Hasta Ziyaretinin Fazileti 4

Veba Hastalığının Bulunduğu Bölgeye Girmemek, Orada Bulunanların da O Bölgeden Dışarıya Çıkmalarını Engellemek (Karantina) 5

Veba Hastalığının Bulunduğu Bölgeden Taşınmak. 5

(Hasta vb.ne) Okuyup Üflemek. 5

Nazar 6

Hastalığın Bulaşması Diye Bir Şeyin Olmadığı ve Cüzzamlıdan Uzak Durulmasının Yasaklanması 6

Uğursuzluk Çıkarmanın Yasaklanması 7

Burundan Kılları Yolmanın Yasak Olduğu. 7

Yaranın Şişinin Alınması 7

Haram İle Tedavi Etmenin Yasak Olduğu. 7

Sihrin Yasaklanması 7

Yıldızlara Bakmanın Yasak Olduğu. 7

Kehânet 8

Dağlama. 8

Hacamat (Kan Aldırmak) 8

Edeb Kitabı 9

Anne-Babaya İyilik 10

Akraba İle İlişkiyi Kesmenin Sakındırılması 10

Sıla-i Rahmin (Akrabalık İlişkisi Kurmanın) Fazileti 12

Kays b. Asım'ın Vasiyeti 12

ERDEMLİ DAVRANIŞLAR VE SOSYAL İLİŞKİLER KİTABI (BİTR VE SIFA) 13

Anne-Babaya İyilik 13

Kölenin Efendisinden Başka Birine Bağlı Olduğunu İfade Etmesinin Yasaklanması, Kişinin Kendi Atalarından Başkasına Mensub Olduğunu Dile Getirmesinin Yasak Olduğu Ve Ânne-Babaya Küfür 15

Kız Evlada Sahip Olmanın ve Onu Yetiştirmenin Fazileti 15

Yetime İyi Davranmanın Fazileti 15

Güzel Ahlâk. 16

Kadınların Hamamlara Girmelerinin Yasaklanması 18

Affetmeye Teşvik. 18

Özür Dileme. 18

Gıybetin Ve İnsanların Gizli Taraflarını Araştırmanın Yasaklanması 18

İkindiden Sonra Uyumanın Mekruh Olduğu. 19

Aynaya Bakmak, Sürme Çekme Adabı, Ayakkabı Giymek ve Bunu Yaparken Sağdan Başlamak. 19

Nasıl Sabahladın?" Diye Soran Birine Resûlullah (sallallahu aleyhi) 'in Cevabı 19

Hapşırma ve Adabı 19

Şâire Bahşiş Verilmesi 20

Küçük de Olsa Günahın İfşa Edilmemesi 20

Dilin ve Fercin Muhafaza Edilmesini Teşvik. 21

Öfkelenmemek. 21

Nimete Şükran Teşvik Edilmesi 21

Âmâyı Elinden Tutmanın Fazileti 21

Kardeşleri Ziyaret Etmenin Fazileti 22

Hayanın (Utanma Duygusunun) Fazileti 22

Yalan ve Haksızlıktan (Zulümden) Uzak Durulması 22

Yalanın Kınanması ve Doğruluğun Övülmesi 24

Bastona Dayanarak Yürümek. 24

İnsanların Arasını Bulmak. 24

Bineğe Binme Adabı 24

Her Şeye Başlarken Besmele İle Başlamak. 25

İsrafın Yasaklanması 25

Eve Girmeden Önce İzin İsteme. 25

Selâm Verme. 26

Kâfirlere Selâm Verme ve Onların Büyüklerine İkramda Bulunma. 26

Sırrın Saklanmasına Teşvik. 26

Yakışıklı Olmak. 26

Zor Hayatın Fazileti 27

Selâmı Yayma; Kin ve Nefret Beslememe. 28

Namaz Kılana Selâm Verilmeyeceği 28

Sarılmak, Kucaklaşmak ve Tokalaşmak. 28

Elin Öpülmesi 28

Çağırıldığında "Buyurun" Denilmesi 28

Güzel Koku. 28

Koğuculuğun Zemmedilmesi 29

Gıybet 29

Caiz Olan Gıybet 30

Kibrin Zemmedilip Tevazünün Övülmesi 30

Yol Üzerinde İnsanlara Sıkıntı Veren Şeyin Giderilmesi 31

Sağ Tarafa Tükürmek. 31

Hayvanların Başına Geçirilen Çanların Çıkarılması 31

Mektup Yazma. 31

Kadının Yolda Nereden Yürümesi Gerektiği 32

Sır Saklamak. 32

Üçüncü Kişi Olmadan İki Kişinin Kendi Aralarında Sessiz Konuşmamaları Gerektiği 32

Büyükten Utanma. 32

Küfürlü Sözün Yasak Olduğu. 32

İnsanlardan Sakınmak. 33

Kelamda Seciyeli İfadelerin Hoş Karşılanmaması 33

Dirileri Üzecekse Ölülere Sövmenin Yasak Oluşu. 33

Müslümanın Irzına Dil Uzatmaktan Mene Dair 34

Müslümanın Dedikodusunu Yapmaktan Men ve Bu durumdaki Müslümana Yardım Etmeyeni Uyarmaya Dair 34

Başkasına Benzemekten Mene Dair 34

Fâsiğı Methetmekten Mene Dair 34

İnsanları Ayıplamanın Yasaklanması 34

Hasedin Yerilmesi 34

Kapı Önünde Oturma Adabı 35

Evde Oturmanın Hoş Görülmemesi 35

Komşuya İkramda Bulunmak. 35

Dostlara/Kardeşlere Sevgi Göstermeye Dair Emir 36

İnsanlarla Haşır Neşir Olmak. 36

İşlerin En Hayırlısı Orta Yollu Olanıdır 36

Sevgi ve Kardeşlik. 36

Hürlerin Hizmette Kullanılması ve Bunun Kibirden Sayılmaması 37

Büyüklere Hizmette Yarışmak. 37

Sünnet Olmayı Terk Edene Uyarı 37

Akıl Ve Aklın Fazileti 37

İyi Arkadaşın Misali 41

Kölelere Ve Hayvanlara Karşı İnsaf Ve İlgi 41

Kölelere İyi Davranmak. 41

Küçük Erkek Ve Kız Çocuğunun Başını Sıvazlamak Ve Yetime Şefkat Göstermek. 42

Yüce Allah'ın Rahmetinin Genişliği ve Merhametli Olma Emri 42

Caiz Olan Eğlence. 43


Hasta Ziyaretinin Fazileti

 

2431. Abdullah b. Şeddâd naklediyor: Amr b. Hureys, el-Hasan b. Ali'yi ziyaret etti. Hz. Ali ona: "İçinde ona karşı beslediğin şeylere rağmen Hasan'ı ziyaret mi ediyorsun?" dedi. Amr da ona şu karşılığı verdi: "Sen Rabbim değilsin ki, kalbimi dilediğin gibi evirip çeviresin. O söylediğin meseleye selince onun, bizim sana nasihatte bulunmamıza enael olmadığım düşünüyorum. Zira Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'m şöyle buyurduğunu işittim; "Hastalandığı zaman kardeşini ziyaret eden hiçbir müslüman yoktur ki, Allah Teâlâ onun için yetmiş bin melek göndermesin." (Ahmed b. Menî' ve el-Hâris) [1]

2432. Ebud-Derdâ, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseüem)'den şunu nakletmiştir: "Kişi mü'min bir kardeşini ziyaret etmek üzere yola çıkarsa, dizlerine kadar Allah'ın rahmetine gark olur. Hastanın yanında oturduğu zaman ise, rahmet onu tümüyle kaplar." (el-Hâris) [2]

2433. el-Velîd b. Kays, Ebû Saîd el-Hudrî'nin kendisine Resûlullah (sallallahu aleyhi veseEem)'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kimin orucu Cuma gününe denk gelir, hasta ziyaretinde bulunur, (kardeşinin) cenazesine iştirak eder ve bir köle azad ederse cennet ona vacib olur. " (el-Hâris) [3]

2434. Kays Ebû Umâre naklediyor: Ebû Bekir b. Hazm, babasından, o da dedesinden Resûlullah (salMahu aleyhi vesellein)'in şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Hasta ziyafetinde bulunmak üzere yola çıkan kimse ilahi rahmetin sağanağına mazhar olur, hastanın yanında oturduğunda o rahmete gark olur. " (Ebû Bekir ve Abd b. Humeyd) [4]

Abd b. Humeyd rivayetinde şu ilaveye yer vermiştir: "Döndüğünde de (geldiği yere varıncaya kadar) ilahi rahmetin sağnağıyla baş başa kalır."

2435. Ebû Hureyre ve.îbn Abbâs naklediyorlar: Resûlullah (sallallahu aleyhi  bize bir hutbe îrâd ettiler (Konuşması içerisinde şu ifadelere de yer verdi): "Kim bir hastayı ziyaret ederse, evine dönünceye kadar attığı her adım için kendisine yetmiş bin hasene yazılır ve yetmiş bin günah silinir. O kişi yetmiş bin derece yükseltilir ve kıyamet gününe kadar onu ziyaret eden ve ona istiğfarda bulunan yetmiş bin melek verilir. Kim de bir hastanın bir gün ve bir gece hizmetini görürse Allah Teâlâ onu Halil İbrahim ile hasreder ve sıratı şimşek hızında geçmesini bahşeder. Kim de bir hastanın ihtiyacı için koşuşturursa annesinden doğduğu günkü gibi bütün günahlarından sıyrılır." Ensâr'dan bir zât şöyle dedi: "Şayet hasta, yakını ya da ailesinden biri ise?"1 Şöyle buyurdu: "Yakınının ihtiyacını görmek üzere koşuşturan kimseden daha büyük ecir sahibi kim olabilir?!" (el-Hâris) Bu hadis uydurmadır!

2436. Enes naklediyor: Resûlullah (salbllahu aleyhi vesellem) mü'min kardeşlerinden (ashabından) bir kişiyi üç gün göremezse onu sorar; şayet şehir dışına çıkmış ise ona dua eder, yok eğer orada ise onu ziyaret eder, hasta ise ona hasta ziyaretinde bulunurdu. Bir gün Ensâr'dan bir kişiyi görmediğini fark edince onu üçüncü gün sormuş ve ashabı da: "Yâ Resûlallah! Kendisi öyle bir halde ki, tıpkı civciv misali: Ağzına aldığı her şey hemen dübüründen/bağırsaklarından çıkıveriyor" cevabını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bazı ashabına: "Kardeşinizi ziyaret edin" buyurdu.

Enes anlatıyor: Onu ziyaret etmek üzere Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile çıktık, topluluk içerisinde Ebû Bekir ve Ömer de vardı. Huzuruna girdiğimizde onu ifade edildiği gibi gördük. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ona: "Nasılsın?" diye sordu. O da: "Ağzıma giren her şey anında bağırsaklarımdan çıkıvermektedir" karşılığını verdi. Bu defa Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Neden böyle oldu?" diye sorduğunda adam şu karşılığı verdi: "Yâ Resûlallah! Sen akşam namazı kılarken cemaatinize iştirak edip namaz kıldım. Sen, "el-Kâria me'1-kâria" ("Kıyamet, nedir o kıyamet!?") sûresini sonuna kadar okudun. Ben bunun üzerine şöyle demiştim: Allahım! Herhangi bir günahımdan dolayı beni âhirette bir azaba uğratacaksan, o cezayı bana dünyada çektirb İşte bundan dolayı böyle oldum." Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):  "Ne kadar kötü söylemişsin! Allah Teâlâ'nın sana hem dünyada iyilik, hem de âhirette iyilik vermesini ve seni cehennem azabından korumasını dileseydin ya!" buyurdu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ona emredip bu duayı yapmasını istedi ve onun için dua etti. Hemen peşinden adam bağından kurtulmuşcasma ayağa kalktı. Çıktığımızda Ömer: "Yâ Resûlallah! Sen biraz önce bizi hasta ziyareti konusunda teşvik ettin, bunun bize ne faydası var?" diye sordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de şu karşılığı verdi:   "Müslüman  kişi,  müslüman kardeşini ziyaret etmek  üzere evinden çıkarsa dizlerine kadar Allah'ın rahmeti içerisinde yüzer. Hastasının yanında oturduğu zaman ise Allah'ın rahmetine gark olur,  hasta da ilahî rahmet  içerisinde yüzer.  Hasta Arş'ın gölgesinde,  ziyaret  eden  ise Allah Teâlâ'nın   kudsünün   gölgesinde   olur.   Allah   Teâlâ   meleklerine:   Hasta ziyaretçileri, hastaların yanında ne kadar kaldılar? diye sorar. Onlar da: Çok az bir süre/saniyeler kadar kaldılar karşılığını verirler.Bunun üzerine Allah Teâlâ meleklerine: Bu kulum için bin yıllık ibadet sevabı yazın der. Şayet daha uzun bir müddet gibi kaldılarsa: Onlara bir dehir (on bin yıl) sevabını yazın buyurur. Şayet o ziyaretçi bundan önce ölürse cennete girer, yaşaması durumunda ise ona hiç günah yazılmaz. Bu ziyaret sabah vakti gerçekleşmiş olsa yetmiş bin melek akşam oluncaya kadar ona dua eder ve o kişi cennet bağları İçerisinde hayat sürmekle mükâfatlandırılır. Şayet akşam vakti gerçekleşirse yine yetmiş bin melek sabah oluncaya kadar o kişi için dua eder ve o kişi cennet bağlarında bir hayat sürmekle mükâfatlandırılır." (Ebû Ya'lâ} [5]

 

Veba Hastalığının Bulunduğu Bölgeye Girmemek, Orada Bulunanların da O Bölgeden Dışarıya Çıkmalarını Engellemek (Karantina)

 

2437. Abdurrahman b. Amr naklediyor: Hz. Ömer, Şam'daki memurlarına şu fermanı gönderdi: "Veba hastalığının bulunduğunu duyduğunuz an bana mektup yazın." Bir gün o uyurken yanına geldim. Bu hâdise, onun Serğ (Şam yakınlarında bir yer)'den dönüşünden sonra idi, Ayağa kalktığında şöyle dediğini işittim: "Allahım! Serğ'den dönüşümden dolayı beni affet!" (İshâk) [6]

2438. Ümmü Eymen'in Resûlullah (sallaUahu aleyhi veselkm)'in aile halkından birine şöyle öğütte bulunduğunu nakleder: "İnsanlar ölüme mâruz kalacak olurlarsa, sen de aralarında olsan oradan ayrılma!"! Hadisde kopukluk vardır. (Abd b. Humeyd) [7]

 

Veba Hastalığının Bulunduğu Bölgeden Taşınmak

 

2439. Ma'mer, Bahîr b. Reysân ailesinden bit zâttan, o da aynı kabileden bir kişinin Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e şöyle dediğini naklediyor: "Yâ Resûlallah! Ebyen adında bir yurdumuz var, orası bizim rızkımızın ve ziraatımızın kaynağıdır, ancak orada veba salgını var, ne yapalım?" Resûlullah (sallallahu aleyhi -veseîlem) buyurdu ki: "Orayı terk edin; zira hastalığın bulunduğu bölgede helak olma riski vardır." (İbn Ebî Ömer) [8]

 

(Hasta vb.ne) Okuyup Üflemek

 

2440. Hz. Ali naklediyor: "Hiçbir efsun yoktur ki, onun bir kısmı Hz. Süleyman'ın huzurunda verilen misak/sözde bulunmasın." (İshâk) [9]

2441. es-Sâib b. Yezîd naklediyor: Bir rahatsızlık geçirdim, beni Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e taşıyıp götürdüler. Resûlullah (sallallahu aleyhi veseîlem) Kur'an-ı Kerim okuyup üzerime üfledi. (İshâk) [10]

2442. ez-Zührî der ki:  Peygamber  (sallallahu aieyhi veseîlem) rahatsızlandığı zaman, iki avucuna üfler sonra yüzüne sürerdi. (Müsedded) [11]

2443. İbn Abbâs, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Şu cümleler her derde devadır: Zehirli ve zarar veren her hayvanın şerrinden, kem gözden, hased ettiği zaman hased edenin şerrinden, iblisin ve onun tâbilerinin ve O'nun bütün İsimlerine sığınırım. (Kim bu duayı yaparsa) Otuz üç melek Rablerine gelir ve şöyle derler: Bölgemizde hasta var. Allah Teâlâ da onlara şöyle buyurur: Bölgenizdekİ topraktan bir parça alıp hastanıza sürün. Bu, Muhammed'in efsunudur. Kim bu duayı birinden gizlerse hiç bir zaman muvaffak olmasın! [12] (Ebü Ya'lâve Bezzâr)

2444. Abdullah (b. Mes'ûd) der ki: Çarpılmış olan birinin kulağına okudum. Hasta ayıllp kendine geldi. Resûlullah (sallaMıu aleyhi veseliem) bana: "Kulağına ne okudun?" diye sordu. Ben: "Sizi başıboş yarattığımızı mı zannediyorsunuz? [13] âyetiyle başlayıp sûrenin sonuna kadar okudum. Resûlullah (sallallahu aleyhi veseliem) buyurdu ki: "Mü'min kişi bu sûreyi bir dağa okusa, dağ yok olur. " (Ebû Ya'lâ) [14]

2445. Ubâde b. es-Sâmit der ki: Cahiliye döneminde gün aşırı tutan sıtma nöbetine karşı efsun yapardım. Müslüman olduğumda bunu Resûlullah (sallallahualeyhivesellem)'e sordum: "Ne diyordun?" diye sordu, ben de dediklerimi aktardım; şöyle buyurdu: "Onunla efsun yapabilirsin, hiçbir sakınca yoktur."

Allah'a yemin olsun ki, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseliem)'den bu müsaadeyi almasaydım, asla hiçbir insana efsun yapmazdım. (Ebû Ya'lâ) [15]

2446. İsmâîl b. Umeyye, (ismi belirtilmemiş) güvenilir bir kişiden bildiriyor: Abdurrahman b. Avf, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'in ashabından bir hastayı ziyaret etti. Orada bulunanlar dua babından bir şeyler söylediler. Bunun üzerine Abdurrahman şöyle dedi: "Böyle dua etmeyin, ancak Resûlullah (sallallahu aleyhi veseliem)'in hasta ziyareti anında yaptığı şu duayı yapın: "Allahım! Bu hastanın ağrısını gider ve müptelâ ettiğin hastalıktan dolayı onu mükâfatlandır." (Müsedded) [16]

2447. Osman b. Affân bildiriyor: Bir zaman hastalandım, Resûlullah (sallaUahu aleyhi veseUem) beni ziyaret ederdi. Bİr gün bana şöyle dua etti: UB is mili ah ir rahmani r rahim, Vîzuke bi'l-ahadi's-samed, ellezî lem yelid velem yûled ve lem yekun lehu kufuven ehad, inin şerri mâ tecid ("Çektiğin sıkıntıdan seni bir ve samed olan, doğurmayan ve doğrulmayan, bir olan ve eşi benzeri bulunmayan Allah'ın himayesine/ korumasına havale ediyorum") Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) oradan ayrılmak üzere ayağa kalktığında Osman'a: "Ey

 Osman! Bu duayı oku,  zira bunun gibi (başka) bir dua ile Allah'a sığınmış olamazsınız" buyurdu. (Ebû Ya'lâ) [17]

 

Nazar

 

2448. Abdurrahman b. Câbir, babasından Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: Allah Teâlâ'nın insan hakkındaki kaza ve kaderi dışında ümmetimden öleceklerin çoğu nazar ile olacaktır. " (Ebû Dâvud et-Tayâlisî ve Bezzâr)

Bezzâr der ki: "Bu hadisi başka bir isnad ile bilmiyoruz. [18]

2449. Râfi' b. Hadîc der ki: Bir gün Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in huzuruna girdim, yanlarında et dolu bir tencere kaynıyordu. Canım bir parça yağ çekti, alıp yedim. Yedikten sonra bir yıl rahatsızlandım. Daha sonra durumu Resûlullah (sallallahualeyhiveseHem)'e anlattım, şöyle buyurdu: "O et parçasında yedi kişinin gözü vardı." Sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) karnımı ovdu, ben de onu yeşil bir kütle halinde dışarıya attım. Resûlullah  (sallallahu aleyhi vesellem)'i hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki, şu ana kadar karnımdan herhangi bir rahatsızlık hissetmedim. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe} [19]

 

Hastalığın Bulaşması Diye Bir Şeyin Olmadığı ve Cüzzamlıdan Uzak Durulmasının Yasaklanması

 

2450. Ebû Umâme, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Ne hastalığın bulaşması, ne uğursuzluk vardır. Öyle olmasaydı" hastalığa yakalanan ilk canlıya bu hastalığı kim bulaştırdı?" (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [20]

2451. İbn Ömer, Allah'ın Resûlü'nün (saMahu aleyhi vesellem) Usfân'dan geçerken cüzamlılarla karşılaşması üzerine hızlıca yürümeye başladığını ve şöyle dediğini ifade etmiştir: "Eğer hastalıklardan bulaşıcı bir hastalık olsaydı, o da bu hastalık olurdu. " (el-Hâris) [21]

2452. Atâ' der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Ne hastalığın bulaşması, ne uğursuzluk, ne hâme (denen ve maktulün başından çıkıp intikam istediğine inanılan mahluk), ne de safer vardır. " Dedim ki: Bu hadis kimden rivayet edilmiştir?" Bana: "Hadis müstefîzdir" karşılığım verdi.

Bu defa ben: "Safer nedir?" diye sordum. O da: "İnsanlar onun bir karın ağrısı olduğunu söylemektedir" cevabını verdi. [22]

2453. Hz. Ali, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Ne hastalığın bulaşması, ne hâme (diye andan mahluk) vardır. Hiçbir hasta kimse sağlıklı kimseye bir şey bulaştırmaz. " (Ebû Ya'lâ) [23]

2454. Ebû Talha el-Havlânî naklediyor: Umeyr b. Sa'd, Filistinlilerden oluşan bir grup insan ile beraberdi. Kendisine bilgin adam denirdi. Evinin bahçesinde bulunan büyük dükkanın Önünde otururdu. Kölesine: "Atları sula!" dedi. Ayrıca taştan bir de havuzu vardı. Köle hayvanları suladı. Bu defa köleye: "Falanca hayvan nerede?" diye sordu. Köle: "Uyuzdur, vücudundan kan (yahut su) sızıyor" dedi. Kendisi: "Onu da sula!" diye çocuğa emir verince oradakilerden biri: "O zaman develerin tümü uyuz olur" diye müdahale etti. Ancak Umeyr hizmetçisine: "Onu sula; zira Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Ne hastalığın bulaşması, ne uğursuzluk telakkisi, ne de hâme (diye var olduğu söylenen mahluk) vardır. Zira görmez misin ki, çölde yaşayan deve sağlıklı iken, bazen olur ki, göğüs (yahut karın) bölgesinde daha önce rastlanmayan bir rahatsızlığa yakalanır! Peki bu ilk yakalanan hayvana hastalığı bulaştıran kimdir? [24] (Ebû Ya'lâ)

 

Uğursuzluk Çıkarmanın Yasaklanması

 

2455. Abdullah (b. Mes'ûd) şöyle dedi: "Uğursuzluk çıkarmak sadece sahibine zarar verir!" (Müsedded) [25]

2456. Ebû Umâme, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Uğursuzluk çıkarmak; ya bir şeyi yapmaktan alı koymak, ya da seni bir şeyi yapmaya sevk etmektir.[26] (Ebû Ya'lâ)

2457. İbn Abbâs, Resûlullah fsaüaUahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Sihir yapan ve yaptıran, uğursuzluk çıkaran veya çıkartan, kehanet yapan yahut yaptıran bizden değildir. " (Ebû Yala ve Bezzâr)

el-Bezzâr der ki: "Bu hadisin, bu isnaddan başka tarikle rivayet edildiğini bilmiyoruz. [27]

2458. Âişe'nin azadlı kölesi Ümmü Alkame naklediyor: Kendisine dua etmesi için Hz. Aişe'ye küçük bir çocuk getirildi. Çocuğun üzerine yatırıldığı yastığı kaldırdılar. Âişe yastığın altında bir bıçak gördü ve: "Bu nedir?" diye sordu. Annesi: "Cinlere ve korkuya karşı koyarız" karşılığını verince Âişe onu alıp attı ve şöyle dedi: "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) uğursuzluk çıkarmaktan öfkelenir ve bunu hiç hoş görmezdi." (EbÛ Ya'lâ) [28]

 

Burundan Kılları Yolmanın Yasak Olduğu

 

2459. Hz. Âişe, ResûluUah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kılın, burun içinde bitmesi cüzzam hastalığına karşı bir güvencedir." (Ebü Ya'lâ) [29]

 

Yaranın Şişinin Alınması

 

2460. Hz. Ali b. Ebî Talib naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile Ensâr'dan bir zâtın evine gittik. Yaraları vardı. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buvurdu ki: "Onu bu sıkıntıdan kurtarmaz mısınız?" Daha sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) olayı izliyorken adamın yaralarının şişi alındı. (EbÛ Ya'İâ) [30]

 

Haram İle Tedavi Etmenin Yasak Olduğu

 

2461. Mesrûk naklediyor: Abdullah (b. Mes'ûd) şöyle dedi: "Ey insanlar!" Ne yapıyorsunuz? Çocuklarınıza içki mi içiriyorsunuz? Zira çocuklarınız İslam fıtratı üzerine doğdular ve Allah Teâlâ şifayı size haram kıldığı yerlerde yaratmamıştır." (Müsedded) [31]

2462. Hassan b. Muhârik naklediyor: Ümmü Seleme şunları anlattı: Bir kızım rahatsızlandı, bir su kabının içine üzüm şırası koydum. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) girdi, üzüm şırası kaynıyordu. Resûîullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Su nedir?" diye sordu, ben: "Kızım rahatsızlandı, ona bunu koydum" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Allah Teâlâ şifanızı haram şeylerde yaratmamıştır" buyurdu. (Ebü Ya'lâ) [32]

 

Sihrin Yasaklanması

 

2463. Abdullah (b. Mes'ûd) der ki: "Kim bir falcıya yahut sihirbaza yahut kâhine gelir de ona bir şey sorar ve söylediğine inanırsa Muhammed'e indirileni inkâr etmiş olur." (Ebû Ya'lâ) [33]

 

Yıldızlara Bakmanın Yasak Olduğu

 

Haricî olan Nehrevân halkı ile ilgili olan ve fitne konusunu ele alan Hz. Ali b. Ebî Tâlib'in hadisi ileride zikredilecektir.

 

Kehânet

 

2464. Abdullah (b. Mes'ûd) der ki: "Kim bir kâhine gelir de onun dediğini tasdik ederse Muhammed'e indirileni inkar etmiş olur. [34] (Ebû Dâvud et-Tayâlisî}

2465. el-Esved b. Hilâl naklediyor: Abdullah (b. Mes'ûd) şöyle dedi: "İyi bilesiniz ki, müneccimler ve falcılar Acem'in kâhinleridir; kim bir kâhine inanırsa Muhammed'e indirileni inkar etmiş olur." (Ebû Dâvud et-Tayâlisî ve Ebû Bekir b. EbîŞeybe) [35]

 

Dağlama

 

2466. Câbir naklediyor: Bir adam ağır bir hastalığa yakalandı. Doktorlar: "Bu ancak dağlama ile iyileşir" dediler. Bunun üzerine ailesi onu dağlamak istedi. İçlerinden birisi: "Hayır, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e danışalım" dedi. Gidip Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e danıştıklarında: "Hayır dağlamayın!" buyurdu. Daha sonra adam kendiliğinden iyileşti. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) onu görünce: "Bu falancaların hastası değil mi?" diye sordu. Oradakiler: "Evet" dediler. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Bu şahıs o zaman dağlamaydı insanlar; Dağlama onu iyileştirdi diyeceklerdi.. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [36] Râvilerinden Mücâlid zayıftır.

2467. Kays b. Ebî Hazım, Cerîr'den naklediyor: Hz. Ömer benim mutlaka dağlanmam gerektiğine karar verdi. (Müsedded) [37]

2468. Yezîd b. Ebî Habîb, Selemeoğullarından Ensâr'dan bir kişiden naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "İnsanların tedavi olduktan şeylerden birinde şifa varsa o da hacamat yapmakta, bal şerbeti içmekte yahut acıyan yere yakı yapmaktadır. Doğrusu ben dağlanmayı sevmem." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [38]

2469. Amr b. Murre naklediyor; Bana bir zât, kendisini idrak etmediğim bir zâttan şunları anlattı: Abdullah h. Mes'ûd ile Habbâb'm yanma gittik. Vücudu dağlanmış vaziyetteydi. Abdullah b. Mes'ûd: "Ey Ebû Abdullah! Bunun bize yasaklandığını ve bizim için istenilen bir şey olmadığını bilmiyor musun?" diye sordu, Habbâb da şu karşılığı verdi: "Ağrı arttı ve doktorlar: Senin tedavin bundan başkasıyla olmaz dediler." Abdullah şöyle dedi: "Böyle yapacağını tahmin edemezdim." {Ebû Dâvud et-Tayâlisî) [39]

2470. el-Alâ' b. Ziyâd naklediyor: Bir kadın karnı su toplamış bir oğlunu Resûlullah {sallallahu aleyhi vesellem)'e getirdi ve: "Ya Resûlallah! Oğlum bir derde yakalandı, dağlanmasına ne dersin?" diye sordu. Peygamber (sallallahu aleyhi vedfem) de ona: "Onu dağlama!" buyurdu. Kadın oğlunu dağlamamaya karar verdi. Kısa bir süre sonra deve çocuğu tekmeleyip karnını yardı ve çocuk hastalıktan şifa buldu. Kadın, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e dönüp ona: "Anam babam sana feda olsun, ya Resûlallah! Çocuğu dağlama konusunda senden müsaade istemiştim ve sen bana müsaade etmedin, hemen sonra yanından bir deve geçip onu tekmeledi, karnı yarıldı ve peşinden de şifa buldu" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Şayet dağlamaya müsaade etseydim, o zaman ateşin şifa verdiğini söyleyecektin." (el-Hâris) [40]

 

Hacamat (Kan Aldırmak)

 

2471. Tâvûs naklediyor: "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) kan aldırdı ve hacamat yapan kimseye ücretini verdi." (Müsedded) [41]

2472. Ebû Saîd, Resûlullah (saîlallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "îsrâ gecesinden semaya çıkarıldığımda yanından geçtiğim her melek grubu: Ey Muhammedi, mutlaka kan aldır diyorlardı." (el-Hâris) [42]

2473. Âişe  naklediyor:  Resûlullah  (sallallahu aleyhi vesdfem)'e  kan  aldırma konusu sorulduğunda: "İyi bir şeydir" buyurdu. (el-Hârİs) [43]

2474. Hz.   Ali,   Resûlullah   (saMlahu aleyhi vesellemj'den   şunları   nakleder: "Birinizin kanı çoğahrsa, okla bile olursa onu akıtsın. " (Ebû Ya'lâ) [44]

2475. İbn Abbâs naklediyor: Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem) tam başının ortasından bir yerden kan aldırdı ve onu "el-Munkiz" (kurtarıcı) diye isimlendirdi. (Ebû Dâvud et-Tayâlisî) [45]

2476. Abdullah b. Ca'fer, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in zehirlendikten sonra başının üst kısmından kan aldırdığını nakletmiştir. (Ebû Dâvud et-Tayâlisî} [46]

2477. es-Serî b. Yahya naklediyor:  Muhammed b.  Sîrîn'in,  ayın ilk günlerinde kan aldırmak isteyen köleye şöyle dediğini işittim: "Ayın ilk günlerinde kan aldırma! Zira ayın ilk günlerinde kan aldırmanın faydası yoktur.[47] (Müsedded) [48]

2478. el-Hüseyn b. Ali naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu Yy "Cuma günü bir vakit vardır ki, o vakitte kan aldıran herkes mutlaka ölür." (Ebû Ya'lâ) [49]

2479. Enes  naklediyor:  Resûlullah  (sallallahu aleyhi vesellem)  ihramda  iken başındaki bir ağrıdan dolayı kan aldırdı. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe)

 

Edeb Kitabı

 

2480. [50] Ebû Hureyre ve İbn Abbâs naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bize bir hutbe irâd etti ... Uzun bir hadis içinde şu ifadelere de yer veriliyordu:

"Kim komşusunun evine muttali olur da, bir adamın avretini yahut bir kadının saçını veya vücudunun bir kısmını görürse, o kişiyi, kadınların avretlerini görmeyi kollayan münafıklarla beraber cehenneme sokmak Allah Teâlâ üzerine vâcib olur. Bu kimse Allah Teâlâ kendisini rezil ve rüsvay etmeden dünyadan ayrılıp gitmeyecektir. Kıyamet günü de avret mahallini herkese teşhir edecektir. Kim de haksız yere komşusuna zarar verirse, Allah Teâlâ o kimseye cenneti haram kılacak ve varacağı yer cehennem olacaktır. İyi bilin ki, Allah Teâlâ kişiye bizzat kendi aile halkından dolayı sorgulayacağı gibi komşusundan dolayı da sorgulayacaktır. Kim komşusunun hakkına riayet etmezse bizden değildir. Kim de müslüman kardeşine karşı içinde bir hile besleyerek gecelerse, tövbe edip o halinden geri adım atmadıkça, sabah-akşam ilahi gazap ile içice olacaktır. Şayet bu durum üzere ölürse İslam 'dan başka bir din üzere ölmüş olacaktır.

