35- RÜ'YA TÂBİRİ (YORUMLANMASI) KİTABI 39

1- Müslümanın Gördüğü Veya Onun Hakkında (Başkası Tarafından)  Görülen Sâliha (Yâni Güzel) Rü'ya Babı 40

2- Uyku Hâlinde Peygamber (Sallallahü Aleyhî Ve Sellem)’i Görmek Babı 42

3- Rü'ya Üç Çeşittir, Babı 43

4- Hoşlanmadığı Bir Rü'yayı Gören Kimse (Hakkında Gelen Hadîsler) Babı 43

Hoşlanılmayan Bir Rü'ya Gören Müslümanın Yapacağı Şeyler 44

Güzel Bir Rü'ya Gören Müslümanın Yapacağı Şeyler 44

5- Şeytan Bir Kimse İle Uykusunda Oynarsa (Yânı Hoşlanmadığı Bir Rü'ya Görürse) O Kimse Rü'yasını İnsanlara Anlatmasın, Babı 44

6- Rü'ya Yorumlanınca Vuku Bulur. Bu İtibarla Sahibi Onu Seveninden Başkasına Anlatmasın, Babı 45

7- Rüya Neye Dayanılarak Yorumlanır? Babı 46

8- Görmediği Bir Rü'ya Yi Gördüğünü İddia Ederek Yalan Söyleyen Kimse (Hakkında Gelen Hadîs) Babı 46

9- En Doğru Rü'ya En Doğru Sözlü Olan İnsanındır, Babı 47

10- Buta Tâbiri (Yorumlamak) Babı 47

 

 


 

35- RÜ'YA TÂBİRİ (YORUMLANMASI) KİTABI

 

Rü'ya» Kişinin uyku hâlinde gördüğü şeye ve uykuda bir §ey görmesi işine denilir.

E 1 - H â f ı z, el-Fetih'te, yâni Fethu'I-Bâri isimü B u h â r 1 şerhinin "(Rü'ya) Tâbiri Kitabı" başlığı altındaki bölümün baş kıs­mında kişinin uyku hâlinde gördüğü rü'yanın mâhiyeti hakkında söylenen değişik sözleri ve muhtelif görüşleri beyân ve nakleder. Bun­ları buraya aktarmak bir hayli yer alır. Bu itibarla buraya naklet­mekten vazgeçmekle beraber bir iki noktasını açıklamak iyi olur. Şöyle ki:

El-Hâfız'ın beyânına göre el-Mâzirî: Rü'yanm mâ­hiyeti hakkında çok şey söylenmiştir. Müslümanların dışındaki bir takım çevreler de bu konuda tutarsız ve reddedilmeye mahkûm bir sürü şeyler söylemişlerdir. Sağlıklı görüş ancak Ehl-i Sünnet mez~ hebine mensub İslâm âlimlerinin şu görüşüdür: Allah Teâla, uyanık insanın kalbinde bir takım itikadlar yarattığı gibi uyuyan insanın kalbinde de bâzı itikadlar yaratır. Allah Teâlâ uyuyan insanın kal­binde yarattığı itikadlan başka zamanlarda yarattığı bir takım şey­lerin belirtisi ve aynası hâline sokar. Rü'yada görülen durum, bazen aynası olduğu işe muhalif olur. Evet, uyanık kişinin kalbinde yara­tılan itikad ve kanaat, bâzı olayların aynası görünümünde olmasına rağmen bunun tersi çıkabilir. Meselâ bulut yağmurun belirtisidir. Allah Teala bulutu yağmurun alameti olarak yaratmıştır. Ama bazen bulut olmasına rağmen yağmur yağmayabilir. Aynı şekilde uyku hâlindeki insanın kalbinde yarattığı itikadı, bir olayın alâmeti ola­rak yaratmıştır. Fakat bazen yağmur yağmadığı gibi o olay da ol­mayabilir. Uyku hâlindeki insanm kalbinde söz konusu itikad bazen meleğin huzurunda oluşur. Bu takdirde sevindirici rü'ya görülür. Ba­zen de şeytanın hazır bulunduğu bir zamanda oluşur. Bu takdirde üzüntülü ve zararlı rü'ya görülür. Rü'yanın mâhiyeti hakkındaki en üstün ilim Allah katındadır, der.

El-Hâfız bu arada e 1 - H a k i m' den bâzı nakiller yap­maktadır. Bunun bir bölümünde e 1 - H a k î m özetle şöyle der: Allah Teâlâ; insanların Levh-İ Mahfuzdaki durumlarına muttali olan bir gurup meleği rü'ya işiyle görevlendirmiştir. Görevli melek Levh-1 Mahfuzdan aldığı durumları bir takım olaylar ve şekiller haline so­karak ilgili insanın rü'yasında kalbine yerleştirir ki o kimse için bir müjde veya uyarı ya da kınama değerinde olsun. Böylece hikmetli, yararlı veya sakındınci bir faaliyet gösterilmiş olur. ilgili melek bu gayret içinde iken şeytan da insana karşı duyduğu kin ve husûmet­ten dolayı onu uyanık iken rahat bırakmak istemediği gibi uyku âle­minde de rahat bırakmak istemez. Ona bir takım hiyle ve tuzaklar kurmaktan geri durmaz. Şeytan insanm rü'yasmı ifsâd etmek üze­re ya onu gördüğü rü'ya hususunda yanıltmak ister veya rü'yasın-dan gaf il olmasını sağlamaya çalışır.

Rü'yalar genel olarak iki kısma ayrılır:

Birincisi: Doğru olan rü'yalar. Bu nevî rü'yalar, uyanıklık âle­minde doğru çıkan rü'yalardır. Peygamberlerin, O'nlara uyan sâlih mü'minlerin gördükleri rü'yalar bu nevidendir. Bâzan dindar olma­yan insanlar da bu tür rü'yalan görürler.

İkincisi: Adgâs denilen karmakarışık ve bir anlam taşımayan rü'yalar. Bu nevî rü'yalar da kısımlara ayrılır:

a) Şeytanın uyuyan kişiyle oynaması ve onu üzmesine dâir rü'­yalar. Meselâ kişi rü'yasında başının koparıldığını ve kendisinin ba­şını takibe koyulduğunu görür. Ya da korkunç ve tehlikeli bir du­ruma düştüğünü ve hiç kimsenin kendisini kurtarmaya gelmediğini görür.

b) Meleklerin haram bir şeyi uyuyan kişi için helâl kıldığına veya haram bir işi teklif ettiklerine dâir rü'ya ve aklen muhal ve imkânsız olan buna benzer işlerle ilgili rü'yalar.

c) Kişinin uyanık iken üzerinde konuştuğu veya olmasını te­menni ettiği bir şeyi, uyanık iken itiyad hâline getirdiği bir şeyi, rü'­yasında görmesi.[1]

 

1- Müslümanın Gördüğü Veya Onun Hakkında (Başkası Tarafından)  Görülen Sâliha (Yâni Güzel) Rü'ya Babı

 

3893) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:

Salih (yâni ibâdetine düşkün, haramdan sakınan müslüman) kişi tarafından görülen güzel rü'ya, peygamberliğin kırk altı parça­sından bir parçadır.»"

 

3894) "... EbÛ Hüreyre (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«MÜ'mİnin rü'yası peygamberliğin kırk altı parçasından bir par-

 

3895) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtydllâhü anh)'6en rivayet edildiğine gö­re; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöy\e buyurmuştur:

Salih   (yâni ibâdetine düşkün, haramlardan sakınan)   müslü-man adamın rü'yası peygamberliğin yetmiş parçasından bir parça-

Not:   Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde bulunan Atiyye bin Sald el-Avfi el-Beceli, zayıftır.

 

3896) "... Ümmü Kürz el-Ka'biyye (Radıyallâhü anAa/dan rivayet edil­diğine göre kendisi:

Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'den şu buyruğu işittim, demiştir:

-Peygamberlik gitti (yâni O'ndan sonra peygamber gönderilme­yecek) ve mübeşşirât (yâni mü'minin göreceği güzel rü'yalar) kaldı.»"

Not:   Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup râvileri güve­nilir zâtlardır.

 

3897) "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâydan rivayet edildiğine gö­re ; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

«Salih, (yâni güzel) rü'ya, peygamberliğin yetmiş parçasından bir parçadır.»"

 

3898) "... Ubâde bin es-Sâmit (Radtyallâhü nnh)'dtn; Şöyle demiştir: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemî'e, Allah Sübhânehu'nun; = *Düny» hayatında da

ahirette de büşrâ (müjde) onlara (Allah'ın velilerine) dir.»[2] buy­ruğunu (n Büşrâ = Müjde kelimesiyle neyin kasdedildiğini) sordum. Buyurdular ki:

«O,   (yâni âyetteki Büşrâ), güzel rü'yadır, onu müslüman kişi görür veya (başka müslüman tarafından) onun için görülür.***

 

3899) "... Ibn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâydan; Şöyle demiştir:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), (son) hastalığında si-târeyi (yâni evinin kapısının perdesini) açtı. (Mescid-i Nebevî'deki) cemaat safları Ebû Bekir (Radıyallâhü anh) 'm arkasında (duruyor) idi. Resul i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)   (onlara hitaben) :

«Ey insanlar! Peygamberliğin belirtilerinden yalnız güzel rü'ya kaldı. O rü'yayı müslüman kişi görür veya onun için (başkası tara­fından) görülür,» buyurdu."[3]

 

İzahı

 

Bu babın ilk hadîsi B u h â r i, ikinci ve beşinci hadisleri Müslim tarafından da rivayet edilmiştir. Üçüncü ve dördüncü hadîsler ise notlarda belirtildiği gibi Zevâkf nevindendir. Önce bu hadislerle ilgili bilgi verelim. Daha sonra 3898 ve 3899. hadîslerin iza­hını yapalım.

Birinci ve ikinci hadîste sâlih, yâni ibâdetine düşkün ve haram­lardan sakınan müslümanın gördüğü rü'yanın peygamberliğin kırk altı parçasından bir parça olduğu bildirilir. Üçüncü ve dördüncü ha­dîslerde ise anılan rü'yanın peygamberliğin yetmiş parçasından biri olduğu belirtilir.

