19- Hadis[1]: Buharî ve Müslim Enes'ten rivayet ettiklerine göre
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse namaz
vaktinde uyursa veya
unutarak onu kılmazsa, bunun keffareti .hatırladığı zaman hemen kılmasıdır.
Ayrıca,b;r keffaret yoktur, (ayet-i kerimede de) "beni anmak için namaz
kıl" diye.buyurulmuştur."
20- Sebep: Ebu Ahmed el-Hakim -ki asıl isminin Muhammed b. îshak
el-Hafız olduğu, emâîisinin bir bölümünden anlaşılmıştır- diyor ki: "Ben,
Ebu Cafer Muhammed b. Hüseyin el-Hanavî'yim. Bana Muhammed b. el-A'la, ona
Halef b. Eyyub el-Arnirî, ona Ma'mer, ona da Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona
da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Rasuluîlah (s.a.v.) gece yolculuklarının
birisinde güneş doğuncaya kadar uyuya kaldı. Kalkınca namazını kıldı ve şöyle
buyurdu:
"Kim namaz
vaktinde uyur veya namaz kılmayı unutursa, hatırladığı an, onu kılsın."
Sonra şu ayet-i kerimeyi okudu: "Beni anmak için namaz kılınız."
Ebu Ahmed el-Hakim,
sözüne devamla diyor ki: "Ben, Veliyyuddin el-Irakfnin mecmualarının
birinde şeyhin el yazısıyla hadisin metnini aynen gördüm.
Müslim, Kitabu'i-Mesacid, Bab-u Kazai's-Salat,
2/327
Ahmed b. Hanbal,
(4/421) ve Müslim, hadisi îmran b. Husayn'dan değişik lafızlarla rivayet
etmişlerdir.
Nesâî, yakın
lafızlarla hadisi rivayet etmiştir.
Ahmed b. Hanbel, îmran
b. Husayn'dan (4/441) şöyle rivayet eder: "Ashab dediler ki: "(Vakti
geçen namaz için), Onu yarın ki vaktinde mi iade edelim (kılalım)?"
Buyurdu ki: "Yüce Rabbiniz, aranızda faiz alışverişi yaparken bundan sizi
men etmedi mi?"
Yine Ahmed b. Hanbel,
(5/309) Ebu Katade'den yaptığı bir rivayette şöyle demiştir: "Rasuluîlah
ve Ashabı, namaza kalktılar ve onu kıldılar. Rasuluîlah buyurdu ki: "Geçen
namazı yarın ki vaktinde kılınız."
Suyutî, İbn
Seyyidi'n-Nas'tan yaptığı nakilde iki rivayetin arasını cem ederek şöyle
demiştir: "Lfi^a-Jj ifadesindeki La zamiri, yarın ki namaza racidir
(onunla ilgilidir). Yani geçen namazı hergün yaptığı gibi üzerine fazlalık
eklemeden kılsın. Lafızların hepsi aynı manada ittifak edip, başka türlüsü caiz
değildir." Bakınız, Zehrii'r-Riba ale'l-Mücteba, 1/238.
Ebu Ahmed el-Hakim, Emâlî'sini.n
bir yerinde şöyle diyor: "Zührî'nin, Said'den, onun da
JBfouiTilureyro&en müsned olarak rrvayet ettiği Ma'mer hadisi, garibdir.
Bunu, Halef b.jEyyub eİTAmiifnin dışında kimsenin rivayet; ettiğini ve Ebban b.
Yezid je|rtAftar'ın da Ma'mer'den rivayetinden başka bilmiyorum. Şeyh Veliyyu
demiştir ki: "Bu meşhur suale aşağıdaki şejriîde cevap verilmesi
uygundur:
; . .
Soru: Namaz geceleyin
(Sabah Namazı) farz olduğu halde Cebrail, onu neden o vakitte değil de öğle
vaktinde hatırlatmıştır?
Cevap: Denilebilir ki
Hz. Peygamber, sabah (namazı) vaktinde uyuyordu. Uyuyan kişi mükellef değildir.
Bu cevap yeterlidir. Hadisin isnadı sahihtir.
Eten. (M-ataıerî).
derirruki, "Bu hadisten murad, her hangi bir gecede yürüme ve o zamandaki,
Sabah Namazı vaktindeki uyumadır. Yoksa onun (Zührî) dediği gibi Miraç Gecesi
kasdedilmemiştir. Buradaki ^j-uJ lafzı (gece yürüyüşü), İsrâ Sûresi'nin ilk
ayetindeki
lafzıyla karıştırılmıştır.
21-[2] İkinci bir sebep: Hadisi, Tirmizî rivayet ederek sahih olduğunu
söylemiştir. Nesâî de Ebu Katade'nin şöle dediğini rivayet etmiştir:
"Sahabe, uyku vesilesiyle namazı kılmama durumlarını Rasuluîlah (s.a.v.)'a
anlattılar. O da cevaben buyurdu ki: "Uykuda namazı terk söz konusu
değildir. Ancak namazı terk etme uyanıkken olur. Sizden biriniz namazını
unutur, yahut namaz vaktinde uykuya dalarsa, hatırladığı an hemen kılsın."
22- Ahmed b.
Hanbel, Ebu Katade'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Biz, Rasulullah
(s.v.v.) ile (bir seferde) beraberdik. Buyurdu ki: "Eğer siz, yarına kadar
suya ulaşamazsamz, susuz kalırsınız." Bunun üzerine insanlar, bin an evvel
suya kavuşmak arzusuyla süratlendiler. Ben, Rasulullah'ın yanında bulunuyordum.
