100-Hadis[1]: Ahmed b. Hanbel, Ubade b. Samit'in şöyle dediğini
rivayet eder: "Rasuluîlah, (bir kimsenin) zarara uğramasını ve (bir
başkasını) zarara uğratmasının (dinde) olamayacağına hükmetti. Zalim ve gasbcı
olanın da (gasbettiğinde bir) hakkının olmadığına hükmetti."
101-Ahmed, İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet eder:
Rasuluîlah buyurdu ki: "(Dinde) zarar vermek de zarara uğramak da
yoktur."
îbn Mace,
Kitabu'l-Ahkam'da bu konuyu biraz daha teferruatlı olarak açıklamıştır, 2/784.
102- Sebep[2]: Abdurrezzak, Musannafında şöyle demiştir: gen İbn
Temimî'nin oğluyum. Haccac b. Evtah'tan şöyle dediğini işittim: "Bana Ebu
Cafer dedi ki: "Ortak oldukları bir hurma ağacında hakkında iki kişi
münakaşa ederek (davayı) Rasuluîlah (s.a.v.)'a getirdiler. Onlardan biri
diğerine: "Onu ikiye böl, yarısı sana (olsun) yarısı bana (olsun)"
diyordu. Bunun üzerine Rasuluîlah (s.a.v.) buyurdu ki: "İslam'da zarar
verme yoktur."
103-Hadis[3]:İbn Mace,
Ebu'l-Hamra'dan şunu rivayet ediyor: "Rasuluîlah buyurdu ki: "Hile
yapan (aldatan) bizden değildir."
104-Sebep[4]: Ahmed ve Müslim,
Ebu Hureyre'den şöyle rivayet ederler: "Rasuluîlah (s.a.v.), yiyecek satan
bir adama uğradı ve ona, "ne satıyorsun?" diye sordu. O da ne
sattığını haber verdi. Bu arada Allah Teala, Hz. Peygamber'e vahyederek, elini
satılan yiyeceğin içerisine sokmasını buyurdu. O da elini yiyeceğin içerisine
soktu. Bir de ne görsün, o yiyecek ıslatılmış. Bunun üzerine buyurdu ki:
"Hile yapan bizden değildir."
105-Ebu Nuaym ve Ibnü'n-Neccar, İbn Ömer'den şunu rivayet
ederler: "Rasuluîlah (s.a.v.) Medine çarşısında hoşuna giden bir yiyecek
(yerine) uğradı. Elini gıda maddesinin içine soktu. İçinden, dışında olmayan
(pis) birşey çıkardı. Bunun üzerine Rasulullah gıda sahibine karşı Öf çekmeye
başladı, sora şöyle nide etti: "Ey insanlar! Müslümanlar arasında aldatma
yoktur. Bizi aldatan bizden değildir."
106- Hadis[5]: Buharı ve Müslim,
İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet ederler: Rasulullah (s.a.v.), meyvelerin
olgunlaşıp salahlan meydana çıkıncaya kadar ahm-satımlannı nehyetmiştir. Aynı
şekilde satıcıyı da alıcıyı da bundan men etmiştir."
107-Müslim, Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet eder:
"Rasulullah buyurdu ki: "Meyveler olgunlaşıp (afet tehlikesini
atlatmadikça) satışını yapmayınız."
108-Sebep-[6]: Ahmed ve Buharî,
Zeyd b. Sabit'in şöyle dediğini rivayet ederler: "Rasulullah Medine'ye
geldiği dönemde biz, meyveleri olgunlaşmadan satıyorduk. Rasulullah, bir
münakaşa ve kavga işitti ve, "bu ne ola?" diye sordu. Denildi ki:
"Bunlar meyveleri satın aldılar, şimdi de diyorlar ki, onlara bir takım
afat ve ayıp isabet etti." Bunun
üzerine Rasululah (s.a.v.)
buyurdu ki: "Meyveler
olgunlaşıp, afet tehlikesi geçmeden satmayınız."
109:Hadisi [7]:Buharî ve Müslim, Zeyd b. Sabit'ten rivayet
etmişlerdir: "Dedi ki: "Rasulllah (s.a.v.), şüphesiz
"araya" satışına izin verdi."
