslim (cenâiz no. 12, s. 636), Tahâvî (IV, 292), İbn Hibbân (no. 3149) ve
Beyhakî (IV, 69), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Saîd b. el-Hâris el-Ensârî an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2468-Heysemî, kaynak olarak Ahmed'in Müsned'ini de göstermiş ve
râvileri Sahîh ricâlinden olan iki isnâdla rivayette bulunduğunu söylemiştir.
Râşid b. Sa'd ile Âsım b. Humeyd'den mâdâ ki, bunlar da güvenilir râvilerdir
(Mecma' Iî, 22).
2469-Bu hadisi Buhârî (cenâiz (38, II, 83), Müslim (îmân no.
167, s. 100), İbn Hibbân (no. 3142) ve Beyhakî (IV, 64), Yahyâ b. Hamza an
Abdirrahman b. Yezîd b. Câbir ani'l-Kâsım b. Muhaymire an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ
asl-ı senedi ile;
Müslim (a. y.), İbn Mâce (no. 4311) ve Beyhakî (IV, 64),
Rib'î b. Hirâş an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile;
Ahmed (IV, 396, 404, 416), Müslim (a. y. ), Nesâî (cenâiz
18, IV, 20) ve İbn Hibbân (no. 3141), Âsım el-Ahvel an Safvân b. Muhriz an Ebî
Mûsâ asl-ı senedi ile;
Müslim (a. y.), Nesâî (20/1, IV, 20), İbn Mâce (no. 1586)
ve Beyhakî (IV, 64), Ca'fer b. Avn an Ebî Umeys an Ebî Sahre an Abdirrahman b.
Yezîd ve Ebî Bürde an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 507), Ahmed (IV, 396, 404), Ebû Dâvud (no.
3130) ve Nesâî (cenâiz 21, IV, 21), Şu'be an Mansûr an İbrâhîm an Yezîd b. Evs
an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2470-Bu hadisi Ahmed (I, 442), Buhârî (cenâiz 36, II, 82),
Tirmizî (no. 999), Nesâî (cenâiz 19, IV, 20), İbn Mâce (no. 1584) ve Beyhakî
(IV, 64), İbrâhîm en-Nehaî an Mesrk an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile;
Ahmed (I, 432, 456, 465), Buhârî (cenâiz 39-40), II, 83;
menâkıb 8/2, IV, 160), Müslim (îmân no. 165-166, s. 99), Nesâî (cenâiz 17, IV,
19), İbn Mâce (no. 1584), İbn Hibbân (no. 3139) ve Beyhakî (IV, 63, 64),
el-A'meş an Abdillah b. Murre an Mesrk an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2471-Bu hadisi Tirmizî (1003) ve İbn Mâce (no. 1594), Esîd b.
e. Esîd an Mûsâ b. e. Mûsâ an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî,
isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü vermiştir.
2472-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3131), Müsedded an Humeyd b.
el-Esved ani'l-Haccâc Âmili Ömer b. Abdilazîz an Esîd b. e. Esîd ani'mreetin
senedi ile tahrîc etmiştir.
2473-2474-Bu hadisi Buhârî (cenâiz 46/2, II, 86), Müslim
(cenâiz no. 31, s. 645) ve Nesâî (bîat 18/2, VII, 149), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb
an Muh. b. Sîrîn an Ümmi Atiyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2475-Bu hadisi Ahmed (III, 197) ve Nesâî (cenâiz 15/2, IV, 16),
Abdürrezzâk an Ma'mer an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Râvileri Sahîh ricâlidir.
2476-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3128), İbrâhîm b. Mûsâ an Muh. b.
Rebî'a an Muh. b. el-Hasan b. Atiyye an ebîhî an ceddihî an Ebî Saîd el-Hudrî
senedi ile tahrîc etmiştir.
2477-Bu hadisi iki ayrı isnâdla Tirmizî (no. 984-5), Ebû Hamza
an İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
İsnâdı hakkında hasen garîb hükmü vermiştir.
2478-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 29, s. 644), Ebân b. Yezîd an
Yahyâ an Zeyd an Ebî Sellâm an Ebî Mâlik asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
2479-Bu haberi Buhârî, isnâdsız olarak irâd etmiştir (Sahîh,
cenâiz 62, II, 90).
2480-Bu hadisi Bezzâr (no. 799), Muh. b. el-Müsennâ an
Zekeriyyâ b. Yahyâ b. Umâre an Abdilazîz b. Suheyb an Enes senedi ile tahrîc
etmiştir.
Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecmâ'
III, 12).
2481-Râvilerinden Süleymân b. Dâvud el-Yemâmî zayıf bir râvidir
(Mecma' III, 14).
2482-Bezzâr (no. 796), bunu Ukbe b. Sinân an Osmân b. Osmân an
Muh. b. Amr b. Alkame an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre Muh. b. Amr sebebiyle isnâdı hasendir
(Mecma' II, 14).
2483-Râvilerinden Muh. b. İshâk, güvenilir bir imam olmakla
birlikte "tasrîh siğası olmadan yaptığı bazı rivayetlerde tedlîs yaptığı
tesbit edilmiştir. Bu husus, isnâdı "telyîn"
etmektedir. (Mecma' III, 15).
2484-İbnü'l-Cevzî'ye göre İmâm Ahmed, "sahîh
olmadığını" söylemiştir. İbn Hacer ise: "Senedinde adı belirtilmemiş
bir ve hâli mechûl bir başka râvi mevcuttur" demiştir (Feyd II, 288).
2485-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1590), Muh. b. Yahyâ an İshâk b.
Muh. el-Fervî an Abdillah b. Ömer an İbrâhîm b. Muh. b. Abdillah b. Cahş an
ebîhî an Hamre bitni Cahş senedi ile tahrîc etmiştir.
Abdullah b. Ömer zayıf bir râvidir.
2486-2492-Bu hadisi Mâlik (cenâiz 2, s. 222), Buhârî (cenâiz 8,
9, II, 73; cenâiz 13/1, 15, II, 74-75), Müslim (cenâiz no. 36, s. 646; 38, s.
647), Ebû Dâvud (no. 3142, 3146), Nesâî (cenâiz 28, IV, 28; 33, IV, 31; 34/1,
IV, 31; 35/1, IV, 32; 36/1, IV, 32-3) ve İbn Mâce (no. 1458), Eyyûb
es-Sahtiyânî an Muhammed b. Sîrîn an Ümmî Atiyye asl-ı senedi ile;
Buhârî (cenâiz 12, IV, 74) ve Nesâî (cenâiz 36/2, IV, 33),
Abdullah b. Avn an Muh. b. Sîrîn ... asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 3174), Katâde an İbn Sîrîn tarikiyle;
Müslim (cenâiz 37, s. 647), Ebû Dâvud (no. 3143) ve Nesâî
(cenâiz 35/2, IV, 32), Eyyûb es-Sahtiyânî an Muh. b. Sîrîn an Hafsa binti Sîrîn
an Ümmi Atiyye asl-ı senedi ile;
Buhârî (cenâiz 10, 11, II, 73-74; 13/2, II, 74; 14, II,
74; 17, II, 75), Müslim (cenâiz 39, s. 647; 40-43, s. 648), Ebû Dâvud (no.
3144-5), Nesâî (cenâiz 30-32, IV, 30; 34/2, IV, 31) ve İbn Mâce (no. 1459),
Hafsa binti Sîrîn an Ümmi Atiyye asl-ı senedi ile;
Tirmizî (no. 990), Hüşeym an Hâlid ve Mansûr ve Hişâm an
Muh. b. Sîrîn ve Hafsa an Ümmi Atiyye asl-ı senedi ile;
Buhârî (cenâiz 16, II, 75), Kabîsa an Süfyân an Hişâm an
Ümmi'l-Hüzeyl an Ümmi Atiyye senedi ile tahrîc ettiler.