İyi bilin ki, kim bizi aldatırsa o bizden değildir. (Bunu üç defa tekrarladı). Kim de müslüman kardeşini gıybet ederse orucu bozulur ve abdesti gider. Şayet bu hal üzere ölürse, Allah Teâlâ'mh haram kıldığını helal kılan kişi gibi ölmüş olur. Kim de iki kişi arasında koğuculuk yaparsa, Allah Teâlâ, mezarında ona bir ateş gönderecek ve o ateş kıyamet günü onu yakacak, sonra da cehenneme girecektir. Kim de müslüman kardeşini affeder ve Öfkesini yenerse, Allah Teâlâ ona bir şehid sevabı verecektir. Kim de müslüman kardeşine bir taşkınlık yapar, ona el uzatır ve onu hafife alırsa, Allah Teâlâ kıyamet günü onu küçük karınca suretinde haşredecektir; bütün kullar ayaklarıyla üzerine basacak, sonra da cehenneme girecektir. Ölüp yok oluncaya kadar Allah'ın gazabına uğrayacaktır. Kim de müslüman kardeşi hakkında işittiği bir gıybeti geri çevirirse Allah Teâlâ dünya ve âhirette bin şer kapısını geri çevirir. Şayet o bunu geri çevirmez ve söylenenlere kulak verirse, suçu işleyenler gibi günah kazanır. Kim de kölesine yahut müslümanlardan birine: <Buyrun> demez, ise o kişi ateşe gömülecektir. Kim bir müslümana zarar verirse bizden değildir; dünya ve âhirette de biz ondan değiliz. Kim bir kötülük işitir de ona kulak verirse, o kötülüğü yapmış gibi olur. Kim de hayır bir şey işitir de onu yayarsa, onu yapmış gibi olur. Kim müslüman kardeşine ikramda bulunursa, Allah Teâlâ da ona ikramda bulunur. Ne zannediyorsunuz siz?! Kim de dünyada iki yüzlü ve iki dilli olursa, Allah Teâlâ cehennemde onu ikiyüzlü ve iki dilli kılacaktır. Kim iki kişinin arasını ayırmaya çalışırsa, iki kişinin arasını bulan kişinin aldığı sevabın aynı miktarı ona günah olarak yazılır, cehenneme girinceye kadar lanet ona vacib olur ve azabı katmerlesin Ki/n de bir müslüman kardeşinin yardımı ve maslahatı için koşturursa, Allah yolunda cihad edenlerin sevabını kazanır. fcitn müslüman kardeşinin gıybetini yapar ve gizli tarafını açığa çıkarmaya aşırsa, o iş için attığı ilk adım cehenneme attığı ilk adım gibidir ve Allah reâlâ kıyamet günü herkesin huzurunda onun ayıbını açığa çıkaracaktır. Kim  bir akrabasını ve yakınım sormak ve hatırını almak üzere yola çıkarsa, Allah Teâlâ ona yüz şehid sevabı verir. Eğer o akrabasına yardımda bulunursa, mriidüğü her adım için kırk milyon sevap yazdır, kırk milyon günahı silinir ve [ilah   Teâlâ'ya yüz  bin yıl ibadet etmiş  gibi  makamı  kırk milyon derece yükseltilir.  Kim de akrabalar arası fesad çıkarmaya ve onları birbirinden ayırmaya çalışırsa Allah'ın gazabı ve laneti onun üzerinde olur ve sıla-i rahimi (akrabayla ilişkiyi) kesen kişinin hak edeceği günah kadar günah ona yüklenir. Kim de kan-kocamn arasını bozmaya çalışırsa, hem dünyada, hem âhirette [Hah Teâlâ'nın laneti onun üzerinde olur ve Allah'ın cemaline şahit olma ona iaraın kılınır. Kim de âmâ birinin mescide yahut evine yahut bir ihtiyacı için nr yere götürmek üzere elinden tutarsa, Allah Teâlâ o kişiye attığı her adım için bir köle azad etmek kadar sevap yazar ve âmâ İle beraber olduğu sürece melekler ona dua eder. Kim de bir âmânın elinden tutar ve ihtiyacını görürse, Allah Teâlâ o kişiye ateşten ve nifaktan kurtulma beraati verir, onun dünya ihtiyaçlarından yetmiş bin ihtiyacını karşılar ve o kardeşinin işini görüp eve iönünceye kadar Allah'ın rahmetine gark olur. Kim de bir zayıfın ihtiyacını seya maslahatını görmek üzere yola çıkarsa, Allah Teâlâ o kişiye amel defterini sağından verecektir.  Kim ailesini dışlar ve akrabalarıyla  ilişkisini keserse, Ulah Teâlâ muhsinleri mükâfatlandırdığı gün ona mükâfatı haram kılacak ve çıkış yolunu buluncaya kadar helak olanlar içerisinde haşredecektir, ama çıkış yolunu    bulması    ne    mümkünü    Kim    de    müslüman    kardeşinin    dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah Teâlâ onun dünya ve âhiret sıkıntısını giderir ve cenneti kazanacağı bir rahmet ile mükâfatlandırır. Kim de bir kan-kocamn arasını bulmaya çalışırsa, Allah yolunda gerçek şehid olan bin (1000) "iehid sevabını verir ve attığı her adım için oruç ve namazla dolu bir yıllık ibadet sevabı yazar. Kim de kardeşine bir iyilik yapar, sonra da başına kakarsa, bütün sevapları yok olur ve bütün gayretlen boşa çıkar. İyi bilin ki, Allah Teâlâ cenneti; başa kakan, cimri, böbürlenen, koğııcu, kibirli, büyüklenen, kaba, alçak ve   içkici/rakıcı   kimselere   haram   kılmıştır.   Kim   de  gelip   geçen  yolcuları sarındırmak üzere yol üzerinde bir bina inşa ederse Allah Teâlâ kıyamet günü yüzünü inci suretinde hasredecek ve o kişi haşir meydanını aydınlatacaktır; o kadar ki oradakiler:  <Bu bir melektir,  böylesi görülmedi> diyecek ve Hz-ibrahim ile cennete girecek, onun şefaatiyle de kırk bin kişi cennete dahil olacaktır.  Kim de bir kuyu açar ve suyunu miislümanlara tahsis ederse, o tuyudan abdest alıp namaz kılan herkesin sevabı kadar sevap ona yazdır; insan °lsun, cin olsun, evcil hayvan olsun, yırtıcı hayvan olsun, kuş olsun ve daha başka yaratık olsun, oradan su içen bütün canlıların üzerindeki kıl sayısı kadar onun için sevap yazılır, yine bu hayvanların kılları sayısınca köle azad etme sevabı ona kaydedilir ve kıyamet günü semadaki yıldızların sayısınca kişi Kuds kavuzundan onun şefaatiyle, su içer." "Yâ Resûlallah! Kuds havuzu nedir?" diye sorulduğunda şöyle buyurdu: "Benim havuzum, benim havuzum, benim havuzumdur. Kim bir ihtiyacı için müslüman kardeşine yardımcı olursa, Allah Teâlâ'nın inayetine mazhar olur, Allah Teâlâ'nın inayetine mazhar olan kişiye de Allah Teâlâ'nın azab etmemesi haktır. Bu; kardeşi kendisinden yardım istemesi üzerine yardımda bulunan kişi içindir. Kim de kardeşi yardım talebinde bulunmadan ona yardım ederse kendisine altmış bin şehid sevabı yazılır. Kim de müslüman kardeşini ziyaret ederse, evine döniinceye kadar attığı her adım İçin yüz bin köle azad etme sevabı alır, yüz bin günahı silinir ve ona yüz. bin derece kaydedilir."

Ebû Hureyre'ye: Resûlullah (sallallahualeyhivesellem): "Kim bir köle azad ederse, bu eylemi onun cehennemden kurtuluşuna vesile olacaktır" buyurmadı mı?" diye sorduk. O da: "Evet, Rabbi katında ilahi hazineler içerisinde hayat sürecektir" karşılığını verdi. (el-Hârİs)

Bu hadis bu uzun ibaresiyle Resûlullah (saliallahu aleyhi vesellem)'e isnad edilmiş uydurma (mevzu) bir hadistir! Uydurmakla itham edilen kişi de Meysere b. Abdı Rabbihi olup Allah cezasını versin!

 

Anne-Babaya İyilik [51]

 

2481. Taysele b. Meyyâs naklediyor: Necedât'larla [52] beraberdim. İbn Ömer endişeli halimi görünce: "Ateşe girmekten mi korkuyorsun?" diye sordu. Ben de: "Evet" dedim. Bunun üzerine İbn Ömer: "Peki cennete girmek ister misin?" diye sordu, ben: "Evet" dedim. O: "Peki, annen-baban hayatta mı?" diye sordu, ben: "Annem yanımda" dedim. Bunun üzerine bana şöyle dedi: "Allah'a yemin olsun ki, sen ona yumuşak söz söyler ve ona yemeğini yedirirsen, büyük günahlardan uzak durmak şartıyla, mutlaka cennete girersin." (Müsedded) [53]

2482. Ümmü Eymen, Resûlullah (saliallahu aleyhi vesellem)'in kendi aile halkından birine şu nasihatte bulunduğunu ifade etmiştir: "Hakkın olan bir şeyin dışına çıkmanı isteseler de anne-babana itaat et!" (Abd b. Humeyd ve Ebû Ya'lâ) [54]

2483. Bize Ömer,   Saîd'den, o da ez-Zühri'den bu vasiyyetin Sevbân'a yönelik yapıldığını ifade etmiştir. (Abd b. Humeyd)

 

Akraba İle İlişkiyi Kesmenin Sakındırılması

 

Cübeyr b. Mut'im'in hadisi Hac bölümünde geçmişti. [55]

2485. İbn Ebî Evfâ naklediyor: Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu işittim:  "Akrabasıyla ilişkisini kesen birinin içinde bulunduğu topluluğa melekler inmez," (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe)

2486. Abdullah b. Ebî Evfâ, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "içlerinde akraba ile ilişkisini kesen birinin bulunduğu topluluğa rahmet inmez,-" Bunun üzerine meclisinde oturan bir adam: "Ya Resûlallah! Kendisiyle konuşmadığım bir teyzem var" deyince Resûlullah (sallallahualeyhivesellem): "Kalk ona git ve onunla konuş/barış'7 buyurdu. (Ahmed b. Menî') [56]

Enes'in hadisi, Zekat bölümünün "Sadakaya Teşvik" bahsinde geçmişti [57]

2487. Süveyd b. Âmir, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Selâm ile olsa da akrabalarınızla ilişkiyi sürdürünüz." (Ebû Ya'lâ) [58]

2488. Abdullah b. Âmir b. Rabîa, babasından Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah Teâlâ şöyle buyurur: Akrabalık bağı benden gelen dal budak salmış kök gibidir; kim onunla irtibatı devanı ettirirse, ben de onunla irtibatı devam ettiririm. Kim de onu keserse ben de onunla ilişkimi keserim." {Ebû Ya'lâ} [59]

2489. Abdurrahman b. Ziyâd b. En'um el-Efrikî def ki: Babamın şöyle dediğini işittim: Bir gazvede gemileri demirlediğimiz bir yerde Ebû Eyyûb el-Ensârî ile aynı yerde buluştuk. Sabah kahvaltımız hazır olunca Ebû Eyyûb el-Ensârî ile onun sandalında bulunanlara haber gönderip davet ettik. Ebû Eyyûb geldi ve şöyle dedi: "Ben oruçlu iken beni davet ettiniz, davetinize icabet etmek sizin benim üzerinizdeki hakkınızdır. Zira Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem/in şöyle buyurduğunu işittim: "Müslümanm müslüman üzerinde yerine getirmesi gereken yedi hakkı vardır, kim bunlardan birisini terk ederse, kardeşinin kendisi üzerindeki zorunlu haklarından birisini terk etmiş olur: Davet ettiği zaman davetine icabet etmesi, onunla karşılaştığında selâm vermesi, hapşırdığı zaman Yerhamukellah demesi, hastalandığı zaman ziyaret etmesi, vefat ettiğinde cenazesine iştirak etmesi ve baş vurduğunda ona nasihat etmesi." (Müsedded ve İshâk) [60]

2490. Ebû Umâme b. Sehl b. Huneyf der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi veeilem)   müslümanların   zayıflarına   gelir,   hastalarını   ziyaret   eder   ve rine iştirak ederdi (İshâk) [61]

2491. Ebû Umâme, babasından Resûlullah (salkllahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder... (İshâk)

Derim ki: Süfyân b. Hüseyn tarikim Ebû Yala ve Taberânî tahrîc etmişlerdir. Süfyan'm Zührî'den hadis rivayeti zayıftır; ancak el-Velîd'in, el-Evzâî'den yaptığı rivayetle kuvvet bulmaktadır.

2492. Câbir, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseflem/în şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim müslüman kardeşine onun gıyabında yardım ederse Allah Teâlâ da ona dünya ve âhirette yardım eder. Kim de müslüman kardeşini örterse Allah Teâlâ da onu dünya ve âhirette örter, " (İshâk)

2493. Câbir b. Abdullah, Resûlullah (salkUahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim müslüman kardeşine İkram ederse Allah da ona ikram eder. " (İshâk) [62]

2494. Hasan (el-Basrî) der ki: "Şöyle derlerdi: Müslüman müslümanın aynasıdır; kendi gözünde kendinde görmediği şeyleri ona gösterir." (İmam Ahmed, Kitâbu'z-Zühd'Ğe)

2495. Hasan (el-Basrî) der ki: "Mü'min, mü'minin bir dalıdır; hayattaki varlığı onunla kâimdir. Onun kardeşi üzerindeki haklarından birisi de, sevincine sevinmesi ve üzüntüsüne üzülmesidir. Mü'min, kardeşini gördüğü zaman onu sever, hoşlanmadığı bir şeyi onda görürse onu görmezden gelir, onu doğru yola iletir ve yönlendirir, hem gizli, hem de açık hallerde onu himaye eder." (Ahmed, Kitâbu'z-Zühd'Ğe)

2496. Abdurrahman b. Ziyâd b. En'um der ki: Babamın şöyle dediğini işittim: Bir gazvede sandallarımızı demirlediğimiz bir yerde Ebû Eyyûb el-Ensârî ile aynı yerde buluştuk. Sabah kahvaltımız hazır olunca Ebû Eyyûb el-Ensârî ile onun sandalında bulunanlara haber gönderip onları yemeğe davet ettik. Ebû Eyyûb geldi ve şöyle dedi: "Ben oruçlu iken beni davet ettiniz, davetinize icabet etmek sizin benim üzerimdeki hakkınızdır. Zira Resûlullah (salbllahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu işittim; "Müslümanın müslüman üzerinde yerine getirmesi gereken yedi hakkı vardır, kim bunlardan birisini terk ederse, kardeşinin kendisi üzerindeki zorunlu haklarından birisini terk etmiş olur: Davet ettiği zaman davetine icabet etmesi, onunla karşılaştığında selâm vermesi, hapşırdığı zaman Yerhamukellah demesi, hastalandığı zaman ziyaret etmesi, vefat ettiğinde cenazesine iştirak etmesi ve baş vurduğunda ona nasihat etmesi." (Müsedded) Bu hadis hasen olup Sahîh-i Müslim'de Ebû Hureyere hadisinden bir şahidi vardır.

Bunu el-Hârİs de tahrîc etmiş, ancak şu ibareyi eklemiştir: Ravi der ki: "İçimizde biri şakacı, diğeri de yemek işlerimize bakan iki adam vardı. [63]

2497. Abdurrahman babasından naklediyor: Muaviye zamanında denizde bir savaşa çıktık. Sandalımız Ebû Eyyûb'un da bulunduğu sandalla birleşti. Kahvaltımız geldiğinde Ebû Eyyûb'u soframıza davet ettik. Geldiğinde şöyle dedi: ... İçimizde de şakacı bir zât vardı, yemek işlerine bakan kimseye: "Ey falanca! Allah seni hayırla ve iyilikle cezalandırsın/mükâfatlandırsın" derdi. Bu dua cümlesini çok tekrar ettiğinde karşısındaki kişi öfkelenir ve ona ağır sözler söylerdi. Bunun üzerine şakacı kişi: "Ey Ebû Eyyûb! Ben bir adama: Allah seni hayır ve iyilikle cezalandırsın/mükâfatlandırsm desem adam da peşinden bana kaba söyler söylerse (bu durumda ne yapayım?)" diye sordu. Ebû Eyyûb ise şu karşılığı verdi: "O zaman tersini söyle, zira biz: Hayır ile ıslah olmayan, şer ile ıslah olur derdik." Bunun üzerine şakacı kişi o adama: "Allah seni şer ve ayıp ile cezalandırsın" dedi ve adam gülüp bundan hoşnut oldu ve karşısındakine: "Şakanı bizden eksik etme" dedi. Bunun üzerine şakacı  kimse  de:  "Bana  öğüt veren  Ebû  Eyyûb'u Allah  Teâlâ hayjr  ile mükâfatlandırsın" dedi. (Ahmed b. Menî') [64]

2498. İbn Ömer naklediyor: Bir bedevi Resûlullah (saOallahu aleyhi vesellem)'e gelip huzurunda diz çöktü ve şöyle dedi: "Yâ Resûlallah! Bana bir şeyler öğret; zira ben kaba bir bedeviyim." Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi -vesellem) şöyle buyurdu: "Allah Teâlâ'dan hakkıyla sakın, kendi kabından kardeşinin kabına su dökmek, yahut kardeşinle yüz yüze geldiğin an ona güler yüz göstermek bile olsa, hiçbir iyiliği küçük görme... " (Ahmed b. Menî')

2499. Ebû Yaİâ, Sureye b. Yûnus'dan, o da Ubeyde b. Humeyd'den bu hadisi rivayet ettikten sonra şu ibareleri ekledi: "Bir adam sana söver ve sende bulunan bir şey İle seni ayıplarsa, sakın sen onda var olduğunu bildiğin bîr şey ile onu ayıplama; zira bu durumda bunun vebali/günahı ona, sevabı da sana ait olur."

 

Sıla-i Rahmin (Akrabalık İlişkisi Kurmanın) Fazileti

 

2500. Katâde, Has'am kabilesinden bir kişiden naklediyor: Resûlullah (saikiJahu aleyhi veseüem)'e geldim, yanında ashabından bir grup vardı. Ben; "Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ'ya en sevimli amel hangisidir?" diye sordum. O da: "Allah'a iman" buyurdu. Ben: "Yâ Resûlallah! Sonra hangisidir?" diye sordum "Sıla-i rahim" diye karşılık verdi. Bu defa ben: "Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ'ya en sevimsiz amel hangisidir?" diye sordum. Bunun üzerine: "Allah'a şirk koşman " diye cevap verdi. Ben: "Yâ Resûlallah! Daha sonra hangisidir?" diye sordum. "Akrabalarla ilişkiyi kesmen" diye buyurdu. Ben: "Yâ Resûlallah! Daha sonra hangisi?" diye sordum. Resûlullah (saüallahualeyhivesellem): "Emr-i bil-ma'rûf nehyi ani'l-münker (iyiliği emredip kötülükten sakındır/nadir)" diye buyurdu. (Ebû Ya'lâ) [65]

2501. İshâk b. Saîd, babasından naklediyor: İbn Abbâs'm yanındaydım, kendisine bir adam geldi. İbn Abbâs ona: "Kimsin?" diye sordu. Adam da İbn Abbâs'a uzaktan akraba olduğunu ifade etti. Bunun üzerine İbn Abbâs adama daha yumuşak ve sıcak davranmaya başladı ve şöyle dedi: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Soyunuzu bilirseniz akrabalarınızla bağı kopar/nazsınız, zira yakın da olsa akrabalık ilişkisi kesildiği zaman akrabalık diye birşey söz konusu değildir, yine uzak da olsa irtibat devam ettirildiği zaman uzaklık diye bir şey söz konusu değildir." (Ebû Dâvud et-Tayâlisî) [66]

 

Kays b. Asım'ın Vasiyeti

 

2502. Mutarrif naklediyor: Kays b. Asım ölümüne yakın çocuklarına şu öğütlerde bulundu: "Öncelikle Allah'dan sakınmanızı tavsiye ederim, sonra içinizden en büyüğü başınıza reis tayin edin; zira bir topluluk en büyüklerini başlarına geçirirse babalarına halef olmuş olurlar. Fakat en küçüklerini başlarına geçirirlerse babalarının konumunu hafife almış olurlar. Mal kazanmaya çalışın; zira mal, cömert kişinin gurur kaynağıdır ve alçak ve değersiz kimseye onun sayesinde boyun eğmez. Sakın birilerinden bir şey istemeye kalkmayın..." (Müsedded) [67]

2503. Kays b. Âsim, vefatına yakın çocuklarını çağırıp onlara şu öğütlerde bulundu: "Oğullarım! Söyleyeceklerime kulak kesilin; zira benden başkası size daha samimi öğütte bulunamaz: Ben öldükten sonra büyüğünüzü başınıza geçirin, sakın küçüklerinizi kendinize başkan yapmayınız ki, insanlar sizi hafife almasın ve onlara karşı küçük düşmeyesiniz. Mal, mülk tedarik etmeye bakın, zira mal, cömert kişi için gurur vesilesidir, alçak ve değersiz insanlara ancak onunla muhtaç olmazsınız... " (Ebû Ya'lâ) [68]

Ayrıca, el-Hasan (el-Basrî), Kays b. Âsım'dan bu hadisi rivayet etmiştir, (el-Hâris} [69]

 

ERDEMLİ DAVRANIŞLAR VE SOSYAL İLİŞKİLER KİTABI (BİTR VE SIFA)

 

Anne-Babaya İyilik [70]

 

2504. Adiy b. Adiy babasından naklediyor: Hz. Ömer şöyle dedi: "Okuduğumuz Kur'ân âyetleri arasında şöyle bir âyet vardı: Babalarınızdan yüz çevirmeyin, zira bu, sizin için bir küfürdür (nankörlüktür)." (Ebû Dâvud eî-Tayâlisî) [71]

2505. el-Avvâm b. Havşeb der ki: Mücâhid'e: "Namaza durduğum an, anne-babam çağırırsa ne yapayım?" diye sordum. O da: "Anne, babanın isteğini yerine getir" cevabını verdi. (Müsedded) [72]

2506. Mekhûl der ki: "Sen namazda iken annen seni çağırırsa, annenin isteğini yerine getir. Ancak bu durumda baban seni çağırırsa namazı bitirmedikçe isteğini yerine getirme." (Müsedded) [73]

2507. İbn Abbâs, Resûlullah (sallaMıu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Hiç bir müsliiman yoktur ki, sabahladığında anne-babası ondan razı iseler cennette onun İki kapısı olmasın. Eğer anne-babasından birisi varsa bir kapısı olur. Yine hiç bir müsliiman yoktur ki sabahladığında anne-babası ona öfkeli oldukları halde sabahlarsa onun cehennemde iki kapısı olmasın. Şayet anne-babasından yalnız, biri varsa bu durumda onun bir kapısı olur." {İbn Ebî Ömer)

Atâ, İbn Abbâs'dan aynı hadisi rivayet ettikten sonra ilavede bulundu: Bir adam: "Ya Resûlallah! Anne-babası ona zulmetselerde mi (itaat etmeli?)" diye sorunca Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem): "Orm zulmetseler de, ona zulmetseler de " buyurdu ve bunu üç kez tekrar etti. (Ebû Yala) [74]

2508. Sa'd b. Mes'ûd der ki: İbn Abbâs'a şöyle dedim: "Ben cihadı çok arzulayan bir kişiyim, ancak babam hariç kavmimden cihada iştirak etmeyen ve uzak bölgelerde bulunmayan kimse yok. Anne-babam da (yahut sadece babam) bunu istemiyor." İbn Abbâs bana bakıp şöyle dedi: "Kimin anne-babası olur da, onlara iyi davranarak sabahlarsa, Allah Teâlâ ona cennete giren bir kapı açar. Yine bu kişi anne-babasma iyi davranarak akşamlarsa Allah Teâlâ ona cennet kapılarından iki kapı açar." Ben: "Onîara iyi davranmayı mı kastediyorsun?" diye sordum. O da: "Evet" dedi; şunu ekledi: "Şayet onlardan biri hayatta olur da ona iyi davranarak sabahlarsa Allah Teâlâ cennet kapılarından ona bir kapı açar. Onlardan birisi ona gazab ederse, o razı olmadıkça Allah Teâlâ da razı olmaz." Ben: "Evlatlarına haksızlık ediyorlarsa da mı iyi davranmalı?" diye sordum. O da: "Ona haksızlık ediyorlarsa da!" cevabını verdi. (Müsedded) [75]

2509. eş-Şa'bî, Ensâr'dan bir kişinin Resûlullah (sallallahualeyhivesellem)'e gelip: "Babam malımı gasp etti/elimden aldı" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Sen malınla beraber babanınsın" diye buyurdu. (İbn Ebî Ömer} [76]

2510. Saîd b. el-Müseyyib naklediyor: Resûluîlah (sallallahu aleyhi vesellem) bir gün minbere çıktı. Ayaklarını birinci basamağa koyduğunda: "Âmin71 deyip sonra ikinci basamağa koydu ve yine "Âmin" dedi. Sonra üçüncü basamağa koyup tekrar: "Âmin" buyurdu. Hutbeyi îrâd edip minberden indikten sonra Ashâb-ı kiram: "Yâ Resûlallah! Niçin böyle böyle yaptın?" diye sordu. Şöyle hııvurdu: Ayağımı   birinci   basamağa   koyduğumda   Cebrail   gelip:  Ey M hnmmedl   Kim  hayatta  anne-babasına   (yahut  sadece   birine)  yetişir  de klan affedilmeden Ölür, peşinden ateşe girer ve Allah'ın rahmetinden uzak de! dedi. Bende: Âmin dedim." {Ahmed b. Menî') [77]

2511. Yahya b. Ubeydullah babasından naklediyor: Ebû Hureyre'den Resûlullah (saUallahualeyhivesellemJ'in benzer bir hadisini işittim. (Ahmed b. Menî') [78] Ebû Seleme, Ebû Hureyre'den benzer bir hadisi rivayet etmiştir. {Ebû Ya'lâ) [79]

2512. Câbir b. Abdullah, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah Teâlâ anne-babasına iyi davranan kişinin ömrünü uzatır. " Râvilerinden el-Kelbî metruktür. [80]

2513. Dirğâme b. Uleybe b. Harmele, babasından, o da dedesinden naklediyor: Resûlullah (sallaüahudeytaveseUemj'in yanma geldim. O'nunla beraber sabah namazını kıldım. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) namazı bitirdikten sonra cemaattekilerin yüzlerine baktı, ancak yüzlerini seçemedi. Ben O'na doğru yaklaştığımda yürüyüp gitti. Ben: "Yâ Resûlallah! Bana öğüt ver!" diye talepte bulundum... Râvi şöyle der: Bu zâtın oğlu Uleybe, babası Harnıele'ye iyi davranan birisiydi. Evde olduğu zaman en uygun ve en rahat yeri seçer ve onu oraya oturturdu. En etli budu ve en lezzetlisini alır ve ona verirdi. Yola çıktığı zaman en rahat bineği seçer ve ona bindirirdi. Babasına karşı muamelesi böyle idi. (Abd b. Humeyd) [81]

2514. Münir b. ez-Zübeyr, Mekhûl'un şöyle dediğini rivayet eder: "Anne-?abaya   iyilik,   büyük   günahlar   için   kefarettir.   Kişi   yakınları   arasında kendisinden büyük kişi var olduğu sürece onlara karşı iyi davranmakla mükelleftir." Bu sözü Mekhûl'den rivayet eden râvi zayıftır. (el-Hâris)

2515. Hasan (el-Basrî) naklediyor: Bir adam: "Yâ Resûlallah! Kendisine iyi davranmama en lâyık olan kimdir?" diye sordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: "Annendir" buyurdu. Adam: "Daha sonra kim?" diye sordu. Kesulullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: "Sana en yakın olan kimse" cevabını verdi. Daha sonra adam:. Ondan sonra kim?" diye sordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi veselıem) de: "Yakınlık derecelerine göre akrabaların" buyurdu. (el-Hâris)

2516. Hişâm b. Hassan naklediyor: el-Hüzeyl b. Hafsa yazın odun toplar, kabuklarını soyar, kamışları alıp onları keser ve dilimlerdi. Hafsa der ki: Üşüdüğümde mangalı getirir, sırt tarafıma koyar, ben namaz kılarken soyduğu ve kırdığı odun ve kamışları içine atıp yakar ve beni ısıtırdı. Mangalın dumanı da beni rahatsız etmezdi. Bazen ona dönüp: "Oğulcuğum! Evine git artık" derdim. Ancak sonra bana yapmak istediği iyiliği ve hizmeti hatırlar, onu kendi haline bırakırdım. Kendisi zaman zaman cihada ve hacca giderdi. Bir ara hac mevsiminin geldiği bir zamanda sıtmaya yakalanmıştı, iyileşir iyileşmez ben farketmeden hacca niyetlenmişti. Ona: "Oğulcuğum! Sanki seni engelleyeceğimi zannettin, oysa bunu yapacak değilim" dedim. Sağmal bir devesi vardı, sabah erkenden bana sütünü gönderirdi. Ben: "Oğulcuğum! Biliyorsun ki ben oruçlu iken bu sütü içemiyorum" deyince şöyle derdi: "Ey Ümmü'l-Huzeyl! Sütün en lezzetlisi devenin memesinde geceleyenidir, dilediğine içir." O vefat edince, Allah Teâlâ bana tarif edemeyeceğim bir sabır ihsan etti. Ancak bir ara üzerimden gitmeyen içimde bir keder ve hüzün hissettim. Bir gece namaz kılarken Nahl Suresinin: "Allah'a verdiğiniz sözü az bir paraya satmayın. Zira bilirsiniz Allah'ın yanında olan,  sizin  için daha  hayırlıdır.  Sizin yanınızda bulunan tükenir,  Allah'ın yanında bulunan ise bakîdir. Biz sabredenlerin karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz" âyetine [82] gelince onu tekrar okudum. Yüce Allah, benden o kederi bu sayede giderdi. (el-Hârİs) [83]

2517. Sa'sa'a der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in huzuruna girip: "Yâ Resûlallah! Elimde bir şey kalsa onu zor gün ve yolcu için saklıyorum (bu doğru mu?)" diye sordum. Buyurdu ki: "Annene, babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve sırasıyla diğer yakınlarına (harca)." (Ebû Ya'lâ) [84]

2518. Ebû Bürde (ki o, İbn Ebî Musa'dır) naklediyor: Medine'ye geldim, yanıma Abdullah b. Ömer gelip: "Sana niçin geldiğimi biliyor musun?" diye sordu. Ben: "Hayır" dedim. Şöyle devam etti: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Kim mezarda yatan babasını ziyaret etmek isterse, babasının hayatta kalan arkadaşlarını ziyaret etsin." Benim babam ile senin baban iki dost kimselerdi, ben de böyle bir ziyaret gerçekleştirmek istedim.

Hadisi İbn Hibbân, el-Hasan b. Süfyân kanalıyla, Hudbe'den rivayet etmiştir. (Ebû Ya'lâ)

2519. Enes b. Mâlik naklediyor: Bir adam Resûlullah (saUa]lahualeyhivesenem)'e gelip: "Ben cihada gitmek istiyorum, ancak imkanım yok" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ona: "Anne-babandan yaşayan kimse var mı?" diye sordu. Adam: "Annem yaşıyor" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Onu iyi muamele etme konusunda Allah'tan sakın, zira sen ona iyi davrandığın an hac ve umre yapmış ve cihada gitmiş gibi olursun. Annen senden razı ise Allah'tan sakın ve ona iyi davranmaya bak" buyurdu.[85] (Ebû Ya'lâ}

2520. Sehl b. Muâz b. Enes, babasından Resûlullah (saMlahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim anne-babasına iyi davranırsa ne mutlu ona; zira Allah Teâlâ o kişinin ömrünü uzatır." Zebbân zayıftır.[86] (Ebû Ya'lâ)

2521. Ümmü Seleme'nin azadh kölesi Nâim naklediyor: İbn Ömer hac etmek üzere yola çıktı. Mekke ve Medine arasında bir ağacın yanından geçti, ağacı tanıyıp altında oturdu ve sonra şöyle dedi: Resûlullah (saMahu aleyhi veseUemj'i bu ağacın altında otururken gördüm; bir genç şu vadilerden çıkıp O'na gelmiş ve: "Yâ Resûlallah! Ben seninle Allah yolunda cihad etmeye geldim, bununla Allah Teâlâ'nın rızasını ve âhiret yurdunu kazanmak istiyorum" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de ona: " Anne-babanın ikisi de sağ mı?" diye sordu. Genç: "Evet" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Git ve onlara hizmet et!" buyurdu. Bunun üzerine genç tekrar dönüp geldiği yere gitti. (Ebû Ya'lâ) [87]

2522. Kesîr b. Abdullah, babasından, o da dedesinden naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in yanında oturuyordum, şöyle buyurdu: "Bir kavmin/topluluğun müttefiki onlardan sayılır, bir kavmin/topluluğun yeğeni de onlardandır." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [88]

 

Kölenin Efendisinden Başka Birine Bağlı Olduğunu İfade Etmesinin Yasaklanması, Kişinin Kendi Atalarından Başkasına Mensub Olduğunu Dile Getirmesinin Yasak Olduğu Ve Ânne-Babaya Küfür

 

2523. Câbir, Resûlullah (saMlahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim babasından başka birisine mensubiyetini iddia ederse yahut onlardan nefret ettiği için efendisinden başkasına bağlılığını dile getirirse, Allah'ın laneti onun üzerine olsun. Kim de babasına (yahut anne-babasma) küfrederse/söverse aynı şekilde Allah'ın laneti üzerine olsun." (Ebû Ya'lâ) [89]

2524. Enes naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in biri Habeşî, diğeri Nabatî olmak üzere iki kölesi vardı. Resûlullah (sallallahu aleyhi veselkm/in duyacağı şekilde ikisi birbirleriyle sövüştü. Biri: "Seni Habeşli seni!" derken, diğeri de ona: "Seni Nabath seni!" diyordu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesdlem) şöyle buyurdu: "Böyle demeyin, zira siz ikiniz Muhammed'in ashâbındansımz [90] (Ebû Ya'lâ)

 

Kız Evlada Sahip Olmanın ve Onu Yetiştirmenin Fazileti

 

2525. İbn Abbâs, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kimin bir kız çocuğu olur da, onu toprağa gömmez, aşağılamaz ve erkek evladını ona tercih etmezse Allah Teâlâ o kız çocuğu vesilesiyle o kişiyi cennete sokar." (Ahmed b. Menî') [91]

2526. İbn Abbâs naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Kimin iki kız çocuğu olur da, hayatta kaldığı (yahut onlar hayatta kaldıkları) sürece onlara iyi davranırsa, Allah Teâlâ o iki kız çocuğu sebebiyle o kişiyi cennete sokar." (Ahmed b. Menî') [92]

2527. İbn Abbâs, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim yemesine ve içmesine bakmak üzere müslümanlardan bir yetimi barındırır ve Allah Teâlâ onu rahatlaüncaya kadar bakarsa, affedilmeyecek bir günah İşlemedikçe cennete girmeyi hak eder. Kim de üç kızın geçimini temin eder, onları eğitir ve onlara iyi davranırsa yine cennete girmeyi hakeder." Ashâb-ı kiram: "Yâ Resûlallah! İki kızı olan da mı?" diye sorunca Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "İki kızı olan da" buyurdu. -Eğer bir kızı olan da bu hükme dahil mi?" diye sorsalardı: "Bir kız da aynı hükme dahil" derdi. "Kimin iki kerimesini alırsam o kişinin Allah nezdindeki sevabı cennettir." Ashâb-ı kiram: "Yâ Resûlallah! İki kerimesinden murad nedir?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "İki gözüdür" buyurdu. İbn Abbâs bu hadisi rivayet ettiği zaman: "Bu, hadislerin gözdesi ve incisi bir hadistir" derdi. (Müsedded, Abd b. Humeyd, el-Hâris ve Ebû Ya'lâ) [93]

 

Yetime İyi Davranmanın Fazileti

 

2528. Amr b. Murre el-Cühenî'nin kızı Ümmü Sa'd Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim kendisine (yahut başkasına) ait bir yetimi himaye ederse (baş ve orta parmağını göstererek) ben ve kendisi cennette şöyle beraber olacağız. " (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ)

2529. Murre el-Fihrî'nin kızı Ümmü Saîd, babasından Resûlullah (sallallahu aleyhi veseOem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "(iki parmağını göstererek) Ben ve kendisine (yahut başkasına) ait yetimi gözeten kişi cennette böyle beraber olacağız." (el-Humeydî) [94]

2530. el-Hâris der ki: Bize Abdullah b. ez-Zübeyr el-Humeydî bu hadisi rivayet etti. Müsedded der ki: Bize Süfyân bu hadisi rivayet etti ve şu ilavede bulundu: "Allah Teâlâ'dan sakınmak şartıyla.[95]

2531. İsmâîl b. Umeyye naklediyor: Resûlullah (sallallahualeyhiveseUem/in şöyle buyurduğu haberini aldım: "Allah'tan sakınması şartıyla kendisine veya başkasına ait olan yetimi himaye eden kişi ile ben cennette böyle yakın olacağız." (el-Humeydî) [96] Bunu bildirirken el-Humeydî de iki parmağını göstermiştir.