110- Sebep[8]: Şafiî, Kitabu'I-Buyu'da şöyle demiştir: "Mahmud
b. Lebid, Hz. Peygamber'in Ashabı'ndan birine dedi ki: "Sizin bu
"araya" dediğiniz şey nedir? (kim için yapılır?)" O da,
"Ensar'dan muhtaç olduğu bilinen fulan ve fulan içindir" diye cevap
verdi; Şöyle ki, bunlar Peygamber'e gelerek';
"Ağaçta taze
hurma bulunduğu sırada, onların ellerinde para bulunmadığından, onu alıp
yiyemediklerini, bununla beraber ellerinde azık olarak (önceden) sakladıkları
kuru hurma olduğunu, Rasulullah (s.a.v.)'a şikayet yollu söylediler. Bunun
üzerine ellerindeki kuru hurmadan verip ağaçtaki taze hurmadan tahminî olarak
satın almalarına izin verildi.
Şafiî dedi ki:
"Süfyan'ın hadisi de bu hadisin delalet etmiş olduğu şeyin aynısını
gösterir. Bu da Şafiî'nin, Süfyan'dan rivayet ettiği (başka bir) hadistir. Ki o
da Yahya b. Said'den, o da Beşjr b. Sar'dan işittiğine göre Sehl b. Ebi Haseme
şöyle diyor: "Hz. Peygamber, hurmanın hurma ile değiştirilmesi şeklindeki
aliş-verişi nehyetmiştir. Ancak taze hurmanın kuru hurma ile tahminî ölçekle
"araya" şeklinde satılmasına ruhsat vermiştir.
111-Hadis[9]: Buharî, Müslim ve Ebu Davud, Said îbn Yezid'in,
Rasulullah (s.a.v.)'tan şöyle buyurduğunu rivayet ederler:
ölü bir araziyi
diriltirse orası onundur. Zalim damar sahibi (birisinin arazisini gasbeden)
için ise bir hak yoktur."
112- Sebep[10]: Ebu Davud,
Urve'nin şöyle dediğini rivayet eder: Hz. Peygamber'in Ashab'ından biri bana
şunu bahsetmişti. Öyle zannediyorum ki bu Ebu Saidi'l-Hudri idi. İki kişi
münakaşa ederek Rasulullah (s.a.v.)'a geldiler Birisi diğerinin arazisine hurma
ağacı dikmişti. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.), arazi sahibine arazisini
iade etti ve hurma ağacı sahibine de ağacını oradan çıkarmasını emretti.
(Ravi diyor ki) Ben o
hurmaların sökülmeleri için köklerine balta ile vururlarken gördüm. Onlar uzun hurmalardı.
Nihayet oradan sökülüp çıkarıldılar."
113-Hadis[11]:Ahmed, Ata tarikiyle Cabir b. Abdİllah'tan şunu
rivayet ediyor: "Hz. Peygamber buyurdu ki: "Umra[12],
varislere aittir."
114-Ahmed, Zeyd b. Sabit'in şöyle dediğini rivayet eder:
"Rasulullah (s.a.v.), Umra'yı varislere bırakmayı emretmiştir."
115-Sebep[13]: Ahmed,
Muhammed b. İbrahim tarikiyle Cabir'den
şöyle rivayet eder: "Ensar'dan bir adam, annesine hayatta iken bir hurma
bahçesi verdi, (Zamanla) annesi ölünce, (adamın diğer) kardeşleri gelerek, "biz
de aynı şekilde onun çocuklarıyız" dediler. Böylece davayı Rasulullah
(s.a.v.)'a götürdüler. Rasulullah (s.a.v.) da onu aralarında taksim etti."
116-Hadis[14]: Şafiî, Ahmed, Ebu Davud, Tirmizî, Nesâî, îbn Mace ve
İbn Hıbban, Aişe (r.a.)'den rivayet ettiklerine göre: "Rasulullah, haraç
(satın alınan nesneden elde edilen menfaatlar)ın, tazmin mukabilinde olduğuna
hüküm verdi."
117-Sebep[15]: Ebu Davud, Aişe (r,a,)'den rivayet etmiştir:
"Adamın biri bir köle satın aldı. Onu, Allah'ın kalmasını dilediği kadar yanında
tuttu. Sonra kölede bir ayıp buldu ve bu davayı Rasulul-lah(s.a.v.)'a götürdü.
