Peygamber Adlarıyla Adlanmanın Mubah Oluşu Ve
Bunun Mekruh Oluşuna Dair Varit Olan Rivayetler
Zalimlerin İsimlerini Almanın Mekruh Oluşu Ve İsmi, Daha
Güzeliyle Değiştirmek
Allah Nezdinde En Sevimli Olan İsimler
İhtiyacın Giderilip Giderilmediğini Kinaye Yoluyla Sormak
Korumasız Çatıda Uyumanın Yasak Oluşu
Müşriklere Hürmetten Mene Dair
Müşriklerin Yaşlılarına Hürmet Konusunda Ruhsat Verilmesi
Lâ ilahe İllallah" Diye Şahadet Getirenin Kanının
Haram Oluşu ve Öldürülmesinin Yasaklanışı
"Lâ İlahe İllallah" Sözünün Fazileti
Mü'mine Ölümünden Sonra Verilecek Olan Mükafaat
Cennete Sokan ve Canı Dokunulmaz Kılan Hasletler
İki Şahadet Kelimesini Söyleyen ve Salih Amel İşleyen
Kimse İçin İmanın Sabit Oluşu
Küfre/İnkâra Zorlanan Kimsenin İmanının Gitmeyeceğine
Dair
İmanın Gerektirdiği Özellikler
İslam Ehlinin/Müslümanların Çoğalması
Ehl-i Kıbleyi Tekfirden Sakınmak
Birini Aklamanın (Tezkiyenin) Mekruh Oluşu
Dünyada Ric'ata İnanan Kimsenin Tekzip Edilmesi
Şirk Dışındaki Günahların Affedilmesi
Hayır İşlerine Engel Olacak Vesveselerle Mücadeleye
Teşvik
İcmanin Sapıklıktan Korunmuş Olması
İsnadı (Rivayet Zincirini) Araştırmak
Sahabe İhtilaflarını Nazar-ı Dikkate Almak
Yaşanmamış Olaylar Hakkında Soru Sormaktan Men
Kur'ân Dışında Bir şey Yazılmasının Yasaklanması
Aziz ve Celil Olan Allah'tan Gelen Her Şeyi Tasdik Etmeye
Teşvik
Güzel Davranış Derin İdrakin Eseridir
Bir Şeyi Hatırlamak İçin Araç Edinmek
Ehl-i Kitâb'a Ait Kitaplara Bakmaktan Men
Yazılara (Mürekkebe) Toprak Serpmek
Yalan Söylemenin ve Sözünde Durmamanın Mekruh Oluşu
Yalan Söylemek ve Telkinde Bulunmaktan Sakındırma
Muhaddisin Riayet Etmesi Gereken Edep Kuralları
Faziletler Konusunda Zayıf Hadisle Amel Edilmesi
Hadisin Sağlamlığından Emin Olmak
Öğrencinin Riayet Etmesi Gereken Edep Kuralları
Kişisel Görüşe Göre Fetva Vermenin Yerilmesi
Kur'ân'ın Genel ve Ayrıntılı Bütün Hükümleri İhtiva
Etmesi
Hadisin Kur'ân'ın Mücmellerini Beyanı
Resûlullah (Sallaüahualeyhivesellem) Adına Yalan
Uydurmaya Karşı Uyarmak
2794.
Muhammed b. Amr b. Hazm'm bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb adı peygamber adı
olan bütün çocukları topladı. Hepsini bir eve sokup isimlerini değiştirmek
istedi. Sonra babaları, onlara o isimleri Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi
vesellem) verdiğine dair tanıklık ettiler. Muhammed b. Amr b. Hazm da onlardan
biriydi. Hadisin senedi hasenâir.
(Ishâk) [1]
2795. Nadr
b. Şüfey'in bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): "Kimin
üç çocuğu olur da hiçbirine Muhammed ismini vermezse, cahillik yapmış
olur" buyurmuştur.[2]
(el-Hâris)
2796. Enes'in bildirdiğine göre
Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) Çocuklarınıza Muhammed ismini veriyor, sonra onlara lanet
okuyorsunuz" buyurmuştur.[3] (Ebû
Dâvud et-Tayâlisî)
2797.
Muhammed b. Talha'nm sütannesi demiştir ki: Muhammed b. Talha doğduğunda onu
Hz. Peygamber'e (salîallahu aleyhi vesellem) götürdük. "İsmini ne
koydunuz?" diye sordu. "Muhammed" dedik. "Bu, benim adım.
Künyesi de Ebu'l-Kasım (olsun bari)" buyurdu.[4] (Ebû
Bekr b. Ebî Şeybe)
2798.
İbnü'l-Müseyyib demiştir ki: Ümmü Seleme'nin erkek kardeşinin bir çocuğu oldu.
İsmini Velîd koydular. Sonra onu alıp, Hz. Peygamber'in (saUallahu aleyhi
veseOem) yanına girdiler. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem):
"İsmini koydunuz mu?" diye sordu. "Evet. Ona Velîd ismini
verdiler" dediler. "Aman, aman. Onun ismi Abdurrahman olsun. Sİz ona
firavunlarınızın ismini vermişsiniz. Ümmetimde adı Velîd olan bir kimsenin
bulunması, ümmetime, Firavun'un kendi kavmine yaptığından daha çok
dokunur" buyurdu.
Abdurrahman (b. Amr)
dedi ki: Ona "Bu hangi Velîd'dir?" diye sordum. "Eğer halife
olmuşsa bu, Velîd b. Yezîd'dir. Yoksa Velîd b. Abdülmelik'tir" dedi. (el-Hâris)
[5]
2799.
Enes'in bildirdiğine göre Hz. Ömer'in bir cariyesinin ismi Acem adlarındandı.
Ona Cemile ismini verdi. Cariye: "Seninle benim aramda hakem,
Peygamber'dir (salbllahu aleyhi vesellem)" dedi. Allah'ın Resulü
(sallaOahu aleyhi yesellem/in yanma gittiler. Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem) cariyeye: "Sen Cemile'sin" buyurdu. Bunun üzerine Ömer:
"İstemeye, istemeye al bu ismi" dedi. (İbn Ebî Ömer) [6]
2800.
Abdullah b. el-Hâris b. Ebza demiştir ki: Bana annem, babasından naklen
bildirdi. Dediğine göre babası, Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile
birlikte Huneyn ganimetlerine şahit olmuştu. Adı "Ğurâb (Karga)" idi
ve Resûlullah (saUallahu aleyhi vesellem) ona "Müslim" ismini verdi. [7] (Ebû
Ya'lâ)
2801.
Âişe'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) "Ğabara
(tozlu yer)" adında bir yere uğradı ve: "Burası Hadıra (yeşil)
dir" buyurdu.[8] (Ebû Ya'lâ)
2802.
Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "/Izjz
ve celil olan Allah'ın en çok sevdiği isimler, Abdullah ve
Abdurrahman'dır" buyurdu. (EbÛ Ya'lâ) Müslim'in Sahilimde yer alan İbn
Ömer hadisi bunun şahididir. [9]
2803. İbn
Rabî'a b. el-Hâris b. Abdülmuttalib demiştir ki: Babam beni, Abbâs da oğlu
Fadl'ı Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) gönderdiler.... Yanlarına
vardığımızda: "Ne yaptınız? Sa'd mı? Suayd mı? (Hayır mı, şer mi) [10]
dediler. (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe) [11]
9804. Safvân
b. Assâl demiştir ki: Bir yolculuk
sırasında Peygamber ll) ile
birlikte bulunuyorduk Derken
bir adam geldia vesellem) ile
birlikte bulunuyorduk. Derken
bir adam geldi. Mullah (sallallahu aleyhi vesellem)
ona bakınca: "Ne kötü
arkadaş!" buyurdu. Bu,
münafık bindir. İltifat
ederek onu nifakından
çevirmeye t acaettn. Çünkü başkalarının aklını da bozmasından endişe
ediyorum" buyurdu. (el-Hâris)
2805. Ebû
Şeybe'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
uyurmuştur: "Sizden biriniz, bir topluluğun arasına girdiğinde kendisine
yer ıçıhrsa otursun. Zira bu, Allah'ın bir lütfü olup onu, kendisine Müslüman
ardeşi ikram etmiştir. Eğer kendisine bir yer açılmazsa, en geniş mekanı
raştırıp oraya otursun." (el-Hâris)
2806.
Enes'in bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem):
"Meclislerin en hayırlısı, en geniş olanıdır" buyurmuştur.[12]
Bezzâr demiştir ki: Bunu Enes'ten yalnız bu tarikten bilmekteyiz."
(el-Hâlİs)
2807. Yahya
b. Ya'mer'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallalkhu aleyhi vesellem) bir yolda
oturan bir topluluğa rastladı ve: "Sakın yolda oturmayın. Zira yol,
cehennem veya şeytanın yoludur" buyurdu. Sonra yoluna devam etti. Hatta
insanlar bunun kesin bir emir olduğunu zannetti. Sonra tekrar dönüp:
"Ancak yolun hakkını verirseniz o başka " buyurdu. "Yolun hakkı
nedir?" diye sorduklarında ise: "Gözlerinizi (haramdan) sakınmanız,
yolunu şaşırana yol göstermeniz ve selamı alm.ant.zdir" buyurdu. [13]
(el-Hârİs)
2808. Hişam
b. Hassân'm, Muhammed (b. Sîrîn)'den naklen bildirdiğine göre o, erkeğin karnı
üzere ve kadının da sırt üstü uyumasını mekruh görürmüş. (MÜSedded) Hadis sahih olup mevkuftur. [14]
2809.
Ebu'n-Nadr'm bildirdiğine göre Ebû Saîd (el-Hudrî) ayağından rahatsızdı. Yanma
kardeşi girdi. O sırada yattığı yerde, bacak bacak üstüne atmıştı. Kardeşi
ayağıyla onun ağrıyan ayağına bir tekme indirerek canını yaktı. "Canımı
yaktın. Ayağımda ağrı olduğunu bilmiyor musun?" deyince "Aksine.
Biliyorum" dedi. "Öyleyse neden bunu yaptın?" deyince de:
"Sen
Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi
vödlem) bunu yasakladığını duymadın mı?" diye çıkıştı- (Ahmed b. Menî' ve
el-Hâris) [15]
Ben derim ki: Ebû
Saîd'in kardeşinin adı, Katâde b. Nu'man'dır.
2810. Ali b. Umâre anlatmaktadır: Ebû Eyyûb
el-Ensârî için kenarları korumasız bir çatıya döşek serildi. Sonra gece yarısı
emir verdi, oradan indirildi ve: "Neredeyse geceyi
zimmetsiz/tedbirsiz geçirecektim" dedi. (Ahmed b. Menî') [16]
2811. Semure'nin bildirdiğine göre Resûlullah
(salîallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Â7m
kenarları korumasız bir
çatıda uyursa, sorumluluğu kendine aittir. Kim gece taş
atarsa, sorumluluğu kendine aittir. Kim dalgalı olduğu anda denize açılırsa,
sorumluluğu kendine aittir [17]
(el-Hâris)
2812.
Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Teenni (dikkatli ve temkinli hareket etmek) Allah1 tan;
acele etmek ise Seylan'dandır. Allah'tan daha çok mazeret beyan etmeye layık
bir kimse yoktur. Allah nezdinde hamd etmekten daha sevimli hiç bir şey yoktur.
" (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Ahmed b. Meni', el-Hâris ve Ebû Ya'lâ) [18]
2813. Zührî,
Bİlâ'dan bir adamın şöyle dediğini nakletmiştir: Babamla birlikte Hz.
Peygamber'in (saOallahu aleyhi vesellem} yanma girdim. Allah'ın Resulü
(sallallahu aleyhi vesellem) beni bırakıp yalnız babamla konuştu.
"Babacığım! Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) sana ne
söyledi?" diye sorduğumda, şöyle cevap verdi: "Bir iş sebebiyle
darlığa düştüğünde, Allah sana o işten bir çıkış yolu gösterinceye kadar
sağduyulu ol" buyurdu. [19]
Ebû Ya'lâ'nın
rivayetinde ifade: "Allah seni o işten kurtanncaya kadar"
şeklindedir. (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Ebû Ya'lâ ve el-Hâris) [20]
2814. İbn
Ebî Müleyke'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs demiştir ki: Müminlerin emiri Hz.
Ömer ile birlikte idim. "Git, şunun kim olduğunu bana bildir" dedi.
Ömer, birini bir iş için gönderdiğinde ona: "Döndüğünde seni niçin
gönderdiğimi ve ne haber getirdiğini bana bildir!" derdi. Ben de:
"Sen beni şu kişinin kim olduğunu bildirmem için gönderdin. O Suhayb'dır.
Yanında da annesi var" dedim. "Yetiş, beraberinde annesi olsa
da...." dedi. {İbn Ebî Ömer)
2815. eş-Şa'bî'nin
bildirdiğine göre Cerîr b. Yezîd kendisine gelmiş ve ona bir yastık koymuş.
Yanında da yaşlı bir kadın varmış. Bu kendisine sorulduğunda dedi ki: Bana
Resûlullah (sallallahualeyhivesel]em)'in: "Size bir kavmin ulusu geldiği
zaman ona ikramda bulununuz" buyurduğu ulaştı. (Müsedded) [21]
2816. Câbir
b. Abdullah demiştir kî: Resûlullah (sallallahu aleyhi veseHem) müşriklerle
tokalaşmayı veya onları (hoşça) karşılamayı veyahut onlara "merhaba/hoş
geldiniz" demeyi yasakladı. (İshâk) [22]
Bu konuda keşişlerle
ilgili Hz. Ali hadisi vardır.
2817. Bişr
b. Harb anlatmaktadır: Bir gün Ebû Saîd'in yanında bulunuyorduk. Biz fark
etmeden birden Abdullah b. Ömer içeri girdi. Kendisini değişik bir ha de
gördüm. Kederli ve üzüntülüydü. Üstü başı toz toprak içindeydi. Hemen Ebû Saîd
onun için su istedi ve abdest aldı. (el-Hâris)
Âişe'nin Sevde'nin yüzünü yahni yemeğiyle
buyamasma dair hadis Ömer'in menkıbelerine dair bölümde
gelecektir.
2818.
Resûlullah'm (sallallahu aleyhi vesellem) azatlı cariyesi Razîne'nin
bildirdiğine göre Şevde, Âişe'yi ziyarete geldi. Âişe'nin yanında Ömer'in kızı
Hafsa da vardı. Şevde, güzel bir görüntüyle geldi. Üzerinde Yemen hırkalarından
bir hırka ve aynı şekilde bir de başörtüsü vardı. Yine, üzerinde güzel koku ve
mest çarıklarında safran vardı. (Razîne demiştir ki: Ben kadınların safranla
süslendikleri zamana yetiştim) Hafsa, Âişe'ye dedi ki: "Ey Müminlerin
annesi! Birazdan Resûlullah (sallallahu aleyhi vesetlem) gelecek, bizi böyle
dağınık ve pejmürde, bunu ise parlak ve güzel bir halde görecektir." Âişe:
"Allah'tan kork Hafsa! Allah'tan kork Hafsa!" dedi. O ise: "Vallahi
ben mutlaka onun süsünü bozacağım" dedi. Âişe de: "Yap öyleyse"
dedi. Sevde'nin kulağı ağır işitiyordu. Hafsa ona: "Şevde! Tek gözlü
(deccâf=a'ver) dışarı çıktı" dedi. Şevde bundan çok korktu ve titremeye
başladı. "Nereye saklanayım" diye sordu. "Haymeye (eyvana)
gir" dediler. Hayme çatısı olan ve içinde yemek pişirilen bir yerdi. Şevde
de hemen gidip oraya gizlendi, ^rada tencereler ve örümcek ağları vardı. Derken
Allah Resulü (sallallahu aleyhi veselıem) geldi. Âişe ile Hafsa gülmeye başladılar.
Gülmekten konuşamıyorlardı. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Niçin gülüyorsunuz?" diye sordu ve bunu üç kez tekrarladı. Elleriyle
çardağa işaret ettiler. Allah Resulü Nb ahu aleyhi vesellem) oraya gidince
Sevde'nin titrediğini gördü ve: "Sana ne °ldu Şevde?" diye sordu. O
da: "Ey Allah'ın Resulü! Tek gözlü (Deccâl) dışarı ıkmış" dedi,
Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Çıkmadı, ama
mutlaka
çıkacaktır" buyurdu. Sonra içeri
girip onu dışarı çıkardı ve üzerindeki tozları ve örümcek ağlarını temizledi.
(Ebû Ya'lâ) [23]
2819. Ebû
Ubeyde'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallaltehu aleyhi vesellem):
Ademoğlunun kalbi serçe gibidir; günde yetmiş kere şekil değiştirir"
buyurmuştur. (Ishâk) Senedi hasen olmakla birlikte munkatiâır.
2820. Ebû
Saîd'in bildirdiğine göre Peygamber (sallahu aleyhi vesellem): "Çocuk
kalbin meyvesidir; ebeveynini korkak ve cimri yapar" buyurmuştur. {Ebû
Bekr b. EbîŞeybe ve Ebû Ya'lâ) [24]
2821. Ebû
Katâde anlatmaktadır: Resûlullah'ı (saMlahu aleyhi vesellem) şöyle buyururken
işittim: "Rüya üç türlüdür: Bir kısım kişinin aklından geçirdiği şeylerdir
ki, bu bir şey değildir. Bir kısmı, şeytandandır. Eğer bir kimse rüyasında
hoşuna gitmeyen bir şey görürse, melun şeytandan Allah'a sığınıp, sol yanına
tükürsün. Böyle yaparsa şeytan ona zarar veremez. Bir kısmı da Allah'tan bir
müjdedir. Müminin rüyası peygamberliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür. Onu
doğru görüş sahibine anlatsın. O da rüya hakkında hayır söylesin ve onu hayra
yorsun." Avf b. Mâlik dedi ki: "Eğer (rüya) çakıl taşlarının sayısına
nispetle bir çakıl taşı kadar (peygamberliğin bir parçası) olsaydı bile, yine çok olurdu." (Ishâk)
2822. Ebû
Katâde'nirı bildirdiğine göre Resûlullah (salblbhu aleyhi vesellem):
"Sizden biriniz bir rüya gördüğü zaman onu doğru görüş sahibi birine
anlatsın. O da onun hakkında hayır söylesin ve onu hayra yorsun "
buyurmuştur.[25] (İshâk)
2823. Humeyd
b. Hilâl'in belirttiğine göre Safiye henüz ailesindeyken "Sanki rüyamda
bir meleğin benimle, Allah'ın gönderdiği şu Peygamber'! kanadı altında
gezdirdiğini gördüm" demiş ve dinleyenler rüyasını kendisine iade ederek
ona sert sözler söylemişler. (İshâk)
2824. İbn
Abbâs demiştir ki: "Peygamberlerin rüyası haktır." (Ahmed b. Menî') [26]
2825. Ebu't-Tufeyl'in
ve ayrıca Habîb ile Humeyd'in Hasan'dan naklen bildirdiklerine göre Nebî (sallahualeyhivesellem)
şöyle buyurmuştur: "(Rüyamda) Gece su çekerken yanıma bir siyah koyun
sürüsü, bir de mor koyun sürüsü geldi Derken Ebû Bekir gelip bir veya iki kova
su çekti, bunlar da eksikti. Allah tıslasın. Sonra
Ömer geldi ve sürüler batıya çekildi.
Ömer bütün °nli ''doldurdu
ve suya gelenleri suladı. Ondan daha iyi su çeken yiğit Gördüğüm siyah koyunları, Araplara, mor koyunları ise
Acemlere görmedim.
2826.