2532. Abdullah b. Ebî Evfâ naklediyor: Resûlullah (salkllahu aleyhi vesel]em)'in yanında oturuyorduk. Kız kardeşiyle beraber bir erkek çocuğu geldi ve Resûlullah (sallallahu aleyhi veseUem)'e: "Yâ Resûlallah! Yetim bir erkek çocuğu ve yetim kız kardeşi (şu anda karşında), Allah Teâlâ'nm sana yedirdiği şeyden bize yedir. Allah sen razı oluncaya kadar katından sana bol bol ihsan eylesin" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ey küçük, ne kadar da güzel söyledin!" buyurdu. Sonra: "Ey Bilâl! Evimize git, yemek türünden ne varsa bulduğunu getir!" diye seslendi. Bilâl gidip evden yirmi bir tane hurma getirdi. Onu Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in avucuna koydu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) eliyle ağzına işaret etti. O'nun dua ettiğini gördük. Sonra çocuğa şöyle buyurdu: "Yedisi sana, yedisi annene, yedisi de kız kardeşine, bir hurmayla kahvaltını, bir taneyle de akşam yemeğini ye." Gelen çocuk Muhacirlerden birinin oğlu idi. Çocuk kalkıp gidince Muâz peşinden gitti, elini başına koyup onu okşadı ve: "Ey delikanlı! Allah sana yetimlik sefaleti yaşatmasın ve seninle babanın yerini doldursun" diye dua etti. Bunu duyan Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Ey Muâz.! Senin ne yaptığını gördüm." Muâz da: "Yâ Resûlallah! Ona şefkatimden böyle davrandım" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki, kim bir yetimi bağrına basar, onu iyi bir şekilde himaye eder, sonra da elini başına koyup okşarsa, elinin üzerinden geçtiği her saç tanesi için Allah Teâlâ ona bir sevap yazar, her bir saç tanesi için de bir günahını affeder ve her saç tanesi İçin onu bir derece yükseltir." (Ahmed b. Menî' ve el-Hâris) [97]

2533. Zeyd b. Eşlem der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) (baş ve orta parmağını işaret ederek): "Ben ve yetimi himaye eden cennette bu İki parmak gibi bir arada olacağız. " (el-Hâris) [98]

2534. el-Eş'arî (Ebû Musa) Resûlullah (sallallahu aleyhi veselkm)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Bir yetim, bir topluluğun yemek kabına oturup (yemek yese), o kaba şeytan yaklaşmaz. " (el-Hâris) [99]

2535. Zübeyr ailesinin azadlı kölesi Yahya b. Saîd b. Dînâr naklediyor: Bana güvenilir bir ravi, Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakletti: "İçerisinde yetim bulunan evden daha şerefli bir ev yoktur." (Ebû Ya'lâ) [100]

2536. Ebû Hureyre, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kendisine cennet kapısının açılacağı ilk kimse benim. Ancak hemen peşimden seslenerek bir kadın girecek. Ben ona: Neyin var? Kimsin sen? diye soracağım. O da: Ben yetim çocuklar büyüten kadınım diyecek. [101]

2537. Hz. Âişe, Resûlullah (sallahu aleyhi vesellemj'in şöyle buyurduğunu nakleder: (Baş ve orta parmağını birleştirerek) "Ben ve yetimi himaye eden kişi cennette böyle beraber olacağız. Dul kadının ve muhtacın hizmetinde koşan kişi, Allah yolunda cihad eden, oruç tutan ve durmadan namaz, kılan kişinin nail olduğu sevabın aynısına nail olacaktır." (Ebû Ya'lâ} [102]

2538. Bilâl naklediyor: Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem)'e bir kişi gelip şöyle dedi: "Yâ Resûlallah! Himayemde bir yetim var, ona vurma iznim var mı?" Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Evet, çocuğuna vurduğunun aynısını vurabilirsin." (Ebû Ya'lâ) [103]

 

Güzel Ahlâk

 

2539. Ebû Hureyre, Resûlullah (saMahu aleyhi veselletn)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Siz mallarınızla insanları kontrolünüze alamazsınız, o halde güler yüz ve güzel ahlâkla onları kontrolünüze almaya bakın." (İbn Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ) [104]

2540. Enes naklediyor: Resûlullah (salbBahu aleyhi vesellem) Ebû Zer'le karşılaştı ve ona şöyle dedi: "Ey Ebû Zer! Sana yükte hafif, ancak terazide ağır/çok olan iki haslet öğreteyim mi?" Ebû Zer de: "Buyurun, öğretin yâ Resûlallah" deyince Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Güzel ahlâk sahibi ol ve uzun uzun sessiz ve suskun kal; canımı elinde tutan Allah'a yemin olsun ki, yaratıklar böylesi iki haslet ile amel etmemişlerdir. [105] (Ebû Ya'lâ)

2541. Enes b. Mâlik, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Mü'minlerin imanca en mükemmel olanı, ahlâkça en güzel olanlarıdır; zira güzel ahlâk sahibi kişi oruç tutan ve namaz kılan kişinin nail olacağı dereceye nail olacaktır.[106] {Ebû Ya'lâ ve Bezzâr)

2542. İbn Ömer, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Ey Ümmii Abdi Müminlerin imanca en üstün olanının kim olduğunu biliyor musun?" Ümmü Abd: "Allah ve Resulü daha iyi bilirler" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: Ahlâkça en güzel olanlarıdır; zira onlar mütevazı ve geçiınli kimselerdir. Hiç tor kul kendi nefsi için sevdiğini diğer insanlar için sevmedikçe ve komşuları kendisinin şerrinden emin olmadıkça imanın hakikatine eremez. [107]

2543. Ebû'd-Derdâ, bir adamın başka birisine yüksek bir sesle küfrettiğini duyduğunda şöyle demiştir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Çirkin/küfürlü söz alçaklıktır, kötü huy da alçaklıktır. " (Ebû Dâvud et-Tayâlisî) [108]

2544. Osman b. Affân, Resûlullah (sallalbhu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah Teâlâ'nın yüz on yedi ahlâkı vardır; kim Allah Teâlâ'nın huzuruna bunlardan biri ile gelirse cennete girer." (Ebû Dâvud et-Tayâlisî, Ebû Yala ve Bezzâr}

Bezzâr der ki: "Abdulvâhid güçlü bir ravi değildir, Abdullah b. Râşid'in durumu ise meçhuldür."

2545. Ebû Miclez bildiriyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Esma binti Umeys'e: "Eşlerin arasında tercih yapmak istersen hangisini tercih ederdin?" diye sorduğunda şu cevabı verdi: "Vefat eden falancayı tercih ederdim; zira o, eşlerim arasında ahlâkı en güzel olandı." Kendisine bu soru sorulduğunda onun iki eşi şehit olmuştu. (Müsedded) [109]

2546. Ebû İshâk, Cüheyneli bir zâttan Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)' in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Mü'min kişiye verilen en iyi şey güzel ahlâktır; kişiye verilen en kötü şey de, güzel bir sûret/fiziki görünüm içerisinde yer alan kötü kalptir." (Müsedded ve Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [110]

2547. Şu'be der ki: Ebû İshâk'tan bu hadisin benzerini işittim. Hadisin devamında şu ifadelere yer verilmektedir: "Evinde iken insanların görmesinden hoşlanmadığın bir şeyi yapma!"   (Ebû Yala)

2548. Ebû İshak, Müzeyne'li bir kişiden naklediyor: Resûlullah (salkllahu aleyhi vesellem)'e: "Yâ Resûlallah! Müslüman kişiye verilen en üstün şey nedir?" diye sorulduğunda şu cevabı verdi: "Güzel ahlâk." Bu defa: "Müslüman kişiye verilen en kötü şey nedir?" diye soruldu; şu cevabı verdi: "İnsanlarla beraber iken sende görülmesinden hoşlanmadığın şeyi yalnız başına kaldığında da yapma!" (Abdürrezzâk) [111]

2549. Meymûne naklediyor: Ümmü'd-Derdâ'ya: "Resûlullah (sallallahu aleyhi )'den hiç  hadis  işittin  mi?"  diye  sordum;  şu  cevabı verdi:  "Evet, Resûlullah   (salklkhu aleyhi veselten^'in   şöyle   buyurduğunu   işittim:    "(Hesab Gününde) Teraziye ilk konulacak olan şey güzel ahlâktır. Şeybe ve Abd b. Humeycl)

2550. Halef b. Havşeb, Şam halkından bir kişiden naklediyor: Ümmü'd-Derdâ'ya şöyle dedim: "Bize Resulullah (sallaMıu aleyhi vesellem)'den işittiğin bir şeyi aktar, O'ndan başkasından bir şeyi bize aktarma!" O da: "Şöyle dediğini işittim..." diyerek yukarıdaki hadisi zikretti. (Ahmed b. Menî') [112]

Halef b. Havşeb'in rivayeti konusunda ihtilaf edilmiştir; bilinen rivayeti Atâ' el-Keyhârânî'nin Ümmü'd-Derdâdan, onun da Ebu'd-Derdâ'dan rivayetidir ki bunu Sünen sahipleri, İbn Hibbân ve daha başka rmıhaddisler tahrîc etmişlerdir.

2551. Hz. Ali, Resulullah (sallallahu aleyhi veseUemj'în şöyle buyurduğunu nakleder: "Kişi, oruç tutan ve namaz kılanın elde edeceği dereceyi güzel ahlâkı ile elde eder. Aile halkından başkasına sahip olmadığı halde güzel ahlâk sahibi "cebbar" diye yazılacaktır [113] (el-HârİS ve Ahmed b. Menî')

2552. Muâz b. Cebel naklediyor: Bir adam Resulullah (sa]lallahualeyhivesel]em)'e gelip: "Yâ Resûlallah! Ben, övülmekten hoşlanan bir kişiyim" dedi. Bunun Üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi veselkm) şöyle buyurdu: "Herkes tarafından övülen bir hayat sürüp mutlu bir şekilde ölmeyi istemeni engelleyen nedir? Ben güzel ahlâkın tümü ile size gönderildim-." (el-Hâris ve Ahmed b. Men?) [114]

2553. Süleyman b. Habîb, babasından, o da Peygamber (saMlahu aleyhi vesellem)'in ashabından birinden naklediyor:

Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e takva sahiplerinin imamının /efendisinin kim olduğu soruldu. O da: "O, güzel ahlâk sahibi takvalı kimsedir" cevabını verdi. (Ahmed b. Menî') [115]

2554. Abdullah b. Dinar der ki: İbn Ömer'in şöyle dediğini işittim: Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Sirke balı bozduğu gibi kötü ahlâk ta ameli bozar. [116]

2555. İbn Abbâs, Resulullah (sallaMıu aleyhi vesellem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "Sizin en iyileriniz, ahlâkları en iyi olanlardır." (el-Hâris) [117]

2556. Ebû Hureyre, Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim kötü ahlâk sahibi olursa kendi kendim sıkıntıya sokar, kendi derdini çoğaltır ve bedenini rahatsız eder, sağlığını bozar. Kim de insanlarla geçimsiz olursa saygınlığı gider ve kişiliği/ şahsiyeti ayaklar altına düşer.[118] (el-Hâris)

2557. Mutarrif b. Abdullah b. eş-Şıhhîr der ki: Bir adam Resûlullah (salîallu aleyhi vesellem)'e gelip: "Hangi iman en faziletlidir?" diye sordu. Resûlullah (sallahualeyhivesellem): "Güzel ahlâktır" buyurdu. Adam aynı soruyu tekrar sordu. Resûlullah (sallallahualeyhivesellem) yine: "Güzel ahlâktır" buyurdu. Adam aynı soruyu üçüncü (ya da dördüncü kez) sorunca Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem), o kişiyi ya ayağa kaldırarak, ya da oturtarak şöyle buyurdu: "Kardeşini güler yüzle karşılamandır." Daha sonra Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem) güzel ahlâkı övüp: "O, Allah'tandır"; kötü ahlâkı zemmederek: "O, şeytandandır" sözlerini söylemeye başladı ve akabinde şöyle buyurdu: "Şunun gözlerinin kırmızılığına ve şah damarının şişkinliğine bakın hele?!" (el-Hâris)

 

Kadınların Hamamlara Girmelerinin Yasaklanması

 

2558. Câbir b. Abdullah, Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "A'zm, Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsa zevcesİyle birlikte hamama gitmesin." (Ibn Şîreveyh rivayet etmiştir) [119]

Buhârî der ki: "Atâ b. Aclân, Basralı olup, bu nisbeyi Abdülvâris ifade etmiştir ve hadisi münkerdir."

Derim ki: Bu hadisi lafzının garabeti sebebiyle tahrîc ettim; yoksa hadisi Ahmed, İbn Lehî'a'dan, o da Ebu'z-Zübeyr'den şu ibarelerle rivayet temiştir: "Zevcesİyle hamama girmesin." Rivayet ettiğimiz lafız, Ahmed'in rivayet ettiği hadisin mânâsım vermektedir.

 

Affetmeye Teşvik

 

2559. Hz. Ebû Bekir der ki: "Bize ulaştığına göre Kıyamet gününde bir münâdi: Affedenler nerede? diye seslenecektir. Allah Teâlâ onları, insanları affetmesi dolayısıyla ödüllendirecektir." (Ahmed b. Menî') [120]

 

Özür Dileme

 

2560. Câbir, Resûlullah (saüallahu aleyhi veseUem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim ki Müslüman kardeşi kendisinden özür diler de özrünü kabul etmezse kıyamet günü öşür toplayan kişinin sırtında taşıdığı yük gibi, sırtında bir yükle gelecektir, " (el-Hârİs) [121]

2561. Amr b. Mâlik er-Ruâsî der ki: Resûlullah (sallallahualeyhivseUem)'e gelip: "Yâ Resûlallah! Benden razı ol/ beni affet!" dedim; ancak üç kez benden yüz çevirdi. Bu defa ben: "Yâ Resûlallah! Allah Teâlâ'dan af dilendiğinde affetmektedir; sen de beni affet!" dedim. Bunun üzerine beni affetti. (Ebû Ya'lâ) [122]

 

Gıybetin Ve İnsanların Gizli Taraflarını Araştırmanın Yasaklanması

 

2562. el-Berâ b. Âzib naklediyor: Resûlullah (salkllahu aleyhi veseilem) bize bir hutbe irâd edip şöyle buyurdu: "Ey diliyle iman edip, kalbiyle iman etmeyen topluluk' Müslümanların gıybetini yapmayın, onların gizli taraflarını araştırmayın! Zira kim kardeşinin gizli tarafını araştırırsa, Allah Teâlâ da onun aklı tarafını araştırır. Allah Teâlâ da kimin gizli tarafını araştırırsa onu evinin İçinde bile rezil ve rüsvay eder. " (Ebû Ya'lâ) [123]

2563. Ebû Saîd el-Hudrî, Resûlullah (sMahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim bir müslüman kardeşinin ayıbını görür de onu Örterse Allah Teâlâ o kişiyi cennetine koyar." (Abd b. Humeyd) [124]

2564. Ebû Hureyre, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellemj'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Müslüman müslümamn aynasıdır; bu nedenle kardeşinde bir şey görürse onu gizlesin. " {Ahmed b. Meni1) [125]

2565. Umâre b. Gurâb, halasının Aişe'ye bir soru sorduğunu ve şu cevabı aldığını nakleder: Sana Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in yaptığını anlatacağım: Bir gece benim sıramdı. Biraz arpa öğütüp O'na ekmek yaptım. Çıktı ve kapıyı kapadı. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), uyumak istediği zaman kapıyı kilitler, su kırbasını bağlar, su bardağını ve tabağı ters çevirir ve mumu söndürürdü. O'nun Mescİd'den gelmesini, peşinden de ekmeği O'na ikram etmeyi bekledim. Mescİd'den gelişi gecikti, bana da uyku bastı, uyudum. Komşumuza ait bir kuzunun gelip ekmeği aldığını fark ettim, telaşlandım; Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de bu esnada uyandı. Kapıya doğru koştum. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Yetiştiğin kısmım al ve koyunundan dolayı komşunu üzme!" (İbn Ebî Ömer) [126]

2566. Ümmü Seleme'nin aile halkından biri naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in döşeği mezara konan insanın işgal ettiği yer kadardı. Namaz kıldığı yer de baş tarafmdaydı. (Müsedded) [127]

 

İkindiden Sonra Uyumanın Mekruh Olduğu

 

2567. Âişe, Resûlullah (saîlallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Kim ikindiden sonra uyur da aklım kaybederse, kendinden başkasını kınamasın. " (Ebû Ya'lâ) [128]

 

Aynaya Bakmak, Sürme Çekme Adabı, Ayakkabı Giymek ve Bunu Yaparken Sağdan Başlamak

 

2568. İbn Abbâs bildiriyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) aynaya baktığında şöyle dua ederdi: "Hem görünümümü, hem de ahlâkımı güzel yaratan, başkasında kötü olarak yarattığı şeyi bende iyi olarak yaratan Allah'a hamd olsun." Gözlerine sürme çektiği zaman her göze iki defa çektikten sonra ikisinin arasına da bir sürme çekerdi. Ayakkabılarım giydiği zaman sağ ayağından başlardı. Çıkardığında ise önce sol ayağından başlardı. Mescid'e girdiği zaman sağ ayakla girerdi. Alma olsun, verme olsun her şeyi sağ ile yapmayı severdi. (Ebû Ya'lâ) Yahya b. el-Alâ çok zayıftır. [129]

 

Nasıl Sabahladın?" Diye Soran Birine Resûlullah (sallallahu aleyhi) 'in Cevabı

 

2569. İbn Abbâs naklediyor: Bir adam Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e gelip: "Yâ Resûlallah! Nasıl sabahladın?" diye sordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de şöyle buyurdu: "Hasta ziyaretinde bulunmayan ve cenazeye iştirak etmeyen bir topluluktan daha iyi bir halde. " (Ebû Ya'lâ) [130]

 

Hapşırma ve Adabı

 

2570. Ebû Hureyre, Resûlullah (sallallahu aleyhivesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim konuşur da yanında biri hapşırırsa ona: Yerhamukellah (Allah sana merhamet etsin)! demek bir haktır." (Ebû Ya'lâ) [131]

2571. Âİşe naklediyor: Bir adam Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in yanında hapşırdı ve: "Yâ Resûlallah! Ne diyeyim?" diye sordu. Resûlullah (sallallahualeyhi vesellem) de: "Elhamdu lillah de!" buyurdu. Bunun üzerine orada bulunan topluluk: "Yâ Resûlallah! Bu durumda biz ona ne diyeceğiz?" diye sordular. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): Yerhamukellah (Allah sana merhamet eylesin) deyin!" buyurdu. Bu defa adam: "Ben onlara nasıl karşılık vereceğim?" diye sordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: "Yehdîkıtmullahu ve yusliha hâlekum (Allah size hidayet versin ve içinde bulunduğunuz durumu düzeltsin) deyin. [132]

2572. İbn Abbâs naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şu şiiri şahit olarak kullanırdı:

"Daha önce kendisine yardım etmediğin kişi sana havadisleri aktan verecektir. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [133]

2573. İbn Abbâs naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Umeyye b. Ebi's-Salt'ı şu şiirinde tasdik ederdi: [134]

Bir adam var, bîr öküz ae sağ ayağının altında Diğer ayağının altında İse bir akbaba ALlan aa nazır vaziyette beklemekte Peygamberimiz   (sallahu   aleyhi   vesellem)   bu    beyiti   işittiğinde:    "Doğru söylemiştir" buyurdu. Aynı şair bir başka beyitinde şöyle der: Güneş her gecenin sonunda çıkar üzerimize kırmızı renkte Sonra yavaş yavaş gül rengini alır semamızda Battıktan sonra kendi arzusuyla doğmak istemez bir dana Zorlanarak ve işkenceye maruz kalarak bize tekrar uğrar bir dana Resûlullah (sallaüahu aleyhi vesellem) bu beyitleri duyunca: "Doğru söylemiştir" buyurdu. (Ebû Ya'lâ) [135]

2574. Hişâm b. Urve, babasından naklediyor: Âişe şöyle dedi: Lebîd şu beytiyle ne güzel söylemiştir:

Himayelerinde yaşanan kimseler göçüp gitti Ben ise uyuz devenin derisi gibi (kaldım) geride

Ravi der ki: Babam (Urve) şöyle derdi: "Allah, Âişe'ye rahmet eylesin, acaba şu içinde yaşadığımız zamanı görseydi ne derdi?!" (el-Hâris) [136]

2575. Muhammed b. Saîd b. Cemhân (Duhân), Yemenli birisinden, o Huzeyl kabilesinden birisinden,  o da babasından naklediyor:  Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Şiir, Arap sözünün en güçlü ifadesidir; o soru soranın cevabını aldığı, öfkenin kendisi sayesinde dindiği, toplulut içerisinde kişinin maksadına sayesinde ulaştığı bir ifade tarzıdır." (eHâris)

2576. Ebû Hureyre der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Umeyye b. Ebi's-Salt'm Bedir ehli hakkında söylediği kaside ile, el-A'şâ'nm Âmir ve Alkame hakkında irad ettiği kaside dışında, Cahiliye şiirine ruhsat/izin verdi. (Ebû Ya'la) [137]

2577. Câbir, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Sizden birinizin içinin irin (veya kan) İle dolması (yani öfke ile dolması), benim hicvedildiğim bir şiir ile dolmasından daha İyidir. " (Ebû Yala) [138]

2578. Âişe naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e şiir hakkında soru sorulduğu zaman şöyle buyurdu: "O bir sözdür, güzel olanı güzel, çirkin olanı da çirkindir [139] (Ebû Ya'lâ)

2579. Ebû Hureyre, Resûlullah (sallallahu aleyhi vsellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "ŞâirÎmmu'l-Kays, cehenneme giden şâirlerin başıdır.[140]

 

Şâire Bahşiş Verilmesi

 

2580. Nüceyd b. İmrân b. Husayn, babasından naklediyor: Babam, bir şâire bahşiş verdiğinde kendisine: "Ey Ebû Muhammedi Şâire bahşiş mi veriyorsun?" diye sordular. O da: "Bana dil uzatmasından kendimi kurtarıyorum" cevabını verdi. (Ebû Dâvud et-Tayâlisî) [141]

2581. Muhammed   b.   Ali   naklediyor:   Bir   adam   Allah   Teâlayı   ve

Resûlullah (sallallahualeyhiveseüem)'i övdü. Resûlullah {sallallahualeyhivesellem) O kişiye kendisini yaratan Allah Teâlâ'yı övmesinden dolayı bahşiş verdi, kendisini övmesinden dolayı ise bir şey vermedi. (Müsedded) [142]

2582. el-Esved b. Serî' naklediyor: Ben: "Yâ Resûlallah! Ben birisinde Allah Teâlâ'yı. diğerinde seni methettim" dedim, şöyle buyurdu: "Buyur, Allah Teâlâ 'yi methettiğin şeyi oku." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [143]

 

Küçük de Olsa Günahın İfşa Edilmemesi

 

2583. Meryem binti Târik naklediyor: Âişe'ye gittim... Kadınlardan biri: "Ey mü'minlerin annesi! Devesini kiraladığım kişi (beni hayvana nndirirken) bacağımdan tutuyor" dedi.

Âişe hemen utancından yüzünü çevirerek bana: "Çıkarın onu!" dedi. Kadın oradan çıkarıldıktan sonra Âişe kadınlara dönüp onlara şöyle dedi: "Ey mü'minlerin kadınları! Günah işleyen kadını, Allah Teâlâ günahını açığa vurmadıkça, kendi işlediği günahı gizlemekten ve insanlara ilân etmemekten lıkoyan nedir? Çünkü insanlar ayıbı yüzüne vurur ve olduğu gibi muhafaza ederler, ancak Allah Teâlâ hem günahı yüzüne vurmaz, hem de onu olduğu gibi muhafaza etmez." (Müsedded)

 

Dilin ve Fercin Muhafaza Edilmesini Teşvik

 

2584. Ebû Mûsâ naklediyor: Ebu'd-Derdâ ile Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem/in yarımdaydık, şöyle buyurdu: "Kim dilini ve fere ini (haramdan) muhafaza ederse cennete girer." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [144]

 

Öfkelenmemek

 

2585. Ebû Saîd naklediyor: Bir adam Resulullah (salkllahu aleyhi vesellem)'e gelip: "Yâ Resulallah! Bana Cennete gireceğim bir amel öğret, ama az olsun" deyince Resulullah (sallallahualeyhivesellem): "Öfkelenme!" buyurdu. (Müsedded)

2586. İbn Ömer naklediyor: Ben: "Yâ Resulallah! Bana bir söz söyle, ama anlamam ve onu aklımda tutmam için kısa tut" dedim. Resulullah (sallaUahu aleyhi veseUem): "Öfkelenme!" buyurdu. Ben sorumu iki kez tekrarladım, Resulullah (sallallahu aleyhi veseUem) her defasında bana dönüp: "Öfkelenme!" buyurdu. (Ebû Yala) [145] İsnadı hasenâir.

 

Nimete Şükran Teşvik Edilmesi

 

2587. Yahya b. Abdullah b. Sayfî, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellemyin şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim bir nimete nail olursa, o nimete mukabelede bulunması haktır. Şayet yanında mukabelede bulunacağı bir şey yoksa ona diliyle mukabelede bulunsun, bunu yapmazsa nankörlük yapmış olur. " (Müsedded) [146]

2588. Câbir, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)'m şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim bir ihsana nail olursa elinde imkan olması durumunda ona mukabelede bulunsun. Şayet İmkan bulamazsa, diliyle övgüde bulunsun. Zira diliyle övgüde bulunmak suretiyle sahibine şükretmiş olur, şayet bunu yapmazsa nankörlük yapmış olur. Kim de kendisine verilmeyen şeyle süslenmeye kalkarsa -Bişr, baş orta parmaklarını hareket ettirerek- başkasına ait İki elbise giyen biri gibi olur." (Müsedded) [147]

Bu sonuncu hadisi el-Hâris, Umâre kanalıyla Ensâr'ın azadlı kölesi Ebû Saîd'den, o da Câbir'den rivayet etmiştir. [148]

 2589. Amr b. Şuayb, babasından, o da dedesinden Resulullah (saüaUahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "İki haslet vardır ki, kimde olursa Allah Teâlâ onu şükreden ve sabreden diye yazacaktır: Din/ diyanet konusunda kendisinden Üst mertebede olana bakıp ona uymaya çalışmak, dünyalık konusunda da kendisinden alt mertebede bulunan kimseye bakıp Allah Teâlâ'mn kendisine ihsan ettiği şeye hamdetmek, İki haslet de vardır ki, bunlar kimde olursa Allah Teâlâ onu ne sabreden, ne şükredenlerden yazacaktır: Din / diyanet konusunda kendisinden üst mertebede olana bakıp onu örnek almamak, dünyalık konusunda kendisinden üst mertebede olan kimseye bakıp kendi haline üzülmek." (Ahmed b. Men?') [149]

 

Âmâyı Elinden Tutmanın Fazileti

 

2590. Enes, Resulullah (sal]allahualeyhivesellerrı)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim bir körü kırk adım (yahut elli adım) elinden tutup gezdîrirse, ona bir köle azad etmiş gibi sevap yazılır. " (Ahmed b. Menî') [150]

2591. İbn Ömer naklediyor: Allah'ın Resulü (sallallalıu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Kim bir körün elinden tutup onu kırk adım dolaştınrsa o kişiye cennet vâcib olur. " (Ebû Yâ'lâ) [151]

Derim ki: Bu iki hadis çok zayıftır, bu konuda herhangi bir (sahîh) rivayet vârid olmamıştır. [152]

 

Kardeşleri Ziyaret Etmenin Fazileti

 

2592. Ka'b b. Ucre, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Size cennet ehli kimseleri söyleyeyim, mi: Peygamber cennettedir, şehid cennet ehlindendir, sıddîk cennet ehlindendir, yeni doğan cennettedir, şehrin uç kenarındaki kardeşim Allah rızası için ziyaret eden kişi de cennettedir." (Ebû Yâ'Sâ) [153]

2593. Enes b. Mâlik, Resulullah (sallallahualeyhivesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah rızası için kardeşini ziyaret eden kula semâdan melekler: Ne mutlu sana, cenneti hak ettin! diye seslenir ve Allah Teâlâ Arş'ımn melekûtımda şöyle buyurur: Kulum beni ziyaret etti, onu ağırlamak bana düşer, kuluma ikram olarak cennetten başka bir şeye asla razı olmam." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [154]

2594. Enes, Resulullah (sallallahualeyhivesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim kardeşinin yardımında olursa, Allah. Teâlâ da, o kişi kardeşinin yardımında kaldığı sürece onun yardımında olur. Kim de kardeşiyle arasındaki irtibatı koparırsa, Allah Teâlâ da kıyamet günü ondan irtibatı koparacaktır." (Ebû Yâ'lâ} [155]

2595. Enes, Resulullah (sallallahualeyHvesellerrı)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim küçüğümüze merhamet etmez, büyüğümüzede saygı gö'ztermezse bizden değildir.[156] (el-Hârİs}

2596. Ebû Hureyre, Resulullah (sallalîahu aleyhi veseüem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Ziyaretini aralıklı tut, daha çok sevgiye mazhar olursun [157] (el-Hârİs)

 

Hayanın (Utanma Duygusunun) Fazileti

 

2597. Kays naklediyor: Utbe, yanında bir kişi olduğu halde Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem/in yanında oturuyordu. Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)' in yanında hanımlarından birisi de vardı. Utbe'nin beraberinde olan zât su istedi, kendisine su ikram edildi. Adam suyu içecekken onu perdelediler. Utbe: "Yâ Resûllallah! Bu neyin nesi?" diye sordu. Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Bu bir dostluktur ki, Allah Teâlâ onu bir topluluğa verip ancak onu sizden engelledi; bu, hayadır." Bu, mürsel bir rivayet olup ravileri Sahih şartlarına uygundur. (Müsedded)

2598. Âîşe, Resulullah (sallallahualeyhivesellem)'in kendisine şöyle buyurduğunu nakleder: "Ey Âîşe! Kabalık bir insan suretinde tecelli edecek olsaydı, kötü insan şeklinde olurdu." (et-Tayâlisî)

Hadisi EbuVŞeyh (el-İsbehânî) rivayet etmiş ve şu ilavede bulunmuştur: "Eğer hâyâ bir insan suretinde olsaydı sâlih bir zât olurdu."

2599. Talha b. Yezîd b. Rukâne, Resulullah (salMlahu aleyhi vesellem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "Her dinin bir ahlâkı vardır, İslam'ın da ahlâkı hayadır." (Müsedded) [158]

2600. Dâvud b. Ebî Hind naklediyor: Bir bedeviye uğradım, şöyle dedi: Ebû Hureyre'nin şöyle dediğini işittim: Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Bu ümmetin kaybedeceği ilk şey hâyâ (utanma duygusu)   ve   imandır,   onun   için  Allah   Teâlâ'dan   bu   ikisini   talep   edin." (Müsedded) [159]

2601. Humeyd b. Abdurrahman der ki: Bir arkadaşımla beraber Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem/in ashabından birinin yanma gittim. Kendisi Useyr diye anılıyordu, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakletti: "Hâyâ hayırdan başka bir şey getirmez-" (Ebû Yâ'lâ) [160]

 

Yalan ve Haksızlıktan (Zulümden) Uzak Durulması

 

2602. en-Newâs b. Sem'ân Resulullah (sallallahu aleyhi veseîlem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "Yalan sadece üç şahıs için mümkündür: Savaşta yalan söyleyen kimse, ki savaş hiledir; aralarını bulmak için iki kişi arasında yalan söyleyen kişi ve razı etmek üzere bir kadına yalan söyleyen kişi" (Ebû Yâ'lâ ve İshâk) [161]

2603. Esma binti Yezîd naklediyor: Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Mudar'ın bir bölgesine seriyye/askeri müfreze gönderdi. Müfreze sahrada konakladı. Sabahladıklarında yakınlarında küçük bir çadır gördüler. Çadırın avlusunda ağılda tutulan koyunlar vardı. Koyun sahibine gelip ona: "Kesmek üzere bize bir kuzu verseniz" diye ricada bulundular. Adam ağıldan bir kuzu çıkarıp onlara verdi, ancak onlar hayvanı beğenmediler. Bir başkasını çıkardı, onu da beğenmediler. Üçüncü birisini çıkardı, onu da beğenmediler.

Bunun üzerine adam: "Koyunların içerisinde, verdiklerimden başka sadece damızlık ve yeni doğurmuş hayvanlar var" dedi. Bunun üzerine bir kuzu alıp onu kestiler, ateş yakıp yediler. Öğle sıcağı bastığında sıcaktan gölgenecekleri bir yer yoktu. O bedevi de koyunlarını gölgelik bir ağılda tutuyordu. Kendi kendilerine: "Biz gölgelenmeye bu koyunlardan daha layığız deyip adama geldiler ve ona: "Şu koyunlarını çıkar da bu gölgede biz oturalım" dediler. Adam: "Siz koyunlarımı çıkardığınız an hastalanır ve düşük yaparlar; üstelik ben zekatını vermiş ve Müslüman olmuş bir insanım" dedi. Ancak onu dinlemeyip koyunlarını çıkardılar. Kısa bir süre geçmeden koyunlar inlemeye ve düşük yapmaya başladı. Bedevi aceleyle yola çıkıp Medine'ye Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in yanma geldi. Durumu O'na haber verdi. Resûlullah (sallallahu aleyhi veseüem) bu duruma aşın bir şekilde öfkelendi. Sonra müfreze dönünceye kadar adamı yanında tuttu. Onlar gelince Resûlullah (sallallahu aleyhivesellem) işin hakikatini sordu. Onlar da: "Yalan söylüyor" dediler. Bu söz üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in öfkesi biraz dindi. Ancak bedevi: "Allah'a yemin olsun ki, ben Allah Teâlâ'nın benimle onlar arasında geçen şeyi sana bildirmesini ümid ediyorum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahualeyhivesellem)'in içine adamın doğru söylediği doğdu. Müfrezedekileri tek tek karşısına aldı. Karşısına aldığı her kişiden Allah rızası için doğru söylemesini istedi ve her gelen kişi bedevinin ifadesinin doğru olduğunu söyledi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) kalkıp şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Pervanenin ateşe sarılması gibi, hiçbir şey sizi yalana sarılmaya sevk etmesin. Üç durum hariç her yalan insanoğlunun aleyhine yazdır: Arayı bulmak için kişinin hanımına yalan söylemesi..."   (Ebû Ya'lâ) [162]

2604. Dâvud b. Ebî Hind'in rivayetinde ise ifade şöyledir: Resûlullah (sa aieyhivesellem) bir müfreze gönderdi. Müfrezenin yanından koyunlarıyla bedevi bir adam geçti. Adama: "Bize bir koyun kes!" dediler. Adam bir yaşında bir koyun getirince onlar: "Bu zayıftır" dediler.