2493-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 29, IV, 29), Kuteybe an Leys an
Yezîd b. e. Habîb an Ebî'l-Hasan mevlâ Ümmi Kays binti Mihsan an Ümmi Kays
asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
2494-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3161) ve Beyhakî (I, 303), Ahmed
b. Sâlih an İbn e. Füdeyk an İbn e. Zi'b ani'l-Kâsım b. Abbâs an Amr b. Umeyr
an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
2495-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 6110), Ahmed (II, 280), Ebû
Dâvud (no. 31627 ve Beyhakî (I, 301), Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an İshâk
mevlâ Zâide an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Tirmizî (no. 993) ve İbn Mâce (no. 1463), Abdülazîz b.
el-Muhtâr an Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Ebû Hureyre hadisinin isnâdı hakkında Tirmizî,
"hasen" hükmü vermiştir. Ancak bu hadis, Ebû Hureyre'nin sözü olarak
da tahrîc edilmiştir.
2496-Bu hadisi Ahmed (I, 97, 131), Ebû Dâvud (no. 3214), Nesâî
(tahâret 128), Ebû İshâk es-Sebe'î an Nâciye b. Ka'b an Alî asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2497-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 348, 4160), İbn Huzeyme (no.
256), Dârekutnî (I, 113, 134), el-Hâkim (I, 162) ve Beyhakî (I, 299), Mus'ab b.
Şeybe an Talk b. Habîb an Abdillah b. ez-Zübeyr an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Hâkim'e göre Buhârî ile Müslim'in şartınca sahîhtir.
2498-2501-Bu hadisi Şâfiî (Ümm II, 172), Ahmed (I, 220, 346),
Buhârî (cenâiz 22, II, 76; cezâu's-sayd 20, II, 217), Müslim (hacc 93-98, s.
865-6), Ebû Dâvud (no. 3238-9), Tirmizî (no. 951), Nesâî (cenâiz 41, IV, 39;
menâsık 47/2, V, 145; menâsık 101, V, 197), İbn Mâce (no. 3084), Taberânî (M.
el-Kebîr 12523-12533), İbn Hibbân (no. 3947), Dârekutnî (II, 295-7) ve Beyhakî
(III, 390-91; V, 53, 70), Amr b. Dînâr an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile;
Ahmed (I, 286, 333), Dârimî (II, 49), Buhârî (cenâiz 20,
23, II, 75; cezâu's-sayd 20, II, 217), Müslim (hacc no. 94-95, s. 865), Ebû
Dâvud (no. 3240), Nesâî (menâsık 99, V, 196) ve Beyhakî (III, 391, 404; V, 53),
Eyyûb es-Sahtiyânî an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 2623), Ahmed (I, 215, 286, 328), Buhârî
(cenâiz 22, II, 76; cezâu's-sayd 21, II, 217), Müslim (hacc no. 100-101, s.
866-7), Nesâî (menâsık 47/1, V, 144; menâsık 97-98, V, 195-6), Ebû Ya'lâ (no.
2337, 2473), İbn Hibbân (no. 3948) ve Beyhakî (III, 392; V, 54), Ebû Bişr
Ca'fer b. İyâs an Saîd b. Cübeyr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2502-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3157), Ahmed b. Hanbel an Ya'kb b. İbrâhîm an ebîhî an İbn İshâk an Nûh b. Hakîm
es-Sekafî an raculin min Benî Urve b. Mes'ûd yukâlu lehu Dâvud an Leylâ senedi
ile tahrîc etmiştir.
Görüldüğü gibi İbn İshâk, semâını tasrîh etmiştir. Nûh ile
Dâvud ise, İbn Hibbân'a göre güvenilir râvilerdir (Neyl IV, 42).
2503-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 38, IV, 34), Amr b. Alî an Yahyâ
b. Saîd an Saîd b. e. Arbe an Eyyûb an Ebî Kilâbe an
Ebî'l-Mühelleb an Semure; Tirmizî ise (no. 2810), Muh. b. Beşşâr an İbn Mehdî
an Süfyân an Habîb b. e. Habîb an Meymûn b. e. Şebîb an Semure senedi ile
tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü
vermiştir.
2504-Bu hadisi buradaki lafzıyla Buhârî (cenâiz 94, II, 106),
Muallâ b. Esed an Vuheyb an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc
etmiştir.
Mâlik ise yakın mânâsı ile (cenâiz 6, s. 224), Yahyâ b.
Saîd'den belâğan zikretmiştir.
2505-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3156) ve İbn Mâce (no. 1473), İbn
Vehb an Hişâm b. Sa'd an Hâtim b. e. Nasr an Ubâde b. Nüseyy an ebîhî an Ubâde
b. es-Sâmit asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2506-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 6203), Ebû Dâvud (no. 3114),
İbn Hibbân (no. 7272), el-Hâkim (I, 340) ve Beyhakî (III, 384), İbnü'l-Hâd an
Muh. b. İbrâhîm et-Teymî an Ebî Seleme an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Abdürrezzâk'ın senedi şöyledir: İbn Cüreyc an raculin an Ebî Seleme..
el-Hâkim, isnâdının Buhârî ile Müslim'in şartlarına uygun
olduğunu söylemiştir.
2507-Bu hadisi Tirmizî (no. 995) ve İbn Mâce (no. 1474), Muh.
b. Beşşâr an Ömer b. Yûnus an İkrime b. Ammâr an Hişâm b. Hassân an Muh. b.
Sîrîn an Ebî Katâde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü
vermiştir.
2508-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3150) ve Beyhakî (III, 403),
el-Hasan b. Sâlih el-Bezzâr an İsmaîl b. Abdilkerîm an İbrâhîm b. Akîl b. Ma'kil
an ebîhî an Vehb b. Münebbih an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2509-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3154), Muh. b. Ubeyd el-Muhâribî
an Amr b. Hâşim Ebî Mâlik an İsmaîl b. e. Hâlid ani'ş-Şa'bî an Alî senedi ile tahrîc
etti.
Amr b. Hâşim, hakkında ihtilâf olan bir râvidir. Ayrıca
Şa'bî de Ali'den bir hadis dışında bir şey işitmemiştir. Dârekutnî böyle
söylemiştir (Feyd VI, 413).
2510-Bu hadisi Tayâlisî (no. 1672), Ahmed (III, 329, 357),
Tirmizî (no. 997) ve Taberânî (no. 2943), Zâide an Abdillah b. Muh. b. Akîl an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Akîl'in hadisleri hakkındaki ihtilâf nedeniyle isnâdı
hasendir. Tirmizî, onu tevsîk edenlerden olduğu için bunun isnâdı hakkında
"hasen sahîh" hükmü vermiştir.
2511-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' VI,
119).
2512-2514-İlk iki lafız Buhârî'ye, üçüncüsü ise Nesâî'ye
aittir.
Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 9938, 6629), Ahmed (III, 381),
Buhârî (cenâiz 23, II, 76; cenâiz 78, II, 95; cihâd 142, IV, 19; libâs 8/2,
VII, 36), Müslim (münâfikîn 2, s. 2140), Nesâî (cenâiz 40/2-3, IV, 37-38;
cenâiz 92/1, IV, 84), Ebû Ya'lâ (no. 1828, 1957), İbn Hibbân (no. 3164) ve
Beyhakî (III, 402), Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr an Câbir asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2515-Bu hadisi Buhârî (libâs 18/2, VII, 40) ve Nesâî (zînet
97/2, VIII, 204-5), Kuteybe an Ya'kb b. Abdirrahman an Ebî Hazım an
Sehl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2516-Bu hadisin isnâdında yer alan Halîl b. Murre hakkında
menfi sözler sarfedilmiştir (Mecma' III, 20-21).
2517-Bu hadisi Ahmed (III, 3), Ebû Âmir an Abdilmelik b. Hasan
el-Hârisî an Saîd b. Amr b. Süleym an raculin yukâlu lehu Muâviye ev İbn
Muâviye an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etmiştir.
Görüldüğü gibi râvilerinden birisinin kimliği belirsizdir.
2518-Râvilerinden Abdülhâlik b. Zeyd b. Vâkıd hakkında Nesâî:
"Güvenilir değil"; Buhârî ise: "Hadisleri münker"
demişlerdir (Mîzân no. 4791).
