Mültezemde
(Haceru'l-Esved İle Kabe Kapısının Arasında) Duâ
Mekke'den
Arafata Çıkarken Okunacak Dualar Ve Zikirler
Arafat'da
Müstahab Olan Dualar Ve Zikirler
Arafat'dan
Müzdelife'ye Dönüşte Müstahab Olan Dualar Zikirler
Müzdelife'de
Ve Meş'âru'l-Haramda Müstahab Olan Dualar Ve Zikirler
Meş'arü'l-Haram'dan
Mina'ya Dönüşte Müstahab Olan Dualar Ve Zikirler
Nahir
(Kurban Bayram) Günü Mina'da Müstahab Olan Dualar Ve Zikirler
Zemzem
Suyunu İçerken Okunacak Dualar.
Resulullah
Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Kabrini Ziyaret Ve Huzrunda Yapılacak Dualar
Bil ki, haccın zikir
ve duaları çoktur; bunlar bir sayıya bağlanamazlar. Fakat biz maksadlarına göre
önemlilerini göstereceğiz. Hac konusundaki zikirler iki kısımdır: Hac
yolculuğundaki zikirler ve haccın kendisinde-* ki zikirler. Biz hac
yolculuğundaki zikirleri, İnşaallah yolculuklarla ilgili bölümde anlatacağımız
için, bunları sonraya bırakıyoruz.
Haccın kendisi ile
ilgili zikirlere gelince, biz onları İnşaallah Tealâ hac işlerinin sırasına
göre anlatacağız. Çoğunda da, kitabın uzamasından bunları inceleyenlerin
usanmasından korkarak delilleri ve hadisleri kaldıracağım. Çünkü bu bölüm
doğrusu çok uzundur. Bundan dolayı İnşaallah Tealâ kısaltmaya koyulacağım.
Bu zikirlerin ilki:
İnsan hac için ihrama girmek istediği zaman gusleder, abdest alır, izar ve
ridasını giyer (İki parçadan ibaret dikişsiz alt ve üst elbisesine bürünür.)
Daha önce, abdest alanın ve gusl edenin söyleyeceği zikirleri ve elbise
giyerken söyleyeceklerini bildirmiştik. Sonra iki rekât namaz kılar. Namazın
zikirleri de geçmişti. Birinci rekâtta Fatiha'-dan sonra "Kâfirûn"
sûresini, ikinci rekâtta "İhlâs" süresini okur. Namazı bitirince,
dilediği şekilde duâ etmesi müstahabdır. Zaten namaz arkasında yapılacak duâ
ve zikirler daha önce geçmişti. İhrama girmeyi istediği zaman, kalbi ile
ihramı niyet eder. Kalb niyetine dili ile söylemeyi eklemek müstahab olur.
Şöyle der: Hacca niyet ettim ve Allah Azze ve Celle rızası için ihrama girdim.
"Lebbeyk AUâhümme lebbeyke lebbeyke lâ şerîke Seke lebbeyk. İnne'l-hamde
venniğmete leke velmülk lâ şerike lek." diyerek telbiyeyi getirir. Kalb
ile niyet vacibdir. Dil ile söylemek ise sünnettir. Yalnız kalb ile niyet etmiş
olsa kifayet eder. Yalnız dil ile söyleyip kalb ile niyet etmemek caiz olmaz.
İmam Ebu'1-Feth Süleym
İbnü Eyyûb El-Razî şöyle demiştir: Kalb ile niyeti kasdettikten sonra şöyle
demesi güzel olur: Allah'ım! Benim vücudum, saçlarım, cildim, etim ve kanım
senin rızan için ihrama girdi.
Bundan başkası da yine
şöyle söyler demiştir: Allah'ım, ben hacca niyet ettim, onu başarmama bana
yardım et ve benden onu kabul et. Sonra Telbiye getirmeye başlayıp şöyle
söyler:
"Lebbeyk
Alîahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerike leke îebbeyk. İnne'l-hamde vennîğmete
leke ve'1-mülk. Lâ şerike lek."
"Allah'ım Sana
itaat ve ibâdete hazırını, emrine boyun eğiyorum. Sana ibâdet üzereyim, Senin
ortağın yoktur, emrine boyun eğiyorum. Hamd ve nimet gerçekte Senindir, mülk de
Sana mahsustur. Senin ortağın yoktur." Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve
Seüem'İn Telbiyesi budur.
Yaptığı Telbiyenin
başında: LEBBEYK ALLAHÜMME BİHACCE-TİN, demesi müstahab olur, eğer hac için
ihrama girmişse... Eğer umre için ihrama girmişse, LEBBEYK BİUMR'ETİN demesi
müstahabdır. Sahih ve muhtar olan mezhebe göre, diğer telbiyelerde hacc veya
umre anılmaz
Bil ki, Telbiye
sünnettir. Bir kimse onu terk ederse, haccı ve umresi sahih olur ve üzerine
bir ceza gerekmez; fakat büyük bir fazileti ve Resûlüllah Sallallahu Aleyh ve
Sellem'e uymayı kaçırmış olur, (Şafi'i) mezhebimizde ve alimlerin çoğunun
mezhebinde sahih olan budur. Bazı alimlerimiz Telbiyeyi vacib kılmıştır ve
haccın sıhhati için de bazıları Telbiyeyi şart koşmuştur. Bize göre doğrusu
evvelki sözdür; fakat muhalefetten çıkmak için ve Resûlüllah Sallallahu Aleyhi
ve Seîlem'e uymak için Telbiyeyi bırakmamak müstahabdır Allah en doğrusunu
bilendir.
Başkası adına ihram
edince şöyle der: "Hacca niyet ettim ve falan adına Allah rızası için
ihrama girdim. Lebbeyk an fülamn (an Bekrin) "Allah'ım! Filanın yerine
da'vetine icabet ediyorum" diyerek, aslen kendisi için yaptığı telbiyeyi
sonuna kadar aynen söyler.
Telbiye'den sonra
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e salât getirmek, kendisi için ve
dilediği kimse için dünya ve âhiret işleri ile ilgili duâ etmek, Allah'ın
rızâsını ve Cennet'i istemek ve ateşden Allah'a sığınmak müstahabdır. Yine
Telbiye'yi çok yapmak müstahab olduğu gibi, her halde: ayakta iken, otururken,
yaya yürürken, binici iken, yaslanırken, inerken, dolaşırken, abdestsizken,
cünüb iken, hayız iken telbiye yapmak müstahabdır. Zaman ve yer bakımından
durumların yenilenip değişmesi zamanında da Telbiye getirilir. Gece ve
gündüzün değişmesi hallerinde seher vakitlerinde, arkadaşların toplanma
zamanında, kalkmak ve oturmak hallerinde, çıkış ve inişlerde, vasıtaya binip
inmelerde, namazların arkasında ve bütün mescidlerde getirmek gibi... Sahih
olan Tavaf ve Sa'y hallerinde Telbiye getirmemektir. Çünkü bunlar için özel
zikirler vardır. Kendine zorluk vermeyecek şekilde telbiyede sesi yükseltmek
de müstahabdır. Kadın için ses yükseltmek yoktur. Çünkü onun sesinden fitneye
düşmekten korkulur.