Başka birisini getirdi. Onlar: "Bu..." Daha sonra semiz bir koyun alıp onu kestiler ve yediler. Öğle vakti olunca...

Aynı rivayette şöyle geçmektedir: Adam: "Koyunlarım yeni doğum yapmış koyunlardır; onları çıkardığım an, yavruları da peşinden çıkar ve güneş çarpar" dedi. Bunun üzerine onlar: "Bizim canımız senin koyunlarından daha önemli" dediler... Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) onlara sorduğunda yemin etmeye başladılar... Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) müfrezedekilerden birine bakıp: "Bu cemaat içinde hayırlı birisi varsa o da şu kişidir" buyurdu ve ona olayı sordu. Adam bedevinin anlattığının aynısını Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'e aktardı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Pervanenin ateşe kendisini atması gibi, bunlar da kendilerini yalana atıyorlar. İyi bilin ki söylenen her yalan yazılmaktadır: Ancak savaş esnasında, ki savaş hiledir, söylenen yalan; kişinin hanımını razı etmek üzere söylediği yalan ve iki kişinin arasım bulmak için söylenen yalan hariç." (Ebû Ya'lâ)

2605. Ebû Muâviye, İbn Ebî Hind'den benzeri bir hadisi rivayet etmiştir. Adamın çadırında küçücük bir koyunu vardı, onu çıkarıp çoluk-çocukları koydular... (Ebü Ya'lâ) Hadisi Tirmizî bir başka vecihden rivayet etmiştir. i

2606. Mesleme b. Alkame'nin yaptığı rivayette şöyle geçer: Resûİullah (saUallahu aleyhi vesellem) bir müfreze gönderdi. Müfreze çölde yaşayan bir adamın yanından geçti ve: "Ey bedevi! Bize bir koyun kes!" dediler. Adam kendilerine koyunlarından bir yaşında bir koyun getirdi ve: "Buyurun bunu kesin!" dedi. Onlar: "Bu işimizi görmez" dediler. Bunun üzerine koyunların en iyisinden birisini aldılar ve: "Ey bedevi! Koyunlarını gölgelikten çıkar da orada biz dinleyelim" dediler. Adam: "Allah aşkına yapmayın! Zira koyunlarım gebe hayvanlardır, onları çıkarırsam sıcak çarpar ve düşük yaparlar!" dedi. Bunun üzerine onlar: "Bizim canımız senin koyunlarından daha önemli" deyip, koyunları dışarı çıkardılar. Koyunların hepsini güneş çarptı ve düşük yaptı. Sonra oradan ayrılıp Medine'ye geldiler. Vardıklarında bedevinin kendilerinden önce Resûİullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e gelip durumu haber verdiğini gördüler. Peygamber (sallallahu aleyhi veseUem)'in huzuruna geldiklerinde Peygamber onlara anlatılanları sordu, inkâr ettiler. Bunun üzerine Resûİullah (sallallahu aleyhi vesellem) içlerinden birine güvenip şöyle buyurdu: "Ey falan! İçinde bulunduğun topluluk arasında hayırlı birisi varsa onun da sen olduğunu ümid ediyorum, bana doğruyu söyle!" Adam şöyle dedi: "Ya Resûlallah! Bedevi doğru söylemiştir, mesele aynen onun ifade ettiği gibidir." Bunun üzerine Resûİullah (salMlahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Pervanenin ateşe üşüşmesi gibi siz de yalana mı üşüşüyorsunuz?! İyi bilin ki her yalan mutlaka kaydedilmektedir. Ancak kişinin savaşta söylediği yalan, ki savaş karşı tarafı aldatmaktır veya kişinin iki tarafın arasını düzeltmek üzere söylediği yalan veya kişinin hanımını razı etmek üzere söylediği yalan hariç." (EbÛ Yala)

2607. Ebû Berze, Resûİullah (sallallahu aleyhi vesellem)'m şöyle buyurduğunu nakleder: "İyi bilin ki, yalan yüzü karartır, koğuculuk da kabir azab ına sebebidir. [163]

 

Yalanın Kınanması ve Doğruluğun Övülmesi

 

2608. Hz. Ömer, Allah'ın Resulü'nün (salkllahu aleyhi veseHem) şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Kişinin namazı yahut orucu seni aldatmasın, ancak konuştuğunda doğru söyleyip söylemediğine, kendisine bir şey emanet edildiğinde onu teslim edip etmediğine, dünyalığa mazhar olduğunda ondan istiğna edip etmediğine bak. " Hadis mevkuf sahih bir hadistir (Müsedded) [164]

2609. Ebu'l-Ahvas, Abdullah (b. Mes'ûd)'dan şu sözünü naklediyor: "İster ciddi, ister şakasına olsun yalan hiçbir şey makbul değildir." Mevkuf sahih bir hadistir. (Müsedded) [165]

2610. Enes, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseliem)'in şöyle buyurduğunu bildiriyor: "Benim için altı şeye kefil olun ben de sizin için cennete kefil olurum." Ashâb-ı kiram: "Bunlar nedir Yâ Resûlallah?" diye sorunca şöyle buyurdu: "Konuştuğunuz zaman yalan söylemeyin, söz verdiğiniz zaman sözünüzden caymayın, size bir şey emanet edildiği zaman o emanete hıyanet etmeyin, gözlerinizi haramdan sakının, ferclerinizi haramdan muhafaza edin ve elinizi haramdan uzak tutun." (Ebû Bekir b, Ebî Şeybe ve Ahmed b. Menî') [166]

 

Bastona Dayanarak Yürümek

 

2611. Zeyd b. Sabit, Resûlullah (sallallahu aleyhi veselîem)'in Medine'nin hurmalıklarından İbn Tâb adı verilen bir çubuğa dayanarak yürüdüğünü nakletmiştir. Zeyd de aynı çubuğu hem evinde, hem de malına giderken kullanmıştır, (el- Hâlis) [167]

 

İnsanların Arasını Bulmak

 

2611. Ebû Eyyûb, Resûlullah (sallallahu ale'hi vesellem)'in kendisine şöyle dediğini nakleder: "Ey Ebû Eyyûb! Allah Teâlanın ve Resulünün hoşnut olduğu sadakanın ne olduğunu sana söyleyeyim mi?" Ben: "Buyurun söyleyin yâ Resûlallah" deyince şöyle buyurdu: "Bozuştukları zaman insanların arasını  ve birbirlerinden uzaklaştıkları zaman onları yaklaştır inandır. "  (Ebû pâvudet-Tayâlisî) [168]

2613. Ebû Eyyûb şöyle dedi: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bana şöyle buyurdu: "Allah'ın ve Resulünün sevdiği bir sadakayı sana öğreteyim mi?" Birbirlerinden nefret ettikleri ve bozuştukları zaman insanların aralarını bulmandır." (İbn Ebî Şeybe) [169]

2614. Abdullah b. Amr, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "En faziletli sadaka İnsanların arasını bulmandır." (Abd b. Humeyd) [170]

 

Bineğe Binme Adabı

 

2615. Urve b. Mu'attib der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) binek sahibinin öne binme hususunda daha öncelikli olduğuna hükmetti. (el-Hâris) Hadis mürsel ve za_y//bir hadistir, ancak şahidleri vardır. [171]

2616. Muverrik, kendilerine ait bir âzâtlı köleden naklediyor: el-Hüseyn b. Ali ve Abdullah b. Ca'fer, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellemj'i karşıladılar Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) birini önüne, diğerini de arkasına alıp bineğe bindi. (Müsedded)

2617. Muverrik, Benî Hâşim'in bir âzâtlı kölesinden naklediyor: ResûluUah (saHaOahu aleyhi vesellem) bir yolculuktan dönmüştü. Abdullah b. Ca'fer ve el-Hüseyn b. Ali O'nu karşıladılar. ResûluUah (sallallahu aleyhi vesellem) büyük olanı arkasına, küçük olanı da önüne aldı.[172] (Müsedded)

Hadisi Dâvud b. Ebî Hind böyle rivayet etmiştir. Âsim ona muhalefet ederek hadisi Muverrik'den, o da Abdullah b. Ca'fer'den rivayet etmiştir. Bunu İbn Ebî Şeybe ve daha başkaları tahrîc etmiştir.

2618. Safıyye binti Huyey der ki: ResûluUah (sallallahu aleyhi vesellem) beni bir gece vakti devesinin terkisine aldı. Ben uyuklamaya başladığımda Resûluah ıtallahu aleyhi vesellem) bana dokunup: "Ey kadın! Ey Huyey'in kızı Safiye!" diye ^enirdi. (Ebû Ya'lft) [173]

2619. Ebû Râfi' der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Hayber'den döndüğünde bineğinin terkisinde Safiyye binti Huyey vardı. Ebû Râfi de bir deveye binmişti. Medine'ye yaklaştığımızda şöyle buyurdu: "Ey Ebû Râfi'! Deveden in ve Safiyye'yi ona bindir! Zira Medine'ye girmeden önce günün aydınlanmasından korkuyorum." Bunun üzerine Ebû Râfi' onu Medine'ye sokuncaya kadar böyle yoluna devam etti. (Ebû Ya'lâ) [174]

2620. Abdullah naklediyor: Ebû'd-Derdâ binek üzerinde bir adam gördü. Adamın arkasından da yürüyerek onu takip eden başka bir kişi vardı. Ebû'd-Derdâ: "Ey falan! Şunu da arkanıza bindirsen ya!" dedi. Adam da: "Ben şu iri adamı taşıyordum" dedi. Ebû'd-Derdâ: "Onu dilediğin yere kadar götürsen!" dedi. Adam: "Hayır, yapamam" dedi. Ebû'd-Derdâ: "Onu daha hafif birisiyle değiş-tokuş etsen" dedi. Adam: "Hayır, yapamam" dedi. Bunun üzerine Ebû'd-Derdâ    şöyle    dedi:     "Resûlullah    (sallallahu    aleyhi   vesellem)'in    şöyle buyurduğunu işittim: "Kim binek üzerinde iken arkasından yaya birisi yürürse, bu durum onu (binektekini) sadece Allah 'tan uzaklaştırır. " (Müsedded) [175]

2621. el-Leys bir adamdan naklediyor: Hz. Osman binek üzerinde olan birinin arkasından yürüyen bir kişi gördü (yahut işitti.) Şöyle dedi: "Böyle yapmak suretiyle binek üzerinde olan kişi yürüyen kişinin ciğerini sokmuştur, Allah Teâlâ da onun ciğerini söksün!" (Müsedded)

 

Her Şeye Başlarken Besmele İle Başlamak

 

2621. Câbir, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseüem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "Biriniz evinin kapısına geldiğinde selâm versin; zira selâm ile beraberinde bulunan şeytan dönüp gider. Evlerinize girdiğiniz zaman da Besmele İle girin kİ içeride bulunan şeytanlar çıkıp gitsin. Bineklerinize yaklaştığınız zaman bineğin keçesini üzerine atar atmaz Besmele çekin; zira böyle yapmakla şeytan sizinle beraber bineğe ortak olamaz. Eğer böyle yapmazsanız, (şeytan) binek üzerinde size ortak olur. Yemek yiyeceğiniz zaman Besmele çekin ki şeytan yemeğinize ortak olmasın; şayet böyle yapmazsanız, şeytan yemeğinize ortak olur. Çöplerin evlerinizde gecelemesine imkan vermeyin; zira çöpler şeytanın barınağıdır. Aynı şekilde silindiğiniz mendillerle gecelemeyin; zira onlar şeytanın yatağıdır.  Hayvanların sırtına koyduğunuz keçeleri döşek edinmeyin, kilitli olmayan evlerde iskan etmeyin, etrafı çevrili olmayan damlarda uyumayın. Köpeğin havlamasını yahut eşeğin anırmasını duyduğunuz zaman "Eûzu" (Eûzubillâhi mine'ş-şeytânirracîm) çekin; zira hiç bir eşek ya da köpek şeytanı görmedikçe artırmaz ve havlamaz." (Abd b. Humeyd) [176]

 

İsrafın Yasaklanması

 

2623. Enes, Resûlullah (sallallahualeyhiveseîlem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah'ın nimetlerine karşı iyi davranın ve onları ürkütmeyin; zira Allah'ın nimetleri bir topluluktan çekip giderse bir daha geri gelmez." (Ebû Ya'lâ) [177]

 

Eve Girmeden Önce İzin İsteme

 

2624. Muhammed b. Şîrîn naklediyor: Bir adam Ebû Musa'ya, anne ve babanın bulunduğu eve içeri girmek için müsaade istenip istenmeyeceğini sordu. Ebû Musa şu cevabı verdi: "Müsaade iste; yoksa birinin avret mahallini görmen hoşuna gider mi?" (Müsedded) [178]

2625. Müslim b. Nüzeyr naklediyor: Bir adam Huzeyfe'ye: "Annemin huzuruna girmek için müsaade isteyeyim mi?" diye sordu. Huzeyfe ise:

Şayet sen huzuruna girmek üzere müsaade istemezsen hoşuna gitmeyecek bir durumla karşılaşırsın" cevabını verdi. (Müsedded) [179]

2626. Hilâl b. Yesâr der ki: Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) tam kapının karşısında durup içeriye girmek üzere müsaade istemeyi yasakladı. {Müsedded) [180]

2627. Ümmü Umâre naklediyor: Hayber'den dönüşümüz esnasında el-Cürf denilen yerde Resülullah (saUallahu aleyhi veseilem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Yatsı namazından sonra kadınların kapılarım çalmayın. " (el-Hâris) [181]

2628.  Enes der ki:  Resülullah  (salîallahu aleyhi vesellem)'in kapıları parmak ucuyla çalınırdı. (Ebû Ya'lâ) [182]

 

Selâm Verme

 

2629.  Ca'fer  b.   Muhammed,   babasından  naklediyor:   Ümmü  Eymen,  (sallallahu aleyhi vesellem)'in oğlu İbrahim'in annesinin cariyesi idi. Eve  "Selâmun lâ aleykum" derdi. Res "Esselâmu aleykum" demesini emretti. (İshâk)

Hinde: "Selâmun lâ aleykum" derdi. Resülullah (sallallu aleyhi vesellem) ona  lkum" demesini emretti (İshâk)

 

Kâfirlere Selâm Verme ve Onların Büyüklerine İkramda Bulunma

 

2630. İbn Abbâs, zımmîlerden birine mektup yazıp sözüne selâm ile başladı. Ben ona: "Zımmîye sözüne selâmla mı başlıyorsun?" diye çıkıştım. O: "Allah Teâlâ, Selâm'm tâ kendisidir" karşılığını verdi. (Müsedded} [183]

2631. Ebû Bürde naklediyor: Resülullah (sallallahu aieyhi vesellem) Müslüman olmayan birine: "Selmun enîuın (barış ve güven İçindesiniz)" diye başlayan bir mektup yazdı. Karşı taraf da mektubun sonunda Hz. Peygamber'e (sallallahu aieyhi vesellem) selâmını ifade eden cümle yazdı. (Müsedded)

2632. Amr b. Osman naklediyor: Ebû Bürde'nin şöyle dediğini işittim:

Müşriklerden birisi Resülullah (saUallahu aleyhi vesellem)'e selâm içerikli bir ifade gönderdi, Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) de cevabî mektubunda selâmına verdi. (Müsedded) [184]

2633. Ebû Osman en-Nehdî der ki: Ebû Mûsâ, Dihkân'a mektup yazıp ona selâm gönderdi. Etrafındakiler: "Kafir birisine selâm mı veriyorsun?" diye çıkışınca şu cevabı verdi: "O bana bir mektup yazıp selâm verdi. Ben de selâmına karşılık verdim." (Müsedded) [185]

2634. İbrahim (en-Nehaî) der ki: "Şayet sen kâfire mektup yazıyorsan selâmla başla!" Mücâhid der ki: "Şayet mektup yazacak olursan: es-Selâmu alâ men ittebe'a el-hudâ (Selâm, hidayet üzere olanlar üzerine olsun) de!" (Müsedded) [186]

2635. Hassan b. Ebî Yahya el-Kindî, Kinde'li yaşlı bir zâttan naklediyor: Hz. Ali'nin yanında oturuyorduk. Necrân reisi geldi, Hz. Ali ona yer açıp iltifat etti. Bir adam: "Ey Mü'minlerin emîri! Şu Hıristiyana mı yer açıp iltifat ediyorsun?!" diye sordu. Hz. Ali şu karşılığı verdi: "Onlar, Resûlullah (saMahu aleyhivesellem)'e geldikleri zaman onlara yer açtı." (İbn Ebî Ömer) [187]

2636. İbn Abbâs naklediyor: "Allah'ın yarattıklarından kim sana selâm verirse, Mecûsî de olsa selâmına mukabelede bulun; zira Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Bir selâm ile selâmlandığımzda, o selâma daha iyisiyle mukabele edin." Bu. Ehl-i İslâm için olan kısım, âyetin (Nisa 86) devamındaki: "Yahut aynısıyla mukabelede bulunun" kısmı ise müşrikler içindir." (Ebû Ya'lâ) [188]

 

Sırrın Saklanmasına Teşvik

 

2637. Enes b. Mâlik, Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Kişi konuşup sağına soluna bakarsa, bu emanettir/güvendir." (Ebû Ya'lâ) [189] Bunun Câbir hadisinden bir şahidi vardır.

 

Yakışıklı Olmak

 

2638. el-Hadramî b. Lâhik, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Bir yere posta göndereceğiniz, zaman yakışıklı ve isini güzel biriyle gönderin." (İbn Ebî Ömer) [190]

2639. İbn Ömer, Resûlullah {sallallahu aleyhi vesellem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "Hayn/bereketi güzel yüzlüler nezdinde arayın. " (Abd b. Humeyd) [191]

2640. Hz. Âişe, Peygamber (sallallahu aleyhi veseUem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Hayrı/bereketi yakışıklı (güzel yüzlü) kimseler nezdinde arayın." (Ebû Ya'lâ) [192]

2641. el-laccâc b. Yezîd, babasından Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "îş gördürmek istediğinizde bunları güzel yüzlü/yakışıklı kimselere yaptırın. " {Ahmed b. Menî') [193]

 

Zor Hayatın Fazileti

 

2642. İbnu'1-Edra', Resûlullah (sallallahu aleyhi veseüem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Zühd ve tevazuda Mead gibi hayat sürün, yemede ve giyimde nefsin na gitmeyen şeyleri yiyin ve kaba elbiseler giyinin, yalın ayak yürüyün ve öğrenin." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [194]

2643. Sehl b. Huneyf, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim, es-Selâmu aleykum (Selâm sizin üzerinize olsun) derse ona on kasene yazılır. Kim. de: es-Selâmu aleykum ve rahmeîullahi (Selâm ve Allah'ın rahmeti üzerinize olsun} derse ona yirmi sevap yazılır. Kim de, es-Selâmu aleykum ve rahmetullahi ve berekâtuhu (Selâm, Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun) derse ona otuz sevap yazılır." (İshâk ve Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [195]

2644. Ebû Hureyre, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah Teâlâ, Selâm'dır. O'nun isminden önce bir şeyle sözünüze başlamayın. Size es-Selâmu aleykum denildiği zaman, siz de es-Selâmu aleykum diye mukabelede bulunun. " (Ebû Ya'lâ) [196]

2645. Abdusselâm'm rivayetinde ise ibare şöyledir: "SV'ze mukabelede bulunulduğunda bilesiniz ki, selâm Allah'tır; dolayısıyla Allah'ın isminden önce bir şeyle sözünüze başlamayın. "  Ravi zincirinde zaaf vardır. (Ebû Yala) [197]

2646. (Ensâr'dan bir kişi olan) Mâlik der ki: Bizden bir grup biraraya geldi. Birbirimize: "Biz şehrin farklı yerlerindeniz ve birbirimizle konuştuğumuz farklı meclislerimiz var" dedik. Resûlullah (sallailahu aleyhi vesellem): "Meclislerin hakkını verin" buyurdu. Biz: "Meclislerin hakkı nedir yâ Resûlullah?" diye sorduk; şu karşılığı verdi: "Gözünüzü (haramdan) sakının, selâma karşılık verin, kör olan kişiye yol gösterin, iyiliği emredin ve kötülükten sakındırın, " Ravilerinden Musa sebebiyle isnadı zayıftır. (Ishâk) [198]

2647. İbn Ömer naklediyor: Bir adam Resûlullah (sallalbhu aleyhi vesellem)'in yanma gelip: "es-Selâmu aleykum" diye selâm verdi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: "On " buyurdu. Sonra başka bir adam gelip: "es-Selâmu aleykum ve rahmetullahi" diye selâm verdi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Yirmi" buyurdu.   Daha   sonra   başka   bir   adam   gelip:   "es-Selâmu   aleykum   ve diye   selâm  verdi.   Resûlullah   (sallallahu aleyhi hnietuiidiı»  Husayn'dan rivayet edilen bir şahidi vardır ki Dârimî ve Tirmizî tahrîc [199]

2648. Câbir, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) [200] şöyle buyurduğunu nakleder: "Selâm, kelamdan öncedir; selâm vermedikçe hiç kimseyi yemeğe davet etmeyiniz. [201] Derim ki: Hadisin aslı Tirmizî'de mevcuttur. {Ebû

2649. Gâbir, Resûlullah şöyle buyurduğunu işittiğini söylüyor: "Binek üzerinde olan yürüyene, yürüyen oturana selâm verir. İki taraf da oturuyorsa: Kim daha Önce selâm verirse o daha faziletlidir. [202] (el-Hâris)

2650. Süfyân, Zeyd b. Eslem'den şunu işitmiştir: Babam beni İbn Ömer'e gönderdi. Müsaade almadan içeri girdim, bana içeri girme âdabını öğretti, şöyle dedi: "Bir eve gireceğin zaman müsaade iste; girmene müsaade edilirse önce selâm ver, sonra İçeri gir. Şimdi sen ne istiyorsun?" Zeyd b. Eşlem ona şöyle dedi: "Beni babam, kendisine ait olan Hayber'deki kuru yoğurdun değerini yazmanı talep etti." Bunun üzerine onu yazdı ve: "Onu vakfettin mi?" diye sordu; ben de: "Evet" dedim. (el-Humeydîve Müsedded)

2651. el-Berâ b. Âzib naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Aranızda selâmı yayın." (Müsedded)

2652. Mûsâ b. Muhammed, Kinân b. Abdullah'dan, o da Abdurrahman b. Avsece'den rivayetle yukarıdaki hadisi sevkederken şu ilavede bulunmuştur: "Sevinçte aşırıya kaçmak ve taşkınlık/şımarıklık serdir." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [203]

2653. ez-Zübeyr b. el-Avvâm, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Uyguladığınız taktirde birbirinizi sevmiş olacağınız bir şeyi haber vereyim, mi?: Aranızda selâmı yayın." (Ahmed b. Men?') [204]

 

Selâmı Yayma; Kin ve Nefret Beslememe

 

2654. Enes der ki: Resûlullah (sallaMıu aleyhi vesellem) bana buyurdu -ki bana ilk vasiyeti idi-; "Oğulcuğum! Sırrımı sakla ki mü'min olasın." Annem ve Allah'ın Resulü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) hanımları bana Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem) sırrım sordular; ancak onlara bunu söylemedim. Allah'ın Resûlü'nün sırrını hiç bir kimseye asla söylemem. (Sonra şöye buyurdu:) "Evinden çıktığın zaman ehl-i kıbleden karşılaştığın, herkese selâm ver; böyle yaparsan evine günahları affedilmiş olarak dönersin. Oğulcuğum! Evine girdiğin zaman kendine ve aile halkına selâm ver. Oğulcuğum! Hiç kimseye kalbinde kin ve nefret hislerini duymadan sabahlayabilir ve akşamlayabilirsen; bu, senin hesabını kolaylaştırır. Oğulcuğum! Bu vasiyetimi yerine gettrirsen, senin için hiç bir şey ölümden daha sevimli olmayacaktır. " (Ebû Ya'lâ ve Ahmed b. Menî) [205]

 

Namaz Kılana Selâm Verilmeyeceği

 

2655. Câbir der ki: "Bir cemaat namaz kılarken içeri girersem onlara selâm vermem." (Ebû Ya'lâ} [206]

 

Sarılmak, Kucaklaşmak ve Tokalaşmak

 

2656. Ebû Zer naklediyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesdlem) vefat ettiği hastalığı esnasında bana haber gönderdi; hemen gittim. Resûlullah (saliaMıu aleyhi vesellem/i yatar vaziyette görünce üzerine atladım, ellerini kaldırıp bana sarıldı. (Ebû Ya'lâ)

2657. Câbir naklediyor: Ca'fer, Habeşistan'dan döndüğünde Resûlullah (sallallahu aleyhi vesdlem) onunla kucaklaştı. (Ebû Ya'lâ) [207]

2658. Enes, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: ''Allah için birbirini seven iki kul, birbirleriyle karşılaştıklarında içlerinden birinin arkadaşını karşılayıp onunla tokalaşması ve beraber Allah'ın Resulü   (saîlallahu akyhi veseliem)'e   salavat  getirmeleri  durumunda,   bulundukları rden  ayrılmadan Allah   Teâlâ   onların  gelmiş  geçmiş  bütün  günahlarını Affeder." (Ebû Ya'lâ) [208]

 

Elin Öpülmesi

 

2659.  İbn Cud'ân  naklediyor:  Sabit,  Enes'e:  "Ey Ebû Hamza!  Elinle' Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'e hiç dokundun mu?" diye sordu. O da: "Evet" cevabını verdi. Bunun üzerine Sabit: "Uzat o elini bana!" dedi. Enes de elini uzattıktan sonra Sabit elini öptü. (İbn Ebî Ömer) [209]

 

Çağırıldığında "Buyurun" Denilmesi

 

2660. İbn Ömer der ki: Adamın biri Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'e üç kez seslendi, her defasında Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): "Buyurun, buyurun" diye mukabelede bulundu. (Ebû Ya'lâ) [210]

 

Güzel Koku

 

2661. Ebû Osman, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseUem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Sizden birisine reyhan kokusu takdim edildiğinde onu geri çevirmesin; zira o cennetten çıkmıştır." Mürsel hasen bir hadistir. (el-Hâlİs) [211]

2661. Ömer b. el-Hakem, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Koku ikramını geri çevirmeyin; zira onun taşınması kolay, kokusu güzeldir." {Müsedded) [212]

 

Koğuculuğun Zemmedilmesi

 

2663. İbn Abbâs naklediyor: İbn Ömer şöyle dedi: "İnsanların en kötüleri şu üç sınıftır: Anne-babasına karşı büyüklenen ve onları hakir gören kişi. Karı-koca arasında fesad çıkaran, haksız yere erkeğe destek çıkıp onları birbirinden ayıran, sonra da o kadınla evlenen kişi. Yalan söylemek suretiyle insanlar arasında bozgunculuk çıkarıp insanları birbirine düşman ve öfkeli hale getiren kişi." (İshâk) [213]

2664. İbn Abbâs der ki: Ömer b. el-Hattâb'm şöyle dediğini işittim: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Üç sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ, kıyamet günü onlara lanet edecektir: Anne-babasından nefret eden kişi, daha sonra kadınla evlenmek için karı-koca arasını açmaya çalışan kişi; birbirlerine düşman olmaları ve birbirlerinden nefret etmemeleri için müminler arasında laf getirip götüren kişi." (İshâk) [214]

2665. Esma binti Yezîd, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Ey insanlar! Size en iyilerinizin kim olduğunu söyleyeyim mi?" Ashâb-ı kiram: "Buyurun, söyleyin, yâ Resûlallah" diye mukabelede bulununca Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Sizin en iyileriniz, yüzlerine bakıldığında Allah'ı hatırlatan kimselerdir. Peki size en kötülerinizi söyleyeyim mi?" Ashâb-ı kiram: "Buyurun, yâ Resûlallah!" deyince şöyle buyurdu: "Sizin en kötüleriniz kovuculuk yapan, dostlar arasında bozgunculuk yapan ve masum insanlara haksızlık edip onlara sıkıntı çektirenlerdir." (Ebû Ya'lâ) [215]

2666. Enes b. Mâlik, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseüem/in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kim dünyada iki dilli olursa, Allah Teâlâ kıyamet günü o kişiye ateşten iki dil verecektir." (İbn Ebî Ömer) [216]

 

Gıybet

 

2667. Ebû Hureyre'den: Mâiz b. Mâlik'in gelerek zina itirafında bulunması üzerine recm olunması hakkındaki hadisi zikretti ve şöyle dedi: İki adam ona gelip şöyle dediler: "Ey helak olasıca! Allah Teâlâ, onun İşlediği günahı örttü de kendisi kendi günahını örtmedi, aksine köpeğin azması gibi coşup yerinde duramadı." Peygamber (sallaüahu aleyhi vesellem) bir leşe gelip: "İkiniz bu leşten yiyin bakalım" buyurdu. Oradakiler: "Yâ Resûlallah! Bu leştir, onu yiyemeyiz" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Sizin kardeşinize karşı yaptığınız, (gıybet) bu leşten daha pistir." (Ebû Davud)

2668. Abdullah (b. Mes'ûd) der ki: Resûlullah (saUallahu aleyhi vesellem/in yanında oturuyordum. Topluluktan bir kişi ayağa kalkınca arkasındaki onun hakkında konuştu. Bunun üzerine Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi vesellem): "(Dişindeki et artığını kürdan vs. ile) temizle" buyurdu. Adam: "Yâ Resûlallah! Neyi temizleyeyim, yâ Resûlallah? Et yemedim ki, neyi temizleyeyim?" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (saîlallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Bilâkis, az önce kardeşinin etini yedin (yani onu gıybet ettin)." (Ebû Bekir b. EbîŞeybe) [217]

2669. Anbese b. Abdurrahman naklediyor: Resûlullah (sallaliahu aleyhi veseUem)'in bulunduğu bir mecliste bir adamdan bahisle: "Ne kadar da tembel" ifadesi kullanıldı. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Kardeşinizi gıybet ettiniz-" Oradakiler: "Yâ Resûlallah! Biz kendisinde olan bir şeyi söyledik" dediklerinde Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Zâten onda olmayan bir şeyi söylemiş olsaydınız ona iftira etmiş olurdunuz" karşılığını verdi. (Ebû Ya'lâ) [218]

2670. İbrahim naklediyor: İbn Mes'ûd şöyle derdi: "Gıybet, kardeşinde var olduğunu bildiğin en kötü şeyi zikretmektir; şayet onda olmayan bir şeyi zikredersen bu iftiradır." (Müsedded) [219]

el-Berâ'nm "insanların gizli durumlarının araştırılması" konusundaki hadisi daha önce zikredilmişti.[220]

 

Caiz Olan Gıybet

 

Ebû Hureyre'nin  "Falanca kul ne kötüdür!" hadisi Hâlid b. el-Velîd'in menkıbeleri bölümünde mevcuttur.

 

Kibrin Zemmedilip Tevazünün Övülmesi

 

2671. Câbir, Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Size Hz. Nuh'un oğluna öğrettiği şeyi öğreteyim mi?" Ashâb-ı kiram: "Buyurun yâ Resûlullah" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhivesellem) şöyle buyurdu: "(Nuh oğluna şöyle demişti): "Oğulcuğum! Sana iki şeyi emrediyor ve İkİ şeyden sakındırıyorum: Hiçbir şekilde Allah'a şirk koşmandan sakındırıyorum, zira kim Allah Teâlâ'ya şirk koşarsa, Allah Teâlâ ona cenneti haram kılacaktır. Aynı şekilde kibirden seni sakındırıyorum, zira kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir. Sana: <Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike lehıı, lehul-mülkü ve lehul-hamdu ve huve ala külli şey'in kadir {Allah'dan başka ilah yoktur, O birdir ve hiçbir ortağı yoktur. Mülk sadece O'nundur, hamd da sadece O'na mahsustun ve her şeye kâdirdir)> demeni emrediyorum; zira gökler bîr zincir halkası olsalardı bu dua onları birbirinden ayırırdı. Aynı şekilde: <Sübhanallahi ve-bi-hamdihi de; zira bu, bütün yaratıkların duası ve onların teşbihidir ve onunla yaratıklara rızık verilir." Bunun üzerine bir adam: "Yâ Resûlallah! Kişinin binebileceği bir hayvanının olması, yahut giyeceği bir elbisenin bulunması, veya arkadaşlarını davet edeceği bir yemeğinin bulunması kibirden midir?" diye sordu. Resûlullah (sallaUahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Hayır, ancak kibir, hakkı görmezden gelmek ve halkı hakir görmektir. Size beş şey söyleyeceğim ki, bu beş şey kimde bulunursa o kişi kibirli değildir: Koyun beslemek, yün elbise eİyınek, merkebe binmek, mu minlerin fakirleriyle aynı mecliste oturup sohbet etmek ve kişinin ailesiyle oturup yemek yemesi." Musa b. Ubeyde zayıftır. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd) [221]

2671. Zeyd b. Eşlem, Abdullah b. Ömer'e dayandırarak şöyle nakleder: Bedevi bir adam geldi. Üzerinde altınla süslü bir cübbe vardı... "Hz. Nuh oğluna şu öğütlerde bulunmuştu... " (EbÛ Ya'lâ) [222] Hadisin kalan bölümleri ileride Hz. Muhammed Mustafa'nın (sallallahu aleyhi vesellem) Faziletleri bölümünde gelecektir. Bezzâr ise Amr b. Dînâr kanalıyla İbn Ömer'den "Sizlere Hz. Nuh'un oğluna yaptığı vasiyeti haber vereyim mi?" ibaresiyle başlayan bir hadis tahrîc etmiştir.