2519-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Feyd III,
452).
2520-Bezzâr'ın (no. 813) isnâdı şöyledir: Alî b. Sehl an Bişr b. Âdem an Yezîd b. Abdilazîz
ani'l-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir. Heysemî, râvilerinin Sahîh ricâlinden
olduğunu söylemiştir (Mecma' III, 26).
2521-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 6268), Ahmed (II, 233, 280),
Müslim (cemâiz 52, s. 652), Nesâî (cenâiz 79/1, VI, 76), İbn Mâce (no. 1539) ve
Beyhakî (III, 412), Ma'mer ani'z-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 401), Buhârî (cenâiz 59/2, II, 90), Müslim
(cenâiz 52, s. 652), Nesâî (cenâiz 79/2, IV, 76), İbn Hibbân (no. 3067) ve
Beyhakî (III, 412), Yûnus ani'z-Zührî ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile;
Nesâî (cenâiz 79/4, IV, 77), Ebû Ya'lâ (304a) ve Taberânî
(M. el-Evsat I, 117b), Dâvud b. e. Hind ani'ş-Şa'bî an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile;
Müslim (cenâiz no. 53, s. 653), Muh. b. Hâtim an Vüheyb an
Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre; (no. 54) Muh. b. Hâtim an Yahyâ b.
Saîd an Yezîd b. Keysân an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre senedi ile;
Nesâî (79/3, IV, 77), Muh. b. Beşşâr an Muh. b. Ca'fer an
Avf an Muh. b. Sîrîn an Ebî Hureyre senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 3168), Müsedded an Süfyân an Summâ an Ebî
Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile;
Tirmizî (no. 1040), Ebû Kureyb an Abde b. Süleymân an Muh.
b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc ettiler.
2522-Bu rivayeti Buhârî (cenâiz 58, II, 89) ve Müslim (cenâiz
55, s. 653), Cerîr b. Hâzım an Nâfi' mevlâ İbn Ömer an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2523-Bu rivayeti Bezzâr (no. 823), Ma'dî b. Süleymân an Muh. b.
Aclân an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
Ma'dî hakkında ihtilaf bulunan bir râvidir. Diğer râvileri
Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 30).
2524-Bu hadisi Ahmed (II, 230, 281), Buhârî (cenâiz 55, II,
88), Tirmizî (no. 1022) ve İbn Mâce (no. 1534), Ma'mer ani'z-Zührî an Saîd b.
el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Mâlik (cenâiz 14, s. 226), Şâfiî (Ümm I, 239; VII,
174),Ahmed (II, 438), Buhârî (cenâiz 4, II, 71; 65, II, 91), Müslim (cenâiz no.
62, s. 656), Ebû Dâvud (no. 3204), Nesâî (cenâiz 73/2, IV, 69-70; 76/1, IV,
72), Tahâvî (I, 495), İbn Hibbân (no. 3057, 3087, 3093) ve Beyhakî (IV, 35),
Mâlik ani'z-Zührî... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2525-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 72, s. 659), Ebû Dâvud (no.
3197), Tirmizî (no. 1023), Nesâî (cenâiz 76/3, IV, 72) ve İbn Mâce (no. 1505),
Şu'be an Amr b. Murre an Abdirrahman b. e. Leylâ an Zeyd b. Erkam asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2526-Bu mevkûfu Şâfiî (Ümm VII, 156), Buhârî (mağâzî 12/9, V,
16-17), Tahâvî (I, 496, 497), el-Hâkim (III, 409) ve Beyhakî, İsmaîl b. e.
Hâlid ani'ş-Şa'bî an Abdillah b. Ma'kil an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2527-Bu mevkûf hadisi Bezzâr (no. 815), Abdullah b. Saîd an Ebî
Hâlid an Dâvud b. e. Hind ani'ş-Şa'bî an Alkame an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma'
III, 34).
2528-Râvilerinden Atâ b. es-Sâib nedeniyle isnâdı hasendir
(Mecma' III, 35).
2529-Bu mevkûf hadisi Buhârî (cenâiz 65, II, 91), muallak
olarak rivayet etmiştir.
2530-Bu hadisi Tirmizî (no. 1077), Dârekutnî (II, 75) ve
Beyhakî (IV, 38), Yahyâ b. Ya'lâ an Ebî Ferve Yezîd b. Sinân an Zeyd b. e. Uneyse
ani'z-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında: "garîb hadistir" hükmünü vermiştir.
Yahyâ hakkında Buhârî: "Hadisleri muzdaribtir";
Ebû Hâtim ise: "Zayıftır" demiştir (Mizân no. 9657).
2531-2532-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2741), Abdürrezzâk (no.
6427), Şâfiî (Ümm I, 239; VII, 174), Buhârî (cenâiz 66, II, 91), Ebû Dâvud (no.
3198), Tirmizî (no. 1027), Nesâî (cenâiz 76, IV, 75), İbnu'l-Cârûd (s.
263-264), Ebû Ya'lâ (no. 2661), Taberânî (M. el-Kebîr no. 10809), İbn Hibbân
(no. 3060-1), Dârekutnî (II, 72), el-Hâkim (I, 358) ve Beyhakî (IV, 38-39),
Sa'd b. İbrâhîm an Talha b. Abdillah b. Avf an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2533-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 76, IV, 75), Kuteybe an Leys
ani'z-Zührî an Ebî Umâme ile Kuteybe an Leys ani'z-Zührî an Muh. b. Süveyd
el-Fihrî ani'd-Dahhâk b. Kays ed-Dimaşkî senedleriyle tahrîc etmiştir.
İbn Hacer Feth'de isnâdının sahîh olduğunu söylemiştir
(Neyl IV, 65).
2534-Bu mevkûfu Mâlik (cenâiz no. 17, s. 228), an Saîd b. e.
Saîd el-Makburî an ebîhî senedi ile tahrîc etmiştir.
2535-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 85-86, s. 662-3), Tirmizî
(no. 1025), Nesâî (cenâiz 77/1-2, IV, 73) ve İbn Mâce (no. 1500), Cübeyr b.
Nufeyr an Avf b. Mâlik asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2536-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3202) ve İbn Mâce (no. 1499),
el-Velîd an Mervân b. Cenâh an Yûnus b. Meysere b. Halbes an Vâsile asl-ı
senedi ile tahrîc etmiştir.
2537-Bu hadisi Ebû Dâvûd (no. 3201), Ahmed (II, 368), Tirmizî
(no. 1024, "hasen sahîh"), Nesâî (Amelu yevm no. 1080), İbn Hibbân
(Mevârid no. 757) ve el-Hâkim (I, 358), Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile;
Nesâî (Amelu yevm no. 1081) ve İbn Mâce (no. 1498), Muh.
b. İshâk an Muh. b. İbrâhîm an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2538-Bu hadisi Ahmed (II, 363), Ebû Dâvud (no. 3200), Nesâî
(Amelu yevm no. 1077-8) ve Beyhakî (IV, 42), Ukbe b. Seyyâr an Alî b. Şemmâh an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2539-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1497), Muh. b. Ubeyd b. Meymûn an
Muh. b. Seleme an Muh. b. İshâk an Muh. b. İbrâhîm an Ebî Seleme an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etti.
2540-Bu maktû haberi Buhârî (cenâiz 66, II,
91), isnâdsız olarak irâd etmiştir.
2541-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3188), Saîd bin Ya'kb an İbni'l-Mübârek an Ya'kb b.
el-Ka'kâ' an Atâ senedi ile tahrîc etti
2542-Bu hadisi Tirmizî (no. 1032), el-Hüseyn b. Hureys an Muh.
b. Yezîd el-Vâsıtî an İsmaîl b. Müslim an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile
tahrîc etti. İsnâdında ızdırâb vardır. Zira bu hadis, Ebû'z-Zübeyr an Câbir
tarikiyle merfû; Eş'as b. Sevvâr ve bir başkası
an Ebî'z-Zübeyr an Câbir tarikiyle mevkûf olarak; Muh. b. İshâk an Atâ an Câbir
tarikiyle yine mevkûf olarak rivayet edilmiştir.