Başka rivayetlerde bu sayılar yanında 45, 50, 44, 40, 49 ve 26 sa­yılan da vardır. Avnü'l-Mabûd yazarı bu değişik rivayetlerin bulun­duğunu belirttikten sonra konu hakkında özetle şu bilgiyi verir:

T a b e r i: Bu ihtilaflar ve değişik sayılar, rü'ya gören müs­lümanın hâline dönüktür: Takva sahibi olmayan ve din Ölçülerine göre fâsık sayılan müslümanın gördüğü rü'ya nübüvvetin yetmiş parçasından biridir. Takva sâhib olan müslümanın rü'yası ise nü­büvvetin kırk altı parçasından biridir. Şu halde rü'yanın doğruluk derecesi müslümanın salâhat ve takva derecesine göre değişik olur, demiştir.

Müslümanın gördüğü rü'yanın peygamberliğin şu kadar parça­sından bir parça olduğunu bildirmekten maksad; peygamberlik has­letinin parçalara bölünmesi veya takva sahibi olan bir müslümanın peygamberlik hasletinden bir parçayı kazanabilmesi değildir. Mak­sad şudur: Peygamberlikte zaman zaman gayıbtan haberdar olmak meziyeti vardır. Yüce Allah dilediği zaman bir peygamberi gayıb­tan haberdar eder. Bu itibarla gayıbtan haberdar olmak peygamber­liğin alâmetlerindendir. Peygamberlik görevi kalıcı değildir. Fakat alâmetleri kalıcıdır. Müslüman bir kimse bazen Allah'ın takdir ve dilemesi ile rü'ya âleminde bir gayıbtan haberdar edilebilir ve bu iti­barla müslümanın rü'yada gördüğü bir şey aynen gerçekleşebilir.

lbnü'1-Esîr, en-Nihâye'de şöyle demiştir: Güzel rü'yanın peygamberliğin kırk altı parçasından bir parça sayılması şöyle yo­rumlanır:

Sahih rivayetlerin ekserisine göre Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), 63 yıl yaşamış ve peygamberlik süresi 23 yıl olmuştur. Çünkü O, kırk yadını doldurduğu zaman peygamber olmuştur. Baş­langıçta Peygamber (Aleyhi' s-salâtü ve's-selâm) *e rü'ya biçiminde vahiy gelirdi. O'na uyku hâlinde vahiy şekli altı ay sürdü. Bu süre­ce gördüğü rü'yalar aynen gerçekleşirdi. Sonra Cebrail (Aley-hisselâm) O'na uyanıklık hâlinde vahiy getirmeye başladı. Peygam­berlik süresi 23 yıl devam ettiğine göre rü'ya yoluyla vahiy süresi bu­nun kırk altı parçasından bir parça olur. Bu itibarla takva sahibi müs­lümanın gördüğü rü'ya doğruluk ve isabetli oluşu bakımından Pey­gamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'m başlangıçta gördüğü rü'ya'ya benzer ve dolayısıyla 23 yıl devam eden peygamberliğin kırk altı par­çasından bir parça görünümünde olur.

Yukarda belirttiğim gibi hadîslerden maksad rü'yanın peygam­berlikten bir parça olduğunu ifâde etmek değildir. Çünkü peygam­berlik görevi 3896, 3899 nolu hadîsler ile benzeri hadislerde belirtil­diği ve Kur*ân-ı Kerim âyetlerinde bildirildiği gibi Hz. M u h a m -m e d (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in vefatı ile sona ermiştir. Her­hangi bir müslümanın rü'yası hiçbir zaman Şer'i bir hüküm için mesned ve kaynak sayılamaz. Bu noktayı önemine binâen vurgula­mak isterim.

3898 nolu Ubâde (Radıyallâhü anh) 'm hadisini T i r m i z 1 de rivayet etmiştir. 3899. hadis; Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâİ ve Ahmed tarafından da rivayet edilmiştir. Bu ha­dislerde ve 3896. hadiste geçen Mübeşşirât ve Büşrâ kelimeleri güzel ve müjdeleyici, sevindirici rü'ya mânâsına yorumlanmıştır. Zâten B u h â r i' nin Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'den riva­yet ettiği bir hadîste Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'e Mü-beşşirât'ın ne olduğu sorulmuş ve verilen cevabta Rü'ya'yı sâliha, yâni güzel rü'ya olduğu beyân buyurulmuştur.

Bu hadislerden çıkan sonuç şudur: Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in vefatı ile vahiy sona ermiş olur. Bu itibarla gelecekte vuku bulacak bir şeyden haberdar olabilmenin tek yolu tavkâ sahibi müslümanın güzel rü'yasıdır.

Takva sahibi müslümanlarm gördükleri doğru rü'yaların çoğu sevindirici olduğu için Mübeşşirât ismi verilmiştir. Bazen uyarıcı ve sakmdırıcı rü'ya da görülebilir.

T i r m i z İ' nin "Nübüvvet gitti ve mübeşşirât kaldı*' başlığı altındaki bir bâbta rivayet ettiği   E n e s   (Radıyallâhü anh) 'in bu mealdeki bir hadisinin izahı bölümünde TuhJfe yazarı naklen şu bil­giyi verir:

E 1 - M ü h e 1 1 e b demiştir ki: Hadîste Mübeşşirat kelimesi­nin kullanılması müslümanlar tarafından görülen rü'yalann ekserisi itibarıyladır, umûmi değildir. Çünkü rü'yalann bir kısmı uyarıcı mâ­hiyettedir, doğrudur. Allah Teâlâ, mü'nün kulunu uyarmak ve sakın­dırmak için bazen korkutucu rü'ya gösterir ki mü'min kulu geleceği için tedbir alsın.

İbnü't-Ti n de şöyle demiştir: Hadisten maksad şudur: Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in vefatı ile vahiy son bulur. Artık gelecekte vuku bulacak şeylerden haberdar olmanın tek yolu takva sahibi müslümanların gördükleri doğru ve ekseriyetle müjde-leyici rü'yalardır. Bu hadisin zahirine göre gelecekte vuku bulacak bir şeyin rü'yadan başka bir yolla bilinmesi mümkün değildir. Hal­buki ilham yoluyla da gelecekten haberdar olmak mümkündür, il­ham peygamberler için mümkün olduğu gibi onlann dışında kalan veli kullar için de mümkündür. İlham, Allah tarafından feyiz yoluy­la mü'min kulun gönlüne bir şeyin konulması ve telkin edilmesidir, îlhâm da rü'ya gibidir. Yâni Peygamber olmayan takva sahibi bâzı müslümanlara Allah tarafından verilir. Hz. Ömer (Radıyal-lâhü anh)'ın menâkıbı bölümünde vârid olan Ebü Hüreyre (Radıyallâhü anhJ'ın hadîsi bunun delilidir. (Söz konusu hadîs, Sa-hih-i Buhâri'nin muhtasarı Tecrîd-i Sarih adlı eserin tercemesinin 1496. hadistir) Bu zâtlara Muhaddesûn adı verilmiştir. Birçok velî, bâzı gayıblardan haber vermişler ve verdikleri haberler" doğru çık­mıştır. Bu noktada duyulan şüphe ve itiraza şöyle cevab verilir. îlhâm, pek az müslümana nasip olur. Mübeşşirat ise bütün müslümanlara şümullüdür. Yâni her müslüman rü'ya yoluyla gelecekten haberdar olabilir. Onun için gayıbtan haberdar olmanın tek yolunun rü'ya ol­duğu beyân buyurulmuştur. Diğer taraftan ilham nadiren olabilir. Rü'ya ise her zaman görülebilir.

3898. hadiste geçen Yûnus sûresinin 64. âyetinin geniş açık­laması için tefsir kitablarına müracaat edilmelidir.[4]

 

2- Uyku Hâlinde Peygamber (Sallallahü Aleyhî Ve Sellem)’i Görmek Babı

 

3900) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildi­ğine göre; Peygamber (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :

Kim beni rü'yasmda görürse o kimse uyanık iken beni görür (gibidir, rü'yası doğrudur). Çünkü şeytan bana benzer bir surete gi­remez. "

 

3901) "... Ebû HüreyrefRadtyallâhü <mA)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

•Kim rü'yasındâ beni görürse o kimse gerçekten beni görmüş­tür. Çünkü şeytan şüphesiz bana benzer bir şekle giremez.-"

 

3902) "... Câbir (Radtyallâhü a»*;'den rivayet edildiğine göre; Resûlul­lah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :

-Kim uykusunda beni görürse o kimse şüphesiz beni görmüştür. Çünkü şüphesiz benim suretime benzer bir şekle girmek şeytan için mümkün değildir.-'1

 

3903) "... Ebû Saîd (Radtyaüâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Pey­gamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Kim rü'yasın d a beni görürse o kimse gerçekten beni görmüş­tür. Çünkü şeytan şüphesiz bana benzer bir surete giremez.»"

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Ravi Atiyye bin Sa'd el-Avfl'nin Muham-med bin Abdirrahmân adlı İbn-i Ebl Leyla'nın zayıflığı nedeniyle bu hadisin se­nedi zayıftır.

 

3904) "... Ebû Cühayfe (Radtyallâkü a«A/den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :

«Kim beni rü'yasmda görürse o kimse uyanık iken beni görmüş gibidir (yâni rü'yası gerçektir). Çünkü şüphesiz, şeytan benim sure­time girmeye muktedir değildir (gücü buna yetmez)."

Not.   Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi hasen'dir. Çünkü r&vi Sa­daka bin Ebl İmran hakkında ihtilâf vardır.

 

3905) "... İbn-i Abbâs (Radıyattâhü anhümâyâan rivayet edildiğine gö­re; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

«Kim benî rü'yada görürse o kimse şüphesiz beni görmüştür. Çünkü şeytan benim suretime giremez.»"

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Câbİr el-Ca'fi bulunur. Bu r&vi itham olunmuştur.[5]

 

İzahı

 

Bu babın ilk hadisi T i r m i z i tarafından da rivayet edilmiş-tir. Fakat onun rivayetinde; &ÂJI j. -Uyanıklık hâlinde» kaydı yok­tur.