Her telbiye getirilişi
üç defa veya daha çok yapmak da müstahabdır. Bu telbiyeler arka arkaya yapılır
ve arada konuşulmaz ve başka bir iş sebebiyle kesilmez. Bu telbiye halinde
olana selâm vermek mekruhtur; fakat verilen selâmı almak gerekir.
Resûlüllah Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'in yaptığına uyarak hoşuna giden bir şey gördüğü zaman şöyle
der: "Lebbeyk inneVayşe ayşü'l-ahireti (Lebbeyk! Gerçek yaşayış ahiret
yaşayışıdır.)"
Bil ki, Nahir günü
(Kurban bayramının birinci günü) Akabe taşlarını atıncaya kadar yahut önceden
farz tavafı yapmışsa, tavaf anına kadar telbiye müstehaptır. Bunlardan birine
başladığı zaman ilk anda Telbiye'yi keser ve tekbir getirmeye başlar.
İmam Şafi'i (Allah ona
rahmet etsin) şöyle demiştir: Umre yapan kimse, tavaf için Hacer-i Esved
karşısına çıkıncaya kadar telbiye yapar.
Hac için ihramda olan
kimse, Mekke'nin (Allah şerefini artırsın) Harem bölgesine girdiği zaman,
şöyle demesi müstahab olur:
("AlIâhümme hazâ haremüke ve emnüke
feharrimnî minennâr ve em-minnîmin azâbike yevme tab'asü ibâdeke vec'alnîmin
evliyâike ve ehli tâatike.")
"Allah'ım! Burası
Senin (hürmete değer) Harem bölgendir ve Senin güven yerindir. Beni cehennem
ateşine haram kıl ve beni kullarını dirilttiğin kıyamet günü azabından koru.
Beni velî kullarından ve Sana itaat eden kimselerden yap." Sonra istediği
duayı yapar. Mekke şehrine girdiği ve gözü Kabe'ye bakıp Mescid'e ulaştığı
zaman ellerini kaldırıp duâ etmesi müstahabdır. Kabe'yi gördüğü anda müslümanın
ettiği duâ makbul olacağına dair nakil vardır. Şöyle duâ eder:
("Allâhümme zid hâzelbeyte teşrîfen ve
ta'zîmen ve tekrîmen ve me-hâbeten. Ve zid men şerrefehû ve kerremehû mimnen
haccehû ev i'teme-rehû teşrîfen ve tekrîmen ve ta'zîmen ve binen.")
"Allah'ım! Bu
Beyt'e (Kabe'ye) şerefi, ululuğu, fazileti ve heybeti çoğalt. Bunu hac yahut
umre için ziyaret eden kimselerden buna şeref ve fazilet dileyenlere şeref,
fazilet, manevî büyüklük ve iyilik ver." Yine şöyle söyler:
(Allâhümme
ente's-selâmü ve min kesselâmü hayyinâ rabbenâ bisselâmL)
"Allah'ım, Sen
noksanlıklardan beri (uzak) olup selâmet üzeresin. Selâmet vermek de
Sendendir. Rabbimiz, bizi selâmetle dirilt." Sonra ahi-ret ve dünya
hayırlarından dilediği şeyleri ister. Mescide girdiği zaman, kitabın başında
bütün mescidler konusunda yazmış olduklarımızı söyler.
İlk olarak Hacer-i
Esved'in karşısında İstilâm yaptığı (kollarını kaldırdığı) zaman ve ayrıca
Tavafa başladığı zaman şöyle der:
(Bismillâhi vaîîâhu ekber. Allâhümme îmânen
bike ve tasdîkan bikitâ-bike ve vefâen biahdike vettibâ'an lisünneti nebiyyjke
(S.A.)
"Allah'ın adıyla
(tavafa başlarım). Allah herşeyden büyüktür. Allah'ım Sana îman ederek,
kitabını tasdik ederek, Sana verdiğim îman sözüne bağlı kalarak ve
Peygamberinin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sünnetine uyarak (tavaf
ediyorum.)"
Her tavafta Hacer-i
Esved'in hizasına geldikçe bu duayı tekrarlamak müstahabdır. Remel (süratle)
yaptığı ilk üç şavtta şöyle der:
(AHâhümme'calhu haccen
mebrûren ve zenben mağfûren ve sa 'yen meş-kûren.)
"Allah'ım!
Tavafımı makbul yap, onu günahlarımın mağfiretine se-beb kıl ve tarafından
kabul edilmiş bir ibâdet yap."
Geri kalan diğer dört
şavtta da şöyle der:
(Allâhümme'ğfir verham va'fu amma ta'Iem ve
ente'l-eâzzü'I-ekrem. Allâhümme rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve
fi'l-âhireti haseneten ve kmâ azâbennâr.)
"Ey Allah'ım!
Mağfiret buyur, marhamet et, bildiğin günahları afvet. Sen her şeye üstün gelen
ikram sahibisin. Ey Rabbimiz olan Allah! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de
iyilik ver. Cehennem azabından da bizi koru."
Allah kendisine rahmet
etsin Şafi'i şöyle demiştir: Tavafta söylenen en sevimli duâ: "Allâhümme
rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten..." sonuna kadar söylenen duadır.
Yine demiştir ki,
bütün şavtlarda bunu söylemek benim için sevimlidir. İnsanın tavaf esnasında
din ve dünya işlerinden istediği duayı yapması da müstahabdır. Bir kişi duâ
edip de cemaat amîn derse, güzel olur.
Allah kendisine rahmet
etsin, Hasan Basrî'den hikâye edilmiştir: Hacda onbeş yerde duâ kabul olunur:
Tavaf içinde, Mültezem'de, oluk altında, Kabe içinde, Zemzem yanında, Safâ'da,
Merve'de, Sa'y yolunda, Ma-kâm'ı İbrahim arkasında, Arafat meydanında, Müzdelife'de,
Mina'da ve cemrelerin atıldığı üç yerde. Bu yerlerde duâ etmeye gayret
göstermeyen mahrumdur.
Şafi'i mezhebinde ve
ona bağlı alimlerin çoğunluğuna göre, tavaf esnasında Kur'an okumak mastahab
olur; çünkü tavaf zikir yeridir. Zikirlerin en faziletlisi de Kur'an
okumaktır.
Şafi'i alimlerinin
büyüklerinden olan Ebu Abdullah El-Huleymî, tavafta Kur'anın müstahab
olmadığını seçmiştir. Fakat sahih olan önceki sözdür. Alimlerimiz demiştir ki,
Peygamberden ve ashabdan nakledilmeyen dualar yerine Kur'an okumak daha
faziletlidir. Sahih olan görüşte ashabdan nakledilen duaları yapmak, Kur'an
okumaktan daha faziletlidir. Kur'an okumanın bunlardan daha faziletli olduğunu
söyleyen de vardır.
Allah kendisine rahmet
etsin, Şeyh Ebû Muhammed El-Cüveyni şöyle demiştir: Hac günlerinde yapılan
tavaflarda Kur'an okuyup bir hatim yapmanın sevabı büyük olur. En doğrusunu
Allah bilir.
Tavafı tamamlayınca ve
iki rekât tavaf namazını kılınca, istenilen duanın yapılması müstahabdır.