Rasulullah (s.a.v.) da, köleyi sahibine iade etti. Bunun üzerine köleyi satan
adam dedi ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Bu adam kölemi kullandı (ondan istifade
etti)." Rasulullah (s.a.v.) da buyurdu ki: "Haraç, tazmin
iledir."
118-Hadis[16]: Ahmed, Buharı ve
Müslim, İbn Ömer'in himayesinde olan
Nafi'den şunu rivayet
ediyorlar: "İbn Ömer,
Peygamber zamanında,
Ebubekr, Ömer, Osman zamanlarında ve Muaviye'nin zamanında ekim arazilerini
kiraya verirdi. Sonra Rafı' b. Hadİc'den, Peygamber'in tarlaları kiraya
vermekten nehyettiği rivayet olundu. Bunun üzerine İbn Ömer, Rafi b. Hadic'e
gitti. Ben de onunla birlikte gittim. Rafi'den bu rivayeteni sordu. O da:
"Peygamber (s.a.v.), tarlaları kiraya vermekten nehyyeti" dedi.
119-Ahmed ve Müslim, îbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet
ederler: "Biz, tarlayı ekip, hasadını belli oranda paylaşıyorduk. Bunda
bir sakınca da görmüyorduk. Nihayet
Rafi, bu
işi, Rasulullah (s.a.v.)'ın
nehyettiğini iddia etti. Biz de bunu terk ettik."
120-Sebep: Ahmed, Buharî ve Müslim, Rafi b. Hadic'in söyle
dediğini rivayet ediyorlar: "Biz Medine ahalisinin en çok tarla sahibi
olanlarından idik. Biz, araziden bir kısmı mal sahibine aittir, diye
isimlendirilmiş olarak diğer tarafını kiraya verirdik." Rafı dedi ki:
"Bazen bu kısım
musibete uğrar (helak olur), kiraya verilen arazi selamete çıkar; bazı defa de
aksine kiraya verilen asıl arazi musibete uğrar da mal sahibine ayrılan kısım
afetten kurtulurdu. İşte bunun için bu şekilde kiraya vermekten nehyolunduk.
Altın ve gümüşe gelince, o zamanda bunlarla kira adeti yoktu."
121-Ahmed, Urve b. Zübeyr'den şunu rivayet eder:
"Zeyd b. Sabit şöyle demiştir: "Allah, Rafi b. Hadic'i mağfiret
etsin. Allah'a yemin ederim ki ben bu hadisi ondan daha iyi biliyorum. (Hadise
şudur:) Birbirleriyle münakaşa eden iki kişi Rasulullah'a geldiler. Rasulullah,
buyurdu ki:
"Eğer, meseleniz
bu ise, tarlaları kiraya vermeyiniz. Buna göre Rafı sadece tarlaları kiraya
vermeyiniz sözünü işitmiştir."
122- Ahmed, Ebu Davud ve Nesâî, Sa'd b. Ebi Vakkas'tan
rivayet ettiklerine göre, "Rasulullah zamanında tarlası olan Ashab,
tarlalarını ark kenarlarındaki ve onlardaki su ile sulanan ekin karşılığında
kiraya verirlerdi. Bu konuda münakaşa eden bazı kimseler, Rasulullah (s.a.v.)'a
geldiler. Rasulullah da onları bu şekilde kiraya vermekten men etti ve buyurdu
ki, "(tarlaları) altın ve gümüş karşılığında kiraya veriniz."[17]
[1] Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği hadisin bir
kısmıdır, 5/327, EbuDavud, 2/159,
Tirmizî,
Ebvabu'l-Ahkam, 2/419,
Not:
Her üç kaynakta-da geçen JjaJI kelimesinin, zalim manasına, başkasının malını
ve arazisini gasbeden kişi manasına geldiği anlaşılmaktadır.