Bu arada Rasulullah'ın bineğinin eğeri eğildi. Rasulullah (s.a.v.) da
uyuklamaya başladı. Ben O'na düşmemesi için destek oldum.
Sonra uyandı ve,
"Kim o?" buyurdu. Ben de, "Ebu Katade'yim" dedim. O da,
"Ne zamandan beri binek üzerindesin?" buyurdu. Ben de, ."geceden
beri" dedim. O da, "Rasulü'nü muhafaza ettiğin gibi, Allah (c.c.)
seni muhafaza etsin" diye buyurdu. Sonra buyurdu ki:
"Eğer bir yerde
konaklarsak namazımız konusunda dikkatli olalım (bu arada bir ağaca yöneldi ve
indi. Buyurdu ki: "Bak kimseyi görüyor musun?" Dedim ki: "İşte bir
atlı, iki atlı daha." Derken sayı yediye ulaştı). Sonra uyuduk. Güneş
etrafı ısıttı, sonra uyandık.
Rasulullah (s.a.v.),
bineğine bindi, yürüdü. Biz de arkasından
kısa bir süre yürüdük.
Sonra bineğinden indi
ve buyurdu ki:
"Yanınızda su var
mı?" Ben de dedim ki: "Evet. Abdestlikte biraz su var." Buyurdu
ki: "Onu bana getir." Ben de suyu O'na verdim. Dedi ki: "Onunla
abdest alınız." Bunun üzerine bütün cemaat abdest aldı. Bir yudum da
arttı. Sonra buyurdu ki: "Ey Eba Katade! Onu muhafaza et. Çünkü onun için
bir haber daha olacak." Nihayet Bilal (r.a.) ezan okudu. Fecirden önce iki
rekat namaz kılındı. Sonra Sabah Namazı kılındı. Akabinde Rasulullah bineğine
bindi. Biz de bineklerimize binerek yola koyulduk.
Yolculardan bir kısmı
diğerlerine "namazımızı unuttuk" dediler. Rasulullah (s.a.v.),
-onlara dönerek- "Ne diyorsunuz?" buyurdu. "Eğer konuştuğunuz
mesele dünya işi ise, siz onu bilirsiniz. Ancak din ile ilgili bir mesele ise
bunu ben bilirim." Dedik ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Namazlarımızı
unuttuk." O, "Uykuda unutma olmaz, unutma sadece uyanıkken olur"
buyurdu. "Böyle olduğunda her ne kadar vakit geçse de namazınızı
kılınız."
23- Hadis[3]: Ahmed b. Hanbel, es-Saib b. Ebi's-Saib'den, o da Hz.
Peygamber'den şunu nakletmiştir: "Oturanın namazı, ayakta kılanın
namazının yansı kadardır."
24- Buharî, îmran b. Hüseyrt'&enlan'ın şöyle
buyurduğunu rivayet eder: "Oturarak namaz kılan kiînsfehin sevabı, ayakta
kılanın sevabının yansı kadardır."
25- Sebep[4]: Abdurrezzak (Musannafında) ve Ahmed, Enes'in şöyle
dediğini rivayet ederler: "Hz. Peygamber, Humma-(hastalıği)nın yayıldığı
ve insanlann hummaya yakalandığı bir sırada Medine'ye geldi. Mescide gitti ve
insanîann oturarak namaz kıldığını (görünce) şöyle buyurdu: "Oturanın
namazı (nın sevabı) ayaktakinin namazının (sevabının) yansı kadardır."
Bundan sonra insanlar ayakta namaz kılma zahmetine katlandılar.
26- Abdurrezzak, Abdullah îbn Amr'in şöyle dediğini
rivayet eder: "Biz Medine'ye geldik, gelişimizin akabinde Medine'nin
şiddetli vebalanndan birisi bizi yakaladı. însanlar oturarak çokça nafile namaz
kılıyorlardı. Nebî (s.a.v.), gündüzün tam sıcak vaktinde onlara uğradı. Onlar
oturarak nafile namaz kılıyorlardı. RâsuluIIah (s.a.v) buyurdu ki:
"Oturanın namazı ayakta kılanın namazının yansıdır." Bunun üzerine
insanrlar ayakta namaz kılmalarının külfetine katlanmaya başladılar.
27- Hadis1[5]: Buharî ve Müslim'in, Ebu Hureyre'den bildirdikleri
rivayete göre Rastfiulrah (s-^vrH-şÖyİe buyurmuştur: "Herhangi biriniz
başınızı imamdan, evv^kaldırdığı zaman, Allah'ın onun başını eşek başına
çevirmesinden -yahut onun suretini eşek suretine çevirmesinden- korkmaz
mıki?"
28 Sebep[6]: Ahmed b. Hanbel, Ebu Saidi'l-Hudrî'den şunu rivayet
etmiştir: "Bir adam Peygamber'in arkasında namaz kılıyordu. Peygamber'den
evvel rukua gidiyor ve ondan evvel başını kaldırıyordu. Hz. Peygamber, namazı
tamamlayınca sordu ki: "Bu şekilde yapan kimdir?" Adam, "benim,
ey Allah'ın Rasulü, (doğrusu) öyle midir böyle mi? diye öğrenmek istedim"
diye cevap verdi.
Bunun üzerine
Rasuluîlah (s.a.v.): "Namazı noksan kılmaktan korkunuz. îmam, rükûa
gittiği zaman rükûa gidiniz. Rükûdan başını kaldırdığı zaman siz de
kaldırınız" diye buyurdu.