İkinci hadisin benzerini Buhâri ve Müslim de riva­yet etmişlerdir. Buhâri' deki metin meâlen şöyledir: «Kim beni rü'yasmda görürse o kimse uyanık iken de muhakkak beni görecek­tir. Çünkü şeytan bana benzer bir surete giremez.»

Buhâri' nin bu rivayetinin izahı bölümünde ilim ehli deği­şik yorumlar yapmışlardır. Bâzılarına göre rü'yasmda Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâmî'ı gören Asr-i Saâdet'teki müslümanîann ölmeden O'nu görmek şerefine nail olacakları ve sahâbîlik mertebe­sine erişecekleri mânâsı kasdedilmiştir. Çünkü Resûl-i Ekrem (Aley­hi's-salâtü ve's-selâm) vefat ettikten sonra O'nu dünya gözü ile ve uyanıklık hâlinde görmek mümkün değildir. Bir kısım ilim ehli bu­nu şöyle yorumlamışlardır: Kim rü'yasmda Peygamber (Aleyhi's-sa­lâtü ve's-selâm)'i görürse o kimse âhirette de O'nu görmek şerefine kavuşacaktır. Bu yoruma göre O'nu rü'yasmda gören kimsenin cen­netlik olduğu müjdelen mistir.

Bâzı tasavvuf ehli ise şöyle yorum yapmışlardır: "Kim benî rü*-yasında görürse o kimse takva ve mânâ sahasında ilerleyip muraka­be hâlinde de beni görecektir." Şârih Şerkavî de: Bâzı arka­daşlar ve tasavvufçularda bu hâlin meydana geldiğini söylemiştir.

C â b i r (Radıyallâhü anh) 'm hadîsini Müslim de rivayet etmiştir. Kalan hadîsler ise Zevâid nevindendir. Ancak E b û Said-i Hudrî (Radıyallâhü anh) 'in 3903. hadîsinin bir benze­rini B u h â r i rivayet etmiştir. O rivayetteki metin meâlen şöy­ledir : «Kim beni rü'yada görürse o kimse muhakkak gerçeği gör­müştür. Çünkü şeytan benim şekil ve suretime giremez.

Gerek bu bâbta ve gerekse diğer hadîs kitablannda rivayet edi­len "Kim rü'yasında beni görürse gerçekten beni görmüştür" mealin­deki ifâdesinin mânâsı hususunda değişik görüşler beyân edilmiştir. Hadis âlimleri tarafından tercih edilen en kuvvetli görüş ve yorum şöyledir: Yâni o rü'ya hak ve gerçektir, doğrudur. Karışık rü'yalar-dan ve şeytanın benzetmelerinden ve taklidlerinden uzaktır. Şeytan ne rü'ya âleminde ne de uyanıklık hâlinde hiç bir kimseye Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) suretinde görünemez, kendisini böyle tanıtamaz. Allah Teâlâ şeytanı böyle bir şekle girmekten men etmiştir, ona böyle bir güç vermemiştir. Sebebi ise hak ile bâtılın karışmamasıdır.

Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'i rü'yasinda gören müslüman, ister O'nu hadîslerde beyân edilen yüce eşkâl ve siması suretinde görsün ister tarif edilen eşkâlden farklı surette görsün ne­tice aynıdır ve rü'yası gerçektir, doğrudur. Allah Teâlâ O'nu rü'ya-mızda defalarca görmeyi, âhirette de şefaat ve cemâli ile müşerrjef olmayı cümlemize nasip eylesin.[6]

 

3- Rü'ya Üç Çeşittir, Babı

 

3906) "... Ebû Hüreyre (Radtyaüâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallakü Aleyhi ve Settem) şöyle buyurmuştur:

Rü'y» üç çeşittir: Allah tarafından (melek vasıtasıyla mü'minin kalbine rü'yasında telkin edilen) bir müjde (yâni sevindirici güzel rü'ya), kişinin uyanık hâlinde önemseyip kalben meşgul olduğu bir şeyle ilgili olarak gördüğü rü'ya ve şeytan tarafından (uyku hâlinde kalbe sokulan) korkutmak. Bu itibarla biriniz sevindirici bir rü'ya gördüğü zaman dilerse anlatsm ve hoşlanmadığı bir rü'ya görürse onu kimseye anlatmasın ve (şeytanı defetmek için) kalkıp namaz

Not:   Zevâld'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Hevze bin Halife bu* lunur. îbn-i Muin, bunun zayıf olduğunu söylemiştir.

 

3907) "... Avf bin Mâlik (el-Eşcaî) (Radtyallâhü û»A)'den rivayet edil­diğine göre kendisi Resûlullah (Salldttahü Aleyhi ve Seltem) :

«Şüphesiz, rü'ya üç çeşittir: Bâzı rü'yalar, insan oğlunu üzmek İçin şeytan tarafından (kalbe sokulan) korkulardır. Rü'yalann bir kısmı İnsanın uyanık iken arzulayıp azmettiği, sonra da uykusunda gördüğü şeydir. Rü'yalann bâzısı da peygamberliğin kırk altı parça­sından bir parça olan rü'yadır», buyurdu, demiştir.

Havi Müslim bin Mişkem demiş ki: Ben, Avf bin Mâlik (Radıyal­lâhü anh)'e t

Bu hadîsi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den sen (biz­zat) işittin (mi) ? dedim. Avf bin Mâlik (Radıyallâhü anh) :

Evet. Bunu Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) *den ben işit­tim. Bunu Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den ben işittim, dedi."

Not: Zevâld'de şöyle denilmiştir: Bunun, senedi sahih olup ravileri güve­nilir zâtlardır.[7]

 

4- Hoşlanmadığı Bir Rü'yayı Gören Kimse (Hakkında Gelen Hadîsler) Babı

 

3908) "... Câbir bin Abdillah (Radıyallâhü anhümâydan rivayet edildi­ğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :

«Biriniz hoşlanmadığı rü'ya görünce (uyandığında) hemen sol taraf ma üç defa (hafif nefesle) tükürsün ve üç defa şeytandan Al­lah'a sığınsın (yâni Eûzu billahi mine'ş-şeytâni, desin) ve üzerinde olduğu taraftan diğer tarafa dönsün.»"

 

3909) "... Ebû Katâde (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre; ' Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«(Güzel) rü'ya Allah'tandır. Hulm (yâni hoşlanılmayan rü'ya) şeytandandır. Bu itibarla biriniz rü'yasında, hoşlanmadığı bir şey gö­rürse sol tarafına üç defa (hafif nefesle) tükürsün, üç defa şeytan-ı recimden Allah'a sığınsın (yâni Eûzu billahi mine'ş-şeytâni'r-recim, desin) ve üzerinde olduğu yandan diğer yana dönsün. (Bu suretle o rü'yayı zararsız hâle getirir).»"

 

3910) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

Biriniz hoşlanmadığı bir rü'yayı gördüğü zaman (uyandığında) hemen diğer tarafa dönsün, sol tarafına üç defa (hafif nefesle) tü­kürsün. Allah'tan o rü'yanın hayrından istesin ve şerrinden Allah'a sığınsın.»"

Not: Zev&İd'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Ömerî bulunur. Bu­nun adı Abdullah el-Ömeri'dir, zayii bir ravidir.[8]

 

İzahı

 

Câbir (Radıyallâhü anh) 'in hadisi Müslim, Ebû Dâ-vûd ve Nesâî tarafından da rivayet edilmiştir. Ebû K a -t â d e (Radıyallâhü anh) 'in hadisi Kütüb-i Sitte'nin hepsinde riva­yet olunmuştur.

İkinci hadiste Rü'ya'run Allah'tan ve Hülm'ün şeytandan olduğu bildirilmiştir. Rü'ya kelimesi Arap dilinde kişinin uyku hâlinde gör­düğü iyi veya kötü, başka bir deyimle hoşlandığı veya hoşlanmadığı şeye denir. 3. bâbta geçen hadislerde de bu umûmî mânâda kullanıl­mıştır. Bu hadiste ise güzel ve hoşlanılan rü'ya mânâsında kullanıl­mıştır. Nitekim B ü h â r i'nin rivayetinde; jillaM UjJI = "Gü­zel rü'ya" ifâdesi bulunur.

Hulm ve HulÜm hoşlanılmayan korkulu rü'ya manasınadır.

"Rü'ya Allah'tandır" denilmekle Allah Teâlâ'ya izafe edilmesi gü­zel rü'yanın şereflendirilmesi içindir. "Hulm şeytandandır" denilmek­le hoşlanılmayan rü'yanın şeytana izafe edilmesi ise bu tür rü'yanın şeytanın özelliği olan yalancılık, karışıklık ve korkutmak sıfatlarına uygunluğudur. Veya bu tür rü'yanın şeytanın arzu ve hevesine uy­gunluğudur.

El-Hâfız'ın beyânına göre İbnü'I-Bâkıllânî şöy­le demiştir:

Allah Teâlâ güzel rü'yayı mü'minin kalbine telkin buyurduğu za­man melek orada, hazır bulunur ve yüce Allah (insanın kalbinde) hoşlanılmayan rü'yayı yarattığı zaman şeytan orada bulunur. Bu sebeple hoşlanılmayan rü'ya şeytana izafe edilmiştir.

Diğer bir kavle göre hoşlanılmayan korkulu rü'ya şeytanın bir kuruntusu, fâsid ve gerçek dışı bir hayâli olduğu için ona izafe edil­miştir.[9]

 

Hoşlanılmayan Bir Rü'ya Gören Müslümanın Yapacağı Şeyler

 

1. Uyandığında derhal üç defa hafif nefesle sol tarafına tükürür.

2. Gördüğü rü'yanın şerrinden ve şeytanın şerrinden üç defa Allah'a sığınır. Yâni meâlen şöyle der: "Allahım, bu rü'yanın şerrin­den ve recim (yâni rahmetinden kovulan) şeytanın şerrinden sana sığınmm."