Burada nakledilen dualardan biri şudur:
(Allâhümme ene abdüke vebnü abdike. Eîeytüke
bizünûbin kesîretin ve a'mâlin seyyi'etin ve hazâ makâmu'l-âizi bike minennâr.
Fağfir lî in-neke ente'l-ğafûru'r-rahîm.)
"Allah'ım, ben
Senin kulunum ve kulunun oğluyum. Büyük günahlarla ve kötü işlerle Sana
(ibâdete) geldim. Bu yer ateşten Sana sığınanların makamıdır. Beni bağışla.
Zira Sen, merhameti geniş, mağfireti bol olansın."
Kabe'nin kapısı ile
Hacer-i Esved arasındaki yere Mültezem denilir. Az önde orada duanın makbul
olduğunu söylemiştik. Ashabdan nakledilen dualardan biri şöyle:
"Allâhümme
Lekelhamdü hamden yuvâfî niameke ve yükâfi'û mezî-deke. Ahmedüke
bicemî'imehâmidikemâ aîimtü minhâ vemâîem a'Iem alâ cemî'i niamike mâ alimtü
minhâ ve mâ îem a'lem. Ve ala külli hâlin. Allâhümme Salli ve Selîim alâ
Muhammedin ve alâ âh Muhammedin. Allâhümme e'iznî mineşşeytânirracim ve e'izni
min külli sû'in ve kanni'nî bimâ rezakteni ve bâriklî fîhi. Allâhümme'calni min
ekremi vefdike aley-ke ve elzimnî sebîlel-istikâmeti hattâ elkâke ya
Rabbel'aİemîn."
"Allah'ım senin
nimetlerini ödeyecek ve ziyade ettiklerini karşılayacak olan hamd Sana
mahsustur. Senin verdiğin nimetlerden bildiğim ve bilmediğim bütün nimetlere
karşılık bildiğim ve bilmediğim bütün övgülerinle Sana hamd ederim; her halde
de Sana hamd ederim. Allah'ım! Mu-hammed'e ve Muhammed'in âline rahmet et ve
selâmet ver. Allah'ım! Senin rahmetinden kovulmuş şeytanın kötülüklerinden beni
koru. Her kötülükten de beni koru. Bana verdiğin rızıkla beni kanaattendir ve
bana o rızıkta bereket ver. Allah'ım! Senin Beytini ziyarete gelenlerin en çok
ikrama kavuşanlarından beni yap. Sana kavuşuncaya (ölünceye) kadar beni doğru
yol üzerinde bulundur, ey alemlerin Rabbi!..."
Sonra istediği duayı
yapar.
Burası Kabe'den
sayılır. Burada duanın makbul olduğunu daha önce söylemiştik. Burada yapıldığı
nakledilen dualardan biri şöyle:
(Ya rabbi etey tüke min şukkatin baîdetin
müemmîlen ma'rûfen fen-nilnî rnağ'rûfen min ma'rûftike tuğnînî bihî an mâruf i
men sivâkeya ma'rûfen bilma'rûf!...)
"Rabbim! Senin
büyüklüğünden rahmet umarak uzak bir yoldan Sana (ibâdete) geldim. Büyük
rahmetinden beni ihsana kavuştur; öyleki Senden başkasının ihsanına beni
muhtaç bırakmazsın, ey büyük rahmeti ile bilinen ihsan sahibi Allah!,..”
Orada duanın makbul
olduğunu daha önce söylemiştik.
501- Üsâme
İbni Zeyd'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre: "Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kabe'nin içine girdiği zaman, Kabe kapısının
arkasına düşen karşı tarafa doğru yürüyüp yüzünü ve yanağını duvar üzerine
kor, Allah'a hamd ve sena ederdi. O'ndan ister ve mağfiret dilerdi. Sonra
Kabe'nin bütün köşelerine döner, tekbir, tehlil, teşbih getirerek ve yüce olan
Aziz Allah'a hamd ederek, dilekte bulunarak ve mağfiret dileyerek köşeye karşı
dururdu. Sonra (Kabe'den) çıkardı.
Sa'y esnasında duanın
makbul olduğu daha önce geçmişti. Sünnet olan, Safa tümseğinde Kabe'ye dönerek
beklemeyi uzatıp tekbir almak ve şöyle söyleyip duâ etmektir:
(Allâhu ekber, Allâhu ekber, Allâhu ekber ve
lilîâhi'1-hamd. AHahu ek-beru ala mâ hedânâ. Ve'1-hamdü IHlâhi aîâ mâ evlâna.
Lâ iiâhe illâllahu vahdehû lâ şerike lehu. Lehu'l-mülkü ve tehu'l-hamdü yuhyî
ve yumîtü biyedihi'l-hayru ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Lâ ilahe illâllahu
enceze va'dehû ve nasara abdehû ve hezeme'î-ahzâbe vahdehû lâ ilahe illâllahu
ve lâ na'budu illâ iyyâhu muhlisine lehu'ddîne ve lev kerihe '1-kâfirûn.
Al-îâhümmeinneke külte: ud'ûnîestecib ieküm. Veinneke lâ tuhlifu'1-mîâd.
Veinnîes'elüke kemâ hedeytenîlil-islâmien lâ tenziahû minnihattâ tete-veffâni
ve ene müslim.)
"Allah her şeyden
büyüktür. Allah her şeyden büyüktür. Allah her şeyden büyüktür. Hamd Allah'a
mahsustur. Bizi hidâyete ileten Allah büyüktür. Bize verdiği nimetten ötürü
hamd Allah'a mahsustur. Ailah'dan başka hiç bir İlâh yoktur; yalnız O vardır,
Onun ortağı yoktur. Bütün mülk Onundur, hamd O'nadır. Diriltir ve öldürür. Hayır
O'nun kudret elindedir. O, her şeye kadirdir. Allah'dan başka hiç bir İlâh
yoktur. (Dini üstün kılacağına dair) sözünü yerine getirdi. (Peygamber) kulunu
zafere ulaştırdı. Allah kendi kudreti ile (İslâmı yok etmek için birleşen)
lıi-zibleri perişan etti. Allah'dan başka hiç bir İlâh yoktur. Allah'ın dininde
ihlâs sahihleri olarak ancak O'na ibâdet ederiz, kâfirler hoşlannıasalar da...
Allah'ım Sen buyurdun: Bana duâ edin sizden kabul edeyim. Muhakkak ki Sen
verdiğin sözden caymazsın. Şimdi ben Senden istiyorum: Beni nasıl İslama
ilettinse, ben müslüman olduğum halde beni Sen öldü-rünceye kadar onu benden
ayırma."
Sonra dünya ve
ahiretle ilgili Çayırlı şeyler ister. Bu zikir ve duaları üç kez tekrarlar,
telbiye getirmez. Merve tümseğine vardığı zaman, Safâ'da söylediği zikir ve
duaları söyler.
İbni Ömer'den
(Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine göre, Safâ'da şöyle duâ ederdi:
(Allâhümme'simnâ bidînike ve tavâiyetike ve
tavâiyeti resûlike (Sal-laîlahu Aleyhi ve Selîem). Ve cennibnâ hudûdeke.