2673. Ebû Hureyre der ki: "Allah Teâlâ kıyamet günü şöyle buyuracak: Ben bir yakınlık bağı koydum, siz de kendinize bir yakınlık bağı koydunuz: Ben sizin en mütteki olanınızı en değerli kıldım, siz ise: Ben falan oğlu falanım, ben senden daha üstünüm/değerliyim diyorsunuz. Bugün ben, bana bağlı olanları yüceltip, sizin başvurduğunuz bağı alçaltıyorum, nerede takva sahipleri?!" (el-Hâris) [223]

2674. Hz. Ali, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseüem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kişi ağır başlı ahlâkı ile oruç tutup namaz kılanın ulaşacağı mertebeye ulaşacaktır, aile halkından başka bir şeye mâlik olmadığı halde "cebbar" diye yazılacaktır." (Ahmed b. Menî') [224]

2675. Abdurrahman b. Ebî Leylâ, İbn Abbâs'm şöyle dediğini nakleder: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Yeryüzünde kalbinde bir hardal tanesi ağırlığında kibir barındırdığı halde geceleyen hiçbir kimse yoktur ki, Allah Teâlâ onu cehenneme koymasın!" Ensâr'dan bir kişi: "Yâ Resûlallah! Ben develeri severim, kılıcıma bağ yaptırırım, kirli elbiselerim yıkanır, ayakkabılarımın bağlan süslenir" diye konuşunca Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Ben bunu kastetmiyorum; zira kibir hakkı görmezden gelmek ve halkı hakir görmektir." Bunun üzerine adam: "Ey Allah'ın Peygamberi! Hakkı görmezden gelmek ve halkı hakir görmek nedir?" diye sorduğunda Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Hakkı görmezden gelmek: Senin birinde bir malının/alacağının olması, adamın da bunu inkar etmesi ve senin onda hiçbir şeyinin olmadığını iddia etmesi, bunun üzerine toplumdan birinin ona Allah'tan korkmasını söylemesi, ancak onun buna yanaşmamasıdır, insanları tahkir etmek ise: Burnu havada olan, zayıf insanlarla fakirleri gördüğü zaman onlara selâm vermeyen ve onları hakir görerek onlarla beraber aynı mecliste oturmayan kişidir." Daha sonra Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Kim elbisesini yamar, ayakkabısını diker, merkebe biner, hastalandığında köleyi ziyaret eder ve koyununu sağarsa o kişi kibirden uzaktır." (Abd b. Humeyd) [225]

Bu hadisin geri kalan kısmı, Abdullah h.  Kays  el-Ensârî'nin biyografisinin zikredildiği "Faziletler" bölümünde zikredilecektir.

2676. Ka'b (el-Ahbâr) der ki: "Hiçbir insan yoktur ki, başında, komutası bir meleğin elinde olan gem bulunmasın; şayet mütevazı olursa melek onu gevşetir, yok eğer kibir taslarsa melek onu sıkar." (İmam Ahmed Kitâbu'z-Zühd'de)

2677. Hz. Ömer der ki: Resûlullah (saüaüahu aleyhivesellem), önce avucunu sonra da ters çevirip göğe doğru çevirerek şöyle buyurdu: "Kim benim in şöyle tevazu gösterirse onu şöyle yüceltirim." (el-Hâris) [226]

2678. Abdullah   b.   Şeddâd   der   ki:   Resûlullah   (sallallahu aleyhi vesellem) ' -imanında bir adam içeri girmek üzere müsaade istedi ve: "en-Nu'man b. el-ünzir'in terkisine binen birisine izin verin" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi 'seUan)  buyurdu   ki:    "Sizin   ulularınız   Allah   nezdinde,   burnuyla   pisliği Sürüklemeye çalışan pislik böceğinden daha değersizdir." Bir başka adam da huzuruna girmek üzere müsaade istedi ve: "Ben iyi öven, kötü zemmeden L,'üriyim   (şairim)"    dedi.    Resûlullah    (sallallahu   aleyhi   vesellem)   ona:    Yalan  (ş) Söylüyorsun, o dediğin şeylere hâiz olan Allah'tır" karşılığını verdi. (el-Hâris) [227]

2679. Ebû Miclez naklediyor: İbn Mes'ûd'un cemaati soğuktan etkilendiler; nihayet akşam ve sabah vakitlerinde cemaate iştirak etmemeye başladılar. İbn Mes'ûd yokluklarını fark etti, ancak kendisine: "Şöyle şöyle bir sıkıntıları var" denildi. Sabah vakti olunca İbn Mes'ûd aba giyip geldi ve: "İbn Mes'ûd sabahleyin aba ile göründü" dediler. Ertesi gün, ondan sonraki gün de aynı aba ile karşılarına çıktı. Cemaat İbn Mes'ûd'u aba giyinmiş görünce onlar da giyinip geldiler. İbn Mes'ûd daha önce tanıdığı bir takım yüzleri tekrar cemaat içerisinde görünce şöyle dedi: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem/in şöyle buyurduğunu işittim: "Kalbinde hardal tanesi ağırlığı kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir." {yahut zerre miktarı kibir, demiştir) (Ebû Ya'lâ) [228]

 

Yol Üzerinde İnsanlara Sıkıntı Veren Şeyin Giderilmesi

 

2680. Enes der ki: Peygamber (saMlahu aleyhi vesellem), öyle bir hadis söyledi ki, Müslüman olduğumuzdan beri ona sevindiğimiz kadar hiçbir şeye sevinmedik: "Mü'inin yol üzerinde bulunan ve insanları rahatsız eden bir şeyi gidermesinden dolayı, ecir/sevap kazanır, aynı şekilde birine yol göstermesinden, kendini İfade edemeyen kimsenin derdini ifade etmesinde yardımcı olmasından, birine süt ikramından dolayı da sevaba nail olur. Hatta o kadar ki, ağzı kapalı ticari bir eşyaya yanlışlıkla dokunup elini çekmesinden bile ecir alır." (Ebû Ya'lâ) [229]

 

Sağ Tarafa Tükürmek

 

2681. Muâz b. Cebel der ki: "Müslüman olduğumdan beri sağ tarafıma tükürmedim." Kendisine: "Ne namazda, ne de başka yerde bunu yapmadın mı?" diye sorulduğunda: "Evet, hiçbir zaman yapmadım" dedi. (Ahmed b. Menî') [230]

2681. Amr b. Hazm der ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi veselîem)'in hem sağma, hem soluna, hem de önüne tükürdüğünü gördüm. (el-Hârİs) [231]

 

Hayvanların Başına Geçirilen Çanların Çıkarılması

 

2683. Havt b. Abduluzzâ der ki: Mudar kabilesinden bir grup, üzerlerinde çanı bulunan bineklerle (develerle) geldiler. Peygamber (sallallahu aleyhi veselîem) çanın kesilmesini emretti. Bundan sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi veselîem) çana müsaade etmedi ve: "Melekler, içlerinde çan sesinin bulunduğu topluluğa eşlik etmez" buyurdu. (Müsedded) [232]

 

Mektup Yazma

 

2684. Muhammed b. Şîrîn naklediyor: Ebû Mûsâ, Âmir b. Abdullah b. n, Âmir b. Abdullah'a (ki bu zâta İbn Abdukays deniliyordu) şöyle  "O   halde   şayet   değiştiysen   eski   haline   geri   dön,   yok   eğer  aynen devam et, selâm üzerine olsun." (Müsedded) [233]

 

Kadının Yolda Nereden Yürümesi Gerektiği

 

2685. Ebû Hureyre, Peygamber (sallallahualeyhivesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Kadın için yolun ortasından yürümek yoktur, " (Ebû Ya'lâ) [234]

 

Sır Saklamak

 

2686. Enes naklediyor: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellein)'in yanından çıkıp aileme gittim. Yolda oynayan çocuklann yanmdan geçtim, oyunları hoşuma gitti, yanlarında bekledim. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) beni takip edip yanıma geldi. O da çocuklann başında durup onlara selâm verdi. Sonra bir ihtiyacı için beni bir yere gönderdi. Her zaman döndüğüm vakitten gecikmeli olarak anneme döndüm. Annem bana: "Neden geciktin oğulcuğum?" diye sordu. Ben de: "Peygamber (sallallahu aleyhi veselîem) beni bir işi ^i   gönderdi" dedim. Annem: "Ne işi?" diye sordu. Ben: "Sırdır anneciğim" dedim. Bunun üzerine annem: "Oğulcuğum, Allah'ın Peygamberinin sırrım koru!" dedi. Sabit der ki: Bir gün Enes'e: "Ey Ebû Hamza! O gün Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem)'in seni gönderdiği o işi hala hatırlıyor musun?" diye sordum. O da: "Evet hatırlıyorum, onu birine anlatacak olsaydım evvelâ sana anlatırdım ey Sabit!" karşılığını verdi. (Ebû Ya'lâ} [235]

2687. Süfyan naklediyor: Bize Küfe halkından bir zât anlattı ve şöyle dedi: Sabit ile Enes'in yanma gittim. Ona (Sâbit'e) şöyle dediğini işittim: "Yanımda Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem)'den bîr sır var; onu binlerine anlatacak olsaydım sana anlatırdım." (İbn Ebî Ömer)

2688. Enes, Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu naklediyor (bu da Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem)'in bana ilk öğüdü idi.): "Oğulcuğum! Sırrımı gizle, miVmin olursun." (Enes devamla ded ki:) Annem ve Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'in hanımları bana, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseUem)'in tevdi ettiği bu sırrı sorarlardı da ben onlara söylemezdim. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in bana tevdi ettiği sırrı asla hiç kimseye söyleyecek değilim. (EbûYa'iâ ve Ahmed b. Menî')

 

Üçüncü Kişi Olmadan İki Kişinin Kendi Aralarında Sessiz Konuşmamaları Gerektiği

 

2689. İbn Abbâs, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Üçüncü kişi birlikte olunca iki kişi kendi aralarında gizli/sessiz kon anasın; zira bu, mümine {üçüncü kişiye) eziyet verir. Allah Teâlâ da mümine eziyeti hoş görmez. " (Ebû Ya'lâ) [236]

 

Büyükten Utanma

 

2690. Abdülmuttalib b. Rabîa b. el-Hâris b. Abdülmuttalib der ki: Babam beni, el-Abbâs da oğlu FazI'l Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'e gönderdi. Allah'ın Resulü (saMahu aleyhi vesellem)'in huzuruna girdik, birimizi sağma, diğerimizi de soluna oturttu. (Biz utancımızdan kalkıp ayrılamadığımız için) küçük tuvaletimiz aşırı şekilde sıkıştı... (İbn Ebî Şeybe) [237]

 

Küfürlü Sözün Yasak Olduğu

 

2691. Enes, Resûlullah (sallallahu aleyhi vsellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Birbirleriyle karşılıklı küfürle şenler, her ne dedilerse, mazlum/masum olan karşı tarafa saldırıncaya kadar, günahı ilk başlayanın üzerinedir." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ) [238]

2692. Ebû Umâme b. Sehl b. Huneyf, Resûlullah (saliallahu aleyM vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: ''Sizden biriniz: îğrendiğim anlamında fiaûuset nefsf demesin, ancak: fe£tiat nefsf desin." Sahîh hadistir. {Ebû Ya'lâ) [239]

2693. Câbir, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Ne geceye ve gündüze, ne de Güneş'e ve Ay'a, ne de rüzgarlara küfretmeyin; zira onlar kimi topluluklar için rahmet, kimileri için azab olarak gönderilirler." (Ebû Ya'lâ) [240]

2694. Hz. Ali şöyle derdi: "Küfür söz söyleyen ile onu dinleyen günahta ortaktır/eşittir. [241]

2695. Ubeydullah naklediyor: Usâme'nin, Peygamber (salMlahu aleyhi  kabri yanında namaz kıldığını gördüm. Mervân b. el-Hakem çıkıp: "Kabrin yanında namaz mı kılıyorsun?" diye çıkıştı. O da: "Onu seviyorum" karşılığım verdi. Bunun üzerine Mervân ona kötü söz söyledi. Daha sonra Usâme namazını bitirip oradan ayrıldı ve Mervân'a şöyle dedi: "Sen beni incittin; zira Resûlullah (saBaUahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Allah Teâlâ çirkin söz, söyleyen ve bunu herkesin huzurunda alenen ortaya koyan kişiden hoşlanmaz. " Sen de çirkin söz söyleyen ve bunu açıkça alenen ortaya koyan birisisin!" (Ebû Ya'lâ) [242]

2696. İmrân b. Husayn, Resûlullah (sallahu aleyhi vesellem)'in şöyle buyurduğunu nakleder: "Mü'mine lanet etmek onu öldürmek gibidir; bir mü'min, mümin kardeşine: Ey kâfir! dese, onu öldürmüş gibi olur." (Ahmed b. Menî') [243]

2697. Abdullah b. Mes'ûd der ki: Hz. Peygamberin (sallallahu aleyhi vesellem) yakınında bir horoz öttü; bir adam: "Allahım, lanet et ona!" diye bedduada bulununca, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Ona sövme ve lanet etme! Zira o namaza davet ediyor. " (el-Hârİs) [244]

2698. Abd b. Humeyd, Hâlid b. Mahled kanalıyla Süleyman'dan, o da Sâlih'den, o da Ubeydullah'dan, o da Ebû Hureyre'den aynısını rivayet etti. Ancak doğru olan kanal şöyledir: "Ubeydullah, Zeyd b. Hâlid'den".

2699. Enes der ki: Resûlullah (sallaUahu aleyhi veseliem)'in yanmdaydık, bir adamı pire soktu, adam ona lanet etti. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ona lanet etme; zira o, (ısırmak suretiyle) peygamberlerden birini namaza uyandırdı. " (Ebû Ya'lâ) [245]

2700. Enes der ki: Bir adam Resûlullah (salbUahu aleyhi veseüem) ile yolculuğa çıktı ve devesine lanet etti. Bunun üzerine Resûlullah (sallaUahu aleyhi vesellem): "Ey Allah'ın kulu! Lanete uğramış bir deve üzerinde bizimle seyahat etme!" buyurdu. (Ebû Ya'lâ) [246]

 

İnsanlardan Sakınmak

 

9701. Rivayet edildiğine göre Mutarrif: "Suizanla insanlardan korunun' derdi. Derim ki: "Bu (aslen), merfû bir hadistir.[247] (Ahmed b. Hanbel, K, ez-Zühd)

2702. Ebu'd-Derdâ'nm bildirdiğine göre Resûlullah (sallaUahu aleyhi vesellem): (Kişiyi) Yakından tam(rsan), ondan nefret edersin" buyurmuştur.[248] {Ebû Ya'lâ)

 

Kelamda Seciyeli İfadelerin Hoş Karşılanmaması

 

2703. Seleme b. el-Ekva' demiştir ki: Resûlullah'm (sallallahu aleyhi vesellem) yanındaydık. Derken topluluktan biri, içinde receze  benzer ifadelerin yer aldığı bir söz söyledi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: "Kalk, (gidelim) Seleme! [249] buyurdu.[250] (İshâk)

 

Dirileri Üzecekse Ölülere Sövmenin Yasak Oluşu

 

2704. Ebû İshak'm, ashabından birinden naklettiğine göre Resûlullah (sallaJkhualeyhivesellem) yolda giderken bir zâtın kabrine rastladı ve ismini zikretti. Ebû Bekir: "Allah bu kabirde yatana lanet etsin! Çünkü o, Allah düşmanı idi" dedi. O sırada Resûlullah (saüallahu aleyhi veseilem) ile birlikte yürümekte olan, söz konusu zâtın oğlu da: "Asıl Allah Ebû Kuhâfe'ye lanet etsin! Çünkü o, Allah'a yemin ederim ki, ne misafir ağırlar, ne de düşmanla savaşırdı" diye karşılık verdi. Bunun üzerine Allah Resulü (saMJahu aleyhi vesellem): "Ölülere sövmeyin. Sonra dirileri üzersiniz" buyurdu. (el-Hâris) [251]

 

Müslümanın Irzına Dil Uzatmaktan Mene Dair

 

2705. Berâ b. Âzib'in naklettiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Faiz 72 kısımdır. En hafifi kişinin annesiyle cinsel ilişkiye girmesi gibidir. Faizin faizi (en ağırı) İse kişinin akadaşının namusuna dil uzatmasıdır." (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe) [252]

2706. Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kimin yanında Müslüman kardeşinin gıybeti yapılır da onu savunursa (ona yardım ederse), Allah da dünya ve âhirette ona yardım eder.^ Kim de gücü yettiği halde kardeşine yardım etmezse, Allah da onu dünya ve âhirette yardımsız bırakır." (el-Hâris ve Ebû Ya'lâ) [253]

 

Müslümanın Dedikodusunu Yapmaktan Men ve Bu durumdaki Müslümana Yardım Etmeyeni Uyarmaya Dair

 

2707. Vakkâs b. Rabî'a'dan rivayet edildiğine göre Misver onlara şöyle nakletmiş: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) buyurmuş -ki: "Kim bir Müslümanın etini yerse (dedikodusunu yaparsa), muhakkak ki Allah da ona aynısını cehennemin korundan yedirir. Kim Müslümana bir elbise giydirirse (bir yafta takarsa) muhakkak ki Allah da ona aynısını cehennemden giydirir. Kim Müslümanın şerefiyle oynarsa, Muhakkak ki aziz ve celil olan Allah da kıyamet günü onun şerefiyle oynar. " (el-Hâris} [254]

 

Başkasına Benzemekten Mene Dair

 

2708. Vasile b. el-Eska'dan nakledildiğine göre ResûluUah (sallallahu aleyhi vesellem): "Gençlerin en iyisi yaşlılarınıza benzeyendir. Yaşlılarınızın en kötüsü ise gençlerinize benzeyendir" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [255]

 

Fâsiğı Methetmekten Mene Dair

 

2709.  Enes'in bildirdiğine göre Resûlulah (salMahu aleyhi vesellem):   "Fâsik methedildiği zaman Allah gazap eder" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [256]

 

İnsanları Ayıplamanın Yasaklanması

 

2710. Nu'mân b. Beşîr'in bildirdiğine göre Sabit b. Kays b. Şemmâs sabah namazının bir rekatına yetişemedi ve (namazdan sonra) onu kılmaya kalktı. Resûlullah (saîlallahu aleyhi vesellem) ayağa kalktı. İnsanlar etrafına oturdular. Sabit b. Kays namazını bitirince bir adamın yanma gelerek: "Bana yer aç!" dedi. G da açtı.[257] Sonra ikincisinin yanma vardı ve: "Bana yer aç!" dedi. O da açtı. Sonra üçüncüsünün yanma vardı. "Bana yer aç!" dedi O da: "Arkada yer varken niçin insanları çiğniyorsun?" dedi. Sabit adamın yüzüne bakarak: "Ey falan kadının oğlu!" diye onu kınadı. Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem) onu duydu ve: "O kişiyi annesi yüzünden ayıplayan da kimdir?" diye sordu. Herkes sustu. Sonra ikinci defa: "O kişiyi annesi yüzünden ayıplayan da kimdir?" diye sorunca Sabit ayağa kalkıp şöyle dedi: "Ben bir rekatı kaçırdım. Sonra, kulaklarımda ağırlık bulunduğundan sana yakın olmak istedim. Ama insanlar etrafına oturmuşlardı. ... Ben de onu, Cahiliye dönemindeki annesi sebebiyle kınadım. Diğer kadınlar ondan daha iyiydiler." Bunun üzerine Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) "Ey Sabit b. Kays! Başım kaldır da şu topluluğa bir bak. içlerinde siyahı, beyazı ve kızılı var. Sen ancak takva bakımından bunlardan üstün olabilirsin, başka şeyle değil" buyurdu. Sabit demiştir ki: "O gün bugün kimseyi ayıplamadım" fel-Hârİs) [258]

 

Hasedin Yerilmesi

 

Enes hadisi Hadler bölümünde geçmişti. [259]

2711. Hasan veya Enes'in naklettiğine göre Resûlullah "Haset neredeyse  kaderi geçecekti.   Fakirlik  neredeyse  küfre  düşürecekti" buyurmuştur. (Ahmed b. Menî') [260]

 

Kapı Önünde Oturma Adabı

 

2712. Enes b. Mâılik demiştir ki: Resûlullah (sallallahu aieyhi vesellem) kapı önlerinde oturulmasını yasaklayarak: "Kapıdan biraz, uzakta durun" buyurdu. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe)

 

Evde Oturmanın Hoş Görülmemesi

 

2713. (Kays demiştir ki) Talha b. Ubeydullah'ı şöyle derken işittim: "Kişinin evinde oturması ona ayıp olarak yeter" Hadis sahih olup mevkuftur. (Müsedded) [261]

 

Komşuya İkramda Bulunmak

 

Komşuna eziyet etme!" ifadesinin yer aldığı Âişe hadisi, Uyku Adabına dair bölümde geçmişti. [262]

2714. Abdullah b. Dâvud demiştir ki: Süfyân'ı şöyle söylerken işittim: "Bir şey satın aldığında, eğer komşuna ondan bir şey vermek istemiyorsan, onu gizle.[263] (Müsedded)

2715. Âişe demiştir ki: "Yanma komşunun çocuğu girdiğinde, eline bir şey koy. Çünkü bu, sevgi toplar.[264] (Müsedded)

2716. Mücâhid demiştir ki: Abdullah b. Amr'm yanında oturuyorduk' Dedi ki: "Allah Resûlü'nü (saMahu aleyhi vesellem) komşuyu komşuya o kadar çok tavsiye ederken işittik ki, neredeyse komşuyu komşuya varis yapacağından endişe ettik -veya düşündük-." (İbn Ebî Ömer) [265]

2717. Câbir demiştir ki: Avaliden bir adam Resûlullah'a (sallallahu aleyhi veseUem) geldi. O sırada Allah Resulü (saUallahu aleyhi vesellem) ve Cebrail, musallada (cenaze namazlarının kılındığı yerde) namaz kılıyorlardı. Namazı bitirince adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bu yanında gördüğüm zat kimdir?" diye sordu. Resûlullah (saUallahu aleyhi vesellem): "Sen onu gördün mü?" dedi. "Evet" deyince "Hakikaten sen pek çok hayır görmüşsün. Bu, Cebrail'dir. Bana komşuyu o kadar çok tavsiye etti kî, onu mirasçı yapacağını zannettim" buyurdu. (Abd b. Humeyd) [266]

2718.  İbn Abbâs:  "Kimin  komşusu,  onun  duvarını  dayanak yapmak isterse, kabul etsin" demiştir. (Ahmed b. Meni') [267]

2719. Irak b. Mâlik demiştir ki: Bir adam Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Falan kimse benim komşumdur ve bana eziyet etmektedir" diye yakındı. Resûlullah (sallallahualeyhiwsellem): "Sabret!" buyurdu. Sonra çok geçmeden yine geldi ve: "Komşum öldü" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem): "Nasihatçi olarak zaman yeter. Ayrılık (ayırıcı) olarak ölüm yeter" buyurdu. (el-Hâris) [268]

2720. Behz, babasından, o da dedesinden şöyle dediğini nakletmiştir: "Yâ Resûlallah! Benim iki komşum var. Bunlardan hangisine hediye vereyim?" diye sordum. "Sana daha yakın olanına " buyurdu.[269] (Ebû Ya'lâ)

2721. Ömer b. el-Hattâb demiştir ki: Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi vesellem): "Kişi, komşusu açken tok olmaz" buyururken işittim.[270] (Ebû Ya'iâ)

2722. Muhammed b. Mesleme demiştir ki: Allah Resûlü'ne uğradım. Baktım ki, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Safa tepesinde yanağını bir adamın yanağına koymuştu. Geçip gittim. Hemen arkamdan Allah Resulü (sallallahu aleyhi veellem) bana seslendi. Ona döndüğümde bana: "Ey Muhammed b. Mesleme! Niçin selam vermedin?" diye sordu. Muhammed b. Mesleme de: "Ey Allah'ın Resulü! Seni bu zata, kimseye yapmadığın bir şey yaparken gördüm ve sohbetini kesmek istemedim. Bu kimdir ya Resûlallah?" diye sordu. "Cebrail. Eğer selam verseydin, mutlaka selamını alırdık" buyurdu. "Sana ne dedi, ey Allah'ın Resulü?" diye sordu(m). "Bana, komşuyu o kadar çok tavsiye etti ki, onu ne zaman varis yapmamı emredecek diye bekler oldum " buyurdu.[271] (Ebû Ya'lâ)

2723. Ebû Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi veselkm) şöyle buyurmuştur: "Komşunun hakkı, şöyle, şöyle, şöyle, şöyle; sağ, sol, ön ve arkadan kırk arşındır. " (Ebû Ya'lâ)

 

Dostlara/Kardeşlere Sevgi Göstermeye Dair Emir

 

2724. Ebû Humeyd es-Sâidî demiştir ki: Resûhıllah'ı (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyururken işittim: "Sana sevgi gösterene sen de sevgim göster. Zira böyle yapman, dostluğu daha da perçinler." (el-Hârİs} [272]

2725. Enes demiştir ki: Resûlullah (sallallahualeyhiveseDem) ashabından iki kişiyi birbiriyle kardeş yapardı. Bunlardan birine gece uzun geldiğinde kardeşinin yanına giderdi. O da onu sevgi ve kibarlıkla karşılar ve: "Benden sonra nasıl oldun?" diye sorardı. Genel olarak İse onlardan biri, diğeri hakkında bilgi almadan üç gün geçmezdi.[273] (Ebû Ya'lâ)

2726. Yezîd b. Na'âme'nin bildirdiğine göre Peygamber (sallallahualeyhivesdlem) şöyle buyurmuştur: "İnsan biriyle kardeş olduğu zaman ona ismini, babasının İsmini ve kimlerden olduğunu sorsun. Zira bu, aradaki sevgiyi daha çok pekiştirir." Ebû Bekr b. Ebî Şeybe) [274]

 

İnsanlarla Haşır Neşir Olmak

 

2727. Yahya b. Vessâb'm Hz. Peygamber'in ashabından birinden naklettiğine göre Resûlullah (saUallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara karışan ve onların eziyetlerine sabreden mü'minin mükâfatı, insanlara karışmayıp onların eziyetlerine sabretmeyen mü'mininkinden daha büyüktür." (el-Hâris) [275]

 

İşlerin En Hayırlısı Orta Yollu Olanıdır

 

2728. Abdüssamed b. Ma'kıl'den nakledildiğine göre o, Vehb (b. Münebbih)'i şöyle derken işitmiş: "Her şeyin iki ucu, bir de ortası vardır. Bir ucundan tutulunca, diğer tarafa meyleder. Ama ortadan tutulursa, uçlar düz durur. Öyleyse her şeyin ortasını tutunuz." (Ebû Ya'lâ}

 

Sevgi ve Kardeşlik

 

2729. Hz. Ali demiştir ki: "Dostunu ölçülü sev. Zira bir gün nefret ettiğin biri olabilir. Nefret ettiğine de ölçülü nefret et. Zira bir gün dostun olabilir.[276] (Müsedded)

2730. Hasan (el-Basrî) demiştir ki: "Sizden herhangi birinizin Allah için kardeşliği artarsa, mutlaka bu sayede derecesi de artar.[277] (Müsedded)

2731. Amr b. Meymûn'un bildirdiğine göre Resûlullah "Sizden biriniz bîr kulu sevdiği zaman, bunu kendisine bildirsin. Zira böyle yaparsa, aynıyla mukabele görür" buyurmuştur. (Müsedded)

2732. Mücâhid anlatmaktadır: Bir adam İbn Abbâs'm yanma uğradı. İbn Abbâs: "Bu adam beni seviyor" dedi. Yanındakiler: "Nereden biliyorsun, İbn Abbâs?" deyince "Çünkü ben onu seviyorum" diye karşılık verdi.[278] (Ebû Ya'lâ)

2733. Enes'in naklettiğine göre Resûlullah {sallallahu aleyhi veseUem) şöyle buyurmuştur "Kim İslam'da bir kardeş edinirse, Allah onun sebebiyle cennette mertebesini bir derece yükseltir. Birbirini seven iki kul, onlardan birinin islediği İlk günah sebebiyle hemen ayrılmazlar. Allah için birbirini seven iki. kuldan Allah katında daha üstün olanı, onlardan arkadaşına daha fazla sevgi besleyenidir [279] (Ebû Ya'lâ)

2734. İbn Mes'ûd'un naklettiğine göre Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi veseüem) şöyle buyurmuştur: "(Allah için) Birbirlerini sevenler, kırmızı yakuttan bir sütun üzerinde dünya halkını seyrederler. Cennetlikler: Bizi çıkarın da Allah için birbirlerini sevenlere bakalım derler. Sonra çıkarılırlar ve onlara bakarlar. Yüzleri dolunay gecesindeki Ay gibidir. Alınlarında: îşte bunlar, Allah için birbirlerini sevenlerdir diye yazılıdır." (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe)

2735. Humeyd hadisi aynı senetle şu ilaveyle nakletmiştir:   ''Sütunun başında  70 000 oda vardır.  Güneşin dünyalıkları aydınlattığı gibi onların güzellikleri de cennetlikleri aydınlatır. " Yine bu rivayette:  "Üzerlerinde yeşil ipek (sündüs) elbiseler vardır" ifadesi yer almıştır. (Ebû Ya'lâ)

2736. Ebû Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi veseUem) şöyle buyurmuştur: "Cennette yakuttan bir takım sütunlar vardır. Bu sütunların üzerinde zebercedden odalar vardır. Kapıları açık olup parlak bir yıldızın aydınlattığı gibi etrafı aydınlatır." "Ya Resûlallah! Kim oturacaktır oralarda?" diye sorduk. "Allah için birbirlerini sevenler, Allah için bir araya gelenler ve Allah için yardımlaşanlar" buyurdu.[280] (Abd b. Humeyd)

2737. Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Birbirini seven iki kişiden daha üstün olanı, kuşkusuz, arkadaşına karşı daha fazla sevgi besleyenidir" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ)

 

Hürlerin Hizmette Kullanılması ve Bunun Kibirden Sayılmaması

 

2738. el-Kâsım'm bildirdiğine göre Allah Resulü (sallallahu aleyhi veseUem) oturduğunda, Abdullah (b. Mes'ûd) ayaklarından nalınlarını çıkarıp, koltuğuna koyar, sonra kalktığı zaman tekrar giydirir ve odasına girinceye kadar elinde asayla Önünden yürürdü. {Ibn Ebî Ömer) [281]

 

Büyüklere Hizmette Yarışmak

 

2739. Heysem'in (yani îbn Habîb'in) naklettiğine göre Abdullah (b. Mes'ûd) şöyle demiştir: Müslüman olduğum günden beri yalnız bir kere yalan söyledim. Ben, Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) için deve eyerlerdim. Sonra Tâiften bir adam getirildi. "Allah Resulü hangi eyerden daha çok hoşlanır?" diye sordu. Ben de: "Ters Tâif eyeri" dedim. Hâlbuki Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) onu sevmezdi. Deve eyerlenip Hz. Peygamber'e götürüldüğünde: "Bunu bize kim eyerledi?" diye sordu. Ben de "Onu sana Tâiften getirttiğin falan kimse eyerledi" dedim. Bunun üzerine: "Deveyi tekrar îbn Mes'ûd'a götürün" buyurdu. (Ebû Ya'lâ) [282]

 

Sünnet Olmayı Terk Edene Uyarı

 

2740. Ebû Berze el-Eslemî anlatmaktadır: Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) sünnetsiz adamın Beytullah'ı ziyaret edip edemeyeceğini sordular.  "Hayır. Edemez" buyurdu. Yani, Resûlullah (sallallahualeyhiveseüem) onu sünnet oluncaya kadar (sünnetsizi) haccetmekten menetti.[283] (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ)

 

Akıl Ve Aklın Fazileti

 

2741. Muâviye b. Kurre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi -vesdlem) "(İnsanlar) hayır işlerler. Ama ecirleri akılları ölçüsünde verilir" buyurmuştur.  (el-HârİS) Hadiste zayıflık vardır. [284]

2742. Saîd b. el-Müseyyib'in bildirdiğine göre Hz. Ömer, Ebû Hureyre ve Ubey b. Ka'b Resûlullah'm (salbllahu aleyhi veseUem) huzuruna girdiler ve: "Ey Allah'ın Resulü! İnsanların en bilgilisi kimdir?" diye sordular. "Akıllı olandır" buyurdu. "İnsanların en dindarı/âbidi kimdir?" diye sordular. "Akıllı olandır" buyurdu. "İnsanların en faziletlisi kimdir?" diye sordular. "Akıllı olandır" buyurdu. "Akıllı, kişiliği olgunlaşmış, fesahati aşikâr ve mertebesi yüce olan kimse değil midir?" diye sordular. Doğrusu bütün bunlar dünya hayatının geçici zevkleridir.[285] Bu, akıllı ve muttaki olan kimsedir. İsterse dünyada hakir, değersiz ve sefil biri olsun" buyurdu. (el-Hârİs)

2743. Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden naklettiğine göre Resûlullah   (saMlahu aleyhi vesellem) şöyle  buyurmuştur:   "Kuşkusuz  kişi  güzel ahlakıyla oruçlu ve âbidin derecesine ulaşır. Aklı kemale ermeden güzel ahlâkı da kemâle ermez. Aklı kemâle erince emanet (güvenirlik sıfatı) ve imâm da kemâle erer. O zaman Rabbine itaat edip, düşmanı İblis'e isyan eder.[286] (el-Hâlis)

2744. Ebû Kılâbe'nin bildirdiğine göre Peygamber İnsanlar akılları ölçüsünde hesaba çekileceklerdir" buyurmuştur.[287] (el-Hâris)

2745. Âişe anlatmaktadır: "Yâ Resûlallah! Dünyada insanlar neyle birbirlerinden üstün olurlar?" diye sordum. "Akılla" buyurdu. "Peki âhirette neyle?" diye sordum. "Akılla" buyurdu. "Sadece amellerine göre karşılık görecekler (öyle değil midir?)" deyince de şöyle buyurdu: "Ancak Yüce Allah'ın kendilerine verdiği akıl miktarıma amel etmiş değiller inidir? Ameller ancak kendilerine verilen akıl miktarıma gerçekleşmiştir ve buna göre sadece Pinelleri miktarınca karşılık göreceklerdir.[288]  (el-Hâris)

2746.  İbn Abbâs merfû olarak şöyle bildirmiştir: "Her şeyin bir aracı ve bir azığı vardır. Müminin aracı da, azığı da akıldır. Yine mü'minin dayanağı akıldır. Her şeyin, bir zirvesi vardır. Kulluğun zirvesi ise akıldır. Her kavmin bir çobanı vardır. Abidlerin çobanı ise akıldır. Her tacirin bir sermayesi vardır. Müçtehitlerin sermayesi ise akıldır. Her ev halkının bir kayyımı/bakıcısı vardır, Sıddıkların evlerinin kayyımı  ise akıldır.  Her harabenin bir imarı,  vardır. Ahiretin imarı da akılladır. Her kişinin kendisine nispet edilen ve adıyla anılan bir nesli vardır, Sıddıkların, kendilerine nispet edilen nesli ise akıldır.  Yine. onların anıldıkları şey de, akıldır. Her yolcu kafilesinin, sığındıkları bir çadırı vardır. Müminlerin çadırı ise akıldır. [289] (el-Hâris)

2747. Câbir'in bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem):  "Kişinin kıvamı aklıyladır. Aklı olmayanın dini yoktur" buyurmuştur.[290] (el-Hâris)

2748. Ebû Hureyre'nin naklettiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) nvle buyurmuştur: "Ey insanlar! Rabbinizi iyi anlayınız. Akıl sayesinde tevazu ahibi olunuz. Size emredilenleri ve yasaklananları iyi belleyiniz. Bilin ki, akıl i Rabbinize karşı uyarmaktadır.   Yine bilin ki,  akıllı kimse, Allah'a itaat dendir, isterse çirkin, değersiz, mevkisiz ve pejmürde biri olsun. Cahil kimse  Allah'a isyan edendir, isterse yakışıklı, şerefli, güzel görünümlü fasih ve konuşmasını bilen biri olsun. Maymunlar ve domuzlar bile Allah nezdinde O'na isyan edenden daha akıllıdır. Dünya halklarının böyle kimseleri yüceltmelerine aldanmayın. Sonra yarın hüsrana uğrayanlardan olursunuz.[291] (el-Hâris)