3. Uyandığında diğer tarafa döner.

4. Rü'yanın hayrı için duâ eder.

5. Bu tür rü'yayı hiç kimse ye  anlatmaz.

Başka rivayetlerden de istifade edilerek yukarda yazdığım adâ-bâ riâyet eden bir kimsenin gördüğü korkulu rü'yadan hiç bir za­rar gelmiyeceği Buhâri'nin Ebû Katâde (Radıyallâhü anh) 'den olan rivayetinde belirtilmiştir.[10]

 

Güzel Bir Rü'ya Gören Müslümanın Yapacağı Şeyler

 

El-Hâfız, Buhârî'nin "Er-Rü'ya Minallahi = RiTya Al­lah'tandır" başlıklı babında Ebû Katâde (Radıyallahü anh) 'in hadîsinin izahı bölümünde yukardaki âdabı beyân ettikten sonra gü­zel rü'ya âdabı hakkında da şöyle der:

Güzel rü'ya âdabı hakkında beyân edilen hususların özeti şudur:

1. Müslüman kişi böyle bir rü'ya gördüğü zaman uyandığında Allah'a hamdeder.

2. Bu rü'yadan dolayı sevinir ve bunu bir müjde olarak kabul eder.

3. Bu rü'yayı sevdiği kimseye anlatır. Sevmediği bir kimseye kesinlikle anlatmaz.[11]

 

5- Şeytan Bir Kimse İle Uykusunda Oynarsa (Yânı Hoşlanmadığı Bir Rü'ya Görürse) O Kimse Rü'yasını İnsanlara Anlatmasın, Babı

 

3911) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seüemyin yanına gelerek:

Ben rü'yamda başımın vurulduğunu (kesildiğini) ve başımın yer­de yuvarlandığını gördüm, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallalla­hü Aleyhi ve Seli em) şöyle buyurdu:

«Şeytan birinizi (rü'yasında üzüp korkutmak üzere) İşler. Sonra o kimse bundan dolayı korkuya kapılır. Sonra sabahleyin gidip (rü*-yasını) insanlara anlatır (yâni böyle rü'yadan korkup anlatmak yer­sizdir)» buyurdu."

Not: Zevftld'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup r&VUeri güve-nillr »Atlardır.

 

3912) "... Câbir (bin Abdillah) (Radtyallâhü ankütnâydan; Şöyle de­miştir :

Bir gün Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hutbe okurken bir adam O'na geldi ve t

Ya Resulallah! Dün gece rü'yamda gördüm ki sanki benim boy­num vurulmuş ve başım yere düşmüş. Ben de başımın arkasında gi­dip onu aldım ve tekrar yerine koydum, dedi. Bunun üzerine Resû-Iullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

«Şeytan birinizle uykusunda oynadığı zaman o kimse o rü*yayı sakın insanlara anlatmasın.-"

 

3913) '... Câbir (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; lah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Biriniz hoşlanmadığı bir rü'ya gördüğü zaman rü'yasında şeyta­nın onunla oynamasını (yâni bu tür rü'yayı) insanlara haber verme-[12]

 

İzahı

 

Bu babın ilk hadisi notta da belirtildiği gibi Zevâid nevinden olup diğer iki hadisi   Müslim   de rivayet etmiştir.

Bu hadisler hoşlanılmayan rü'yaların şeytanın bir oyunu olup müslümanı üzmek ve korkutmak amacıyla uyku halinde kalbine so­kulduğuna ve böyle bir rü'yayı kimseye anlatmamanın gerektiğine delâlet eder. Böyle bir rü'ya gören kimsenin bunu zararsız hâle ge­tirmesi için yapacağı şeylerle ilgili bilgi bundan önceki hadislerin izahı bölümünde verilmiştir.

Hoşlanılmayan, karışık ve korkulu rü'yayı başkasına yorumlat-mak doğru değildir. Çünkü yorumcu yapacağı yorumla rü'ya sahibini daha da üzüntüye sokabilir. Aynca fena yorum fena sonuçlar doğu­rabilir. Bu husus da bundan sonra gelen hadîsin izahı bölümünde be­lirtilecektir.

N e v e v i. Câbir (Radıyallâhü anh)'in ilk hadisinin izahı bölümünde   el-Mâziri' den   naklen şu bilgiyi verir:

Bu hadîste sözü edilen rü'yanın şeytan taraf nidan gelme rü'ya çeşitlerinden olduğu vahiy yoluyla veya başka bir belirtiyle Peygam­ber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in malûmu olduğu muhtemeldir. Rü'­ya yorumcularına göre ise, rü'ya hâlinde başın kesildiğini görmek çeşitli şekillerde yorumlanır. Yorumcular bu hususta şöyle derler:

Bu rü'yayı gören kimse, elindeki nimetlerden veya nüfuz ve kuv­vetinden olur. Makam ve mevki sahibi ise bunu yitirir ve işleri bo­zulur. Fakat rü'ya sahibi hasta ise bu rü'ya hastalıktan kurtulma­sına, borçlu ise borçtan kurtulmasına, hacca gitmemiş ise hacca gi­deceğine, kederli ise üzüntüsünün gideceğine, bir korku ve endişesi varsa, bu halden kurtulacağına ve köle ise hürriyetine kavuşacağına alâmettir.[13]

 

6- Rü'ya Yorumlanınca Vuku Bulur. Bu İtibarla Sahibi Onu Seveninden Başkasına Anlatmasın, Babı

 

3914) "... Ebû Rezîn (Lakît bin Âmir) (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre kendisi şu buyruğu Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SeUem)'den igitmiştir:

«Rü'ya yorumlanmadıkça bir kuşun ayağı üzerinde (yâni istik­rarsız ve askıda) dır. Yorumlanınca vuku bulur.» Peygamber (Sal­lallahü Aleyhi ve Sellem) (buyruğuna devamla) «Rü'ya (nın güzel ve sağlıklı olanı) peygamberliğin kırk altı parçasından bir parçadır» buyurdu. Ebû Rezîn demiştir ki i Ve sanırım şöyle buyurdu t Sahibi onu seveninden veya (rü'ya tâbiri hususunda) bilgi, dirayet sahibi olandan başkasına anlatmasın."[14]

 

İzahı

 

Bu hadisi; Tirmizi ve Ebû Dâvûd da rivayet et­mişlerdir.

Avnül-Mabûd yazan bu hadîsin izahı bölümünde özetle şöyle der:

H a 11 â b i: «Rü'ya yorumlanmadıkça bir kuşun ayağı üzerin­dedir» ifâdesinden maksad yorumlanmadıkça rü'yanın istikrarsız ve askıda oluşudur, demiştir. Maksad bu olunca mânâ şöyle olur: Rü'ya yorumlanmadıkça kuşun ayağına takılı bir şey gibidir, istikrarsızdır. Rü'ya yorumlanınca da yorumlandığı şekilde vuku bulur.

Yâni bir rü'ya birden fazla şekilde yorumlanabildiği takdirde bu işten anlayan bir kimse onu nasıl yorumlarsa o şekilde gerçekle­şir ve artık diğer ihtimallere göre vuku bulması beklenemez. Bu'iti­barla bir kimse gördüğü rü'yayı rastgele kişilere veya kendisini, sev­meyenlere anlatmamalıdır. Sevenlerinden birisine veya ilim ve dira­yetine güvendiği ehil ve liyakatli bir zâta yorumlatmalıdır ki, iyi biçimde yorum alabilsin. En-Nihâye yazarı böyle açıklama yapmış­tır.

Hadîste geçen "Vâdd" seven demektir. "Zî rey sözcüğü ise akıl­lı veya âlim mânâsına yorumlanmıştır. Zeccâc: Bundan mak-•sad rü'yayı yorumlama işinden anlayan ve bu sahada bilgi sahibi olan kimse demektir. Çünkü böyle bir kimse rü'yanın hakîki yoru­munu veya buna yakın bir yorum yapar, demiştir.

Ebû Rezîo (R-A.)'ın Hâl Tercemesi:

Bu sahâblnin ismi Laklt bin Âmir bin Sabira'dır. 24 aded hadisi vardır. Sü­nen sfihibleii onun Hadislerini rivayet etmişlerdir. Ravüeri oğlu Asım ve yeğeni Vekl bin Hud» reya bin üdus'tûr. (Hulasa, 323)[15]

 

7- Rüya Neye Dayanılarak Yorumlanır? Babı

 

3915) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

«Rü'yada gördüğünüz şeylerin isimlerini o rü'yanın yorumlan­masına esas alınız. Rü'yada gördüğünüz şeylerin künyelerini (veya) kinaye mânâlarını da yorumlamaya esas alınız. (Birden fazla yoruma muhtemel) rü'ya ilk yorumcuyadır (yâni ona göre vukua gelir).»"

Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Yezid bin Eban er-Rak-kaşî bulunur. Bu râvi zayıftır.[16]

 

İzahı

 

Zevâid nevinden olan bu hadîsin izahı bölümünde Sindi şöy­le der:

Yâni rü'yada görülen şeylerin isimlerini yoruma esas alıp buna göre kıyaslama yapınız. Meselâ rü'yada Salim isimli bir adamı gördüğünüz zaman onu selâmet manâsıyla yorumlayınız. Çünkü Salim isminin lügat mânâsı, selâmette olan demektir. Rü'yada Ganim isimli bir şahsı gördüğünüz zaman onu ganimet mânâsı­na yorumlayınız. Keza rü'yada karga görüldüğü zaman onu fâsık ve günahkâr adam mânâsına yorumlamak uygundur. Çünkü bir hadîs­te kargaya fâsık adı verilmiştir. Kaburga kemiği görüldüğü zaman onu kadın mânâsına yorumlamak uygundur. Çünkü bir hadîste ka­dın kaburga kemiği ile adlandırılmıştır: «Kadm eğri bir kaburga ke­miğinden yaratılmıştır» buyuru 1 muştur. Rü'yada görülen diğer şey­lerin isimleri de böylece yoruma esas alınmalıdır.