Allahümme'calnâ nu-hibbuke ve nuhibbu melâiketike ve enbiyâeke ve rusuleke ve
nuhibbu ibâdeke's-sâhhîne. Allahümme habbibnâ ileyke ve ilâ melâiketike ve ilâ
en~ biyâike ve rusulike ve ilâ ibâdike's-sâlihîne. Allahümme yessirnâ lilyüsrâ
ve cennibne'lusrâ. Veğfir lenâ fil'âhirati ve'l-ûlâ. Vec'-alnâ
eimmeti'l-muttakîn.)
"Allah'ım! Senin
dininle, Sana ve Senin Peygamberin Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e itaatle bizi
koru ve yasaklarından bizi uzaklaştır. Allah'ım! Bizi, Seni sevenlerden,
meleklerini, peygamberlerini ve resullerini sevenlerden ve salih kullarını
sevenlerden yap. Allah'ım! Bizi Sana sevdir; meleklerine, peygamberlerine,
resullerine ve salih kullarına sevdir, Allah'ım! Bizi hak olan güzel yola ilet
ve bizi kötü yoldan uzaklaştır. Dünya ve ahirette bizi bağışla ve bizi takva
sahibi olan kimselerden yap.**
Safa ve Merve arasında
gidip gelirken şöyle duâ eder:
"Rabbi'gfir
verham ve tecâvez amma ta'lem. İnneke ente'l-eâzzü'l-ekrem. Allahümme, itinâ
fiddünyâ haseneten ve fi'I-âhirati haseneten ve kmâ azâbennâr."
"Rabbim, bağışla
ve rahmet buyur, (hakkımda günah olarak) bildiklerini ört; çünkü Sen her şeye
üstün gelen en büyük ikram sahibisin. Ey Allah'ım! Bize dünyada iyilik ver,
ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.*'
Sa'y esnasında ve her
yerde yapılması tercih edilen dualardan biri de şu:
(Allahümme ya
mukallibe'l-kuîübi sebbit kalbîalâ dînike. Allahümme innî es'elüke mûcibâti
rahmetike ve azâime mağfiretike vesselâmete min külli ismin. Velfevze
bi'1-cenneti. Ve'n-necâte minennâri. Allahümme innî es'elüke'l-hüdâ vettükâ
velafâfe ve'l-ğmâ. Allahümme e'innîalâ zikri-ke ve şükrike ve hüsni ibâdetike.
Allahümme innî es'elüke mine'l-hayri küîlihi mâ alimtü minhu ve mâ lem a 'lem
ve e'ûzü bike mine'ş-şerri külli-hîmâ alimtü minhu ve mâ lem a'lem ve es'elüke'l-cennete
ve mâ karrabe ileyhâ min kavlin ev amelin. Ve eûzü bike mine 'n-nâri vemâ
karrabe iley-hâ min kavlin ev amelin.)
"Ey kalbleri
halden hale çeviren Allah'ım! Benim kalbimi Senin dinin üzere sabit kıl.
ALLAH'ım! Rahmetinin gereği olan şeyleri ve mağfiretinin büyüklerini, her
günahdan selâmeti, cennete kavuşmayı, ateşten kurtulmayı Senden istiyorum.
Allah'ım! Senden hidâyet, takva, iffet ve nefis zenginliği istiyorum.
Allah'ım! Seni anmaya, Sana şükretmeye ve Sana güzel ibâdet etmeye bana yardım
et. Allah'ım! Hayırlardan bildiğim ve bilmediğim her şeyi Senden istiyorum.
Kötülüklerden de bilmediğim ve bildiğimin hepsinden Sana sığınırım. Ben Senden
cenneti ve söz ve işlerden cennete yaklaştıran şeyleri istiyorum. Ateşte ve
ateşe yaklaştıran söz ve işlerden de Sana sığınırım."
Eğer Kur'an okunursa
daha faziletli olur. Uygun düşen bu duâ ve zikirlerle Kur'an okumayı bir araya
toplamaktır. Eğer kısaltmak gerekiyorsa önemli olanla yetinilir.
Mekke'den Mina'ya
yönelerek çıkışta şöyle söylemek müstahabdır:
(Allâhümme iyyâke ercû
ve leke ed'ûu, febelliğnî sâliha ameli vağfirlî zünûbi vemnün aieyye bimâ
menente bihîala ehli tâatike inneke ala külli şey'in kadîr.) -
"Allah'ını!
Senden ümid ediyorum ve Sana Duâ ediyorum. Beni yararlı emellerine ulaştır,
günahlarımı affet ve ehlî tâatine ettiğin şeyle bana iyilik et. Sen her şeye
muktedirsin."
Minâdan Arafat'a
yüründüğü zaman şöyle duâ etmek müstabdır:
(Allâhümme ileyke
teveccehtü ve vecheke'l-kcrîmeerettü. Fec'al zenbî mağfûren ve haccî mebrûren
verhamnî ve tuhayyibnî inneke ala külli şey'in kadîr.)
"Allah'ım! Sana
ibâdete yöneldim ve kerem sahibi olan zâtının rızâsını murad ettim. Benim
günahımı bağışlanmış ve haccimi kabul edilmiş kıl. Bana rahmet et ve beni
mahrum bırakma; çünkü Sen her şeye kadirsin.
Telbiye getirir,
Kur'an okur ve diğer dualarla zikirleri çok yapar. Şu duayı da çok yapar:
"Allâhümme âtına
fiddünya haseneten ve fil âhireti haseneten ve kmâ azâbennâr"
(Allah'ım, dünyada bize
güzellik ver, âhirette de güzellik (rızâna uygun şeyler) ver ve bizi ateş
azabından koru.)
Bayram zikirleri
bülümünde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu hadîsini daha önce beyan
etmiştik:
502- "Arafe
gününde duaların en hayırlısı, benim ve benden önceki peygamberlerin
söylediklerimizin en hayırlısı şu:
(Lâilahe illâllâhu
vahdehû lâ şerîkelehu. Lehu'î-mulkü velehu'î-hamdü ve huve alâ külli şey'in
kadîr.)
"Allah'dan başka
hiç İlâh yoktur, yalnız O vardır. O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur. Hamd
O'na mahsustur. O, her şeye kadirdir".
Bu zikir ve duayı çok
yapmak,buna gayret sarfetmek müstahabdır. Bu Arefe günü, duâ için yılın en
faziletli günüdür. Bu Arafat vakfesi haccın en büyük rüknüdür, haccın maksadı
ve dayanağıdır. İnsan için uygun olan gücünü duâ ve zikir, Kur'an okumaya
vermek, çeşitli duaları okumak ve türlü zikirleri söylemektir. Ayrıca kendine
duâ eder ve her yerde zikir yapar. Hem tek başına, hem de topluca duâ eder.
Şahsına, ana-babasma, yakınlarına, üstadlarına, dostlarına, arkadaşlarına,
sevdiklerine, kendisine iyilik edenlere ve bütün müslümanlara duâ eder.