Ebu't-Tufeyl'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) söyle
anlatmıştır: "Uykudaki bir kimse gibi ben de rüya gördüm. Rüyamda siyah
bir koyun sürüsü gördüm. Peşinden mor koyun sürüsü geldi. Siyah koyunları
Araplara, mor koyunları ise Acemlere yordum. (Bezzâr)
2827. Ebû
Miclez demiştir ki. Bir adam Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi vesellem)
gelerek: "Ben rüyamda başımın kesildiğini ve kesilen başıma baktığımı
gördüm" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem} güldü, sonra:
"Eğer başın kesildiyse hangi gözle ona bakıyordun?" buyurdu. Bu
olayın üzerinden çok bir süre geçmeden Allah Resulü (sallallahu aleyhi
vesellem) vefat etti. Bunun üzerine insanlar adamın başının kesilmesini,
Peygamber'in (sallallahu aleyhi ) ölümüne ve başına bakmasını da onun sünnetine
tâbi olmasına yordular. (el-Hâris) [27]
2828. Saîd
b. el-Müseyyib'in bildirdiğine göre Âişe, Hz. Ebû Bekir'e: "Ben rüyamda üç
Ay'ın kucağıma düştüğünü gördüm" demiş, o da: "Hayır olsun"
demiştir. (Müsedded)
2829. Yahya
b. Saîd el-Ensârî demiştir ki: İnsanların şöyle konuştuklarını işittim:
ResûluUah {sallallahualeyhivesellem) Âişe'nin evine defnedildi ve Ebû Bekir:
"Bu, o Ay'larından biri ve en hayırlısıdır" dedi.[28]
(Müsedded)
2830. Hişâm demiştir
ki: Muhammed (b.
Sîrîn)'in, "Ebû Bekir, Peygamber'den (sallallahu
aleyhivesellem) sonra bu ümmetin en iyi rüya tabircisidir" dediğini
işittim.[29] (Müsedded)
2831. Saîd
b. el-Müseyyib'in bildirdiğine göre Âişe şöyle demiştir: Ben rüyamda üç Ay'ın
kucağıma düştüğünü gördüm. Bunu Ebû Bekir'e sordum. "Ey Âişe! Eğer rüyan
doğru çıkarsa, senin evine yeryüzü halkının en hayırlılarının üçü
defnedilecektir" dedi. Resûluîlah (sallallahu aleyhi -vesellem) vefat de defnedilince Ebû Bekir: "Ey Âişe! Bu,
Ay'larının en hayırlısı ve ardan biridir" dedi. (el-Humeydî) Hekim hadisin bu
tarikini sahîh görmüş ve
aynısını Enes'ten merfu olarak [30]
2832. Ebû
Hureyre ve İbn Abbâs demişlerdir ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi bize bir
hutbe irat etti... Zikredilen uzun hadiste şu sözler de geçmiştir:
"Düşünde görmediği bir şeyi gördüğünü söyleyen kimse, yalancı şahit
gibidir. Kıyamet günü ona iki kılı birbirine bağlaması emredilir ve
bağlayıncaya kadar kendisine azap edilir. Ama bir türlü onları
bağlayamaz." (el-Hâris)
2833.
Süleyman b. Arîb der ki: Ebû Hureyre'yi işittim; İbn Abbâs'a: (sallallahu aleyhi veellem): "Müslümonın rüyası
peygamberliğin kırk cüzünden bir
cüzdür" buyurdu, dedi. İbn Abbâs: "Hayır, altmış cüzünden bir
cüzdür" deyince Ebû Hureyre: Hem benim "ResûluUah (sallallahu aleyhi
vesellem) uyurdu" dediğimi işitiyorsun, hem de kalkıp "hayır altmış
cüzünden bir cuzdür" diyorsun, diye onu azarladı. İbn Abbâs da buna:
"Ben de, bunu Abdülmuttalib dedi,
diyorum" diyerek karşılık verdi.
Amr b. en-Nâkid
demiştir ki: Ben ve arkadaşlarımız da diyoruz ki: Bu, bize göre inşallah
Abbâs'ın Hz. Peygamber'den (sallallahu aleyhi «sellem) nakli şeklindedir. (Ebû
Ya'lâ)
2834.
Muhammed b. İshâk'tan .... Aynı hadis şu ifadelerle nakledilmiştir:
"Müminin rüyası Allah1 tan bir müjde ve peygamberliğin kırk altı cüzünden
bîr cüzdür." Demiştir ki: Bunu İbn Abbâs'a anlattığımda dedi ki: Bana
Abbâs b. Abdülmuttalib'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallalkhıı aleyhi
vesellem): "(Rüya) Peygamberliğin elli cüzünden bir cüzdür"
buyurmuştur.[31] (Bezzâr) [32]
2835. Cerîr
demiştir ki: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) beni Yemen halkıyla
savaşmak ve onları (İslam'a) davet etmek üzere Yemende gönderdi. "Lâ ilahe
illallah" sözünü söylemeleri halinde, kanları ve malları bana haram
kılındı.[33] (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe)
2836.
Câbir'in bildirdiğine göre
Resûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurmuştur: "Kim
Allah'tan başka tanrı bulunmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma şahadet
ederse, kanı bana haram kılınmıştır. Ancak şu üç kişi bunun dışındadır: Dinini
terk eden, zina eden evli ve bir de haksız yere cana kıyan kişi [34] (Ebû
Bekr b. Ebî Şeybe)
2837. Yine
Câbir naklediyor: Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) bir adam
gelerek: "Benim bir
münafık komşum var,
şöyle, şöyle yapıyor" diye şikayetçi oldu. Allah Resulü
(sallallahu aleyhi vesellem): Lâ ilahe illallah diyor mu?" diye sordu.
"Evet" deyince:
"Bana öylelerini öldürmek yasaklandı" buyurdu.[35] (Ebû
Bekr b, Ebî Şeybe)
2838. Ebû
Hureyre ve İbn Abbâs şöyle nakletmişlerdir: Allah Resulü (sallallahu aleyhi
vesellem) bize bir hutbe irat etti... Uzunca hadiste şu ifadeler geçmiştir:
"Dikkat edin. Aziz ve celi! olan Rabbim bana, Lâ ilahe illallah diyene dek
insanlarla savaşmamı emretti. Eğer bunu söylerlerse kanlarını/canlarım benden
korumuş olurlar. Ancak bunu hakkıyla söyleyip söylemedikleri konusunda
hesapları Allah'a aittir. " (el-Hârİs) [36]
2839. Cündeb
b. Süfyân, Becîle'li1 bir zattan şöyle dediğini nakî etmiştir:
Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi
vesellem) yanındaydım. Derken bir
askeri müjdecisi geldi ve Allah'ın yardımına mahzar olan müfrezenin ve
onların eliyle gerçekleşen
fethi müjdeledi. Dedi
ki: "Yâlallah! Allah
kendilerini hezimete uğrattıktan
sonra biz düşmanı al'
rken, kılıcımla bir
adama yetiştim. Kılıcın
tepesine ineceğini [37]
vınca, kaçarken dönüp Ben Müslüman'ım dedi. Ben de onu öldürdüm.
Allah'ın Nebisi! Bunu
sadece kendini korumak için söyledi." Allah Resulü I llallahu aleyhi
vesellem): "Kalbini yarıp, onun doğru mu, yalan mı söylediğine haksaydın
ya!" buyurdu. Adam: "Eğer ben onun kalbini yarıp baksaydım, o bana
bunu bildirmeyecekti. Onun kalbi ancak bir et parçasından ibaret değil
midir?" deyince Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Ama sen onu
öldürmekle ne' onun kalbinde olanı öğrendin, ne de dilini doğrıdadın"
buyurdu. Adam: "Ey Allah'ın Resulü' Benim için mağfiret dile" dediyse
de Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): 'Senin için mağfiret
dilemeyeceğim" buyurdu. Sonra adam öldü. Onu defnettiler ve toprak onu üç
kere dışarı attı. Adamın kabilesi bu durumu görünce mahcup oldular ve onu
götürüp şu dağ geçitlerinden birine atıverdiler.[38] (Ebû
Ya'lâ)
2840. Harun
b. Riâb demiştir ki: Resûlullah (saüaMıu aleyhi vesellem) bir birlik gönderdi
ve onlara fetih nasip oldu. Müjdecilerini Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi
vesellem) gönderdiler. Adam, Allah'ın kendilerine nasip ettiği fethi ve
düşmandan öldürdüklerinin sayısını bildirirken dedi ki: "Onlardan bir
adamın peşine düştüm. Tam öldürmek üzere tepesine çullanacağımda Ben
Müslüman'ım dedi." Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Peki
Müslüman olduğunu söyledikten sonra onu Öldürdün mü?" diye sordu. Adam: "Yâ
Resûlallah! Bunu sırf kendini korumak için söyledi" deyince: "Kalbini
yarıp baktın mı?" buyurdu. Adam: "Ben bunu biliyordum ey Allah'ın
Resulü" deyince de: "Sen ne onun dilini doğndadın, ne de kalbinde
olanı öğrendin. Sen onun katilisin. Def ol yanımdan ve bir daha bana
gözükme!" buyurdu. Sonra bu adam vefat ettiğinde toprak iki kere onun
cesedini dışarı attı. Sonra da götürüp şu vadilerden birine fırlattılar. İlim
ehlinden bir zat demiştir ki: Toprak ondan daha kokuşmuş olanlarını örtmektedir.
Ama bu, bir ibrettir.[39] (Ebû
Ya'lâ)
2841.
Abdullah (b. Mes'ûd)'un bildirdiğine göre Resûlullah (sallabu aleyhi vesellem):
"Sizden biriniz mızrağını bir adama doğrultur da ucu tam gırtlağında iken
adam Lâ ilahe illallah derse, mızrağı ondan çeksin" buyurmuştur.[40] (e-Hâris)
Ebû Ubeyde demiştir
ki: "Allah bu kelimeyi Müslüman için bir güvence kılmış ve onunla kanını
akıtılmaktan korumuştur. Cizyeyi de kafir için bir güvence kılmış ve onunla
kanını akıtılmaktan korumuştur." (el-Hârİs)
2842. Şakîk
(b. Seleme) anlatmaktadır: Ebû Bekir, Talha'yla karşılaştı ve":
"Neyin var, seni üzüntülü görüyorum" dedi. Talha da: "Bir şey
yok. Sadece Allah Resûlü'nden (sallallahu aleyhi veellem) işittiğim ve
"cenneti hak ettirir" buyurduğu bir sözün ne olduğunu kendisine
sormadım da ondan böyleyim" dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir: "Fakat ben
onu biliyorum. Lâ ilahe illallah sözü" dedi. (Ahmecl b. Men?) [41]
2843.
Abdurrahman b. Ziyâd b. En'um demiştir ki: Mâlik b. Kays'm şöyle söylediğini
işittim: Ukbe b. Âmir, İlyâ'da bulunan Muâviye'nin yanma geldi. Ama çok
kalmadan çıktı. Sonra arandıysa da bulunamadı. Sonra onu bir açık alanda namaz
kılarken bulduk. "Niçin geldiniz?" diye sordu. "Seninle bir
müddet birlikte olmak ve senin hakkını ödemek için geldik" dedik. Şöyle
anlattı: "Bende sizinle ilgili bir haber var. Resûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem) ile birlikteydik....." Zikrettiği
hadiste şunları nakletti:
Derken Ebû Bekir
çıkageldi ve:
"İbn Âmir! Resûlullah (sallallahualeyhiveseüem) Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına şahadet eder ve kalbi de dilini tasdik
ederse, cennetin dilediği kapısından girer buyurdu" dedi. (Ebû Ya'lâ)
2844. Ebû
Hureyre ve İbn Abbâs demişlerdi ki: Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem)
bize bir hutbe irat etti.... Zikrettikleri hadiste şu sözlere yer vermişlerdir:
"Ey insanlar! Kim ihlâsla Allah'tan başka İlâh olmadığına şahadet ederek
Allah'a kavuşursa, cennete girer." Ali b. Ebî Tâlib ayağa kalkarak:
"Anam babam sana feda olsun, yâ Resûlallah! Kişi bunu ihlâsla nasıl
söyler? Ona başkasını karıştırmaz mı? Bunu bize açıkla da bilelim"
deyince: "Dünya hırsı, haksız yollarla dünyalık toplamak, dünyaya rıza
göstermek. Öyle kimseler vardır ki, hayırlıların sözleri gibi söz söylerler,
ama facirler gibi hareket ederler. Kim bu sıfatlardan hiçbirine bulaşmadan Lâ
ilahe illallah diyerek Allah'a kavuşursa cennete girer" buyurdu.[42]
(el-Hâris)
2845. Süleym
b. Âmir demiştir ki: Ebû Bekir'i şöyle söylerken işittim: Mullah (sallallahu
aleyhi vesellem): "Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına şahadet T - e
cenneti kesin hak eder" buyurdu. Sonra dışarı çıktığımda Ömer b. el'tâb
ile karşılaştım. "Neyin var, Ebû Bekir?" diye sordu. "Allah
Resulü Lhu aleyhi vesellem) bana şöyle.... buyurdu" dedim. "Haydi dön
geri. Ben .'arın buna güvenip dayanmalarından endişe ediyorum" dedi ve
lullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem)
yanma döndüm. "Niçin
döndün?" diye Ömer'in dediklerini anlattım. "Doğru
söylemiş" buyurdu. (Ebû Ya'lâ) [43]
2846. Ebû
Musa demiştir ki: "Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun tek olup
ortağı bulunmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve resulü olduğuna şahadet
ederek gelirse, o kimse cehenneme haram kılınır." (Müsedded) [44]
2847. Amr b.
Abese demiştir ki: Yaşlı bir zât asaya dayanarak geldi ve Resûlullah'm
(sallallahu aleyhi vesellem) önüne dikilerek: "Yâ Resûlallah! Benim bir
çok hıyanetlerim ve isyanlarım oldu. Ben bağışlanır mıyım?" diye sordu.
Allah Resulü: "Allah'tan başka ilâh olmadığına şahadet getiriyor değil
mhin?" buyurdu. Adam: "Evet. Getiriyorum. Hatta senin Allah'ın Resulü
olduğuna da şahadet ederim" deyince Resûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem): Öyleyse bütün hıyanetlerin ve isyanların bağışlanmıştır"
buyurdu. (Ebû Ya'lâ) [45]
2848. Hz.
Ömer'in bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhivesellem) şöyle
buyurmuştur: "Kim Allah'a ve âhireî gününe inanarak ölürse, kendisine: Cenneîin
sekiz kapısından dilediğin kapıdan gir denir. " (İshâk) [46]
Ukbe'nin Ömer'den
rivayeti, Sahîh'te farklı ifadelerle yer almıştır.
2849. Saîd
b. Vehb el-Hemdânî demiştir ki: Muâz b. Cebel bize Yemen'e geldi ve şunları
söyledi: "Ben, Allah Resûlü'nün (sallallahu aleyhi vesellem) size
gönderdiği elçisiyim. Sadece Allah'a kulluk edin, O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayın ve bana itaat edin. O zaman size iyilikte kusur etmem. Kuşkusuz dönüş
Allah'adır. Son durak ya cennet, ya da cehennemdir. Orası daimi ikametgâhtır,
ayrılmak/göç yoktur. Sonsuzluk var, Ölüm yoktur.[47]
(İshâk)
2850. Enes
anlatmaktadır: Bir adam Allah Resûlü'ne (sallallahu aleyhi vesellem) gelerek:
"Yâ Resûlallah! Büyük küçük ne (günah) varsa bir şey bırakmadım, yaptım" dedi. Resûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) (üç kere): "Peki kePS\ başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in
Allah'ın elçisi olduğuna 0a etmiyor musun?" diye sordu. "Evet.
Ediyorum" deyince. 'İşte bu, ŞaTaZ ipsini siler" buyurdu.[48] (Ebû
Ya'lâ)
2851. Enes
b. Mâlik el-Ensârî nakletmektedir: Biz, Allah Resulü (sallallahu aleyhi
vesellem) ile birlikteyken bir dağ yoluna girdi. Allah'ın Resulü (sallalkhu
aleyhi vesellem) tek başına yürüyordu. Tekrar yola girmeye başlayınca güldü ve
tekbir getirdi. Biz de bunun üzerine tekbir getirdik. Yüksekçe bir yere gelince
yine gülüp tekbir getirdi. Biz de bunun üzerine tekbir getirdik. Sonra Allah'ın
Resûlü'ne (sallallahu aleyhi vesellem) yetiştik. Grup dedi ki: "Senin
tekbir alman üzerine biz de tekbir getirdik; niçin güldüğünü anlayamadık."
Cevaben şöyle buyurdu: "Bana Cibrîl Aleyhisselâm geldi ve dedi ki: Lâ
ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh diyen kimse cennete girecek ve ona
cehennem haram kılınacaktır; bunu müjdele." (Ebû Ya'lâ)
2852. İsmâîl
b. Ebî Hâlid demiştir ki: Mervân b. el^Hakem, Eymen b. Huraym'e: "Sefere
çıkıp bizimle birlikte savaşmaz mısın?" deyince, Eymen Şöyle cevap verdi:
"Benin babam ve amcam Allah Resulü (sallallahu aleyhi veseüem) ve levrııd Kitabı ile
birlikte Bedir savaşma katıldılar ve Allah'tan başka ilâh olmadığına şahadet
eden hiç kimseyle savaşmamak üzere benden söz aldılar." Sonra "Eğer
bana, cehennemden kurtuluş beraatı getirirsen, o zaman senin yanında
savaşırım" dedi. Bunun üzerine Mervân da: "Git! Bizim sana ihtiyacımız
yoktur" dedi. (Ebû Ya'lâ)
2853. Âmir
(eş-Şa'bî) demiştir ki: Mervân, Dahhâk b. Kays'la savaşa girdiği zaman Eymen b.
Huraym el-Esedî'ye bir elçi göndererek: "Biz senin bizimle beraber
savaşmanı istiyoruz" mesajını iletti. O da: "Benim babam ve amcam
Bedir savaşına katıldılar ve Allah'tan başka ilâh olmadığına şahadet eden hiç
kimseyle savaşmamak üzere benden söz aldılar. Eğer bana bir (cehennemden)
kurtuluş beraatı getirirsen, o zaman senin yanında savaşırım" dedi. Bunun
üzerine o da: "Defol!" dedi. Kendisine hakaret edip sövdü. Eymen b.
Hureym ise şöyle diyordu:
Kureyg ten başka bir
otoriteye bağlı olarak namaz kılan birini öldürecek değilim.
Onun otoritesi vardır.
Günah ise bana aittir. Cahillikten ve taşkınlıktan Allah'a sığınırım.
Sebepsiz yere bir Müslüman
[49]
öldürür müyüm hiç? Bunu yaparsam eğer, bundan sonraki yaşamımdan bir hayır
görmem. (Ebü Yâ lâ)
2854.
Mücâhid'in bildirdiğine göre Ümmü Seleme: "Yâ Resûlallah! Hişâm b.
el-Muğîra yemek yedirir, misafir ağırlar, akrabalık ilişkilerini korur ve
fidyesini verip esiri kurtarırdı. Eğer (sana) yetişseydi, mutlaka Müslüman
olurdu. O bundan dolayı mükâfat alır mı?" diye sordu. Allah Resulü
(sallallahu aleyhi vsellem) de: "Denildiğine göre senin amca oğlun hep
dünyalık İçin, dünyanın şanı ve süsü için verirmiş. Bir gün bile Rabbİm beni
hesap günü bağışla dememiş" buyurdu. (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ) [50]
2855. Hasan
(el-Basrî) der ki: Biz, Medine'de idik ve Ebû Hureyre bize şöyle söyledi:
"Kıyamet günü İslam gelir, aziz ve celil olan Allah şöyle buyurur: Sen
İslâm'sın, ben de Selâm. Bugün ancak seninle verir, seninle alırım." (Ebû
Dâvud et-Tayâlisî) [51]
2856.
el-Hâris b. Mâlik el-Ensârî'den nakledildiğine göre o, Allah Resûlü'ne
(sallallahu aleyhi vesellem) uğramış ve ona: "Ey Haris! Sabaha nasıl
erdin?1' diye sormuş. O da: Gerçek nıü'min olarak sabaha erdim" deyince
"Söylediğini iyi düşün. Her şeyin bir hakikati/gerçeği vardır. Senin
hakikatin/gerçek yönün nedir?" buyurmuş. Haris de: "Nefsim dünyadan
el etek çekti. Göz pınarlarım kurudu, gecelerim uykusuz geçti. Rabbimin Arş'ını
apaçık görür gibiyim. Cennet halkının Arş'ı ziyaretlerini görür gibiyim.
