GİZLİ
VE AŞİKAR BÜTÜN İŞLERDE İYİ NİYYET VE İHLASLI OLMAK
Allah Tealâ şöyle
buyurmuştur:
"O iman
etmeyenler, ancak İslama yönelip ibâdeti Allah'a has kılarak (halis bir
niyyetle) O'na ibâdet etmekle emredilmişlerdir."[1]
"O kurbanların ne
etleri, ne de kanları asla Allah'a ulaşmaz; fakat sizden olan takva O'na
ulaşır." (Hac: 37)
İbni Abbas (Radıyallahu
Anhüma), bu ayeti kerimede geçen "takva" kelimesinin manasını
"Niyyetler" olarak tefsir etmiştir.
İhlâs, niyyeti halis
yapmaya ve onu riya gibi bulaşık şeylerden arındırmaya denilir. Cenab-ı Hak,
zati Ulühiyyetine, ihlâs ile ibâdet etmeyi emretmesinden anlaşılıyor ki, işin
başından sonuna kadar ihlâsa sahib bulunmak gereklidir. Bütün kulluk
vazifelerini sırf Allah'ın emirleri olduğu için yerine getirmek, yasaklarından
da aynı duygu ile kaçınmak ve başka bir maksad gütmemek, îhlâsla Allah'a ibâdet
etmek olur ve halis niyyet taşınmış olduğundan böyle kimseye de
"Muhlis" denir. Bu ayeti kerimeden, geçerli niyyetin "halis
niyyet" olduğu anlaşıldığından her görevde niyyetin bulunmasının şart
olduğu hükmü ortaya çıkmaktadır, niyyetin yeri de kalbdır. Emredilen işi Allah
rızası için yapmak ve başka bir maksad gözetmemek de, halis niyyetin husulüdür
ve kuldan istenen de budur. îhlâsla yapılan salih ameller Allah'a yükseltilir.
îşte Allah rızası için halis niyetle yapılan işlerin Allah katında sevabı vardır.
1- Ömer İbni
Hattab (Radiyallahu Anh) den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"(Yapılan) bütün
işler niyyetlere göredir, (kalblerdeki niyyetlerle değer kazanırlar); ve
herkes için ancak niyyet ettiği şey vardır. O halde kimin hicreti (Bir yerden
bir yere gidişi) Allah ve O'iıun Resulü için ise, onun hicreti, Allah ve Resulü
yolunda olmuştur. Kimin de hicreti dünya için ise ona ulaşır yahud bir kadın
içinse onu nikâhlar. Böylece hicreti, hicret etmiş olduğu şeydedir (taşıdığı
niyete göre işi değerlendirilir."'[2]
Bu hadîs-i şerif
sahîhdir ve sahih olduğunda ittifak vardır. Aynı zamanda hadîsin derecesinin
büyüklüğü ve yüksekliği üzerinde alimler görüş birliğine .varmışlardır; çünkü
islâmın temelini teşkil eden hadîslerden birisidir bu...
İlk devirdeki alimler
ve bunlara uyan sonrakiler (Allah Tealâ onlara rahmet etsin), kitablarına bu
hadîsle başlamayı severler ve tercih ederlerdi; Bunu da, daha başlarda iyi
niyete, onu gözetip îtina göstermeye bir tenbih (uyarma) olsun diye yaparlardı,
îmam Ebû Saîd
Abdurrahman ibni Mehdî'den (Allah Tealâ ona rahmet etsin) bize rivayet
edilmiştir, demiştir ki:
"Kim kitab yazmak
isterse, bu hadîs ile başlasın."
îmam Ebû Süleyman
El-Hattabî da (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: "Dîn işlerinden
olup ilk başlayan ve ortaya çıkan her şeyin başında bu = ameller niyete
göredir = hadîsini getirmeyi, bizim geçmiş üs-tadlanmiz müstahab görürlerdi;
çünkü din işlerinin hepsinde buna ihtiyaç vardır.
ibni Abbas'dan
(Radiyallahu Anhüma) bize nakledildiğine göre şöyle demiştir: "İnsan,
ancak niyyeti miktarmca korunur."