Bunların hepsi hakkında noksanlık yapmaktan çok sakınmalıdır. Çünkü bu günü
kaçırmak fırsatı ele geçmez. Diğer günler böyle değildir. Duada kafiyeli
konuşmaya kendini zorlamaz; çünkü bu hareket kalbi meşgul eder, tevazu ve huzuru,
acziyeti ve zilleti ve kalb duygusunu giderir. Kendisinin yahut başkasının
hazırlayıp da ezberlemiş olduğu duaları okumakta bir sakınca yoktur; fakat
sıralanış ve okunuşlarında zorluğa düşmemelidir. Sünnet olan duada sesi
alçaltmak ve istiğfarı çok yapmaktır. Kalb ile inanarak bütün muhalif işlerden
dil ile tevbe edilir. Duâ üzerinde ısrarla durulur ve tekrarlanır. Duanın
kabulü acele olarak beklenmez.
Allah Sübhanehû ve
Tealâ Hazretlerine hamd ve sena ile başlar ve onunla tamamlar ve Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Salât ve selâm da getirerek yine bununla duasını
bitirir. Abdestli olmaya ve Kabe'ye yönelik bulunmaya dikkat eder.
503- Hazreti
Ali'den (Radiyallahu Anh) rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: "Arefe
günü vakfe yerinde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in çoğunlukla duası
şu idi:
(Allâhümme leke'I-hamdü kellezînekûîü vehayren
mimmânekûlü. Aİ~ lahümme leke salâtî ve nüsûkî ve mahyâye ve memâtî ve ileyke
meâbi ve leke rabbi türâsî. Aüâhümme innî e'ûzü min azâbi'l-kabri ve
vesveseti's-sadri ve şetâti'l-emri. Allâhümme innî e'ûzü bike min şerri mâ
tecî'û bihi'r-rîhu.)
"Allah'ım,
dediğimiz gibi ve dediğimizden daha hayırlısı ile hamd Sana mahsustur.
Allah'ım! Namazım, ibâdetim, hayatım ve ölümüm senin içindir. Dönüşüm de
Sanadır. Bütün varlığım Senindir Rabbim. Allah'ım, kabir azabından, kalb
vesvesesinden ve (dünya ile ilgili) iş dağınıklığından Sana sığınırım.
Allah'ım! Rüzgârın getirdiği kötülükten ben Sana sığınırım."[1]
Arafat'da vakfe
zamanlarında çok telbiye getirmek, Peygamber Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem'e
fazlaca Salât ve Selâm eylemek müstahabdır. Zikir ve duâ ile ağlamayı
çoğaltmalidır. Göz yaşları burada dökülür, günahlar burada kaldırılır ve
isteklerin elde edilmesi umulur. Çünkü orası büyük bir toplantı yeridir, yüksek
bir toplama yeridir. Orada Allah'ın ihlâs sahibi seçkin kulları toplanır. Orası
dünya toplanma yerlerinin en büyüğüdür.
Yine (Arafat) için
tercih edilen dualardan:
(Allâhümme âtına
fiddünyâ haseneten ve fi'1-ahirati haseneten ve ki-hâ azâbennâr. AHâhümme innî
zalemtü nefsî zulmen kesîren ve innehu îâ yeğfiru'z-zünûbe illâ eme. Feğfir lî
mağfireten min indike. Verhamnî inneke ente'l-ğafûru'r-rahîmu. Allâhümme'ğtir
lî mağfireten tuslih bihâ şe'nî fiddâreyni. Verhamnîrahmeten es'adü bihâ
fiddâreyn. Ve tüb aley-ye (evbeten nasûhan la enküsüha ebedâ. Ve
elzimnîsebîle'l-istikâmeti lâ ezîğu anhâ ebeda. Allâhümme''n-kulnîmin zülliîmâ'siyeti
ilâ izzittaati ve eğnini bihalâlike an harâmike ve biîâatike an ma 'siyetike ve
bifadlike ammen sivâke ve nevvir kalbi ve kabri ve e'iznî mineşşerri küiîihî
vecma'lî-yelhayre küllehû.)
"Allah'ım! Bize
dünyada iyilik ver, âhiretde de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.
Allah'ım! Ben kendime çok zulüm yaptım. Muhakkak ki Senden başka günah
bağışlayan yoktur. Tarafından bir mağfiretle beni bağışla, bana merhamet et;
çünkü Sen mağfireti bol olan merhamet sahibisin. Allah'ım! Bana öyle bir mağfiret
ihsan et ki, dünya ve ahiret halimi düzeltmiş olsun. Bana bir rahmet ihsan et
ki, onunla dünya ve âhi-rette mutlu olayım. Benden öyle kesin bir tevbe kabul
et ki, asla hiç bir zaman ondan dönmeyeyim. Doğru yol üzere beni bulundur da
ondan meyletmeyeyim. Allah'ım! Beni masiyet zilletinden itaat izzetine çevir.
Beni balalınla haramından koru, Sana itaat etmekle Sana günah işlemekten koru.
Bana ihsan etmekle Senden başkasına muhtaç etme. Kalbimi ve kabrimi
nurlarıdır. Bütün kötülüklerden beni koru ve benim için bütün hayırları
topla."
Her yerde Telbiye'yi
çok getirmenin müstahab olduğu daha önce geçmişti. Bu dönüş esnasında telbiye,
diğer yerlerin hepsinden daha kuvvetlidir. Ayrıca Kur'an cok okunur ve dualar
yapılır. Şöyle söylemek müstahabdır: (Lâ ilahe illâllâhu vallâhu ekber.)
Ayrıca: "Allah'tan başka hiç bir İlâh yoktur ve Allah her şeyden
büyüktür.”
(İleykellâhümme ergâbu ve iyyakc ercû.
Fetakabbel nüsükî ve veffıknî verzuknî fîhi mine'l-hayri eksere mâ etlubu ve lâ
tuhayyibnî. înneke ente Allâhû el-cevâdü'Ukerîmu.)
"Allah'ını, ancak
Sana, rağbet ederim ve yalnız Senden isterim. Benim hac ibadetlerimi kabul et
ve beni başarıya ulaştır. Hacda bana istediğimden daha çok hayırdan n/ık ver.
Beni mahrum bırakma; çünkü Sen ikramı bol olan Allah'sın." demek de
müstehabdır.
Bu Müzdelife gecesi,
kurban bayramı gecesidir. Bayram gecelerini zikir ve namazla geçirmenin
fazileti, bayram zikirleri bölümünde geçmişti. Burada gecenin şerefine ayrıca
yerin şerefi de eklenmiştir. Yine Harem bölgesi olması, ihramda bulunulması, bu
büyük hac ibadetinin arkasında hacıların toplanma yeri olması, bu iyi duaların
o şerefli yerde yapılmış olması da birer şereftir.
Allah Tealâ
buyurmuştur:
"Arafat'dan
dönüşünüzde (Müzdelife mevkiinde bulunan) Meş'aru'l-Haram'da Allah'ı zikredin.
Allah sizi doğru yola ilettiği gibi, sîz de hak üzere O'nu anın. Gerçekten siz,
bundan (Allah'ın hidâyetinden) önce, hak
yoldan
sapanlardandınız."[2]
Müzdelife gecesinde
orada duayı çok yapmak müstahabdır. Zikir yapmak, Telbiye getirmek, Kur'an
okumak gibi... Çünkü o gece fazileti çok büyük olan bir gecedir. Nitekim bundan
önceki bölümde faziletini söylemiştik. Orada söylenen dualardan biri şöyle:
(Allâhümmeinnîes'elükeen terzukanî
fîhaza'I-mekâni cevâmi'al-hayri kiilühi ve en tusliha şe'ni küilehu ve en
tasrife anni eşşerre küllehû. Fein-nehû lâ yef'alü zâlike ğayrüke ve lâ yecûdü
bihi illâ ente.)