Tirmizî, mevkûf yani Câbir'in sözü olmasını daha sahîh
bulmaktadır.
2544-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3187), Muh. b. Yahyâ b Fâris an
Ya'kb b. İbrâhîm b. Sa'd an ebîhî an İbn İshâk an
Abdillah b. e. Bekr an Amre binti Abdirrahman an Âişe senedi ile tahrîc
etmiştir.
2545-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2149), Ahmed (III, 118, 204),
Tirmizî (no. 1034) ve İbn Mâce (no. 1494), Hemmâm b. Yahyâ an Ebî Gâlib an Enes
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen" hükmü
vermiştir.
2546-Ebû Dâvud'un metni aslında oldukça uzundur. Bu rivayeti
Ahmed (III, 151), Ebû Dâvud (no. 3194), Tahâvî (I, 491) ve Beyhakî (IV, 33),
Abdülvâris b. Saîd an Nâfi' Ebî Gâlib an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2547-Mâlik (cenâiz no. 24, s. 230), bunu belâğan irâd etmiştir.
2548-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3193), Yezîd b. Hâlid b. Mevheb
an İbn Cürecy an Yahyâ b. Subayh an Ammâr senedi ile; Nesâî ise (cenâiz 75/1,
IV, 71-72), Muh. b. Râfi' an Abdirrezâk an İbn Cüreyc an Nâfi an İbn Ömer
senedi ile yakın mânâsı, daha uzun bir metinle tahrîc ettiler.
Râvileri güvenilir kimselerdir (Neyl IV, 72).
2550-Bu mevkûf hadisi Mâlik (cenâiz no. 20, s. 229), Muh. b. e.
Harmale'den ahzetmiştir.
2551-Bu metin iki ayrı bölümden oluşmuştur. Mâlik (cenâiz no.
21 ve 23, s. 229-230), her ikisini de an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc
etmiştir.
2552-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 101, s. 669), Ebû Dâvud (no.
3190), Tahâvî (I, 492), İbn Hibbân (no. 3055) ve Beyhakî (IV, 51), İbn e.
Füdeyk ani'd-Dahhâk b. Osmân an Ebî'n-Nadr mevlâ Ömer b. Abdillah an Âişe asl-ı
senedi ile;
Mâlik (cenâiz no. 22, s. 229-230), an Ebî'n-Nadr an Âişe
senedi ile munkatı olarak tahrîc ettiler.
2553-2554-Bu rivayetleri Ahmed (VI, 79, 133), Müslim (cenâiz
no. 99-100), Ebû Dâvud (no. 3189), Tirmizî (no. 1033), Nesâî (cenâiz 70/1-2,
IV, 68), İbn Mâce (no. 1518), Tahâvî (I, 492), İbn Hibbân (no. 3054) ve
el-Hâkim (III, 629), Abbâd b. Abdillah b. ez-Zübeyr an Âişe asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2555-Bu mevkûfu Mâlik (cenâiz no. 23, s. 230), an Nâfi an İbn
Ömer senedi ile tahrîc ettiler.
2556-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3191) ve İbn Mâce (no. 1517), İbn
e. Zi'b an Sâlih mevla't-Tev'eme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Sâlih, zayıf bir râvidir.
2557-Bu hadisi Tayâlisî (s. 322), Ahmed (II, 353, 388, 406),
Buhârî (salât 72, 74, I, 118; cenâiz 67, II, 92), Müslim (cenâiz no. 71, s.
659), Ebû Dâvud (no. 3203), İbn Mâce (no. 1527), İbn Huzeyme (no. 1299), Tahâvî
(I, 513), İbn Hibbân (no. 3075) ve Beyhakî (IV, 47), Sâbit el-Bünânî an Ebî
Râfi' an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2558-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 94/1, IV, 84-85), Ubeydullah b.
Saîd Ebû Kudâme an İbn Nümeyr an Osmân b. Hakîm an Hârice b. Zeyd Sâbit an
ammihî Yezîd b. Sâbit senedi ile tahrîc etmiştir.
2559-Bu hadisi Tirmizî (no. 1038), Muhammed b. Beşşâr an Yahyâ
b. Saîd an Saîd b. e. Arbe an Katâde an Saîd b.
el-Museyyeb senedi ile tahrîc etmiştir.
2560-2561-Bu hadisi Buhârî (cenâiz 73/2, II, 94; menâkıb 25/25,
IV, 176; mağâzî 17/2, V, 29; 27/3, V, 40; rikâk 7/2, VII, 173; 53/14, VII,
209), Müslim (fadâil no. 30-31, s. 1795-6), Ebû Dâvud (no. 3223-4) ve Nesâî
(cenâiz 61/2, IV, 61-2), Yezîd b. e. Habîb an Ebî'l-Hayr an Ukbe asl-ı senedi
ile tahrîc etmişlerdir.
2562-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3186), Ebû Kâmil an Ebî Avâne an
Ebî Bişr an neferin min ehli'l-Basra an Ebî Berze senedi ile tahrîc etti.
Görüldüğü gibi isnâdında kimliği mechûl bir grup râvi
vardır.
2563-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2338), Ahmed (II, 290. 453),
Buhârî (kefâlet 5, III, 59; nafakât 15/1, VI, 195; ferâid 4, VIII, 5), Müslim
(ferâid no. 14, s. 1237), Tirmizî (no. 1070), Nesâî (cenâiz 67/4, IV, 66), İbn
Mâce (no. 2415), İbn Hibbân (no. 3052) ve Beyhakî (VII, 44, 53), ez-Zührî an
Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2564-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 107, s. 672), Tirmizî (no.
1068) ve Nesâî (cenâiz 68/1, IV, 66), Simâk b. Harb an Câbir b. Semure asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2565-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma'
III/41).
2566-Bu hadisi Tayâlisî (no. 1526), Ahmed (VI, 32, 40, 97, 321,
266), Müslim (cenâiz 58, s . 654), Tirmizî (no. 1029), Nesâî (cenâiz 78, IV,
75-76), Ebû Ya'lâ (202a, 219a, 221b), İbn Hibbân (no. 3070) ve Beyhakî (IV,
30), Ebû Kilâbe an Abdillah b. Yezîd an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2567-Bu hadisi Ahmed (I, 277-8), Müslim (cenâiz no. 59, s.
655), Ebû Dâvud (no. 3170), İbn Hibbân (no. 3071) ve Beyhakî (III, 180; IV,
30), İbn Vehb an Ebî Sahr an Şerîk b. Abdillah b. Nemir an Küreyb an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2568-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3166), Tirmizî (no. 1028) ve İbn
Mâce (no. 1490), Muh. b. İshâk an Yezîd b. e. Habîb an Mersed b. Abdillah
el-Yezenî an Mâlik asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnâdı hasendir.
2569-Bu hadisi Ahmed (V, 299-298), Ya'kb an ebîhî an ebîhî an Abdillah b. Ebî Katâde an ebîhî
senedi ile tahrîc ettiler.
Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlidir (Mecma' III, 4).
2570-Râvilerinden Osmân b. Sa'd, hakkında ihtilâf olan bir
râvidir. (Mecma' III, 35).
2571-Her ne kadar bazıları hakkında menfi değerlendirmeler
sâdır olmuşsa da râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 43).
2572-Heysemî'ye göre isnâdı hasendir (Feyd VI, 341).
2573-Bu hadisi Tirmizî (no. 1041), Muh. b. Beşşâr an Ravh b.
Ubâde an Abbâd b. Mansûr an Ebî'l-Mühezzem an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
etti ve isnâdının "hasen garîb" olduğunu söyledi. Zira ona göre
kimilerince bu hadis Ebû Hureyre'nin sözü olarak da rivayet olunmuştur. Ayrıca
Şu'be, Ebû'l-Mühezzem'i taz'îf etmiştir.
2574-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3171), Harb b. Şeddâd an Yahyâ an
Bâb b. Umeyr an raculin min ehli'l-Medîne an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Senedinde, görüldüğü gibi hâli ve kimliği mechûl iki râvi
sebebiyle zayıftır.