Cehennemliklerin çığlıklarını görür/duyar gibiyim" demiş. Bunun üzerine
Allah Resulü (sallaltehualeyhiveseOem) üç kere: "Ey Haris! Bildin, bu
yoldan ayrılma " buyurmuş. (Abd b. Humeyd) [52]
2857. Ebû
Kılâbe, Şam halkından birinden, o da babasından nakletmiştir: Allah Resulü
(sallallahua]eyhivesellem)bana: "Müslüman ol, kurtuluşa er!" buyurdu.
"Ya Resûlallah! İslam nedir?" diye sordum. "Kalbini Allah'a
teslim etmen ve Müslümanların senin elinden ve dilinden emin olmasıdır"
buyurdu.
2858. Aynı
hadisin tamamı Eyyûb'dan "Ölümden sonra dirilmeye, cennet ve cehenneme
inanmandır" ilavesiyle nakledilmiştir. (Ebü Ya'lâ)
2859.
Câbir'den nakledildiğine göre Resûlullah'a (salblîahu aleyhi veseUem)
"Hangi İslam daha üstündür?" diye soruldu. "Müslümanların,
elinden ve dilinden emin olduğu Müslüman'ın İslam'ıdır" buyurdu. (Soruyu
soran zat) "Hangi iman daha üstündür?" diye sordu. "Sabır ve
hoşgörü buyurdu. "Hangi mü'min iman
bakımından en güçlüdür?" diye sordu. "Ahlâkı en güzel buyurdu. "Hangi cihat daha
üstündür?" diye sordu. "Atı kesilen ve kanı akıtılan mücahidin cihadı" buyurdu. "Hangi
namaz daha üstündür?" diye sordu. "Duası uzun olan" buyurdu.
"Hangi sadaka daha üstündür?" diye sordu. "Fakirin el
emeği" buyurdu. "Hangi hicret daha üstündür" diye sordu.
"Allah'ın sana haram kıldıklarını terk etmendir" buyurdu. (Ebû Bekr
b. Ebî Şeybe)
Bunu başkaları daha
kısa bir metinle nakletmişlerdir. [53]
2860. Yine
Câbir'den nakledildiğine göre Resûlullah'a (saDallahu aleyhi veseEem):
"İmanın bereketi nedir?" diye soruldu. "Sabır ve
hoşgörüdür" buyurdu.[54] (Ebû
Ya'lâ)
2861.
Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallaüahualeyhiveselkm): "İslam
aleni olandır. îman ise kalptedir" demiş, sonra eliyle göğsüne işaret
ederek "Takva buradadır, takva buradadır" buyurmuştur.[55] (Ebû
Ya'lâ)
2862. Ali b.
Ebî Tâlib'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi veseUem) şöyle
buyururmuş: "İmanın bağları dörttür. Ardından İslam'ın şartları gelir.
İtnan'ın bağları şunlardır: Tek Allah'a, Muhammed'e ve O'nun getirdiği esaslara
inanmandır. Allah'a inanıp öldükten sonra dirileceğini bilinendir. Sonra namaz
kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak, Beyt(ultah)ı haccetmek, Aziz ve
celil olan Allah'ın yolunda cihat etmek gelir." (Abd b. HtllTieyd)
Ravilerinden Bişr oldukça zayıftır.
2863. İbn
Abbâs, Hz. Peygamber'den naklen şöyle bildirmiştir: "İslam'ın bağları ve
dinin direkleri üç olup, islam'ın esasları bunlar üzerine kurulmuştur. Kim
onlardan birini terk ederse, kafir ve kanı helal olur. Bunlar şunlardır:
Allah'tan başka ilâh olmadığına şahadet etmek, farz namazları kılmak, Ramazan
orucunu tutmak." Sonra İbn Abbâs şöyle dedi: "Bir kimsenin çok malı
olup da zekat vermediğini görürsek ve bu hal üzere devam ederse, o kimse kafir
olur, ama kanı helal olmaz. Yine bir kimsenin çok malı olup da haccetmediğini
görürsek ve bu hal üzere devam ederse, kafir olur, ama kanı helal olmaz."
(Ebû Ya'lâ) [56]
2864. Ebû
Saîd el-Hudrî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi
"veseliem) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki Rahmanın önünde, içinde
315 kanunun bulunduğu bir levha vardır. Rahman buyurur ki: îzzetim ve celalim hakkı için, kullarımdan herhangi biri bana hiçbir şeyi
ortak koşmaksızın huzuruma gelir de, amelleri arasından sizden biri varsa,
muhakkak cennete girer." (Abd b. Humeyd ve Ebû Ya'lâ) [57]
2865. Enes
b. Mâlik'in bildirdiğine göre Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Kim Allah'a ihlâsla, O'na hiçbir şeyi ortak koşmadan İbadet
ederek, namaz kılarak, zekat vererek dünyadan ayrılırsa, Allah kendisinden razı
olarak ayrılmış olur. işte fikirlerin birbirine karışıp kişisel düşüncelerin
farklılaşmasından önce peygamberlerin getirdikleri ve Rablerİ adına tebliğ
ettikleri Allah'ın dîni budur. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle buyurur:
(Eğer tövbe ederler ve namazı kılarlar) yani, ortakları ve onlara tapınmayı
bırakırlar ve (zekatı verirlerse, onları serbest bırakın[58])"
(el-Hâris) [59]
2866.
Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Muhakkak ki Allah mü'min kulu için iki melek
görevlendirmiştir. Onlar onun amelini yazarlar. Allah mü'min kulunun ruhunu
aldığı zaman melekler: Ey Rabbimiz bizi mü'min kulunun amellerini yazmakla
görevlendirmiştin. Şimdi onun ruhunu aldın. Bize izin ver de semaya çıkalım
derler. Rab: Sema, tespih eden meleklerle doludur buyurur. öyleyse yeryüzünde
kalmamıza izin ver derler. Rab: Yeryüz.ü beni tespih eden yaratıklarımla
doludur. Fakat siz kulumun kabrine gidip kıyamet gününe dek orada beni tespih
edin, tehlil ve tekbir getirin, bana hamdedin ve bunun sevabını kuluma yaz.ın buyurur."
(Ahmed b. Menî')
2867. Abdullah
b. Mes'ûd bildiriyor: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesdlem) bana:
"Abdullah! İslam'ın hangi bağlan daha sağlamdır, bilir misin?"
buyurdu. "Allah ve Resulü daha iyi bilir?" dedim. "Allah için
dostluk, Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir" buyurdu. (Ebû Dâvud
et-Tayâlisî, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ) [60]
2868. Zübeyr
b. el-Avvâm'ın bildirdiğine göre Peygamber (salbllahu aleyhi vesellem):
"Â7m /?««« altı şeyi garanti ederse, ben de ona cenneti garanti
ederim" buyurdu. "Bunlar nelerdir ya Resûlallah?" diye
sorulduğunda şöyle buyurdu: "(Kişi) Konuştuğunda yalan söylemez, söz
verdiğinde sözünü tutar, kendisine bir şey emanet edildiğinde, emanete hıyanet
etmez, gözünü haramdan sakınır, fercini haramdan korur ve elini zulümden
çeker." (Ishâk) [61]
2869. Ebû
Zer demiştir ki: Resûlullah'a (jaüalkhu aleyhi vesellem) "Kulu cehennemden
ne kurtarır?" diye sordum. "Allah'a iman" buyurdu. "Ey
Allah'ın Nebîsi! İmanla birlikte amel de var mıdır?" dedim. "Allah'ın
sana verdiği rızkından biraz sadaka verirsin veya Allah'ın kendisine verdiği
rızıktan biraz sadaka verir" buyurdu. "Ey Allah'ın Nebîsi! Ya kişi
fakir olup sadaka. [62]
2870.
el-Cârûd el-Abdî demiştir ki: Kendisine biat etmek üzere Hz. Peygamber'e
(sallallahualeyhivesellem) gittim ve (biatimde): "Kendi dinimi bırakıp
senin dinine girdiğim taktirde Allah'ın âhirette bana azap etmemesi şartıyla"
dedim. "Olur" buyurdu.[63] (Ebû
Bekr b. Ebî Şeybe)
2871. Huzeyfe
şöyle nakletmiştir: Hz. Peygamber'i (sallahu aleyhi veseDem) göğsüme
yaslandırmış duruyordum. Buyurdu ki: "Kim Lâ ilahe illallah der ve bu
şekilde ömrünü tamamlarsa, cennete girer. " (Ebû Bekr b. Ebî Şeybe)
2872. Bişr
b. Suhâr der ki: Bize hocalarımızın bildirdiğine göre Ayyâz kendilerine şöyle
anlatmış: Resûlullah (sallallahu akyhi vesellem) onu bir müfreze içinde
gönderdi. Askeri birlik, bedevi kardeşleriyle tartıştılar. Sonra Resûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) gelince bazıları kendilerinin Müslüman olduğunu
iddia ettiler. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Bunu kim
biliyor?" diye sorduğunda, "Ayyâz bizden bunu duydu" dediler.
Allah Resulü (sallallahu aleyhivesellem)de: "Ayyâz! Sen bunu duydun mu
veya buna tanık oldun mu?" diye sordu. O da: Lâ ilahe illallah diye ezan
sesi duydum" dedi. Bunun üzerine onlara da (ganimetlerden) pay ayırdı.
(Ebü Ya'lâ)
2873. Hasan
(el-Basrî) demiştir ki: "Cennetin bedeli Lâ ilahe illallah sözüdür."
Rivayet sahîh olup mevkuftur. (Ishâk)
2874. Saîd
b. Rummâne demiştir ki: Vehb b. Münebbih'e "Cennetin anahtarı Lâ ilahe illallah
sözü değil midir?" diye soruldu. "Evet, odur; ama her anahtarın
mutlaka dişleri vardır. Kim anahtarı kapıya dişleriyle sokarsa, açılır. Kim de
kapıya dişsiz sokarsa, açılmaz" diye cevap verdi.
Rivayet kasen olup
mevkuftur. Buhârî, bunu Vehb'den muallak olarak nakletmiştir. (Ishâk)
2875. Vehb
b. Münebbih demiştir ki: "İman kumandan, amel de rehberdir. Nefis ise
inatçı/dik kafalıdır. Eğer kumandan emir verir, rehber yol göstermezse, hiçbir
fayda elde edilmez. Ama rehber yol gösterirse, nefis ister istemez ona tâbi
olur." (İshâk)
2876.
Ebu'd-Deylem, Muâz'm hizmetinde bulunan üç kişiden birinden şöyle dediğini
nakletmiştir: Muâz Ölüm döşeğine düştüğünde ona: "ölüm döşeğine düştüğünü
görmekteyim?" dedim. O da şöyle karşılık verdi: "Evet. Yalan söylemek
için ne kötü bir andır. Kim şu üç şeye kesin inanarak ölürse, yani Allah'ın hak
olduğunu, kıyametin kopacağını ve Allah'ın kabirlerde olanları dirilteceğini
bilerek ve bunu sözü ve ameliyle göstererek ölürse, mutlaka günahları
bağışlanır." (Müsedded) [64]
2877. İbn
Abbâs'm naklettiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Yüce Allah buyurdu ki: Sizden kim benim günahları
bağışlamaya kudretim olduğunu bilirse, bana hiçbir şeyi ortak koşmadığı sürece,
hiç aldırmam, onun günahlarını bağışlarım. " {Abd b. Humeyd)
2878. İbn
Abbâs'm bildirdiğine göre Nebî (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
"Üç şey var ki bunlar kimde bulunmazsa, muhakkak ki aziz ve celil olan
Allah dilediği kimseler için bunlar dışındaki günahları bağışlar: Allah'a
hiçbir şeyi ortak koşmadan, büyücülere uyan bir sihirbaz olmadan ve bir de
kardeşine kin beslemeden ölen kimse. " (Abd b. Humeyd) [65]
2879. Ma'bed
el-Gühenî demiştir ki: Yezîd b. Umeyre es-Seksekî adında biri vardı ve Muâz b.
Cebel'in öğrencisiydi... Ravi şöyle anlatmıştır: Derken Muâz vefat etti ve
Yezîd Kufe'ye gitti. Abdullah b. Mes'ûd'un meclisine katıldı. Sonra iman
konusunu müzakere etmeye başladılar. İçlerinden biri: "Eğer mü'min
olduğuma şahitlik edersem, mutlaka cennete gireceğime de şahitlik ederim"
dedi. Yezîd: "Ben kendimin mü'min olduğuna şahitlik ederim, ama cennete
gireceğime şahitlik edemem" dedi. Sonra İbn Mes'ûd geldi ve bu mesele kendisine
arz edildiğinde Yezîd'e: "Doğru mu?" diye sordu. "Evet"
dedi. "Sen bunu nereden öğrendin?" diye sorunca Yezîd şöyle cevap
verdi: "Ey Ebû Abdurrahman! Allah buyuruyor ki: Doğrusu, inananlar ve
Yahudiler, Sabiiler, Hıristiyanlar, Mecusiler, puta tapanlar arasında, kıyamet günü
Allah kesin hüküm verecektir. Doğrusu Allah her şeye şahittir.[66]
Sen bunlardan
hangisindensin ey Ebû Abdurrahman?." İbn Mes'ûd:
"İnananlardanım" deyince "Evet. Gerçekten de öyledir" dedi.
Sonra İbn Mes'ûd, Yezîd'e: Allah aşkına söyle, sen yoksa Muâz b. Cebel'in
öğrencisi miydin?" diye sordu. "Evet!" deyince İbn Mes'ûd:
"Muâz, şüphesiz Allah'a boyun eğen ve O'na yönelen bir önderdi"
derdi.[67]
(İshâk)
2880. İbn
Abbâs'm bildirdiğine göre bir adam Hz. Peygamber'e (sallalkhu aleyhi vesellem)
gelerek "Annemin mü'min bir köle (azadı) borcu var. Bende de yabancı
siyahi bir köle var" dedi. Resûlullah (sdbllahu aleyhi vedian): "Onu
bana getir!" buyurdu ve (gelen cariyeye): "Allah'tan başka ilâh
olmadığına şahadet eder misin?" diye sordu. "Evet" dedi.
"Benim Allah'ın Resulü olduğuma şahadet eder misin?" diye sordu. Yine
"Evet" deyince "Bunu azat et!" buyurdu.[68] (Ebû
Bekir b. Ebî Şeybe)
2881. Ebû
Razın el-Ukaylî şöyle anlatmıştır: Bana Peygamber (sallallahu aleyhi veselJem):
"Sert ve ben mutlaka rengi değişmemiş bir sütten içeceğiz" buyurdu.
Ben: "Allah ölüleri nasıl diriltir?" diye sordum. "Çorak bir
araziye rastlamadın mı? Sonra orasının verimli hale geldiğini görmedin mi?
Sonra yine çoraklaştığını görmedin mi? Sonra yine verimli hale geldiğini görmedin
mi?" buyurdu. "Evet. Gördüm!" dedim. "İşte yemden dirilmek
de böyledir" buyurdu. "Mümin olduğumu nasıl bilirim?" diye
sordum. Şöyle buyurdu: "Bu ümmetten -veya ümmetimden- bir kimse bir iyilik
yapar da onun iyilik olduğunu ve Allah'ın ona karşılık kendisine mükâfat vereceğini
ya da bir kötülük işlediğinde Allah'ın ona karşılık kendisini cezalandıracağım
veya bağışlayacağını kesin bilirse o kimse mü'inindir." (Ebû Ya'lâ) [69]
2882. Ebû
Ubeyde b. Muhammed b. Ammâr b. Yâsir demiştir ki: Müşrikler Ammâr b. Yâsir'i
yakaladılar ve kendisine işkence ederek ona istedikleri bazı şeyleri
yaptırmakta başarılı oldular. Sonra bu durumdan Allah Resûlü'ne (saltrtlahu
aleyhi vesellem) yakınınca Resûlullah (salbllahu aleyhi vesellem) de:
"Kalbinde ne hissediyorsun?" diye sordu. "İman ile huzur
bulduğumu hissediyorum" deyince Resûl-i Ekrem (saMahu aleyhi vesellem):
"Aynı şeyi tekrar yaparlarsa sen de aynı şekilde davran " buyurdu.[70]
(İshâk)
Hadis başka bir tarik
ve farklı bir metinle Nahl sûresinin tefsirinde gelecektir. [71]
2883.
Muhavvel el-Behzî demiştir ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bana tavsiyede
bulun" dedim. "Namazı dosdoğru kıl, zekatı ver, Ramazan orucunu tut,
haccet, umre yap, iyiliği emret, kötülükten menet...." buyurdu. (Ebû
Ya'lâ)
2884. Ümmü
Eymen, Allah'ın Resûlü'nü (sallallahu aleyhi vesellem) ailesiriden birisine şu
vasiyeti yaparken işittiğini söylemiştir: "Kesİlsen de, ateşlere atılıp
yanşan da sakın Allah'a hiç bîr şeyi ortak koşma! Günaha düşmekten de sakın ki
bu, Yüce Allah'ı öfkelendirir. ".....(Abd b. Humeyd)
Zührî'nin bildirdiğine
göre bu tavsiyenin yapıldığı kişi Sevbân'dır. {Ebû Ya'lâ)
2885. Abdullah
b. Selâm'ın bildirdiğine
göre Peygamber (sallallahu aleyhi vsellem): "Haya
(utanma duygusu) imandandır" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [72]
2886. Âmir
(eş-Şa'bî) demiştir ki: "Sabır imanın yarısı; şükür üçte biri ve yakin ise
imanın tamamıdır." (Müsedded) [73]
2887. Ma'bed
b. Ka'b, amcasından ya da annesinden merfû olarak nakletmiştir: "Ey
İnsanlar! Şüphesiz, ki düzensizlik/pejmürdelik imandandır." (el-Humeydı) [74]
2888.
İbnü'1-Edra' bildiriyor: Bir gece Allah Resûlü'nü (salhllahualeyhivesellem)
koruyordum. Derken kalktım. Ellerimden tutarak onlara dayandı. Sonra yüksek
sesle namaz kılan bir adama rastladık. Allah Resulü (salblMhu aleyhi vEsellem):
"Münafık olabilir" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Ama namaz
kılıyor, dua ediyor" dedim. Hemen elimi bıraktı ve: "Sizler bu işin
künhüne aşırılıkla -veya şiddetle- eremezsiniz" buyurdu. Sonra başka bir
gece yine dışarı çıktık ve yine yüksek sesle namaz kılan birine rastladık.
"Yâ Resûlallah! Münafık olabilir" dedim. "Fakat ah çekiyor"
buyurdu. Baktık ki o zat çizgili iki
elbiseli (Zü'1-Bicâdeyn) Abdullah'tı.[75]
Diğeri ise bir bedevi idi. (İshâk) [76]
2889. Ziyad
b. Mihrak, Eşlem kabilesinden bir adamdan şöyle dediğini nakletmiştir: Bizden
üç kişi; Büreyde, Mihcen ve Sukbe [77] Hz.
Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem) sahabi olmuştu. Mihcen, Büreyde'ye:
"Sen Sukbe'nin namaz kıldığı gibi namaz kılmaz mısın?" dedi. O da
şöyle dedi: "Hayır. Sen gördün ki ben Uhud'dan Allah Resulü (sallallahu
aleyhi vesellem) ile beraber döndüm. El ele birlikte yürüyorduk. Derken namaz
kılan bir adam gördü ve "Sence gösteriş mi yapıyor, yoksa samîmi midir?'7
deyince ben başladım adama övgüler yağdırmaya. Yaklaştığımızda elini elimden
çekerek: "Yazıklar olsun sana! Sus! Ona duyurma! Sonra onu helak edersin.
