RİKAK KİTABI5

1. Allah Kimin İyiliğini İsterse, Ona Din Hakkında Derin Anlayış Verir5

2. Sağlık Ve Boş Zaman Hakkında. 5

3. Kulağı Koruma Hakkında. 5

4. Dili Koruma Hakkında. 5

5. Susmak Hakkında. 6

6. Gıybet Hakkında Gelen (Hadisler)6

7. Yalan Hakkında. 6

8. Eli Korumak Hakkında. 6

9. Helal Yemek Hakkında. 7

10. (İnsana) Şu Dünyadan Yetecek Şeyler7

11. İyilerin Ölüp Gitmesi Hakkında. 7

12. Oruca, Kurallarına Uyarak Devam Etmek. 8

13. Namaza, Kurallarına Uyarak Devam Etmek. 8

14. Gece Kalkıp İbadet Etmek Hakkında. 8

15. Bağışlanma İstemek Hakkında. 8

16. Allah'a (Karşı Gelmekten) Sakınmak Hakkında. 9

17. Küçümsenen Şeyler Hakkında. 9

18. Tevbe Hakkında. 9

19. Kulun Tevbesine En Çok Sevinen Allah'tır9

20. Arzu Ve Ümitlerle (Ömrün) Süresi Hakkında. 10

21. İki Aç Kurt (Daha Bozucu) Değildir10

22. Allah Hakkında Güzel Düşünceler Taşıma. 10

23. "Ve En Yakın Soydaşlarını Uyar!"11

24. Hiçbirinizi Ameli Kurtaramayacaktır!11

25. Hiçbir Kimse Yoktur ki, Beraberinde Cinni Arkadaşı Olmasın. 11

26. Bildiğim Şeyleri Bilseydiniz!12

27. Dünyanın Allah Katında Önemsizliğine Dair12

28. Amellerin Hangisi Daha Üstündür?. 12

29. Sizden Biri Kendisi İçin Sevdiği Şeyi (Din) Kardeşi İçin De Sevmedikçe Mü'min Olmaz. 12

30. Müminlerin Hangisi Daha Hayırlıdır?. 12

31. Bu Ümmetin Sonunun Fazileti Hakkında. 13

32. Kur'an’ı, Hatırdan Çıkarmayarak Koruyup Gözetmek Hakkında. 13

33. "Hiç Kimseye, Benim, Yunus b. Metta’dan Daha Hayırlı Olduğumu Söylemesi Yakışmaz"13

34. Her Müslümanın Sadaka Vermesi Gerekir14

35. Kim Riyakârlık Yaparsa, Allah Onun Riyakârlığını Ortaya Çıkarır14

36. Mü'minin Durumu Ekinin Durumu Gibidir14

37. Dünya Çekici Ve Tatlıdır14

38. Şüphesiz Allah Dedikodu Yapmanızı Kerih Görmüştür15

39. Saptırıcı Önderler Hakkında. 15

40. Haksızlık Eden de Olsa, Haksızlık Edilen de Olsa, (Din) Kardeşine Yardım Et!15

41. Din, İyilik İstemeden İbarettir15

42. Müslümanlık Garib Bir Halde Başladı16

43. Allah’a Kavuşmayı Sevmek Hakkında. 16

44. Birbirlerini Allah İçin Seven Hakkında. 16

45. Hiçbiriniz Ölmeyi Arzu Etmesin!16

46. Hz. Peygamberin; "Ben Şu İkisinin (Birbirine Yakınlığı) Gibi Kıyamete Yakın Bir Zamanda Peygamber Gönderildim!" Sözü. 17

47. Hz. Peygamberin; "Siz Ümmetlerin Sonuncususunuz!" Sözü Hakkında. 17

48. Bedir Savaşına Katılmış Olanların Fazileti17

49. "Bize Şu Şu Yıldızın Doğuşundan Dolayı Yağmur Yağdı" Deme Yasağı17

50. İyilik, On Katı İle (Karşılık Görür)18

51. İkiyüzlü Kimse Hakkında Söylenenler18

52. Hz. Peygamberin; "Hangi Adama Lanet Etmişsem Veya Kötü Söz Söylemişsem..." Sözü Hakkında  18

53. Hz. Peygamberin; "Şayet, Benim Uhud Dağı Gibi Altınım Olsaydı..." Sözü Hakkında. 18

54. Helak Edici Şeyler Hakkında. 19

55. Humma Hastalığı Cehennem Kaynamasından (Bir Parçadır!)19

56. Hastalık (Günahlara) Keffarettir20

57. Hastanın Sevabı20

58. Hz. Peygamber'e Salâvat Getirmenin Fazileti20

59. Hz. Peygamberin İsimleri Hakkında. 20

60. Haram Yeme Hakkında. 21

61. Mü'mine Her Şeyde Sevap Verilir21

62. İnsanoğlunun İki Vadi (Dolusu) Malı Olsa!21

63. Hikaye Anlatıp Öğüt Verme Yasağı Hakkında. 21

64. Hikaye Anlatıp Öğüt Vermeye Müsaade Hakkında. 22

65. Mü'min, Bir Haşerât Deliğinden İki Defa Sokulmaz. 22

66. Şeytan İnsanoğlunda Kanın Akışı Gibi Akar23

67. Belalara En Çok Uğrayan İnsanlar Hakkında. 23

68. Hz. Peygamberin; "Beni Aşırı Bir Şekilde Övmeyin!" Sözü. 23

69. Şüphesiz Allah'ın Yüz Rahmeti Vardır!23

70. Kim Bir İyilik Yapmaya Kesin Karar Verirse. 24

71. Kişi, Sevdiği Kimse İle Beraberdir24

72. Kul Allah'a Yaklaşmaya Çalıştığında. 24

73. İyilik Ve Günah Hakkında. 24

74. Ahlâk Güzelliği Hakkında. 24

75. Yumuşaklık Hakkında. 25

76. Gözü Kör Olup da Sabreden Kimse Hakkında. 25

77. Yönetilenlerin Arasında Adaletli Davranma. 25

78. İtaat Ve Cemaate Bağlılık Hakkında. 26

79. Sûr'a Üflenmesi Hakkında. 26

80. Kıyametin Durumu İle Yüce Rabb'in İnişi Hakkında. 26

81. Yüce Allah'a Bakmak. 27

82. (Ahirette) Toplanmanın Durumu Hakkında. 27

83. Mü'minlerin Kıyamet Günü Secde Etmesi Hakkında. 27

84. Şefaat Hakkında. 28

85. Şüphesiz Her Peygamberin (Kabul Edilmesi Kesin Olan) Bir Duası Vardır28

86. "Ümmetimden Yetmiş bin Kişi Cennete Hesaba Çekilmeden Girecek!"28

87. Hz. Peygamberin; "Ümmetimden Bir Adamın Şefaatiyle Yetmiş Bin Kişi Cennet'e Girecek!' Sözü Hakkında  29

88. Yüce Allah'ın; "O Gün Yer Başka Yere Değiştirilir, Gökler de!" Sözü Hakkında. 29

89. (Cehennem) Ateşine Uğramak Hakkında. 29

90. Ölümün Boğazlanması Hakkında. 29

91. (Cehennem) Ateşinden Sakındırmak Hakkında. 30

92. "Öldüğüm Zaman Beni Ateşte Yakın!" Diyen Kimse. 30

93. Bir Kadın, Bir Kediden Dolayı Cehennem'e Girdi30

94. Cehennemliklerin İşkencesinin Şiddeti30

95. Cehennemin Vadileri Hakkında. 31

96. Allah'ın, Rahmetinden Dolayı Cehennem'den Çıkaracağı Kimseler31

97. Cennetin Kapıları Hakkında. 31

98. Cennete Giren Kimse Bolluk İçinde Sevinçli Olur, Sıkıntı Ve Yoksulluk Görmez. 31

99. Andolsun ki, Cennet'te Birinizin Kamçısı (Kadar) Bir Yer, Dünya Ve İçindeki Şeylerden Daha Hayırlıdır31

100. Cennetin Yapısı Hakkında. 32

101. Firdevs Cennetleri Hakkında. 32

102. Cennete İlk Girecek Topluluk Hakkında. 32

103. Cennetliklere, Cennet'e Girdiklerinde Ne Denilecek?. 32

104. Cennetin Ahalisi Ve Rahatlığı Hakkında. 32

105. Allah'ın, İyi Kullarına Hazırladığı Şeyler33

Cennet Ehlinin Yer Bakımından En Aşağıda Olanı33

107. Cennetin Köşkleri Hakkında. 33

108. Ceylan Gözlü Sevgililerin (Hurilerin) Niteliği34

109. Cennetin Çadırları Hakkında. 34

110. Cennet Ehlinin Çocuğu Hakkında. 34

111. Cennet Ehlinin Sıraları Hakkında. 34

112. Cennetin Nehirleri Hakkında. 34

113. Kevser Hakkında. 34

114. Cennetin Ağaçları Hakkında. 35

115. Acve Hurması Hakkında. 35

116. Cennetin Çarşısı Hakkında. 35

117. Cennet, Hoşlanılmayan Şeylerle Kuşatılmıştır36

118. Fakirlerin, Cennet'e Zenginlerden Önce Girmesi36

119. Cehennemin Soluklandırılması Hakkında. 36

120. Hz. Peygamberin; "Sizin Şu Ateşiniz Şu Kadar Parçadan Bir Parçadır!" Sözü Hakkında. 37

121. Cehennem Ehlinin En Hafif İşkence Göreni37

122. Yüce Allah'ın; “Daha Var mı?” Sözü. 37


RİKAK KİTABI

 

 

1. Allah Kimin İyiliğini İsterse, Ona Din Hakkında Derin Anlayış Verir

 

2709. “Bize Saîd b. Süleyman, İsmail b. Cafer'den, (O) Ab­dullah b. Saîd b. Ebi Hind'den, (O) babasından, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

"Allah kimin iyi­liğini isterse, ona din hakkında derin anlayış verir."[1]

 

2. Sağlık Ve Boş Zaman Hakkında

 

2710. “Bize el-Mekki b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Abdullah -ki O, İbn Saîd'dir-, rivayet etti ki; O, babasını, İbn Abbas'tan, O'nun şöyle dediğini rivayet ederken işitmiş:”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz sağlık ve boş zaman Allah'ın nimetlerinden iki nimettir; (ama) bunlarda in­sanların çoğu aldanmaktadır."[2]

 

3. Kulağı Koruma Hakkında

 

2711. “Bize Amr b. Avn haber verip (dedi ki), bize Hâlid -yani ibn Abdillah-, Halid el-Hazza'dan, (O) İkrime'den, (O) İbn Abbas'tan, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sel-tem) (naklen) haber verdi ki,” O şöyle buyurdu:

"Kim hoşlanmadıkları halde bir topluluğun konuşmasına kulak verirse, (Kıyamet günü) onun kulağına kurşun akıtılır!"[3]

2712. “Bize Ebu'l-Velid et-Tayâlisî haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Muhammed b. İshak'tan, (O) Mu ham m e d b. İbrahim'den, (O) Seleme b. Ebi't-Tufeyl'den, (O da) Hz. Ali'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"(Bakılması helâl olmayan bir şeye, nâmahrem bir kadına ansızın) bakışın ardından (tekrar) bakma! Çünkü ilki senin lehinedir, (sana bağışlanır), sonraki ise aleyhine (ya­zılır!)"[4]

 

4. Dili Koruma Hakkında

 

2713. “Bize Saîd İbnu'r-Rebi' haber verip  (dedi ki), bize Şu'be, Ya'lâ b. Atâ'âan, O'nun şöyle dediğini rivayet etti: Ben Abdullah b. Süfyan'ı, babasından (naklen anlatırken) işittim ki,” O şöyle demiş: Ben;

"Yâ Rasulullah, bana, hakkında hiç kimseye (bir şey) sorma (ihtiyacını duymayacağım) nıüslümanlıktaki bir işi bildirin" dedim.

"Allah'tan kork, sonra dosdoğru ol!" buyurdu. (Süfyan) sözüne şöyle devam etmiş: Ben;

"Sonra hangi şey (önemlidir?)" dedim. (Süfyan) demiş ki, O zaman (Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) diline işaret etti.[5]

2714. “Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize İbrahim -yani İbn İsmail b. Mucemmi'- rivayet edip dedi ki, bana İbn Şihâb, Abdurrahman b. Maiz'den, (O da) Süfyan b. Abdillah'tan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Ben;

"Yâ Rasu­lullah, bana, kendisine sarılacağım bir iş emredin" dedim.

"Rabb'im Allah'tır de, sonra dosdoğru hareket et!" buyurdu. (Süfyan) sözüne şöyle devam etti: Ben;

"Yâ Nebiyyullah, hakkımda en çok endişe et­tiğin şey nedir?" dedim. (Süfyan) dedi ki, o zaman Hz. Nebiyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dilini tuttu, sonra da

"Budur!" buyurdu.[6]

2715. “Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize Malik b. Miğvel, el-A'meş'ten, (O) Ebu Süfyan'dan, (O da) Câbir'den (naklen) rivayet eti ki,” O şöyle dedi:

“Ta Rasulullah, hangi müslüman daha üstündür?" denildi de, O şöyle buyurdu:

"Müs­lümanların, dilinden ve elinden güvenlik içinde oldukları kimse!"[7]

 

5. Susmak Hakkında

 

2716. “Bize İshak b. İsa, Abdullah b. Ukbe'den, (O) Yezid b. Amr'dan, (O) Ebu Abdirrahman el-Hubuli'den, (O da) Ab­dullah b. Amr ibni'l-As'tan (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Susan kur­tulur!"[8]

 

Açıklama

 

Konuşma sebebiyle ortaya çıkabilen birçok kötülük vardır. Yalan, gıybet, kötü söz, gösterişçilik, kendini temize çıkarma, gereksiz laflara dalma bunlardan bazılarıdır. Bu ve benzeri kötülükleri işlemeyip susmak veya işleme tehlikesi olduğunda susmak, insanı dünya ve âhirette feci akıbetten kurtarır. Bu hadisi bu şekilde, yani "kötü şeyleri söylemeyip susan kurtulur" şeklinde anlamak gerekir. Zira doğruları anlatma, iyiliği emredip kötülükten menetme, ge­rektiğinde gerçeği söyleme dini vecibelerdendir.[9]

 

6. Gıybet Hakkında Gelen (Hadisler)

 

2717. “Bize Nuaym b. Hammâd, Abdulaziz b. Muhammed'den, (O) el-Alâ'dan, (O) babasından, (O) Ebu Hureyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) haber verdi ki,” O'na;

"Gıybet nedir?" denildi, O da

"(Din) kardeşini, hoşlanmayacağı şeyle anmandır!" buyurdu.

"Eğer (din) kardeşimde söylediğim şey var ise de mi?" denildiğinde ise, O şöyle buyurdu:

"Eğer (söylediğin şey) onda var ise, onu gıybet etmiş olursun; onda (söylediğin şey) yok ise, ona iftira etmiş olursun!"[10]

 

7. Yalan Hakkında

 

2718. “Bize Osman b. Muhammed haber verip (dedi ki), bize Cerir, İdris el-Evdi'den, (O) Ebu İshak'tan, (O da) Ebu'l-Ahvas'tan (naklen) rivayet etti ki,”

Abdulah, sözü Hz. Peygamber'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nisbet ederek şöyle dedi:

"Hiç şüp­hesiz rivayetçilerin en kötüleri, yalan rivayet edenlerdir. Yalan ne cid­diliğe, ne şaka yapmaya elverişli olur. İnsan, çocuğuna söz verip de sonra onu yerine getirmemezlik etmez. Muhakkak ki doğruluk, iyiliğe götürür; iyilik ise gerçekten Cennet'e götürür. Şüphe yok ki, yalan haktan ayrılmaya götürür. Haktan ayrılmak ise, şüphesiz (Ce­hennem) ateşine götürür. Gerçek şu ki, doğru sözlü olan için; "doğru söyledi, sözünde durdu" denir. Yalancı için ise, "yalan söyledi, sö­zünde yalancı çıktı" denir. Şüphe yok ki, insan doğru söylemeye devam eder, nihayet Allah katında, "sıddik = sözü ve işi hep doğru olan, doğruluktan hiç ayrılmayan kimse" diye yazılır. İnsan yalan söylemeye devam eder, nihayet Allah katında, "kezzab = çok yalan söyleyen, işi gücü hep yalan olan kimse" diye yazılır." O (yani Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)) bize şöyle buyurdu: "Size (asıl) iftiranın ne olduğunu haber vereyim mi? Şüphesiz o, insanların ara­sını bozan söz taşıyıcılığıdır!"[11]

 

8. Eli Korumak Hakkında

 

2719. “Bize Ebu Nuaym haber verip  (dedi ki), bize Zekeriyyâ, eş-Şa'bi'den, O'nun şöyle dediğini rivayet etti: Ben Abdullah b. Amr'ı şöyle derken işittim:”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Müslüman dediğin, müslümanların, dilinden ve elinden güvenlik içinde oldukları kimsedir."[12]

 

9. Helal Yemek Hakkında

 

2720. “Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize el-Fudayl b. Merzuk rivayet edip (dedi ki), bize Adiyy b. Sabit, Ebu Hazim'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi veSellem) şöyle buyurdu:

"Ey in­sanlar! Şüphesiz Allah temizdir, ancak temizi kabul eder. Muhakkak ki Allah müminlere, Rasûllere emretmiş olduğu şeyleri emretmiştir. O şöyle buyurmuştur: "Ey Rasûller! Temiz ve helâl şeylerden yiyin, yararlı iş işleyin. Doğrusu ben yaptığınızı çok iyi bilirim!"[13] O ayrıca "Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helallerinden yiyin!"[14] Buyurmuştur." (Ebu Hüreyre) sözüne şöyle devam etti: (Hz. Peygamber) sonra bahsetti ki;

"Adam, saçı başı dağınık, toz içinde ol­duğu halde yolculuğu uzatıyor; yiyeceği haram, giyeceği haram, içe­ceği haram olduğu ve haramla beslendiği halde ellerini göğe uzatıp; "yâ Rabbi, yâ Rabbi!" diyor. Şimdi bunun duası nasıl kabul olunur?"[15]

 

10. (İnsana) Şu Dünyadan Yetecek Şeyler

 

2721. “Bize Aftan rivayet edip (dedi ki), bize Hamraâd b. Se­leme, el-Cureyci'den, (O) Ebu Nadra'dan, (O) Abdullah b. Mevele'den, (O da) Bureyde el-Eslemi'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Birinize şu dünyadan bir hizmetçi ile bir binek kâfi gelir!"[16]

 

11. İyilerin Ölüp Gitmesi Hakkında

 

2722. “Bize Saîd b. Mansur rivayet edip (dedi ki), bize Ebu Avâne, Beyan'dan -ki O, İbn Bişr el-Ahmesi'dir-, (O) Kays'tan, (O da) Mirdas el-Eslemi'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"İyiler, nesil nesil ölüp gidecek, geriye, arpa atığı gibi işe yaramaz atıklar ka­lacak!"[17]

 

Açıklama

 

Toplumu ayakta tutan "iyi insanlar”dır. Bu hadis, iyi insanların zamanla ölüp gideceklerini ve geriye işe yaramaz, kötü insanların kalacağını göstermektedir. Bu, diğer bazı hadislerin delâlet ettiğine ve âlimlerin açıkladığına göre, "Kıyamet" öncesi ortaya çıkacak du­rumdur. Birçok hadiste bu durumun tasvirini görürüz. Hz. Pey­gamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet ancak kötü insanların üzerine kopacaktır!"[18]

"Kıyamet, yeryüzünde "Allah, Allah " denilmeyinceye kadar kopmayacaktır!"[19]

Munavi, son hadisin muhtemel iki izahını kaydeder: Kıyamet, Allah'ı gerçekten, hakkıyla zikreden biri, "kamil bir insan" bu­lunduğu sürece kopmayacaktır veya Kıyamet, münker bir iş görüp de onu yadırgayan, ondan hayrete düşen ve bunun ifadesi olarak "Allah, Allah" diyen kimse bulunduğu sürece kopmayacaktır. Bu hususların "iman'la alâkalı oldukları açıktır. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), gördüğü münkeri kalbiyle yadırgamayanın en zayıf imana sahip olduğunu beyan buyurmuştur. İşte insanların genel durumu böyle olunca, yani "iyi insanlar" ölüp de geriye, kötülüklere aldırış et­meyen, onları yasaklamayan kimseler kalınca; "Kıyamet'in oluşum şartları gerçekleşmiş olacaktır.

"Kıyamet", en büyük "ayaklanma", en büyük kargaşadır. İyi in­sanlar ölüp gidince, ipi kesilen bir teşbihin tanelerinin dağılışı gibi insanlar dağılacak ve kargaşa başlayacaktır. Allahu a'lem, ha­dislerde açıklanan Kıyamet  alâmetlerinin  toplumda  ortaya  çıkmalarının yoğunluğuna göre zaman içinde farklı boyutlarda "Kı­yametler, kargaşalar yaşanacak ve nihayet bu belirtiler sadece Allah'ın bildiği bir yoğunluğa ulaşınca büyük Kıyamet kopacaktır.