29- Hadis[7]: Ebu Davud, Ebu Said el-Hudrî'den rivayet ettiğine
göre, Rasuluîlah dediği vakit, şunu da derdi: "Allah'ım, Rabb'im Sana yer
ve gök dolusu hamdolsun, aralarındaki herşey dolusu ve daha başka dilediğin
şeyler doluşunca hamd Sana mahsustur. Ey Mecd ve Sena'ya layık olan, kulun -ki,
hepimiz Sana kuluz- söyleyeceği en layık söz şudur: "Allah'ım Sen'in ihsan
ettiğine mani olacak yoktur. Sen'in mani olduğuna da lütfedecek yoktur. Hiçbir
servet sahibi fayda veremez. Bütün servetler, Sen'dendir."
30- Sebep:
İbn Mace ve Ebu Muti', Emâlîsi'nde İbn Ömer'den şunu rivayet ederler. Diyor ki:
"Eba Cuhayfe (r.a.)'nin şöyle dediğini işittim: Rasuluîlah (s.a.v.)'ın yanında
zenginliklerden bahsolundu. Rasuluîlah (s.a.v.), o sırada namazda idi. Adamın
biri, "falan adam at zenginidir (tüccarıdır)", bir diğeri de,
"falan adam da deve zenginidir" dedi. Bir başkası da, "fulan da
koyun zenginidir (tüccandır)" birisi de "fulan da köle
tüccarıdır" dedi.
Rasuluîlah (s.a.v.)
namazını bitirip, son rekattan başını kaldırınca şöyle buyurdu: "Ey
Allah'ım! Rabb'im, Sana yer ve gök dolusu hamdolsun. Aralarındaki herşey dolusu
ve daha başka dilediğin şeyler doluşunca hamd Sana mahsustur. Ey Mecd ve
Sena'ya layık ilan, kulun -ki, hepimiz Sana kuluz- söyleyeceği en layık söz
şudur:
"Allah'ım Sen'in
ihsan ettiğine mani olacak yoktur. Sen'in mani olduğuna da lütfedecek yoktur.
Hiçbir servet sahibi fayda veremez. Bütün servetler, Sen'dendir."
Rasuluîlah (s.a.v.)
servet sözünü telaffuz ettiğinde, durumun onların dediği gibi olmadığını
anlamaları için sesini iyice uzattı (yükseltti)."
31- Hadis[8]: Kütüb-i Sitte İmamları'nın, Ebu Hureyre'den (r.a.)
rivayet ettiklerine göre Rasuluîlah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Namaz
için ikamet edildiği zaman sekinet ve vakarla namaza doğru yürüyünüz, koşarak
gitmeyiniz. Namazın eriştiğiniz kadarını imamla kılınız, kaçırdığınız kısmım
kendiniz tanılayınız."
32- Sebep: Ahmed b. Hanbel, Buharı ve Müslim, Ebu Katade'den, o
da babasından şöyle demiştir:
"Biz,
Peygamber'le birlikte namaz kılmakta olduğumuz sırada, Peygamber birçok
kimselerin koşuşma sesini'işitti. Namazı kıldırdıktan sonra, "Ne
oluyorsunuz?" diye sordu.
-"Namaza yetişmek
için acele ettik" dediler. Peygamber: -"Öyle acele acele
koşuşmayınız. Namaza geldiğiniz zaman vakar ve sekinetten ayrılmayınız -ağır
ağır yürüyünüz-. Namazdan yetiştiğiniz kadarını (ima-mla beraber) kılınız,
kaçırdığınızı da (sonra yalnızca) tamamlayınız."
33- Hadis[9]: Tiimizî, Ali'den ve Amr İbn Mürre'den, o da
babasından, o da îbn Ebi Leyla'dan, o da Muaz'dan rivayet ettiğine göre
Rasıılullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz, namaza geldiği
vakit, imam ne durumda ise imamın yaptığının aynısını yapsın."
34- Sebep: Taberanî, Muaz'm. şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Rasulullah (s.a.v.) zamanında insanlar şöyle yapıyorlardı: Onlardan bir
tanesi namazın bir kısmını kaçırıp, (imama uyacağı) zaman namazdakilere
sorardı. Onlar da ona, ne kadarını kaçırdığını işaret ederlerdi. O da kaçırdığı
kısmını kılar sonra onlarla beraber namaza girerdi.
(Bir namaz vakti) Muaz
(r.a.) Mescid'e geldi. Cemaatin namazda ka'da'de olduğunu görünce o da, onlarla
beraber oturdu. Rasulullah (s.a.v.) namazı bitirip, selam verince Muaz ayağa
kalkıp geçirdiği kısmı tamamladı. Bunun üzerine Rasulullah buyurdu ki:
"(îşte bundan .sonra) siz de Muaz'ın yaptığı gibi yapın."
Muaz'dan gelen bir
rivayet de şöyledir: "Eledim ki: "Ben imamı namazda, kendi bulunduğum
hal dışında bulmadım. Ben onları namazda ne durumda bulduysam o şekilde iktida
ettim. Bunun üzerine Rasuîullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Muaz (bu konuda)
sizin için iyi bir adet bırakmış oldu. Siz, ona uyunuz. Sizden biriniz, namazın
bir kısmını geçirmiş olursa, ulaştığı yerden itibaren, imamla beraber namazını
kılsın. İmam selam verince geçirdiği namazın gerisini tamamlasın."