"Allah'ım! Ben bu
yerde, hayır esaslarının tümü ile beni rızıklandır-manı, bütün hallerimi
düzeltmeni ve her kötülüğü benden uzaklaştırmanı Senden istiyorum; çünkü
Senden başka bunu yapacak yoktur. Bu cömertliği ancak Sen yaparsın".
Sabahın ilk vaktinde
sabah namazını kılar, erken vakit olmasına dikkat eder. Sonra Müzdelife'nin
sonunda bulunan ve "KUZAH" diye adlandırılan Meş'aru'I-Harsama doğru
yürümeye başlar. Eğer oraya çıkmak imkânı varsa, çıkar. Değilse Kabe'ye
yönelmiş olarak tepenin altında durur. Allah Tealâ'ya hamd eder, tekbir
getirir, tehlil yapar, tevhid yapar, tesbihde bulunur, telbiye ve duaları çok
yapar. Şöyle demek müstahab olur:
(Allâhümme kemâ
veggaftenâ fîhi ve ereytenâ iyyâhu feveffıknâ lizik-rike kemâ hedeytenâ. Vağfir
lenâ verhamnâ kemâ vaadtenâ bikavlike ve kavlüke'l-hakku. Feizâ efaztüm min
arafâtin fezkürullâheindel maş'aril harami vezkürûhu kemâ hedâküm ve in küntüm
min kablihîîeminez zâlim, sümme efîzû min haysü zennesi vestağfirullâhe
innellâhe ğafû-rurrâhîm.)
"Allah'ım! Bize
bu ibâdeti gösterip onu bizi muvaffak kıldığın gibi, bize hak yolu gösterdiğin
şekilde Seni zikretmeye bize başarı ver ve "Ara-fat'dan dönüşünüzde
Meş'arü'l-Haramda Allah'ı zikredin. Allah sizi doğru yola ilettiği gibi, siz de
hak üzere O'nu anın. Gerçekten siz bundan önce hak yoldan sapanlardandınız.
Sonra insanların (Mekke'ye doğru) döndüğü yerden siz de dönün ve Allah'ın
mağfiretini isteyin. Çünkü Allah'ın mağfireti boldur, merhameti geniştir."
Hak olan sözünle bize söz verdiğin gibi, bizi bağışla ve bize merhamet buyur.
Sonra Allah'ın şu âyetini tekrarlar ve duâ olarak okur:
"Rabbimiz, bize
dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru."
Şöyle söylemek de
müstahabdır:
(Allâhiimme
leke'l-hamdü külîühû ve leke'î-kemâlüküllühu ve leke'l-, celâlüküllühû ve
leke't-takdîsu külîühû. Allâhümme'ğ-firlî cemîa mâ es-leftühû va'simnî fîmâ
bakiye verzuknîamelen sâlihan terdâ bihîannîyâ zelfadli'î-azîmi. Allâhümme innı
esteşfi'u ileyke biha vâssı ibâdike ve ete-vesseîü bike ileyke. Es'elüke en
terzukanî cevâmia'l-hayri küîîihi ve en temünne aleyye bimâ menente bihî alâ
evliyâike ve en tusliha hâli fi'1-âhirati veddünyâ. Yâ erhame'r-râhimîn.)
"Allah'ını! Bütün
ha m d ler Sana mahsustur. Her türlü kemal Senindir. Yüceliklerin hepsi Sana
mahsustur, kudsiyet tümüyle Sana mahsustur. Allah'ım! Geçmişte yapmış olduğum
bütün günahları bağışla, geri kalanlarda da beni koru. Benden razı olacağın
salih ameli bana rızık olarak ver, ey ihsanı büyük olan!... Allah'ını, Senin
seçkin kullarınla Senden şefaat diliyorum ve Sana ibâdetle Sana yöneliyorum.
Bütün hayırların esaslarını bana rızık olarak vermeni Senden istiyorum. Veli
kullarına ihsan ettiğin şeyleri bana da ihsan etmeni, dünya ve ahirette,
durumumu düzeltmeni Senden diliyorum, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!..."
Gün ağarınca,
Meş'arü'l-Haram'dan Mina'ya doğru yönelir. Yapacağı iş, Telbiye, zikir ve
duaları çok tekrarlamaktır. Bu Telbiye zamanının sonu olduğu içinTelbiyeyeönem
verir. Olabilir ki, ömründe bundan sonra bir daha Telbiye mukadder olmaz.
Meş'arü'l-Haram'dan
ayrılıp Mina'ya ulaşınca şöyle demek müstahabdır:
(Elhamdü lillâhi'llezî
belleğanîhâ salimen muâfen. Allâhümme hazihî minen, kad eteytühâ ve ene abdüke
ve fîkabzetike. Es'elüke en temünne aleyye bimâ menente bihî alâ evliyâike.
Allâhümme innîe'ûzü bike mine'l-hirmâni ve'1-mus'îbeti fi dînî, yâ
erhame'r-râhimîn.)
"Selâmet ve
afiyetle beni Mina'ya ulaştıran Allah'a hamd olsun. Allah'ım burası Mina'dır.
Senin kulun olarak ve kudretin altında bulunarak buraya geldim. Velî kullarına
ihsan ettiğini bana da ihsan etmeni Senden istiyorum. Allah'ım! Mahrumiyetten
ve dinimde musibetten Sana sığınıyorum, ey merhamet edenlerin en
merhametlisi!..."
Akabe (Büyük Şeytan)
taşlarını atmaya başlayınca ilk taşla Telbiye'yi keser. Orada duâ için beklemek
sünnet değildir. Kurbanı varsa onu boğazlar yahut keser. Kesim ve boğazlama
zamanında şöyle der:
(Bismillâhhi vallâhu ekber. Allâhümme salli
ala muhammedin ve ala âlihî ve sellim.. Allâhümme minke ve ileyke, tekabbel
minnî )
"Allah'ın adıyla
(kesmeğe) başlarım. Allah her şeyden büyükfür
Al lah'ım! Muhammed üzerine ve ailesi üzerine rahmet el ve selâmet ve Allah'ım,
Senden bana ulaşan Senin hediyendir. Benden (bu kurban ibâ detimi) kabul
et" Eğer başkası adına hayvanı kesiyorsa "Falancadan ka"
bul et" söyler.
Kurbanı kestikten sonra başını traş eder. Başını traş eder" ken eliyle
alnını tutup tekbir getirmesini sonra şöyle demesini bazı alim lerimiz müstahab
görmüşlerdir.
(Elhamdü lillâhi alâ
mâ hedânâ, vclhamdü lillâhi alâ mâ en 'ame bihî aleynâ. Allâhümme hazihî
nâsiyelî fetakabbel minnî veğfir lî zünûbî. Al-lâhümme'ğfir lî ve
li'1-muhallikîne ve'1-mukassırîne yâ vâsia'l-mağfireti, amîn.)