Tarihte, hadislerde Kıyametin belirtileri arasında zikredilen "bilgisizlik", "işi ehli olmayana verme", "iyi insanların ölüp gitmesi gibi hususların görüldüğü zamanlarda kargaşalıkların yaşanmış olduğu bir vakıadır. Şüphesiz asıl büyük Kıyametin ne zaman kopacağının bilgisi Allah Teala'nın katındadır.[20] Onun kopması bizim irademizin de dışında olacaktır. Ancak, sebepler dünyasında yaşadığımıza göre, onun oluşum şartlarım insanlar gerçekleştireceklerdir. Bunun için olmalıdır ki, ayet ve hadislerde Kıyametin bazı belirtilen açıklanmış ve böylece insanlar, Kıyametin kopmasına yol açacak durumlara düşmemeleri hususunda uyarılmışlardır.[21]

 

12. Oruca, Kurallarına Uyarak Devam Etmek

 

2723. “Bize ishak b. İsa, Abdurrahman b (O) Amr b.' Ebi Amr'dan, (O) Saîd el-Makbun'den, (O) Ebu Hureyre'den, (O da) Hz. Peygamberden (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) haber verdi ki,” O şöyle buyurdu: "Nice oruç tutan var ki,ona orucundan sadece susuzluk kalır. Nice gece kalkıp ibadet eden de vardır ki, ona da bu kalkışından sadece uykusuzluk kalır!"[22]

 

13. Namaza, Kurallarına Uyarak Devam Etmek

 

2724. “Bize Abdullah b. Yezid haber verip (dedi ki), bize Saîd -ki O, İbn Ebi Eyyub'dur-, rivayet edip dedi ki, bana Ka'b b. Alkâme, İsa b. Hilal es-Sadefî'den, (O) Abdullah b. Amr'dan, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) ri­vayet etti ki,”

(Hz. Peygamber) bir gün namazı söz konusu etmiş ve şöyle buyurmuş:

"Kim ona, kurallarına uyarak devam ederse, o Kıyamet günü onun için ışık, delil ve Cehennem ateşinden kurtarıcı olur. Kim de ona kurallarına uyarak devam etmezse, o onun için ne ışık, ne kur­tarıcı, ne de delil olur ve bu kimse Kıyamet günü Karun, Fir'avn, Hâman ve Ubeyy b. Halef ile beraber olur!"[23]

 

Açıklama

 

Adları geçen dört şahıs, tarihin baş örnek inkarcı ve azgınlarındandır. Karun, Hz. Musa'nın (Aleyhisselam) kavminden azgın bir zengin; Firavn, Mısır'ın Hz. Musa (Aleyhisselam) zamanında müminlerin baş düşmanı olan hükümdarı; Hâman, bu Firavun'un başbakanı; Ubeyy b. Halef ise Hz. Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) amansız düşmanı olan Mekke müşriklerinden biri idi.[24]

 

14. Gece Kalkıp İbadet Etmek Hakkında

 

2725. “Bize Abdullah b. Salih haber verip dedi ki, bana el-Leys rivayet edip dedi ki, bana İbn Aclan, Hüseyin b. Abdillah b. Ubeydillah b. Abbas'tan, (O) İkrime'den, (O da) İbn Abbas'tan (naklen) rivayet etti ki;”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gece kalkıp ibadet etmeye teşvik ederdi. Öyle ki O;

"Bir rekât da olsa (gece kalkıp namaz kılın!)" buyurmuştu.[25]

 

15. Bağışlanma İstemek Hakkında

 

2726. “Bize Muhammed b. Yusuf haber verip (dedi ki), bize İsrail rivayet edip (dedi ki), bize Ebu İshak, Ubeyd b. Ömer Ebu'l-Muğire'den, (O da) Huzeyfe'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

“Dilim, başkasına olmadığı halde aileme karşı kırıcı, kötü sözlü idi. (Bunu) Hz. Peygamber'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sor­dum da,” O şöyle buyurdu:

"(Allah'tan) bağışlanmanı dilemen nerde kaldı? Ben gerçekten her gün Allah'tan yüz defa bağışlanmamı is­terim!"

Ebu İshak dedi ki, sonra ben bunu, Ebu Musa'nın oğulları Ebu Bürde ile Ebu Bekir'e anlattığımda, onlar şöyle dediler: Hz. Pey­gamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Ben her gün Allah 'tan yüz defa bağışlanmamı isterim. Ben Allah 'tan ba­ğışlanmamı ister ve O'na tevbe ederim!"[26]

 

16. Allah'a (Karşı Gelmekten) Sakınmak Hakkında

 

2727. “Bize el-Hakem ibnu'l-Mübarek, Selm b. Kuteybe'den, (O) Süheyl el-Kutai'den, (O) Sâbit'ten, (O) Enes'ten, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O;

"(Kendisine karşı gelmekten) sakınılacak kimse (Allah'tır), ba­ğışlayacak olan da (O'dur!)"[27] mealindeki ayeti okumuş ve şöyle bu­yurmuş:

"Rabb'iniz buyuruyor ki; kendisine (karşı gelmekten) sa­kınılacak kimse benim. Kim de bana (karşı gelmekten) sakınırsa, onu bağışlayacak olan da benim!"[28]

2728. “Bize Osman b. Muhammed rivayet edip dedi ki, bize Mu'temir, Kehmes İbnu'l-Hasan'dan, (O) Ebu's-Selil'den, (O da) Ebu Zerr'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Muhakkak ki ben gerçekten bir ayet biliyorum. Şayet insanlar onu alıp uygulasalardı, o onlara yeterdi. (O ayet şudur): Kim Allah'a (karşı gelmekten) sa­kınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu yaratır!"[29]

 

17. Küçümsenen Şeyler Hakkında

 

2729. “Bize Mansur b. Seleme haber verip (dedi ki), bize Saîd -ki O, İbn Müslim b. Banek'tir-, Malik'ten, (O) Amir b. Abdillah ibni'z-Zübeyr'dan, (O) Avf ibnu'l-Haris'ten, (O da) Hz. Aişe'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:

"Aişe! Küçümsenen günahlardan sakın! Çünkü Allah katından onların peşinde olan (onların her birini takip edip kaydeden) kimse vardır!"[30]

 

Açıklama

 

Birçok insan küçük günahları önemsemeyip küçümser, onlara aldırış etmez. Bu durum onların kolayca işlenmesine yol açar. Böylece, kalpte küçük bir leke gibi yer eden küçük bir günah, işlene işlene bütün kalbi kaplar ve insanı felakete sürükler. Damlaya damlaya göl olduğu gibi, birike birike gölleşen küçük günahlar arasında insan bo­ğulur gider. Bunun için, birçok insanın bu şekilde değerlendirdiği küçük günahlardan özenle kaçınmak gerekir. Hiç şüphe yok ki, "kim zerre ağırlığı bir kötülük işlerse, onun karşılığını görecektir." Ayrıca küçük günahları sürekli yapmak hem büyük günahtır, hem de insanı diğer büyük günahlara alıştırır. Aynı durum, tersinden, küçük iyi­likler için de söz konusudur. Küçük iyilikler de küçümsenir, önem­senmezler. Bunun için de, küçük günahların aksine, yapılmazlar. Halbuki, küçük iyilikler, çoğala çoğala bulundukları yeri rengârenk bir çiçek bahçesine dönüştürür ve insanı büyük iyiliklere alıştırırlar. Bunun için şunu söylemek mümkündür. Her hareket kendi yerinde mühimdir, büyüktür. Dolayısıyla her şeye hakkı verilmeli, gereken ne ise o yapılmalı ve hiçbir kötülükle hiçbir iyilik küçümsenmemelidir![31]

 

18. Tevbe Hakkında

 

2730. “Bize Müslim b. İbrahim rivayet edip (dedi ki), bize Ali b. Mes'ade el-Bahili rivayet edip (dedi ki), bize Katâde, Enes'ten rivayet etti ki,” O şöyle demiş:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Ademoğullarının hepsi günah işler. Günah işleyenlerin en ha­yırlısı ise tevbe edenlerdir!"[32]

 

19. Kulun Tevbesine En Çok Sevinen Allah'tır

 

2731. “Bize en-Nadr b. Şumeyl haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Simâk b. Harb'den, (O da) en-Nu'man'dan -ki O, İbn Beşir'dir- (naklen) rivayet etti ki, (Simâk, en-Numan'ı) şöyle derken işitmiş:”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Bir adam ıssız-susuz çöl bir yerde yolculuk ya­pıyormuş. Derken bir ağacın altında öğle uykusuna yatmış. Beraberinde de, üzerinde azığı ile yiyeceğinin bulunduğu bir deve var­mış. Neden sonra uyanmış. Bakmış ki, devesi çekip gitmiş. Hemen bir tepeye çıkmış, ancak hiçbir şey görememiş. Sonra başka bir tepeye çık­mış, yine hiçbir şey görememiş. Ardından başka bir tepeye çıkmış, yine hiçbir şey görememiş. Sonra yüzünü yana çevirmiş. Bir de ne görsün, yularını çekerek (gelen) devesi! İşte bu (adamın devesini bulmasına) sevinmesi, Allah'ın, kulu kendisine tevbe ettiğinde onun tevbesine sevinmesinden daha fazla değildir!"[33]

 

20. Arzu Ve Ümitlerle (Ömrün) Süresi Hakkında

 

2732. “Bize Musedded rivayet edip (dedi ki), bize Yahya, Süfyan'dan, (O) babasından, (O) Ebu Ya'lâ'dan, (O) er-Rebi' b. Huseym'den, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir gün) bize (toprak veya kum üzerinde) dörtgen bir şekil çizdi. Sonra onun ortasına bir çizgi çizdi. Sonra bu (çizginin) etrafına çizgiler çizdi. Bir de (dörtgen) şe­kilden dışarı çıkan bir çizgi çizdi ve şöyle buyurdu:

"Şu -yani ortadaki çizgi- insandır. Şu (yani dörtgen şeklindeki ömür) süresi onu kuşatmıştır. Bunlar (yani ortadaki çizginin et­rafındaki çizgiler) ise (insanın) başına gelen (olaylar, belâ ve musibetlerdir). İşte ona (bu belâ ve musibetlerden) biri isabet etmezse di­ğeri eder (ve Ölümüne sebep olur). Şu -yani (dörtgenden) dışarı çıkan çizgi- ise arzu ve ümitlerdir!"[34]

 

Açıklama

 

İnsanı gayrete getiren, çalışmaya iten etkenlerin en bü­yüklerinden biri emeldir; arzu ve ümittir. Allah Teala, bu dünyaya, orayı "imar etmesini isteyerek"[35] gönderdiği ve neticede, bu dün­yadaki işlerine göre Cennet'e veya Cehennem'e gideceğini bildirdiği insanın içine bu duyguyu koymuştur. Bu duygu insanda tabiidir. Ay­rıca, yukarıdaki hadiste beyan buyrulduğu gibi, insanda sınırlı öm­ründe gerçekleştirebileceğinden çok arzu ve ümitler vardır. Şu halde bu duygu, esas itibariyle kötülenemez. Ancak onu, meşru ve insan ömrü içinde gerçekleştirebilecek ölçüdeki şeylere yöneltmek, diğer bir ifadeyle meşru ve gerçekçi olmasını sağlamak gerekir.

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Sahabilerinin eğitim ve öğretiminde, zamanın imkânları ölçüsünde, bütün görsel ve işitsel yolları kullanmıştır. Yukarıdaki hadiste bunun güzel bir örneğini görmekteyiz. Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çizdiği ve in­sanın emellerinin çokluğu ile ömrünün sınırlılığını müşahhas olarak gözler önüne seren şekil, hadisin bu rivayetine göre şöyle olmalıdır:[36]

 

21. İki Aç Kurt (Daha Bozucu) Değildir

 

2733. “Bize Ebu'n-Nu'man haber verip (dedi ki), bize Ab­dullah ibnu'l-Mübarek, Zekeriyya1 dan, (O) Muhammed b. Abdirrahman b. Sa'd b. Zürâre'den, (O) İbn Ka'b b. Malik’ten, (O da) babasından (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Bir koyun sürüsünün içine salınan iki aç kurt, onları, kişinin mal ve mevki hırsının dinini boz­masından daha fazla bozmaz!"[37]

 

22. Allah Hakkında Güzel Düşünceler Taşıma

 

2734. “Bize Ebu'n-Numan haber verip (dedi ki), bize Ab­dullah ibnu'l-Mübarek rivayet edip (dedi ki), bize Hişam ibnu'1-Ğaz, Hayyan Ebu'n-Nadr'dan, (O) Vasile ibnu'l-Eska'dan, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle buyurdu:

"İyiliği çok, şânı yüce olan Allah buyurdu ki: Ben, kulumun beni sanmasına göreyim. O halde o beni, dilediği gibi sansın!"[38]

 

23. "Ve En Yakın Soydaşlarını Uyar!"

 

2735. “Bize el-Hakem b. Nafi1, Şuayb'dan, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle demiş: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb ile Ebu Seleme b. Abdirrahman haber verdi ki, Ebu Hüreyre şöyle demiş:”

Yüce Allah; "Ve en yakın soydaşlarını uyar!"[39] mealindeki ayeti indirince, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayağa kalkıp şöyle buyurmuş:

"Ey Kureyş topluluğu! Canlarınızı Allah'tan satın alın. Ben Allah'a karşı size hiçbir şey sağlayamam! Ey Abdumenafoğulları! Ben Allah'a karşı size hiçbir yarar sağ­layamam! Ey Abdulmuttalib'in oğlu Abbas! Ben Allah'a karşı sana hiçbir yarar sağlayamam! Ey Muhammed'in kızı Fâtıma! (Bu dün­yada) benden ne dilersen iste. Ben (âhirette) Allah'a karşı sana hiçbir yarar sağlayamam!"[40]

 

24. Hiçbirinizi Ameli Kurtaramayacaktır!

 

2736. “Bize el-Hasen ibnu'r-Rebi1 haber verip (dedi ki), bize Ebu'l-Ahvas, el-Ameş'ten, (O) Ebu Süfyan'dan, (O da) Cabir'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"(Aşırılıklardan kaçınıp hakka) yakın olun, orta yolu tutun. Bilin ki, sizden hiçbir kimseyi ameli kurtaramayacaktır!" (Sahabe-i Kiram);

"Yâ Rasulullah, seni de mi?" de­diler. Şöyle buyurdu:

"Beni de! Ancak Allah'ın beni rahmet ve lûtfuyla örtmesi hariç!"[41]

 

25. Hiçbir Kimse Yoktur ki, Beraberinde Cinni Arkadaşı Olmasın

 

2737. “Bize Muhammed b. Yusuf, Süfyan'dan, (O) Mansur'dan, (O) Salim b. Ebi'l-Ca'd'dan, (O) babasından, (O da) Abdullah'tan (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Sizden hiçbir kimse yoktur ki, beraberinde cinnî arkadaşı ile melek arkadaşı olmasın!" (Sahabe-i Kiram);

"Senin de mi?" dediler. Şöyle buyurdu:

"Evet, benim de. Fakat Allah ona karşı bana yardım etti de, teslim oldu!"[42]

Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki:

"Alimlerden; "teslim oldu”, “boyun eğdi” demektir" diyenler vardır. Ben de bu görüşteyim."[43]

 

Açıklama

 

İnsanın iradî hareketlerini, kalbe gelen duygu ve düşünceler (havâtır) yönlendirir. Allah Teala bu dünyada her şeyi bir sebebe bağladığına göre, duygu ve düşüncelerin kalbe gelmesinin de se­bepleri vardır. İşte bu hadiste, kalbe gelip kişiyi kötülüğe teşvik eden duygu ve düşüncelerin sebebine (itici gücüne) "cinnî arkadaş", iyiliğe teşvik edeninkine ise "melek arkadaş" denmiştir. Bu "cinnî ar­kadaş', "şeytan" da denmektedir. İnsan kalbi, her iki sebepten gelen şeyleri eşit bir şekilde almaya müsait ("fıtrat üzere") yaratılmıştır. Ancak insan, iradesiyle bunlardan birine zemin hazırlayıcı şeylere yönelirse, o, diğerine karşı üstünlük sağlar. Yani insan nefsani arzularına, dünyevi zevklere muhalefet eder, Allah'ın rızasını ka­zandıracak şeylere yönelirse, "melekî hatırlar" egemen hale gelir. Şu halde nefsani arzu ve isteklerde "ölçülü" olunduğunda "şeytani ha­tırların kötülük telkini imkânı kalmaz. Bilakis dince uygun görülen ölçüde nefsani arzular telkin edecekleri için, hayra vesile olurlar* Hz. Peygamberin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) "cinnî arkadaşı"nın durumu, Allah Teala'nın yardımıyla böyle olmuş, yani ancak meşru ölçüler içindeki zevkleri hatırlatacak şekilde boyun eğmiştir.[44] Allahu a'lem![45]

 

26. Bildiğim Şeyleri Bilseydiniz!

 

2738. “Bize Ebul-Velid rivayet edip (dedi ki), Bize Şu'be, Musa b. Enes'ten, (O) Enes'ten, (O da) Hz. Peygamber1 den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle buyurdu:

"Bildiğim şeyleri bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız!"[46]

2739. “Bize Affan rivayet edip (dedi ki), bize Hemmâm ri­vayet edip (dedi ki), bize Katâde, Enes'ten, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen), bunun (yani bir ön­ceki hadisin) aynısını rivayet etti.”[47]

 

27. Dünyanın Allah Katında Önemsizliğine Dair

 

2740. “Bize Haccac haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Ebu'l-Mühezzim'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivayet etti ki,”

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sahibinin dışarı atmış olduğu yeni doğmuş kusurlu bir kuzuya rastlamış ve şöyle buyurmuş:

"Sahiplerinin nazarında şunun önemsizliğini gö­rüyorsunuz, (değil mi?)" (Sahabe-i Karam);

"Evet" demişler. (O zaman Hz. Peygamber) şöyle buyurmuş:

"Vallahi, muhakkak ki dünya Allah katında, şunun, sahiplerinin nazarında olduğundan daha çok önem­sizdir!"[48]

 

28. Amellerin Hangisi Daha Üstündür?

 

2741. “Bize Ca'fer b. Avn haber verip (dedi ki), bize Hişam b. Urve, babasından, (O) Ebu'l-Muravih'ten, (O da) Ebu Zerr'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Bir adam Hz. Peygamber'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bazı şeyler) sordu. Derken;

"Amellerin han­gisi daha üstündür?" dedi. O da şöyle buyurdu:

"Allah'a iman etmek ile Allah yolunda olanca güçle çalışmak!"[49]

2742. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Hişam, Ebu Yahya'dan, (O da) Ebu Ca'fer'den (naklen) rivayet etti ki; O, Ebu Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş:”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Allah katında amellerin en üstünü, içinde hiç­bir şüphe bulunmayan imandır!"[50]

Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: Ebu Ca'fer, Ensar’ın nes­linden bir adamdır.[51]

 

29. Sizden Biri Kendisi İçin Sevdiği Şeyi (Din) Kardeşi İçin De Sevmedikçe Mü'min Olmaz

 

2743. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Katâde'den, (O da) E ne s'ten (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Saîlallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Sizden biri, kendisi için sevdiği şeyi (din) kardeşi için de sev­medikçe mümin olmaz!"[52]

2744. “Bize Yezid b. Harun ile Hişam ibnu'l-Kasım haber verip dediler ki, bize Şu'be, Katâde'den, (O) Enes'ten, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle buyurdu:

"Sizden biri, ben kendisine (anasından ve) ba­basından, çocuğundan, (kısacası) bütün insanlardan (daha) sevgili olmadıkça, (o kimse) mü'min olmaz!"[53]

 

30. Müminlerin Hangisi Daha Hayırlıdır?

 

2745. “Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Züheyr, Ali b. Zeyd b. Cud'an'dan, (O) Abdurrahman b. Ebi Bekre'den, (O da) Ebu Bekre'den (naklen) rivayet etti ki,”

bir adam;

"Yâ Rasulullah, insanların hangisi daha hayırlıdır?" diye sormuş. O da;

"Ömrü uzun, ameli güzel olan kimse!" buyurmuş.[54]

2746. “Bize Haccac rivayet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Ali b. Zeyd'den, kendi senediyle, onun (yani bir önceki ha­disin) aynısını rivayet etti.”[55]

 

31. Bu Ümmetin Sonunun Fazileti Hakkında

 

2747. “Bize Ebu'1-Muğire haber verip dedi ki, bize el-Evzai rivayet edip dedi ki, bize Esîd b. Abdirrahman, Halid b. Dureyk'ten, (O da) İbn Muhayriz'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Ben, Sahabeden biri olan Ebu Cum'a'ya;

"Bize Rasulullah'tan (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) işitmiş olduğun bir hadis ri­vayet et" dedim. O da;

"Peki, sana iyi bir hadis rivayet edeyim" dedi (ve anlatmaya başladı): (Bir gün) biz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sel­lem) ile beraber kahvaltı yapmıştık. Yanımızda Ebu Ubeyde ibnu'l-Cerrah da vardı. Derken O;