35- Hadis[10]: Buharı ve Müslim, îbn Ömer'den, Rasulullah
(s.a.v.)'ın şuyle böyölruduğunu rivayet ederler: "Kim bu baklayı (yanı
sarımsağı) yerse, kokusu gidinceye kadar mescidimize yaklaşmasın."
36- Müslim, Ebu
Hureyre'den şöyle rivayet
etmiştir. Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Kim bu ağaçtan yerse,
mescidimize yaklaşmasın, (yediği) sarımsağın kokusuyla bize eziyet
vermesin."
37- Sebep[11]: Ahmed b. Hanbel, Muğire b Şu'be'nin şöyle dediğini
rivayet eder: "Sarımsak yedim, sonra Rasulullah (s.a.v.)'ın namazgahına
gittim. Namazdan bir rekat kaçırdığımı anladım. Rasulullah (s.a.v.), namazı
bitirince, ben namazın geriye kalanım tamamlamaya kalktım. Bu arada sarımsak
kokusu yayılınca, Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Bu bakla (sarımsak)dan
kim yerse, onun kokusu gitmedikçe mescidimize yaklaşmasın."
Namazı bitirince
Rasulullah (s.a.v.)'ın yanına gittim ve dedim ki: "Ey Allah'ın Rasulü,
benim özrüm var. Elini bana uzat" dedim. O da buyurdu ki: "Vallahi bu
(teklifini) kolay buldum." Elini bana uzattı ve ben de elini tuttum,
yenimden göğsüne kadar götürdüm. Rasulullah göğsümü çok sinirli buldu ve
buyurdu ki: "Gerçekten senin özrün var."
38 Sebep: Ahmed b. Hanbel ve Müslim, Cabir (r.a.)'in şöyle
dediğini rivayet ederler: "Nebi (s.a.v.), Hayber'in fethi sırasında soğan
ve pırasa yemeyi nehyetti. Bir grup, onları yiyip mescide geldi. Bunun üzerine
Rasulullah (s.a.v., buyurdu ki: "Ben, sizi kokusu hoş olmayan şu iki
sebzeden men etmedim mi?" Dediler ki: "Evet ey Allah'ın Rasulü men
ettin. Ancak biz çok acıkmıştık." Rasulullah
39- Ahmed b. Hanbel, Ebi Sa'lebeti'l-Huşna'nın şöyle
dediğini rivayet eder: " Ben Rasulullah'la beraber bir gazada
bulunuyordum. İnsanlar çok acıkmışlardı. O arada bir ehl-i eşek rastladı, biz
onu kestik. Durum Hz.Peygamber'e haber verildi. O da insanlara duyurmak için
Abdurrahman b. Avf a şunu emretti: "Ehl-i eşeklerin etleri helal değildir.
Bunu gözgöre göre kimse yiyemez. Ben
Allah'ın
Rasulü'yüm."
Sonra buyurdu ki:
"Biz, soğan ve sarımsak bostanlarına rastladık. İnşalar çok acıkmış,
zahmet çekmişlerdi. Dolayısıyla ondan (yiyip) rahatladılar. Derken soğan ve
sarımsağın kokusu mescide yayıldı. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) buyurdu
ki: "Şu kötü kokulu sebzeden yiyen, bize yaklaşmasın." (Sonra)
buyurdu ki: "Yağma edilen mal, yırtıcı tırnaklı hayvan ve mücessime (yerde
yuva yapan tavşana benzer büyük fare) helal olmaz."
40- Ahmed b. Hanbeî ve Müsün?, Ebi Said'in şöyle dediğini
rivayet ederler: O, şöyle dedi: "Hayber fethedilinceye kadar biz bakla
tarlalarında kalıyorduk. Çok acıkmamızdan dolayı, soğan, sarımsaktan doyuncaya
kadar yedik. Sonra mescidi kokutmuş olduk. Koku Rasulullah (s.a.v.)'a erişince
buyurdu ki:
"Kim bu kötü
kokulu sebzeden bir şey yerse mescidde bize yakın durmasın." Bunun üzerine
insanlar, şöyle dediler: "(Soğan, sarımsak ye pırasa) haram kılındı haram
kılındı." Bu söz, Rasulullah (s.a.v.)'a ulaşınca buyurdu ki: "Ey nas!
Allah'ın helal kıldığı şey, bana haram değildir. Fakat bunlann kokusu hoş
değildir."
41-Hadisı[12]:Buharî ve Müslim, Ebi Katade (b. Kıbî)'nin Rasulullah
(s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu naklederler: "Rasulullah. (s.a.v.) buyurdu
ki; "Sizden biriniz bir mescide girdiğinde iki rekat namaz kılmadıkça
oturmasın.®
42-Sebep[13]: Buharı, Müslim ve Ahmed b. Hanbel, Cabir îbn
Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet ederler: "Süleyk adındaki bir sahabe
camiye geldi ve hemen oturdu. 'O esnada Rasulullah, cemaata hutbe irad
ediyordu.) Süleyk'e emretti ki: "fki rekat namaz kıl." Sonra
Rasulullah (s.a.v.) cemaata dönerek şöyle buyurdu: "Sizden biriniz, imam
hutbe okurken mescide geldiğinde iki rekat namaz kılsın. Her iki rekatı da kısa
tutsun."
43- Ahmed, Buharı ve Müslim, Ebu Katade'nin şöyle
dediğini rivayet etmişlerdir: "Mescide girdiğimde Rasulullah (s.a.v.),
insanların arasında oturuyordu. Ben de (hemen gidip yanlarına oturdum.
Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
-"Oturmandan önce
niçin iki rekat namaz kılmadın." Ben: -"Sen'i ve insanları oturur
halde bulduğum için ben de oturdum" diye cevap verdim. Rasulullah (s.a.v.)
şöyle buyurdu: "Sizden biriniz mescide girdiği zaman iki rekat namaz
kılmadan oturmasın."
44-Hadis[14]: Buharı ve
Müslim, Zeyd b.
Sabit'ten Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
"Ey insanlar evlerinizde namaz kılınız. Şüphesiz ki farz namazlar hariç,
kişinin en faziletli namazı evinde kıldığıdır."
45-Sebep[15]: Ahmed b. Hanbel, Buharı ve Müslim, Zeyd b. Sabit'ten,
Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "Peygamber,
mescid içinde itikâf için hasırdan bir hücre edinmişti (Ramazanın son on
gününde). Birkaç gece buradan çıkıp cemaatle
46-Hadis[16]: Buharî
ve Müslim, İbn
Ömer'den, Rasulullah(s.a.v.)'m şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
"Sıcak,
şiddetlendiği vakitte,
namazı serinliğe bırakınız. Çünkü sıcağın şiddeti cehenemin
kaynamasmdandır."
47- Sebep[17]: Ahmed b. Hanbel, Muğire b. Şu'be'nin şöyle dediğini
rivayet eder: "Biz öğle vakti, sıcağın şiddetli zamanında Hz. peygamber
ile birlikte öğle namazı kılıyorduk. Bize buyurdu ki: "Namazı serine
bırakınız. Çünkü sıcağın
şiddeti cehennemin
kaynamasındandır."
48-Hadis[18]:Ebu Davud, İbn Mace ve Hakim,Bera’dan şöyle rivayet etmişlerdir: "Nebî
(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah Teala ilk safta olanları mağfiret eder,
melekleri de onlara dua ederler"
49- Sebep[19]: îbn Ebi Şeybe, Mücahid'in şöyle dediğini rivayet
eder: "Rasulullah (s.a.v.),-birinci safta bir rikkat gördü ve buyurdu ki:
"Allah Teala ve Melekleri ilk safa salat ederler." Bunun üzerine
birinci saf için insanlar hücum ettiler.
50- Hadis[20]: Teşehhüd hadisleri1, (................)
51-(..................)
52- [21]Taberanî,
Abdullah b. Ebi Evfa'nın şöyle dediğini rivayet eder: "Müşrikler, Mekke'ye
girdikleri zaman ilahları olan putlara, "selam size! Ne hoşsunuz"
diye selamlarlardı. Bunun üzerine Allah Teala da Peygamber'ine buyurdu ki:
"Sen, selamlama ve hoş olma (Tahiyyat ve Tayyibat) ancak Allah (c.c.)'a
aittir de."[22]
[1] Hadisi, Buharî rivayet etmiştir. Lafız da ona aittir.
Kitab-u Mevakıti's-Salah, î/154
Müslim,
Kitabu'l-Mesacid, Bab-u Kazai's-Salah, 2/334, Ebu Davud, Kitabü's-Salat, Bab-u
Men an Salatin ev Nesiyeha,
1/105,
Ahmed,
Enes'ten yakın ifadelerle rivayet etmiştir. Müslim, hadisi üç tarikle rivayet
eder:
1-Ebu
Avane tariki. Bu tarikte dJj V) I4J
S^U^V ibaresini
zikre
tmemiştir.
2-
Katade tariki,
3-
Musenna'nın, Katade'den rivayet ettiği tarik. Bu üç tarikin lafızları birbirine
yakındır.
Tirmizî,
Kitabu's-Salat, Bab-u Ma cae fi'n-Nevmi ani's-Salah, Ebu İsa (Tirmizî), hadise
"hasen ve sahihtir" der.
Nesâî,
Kitabu's-Salah, Bab-u fi Men name an Salatin, 1/236,
Darimî,
Kitabu's-Salat, Bab-u Men name an Salatin ev Nesiyeha,
Ahmed
ve diğerleri hadisi yakm lafızlarla Enes'ten rivayet etmişlerdir.
İbn
Mace, Kitabu's-Salat, Bab-u Men name ani's-Salati ev Nesiyeha, 1/227
Nesâî,
Kitabu's-Salat'ta, Ebu Hureyre'den yakın lafızlarla rivayet ettiği hadiste,
Ma'mer'in Zühri'ye şöyle dediğini kaydeder: "Rasulullah böylemi
okudu?" O da "evet" dedi."
Ben,
Suyutî'nin, "Zührü'r-Riba Ale'l-Mücteba", 1/239'da şöyle
dediğini
gördüm: Bu kıraat ^^il SiUaJI f-Sl iki
"lam" iledir.
Yani
lsj£'M şeklinde hatırlatma manasına masdardır. Mana şöyle olur: "Onu
hatırladığın vakit namaz kıl." Ancak bu kıraat Yedi Kıraat'tan değildir.
[2] Nesâî, Kitabu's-Salat, 1/237,
Tirmizî,
Ebvabu's-Salat, 1/114, Tirmizî, Ebu Katade'nin bu hadisine "hasen ve
sahihtir" dedi.