2749. Enes der ki: Denildi ki: "Ya Resûlallah! Kişi olgun akıllı olduğu ıalde günahları pek çok oluyor. (Bu nasıl oluyor)?" diye soruldu. "Her insanoğlunun mutlaka işlediği bir takım hatalar ve günahlar vardır. Kimin seciyesi akıl ve mizacı yakın/kesin iman ise günahlar ona zarar vermez" buyurdu. "Bu nasıl olur ey Allah'ın Resulü?" denince de: "Çünkü insan hata işlediği her defasında, çok geçmeden tövbe ederek ve yaptığına pişmanlık duyarak bu kusurunu telafi eder ve bu, onun günahını siler. Geride kendisini cennete sokacak bir fazileti kalır" buyurdu.[292] (el-Hâris)

2750. Berâ b. Âzib demiştir ki: Ben, Allah Resûlü'nü (sallallahu aleyhi vesellem) Şöyle buyururken işittim: "Melekler ciddi oldular ve akıl sayesinde Allah 'a itaate gayret ettiler. Müminler de ciddi oldular ve akıllan miktarınca Allah'a itaate gayret ettiler, Allah'a itaat sınırlarını en iyi bilenleri, aklı en olgun olanlarıdır.[293] (el-Hâris)

2751. Ebû Katâde demiştir ki: "Ya Resûlallah! Yüce Allah'ın Hanginizin daha iyi amel işleyeceğini denemek ıçin.[294] âyetiyle ne kastedilmektedir?" diye sordum. "Yani, Hanginizin daha iyi akla sahip olduğunu sınamak için demektir" buyurdu. Sonra şöyle devam etti: "Sizin en olgun akla sahip olanınız, Allah'tan en çok korkanız ve ibadet bakımından en azınız olsa bile, onun buyrukları ve yasaklarım en iyi değerlendiremnizdir [295] (el-Hâris)

2752. Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin bildirdiğine göre Peygamber (saltollahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "İki kişi mescide yönelİp namaz kılarlar. Birinin namazı Uhud dağından daha ağır gelir ve bu şekilde oradan ayrılır. Diğerinin namazı ise zerre miktarına bile denk olmaz ve bu şekilde oradan ayrılır." Ebû Humeyd es-Sâidî: "Bu nasıl olur?" diye sorunca: "Eğer o kişi akıl bakımından onların en iyisi ise" buyurdu. "Peki bu nasıl olur?" diye sorunca da şöyle buyurdu: "Onların Allah'ın haramlarından en çok sakınanı ve hayır işlerinde daha acele edeni olursa. İsterse ibadet bakımından diğerinden geride kalsın" buyurdu.[296] (el-Hâris)

2753. Eslem'in bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb Temîm ed-Dârî'ye «Sizde egemenlik/efendilik neye aittir?" diye sordu. "Akıla" deyince şöyle dedi: "Dcğru söyledin. Ben sana sorduğumun aynısını Resûlullah'a (sallallahu eytu veellem) sordum. O da senin verdiğin cevap gibi cevap verdi ve sonra söyle buyurdu: "Ben de Cebrail'e, lnsanlar nezdinde egemenlik/efendilik neyindir? diye sordum. Aklındır diye cevap verdi.[297] (el-Hâris)

2754. Ebû Saîd el-Hudrî'nin bildirdiğine göre Peygamber (salbllahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Her şeyin bir direği vardır. Müminin direği ise akıldır. Zira o ancak aklı miktarıma Rabbine kulluk eder. Facirin pişmanlık sırasında söylediği şu sözünü duymadınız mı?: ("Eğer kulak vermiş veya akıl etmiş olsaydık, çılgın alevli cehenneme girenler arasında olmazdık" derler).[298] (el-Hâris) [299]

2755. Kbû Hureyre demiştir ki: Ebul-Kâsım'ı (sallallahu aleyhi vesellem): "Akıllı kimseye danışın, doğruyu bulursunuz. Ona karşı gelmeyin, sonra pişman olursunuz" buyururken işittim. [300] (el-Hâris)

2756. Ebû Saîd'in bildirdiğine göre Muâviye onlara bir hutbe okumuş ve hutbesinde şöyle demiştir: Ben, Resûlullah'ı (sdlaiiahu aleyhi vesdtem): "Ashabımın en üstün ve en hayırlı olanı, takvaca en üstün olanlarıdır [301] buyururken işittim Ebû Saîd de "Takvaca en üstün olanları ise en akıllılarıdır. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) böyle buyurmuştur" diye ekledi.[302] (el-Hâris)

2757. İbn Ömer'in bildirdiğine göre Peygamber {salteEahu aleyhi vesellem) "Hükümranlık elinde olan Allah yücedir ve O her şeye Kadir'dir. Hanginizin daha iyi iş işlediğini belirtmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. O, güçlüdür, bağışlayandır [303] âyetlerini okumuş ve: "Yani, hanginizin daha üstün akla sahip olduğunu, Allah'ın haramlarından daha çok sakındığını, aziz ve celil olan Allah'a itaate daha çabuk koştuğunu belirlemek için" buyurmuştur.[304] {el-Hâris)

2758. Ebu'd-Derdâ'nm bildirdiğine göre Peygamber (sallaEahu aleyhi vseüem) şöyle buyurmuştur: "Cahil ancak çirkefliği deşifre edilip rezil olan kimsedir. İsterse insanlar nezdinde akıllı ve zarif bîri olsun. Akıllı ise ancak fazileti sergilenen kimsedir. İsterse insanlar nezdinde aciz/sefil ve basit biri olsun.[305] (el-Hâris)

2759. İbn Ömer'in bildirdiğine göre Peygamber (salteltehu aleyhi vesellem) şöyle buvurmuştur: "İnsanlar nezdinde hakir ve çirkin olduğu halde Allah'ın huyruüunu akleden nice kimseler vardır ki, bunlar yarın kurtuluşa ererler. Yine insanlar nezdinde yakışıklı ve kibar olan nice kimseler vardır ki, onlar yarın kıyamet gününde helak olurlar. [306] (el-Hâris)

2760. Ebû Saîd şöyle demiştir: Hz. Peygamber'i {saflallahu aleyhi vesellem) şöyle buyururken işittim: "Allah aklı üç parçaya ayırdı. Bunlar kimde bulunursa, onun aklı kemale ermiştir. Kimde bulunmazsa, onun aklı yoktur.

2761. Berâ b. Âzib demiştir ki: Resûlullah'a (sallallahu aleyhi) sorulan meseleler çoğalınca şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Her yolun sağlam bir bineği ve açık bir işareti vardır. İnsanlardan bineği en sağlam, rehberi ve bilgisi en iyi olanı, içlerinde akıl bakımından en üstün olanıdır. [307]  (el-Hâris)

2762. Ebû Hureyre demiştir ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Uhud gazvesinden dönünce insanların kendi aralarında: "Falan falandan daha cesurdu. Falan falandan daha atılgandı. Falan, başkasının katlanmadığına katlandı vb." diye konuşarak bazı kimseleri övdüklerini duydu. Bunun üzerine: "Siz o şahsı tanımıyorsunuz" buyurdu. "Bu nasıl olur, ey Allah'ın Resulü!" diye sorduklarında ise şöyle buyurdu: "Onlardan her biri Allah'ın kendilerine ayırıp verdiği akıl miktannca savaştı. Zaferleri ve niyetleri akıllan miktarınca oldu. Her biri farklı mertebeler elde ettiler. Kıyamet günü geldiğinde, niyetleri ve akıllarına göre mertebelerini bölüşeceklerdir.[308] (el-Hâris)

2763. Enes b. Mâlik demiştir ki: Bir topluluk Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) yanında bir zâtı övdüler ve üstün özellikleri bakımından onu övmede ileri gittiler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Adamın aklı nasıldır?" diye sordu. "Ey Allah'ın resulü! Biz sana adamın nasıl gayretle ibadet ettiğinden, iyiliklerinden bahsediyoruz, sen ise bize aklını soruyorsun!" dediler. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) de: "Muhakkak ki ahmak, ahmaklığı yüzünden facirin fışkıyla kazandığından daha büyük günah kazanır. Yarın kulların dereceleri ancak akılları miktarınca yükseltilir ve Rablerine yakın olurlar.[309] (el-Hârİs)

2764. Enes anlatmaktadır: (Abdullah) îbn Selâm Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi veseîlem) gelerek: "Ya Resûlallah! Ben sana Allah'ın Musa b. İmran'dan başka  kimseye   bildirmediği   üstün   özelliklerin   neler   olduğunu   sormak istiyorum. Eğer bunu biliyorsan, söyle. Değilse bu Musa b. îmran'a mahsus bir şeydir" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ey İbn Selâm, istersen bunu anlatırım" dedi.  O da "Söyle!" deyince, şöyle buyurdu:   "Kuşkusuz mukarreb    (Hakka   yakın)    melekler   Arş'ın   yaradılışını    tam    manâsıyla cayamadılar. Ne onların, ne de Arş'ın taşıyıcıları olan meleklerin bu konuda vardı. Allah gökleri ve yeri yarattığı zaman melekler: "Ey rabbimiz, göklerden ve yerden daha büyük bir şey yarattın mı?" diye sordular.  "Evet. emzleri"  buyurdu.   "Denizlerden daha  büyük bir şey yarattın  mı?"  diye ordular.  "Evet. Arş'ı" buyurdu.  Arş'tan daha büyük bir şey yarattın mı?" diye sordular. "Evet. Aklı" buyurdu. "Ey Rabbimiz, aklın miktarı ve büyüklüğü nereye ulaştı?" diye sordular. "Heyhat. Bunun bilgisi kuşatılamaz" buyurdu. Sonra: "Sizler kum tanelerinin sayısını bilir misiniz?" buyurdu. "Hayır" dediler. "İşte ben aklı, kum tanelerinin sayısı kadar farklı seviyelerde yarattım. İnsanlardan kimisine bundan bir tane, kimisine de bundan fazlası ve Allah 'in dilediği ölçüde bunun kat kat fazlası verilmiştir." İbn Selâm: "Bunlar kimlerdir, ey Allah'ın Resulü?" diye sordu. "Amelleri, samimiyetleri ve kesin inançları ölçüsünde Allah'a itaat edenlerdir. Allah'ın onların kalplerine ve zihinlerine koyduğu nur/ışık, onlara verdiği (akıl) mİkîanncadır. Onlardan amel edenler yalnız bu ölçüye göre amel eder ve dereceleri yükselir" buyurdu. Bunun üzerine İbn Selâm şöyle dedi: "Seni hidayet ve hak din ile gönderene yemin ederim ki, Tevrat'ta bulduğum sözlerden bir harf bile eksiltmedin. Zira Musa bu sıfatla tavsif edilen ilk kişidir. Sen de ikincisisin." Resûlullah (salMIahu aleyhi veseUem) da: "Doğru söyledin, İbn Selâm" buyurarak onu tasdik etti.[310] (el-Hâris)

2765. İbn Ömer'in bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi veseüem) şöyle buyurmuştur: "Kişi, sahibini doğruya ileten ve yanlıştan çeviren akıl erdemi gibi bir değer kazanmamıştır. Kişinin aklı kemâle ermedikçe onun ne imanı kâmil, ne de dini istikâmet üzere olur.[311] (el-Hâris)

2766. Câbir b. Abdullah demiştir ki: "Ya Resûlallah! Kıyamet günü insanlar nasıl bir sonla karşılaşacaklar?" diye sordum. "Amelleriyle. Kim zerre miktarı hayır işlemişse, onu görecektir. Kim de zerre miktarı şer işlemişse, onu görecektir" buyurdu. "Hangisinin ameli daha üstün olacaktır?" diye sordum. "Aklı en olgun olanlarının" buyurdu. "Bu, dünyada böyledir. Ya âhirette eri daha üstündür?" diye sordum. "Aklı en olgun olanlarıdır: zira akıl dünyada da amellerin efendisidir" buyurdu. (el-Hâris)

2767. Ebu'd-Derdâ'nm bildirdiğine göre bir adam şöyle sordu: "Ya Resûlallah! Gece ibadet eden, gündüz oruç tutan, haccedip umre yapan, feadaka veren [312] Allah yolunda savaşan, hasta ziyaretinde bulunan, akrabalık bağlarını gözeten, cenaze namazlarına katılan ve misafir ağırlayan kişinin -ki bütün bu on hasleti saydı- kıyamet günü Allah katındaki mertebesi nedir? Bana söyle!" Allah Resulü (saüallahu aleyhi vesellem): "Sahip olduğu bütün bu hasletlerde onun elde edeceği sevap ancak aklı kadardır" buyurdu.[313] (el-Hâris)

2768. Ebu'd-Derdâ'nm bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ona: "Ey Umeyr! Aklını artır ki, Allah'a yakınlığın artsın" buyurmuş. Diyor ki: "Ben de Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü! Bunu nasıl yapabilirim dedim. "Allah'ın yasaklarından/haramlarından uzak durup, farzlarını yerine getirirsen akıllı olursun. Salih amellerden nafile olarak işlersen, bunlar sayesinde hem dünyada merteben ve şerefin artar, hem de (âhirette) Rabbine yakın olma şerefi ve yücelik elde edersin" buyurdu.[314] (el-Hâris)

2769. Mücâhid demiştir ki: İbn Ömer'e; "Beytullah'ı ziyaret eden hangi hacı daha üstün olur ve daha çok mükâfat alır?" diye sordum. "Şu üç haslete sahip olan; sadık niyet, olgun akıl ve helalinden harcama" diye cevap verdi. Sonra aynısı İbn Abbâs'a soruldu. O da: "Doğru söylemiş" dedi. Ben: "Niyeti sadık ve harcaması helalinden olursa aklının kıt oluşu ona zarar vermez" deyince şöyle dedi: "Ey Ebu'l-Haccâc! Sen bana, daha önce benim Allah Resûlü'ne (sailaEahu aleyhi vesellem) sorduğum şeyi sordun. Resûlullah (sallaOabu aleyhi vesellem) o zaman nefsim kudret elinde bulunana yemin ederek: "Kul, eğer yaptığının idrakinde değilse, Rabbine hiçbir şekilde, ne cihatla, ne de diğer iyilik türlerinden herhangi bir şeyle itaat etmiş sayılmaz.. Cahil kimse, ibadette müçtehitleri aşsa bile, onun bozduğu, ıslah ettiğinden daha fazladır" buyurmuştu.[315] (el-Hâris)

2770. Süveyd b. Ğafele'nin bildirdiğine göre Ebû Bekir es-Sıddik bir gün dışarı çıktığında Peygamber (saEaMıu aleyhi vesellem) ile karşılaştı. "Ne getirdin, ey

Allah'ın Resulü! [316] diye sordu. "Akıl" buyurdu. "Neyle emrolundun?" diye sordu. "Akılla" buyurdu. "Bu aklı nasıl elde ederiz?" diye sorunca da şöyle buyurdu: "Aklın belli bir haddi yoktur. Fakat kim Allah'ın helal kıldıklarım helal' haram, kıldıklarını haram kabul ederse, o kimse "akıllı" diye nitelendirilir. Ama bir kimse de ibadette gayret edip iyilik basamaklarında yükseldiği halde, kendisini Allah'ın buyruklarına tâbi olup yasaklarından sakınmaya sevk edecek akıldan bir nasibi yoksa, işte bu gibi kimseler amelleri zayi olanlar ve onlar iyi işler yaptıklarını sansalar bile, dünyadaki çalışmaları boşa gidenlerdir. [317] (el-Hâris)

2771. İbn Abbâs merfû olarak şöyle nakletmiştir: "Akıllının Özellikleri şunlardır: Kendisine cahillik yapana hilimle/yumuşaklıkla muamele eder, kendisine zulmedeni affeder. Kendisinden daha aşağı mertebede bulunana tevazu gösterir. İyilik alanında kendisinden daha üstün olanlarla yarışır. Konuşmadan önce düşünür. Söyleyeceği bayırsa, konuşur ve sevabını kazanır. Şer ise susar ve emin olur. Bir fitneye maruz kaldığında Allah'a sığınır. Elini ve dilini korur. Bir fazilet gördüğünde onu fırsat bilir. Asla hayadan ayrılmaz. Hiçbir şeyde hırs göstermez- İşte kişi bu on hasletle akıllı tanınır. Cahilin özellikleri ise şunlardır: Birlikte olduğu kimselere zulmeder. Kendisinden daha zayıflara haksızlık yapar. Kendisinden üstün olanlara da dil uzatır. Düşünmeden konuşur. Konuştuğu zaman günah kazanır. Sustuğu zaman gaflete düşer. Bir fitneye maruz kaldığında hemen ona kapılır ve bu, kendisini rezil eder.  Bir fazilet gördüğünde,  ondan yüz çevirir ve ağırdan alır.  Ne eski günahlarından korkar ne de kalan ömründe günahlardan sakınır. İyilikten uzak durur, bu konuda yavaş davranır. Kaçırdığı ya da zayi ettiği iyiliklere aldırmaz. İşte bu on sıfat da, akıldan mahrum bırakılan cahilin özdliklerindendir.[318] (el-Haris)

Dâvud b. el-Muhabber'in naklettiği, aklın faziletine dair zikredilen bu hadisleri el-Hâris b. Usâme de Müsned'ine almıştır. Hafız İbn Hacer de el-Metalibü'l-âliye'dç bunları zikrederek hepsinin uydurma olduğuna dikkat çekmiştir. [319]

 

İyi Arkadaşın Misali

 

2772. Hayseme'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd şöyle demiştir: "Hayırlı arkadaş, misk satıcısına benzer. Sana ondan bir şey vermese de, kokusu bulaşır. Kötü arkadaş ise körükçüye benzer. Elbiseni yakmasa bile, üzerine kokusu siner." Bu, Sahîtite şahidi bulunan sahih bir senettir. [320] (İshâk)

2773. İbn Abbâs'm bildirdiğine göre Resûlullah'a (sallahu aleyhi vesellem): "Yâ Resûlallah! Hangi dostlarımız/arkadaşlarımız daha hayırlıdır?" diye soruldu. "Yüzüne bakıldığında size Allah'ı hatırlatanlar. Mantığıyla/Aklıyla amelinizi artıranlar ve ameliyle size âhireti hatırlatanlar" buyurdu. (Abd b. Humeyd ve Ebû Yala) [321]

 

Kölelere Ve Hayvanlara Karşı İnsaf Ve İlgi

 

Tavaf kısmında nalın bağcığıyla ilgili Âmir b. Rabî'a hadisi geçmiş ve da nalının bağcığını kendine saklamak isteyene hitaben Hz. Peygamber'in şu sözleri yer almıştı: "Bu bir bencilliktir/hodbinliktir. Ben ise.bencilliği sevmem.[322]

2774. Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Resûlullah (saüallahu aleyhi-vsellem): "Yuvalarınızı düzeltiniz. Bîr başı iki baş yapınız. Sürüngenler/Yılanlar sizi korkutmadan, siz onları korkutunuz" buyurmuştur.

Halîl b. Zekeriyyâ demiştir ki: Hadiste geçen kelimesi, "evleriniz" demektir. Bir başı iki baş yapınızdan maksat, "Kişi 10 000 dirheme bir köle satın almak istediğinde onun yerine iki köle satın alsın" demektir. kelimesiyle de "yılanlar" kastedilmiştir. (el-Hâlis)

2775. Ebû Meysere Amr b. Şurahbil'in bildirdiğine göre Resûlullah (sdlallabu aleyhivesellem): "Davar, berekettir. Deve, sahipleri için bir şereftir. Hayır, atların alınlarına bağlanmıştır. Köle senin kardeşindir; ona iyi davran. Eğer aciz görürsen, (işinde ona) yardımcı ol" buyurmuştur. Mürsel bir hadistir. (Müsedded)

2776. İbn   Ömer'in   bildirdiğine  göre   Resûlullah   (sallallahu aleyhi vesellem)-"Davar berekettir. Deve ise sahipleri için bir şereftir" buyurmuştur. (el-Hâris) [323]

2777. İbn Abbâs'ın bildirdiğine göre Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) zenginlere davar, fakirlere de tavuk beslemelerini emretmiştir. (Ahmed b. Meni') [324]

2778. Berâ bir defasında merfû, başka sefer de mevkuf olarak:   "Davar berekettir" diye nakletmiştir. (Ebû Ya'lâ) [325]

2779. Hâşim oğullarının azatlısı Ebû Sinan şöyle demiştir: Bana ulaştığına göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Siyahiler sizin kölelerinizin en kötülerindendirler; acıkınca çalarlar, doyunca da zina ederler" buyurmuştur. (el-Humeydî) [326]

 

Kölelere İyi Davranmak

 

2780.  Ömer b.  el-Hattâb'ın bildirdiğine  göre  Peygamber  (sallallahu aleyhi ) şöyle buyurmuştur: "Kim bir köle satın alır da ahlâkım beğenmezse, onu satsın ve onun yerine huyu huyuna uyan birini satın alsın. Zira insanlar farklı huylarla yaratılmışlardır.  Sakın Allah'ın kullarına işkence etmeyin." (İshâk) [327]

2781. Ebû Umâme'nin bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): "Sahip olduğunuz köleleriniz hakkında Allah'tan korkun. Karınlarını doyurun, üstlerini/sırtlarını giydirin ve onlara yumuşak söz söyleyin" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [328]

2782. Ebû Bekir es-Sıddîk'm bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) "Cennete ilk girecek olan, Allah'a ve efendisine itaat eden köledir" buyurmuştur.[329] (Ahmed b. Menî')

2783. İbn Abbâs'ın naklettiğine göre Resûlullah {sallallahu aleyhi vesellem): "Cebrail bana ısrarla köleleri o kadar çok tavsiye etti ki, onlar için belli bir sınır koyacağını, sonra bu sınıra ulaştıklarında azat olacaklarını sandım" buyurmuştur.[330] (Ahmed b. Menî1)

2784. Amr b. Hureys'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kölenin işinden ne kadar hafifletirsen, o senin için mizanına mükâfat olarak konur" buyurmuştur.[331] (Abd b. Humeyd)

2785. Enes'in bildirdiğine göre Peygamber (sallalkhu aleyhi vesellem) Hz. Ali ile Fatıma'ya bir köle verdi ve onlara: "Ona iyi davranın. Çünkü ben onu namaz kılarken gördüm " buyurdu. (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve) [332]

 

Küçük Erkek Ve Kız Çocuğunun Başını Sıvazlamak Ve Yetime Şefkat Göstermek

 

2786. Ebû Bekir es-Sıddik'ın bildirdiğine göre Nebi (sallallahu aleyhi vesellem): ...........köleleri [333] (Ebû Ya'lâ)

2787. Cemre el-Hanzaliyye demiştir ki: Hz. Peygamber'e (saMahualeyhi kellem) zekat develeri getirdim. Başımı sıvazlayıp bana hayır duada bulundu. Ebû Ma'mer demiştir ki: Hadiste bir kadının başının sıvazlanmasından bahsedilmiştir.   Çünkü,   zekat   develerini   ancak   ergenlik   çağında   olan getirebilir.

Ben derim ki: Bunu ergenlik çağıyla sınırlamak doğru değildir. Zira temyiz çağında getirmesine de mani bir durum yoktur. Çünkü develeri koruyup otlatanlar başka hizmetçilerdi. Muhtemelen babası, erkek çocuğu bulunmadığından Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesfan) duasına mazhar olması için onu göndermek istedi. Nitekim amacına da ulaştı.[334] (Ebü Ya'lâ)

 

Yüce Allah'ın Rahmetinin Genişliği ve Merhametli Olma Emri

 

2788. Abdullah b. Ebî Evfâ el-Eslemî demiştir ki: Bir gün dışarı çıktım. Baktım Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), Ebû Bekir ve Ömer oturuyorlar. Derken küçük bir çocuk ağlamaya başladı. Hemen Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) Ömer'e: "Çocuğu bağrına bas! Çünkü yolunu şaşırmış" buyurdu. Ömer de onu alıp bağrına bastı. Bizler bu şekilde otururken bir kadın vaveyla kopararak geldi. Sanırım "Ah oğlum!" deyip ağlıyordu. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kadına seslen! Çünkü o, çocuğun annesidir" buyurdu. Kadının başı açıktı. Oğluna üzüntüden başında örtü yoktu. Kadın gelip, Hz. Ömer'in kucağından çocuğunu kapıp aldı. Çocuk kucağında olduğu halde, hala ağlıyordu. Allah Resûlü'nü (sallallahu aleyhi vesellem) görünce: "Aman Allahım! Allah'ın elçisini görmüyor muyum ben?!" dedi. O zaman Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Bunun çocuğuna karşı nasıl şefkatli olduğunu görüyorsunuz, değil mi?" buyurdu. "Evet. Rahmet olarak ona bu yeter" dediler. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) nefsi kudret elinde bulunan zâta yemin ederek: "Allah müminlere karşı, bu kadının çocuğuna gösterdiği merhametinden daha merhametlidir" buyurdu. (Abd b. Humeyd) [335]

2789. Ebû Amr eş-Şeybânî, Hz. Peygamber'in (salbllahu aleyhi vesellem) ashabından bir zattan şöyle rivayet etmiştir: Bir yolculukta Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikteydik. Bazılarımız serçe yavrularına rastlayıp aldı. Derken serçe konak yerlerinin tepesinde uçmaya başladı. Bunu gören Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) hemen yavrularını ona iade etmelerini söyledi. Sonra: "Allah kullarına, bu serçenin yavrularına olan merhametinden daha merhametlidir" buyurdu.[336] (el-Hâris)

2790. Saîd el-Ensârî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Muhakkak ki, Allah kıyamet günü mü'inin kuluna, serçeye merhamet ettiği gibi merhamet eder" buyurmuştur.[337] (el-Hâris)

2791. Ebu'l-Ezher'in bildirdiğine göre bir adam, Hz. Peygamber'le (sallallahu a^hivesellem) birlikte bulunduğu bir sırada, babaları tepelerinde uçup duran iki kuş yavrusuna rastladı (ve aldı). Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Babalan tepelerinde uçup dururken sen bu yavruların ikisini de aldın. Birini bıraksaydın da, babası onunla huzur bulsaydı" buyurdu.[338] (el-Hâris)

2792. Enes b. Mâlik'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)-"Nefsim kudret elinde bulunana yemin ederim ki, Allah rahmeti ancak merhametli olana indirir" buyurdu. Ashabı: "Ey Allah'ın Resulü! Hepimiz merhamet gösteririz" dediler. "Bundan maksat sizden birinize gösterilen özel merhamet değildir. Aksine bütün insanlara merhamet göstermelidir" buyurdu (Ebû Yala) [339]

 

Caiz Olan Eğlence

 

2793. Şa'bî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) Dirkile (raks) oynayanların yanma uğradı ve: "Ey Erfide oğulları devam edin! Ki Yahudi ve Hıristiyanlar bizim, dinimizde kolaylık olduğunu bilsinler" buyurdu. Onlar bu haldeyken Hz. Ömer geldi ve raks edenler onu görür görmez dağıldılar. (el-Hâris) [340]



[1] Müsnede'de  de böyle  geçmektedir.  Devamında   şu  .fadelere yer Gündüzün ilk saatlerinden akşama kadar onun için istiğfar ederler, akşam kadar onun jçin dua ederler.'' Hadisin bir benzeri el-Mevârid'de yer almaktadır Hibbân s. 182). Bûsîrî der ki: "Hadisi İbn Hibbân S^'inde rivayet etmesinin yanı sı İbn Menî' ve el-Hâris de tahrîc etmişlerdir. Hadisi Ebû Dâvûd Sünen'mde daha Kıs, metinle vermiştir".                                                                                 

[2] El- itilaf böyle zikredilmiştir. Hadisi Heysemî, Taberânî'ye nisbet edilmiş irâd etmiştir. Heysemî der ki: "Hadisin senedinde Muâviye b. Yahya es-Sadatı va bu zât zayıftır."

[3] Bûsîrî der ki: "Hadisi İbn Hibbân, Sahîh'inde başka bir lafız ile tahrîc etmiştir." (1/100)

[4] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî der ki: "Hadisi Taberânî rivayet etmiştir, ricali güvenilir kimselerdir." (2/297)

[5] Bûstrî der k,: "Hadisi Ebû Ya'lâ, Abbâd b. Kesîr'in zayıf olu^a senetle tahne etmiştir.» İbnü'l-Cevzî der ki   "Bu hadi,  vesellem) adma uydurulmuş bir hadis olup, uydurmakla der ki: "Bu hadisi sadece Abbâd rivayet etmermşhr, b^ vard,  nitekim bu  kaynak, bölüme  a* hadi5 erm sonunda Heysemî ise şöyle der: "Hadisi Ebû Ya'lâ tahrîc etm.şhr, «^ vardTr ki, bu zât sâlih bir kişi İdi, ancak hadiste zay.f ve dikkate metruktür.'1 (2/296)

[6] Bûsîrî, hakkında her hangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[7] Bu hadisin bazı kısımları 1715 ile 1966 no'lu hadislerde zikredilmiştir.

[8] Bûsîrî,     tabiînin    bilinmemesine    binâen    hadisin     senedini    zayıf    olarak değerlendirmiştir. (2/57)

[9] Müsnede'de denir ki: "Bu hadis hasen mevkuftur."

[10] Bûsîri, İshâk b. Abdullah b. Ebî Ferve'nin zayıf oluşuna binâen hadisin isnadını zayıf olarak değerlendirmiştir."

[11] Mürseldir.

[12] Bûsîrî der ki: "Hadisin senedinde Leys b. Ebî Süleym vardır ki, bu zât zayıftır." (2/63). Leys tedlîs yapmakla maruftur. Ebû Ya'lâ'nın senedinde yer alan diğer râviler ise Sahih şartlarına uygun ravilerdir." (Mecnta 5/110)

[13] Mü'minûn suresi, âyet 115.

[14] Bûsîrî,   bazı   ravilerinhı   zayıf   oluşuna   binâen   hadisin   isnadını   zayıf  olarak değerlendirmiştir. (2/64). Heysemî ise şöyle der: "Senedinde İbn Lehî'a yer almıştır ki, bu zât zayıftır, hadisi basendir, diğer ravileri ise Sahih şartlarına uygundur." {Mccına 5/115)

[15] Bûsîrî,    İbn    İshâk'm    müdellis    olmasından    dolayı    hadisi    zayıf    olarak değerlendirmiştir. Heysemî der ki: "Hadisi Taberânî tahrîc etmiştir, isnadı hasenair. (5/111)

[16] Bûsîrî,   bazı   ravilerin   bilinmemesine   binâen   hadisin   senedini   zayıf   olarak değerlendirmiştir.

[17] Heysemî der ki: ", Ebû Ya'lâ'nm hocası Musa b. Hayyân'i ben tanımıyorum, diğer râvileri ise Sahih şartlarına uygun ravilerdir." (5/110) Bûsîrî ise şöyle der: "Bu hadisin Ebû Hureyre'den rivayet edilen bir şahidi vardır."

[18] Bûsîrî der ki: "Her iki rivayet, Tâlût b. Habîb b. Amr b. Sehl el-Ensârî'den rivayet edilmektedir; ancak bu zâtın biyografisine ulaşamadım. İsnadının içerisinde yer alan diğer râvileri güvenilir kimselerdir." (2/63) Heysemî ise şöyle der: Bezzâr bu hadisi, Tâlib b. Habîb b. Amr hariç, Sahih şartlarına uygun ravilerden rivayet etmiştir. Tâlib ise güvenilir kimsedir." (Mecma 5/106) Tâlib b. Habîb'in biyografisini İbn Ebî Hatim ile Buhârî vermişlerdir.

[19] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[20] Bûsîrî der ki: "Hadisin Enes'den nakledilen bir şahidi vardır, aslı da Buhârî'de yer almaktadır." (2/65)

[21] Bûsîrî der ki: "Hadisi el-Hâris, el-Haiîl b. Zekeriyâ'dan rivayet etmiştir ki, bu zât zayıftır." (2/63)

[22] Bûsîrî: "Hadisi el-Hâris tahrîc etmiştir" demiş ve hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[23] Hadisi Ebû Ya'lâ öncelikle Hamza ez-Zeyyât tarikiyle, Habîb b. Ebî Sâbit'ten rivayet etmiş, sonra da Hammâd b. Şuayb kanalıyla, Habîb b. Ebî Sâbit'ten rivayet etmiştir. Bûsîrî der ki: "Hadisin, İbn Hibbân'm Sahİh'inde (İbn Abbâs'tan) rivayet ettiği bir şahidi vardır."

[24] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî der ki: "Hadisin senedinde İsâ b. Süleyman vardır ki, bu zâtı İbn Hibbân ve daha başka muhaddisler güvenilir kabul etmişlerdir. Ancak Ahmed ve daha başka muhaddisler onu zayıf görürler. Senedin diğer ravileri ise güvenilir kimselerdir." (Mecma 5/102).

[25] Bûsîrî der ki: "Hadis mevkuftur, ricali güvenilir kimselerdir." (2/65)

[26] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[27] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ ve Bezzâr rivayet etmişlerdir, senedleri Zem'a b. Salih'e dayanmaktadır ki, bu zât zayıftır. Yine hadisi Taberânî hasen bir isnadla rivayet etmiştir. (2/65} Heysemî ise şöyle der: "Hadisi Bezzâr ve Taberânî tahrîc etmişlerdir, senedinde Zem'a b. Salih vardır ki, bu zât zayıftır." (Mecma 5/117).

[28] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[29] Bûsîrî,  Ebû'r-Rabî Eş'as b.  Sa'îd'in zayıf olmasına binâen hadisi zayıf olarak değerlendirmiştir. (2/63) Hadisin bir benzeri ez-Zevâid'de zikredilmiştir. Mecma (5/100)

[30] Bûsîrî der ki: "Senedinde Eş'as b. Saîd vardır ki, bu zât zayıftır." (2/62) Hadisin aynısı ez-Zevâid'de mevcuttur. (5/99)

[31] Bûsîrî: "Hadisi Müsedded mevkuf olarak rivayet etti" demiş ve herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[32] Müsnede'de denir ki: "Hadisi İbn Hibbân sahih olarak değerlendirmiştir, hadisin aynısı el-İthâfta da mevcuttur.

[33] Bûsîrî der ki: "Hadisin, Bezzâr'm Müsned'mde Câbir ve İmrân'dan nakledilen bir şahidi vardır." Bûsîrî, isnadı hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Ebû Ya'lâ'ya nisbet etmeyen Heysemî der ki: "Hadisi Bezzâr tahrîc etmiştir. Hubeyre b. Meryem {-ki güvenilir bir ravidir-) hariç, ricali Sahîh şartlarına uygundur."

[34] Bûsîrî der ki: "Hadisi et-Tayâlisî kasen bir isnadla rivayet etmiştir."

[35] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[36] Müsnede'de denir ki: "Mücâlid zayıftır." Bûsîrî de Mücâlid'in zayıf oluşuna binâen hadisin senedini zayıf olarak değerlendirmiştir.