"Yâ Rasulullah, bizden daha hayırlı biri var mıdır? Biz müslüman olduk ve seninle birlikte cihad ettik!" de­mişti. (O zaman Hz. Peygamber) şöyle buyurmuştu:

"Evet, sizden sonra gelecek bir topluluk (sizden daha hayırlı olacaktır). Onlar beni görmedikleri halde, bana iman edecekler!"[56]

 

Açıklama

 

En hayırlı nesil, genel olarak Sahabedir. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); "İnsanların en hayırlıları, benim çağımdakilerdir!"[57] Buyurmuştur. Çünkü Sahabe-i Kiram, atalarının batıl ve sapık inançlarını, yaşayış şekillerini bırakıp Hz. Peygamber'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) iman etmiş, O'nu doğrulamış, O'nunla Allah Teala yo­lunda mallarıyla-canlarıyla cihad etmiş ve bu uğurda hiçbir fedakârlıktan çekinmemişlerdir. Onlar böylece müslümanlığın bü­yüyüp gelişmesine, yayılmasına vesile olmuşlardır. Bu açıdan ba­kıldığında, onların, sonraki bütün müslümanların üzerinde hak­larının ve üstünlüklerinin olduğu takdir edilir. Onlar ayrıca, Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) emsalsiz nurlu sohbetlerinde bulunma üstünlüğüne sahiptirler. Bununla beraber, Kıyamet'e kadar gelecek her nesil kendine has, diğerlerinde bulunmayan bazı özel­likler taşıyabilir, bunlarla diğerlerinden kısmen daha üstün gö­rülebilirler. Yukarıdaki hadiste böyle bir duruma işaret edil­mektedir.[58]

 

32. Kur'an’ı, Hatırdan Çıkarmayarak Koruyup Gözetmek Hakkında

 

2748. Bize Ubeydullah b. Abdilmecid haber verip (dedi ki), bize Şu'be; Mansur'dan rivayet eti ki, O şöyle demiş: Ben Ebu Vail'i, Abdullah'tan, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen anlatırken) işittim ki,” O şöyle buyurmuş:

"Siz­den biri için; "şu şu ayeti unuttum" demesi ne kötüdür! (Hayır, o unutmamış), bilâkis ona unutturulmuştur! Binaenaleyh, Kur'anı ak­lınızda tutmaya çalışın. Çünkü o, insanların hafızalarından, de­velerin iplerinden kurtulup kaçmalarından daha hızlı kaçıp gider!"[59]

 

33. "Hiç Kimseye, Benim, Yunus b. Metta’dan Daha Hayırlı Olduğumu Söylemesi Yakışmaz"

 

2749. “Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Süfyan, el-A'meş'ten, (O) Ebu Vail'den, (O da) Abdullah'tan (naklen) ri­vayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Hiçbiriniz, benim, Yunus b. Metta'dan daha hayırlı ol­duğumu asla söylemesin!"[60]

 

34. Her Müslümanın Sadaka Vermesi Gerekir

 

2750. “Bize Muhammed b. Ca'fer el-Medâyıni haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Saîd b. Ebi Bürde'den, (O) babasından, (O da) Ebu Musa el-Eş'ari'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Her müslümanın sadaka vermesi gerekir!" (Sahabe-i Kiram);

"Yâ Rasulullah, peki gücü yetmezse -veya 'yapamazsa'-?" dediler.

"Eliyle çalışır ve (elde etiğinden) hem yer, hem sadaka verir!" buyurdu. (Bir Sahabi);

" (bunu da) yapamazsa, ne buyurursun?" dedi

"İhtiyaç sahibi çaresize yardım eder!" buyurdu.

"(Bunu da) yapamazsa ne buyurursun?" dedi.

"İyiliği emreder!" buyurdu.

"(Bunu da) yapamazsa, ne buyurursun?" dendiğinde, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

"Kendini kö­tülüklerden alıkor. İşte bu da onun için sadakadır!" buyurdu.[61]

 

35. Kim Riyakârlık Yaparsa, Allah Onun Riyakârlığını Ortaya Çıkarır

 

2751. “Bize Abdullah b. Yezid haber verip (dedi ki), bize Hayve rivayet edip dedi ki, bana Ebu Şahr rivayet etti ki; O, Mekhûl'ü şöyle derken işitmiş: Bana Ebu Hind ed-Dârî ri­vayet etti ki,”

O, Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bu­yururken işitmiş:

"Kim görsünler ve duysunlar diye iş yaparsa, Allah Kıyamet günü onun maksadının gösteriş ve duyuruş olduğunu ortaya çıkarır, (onu rezil rüsvay eder!)"[62]

 

36. Mü'minin Durumu Ekinin Durumu Gibidir

 

2752. “Bize Muhammed b. Yusuf rivayet edip (dedi ki), bize Süfyan, Saîd b. İbrahim'den, (O) Abdullah b. Ka'b'dan, (O da) babası Ka'b b. Malik'ten (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Ra­sulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Müminin durumu tek saplı taze ("hâme") ekinin durumu gibidir. Rüzgarlar (ekini) bozan eğer, doğrultur; bazen da (yere) yatırır. (Mü'min de böyledir). Nihayet ona ölüm gelir. Kafirin durumu ise, kökünün üzerinde dimdik duran dağ servisinin durumu gibidir. (Dağ servisini), hiçbir şey isabet edip (eğemez). Sonunda o bir defada kökünden kopar, (mahvolur gider) "[63]

Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki:

"Tek saplı taze ekin = hâme" kelimesi, (burada "zayıf manasınadır.)[64]

 

Açıklama

 

Bu hadis mü'min ile kâfirde ekseriye görülen durumları tasvir et­mektedir. Mü'minin başına felâketler, bela ve musibetler geldiğinde o bunlara sabreder. Durumu düzeldiğinde Allah'a şükreder ve hiçbir zaman ümidini kaybetmez. Kâfir ise felâketler karşısında sabırlı olmaz, belki bir müddet direnir. Ancak bir noktadan sonra, yani ümi­dini kaybedince hemen sarsılır ve yıkılır gider.[65]       

 

37. Dünya Çekici Ve Tatlıdır

 

2753. “Bize Muhammed b. Yusuf, el-Evzai'den, (O) İbn Şihâb'dan, (O da) Saîd ibnu'l-Müseyyeb ile Urve ibnu'z-Zübeyr'den (naklen) haber verdi ki, Hakim b. Hızâm şöyle demiş:”

“Ben Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) istedim, bana verdi. Sonra O'ndan (yine) istedim, bana (yine) verdi. Sonra O'ndan (yine) istedim, bana (yine) verdi. Sonra O'ndan (yine) istedim, o zaman şöyle buyurdu:”

"Hakim! Bu mal çekicidir, tatlıdır. Ancak kim onu tokgözlülükle alırsa, o (malda) ona hayır ve bereket verilir. Kim de onu açgözlülükle alırsa, o (malda) ona hayır ve bereket verilmez ve yiyip de doymayan kimse gibi olur! Üstteki (veren) el de alttaki (alan) elden hayırlıdır!"[66]

 

38. Şüphesiz Allah Dedikodu Yapmanızı Kerih Görmüştür

 

2754. “Bize Zekeriyya b. Adiyy rivayet edip (dedi ki), bize Ubeydullah b. Amr er-Rakki, Abdulmelik b. Umeyr'den, (O) el-Muğire'nin azadlısı Verrad'dan, (O da) el-Muğire'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kızların diri diri gömülmesini, annelere itaatsizlik edilmesini, (verilmesi gereken şeylerin) ve­rilmemesini, (hak edilmeyen şeylerin) istenmesini, dedikodu ya­pılmasını, (gereksiz olarak) çok soru sorulmasını ve malın zayi edil­mesini yasakladı.[67]

 

39. Saptırıcı Önderler Hakkında

 

2755. “Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, (O) Ebu Kılâbe'den (O) Ebu Esma'dan,  (O da)  Sevban'dan  (naklen)  rivayet etti ki,”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuş:

"Ben ümmetim hakkında sadece saptırıcı önderlerden ("imamlardan") endişe ediyorum!"[68]

 

40. Haksızlık Eden de Olsa, Haksızlık Edilen de Olsa, (Din) Kardeşine Yardım Et!

 

3756. “Bize Ebu Nuaym rivayet edip (dedi ki), bize Züheyr, Ebu'z-Zübeyr'den, (O da) Cabir'den (naklen) rivayet etti ki,”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"İnsan, haksızlık eden de olsa, haksızlık edilen de olsa (din) kardeşine yardım etsin! Şöyle ki, eğer o haksızlık eden ise (onu) (bundan) alıkoysun. İşte bu ona yardım etmektir. Şayet o haksızlık edilen ise, ona yardım etsin."[69]

 

41. Din, İyilik İstemeden İbarettir

 

2757. “Bize Ca'fer b. Avn, Hişam b. Sa'd'dan, (O) Zeyd b. Eşlem ile Nafi'den, (onlar da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdiler ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah şöyle buyurdu:

"Din, iyilik is­temeden ibarettir!" (İbn Ömer) sözüne şöyle devam etti: O zaman biz;

"Yâ Rasulullah, kimin (iyiliğini isteme?)" diye sorduk, O da şöyle bu­yurdu:

"Allah'ın, Rasûlünün, Kitab'ının, müslümanların ön­derlerinin ve bütün (müslümanların iyiliğini isteme!)"[70]

 

Açıklama

 

"İyilik isteme" karşılığını verdiğimiz "nasihat" kelimesinin; "öğüt", "öğüt verme", "öğüt verilen kişinin her hususta iyiliğini isteme" gibi manaları vardır. "Allah'ın iyiliğini isteme"; O'nun birliğine katıksız, samimi bir şekilde inanma, inanılmasını isteme, ibadetleri sırf O'nun rızasını kazanmak için yapma, ibadetlerin bunun için yapılmasını is­teme demektir. "Allah'ın Rasûlünün iyiliğini isteme", O'nun Pey­gamberliğine inanma, inanılmasını isteme, emir ve yasaklarına uyma, uyulmasını isteme demektir. "Allah'ın Kitab'ının iyiliğini is­teme", Kur'an-ı Kerim'in Allah Teala'nın Kelâm'ı olduğuna inanma, inanılmasını isteme ve içindeki hükümlere uyma, uyulmasını isteme manasınadır. "Müslümanların önderlerinin iyiliğini isteme", meşru emir ve yasaklarına uyma, uyulmasını isteme; "bütün müslümanların iyiliğini isteme" ise, onlara doğru yolu gösterme, her hu­susta iyiliklerini sevme demektir. Bütün bu iyilikseverlikler, so­nuçta, kişinin kendi yararınadır.[71]

 

42. Müslümanlık Garib Bir Halde Başladı

 

2758. “Bize Zekeriya b. Adiyy rivayet edip (dedi ki), bize Hafs b.  Ğıyas,  el-A'meş'ten,  (O)  Ebu İshak'tan,  (O)  Ebu'l-Ahvas'tan, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize şöyle buyurmuştu:

"Müslümanlık gerçekten garib bir halde başladı. İlerde yine garib bir hale dönecektir!" (Zekeriyya dedi ki); sanıyorum Hafs, (bu hadisin de­vamının şöyle olduğunu da) söylemişti:

"Binaenaleyh, ne mutlu gariblere!"

"Garibler de kim?" denildi. O da şöyle buyurdu:

"Ka­bilelerinden vazgeçip (hicret edenler!)"[72]

 

Açıklama

 

Alimlerin çoğu, "müslümanlığın garib olarak başlaması"nı, baş­langıçta mülümanların az oluşu şeklinde anlamışlardır. Bu anlayış tarihi gerçeklere de uygundur.

Bu hadise göre ileriki bir zamanda müslümanlar yine azalacak ve mülümanlık, başlangıcında olduğu gibi, yine "garib" hale gelecektir. Belki, başlangıçta müslümanlığa inananlar azdı, söz konusu za­manda ise müslümanlığın hükümleriyle amel edecekler az olacaktır. Her iki durumda da müslümanlar, toplumlarında "garib" (yabancı) gibi görülecek ye dışlanacaklar; bu sebeple ailelerini, çevrelerini, yer ve yurtlarını terk etmek zorunda kalacaklardır.

Bu hadisi şöyle anlamak da mümkündür: Müslümanlık baş­langıçta garib, görülmemiş bir şekilde doğup hızla gelişmiştir. O, ile­ride yine böyle görülmedik hızlı bir gelişme gösterecektir.[73]

 

43. Allah’a Kavuşmayı Sevmek Hakkında

 

2759. “Bize Haccac b. Minhâl haber verip (dedi ki), bize Hemnıâm, Katâde'den, (O) Enes'ten, (O da) Ubâde ibnu's-Samît'ten (naklen) rivayet etti ki;”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Kim Allah 'a kavuşmayı severse, Allah da ona ka­vuşmayı sever. Kim de Allah 'a kavuşmayı istemezse, Allah da ona ka­vuşmayı istemez!" O zaman Hz. Aişe -veya (Hz. Peygamber'in) hanımlarından biri-,

"Doğrusu biz gerçekten ölmeyi istemeyiz" dedi de O, şöyle buyurdu:

"(Benim söylemek istediğim) bu değil! Fakat (şunu söylemek is­tiyorum): Mü'mine ölüm (ânı)geldiğinde o, Allah'ın hoşnudluğu ve ba­ğışı ile müjdelenir. Artık onun için, önünde (gördüğü) şeylerden daha sevimli hiçbir şey yoktur. Bu sebeple Allah'a kavuşmayı sever, Allah da ona kavuşmayı sever. Şüphesiz kâfire ölüm (ânı) geldiğinde ise o, Allah'ın işkencesi ve cezası ile müjdelenir! Artık ona, önünde (gör­düğü) şeylerden daha kerih gelen hiçbir şey yoktur. Bunun için Allah 'a kavuşmayı istemez, Allah da ona kavuşmayı istemez!”[74]

 

44. Birbirlerini Allah İçin Seven Hakkında

 

2760. “Bize el-Hakem ibnu'l-Mübarek haber verip (dedi ki), bize Malik, Abdullah b. Abdirahman b. Ma'mer'den, (O) Ebu'l-Hubâb Saîd b. Yesâr'dan, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) ri­vayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Gerçekten yüce Allah Kıyamet günü şöyle buyuracaktır: Birbirlerini benim sonsuz büyüklüğüm adına sevenler bugün ne­redeler! Ben onları, benim gölgemden başka hiçbir gölgenin olmadığı bu günde kendi gölgemde gölgelendireceğim!"[75]

 

45. Hiçbiriniz Ölmeyi Arzu Etmesin!

 

2761. “Bize el-Hakem b. Nafî’ rivayet edip (dedi ki), bana Şuayb, ez-Zühri'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana, Abdurrahman b. Avf’ın  azadlısı Ebu Ubeyd haber verdi ki, Ebu Hüreyre şöyle demiş:”

“Ben, Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"Hiçbiriniz ölmeyi arzu etmesin! Eğer o iyi­lik eden biri ise belki iyiliğini artırır, kötülük eden biri ise belki (tevbe edip hayırlı işlere yönelerek Allah'ın) rızasını kazanmaya çalışır."[76]

 

46. Hz. Peygamberin; "Ben Şu İkisinin(Birbirine Yakınlığı) Gibi Kıyamete Yakın BirZamanda Peygamber Gönderildim!" Sözü

 

2762. “Bize Vehb b. Cerir rivayet edip (dedi ki), Şu'be, Ebu't-Teyyah'tan, (O) Enes'ten, (O da) Hz. Peygamberden (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle buyurdu:

"Ben, şu iki (parmağın) -Vehb, şehadet parmağıyla orta parmağını gös­termiştir- (boy veya aralarındaki mesafe bakımından birbirine ya­kınlığı) gibi Kıyamet'e yakın bir zamanda Peygamber gönderildim!"[77]

 

47. Hz. Peygamberin; "Siz Ümmetlerin Sonuncususunuz!" Sözü Hakkında

 

2763. “Bize en-Nadr b. Şumeyl haber verip (dedi ki), bize Behz b. Hakim, babasından, (O da) dedesinden (naklen) ri­vayet etti ki,” O şöyle dedi:

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"Muhakkak ki siz ümmetlerin sayısını yet­mişe tamamladınız. Siz onların sonuncusu ve Allah katında en değerlilerisiniz!"[78]

 

48. Bedir Savaşına Katılmış Olanların Fazileti

 

2764. “Bize Amr b. Asım rivayet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Asım'dan, (O) Ebû Salih'ten, (O da) Ebû Hüreyre'den (naklen) rivayet etti ki;”

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir gün);

"Falan nerde?" buyurmuştu da, orada bu­lunanlardan bir adam onu kötüleyip;

"O şöyledir, o böyledir" demişti. O zaman Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

"O, Bedir savaşına katılmamış mıydı?" buyurmuştu: (Sahabe-i Kiram);

"Evet, katılmıştı" demişlerdi. (Bunun üzerine Hz. Peygamber) şöyle buyurmuştu:

"Öy­leyse, belki Allah Bedir gazilerinin (ileride yapacakları şeylere) baktı da;

"Dilediğinizi yapın. Ben sizi bağışladım!" dedi!"[79]

 

49. "Bize Şu Şu Yıldızın Doğuşundan Dolayı Yağmur Yağdı" Deme Yasağı

 

2765. “Bize Affan rivayet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Se­leme rivayet edip dedi ki, bize Amr b. Dinar, Attab b. Huneyn'den, (O da) Ebu Saîd el-Hudri'den (naklen) haber verdi ki,”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Allah üm­metime yağmuru on yıl yağdırmasa (da) sonra yağdırsa, üm­metimden bir topluluk; "bu (yağmur) Micdeh yıldızının doğuşundan dolayı (yağmıştır)" diyerek O'na nankörlük ederler!"[80]

(Hammâd) demiş ki:

"Micdeh", "Deberân" denilen bir yıldızdır.[81]

 

Açıklama

 

Allah Teala bu dünyada her şeyi bir sebebe bağlamıştır. Bu arada bazı şeyleri yağmurun yağmasına sebep kılmış, yağmurun ya­ğacağını gösteren bazı işaretler koymuştur. Ancak her halükârda, bu sebep ve işaretlerin gerisinde olayların gerçek yaratıcısı Allah Teala'dır. Bunun için olaylar meydana geldiğinde sebep ve işaretleri hatırlayıp gerçek yaratıcıyı unutmak büyük nankörlük olur. Olay­ların meydana gelmesinde söz konusu sebep ve işaretleri gerçek ya­ratıcı olarak görmek ise en büyük nankörlüktür, yani küfürdür.