Üçüncü
Sebep-. Hadisin bir kısmı Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde mevcuttur. 5/298,
Buharî,
Kitabu'l-Mevakit, Babu'1-Ezan Ba'de Zehabi'1-Vakt,
[3] Müslim, Kitab-u Salati'l-Müsafırin, 2/386,
Ahmed,
Müsned, 3/425, 4/435, 442, 443,
Ebu
Davut, Kitabu's-Salat, Bab-u fi Şalati'1-Kaid, 1/218,
Malik,
Kitab-u Salati'l-Cemaat, Amrîbnu'I-As hadisi, 1/136,
Tirmizî,
Ebvabu's-Salat, Tmran b. Husayn hadisi, 1/231, Tirmizî, hadisin hasen ve hadis
olduğunu söylemiştir. Ancak özürlü olan, hasta olan, oturarak namaz kılarsa
ayaktaki kadar sevap alır.
Müslim'in
Cabir b. Semüre'den rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber, "Ancak ölümü
anında oturarak namaz kılmıştır."
Darimî,
Bab-u Salati'1-Kaid, 1/262,
Ahmed,
(2/162) bu rivayet şöyledir: Abdullah b. Amr diyor ki: "Hz. Peygamber'in
oturarak namaz kıldığını gördüm ve dedim ki: "Sen kendi söylediğini kendin
yaptın. Demiştin ki: "Oturanın namazının sevabı, ayakta namaz kılanınkinin
yansı kadardır. Halbuki Sen oturarak kılıyorsun." Buyurdu ki:
"Evet
fakat ben, şu andaki (durumum), sizin birinizin (durumu) gibi değildir."
Yani bunun manası, Rasulullah hasta olduğundan ayakta durması meşakktat
verdiğinden oturarak kılmıştır."
Bakınız;
en-Nevevî, Müslim Şerhi, 2/387.
[4] Birinci hadisin lafzı, Ahmed b. Hanbel'e aittir. Aynca
şu kaynaklara bakılabilir:
Abdurrezzak
Musannef, 2/472.
İkinci
hadisin kaynaklan: Musannef, 2/471,
îbn
Mace, Kitab-ü İkameti's-Salat, 1/388.
[5] Hadisin metni Buharî'ye aittir. 1/177. Müslim, Kitab-u
bedi'1-Ezan, 2/73, Darimî, Kitabu's-Salat, 1/244, Ebu Davud, Kitabu's-Salat,
1/149
[6]: Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/43
[7] Hadisi, Ebu Davut, Kitabu's-Salat, 1/95'te rivayet
etmiştir.
Ahmed
b. Hanbel, Müsned, 3/87, îbn Mace, Îkametü's-Salat, 1/284, Hadisin şerhi için
fakınız, Nihaye, 1/147
[8] Hadisin metni Tirm.izî'ye aittir, 2/51,Buharî,
Kitabu'I-Ezan, 1/164,Müslim, Kitabu'l-Mesacid, 2/245,
Ebu
Davud, Kitabu's-Salat, 1/135,Darimî, Kitabu's-Salat, 1/236,Ahmed b. Hanbel,
Müsned, 5/310, 2/460, 1/68.Ebu îsa şöyle demiştir: "Mescide yürüme
konusunda ilim ehli ihtilaf etmiştir. Bir kısmı birinci tekbiri kaçırmamak için
biraz sürat etmenin caiz olduğunu düşünmüşlerdir. Bir kısmı ise bunu da kerih
görmüştür.Hadisin lafzı Ahmed b. Hanbel'e aittir, 5/303,
Buharî,
Kitabu'1-Ezan, 1/163,
Müslim,
Kitabu'l-Mesacid, 2/247.
[9] Hadisi Tirmizi, Ebvabu's-Salat'ta zikretmiştir, (2/51)
"hadis gariptir" demiştir. Ebu Davud, Kitabu's-Salat, 2/206, Ahmed b.
Hanbel, 2/427, 3/243, Hadis- Taberanî, Ebu Umame'den bu hadisi biraz değişik
bir ifade ile rivayet etmiştir:
"Adam,
mescide girdiğinde insanları namaz kılar durumda bulunca, yanındakine, namazın
hangi rekatında olduklarını sorardı. O da kendisine namazdan ne kadar
geçirmişse onu bildirirdi. Namaza geç kalan, kaçırdığı rekatları eda eder,
sonra cemaata yetiştiği yerden devam ederdi.
Derken
birgiin Muaz geldi. Ona namazdan ne kadar kaçırdığını şöyle şöyle işaret
ettiler. Fakat o, başkalarının yaptığı gibi yapmayıp hemen cemaata uydu. Namaz
bitince geçirdiği rekatları, kalkıp eda etti. Bu durum, Peygamber (s.a.v.)'e
haber verilince buyurdu ki:
"Muaz
çok güzel yapmış. Siz de onun yaptığı gibi yapın." Heysemî,
Mecmeu'z-Zevaid, 2/80.
Hadisi,
Beyhakî Sünen-i Kübra'sında, Muaz b. Cebel'den rivayet eder. 2/296.
[10] Hadisin lafzı, Müslim'e aittir, Kitabu'l-Mesacid,
2/196,Buhari, Kitab-u Bedi'1-Ezan, 1/216,Tirmizî, Ebvabu'l-Etime, 3/168,Nesâî,
Mesacid, 2/34,İbn Mace, Kitab-u Îkameti's-Salat, 1/324, Taberanî, 1/22,
İkinci
hadisi de Müslim Kitabu'l-Mesacid'de rivayet etmiştir, 2/196
[11] Ahmed, Müsned, 4/252,İkinci hadis, a. g. e.
2/197,Üçüncü hadis, a. g. e. 4/194,
Dördüncü
hadis, a. g. e. 3/12,Ayrıca Müslim, Kitabu'l-Mesacid, 2/198. buyurdu ki:
"Onu yiyen mescidimize gelmesin oğluna eziyet veren şey meleklere de
eziyet verir."