Sizin dininizin en hayırlısı, en kolay olanıdır" buyurdu.[78]
(Müsedded)
2890. Amr b.
Şuayb, babasından, o da dedesinden nakletmiştir: Hz. Peygamber (saMahu aleyhi
vesellem) buyurdu ki: "Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmamanız, hırsızlık
yapmamanız, zina etmemeniz ve Allah'ın haram kıldığı bir cana haksız yere
kıymamanız üzere sîzden biat alıyorum. Sizden her kim bunlardan bir suç işler
de dünyada iken cezasını çekerse, bu onun için kefaret olur. Kimin de suçu
gizlenirse, onun İşİ Allah'a kalmıştır; dilerse azap eder, dilerse bağışlar.
Kim bu işlerden hiçbirine bulaşmazsa, ona cenneti garanti ederim." (Müsedded
ve Ahmed b. Menî')
Hammad'ın rivayetinde
şu ifadeler geçmiştir: "Ne üzere biat ettiğinizi biliyor musunuz?"
"Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler. "Allah'a hiçbir şeyi
ortak koşmamanız.---" ".-..bu günahına kefaret olur." "...
hesabı Allah'a kalmıştır. [79]
2891. İbn
Ömer demiştir ki: "Mümin hurma ağacına benzer. Onunla istişare edersen,
sana faydası dokunur. Onunla birlikte yürürsen, sana faydası dokunur. Onunla
ortak olursan yine sana faydası olur.[80] (Ebû
Ya'lâ) [81]
2892. Sehl
b. Sa'd'ın bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "inananlara göre mü'minin durumu, bedene göre başın durumu
gibidir: Baştaki rahatsızlıktan bedenin de rahatsız olduğu gibi mü'min de
inananların çektiği acılarından rahatsızlık duyar." (Ebû Bekir b. Ebî
Şeybe) [82]
2893.
Sa'd'ın bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Müminde her cibilliyet olabilir; ama hıyanet ve yalan asla"
buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [83]
2894.
Ebu'1-Hayr, İbn Ebî Râfi'den işitmiş. Ona da bir adam Resûlullah'tan
(sallallahu aleyhi vesellem) işittiğini söylemiş. Allah'ın Resûlü'ne
(sallallahu aleyhi vesellem): "Yâ Resûlallah! İman nedir?" diye
sorduğunda Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem): "îman, Allah'a ve
Resûlü'ne inanmandır" buyurmuş. İkinci defa sorduğunda yine aynı şeyi
söylemiş. Adam üçüncü defa sorunca: "Sana sarih imanın ne olduğunu
söylememi ister misin?" buyurmuş. O da: "Benim istediğim budur?"
demiş. Bunun üzerine şöyle buyurmuş: "Sarih iman, kölen, cariyen ya da
Müslümanlardan herhangi birine bir kötülük yaptığın veya haksızlık ettiğin
zaman (kefaret olsun diye) sadaka vermen ve oruç tutman; iyilik yaptığında ise
sevin/nendir. [84] (el-Hâiis)
2895. Ömer
b. el-Hattâb'm bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Kul, mizah ve yalanı terk etmedikçe, haklı bile olsa tartışmayı
bırakmadıkça sarih iman derecesine ulaşamaz" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [85]
2896.
Huzeyfe demiştir ki: "İslam sekiz hissedir. İslam bir hisse, namaz bir
hisse, zekat bir hisse, hac bir hisse, Ramazan orucu bir hisse, iyiliği emir
bir hisse, kötülükten nehiy bir hisse, Allah yolunda cihat bir hissedir.
İslam'da hiç bir hissesi bulunmayan kişi kaybetmiştir.[86] (Ebû
Dâvud et-Tayâlisî)
2897. Ömer
b. el-Hattâb şöyle nakletmiştir: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ile
beraber oturuyorduk. "İnananların hangisi iman bakımından daha üstündür?
Biliyor musunuz?" diye sordu. "Ey Allah'ın Resulü! Meleklerdir" dediler. "Onlar Öyledirler. Öyle olmaları da
gerekiyor. Zira Allah'ın onları koyduğu makama koyduktan sonra böyle olmalarına
mani bir şey yoktur. Asıl onlar dışındakilerden bahsediyorum" buyurdu.
"Peygamberlerdir, yâ Resûlallah!" dedik. "Onlar da öyledirler.
Öyle olmaları da gerekiyor. Asıl başkalarından bahsetmekteyim" buyurdu.
"Kimlerdir bunlar ya Resûlallah?" dedik. "Bunlar benden
nesillerce sonra gelen bir topluluktur. Beni görmedikleri halde bana inanırlar.
Asılı bir yaprak bulurlar ve ondaki esaslara göre yaşarlar. İşte bunlar,
İnananlar içinde imanları en üstün olanlardır" buyurdu. Senedinde hafızası
zayıf biri vardır.[87]
(Ishâk)
2898. Ömer
b. el-Hattâb şöyle anlatmıştır: Resûlullah (saDaDahu aleyhi vesellem) ile
birlikte oturuyordum. Derken: ''İnananların iman bakımından en üstün olanını
bana söyleyin" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Meleklerdir"
dediler. "Onlar öyledirler. Öyle olmaları da gerekiyor. Zira Allah'ın
onları koyduğu makama koyduktan sonra onların böyle olmalarına mani bir şey
yoktur" buyurdu. "Ya Resûlallah! Allah'ın risalet/peygamberlik ve
nübüvvetle üstün kıldığı peygamberlerdir" dediler. "Onlar da
öyledirler. Öyle olmaları da gerekiyor. Allah'ın onları koyduğu makarna
koyduktan sonra onların böyle olmalarına mani bir şey yoktur" buyurdu.
"Ya Resûlallah! Peygamberlerle birlikte bulunurken şehit düşen
şehitlerdir" dediler. "Öyledirler ve öyle olmaları da gerekiyor.
Allah'ın onları peygamberlerle birlikte şahadetle anmasından sonra böyle
olmalarına mani bir şey yoktur" buyurdu. "Öyleyse kimlerdir,
ya Resûlallah?" dediler. "Nesiller sonra
gelecek olan
topluluklardır....." buyurdu. (Ebû Ya'lâ) [88]
2899.
Abdurrahman b. Yezîd demiştir ki: Abdullah (b. Mes'ûd)'un yanında oturuyordum.
Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi veseUem) ashabından ve -herkesten ilerde
oldukları erdemlerinden bahsedildi. Abdullah ise dedi ki: "Muhammed'in
durumu onu gören için gayet açıktı. Kendisinden başka ilâh bulunmayana yemin
ederim ki, hiç kimse, görmeden inanmaktan daha üstün bir imana sahip değildir" Sonra
"Elif, Lâm, Mîm.
Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen
ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren Kitap'tır.
İşte Rablerinin
yolunda olanlar ve saadete erişenler bunlardır [89]
âyetlerini okudu. (Ahmed b. Menî) [90]
2900. Attâb
b. Şümeyr demiştir ki: "Ya Resûlallah! Benim yaşlı bir babam ve bir de
onun erkek kardeşi var, Belki Müslüman olurlar umuduyla gidip onları sana
getireyim" dedim. "Eğer Müslüman olurlarsa, bu kendileri için daha
hayırlıdır. Eğer reddederlerse, bil
ki, İslam geniş
ve kapsamlıdır buyurdu. (Ebû
Bekir b. Ebî Şeybe) [91]
2901. Ebû
Saîd el-Hudrî'nin bildirdiğine göre Resûlullah fsallallahu aleyhi veseUem)
şöyle buyurmuştur: "Zanİ, zina ederken mü'min olarak zina etmez. Hırsız,
hırsızlık yaparken mü'min olarak hırsızlık yapmaz. Asil biri, halkın gözlerini
dikeceği bir yağmayı mü 'min olarak yapmaz." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [92]
2901M. Vehb
der ki: Câbir'e: Allah'ın Resûlü'nü (saMahu aleyhi vesellem) "Zani, zina
ederken mü'min olarak zina etmez. Hırsız, hırsızlık yaparken mü'min olarak
hırsızlık yapmaz"buyurduğunu işittin mi?" dedim. Cevaben: "Ben
işitmedim; Bana bu sözü İbn Ömer'in söylediği haber verildi" dedi. (Ebû
Bekir b. Ebî Şeybe)
2902. İmran
b. Husayn'm bildirdiğine göre Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem): "Zina
edeni, hırsızlık yapanı ve içki içeni gördüğünüzde onlar hakkında ne
dersiniz?" diye sordu. "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedik.
"Bunlar çirkin davranışlardır ve cezaları vardır. Size büyük günahların en
büyüğünü bildireyim mi?" buyurdu. Biz: "Elbette, bildir ya
Resûlallah!" deyince şöyle buyurdu: "Allah'a ortak koşmaktır. Zira
Yüce Allah: Allahıa ortak koşan kimse, şüphesiz büyük bir günahla iftira etmiş
olur.[93]
buyurmuştur. Sonra anne babaya saygısızlık etmektir. Zira Allah Teâlâ: Bana ve
ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur buyurmuştur.[94]
Resûlullah (salklMm aleyhi vesdlem) yaslandığı yerden doğrularak: "Dikkat
edin! Yalancı şahitlik. Dikkat edin! Yalancı şahitlik" buyurdu. (el-Hâris)
2903. Kays
b. Ebî Hazım demiştir ki: Ebû Bekir es-Sıddîk'den işittiğime göre Resûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Tanınmayan bir soya
kendini nispet eden Allah'ı İnkar etmiş olur. Zayıf bile olsa, (bağlı olduğu)
bir soydan teberri eden Allah'ı inkar etmiş olur.[95]
(el-Hâris)
2904. Ebû
Saîd el-Hudrî'nin bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem):
"Beş kişi cennete giremez; içki bağımlısı/alkolik, akrabalık bağlarını
kesen, sihre inanan, iyiliği başa kakan ve bir de kâhin" buyurmuştur.[96]
(el-Hâris)
2905.
Büreyde'nin bildirdiğine göre Resûlullah (saUaüahualeyhivesellem): "Ailesi
veya hizmetçisi konusunda Müslüman bir kişiyi aldatan bizden değildir"
buyurmuştur. (el-Hâris)
2906. Muhammed
b. Şîrîn demiştir ki: İbn Abbâs'a büyük günahlar sorulduğunda: "Allah'ın
Kur'ân'da yasakladığı her günah büyük günahtır".diye cevap verdi. Bu
cümleden olarak (haram) bakışı da zikretmiştir. (Ebü Ya'lâ)
2907. Ebû
Eyyûb'un bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhivesellem) şöyle
buyurmuştur: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan kulluk eden, namazı
dosdoğru kılan, zekatı veren, Ramazan orucunu tutan ve büyük günahlardan
sakınan bir kul mutlaka cennete girer. "
"Büyük
günahlardan maksat nedir?" diye soruldu. "Allah'a ortak koşmak ve
cana kıymak" buyurdu. Hadis sahihtir. (Ebü Ya'lâ)
2908. İbn
Abbâs'm bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi insanlara bir hutbe
irat ederek şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki aziz ve celil olan Allah, her
hak sahibine hakkım vermiştir. Muhakkak ki Allah bir takım farzlar kılmış,
sünnetler koymuş, hadler çizmiş, helal ve haramlar kılmıştır. İslam şeriatını
koymuş ve onu geniş ve kapsamlı kılmış; dar kılmamıştır. Ey insanlar! Emanet
duygusuna sahip olmayanın imam da olmaz. Sözünde durmayanın dini de yoktur. Kim
Allah'ın ahdini bozarsa, Allah onu ondan sorar. Kim de bana olan ahdini
bozarsa, onu dava ederim. Ben kimi de dava edersem, mutlaka delille ona karşı
davayı kazanırım. Kim bana olan ahdini bozarsa şefaatime eremez, ve Havzanda
benimle birlikte olamaz. Dikkat edin. Şüphesiz ki, aziz ve celil olan Allah, ancak
üç sınıf insanın öldürülmesine ruhsat vermiştir: inandıktan sonra dinden
dönenin veya evlendikten sonra zina edenin veyahut bir cana kıyanın ki, buna
karşılık o da öldürülür. Allahım tebliğ ettim mi?" (Müsedded) [97]
2909. Ebû
Salebe el-Huşenî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (saMahualeyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Muhakkak ki Allah bir takım hususları farz kılmıştır, onları
zayi etmeyin. Bir takım hadler koymuştur, onları aşmayın. Bazı şeyleri
yasaklamıştır, onları çiğnemeyin. Bazı şeylerin hükmünü İse belirtmemiştir. Ama
bunu unuttuğu için değil, size olan rahmetinden dolayı yapmıştır. Onları da
araştırmayın. " (Müsedded)
Ravileri güvenilir
olmakla beraber hadis tının kaildir. [98]
2910. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem);
"Müslüman kardeşinin yanma girdiğinde yemeğinden ye, ama soru sorma;
içeceğinden iç, ama soru sorma" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [99]
2911. İbn
Abbâs'ın bildirdiğine göre Resûlullah (sallaDahu aleyhi veseîlem) şöyle
buyurmuştur: "Kim aşağılamak amacıyla Allah'ın yeryüzündeki otoritesine
yürürse, Allah da kıyamet günü onu alçaltır. Ayrıca onun İçin sakladığı azap da
cabası. Allah'ın otoritesi,
O'nun kitabı ve
Peygamber'inin sünnetidir." (Müsedded)
2912. Ali b.
Ebî Tâlib'in naklettiğine göre Hz. Peygamber (sallalkhu aleyhi veseîlem):
"Şu üç şey dinin esaslanndandır: Salih ve fasık herkesin arkasında Cuma
namazı kılman, kıble ehlinden biri öldüğünde cenaze namazını kılman ve herhangi
birinin halifeliğinde cihat etmen. Bundan dolayı sana mükâfat vardır"
buyurmuştur. (İshâk)
2913. Ebû Saîd el-Hudrî'nin bildirdiğine göre
Resûlullah (sallaliahu aleyhi ):
"Kur'ân'tn haramlarını helal kılan kimse, ona inanmamış sayılır" buyurmuştur.[100]
(Ebû Bekir b. Ebî Şeybe)
2914. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi veseikm) şöyle
buyurmuştur: "Bir adam kardeşine Allah seni bağışlamasın dedi. Bunun
üzerine ona: Asıl seni Allah bağışlamasın, de> denildi." (Ebû Bekir b.
Ebî Şeybe) Hadis sahihtir.
2915. İbn
Tâvus'un babasından naklettiğine göre Muaviye, İbn Abbâs'a: "Sen Ali b.
Ebî Tâlib'in milleti/mezhebi üzere misin?" diye sordu. "Hayır. Ne
onun, ne de İbn Affân'm milleti üzereyim" diye karşılık verdi. Muaviye: Ya
kimin milleti üzeresin?" deyince, "Ben, Muhammed'in (sallallahu
aleyhi veseîlem) milleti üzereyim" diye karşılık verdi. (İbn Ebî Ömer)
2916.
el-Kâsım bildiriyor: Bir adam Ebû Zer'in yanına gelerek ona imanı sordu. O da:
"Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir.
Lakin iyi olan, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Kitab'a, peygamberlere
inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere' yolculara,
yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahitleştiklerinde
ahitlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir.
İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır [101]
âyetini okudu. Adam: "Sana iyiliğin ne olduğunu sormadım" dedi. Ebû
Zer de şöyle anlattı: "Bir adam Hz. Peygamber'e (saüallahu aleyhi vesdlem)
gelerek ona, senin bana sorduğun şeyi sordu ve Peygamber (sallalkhu aleyhi
veseüem) ona, benim sana okuduğum âyeti okudu." Adam "Yani, bana
söylediğin şeyi" deyip, bundan memnuniyetsizliğini ifade edince Ebû Zer:
"Yaklaş!" dedi Adam yaklaşınca: "Gerçek mü'min bir iyilik
yaptığı zaman sevinen ve sevabını umut eden; bir kötülük işlediğinde ise üzülen
ve cezasından korkan kimsedir" dedi. (İshâk) Hadis munkatıâır. Ancak
Tefsir bölümünde daha sahih bir tariki vardır. [102]
2917. Hasan (el-Basrî)'nin bildirdiğine göre
Peygamber (sallallahu aleyhi
vesellem): "Sizden bîriniz
hakkında, onun amel defterini neyle
kapayacağına
bakmadan aceleyle hüküm
vermemelisiniz" buyurmuştur.[103]
Hasan: "Allahım! Son amellerimizi en hayırlı amellerimiz eyle ve sevabını
cennet kıl" diye dua eder, Resûlullah'm da (sallailahu aleyhi vesdlem):
"Allahım! En hayırlı amellerimizi ecellerimiz öncesindeki amellerimiz eyle
ve en hayırlı günlerimizi de seninle karşılaştığımız günler eyle" diye dua
ettiğini söylerdi. (el-Hâlis) [104]
Konuyla ilgili bazı
hadisler, Bidatlerden Sakınmak ile ilgili olarak daha önce geçmişti. [105]
2918. İbn
Ömer'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Allah bir canlı yaratmak istediği zaman rahimler meleği
itiraz. ederek Ey Rabbim! Erkek mi, dişi mi? diye sorar. Allah da hükmünü
verir. Sonra Ey Rabbim, bahtsız mı, bahtlı mı olacaktır? diye sorar. Allah da
hükmünü verir. Sonra onun iki gözü arasına karşılaşacağı her şeyi, hatta başına
gelecek bir felaketi bile yazar. " (Ebû Ya'Iâ) [106]
2919.
Sâlim'in, babasından (İbn Ömer'den) naklettiğine göre Resûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Rahimde nutfe/sperm yaratıldığında
rahimler meleği Ey Rabbim, ne yazayım? diye sorar. Allah da emrini verir. Erkek
mi dişi mi? diye sorar. Allah da hükmünü verir....." (Bezzâr)
2920.
Âişe'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kim
kader hakkında bir şey söylerse, kıyamet günü o yüzden sorguya çekilir"
buyurmuştur. (el-Hâris)
2921. îbn
Abbâs'm bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Milletlerin helaki kader yüzünden olmuştur. Kuşkusuz siz de,
ey ümmet, bu gibi kimselerle sınanacaksınız. Onlarla karşılaştığınızda veya
onlara yetiştiğinizde siz onlara sorun veya soru soran siz olun ve onların soru
sormalarına fırsat vermeyin.[107]
(el-Hâris)
2922. İbn
Ömer'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Kim
kaderi yalanlar veya onun hakkında tartışırsa, benim getirdiklerimi reddetmiş,
Muhammed'e indirilenleri inkar etmiş olur" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ)
2923. Enes
anlatmaktadır: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) evinden çıkıp odasına
geçmek isterken bir topluluğun "Allah şöyle şöyle buyurmadı mı?" diyerek
kader konusunda tartıştıklarını duydu. Bunun üzerine odasının perdesini açtı.
Sanki yüzüne nar taneleri ekilmişti. "Siz bununla mı emrolundunuz? -Ya da-
size bu mu gönderildi? Sizden Önceki kavimler gerçekte bu gibi tartışmalar
yüzünden helak olmuştur. Onlar Allah'ın Kitab'ının bir kısmını diğer kısmıyla
karşılaştırmışlardı. Allah size bir şeyi emrettiyse, ona tâbi olunuz- Sizi bir
şeyden menettiyse ondan sakının" buyurdu. Ondan sonra insanlardan hiç
kimsenin bu konuda konuştuğu duyulmadı. Tâ ki Ma'bed el-Cühenî gelene dek. Onu
da Haccac yakalayıp öldürdü. (Ebû Ya'lâ)
2924. Atâ b.
Ebî Rabâh demiştir ki: Bir gün Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
ashabının yanına çıktığında, ashabı kader konusunu tartışıyorlardı. Bunun
üzerine: "Siz bununla mı emrolundunuz? Sizler öyle iki vadiye daldınız ki,
onların dibine ermeniz mümkün değildir. Sizden önceki nesiller de bunlar
yüzünden helak oldular. Sizi bundan men ederim. Sizi bundan men ederim!"
buyurdu. (eİ-Hârİs) [108]
2925.
Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Muhakkak ki Allah (mahlukatından) eline
bir avuç aldı
ve Bunlar rahmetimle cennetliktir buyurdu. Sonra bir avuç daha aldı ve <Hiç aldırmam.
Bunlar da cehennemliktir buyurdu. " (Ebû Ya'lâ) [109]
2926. Yine
Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Ümmetim hakkında kaderi yalanlayıp yıldızlara inanmalarından endişe
ediyorum" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [110]
2927. Rabîa'
mef/w olarak şöyle nakletmiştir: "Ümmetim üç şey yüzünden helak olacaktır:
Kadercilik, milliyetçilik ve sağlam olmayan kimseden rivayette bulunmak."
(el-Hârİs) [111]
2928. İbn
Abbâs'ın bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhiveseikm): "Allah
İlk önce Kalem 'i yarattı ve sonra ona her şeyi yazmasını emretti"
buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ)
2929. İbn
Ömer demiştir ki: Resûlullah'ı (sallalîahıı aleyhi vesdlera) şöyle buyururken
işittim: "Kureyş'in bu boyu, ümmetimi dinlerinden döndürüp kapkara
kafirler yapıncaya kadar onlarla uğraşmaya devam edecektir." Sonra bir
adam ayağa kalkıp: "Ey Allah'ın Resulü! Ben cennete mi cehenneme mi
gireceğim?" diye sordu. "Cennete" buyurdu. Sonra başka biri
kalktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben cennete mi gireceğim, yoksa cehenneme
mi?" diye sordu. "Cehenneme" buyurdu. Sonra: "Ben size bir
şey söylemedikçe siz de bana bir şey sormayın. Eğer birbirinize düşmenizden
endişe duymasaydım, cehennemliklerden olan ulularınızı/yöneticilerinizi size
bildirirdim ve onları ölüm sırasında tanırdınız- Eğer bunu yapmakla
emrolunsaydun, mutlaka yapardım" buyurdu. (Ebû Ya'lâ)
2930. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) "Her
zındıklar grubunun başlangıcında mutlaka kaderi yalanlamak vardır"
buyurmuştur.[112] (el-Hâris)
2931. Ebû
Bürde demiştir ki: Âişe'nin yanma gittim. Resûluîlah'ın (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurduğunu söyledi: "Uğursuzluk kaderle olur."
Kendisi iyimserliği (tefeülü) severdi. (el-Hâris)
2932. İbn
Mes'ûd'un bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Kader mevzu bahis olduğunda susun. Ashabım mevzu bahis olduğunda,
susun" buyurmuştur.[113]
(el-Hâris)
2933. Hasan
(el-Basrî)'nin naklettiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vedian)....
buyurmuştur. Bu rivayette ilave olarak "Yıldızlar mevzu bahis edildiğinde,
susun" ifadesi geçmiştir.[114]
(el-Hârİs)
2934. Amr b.
Şuayb demiştir ki: Ben, Saîd b. el-Müseyyib'in yanında oturuyordum. Topluluktan
biri dedi ki: "Bazı insanlar Allah şer dışında her şeyi takdir etmiştir
diyorlar. Vallahi Saîd'in o günkü öfkesi gibi öfkelendiğini hiç görmemiştim.
Hatta kalkıp gitmeye yeltendi. Sonra "Demek onu da yaptılar. Yazıklar
olsun onlara. Keşke gerçeğin idrakinde olsalardı. Hakikat şu ki, vallahi ben
onlar hakkında bir söz duydum ki, kendilerine şer olarak yeter" dedi.
"Allah iyiliğini versin Ebû Muhammed, nedir o söz?" diye sordum. Bana
baktı, öfkesi dinmişti. Sonra dedi ki: Bana Râfl' b. Hadîc bildirdi. Dedi ki:
Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyururken işittim:
"Ümmetim içinde Öyle kimseler vardır ki, bunlar kader konusunda farkında
olmadan Yahudi ve Hıristiyanların inkar ettikleri gibi Allah'ı inkar
ederler." Râfi dedi ki: "Canım feda olsun sana ey Allah'ın Resulü, ne
söylüyorlar?" diye sordum. Şöyle buyurdu: "Hayır Allah'tan, şer ise
Iblis'tendir diyorlar. Bu düşünceyle Allah'ın kitabım okuyorlar. İman ve
marifete (hakikat bilgisine) erdikten sonra hem Allah'ı, hem de Kur'ân'ı inkar
ediyorlar. Ümmetim bunlardan nice düşmanlık, kin ve polemik görecektir. Bunlar,
bu ümmetin zındıklarıdır. Onların zamanında yönetici zulmeder. Ah keşke mesele
zulüm, taşkınlık ve bencillikle kalsaydı. Ayrıca Allah onların üzerine bir veba
gönderecek ve hepsini yok edecektir. Ardından suretleri hayvan suretine
dönüştürülecek ve yerin dibine geçirileceklerdir. Bundan pek az kimse
kurtulacaktır. O gün mü 'minin sevinci az, üzüntüsü büyük olacaktır. Sonra
Allah, onların hepsini maymunlara ve domuzlara dönüştürecektir." Sonra
Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) ağladı. Onun ağlamasıyla biz de
ağladık. "Niçin ağlıyorsun, ya Resûlallah?" diye sorulunca: "O
bahtsızlara merhametten dolayı. Çünkü içlerinde müçtehit olanı var, abid olanı
var. Bununla beraber onlar bu görüşü ilk olarak savunup başarısız olanlar da
değillerdir. Zira İsrail oğullarından helak olanların geneli bu yüzden helak
olmuştur" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Kadere iman nedir?" diye
soruldu. "Tek Allah'a inanman, ondan başka kimsenin zarar ya da fayda
veremeyeceğini bilmen, cennete ve cehenneme inanman, Allah'ın cennet ve
cehennemi sair mahlukattan önce yarattığını, sonra mahlukatı yarattığım ve
onlardan dilediğini cennetlik, dilediğini de cehennemlik yaptığını bilinendir [115]
buyurdu. (el-Hâris)
2935. İbn
Abbâs bir adamın "Şer kader değildir" dediğini işitmiş ve
"Bizimle kader yanlıları arasında şu âyet hakemdir" demiştir: Puta
tapanlar, "Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi
haram kılmazdık" diyecekler; onlardan öncekiler de, bizim şiddetli
azabımızı tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara Bize karşı çıkarabileceğiniz
bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde
bulunuyorsunuz de. Üstün delil Allah'ın delilidir. O dileseydi hepinizi doğru
yola eriştirirdi de."[116]
İbn Abbâs demiştir ki:
"Acizlik de, akıllılık da kaderdendir."
Tavus demiştir ki:
"Kadercilik konusunda fikir beyan eden iki kesim de bilgisizce
konuşmaktadır. Kader hakkında konuşmaktan sakının."
Ravi anlatıyor: İblis,
Hz. İsa b. Meryem'le karşılaşınca ona: "Bilmiyor musun ki, başına ancak
kaderinde olan gelir. Öyleyse şu dağın zirvesine çıkıp, kendini aşağı at.
Bakalım yaşayacak mısın, ölecek misin?" dedi. İsa: "Şüphesiz ki Allah
Kul benim dilediğimi yapmama engel olamaz buyurmaktadır" diye karşılık
verdi ve İblis sustu. [117]
Ma'mer ve Zührî
demişlerdir ki: İblis, İsâ b. Meryem'le karşılaştı.... İsa, İblis'e: "Kul
Rabbini sınamaz, asıl Allah, kulunu sınar" dedi ve onu susturdu. (İshâk)
2936. İbn
Abbâs'm bildirdiğine göre bir adam Mekke'ye gelerek kader konusunda ileri geri
konuşmaya başladı. İbn Abbâs da dedi ki: "Onu bana gösterin başından
yakalayayım. Vallahi eğer boynu elime düşerse, boynunu ezeceğim. Burnu elime
düşerse, burnunu ısıracağım. Zira ben Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi veseUem)
şöyle buyururken işittim: "Fehr oğullarının kadınlarının, müşrikler olarak
etek sallayarak Hazreclileri dolaştıklarını görür gibiyim. Bu, İslam'da ilk
şirk olayıdır. Vallahi, onlar Allah'ın elinden şerri takdir etme kudretini
aldıkları gibi hayrı takdir etme kudretini de almadıkça taşkınlıkları onların
yakalarını bırakmayacaktır."
Bakiyye'nin
bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurmuştur ki:
"Kuşkusuz Allah'ın indirdiği kitapların birinde Ben, Allah'ım. Benden
başka tanrı yoktur. Ben hem hayrı, hem de şerri takdir ettim yazılmıştır." (İshâk)
2937. Hişâm
b. Hakîm b. Hizâm'm bildirdiğine göre bir adam: "Yâ Resûlallah! Amelleri
daha baştan biz kendimiz mi yapıyoruz yoksa, onlar önceden takdir edilmiş
midir?" diye sordu. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) de:
"Allah, Hz. Âdem'in soyunu belinden çıkarıp, kendilerine şahit tuttu.
Sonra onlardan avuçlarına doldurarak Bunlar cennetliktir, bunlar da
cehennemliktir buyurdu. İşte o gün bugün cennetlikler cennet ehlinin amellerini
işlemeye, cehennemlikler de cehennem ehlinin amellerini işlemeye muvaffak
kılınmaktadır" buyurdu. (İshâk)
Bu, garîb (tek
kanallı) bir hadistir. [118]
2938. Enes
merfû olarak: "(Bunlar) oruç tutup
namaz da kılsalar bu ümmetin Mecusilerülirler, yani Kaderiye ekolü" diye
nakletmiştir.[119] (Ebû Ya'lâ)
2939. Enes
demiştir ki: Peygamber (allallahu aleyhi veseilem): ve Müslümanların dostu!
Sana mülaki olana dek beni bu hal üzere yaşat!" diye dua ederdi.[120]
(Ebû Ya'lâ)
2940.
Bilâl'ın bildirdiğine göre Peygamber (saMlahu aleyhi vesellem) şöyle dua
ederdi: "Ey kalpleri istediği yöne çeviren (Allahım), benim kalbimi dinin
üzere sabit kıl! [121]
(Abd b. Humeyd) Ravileri güvenilir kimselerdir.
2941. Ebû
Umâme'jıin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Allah, mahlukatı yarattı, kaderi tayin etti ve
peygamberlerden söz aldı. Bütün bunları yaparken Arş'ı su üzerinde idi. Sağ
yanındakileri sağ eline, sol yanındakileri de diğer eline alarak, ki Rahman'in
her iki eli de sağdır: Ey sağdakiler! diye seslendi. Buyur Rabbimİz! Emrine
amadeyiz! dediler. Ben, sizin Rabbiniz değil miyim? buyurdu. Evet. Rabbimizsin!
diye cevap verdiler. Sonra Ey Soldakiler! diye seslendi. Buyur Rabbimiz. Emrine
amadeyiz! dediler. Ben, sizin Rabbiniz değil miyim ? buyurdu. Evet. Rabbimiz.sin!
dediler. Sonra onları birbirine karıştırdı. İçlerinden birisi: y Rabbimiz bizi
niçin karıştırdın? dedi. Allah da: Bundan başka da onların yapa geldikleri
işler vardır. [122] Rabbin, insanoğlunun sulbünden soyunu alıp
devam ettirmiş, onlara: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" demiş ve
buna kendilerini şahit tutmuştu. Onlar da: "Evet şahidiz" demişlerdi.
Bu, kıyamet günü, "Bizim bundan haberimiz yoktu" dersiniz diyedir?
buyurdu. Sonra onları Adem'in sulbüne iade etti."
Yine (Ebû Umâme'nin)
bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah, mahlukatı yaratıp, kaderi tayin etti ve peygamberlerden söz aldı.
Bütün bunları yaparken Arş'ı su üzerinde idi ve cennetlikler, cennetlik olarak,
cehennemlikler de cehennemlik olarak belirlenmişti." Bir zat: "Ey
Allah'ın Peygamber'i! Ya amellerin faydası nedir?" diye sordu. "Her
topluluk kendi makamı için çalışır" buyurdu. Ömer de: "'Biz gayret
ederiz" dedi. {Ebû Bekir b. Ebî Şeybe)
2942. (Ravi)
Demiştir ki: Resûlullah'a (sallahu aleyhi vesellem) amellerin durumu hakkında:
"Ya Resûlallah! Sence ameller sıfırdan mı işlenir, yoksa onlarla ilgili
hüküm kesinleşmiş midir?" diye
sordular. "Bilakis kesinleşmiştir" buyurdu. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe)
2943. Ebû
Umâme'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: .... Aynı hadisi "Bütün bunları yaparken Arş'ı su üzerinde
idi ve cennetlikler, cennetlik olarak, cehennemlikler de cehennemlik olarak
belirlenmişti" sözüne kadar zikretmiştir. (Ebû Dâvud et-Tayâlİsî) [123]
2944. Ebû
Salih'in rivayeti ise şöyledir: "Kuşkusuz Allah, gökleri ve yeri yarattı,
cenneti ve cehennemi yarattı. Adem 'i yarattı. Sonra onun soyunu avuçlarına
dağıttı. Sonra onları iyice doldurarak: Bunlar burası için yaratılmıştır.
Umurumda değil. Bunlar da burası için yaratılmıştır. Umurumda değil buyurdu.
Sonra cennetlikleri ve onların yapacakları amelleri yazdı. Ardından
cehennemlikler ve onların yapacakları amelleri yazdı. Sonra kitap dürülüp
kaldırıldı." (Müsedded) Hadis miirseldir. [124]
2945.
Enes'in bildirdiğine göre Resûlullah (salbllahu aleyhi vesellem): "Kişinin
dinînde muvaffak olması ona mutluluk olarak yeter" buyurmuştur. (Ibn Ebî
Ömer)
2946.
Muhammed b. el-Münkedir'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem): "Kul, kadere; hayrına ve şerrine, acısına ve tatlısına,
zararına ve
faydasına inanmadıkça imanı kemale ermiş
olmaz" buyurmuştur. (Müsedded) Hadis mürsel olup zayıftır. [125]
2947. Ebû
Saîd (el-Hudrî) demiştir ki: "Hz. Âdem, Musa ile karşılaştı. Ez. Musa,
Âdem'e: Seni Allah kendi eliyle yarattı. Sana kendi ruhundan üfledi. Seni
cennetine koydu. Sen İse bizi helak ettin, azdırâın dedi. Bu konuda Allah'ın
dilediği kadar şey saydı. Hz. Âdem ise ona şöyle cevap verdi: Allah seni seçip,
Özel kelimeleri ve risâletine mahzar kılmışken kalkıp Allah'ın gökleri ve yeri
yaratmadan önce benim İçin takdir ettiği bir suçtan dolayı beni kınıyorsun."
Bunu zikreden Allah Resulü (sallallahualeyhivesellem): "Böylece Hz. Âdem
(bu sözüyle) Musa'yı altetti, Âdem Musa'yı altetti" buyurdu. (Ebû Bekir b.
Ebî Şeybe)
2948. Ebû
Hânın, aynı hadisi merfû olarak şu ifadeyle nakletmiştir: Daha ben yaratılmadan
benim hakkımda takdir edilmiş bir suçtan dolayı beni kımyorsun. Böylece Hz. Âdem,
Musa'yı yendi, Âdem Musa'yı yendi." (Abd b. Humeyd)
2949. Ebû
Saîd el-Hudrfnin bildirdiğine göre Peygamber (saBallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Hz. Âdem,
Musa ile karşılaştı.
Musa: dedi..." Bu rivayette:
"Sana melekleri secde ettirdi" ilavesi var Diğer yandan
"Bizi helak edip azdırdın" kısmı yerine: "Yapacağım yaptın ve
soyunu cennetten çıkardın " ifadesi geçmiştir.
Yine şu ilave vardır:
"Seninle konuşarak seni kendine yakın kıldı, sana Tevrat'ı verdi. Orada
benim işlediğim amelin bana onu işlemeden kaç yıl önce yazıldığım görüyorsun?"
diye sordu. O da: Kırk yıl dedi." Gerisi aynıdır. (el-Hâris) [126]
Azil konusundaki Cerîr
hadisi daha evvel Evlilik/Nikah kitabında Ümmü Veledler bahsinde geçmişti. [127]
2951. Ebû
Hureyre mer/iî olarak şöyle nakletmiştir: "Kim kadere; onun hayrına ve
şerrine inanmazsa, ben ondan uzağımdır" Hadisin senedi sahihtir.[128]
(Ebû Ya'lâ) [129]
2952. Saîd
b. Ebî Sadaka demiştir ki: Muhammed b. Sîrîn'e: "Her doğan fıtrat üzere
doğar" sözünü kim söylemiş?" diye sordum. "Onu bilen biri
söylemiştir" dedi. (Müsedded)
2953.
el-Esved b. Serî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (saMlahu aleyhi vedian):
"Her doğan fıtrat üzere doğar. Konuşmaya başlayıncaya kadar böyle devam
eder. Sonra ebeveyni onu ya Yahudileştirir, ya da Hıristiyanlaştırır"
buyurmuştur. {Ebû Ya'lâ)
2954. Ebû
Gâlib demiştir ki: Ben, Dımaşk'tayken (Şam'dayken) Haruriyye (Hariciler)
ekolüne mensup yetmiş kişinin başı getirilip dikildi. Sonra Ebû Jmâme geldi,
mescide girerek iki rekat namaz kıldı. Sonra çıktı, bunların aşucunda durup bir
saat gözyaşı döktü. Sonra üç kere:
"İblis'm İslam ümmetine şu yaptığına
bak!" dedi. Sonra "Ey Ebû Gâlib! Sen öyle bir beldede yaşıyorsun ki,
fikirler çoğalmış, korkunçluğu
büyümüş" dedi. Ben
de: "Doğrudur" dedim.
"Allah seni onlardan korusun" dedi. Ben: "Niçin göz
yaşları döktün?" diye sordum. "Onlara acıdığım için. Çünkü onlar
İslam ümmetindendi" dedi. Sonra "Al-i İmrân sûresini okuyor
musun?" diye sordu. '"Evet" dedim. "Ondaki Sana Kitabı
indiren O'dur. Onda Kitabın temeli olan kesin
anlamlı (muhkem) âyetler vardır, diğerleri
de çeşitli anlamlıdırlar (müteşabihât) [130] âyetini
oku. "Orada kastedilenler bunlar
mıdır?" diye sordum.
"Evet. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: İsrâîl
oğullan yetmiş bir fırkaya bölündü. Büyük çoğunluğu/geneli temsil edenler
hariç, hepsi cehennemliktir " dedi. Yanı basımdaki bir adam: "Ey Ebû
UmâmeÜ Büyük çoğunluğun ne yaptığını
görmüyor musun?" dedi.
O da: "Eğer
yüz çevirirseniz, bilin ki o Peygamber, kendisine yükletilenden ve siz
de kendinize yükletilenden
sorumlusunuz. Eğer O'na
itaat ederseniz doğru
yolu bulursunuz..[131]
Dinlemek ve itaat etmek, isyan ve tefrikadan/ayrılıktan daha hayırlıdır. Bize
hükmediyorlar, sonra bizi öldürüyorlar" diye cevap verdi. Dedim ki:
"Bu konuştuğun söz Resûlullah'tan (saMahu aleyhi vesellem) işittiğin bir
şey mi, yoksa onu kendi görüşün olarak mı söylüyorsun?" diye sordum.