Hadiste geçen "Micdeh", cahiliye döneminde Arabların, doğmasını yağmurun yağacağına işaret saydıkları bir yıldız veya yıldız kü­mesidir. Bu yıldızın, Süreyya yıldızının önünde bulunan Deberân yıl­dızı olduğunu veya bu iki yıldız arasında bulunan küçük bir yıldız ol­duğunu söyleyenler de vardır.[82]

 

50. İyilik, On Katı İle (Karşılık Görür)

 

2766. “Bize Amr b. Avn haber verip (dedi ki), bize Halid b. Abdillah, Ebu Uyeyne'nin azadlısı Vasıl'dan, (O) Beşşar b. Ebi Yusuf tan, (O) el-Velid b. Abdirrahman'dan, (O da) Iyad b. Ğutayf tan (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Biz Ebu Ubeyde ibnu'l-Cerrah'ı hasta ziyaretine gitmiştik. Derken O şöyle demişti:

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"İyilik on katı ile (karşılık görür)!"[83]

 

51. İkiyüzlü Kimse Hakkında Söylenenler

 

2767. “Bize el-Esved b. Amir haber verip (dedi ki), bize Şerîk, er-Rukeyn'den, (O) Nuaym b. Hanzala'dan, -Şerîk dedi ki, (er-Rukeyn) belki "en-Nu'man b. Hanzala" demişti-, (O) Ammar'dan, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle buyurdu:

"Kim bu dünyada iki­yüzlü olursa, Kıyamet günü onun ateşten iki dili olacaktır!"[84]

 

Açıklama

 

İkiyüzlülük, içi başka dışı başka olmak manasına gelen mü­nafıklığın bir çeşididir. İki kişi veya iki topluluktan birinin yanına gittiğinde onun dostu ve taraftan, karşı tarafın düşmanı; öbürünün yanına gittiğinde onun dostu ve taraftarı, diğerinin düşmanı ol­duğunu gösterecek söz ve davranışlarda bulunmak, ikiyüzlülüktür. Buradan anlaşılıyor ki, birbirinin düşmanı olan iki tarafla, doğ­ruluktan ayrılmamak kaydıyla bir noktaya kadar iyi geçinmek, iki­yüzlülük sayılmaz. Yukarıdaki hadis ikiyüzlülüğün büyük günah ol­duğunu göstermektedir. İki yüzlülük ancak, bazı esaslar dahilinde, birbirinin düşmanı iki tarafın arasını bulmak için caiz olabilir. Şöyle ki, bir kimsenin bu maksatla, düşman iki taraftan birine gidip, onun taraftarı görünerek öbür tarafın iyiliklerinden bahsetmesi, kö­tülüklerini görmemezlikten gelmesi, açık olanlarına mazeret bul­ması; sonra diğerine gidip aynı şeyi ona da yapması şeklinde ola­caksa, bu caiz görülmüştür.[85]

 

52. Hz. Peygamberin; "Hangi Adama Lanet Etmişsem Veya Kötü Söz Söylemişsem..." Sözü Hakkında

 

2768. “Bize el-Muallâ b. Esed rivayet edip (dedi ki), bize Abdulvahid b. Ziyad rivayet edip (dedi ki), bize el-Â'meş, Ebu Salih'ten, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Allah'ım! Ben ancak bir insanım. Bu sebeple hangi müslümana (hak etmediği halde) lanet etmişsem, kötü söz söylemişsem veya kırbaçla vurmuşsam, sen bunları Kıyamet günü onun için bağış, rahmet ve do­layısıyla onu sana yaklaştıracağın bir yakınlık vesilesi kıl!"[86]

2769. “Bize Muhammed b. Abdillah b. Numeyr, babasından, (O) el-A'meş'ten, (O) Ebu Süfyan'dan, (O) Cabir'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen), onun (yani bir önceki hadisin) aynısını rivayet etti. Şu kadar var ki, bunda; "...(gü­nahlardan) temizlik ve rahmet... (vesilesi kıl!)" ifadesi vardır.”[87]

 

53. Hz. Peygamberin; "Şayet, Benim Uhud Dağı Gibi Altınım Olsaydı..." Sözü Hakkında

 

2770. “Bize Süleyman b. Harb rivayet edip (dedi ki), bize Şu'be, Amr b. Mürre'den rivayet etti ki, O şöyle demiş: Ben Suveyd ibnu'l-Haris'i, Ebu Zerr'den (naklen) anlatırken) işit­tim ki,” O şöyle demiş:

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"Uhud dağının altın olarak benim ol­masını, sonra öleceğim gün yanımda, alacaklı için ayırdığım hariç, bir dinar veya yarım dinar kalmış olduğu halde ölmeyi istemem!"[88]

 

54. Helak Edici Şeyler Hakkında

 

2771. “Bize Muhammed ibnu'1-Fadl ile Süleyman b. Harb ri­vayet edip dediler ki, bize Hammâd -ki O, îbn Zeyd'dir-, ri­vayet edip (dedi ki), bize Eyyub, Humeyd b. Hilâl'den, (O da) Ubâde b. Kurz'dan (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

"Doğ­rusu siz, nazarınızda kıldan daha ince (önemsiz) olan bazı işler yap­maktasınız. Halbuki biz onları Rasulullah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında (insanı) helak edici şeylerden sayardık!" Sonra (bu söz) Muhammed'e, yani İbn Sîrîn'e anlatılmış da, O şöyle demiş:

"Doğru söylemiş! Ben elbisenin eteğini (yere kadar uzatıp sürüyerek) çek­menin bu (helak edici şeylerden) olduğunu zannediyorum."[89]

 

Açıklama

 

Bu hadisteki "helak edici şeylerle "büyük günahlar" kas­tedilmiştir. Büyük günahlar, onları işleyenleri dünya ve âhiret ha­yatında helak edici, kötü akıbetlere götürücü şeyler oldukları için birçok hadiste bu şekilde zikredilmişlerdir.

Alimler, büyük günahları küçüklerinden ayırıcı ölçü hakkında farklı açıklamalar yapmışlardır. Bunların en güzel ve kap­samlılarından birini Kurtubi (Rahmetullahi Aleyh) şu şekilde yapmıştır: Kur'an-ı Kerim veya Sünnet yahut icma ile 'büyük günah' olduğu söylenen; veya işleyenine şiddetli işkence yapılacağı yahut had cezası uygulanacağı bildirilen; veya işleyeni şiddetle yadirganan her günah, büyük günahtır. Hadislerde büyük günahlar arasında zikredilen iş­lerden bazıları şunlardır:

Allah Teala'ya ortak koşmak, sihir yap­mak, haksız yere birini öldürmek, cemaatten ayrılmak, devlet baş­kanına isyan etmek, devlet malına hainlik etmek, ana-babaya itaatsizlik etmek, iftira etmek, yalan söylemek, yalan yere yemin etmek, yetimin malını haksız yere yemek, savaştan kaçmak, zina etmek, hırsızlık yapmak, şarap içmek, faizden yemek, Allah Teala'dan ümit kesmek, "hicret ettikten sonra bedeviliğe geri dön­mek..."[90]

Yukarıdaki haberde geçen, "elbisenin eteğini yerde sürümek" kibir ve gurur belirtisi olup, bazı hadislerde böyle yapanlar şiddetle kı­nanmışlardır.[91] Muhammed b. Sirîn de, herhalde bundan dolayı onun helak edici şeylerden, yani büyük günahlardan olduğunu san­dığını ifade etmiştir.[92]

 

55. Humma Hastalığı Cehennem Kaynamasından (Bir Parçadır!)

 

2772. “Bize Muhammed b. Yusuf, Süfyan'dan, (O) ba­basından, (O) Abaye b. Rifaa'dan, (O da) Rafı’ b. Hadic'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Humma hastalığı Cehennem'in kaynamasın­dan -veya "Cehennem'in kaynayıp fışkırmasından"- (bir numunedir). Bunun için onu su ile soğutun!"[93]

 

Açıklama

 

Humma, sıtma gibi ateşli hastalıklara genel olarak verilen isim­dir. Bu hadiste, bir taraftan ateşli hastalıklarda uygulanabilecek bir tedavi yoluna işaret buyurulurken öbür taraftan, Cehennem'in kay­naması, yani ateşinin şiddeti, bizzat yaşamış veya müşahede etmiş olabilecekleri bir olaya benzetilerek, insanlar uyarılmaktadırlar. Ateşli bir hastalığın hastayı ateşler içinde kıvrandırarak eritip bi­tirmesi, Cehennem hayatından çok küçük bir numunedir. Bunun için bir hastalığa düşmemek için önlemler alındığı, bir hastalığa düşünce de kurtuluş çareleri arandığı gibi, ebedi hayatta Cehennem azabına uğramamak için bu dünyada gereken şeyler yapılmalıdır. Ateşli has­talıkların tedavisinde, hastalığın çeşidine ve hastalığa göre usulleri değişmekle beraber, genel olarak soğuk su kullanımı faydalı ol­maktadır. Aynı şekilde bu dünyada yapılacak ve asılları temizliğe, yani "su"ya dayanan ibadetlerin serinliği, âhirette Cehennem ateşini etkisiz hale getirecektir.[94]

 

56. Hastalık (Günahlara) Keffarettir

 

2773. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Alkame b. Mersed'den, (O) el-Kasım b. Muhay mire' den, (O da) Abdullah b. Amr'dan (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Müs­lümanlardan, vücuduna bir hastalık isabet eden hiç kimse yoktur ki, Allah, onu korumakta olan koruma meleklerine emredip şöyle bu­yurmuş olmasın: Bu kuluma, benim bağ'ımda tutuklu olduğu sürece her gün ve gece, (iyi halinde) yapmakta olduğu iyi­liklerin aynısını yazın!”[95]

 

57. Hastanın Sevabı

 

2774. “Bize Ya'lâ b. Ubeyd haber verip (dedi ki), bize el-A'meş, İbrahim et-Teymi'den, (O) el-Haris b. Suveyd'den, (O da) Abdullah'tan (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

“Ben (bir gün), ateşli bir hastalıktan dolayı acılar içindeyken, Rasulullah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) huzuruna girmiştim. Derken elimi üzerine koymuştum da, (ateşin fazlalığını görünce);

"Yâ Rasulullah, senin gerçekten ateşin çok fazla" demiştim. O zaman O;

"Muhakkak ki ben sizden iki kişinin acı çekmesi gibi acı çekerim!" buyurmuştu. Ben;

"Bu, sana iki sevab (verilmesinden) dolayıdır, (değil mi?)" demiştim,” O da şöyle buyurmuştu:

"Evet! Kendisine bir eziyet, yani bir hastalık veya başka bir şey isabet eden hiçbir müslüman da yoktur ki, ondan, ağacın yapraklarını dökmesi gibi günahları dökülmüş olmasın!"[96]

 

58. Hz. Peygamber'e Salâvat Getirmenin Fazileti

 

2775. “Bize Yahya b. Hassan haber verip (dedi ki), bize İs­mail b. Ca'fer el-Medeni, el-Alâ' b. Abdirrahman'dan, (O) ba­basından, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Kim bana bir salâvat getirirse, Alah ona on salâvat (sevabı) verir!"[97]

2776. “Bize Süleyman b. Harb rivayet edip (dedi ki), bize Hanım ad b. Seleme, Sabit'ten, (O) el-Hasan b. Ali'nin azadlısı Süleyman'dan, (O) AbduUah b. Ebi Talha'dan, (O da) ba-' basından (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün, yüzünde güleçlik görüldüğü halde gelmişti de;

"Yâ Rasulullah, doğrusu biz senin yüzünde, (daha önce) görmediğimiz bir güleçlik görmekteyiz, (sevindirici bir şey mi var?)" denilmişti. O da şöyle buyurmuştu:

"Evet! Gerçekten bir melek bana gelip şöyle dedi: Yâ Muhammed, şüphesiz Rabb'in sana buyuruyor ki; "Seni, ümmetimden sana salâvat getirecek herkese on salâvat (sevabı), sana selâm okuyacak herkese de on selâm (sevabı) vermem razı etmez mi?" (Hz. Peygamber, sözüne devamla);

"Ben de; 'evet, (razı eder!)' dedim" buyurmuştu.[98]

2777. Bize Muhammed b. Yusuf rivayet edip (dedi ki), bize Süfyan, Abdullah ibnu's-Sâib'den, (O) Zâzân'dan, (O da) Ab­dullah b. Mes'ud'dan (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Ra­sulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz Allah'ın yeryüzünde dolaşan  bazı  melekleri  vardır, onlar bana ümmetimden selam ulaştırırlar!"[99]

 

59. Hz. Peygamberin İsimleri Hakkında

 

2778. “Bize el-Hakem b. Nafî1 haber verip (dedi ki), bize Şuayb b. Ebi Hamza, ez-Zühri'den, O'nun şöyle dediğini haber verdi: Bana Muhammed b.  Cübeyr b. Mut'am, babasından haber verdi ki,” O şöyle demiş:

“Ben Resululah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"Benim gerçekten birkaç ismim var: Ben (Allah ve insanlar tarafından övülen) Muhammed'im.  Ben (Allah'a en  

çok  hamd eden,   hamd etmeyi  bilen) Ahmed'im. Ben, Allah'ın, küfrü benim (getirdiğim dinle) yok edecek olan Mani'yim. Ben,   insanların   (Kıyamet günü)   benim ardımda bir araya ge­tirilecekleri,  (böylece toplanmayı 

başlatacak  olan) Haşir'im.  Ben, (kendisinden sonra artık Peygamber gelmeyecek olan) Akıb'ım."

"Akıb", kendisinden sonra hiçbir kimse olmayan (yani son, so­nuncu) kimse demektir.[100]

 

Açıklama

 

"İsim", bir şeye, onu diğerlerinden ayırıcı bir alâmet olarak konan kelimeye denir. Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kur'an-ı Kerim'de geçen Ahmed ve Muhammed şeklinde asıl iki ismi vardır. Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunlardan başka, O'nun yüce niteliklerini belirten sıfat şeklinde daha birçok ismi bu­lunmaktadır. Hz. İsa (Aleyhisselam), İsrailoğulları'na Peygamberimizin geleceğini bildirirken O'nun için kullandığı "Ahmed" ismini[101] de muhtemelen sıfat olarak kullanmıştı. Yukarıdaki hadiste, Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) "isim" ve "sıfat" özelliğindeki isim­lerinin en meşhurlarından beş tanesi zikredilmiştir.[102]

 

60. Haram Yeme Hakkında

 

2779. “Bize Haccac b. Minhâl haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme rivayet edip (dedi ki), Abdullah b. Osman b. Huseym, Abdurrahman b. Sabit'ten, (O da) Câbir b. Abdillah'tan (naklen) rivayet etti ki,”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Yâ Ka'b b. Ucre! Şüphesiz durum şu ki, haramdan beslenip bü­yüyen hiçbir et Cennet'e girmeyecektir!"[103]

 

61. Mü'mine Her Şeyde Sevap Verilir

 

2780. “Bize Ebu Hatim el-Basri haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme rivayet edip (dedi ki), bize Sabit, Abdurrahman b. Ebi Leyla'dan, (O da) Suheyb'den (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Bir ara Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (Ashabıyla birlikte) oturuyordu. Derken gülmüş, ardından da; "Bana neden güldüğümü sormayacak mısınız?" buyurmuştu. (Sahabe-i Kiram);

"Neden gülüyorsun?" diye sormuşlardı. O da şöyle bu­yurmuştu:

"Mü'minin işine hayretimden dolayı (gülüyorum). Onun her işi kendisi için hayırlıdır. Ona sevdiği bir şey isabet ederse, bundan do­layı Allah'a hamd eder. Böylece bu onun için hayırlı olur. Ona hoşlanmadığı bir şey isabet eder de sabrederse, bu da onun için hayırlı olur. Müminden başka, her işi kendisi için hayırlı olan hiç kimse yoktur![104]

 

62. İnsanoğlunun İki Vadi (Dolusu) Malı Olsa!

 

2781. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Şu'be, Katâde'den, (O da) Enes'ten (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sefam) işitirdim; -artık bil­miyorum bu, kendisine (vahiyle) indirilen bir şey miydi, yoksa kendi sözü olarak söylediği bir şey miydi-? O şöyle buyururdu:

"İn­sanoğlunun iki vadi (dolusu) malı olsa, bunlara (ek olarak) bir üçün­cüsünü ister. İnsanoğlunun içini ancak toprak doldurabilecektir. Allah ise tevbe edenin tevbesini kabul eder!"[105]

 

63.Hikaye Anlatıp Öğüt Verme Yasağı Hakkında

 

2782. “Bize Ebu Nuaym rivayet edip (dedi ki), bize Abdullah b. Amir, Amr b. Şuayb'dan, (O) babasından, (O da) dedesinden (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Yalnız hükümdar veya görevli kimse yahut (baş olma sevdasındaki) gösterişçi kimse hikayeler anlatıp öğüt verir!"[106]

(Abdullah b. Amir demiş ki; ben Amr b. Şuayb'a;

"Doğrusu biz (bu hadisi, 'gösterişçi kimse' yerine) kendisini ilgilendirmeyen şeye ka­nsan kimse' şeklinde işitirdik?" dedim de O;

"Benim işittiğim budur" karşılığını verdi.[107]

 

64. Hikaye Anlatıp Öğüt Vermeye Müsaade Hakkında

 

2783. “Bize Muhammed ibnu'1-Alâ' haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Ebi Bukeyr, Şu'be'den, (O da) Abdulmelik b. Mey-sere'den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Ben Kürdûs'u -ki O, hikayeler anlatıp öğüt veren birisi idi-, şöyle derken işittim: Bana, Bedir savaşına katılanlardan bir adam haber verdi ki;”

O, Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işitmiş:

"Andolsun ki, bu toplantı yerinin benzerinde oturmam bana, dört köleyi hürriyetlerine kavuşturmaktan daha sevimli gelir!"[108]

(Kürdûs) demiş ki: Ben, (bana bu hadisi anîâtan adama);

"(Hz. Peygamber) hangi toplantı yerini kastediyor?" dedim. O da;

"O zaman hikâyeler anlatılıp öğüt veriliyordu" karşılığını verdi.

Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki:

“Bedir savaşına ka­tılanlardan olan (söz konusu) bu adam, Hz. Ali'dir.”[109]

 

Açıklama

 

Bu hadiste, etrafındakilere hikâyeler anlatıp öğütler vermekte olan bir vaizi ("kass"ı), Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tas­vip ettiği görülmektedir. Bir önceki hadis ise, halkı irşad görevini yalnız devlet başkanı veya "görevli kimse"nin yapabileceğini göstermektedir. Halkı irşad işini sadece bunların yapması, halkın genel durumunu ve uzun vadeli yararlarını onların daha iyi bi­lebileceğinden dolayıdır. Devlet başkanı bu işi ya bizzat yapar veya tayin edeceği yetkili kimselere yaptırır. Hadiste geçen "görevli kimse = memur'dan maksat, devlet başkanının görevlendireceği kimse ola­bilir. Ancak Kur'an-ı Kerim ile Hâdis-i Şeriflerde geçen genel irşad emirleri göz önüne alınırsa, bu hadisteki "görevli kimse" ile Allah Teala tarafından görevlendirilen kimsenin, yani yetkili âlimin kas­tedilmiş olduğunu söylemek daha uygun olur. Buna göre yukarıdaki hadiste Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tasvip etmiş ol­duğu vaiz de' ya o işi Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) iz­niyle yapan biri veya yetkili bir âlim olmalıdır. Böyle de­ğerlendirildiğinde, bu iki hadis arasında bir zıtlığın olmadığı görülür. Bununla beraber, yukarıdaki son hadisin, râvilerinden Kürdûs se­bebiyle zayıf olduğunu da ekleyelim.[110]

 

65. Mü'min, Bir Haşerât Deliğinden İki Defa Sokulmaz

 

2784. “Bize Abdullah b, Salih haber verip dedi ki, bana el-Leys rivayet edip dedi ki, bana Ukayl, İbn Şihâb'dan rivayet etti ki, O şöyle demiş: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb haber verdi ki, Ebu Hüreyre kendisine haber vermiş ki,”

Rasulullah şöyle bu­yurmuş:

"Mü'min bir haşerat deliğinden iki defa sokulmaz!"[111]

 

Açıklama

 

Bu hadis Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) az sözde çok manalar ihtiva eden (cevâmiu'l-kelim) hadislerindendir ve mü'minin dikkatli, uyanık olduğunu, aynı yolla ikinci bir defa aldatılamayacağını göstermektedir. Bu hadisi; "...sokulmasın" şeklinde anlamak da mümkündür. Bu durumda manası, "mü'min dikkatli ve uyanık olsun, aynı hataya ikinci defa düşmesin" demek olur. Ebu Davud et-Tayâlisî'nin bu hadisi anlayışı ise çok farklıdır. Öyle an­laşılıyor ki, O'na göre bu hadisin manası, "bir günahının cezasını bu dünyada çeken kimseye aynı günahtan ötürü âhirette ikinci bir ceza verilmeyecektir" şeklindedir.[112]

 

66. Şeytan İnsanoğlunda Kanın Akışı Gibi Akar

 

2785. “Bize Muhammed ibnu'1-Alâ haber verip (dedi ki), bize Ebu Usame, Mucâlid'den, (O) Amir'den, (O da) Câbir'den (nak­len) rivayet etti ki, -Amir demiş ki: Belki ben Câbir'den sordum da O şöyle dedi:”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Yanlarında kocaları bulunmayan kadınların yanlarına gir­meyin. Çünkü şeytan insanoğlunda kanın akışı gibi akar. (Belki O;

"Şeytan (insanoğlunun içlerine kanın akışı gibi) girer!" buyurmuştu.) (Sahabe-i Kiram);

"Sende de mi?" diye sordular. Şöyle buyurdu:

"Evet. Ancak Allah ona karşı bana yardım etti de, o teslim oldu!"[113]

 

Açıklama

 

Bu hadiste geçen "...kanın akışı gibi" ifadesi, "...kanın aktığı yerde (yani damarda)" şeklinde de anlaşılabilir. "Şeytanın akışı" ifadesine gelince, bunu zahiri manasında anlamak da mümkündür. Yani Allah Teala "şeytan"a insanın damarlarında kan gibi akma gücü verebilir. Bu ifade "şeytan'ın vesveselerinin çokluğu manasına kullanılmış da olabilir. Sanki insandan kan ayrılmadığı gibi şeytan da ayrılmaz, ona devamlı vesvese ve kuruntular verir. Bazı âlimler ise, "şeytan'ın, vesvese ve kuruntuları insanın cildindeki ince ter deliklerinden içeri atıp, böylece onları kalbe ulaştırdığını söylemişlerdir.[114]

 

67. Belalara En Çok Uğrayan İnsanlar Hakkında

 

2786. “Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Süfyan, Asım'dan, (O) Mus'ab b. Sa'd'dan, (O da) Sa'd'dan, (naklen) ri­vayet etti ki,” O şöyle dedi:

Hz. Peygamber'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)

"Belâlara hangi insanlar daha çok uğrarlar" diye soruldu da, O şöyle buyurdu:

"Peygamberler, sonra sırasıyla onlara en yakın olanlar! İnsan dinine göre belâlara uğratılıp denenir. Bunun için eğer dininde kuvvetlilik varsa, kuvvetliliği artırılır (ve ona çok belâ verilir). Eğer dininde incelik (zayıflık) varsa, onun belâsı hafifletilir. Belâ kulda, o yeryüzünde hiçbir günahı kalmamış olarak yürüyünceye kadar bu­lunmaya devam eder!"[115]

 

68. Hz. Peygamberin; "Beni Aşırı Bir Şekilde Övmeyin!" Sözü

 

2787. “Bize Osman b. Ömer haber verip (dedi ki), bize Malik, ez-Zühri'den, (O) Ubeydullah'tan, (O) İbn Abbas'tan, (O da) Hz. Ömer'den (naklen) rivayet etti ki,”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Beni, hıristiyanların İsa b. Meryem'i öv­meleri gibi aşırı bir şekilde övmeyin. Fakat, "Allah'ın kulu ve elçisidir" deyin!"[116]

 

69. Şüphesiz Allah'ın Yüz Rahmeti Vardır!