İkinci
hadis: Yine Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği hadisin bir kısmıdır, 1/313,
Hakim,
Müstedrek, 2/58, Malik, Muvatta, Kitabu'l-Akziyye, 2/745,
[2] Suyutî'nin Musannafta olduğunu zikrettiği bu hadis
için, kaynaklarına baktım. Onu Musannafta bulamadım. Nihayet bu konuda,
Muhammed b. Ebibekr tarikiyle gelen şu hadisi buldum: "Rasululah (s.a.v.),
buyurdu ki: "Su, yol ve hurma ağacının döllenmesi konusunda şufa (hakkı)
yoktur." (Musannaf, 8/87)
Bu
konuda îbn Malik'in görüşü de böyledir. (Muvatta, Kitabu'ş-Şufa, 2/717)
Ebubekr
b. Hazm'dan gelen bir rivayette Osman b. Affan (r.a.) şöyle demiştir:
"Arazide hudutlar belli olunca, artık onda şufa olmaz. Kuyuda da şufa
hakkı yoktur. Hurma ağacının döllenmesinde de şufa hakkı yoktur."
Not:
Şufa: Satılan bir akan, o akara komşuluk edenin öncelikle alabilme hakkı.
[3] Hadis, İbn Mace'nin rivayet ettiği hadisin bir
kısmıdır, 2/749,
Müslim,
Kitabu'I-îman, 1/299,Ahmed, Müsned, 2/417.
[4] Birinci lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir, 2/242, Ayrıca
Müslim, Kitabu'1-İman,
Ebu
Davud, Kitabu'l-İcare, 2/244, Tirmizî, Ebvabu'1-Buyu', 2/389.
Tirmizî'ye
göre Ebu Hureyre'den rivayet edilen bu hadis, hasen ve sahihtir.
Sebep
konusundaki ikinci hadisi Darimî rivayet etmiştir. Sünen, Kitabu'l-Buyur, 2/164
[5] Hadisin lafzı Ebu Davud'a aittir. Sünen,
Kitabu'1-Buyu, 2/227.
Birinci
hadisin metni Buhari'ye aittir, Sahih, Kitabu'z-Zekat, 2/156,
Müslim,
Kitabu'1-Buyu1, 4/40. İkinci hadis: Müslim, Kitabu'1-Buyu', 4/29,
Tirmizî,
Kitabu'1-Buyu', 2/348, İbn Mace Ticarat, 2/747,Ahmed, 2/46.
[6] Ahmed, 5/190, Buharî, Kitabu'1-Buyu', 3/100, Ebu Davud, Kitabu'1-Buyu', 2/227
[7] Buharî, Kitabu'1-Buyu1, 3/96, Müslim, Kitabu'1-Buyu',
4/32, Ahmed, Müsned, 2/8,
Ebu
Davud, Kitabu'1-Buyu',, 2/226, Tirmizî, Ebvabu'1-Buyu', 2/382,
Nesâî,
Kitabu'1-Buyu',, 7/235, îbn Mace, Ticarat, 2/762
Not:
Ariyye; Buharî'de de açıklandığı gibi (Bakınız, 3/100) kişinin hurmalığındaki
hurmalardan bir kısmını fakirlerden birisine bağışlamasıdrr. Ancak bağışlayan
adam, bağışladığı kimsenin kendi bahçesine girmesinden hoşnud olmaması
durumunda tahmini olarak ağaçtaki yaş hurmayı hesap ederek ona karşılık, kuru
hurma verip yaş
hurmayı
satın almasıdır.
Nevevî,
Ariye şöyle olur demiştir: "Bahçe sahibi belirli ağaçlar üstünde bulunan
yaş hurmayı tahmin ve takdir ederek şöyle der: "Bu ağaçlar üzerinde
bulunan yaş hurmalardan mesela üç vesk (ölçü) kuru hurma hasıl olur. Sonra bu
yaş hurmaları üç vesk kuru hurma ile satar ve kuru hurmayı teslim alır.
Fethu'1-Barî
sahibi İbn Hacer ise, bu konuda çeşitli açıklamalar yapmıştır. Bunlardan bir
kısmı şöyledir:
1- Adam hurma bahçesi sahibine der ki:
"Şu
ve bu ağaçların üstündeki yaş. hurmadan kaç ölçek kuru hurmanın çıkacağını
tahminen takdir et ve bana o kadar kuru hurma ile sat." Bahçe sahibi de
tahmin ettiği miktarda ki kuru hurmayı adamdan alır ve anılan hurma ağaçlarını
adamın emrine verir.