"Bizi doğru yola
ilettiğinden dolayı hamd Allah'a mahsustur. Bize verdiği nimetlerden dolayı
hamd Allah'adır. Şu benim alnımdır, benden ibâdetimi kabul et, günahlarımı da
bağışla. Allah'ım beni, traş olanları ve saçlarını kısaltanları bağışla, ey
mağfireti geniş olan Allah!... Allah'ım kabul et."
Traşı tamamlayınca
tekbir alıp şöyle der:
(Elhamdü Iillâhillezî
kada annâ nüsükenâ. Allâhümme zidnâ îmânen ve yakînen ve tevfikan ve avnen
veğfir lenâ ve liâbâinâ ve ümmehâtinâ ve'1-müslimîne ecnıaîn.)
"Bizim hac
ibâdetimizi yerine getiren Allah'a hamd olsun. Allah'ım imanı, gerçek anlayışı,
başarıyı ve yardımı bize artır. Bizi, babalarımızı, analarımızı ve bütün
miislümanları bağışla."
504- Sahabî
olan Nübeyşetü'1-Hayr El-Hüzelî'den yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Teşrik günleri (bayram günü
ile diğer üç gün) yemek içmek ve Allah Tealâ'yi zikretmek günleridir."[3]
Onun için zikirleri
çok yapmak müstahabdır. Zikirlerin en faziletlisi de Kur'an okumaktır. Sünnet
olan, taş atma günlerinde, (küçük Şeytana) taş attıktan sonra orada
beklemektir. Kıbleye (Kabe'ye) döner, Allah Tealâ'ya hamd eder, tekbir getirir
tehlil yapar (Lâ İlahe illallah, der), tes-bihde bulunur (Sübhânellah, der) ve
kalb huzuru ile ve azaların vakan ile duâ eder. Bu şekilde Bakara süresini
okuyacak kadar bir zaman bekler. İkinci (orta şeytana) taş atışda da aynen
böyle yapar. Fakat üçüncü (Akabe-Büyük Şeytan) cemresinde beklemez.
Mina'dan ayrılınca,
hac tamamlanmış olur. Artık hacla ilgili bir zikir kalmaz. Ancak bir müsafir
hükmünde olur. Sadece müsafirler için müstahab olan Tekbir, Tehlil, Tahmid,
Temcid ve bunlardan başka zikirleri yapması müstahab olur. Bunların açıklaması
İnşaatları ileride gelecektir.
505-
Câbir'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Zemzem suyu hangi şey
(niyeti) ile içilmişse onun içindir."[4]
Alimlerin ve seçkin
kimselerin üzerinde yürüdüğü esas budur. Yüksek niyet ve arzuların
gerçekleşmesi için Zemzem suyunu içtiler ve arzularına kavuştular.
Alimler demişlerdir
ki, hastalıktan yahut başka bir şeyden şifa bulmak için yahut mağfirete
kavuşmak için Zemzemi içen kimsenin içme anında şöyle demesi müstahab olur:
(Allahümme innehû belaganîenne resûlellâhi
(Saüallâhu aleyhi ve sel-leme) kale: "Mâu zemzeme limâ şuribe lehû. "
Allâhümme ve innî esra-buhû litağfire lî ve Htef'ale bî keza ve kezâ..,Fağfir
lî ev îf'al ev: "Allâhümme innî eşrebuhû müsteşfiyen bihî feeşfinî.)
"Allah'ım!
Resûlullah Sutlu I la hu Aleyhi Ve Sellem'in şöyle buyurduğu bana ulaştı:
"Zemzem suyu ne niyet için içilmişse onun içindir." Allah'ım, ben
bunu, beni bağışlaman için ve bana şu şu ihsanlarda bulunman için içiyorum.
Beni bağışla, yahut şöyle ihsanda bulun, yahut: Allah'ım Senden şifa dileyerek
içiyorum; bana şifa ver ve benzeri dualarda bulunur." Allah en doğrusunu
bilendir.
Mekke'den çıkıp
vatanına dönmek istediği zaman veda (ayrılış) için tavaf yapar. Sonra
Mültezeme gidip orada bulunur ve duâ eder:
(Allâhümme, el-beytü
beytüke. Ve'1-abdü abdüke vebnü abdike vebnü emetıke. Hameltenîalâ mâ sahharte
lîmin halkike, hattâ seyyertenî fî bi-lâdike ve belleğtenî bini'metike hattâ
eântenî ala kadâi menâsikike fein künte radîte annî fezded annî ndan ve illâ
femine'1-âne, kabîe en yen'â ân beytike dârî. Hazâ evânü insırâfî in ezinte lî
ğayre müstebdilin bike ve lâbibeytike ve lâ râğıbm anke ve la an beytike.
Allâhümme feeshibnî el-âfiyete fî bedenî ve'1-ismete fî dînî ve ahsin münkalebî
verzuknî tâate-ke mâ ebkayteni. Vecma'lîhayriyi'l-âhireti ve'd-dünyâ. İnneke
ala külli şey'in kadîr.)
"Allah'ım, bu bey
t Senin beytindir. Bu kul da Senin kulundur ve kutunun oğludur, kadın kulunun
da oğludur. Yaratıklarından benim hizmetime verdiğin vasıtada beni taşıdın;
öyle ki beni memleketlerinde do- ,
.aştırdın ve nimetlerine ulaştırdın da hac ibâdetlerini yerine gtirinceye kadar
bana yardım eltin. Eğer benden razı olmuş isen, benden rızânı çoğalt. Eğer
razı olmamış isen, yerim Senin Bcyt'inden uzaklaşmadan önce şimdi razı ol. Sana
ibâdetten ve Bcyt'inden yüz çc> irmeksizin. Senin rızândan ve Bcyt'inden
ayrılmaksmn eğer bana izin verirsen bu benim dönüş /amammdır. Allah'ım,
vücûdumda ve dinimin korunmasında afiyeti bende bulundur. Dönüş yerimi güzel
yap. beni yaşattığın müddet Sana itaati bana rızık olarak ver. Dünya ve âhiret
hayırlarını benim için topla. Muhakkak ki. Sen her şeye kadirsin."
Bu duayı okumaya
başlar ve Allah Sübhânchû ve Tealâ'ya hamd ile, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve
Scllem'e salât ile tamamlar, diğer sözü geçen dualarda olduğu gibi...
Eğer Mekke'den
ayrılacak olan hayız halinde bir kadın ise, Mescid'in kapısında durur ve bu
duayı ovada yapar ki, bu da müstahabdır. Sonra döner ve ayrılır. Allah en iyi
bilendir.
Bil ki, Hac yapan
kimsenin, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Scllem'i ziyaret etmesi gerekir,
isler yolu istikametinde olsun, ister olmasın. Çünkü Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'i ziyaret etmek, Allah'ın rızasına uygun olarak yapılan
işlerin en önemlilerinden ve en kazançlı olan-lanndanchr. İstenen şeylerin de
en fazUetlilcrindendir. Ziyarete yöneldiği zaman, yol esnasında Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem üzerine çok salât getirir. Gözü Medine'nin ağaç ve
Harem bölgesine ulaştığı ve şehir tanındığı zaman, Peygamber Sallallahu Aleyhi
ve Sellem üzerine "salât ve selâmı" çoğaltır.-Peygamber Sallallahu
Aleyhi ve Sellem'i ziyaretten dolayı Allah’dan sevab ister ve bu sebeble dünya
ve ahirette kendisini mutlu diler Şöyle
der:
(Allâhümme'ftah aleyye ebvâbe rahmetike
verzuknî fiziyareti kabri ne-biyyike (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mâ rezaktehö
evüyâeke ve ehle tâa-tike. Vağfir lî verhamnî yâ hayre mes'ûlin.)