 

2788. “Bize el-Hakem b. Nafi1, Şuayb'dan, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivayet etti ki, O şöyle dedi: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb, Ebu Hüreyre'den haber verdi ki,” O şöyle demiş:

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"Allah rahmeti yüz parça yapmış ve doksan dokuzunu yanında tutmuş, tek bir parçayı yeryüzüne indirmiştir. İşte yaratıklar birbirlerine bu par­çadan dolayı merhamet ederler. Öyle ki, at, yavrusuna zarar verir en­dişesiyle ayağını onun üzerinden kaldırır!"[117]

 

70. Kim Bir İyilik Yapmaya Kesin Karar Verirse

 

2789. “Bize Affan rivayet edip (dedi ki), bize Ca'fer b. Sü­leyman rivayet edip (dedi ki), bize el-Ca'd Ebu Osman rivayet edip dedi ki, ben Ebu Reca el-Utaridi'yi işittim,” şöyle dedi:

Ben İbn Abbas'ı Rasulullah'tan (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (nak­len), O'nun Rabbi'nden -Azze ve Celle- rivayet ettiği bazı kudsi ha­disleri anlatırken işittim. O dedi ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sel­lem) şöyle buyurdu: "Rabb'iniz gerçekten çok merhametlidir. Kim bir iyilik yapmaya kesin karar verir de sonra onu yapamazsa, ona bir iyi­lik (sevabı) yazılır. Eğer onu yaparsa, ona on (katından) yedi yüz ka­tına, daha fazla katlarına kadar (iyilik sevabı) yazılır. Kim de bir kö­tülük yapmaya kesin karar verir de sonra onu yapamazsa, ona bir iyilik (sevabı) yazılır. Eğer onu yaparsa, (ona) bir (kötülük günahı) yazılır veya (Allah) onu siler, yok eder. Allah yüzünden, sadece helak olacak olan helak olur!"[118]

 

71.Kişi, Sevdiği Kimse İle Beraberdir

 

2790. “Bize Saîd b. Süleyman, Süleyman ibnu'l-Muğire'den, (O) Humeyd b. Hilâl'den, (O) Abdullah ibnu's-Samit'ten, (O da) Ebu Zerr'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Ben (bir-gün);

"Yâ Rasulullah, insan bir topluluğu seviyor, ama onların ameli gibi amel yapamıyor. (Bu insanın durumu ne olacak?)" diye sordum. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Sen, Ebu Zerr, sevdiğin kimse ile beraber olacaksın!" (O zaman) ben;

"Öyleyse ben Allah'ı ve Resul'ünü seviyorum!" dedim.

"Sen sevdiğin kimse ile be­raber olacaksın!" buyurdu.[119]

 

72. Kul Allah'a Yaklaşmaya Çalıştığında

 

2791. “Bize Ebu'n-Nu'man haber verip (dedi ki), bize Mehdi rivayet edip (dedi ki), bize Ğeylan, Şehr b. Havşeb'den, (O) Amr b. Ma'dikerib'den, (O) Ebu Zerr'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,”

(Hz. Peygamber) Rabb'inin, şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Ademoğlu! Şüphesiz sen bana yakardığın, benden ümid et­tiğin sürece, sende olan şeylere rağmen seni bağışlarım. Ade­moğlu! Sen gerçekten, bana hiçbir şeyi ortak koşmadıktan sonra, beni yer dolusuna yakın günâhlarla karşılaşan da, ben seni onun dolusuna yakın bağışla karşılarım. Ademoğlu! Şüp­hesiz sen günahın gökteki buluta 'ulaşacak kadar günah işlesen de, sonra benden bağışlanmanı dilesen, ben, al­dırmayarak seni bağışlarım![120]

 

73. İyilik Ve Günah Hakkında

 

2792. “Bize Ebu'l-Muğire haber verip (dedi ki), bize Safvan -ki O, ibn Amr'dır-, rivayet edip dedi ki, bana Yahya b. Câbir el-Kâdî, en-Nevvas b. Sem'an'dan rivayet etti ki,” O şöyle demiş:

Ben Rasulullah'a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) iyi ile günahın ne ol­duğunu sordum da, O şöyle buyurdu:

"İyi, ahlâk güzelliğidir. Günah ise gönlüne dokunan ve halkın bilmesini istemediğin şeydir!"[121]

2793. “Bize İshak b. İsa, Ma'n b. İsa'dan, (O) Muaviye b. Salih'ten, (O) Abdurrahman b. Cübeyr b. Nufeyr'den, (O) ba­basından, (O da) en-Nevvas b. Sem'an'dan (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

“Ben Hz. Peygamber'e sordum ki... (İshak) sonra onun (yani bir önceki hadisin) benzerini zikretti."[122]

 

74. Ahlâk Güzelliği Hakkında

 

2794. “Bize Ebu Nuaym rivayet edip (dedi ki), bize Süfyan, Habib b. Ebi Sâbiften, (O) Meymun b. Ebi Şebib'den, (O da) Ebu Zerr'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Nerede olursan ol, Allah'a (karşı gelmekten) sakın! Kötülüğün peşine hemen iyilik yap ki, onu yok etsin, insanlara da güzel huyla davran!"[123]

2795. “Bize Abdullah b. Yezid rivayet edip (dedi ki), bize Saîd -ki O, İbn Ebi Eyyub'dur-, rivayet edip dedi ki, bana Muhammed b. Aclân, el-Ka'ka' b. Hakim'den, (O) Ebu Salih'ten, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Ra­sulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Müminlerin iman bakımından en olgunu, ahlâk bakımından en güzel olanlarıdır!"[124]

 

75. Yumuşaklık Hakkında

 

2796. “Bize Haccâc b. Minhâl rivayet edip (dedi ki), bize Hammâd -ki O, İbn Seleme'dir-, Yunus ile Humeyd'den, (onlar) el-Hasan'dan, (O da) Abdullah b. Muğaffel'den, (nak­len) rivayet etti ki,”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bu­yurdu:

"Muhakkak ki, Allah yumuşaklığı sever ve serttik için ver­mediği şeyi onun için verir "[125]

2797. “Bize Muhammed b. Yusuf, el-Evzai'den, (O) ez-Zühri'den, (O) Urve'den, (O da) Hz. Aişe'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bu­yurdu:

"Şüphe yok ki, Allah her işte yumuşaklığı sever. "[126]

 

76.Gözü Kör Olup da Sabreden Kimse Hakkında

 

2798. “Bize Abdullah b. Muhammed el-Kirmânî haber verip (dedi ki), bize Cerir, el-A'meş'ten, (O) Ebu Salih'ten, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Ra­sulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:

"(Yüce Allah şöyle bu­yuruyor): Kimin iki sevgili (gözünü) gideririm de o, karşılığını benden bekleyerek sabrederse, onun için Cennet'in dışında hiçbir ödüle razı olmam!"[127]

 

Açıklama

 

Gözler, Allah Teala'nın bahşettiği en büyük nimetlerdendir. Maddi dünyamız göz nuruyla aydınlanır; dostları, sevgilileri ve maddi güzellikleri gözlerle görürüz; tehlikelerden gözler yardımıyla kaçınırız. Bu büyük nimetler aynı zamanda bize verilen birer ema­nettirler. Bu sebeple onlara, diğer uzuvlarımıza olduğu gibi gereken özeni göstermek, bakımlarını ve bir hastalığa uğradıklarında te­davilerini yapmak gerekir. Dinimizin emri budur. Gözlere gelen bir hastalığın tedavisinden sonuç alınamadığında ise bunu so­ğukkanlılıkla, metanet ve tevekkülle karşılamak, gerçekte onları ala­nın Allah Teala olduğunu hatırlayıp Allah Teala'nın onlara karşılık öbür âlemde büyük ödüller vereceğine inanarak sabretmek lâzımdır. Şu dünyada, gözlerden yoksun kalma gibi böyle büyük üzüntü verici bir halde bu düşünce ve inanç, insanın hem dünya hayatını ko­laylaştırır ve rahatlatır, hem de ona öbür âlemde büyük mükâfaatlar kazandırır.[128]

 

77. Yönetilenlerin Arasında Adaletli Davranma

 

2799. “Bize Ebu Nuaym haber verip (dedi ki), bize Ebu'l-Eşheb, el-Hasan'dan (naklen) rivayet etti ki,” Ubeydullah b. Ziyad, Ma'kıl b. Yesar'ı, sonunda ölmüş olduğu hastalığında ziyaret etmiş. Derken (Ma'kıl) O'na şöyle demiş:

“Doğrusu ben sana, Rasulullah'tan (Sallallahu Aleyhi ve Selhm) duyduğum bir hadis rivayet edeceğim. Şayet kalan ömrümün olduğunu bilsem (bunu) sana rivayet etmezdim. Ben gerçekten Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle derken işittim:”

"Allah'ın, bir yönetilenler topluluğuna yönetici yaptığı hiçbir kul yoktur ki, yönettiklerini aldatır bir halde iken ölsün de, Allah ona Cennet'i haram kılmış olmasın!"[129]

 

78. İtaat Ve Cemaate Bağlılık Hakkında

 

2800. “Bize el-Hakem ibnu'l-Mübarek rivayet edip (dedi ki), bize el-Velid b. Müslim, Abdurrahman b. Yezid b. Câbir'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Fezâreoğulları'nın azadlısı Zureyk b. Hayyan haber verdi ki; O, Müslim b. Karaza el-Eşcei'yi şöyle derken işitmiş: Ben, Avf b. Malik el-Eşceî'yi şöyle derken işitmiştim:” Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:

"Önderlerinizin en hayırlıları, sizin onları sev­diğiniz, onların da sizi sevdiği, sizin onlara hayır-dua ettiğiniz, onların da size hayır-dua ettiği kimselerdir. Önderlerinizin en kötüleri ise sizin onları sevmediğiniz, onların da sizi sevmediği, sizin onlara lanet ettiğiniz, onların da size lanet ettiği kimselerdir." Biz;

"bu du­rumda onlarla bozuşalım mı, ya Rasulullah?" dedik de, O şöyle bu­yurdu:

“Aranızda namaz kıldıkları sürece hayır! Şunu iyi bilin ki, kimin başına biri yönetici olur da o, onda Allah'a isyan etme ile ilgili bir şey yaparken görürse, onun Allah'a isyan etme ile ilgili şeylerini çirkin görsün, ama itaatten asla el çekmesin!"

Câbir'in torunu (Abdurrahman) demiş ki: O zaman ben (Zureyk'e);

"Ebu'l-Mikdam! Allah'a and olsun mu, sen bunu Müslim b. Karaza'dan işittin mi?" demiştim de, bunun üzerine O kıbleye yönelmiş ve iki dizinin üzerine çöküp şöyle demişti:

"Allah'a and olsun ki, ben bunu gerçekten Müslim bJ Karaza'dan işittim. O diyordu ki, ben amcam Avf b. Malik'i şöyle derken işittim: Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu (yani yukarıdaki hadisi) buyururken işittim."[130]

 

79. Sûr'a Üflenmesi Hakkında

 

2801. “Bize Muhammed b, Yusuf, Süfyan'dan, (O) Süleyman et-Teymi'den, (O) Eşlem el-Icli'den, (O) Bişr b. Şeğaf tan, (O da) Abdullah b. Amr'dan (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Hz. Peygamber'e (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Sûr'un mahiyeti soruldu da, O şöyle buyurdu:

"(Sûr), içine üflenen bir boynuzdur!"[131]

 

Açıklama

 

"Sûr", İsrafil'in (Aleyhiselam), Kıyamet'in kopması ile ölülerin mah­şere gitmek üzere diriltilmeleri için lifleyeceği bir çeşit boynuzdur. İlk üfleyişte şehidler dışındaki bütün canlılar, yıldırım çarpmış gibi ölecek ve Kıyamet, kopmuş olacak, ikinci üfleyişte ise bütün ölüler di­rilecektir. Bundan anlaşılıyor ki, bu boynuza üfleyişten çıkacak esin, belki kuvvetinin azlığı ve çokluğu ile düzenine göre, öldürme ve diriltme etkisi olacaktır.[132]

 

80. Kıyametin Durumu İle Yüce Rabb'in İnişi Hakkında

 

2802. “Bize el-Hakem b. Nafi' rivayet edip (dedi ki), bize Şuayb, ez-Zühri'den rivayet etti ki, O şöyle demiş: Ben Ebu Seleme b. Abdirrahman'ı işittim ki, O şöyle dedi: Ben Ebu Hüreyre'yi işittim ki,” O şöyle dedi:

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"Allah (Kıyamet günü) yeri avucuna alacak, göğü sağ eliyle dürecek, sonra da şöyle buyuracak: Hü­kümdar benim. Nerde yeryüzünün hükümdarları?"[133]

2803. “Bize Muhammed ibnu'l-Fadl rivayet edip (dedi ki), bize es-Sa'k b. Hazn, Ali ibnu'l-Hakem'den, (O) Osman b. Umeyr'den, (O) Ebu Vâil'den, (O) İbn Mes'ud'dan, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti.”

(İbn Mes'ud) demiş ki, O'na (yani Hz. Peygambere);

"Makam-ı Mahmud (Övülen Makam) nedir?" diye soruldu, O da şöyle buyurdu:

"Bu, yüce Allah 'in (mahşer günü) kürsüsünün üzerine ineceği gün olacaktır. (O zaman kürsüsü), zorlamasından dolayı yeni deve se­merinin gıcırdaması gibi gıcırdar. Bu (kürsünün büyüklüğü) gök ile yer arasının genişliği gibidir. (İşte o gün) siz yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak getirileceksiniz de, ilk giydirilecek kimse İbrahim ola­cak. Yüce Allah;

"Dostumu giydirin!" buyuracak. Bunun üzerine Cennet örtülerinden iki beyaz örtü getirilip (O'na örtülür). Sonra O'nun peşinden ben giydirilirim. Ardından ben Allah'ın sağında, ön­cekilerin ve sonrakilerin bana imrenecekleri bir yerde ("makam"da) dururum!"[134]

 

81. Yüce Allah'a Bakmak

 

2804. “Bize Ebu'l-Yemân b. Nafi’, Şuayb b. Ebi Hamza'dan, (O da) ez-Zühri'den (naklen) rivayet etti (ki, O şöyle dedi): Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb ile Ata' b. Yezid el-Leysi haber verdiler ki, Ebu Hüreyre kendilerine haber vermiş ki,” insanlar Rasulullah'a (Sallallahu Aleyhi ve Sellem);

"Rabb'imizi Kıyamet Günü gö­recek miyiz?" diye sormuşlar. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurmuş:

"Kamerî ayın on dördüncü ("bedir") gecesi önünde bulut olmayan ayı görmekte şüpheye düşer, (münakaşa eder mi­siniz)?" (Sahebe-i Kiram);

"Hayır, yâ Rasulullah" demişler. (Hz. Pey­gamber);

"Peki, önünde bulut olmayan güneşi (görmekte) şüpheye düşer, (münakaşa eder misiniz)?" buyurmuş. Onlar yine;

"Hayır" de­mişler. (O zaman Hz. Peygamber) şöyle buyurmuş:

"İşte hiç şüphe yok ki, siz de O'nu bu şekilde göreceksiniz!"[135]

 

82. (Ahirette) Toplanmanın Durumu Hakkında

 

2805. “Bize Ebu'l-Velid et-Tayâlisî rivayet edip (dedi ki), bize Şu'be rivayet edip dedi ki, bize el-Muğire ibnu'n-Nu'man ri­vayet edip dedi ki, ben Saîd b. Cübeyr'i, İbn Abbas'tan rivayet ederken işittim ki,” O şöyle demiş: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (bir gün) bir konuşma yapmış ve derken şöyle buyurmuştu:

"Ey insanlar! Hiç şüphe yok ki, sizler yalınayak, çırılçıplak ve sünnetsiz olarak yüce Allah'ın huzuruna toplanılacaksınız!" (Hz. Peygamber) sonra şu ayeti okumuştu:

"Yaratmaya ilk başladığımız gibi, üzerimize aldığımız bir söz olarak, onu tekrar var edeceğiz. Biz (bunu) gerçekten yapıcıyızdır!"[136]

 

83. Mü'minlerin Kıyamet Günü Secde Etmesi Hakkında

 

2806. “Bize Muhammed b. Yezid el-Bezzâz, Yunus b. Bukeyr'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana İbn İshak haber verip dedi ki, bana Saîd b. Yesar haber verip dedi ki: Ben Ebu Hüreyre'yi şöyle derken işittim:”

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"(Ahirette) Allah, kulları geniş (ve) düz bir yerde topladığında bir bağına;

"her topluluk tapmış ol­dukları şeylerin ardına takılsın!" diye bağırır. Bunun üzerine her top­luluk tapmış oldukları şeylerin ardına takılır. (Bu ümmetin) in­sanları ise oldukları gibi kalırlar. Derken onlara (Allah) gelir ve "İnsanların neyi var? Onlar gittiler, siz ise buradasınız!" der. Onlar da;

"biz ilahımızı bekliyoruz" karşılığını verirler. O zaman O;

"Siz onu tanıyor musunuz?" der. Onlar;

"bize kendisini tanıtırsa onu tanırız" derler. Bunun üzerine onlara "

baldır"ını açar, onlar da hemen secdeye kapanırlar. İşte yüce Allah'ın şu ayeti bunu açık­lamaktadır:

"O gün "baldır" açılır ve onlar secdeye çağrılırlar, ama (buna) güç yetiremezler!"[137] Her münafık kalakalır ve secde etmeye güç yetiremez. Ardından (Allah secdeye kapanan müminleri) Cennet'e götürür."[138]

 

Açıklama

 

Yukarıdaki hadislerde Allah Teala'ya nisbet olunan  "sağ el =yemîn", "baldır = sak" gibi uzuvlarla "kürsünün üzerine inmek", "bal­dırını açmak" gibi fiillerde, nasıllıkları/nitelikleri mahlûk olan akılla kavranamayacak "müteşabih" manalar vardır. Allah Teala'ya nisbet edilen, bunlar gibi uzuv ve fiillerin izahında başlıca iki usûl takip edilmiştir. İlk dönem âlimlerinin (selefin) ekserisi bunların, Allah Teala'ya yaraşır hakikatlerin olduğuna inanmış ve bu şekilde onları oldukları gibi kabul edip te'vil etme yoluna gitmemişlerdir. Sonraki âlimler ise, söz konusu kelimelerin dilde kullanıldıkları ma­nalarından dışarı çıkmamak şartıyla, onları Allah Teala'ya yaraşır ve geçtikleri yerlere uygun şekillerde yorumlamışladır. Onlara göre, mesela, Allah Teala'ya nisbet edilen "el", "güç, kudret" manasınadır. Bu kelimeleri te'vil etme yoluna giden selef ve muteahhirûn âlimlere göre, "baldırı açmak" ifadesinin manası ise, hakikatleri bütün çıp­laklığıyla ortaya çıkarmak, insanlardan gaflet perdelerini sıyıracak bir şiddet ve dehşetle ilahi hükmü uygulatmak demektir. Allahu a'lem.[139]

 

84. Şefaat Hakkında

 

2807. “Bize Abdullah b. Yezid rivayet edip (dedi ki), bize Abdurrahman b. Ziyad rivayet edip (dedi ki), bize Duhayn el-Hacri, Ukbe b. Amir el-Cuheni'den rivayet etti ki,” O şöyle demiş:

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"Allah öncekilerle sonrakileri topladığında, aralarında hüküm verip de hükmünü bitirince, müminler şöyle diyecekler: Rabb'imiz aramızda hüküm verdi. Şimdi Rabb'imize bizim için kim şefaatçi olacak?" Derken onlar (birbirlerine);

"Ademe gidin! Çünkü Allah O'nu eliyle yaratmış ve O'na hitab etmiştir" diyecek ve O'na gelip; "kalk da Rabb'imize bizim için şefaatçi ol" diyecekler. Adem de;

"siz Nuh'a gidin" cevabını verecek. Bunun üzerine onlar Nuh'a ge­lecekler. O da onları İbrahim'e yollayacak. Bu sefer onlar İbrahim'e gelecekler. O da onları Musa'ya yollayacak. O zaman onlar Musa'ya gelecekler. O da onları İsa'ya yollayacak. Onlar bu sefer İsa'ya ge­lecekler. O da;

"ben size Ümmi Peygamber'i salık veririm" diyecek." (Hz. Peygamber sözüne devamla) buyurdu ki: "Bunun üzerine onlar bana gelecekler. Yüce (Allah) da bana, huzuruna çıkmam için izin ve­recek ve duracağım yere, asla hiç kimsenin koklamamış olduğu en güzel bir koku yayılacak. Nihayet ben Rabb'ime geleceğim de, O benim şefaatçiliğimi kabul edip üzerime, başımın saçlarından ayak­larımın tırnaklarına kadar nur koyacak. O zaman kâfir, İblis'e di­yecek ki;

"müminler kendileri için şefaatçi olacak kimseyi buldular. Haydi sen de kalk, Rabb'ine bizim için şefaatçi ol! Çünkü bizi sen sa­pıttın!" (Hz. Peygamber sözüne devamla) buyurdu ki: 

"O da kalkacak. Ancak, duracağı yere, hiç kimsenin asla koklamamış olduğu en bozuk koku yayılacak. Ardından Cehennem'e (götürmek) üzere on­ların önüne düşecek ve bu esnada; İş bittirilince şeytan;

“doğrusu Allah size gerçeği söz vermişti. Ben de size söz vermiştim, ama ben sözümde yalancı çıktım” diyecek."[140] Mealindeki ayeti sonuna kadar okuyacak!"[141]

 

85. Şüphesiz Her Peygamberin (Kabul Edilmesi Kesin Olan) Bir Duası Vardır

 

2808. “Bize el-Hakem b. Nafi' haber verip (dedi ki), bize Şu'ayb, ez-Zühri'den haber verdi İd, O şöyle demiş: Bana Ebu Seleme b. Abdirrahman rivayet etti ki, Ebu Hüreyre şöyle demiş:”

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Her Peygamberin (Allah tarafından kabul edilmesi kesin olan) bir duası, bir isteği vardır. Ben bu duamı, Allah dilerse, Kıyamet günü üm­metime şefaat etmek için saklamak istiyorum!"[142]

2809. “Bize el-Hakem b. Nafi' rivayet edip (dedi ki), bize Şuayb, ez-Zühri'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Amr b. Ebi Süfyan b. Esid b. Cariye, bunun (yani bir önceki ha­disin) aynısını Ebu Hüreyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) haber verdi.”[143]

 

86. "Ümmetimden Yetmiş bin Kişi Cennete Hesaba Çekilmeden Girecek!"