Başka biri de:
"insanlara niyyetlerine göre (sevab ve azab) verilir."
Büyük İmam Ebü Aü
Fudayl ibni İyad'dan (Radiyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre şöyle
demiştir: "İnsanlar için hayırlı işi terk etmek riyadır; insanlar için
amel etmek şirktir. İhlâs, bunların her ikisinden de
Allah'ın seni
kurtârmasıdır."
İZAH: İnsan hayırlı
bir iş yapacağı zaman, eğer halkın kendisine riyakar demelerinden
hoşlanmayarak bu işi yapmaz ve daima ihlâs sahibi kimse olduğunun bilinmesini
isterse riya olur. İşi, kendisini iyi niyetli bilsinler, iyi kimse görünsün
diye terk etmiş olur ki, bu da haram olan şeydir. Allah için yapılması gereken
işleri, başkası için yapmak şirk olur; çünkü Allah rızasına ait olan bir iş
Allah'dan başkasının rızâsı için yapılmış ve Allah'a tercih edilmiş olur. İşte
bu iki hah" terk ederek sırf Allah rızası için amel etmek ihlâstir ve
Allah katında makbuldür.
İmam Haris El-Muhâsibî
(Allah ona rahmet etsin) Şöyle, demiştir: "Sadık o kimsedir ki, kendi
kalbinin düzelmesi için, insanların kalblerinde olan tüm değerinin kalblerinden
çıkışında bir sakınca görmez, yapmış olduğu güzel işlerden bir zerre miktarına
dahi insanların muttali olmasını sevmez ve kötü işini de insanların
bilmesini çirkin görmez."
Huzeyfe El-Mar'aşî'den
rivayette şöyle demiştir:
"İhlâs, kulun
gizli ve aşikâr hallerde işlerinin eşit olmasıdır!"
İmam ve üstad
Ebû'l-Kasim EI-Kuşeyrî'den (Allah ona rahmet etsin) bize rivayet edilmiştir;
şöyle demiştir:
('İhlâs, ibadeti, sırf
Yüce Allah'ın hakkı olmak maksadıyla yapmaktır. Bu da, bir yaratığa gösterişte
bulunmaksızın yahud insanlarca iyi olan bir şeyi beklemeksizin yahud onlardan
herhangi bir övgüyü sevmeksizin yahud Allah'a yaklaşmaktan başka herhangi bir
mana taşımaksızın yapılan ibâdetle Allah'a yaklaşmayı murad etmektir.'*
Büyük İmam Ebû
Muhammed Sehl ibni Abdillah Et-Tüsterî (Radiyallahu Anh) şöyle demiştir:
"Akıllılar, İhlasın açıklanmasına baktılar da, ' şundan başkasını
bulamadılar: İnsanın gizli ve aşikâr hallerinde sükûn ve hareketinin Allah için
olmasıdır ve buna dünya ve nefis arzusunu karıştırmamaktır.
Üstad EbÛ Ali
Ed-Dekkak'dan (Radiyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
"İhlâs,
insanların yorumlarından kendini uzak tutmaktır; sıdk ise, nefse uymaktan
temizlenmektir. İhlâs sahibinde riya yoktur; sadık kimsede de gururlanma
yoktur."
Zü'n-Nûni Mısrî'den
(Allah ona rahmet etsin) rivayet edildiğine göre
şöyle demiştir:
"Üç şey ihlâs
alâmetlerindendir: İnsanlardan olacak övme ve yermeyi eşit tutmak; yapılan
işlerde, işleri görmeyi unutmak ve işin sevabım ahirette gerekli bulmak...'
Kuşeyrî'den (Allah
ondan razı olsun) bize rivayette şöyle demiştir: "Sid-kın en azı, gizli ve
aşikâr halin eşit olmasıdır."
Sehlü't-Tüsterî'den:
"Kendi nefsini yahud başkasını yağlayan bir kul, sıdkın kokusunu
koklayamaz.*'
Allimlerin bu ihlâs ve
sidk konusundaki sözleri sınırlı olmayacak kadar çoktur. Benim gösterdiklerim
anlayan kimse için kâfidir.