"Allah'ım rahmet
kapılarını bana aç ve Peygamberin Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i ziyaretten
dolayı, velî kullarına ve Sana itaatkâr olanlara verdiğin rızıkla beni
rızıklandır. Beni bağışla, bana merhamet et, ey dilekte bulunulanların en
hayırlısı!.."
Mescide gireceği
zaman, diğer mescidlere girerken söylenenleri söylemek müstahab olur. Kitabın
başında bunu söylemiştik. Mescid içinde iki rekât "Tahiyyatü'l-Mescid =
Mescide hürmet" namazı kılınca Peygamberin mükerrem kabrine gider. Kabri
şerifirl duvarından üç metre kadar uzağında yüzü ona dönük ve arkası kıbleye
doğru dönük olarak durur ve sesini yükseltmeyerek orta bir sesle selâm verir ve
şöyle söyler:
(Esselamu aleyke yâ
resûlellâh, esselâmü aleyke yâ hıyeretellâhi min halkını esselâmü aleyke yâ
habîbellâh, esselâmü aleyke yâ seyyidel-mürselîne vetetemennebıyyîne, esselâmü
aleyke ve ala âlike ve ashâbike ve ehli bey-tıke ve alennebıyyîne ve
sâirissâlihme. Eşhedü enneke belleğternsâlete ve eddeyte 1-emanete ve
nesahte'l-ümmete. Fecezâke'llâhu annâ efdale mâ, ceza resülen resülen an
ümmetihî.)
"Sana selâm olsun
ey Allah'ın Resulü, sana selâm olsun ey Allah'ın yaratıkları içinden Allah'ın
seçkini, sana selâm olsun ey Allah'ın mahbu-ou, sana selam olsun ey
peygamberlerin efendisi ve Resullerin sonuncusu, sana ve ailene, ashabına ve
ehli beytine, peygamberlere ve diğer salih kimselere selâm olsun.
Ben şahidlik ediyorum
ki, elçiliği tebliğ ettin, emaneti yerine getirdin ve ümmete öğüt verdin. Bize
doğru yolu gösterdiğin için Allah bir peygambere verdiği sevabdan daha üstünü
ile seni mükâfatlandırsın."
Eğer bu ziyareti yapan
bir kimse, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem'e selâm tavsiyesinde
bulunmuşsa, ziyaretçi şöyle der: "Ey Allah'ın Resulü, falan oğlu falandan
sana selâm olsun."
Sonra biraz geri
çekilerek bir miktar sağa doğru gider. Ebû Bekire (Ra-diyallahu Anh) selâm
verir. Sonra Ömer'e (Radıyallahu Anh) selâm vermek için biraz daha geri
çekilir. Sonra Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yüzü karşısında olacak
şekilde ilk durduğu yere döner de kendisi için peygaberi vesile edinir.
(Peygamberin yüksek makam ve faziletine dayanarak Alîah'dan mağfiret
ister." Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Rabbine yönelerek peygamberin
şefaatçi olmasını ister. Hem kendisine, hem de ana-babasına, arkadaşlarına,
dostlarına, kendisine iyilik edenlere ve diğer müslümanlara duâ eder. Bu
şerefli yeri ganimet sayarak duayı çoğaltmaya gayret gösterir. Allah Tealâya
hamd eder, onu teşbihle yüceltir, tekbir ve tehlil getirir. Resülüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Salât getirir ve bunların her birini çok yapar.
Sonra Kabri Şerif ile Minber arasındaki "Ravza" mahalline gelir,
orada duayı çok yapar.
506- Ebû
Hüreyre'den (Radıyailahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resülüllah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Benim kabrim ile minberin
arasında cennet bahçelerinden bir bahçe vardır. "[5]
Medine'den çıkıp yolcu
olmayı istediği zaman, iki rekât namaz kılmakla Mescide veda etmesi ve istediği
duayı yapması müstahab olur. Sonra Kabri şerife gider ve ilk verdiği selâm gibi
selâm verir ve duayı tekrar eder. Böylece Peygamber Sallallahu Aleyhi ve
Sellem'e veda eder ve şöyle söyler:
(Alîâhümme lâ hazâ
âhire'1-ahdi biharemi resûlike ve yessir lî yelavde ile'l-haremeyni sebîlen
sehleten bimennike ve fadlike ve'r-zukniye'1-afve ve'1-âfiyete fi'd-dünyâ
ve'I-âhireti. Ve ruddenâ sâlimîne ğanimîne ilâ ev-tâninâ âmine.)
"Allah'ım! Bu
ziyareti, Resulünün Haremini ziyaretin sonu yapma ve beni iki Harem'e (Mekke ve
Medine'nin Harem bölgelerine) senin ihsan ve ikramın ile kolay bir yolla tekrar
dönmeye beni muvaffak et. Dünya ve âhirette bana afv ve afiyeti rızık olarak
ver ve güven içinde selâmet üzre manevî kazançlarla bizi vatanlarımıza
döndür."
İşte bu zikirler, hac
zikirlerinden Allah'ın toplanmasını bana muvaffak kıldıklarıdır. Her ne kadar
bu kitabın hacmine nisbetle dualardan bazıları uzun ise de, bu konuda
topladıklarımıza nisbetle kısa sayılırlar. Kerim olan Allah'dan, bizi
kendisine itaate muvaffak kılmasını ve bizimle kardeşlerimizi Cennetinde bir araya
toplamasını diliyoruz.
Ben
"Menasik" kitabında bu zikirlerle ilgili konulan ek ve ilâvelerle
genişçe açıkladım. En doğrusunu Allah bilir. Hamd, nimet, başarı vermek ve
koruma O'na mahsustur.
Utbî'den rivayete
göre, şöyle demiştir: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kabri
yanında oturuyordum. Bir Arabî geldi ve dedi: Esselâ-mu AleykeyaResûlellah!
Allah'ın şöyle buyurduğunu dinledim:" "Eğer o günahkârlar,
nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına Allah'dan
mağfiret diîeseler, Peygamber de onlar için afv dileseydi, elbette Allah'ı çok
tevbe kabul edici, çok esirgeyici bulacaklardı."[6]
İşte ben günahlarımdan
tevbe ederek sana geldim, Rabbim'den senin şefaatini diliyorum. Sonra şu şiiri
okudu:
Ey yeryüzünün
düzlüğünde kemikleri gömülenlerin en hayırlısı!...
O kemiklerin pak ve
hoşluğundan bütün yeryüzü ve tepeler pâk-ve hoş olmuştur.
İçinde bulunduğun
kabre benim nefsim feda olsun... İffet de oradadır, cömertlikde oradadır, kerem
de...
Sonra A'rabî dönüp
gitti. Gözlerime uyku çöktü de rüyada Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selîem'i
gördüm, Bana dedi: "Ey Utbî! O A'ra-bî'ye yetiş de ona müjde ver ki, Allah
Tealâ kendisini bağışlamıştır."