 

2810. “Bize Ebu'l-Velid rivayet edip (dedi ki), bize Şu'be, Muhammed b. Ziyad'dan rivayet etti ki, O şöyle demiş: Ben Ebu Hüreyre'yi, Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rivayet ederken işittim ki,” O şöyle buyurmuş:

"Ümmetimden yetmiş bin kişi Cennet'e hesap vermeden girecek!" O zaman Ukkâşe;

"Yâ Rasulullah, Allah'a, beni onlardan kılması için dua edin" demiş, O da dua etmiş. Bunun üzerine başka bir adam da;

"Yüce Allah'a benim için de dua edin" demiş, ancak O;

"Ukkaşe bunda seni geçti!" bu­yurmuş.[144]

 

87. Hz. Peygamberin; "Ümmetimden Bir Adamın Şefaatiyle Yetmiş Bin Kişi Cennet'e Girecek!'Sözü Hakkında

 

2811. “Bize el-Muallâ b. Esed haber verip (dedi ki), bize Vuheyb, Halid'den, (O) Abdullah b. Şakîk'ten, (O da) Abdullah b. Ebi'l-Ced'a'dan (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"Andolsun ki, ümmetimden bir adamın şefaatiyle Temimoğullarından daha çok kimse Cennet'e girecektir!"  (Sahabe-i Kiram);

"Senden başka (bir adamın mı), yâ Rasulullah?" dediler.

"Benden başka (bir adamın)!" buyurdu.[145]

 

88. Yüce Allah'ın; "O Gün Yer Başka Yere Değiştirilir, Gökler de!" Sözü Hakkında

 

2812. “Bize Amr b. Avn rivayet edip (dedi ki), bize Halid, Davud'dan, (O) eş-Şa'bi'den, (O da) Mesrûk'tan (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi: Ben Aişe'ye;

"Mü'minlerin Annesi! Yüce Allah'ın, "O gün yer başka yere değiştirilir, gökler de (başka göklere)... Ve (insanlar gelip) tek ve kahredici Allah'ın hu­zuruna durur!"[146] Sözü hakkında ne dersin, insanlar o gün nerede olacaklar?" diye sordum da, O şöyle cevap verdi:

“Ben bunu Rasulullah'a (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) sormuştum da O;

"Sırat üzerinde (olacaklar)!" buyurmuştu.”[147]

 

89. (Cehennem) Ateşine Uğramak Hakkında

 

2813. “Bize Ubeydullah, İsrail'den, (O da) es-Süddi'den (nak­len) haber verdi ki,” O şöyle demiş:

Ben Mürre'ye, Aziz ve Celil olan Allah'ın;

"Sizden hiç kimse yoktur ki, o (Cehennem'e) uğ­rayacak olmasın!"[148] Sözünü sordum da, O bana rivayet etti ki, Ab­dullah b. Mes'ud kendilerine rivayet edip şöyle demiş: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"İnsanlar (Cehennem) ateşine uğrayacaklar. Sonra oradan amellerine göre ayrılıp kurtulacaklar. Bu (kurtulacakların) ilki, (oradan) şimşek çakışı gibi (ayrılacak), son­raki rüzgar gibi, sonraki atın seğirtmesi gibi, sonraki devesine binen gibi, sonraki adamın koşması, sonraki onun yürümesi gibi (ay­rılacak!)"[149]

 

90. Ölümün Boğazlanması Hakkında

 

2814. “Bize Haccâc b. Minhâl, Hammâd b. Seleme'den, (O) Asım'dan, (O) Ebu Salih'ten, (O) Ebu Hüreyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) haber verdi ki,” O şöyle buyurdu:

"(Kıyamet günü) ölüm boz biz koç şeklinde getirilir ve Cennet ile Cehennem arasında durdurulur. Sonra; "ey Cennet ehli" diye bağırılır. Onlar da hemen boyunlarını uzatıp bakarlar. "Ey Ce­hennem ehli" diye de bağırılır. Onlar da boyunlarını uzatıp bakar ve ferahlığın geldiğini zannederler. O zaman (koç şeklindeki ölüm) bo­ğazlanır ve "(artık) ebedilik var, asla ölmek yok" denilir!"[150]

 

91. (Cehennem) Ateşinden Sakındırmak Hakkında

 

2815. “Bize Osman b. Ömer rivayet edip (dedi ki), bize Şu'be, Simâk'tan, (O da) en-Numan b. Beşir'den (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hutbe irad buyururken işitmiştim. Derken O;

"Ben sizi (Cehennem) ateşine karşı uyardım! Ben sizi (Cehennem) ateşine karşı uyardım! Ben sizi (Ce­hennem) ateşine karşı uyardım!" buyurmuş ve bunu (yüksek sesle) söylemeye devam etmişti. Öyle ki, çarşı-pazardakiler benim bu­lunduğum yerde olsalardı, onu mutlaka işitirlerdi. Sonunda (Hz. Peygamber'in) üzerinde olan aba ayaklarının yanına düşmüştü.[151]

 

92. "Öldüğüm Zaman Beni Ateşte Yakın!" Diyen Kimse

 

2816. “Bize en-Nadr b. Şumeyl haber verip dedi ki, bize Behz b. Hakim, babasından, (O da) dedesinden (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

“Ben Rasulullah'ı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururken işittim:”

"(Bir zamanlar) Allah'ın kullarından bir kul vardı. O Allah için hiçbir ibadet yapmazdı. Gerçek şu ki, o, öm­rünün bir kısmı geçip geriye ömrünün bir kısmı kalıncaya kadar (böyle) yapmıştı. Sonra anlamıştı ki, o, Allah katında hiçbir iyilik saklamamış! Bunun üzerine oğullarını çağırmış ve

"Beni nasıl bir baba biliyorsunuz?" diye sormuştu. Onlar;

"İyi (bir baba olarak), ey babamız" cevabını vermişlerdi. O sözüne şöyle devam etmişti:

"Öyleyse ben gerçekten, ya sizden birinin yanında olan malımı ondan mutlaka alacağım yahut size emredeceğim şeyi mutlaka yapacaksınız!" (Hz. Peygamber sözüne devamla) şöyle buyurdu:

"Böylece onlardan, val­lahi, söz almış ve şöyle demişti: "

İyi dinleyin. Ben öldüğümde beni alıp ateşte yakın. Nihayet kömür haline geldiğimde beni ufalayın, sonra da rüzgâra savurun!" Derken Öldüğü zaman, Muhammed'in Rabb'ine andolsun ki, bunu ona yapmışlardı. Ama hemen, asla hiç ol­madığından daha güzel olarak getirilip Rabb'inin huzuruna su­nulmuş, O da;

"Seni (kendini) ateşte (yaktırmaya) ne sevk etmişti?" buyurmuştu. O;

"Senin korkun, ya Rabbi" karşılığını vermişti. (Yüce Allah da);

“Doğrusu ben seni gerçekten korkmuş biri olarak işitiyorum!" buyurmuştu." (Hz. Peygamber sözüne de­vamla) buyurdu ki: "Bunun üzerine (adamın) tevbesi kabul olunmuştu."[152]

Ebu Muhammed (ed-Dârimî) dedi ki: (Metinde geçen) "yebteiru=saklıyor" kelimesi, "yeddehırû =depo ediyor, saklıyor" demektir.[153]

 

93. Bir Kadın, Bir Kediden Dolayı Cehennem'e Girdi

 

2817. “Bize el-Hakem ibnu'l-Mübarek haber verip (dedi ki), bize Malik, Nafi'den, (O da) İbn Ömer'den (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bu­yurdu:

"Bir kadın bir kediden dolayı (Cehennem) ateşine girdi. (Ona) denilmişti ki: Sen bu (kediyi) ne yedirip içirdin, ne de onu serbest bı­raktın ki, yerin küçük canlılarından yesin!"[154]

 

94. Cehennemliklerin İşkencesinin Şiddeti

 

2818. “Bize Abdullah b. Yezid rivayet edip (dedi ki), bize Ebu Hüreyre'nin azadlısı ve künyesi Ebu Yahya olan Saîd b. Ebi Eyyub b. Miklas rivayet edip dedi ki, ben Derrac Ebu's-Semh'i şöyle derken işittim: Ben Ebu'l-Heysem'i şöyle derken işittim: Ben Ebu Saîd el-Hudri'yi şöyle derken işittim:”

Rasulullah (Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Andolsun ki, kâfirin üzerine kabrinde doksan dokuz büyük yılan sataştırılır. Bunlar onu, Kıyamet kopuncaya kadar ısırır ve sokarlar. Bu büyük yılanlardan bir tanesi yeryüzüne üfürse, artık hiçbir yeşillik bitmez!"[155]

 

95. Cehennemin Vadileri Hakkında

 

2819. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Ezher b. Sinan, Muhammed b. Vâsi'den haber verdi ki,” O şöyle demiş:

Ben Bilal b. Ebi Bürde'nin yanına girmiştim. Derken şöyle demiştim:

“Doğrusu senin baban bana kendi babasından, (O da)  Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle buyurmuş:

"Gerçekten Cehennem'de Hebheb denilen bir vadi vardır. Bütün zorbalar orada kalırlar. Sen sakın onlardan olma!"[156]

 

96. Allah'ın, Rahmetinden Dolayı Cehennem'den Çıkaracağı Kimseler

 

2820. “Bize Amr b. Avn, Halid b. Abdillah'tan, (O) Saîd b. Yezid Ebu Mesleme'den, (O) Ebu Nadra'dan, (O da) Ebu Saîd el-Hudri'den (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Cehennem'in (ebedi olarak) ehli olan Cehennem ehline gelince, onlar Cehennem'de ölmeyecekler.

İnsanlardan bazılarına gelince, Cehennem ateşi onlara günahlarının miktarınca isabet edecektir. Bu sebeple onlar orada yakılacaklar. Ni­hayet kömür haline geldiklerinde şefaat etmeye izin verilecek ve bunun üzerine onlar ateşten öbek öbek çıkarılıp Cennet'in nehirlerine saçılacaklar. Cennet ehline de; "şunların üzerine biraz su serpin" de­nilecek." (Hz. Peygamber sözüne devamla) buyurdu ki:

"Onlar da on­ların üzerine (su) serpecekler de etleri, bitki tohumunun selin süprüntüsü arasında bitmesi gibi bitip gelişecek!"[157]

 

97. Cennetin Kapıları Hakkında

 

2821. “Bize Ahmed b. Humeyd rivayet edip (dedi ki), bize Muaviye b. Hişam, Serik'ten, (O) Osman es-Sekafi'den, (O) Ebu Sadık'tan, (O) Abdurrahman b. Yezid'den, (O) Abdullah'tan, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle buyurdu:

"Cennetin sekiz kapısı vardır!"[158]

 

98. Cennete Giren Kimse Bolluk İçinde Sevinçli Olur, Sıkıntı Ve Yoksulluk Görmez

 

2822. “Bize Haccac b. Minhâl rivayet edip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Sâbit'ten, (O) Eyyûb'dan, (O) Ebu Rafi'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (neklen) rivayet etti ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Kim Cennet'e girerse, bolluk içinde sevinçli olur, sıkıntı ve yok­sulluk görmez. Onun ne giysileri eskir, ne gençliği tükenir. Cennet'te ona hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir in­sanın aklına gelmeyen şeyler (verilir)!"[159]

 

99. Andolsun ki, Cennet'te Birinizin Kamçısı (Kadar)Bir Yer, Dünya Ve İçindeki ŞeylerdenDaha Hayırlıdır

 

2823. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. Amr, Ebu Seleme'den, (O) Ebu Hüreyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (nalen) haber verdi ki,” O şöyle buyurdu: "Andolsun ki, Cennet'te birinizin kamçısı (kadar) bir yer, dünya ile içindeki şeylerden daha hayırlıdır. İs­terseniz; "O zaman kim (Cehennem) ateşinden uzaklaştırılır, Cennet'e konursa, o kurtulmuştur"[160] ayetini sonuna kadar oku­yun!” [161]

 

100. Cennetin Yapısı Hakkında

 

2824. “Bize Ebu Asım, Sa'dan el-Cuheni'den, (O da) Ebu Mü-cahid'den (naklen) haber verdi (ki, O şöyle dedi): Bize Ebu Mudille rivayet etti ki; O, Ebu Hüreyre'yi şöyle derken işit­miş:” Biz;

"Yâ Rasulullah, Cennet"in yapısı nasıldır?" dedik. Şöyle bu­yurdu:

"(Onun yapısı) bir altın kerpiç, bir gümüş kerpiç (olmak üzere örülmüştür). (Kerpiçlerinin arasına konan) harcı son derece güzel kokan misktir. Küçük çakıl taşları yakut ve incidir. Toprağı (güzel ko­kulu, parlak, sarı renkli) safrandır. Oraya giren, bolluk içinde se­vinçli olarak, sıkıntı ve yoksulluk görmeksizin ebediyyen orada kalır. Onun ne gençliği tükenir, ne giysileri eskir!"[162]

 

101. Firdevs Cennetleri Hakkında

 

2825. “Bize Ebu Nuaym rivayet edip  (dedi ki), bize Ebu Kudâme, Ebu İmran el-Cevni’den, (O) Ebu Bekr b. Abdillah b.Kays'tan, (O da) babasından (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Firdevs Cennetleri dört tanedir: İkisinin süsleri, kapları ve içlerindeki (diğer) şeyler altındandır. İkisinin süsleri, kaplan ve içlerindeki (diğer) şey­ler ise gümüştendir. Adn Cennetlerinde olan toplulukla, Rabb'lerine bakmaları arasında sadece, O'nun yüzündeki sonsuz ululuk örtüsü olacaktır! Şu nehirler Adn Cennetlerinden bir çukurun içine fış­kırırlar. Sonra ardından nehirler olarak yukarı çıkarlar!"[163]

Abdullah (ed-Dârimî) dedi ki: "Çevbe = çukur", yerde oyulup açı­lan şeydir.[164]

 

102. Cennete İlk Girecek Topluluk Hakkında

 

2826. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. Amr, Ebu Seleme'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (neklen) haber verdi ki,” O, (Rasulullah'tan haber vererek) şöyle dedi:

"Ümmetimden Cennet'e girecek ilk topluluğun (yüzleri) dolunay gecesindeki ayın şeklinde olacaktır. Sonra onların peşinden girecek kimselerin (yüzleri) gökte ışık saçma bakımından en güzel yıldız gibi olacaktır!" O zaman Ukkâşe ayağa kalkıp;

"Yâ Rasulullah, Allah'a, beni onlardan kılması için dua edin" dedi. O da;

"Allah'ım! Bunu on­lardan kıl!” Diye dua etti. Ardından başka bir adam kalkıp;

"Yâ Ra­sulullah, Allah'a beni onlardan kılması için dua edin" dedi. Bunun üzerine (Hz. Peygamber);

"Ukkâşe bunda seni geçti" buyurdu [165]

 

103. Cennetliklere, Cennet'e Girdiklerinde Ne Denilecek?

 

2827. “Bize Abd b. Yeis haber verip (dedi ki), bize Yahya b. Adem, Hamza b. Habib'den, (O) Ebu îshak'tan, (O) el-Eğar'dan, (O) Ebu Hüreyre ile Ebu Saîd'den, (onlar da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet ettiler ki,” O;

“Onlara, "İşte mirasçı kılındığınız Cennet!" diye seslenilir"[166] ayeti hakkında şöyle buyurdu:

"Onlara şöyle seslenilir:

"Sağlıklı olun, hasta olmayın! Bolluk içinde sevinçli olun, sıkıntı ve yoksulluk görmeyin! Genç kalın, ihtiyarlamayın! Sonsuza dek ya­şayın, ölmeyin!"[167]

 

104. Cennetin Ahalisi Ve Rahatlığı Hakkında

 

2828. “Bize Ca'fer b. Avn, el-A'meş'ten, (O da) Sümâme b. Ukbe el-Muharib'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle demiş: Ben Zeyd b. Erkam'ı şöyle derken işittim:”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz Cennet'in ahalisinden olan bir adama yeme, içme, cinsi münasebet ve arzu hususlarında gerçekten yüz adamın gücü ve­rilecektir!"