2- Bahçe sahibi, bir veya birden fazla ağacın üstündeki
yaş hurmayı bir adama hibe eder. Fakat adam, hurmaların kuruma mevsimini
beklemkle zarar görür ve hurmaları yaş iken yemek istemez. Çünkü kuru hurmaya
ihtiyaç vardır. Bunu, azık ve zahire yapmak ister. İşte adam, ağaçlar üstündeki
yaş hurmadan ne kadar kuru hurma çıkacağını tahmin ve takdir eder. Sonra bunu
kuru hurma karşılığında ya bahçe sahibine yada başkasına satar ve kuru hurmayı
peşin olarak teslim alır.
[8] İmam Şafiî , el-Ümm, Kitabu'1-Bey', 3/47.
[9][9] Buharî, Kirabu'l-Muzarâa, 3/139, Ebu Davud,
Kitabu'l-Harac, 2/158, Tirmizî, Ebvabu'l-Ahkam, 2/419, Ahmed, 3/304, 327, 338,
356, 313, 381; Darimî, Kitabu'1-Buyu', 2/181.
İmam
Malik, "Zalim damardan maksad haksız olarak dikilen her ağaç ve kazılan
her kuyudur" demiştir.
Şevkanî
şöyle diyor:"Ölü toprak, hiç işlenmemiş (birisine ait olmayan) topraktır.
Toprağın işlenmesi hayata, terkedimesi ise ölüme benzer. Toprağı ihya etmek şu
manadadır:
Daha
önce kimsenin mülkü olmayan bir toprağı bir şahsın ekmek, sulamak, ağaç dikmek
ve bina yapmak suretiyle canlandırmaya karar vermesidir. Böylece orası onun
mülkü olmuş olur.
Hadis-i
şerifte "zalim damar sahibine bir hak yoktur" sözündeki
"damar"dan kasıd, ağacın başkasının arazisine gömülen kökleridir. Bir
başka görüşe göre ise yiin' "ırk" kelimesinin, "zalim"
kelimesine izafe edilmesi halinde ise, mana yine aynı olur. Alimler arasında
hadis-i şerifte geçen tabirinin isim
tamlaması (izafet) şeklinde olması yahut şeklinde sıfat mevsuf olması
konusunda ihtilaf vardır. (Ancak biraz önce de dediğimiz gibi ister öyle, ister
böyle olsun, mana değişaıemektedir.)
Rabia,
bu konuda şöyle diyor: "Zorla gasbetme, ya batınî olur ya da zahirî olur.
Batınî olan; kişinin su kuyusu açması ve maden çıkarması şeklinde olur. Zahirî
olan ise; kişinin arazi üzerine ağaç dikmesi yahut bina dikmesi şeklinde olur.
Geniş malumat için bakınız:Şevkanî, Neylu'l-Evtar, 5/340.(Geniş bilgi için
bakınız: Sünen-i Ebu Davud Tercümesi ve Şerhi c. 11 s. 403-406)
[10] Ebu Davud, Kitabu'l-Harac ve'l-Fey ve'1-tmara, Bab-u
fi îhyai'I-Mevat, 2/158.
[11] Ahmed, Müsned, 3/297, lafız kendisine aittir. Nesâî,
Kitabu'r-Rükba ve'1-Umra, 6/228,
Buharı,
Kitabu'1-Hibe, 3/216, Müslim, Kitabu'l-Hibat, 4/152,
Ebu
Davud, Kitabui-Buyu1, 2/263, 264, Tirmizî, Kitabu'l-Ahkam, 2/402. Hadise haşen
ve sahihtir, demiştir. îkinci hadis: Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/189
[12] Yani "ömrüm oldukça, bu şey senindir. Yani senin
tasarrufundadır" manasına gelmektedir. Ancak vefatından sonra o mal asıl
mirasçılara döner. Mesela bir ev, bir adama kullanması için, mal sahibinin ömrü
boyunca verilmiş olsa, vefatından sonra ev, mal sahiblerinin varislerine kalır.
[13] Hadisin lafzı Ahmed'e aittir, 3/299. Hadiste geçen
"Umra" ifadesi "Ömür" kelimesinden alınmıştır; yani
"hayat" manasınadır.
Cahiliyye
devrinde mesela, bir adam birisine bir ev verdiğinde ona, "ömrün boyunca
onu sana verdim ve hayatın boyunca mubah kıldım" derdi. Bunun için,
yapılan bu işe "umra" denilmiştir.