[37] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[38] Hadisi  Ahmed  ve  Ebû Ya'lâ  mânâ  olarak Ukbe b.  Âmir  hadisinden  tahrîc etmişlerdir, güvenilir bir ravi olan Abdullah el-Velîd hariç, diğer ravileri Sahîh şartlarına uygundur.  Aynı zamanda hadisi Muâviye b.  Hadîc'den rivayet etmişlerdir ki, bu rivayetin isnadı birinci hadisin isnadı gibidir. Bkz. M. ez-Zevâid (5/91).

[39] Bûsîrî   bir   ravisinin   durumunun   bilinmemesine   binaen   hadisi   zayıf  olarak değerlendirmiştir.

[40] Bûsîrî der ki: "Hadisi el-Hâris mürsel olarak tahrîc etmiştir."

[41] Mürseldir.

[42] Hadisi el-Hâris, Vâkıdî'den tahrîc etmiştir ki o, zayıftır. Bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[43] Hadisi cl-Hâris, Yahya b. Hâşim es-Simsâr'dan nakletmiştir ki, bu zât zayıftır, bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[44] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[45] Hadisin senedinde Talha b. Amr yer almıştır ki, bu zât zayıftır, bunu Bûsîrî ifade etmiştir. Taberânî de Ebû Saîd'den merfû olarak şunu rivayet etmiştir: "Başın ortasından alınan kan cinnete şifadır..." Bunu da: Ümmü Munkiz (kurtarıcı) diye isimİendirirdi." Heysemî der ki: "Hadisin senedinde Yezîd b. Abdülmelik vardır ki, bu zât metruktür." (Mecma5/93)

[46] Hadisin senedinde ihtilaflı bir ravi olan Câbİr el-Cu'fî vardır ki, bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[47] M. ez-Zevâid'âe (5/3) geçtiğine göre şöyle demiştir: "Kan aldırmanın en faydalı olduğu an, ayın bitimine yakın olduğu andır."

[48] Ricali güvenilir kimselerdir, bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[49] Hadisi Ebû Ya'lâ, Yahya b. e-l-Alâ' ve Cubâre b. el-Muğallis'in zayıf oluşuna binâen, zayıf bir senedle rivayet etmiştir. İbnü'l-Cevzî der ki: "Bu hadis uydurmadır." Bunu Bûsîrî ifade etmiştir. Heysemî der ki: "Bu hadisi Ebû Ya'lâ tahrîc etmiştir, senedinde Vahyâ b. el-Alâ' vardır ki, bu zât yalancıdır." {Mecma 5/92)

[50] el-Hâfız İbn Haccr bu uzun rivayetin sonunda hadisin Resûlullah (saUallahu aleyhi veseUem) adına uydurulmuş bir yalan olduğunu hatırlatacaktır.

[51] 2504 numaralı hadisle başlayan aynı başlık altında uzun bir bölüm gelecektir.

[52] Yani Necde el-Harûrî'nin adamlarıyla.

[53] Bûsîrî der ki: "Hadisi Müsedded ve İshâk, ravilerî güvenilir olan tek bir senedle rivayet etmişlerdir." (2/137)

[54] Hadisin tamamı, el-İthâfm vasiyetler bölümünde yer atmaktadır. Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Hadisi Abd b. Humeyd, Ahmed, Ebû Ya/lâ ve daha başkaları tahrîc etmiştir. Hadisin bir kısmı 1715 ve 1966 no'lu hadislerde Seçmiştir. Ayrıca hadisin munkatı olduğu orada ifade edilmiştir.

[55] Bkz. 1130 no'lu hadis. Söz konusu hadisi Bûsîrî, Salih b. Ebî'l-Ahdar'ın ve Nasr b. in zayıf oluşlarına binâen zayıf olarak değerlendirmiştir. (2/137)

[56] Müsnede'de   denir  ki:   "Derim  ki:   Ebû  İdâm'm  ismi  Süleyman  b.  Yezîd   el-Muhâribîdir.  Bu hadisi  Muhammed b.  İsmail  el-Edebu'l-Müfred  adlı kitapta tahrîc etmiştir." el-A'zamî der ki: "Bu ve bir önceki tek hadistir." Bûsîrî der ki: "Bu hadislerin senedleri Ali b. İdâm'a dayanmaktadır ki, bu zât zayıftır ve asıl adı Süleyman b. Zeyd el-Muhâribî'dir."  (2/137)  Heysemî  ise şöyle der:  "Ebû İdam el-Muhâribî yalancıdır." (Mecma 8/151); babasının adı ise Zeyd'dir, Yezîd diyenler de olmuştur. el-Mîzân'da böyle geçmektedir.

[57] Enes'in söz konusu hadisinin numarası 875'tir.

[58] Müsnede'de denir ki: "Hadisin isnadı imsendir, ancak mürseldir."

[59] Bûsîrî der ki: Hadisi Ebû Ya'lâ ve Bezzâr rivayet etmişlerdir. İsnâdlan Asım b. Ubeydullah'a dayanmaktadır ki, bu zât zayıftır.

[60] Bu hadis hasendir, Sahîh-i Müslim'de, Ebû Hureyre'den rivayet edilen bir hadisten di vardır. Bûsîrî ise şöyle der: Hadisi Müsedded, İshâk, İbn Menî' ve el-Hâris  etmişlerdir, isnâdlan el-Efrikî'ye dayanmaktadır ki bu zât zayıftır."  (2/142) eysemî ise şöyle der: "Abdurrahman el-Efrikî'yi, Yahya el-Kattân ve daha başkaları entlir kabul ederken, bir grup muhaddis onu zayıf olarak değerlendirmiştir, diğer ıcah ise güvenilir kimselerdir." (Mecma 8/185) Hadisin tamamı için ez-Zevâid ve el-İthâfa bakınız.

[61] Bûsîrî der ki:  "Hadisi İshâk,  Ebû Ya'lâ ve Taberânî sahih bir isnadla rivayet etmişlerdir." (2/140)

[62] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/142)

[63] Hadis 2489 no'da geçmişti.

[64] Bu hadis bir önceki rivayetle tek bir hadisti, bölümün başında 2489 no'da geçmişti.

[65] Bûsîrî der ki:  "Hadisi Ebû Ya'lâ, durumu meçhul bir zâttan rivayet etmiştir, isnadında yer alan diğer raviler güvenilir kimselerdir." (1/4) Heysemî der ki: "Hadisin ricali Sahih şartlarına uygundur. Güvenilir bir râvi olan Nâfi b. Hâlid et-Tâhî hariç hadisin ravileri Sahih şartlarına uygundur." (Mecma 8/151)

[66] Müsnede'de denir ki: "Hadis sahihtir."

[67] Bûsîrî der ki: "Hadisi Müsedded rivayet etmiştir, ricali güvenilir kimselerdir. Ebû Ya'lâ da aynı şekilde rivayet etmiştir. (1/111)

[68] Bu hadisin bir kısmı ile önceki hadisin bir kısmı defalarca tekrar edilmiştir. Bkz. 777,   778,   750,   751,   877  no'lu  hadisler.   Hadisi  Bûsîrî  uzun  metniyle  "vasiyetler" bölümünde irâd etmiş ve şöyle demiştir: "Hadisi Müsedded ve Ebû Ya'lâ ravileri güvenilir olan bir senedle tahrîc etmişlerdir." (1/111)

[69] Bûsîrî der ki: "Hadisi el-Hâris. Dâvud b. el-Muhabber'den rivayet etmiştir ki, bu zât oldukça zayıftır." (2/2)

[70] Aynı başlık altında küçük bir bölüm daha Önce geçmişti, orada (2481) ve 2482 no'lu hadisler zikredilmişti.

[71] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[72] Bûsîrî hakkında herhang bir değerlendirmede bulunmamıştır, ravileri güvenilirdir.

[73] Bûsîrî der ki: "Hadisin ravileri güvenilir kimselerdir."

[74] Müsnede'de denir ki: "Hadisin isnadı hasendk, mevkuf olarak da rivayet edilmiştir." Bûsîrî ise şöyle der: "Hadisi Ebû Ya'lâ el-Mevsılî, ravileri güvenlir olan bir senedle rivayet ederken, Müsedded mevkuf olarak ve İbn Ebî Ömer ise merfû olarak rivayet etmişlerdir. (2/135) Bûsîrî hadisi bütünüyle hem Müsedded'in, hem de Ebû Ya'lâ'nın lafzıyla rivayet etmiştir, Müsedded'in lafzı bundan sonra zikredilecek olan rivayettedir.

[75] Bûsîrî der ki: "Hadisi Müsedded mevkuf olarak zikretmiştir."

[76] Bûsîrî, Muhammed b. Abdurrahman b. Ebî Leylâ'nın zayıf oluşuna binâen hadisi Zııyıf olarak değerlendirmiştir."

[77] Bûsîri der ki: "Hadisi Ahmed b. Menî' nıürsel olarak, Ali b. Zeyd b. Cud'ân'm zayıf oluşuna binâen zayıf bir senedle rivayet etmiştir." (2/136)

[78] Bûsırî der ki: "Hadisi İbnu Menî' merfü olarak içerisinde Yahya b. Ubeydullah'ın -ki zayıftır- bulunduğu bir senedle rivayet etmiştir."

[79] Ondan da İbn Hibbân Sflftftı'inde rivayet etmiştir. Hadisi Ibn Huzeyme de rivayet etmiştir, bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[80] Bûsîrî, el-Kelbî'nin zayıf oluşuna binâen hadisin senedini zayıf olarak değerlendirmiştir. el-Kelbî'nin adı Muhammed b. es-Sâib'dir. Müsnede'de şöyle geçer: "el-Kelbî metnıktur."

[81] Busırî der ki: "Hadisi Abd b. Humeyd sahth bir isnadla, Tayâlisî ise muhtasar bir Bâeh-   nakletmi?tir" el-Hafız, el-İsâbe'de şöyle der: "Harmele'nin hadisi Buhârî'nin d-' -Mufred'inde mezkûrdur, Tayâlisî'nin Müsned'inde ise hadis hasen bir isnadla "vayet edilmiştir/'

[82] Nahl 95-96

[83] Nahl sûresi, 95. ve 96. âyetler.

[84] Heysemî der ki: "Hadisi Taberânî tahrîc etmiştir ve senedinde tanımadığım bir râvî vardır."   (3/120)  Bûsîrî  ise  şöyle  der:   "Hadisi   Ebû  Ya'lâ,  bir  ravisinin  durmunun bulunmamasına binâen zayıf bir senedle rivayet etmiştir." (2/136)

[85] Heysemî der ki: "Bu hadisi Ebû Ya'iâ ve Taberânî tahrîc etmişlerdir. İkisinin de ricali, MeymCın b. Necîh -ki İbn Hibbân onu güvenilir kabul eder- hariç Sahih şartlarına uygundur." Bûsîrî der ki: "İkisi hadisi ceyyiâ bir isnâdla rivayet etmişlerdir; bkz. M. ez-Zevâid (8/138) ve el-îthâf (2/136). Aynı başlık altında Talha b. Muâviye es-Sülemî'nin hadisi vardır ki, onu İbn Ebî Şeybe rivayet etmiştir, ancak İbn Hacer onu gözardı etmiştir.

[86] Bûsîrî der ki: Hadisi eİ-Hâkim sahih addetmiştir, ancak durum onun dediği gibi değildir, zira Zebbân b. Fâid'i muhaddisler zayıf kabvl etmiştir. Heysemî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ ve Taberânî tahrîc etmişlerdir, senedinde Zebbân b. Fâid vardır ki, bu zâtı Ebû Hatim güvenilir kabul ederken, diğer muhaddisler onu zayıf telakki etmişlerdir." (8/137)

[87] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ, İbn İshâk'm müdellis bir râvi oluşuna binâen zayıf bir senedle rivayet etmiştir." Heysemî der ki: "Hadisin senedinde İbn İshâk vardır ki, bu zât  müdellis  olmasının  yanı  sıra  güvenilirdir,  diğer  ravileri   Sahih   şartına  uygun r&vilerdir. Ümmü Seleme'nin azadh kölesi "Nâ'im" ise saâûktur, şayet "Nuaym" ise ben böyle bir ismi tanımıyorum." (Mecma 8/138).

[88] Hadisin senedinde Kesîr b. Abdullah vardır ki, bu zât zayıftır, bunu Bûsîrî ifade etmiştir. (2/142)

[89] Bûsîrî burada hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/137) Heysemî der ki: "Hadisin senedinde İmrân el-Kattân vardır ki, bu zâtı İbn Hibbân tevsik ederken, daha başkaları zayıf addetmiştir." (Mecma 8/149)

[90] Bûsîrî hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî der ki: "Hadisin senedinde Yezîd b. Ziyâd vardır ki, bu zât zayıf olmakla beraber hadisi hasenâh." (Mecma 8/86)

[91] Bûsîrî hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır ve bu hadisi bir sonraki hadisle beraber tek hadis olarak değerlendirmiştir, oysa ikisi farklı iki tarikten rivayet edilen hadislerdir.

[92] Hadis zevâidden değildir, zira İbn Mâce ve İmâm Ahmed, hadisi farklı lafızlarla rivayet etmişlerdir, bundan dolayı Heysemî hadisi ez-Zevâid'de irâd etmiş ve şöyle demiştir: Hadisin senedinde Şurahbîl b. Sa'd vardır ki, bu zâtı İbn Hibbân güvenilir kabul ederken, muhaddislerin çoğu onu zayıf kabul etmiştir. Diğer ravileri ise güvenilir kimselerdir." (Mecma 8/157)

[93] Hepsinin senedlerinde Haneş diye tanınan Hüseyn b. Kays vardır ki, bu zât zayıftır. Bundan dolayı Bûsîrî senedi zayıf olarak değerlendirmiş ve sonra şöyle demiştir: "Ancak bu hadisi yalnız başına rivayet etmemiştir; zira hadisi Ebû Ya'lâ, Husnyn an İkrime tarikiyle tahrîc etmiştir. Hadisi Tirmizî muhtasar olarak rivayet etmiştir. (2/138)

[94] Humeydî, Müsned (2/370)

[95] Bûsîrî der ki: "Hadisi Müsedded ve el-Humeydî, ondan da el-Hâris, Murre'den rivayet etmiştir. Yine hadisi İbn Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ munkatı bir senedle Ümmü Saîd'den rivayet etmişlerdir."

[96] Bkz. el-Humeydî, Müsned (2/370).

[97] Fâid zayıf bir ravidir. Bûsîrî de onu zayıf olarak değerlendirmiştir.

[98] Bu hadisi el-Hâris mürsel olarak sahih bir senedle rivayet etmiştir, bunu Bûsîrî ifade etmiştir. Müsnede'de ise şöyle geçer: "Bu hadis mürseldir."

[99] Heysemî der ki: "Bu hadisi Taberânî rivayet etmiştir, senedinde Hasan b. Vâsıl vardır ki, bu zât el-Hasan b. Dînâr olup, hıfzının kötülüğünden {sûu'(-fııjz) dolayı zayıftır, bu hadisi ise basendir, en doğrusunu Allah bilir." (Mecmu 8/160)

[100] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[101] Heysemî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ rivayet etmiştir, senedinde Abdüsselâm b. Aclân vardır ki, bu zâtı Ebû Hatim güvenilir kabul ederken, İbn Hibbân: "Hata ve muhalefet eder"   demiştir.   Diğer  ricali   ise  güvenilir  kimselerdir."   (Mccma   8/162)   Bûsîrî   ise, Abdüsselâm'm zayıf oluşuna binâen hadisi zayıf olarak değerlendirmiştir. (2/139)

[102] Hadisi Taberânî de tahrîc etmiştir. Heysemî der ki: "Senedinde Leys b. Ebî Süleym vardır ki, bu zât müdellestir, diğer ricali ise güvenilir kimselerdir." (Mecma 8/160) Hadisin bir benzen el-İthâfta rivayet edilmiştir, ancak orada: "Leys zayıftır" denilmiştir.

[103] Hadisi   Bûsîrî,    el-Haccâc   b.    Ertât'm   zayıf   oluşuna   binâen   zayıf   olarak değerlendirmiştir. (2/160)

[104] Bûsîrî der ki: "İbn Eb Şeybe ve Ebû Ya'lâ'nm senedleri Abdullah b. Saîd el-Makburî'ye  dayanmaktadır  ki,  bu  zât1  zayıftır  (2/142).  Aynısı  ez-Zevâiâ'de  rivayet edilmiştir. (Mecma 8/22)

[105] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ, İbn Ebî'd-Dünyâ, Taberânî ve Bezzâr rivayet Emişlerdir, ravileri güvenilir kimselerdir."

[106] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ rivayet etmiştir, raviİerİ güvenilir kimselerdir." K /145) Heysemî ise şöyle der: "Hadisi Taberânî rivayet etmiştir, senedinde Ali b. Saîd b. eŞir vardır. Diğer ravileri Sahih ravilerindendir. (Mecma 8/22)

[107] Hadisi Ebû Ya'lâ, Kevser b. Hâkim'in zayıf oluşuna binâen zayıfhir Senedle rivayet etmiştir."

[108] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/145) Heysemî der ki: "Hadisi Taberânî tahrîc etmiştir, senedinde Abdullah b. Arâde vardır ki, Ebû Dâvud bu zâtı güvenilir kabul ederken, İbn Ma'în onu zayıf olarak değerlendirmiştir."

[109] Bûsîrî der ki: "Hadisi MÜsedded mürsel olarak rivayet etmiştir. Hadisin, Bezzâr'ın ve Tabcrânî'nin Enes'den rivayet ettikleri bir şahidi vardır."

[110] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[111] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[112] Bûsîrî, bu senedler üzerinde herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[113] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ahmed b. Menî' ve Ebu'ş-Şeyh b. Hayyân tahrîc etmiştir." Heysemî der ki: "Hadisi Taberânî tahrîc etmiştir, senedinde Abdülhamîd b. Ubeydullah b. Hamza vardır ki bu zât zayıftır." (Mecma 8/24)

[114] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî der ki: "Hadisi Taberâni ve Bezzâr rivayet etmişlerdir, senedinde Abdurrahman b. Ebî Bekir el-Cud'Anî vardır.

[115] Bûsîrî hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[116] Hadisi Abd b. Humeyd, Dâvud b. el-Muhabber'den rivayet etmiştir ki, bu zât zayıftır. Hadisin İbn Abbas'tan zayıf bir senedle rivayet edilen şahidi vardır, bunu el-Bûsîri ifade etmiştir. (2/145)

[117] Hadisin isnadında Talha b. Amr el- Hadramî vardır ki, muhaddisler bu zâtı zayıf kabul etmişlerdir. Hadis, el-Hâris'in Müsned'inde (1/314) de mevcuttur. Bkz. 1. cilt 1059 no'Iu hadis.

[118] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[119] Bu zât, İshâk'm Müsneâ'ıui, İshâk'tan rivayet eden kişidir. İsmi Abdullah b. Muhammed olup H. 305 yılında vefat etmiştir. Muhtemelen hadis, İshâk'm Müsned'me onun yaptığı ilavelerdendir.

[120] Senedinde Kevser b. Hakîm vardır ki bu zât zayıftır; bunu Bûsîrî ifade etmiştir. (3/155)

[121] Bûsîrî, hakkında bir değerlendirmede bulunmamış ve: "Bu hadisi, sahabeden bir grup tarafından rivayet edildi" demiştir. (2/152)

[122] Bûsîrî der ki: "Senedinde adı anılmayan bir ravi vardır. Hadisi Bozzâr, Müsned'inde muttasıl bir senedle tahrîc etmiştir. (2/152) Heysemî hadisi Ebu Ya'lâ'ya nisbet etmemiş ve şöyle demiştir: "Hadisi Bezzâr, Târik b. Amr b. Mâlik rivayetinden nakletmiştir; adı geçen Tarık'ı İbn Ebî Hatim zikretmiş; ancak onu ne güvenilir kabul etmiş, ne de cerhetmiştir; diğer ravileri güvenilir kimselerdir." (Mecnta 10/202)

[123] Bûsîrî der ki: "Ravileri güvenlir kimselerdir." Heysemî de aynı şeyleri söylemiştir. {Mecma 8/93)

[124] Bûsîrî, hakkında her hangi bir değerlendirmede bulunmamıştır (2/144). İsnadında âlid b. İlyâs vardır.

[125] Bûsîrî, Yahya b. Ubeydullah b. Abdullah b. Mevhib'in zayıf oluşuna binâen hadisin senedini zayıf olarak değerlendirmiştir. (2/162)

[126] Hadisi İbn Ebî Ömer, el-İfrîkî tarikiyle rivayet etmiştir ki bu zât zayıftır; bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[127] Müsnede'de şöyle geçmektedir: Hadis mürsel hasen'dir. Bûsîrî, hakkında her hangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/72)

[128] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ, Amr b. Husayn'dan tahrîc etmiştir ki, bu zât zayıftır. Hadisi İbnü'l-Cevzî uydurma hadisler arasında irâd etmiş ve: "Bu, Resûlullah (sallallahu aleyhi veseiiem)'den vârid olmayan bir hadistir" ifadesini kullanmıştır. (2/63)

Heysemî der ki: "Hadisi Ebu Ya'lâ, şeyhi Amr b. el-Husayn'dan rivayet etmiştir ki bu zat metruktür." (Mecma 5/116)

[129] Müsnede'de şöyle geçer: "Yahya b. Alâ çok zayıf bir ravidir. Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebu Ya'lâ, Yahya b. el-Alâ ve ondan rivayet eden ravinin zayıf olmasına binâen zayıf'bir senedle rivayet etmiştir." (2/72)

[130] Heysemî der ki: "İsnadı hasen'dir."

[131] Bûsîrî der ki: "Bu hadisi Ebu Ya'lâ, Bakiyye b. el-Velîd'in müdellis olması hasebiyle zayıf bir isnâdla tahrîc etmiştir." (2/161)

[132] Bûsîrî: "Hadisi Ahmed de tahrîc etmiştir" demiş ve derecesini beyan sadedinde her hangi bir şey söylememiştir. Heysemî der ki: "Hadisi Ahmed ve Ebu Ya'lâ rivayet etmişler; senedinde Ebu Ma'şer Nüceyh vardır ki bu zât leyyinü'l-hadîs'tir, diğer ravileri ise güvenlir kimselerdir." (Mecmn 8/57)

[133] Heysemî der ki: " Bezzâr ve Taberânî, beyiti bir hadis içinde zikretmişlerdir; ravileri Sahih şartlarına uygun ravilerdir." (Mecma 8/128)

[134] Câhiz, Kitabu'l-Hm/vâri'unda şu bilgiye yer vermektedir: "Derler ki: Meleklerden kimi insan, kimi öküz, kimi akbaba sûretindedir. Resûlullah (saliallahu aleyhi veseiiem)'in, Umeyye b. Ebi's-Sait'in bu şiirini tasdik etmesi bu bilgiyi teyit etmektedir. Bkz. Müsned, Ahmed Şâkir şerhi (4/89).

[135] Heysemî der ki: "Hadisi Ahmed, Ebu Ya'lâ ve Taberânî tahrîc etmişlerdir. Müdellis İbn İshâk dışındaki ravileri güvenilir kimselerdir." (Mecmn 8/128) Bûsîrî bu ve bundan önceki hadisi tek bir hadis şeklinde zikretmiş ve şöyle demiştir: "Öteki Ebu Bekir'in, bu ise Ebu Ya'lâ'nın lafzıdır."

[136] Bûsîrî der ki: "Hadisi el-Hâris rivayet etmiştir, ravileri güvenilir kimselerdir." (2/161)

[137] el-îthaf ta böyle geçmekle beraber: "Ruhsat verdi yerine ruhsat vermedi " ifadesi yer almaktadır ki, böylece ifade olumludan olumsuza dönüşmüş olmaktadır. Dolayısıyla bu rivayet ile İthafta yer alan rivayetin ikisi ez-Zevâid ve Keşfıı'l-Estâr'da yer alan ifade ile Çelişmektedir, zira ikisinde ifade şöyle yer almaktadır:     "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem), biri Ehl-i Bedir, diğeri ise Âmir ve Alkame hakkında olan A'şâ'ya ait iki kaside "ariç olmak üzere Cahiliye şiirine ruhsat verdi." Bunu Bezzâr, Ebû Ya'lâ'nın isnadının aynısıyla rivayet etmiştir.

[138] Bûsirî, hakkında her hangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî der ki: Senedinde tanımadığım râviler vardır." (Mecnın 8/120).

[139] Heysemî der ki: "Hadisin senedinde Abdurrahman b. Sabit b. Sevbân vardır ki, ve bir grup muhaddis onu güvenliir kabul ederken, İbn Ma'în onu zayıf olarak değerlendirmiştir. Diğer râvileri Sah'th raviieridir." (Mecnın 8/122). Bûsîrî, hadis hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[140] Heysemî   der   ki:   "Hadisi   Ahmed   ve   Bezzâr   rivayet   etmişlerdir.   İsnadında Huşeym'in hocası Ebu'1-Cehm vardır ki bu zâtı tanımıyorum. Diğer râvileri Sahih ricâlindendir." (Mecma 8/119).

[141] Bûsirî der ki: "Hadisi el-Hâkim, ondan da Beyhakî rivayet etmiştir." (2/150)

[142] Hadis mürseldir.

[143] Bûsîrî der ki: "Hadisi Müsedded ve Nesâî (Sünen el-Kübrâ'deı) rivayet etmiştir. Senedleri, Ali b. Zeyd b. Cud'ân'a dayanmaktadır ki, bu zât zayıftır. (2/154) Hadisi Ahmed, uzun bir hadis içerisinde başka bir lafızla rivayet etmiştir. Heysemî der ki: 'Ahmed'in isnadında yer alan râviler Sahih raviieridir. {Mecma 8/18)

[144] Heysemî der ki: Hadisi Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Taberânî tahrîc etmişlerdir. Taberânî ve   Ebu   Ya'la'nm   ravileri   güvenilir   kimselerdir.   Ahmed'in   ravileri   arasında   adı anılmayan   bir   ravi   vardır,   diğer   ravileri   güvenilir   kimselerdir.   (Mecma   10/298) Müsneâe'de denir ki: "Hadisi, Buhârî Farilinde, Ali b. el-Medînî'den, o da Muallâ b. Mansûr'dan rivayet etmiştir."

[145] Bûsîrî der ki: "Ravileri güvenilir kimselerdir."  (2/150) Hcysemi ise şöyle der: "Senedinde İbn Ebi'z-Zinâd vardır ki, bu zât bir çok muhaddis tarafından zayıf olarak değerlendirilmiştir. Diğer ravileri Sahîh ravilerindendir." {Mecma 8/69)

[146] Bûsîrî der ki: "Hadisi Müsedded mu'dfli olarak rivayet etmiştir, ravileri güvenilir kimselerdir." (2/142)

[147] Bûsîrî   der   ki:   "Hadisi   Müsedded   ve   el-Hâris,   bir   ravismm   durumunun bilinmemesine binânen zayıf bir senedle rivayet etmişlerdir. Tırmizî de hadisi tahne etmiş ve hasen olarak değerlendirmiş, ancak:  "Bişr baş ve orta parmağını hare* ettirerek" ifadesini zikretmemiştir. (2/142)

[148] Hadisi el-Hâris, Abdülazîz b. Ebân'dan rivayet etmiştir.

[149] Müsnede'dc denir ki: "Hadisi Ahmed b. Menî, Süvcyd b. Nasr'dan, o İbnu'l-Mübarek'ten, o da el-Müsennâ b. es-Sabbâh'dan, Amr b. Şuayb'dan rivayet etmiştir.

[150] Hadisi Ahmed b. Menî', Yûsuf b. Atiyye'den rivayet etmiştir ki, bu zâtın zayıf olduğu konusunda muhaddisler hem fikirdir. Bunu Bûsîri ifade etmiştir. (2/143).

[151] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebu Yâ'lâ, Ali b.Urve'nin zayıf oluşuna binâen zayıf bir senedle rivayet etmiştir." (2/143)

[152] Bunlar İbn Hacer'in ifadeleridir.

[153] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/140)

Heysemî ise şöyle der: "Hadisin senedinde es-Scrî b. İsmail vardır ki, bu zât metruktür." (4/313), Heysemî hadisi Ebû Yâ'lâ'ya nispet etmiştir, Hadisin, Enes'den rivayet edilen bir şahidi vardır ki, bunu Heysemî, Taberânî'ye nispet ederek rivayet etmiştir.

[154] Hadisi Ebû Yâ'lâ tahrîc etmiştir. Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Hadisi Heysemî de tahric etmiş ve Bezzar ile Ebu Yâ'lâ'ya nispet etmiş ve şöyle demiştir: "Güvenilir olan Meymûn b. Aclan   hariç Sahîh ravilerine sahiptir. (Mecma 8/173)

[155] Bûsîrî der ki; "Senedinle Yezîd er- Rakkâşî vardır ki, bu zât zayıftır." (2/140)

[156] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî ise şöyle der: "Hadisi Ebû Yâ'lâ rivayet etmiştir, senedinde Yûsuf b. Atiyye yer almıştır ki, bu zât mekrûktuv." (8/14)

[157] Bûsîrî  der  ki:   "Hadisi  el-Hâris  ve  eş-Şihâb'mda  el-Kudâî,  Talha  b.  Amr  el-Hadramî'nin zayıf oluşuna binâen zayi/bir senedle rivayet etmişlerdir." 2/140). Heysemî ise şöyle der: "Hadisi Bezzâr ve Taberânî rivayet etmişlerdir. Bezzâr şöyle demiştir: "Bu konuyla ilgili snhîh hadis vârid olduğu bilinmemektir." (Mecmu 8/175)

[158] Benzer bir rivayet el~İthâf ta mevcuttur, Hadisi İthafta olduğu gibi Mâlik de rivayet etmiştir. Aynı şekilde Taberânî, İbn Abbas'dan tahrîc etmiştir ki, Kenz'de de böyle geçmektedir. (2/27). Ayrıca İbn Mâce hadisi Enes ve İbn Abbas'dan tahrîc etmiştir. (s.318)

[159] Bûsîrî der ki: "Hadisin senedinle adı anılmayan bir ravi vardır. Hadisi Ebu Yâ'lâ muttasıl bir senedle tahrîc etmiştir ve lafzı şöyledir: "Bu ümmetten ilk kaldırılacak utanma duygusu ve emânettir." (2/144)

[160] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/144)

[161] Hadisi Ebû Yâ'lâ muhtasar olarak, Muhammed b. Cami el-Attâr'dan rivayet etmiştir ki, bu zât zayıftır. Ebû Yâ'lâ hadisi uzun bir lafızla en-Nevvâs'tan tahrîc etmiştir. Bûsîrî der ki: "Senedinde inkıta vardır." (2/17) Heysemî de Muhammed b. Camî el-Attâr'ı zayıf olarak değerlendirmiştir. (Mecma 8/81)

İbn Hacer, Müsnede'de der ki: "Yahya b. Ebî Zaide ona muhalefet ederek hadisi Dâvud'dan, o da Şehr'den mürsel olarak rivayet etmiştir, mahfuz olan da budur. Aynı Şekilde Abdullah b. Osman b. Huseym muhalefet ederek hadisi Şehr b. Havşeb'den, o da Esma binti Yezîd'den rivayet etmiştir. Ayrıca İsmâîl b. Ayyaş, İbn Huseyn'den hadisi daha detaylı olarak rivayet etmiştir."

[162] İthafta: "Sakın sizi yalana sevk etmesin" şeklinde yer alırken, Ahmed'in Müsned'inde: "Sizi yalana sevk eden şey nedir?" şeklinde yer almıştır. Ahmed hadisi uhülaflı bir ravi olan Şehr b. Havşeb tarikiyle muhtasar olarak rivayet etmiştir, bunu Heysemî ifade etmiştir. (Mecma 1/142)

[163] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ, Taberânî, İbn Hibbân (Sahîh'inde) ve Beyhakı rivayet etmişlerdir." (2/152). Heysemî ise şöyle der: "Hadisin senedinde Ziyâd b. el-^lünzir vardır ki, bu zât yalancıdır." (8/91) Ayrıca orada ifadesi: "Kabir azabtndandır" Şeklindedir.

[164] Bûsîrî der ki: "Senedinde adı anılmayan bir râvi vardır."

[165] Bûsîrî der ki: "Ravileri güvenilir kimselerdir." (2/154)

[166] Bûsîrî der ki: "Hadisi İbn Hibbân (Salih'inde) tahrîc etmiştir.'' (3/101)

[167] Bûsîrî der kî: "Hadisi, el-Hâris, Vâkidî'den rivayet etmiştir ki, bu zât zayıftır." 63

[168] Bûsîrî, Tayâlisî'nin isnadı hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[169] Hadisi aynı şekilde Taberânî de tahrîc etmiştir. Hepsinin isnadında Musa b. Ubeyde vardır. Heysemî der ki: "Bu zât metrûktm." (Mecma 8/79) Hadisi Bezzâr, Enes hadisinden rivayet etmiştir, senedinde Abdurrahman b. Ömer el-Amrî vardır ki, bu zât ta metruktür. Yine hadisi Taberânî, Ebû Umâme'den rivayet etmiştir, senedinde Abdullah b. Hafs (Ebû Umâme'nin dostu) vardır ki, bu zâtı tanımıyorum. Bunu Heysemî ifade etmiştir. (8/80)

[170] Hadisi Taberânî ve Bezzâr da rivayet etmişlerdir, hepsinin senedinde Abdurrahman b- Ziyâd b. En'um el-Efrikî vardır ki, bu zât zayıftır.

[171] Aynısı el- İthafta mevcuttur. (2/156)

[172] Bûsîrî der ki: "Hadisi el-Humeydî ve İbn Ebî Ömer şu lafızla rivayet etmişlerdir: "Abdullah b. Ca'fer şöyle dedi: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) benim ve Abdülmuttaİib'in oğullarından bir çocuğun yanından geçti ve bizi bineğine aldı. Bineğin üzerinde üç kişi olduk." (2/159)

[173] Hadisin senedinde Safiye'nin yeğeni Rufey' vardır, Heysemî der ki: "Ben onu Almıyorum, senedin diğer râvileri güvenilir kimselerdir." (Mecmn 9/252)

[174] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[175] Bûsîrî der ki: "Hadisi Müsedded tahrîc etmiştir. Müsedded hadisi, ismi anılmayan bir râvinin yer aldığı bir senedle tahrîc etmiştir." (2/159)

[176] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Dâvud Simm'inde Nesâî de Amelu'i-Yevm ve'l-Leyle'âe muhtasar olarak rivayet etmiştir." Bûsîrî isnadı hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Senedinde Haram b. Osman ve ondan rivayet eden bir zât vardır.

[177] Heysemî der ki: "Senedinde Osman b. Matar vardır ki, bu zât zayıftır." (Mecma 8/195)

[178] Bûsîrî der ki: "Râvileri güvenilir kimselerdir." (2/149)

[179] Bûsîrî der ki: "Râvileri güvenilir kimselerdir."

[180] Hadis mürseldir, râvileri güvenilir kimselerdir, bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[181] el-Hâris, hadisi Vâkıdî'den rivayet etmiştir ki, bu zât zayıftır. Bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[182] Bûsîrî şu ilavede bulunmuştur: "Bezzâr da hadisi rivayet etmiştir." Ancak Bûsîrî, hakkında herhangi bir hükümde bulunmamıştır. Heysemî hadisi sadece Bezzâr'a nisbet etmiş ve şöyle demiştir: "Senedinde Dirâr b. Sard vardır ki, bu zât zayıftır."