2575-Bu hadisi Tirmizî (no. 1010) ve İbn Mâce (no. 1483), Muh.
b. Bekr an Yûnus b. Yezîd ani'z-Zührî an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır:
"Bu hadis hatâlıdır. Yanlışlığı Muh. b. Bekr yapmıştır. Zira bu hadis
Yûnus ani'z-Zührî tarikiyle mürsel olarak rivayet olunmuştur."
2576-Bu ziyadeyi Buhârî (cenâiz 52, II, 87), bâb girişinde
isnâdsız olarak irâd etmiştir.
2577-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 6265), Ahmed (I, 378, 394, 415,
419, 432), Ebû Dâvud (no. 3184), Tirmizî (no. 1011), İbn Mâce (no. 1484), Ebû
Ya'lâ (233a, 251b, 238b) ve Beyhakî (IV, 22, 25), Yahyâ b. Abdillah et-Temîmî
an Ebî Mâcid an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ebû Mâcid zayıf bir râvidir.
2578-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1478), Humeyd b. Mes'ade an Hammâd
b. Zeyd an Mansûr an Ubeyd b. Nistâs an Ebî Ubeyde an İbn Mes'ûd senedi ile
tahrîc etti:
Sindî, Zevâid'de şu bilgileri vermektedir: "İsnâdının
ricâli güvenilir kimselerdir. Lâkin hadis mevkûf olup, merfû hükmündedir. Şayet Ebû Ubeyde, Ebû Hâtim ve Ebû Zür'a'ya
göre babasından işitmemiş ise hadis, munkatıdır."
2579-2580-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3180), Tirmizî (no. 1031),
Nesâî (cenâiz 55, IV, 55-56) ve İbn Mâce (no. 1507), Ziyâd b. Cübeyr an ebîhî
ani'l-Muğîre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2581-Bu hadisi Tirmizî (no. 1012) ve İbn Mâce (no. 1480), Ebû
Bekr b. e. Meryem an Râşid b. Sa'd an Sevbân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, bunun Sevbân'ın sözü olarak ta rivayet olunduğunu
söyledikten sonra Buhârî'den sahîh olanın da böyle mevkûf olduğunu
nakletmiştir.
2582-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3177), Yahyâ b. Mûsâ an
Abdirrezzâk an Ma'mer an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme b. Abdirrahman an
Sevbân senedi ile tahrîc ettiler.
2583-Bu hadisi Tayâlisî (no. 760). Abdürrezzâk (no. 6285),
Ahmed (V, 90, 98), Müslim (cenâiz no. 89/2, s. 665), Ebû Dâvud (no. 3178),
Tirmizî (no. 1013), Taberânî (M. el-Kebîr no. 1899-1901), İbn Hibbân (no. 7113-4)
ve Beyhakî (IV, 22), Şu'be an Simâk b. Harb an Câbir asl-ı senedi ile;
Ahmed (V, 102), Müslim (cenâiz no. 89, s. 664), Nesâî
(cenâiz 95, IV, 85), Taberânî (no. 1992-3) ve Beyhakî (I, 255; IV, 22), Mâlik
b. Miğvel an Simâk an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2585-Bu hadisi Ahmed (II, 240), Buhârî (cenâiz 52, II, 87),
Müslim (cenâiz no. 50, s. 651), Ebû Dâvud (no. 3181), Tirmizî (no. 1015), Nesâî
(cenâiz 44/3, IV, 41-2), İbn Mâce (no. 1477), İbnu'l-Cârûd (s. 261), Tahâvî (I,
478) ve Beyhakî (IV, 21), Süfyân b. Uyeyne ani'z-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb
an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 280) ve Müslim (cenâiz 50/2, s. 651), Muh. b.
e. Hafsa ani'z-Zührî... asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 6247), Ahmed (II, 280) ve Müslim (a. y.)
Ma'mer ani'z-Zührî ... asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 240), Müslim (cenâiz no. 51, s. 652), Nesâî
(cenâiz 44/4, IV, 42) ve Tahâvî (I, 478), Yûnus ani'z-Zührî an Es'ad b. Sehl b.
Huneyf an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2586-Bu hadisi Ahmed (III, 41, 58), Buhârî (cenâiz 51, II, 87;
53, II, 88; 91, II, 103), Nesâî (cenâiz 44/2, IV, 41), Ebû Ya'lâ (no. 1265),
İbn Hibbân (no. 3027) ve Beyhakî (IV, 21), Leys b. Sa'd an Saîd b. e. Saîd
el-Makburî an ebîhî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2587-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1485), Ahmed b. Abde an Amr b.
en-Nu'mân an Alî b. el-Hazevver an Nüfey' an İmrân b. el-Husayn ve Ebî Berze
senedi ile tahrîc etti.
Râvilerinden Nüfey' ile Alî b. el-Hazevver metrûk
derecesinde zayıf râvilerdir.
2588-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3176), Tirmizî (no. 1020) ve İbn
Mâce (no. 1545), Ebû'l-Esbât Bişr b. Râfi' an Abdillah b. Süleymân b. Cünâde b.
e. Umeyye an ebîhî an ceddihî an Ubâde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Necrân ahâlisinin müftüsü olan Ebû'l-Esbât hakkında
Buhârî, Ahmed, İbn Maîn, Nesâî ve İbn Hibbân zayıflığına delalet eden tabirler
kullanmışlar; İbn Adî ise: "Rivayet ettiği haberlerin bir beisi yoktur;
onun münker bir hadisine rastlamadım" demiştir (Mîzân no. 1194).
2589-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3212), Nesâî (cenâiz 81/3, IV,
78) ve İbn Mâce (no. 1548), el-Minhâl b. Amr an Zâdân ani'l-Berâ asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Râvileri Sahîh ricâlindendirler (Neyl IV, 94).
2590-2591-Bu hadisi Buhârî (cenâiz 47, II, 86), Müslim (cenâiz
no. 73-75, s. 659-660), Ebû Dâvud (no. 3172), Tirmizî (no. 1042), Nesâî (cenâiz
45/1-2, IV, 44) ve İbn Mâce (no. 1542), Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb an Âmir
b. Rebî'a asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2592-Bu hadisi Ahmed (III, 318, 334, 354), Buhârî (cenâiz 50,
II, 87), Müslim (cenâiz no. 78, s. 660), Ebû Dâvud (no. 3174), Nesâî (cenâiz
46/2, IV, 45-46), Ebû Ya'lâ (no. 1950), Tahâvî (I, 486), İbn Hibbân (no. 3939)
ve Beyhakî (IV, 26), Yahyâ b. e. Kesîr an Ubeydillah b. Miksem an Câbir asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2593-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 47/7, IV, 47-48), İshâk b. Mansûr
ani'n-Nadr an Hammâd b. Seleme an Katâde an Enes senedi ile tahrîc etti.
Râvileri Sahîh ricâlidir.
2594-Bu hadisi Nesâî (cenâiz 47/5, IV, 47), İbrâhîm b. Hârûn
el-Belhî an Hâtim an Ca'fer b. Muh. an ebîhî ani'l-Hasan senedi ile tahrîc
ettiler.
Aynı bâb içinde bu hadisi Nesâî, Kuteybe an Hammâd an
Eyyûb an Muh. b. Sîrîn ani'l-Hasan senedi; Ya'kb b.
İbrâhîm an Huşeym an Mansûr an İbn Sîrîn ani'l-Hasan senedi ile de tahrîc
etmiştir.
2595-Bu hadisi Mâlik (cenâiz 33, s. 232), Tayâlisî (no. 150),
Abdürrezzâk (no. 6312, 6314), Şâfiî (Ümm I, 247), Ahmed (I, 82, 83, 131, 138),
Müslim (cenâiz no. 83-84, s. 662), Ebû Dâvud (no. 3175), Tirmizî (no. 1044),
Nesâî (cenâiz 81/1-2, IV, 77-78), İbn Mâce (no. 1544), Ebû Ya'lâ (no. 273, 228,
308, 570), Tahâvî (I, 488), İbn Hibbân (no. 3043, 3044, 3045) ve Beyhakî (IV,
27), Mes'ûd b. el-Hakem an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2596-Lafız Tirmizî'ye aittir. Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3215),
Tirmizî (no. 1713), Nesâî (cenâiz 86, IV, 80; 87, IIV, 81; 90/1-3, IVI, 83; 91,
IV, 83-84) ve İbn Mâce (no. 1560), muhtelif tarikler vasıtasıyla Hişâm b.