Hadîsteki "Künâ"nın künye'nin çoğulu olduğu söylenmiştir. Bu kelime kinaye kökünden alınmadır. Kinaye ise bir sözün hakîki mâ­nâsı değil de lazimi mânâsı, yani ondan ayrılmayan ve onunla münâsebeti sevam eden başka bir mânâda kullanılmasıdır. (Meselâ fa­lan adamın ateş külü çoktur, denilir ve bundan maksad ise adamın misafirlerinin çokluğu, onun misafirperverliğinin ifâde edilmek isten­mesidir. Çünkü misafiri çok olan cömert bir kimse onlara yemek pi­şirmek için çok ateş yakar ve dolayısıyla ateşinin külü çok olur.) Sindi   buna misal olarak şunu gösterir:

Eü'yada hurma bahçesini görmek ikram ve ihsanı bol olan Arap bir adam mânâsına yorumlanır. Çünkü arapların memleketinde hur­ma bahçeleri boldur ve hurma arapların en değerli toprak mahsûlü­dür. Rü'ya yorumu ile ilgilenenler böyle derler. Keza ceviz ağacı rü'-yada görüldüğü zaman î r â n ' lı £ir adam mânâsına yorumlanır. Çünkü onların memleketinde ceviz ağaçları çoktur.

Hadisin ikinci cümlesinde geçen ve künye'nin çoğulu olduğunu yukarda belirttiğim "Künâ" kelimesinin bulunduğu cümle şöyle de yorumlanabilir, kanısındayım: Rü'yada gördüğünüz şeyler künye de­nilen isim türü ile meşhur ve mâruf iseler, künyelerinin mânâlarını da yoruma esas alınız.

Bilindiği gibi Arap dilinde "Ebû falan" veya "Ümmü falan" yâni falanın babası veya falanın anası şeklinde özel isimler bulunur ki bu tür isimlere künye denilir. Meselâ rü'yada Ebû Fereç künyeli bir adam görüldüğü zaman, bu künyenin lügat mânâsı dikkate alı­narak sıkıntıdan kurtuluş şeklinde yorum yapılmalıdır. Keza Ü m -mü K e r b künyeli bir kadın görüldüğü zaman, böyle bir rü'ya üzüntüye işaret sayılabilir. Çünkü Kerb, üzüntü demektir.

Hadîsin sonunda «Rü'ya ilk yorumcuya aittir» buyurulur. Yâni birden fazla yoruma muhtemel bir rü'ya bu işten anlayan bir kimse tarafından nasıl yorumlanırsa ona göre gerçekleşir ve artık ikinci bir yorumcu muhtemel olan başka bir biçimde yorumlasa bile buna göre gerçekleşmesi düşünülemez.[17]

 

8- Görmediği Bir Rü'ya Yi Gördüğünü İddia Ederek Yalan Söyleyen Kimse (Hakkında Gelen Hadîs) Babı

 

3916) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'dan rivayet edildiğine gö­re; ResuluHalı (Sattallakü Aleyhi ve Seİlent) şöyle buyurdu, demiştir:

«Kim görmediği bir rü'yayi gördüğünü iddia ederek yalan söy­lerse (kıyamet günü) ona iki arpa tanesini bir birine düğümlemesi teklif edilir ve bunu yapamamasından dolayı tazîb edilir.»"[18]

 

İzahı

 

Bu hadîsi; Buhâri, Tîrmizi, Ebû Dâvûd ve N e s â i   de rivayet etmişlerdir.

Görmediği bir rü'yayı gördüğünü söyleyen bir kimse bilerek ya­lan söylemiş olur ve bu yalanını uydurma sözlerle anlatmaya çalışır, tki arpa tanesini biri birine düğümlemek mümkün değildir. Bu ya­lancı şahıs biri biri ile irtibatı olmayan uyduruk sözler düzenlediği için biri biri ile irtibatı ve düğümlenmesi mümkün olmayan iki arpa tanesini düğümleyip düzenlemesi teklif edilecek, yâni cezası işlediği suç türünden olacak. Teklif edilen bu işi yapamadığından dolayı da tâzibine devam edilecektir. Nitekim bâzı rivayetlerde «ve adam İki arpayı biri birine düğümleyemeyecektir- ilâvesi bulunur.

Görmediği bir rü'yayı gördüm diye yalan söyleyen bir kimsenin cezasının başka yalanlardan farklı olarak şiddetli olmasının sebebi şudur: Doğru ve ekseriyetle hoşlanılan rü'yaların peygamberlikten bir parça olduğu daha önce geçen hadîslerle sabittir. Peygamberlik ise bilindiği gibi vahye dayalıdır. Rü'ya konusunda yalan söyleyen bir kimse Allah'ın kendisine rü'ya hâlinde göstermediği bir şeyi göster­diğini ve peygamberliğin bir parçası olan doğru rü'yayı Allah ken­disine vermediği halde verdiğini ileri sürmekle, Allah'a iftira etmiş olur. Gayet tabiidir ki Allah'a iftirada bulunmak, yaratıklara iftira etmekten daha büyük bir yalandır, cezası da daha elimdir. El-Ce-zeri,   en-Nihâye'de böyle açıklama yapmıştır.[19]

 

9- En Doğru Rü'ya En Doğru Sözlü Olan İnsanındır, Babı

 

3917) "... Ebû Hüreyrc (Radtyallâhü ankyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

«Zaman (bitime) yaklaşınca (yâni dünyanın sonuna doğru), mü*-minin rü'yası yalan çıkmaz. Mü mirilerin rüya bakımından en doğru olanı da, en doğru sözlü olanıdır ve mü'minin rü'yası peygamberliğin kırk altı parçasından bir parçadır.»"[20]

 

İzahı

 

Bu hadisi; Buhâri, Müslim, Tirmizî ve Ebû D â v û d   da rivayet etmişlerdir.

Hadîste geçen «zamanın yaklaşması» ifâdesini kıyametin yaklaş­ması mânâsına yorumlamayı tercih ettim. Çünkü T i r m i z İ' nin Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'den rivayet ettiği bir hadis­te Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

sonunda mü'minin rü'yası yalan çıkmaz» buyurmuştur.

Tuhfe yazarının beyânına göre el-Fâik sahibi bu ifâdenin üç şe­kilde yorumlandığını şöyle nakletmiştir: Birincisi kıyametin yaklaş­masıdır, ikincisi gece ile gündüzün eşit olduğu mevsimdir. Üçüncüsü yılın ay gibi, ayın hafta gibi haftanın gün gibi ve günün bir saat gi­bi kısıldığı zaman ki Hz. Mehdi' nin zamanıdır. Çünkü o dö­nemde adalet yaygınlaşır, hayat tathlaşır ve dolayısıyla zamanın na­sıl geçtiğinin farkına varılmaz.

Hadiste; en doğru rü'yanın, sözünde en doğru olan mü'minin gör­düğü rü'ya olduğu ifâde edilmiştir. Çünkü sözünde doğruluktan ay­rılan kimsenin bu olumsuzluğu onun rü'yasına da yansır.[21]

 

10- Buta Tâbiri (Yorumlamak) Babı

 

3918) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâyda,n; Şöyle demiştir:

Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e Uhud (harbin) den döndüğü zaman bir adam gelerek:

Yâ Resûlallah! Hü'yamda bir bulut gördüm, ondan yağ ve bal yağıyordu. Halkın da yağan yağ ve baldan avuç avuç aldıklarını gördüm. Kimi çok alırdı, kimi de az alırdı. Bu arada (yerden) göğe (kadar uzanıp) ulaşan bir ip gördüm. Senin de o ipi tutup onunla (göğe doğru) yükseldiğini gördüm. Senden sonra da bir adamın o ipi tutup onunla yükseldiğini gördüm. O adamdan sonra da başka bir adamın o ipi tutup onunla yükseldiğini gördüm. Bundan sonra gör­düm ki başka bir adam o ipi tuttu. Fakat ip koptu. Sonra onun için İp bağlanıp bitişti ve o da o iple yükseldi, dedi.

Bunun Üzerine Ebû Bekir (Radiyallâhü anh) :

Yâ ResûlaUahl Beni (serbest) bırak (yâni izin ver) bu rü'yayı ben yorumlayayım, dedi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) de t

Yorumla, buyurdu. Ebû Bekir (de) şöyle yorum yaptı i Bu adamın gördüğü bulut, İslâm dinidir. Ondan yağan yağ ve bal ise Kur'ân'dır. Tatlılığı ve yumuşaklığıdır. Halkın ondan avuç avuç aldığı şeye gelince; Kur'ân-ı Kerîm'den (kabiliyetlerine), gayret­lerine göre çok veya az İstifâde eden, feyiz alan müslümanlardır. Gö­ğe kadar uzanan ip de üzerinde bulunduğun (adaletli) yönetimdir. Sen hakkı tuttun. O da senin yükselmene vesile oldu. Senden sonra da bir adam o hak, adalet ipini tutacak ve o da onunla yükselecek. Ondan sonra başka bir adam tutacak, o da yükselecek. Daha sonra bir başkası tutacak. Fakat ip kopacak, sonra onun için bağlanıp biti­şecek ve böylece o da yükselecek.

Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) (Ebû Bekir (Radı-yallâhü anh)'a hitaben) : Sen bâzısında isabet ettin, bâzısında da hatâ ettin,» buyurdu. Bunun üzerine Ebû Bekir: And olsun, Yâ Resû-lallah isabet ettiğim kısmı hatâ ettiğim kısımdan ayırdedip bana mu­hakkak haber ver, dedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aley­hi ve Sellem) :

«Yemin etme Yâ Ebâ Bekir», buyurdu.

... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir:

Bir adam Resûlûllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına ge­lerek t

Yâ Resülallah! Ben (rü'yamda) gök ile yer arasında bir bulut gör­düm, buluttan yağ ve bal yağıyordu, dedi ve râvi bu hadisin mislini anlattı."[22]

 

İzahı

 

Bu hadisi; BuhArl, Müslim ve Tirmizl de riva­yet etmişlerdir.   Müellifimiz bu hadisi kısmen değişik İki senedle

î b n - i Abbâs (Radıyallâhü anhümâ) ile Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den rivayet etmiştir. Birinci senede göre Ibn-i Abbâs (Radıyallâhü anhümâ) hadîsi doğrudan rivayet etmiştir. İkincisine göre ise İbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhümâ), Ebû Hüreyre    (Radıyallâhü anh) aracılığıyla rivayet etmiştir.