"Eğer Allah Resûlü'nden (sallallahu aleyhi veselîem) duymadığım bir şeyi
size söylüyorsam, ben çok cüretkârım demektir. Bunu ben İki üç kere
duydum" dedi. Hatta yedi kereye kadar çıkardı. (el-Hârİs)
2955. Ebû
Gâlib demiştir ki: Abdülmelik zamanında ben Basra'dayken Haricilerin kelleleri
getirildi... Bir öncekinin benzerini zikretti. (el-Hâris) Bunu Tirmizî, Ahmed
b. Hanbel ve İbn Mâce muhtasar olarak nakletmiştir.
2956. Enes
b. Mâlik nakletmiştir... Hadisin devamında demiştir ki: Sonra Allah Resulü
(sallallahu aleyhi veselîem) onlara, geçmiş milletlerden bahsederek şöyle
buyurdu: "Hz. Musa'nın ümmeti yetmiş bir fırkaya bölündü. Bunların yetmişi
cehenneme, biri cennete girdi. Hz. İsa'nın ümmeti yetmiş iki fırkaya bölündü.
Yetmiş biri cehenneme, biri cennete girdi. Benlin ümmetim ise bu iki fırkadan
bir fazla fırkaya bölünecek ve yetmiş ikisi cehenneme, biri cennete
girecektir."
"Bunlar
kimlerdir, yâ Resûlallah?" diye sordular. "(Ehl-i Sünnet ve'l-)
Cemaat" buyurdu.
Ya'kûb b. Zeyd
demiştir ki: Hz. Ali b. Ebî Tâlib, Allah Resûlü'nden (sallallahu aleyhi
veselîem) bu hadisi naklettiğinde bir de: "Musa'nın milletinden bir
topluluk hakkı gösterirler ve onunla adaletle hükmederlerdi [132]
âyetini okurdu. Sonra Hz. İsa'nın ümmetini zikreder ve: "Şayet kitap ehli
inanıp karşı gelmekten sakınsalardı, kötülüklerini örterdik ve onları nimet
cennetlerine koyardık [133]
âyetini okurdu. Sonra bizim ümmeti zikreder ve "Yarattıklarımızdan bir
topluluk hakkı gösterirler ve onunla hükmederler [134]
âyetini okurdu. [135]
(Ebû Ya'lâ)
2957. İbn
Ömer demiştir ki: Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi veseDem) şöyle buyururken
işittim: "Muhakkak ki benim ümmetim içinde yetmiş iki davetçi çıkacak ve
hepsi de cehenneme çağıracaktır. Eğer isteseydim, size onları babaları ve
kabüeleriyle birlikte haber verirdim.[136]
(Ebû Ya'lâ)
2958. Ebû
Bekir es-Sıddîk'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Kaderiye ve Mürcie ekolleri mensupları cennete giremez" buyurmuştur.
Hadisin senedinde kopukluk vardır. (Ishâk)
2959. Ebû
Leylâ'nın bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Ümmetimden Kaderiye ve Mürcie mensupları, Havz'ımın başında yanıma gelemeyeceklerdir"
buyurmuştur.[137] (Ishâk)
2960. Hz.
Ömer'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem):
"Kıyamet günü bir mıtnadi Allah'ın hasımları/davalıları olan Kaderciler
ayağa kalksın> diye seslenecektir.[138]
(İshâk ve Ebû Ya'lâ)
2961. Hasan
(el-Basrî) demiştir ki: Hz. Ömer'in yanma gelen Basra heyetinde el-Ahnef b.
Kays da vardı. Hz. Ömer hepsini serbest bıraktığı halde onu yanında tuttu.
Sonra: "Seni niçin yanımda tuttum, biliyor musun? Çünkü Resûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) bizi, dilbaz her münafığa karşı uyarmıştı. Senin
de onlardan biri olacağından korktum. Umarım ki onlardan değilsindir. Haydi
şimdi güçlük çıkarmadan ailenin yanma git" dedi. (İshâk)
2962. Saîd
b. Huseym, Şam halkından bir şeyhten şöyle dediğini nakletmiştir: Resûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) bize nasihat etti. Derken bir adam: "Ey
Allah'ın Resulü! Bu vedalaşan birinin nasihatine benzemektedir. Bize neyi
tavsiye edersin?" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (salMahu aleyhi
vesellem) şöyle buyurdu: "Size Allah'tan korkmanızı, benim ve hidayet
üzere olan ve hidayete sevk eden halifelerimin sünnetine sarılmanızı tavsiye
ederim. Bunlara azı dişlerinizle tutunun. Başınıza Habeşli bir köle bile atansa
onu dinleyip itaat edin. Şüphesiz ki her bidat sapıklıktır." (Ahmed b.
Meni ve Ebû Ya'lâ)
2963.
Abdurrahman b. Yezîd'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem): "Sünnette orta yolu tutmak, bidatte aşırı gitmekten daha
hayırlıdır" buyurmuştur.[139]
(Müsedded)
2964. İbn
Abbâs demiştir ki: "Her geçen yıl insanlar mutlaka bir bidat çıkarıp bir
sünneti öldürürler. Sonunda bidatler yaşar, sünnetler ölür.[140]
(Müsedded)
2965. Salih
b. Cübeyr demiştir ki: İbn Mes'ûd birbirine kıssa anlatan bir topluluğa
rastladı ve onlara şöyle dedi: "Vallahi sizler Muhammed'in (sallaüahu
aleyhi veseflan) ashabını ilirn bakımından geçtiniz veya kapkara bir bidat icat
ettiniz. Tâbi olunuz, bidat çıkarmayınız. Vallahi eğer tâbi olursanız, bilin
ki, onlar bu konuda açık bir şekilde sizden öndedirler.[141]
Eğer bidat çıkarırsanız, o zamanda büyük bir zulüm yapmış olursunuz -ya da
şöyle dedi- büyük bir sapıklığa düşmüş olursunuz" (Buradaki tereddüt İbn
Ebî Ömer'den kaynaklanmaktadır) [142]
(İbn Ebî Ömer)
2966.
Abdullah b. Büreyde'nin bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb heyetler geldiğinde
ashabını topladı. Bekçisi Abdullah b. Erkam'a [veya Ubeydullah b. Erkam'a] da
"Muhammed'in ashabını gözle, herkesten önce onları, sonra peşlerinden
gelen Arapları içeri al" diye emir verdi. Bu şekilde içeri girdiler ve
önünde sıraya geçtiler. Hz. Ömer baktı ve üzerinde kısa hırkalar giymiş iri bir
adam gördü, Ona işaret etti ve adam yanma geldi. Ona "İyh (anlat)"
dedi ve bunu üç kere tekrarladı. Adam da ona (ne kastettiğini anlamayıp) üç
kere "İyh" dedi. Bunun üzerine Ömer: "Of! Kalk ayağa!"
dedi, o da kalktı. Sonra baktı, hafif yapılı kısa boylu ve düz saçlı bir
el-Eş'arî (Eş'ar kabilesine mensup birini) gördü. İşaret etti ve yanma geldi.
Ona da: "îyh (anlat)" dedi. Eş'arî de: "İyh" dedi. Hz. Ömer
yine: "İyh" deyince Eş'arî: "Ey Müminlerin emiri! Sor ya da bir
söz söyle de sana anlatalım" dedi1. Bunun üzerine Ömer: "Of, kalk
ayağa! Sana davar çobanından fayda yoktur" dedi. Sonra baktı ve beyaz
tenli, hafif yapılı bir adam gördü. İşaret etti, yanma geldi. Ona da
"İyh" deyince adam ileri atlayıp Allah'a hamdü senadan sonra vaaz
etti. Sonra (Ömer'e) hitaben şöyle dedi: "Sen bu ümmetin idaresini üslendin. Bu ümmetin üzerine aldığın işlerinde,
özellikle de tebaan ve kendin hakkında Allah'tan kork. Zira sen bir gün hesaba
çekileceksin ve idaresini üstlendiklerinden sorulacaksın. Sen yalnız
emanetçisin. Üzerindeki emaneti tevdi etmekle görevlisin. Bu durumda yaptığın
işe göre mükâfat alırsın." Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ben halife
seçildiğimden beri senden başka kimse beni doğrultmadı. Sen kimsin?" dedi.
O da: "Rabf b. Ziyâd" dedi. "Muhacir b. Ziyâd'm kardeşi
mi?" diye sordu. "Evet" dedi. Sonra Ömer bir ordu kurdu. Başına
el-Eş'arî'yi geçirdi ve ona şöyle tembihledi: "Rabî' b. Ziyâd'ı kolla!
Eğer söylediklerinde doğru ise onun bu konuda yardımı olur. Onu kullan. Sonra
geçen her on günde bir işini kontrol et. İşindeki durumunu bana yaz. Sanki onu
ben görevlendirmişim gibi davran." Sonra Hz. Ömer şöyle dedi:
Peygamber'imiz (sallallahu aleyhi vesetlem) bize şu uyarıda bulundu: ''Benden
sonra sizin hakkınızda en çok dilbaz münafıktan endişe ediyorum." (İshâk) [143]
Zühd bölümünde kılı
kırk yararcasma araştırmanın mekruh oluşuna dair bölümde bu kabilden hadisler
yer almaktadır. [144]
2967. İbn
Abbâs'm bildirdiğine göre Hz. Ömer şöyle demiştir: "Bir takım insanlar
çıkacak, Deccal'i yalanlayacaklar, Güneş'in batıdan doğmasını yalanlayacaklar,
kabir azabını yalanlayacaklar, şefaati yalanlayacaklar, bir topluluğun
cehennemde iyice yandıktan sonra oradan çıkacağını yalanlayacaklar."
(el-Hârİs) [145] Kabir bölümünde fitneye karşı uyarı bölümünde de böyle
bir rivayet vardır.
2968. Hz.
Ali b. Ebî Tâlib'in bildirdiğine göre Resûlullah (saMlahu al^hi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Ben, benden sonra sizin için ne kesin inanç sahibi
mü'ininden, ne de küfrü belli kafirden endîşe duyuyorum. Çünkü kesin inanç
sahibi mü'mini imanı engeller. Küfrü belli kâfiri de küfrü engeller. Fakat ben
asıl benden sonra sizin hakkınızda dili iyi bilen ama kalbi cahil olan ve sizi
memnun edecek şeyleri konuşup, sevmediklerinizi işleyenden endişe ediyorum.[146]
(İshâk)
2969. Saîd
b. el-Müseyyib demiştir ki: Bir adam Medine'de ders halkasında: "Hanginiz
bana Resûlullah'tan (salIaDahu aleyhi vesellem) bir söz nakleder?" diye
sordu. Ali b. Ebî Tâlib ona şöyle dedi: Ben, Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi
vesellem) şöyle buyururken işittim: "Ümmetin hakkında mü'minderi ya da
kâfirden endişe etmiyorum. Zira mıımini imanı engeller. Kafire de küfrü mâni
olur. Fakat bu ikisi arasında dolaşan adamdan endîşe ediyorum. Bu kişi Kur'ân
okur. Onu iyice güzelleştirdİğinde de yanlış tevil eder, sizin bildiklerinizi
söyler, ama sevmediklerinizi yapar. Böylece hem kendi sapıtır, hem de başkasını
saptırır. " (İshâk)
2970. Umeyye
b. Yezîd eş-Şâmî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (safellatm aleyhi vesellem)
şöyle buyurmuştur: Kim İslâm'da yeni bir şey icat ederse, Allah'ın, meleklerin
ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Ondan ne tövbe, ne de fidye
kabul edilmesin. "
Ey Allah'ın Resulü!
Hades (yeni bir şey) nedir?" diye sorulduğunda: "Kim bir cana haksız
yere kıyarsa veya kısas gereği olmaksızın müsle yaparsa veya sünnete ters bir
bidat çıkarırsa " buyurdu.
Senedi hasen
derecesinde olup ınürsel veya mu'daldir. (İShâk)
2971. Ebû
Umâme'nin bildirdiğine göre Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah nezd'tnde, kişisel arzu ve heves
kadar gök kubbenin gölgesi altında tapılan hiçbir şey yoktur [147]
(Ebû Ya'lâ)
2972.
Tâvus'un bildirdiğine göre Katâde, meclisine katılmak üzere onun yanma gelmiş.
Ona: "Eğer sen oturursan ben kalkarım" demiş. Yanındakiler: "Ey
Ebû Muhammed! O fakih biridir" deyince: "İblis (Ey Rabbim beni
azdırmana karşılık...) [148]
derken ondan daha fakihti.... (Ahmed b. Meni) [149]
Ben derim ki: "Bu
sözüyle o, Katade'ye isnat edilen kadercili etmektedir."
2973.
Abdullah b. Abbâs'm bildirdiğine göre Peygamber (sallahu aleyhi vsellem) şöyle
buyurmuştur: "Âhir zamanda Rafiziler adıyla bir topluluk çıkacaktır.
Bunlar hakikatte İslam'ı reddettikleri halde (görünürde) Müslüman olduklarım
söyleyeceklerdir. Onlarla savaşın. Zira onlar müşriktirler." (Abd b.
Humeyd ve Ebû Ya'lâ) [150]
2974. Fatıma
binti Muhammed (sallahu aleyhi vesellem) şöyle anlatmıştır: Allah Resulü
(sallailahu aleyhi vesellem), Hz. Ali'ye bakıp şöyle buyurdu: "Bu,
cennetliktir. Ama onun yanlılarından bîr topluluk, İslam'ı öğrendikten sonra
onu reddedeceklerdir. Bunlar İçinde bir güruh Rafiziler diye isimlenecektir.
Onlara lanet etmek isteyen, lanet etsin. Zira onlar müşriktirler. " (Ebû Ya'lâ)
[151]
Konuyla ilgili îbn
Ömer hadisi Hariciler bahsinde gelecektir.
2975. Vehb
(b. Münebbih) demiştir ki: Câbir'e "Musalliler (namaz kılanlar) arasında
tağutlar var mıdır?" diye sordum. "Hayır" dedi. "Onlardan müşrik
olanı var mıdır?" diye sordum. Yine: "Hayır" dedi. (el-Hârİs) [152]
2976. Ebû
Süfyan demiştir ki: Mekke'yi ziyaret edip Fehr oğullarına konuk olan Câbir'e
sordum.[153] Sonra bir adam
kendisine: "Sizler ehl-i kıbleden hiç kimseyi müşrik olarak itham eder miydiniz?"
diye sordu. "Allah korusun. (Böyle bir şeyi nasıl yaparız)" dedi.
Adam bu cevaptan ürktü, sonra "Onlardan hiç kimseye "kafir" diye
hitap eder miydiniz?" diye sordu. "Hayır" dedi. Hadis sahihtir?
(Ebû Ya'lâ) [154]
2977. Enes
b. Mâlik'ten rivayet edilmektedir. (Yezîd er-Rakkâşî der ki) Ona: "Ey Ebû
Hamza! Bir takım insanlar bizi kâfirlik ve müşriklikle itham etmektedirler
(bunlar hakkında ne buyurursun?)" diye sordum. Enes; "Onlar
yaratılanların ve mahrukatın en şerlileridirler" diye cevap verdi.[155]
(Ebû Ya'lâ)
2978. Cafer
el-Abdî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Ümmetimden Falan cennetliktir, falan cehennemliktiry diye yemin edenlerin
vay haline!" buyurmuştur. (Müsedded)
2979. İbn
Abbâs'm bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi veseüem) şöyle
buyurmuştur: "Aziz ve ce/i/ olan Allah buyurur ki: Kim bir kulum aleyhine
yemin ederse, kulumu cennete, onu (yemin edeni) cehenneme koyarım."
(MÜsedded)
2980. Ubey
b. Ka'b bildiriyor: Dedim ki: "Yâ Resûlallah! Bazen kalbime öyle düşünceler
doğuyor ki, (bunları hissetmektense) keşke yanıp kul olsam." Bunun üzerine
Allah Resulü (saBaüahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuş: "Allah'a hamdolsun
ki Şeytan, bir daha bu topraklarınız üzerinde kendisine kulluk edilmesinden
umudunu kesti. Fakat sizin hafife aldığınız kusurlarınızla yetinmeye razı
oldu." (Ishâk)
Ben derim ki: Bunu Ebû
Davud ve Nesâî, Zer an Abdullah b. Şeddad an Ibr Abbâs kanalıyla şu ifadelerle
nakletmişlerdir: Bir adam: "Yâ Resûlallah!...
dedi... Hadisin bir
kısmını zikreden ravi sonunda şu ilaveyi nakletmiştir: "Şeytan 'in
tuzağını vesveseyle sınırlayan Allah 'a hamdolsun. "
Birinci hadiste
kopukluk vardır. [156]
2981. Şehr
b. Havşeb'in bildirdiğine göre bir adam Âişe'ye: "Bizden birimiz, içinden
öyle şeyler geçiriyor ki, eğer konuşsa âhireti boşa gider. Açığa vursa
öldürülür" dedi. (Ravi der ki) Âişe üç kez tekbir getirdi. Sonra şöyle
dedi: Allah Resûlü'ne (sallallahualeyhiveseüem) bu konu soruldu. O da üç kez
tekbir getirdikten sonra: uBu şekilde mü'min sadece imtihan edilir" buyurdu.[157]
(Ebû Ya'lâ)
2982. Zürâre
b. Evfâ'nın bildirdiğine göre bir adam kalkıp Hz. Peygamber'e gitti ve ona:
"Ey Allah'ın Resulü! Kalbimde öyle duygular taşıyorum ki, açığa vursam,
helak olurum. Bu yüzden ben helak olur muyum?" diye sordu. Allah Resulü
(sallallahu aleyhi veseUem): "Hayır. Zira Allah, söylemedikleri ya da
mucibince davranmadıkları sürece ümmetimi kalplerine doğan düşüncelerden
sorumlu tutmamıştır" buyurdu. (ei-Hâris) [158]
2983.
Alkame'nin naklettiğine göre bir adam Abdullah (b. Mes'ûd)'un yanında "Ben
mü'minim" dedi. Abdullah ona: Ben cennetliğirn de!" deyince de:
"Ben, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandım"
dedi. (Ahmed b. Menî) [159]
2984. Talha
b. Ubeydullah b. Kureyz'in bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb şöyle demiştir:
"Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey, kişinin kendi görüşüyle
gururlanmasıdır. Kim <Ben alimim> derse, o cahildir. Kim de <Ben cennetliğim
derse, o cehennemliktir." (Müsedded) [160]
2985.
Katâde'nin bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattâb şöyle demiştir: "Kim mü'min
olduğunu iddia ederse, o kafirdir. Kim cennetlik olduğunu ileri sürerse, o
cehennemliktir. Kim de âlim olduğunu söylerse, o cahildir." Ravi der ki:
Bir adam onunla tartıştı ve: "Eğer iktidarı devirirlerse, biz cennetlik
oluruz" dedi. Buna Ömer şöyle cevap verdi: "Ben, Allah Resûlü'nü
(sallallahu aleyhi vesellem): "Kim cennetlik olduğunu iddia ederse, o
cehennemliktir" buyururken işittim." (ei-Hâris) [161]
2986. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallaMm aleyhi veseUem): "Kişi
her sözünde istisna yapmadıkça (inşallah demedikçe) İmanı kemale ermez"
buyurmuştur. (Ahmed b. Menî)
2987. Amr b.
el-Esam demiştir ki: Hasan b. Ali'ye: "Şu Şia fırkası Hz. Ali'nin tekrar
diriltileceğini iddia ediyor" dedim. O da: "Yalan söylüyorlar. Onlar
Şia fırkası değillerdir. Eğer Hz. Ali tekrar diriltilecek olsaydı, onun (geride
kalan) hanımlarını evlendirmez, mirasını bölüşmezdik" dedi. (Müsedded)
2988. Enes
b. Mâlik'in bildirdiğine göre Resûlullah (saBallahu aleyhi vesellem):
"Allah bir amel dolayısıyla kime sevap vaat etmişse, onun için bu vaadini
yerine getirir. Kimi de bir ameli dolayısıyla cezayla tehdit etmişse, bu konuda
muhayyerdir" buyurmuştur. Bezzâr demiştir ki: Süheyl'in [162]
hadisine mutabaat olunmamıştır. (Ebû Ya'lâ ve Bezzâr)
2989.