[12] Buharı, Kitabu't-Taksir, 2/70, Müslim,
Kitabu'l-Mescid, Bab-u Tahiyyati'l-Mescid, 2/526, Îbn Mace, Kitab-u
İkametiVSalat, Ahmed, Müsned, 5/311, Darimî, Kitab-u İkameti's-Salat, 1/264,
" Ahmed, Müsned, 3/369, 389,
Nesaî, Kitabu'1-Cuma, 3/82
Not:
Bu kitaplarda geçen hadislerin lafızları birbirine oldukça yakındırlar.
[13] Müslim, Kitabu'l-Mesacid 2/527'de hadisi şu şekilde
zikretmiştir: "Süleykü'l-Gatafanî, Cuma Günü mescide geldi. Rasulullah
(s.a.v.) da hutbede idi. Süleyk oturdu. Rasulullah (s.a.v.) ona dedi ki:
"Ey
Süleyk ayağa kalk ve iki rekat namaz kıl, her iki rekatı da kısa tut."
Sonra şöyle buyurdu: "Sizden biriniz İmam hutbede iken camiye gelirse iki
rekat namaz kılsın ve iki rekatı da kısa tutsun."
Buharı
de bu rivayeti yakın lafızlarla anlatmıştır, 2/15.
Tirmizî,
Kitabu's-Salat, 2/10. Tirmizî, hadisin hasen ve sahih olduğunu söylemiştir.
[14] Bu hadis, Buharî'nin Kitabu'l-İ'tisam'da rivayet
ettiği hadisin bir kısmıdır. 9/117
Aynca
şu kaynaklara bakılabilir:
Nesâî,
Kitab-u Kıyami'1-Leyl, 3/161,Ahmed, Müsned, 5/82,
Müslim,
Kitab-u Salati'l-Müsafirin, 2/348, Kitabu'l-Mesacid, 2/436. Buradaki rivayet
şöyledir: "Namazlarınızın bir kısmını evinizde kılınız. Oraları kabirlere
çevirmeyiniz."
[15]Ahmed, Müsned, 5/182,Buharî, Kitabu'l-İ'tisam,
9/117,Müslim, Kitab-u Salati'l-Müsafirin, 2/348,Nesâî, Kitab-u Kıyami'1-Leyl,
3/161.(hem farz hem de teravih) namaz kılmıştı. Sonunda cemaatin birikip
çoğaldığını görünce bir gece yalnız yatsı namazını kıldırıp hasır odasına
çekilmişti. Cemaat toplandı ve sesini yükseltti. Rasulullah (s.a.v.)'ın
uyuduğunu zannettiler. Rasulullah (s.a.v.)'ın hücresinden çıkması için sahabenin
bazısı öksürmeye başladı.
Bunun
üzerine Rasulullah (s.a.v.), bekleyen cemaata hitap edip şöyle buyurdu:
"Cemaatle teravih namazı kılmak hususunda sizde gördüğüm bu yaptığınız iş
ve arzu devamlıdır. Fakat böyle cemaat halinde bu ibadete devam ederken cemaatin
farz kılınmasından ve farz kılındığı takdirde, hepinizin bu namazı cemaatle
edasına güç yetiremeyeceğinden korkarım. Onun için ey insanlar! Sizler, bu
namazı kendi evlerinizde kılınız. Çünkü farz namaz müstesna, kişinin namazının
en faziletlisi kendi evinde kıldığı namazdır."
[16] Buharî, Kitab-u Mevakiti's-Salat, 1/142,
Ahmed,
Müsned, 2/238,
îbn
Mace, Kitabu's-Salat, 1/223, ' Müslim,
Kitabu'l-Mesacid, 2/264,
Ebu
Davud, Kitabu's-Salat, 1/96,
Malik,
Muvatta, Kitab-u Vukuti's-Salat, 1/16, .
Ahmed,
Müsned, 2/266, ■- Darimî, Kitabu's-Salat, 1/219
[17] Bakınız, Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/250,
Bu
hadisin yukarıda geçen Buharî hadisine sebep olarak zikredilmesi uygundur.
Müslim,
Kitabu'l-Mesacid, 2/264,
Ahmed,
Müsned, 5/155,
Ebu
Davud, Kitabu's-Salat,
İbn
Hıbban, 3/46. Ebu Zerr'den şöyle rivayet eder: "Biz Peygamberle bir
seferde buyıınuyorduk. Müezzin öğle namazı için ezan okumak istedi. Peygamber
(s.a.v.), "serine bırak" diye buyurdu. Biraz sonra müezzin tekrar
ezan okumak istedi. Yine ona, "serine bırak" buyurdu. Ta ki tepelerin
gölgesinin döndüğünü gördük. Hz. Peygamber buyurdu ki: "Ateşin en
şiddetlisi cehennemin kaynamasıdır. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serine
bırakınız."
Hadiste
geçen "ibrad" kelimesi, sıcağın kırılması ve serinliğin çökmesi
manasınadır. en-Nihaye, 1/71.
îbn
Hacer, Fethu'l-Barî'de konu ile alakalı olarak şöyle der: "Öğle namazının
tam güneş tepede iken kızgın bir zamanda kılınmamasımn hikmeti, meşakkati
gidermek içindir. Çünkü, sıcaklık namazdaki huşûu götürür.
Amr îbn Abese'den, Müslim'in rivayet ettiği
hadis de bunu teyid eder. Rasulullah ona şöyle demiştir:
"Güneş,
istiva halinde iken namazı kısalt. Çünkü o vakitte cehennemin ateşi
kızdırılır." Şöyle de denilebilir: Cehennemin kızdırılması, kaynamasına
sebeptir, kaynaması da şiddetli sıcağın oluşmasına sebeptir...