Âmir'den tahrîc ettiler.
2597-Bu hadisi Buhârî (cenâiz 73, II, 92; 76, II, 94; 79, II,
96; mağâzî 26, V, 39), Ebû Dâvud (no. 3138), Tirmizî (no. 1036), Nesâî (cenâiz
62, IV, 62) ve İbn Mâce (no. 1514), en-Zührî an Abdirrahman b. Ka'b b. Mâlik an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2598-Lafız Buhârî'ye aittir. Bunu o, (cenâiz 78/2, II, 95),
Müsedded an Bişr b. el-Mufaddal ani'l-Hüseyn el-Muallim an Atâ an Câbir senedi
ile tahrîc etmiştir.
Daha kısa bir metinle ise Nesâî (cenâiz 93, IV, 84),
el-Abbâs b. Abdilazîm an Saîd Âmir an Şu'be an İbn e. Necîh an Atâ an Câbir
senedi ile tahrîc etmiştir.
2599-Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 3232), Süleymân b. Harb an Hammâd
b. Zeyd Saîd b. Yezîd Ebî Mesleme an Ebî Nadre an Câbir senedi ile tahrîc
etmiştir.
2601-Bu hadisi Tayâlisî (no. 1781), Abdürrezzâk (no. 6658,
9604), Ahmed (III, 297, 308), Ebû Dâvud (no. 3165), Tirmizî (no. 1717,
"hasen sahîh"), Nesâî (cenâiz 83/2, IV, 79), İbn Mâce (no. 1516), Ebû
Ya'lâ (no. 1842), İbn Hibbân (no. 3173) ve Beyhakî (IV, 57), el-Esved b. Kays
an Nübeyh el-Anezî an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız Nesâî'ye aittir.
2602-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3134) ve İbn Mâce (no. 1515), Alî
b. Âsım an Atâ b. es-Sâib an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Alî b. Âsım ile Atâ hakkında münekkid imamlar menfi sözler
sarfetmişlerdir.
2603-2604-Bu hadisi Ahmed (III, 128), Ebû Dâvud (no. 3136-7),
Tirmizî 5no. 1016, "hasen garîb"), Taberânî (no. 2939), Dârekutnî
(IV, 116), el-Hâkim (I, 365) ve Beyhakî (IV, 10), Usâme b. Zeyd ani'z-Zührî an
Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Buhârî, Tirmizî ve Dârekutnî bu rivayeti illetli
bulmuşlardır. Onlara göre Usâme b. Zeyd, ez-Zührî an Abdirrahman b. Ka'b b.
Mâlik an Câbir tarikinde hatâ ederek ani'z-Zührî an Enes şeklinde sevketmiştir
(Neyl IV, 45).
2605-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3159), İsâ b. Yûnus an Saîd b.
Osmân el-Belvî an Azre yahut Urve b. Saîd el-Ensârî an ebîhî ani'l-Husayn senedi
ile tahrîc etti.
Bu hadisin isnâdı garîb; râvilerinden Urve ile babasının
da durumları bilinmemektedir (Neyl IV, 25).
2606-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 6549), Ahmed (III, 295), Müslim
(cenâiz no. 49, s. 651), Ebû Dâvud (no. 3148), Nesâî (cenâiz 37, IV, 33; 89/2,
IV, 82), İbnu'l-Cârûd (s. 268), İbn Hibbân (no. 3094), el-Hâkim (I, 327) ve
Beyhakî (III, 403; IV, 32), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2607-Bu hadisi Tirmizî (no. 1057), Yahyâ b. el-Yemân
ani'l-Minhâl b. Halîfe ani'l-Haccâc b. Ertât an Atâ an İbn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc etti.
Tirmizî, isnâdı hakkında hasen hükmü vermiştir.
2608-Bu hadisi Muh. b. Hâtim b. Bezîğ an Ebî Nuaym an Muh. b.
Müslim an Amr b. Dînâr an Câbir senedi ile Ebû Dâvud (no. 3164) tahrîc
etmiştir.
Muh. b. Müslim hakkında menfî hükümler sâdır olmuştur.
Diğer ricâli güvenilir kimselerdir.
2609-Bu hadisi Buhârî (cenâiz 72, II, 93), Muh. b. Sinân an
Fuleyh b. Süleymân an Hilâl b. Alî an Enes senedi ile tahrîc etmiştir.
2610-Bu hadisi Ahmed (IV, 229, 270), Hammâd b. Seleme an Sâbit
an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti.
İsnâdı sahîhtir.
2611-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3208), Tirmizî (no. 1045), Nesâî
(cenâiz 85/3, IV, 80), İbn Mâce (no. 1554), Taberânî (no. 12396) ve Beyhakî
(III, 408), Alî b. Abdila'lâ b. Âmir an ebîhî an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre, isnâdı "hasen
garîb"tir.
2612-Bu hadisi Ahmed (I, 96, 128), Müslim (cenâiz no. 93, s.
666), Ebû Dâvud (no. 3218), Tirmizî (no. 1049, "hasen"), Nesâî (cenâiz
99/2, IV, 88-9), Ebû Ya'lâ (no. 343, 614), el-Hâkim (I, 369) ve Beyhakî (IV,
3), Habîb b. e. Sâbit an Ebî Vâil an Ebî'l-Heyyâc el-Esedî an Alî asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2613-Bu hadisi Ahmed (III, 332), Müslim (cenâiz no. 95, s.
667), Nesâî (cenâiz 98, IV, 88), İbn Mâce (no. 1562) ve İbn Hibbân (no. 3152),
Eyyûb es-Sahtiyânî an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 6488), Ahmed (III, 295, 339), Müslim
(cenâiz no. 94, s. 667), Ebû Dâvud (no. 3226), Tirmizî (no. 1052), Nesâî (cenâiz
96, IV, 86), Tahâvî (I, 515), İbn Hibbân (no. 3153, 3154, 3155), el-Hâkim (I,
370) ve Beyhakî (III, 410), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr ... asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2614-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3206), Kesîr b. Zeyd el-Medenî
ani'l-Muttalib asl-ı senedi ile tahrîc etti.
İbn Hacer'e göre isnâdı hasendir (Neyl IV, 91).
2615-Bu hadisi Tirmizî (no. 1055), el-Hüseyn b. Hureys an İsâ
b. Yûnus an İbn Cüreyc an Abdillah b. e. Müleyke an Âişe senedi ile tahrîc
etti.
Ricâli Sahîh ricâlidir.
2616-Bu mevkûf, Muvattâ'da (cenâiz 31, s. 232) yer almıştır.
2617-Bu hadisi Tirmizî (no. 1046), İbn Mâce (no. 1550), Haccâc
b. Ertât an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü
vermiştir.
Ayrıca yakın mânâsı ile Ahmed (II, 27, 40, 59, 69, 127),
Ebû Dâvud (no. 3213), Nesâî (no. 1088-9), İbnu'l-Cârûd (s. 268), İbn Hibbân
(no. 3099-3100), el-Hâkim (I, 366) ve Beyhakî (IV, 55), Katâde an Ebî's-Sıddîk
an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2618-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1553), Hişâm b. Ammâr an Hammâd b.
Abdirrahman el-Kelbî an İdrîs el-Evdî an Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile tahrîc
etti.
Hammâd b. Abdirrahman, ittifakla zayıf bir râvidir.
2619-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3221), İbrâhîm b. Mûsâ an Hişâm
an Abdillah b. Buhayr an Hânî' mevlâ Osmân an Osmân senedi ile tahrîc etti.