O zaman Yahudilerden bir adam;

"Doğrusu yiyip içen kimsenin (helaya gitme) ihtiyacı olur" dedi de, (Hz. Peygamber) şöyle buyurdu:

"Onun cildinden bir ter çıkacak. Ardından bir de görecek ki, karnı içeri girmiş!"[168]

2829. “Bize Muhammed b. Yezid er-Rifai haber verip (dedi ki), bize Muaz -yani İbn Hişam-, babasından, (O) Amir el-Ahvel'den, (O) Şehr b. Havşeb'den, (O) Ebu Hüreyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle buyurdu:

"Cennet'in ahalisi genç, vücutları tüysüz, yüzleri kılsız, gözleri sürmeli olacaktır. Onların ne giysileri eskiyecek, ne gençlikleri tükenecektir!"[169]

2830. “Bize Ebu Asım, İbn Cüreyc'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Ebu'z-Zübeyr haber verdi ki; O, Câbir'i (şöyle derken) işitmiş: -Ebu Asım'a;

"Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) mi?" denildi, O da;

"Evet" cevabını verdi-:

"Cennet ehli ne işeyecek; ne sümkürecek, ne kaza-i hacete çıkacak! Bunlar onlarda geğirme (gibi olacak). Onlar yiyecekler, içecekler. On­lara nefes almaları ilham edileceği gibi, teşbih ve hamd etmeleri de ilham edilecek!"[170]

 

105. Allah'ın, İyi Kullarına Hazırladığı Şeyler

 

2831. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Mu­hammed b. Amr, Ebu Seleme'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah şöyle buyurdu:

"Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyuruyor: "İyi kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın aklına gelmeyen şeyler hazırladım!" İsterseniz; "Artık yapmış oldukları işlere karşılık olarak onlar için saklanan yüz ay­dınlatıcı şeyleri hiç kimse bilmez!"[171] Ayetini okuyun!"[172]

 

Cennet Ehlinin Yer Bakımından En Aşağıda Olanı

 

2832. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Muhammed b. Amr, Ebu Seleme'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Gerçekten Cennet ehlinin yer bakımından en aşağıda olanı, Allah'tan bir istekte bulunup da kendisine; "bu ve bu­nunla beraber bir misli senin (olsun!)" denilecek kimsedir. Şu var ki, ona; "şöyle şöyle iste" diye bildirilecek. (O da bunları isteyince) o zaman da ona; "bu ve bununla beraber bir misli senin (olsun)!" de­nilecek. "

Ebu Saîd el-Hudri ise (bu hadisin rivayetinde) şöyle demiş: Ra­sulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştu:

"O zaman da ona; "bu ve bununla beraber on misli senin (olsun)!" denilecek!"[173]

 

107. Cennetin Köşkleri Hakkında

 

2833. “Bize Müslim b. İbrahim haber verip (dedi ki), bize Vuheyb rivayet edip (dedi ki), bize Ebu Hâzim, Sehl b. Sa'd'dan, O'nun şöyle dediğini rivayet etti:”

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Gerçekten Cennet ehli (Cennet'in yüksek yer­lerindeki) köşklerin sakinlerini, sizin gökte inci gibi (parlayan) yıldızları görmeniz gibi göreceklerdir."[174]

2834. “Ebû Hâzim demiş ki, sonra ben bu hadisi en-Nu'man b. Ebi Ayyaş'a anlattım da, O bana Ebû Saîd el-Hudri’den (naklen) rivayet etti ki,” O,

"...Göğün doğusunda ve batısında inci gibi (parlayan) yıldızı (görmeniz gibi göreceklerdir!)" demiş.[175]

 

108. Ceylan Gözlü Sevgililerin (Hurilerin) Niteliği

 

2835. “Bize Muhammed İbnu'l-Minhâl haber verip (dedi ki), bize Yezîd b. Zurey' rivayet edip (dedi ki), bize Hişâm el-Kurdûsî, Muhammed b. Sîrîn'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle dedi: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Cennet'te hiç kimse yoktur ki, onun iki eşi ol­masın! Gerçekten durum şu ki, onların inciklerinin iliği astarlı yetmiş elbisenin ardından görülür. O (Cennet'te) hiçbir bekâr da yok­tur!"[176]

 

109. Cennetin Çadırları Hakkında

 

2836. “Bize Yezid b. Harun haber verip (dedi ki), bize Hemmâm haber verip (dedi ki), bize Ebu İmran el-Cevri, Ebu Bekr b. Abdillah b. Kays'tan, (O da) babasından (naklen) ri­vayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz (Cennet'teki) o çadır, içi geniş boş büyük bir inci tanesidir. Onun göğe yüksekliği altmış mildir. Her bir köşesinde (ça­dırın sahibi olan) müminin bir ailesi vardır. Bunlar (diğer kö­şelerdeki) diğer (aileleri) görmezler!"[177]

 

110. Cennet Ehlinin Çocuğu Hakkında

 

2837. “Bize Muhammed b. Yezid el-Kavârîrî, Muaz b. Hişam'dan, (O) babasından, (O) Amir el-Ahvel'den, (O) Ebu's-Sıddik en-Nâcî'den, (O) Ebu Saîd el-Hudri'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) haber verdi ki,” O şöyle buyurdu:

"Şüphesiz mümin Cennet'te çocuk arzu ettiğinde, onun gebeliği, doğumu ve (olgunluk) çağına gelişi bir anda arzu ettiği gibi olur!"[178]

 

111. Cennet Ehlinin Sıraları Hakkında

 

2838. “Bize Muhammed İbnu'1-Alâ’ haber verip dedi ki, bize Muaviye b. Hişam, Süfyan'dan, (O) Alkâme b. Mersed'den, (O) Süleyman b. Büreyde'den, -Muaviye demiş ki, "zannediyorum O da babasından"- (naklen) rivayet etti ki,” O şöyle demiş:

Rasulullah şöyle buyurdu:

"Cennet ehli yüz yirmi sıradır. Bunlardan sekseni benim ümmetimdir. Kırkı ise diğer insanlardır."[179]

 

112. Cennetin Nehirleri Hakkında

 

2839. “Bize Yezid b. Hârûn haber verip dedi ki, bize el-Cüreyri, Hakim b. Muaviye'den, (O da) babasından (naklen) haber verdi ki,”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Şüphesiz Cennet'te bir süt denizi, bir bal denizi ve bir de şarap de­nizi vardır. (Cennet ehli Cennet'e girdikten) sonra bunlardan nehirler yarılıp (çıkacaktır)!"[180]

 

113. Kevser Hakkında

 

2840. “Bize Amr b. Avn haber verip (dedi ki), bize Ebu Avâne, Atâ' İbnu's-Saîb'den, (O da) Muharib b. Disar'dan (nak­len) haber verdi ki, O şöyle dedi: Bize Abdullah b. Ömer rivayet edip şöyle dedi:”

"Şüphesiz biz sana Kevser'i verdik!" ayeti in­diğinde Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"O (yani Kevser), Cennet'te bir nehirdir. Onun iki kenarı al­tındandır. O, inci ile yakut üzerinde akar. Onun toprağı misk ko­kusundan daha güzel, tadı baldan daha tatlı, suyu kardan daha be­yazdır!"[181]

 

Açıklama

 

"Kevser", lügatte "son derece çok, pek çok" demektir. Buradan ha­reketle onun "pek çok hayır" manasına geldiği söylenmiştir. Bu "pek çok hayır"ın ne olduğu konusunda ise; Peygamberlik şerefi, ümmetin âlimleri, hayırlı bağlılar, nesil çokluğu, ilim gibi yirmiden fazla farklı açıklama yapılmıştır. Bunların en meşhur olanı, yukarıdaki hadiste de açıklanan, "Kevser'in Cennet'te bir nehir olduğudur. Bu nehirin nitelikleri hakkında birçok hadis vardır.[182]

 

114. Cennetin Ağaçları Hakkında

 

2841. “Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Muhammed b, Amr, Ebu Seleme'den, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi;

Resûlullah şöyle buyurdu:

"Hakikaten Cennet'te öyle bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse onun gölgesinde yüz yıl yol alır da onu geçemez! Dilerseniz; "...Ve (sağın adamları) uzanmış gölgededirler"[183] ayetini okuyun. "[184]

2842. “Bize Abdussamed b. Abdulvâris haber verip (dedi ki), bize Şu’be, Ebu'd-Dahhâk'tan rivayet etti ki, O şöyle demiş: Ben Ebu Hüreyre'yi, Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen anlatırken) işittim ki,” O şöyle buyurmuş:

"Hakikaten Cennet'te öyle bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse onun gölgesinde yüz yıl yol alır da, onu geçemez. Bu, 'ebedilik ağacı'dır."[185]

 

115. Acve Hurması Hakkında

 

2843. “Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Abbad -ki O, İbn Mansûr'dur-, haber verip dedi ki, ben Şehr b. Havşeb'i şöyle derken işittim: Ben Ebu Hüreyre'yi şöyle derken işittim:”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:

"Acve hur­ması Cennet'tendir ve zehire karşı şifadır!"[186]

 

Açıklama

 

Acve, Hicaz bölgesinde yetişen bir hurma çeşididir. Bu çeşidin Me­dine'de yetişeni, oranın ve Hicaz bölgesinin en iyi hurmalarındandır. Rengi siyaha çalan bu hurmanın ağacını Hz. Peygamber'in (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) diktiği nakledilmektedir. Acve hakkındaki hadislerin de 'Medine acvesi' hakkında olduğu söylenmiştir. Dilimizde bu hur­maya "balçık hurma' denmektedir. Bu hurmanın "Cennet'ten" olması, onun lezzet ve tad bakımından değil de şekil ve isim bakımından "Cennetin acvesi"ne benzediği; çok faydalı ve bereketli olması ha­sebiyle benzerliğinin olduğu, bu sebeple de zehire şifa olduğu gibi farklı şekillerde izah edilmiştir. Acvenin zehire karşı şifa olmasına gelince bu, onun bazı zehirlere şifa olduğu; Medine acvesinin toprak ve iklim sebebiyle böyle bir özelliğinin olduğu; belli sayı ve şekilde kullanıldığı ve kullananın onda bu özelliğin olduğuna inanması ha­linde bu etkiyi gösterdiği gibi farklı şekillerde anlaşılabilir.[187]

 

116. Cennetin Çarşısı Hakkında

 

2844. “Bize Yezid b. Hârûn haber verip (dedi ki), bize Humayd, Enes'ten, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) haber verdi ki,” O şöyle buyurdu:

"Hakikaten Cennet'te (insanların toplanma yeri olan) bir çarşı vardır!" (Sahabe-i Kiram);

"O nasıldır?" diye sordular. (Rasulullah) şöyle buyurdu:

"Misk yığınları! (Cennet ehli) bunların yanına çıkıp toplanacaklar. Derken Allah onların üzerine bir rüzgâr gönderecek de, bu (rüzgâr) onları evlerine girdirecek. O zaman aileleri onlara; "andolsun ki, sizin güzelliğiniz bizden (ayrıldıktan) sonra arttı" diyecekler, onlar da ailelerine bu (sözün aynısını söyleyecekler."[188]

2845. “Bize Saîd b. Abdulcebbar, Hammâd b. Seleme'den, (O) Enes'ten, (O da) Hz. Peygamber’den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) bunun, (yani bir önceki hadisin) benzerini rivayet etti.”[189]

 

117. Cennet, Hoşlanılmayan Şeylerle Kuşatılmıştır

 

2846. “Bize Süleyman b. Harb haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Sâbit'ten, (O da) Enes'ten (naklen) ri­vayet etti ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Cennet hoşlanılmayan şeylerle kuşatılmıştır. Cehennem ise arzu ve istek uyandıran şeylerle kuşatılmıştır."[190]

 

Açıklama

 

İnsanı Cennet'e veya Cehennem'e götürecek olan şey, bu dün­yadaki iman ve amelidir. Cennet'e ulaşmak için yapılması gereken şeyler ekseriya nefse zor gelir, nefis onlardan hoşlanmaz: Zor ve kolay şartlarda ibadetlere devam etmek, malını Allah yolunda har­camak gibi... Cehennem'e götüren şeyler ise, bunların tam aksine, nefse hoş gelen şeylerdir.[191]

 

118. Fakirlerin, Cennet'e Zenginlerden Önce Girmesi

 

2847. “Bize Abdullah b. Salih rivayet edip dedi ki, bana Muaviye rivayet etti ki, Abdurrahman b. Cubeyr kendisine, ba­bası Cubeyr b. Nufeyr'den, (O da) Abdullah b. Amr'dan (nak­len) rivayet etmiş ki,” O şöyle demiş: “Bir ara ben Mescid'de oturmaktaydım. Muhacirlerin fakirlerinden halka olmuş bir topluluk da oturuyorlardı. Derken Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) içeri giriverdi ve gidip onların yanına oturdu. Ben de kalkıp onların yanma gittim.” O zaman Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) on­lara şöyle buyurdu: "Muhacirlerin fakirleri (âhirette) yüzlerini gül­dürecek şeyden dolayı sevinsinler! Çünkü onlar Cennet'e zenginlerden kırk yıl önce gireceklerdir!" (Abdullah) dedi ki:

"Bunun üzerine ben, gerçekten, onların renklerinin aydınlanıp parladığım görmüştüm." Abdullah b. Amr sözüne şöyle devam etti:

"Sonunda ben onlarla be­raber -veya "onlardan"- olmayı temenni etmiştim."[192]

 

Açıklama

 

Fakirlerin Cennet'e zenginlerden daha önce girmeleri, Allahu a'lem, onların mal hesaplarının olmayışındandır. Bu durum, fa­kirlerin üstünlüğünü göstermez.[193] Çünkü Allah Teala katında de­ğerliliğin ölçüsü, kişinin "takva"sı[194] yani Allah Teala'ya karşı gel­mekten sakınma durumudur. Ayrıca bir iyilik mal ile yapılabilmekte, bazı farz ibadetler de mâlî varlığa bağlı bulunmaktadır. Bi­naenaleyh, zengin daha takvalı ve ameli daha iyiyse, hesabını ver­dikten sonra, biraz geç de olsa, Cennet'e girip böyle olmayan fakirden daha üstün derecelere çıkar.[195]

 

119. Cehennemin Soluklandırılması Hakkında

 

2848. “Bize el-Hakem b. Nafi' haber verip (dedi ki), bize Şuayb, ez-Zühri'den haber verdi ki, O şöyle demiş: Bana Ebu Seleme, Ebu Hüreyre'den haber verdi ki, O, Onu şöyle derken işitmiş:”

Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

"Ce­hennem, Rabb'ine şikâyette bulunup;

"Yâ Rabb'i, bir kısmım bir kıs­mımı yedi" dedi. Bunun üzerine lûtfu çok ve yüce olan Allah ona iki soluklanma, yani kışın bir soluklanma, yazın bir soluklanma izni verdi, işte bu (soluklanmalar) sizin en şiddetli bulduğunuz sıcakla en sert bulduğunuz soğuğun (sebepleridirler)."[196]

2849. “Bize Haccâc haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Se­leme, Asım b. Behdele'den, (O) Ebu Salih'ten, (O) Ebu Hü­reyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (naklen) bunun, (yani bir önceki hadisin) benzerini rivayet etti.”[197]

 

120. Hz. Peygamberin; "Sizin Şu Ateşiniz Şu Kadar Parçadan Bir Parçadır!" Sözü Hakkında

 

2850. “Bize Ca'fer b. Avn haber verip (dedi ki), bize el-Heceri, Ebu Iyâz'dan, (O da) Ebu Hüreyre'den (naklen) haber verdi ki,” O şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bu­yurdu:

"Gerçekten sizin şu ateşiniz Cehennem ateşinin yetmiş par­çasından bir parçadır!"[198]

 

121. Cehennem Ehlinin En Hafif İşkence Göreni

 

2851. “Bize Ebu Asım, ibn Aclan'dan, (O) babasından, (O) Ebu Hüreyre'den, (O da) Hz. Peygamber'den (naklen) haber verdi ki,” O şöyle buyurdu:

"(Cehennem'de) en hafif işkence görecek insan, iki pabucu olup da oradan beyni kaynayacak kimsedir!"[199]

 

122. Yüce Allah'ın; “Daha Var mı?” Sözü

 

2852. “Bize Haccac b. Minhâl haber verip (dedi ki), bize Hammâd b. Seleme, Ammar b. Ebu Ammar'dan, (O da) Ebu Hü­reyre'den (naklen) rivayet etti ki,”

Rasulullah şöyle buyurdu:

"Ce­hennem'e Cehennemlikler atılacak da o üç defa "daha var mı, daha var mı?" diyecek. Nihayet Rabb'i ona gelecek ve ayağını üzerine ko­yacak. O zaman toplanıp büzülecek ve "yeter, yeter, yeter" diyecek!"[200]

 



[1] Tirmizi, Ilm, 1(5/28); Müsned, 1/306. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/6

[2] Buhari, Rikak, 1(7/169-170); Tirmizi, Zühd, 1(4/550); İbn Mace, Zühd, 15(2/1396); Müs­ned, 1/258, 344., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/6-7

[3] Buhari, Ta'bir, 45(8/82-83); Ebu Davud, Edeb, 94(4/306); Tirmizi, Libas, 19(4/231); Müs­ned, 1/246., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/7

[4] Müstedrek, 3/123. Bkz. 2646. Hadis. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/7-8

[5] Müslim, İman, 62(1/65); Müsned, 3/413, 4/384., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/8-9

[6] Tirmizi, Zühd, 60(4/607); İbn Mace, Fiten, 12(2/1314); Müsned, 3/413; Tayâlisî, s. 171; Müstedrek, 4/313., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/9

[7] Müslim, İman, 65(1/65); Müsned, 3/372, 391; Tayâlisî, s. 246., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/8-10

[8] Tirmizi, Kıyamet, 50(4/660); Müsned, 2/159, 177; Zühd, Îbnu'l-Mübarek, s. 130., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/10

[9] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/10-11

[10] Müslim, Birr, 70(4/2001), Ebu Davud, Edeb, 38(4/269); Tirmizi, Birr, 23(4/329); Müsned, 2/230, 384, 386., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/11

[11] Buhari, Edeb, 69(7/95); Müslim, Birr, 102-105(4/2012-2013); Ebu Davud, Edeb, 80(4/ 297); Tirmizi, Birr, 46 (4/347); İbn Mace, Mukaddime, 7(1/18); Muvatta, Kelam, 16(2/989, mev­kuf ve belag olarak); Müsned, 1/384,410,437., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/12-13

[12] Buhari, Rikak, 26(7/186); Müslim, îman, 64(1/65); Ebu Davud, Cihad, 2(3/4); Nesai, iman, 9(8/93); Müsned, 2/163,192,195., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/13

[13] Müminun: 23/51.

[14] Bakara: 2/172.

[15] Müslim, Zekat. 65(2/703); Tirmizi, Tefsir, 3(5/220); Müsned, 2/328; Firdevs, 5/275; Begavi, 87., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/14

[16] Müsned, 5/360; Firdevs, 5/502., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/15

[17] Buhari, Rikak, 9(7/174); Müsned, 4/193; Beyhaki, 10/122; Firdevs, 5/517., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/15-16

[18] Müslim, Fiten, 131(4/2268)

[19] Müslim, İman, 234(1/131).

[20] Bkz. Lokman: 31/34.

[21] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/15/16-17

[22] İbn Mace, Sıyâm, 21(1/539); Müsned, 2/373; Müstedrek, 1/431; Firdevs, 2/268., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/17-18

[23] Müsned, 2/169; Mecmâu'z-Zevâid, 1/292 (Ahmed ve Taberani'den). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/18

[24] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/18-19

[25] Mecmâu'z-Zevâid, 2/252 (Taberani'den. Senedindeki Hüseyin b. Abdillah zayıftır). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/19

[26] îbn Mace, Edeb, 57(2/1254); Müsned, 5/394, 397, 402. Bu Hadis senedindeki Ebu'l-uğire'den dolayı zayıftır. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/20

[27] Muddessir: 74/59.

[28] Tirmizi, Tefsir, 71(5/430); Îbn Mace, Zühd, 35(2/1437); Müsned, 3/142 Firdevs, 3/185., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/21

[29] İbn Mace, Zühd, 24(2/.14111>: Müsned, 5/178; Müstedrek 2/492. Bu Hadisin senedi munkatıdır. Ebu’l Selil, Ebu Zerr’ e ulaşmamıştır. Mezkur Ayet, Talak: 65/2. ayetindedir.

[30] İbn Mace, Zühd, 29(2/1417); Müsned, 6/70,151; Kitabu"z Zühd Ahmed b. Hanbel, s. 21; Firdevs, 5/421; Fethu’l-Vehhab, 2/142., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/22

[31] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/22-23

[32] Tirmizi, Kıyamet, 49(4/659); İbn Mace, Zühd, 30(2/1420); Müsned, 3/198; Müstedrek 4/ 244; Firdevs, 3/265., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/23-24

[33] Müslim, Tevbe, 5(4/2103-2104); Müsned, 4/273, 275; Tayâlisî, s. 107., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/24-25

[34] Buhari, Rikak, 4(7/171); Tirmizi, Kıyamet, 22(4/635-636); İbn Mace, Zühd, 27(2/1414); Müsned, 1/385., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/25-26

[35] Hûd: 11/61. Ayeti bu şekilde anlayan filimler vardır.

[36] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/25-26

[37] Tirmizi, Zühd, 43(4/588); Müsned, 3/456, 460; İbnu'l-Mübarek, s. 564+50., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/27

[38] İbnu'l-Mübarek, s. 318; Müsned, 3/491; Miistedrek, 4/240; Mecmâu'z-Zevâid, 2/318 (Ahmed ve Taberani'den). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/27-28

[39] Şuara: 26/214.

[40] Buhari, Vesâyâ, 11(3/190-191); Müslim, İman, 351(1/192-193); Nesai, Vesaya, 6(6/208); Tirmizi, Tefsir, 27(5/338-339); Müsned, 2/333, 360., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/28-29

[41] Müsned, 3/337,362; Müslim, Münafıkin, 77(4/2171). Bu Hadisin bir şahidi için bkz Buhari, Rikak, 18(7/181). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/29-30

[42] Müslim, Münafikun, 69(4/4/2167-2168); Müsned, 1/385, 397, 401. Bkz. 2785. Hadis.

[43] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/30

[44] Bkz. İhya, 3/25-26.

[45] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/30-31

[46] Buhari, Rikak, 27(7/186); Müslim, Fedâil, 134(4/1832); Nesai, Sehv, 102(3/69); Müsned, 3/210, 268; Tayâlisî, s. 276., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/32

[47] İbn Mace, Zühd, 19(2/1402); Müsned, 3/193, 251., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/31-32

[48] Müsned, 2/338; Mecmâu'z-Zevâid, 10/287 (Ahmed'den. Senedindeki Ebu'l-Muhezzim'i alimlerin cumhuru zayıf saymıştır). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/32-33

[49] Buhari, Itk, 2(3/117); Müslim, îman, 136(1/89); Müsned, 5/163., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/33

[50] Müsned, 2/258. Tayâliaî, s. 329. Bu Hadisi Buharı, Halku Ef alil-Ibad isimli kitabına al­mıştır. Bkz. Fethul-Bâri, 28/306. Ayrıca bkz. 2398. Hadis.

[51] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/33-34

[52] Buhari, İman, 7(179); Müslim, İman, 71(67); Nesai, İman, 19(8/101); Tirmizi, Kıyamet, 59(4/667); İbn Mace, Mukaddime, 9(1/26); Müsned, 3/176, 272, 278., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/34-35

[53] Buhari, îman, 8(1/9); Müslim, İman, 70(1/67); Nesai, İman, 1*8/100); İbn Mace, Mu­kaddime, (l/26); Müsned, 3/177, 207, 275., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/34-35

[54] Tunun, Zühd, 22(4/566); Müsned, 5/48; Taberani, 2/81 (Burada Sahabi ravisi Ebu Bekr olarak geçmektedir. Bu, matbaa hatası olmalıdır.); Mecmâu'z-Zevâid, 10/203 (Taberani'den). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/36

[55] Müsned, 5/40, 43, 44., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/35-36

[56] Müsned, 4/106; Mecmâu'z-Zevâid, 10/66 (Ahmed, Ebu Yala ve Taberani'den). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/37

[57] Müslim, Fedâilu's-Sahabe, 212(4/1963).