...Cehennemin
kaynamasından maksadın ne olduğuna gelince, onun genişlemesi, yayılması ve
nefeslenmesidir. Bu hususta Buharî ve Müslim (Ebu Hureyre'den) şöyle rivayet
ederler: "Cehennem ateşi Rabbi'ne şikayet ederek dedi ki:
"Ya
Rab! Ateşimin bir kısmı bir kısmını yedi. Müsade et de nefesleneyim. Allah
(Teala) da iki defa nefes almasına izin verdi. Nefesin biri kışın, diğeri
yazındır. İşte hissetmekte olduğunuz sıcağın en şiddetlisi ile soğuğun en şiddetlisi
bundandır. Buharî, Kitab-u Mevakitü's-Salat, 1/142.
"Namazı
serin vakte bırakınız" şeklindeki emirden maksad müstehabdır. Bazı fukaha
bunu (geciktirmeyi) cemaatla kılınan namaza tahsis etmişlerdir. Yalnız kılan
kimseye gelince, onun vaktinde kılması daha efdaldir. Ekser Malikî ulemasının
görüşü de budur. Şafiî, bu durumu yalnız sıcak bölgelere tahsis eder.
Geniş
malumat için Müslim, Kitabu'l-Mesacid, Bab-u İstihbab-i Takdimü'z-Zührî fi
Evveli'1-Vakt bahsine bakılabilir.
Eğer
namaza gelen cemaat, uzaktan yürüyerek gelmişlerse namazı geciktirmemeleri
belki daha efdaldir.
Bu
konu için de yine İbn Hacer, Fethu'I-Barî, 2/12-15 sayfalarına bakılabilir.
Aynı şekilde Nevevî'nin, Müslim şerhine bakılabilir, 2/364.
[18] Hadisin kaynaklan:
İbn
Mace, Kitab-u İkameti's-Salat, 1/319,
Ebu
Davud, Kitabu's-Salat, 1/154,
Ahmed,
Müsned, 4/269,
Tirmizî,
Ebvabu's-Salat, 1/143,
Hakim,
Müstedrek, 1/214,
İbn
Ebi Şeybe, el-Musannaf, 1/378,
Buharı,
6/151,
[19] îbn Ebi Şeybe, 1/179.
[20] Suyutî, bu konuyla ilgli bir şey zikretmemiştir. Fakat
Heysemî'nin Mecmau'z-Zevaid'inde ve Taberanî'nin es-Siinenü'î-Kübra'smda şu
rivayet vardır:
"Hz.
Peygamber, insanlara ilk çocuğa öğretir gibi teşehhüdü öğretiyordu." Ancak
Beyhakî bu haberin senedinde bulunan Abdurrahman b. İshak Ebu Şeybe'yi zayıf
sayar.
Abdullah
b. Mesud'dan şöyle bir rivayete şahid olmaktayız: "Hz. Peygamber, bize
Kur'an'dan bir sûre Öğretir gibi teşehhüdü öğretiyordu ve buyuruyordu ki:
"(Onu) öğreniniz. Çünkü, teşehhüdsüz (Tahiyyatsız) namaz olmaz. Bakınız:
Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 2/140.
1
Suyutî, burada hadisi ve sebebini zikretmemiştir. Muhtemelen, tahkike medar
olan her iki nüshada da hadisler zikredilmediğinden, muhakkik da bir şey
zikretmemiştir.
[21] Hadisi, Taberanî es-Sünenü'1-Kübra'sında rivayet
etmiştir. Ayrıca Heysemî'nin Mecmau'z-Zevaid'ine bakılabilir, 2/140. Buharî,
Müslim, Ebu Davud, Nesâî, İbn Mace, Darimî ve Ahmed b. Hanbel, Abdullah b.
Musud'un şöyle dediğini rivayet ederler: "Biz namazda (Teşehhüd
esnasında). şeklinde okuyorduk. Bir gün Nebî (s.a.v.) bize şöyle buyurdu:
"Muhakkak ki Allah Teala, Selam'ın kendisidir. Sizden
biriniz
namazda oturduğunuz zaman kadar okusun. Bunu söylediğini z zaman yerde ve gökte
her salih kula zaten isabet eder. Sonrada
okusun ve nihayet sonunda sena (Allah'ı övme) da istediğini seçsin.
Buharî, Kitabu'd-Deavât, Babu'd-Dua fı's-Salat, 8/89.
Tahiyyat,
diriltme ve geri bırakma manasınadır.
Salat
ise, Allah'tan rahmettir.
Tayyibat
ise hayra delalet eden kelimelerdir.
"Tahiyyat"ın
afattan ve noksanlıklardan salim olma manasına geldiği de söylenmiştir.
Salavat
kelimesinden de, farzlar ve nafileler şeklînde anlaşılmıştır.
Burada
Rasulullah (s.a.v.), sahabeyi demekten, yani Allah'ı selamlamaktan men
etmiştir. Onlara aksini söylemelerini, yani "Allah'ın kendilerini
selamladığını" yani şeklinde okumalarını öğretmiştir. Geniş malumat için,
Zemâhşerî, el-Faik fi Garibi'1-Hadis, 1/340.
[22] Celalü'd-Din Es-Suyûtî, Esbâbu Vurudi’l-Hadis Hadisler
ve Sebepleri, İhtar Yayıncılık: 89-108.