2620-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1565), el-Abbâs b. el-Velîd
ed-Dimaşkî an Yahyâ b. Sâlih an Seleme b. Külsm
ani'l-Evzaî an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
etti.
İbn Hacer diyor ki: "İsnâdı zâhiren sahihtir. İbn e.
Dâvud da bu tarikten tahrîc etmiş ve isnâdının sıhhatine kâil olmuştur."
2621-İbn Hacer, Telhîs'inde şu bilgileri vermektedir:
"İsnâdı sâlihtir; Diyâü'l-Makdisî, Ahkâm'ında isnâdını güçlü görmüştür.
Râvilerinden Saîd el-Ezdî hakkında Ebû Hâtim birşey söylememiştir. Heysemî ise
râvilerinden bazılarını tanımadığını söylemektedir. Ayrıca râvilerinden Âsım b.
Abdillah zayıftır." Daha sonra Saîd b. Mansûr, bu rivayete bir şâhid
rivayet etmiştir (Neyl IV, 96).
2622-Bu hadisi Mâlik (cenâiz no. 54, s. 241), Buhârî (rikâk
42/2-3, VII, 192), Müslim (cenâiz no. 61, s. 656) ve Nesâî (cenâiz 48, IV, 48),
Muh. b. Amr b. Halhale an Ma'bed b. Ka'b b. Mâlik an Ebî Katâde asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2623-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2388), Ahmed (II, 470, 466), Ebû
Dâvud (no. 3233) ve Nesâî (50/2, IV, 51), Şu'be an İbrâhîm b. Âmir an Âmir b.
Sa'd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2624-Bu hadisi Ahmed (II, 384), Affân an Mehdî b. Meymûn an
Abdilhamîd sâhibi'z-Ziyâdî an şeyhin mîn Ehli'l-Basra an Ebî Hureyre senedi ile
tahrîc etti.
2625-Bu hadisi Ahmed (III, 242), Mü'emmel an Hammâd an Sâlim an
Enes senedi ile tahrîc etti.
2626-Heysemî'ye göre râvilerinden Ahvas b. Hakîm'i el-İclî
tevsîk etmiş; başkaları ise zayıf addetmişlerdir (Mecma' III, 42).
2627-Râvilerinden Abdullah b. İsâ sebebiyle zayıftır (Feyd III,
533).
2628-Râvilerinden Yahyâ b. Abdillah b. ed-Dahhâk Ebû Saîd
el-Bâbulettî sebebiyle isnâdında zaaf vardır (Mecma' III, 44).
2629-Bu hadisi Bezzâr (no. 839), başında bir kıssa ile birlikte
Abdullah b. Eyyûb an Alî b. Zeyd es-Sudâî an Sa'dân el-Cühenî an
Atiyyeti'l-Avfî an Ebî Saîd el-Hudrî an Alî senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre Abdullah b. Eyyûb ve Atiyye zayıf
râvilerdir (Mecma' III, 44).
2630-Bu hadisi Bezzâr (no. 840), Ebû Şeybe İbrâhîm b. Abdillah
b. Muh. an Muhavvil b. İbrâhîm an İsrâîl an Âsım an Muh. b. Sîrîn an Enes
senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma'
III, 45).
2631-Bu hadisi Bezzâr (no. 843), Muh. b. Abdillah an Yûnus
el-Umerî an Âsım b. Ubeydillah an Abdillah b. Âmir b. Rebî'a an ebîhî senedi
ile tahrîc etmiştir.
Heysemî, Muh. b. Abdillah'ı tanımadığını, diğer
râvilerinin ise güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir.
2632-Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' III,
45).
2633-Heysemî, isnâdının râvilerinden Muh. b. Abdillah b. Muh.
el-Hazzâ' ile şeyhi Abdullah b. İbrâhîm hakkında malumat edinemediğini
söylemektedir (Mecma', I, 133).
2634-Bu hadisi Tirmizî (no. 1076), Muh. b. Hâtim el-Müeddeb an
Yûnus b. Muh. an Ümmi'l-Esved an Münyete binti Ubeyd b. Ebî Berze an ceddihâ
Ebî Berze senedi ile tahrîc etmiş ve "Bu hadis garîbtir; isnâdı güçlü
değildir" demiştir.
2635-Bu hadisi Tirmizî (no. 1073), İbn Mâce (no. 1602) ve
Beyhakî (IV, 59), Alî b. Âsım an Muh. b. Ska an İbrâhîm ani'l-Esved an İbn
Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî isnâdı hakkında şu değerlendirmede bulunmuştur:
"Bu hadis garîbtir; merfû olarak ancak Ali b. Âsım'ın
rivayetinden bilmekteyiz. Kimileri bunu Muh. b. Ska'dan
mevkûf olarak yani İbn Mes'ûd'un sözü olarak rivayet etmiştir."
Alî b. Âsım'a yönelen tenkitler daha çok bu rivayeti
sebebiyledir. Ancak hadisi ref'etmek hususunda Alî b. Âsım'a es-Sevrî ve Şu'be
de mütâbaat etmişlerdir.
2636-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3132), Tirmizî (no. 998) ve İbn
Mâce (no. 1610), Süfyân b. Uyeyne an Ca'fer b. Hâlid an ebîhî an Abdillah b.
Ca'fer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında hasen hükmü vermiştir.
2637-Heysemî'ye göre râvilerinden Mücâşi' b. Amr zayıf bir
râvidir (Mecma' III, 3).
2638-Râvilerinden Abbâd b. Abdissamed Ebû Ma'mer'i Buhârî zayıf
addetmiştir (Mecma' III, 3).
2639-Bu hadisi Müslim (k. el-cennet no. 70, s. 220) ve Nesâî
(cenâiz 109, IV, 97), Yûnus b. Muh. an Şeybân b. Abdirrahman an Katâde an Enes
asl-ı senedi ile;
Bu hadisi Ahmed (III, 126, 233), Buhârî (cenâiz 68, II,
92; 87, II, 102), Müslim (k. el-cennet 71-72, s. 2201), Ebû Dâvud (no. 3221),
Nesâî (cenâiz 108, 110, IV, 96-97) ve Beyhakî (IV, 80), Saîd b. Arbe an Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2640-Bu hadisi Tirmizî (no. 1071) ve İbn Hibbân (no. 3107),
Abdurrahman b. İshâk an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü
vermiştir.
2641-İsnâdı Heysemî'ye göre hasendir (Mecma' III, 52).
2642-Bu hadisi Tirmizî (no. 2308) ve İbn Mâce (no. 4267), Yahyâ
b. Maîn an Hişâm b. Yûsuf an Abdillah b. Büceyr an Hânî senedi ile tahrîc etti.
İsnâdı hakkında ise "hasen garîb" hükmü
vermiştir.
2643-Bu hadisi Tirmizî (no.3355), Ebû Kureyb an Hakkâm b. Eslem
an Amr b. e. Kays ani'l-Haccâc an Minhâl b. Amr an Zir an Alî senedi ile tahrîc
etmiştir.
İsnâdı hakkında garîb hükmü vermiştir.
2644-Bu hadisi Dârimî (II, 331), Abdullah b. Yezîd an Saîd b.
e. Eyyûb Ebî Yahyâ an Derrâc Ebî's-Semh an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd senedi ile
tahrîc etti.
2645-Bu hadisi İbnü'l-Mübârek (no. 1220-1), Ahmed (I, 225),
Dârimî (I, 188), Buhârî (vud 56/2, I, 61; cenâiz 82, II, 98,
89, II, 103; edeb 46, VII, 85-86), Müslim (tahâret 111, s. 240), Nesâî (tahâret
27, I, 29), Ebû Dâvud (no. 20), Tirmizî (no. 70), İbn Mâce (no. 347), İbn
Huzeyme (no. 56), İbn Hibbân (no. 3118) ve Beyhakî (I, 104; II, 412), el-A'meş
an Mücâhid an Tâvus an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2646-Bu hadisi Tirmizî (no. 2460), Muh. b. Ahmed b. Meddyeh ani'l-Kâsım b. el-Hakem an Ubeydillah b. el-Velîd
el-Vassâfî an Atiyye an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında
"hasen garîb" hükmü verdi.