İkrime, Allah Teâlâ'nın (Şeytan)"Beni azdırdığın için, and olsun ki, senin
doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım; sonra önlerinden, arkalarından,
sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu Sana şükreder
bulamayacaksın" dedi âyeti [163] hakkında
İbn Abbâs'dan: "Üstlerinden" diyemedi. Çünkü biliyordu ki, üstlerinde
Allah vardı" dediğini nakletmiştir. (İshâk)
2990. Bişr b.
Ömer ez-Zehrânî demiştir ki: Birden fazla müfessîrin "Rahman Arş'a istiva
etti" âyetini "Yükseldi" şeklinde yorumladığını işittim.[164]
(İshâk)
2991. Ebû
Hureyre demiştir ki: Ashabından bir grup arasında Resûlullah (sallallahu aleyhi
veseUem) bize şöyle buyurdu: "Muhakkak ki Yüce Allah sûru yaratınca onu
İsrafil'e verdi. İsrafil sûru ağzına koymuş, gözlerini Arş'a dikmiş, emrolunacağı
zamanı beklemektedir..[165]
Uzun uzun zikredilen hadiste şu ibareler de geçmiştir: "Sonra Allah,
Arş'ını yeryüzünde dilediği yere kurar. O zaman Arş'ını sekiz (melek) taşır.
Bugün onların dört ayağı en alttaki yerin sınırlarındadır. Yerler ve gökler
sırtlarında, Arş da omuzlarındadır. Yüksek sesle (Allah'ı) tespih ederler.
Tespihleri şöyledir: Mülkün ve melekûtun sahibini (her türlü noksanlıktan)
tenzih ederiz. Ceberut sahibi ve Arş'in Rabbini/sahihini tenzih ederiz. Ölmeyen
diriyi tenzih ederiz. Bütün canlıları öldürüp kendi ölmeyeni tenzih ederiz- O
Kuddüs 'tür (her türlü eksiklikten münezzehtir), Kııddüs'tür (mukaddestir),
meleklerin ve Ruh'un rabbidir. Kuddüs, Kuddüs. Yüce Rabbi tenzih ederiz.
Melekût, ceberut, kibriyâ, saltanat ve azamet sahibini tenzih ederiz. Sonsuza
dek Allah'ı tenzih ederiz." Hadiste zayıflık vardır1. (İshâk) dil
2992.
Âişe'nin bildirdiğine göre Yahudilerden bir grup Hz. Peygamber'e (sallallahu
aleyhi vesellem) gelerek ona şöyle dediler: "Sana üç şey soracağız ki
bunları bir peygamberden başkası bilmez. Bize Arş'ın taşıyıcılarından bahset.
Onlar kimdir? Bize erkek ve kadının menileri (spermleri) hakkında bilgi ver."
Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle cevap verdi: "Arş't
hayvanlar boynuzları üzerinde taşırlar. Gökteki galaksi onların izlerindendtr.
Erkeğin menisi, beyaz renkte olup koyudur. Kadının suyu ise sarı ve
berraktır." Sonra üçüncü soruya da cevap verince Yahudiler: "Şahadet
ederiz ki, sen peygambersin. Bunları biz Tevrat'ta da bu şekilde
bulmaktayız" dediler.[166]
(İshâk)
2993.
Mücâhid'in bildirdiğine göre İbn Abbâs veya İbn Ömer -buradaki tereddüt
Ubeyd'den kaynaklanmıştır- demiştir ki: "Şüphesiz ki Allah
yarattıklarından dört şeyle gizlenmiştir: Nur/ışık sonra karanlık -veya ateş,
sonra karanlık-, sonra ışık, sonra karanlık" (Ahımed b. Menî)
2994. Sehl
b. Sa'd es-Sâidî'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
şöyle buyurmuştur: "Allah'ın önünde duran ışıktan oluşan yetmiş bin perde
vardır. Kim bu perdelerden herhangi bir şey hissederse hemen Ölür."
Hadiste zayıflık vardır.[167]
(İshâk ve Ebü Ya'lâ)
2995. Habîb
b. Ebî Sabit demiştir ki: Hassan b. Sabit Hz. Peygamber'e (sallallahualeyhivesellem)
bazı beyitler okudu ve şunları söyledi:
Allan 'm izniyle şahadet ettim ki Muhammed yüce
göklerin üstünde bulunanın elçisidir.
Ebû Yahya ve Yahya dan
her ikisinin de dinde makbul birer amelleri vardır. Ahkaf [168]
karde§i aralarında ortaya
çıktığında, Allah 'm zatıyla
çıkar ve adil davranır.
Bunun üzerine
Peygamber (sallalhhu aleyhi vesellem):
"Ben de öyle yaparım" buyurmuştur [169]
(Ebû Ya'lâ)
2996.
Ebû Hureyre bildiriyor:
Allah Resûlü'nü (salîaHahu aleyhi vesellem) minberde Hz.
Musa'dan bahisle şöyle anlatırken işittim: "Musa'nın kalbine Acaba yüce
Allah uyur mu? sorusu geldi. Bunun üzerine Allah ona bir melek gönderdi. Melek
onu üç defa uyandırdı. Sonra ona her bir eline bir tane olmak üzere iki kâse
verdi ve onları korumasını tembihledi Derken Musa uyumaya başladı. Tam
elleri birbirine kavuşacakken
uyanıyor, ellerini birbirinden uzaklaştınyordu. Sonra
öyle bir uykuya daldı
ki, (uyku sebebiyle)
elleri birbirine çarptı ve
kâseler kırıldı. Böylece Allah temsil
yoluyla ona şunu söylemek istedi: Aziz ve celil olan Allah eğer uyusaydı,
gökleri ve yeri (olduğu gibi) tutamazdı.[170]
(Ebû Ya'lâ)
2997.
el-Mübârek b. Saîd demiştir ki: Ben, Mansûr b. el-Mu'temer'i şöyle derken
işittim: Resûlullah {sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: "İblis,
Ademoğlunun yoluna çıkar, islam yolunda onun karşısına durur ve: Sen kendi
dinini, aileni, çocuğunu ve doğum yerini terk edip, Müslüman mı oluyorsun? der.
Ademoğlu onu dinlemez ve Müslüman olur. Sonra hicret yolunda karşısına Çıkar ve
ona: Sen hicret mi ediyorsun? Hicret atın ayağına vurulan urgan gibidir. Onu
sahvermez der. Yine Ademoğlu onu dinlemez ve hicret eder. Sonra cihat yolunda
karşısına çıkar ve ona: Sen cihat mı ediyorsun? Oysaki cihat adı gibi malı,
canı bitirir. Savaşırken öldürülürsün. Hanımın başkasıyla evlenir. Malın
bölüştürülür der. Yine dinlemez ve cihat eder." Sonra Allah Resulü
(sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: "Her kimde bu hasletler
bulunur da bu haliyle Ölür veya suda boğulur ya da yangında can verirse, Allah
onu cennete koymayı taahhüt etmiştir. " (el-Hârİs) Hadis mürsel ya da
rnudaldir. [171]
2998.
Abdullah b. Abdurrahman b. Ebî Hüseyin anlatmaktadır: Bana ulaşan bilgiye göre
Lokman el-Hakim şöyle nasihatte bulunurdu: "Ey oğlum! İlmi âlimlere karşı
böbürlenmek, cühela takımıyla tartışmak ve meclislerde gösteriş yapmak için
öğrenme! Lüzumsuz görerek ve cahilliğe meylederek ilmi bırakma! Ey oğlum! Bir
topluluğun Allah'ı andıklarını görürsen onlara katıl. Eğer âlim isen ilminden
istifade edersin. Cahil isen onlar sana ilim öğretirler. Umulur kî Allah onlara
rahmetiyle tecelli eder de bu, onlarla birlikte sana da dokunur." (Ahmed
b. Hanbel, Kitâbu'z-Zühd'âe)
2999. Antere
anlatmaktadır: İbn Abbâs'm yanma girdik. Bize şöyle dedi: "İlim öğrenmek
amacıyla yola çıkan hiç kimse yoktur ki Allah ona cennetin yolunu
kolaylaştırmasın. Ameliyle geri kalan kimseyi, soyu asla ileri geçirmez."
(Müsedded)
3000.
Abdullah (b. Mes'ûd) anlatmaktadır: Resûlullah'ın (sallaMıu aleyhi veselkm)
yanma girdim. "Ey İbn Mes'ûd!" diye seslendi. "Buyur yâ
Resûlallah!" dedim. ''Hangi iman bağı daha sağlamdır, bilir misin?"
buyurdu. "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dedim. Aynı şeyi bana üç
kez tekrarladı. Sonra: "En sağlam iman bağı Allah için sevmek ve Allah
için buğzetrnektir" buyurdu. Sonra bana: "Ey İbn Mes'ûd!" diye
seslendi. Ben yine: "Buyur yâ Resûlallah!" dedim. "İnsanların
hangisi daha üstündür, bilir misin?" buyurdu. Ben: "Allah ve Resulü
daha iyi bilir" dedim. Aynı şeyi üç defa tekrarladı. Sonra: "İlim
bakımından [172] en üstün olanlarıdır,
eğer dinlerinde anlayış sahibi (falcih) olurlarsa" buyurdu. Sonra yine:
"Ey İbn Mes'ûd!" diye seslendi. Ben yine "Buyur ya
Resûlallah!" dedim. "İnsanların en bilgilisi hangisidir bilir
misin?" buyurdu. Aynı şeyi üç defa tekrarladı. Ben: "Allah ve Resulü
daha iyi bilir" dedim. "İnsanların en bilgilisi, ihtilaf ettiklerinde
doğruyu en iyi görenleridir. isterse amel bakımından kusurlu olsun, (ya da)
kıçı üzerine yürüyor olsun." (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe, Ebû Dâvud
et-Tayâlisî ve Ebû Ya'lâ) [173]
3001. İbn
Yesîr b. Amr, babasından bildirmektedir: Ebû Mes'ûd'u şöyle söylerken
işittim.... Hadiste: "Şüphesiz Allah, Muhammed ümmetini dalalet üzere
birleştirmez" ifadeleri yer almıştır. (İshâk)
3002. Kays b.
Yesîr b. Amr, babasından
bildirmiştir: Ebû Mes'ûd'a rastladım.... Dedi
ki: "Allah, Muhammed
ümmetini dalalet üzere birleştirmez."1 Hadisin tamamı,
inşallah fitneler bahsinde gelecektir. (İshâk)
3003. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi veseDem) şöyle
buyurmuştur: "Muhakkak ki Allah sizi üç şeyden kurtarmıştır: Hepinizin
dalalet üzere ittifak etmesi, batıl taraftarlarının hak taraftarlarına üstün
gelmesi ve bir de benim size beddua etmem ve bu yüzden helak olmanızdan. O yüce
zât, bu üçünü Dabbe. Deccal ve Duman 'la değiştirmiştir. " (el-Hâris)
3004.
el-A'meş demiştir ki: İbrahim (en-Nehaî)'ye: "Sen bana hadis rivayet
ederken onun senedini de söyle" dedim. Bana şöyle cevap verdi: "Ben
sana Abdullah şöyle söyledi dersem, bil ki, onu bana Abdullah'tan birden fazla
kimse rivayet etmiştir. Ama eğer isim verirsem, rivayetin ravisi ismini
zikrettiğimdir." (İshâk)
3005. Avn b.
Abdullah b. Utbe demiştir ki: Bana Ömer b. Abdülazîz şöyle söyledi:
"Ashabın ihtilâfına sevindiğim kadar kızıl develere sahip olsam sevinmem.
Çünkü onların görüşünü de alsak, isabet ederiz, bunların görüşünü de alsak,
isabet ederiz." (Müsedded) Hadis sahih ve maktu bir haberdir.
3006. Câbir
b. Abdullah'ın bildirdiğine göre İbn Mes'ûd ve Ubey b. Ka'b namaz kılanın
durumu hakkında ihtilaf ettiler. Ubey kişinin tek elbiseyle namaz kılacağını
söylerken İbn Mes'ûd ancak iki elbiseyle namaz kılabileceğini söyledi. Sonra
tartışma Hz. Ömer'in kulağına gitti ve onlara birini göndererek şunu söyledi:
"Resûlullah'ın (sallallahualeyhivsellem) ashabından iki kişi bir konu
hakkında ihtilaf ettiler. Halk bu iki görüşten hangisine göre
davranacaktır?" Sonra: "Asıl görüş, Ubey'in görüşüdür" dedi ve
İbn Mes'ûd'unkine iltifat etmedi. (Ahmed b, Menî} Hadis sahîhtii. [174]
3007. Âmir
(eş-Şa'bî) demiştir ki: Ammâr'a bir mesele soruldu. O da: "Bu olay meydana
geldi mi" diye sordu. "Hayır" demeleri üzerine: "Öyleyse
meydana gelene kadar bekleyelim. Olay meydana gelince, sizin için onu çözmeğe
çalışırız" dedi.[175]
(İshâk)
3008. Muâz
b. Cebel'in bildirdiğine göre Resûlullah (saliallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Bela gelmeden önce onun hakkında aceleci (kıvranmayınız-
Eğer böyle yapmazsanız, (bilin ki) Müslümanlar arasında her zaman bir görüş
beyan edip isabet edenler çıkar. Eğer bela gelmeden aceleci davranırsanız, bu
sizi şu şu yollara sokar. " (Ishâk} [176]
3009. Salt
b. Râşid demiştir ki: Tavus'a bir şey sordum. "Bu yaşandı mı?" diye
sordu. "Evet" dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Çünkü
arkadaşlarımız bize Muâz b. Cebel'den onun şöyle söylediğini naklettiler:
"Bela gelmeden önce onun
hakkında aceleci davranmayın....." Muâz,
bu hadisi Hz. Peygamber'e
(sallallahu aleyhi vesellem) nispet etmemiştir. (İshâk) Senedi hasenâjı.
3010. Sümâme
b. Hazen anlatmaktadır: Babamın yanındaydım. Derken bir adam seldi ve:
"Ben, dün Abdullah b. Amr'ı görmedim. Bana kızmış °lmasından korkuyorum.
Senden benim için ona bir şey sormanı istiyorum. °na sen git ve fetva sor"
dedi. Abdullah, Mina'da çadırının önünde ayaktaydı. Derken bir adam boş araziye
gitti. Sonra onun yanma geldi, sonra geri döndü. Yanımıza geldiği zaman dedi
ki: "Ben, Abdullah b. Arar'a <Abdullah b. Amr bana fetva ver, Abdullah
b. Amr bana fetva ver, Abdullah b- Amr fetva ver> dedim.
O da -diline işaret ederek- şunları söyledi:
Bununla doğrudan başka
bir şey konuşma, bununla iyilikten başkasını işleme!" -yani eliyle- Bu
şekilde yaparsan hesap ve azap görmeden cennete girersin." Ben:
"Fetvayı kısa kestin" deyince şöyle yanıtladı: "Sen ben Kabe
yolcusu iken geldin. Hırkam veya elbisem serilmişti. Sen böyle söylüyorsun, ama
Allah Resûlü'ne (salkllahu aleyhivesellem) orta yol emredilmiştir. Ona
"Kalk ve öz konuş" buyuruldu. O da kalkıp öz konuştu. Nitekim o,
öncekilerin ve sonrakilerin en özlü konuşanı idi." Sonra: "Abdullah
b. Artır, Allah her günahın tövbesini kabul eder mi?" diye sordum.
"Evet" dedi. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) Hadis sahîh mevkâjbu.[177]
3011. Ata b.
Müslim el-Halebî anlatmaktadır: Amr b. Kays el-Mülâî'ye: "Bana şu hadisi
yazıver!" dedim. "Hayır. Yazmam. Çünkü İbrahim en-Nehaî Sakın yazmayın,
sonra ona güvenirsiniz dedi. Sonra şunları söyledi: Muâz b. Cebel şunu anlattı:
Biz bazı hadisleri yazarken Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) yanımıza
çıkageldi ve: "Bu nedir ey Muâz!" diye sordu. "Ey Allah'ın
Resulü senden duyduklarımız" dedik. "Sizi bu Kur'ân, başka bir şeye
muhtaç bırakmaz" buyurdu. Ondan sonra bir şey yazmadık. (Ishâk)
Senedinde kopukluk
vardır. [178]
3012. Ebû
Bürde demiştir ki: Babamın (Ebû Musa'nın) anlattıklarından bir kitap yazdım.
Sonra babam: "Eğer içinde Allah'ın kitabından âyet olmasaydı onu mutlaka
yakardım" dedi sonra kap istedi ve onu su ile sildi. Sonra bana:
"Benden duyduklarını ezberle. Çünkü ben, Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi
vesellem) kitap yazmadım. Az kalsın babanı helak edecektin" dedi. (Ebû
Bekir b. Ebî Şeybe) [179]
3013. Hâlid
b. Urfuta demiştir ki: Hz. Ömer'in yanında oturuyordum. Derken Abdülkays
kabilesinden Sus'ta oturan bir adam getirildi. Ömer ona: "Sen falan oğlu
falan el-Abdî misin?" diye sordu. "Evet" deyince yanındaki sopa ile ona vurdu. Bunun üzerine adam: "Suçum
nedir, ey mü'minlerin emiri?"
diye sordu. Ömer:
"Otur!" dedi. Oturdu.
Sonra ona "BismiUahirrahrnanirrahim. Elif, Lâm,
Râ. Bunlar, gerçeği açıklayan Kitabın âyetleridir. Biz onu, anlayasınız
diye, Arapça bir Kur'ân olarak indirdik. Biz bu Kur'ân'ı vahyederek, sana en
güzel kıssaları anlatıyoruz. Oysa daha önce sen bunlardan habersizdin [180]
âyetini okudu. Âyeti ona üç kere okudu ve ona üç defa vurdu. Adam: "Suçum
nedir? Ey mü'minlerin emiri!" diye sordu. Ömer: "Danyal'm kitabını yazan sensin" dedi. Adam:
"Emret, yapayım!" dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer: "Git hemen onu kaynar su ve beyaz yünle sil. Sonra
da onu ne sen oku, ne de Müslümanlardan bir başkasına okut. Eğer onu okuduğunu
ya da Müslümanlardan birine okuttuğunu duyarsam, seni mahvederim" dedi.
Sonra "Otur!" dedi. O da önüne oturdu. Ona şu olayı anlattı: Ben
gidip Ehl-i kitaptan bir kitap istinsah ettim (kopyaladım). Sonra onu bir deri
içinde Resûıullah'a (sallallahu aleyhi veseliem) getirdim. Allah Resulü bana:
"O elindeki nedir, ey Ömer?" diye sordu. "Yâ Resûlallah!
İlmimize ilim katalım diye yazdığım bir kitaptır" dedim. Resûlullah
(sallallahu aleyhi vesdlem) buna Öyle öfkelendi ki, gözleri kıpkırmızı oldu. Sonra
insanları namaza çağırdı. Ensâr: "Allah
Resûlü'nü (sallahu aleyhi veseliem)
öfkelendirdiniz. Silâhlarınızı kuşanın" dediler. Sonra gelip Allah Resûlü'nün minberinin
etrafını sardılar. Sonra Resûlullah (saMahualeyhi veseliem): "Ben size
apaçık, parlak bir hüccet getirdim. Sakın şaşırmayın ve şaşıranlar sizi
aldatmasın" buyurdu. Ömer der ki: Hemen kalkıp: "Biz Rab olarak
Allah'ı, din olarak İslam'ı ve peygamber olarak seni kabul ettik, razı
olduk" dedim. Sonra (minberden) indi. (Ebû Ya'lâ) [181]
3014.
Abdullah b. Amr naklediyor: "Ya Resûlallah! Ben senin sözlerini bellemek
istiyorum. Ama hafızam onu bellemeye yetmiyor. Sağ elimden (yazıdan)
yararlanabilir miyim?" diye sordum. "Sen bilirsin?" buyurdu.