[58] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/36-37

[59] Buhari, Fedâilu'l-Kur'an, 23(6/109); Müslim, Musâfirîn, 228(1/544); Nesai, îftitah, 34(2/ 119); Tinnizi, Kıraat, 10(5/193); Müsned, 1/417, 439, 463; Tayâlisî, s 35. Bkz. 3350. Hadis. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/38

[60] Buhari, Enbiya, 35(4/132); Müsned, 1/390, 440., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/39

[61] Buhari, Zekat, 33(2/79); Müslim, Zekat, 55(2/699); Nesai, Zekat, 56(5/48); Müsned, 4/ 395,411;Tayâlisî,8. 67., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/39-40

[62] Müsned, 5/270; Mecmâu'z-Zevâid, 10/223 (Ahmed, Bezzar ve Taberani'den, Ahmed ve Bezzar'ın senedlerindeki ravilerle Taberani'nin bir senedinin ravileri "ricalu's-sahih"tır.) Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/40-41

[63] Buhari, Merda, 1(7/2); Müslim, Münafıkîn, 61(4/2164); Müsned, 3/454, 6/386.

[64] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/41

[65] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/41-42

[66] Bkz. 1657. Hadis ve Tayâlisî, s. 187., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/42-43

[67] Buhari, İstikraz, 19(3/87), Rikak, 22(7/184); Müslim, Akdiye, 12(3/1341); Müsned, 4/ 246, 251, 254., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/43

[68] İbn Mace, Fiten, 9(2/1304); Müsned, 5/278, 284. Ayrıca bkz. 221. Hadis. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/44

[69] Müslim, Birr, 62(4/1988); Müsned, 3/324., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/44-45

[70] Mecmâu'z-Zevâid, 1/87 (Bezzar'dan). Bu Hadisin, Temim ed-Dârî, îbn Abbas ve Ebu .Hureyre'den gelen şahidleri için bkz. Müslim, İman, 95(1/74); Mecmâu'z-Zevâid, 1/87; Metâlib, 2/173, 3/211., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/45

[71] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/45-46

[72] Tirmizi, îman, 13(5/18); İbn Mace, Fiten, 15(2/1320); Müsned, 1/398., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/46-47

[73] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/46-47

[74] Buhari, Rikak, 41(7/191); Müslim, Zikr, 14<4/2065); Nesai, Cenâiz, 10(4/9); Tirmizi Cenâiz, 67(3/379); Müsned, 5/316, 321; Tayâlisî, s. 78., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/47-48

[75] Müslim, Birr, 37(4/1988); Muvatta, Şi'r, 13(2/952); Müsned, 2/237, 338, 370., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/49

[76] Buhari, Merda, 19(7/10); Nesai, Cenâiz, 1(4/3); Müsned, 2/263,309., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/49-50

[77] Buhari, Rikak, 39(7/190); Müslim, Fiten, 134(4/2269); Tirmizi, Fiten, 39(4/496); Müsned, 3/124,130,131; Tayâlisî, s. 266, 280., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/50

[78] Tirmizi, Tefsir, 4(5/226); İbn Mace, Zühd, 34(2/1433); Müsned, 4/447,5/5; Müstedrek, 4/84., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/51

[79] Ebu Davud, Sünnet, 9(4/213); Müsosd, 2/295-296; Müstedrek, 4/77-78., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/51-52

[80] Nesai, îstiska', 16(3/134); Müsned, 3/7.

[81] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/52-53

[82] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/52-53

[83] Müsned,  1/195,  196; Mecmâu'z-Zevâid, 2/300 (Ahmed, Ebu Yala ve Bezzar'dan); Tayâlisî, s. 31; Müstedrek, 3/265., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/54

[84] Ebu Davud, Edeb, 37(4/268); Zühd, Ahmed, s. 265., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/54-55

[85] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/54-55

[86] Buhari, Deâvât, 34(7/157); Müslim, Birr, 89(4/2007); Müsned, 2/390, 449, 496., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/56

[87] Müslim, Birr, 89(4/2007-2008); Müsned, 3/333, 384, 391., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/55-56

[88] Buhari,   Rikak,   14(7/177);   Mülim,   Zekat,   32(2/687);   Müsned,   5/149,160-161,176; Tayâlisî, s. 63., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/57

[89] Müsned, 3/470, 5/79; Tayâlisî, s. 193; Mecmâu'z-Zevâid, 10/19 (Ahmed ve Taberani'den). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/58

[90] Bu konuda bkz. Fethul-Bâri, 22/187-191, 25/335-339.

[91] Mesela bkz. 2608. Hadis.

[92] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/57/58-59

[93] Buhari, Bed'ul-Halk, 10(4/89-90); Müslim, Selam, 84(4/1733); Tirmizi, Tıbb, 25(4/404); îbn Mace, Tıbb, 19(2/1150); Müsned, 3/464, 4/141., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/59

[94] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/59-60

[95] Müsned, 2/194,198; Mecmâu'z-Zevâid, 2/303 (Ahmed, Bezzar ve Taberani'den); Müstedrek, 1/348., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/60-61

[96] Buhari, Merda, 13(7/6-7); Müslim, Birr, 45(4/1991); Müsned, 1/381, 441, 455; Tayâlisî s. 49; Beyhaki, 3/372., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/61-62

[97] Müslim, Salât, 70(1/306); Ebu Davud, Vitr, 26(2/88); Tirmizi, Salât, 352(2/355); Nesai, Sehv, 55 (3/43); Müsned, 2/372, 375, 485., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/62

[98] Nesai, Sehv, 55(3/42-43); Müsned, 4/29, 30; Müstedrek, 2/420., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/63

[99] Nesai, Sehv, 46(3/37); Müsned, 1/387,441, 452; Müstedrek, 2/421., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/62/63-64

[100] Buhari, Tefsir, 61(5/62); Müslim, Fedâil, 125(4/1828); Tirmizi, Edeb, 67(5/135); Malik, Esmâu'n-Nebi, 1(2/1004, mürsel olarak); Müsned, 4/80, 81, 84; Tayâlisî, s. 127., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/64

[101] Bkz. Saff: 61/6. ve 8. Hadisin "Açıklamadı.

[102] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/64-65

[103] Müsned, 3/321, 399; Mecmâu'z-Zevâid, 5/247 (Ahmed ve Bezzar'dan). Bu Hadis Kâb b. Ucre'nin Müsnedi olarak da rivayet edilmektedir. Bkz. Tirmizi, Salât, 433(2/513). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/65-66

[104] Müslim, Zühd, 64(4/2295): Müsned, 4/332, 333, 6/15,16., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/66-67

[105] Buharı, Rıkak, 10(7/175:; Müslim, Zekat, 116(,2/725); Tirmizi, Zühd  27(4/569) Müsned, 3/122,176,192; Tayalisî, s. 266., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/67

[106] İbn Mace, Edeb, 40(2/1235); Müsned, 2/178,183.

[107] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/68

[108] Müsned, 3/474; Mecmâu'z-Zevâid, 1/190 (Ahmed'den).

[109] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/69

[110] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/68/69-70

[111] Buharı, Edeb, 83(7/103); Müslim, Zühd, 63(4/2295); Ebu Davud, Edeb  32(4/266V İbn Mace, Fıten, 13(2/1318); Müsned, 2/379; Beyhaki, 10/129., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/70

[112] Bkz. Tayâlisî, s. 250., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/70-71

[113] Tirmizi, Rada', 17(3/475); Müsned 3/309. Bkz. 2737. Hadis. Bu Hadisin sonundaki "  o teslim oldu" cümlesi,   ... ben (onun kötülüklerinden) kurtulurum" şeklinde de okunup rivayet edilir. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/71-72

[114] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/71-72

[115] Tirmizi, Zühd, 56(4/601); îbn Mace, Fiten, 23(2/1334); Müsned, 1/172, 174; 185; Müstedrek, 1/40, 41; Tayâlisî, s. 30; Beyhaki, 3/372., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/72-73

[116] Buhari, Enbiya, 48(4/142); Müsned, 1/23, 24, 47; Tayâlisî, 6; Humeydi, 1/16., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/73

[117] Buhari, Edeb, 19(7/75); Müslim, Tevbe, 17(4/2108); Tirmizi, Deâvât, 100(5/549)- İbn Mace, Zühd, 35(2/1435); Müsned, 2/334, 434, 484., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/74

[118] Buhari, Rikak, 31(7/187); Müslim, İman, 208(1/118); Müsned, 1/279, 310, 361., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/74-75

[119] Ebu Davud, Edeb, 113(4/333); Müsned, 5/156,166., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/75-76

[120] Müsned, 5/154,167., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/76-77

[121] Müsned, 4/182., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/78

[122] Müslim, Birr, 14(4/1980); Tirmizi, Zühd, 52<4'597); Müsned, 4/182; Müstedrek. 2/14., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/77-78

[123] Tirmizi, Birr, 55(4/355); Müsned, 5/153, 158; Müstedrek, 1/54., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/79

[124] Ebu Davud, Sünnet, 15(4/220), Tirmizi, Radâ', 11(3/466); Müsned, 2/250, 472, 527; Müstedrek, 1/3; Beyhaki, 10/192., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/78-79

[125] Ebu Davud, Edeb, 10(4/254); Müsned, 4/87., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/80

[126] Buharı, Edeb, 35(7/80); Müslim, Selam, 10(4/1706); Tirmizi, îsti'zân, 12(5/60); İbn Mace, Edeb, 19(2/1216); Müsned, 6/37, 85,199., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/79-80

[127] Tirmizi, Zühd, 57(4/603); Müsned, 2/265., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/81

[128] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/80-81

[129] Buhari, Ahkâm, 8(8/107); Müslim, İman, 227(1/125); Müsned, 5/25, 27: Tayâlisî s 125 Beyhaki, 9/41., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/82

[130] Müslim, İmaret, 66(3/1482); Müsned, 6/24; Beyhaki, 8/158; Firdevs, 2/175., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/82/83-84

[131] Ebu Davud, Sünnet, 24(4/236); Tirmizi, Kıyamet, 6(4/620); Müsned, 2/162,192., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/84

[132] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/84-85

[133] Buhari, Tefsir, 39(6/33), Tevhid, 6(8/166); Müslim, Münâfikîn, 23(2148): İbn Mace, Mu­kaddime, 13(1/68-69); Müsned, 2/374., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/85

[134] Müsned, 1/398-399; Mecmâu'z-Zevâid, 10/362 (Ahmed, Bezzar ve Taberani'den). Bu Hadisin senedindeki Osman b. Umeyr zayıftır. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/85-86

[135] Buhari, Ezan, 129(1/195); Müslim, İman, 300(1/167); Ebu Davud, Sünnet, 20(4/233); Tirmizi, Cennet, 15(4/685), 17(4/688-689); İbn Mace, Zühd, 39(2/1451); Müsned, 2/275, 293, 534; Tayâlisî, s. 314. Beyhaki, 10/42., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/86-87

[136] Buhari, Tefsir, 5/14(5/191); Müslim, Cennet, 58(4/2194); Nesai, Cenâiz, 119(4/95); Tirmizi, Kıyamet, 3(4/615); Müsned, 1/223, 229, 235; Tayâlisî, s. 343. Mezkur Ayet, Enbiya: 21/104. ayetidir. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/87-88

[137] Kalem: 68/42.

[138] Bu Hadisin şahidleri için bkz. Buhari, Tevhid, 24(8/179-180); Müslim, İman, 299(1/ 163); Tirmizi, Cennet, 20(4/491); Müsned, 2/368., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/88-89

[139] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/88/89-90

[140] İbrahim: 14/22.

[141] Mecmâu'z-Zevâid,   10/376   (Taberin'den);   Tefsiru't-Taberi,   16/562.   Seneddeki Abdurrahman zayıftır. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/90/91-92

[142] Buhari, Tevhid, 31(8/192); Müslim, îman, 198(1/188); Tirmizi, Deâvât, 131(5/580); İbn Mace, Zühd, 37(2/1440); Muvatta, Kur'an, 26(1/212); Müsned, 2/381, 396, 409. Bkz. 2470. Hadis. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/92

[143] Müslim, İman, 336/1/189). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/92-93

[144] Buhari, Rikak, 50(7/199); Müslim, îman, 368(1/197); Müsned, 2/302, 351, 456; Beyhaki, 9/41. Bkz. 2826. Hadis. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/93-94

[145] Tirmizi, Kıyamet, 12(4/626); İbn Mace, Zühd, 37(2/1443-1444); Müsned, 3/469, 470; Tayâlisî, s. 181; Müstedrek, 1)70, 71., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/94-95

[146] İbrahim: 14/48.

[147] Müslim, Münafıkin, 29(4/2150); Tirmizi, Tefsir 15(5/296); îbn Mace, Zühd, 33(2/1430); Müsned, 6/35,134 (munkatı1 olarak); Müstedrek, 2/352., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/95

[148] Meryem: 19/71.

[149] Tirmizi, Tefsir, 20(5/317); Müsned, 1/433, 435; Müstedrek, 2/375, 4/586-587., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/96

[150] İbn Mace, Zühd, 38(2/1447); Müsned, 2/377, 423, 513. Bu Hadisin şahidleri için bkz. Buhari, Tefsir, 19/1 (5/236); Rikak, 50(7/199-200); Müslim, Cennet, 40(4/2188). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/97

[151] Müsned, 4/268, 272; Müstedrek, 1/287; Beyhaki, 3/207; Mecmâu'z-Zevâid, 2/187., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/97-98

[152] Müsned, 4/447; 5/3-5" Mucmâu'z-Zevfsid, 10/195 (Ahmed ve Taberani'den), Bu hadisin şahitleri için bkz. Buhari, Rikak, 25(7/185); üslim, Tevbe, 24-28(4/2109-2112).

[153] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/98-99

[154] Buhari, Musâkat, 9(3/77). Bed'ul-Halk, 16(4/100); Müslim, Selam, 151(4/1760); Beyhaki, 8/13., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/100

[155] Tirmizi, Kıyamet, 26(4/639); Müsned, 3/38; Mecmâu'z-Zevâid, 3/55 (Ahmed ve mekûf olarak Ebu Ya'la'dan); Firdevs, 5/542., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/100-101

[156] Mecmâu'z-Zevâid, 5/197 (Taberani'den), 10/226 (Ebu Yala'dan), 393 (Taberani'den); Müstedrek, 4/597. Bu Hadisin senedindeki Ezher zayıftır. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/101-102

[157] Müslim, İman, 306(1/172-173); İbn Mace, Zühd, 37(2/1441); Müsned, 3/11, 20, 79., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/102-103

[158] Mecmâu'z-Zevâid, 10/198 (Ebu Ya'la ve Taberani'den); Müstedrek, 4/261., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/103

[159] Müslim, Cennet, 21(4/2181);Tirmizi, Cennet, 2(4/672); Müsned, 2/370, 407, 416; İbnu'l-Mübarek, s. 512., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/104

[160] Al-i İmran: 3/185.

[161] Tirmizi, Tefsir, 4(5/232-233); Müsned, 2/438., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/104-105

[162] Tirmizi, Cennet, 2(4/672); Müsned, 2/305, 362, 445; Tayâlisî, s. 337; Musannaf, 11/416 (mevkuf olarak). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/105-106

[163] Buhari, Tefsir, 55/1,2(6/56); Müslim, İman, 296(1/163); Tirmizi, Cennet, 3(4/674); İbn Mace, Mukaddime, 13(1/66-67); Müsned, 4/411, 416; Tayâlisî, s. 72.

[164] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/106-107

[165] Buharı, Bed'ul-Halk, 8(4/86); Müslim, Cennet, 14-16(4/2178-2179); İbn Mace, Zühd, 39(2/1449); Müsned, 2/230, 232, 502. Bkz. 2810. Hadis., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/107-108

[166] A'raf: 7/43

[167] Müslim, Cennet, 22(4/2182); Tirmizi, Tefsir, 41(5/374); Müsned, 3/38, 95., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/108-109

[168] Müsned, 4/367, 371; Mecmâu'z-Zevâid, 10/416 (Ahmed, Taberani ve Bezâr'dan); îbnul-Mübarek, s. 512., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/109

[169] Tirmizi, Cennet, S(4/G79). Bir şahidi için bkz. Müsned, 2/295,343., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/110

[170] Müslim, Cennet, 19(4/2181); Müsned, 3/316. 349, 384; Tayâlisî.s. 246: İbnu'l-Mübarek,s, 510., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/109-110

[171] Secde: 32/17.

[172] Buharı, Bed'u'1-Halk, 8(4/86); Müslim, Cennet, 2(4/2174);Tirmizi, Tefsir, 33(5/346); İbn Mace, Zühd, 39(2/1447) Müsned, 2/438, 466, 495; Musannaf, 11/416., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/111

[173] Buhari, Tevhid, 24(8/181); Müslim, İman, 299(1/166-167); Müsned, 2/276, 294, 450., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/111-112

[174] Buhari, Rikak, 51(7/201); Müslim, Cennet, 10(4/2177); Müsned, 5/340., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/113

[175] Bir önceki Hadisin kaynaklarına bakınız. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/112-113

[176] Buhari, Bed'u'1-Halk, 8(4/86); Müslim, Cennet, 14(4/2178-2179); Tirmizi, Cennet, 7(4/ 678); Müsned, 2/230, 247, 345; Musannaf, 11/417-418., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/113-114

[177] Buhari, Bed'u'1-Halk, 8(4/8); Müslim, Cennet, 25(4/2182-2183); Tirmizi, Cennet, 3(4/ 674); Müsned, 4/400, 411, 419., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/114-115

[178] Tirmizi, Cennet, 23(4/695); İbn Mace, Zühd, 39(2/1452); Müsned, 3/9., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/115

[179] Tirmizi, Cennet, 13(4/683); İbn Mace, Ziihd, 34(2/1434); Müsned, 5/347, 355., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/116

[180] Tirmizi, Cennet, 27(4/699); Müsned, 5/5., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/116-117

[181] Tirmizi, Tefsir, 90(5/450); îbn Mace, Zühd, 39(2/1450); Müsned, 2/67,112,158; Tayâlisî, s. 261., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/117

[182] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/117-118

[183] Vakıa: 56/30.

[184] Buhari, Bed’u’l-Halk, 8(4/87); Müslim, Cennet, 6-7(4/2175); Tirmizi, Tefsir, 57(5/400); İbn Mace, Zühd, 39(2/1450); Müsned, 2/257, 404, 438; Musannaf, 11/417; Humeydi, 2/479, 498., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/118

[185] Müsned, 2/455,462; Tayalisî, s.332., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/118-119

[186] Tirmizi, Tibb, 22(4/401); İbn Mace, Tıbb, 8(2/1143); Müsned, 2/305, 325, 356; Tayâlisî, S. 315., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/119

[187] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/119-120

[188] Bir sonraki Hadisin kaynaklarına bakınız. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/120-121

[189] Müslim, Cennet, 13(4/2178); Müsned, 3/284-285; Musannaf, 11/418., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/120-121

[190] Müslim, Cennet, 1(4/2174); Tirmizi, Cennet, 21(4/693), Müsned, 3/153, 254, 284., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/121-122

[191] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/121-122

[192] Şahidleri için bakınız: Müslim, Zühd, 37(4/2285); Müsned 2/169); Mecmâu'z-Zevâid, 10/259; Firdevs, 3/147., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/123

[193] Fakirlik ve zenginliklerden hangisinin daha üstün olduğu ve ilgili haberler hakkında bakınız: Fethu'1-Bâri, 24/55-59.

[194] Bkz. Hucurat: 49/13.

[195] Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/122-123

[196] Buhari, Bed'u'1-Halk, 10(4/89); Müslim, Mesacid, 185(1/431); Muvatta, Vukut, 28(1/ 16); Müsned, 2/238, 277, 462., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/124

[197] Tirmizi, Cehennem, 9(4/711); İbn Mace, Zühd, 38(2/1444-1445)., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/124

[198] Buhari, Bed'u'1-Halk, 10(4/90); Müslim, Cennet, 30(4/2184); Tirmizi, Cehennem, 7(4/ 709); Muvata', Cehennem, 1(2/994); Müsned, 2/244, 313, 467., Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/125

[199] Müsned, 2/432, 439; Mecmâu'z-Zevâid, 10/395 (Taberani'den). Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/125-126

[200] Buharı, Tefsir, 50/l(6/47-48);Tirmizi, Cennet, 20(4/691-692); Müsned, 2/276 369 507 Bir şahidi için bkz. Müslim, Cennet, 35-36(4/2186-2187); Müsned, 2/314. Bab başlığında zik­redilen Ayet, Kaf: 50/30. ayetindedir. Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Darimi es-Semerkandi (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Darimi Tercüme Ve Şerhi, Madve Yayınları, Madve Ofset, İstanbul, 1996: 6/126