Rü'yayı yorumlayan E b ü Bekir (Radıyallâhü anh)'in hangi hususta hatâ ettiğini Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve'sseîâm) açıklamamıştır. Bu itibarla Ebû Bekir (Radıyallâhü anh)'in hadiste anılan rü'yayı yorumlarken isabetli ve hatalı yönlerini araş­tırmak noktasmda ilim ehli değişik görüşler beyân etmişlerdir.

İbn-i Kuteybe ve diğer bâzı ilim adamlarına göre Pey­gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in «Bâzısında isabet ettin bâ­zısında hatâ ettin» buyruğunun mânâsı şöyledir: "Rü'yayı yorumla­mak hususunda isabet ettin, doğru yorumladın. Ben sana emretme­den rü'yayı yorumlamaya acele etmekte de hatâ ettin.'*

Diğer bir kısım âlimler ise: İbn-i Kuteybe ve ona mu­vafakat edenlerin görüşleri geçersiz, tutarsızdır. Çünkü Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), rü'yayı yorumlamak için ona izin ver­miştir. Ebü Bekir (Radıyallâhü anh) 'in hatâsı; rü'yanın bir kısmını yorumlamasını terketmesidir. Çünkü rü'ya sahibi yağ ve bal damlatan bulut görmüştü. Ebü Bekir (Radıyallâhü anh) bu­nu Kur'ân-ı Kerim ile yorumlamış. Halbuki Kur'ân-ı Kerîm, balın yo­rumudur. Yağ ise sünnet, yâni hadîs ile yorumlanmalı idi. Fakat Ebû Bekir (Radıyallâhü anh) bunu yapmamıştı. Bu itibarla Kur'ân ve Sünnet'tir, demeli idi, demişlerdir.

Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'den sonra ipi tutan birin­ci ve ikinci zâtlar Ebû Bekir (Radıyallâhü anh) ile Ömer (Radıyallâhü anh)'dır. Üçüncü zât ise Osman (Radıyallâhü anh)'dır. İpin onun elinde kopması hilâfeti döneminde meydana ge­len karışıklıklar ve itirazlar sebebiyle, kendisinin ilk iki halîfeye ka-vuşamaması tehlikesidir. Sonra şehid edilmekle iki arkadaşına ulaş­mış ki bu da ipin bitişmesi ile ifâde edilmiştir. El-Hâfız, Bu­har î' nin   şerhinde böyle demiştir.

Yemin ederek meşru bir talebte bulunan kimsenin talebinin ye­rine getirilmesi ve yeminine muhalefet edilmemesi hususunda sahih hadisler var. Bu hadis, o hadislerin hükmünün umûmi olmadığına delâlet eder. Çünkü M ü s 1 i m' in rivayetine göre Ebû Be­kir (Radıyallâhü anh)., Allah'a yemin ederek rü'yayı yorumlama­daki hatâsının bildirilmesini istemesine rağmen, Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) istenen açıklamayı yapmamış ve müellifin ri­vayetinde de belirtildiği gibi: «Yemin etme" buyurmuştur. Şu hal­de; isteğin yerine getirilmesinde apaçık bir güçlük veya bir sakmca varsa yapılmayabilir. Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selânı)'in gör­düğü sakıncanın bilâhare sahâbîler arasında bir takdir-i îlâhî ola­rak meydana gelen olayların olması muhtemeldir.[23]

 

Hadîsten Çıkan Bâzı Hükümler:

 

1. Rü'yayı yorumlamak caizdir.

2. Yorumcu bazen isabet, bazen de hatâ yapabilir.

3. Rü'ya mutlaka ilk yorumcunun yorumuna göre gerçekleşme­yebilir, ilk yorumcunun yorumuna göre gerçekleşmesi; yorumcunun isabetli yorum yapması hâline mahsustur.

4. Bir isteğin yerine getirilmesi için yemin eden kişinin isteğini yerine getirmesinde bir sakınca veya zorluk varsa, isteğe uymak müs-tehab değildir.

N e v e v î yukardaki hükümleri beyân ettikten sonra; Kadı demiştir ki: M â 1 i k ' e şöyle bir soru sorulmuştur: Yorumcu ken­disine anlatılan rü'yanın şer mâhiyetinde olduğu kanaatmda iken bu­nu hayra yorumlayabilir mi? Mâlik: Maazallah! Rü'ya peygam­berliğin bir parçası olduğu halde peygamberlikle oynanır mı? diye cevab vermiştir.

 

3919) "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü ankütnâydan; Şöyle demiştir:

Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in hayatta oldu­ğu dönemde bekâr bir gençtim. Bu nedenle de gece Mescid-i Nebevî'-de kalırdım (yâni evli olmadığım için orada uyurdum). Biz (sahâbî­ler) den biri, bir rü'ya gördüğü zaman onu Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e anlatırdı. Ben de bir defa:

AÜahım! Eğer senin katında benim için bir hayır (iyi hal) var ise bana Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yorumlayacağı bir rü'yayı bana göster, diye duâ ettim. Sonra uyudum ve rü'yamda gördüm ki; İki melek bana geldi ve beni alıp götürdüler. Sonra (yol­da) başka bir melek onlara rastladı ve bana: Korkulacak bir şey yok, dedi. Sonra o iki melek beni cehennemce götürdüler. Baktım ki ce-, hennem kuyu duvarı gibi (taş ile) örülmüş vaziyettedir ve içinde bâ­zısını tanıdığım insanlar vardır. Sonra ayni melekler beni alıp sağ tarafa giden bir yola götürdüler (yâni cehennemden uzaklaştırdılar).

Sonra sabah olunca ben bu rü'yayı (kız kardeşim Ümmü'l-Mü'minin) Hafsa (Radıyallâhü anhâ) 'ya anlattım. O da rü'yanu Resûlullah (Sal­lallahü Aleyhi ve Sellem) 'e anlattığını ve Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle buyurduğunu söyledi:

«Abdullah, şüphesiz salîh (iyi) bir adamdır. Fakat gece namaza çok kılsaydı.»

Râvi demiştir ki: Abdullah bin Ömer bundan sonra geceleyin çok namaz kılardı."[24]

 

İzahı

 

Bu hadisi   BuhârI   ve   Müslim   de rivayet etmişlerdir. Hadîste geçen bâzı kelimeleri açıklayalım t Şabb i Genç yaşta olan demektir. Azeb: Bekâr demektir. Salih de Allah'ın haklarına ve kulların hukukuna riayetkar kimse demektir.

Kl-Hâfız,   el-Fetih'te bu hadîsin izahı bölümünde özetle şu bilgiyi verir:

îbn-i Ömer (Badıyallâhü anhümâ), rü'yada gördüğü kişile­rin kendisine cehennemi göstermelerini ve cehennemi göstermekle bir nevi nasihatte bulunmalarını o kişilerin melek olduğuna delil say­mıştır. Bu görüş doğrudur. Çünkü şeytan uyarıcı ve öğütleyici bir durumu göstermez. El-Hâfız bu hususu îbn-i Battal'-dan naklettikten sonra; Ben derim ki: Belki o kişiler melek oldukla­rını   îbn-i   Ömer   (Radıyallâhü anhümâ) 'e söylemişler, der.[25]

 

Hadisten Çıkan Hükümler:

 

1. Rü'yanın en sağlıklı yorumu, Peygamberler tarafından yapı­lan yorumdur.

2. Mescid ve camide gecelemek ve uyumak caizdir. Bu husus­la ilgili geniş bilgi sünenimizin 4. kitabının 6. babında geçti.

3. Rü'yanın yorumlanması için, rü'ya sahibinin başkasını vekil tâyin etmek suretiyle rü'yayı yorumcuya anlattırması meşrudur.

4. îbn-i   Ömer   (Radıyallâhü anhümâ) teeddüben rü'yası-nı bizzat Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'e anlatmamış ve kız-kardeşi olup Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in kadınların­dan olan   H z.   H a f s a    (Radıyallâhü anhâ) vasıtasıyla arz etmek yolunu seçmiştir. Bu durum,   îbn-i   Ömer   (Radıyallâhü anhü­mâ) 'in Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'e karşı nasıl bir edeb takındığına delildir.

5. Hadis gece namazının faziletine delildir. Bu hususla ilgili ge­niş bilgi; sünenimizin 5. kitabının 174. babında geçti.

6. Rü'yada sağ tarafa gitmeyi görmek kişinin âhirette defteri­nin sağ eline verilecek, yâni cennetlik olanlardan olduğuna delâlet eder, böyle yorumlanır.

El-Hâfız; îbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâ)'in rü'­yada gördüğü meleklerin isimlerini belirttiğine dâir bir bilgi edine­mediğini, keza cehennemde görüp tanıdığını söylediği K u r e y ş kabilesine mensup kişilerin isimlerini açıkladığına dâir bir kayda rast­lamadığını söylemiştir.

îbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâ) 'in bu rü'yadan sonra geceleyin çok namaz kılmaya devam ettiğini ifâde eden hadîsin so­nundaki cümlenin râvi Sâlim'e ait olduğu, Buhar! ve M ü s 1 i m' in   rivayetlerinden anlaşılır.

 

3920) "... Hareşe bin el-Hürr (Radtyallâhü mkyden; Şöyle demiştir

Ben, Medine-i Münevvere'ye gittim ve Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in Mescidinde bir gurup şeyh (yâni yaşça veya ilim­ce büyük olan) in yanına oturdum. Sonra yaşlı bir zât bir asaya (bas­tona) dayanarak geldi. Yanlarında oturduğum cemâat: Kim cennet ehlinden bir adama bakmakla sevinmek isterse bu (gelen) zata bak­sın, dediler. Bu zât bir sütunun arkasında durup iki rek'at namaz kıl­dı. Sonra ben kalkıp onun yanma vardım ve ona: Cemaatın bâzısı (senin hakkında) şöyle şöyle söyledi, dedim. Bu yaşlı zât: Hamd Al­lah'adır. Cennet Allah'ındır, dilediğini ona dâhil eder. (Cemaatın be­nim hakkımda söylediği sözün sebebine gelince) Resûlullah (Sallal­lahü Aleyhi ve Sellem) hayatta iken ben bir rü'ya gördüm. Rü'yam-da şunu gördüm: Sanki bir adam bana gelerek: Yürü, dedi. Ben de onunla beraber gittim. Beni büyük bir yola götürdü. Sonra sol tara­fımda kalan bir yol bana gösterildi. Ben de o yola gitmek istedim. Fa­kat adam: Sen bu yolun halkından değilsin, dedi. Daha sonra sağım­daki bir yol bana gösterildi. Ben de o yola girdim. Nihayet kaygan bir dağa vardım. Adam elimi tutup beni (yukarıya doğru) fırlattı. Ben o anda dağın zirvesinde oldum. Fakat (kaygan dağın tepesinde) durup tutunamadım. O esnada tepesinde altından bir kulp bulunan demirden bir direk göründü. Adam (tekrar) elimden tutup beni fır­lattı. Nihayet ben o kulpu tuttum. Adam: (Kulpa) sarıldın mı? dedi. Ben de: Evet dedim. Sonra adam ayağı ile direğe vurup devirdi. Ben de kulpa sarih kaldım.