[183] Bûsîrî der ki: "Râvileri güvenilir kimselerdir." (2/149).

[184] Bûsîrî der ki: "Râvileri güvenilir kimselerdir."

[185] Bûsırî der ki: "Râvileri güvenilir kimselerdir."

[186] Râvileri güvenilir kimselerdir.  Bûsîrî hakkında herhangi bir  değerlendirmede bulunmamıştır.

[187] Bûsîrî der ki: "Senedinde ismi anılmayan bir râvi vardır." (2/149)

[188] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî der ki: "Ishâk b. Ebi İsrail -ki güvenilir kimsedir- hariç, râvileri Sahih ravilerindendir." {Mecma 8/41)

[189] Hadisi Ebû Ya'lâ, hocası Cubâre b. Muğallis'ten rivayet etmiştir ki, bu zât zayıftır. Ancak İbn Nümeyr bu zât ile ilgili olarak şöyle der: "Sadûktur." Heysemî ise şöyle der: Râvileri güvenilir kimselerdir." (Mecma 8/98)

[190] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.

[191] Bûsîrî,  Muhammed  b.  Abdurrahman b.  cl-Mucebbor'in  zayıf oluyuna binâen senedini zayıf olarak değerlendirmiştir.

[192] Heysemî der ki: "Senedinde tanımadığım râviler vardır." (8/195) Hadisi Heysemî, Cabir'in rivayetinden tahric etmiştir, isnadında metruk râvi vardır. Aynı şekilde Heysemî hadisi İbn Abbas rivayetinden irâd etmiştir, isnadı ihtimallidir. Ayrıca hadisi Ebû Hureyre'den irâd etmiştir; isnadında metruk bir râvi vardır. Keza Ye^îd b. Husayfe'den, o babasından, o da dedesinden tahric etmiştir, problemli bir isnâddır." (Mecma 8/195)

[193] Bûsîrî der ki: "el-Haccâc zayıftır."

[194] Bûsîrî der ki: "Senedinde zayıf biri olan Abdullah b. Saîd el-Makburî vardır." (2/162) Taberânî hadisi Ebû Hadrad'dan ve Abdullah b. Ebî Hadrad'dan rivayet etmiştir, her ikisinin isnadında Abdullah b. Saîd vardır. Muhtemelen isimlerde bir telaffuz sorunu vardır.

[195] İsnadlarında Mûsâ b. Ubeyde er-Rabezî vardır ki, bu zât zayıftır. Bûsîrî der ki: "Hadisi Abd b. Humeyd de rivayet etmiştir. Heysemî hadisi Taberânî'ye nisbet etmiş ve Şöyle  demiştir:"Senedinde  Mûsâ  b.  Ubeyde  er-Rabezî  vardır  ki,  bu  zât  zayıftır." Ofeanau'z-zeuâid 8/31)

[196] Bûsîrî der ki: "Senedinde Abdullah b. Saîd vardır ki, bu zât çok zayıftır."

[197] Müsncde'mn lafzı şöyledir: "Abdullah b. Saîd zayıftır." Bûsîrî der ki: "Hadisin isnadı el-Makburî'ye dayanmaktadır ki, bu zât zayıftır." (2/148)

[198] Aynı hadis el-İthâf ta mevcuttur, orada hadis İbn Ebi Şcybe'ye de nisbet edilmiştir.

[199] Bûsîrî şu ilavede bulunmuştur: "Tirmizî hadisi hasen olarak değerlendirmiştir. Hadisi İbn Hibbân Sahîh'inde Ebû Hureyre'den rivayet etmiştir."

[200] Müge'nin ibaresi şöyledir. "Ebû Harun zayıftır." Bûsîrî ve Heysemî de hadis. zayıf olarak değerlendirmişlerdir. {Mecmau'z-zevâiâ 8/31)

[201] Bu, Tirmizî'nin lafzıdır. Ebû Ya'lâ'mn lafz. ise, ez-Zevâid ve el-Ithâftz geçtiği üzere Şöyledir: "Selâmla başlamayan kimseye izin vermeyin." Bûsîrî der ki: "Bu ifade hem yeme , hem de başka hususlarda müsaadeyi/izni yasaklamaktadır." Heysemî der ki:   Haaıs senedinde tanımadığım râvi vardır." {Mecmau'z-zevâiâ 8/32) Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/148)

[202] Hadisi el-Hâris mevkuf olarak rivayet ederken, Bezzar sohîh bir isnâdla tahrîc etmiştir.  İbn Hibbân da hadisi S«'inde tahrîc etmiştir. Bunu Busırı ı etmiştir. (2/140)

[203] İthafta böyle geçmektedir. ez-Zevâid'de ise ibare: "Adanı kayırma/torpil" şeklinde yer almaktadır. Heysemî der ki: "Hadisi Ahmed ve Ebû Ya'lâ rivayet etmiştir."

[204] Bûsîri der ki: "Hadisi İbn Menî' sahih bir isnâdîa rivayet etmiştir. Bezzâr ise hadisi mânâ olarak Zübeyr hadisinden tahrîc etmiştir. Heysemî der ki: "İsnadı ceyyid'dir." (Mecmau'z-zevâid 8/30)

[205] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ, senedinde Ali b. Zeyd b. Cud'ân'm bulunduğu bir senedle rivayet etmiştir. Hadisi Tirmizî de çok kısa bir metinle rivayet etmiştir.

[206] Bûsîrî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir. (2/149)

[207] Bûsîrî,    Mücâlİd   b.    Saîd'in   zayıf   oluşuna   binaen   senedini    zm/r/   olarak değerlendirmiştir. (2/142)

[208] Bûsîrî,   Durust   b.   Hamza'nm   zayıf   oluşuna   binaen   isnadım   zayıf   olarak değerlendirmiştir.

[209] Bûsîrî der ki: "Senedinde İbn Cud'ân vardır ki, bu zât zayıftır." (2/142)

[210] Hadisi Ebû Ya'lâ, Cubâre b. el-Muğallis'den rivayet etmiştir ki, bu zât zayıftır. Bunu Bûsîrî ifade etmiştir.

[211] Bûsîrî ise şöyle der: "Hadisi el-Hâris, hasen bir senedle mürsel olarak rivayet etmiştir." (2/73)

[212] Bûsîrî der ki: "Hadisi Müsedded mürsel olarak rivayet etmiştir."

[213] Bûsîrî, Mûsâ b. Ubeyde er-Rabezî'nin zayıf oluşuna binaen hadisin senedini zayıf olarak değerlendirmiştir." (2/152)

[214] Bûsîrî der ki: "Senedinde adı zikredilmeyen bir râvi vardır." (2/152)

[215] Bûsîrî hadisi, Müsedded, Ahmed, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve Ebû Ya'lâ'ya nisbet etmiş ve isnadı hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî ise hadisi Ahmed'e nisbet etmiş ve şöyle demiştir: "Senedinde Şehr b. Havşeb vardır ki, bu zâtı birden çok muhaddis güvenilir kabul eder." (8/93)

[216] Müsnede'de ve Mecmau'z-zevâid'de ifade edildiği gibi hadis Ebû Ya'lâ'ya da nisbet edilmiştir. Heysemî der kî: "Senedinde İsmail b. Müslim el-Mekkî vardır ki, bu zât zayıftır." (8/95)

[217] Hadisi Heysemî ve Bûsîrî, Ebû Hureyre hadisinden rivayet etmişlerdir, ikisi hadisi Ebû Ya'iâ'ya ve Taberânî'ye nisbet etmişlerdir. Ayrıca Bûsîrî hadisi İbn Menî'a da nisbet etmiştir. Hadisle ilgili olarak şöyle demişlerdir: "Senedinde Muhammed b. Ebî Humeyd vardır ki, bu zât çok zayıftır." Bkz. Mecmuu'z-zevâiâ (8/94); el-İthâf (2/152).

[218] Hadisi   müellif   Müsnede'de,   el-Hâris'in   bir   adamdan,   onun   da   Anbese   b. Abdurrahman'dan, mürsel veya mu'dnl olarak yaptığı rivayet ile tahric etmiştir. Bûsîrî ise hadisi Muâz b. Cebel hadisinden rivayet etmiş ve Ahmed b. Menî'ye nisbet etmiştir. Bûsîrî, el-Müsennâ b. es-Sabbâh'm zayıf oluşuna binaen hadisin senedini zayıf olarak değerlendirmiştir. (2/152) Heysemî ise hadisi Taberânî'nin rivayeti ile irâd etmiş ve şöyle demiştir: "Senedinde Ali b. Asım vardır ki, bu zât zayıftır." (2/94)

[219] Hadisi Müsedded mevkuf olarak rivayet etmiştir, râvileri güvenilir kimselerdir, hadisin,   Müslim'in  ve  daha başka  muhaddislerin  Ebû  Hureyre'den  rivayet  ettiği hadisten bir şahidi vardır. Bunu Bûsîrî ifade etmiştir. (2/152)

[220] Bkz. Hadis no 2562.

[221] Sak'ab b. Züheyr hadisi Zeyd b. Eşlem kanalıyla İbn Ömer'den olmak üzere farklı bir tarikle rivayet etmiştir.

[222] Bûsîrî der ki: "Hadisi Bezzâr ve el-Hâkim de rivayet etmişlerdir. el-Hâkim sahîh olarak değerlendirmişlerdir." (3/12)

[223] Bûsîrî hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır, hadisin senedinde Talha b. Amr vardır ki, bu zât el-Mekkî'dir ve çok zayıftır, hatta metruktür. Hadisi Heysemî, Taberânî'nin rivayetiyle îrâd etmiş ve şöyle demiştir: "Senedinde Talha b. Amr vardır ki, bu zât metruktür." (Mecnıau'z-zevâid 8/84)

[224] Hadisi eİ-Hâris b. Ebî Usâme rivayetiyle 2551 no'da zikredilmişti, ancak orada "ağır başlılık" yerine "güzel ahlâkla" ifadesi yer almaktadır.

[225] Hadisi el-Hâkim de rivayet etmiştir.

[226] Bûsîrî der ki: "Hadisi el-Hâris sahîh bir senedle rivayet etmiştir. » (2/154). Heysemî ise şöyle der: "Hadisi Ahmed ve Bezzâr Snhîh şartlarına uygun râvilerle rivayet etmişlerdir." (Mecmau'z-zevâid 8/82)

[227] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Hadisi el-Hâris, Abdülaziz b. Ebân'dan rivayet etmiştir ki, bu zât çok zayıftır.

[228] Hadisin Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)'e isnâd edilen kısmını İmam Müslim ve Tirmizî (3/144), İbrâhîm b. Alkame tarikiyle İbn Mes'ûd'dan rivayet etmişlerdir. Hadisin aslı ve merfû olan kısmı zevâidden değildir. Zevâidden olan İçerisinde yer alan kıssadır.

[229] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamış ve hadisi, az bir lafız değişikliği ile Bezzâr'a da nisbet etmiştir. (2/148) Heysemî der ki: "İsnadında el-Minhâl b. Halîfe vardır ki, bu zâtı Ebû Hatim, Ebû Dâvud ve Bezzâr güvenilir kabul ederler, hakkında başka şeyler söyleyenler de vardır." (Mecmau'z-zevâid 3/135)

[230] Bûsîrî der ki: "Meufcû/tur, râviİeri güvenilir kimselerdir." (2/162)

[231] Bûsîrî der ki: "Hadisi el-Hâris, Vâkidî'den rivayet etmiştir, zayıftır." (2/162)

[232] Bûsîrî der ki: "Râviİeri güvenilir kimselerdir." (2/159) Hadisi Buharî, et-Târih'inde muhtasar olarak rivayet etmiştir.

[233] Bûsîrî der ki: "Râviİeri güvenilir kimselerdir." (2/142)

[234] Bûsîrî der ki: "Hadisi aynı zamanda İbn Hibbân Sahih'inde tahrîc etmiştir."

[235] Bûsîrî hadisi, İbn Ebî Ömer'e ve Abd b. Humeyd'e de nisbet etmiş ve: "Râvileri güvenilir kimselerdir" demiştirb. (2/149)

[236] Bûsîrî der ki: "Râvileri güvenilir kimselerdir." (2/162)

[237] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/144)

[238] Bûsîrî der ki: "Râvileri güvenilir kimselerdir." (2/159)

[239] îbn Hacer şöyle der: "Derim ki: Bu sahih bir hadis olup, Nesâî bu hadisi Amelu'l-yevm ve'l-leyle kitabında Kuteybe kanalıyla Süfyan'dan rivayet etmiştir. Aynı şekilde hadisi  Buhârî  ve  Müslim  ile  daha  başka  muhaddisler  Yûnus  b.  Yezîd'den,o  ez-Zührî'den, o da Ebû Umâmc b. Sehl b. Huneyf den, o da babasından rivayet etmişlerdir, hadislerin ikisi de sahihtir. Ebû Umâme, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesdlem)'i hem bizzat görmüş, hem de O'ndan rivayette bulunmuş bir râvidir, babası da sahabidir."

[240] Bûsîrî, Muhammed   b. Ebî Leylâ'nın zayıf oluşuna binaen hadisin senedini zayıf olarak değerlendirmiştir.

[241] Bûsîrî hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Heysemî ise şöyle der:  "Hadisin ricali/râvileri güvenilir bir râvi  olan  Hassan  b.  Küleyb hariç,  Sahîh şartlarına uygun râvilerdir." (Mecmau'z-zevâid 8/91}

[242] Bûsîrî, hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/144) Heysemî der ki: "Hadisi Taberânî rivayet etmiştir, râvileri güvenilir kimselerdir." {Mecmau'z-zevâid 8/64) Hadisin merfû olan kısmı: "Allah Teala kötü söz söyleyenden hoşlanmaz" şeklindedir.

[243] Bûsîrî der ki: "Hadisi İbn Menî' munkatı bir senedle rivayet etmiştir. Hadisi Bezzâr da tahrîc etmiştir, râvileri güvenilir kimselerdir." (Mecmau'z-zevâid 8/73)

[244] Aynı zamanda Bezzâr da hadisi tahrîc etmiştir, bunu Bûsîrî ifade etmiş ve hadis ile ilgili her hangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. (2/151) Heysemî der ki: "Hadisi Bezzâr ve Taberânî rivayet etmişlerdir. Bczzâr'm isnadında: Müslim b. Hâlid ez-Zenci vardır kî, bu zâtı hem İbn Hibbân, hem de başka muhaddisler güvenilir kabul etmişlerdir, aynı zamanda bu zâtta zaaf/zayıflık vardır, diğer râviler güvenilir kimselerdir." {Mecmnu'z-zevaid 8/77)

[245] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ ve Bezzâr rivayet etmişlerdir." Heysemî der ki: "Bezzâr'ın isnadında Süveyd b. İbrâhîm vardır ki, bu zâtı İbn Adiy güvenilir kabul eder, ancak bu râvide zaaf mevcuttur, diğer râviler' Sahîh şartlarına uygundur." (Mecnıau'z-zevâid 8/77)

[246] Bûsîrî der ki: "Hadisi Ebû Ya'lâ ve İbn Ebi'd-Dünyâ ceyyid bir senedle rivayet etmişlerdir." (2/151) Heysemî der ki; 'Hadisi Taberânî benzer lafızlarla rivayet etmiştir, Ebû Ya'lâ'nın râvileri Sahîh şartlarına uygundur." (Mecmaıı'z-zevâid 8/77)

[247] Hadisi Taberânî de Enes'ten aynı ifadelerle nakletmiştir. Heysemî: "Senedinde yer Bakiye müdellistir. Kalan râvileri ise güvenilir kimselerdir" demiştir. (Zevâid, VIII, 89)

[248] Hadisi "İnsanları yakından tam, onlardan nefret edersin" ifadesiyle nakleden Bûsîrî, b.  el-Velîd'in  tedlis yapması  sebebiyle  senedini zayıf görmüştür.  (II,  160) ysemîise demiştir ki: "Bunu Taberânî de rivayet etmiş olup senedinde yer alan Ebû ekır b. Ebî Meryem zayıftır." (VIII, 90) Ben derim ki: Bu zât Ebû Ya'lâ'nın senedinde de geçmiştir.

[249] Recez, meşhur bir şiir türüdür.

[250] Dusırı  demiştir  ki:   "Bunu  İshâk hasen bir  ravi  zinciri  ile  rivayet  etmiş  olup '«'da geçen Muğîre hadisi bunun şahididir. Ayrıca Ebû Ya'lâ ve Sahîh'İnde İbn ırı Ebû Hureyre'den tahrîc etmişlerdir." (II, 153)

[251] Bûsîrî demiştir ki: "İbn Hİbbân'ın Snhîh'mdc naklettiği Muğîre b. Şu'be hadisi bunun şahididir"

[252] Bûsîrî, Ömer b. Râşid'in zayıflığı sebebiyle hadisin senedini zayıf görmüştür. (II, 152) Ben derim ki: Zevâid'de belirtildiği üzere Ebû Ya'lâ'nın Aişe'den rivayet ettiği ve fakat müellifin ihmal ettiği, ayrıca Bezzâr'ın Ebû Hureyre'den ve Taberânî'nin Yusuf b. Abdullah b. Selâm'dan rivayet ettiği hadisler bunun şahididirler"

[253] Bûsîrî hadisin durumunu açıklamamıştır. Ancak senedi, Ebân'ın Enes'ten rivayeti Şeklinde olup Eban (b. Ebî Ayyaş) metruktür.

[254] Bûsîrî yorum yapmamıştır. (II, 154)

[255] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ ve Taberânî rivayet etmiş olup senedinde tanımadığım biri vardır." (X, 271).

[256] Bûsîrî hadisin senedi hakkında yorum yapmamış, sadece Ebû Dâvud, Nesâî ve sahih hükmüyle Hâkim'in rivayet ettiği Büreyde b. el-Husayb hadisinin bunun şahidi olduğunu söylemiştir. (II, 154)

[257] el-İthâfta "Heybetli biri olup kulağında sağırlık vardı" ilavesi yer almıştır.

[258] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu el-Hâris, Halil b. Zekeriyâ'dan nakletmiştir ki, zayıf biridir"

[259] Bkz. 1811 nolu hadis.

[260] Yezîd er-Rakkâşî'nin zayıf olması dolayısıyla senedi zayıftır. Bkz. Bûsîrî, II, 153.

[261] Senedini Bûsîrî de sahih kabul etmiştir.

[262] Bkz. 2565 nolu hadis.

[263] Bûsîrî, hadis hakkında yorum yapmamıştır. Ama senedi ceyyiddir.

[264] Bûsîrî, tabii ve ravisinin tanınmaması nedeniyle hadisin senedini zayıf görmüştür.

[265] Bûsîrî   demiştir   ki:   "Senedinde   yer   alan   Bişr   b.   Süleyman'ın   biyografisine rastlamadım. Ama kalan ravileri güvenilir kimselerdir." (II, 140)

[266] Bûsîrî "Bunu İbn Menî', İbn Hanbel, Abd b. Humeyd rivayet etmiştir" deyip, değerlendirme yapmamıştır. Heysemî ise: "Bunu Bezzâr tahrîc etmiş olup senedinde yer alan Fadl b. Bişr'i İbn Hibbân güvenilir görürken, başkası zayıf saymıştır. Kalan ravileri ıse güvenilir kimselerdir" açıklamasını yapmıştır. (Mecmu VIII, 165). Ben derim ki: Fadl b. Bişr Abd b. Humeyd'in senedinde de geçmiştir. Heysemî hadisi, Ahmed b. Hanbel'e nispet etmemiştir.

[267] Bûsîrî yorum yapmamıştır.

[268] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu el-Hâris zayıf bir senetle mürsel olarak rivayet etmiştir. Zira senedindeki İbn Lehî'a zayıftır." (II, 140)

[269] Bûsîrî demiştir ki: "Senedindeki Mes'ade b, el-Yesa' zayıf biridir."

[270] Bûsîrî, hadis hakkında açıklama yapmazken Heysemî demiştir ki: "Bunu uzun metniyle Ahmed b. Hanbel ve bir kısmını Ebû Ya'lâ tahrîc etmiş olup ravileri Sahîh'in ravileridir. Ancak Abâye b. Rifâ'a Ömer'den hadis işitmemiştir." {Mecma VIII, 168) Ben derim ki: Bunu ayrıca İbnü'l-Mübarek de K. ez-Zühd'de nakletmiştir.

[271] Bûsîrî, hakkında değerlendirme yapmazken Heysemî demiştir ki: "Bunu Taberanı rivayet etmiş olup senedinde Abbâd b. Musa es-Sa'dî vardır. İbn Ebî Hatim Abbâd b. Musa'yı  {el-Cerh'te)  zikretmiş  otup  kendisinden  iki  hadis  rivayet  edilmiştir.  Eğer İradaki Abbâd, İbn Musa ise hadisin bütün ravileri güvenilir kimselerdir. Değilse, bu zâtı tanımıyorum." (Mecma VIII, 65) Bu zâtı İbn Ebî Hâtim'in zikrettiği gibi İbn Hacer de et-Tehzib'dç zikretmiştir. Kendisinden Bundar ve Ebû Musa rivayette bulunmuştur. Yme Jon Hibbân es-Sikât'ta zikretmiştir.

[272] Bûsîrî yorum yapmamıştır.

[273] Heysemî demiştir ki: "Senedinde yer alan İmran b. Hâlid el-Huzâ'î zayıftır" (VHL 174) Ayrıca bkz. el~İthâf.

[274] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu el-Hâris sahîh bir senetle mürsel olarak rivayet etmiştir/ (II, 140)

[275] Bûsîrî  bunu   İbn   Ebî   Şeybe'nin   rivayet   ettiğini   söylemiş,   bir   değerlendirme yapmamıştır. Hadisi ayrıca Ahmed b. Hanbel, el-Edebü'l-müfred'de Buhârî ve İbn Mâce n Ömer'den nakletmişlerdir. Tirmizî ise Hz. Peygamber'in ashabından bir şeyhten vayet  etmiş  olup  senedi hasendir.  İbn  Hacer  ve  ondan  naklen el-Münâvi böyle demiştir. Dolayısıyla hadisin zevâid arasında zikri doğru değildir. Aynısı Tirmizî (nin ve  Ahmed b.  Hanbel'in Müsned'inde de  geçmiştir.  Ancak müellif mazur İtebilir.  Çünkü  burada  sahabi  müphemdir.  Muhtemeldir  ki  bu  İbn  Ömer  ve rmızı'nin rivayetinde işaret edilenden başkasıdır. Bu durumda hadis İbn Hacer'in ma uygnn olur. Çünkü ona göre, bir sahabiden rivayet edilen hadisi, eğer hadis rnuellifi başkasından nakletmişlerse, o zevâiddendir. Bkz. cilt. II, s. 5.

[276] Bûsîrî bunu Müsedded'in hasen bir senetle mevkuf olarak naklettiğini söylemiştir. (II, 157) Ben derim ki: Bunu Taberânî, İbn Ömer'den merfû olarak nakletmiş olup senedinde zayıf biri olan Cernîl b. Zeyd vardır. Yine Abdullah b. Amr'dan nakletmiştir ki, onun senedinde de yine zayıf biri olan Muhammed b. Kesîr yer almıştır. Bkz. Heysemî, Mecma X,88.

[277] Ravileri güvenilir kimselerdir.

[278] Heysemî demiştir ki: "Ebû Ya'lâ'nm hocası Muhammed b. Kudâme'yi çoğunluk zayıf görürken İbn Hibbân ve başkaları güvenilir kabul etmişlerdir. Hadisin kalan ravileri ise güvenilir kimselerdir." (Mecma X, 275).

[279] Ahmed b. Hanbel hadisin orta kısmını, Benû Salît'ten bir zâttan rivayet etmiş olup Heysemî senedinin hasen derecesinde olduğunu söylemiştir. (Mecma X, 275). Hadisin son ismini ise Taberânî ve Bezzâr nakletmelerdir. Heysemî demiştir ki: "Ebû Ya'lâ ve pezzâr'm ravileri, Mübarek b. Fadâle hariç, Sahîh'in ravileridir. Bu zâtı da zayıf olmakla birlikte bir çok kimse güvenilir kabul etmiştir." (X, 276) Hadisin bir kısmı 2737 nolu hadiste tekrarlanacaktır.

[280] Heysemî   demiştir   ki:   "Bunu  Bezzâr   rivayet  etmiş  olup   senedinde  yer   alan Muhammed b, Humeyd zayıf biridir." {Mecmn X, 277). Ben derim ki: Bu zât aynı şekilde Ebû Ya'Iâ'nın senedinde de geçmiştir.

[281] Senedinde el-Kâsim ile Abdullah arasında kopukluk vardır.

[282] Bunu Taberânî ve zayıf bir senetle Ebû Ya'lâ rivayet etmiştir. Bkz. Heysemî, Mecma !X, 289. Ben derim ki: Kopukluk sebebiyle hadisi zayıf gördüğü anlaşılmaktadır. Zira Heysem, İbn Mes'ûd'a yetişmemiştir ki, olaya nasıl tanık/yetişmiş olsun.

[283] Hafız İbn Hacer demiştir ki: "Bu, hasen bir senettir. Munye'nin babası Ubeyd b. Ebî Berze'dir."

[284] Müsneâe'de  denilmiştir  ki:   "Bu  mürsel  bir  rivayettir.  Bununla  beraber  senedi zayıftır." Ben derim ki: Taberânî'nin rivayet ettiği İbn Ömer hadisi bunun şahididir. Ama onun senedinde de metruk bir ravi vardır. Bkz. M. ez-Zevâiâ, VIII, 28.

[285] Zuhruf sur. 43/35.

[286] el-Hâris, Müsned, I, 317.

[287] el-Hâris, Müsned, I, 398.

[288] el-Hâris, Müsned, I, 399.

[289] el-Hâris, Müsned, I, 399.

[290] el-Hâris, Müsned, I, 327.

[291] el-Hâris, Müsned, I, 317.

[292] el-Hâris, Müsned, I, 397.

[293] el-Hâris, Müsned, I, 397.

[294] el-Mülk sur. 2.

[295] el-Hâris, Müsneâ, I, 398.

[296] el-Hâris, Müsned, I, 398.

[297] el-Hâris, Müsneâ, I, 317.

[298] el-Mülk sur. 67/10.

[299] el-Hâris, Müsneâ, \, 317.

[300] el-Hâris, Müsned, I, 317.

[301] d-İthâf ta  da  ifade bu  şekilde geçmiştir.  Ancak  cl-Hâris'in  Müsned'inde  ifade şöyledir: "Ümmetim içinde en üstün olanları, ashâbımdır. Ashabımın en hayırlısı da, takvaca en üstün olanlarıdır"

[302] el-Hâris, Müsned, 1, 364.

[303] el-Mülksur.67/l-2.

[304] el-Hâris, Müsned, I, 366.

[305] el-Hâris, Müsned, I, 328.

[306] el-Hâris, Müsned, I, 327.

[307] el-Hâris, Müsned, I, 327.

[308] el-Hâris, Müsned, I, 328.

[309] el-Hâris, Müsned, I, 316.

[310] el-Hâris, Müsned, I, 400.

[311] el-Hâris, Müsned, I, 317.

[312] Bu kısmı, el-Hâris'in Müsned'inden ekîedim.

[313] el-Hâris, Müsned, I, 317. 3

[314] el-Hâris, Müsned, I, 365.

[315] el-Hâris, Müsned, I, 166. Tercüme,  dipnotta muhakkikin de işaret ettiği üzere, cümlenin bağlamına uygun olarak yapılmıştır (Mütercim).

[316] el-Hâris'in Müsmd'in ifade "Neyle gönderildin, ya Resûlallah?" şeklindedir.

[317] el-Hâris, Müsned, 1,166.

[318] el-Hâris, Müsned, I, 365.

[319] Bûsîrî demiştir ki. "Bu bölümdeki her hadis zayıf, hatta uydurma olup, bunlardan hiçbiri sabit değildir" (II, 147)

[320] Müsnede'de belirtildiği üzere, Ebû Musa hadisi bunun şahididir. Fakat buradaki İbn Mes'ûd'a ait mevkuf bir hadisken, Buhârî'de yer alan Ebû Musa hadisi merfûdur. Buna rağmen buradaki rivayetin mevkuf, şahidinin ise merfû olmasının bir zararı yoktur.

[321] Hadisin senedinde yer alan Mübarek b. Hassan hakkında Heysemî demiştir ki: "Güvenilir kabul edilmiştir. Kalan ravileri ise Sahîh'in ravileridir." (X, 226)

[322] Bkz. 1137 nolu hadis.

[323] Bûsîrî bunu  el-Hâris'in,  zayıf biri  olan  Halîl  b.  Zokeriyâ'dan  rivayet ettiğini söylemiştir. (1,182).

[324] Bûsîrî senedi hakkında yorum yapmamış ve İbn Ebî Şeybe'nin, ondan da İbn Mâce'nin rivayet ettiği Ümmü Hâni hadisinin bunun şahidi olduğunu belirtmiştir.

[325] Bûsîrî senedinde yer alan Rişdeyn'in zayıf biri olduğunu, aynısını Ibrı Mâce ile el-Mevzüât'tmda İbnü'l-Cevzî'nin Ebû Hureyre'den tahrîc ettiklerini söylemiştir. (1,182)

[326] Bûsîrî senedi hakkında bir şey söylememiş ve şu açıklamayı yapmıştır: Bunu Müsedded rivayet etmiştir. Hadlerin sonunda geçmişti. Bezzâr'ın hasen bir senetle rivayet ettiği İbn Abbâs hadisi bunun şahididir." (I, 134) Hadler bölümünde de şöyle demiştir. "Bunu Humeydî ve Müsedded zayıf bir senetle rivayet etmişlerdir. Zira ravilerinden birinin bilinmemesi sebebiyle senette kopukluk vardır" (II, 39). Ben derim ki: Taberânî'nin rivayet ettiği Âişe hadisi bunun şahididir. Bkz. M. ez-Zevâid, IV, 335.

[327] Bûsîrî hadis hakkında yorum yapmamış ve: "Vasiyet bölümünde bazı şahitleri geçti" demiştir.

[328] Bûsîrî hadis hakkında yorum yapmadığı gibi Zevâid'de de bunu göremedim. Ama Taberânî Ka'b b. Mâlik'ten rivayet etmiş olup senedinde, aynı zamanda güvenilir oldukları da söylenen iki zayıf ravi bulunmaktadır, (bkz. Zevâid, IV, 237).

[329] Senet ve metin bakımından aynısını Ahmed b. Hanbel rivayet etmiştir (I, 7). Bu durumda hadis, müellifin şartına göre zevâİdden değildir. Bunu Heysemî "Kölelere İyi Davranmak" bahsinde zikretmem iştir. Senedinde yer alan Ferkad es-Sebehî zayıftır.

[330] Bûsîrî ravilerinden birinin tanınmaması sebebiyle senedini zayıf görmüştür. (II, 139)

[331] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ rivayet etmiş olup adı geçen Amr hakkında İbn Maîn Peygamber'i (sallallahu aleyhi vesellem) görmedi, demiştir. Eğer bu doğru ise, hadis mürseldir. Yoksa ravileri Sahîh'in ravileridir. (IV, 239) Bûsîrî ise yorum yapmamıştır. (I, 136).

[332] Heysemî ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir. {Mecma IV, 238.)

[333] Müsnede'nin bu yerinde ekleme işareti vardır. Ancak hamişte eklenen kısım silinmiştir. Müellifin zikrettiği ravi zinciri Ahmed b. Hanbel'in şu senedinin aynısıdır: Bize İshâk b. Süleyman bildirdi, dedi ki: Muğîre b. Müslim Ebû Seleme'den, Ferkad es-Sebehî'den, o da Murre et-Tayyib'den, o da Ebû Bekir'den naklen şöyle dediğini işittim: Resûlullah (sallallalıu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "Kötü huylu kimse cennete giremez," Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bu ümmetin köleleri ve yetimleri en çok olan ümmet olacağını bildirmemiş miydin?" dedi. "Evet. Öyle dedim. Onara kendi evlatlarınıza yaptığınız gibi ikramda bulunun. Kendi yediklerinizden yedırin...." buyurdu. (1,12, ikinci bsk.) Kanaatimce EbÛ Bekir'in rivayeti geçen bölümün son hadisi idi ve müstensih gözden kaçırdı. Sonra bilerek ya da bilmeyerek bölümün başına aldı. EbÛ Bekir'in bu hadisim Ebû Ya'lâ da nakletmiştir. Bkz. Zevâid, IV, 236.

[334] Bence "zekat develeri getirdim" sözündeki fiilin isnadı mecazidir. Onlan asıl getiren babasıdır. Nitekim Ebû Ya'lâ ondan şöyle dediğini nakletmiştir: Babam beni Peygamber'e (sallallahu aleyhi vöeUem) götürdü. Allah'ın Resulü beni dizine oturttu. Elini başıma koyarak benim için hayır duada bulundu. (el-İsâbe, IV, 260) Anlaşılan o ki rayı hadisi kısaltıp, babasının zekat develerini getirdiğini zikretmemiştir. Aynen burada evinin bölümün hadisini ihtisar edip, Cemre'nin babasıyla birlikte geldiğini zikretmediği gibi.

[335] Heysemî demiştir ki: "Bunu Taberânî rivayet etmiş olup senedinde yer alan Fâid Ebu'l-Verkâ metruktür" (X, 213). Ben derim ki: "Aynı zât, Abd b. Humeyd'in senedinde de geçmiştir."

[336] Bûsîrî'nin dediğine göre bunu el-Hâris, zayıf biri olan Abdurrahîm b. Vâkid'dan rivayet etmiştir.

[337] el-Hâris yine Abdurrahîm b. Vâkıd'dan nakletmiştir.

[338] Bûsîrî, İbn Lehî'a'nm zayıflığı sebebiyle zayıf görmüştür.

[339] Senedini Bûsîrî, İbn İshâk'ın tedlis yapması sebebiyle zayıf görmüştür.

[340] Bu hadis mürseldir. Humeydî Aişe'den müsned/muttasıl olarak rivayet etmiştir-Metinde "Dirkele oynayanların yanma uğradı" ifadesi yer almamış, yalnız "oynayan ifadesi geçmiştir, (bkz. I, 124). Fakat munkatıdır. Muhtemelen Hafız, Nesâî'nin de ayf"1 hadisi rivayet etmesi sebebiyle onu burada zikretmemiştir. Bkz. Fethu'l-Bârî, II, 303-J Bununla beraber "Yahudi ...bilsinler"  ilavesinden dolayı onu burada zikretmeliyi1' Çünkü ben bu ilaveyi ne el-Müctebn'da,  ne es-Sünenü'l-kübra''sının küabü'l-ışre'sn^ bulabildim. Ki bu bölümde Âişe'nin Habeşlilerin oyunlarını seyretmesini zikretmiş*11"' Bûsîrî ise hadis hakkında yorum yapmamıştır. (II, 163)