[14] el-Ümm, 3/60, Ebu Davud, Kitabu'l-îcare, 2/255,
Tirmizî, Kitabu'1-Buyu', 3/376,
Nesâî,
Kitabu'1-Buyu1, 7/223, İbn Mace, Kitabu't-Ticarat, 2/754, Ahmed, 6/80, 116,
161.
[15] Ebu Davud, Kitabıfl-İcarat, 2/255, ibn Mace, 2/754.
Not:
Tazmin mukabilinde haracın tefsiri şudur: Köleyi satın alan kişi, onu
hizmetinde kullanır ve bilahare, kölede eski bir ayıp (kusur) bularak satıcıya
iade eder. Bu durumda gaile (gelir ve irat) müşteriye aittir. Çünkü köle ölse
idi müşterinin malından kendi hesabına helak olacaktı.
Buna
benzer meseleler de böyledir. Bunlarda haraç (gaile), tazmin mukabil indedir.
(Bakınız,
Tirmizî, Kitabu'1-Buyu', 3/376)
Ayrıca,
İbnü'1-Esir, en-Nehaye fi Garibi'l-Hadis, 1/286, 287
[16] Birinci hadis, Buharî'nin rivayet ettiği hadisin bir
kısmıdır, Kitabu'1-Hars, 3/141,
Müslim,
Kitabu'1-Buyu', 4/49,
Ahmed,
Müsned, 2/64, İkinci hadisin lafzı Ahmed'e aittir, 2/11, Müslim, Kitabu'1-Buyu',
4/49, İbn Mace, Kitabu'r-Ruhun, 2/819.
Hadiste
geçen Sj-jK n: Muayyen bir payla mesela
üçte bir, dörtte bir şeklinde araziyi kiraya vermektir. Muhabere, hayber
kökünden gelmektedir. Zira bu işi genel olarak Hayberliler yapmakta idiler. Ancak
mahsulün yarısı mal sahibine, yansı ekene ait idi.
Birinci
hadisin lafzı Bııharî'ye aittir, Kitabu'l-Mıızaraa, 3/137,
Müslim,
Kitabu'1-Buyu', 4/52, Ahmed, 3/463, (Hadisi manasıyla rivayet etmiştir) İkinci
hadis, (lafız, Ahmed'e aittir) 5/182-187, İbn Mace, Kitabu'r-Ruhun, 2/822, Ebu
Davud, Kitabu'1-Buyu1, 2/231, Bu son kaynaklar yakın lafızlarla rivayet
etmişlerdir. Üçüncü hadisin lafzı Ahmed'e aittir, 1/178, Ebu Davud,
Kitabu'1-Buyu', 2/231, Nesâî, Kitabu'l-Muzaraa, 7/38 (yakın lafızlarla). Bu
konu ile ilgili olarak Müslim, Hanzala b. Kays el-Ensarî'nin şöyle dediğini
rivayet eder:
"Rafi
b. Hadic'e, altın ve gümüş karşılığında arazinin kiralanma durumunu sordum.
Dedi ki:
"Bunda
bir sakınca yoktur. Kaldı ki insanlar, Hz. Peygamber zamanında su boyları, ark
başları tarla sahiplerine tahsis edilmek ve ekinden bir şeyler vermek şartıyla
icar yaparlardı.
Bazen
birine ait olan yer telef olur, ötekinin hissesi selamette kalır; bazen de
ötekinin hissesi kurtulur, berikinin ki telef olurdu. Halk için bundan başka icar
şekli yoktu. İşte bu sebepten dolayı, ondan nehiy buyuruldu. Ama malum ve
garantili bir şey olursa onda beis yoktur" dedi.
Bu
hadis, tarlanın kiraya verilmesinin mutlak nehyedilme durumunu açığa
kavuşturur. Zira hadisin manası, altın ve gümüşten belirlenen ücret
karşılığında tarlanın, kiraya verilmesinin sıhhatine delil teşkil eder. Diğer
kıymeti haiz olan şeyler de buna kıyas edilebilir. , Mahsulden üçte bir, dörtte
bir almak suretiyle kiralamak da caizdir. (Sübülü's-Selam, 3/103)
[17] Celalü'd-Din Es-Suyûtî, Esbâbu Vurudi’l-Hadis Hadisler
ve Sebepleri, İhtar Yayıncılık: 142-142.