Yaşlı zât (sözüne devamla) dedi ki: Ben ru'yamı Peygamber (Sal­lallahü Aleyhi ve Sellem) 'e anlattım. Buyurdu ki i

«Sen hayırlı bir rü'ya gördün. (Karşına ilk çıkan) büyük yol mah­şerdir. (Sonra) senin sol tarafında gösterilen yol, cehennem halkının yoludur. Sen o yolun ehlinden değilsin. (Sonra) senin sağ tarafında gösterilen yol cennet ehlinin yoludur. Kaygan dağa gelince o, şehîd-lerln makamıdır. (Sen şehid olmak suretiyle bu mertebeye erişmeye­ceksin) . Tuttuğun kulp ise İslâm kulpudur. Bu itibarla sen ölünceye kadar bu kulpa sarılmaya devam et.»

(İşte) ben bundan dolayı cennet ehlinden olmayı umanın (yâni kesin bilgi ise ancak Allah katmdadır.)

(Hareşe demiştir ki) Sonra bu yaşlı zâtın Abdullah bin Selâm ol­duğunu öğrendim."

 

3921) "... Ebû Mûsâ (el-Eş'arî) (RadtyaÜâkü onA/den rivayet edildiği­ne göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyje buyurmuştur:

«Ben rü'yada Mekke'den hurma bahçeleri bulunan bir memleke­te hicret ettiğimi gördüm. O yerin Yemâme veya Hecer olduğunu* san­dım. Fakat o yerin Medine, Yesrib olduğu görüldü. O rü'yamda bir kılıcı salladığımı ve kılıcın ağzının kesildiğini de gördüm. Sonra bu­nun Uhud (savaşı) günü şehîd edilen mü'minler olduğu görüldü. (O rü'yada şunu da gördüm:)Sonra kılıcımı (tekrar) salladım ve kılıç en güzel hâle dönüştü. Bunun da Allanın lütfettiği fetih ve mü'min-lerin toplanması olduğu görüldü. O rü'yamda (boğazlanmış) sığırlar ve "Allah (m ettiği işte) hayır (var) dır" (cümlesini) de gördüm. Son­ra (boğazlanmış) sığırların Uhud (savaşı) günü (şehid edilen) mü'­minler gurubu olduğu görüldü ve (rü'yada görülen) hayrın da Al­lah'ın bundan sonra verdiği hayırdı zaferler) ve Allah'ın bize Bedir (savaşı) günü lütfettiği sadakat (cihaddaki sabır, metanet) sevabı olduğu[26]

 

İzahı

 

Bu iki hadis Buhârî ve Müslim tarafından da riva­yet edilmiştir.

Birinci hadiste geçen "Şiyeha" Şeyh'in çoğuludur. Şeyh, ilim ve­ya yaşça büyük olan kimse demektir. Sariye de sütun demektir. Nehci Geniş ve büyük yol demektir. Zelak i Kaygan demektir. Halka ve Ur-ye ı Kulp demektir.

Tezcîl: Fırlatmak, atmak ve itmek mânâlarına gelir.

Hareşe; Mescid-iNebevi'debulunan zâtların Abdullah bin Selâm (Radıyallâhü anh) hakkında söyledikleri güzel sözü ona duyurunca Abdullah bin Selâm (Radıyallâhü anh) müslümanlann onun hakkında beslediği iyi kanaattan memnun ol­duğu için Allah'a hamdetmiş ve sonra anılan iyi kanâatin mesnedi olan rü'yayı anlatmıştır. Bu mübarek zâtm cennetlik olduğu hususunda başka hadisler vârid olmuştur. Tecridi Sarih'in 1534. hadîsi bunlar­dan biridir.

İkinci hadiste geçen Hecer, Bahreyn* de bulunan bir şehir veya Y e m e n' de olan bir şehir ismidir. Yemame de; Mekke ile   Yemen   arasında bir memlekettir.

Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in rü'y&da gördüğü sı­ğırların boğazlanmış olduğuna dâir kayıt; Nevevi ve el-Hâ-f ı z' m belirttikleri gibi diğer bâzı rivayetlerden alınmadır. Bu ka­yıt da göz önünde tutulunca U h u d savaşında şehid olan zâtlar ile yorumlanması daha açık olur.

Bu hadîste bulunan; cümlesi müteaddid biçimde yorumlanmıştır. Bu cümlenin rü'yada Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'e telkîn edilen bir cümle olduğunu söyleyenlerin görüşü kadı tarafından tercih edildiğinden ve bundan sonra gelen cümlelere da­ha uygun gördüğümden dolayı böyle terceme etmeye çalıştım. Çün­kü bunu takip eden cümlelerde Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), rü'yada gördüğü hayrı yorumlamıştır.

Bir yoruma göre bu cümle rü'yada telkin edilmemiş olup Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) tarafından buyurulan ve Uhud savaşında şehid edilen mü'minler hakkındadır. Bu takdirde cümlenin mânâsı şöyle olur: "Onların şehid edilmeleri dünyada kalmalarından daha hayırlıdır." Başka bir deyimle "Allah'ın sevabı daha hayırlıdır." E1 - K â d ı' nın beyânına göre sarihlerin çoğu cümleyi böyle yorum­lamıştır.

Hâl Tercemesl:

Hareşe bin el-Hür el-Fizârl (R.A.), Hz. Ömer (R.A.)'m himayesinde büyütül­müştür. Ebû Davûd, onun sanabl olduğunu söylemiştir. Fakat el-îcli, onun tabiile­rin büyüklerinden TB güvenilir bir ravi olduğunu söylemiştir. Kendisi Ömer ve Ebû Zer (R.A.)'dan rivayette bulunmuştur. Ravileri ise Bibi bin Hiraş, el-Müsey-yeb bin Bati ve Sbfi ZurVdır. Halife, onun hicri yetmiş dördüncü yılı vefat etti-ğf&İ «Oyleiniştlr. KOMİM Sitte «âbJbleri onun rivayetlerini abuslardır. (Hulasa, 106)

 

3922) "... EbÛ Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saüallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:

«Ben bîr defa rü'yamda iKi kolumda altından (mamul) iki bile­zik gördüm. (Bunlar bana ağır geldi) Sonra bileziklere üfledim (ikisi de hemen uçup gitti). Sonra ben bu bilezikleri şu iki kezzâb (çok ya­lana, sahte peygamber) Müseyleme ve el-Ansi ile yorumladım.»"[27]

 

İzahı

 

Bu hadîs; Buhâri, Müslim ve Tirmizi tarafından da rivayet edilmiştir. Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in bile­zikleri sahte iki peygamber ile yorumlamasının sebebi ve münâsebeti şudur: Yalancılık bir şeyi yerinden başka bir yere koymak, yersiz konuşmaktır. Altın bileziğin yeri ise erkeğin kolu değil, kadının kolu­dur. Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), giysisi olmayan bi­lezikleri mübarek kollarında görünce, iki kişinin hakkı olmayan pey­gamberlik iddiasında bulunacağını anladı. Keza erkeğe haram olan altın bilezik de yalancılığın belirtisidir. Diğer taraftan Zeheb kelime­si Zihâb kökünden alınmadır. Zihâb gitmek demek olduğundan sah­te peygamberlerin neticesinin gidici olduğunun belirtisidir. Bilezikle­rin bir üfleme ile uçup gitmesi de Müseyleme ile el-Ansî'-nin perişan edilmelerinin alâmetidir.

Hadiste sözü edilen sahte peygamber el-Esved el-Ansi, S a n' â' da çıkıp peygamberlik iddiasında bulundu. O esnada Re­sûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) hayatta idi. El-Ansİ o çevrede kendisine bir hayli taraftar topladı ve müslümanlarla savaş­tı. Nihayet Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in sağlığında bu sahte peygamber Feyrûz e d - D e y 1 e m İ tarafından öl­dürüldü.

Müseyleme tü'1-Kezz âb da Yemâme'de türeyip peygamberlik iddiasında bulundu. Bâzı rivayetlere göre ilk zaman­larda müslümanlığı kabul etmiş. Sonra mürted olup böyle bir sahte­kârlığa başvurmuştur. Bu sahtekâr da   Hz.   Hamza   (Radıyalâhü anh) 'in katili olup bilâhare müslüman olan Vahşi tarafın­dan, Hz. Ebû Bekir (Radiyallâhü anh)'ın hilâfeti dönemin­de öldürüldü. Vahşi (Radıyallâhü anh) 'in onu öldürdükten son­ra : Ben câhiliyet döneminde insanların en hayırlısını şehid ettim. Müslümanlık döneminde de insanların en kötüsünü öldürdüm, dediği söylenmiştir.