2647-Bu hadisi Bezzâr (no. 869), Ebû Âmir an Abdilazîz b. Muh.
an Yezîd b. Abdillah b. el-Hâd an Abbâd b. Ubeydillah b. e. Râfi' an ceddihî
Ebî Râfi' senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî, Abbâd'ı tanıyamadığını söylemektedir (Mecma' III,
53).
2648-İsnâdında hakkında ihtilaf olan Câbir el-Cu'fî yer
almıştır (Mecma'III, 56).
2649-Bu hadisi Buhârî (cenâiz 87/1, II, 102), Müslim
(sıfâtu'l-cennet ve'n-nâr no. 69, s. 2200) ve Nesâî (cenâiz (114/4, IV, 102),
Şu'be an Avn b. e. Cuhayfe an ebîhî ani'l-Berâ b. Âzib an Ebî Eyyûb asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2650-Lafız Nesâî'ye ait olup (cenâiz 114/3, Süveyd b. Nasr an
Abdillah b. el-Mübârek an Humeyd an Enes senedi ile; Müslim ise
(sıfatu'l-cennet ve'n-nâr no. 68, s. 2200), Muh. b. Ca'fer an Şu'be an Katâde
an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2651-Bu hadisi Tirmizî (no. 1064), Ubeyd b. Esbât b. Muh. an
ebîhî an Ebî Sinân eş-Şeybânî an Ebî İshâk senedi ile; Nesâî ise (cenâiz no. 111, IV, 98),
Muh. b. Abdila'lâ an Hâlid an Şu'be an Câmi' b. Şeddâd an Abdillah b. Yesâr an
Hâlid senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, kendi isnâdı hakkında "hasen garîb"
hükmü verdi.
2652-Bu hadisi Tirmizî (no. 1074), Muh. b. Beşşâr an
Abdirrahman b. Mehdî ve Ebî Âmir el-Akadî an Hişâm b. Sa'd an Saîd b. e. Hilâl
an Rebî'a b. Seyf an İbn Amr senedi ile tahrîc etti ve "garîb
hadistir" dedi.
2653-Bu hadisi Tirmizî (no. 1078), Ebû Ya'lâ (271b), el-Hâkim
(II, 26, 27) ve Beyhakî (IV, 61; VI, 76), Zekeriyyâ b. e. Zâide an Sa'd b.
İbrâhîm an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (s. 315), Şâfiî (Ümm I, 247; III, 188), Ahmed
(II, 440, 475), Dârimî (II, 262), Tirmizî (no. 1079), İbn Mâce (no. 2413), Ebû
Ya'lâ (275b) ve Beyhakî (VI, 49, 76; IV, 61), Sa'd b. İbrâhîm an Ömer b. e.
Seleme an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre ikinci tarik, evvelkisine göre daha
sahîhtir. Ayrıca isnâdı hasendir.
2654-Lafız Tirmizî'ye aittir. Bu hadisi Ahmed (I, 229, 287,
324, 337), Ebû Dâvud (no. 3226), Tirmizî (no. 320), Nesâî (cenâiz 104, IV,
94-95) ve İbn Mâce (no. 1575), Muh. b. Cuhâde an ebî Sâlih mevlâ Ümmi Hânî an
İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî, hasen hükmü vermiştir.
2655-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3123) ve Nesâî (cenâiz 27/3, IV,
27), Rebî'a b. Seyf el-Me'âfirî an Ebî Abdirrahman el-Hubullî an İbn Amr asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2656-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1578), Muh. b. el-Musaffâ an Ahmed
b. Hâlid an İsrâîl an İsmaîl b. Selmân an Dînâr Ebî Ömer an İbni'l-Hanefiyye an
Alî senedi ile tahrîc etti.
Râvilerinden Dînâr, Vekî' ve İbn Hibbân'a göre güvenilir
olmakla birlikte Ezdî'ye göre metrûk, İrşâd müellifi Halîlî'ye göre ise
uydurmacıdır. İsmaîl b. Selmân hakkında Ebû Hâtim "sâlihtir" demiş;
ancak onu Sikât'ında irâd eden İbn Hibbân "hatâ ederdi" demiştir.
Diğer râvileri güvenilir kimselerdir.
2657-Bu hadisi Müslim (cenâiz no. 106, s.672), Ebû Dâvud (no.
3235), Tirmizî (no. 1054) ve Nesâî (cenâiz 100/1-2, IV, 89), (ayrı ayrı)
Abdullah ve Süleymân b. Büreyde an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2658-Bu hadisi Ahmed (II, 441), Müslim (cenâiz 105, s. 671),
Ebû Dâvud (no. 3234), Nesâî (cenâiz 101, IV, 90), İbn Mâce (no. 1569, 1572),
İbn Hibbân (no. 3159), el-Hâkim (I, 375) ve Beyhakî (IV, 70), Yezîd b. Keysân
an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2660-Heysemî, râvilerinden Abdülkerîm Ebû Ümeyye'nin zayıf
olduğunu söylemiştir (Mecma' III, 59).
2661-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 6712), Ahmed (VI, 221), Müslim
(cenâzi no. 103, s. 669-672), Nesâî (işretu'n-nisâ 4/9-10, VII, 72-74; cenâiz
103, IV, 91-92), İbn Hibbân (no. 7066) ve Beyhakî (IV, 79), İbn Cüreyc an
Abdillah b. Kesîr an Muh. b. Kays asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2662-Bu hadisi Ahmed (VI, 180), Müslim (cenâiz 102, s. 669),
Nesâî (cenâiz 103, IV, 93; Amelu yevm no. 1092), İbn Hibbân (no. 4506, 3162) ve
Beyhakî (V, 249), Şerîk b. e. Nemir an Atâ b. Yesâr an Âişe asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2663-Bu hadisi Ahmed (II, 311, 389, 444, 528), Müslim (cenâiz
no. 96, s. 667), Ebû Dâvud (no. 3228), Nesâî (cenâiz 105/1, IV, 95), İbn Mâce
(no. 1566), Tahâvî (I, 516), İbn Hibbân (no. 3156) ve Beyhakî (IV, 79), Süheyl
b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2664-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1567), Muh. b. İsmaîl b. Semure
ani'l-Muhâribî ani'l-Leys b. Sa'd an Yezîd b. e. Habîb ani'l-Hayr Mersed b.
Abdillah an Ukbe b. Âmir senedi ile tahrîc etti.
Sindî isnâdı hakkında şu bilgileri vermektedir: İsnâdı
sahîhtir. İbn Mâce'nin şeyhi, Ebû Hâtim, Nesâî ve İbn Hibbân'a göre güvenilir
bir râvidir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir.
2665-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3130), Nesâî (cenâiz 107, IV, 96)
ve İbn Mâce (no. 1568), el-Esved b. Şeybân an Hâlid b. Sümeyr an Beşîr b. Nehîk
an Beşîr b. el-Hasâsiyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Râvileri güvenilir kimselerdir (Neyl IV, 94).
2666-Bu hadis-i mevkûfu Mâlik (no. cenâiz 34, s. 233), belâğan
irâd etmiştir.
2667-2668-Buhârî, bu iki haberi bir bâbın girişinde isnâdsız
olarak irâd etmiştir (cenâiz 82, II, 98).
2669-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3207) ve İbn Mâce (no. 1616),
Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Sa'd b. Saîd an Amre binti Abdirrahman an
Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Ancak Peygamber'in sözü olarak
sevkettiler.
Mâlik ise (cenâiz no. 45, s. 238), Âişe'nin sözü olarak ve
isnâdsız sevketmiştir.
2670-Bu hadisi Ahmed (VI, 55, 97), Şu'be an Sa'd b. İbrâhîm an
Nâfi' an insânin an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
İsnâdı hakkında Heysemî: "Ricâli Sahîh
ricâlidir"; İrâkî ise: "İsnâdı ceyyiddir" demişlerdir (Feyd
II, 501).
2671-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma'
III, 46).