 

3923) "... Ümmü'1-Fadl   (Lübâbe bint-i el-Hâris)   (RadtyvUâkü anhü-rivayet edildiğine göre kendisi:

Ya Resûlallah! Ben rü'yamda gördüm ki; sanki senin uzuvların­dan bir uzuv (organ) benim evimde idi, dedi. Resûl-i Ekrem (Sallal-lahü Aleyhi ve Sellem) de (ona) :

«Bir hayır gördün. (Kızım) Fâtime bir oğlan çocuğu doğurur. Sen de onu emzirirsin», buyurdu. Sonra Fâtime, Hasan veya Hüseyin (Radıyallâhü anhüm) ü doğurdu. Ümmü'1-Fadl da (bebeği) Kusem'İn sütü ile onu emzirdi. Ümmü'1-Fadl (sözüne devamla) demiştir ki t

Bir gün ben onu Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ya­nına götürerek kucağına koydum. Bebek de (O'nun kucağında iken) işedi. Bundan dolayı bebeğin om uzuna vurdum. Bunun Üzerine Pey­gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  (bana) :

«Sen oğlumu incittin. Allah sana rahmet eylesin», buyurdu."

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedindeki râviler güvenilir zât­lardır. Fakat sened munkati (kesik)tir. Et-Tehzİb ile el-Etrafta beyan edildiğine göre ravi Kabus, babası aracılığıyla Ümmül-Fadl (R-A.)'dan rivayet etmiştir. (Hal­buki burada Kabus ÜmmuTrFadl'dan rivayet etmiştir.)[28]

 

İzahı

 

Zevâid nevinden olan bu hadisin mânâsı açıktır. Ü m m ü' 1 -Fadl Lübâbe bint-i el-Hâris (Radıyallâhü anhâ), Hz. A b b â s (Eadıyallâhü anh)'m zevcesi idi. Aynı zamanda Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in zevcesi M e y m û n e bint-i e 1-H a r i s (Radıyallâhü anhâ)'in kız kardeşi idi. Şu halde Peygamber (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in baldızı ve yengesi durumunda idi. Hâl tercemesi 522. hadîs bölümünde geçti. Hadiste ismi geçen Kuşem (Radıyallâhü anh), Abbâs bin Ab-dilmuttalib (Radıyallâhü anh) 'in oğludur, sahâbîdir. S e -m e r k a n d   savaşında şehid edilmiş olup kabri oradadır.

Sindi' nin beyân ettiği gibi bu hadise göre Ü m m ü' I -Fadl (Radıyallâhüanhâ)'nın Mekke*den Medine-i Mü­nevvere'ye   hicret etmiş olması gerekir.

3924) "... Abdullah bin Ömer (Radtyallâkü anhümâydan rivayet ğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Rü'yamda siyah ve başı (nın saçı) dağınık bir kadının Medine'­den çıkarak nihayet Mehyea'ya —ki, el-Cuhfe'dir — yerleştiğini gör­düm. Sonra ben rü'yamda gördüğüm kadını Medine vebası ile yorum-ladım. Bu hastalık da oraya nakledildi.»"[29]

 

İzahı

 

Bu hadisi   Buhârî   ve   Tirmizt   de rivayet etmişlerdir. Hadiste geçen-,   «amAI ^ cümlesi ile ilgili olarak   el-Hâfız: Sanının ki bu cümle râvi   Musa   bin   Ükbe'ye   aittir. Çünkü rivayetlerin çoğunda bu cümle yoktur, demiştir. Mehyea kelimesinin lügat manâsı, düz ve geniş arazi demektir.

Cuhfe; Şam dolaylarından gelen hacıların ihrama girdikleri yerdir. Medine-i Münevvere* ye yaklaşık 8 konak me­safededir. Â i ş e (Radıyallâhü an ha) 'den rivayet edilen bir hadîste belirtildiği gibi Hicret edildiğinde Medîne-i Münevvere'-nin havası ve iklimi hicret edenlere bir hayli dokundu. O dönemde Medine-i Münevvere, Hicaz'ın en vebalı ve hasta­lıklı bölgesi sayılırdı. Hicretten sonra muhacirlerin çoğu zehirli hum­ma hastalığına yakalandı. Bunun üzerine Peygamber (Aleyhi's-salâ-tü ve's-selâm) Medine-i Münevvere' nin hummasının müslümanlann azgın düşmanı olan yahûdilerin oturdukları C u h -f e' ye 'aktarılması yolunda duada bulundu. Bu rü'ya da o günlerde görülmüş olabilir. Bu rü'ya ve duâ gerçekleşti. Medine-i Mü­nevvere' nin iklimi gayet düzeldi, bu belde o günden günümü­ze kadar tüm müslümanlann sevimli şehri hâline geldi. Cuhfe de o dönemde bir sıtma merkezi hâline dönüştü.

 

3925) "... Talha bin Ubeydillah (Radıyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir:

Beli (kabilesin) den iki adam Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem)'in yanına geldiler. İkisinin müslümanhğı kabul etmeleri bera­ber olmuştu. Bunlardan birisinin (İslâmiyet uğrundaki) çalışma ve gayreti diğerininkinden fazla ve daha kuvvetli İdi. Bunlardan çok çalışkan olanı savaşa gidip şehid edildi. Diğeri ondan sonra bir yıl da­ha yaşadı. Sonra o da vefat etti.

Talha demiştir ki: Ben uyurken rü'yarada cennetin kapısı yanın­da olduğum sırada bu iki adamla karşılaştım. Sonra cennetten bir zat çıktı ve bu iki adamdan sonradan vefat edene (cennete girmesi için) izin verdi. Bir süre sonra (görevli olan) aynı zât (tekrar dışan) çıktı ve şehid olan adama (cennete girmesi için) izin verdi. Daha sonra (görevli) zât bana döndü ve t Sen geri dön. Çünkü senin cennete gir­men zamanı henüz gelmedi, dedi.

Talha sabahleyin bu rü'yasını halka anlattı. Herkes şehîd olan adamın diğerinden sonra cennete girmesine şaştı. Nihayet bu haber Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e ulaştı ve halk O'na bu rü'ya olayım arzettiler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Bu olayın neyine şaşıyorsunuz?» buyurdu. Sahâbîler:

— Yâ Resûlallah! Bu (yâni önce ölüp sonradan cennete giren adam) arkadaşından daha gayretli, daha çalışkan idi. Sonra şehîd edildt Halbuki şu diğeri (yâni arkadaşı) ondan önce cennete girdi, dediler. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Cennete önce giren adam, şehid edilen adamdan sonra bir yıl daha yaşamadı mı?» diye sordu. Sahâbîler t

  Evet yaşadı, dediler. Resûl-İ Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sel­lem) :

«Ve Ramazan ayına erişip oruç tuttu, bir yılda şu kadar namaz, şu kadar secde etti, değil mi?» buyurdu. Sahâbîler:

— Evet doğrudur, dediler. Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) :

«Şu halde ikisinin arasında bulunan mesafe gök ile yer arasında­ki mesafeden daha uzaktır>, buyurdu."

Not: Zevâîd'de şöyle denilmiştir: Bu hadisin senedindeki râviler güvenilir zâtlardır. Fakat sened munkati (kesikKir. Çünkü Ali bin el-Medînl ve îbn-i Muin : EbÛ Seleme, Talha (R.A.)'den bir şey işitmemiş, demişlerdir.

 

3926) "... Ebû Hüreyre (Radıyaüâhü ö«A)'den rivayet edildiğine göre; Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

«Ben (rü'yada) ğul (— boyuna takılan lala — yi görmek) den lanmam ve kayd (—ayağa takılan pranga — yi görmek)! severim. Kayd (yâni pranga) dinde sebat etmektir.»[30]

 

İzahı

 

Bu hadisi Tirmizİ daha uzun bir metin hâlinde rivayet etmiştir. Buhâri ve Müslim de bunu rivayet etmişlerdir. Ancak uzun bir metin sonunda geçen bu cümlelerin merfû olup ol­madığı kesinlik kazanmıyor. Onun içindir ki Müslim bir ri­vayetinde bu cümlelerin merfû mu, yoksa râvi îbn-i Sirîn'e âit mi olduğu hususundaki tereddüdü belirtmiştir. Başka bir rivayet­te de Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) *ın sözü olarak nak-letmiştir.

Ğull: Boyuna takılan lâle mânâsına yorumlandığı gibi hem bu­na hem de ele vurulan kelepçe mânâsını içeren şümullü bir mânâya da yorumlanmıştır. El-Hâfız, el-Fetih te bu görüşleri naklet-miştir. Buhâri,- bunun yalnız lâle, yâni boyuna takılana mah­sus olduğunu Rü'yada lâle denilen boyun halkasını görmenin hoş karşılanmama­sı sebebi hakkında şöyle denilmiştir: Çünkü Allah Teâlâ Kur'ân-ı Ke-rîm'de bunun cehennem ehlinin sıfatı olduğunu bildirmiştir. Buna dâir âyetlerden birisi   Yasin   sûresinin 8. âyetidir:

«Şüphesiz biz boyunlarına, çenelerine kadar varan lâleler geçir­dik. Bunun için başlan yukan doğru kalkıktır.»"

Ağlâl: Ğull'un çoğuludur.

Kayd: Ayağa takılan pranga ve benzeri halka gibi şeye denir. Rü'yada kaydı görmenin iyiye yorumlanması ve dinde sebat gös­termek mânâsını taşıması sebebi hakkında şöyle denilmiştir: Çünkü pranganın yeri ayaktır. Bu itibarla; günahlardan, serden ve bâtıl şey­lerden sakınmak mânâsmı ifâde eder. Ayağına pranga vurulan kişi yürüyemez. Bu, bâtıl şeylere yürümeye engel olan imân ve İslâmi­yet'e sadakat için örnek sayılmıştır.[31]

 



[1] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/89-90.

[2] Yûnus, 64

[3] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/91-94.

[4] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/94-96.

[5] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/96-99.

[6] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/99-100.

[7] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/100-102.

[8] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/102-103.

[9] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/103-104.

[10] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/104.

[11] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/104-105.

[12] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/105-106.

[13] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/106-107.

[14] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/107-108.

[15] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/108-109.

[16] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/109.

[17] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/109-110.

[18] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/110-111.

[19] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/111.

[20] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/111-112.

[21] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/112.

[22] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/112-114.

[23] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/114-116.

[24] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/116-117.

[25] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/117-118.

[26] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/118-121.

[27] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/121-123.

[28] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/123-124.

[29] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/125.

[30] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/125-128.

[31] Sünen-i İbni Mâce Tercemesi ve Şerhi, Kahraman Yayınları: 10/128-129.