(Ebû Bekir b. EbîŞeybe) [182]
3015.
Abdullah b. Amr der ki: "Yâ Resûlallah! İlmi kaydedebilir miyim?"
dedim. "Evet" buyurdu.[183]
(Ahmed b.
3016. Yezîd
er-Rakkâşî bildiriyor: Hadis öğretimi konusunda Enes'i fazla yorduğumuzda
kendisine ait bazı sahifeleri getirir, önümüze atarak: "Bunlar benim Allah
Resûlü'nden (sallallahu aleyhi vesellem) işitip yazdığım ve kendisine arz
ettiğim hadislerdir" derdi.[184]
(Ahmed b. Menî)
"3017. Beşîr
b. Nehîk anlatmaktadır: Ebû Hureyre'nin yanında bulunuyordum. Kendisinden işittiklerimi
yazardım. Ayrılmak istediğimde yazdıklarımı getirip kendisine okudum. Sonra:
"Bunlar senden işittiklerimdir" dedim. O da "Evet" diyerek
onayladı. (el-Hâris) [185]
3018. Ebû
Seleme demiştir ki: "Ben, onun (yani Fâtıma binti Kays'm) ağzından
duyduklarımdan bir kitap yazdım." (Ishâk)
3019. Enes
b. Mâlik'in bildirdiğine göre Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem):
"Kime Allah'tan bir fazilet haberi ulaşır da onu tasdik etmezse, o fazilete
nail olamaz " buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) Ravilerinden Bezî oldukça zayıftır.
[186]
3020.
Ebu'd-Derdâ -Hz. Peygamber'e (sallailahu aleyhi veselkm) isnat edip etmediğini
bilmediğim bir sözünde- "Kişinin yürüyüşü, girişi ve çıkışı onun derin
idrakinin (fıkhının) bir yansımasıdır" demiştir. (Ibn Ebf Ömer) [187]
3021. İbn
Ömer demiştir ki: Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellan) bir şy unutmaktan
endişe ederse, onu hatırlamak için eline bir ip bağlardı.[188]
(el-Hâris)
3022. Muâviye
b. Yahya'nın Temîm oğullarından bir zâttan naklettiğine göre Resûlullah
(saliallahu aleyhivesellem): "Sizden biriniz bir şeyi unutmaktan endişe
ederse, <Umıtana hatırlatan Allah'a hamd olsun> desin" buyurmuştur,
(el-Hâris)
3023. Ebû
Zer anlatmaktadır: Mescid'e girdim. Baktım Allah Resulü (sallaMıu aleyhi
vesdlem) tek başına oturuyor. Ona bakmaya başladım. Ama o beni görmüyordu.
Kendi kendime: "Allah Resulü (saMahu aleyhi vesellem) bu şekilde hiç yalnız
kalmazdı. Ya bir işi vardır. Ya da kendisine vahiy iniyordur" dedim. Sonra
yanma gidip gitmeme konusunda gönlüme danıştım. Gönlüm gitmek dışında bir
seçeneğe razı olmadı. Sonra yanma kadar gidip kendisine selam verdim. Sonra
oturdum. Uzun müddet oturduğum halde ne bana dönüyor, ne
de benimle konuşuyordu.
Bunun üzerine kendi
kendime
herhalde Resûhıllah (saüallahu aleyhi
vesellem) yanına oturmamdan memnun kalmadı" dedim. Sonra bana dönerek:
"Ebû Zer!" diye seslendi. "Buyur yâ Resûlallah. Emrine hazırım"
dedim. "Bugün namaz kıldın mı?" diye sordu. "Hayır" dedim.
"Öyleyse kalk, namaz kıl" buyurdu. Kalkıp Allah'ın dilediği kadar
namaz kıldım. Sonra dönüp oturdum. Yine uzun müddet benimle konuşmadı. Ben yine
"Herhalde Resûîullah (salbllahu aleyhi vesellem) benim yanma oturmamdan
memnun kalmadı" dedim. Sonra bana dönerek: "Ebû Zer!" diye
seslendi. Ben: "Buyur yâ Resûlallah, emrine hazırım" dedim.
"İnsanlar ve cinlerden olan şeytanların şerrinden Allah 'a sığın "
buyurdu. "Anam babam sana feda olsun insanların da şeytanları mı
vardır?" diye sordum. "Aziz ve celil olan Allah Aldatmak için
birbirlerine cazip sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere
düşman yaptılo [189]
buyurmuyor mu?" dedi. Sonra-bana dönerek: "Ebû Zer!" diye
seslendi. Ben yine: "Buyur ya Resûlallah" dedim. "Sana cennet
hazinelerinden bir hazine olan bir söz Öğreteyim, mi? buyurdu. Ben de:
"Anam babam sana feda olsun" dedim. Sonra şöyle buyurdu: "De ki:
Güç ve kuvvet ancak Allah'a aittir (lâ havle ve kuvvete illâ bİllâh}"
Sonra Allah Resulü (sallahu aleyhi vesellem) sustu, hiç konuşmuyordu.
Suskunluğu uzun sürünce ben söze başladım: "Ya Resûlallah! Sen bana namazı
emrettin. Namaz nedir?" "En hayırlı iştir. Dileyen az yapar, dileyen
çok" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Oruç nedir?" diye sordum.
"Karşılığı (Allah tarafından) takdir edilen bir farzdır" buyurdu.
"Ey Allah'ın Resulü! Sadaka nedir?" diye sordum. "Kat kat sevabı
bulunan ve Allah katından daha fazlasını kazandıran bir ameldir" buyurdu. "Ya
Resûlallah! Hangi amel daha faziletlidir?" diye sordum. "Allah'a iman
etmek ve O'nıtn yolunda cihat etmek" buyurdu. "Ya Resûlallah! Hangi
şehit daha üstündür?" diye sordum. "Kanı akıtılan ve atı dahi
öldürülen şehit" buyurdu. "Ya Resûlallah! Hangi köleyi azat etmek
daha faziletlidir?" diye sordum. "En pahalısını ve sahipleri nezdinde
en değerlisini" buyurdu. "Ya Resûlallah! Hangi sadaka daha
faziletlidir?" diye sordum. "Güç yetirilen ve fakire gizlice
verilen" buyurdu. "Eğer sadaka verecek bir şey bulamazsam?" diye
sordum. "İş bilene yardım edersin, ya da elinden bir şey gelmeyenin işini
görürsün" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Eğer bunu da
yapamazsam?" diye sordum. Diline işaret ederek: "Bunu korursun. Zira
bu, kişinin kendisine vereceği güzel bir sadakadır" buyurdu. "Ey
Allah'ın Resulü! Sana Kur'ân'da indirilen âyetlerin hangisi daha
üstündür/yücedir?" diye sordum. "Sen KürsVye göre göklerin ve yerin
nispetini bilir misin?" buyurdu. "Hayır. Ancak Allah'ın sana
öğrettiğinden bana öğretirsen bilirim" dedim. Bunun üzerine: "KürsVye
göre göklerin ve yerin misali engin çöle atılmış bir halkaya benzer. İşte
KürsVnin
gökler ve yere üstünlüğü çölün o halkaya
üstünlüğü gibidir" buyurdu.
"Ey Allah'ın Resulü! Peygamberlerin sayısı
kaçtı?" diye sordum.
"124 bin" buyurdu. "Ya
Resûlallah! Hepsi
resul müydü?" diye
sordum. "Hayır. Onlardan
yalnız 3J5'i resuldü" buyurdu. "Ya Resûlallah! İlki hangisi İdi"
diye sordum. "İlkleri Âdem
idi" buyurdu. "Âdem nebi
miydi?" diye sordum. "Evet. Allah onun toprağım hazırladı. Sonra onu
kendi eliyle yarattı. Ona kendi ruhundan üfürdü ve onunla alenî olarak
konuştu" buyurdu. Sonra etrafında insanlar kalabalıklaşmca Allah Resulü
(sallallahu aleyhi vesellem): "Size insanların en cimrisini haber vereyim
mi?" buyurdu. İnsanlar "Evet, yâ Resûlallah!" dediler.
"Yanında ismim anıldığı halde bana salât okumayan" buyurdu. (Muhammed
b. Ebî Ömer) [190]
3024.
Zührî'nin bildirdiğine göre Hafsa, Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem)
Yusuf kıssasından bahseden kürek kemiği üzerine yazılmış bir kitap/yazı
getirerek okumaya başladı. Hz. Peygamber'in (sallallahu aleyhi vesellem)
yüzünün rengi değişti ve: "Nefsim kudret elinde bulunan (Allah)a yemin
ederim ki, Yusuf size gelse ve siz, ona tâbi olup beni terk etseniz, sapıtmış
olursunuz" buyurdu. (İshâk)
3025.
el-Haccâc b. Yezîd'in babasından naklettiğine göre Resûlullah (sallallahu
aleyhi vesellem): "Yazıya toprak serpin. Zira bu, onu daha güzel
yapar" buyurdu. (Ahmed b. Meni)
3026. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Anlatılmayan ilim, Allah yolunda harcama yapılmayan hazineye benzer"
buyurmuştur. (Müsedded) [191]
3027. İbn
Abbâs'ın rivayet ettiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Kime bîr şey sorulur da onu gizlerse, o kimse kıyamet günü
(ağzı) ateşten bir gemle gemlenmiş olarak gelir. Kim, Kur'ân hakkında
bilgisizce konuşursa, kıyamet günü (ağzı) ateşten bir gemle gemlenmiş olarak
gelir." (Ebû Ya'lâ) Hadis
sahihtir? [192]
3028.
Abdullah b. Mes'ûd'un naklettiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem): "İlmi âlimlere karşı böbürlenmek, cahillerle tartışmak ve
insanların gözünü doldurmak için öğrenmeyiniz. Kim bunu yaparsa, cehenneme
girer" buyurmuştur. (Ishâk) Senedinde kopukluk vardır.
3029.
Sâîim'in (Abdullah b. Ömer'in oğlunun) babasından naklettiğine göre Resûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem): "Kıyamet günü kula muhakkak malının fazlalığı
sorulduğu gibi, ilminin fazlalığı da sorulur" buyurmuştur. (el-Hâris) [193]
3030.
Abbâs'ın bildirdiğine göre Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Bu din yayılacak, öyle ki, denizleri aşacak ve Allah yolunda
atlılar denizlere dalacaklar. Sonra sizden öyle nesiller çıkacaktır ki, onlar
Kur'ân okurlar ve Biz Kur'ân okuduk. Kim bizden daha iyi Kur'ân okur? Kim
bizden daha fakihtir? Kim bizden daha bilgilidir? diye iddialaşırlar."
Sonra ashabına dönerek: "Bu kimselerde bir hayır var mıdır?" buyurdu.
Onlar da:
Yoktur" deyince;
"Onlar sizdendir, bu
ümmettendir ve ne
var ki onlar cehenneme yakıt olacaklardır"
buyurdu. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [194]
3031. Enes
b. Mâlik anlatmaktadır: Ebû Musa bana: "Hazırlıkları tamamla. Şu şu gün
yola çıkıyorum" dedi. O gün geldi. Hazırlıkların tamamlanmasına az bir şey
kalmıştı. "Bütün hazırlıklar tamam mı?" diye sordu. "Az bir şey
kaldı" dedim. "Ben yola çıkıyorum" dedi. Allah emirimi ıslah etsin,
eğer bir süre beklersen, geri kalan hazırlıkları da tamamlarız" dedim.
"Olmaz, zira aileme yalan söylemeyi sevmem. Sonra onlar da bana yalan
konuşurlar. Onlara verdiğim sözü bozamam. Sonra onlar da bana verdikleri sözü
bozarlar. Onlara ihanet edemem. Sonra onlar da bana ihanet ederler" dedi.
(el-Hâris) [195]
3032. Ebû
Hureyre ve İbn Abbâs'ın naklettiklerine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem): "Batıl bir SÖZ İcat eden onu konuşan gibidir" buyurmuştur.
"Bunu nasıl icat eder?" diye sorduğumuzda ise: "Bir adam bir
adamla karşılaşır ve ona şö'yle, şöyle oldu diyerek mevzu açar. Sizden kimse
şerrin ve batılın açıcısı/anahtarı olmasın" buyurdu.[196]
(el-Hâris)
Kim benim adıma
söylemediğim bir sözü söylerse/' şeklinde başlayan Câbir hadisi, daha evvel
Kurban Kesimi bölümünde geçmişti.[197]
3033. Hammad
b. Zeyd demiştir ki: Seleme b. Alkame'ye bir söz telkin ettim. Sonra o sözü
bana nakletti. Sonra ondan vazgeçti ve: "Eğer bir arkadaşının yalan
söylemesini istersen, ona telkinde bulun" dedi. (Ebû Ya'(â) [198]
3034.
Hüseyin el-Muallim demiştir ki: Muhammed b. Şîrîn konuşurdu ve gülerdi. Hadis
söz konusu olunca, saygılı davranırdı. (Müsedded) Hadis sahîh olup mevkuftur. [199]
3035. Sabit
demiştir ki: Enes'in yanma (hadis dinlemeye) gittiğim zaman, koku ister ve onu
ellerine ve yanaklarına sürerdi. (Ebû Ya'lâ) [200]
3036. Ebû
Miclez demiştir ki: Abdullah b. Ömer şöyle derdi: "Ey insanlar!
Benden uzak durun. Zira ben, benden daha bilgili olan zâtın
yanında bulundum. Eğer bana ihtiyaç duyulacak kadar yaşayacağımı bilseydim,
sizh\ için (ondan) öğrenirdim. Benden uzak durun." (el-Hâris) [201]
3037. Enes
b. Mâlik'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi veseliem):
"Kime Allah'tan bir fazilet ulaşır da onu tasdik etmezse, ona nail
olamaz" buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [202]
3038. Enes
b. Mâlik'in bildirdiğine göre Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem): "İyi
haberi iyi insan; kötü haberi ise kötü insan getirir" buyurmuştur. (Ahmed
b. Menî) [203]
3039. Yine
aynı tarikle bildirildiğine göre Resûlullah (safcdlahu aleyhi vesellem); Erkek
adam kaba saba konuşmaz" buyurmuştur. [204]
3040. İmrân
b. Husayn demiştir ki: Resûlullah'tan (saMahu aleyhi vesdlem) bir takım
hadisler işittim ve ezberledim. Onları size nakletmemdeki tek engel,
arkadaşlarımın onlar hakkında bana muhalefet etmeleridir. (Ebû Ya'lâ) [205]
Konuyla ilgili Ebû Zer
hadisi "Peygamberlerle İlgili Hadisler'in başında geçmiştir. [206]
3041. Ebû
Nadre demiştir ki: Ebû Saîd el-Hudrî: "Hadisleri müzakere edin; zira hadis
hadisi hatırlatır" dedi. Rivayet sahîh olup mevkuftur. (Müsedded)
3042. Ebû
Nadre demiştir ki: Ebû Saîd el-Hudrî'nin yanma giderdik. O da bize:
"Hadisleri müzâkere edin; zira hadis hadisi hatırlatır" derdi.[207]
{Müsedded)
3043. Ebû
Nadre anlatmaktadır: Ebû Saîd'e "(Hadisleri) Bize yazdır" dedim. O
da: "Ben size yazdırmayacağım. Biz (onları) Peygamber'den (sallallahu
aleyhi vesellem) nasıl öğrenmişsek, siz de bizden öyle öğrenin" dedi. Ebû
Saîd derdi ki: "Hadisleri müzâkere edin; zira hadis hadisi
hatırlatır." (el-Hâris) [208]
3044. Alkame: "Hadisleri sıkça
müzâkere edin ki
unutulmasınlar demiştir.[209]
(Müsedded). Hadis maktu sahihtir.
3045. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (saMahu aleyhi vesellem) "Bu
ümmet bir müddet Allah'ın kitabıyla amel eder, sonra bir müddet Resûlullah'ın
sünnetiyle amel eder, sonra görüşe (rey'e) göre amel eder. Rey'e (kişisel
görüşe) göre amel ettikleri zaman hem sapıtırlar, hem de saptırırlar"
buyurmuştur. (Ebû Ya'lâ) [210]
3046. Yezîd
b. Ebî Mâlik, Rabî'a b. Yezîd ile Mekhûl'ün bildirdikleri göre Ebu'd-Derdâ,
Resûlullah'tan (saDallahu aleyhi vesellem) bir hadis naklederk "Böyle veya
benzeri bir şey" derdi. (Ebû Ya'lâ)
3047.
Muhammed b. Ali b. Hüseyin demiştir ki: Yanında İbn Ömer bulunduğu bir sırada Ubeyd
b. Umeyr hadis naklederken "Resûlullah (salbllahu aleyhi vesellem) buyurdu
ki: Münafık iki davar sürüsü arasında kalan koyuna benzer dedi. Hemen İbn Ömer diyerek
onu düzeltti. Ubeyd b. Umeyr: aynı şeydir" deyince İbn Ömer şöyle cevap
verdi: "Eğer ben bunu Allah Resûlü'nden (saDallahu aleyhi vesellem) bu
şekilde duymasaydım, söylemezdim." (Ebû Dâvud et-Tayâlisî)
3048. Halid
b. Dureyk, Hz. Peygamber'in ashabından bir zâttan naklettiğine göre Allah
Resulü (sallallahu aleyhi vesellem): "Kim benim ağzımdan, benim
söylemediğim bîr şeyi söylerse veya babasından başkasına nesep iddiasında
bulunursa yahut (köle) efendilerinden başkasına İntisap ederse, cehennemin iki
gözü arasındaki bir yere kendini hazırlasın" buyurmuştur. "Ya
Resûlallah! Cehennemin iki gözü mü var?" diye soruldu. "Elbette. Aziz
ve Celil olan Allah'ın şu sözünü duymadınız mı?: Ateş, onları uzak bir yerden
görünce, onun kaynamasını ve uğultusunu işitirler buyurdu.[211]
Bundan sonra hadis nakletmekten sakındık. Tâ ki bizim bu halimiz yadırganana
dek. Sonra Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem): "Ne oldu. SİZİ hadis
naklederken görmüyorum" dedi. "Ya Resûlallah! O dediklerini
söyledikten sonra nasıl konuşalım? Bizler hadisi düzgün nakledemiyoruz. Takdim
tehir yapıyoruz. Eksiltip, ekliyoruz" dedik. Bunun üzerine: "Ben bunu
kastetmedim. Ben asıl, beni ayıplamak ve İslam'ı kötülemek İsteyenleri
kastetmiştim" buyurdu. (Ahmed b. Menî) [212]
3049. Ebu'l-Bahterî, Abes
oğullarından bir zâttan
şöyle dediğini nakletmiştir:
Selman'la birlikte idim. Dicle'ye uğradık. "Ey Abs oğullarının kardeşi! Aşağı in ve su iç!" dedi. Ben de inip su
içtim. Sonra: "İn, tekrar iç[" dedi. Yine inip içtim. Sonra: "Ey
Abs oğullarının kardeşi! Senin içtiğin su Dicle'den ne kadar eksiltti?"
dedi. Ben de: "Benim içtiğim miktar, Dicle'den bir şey eksiltmiş
sayılmaz" dedim. Bunun üzerine: "İşte ilim de öyledir. Asla tükenmez.
O nedenle sana fayda verecek ilimden öğrenmelisin" dedi. (Ebû Ya'lâ} [213]
3050. İbn
Abbâs -sanının Hz. Peygamber'den naklen- demiştir ki: "iki konuda hırslı
olanlar asla tatmin olmazlar: Birincisi, ilim öğrenmede hırslı olan, tatmin
olmaz. İkincisi, mal biriktirmekte hırslı olan, kendini tatmin edemez."
(İshâk) [214]
3051. Ebû
Kesîr [215] demiştir ki: Babamın
şöyle dediğini işittim: Ebû Zer'e gittim. Kendisi Orta Cemre'nin yanında idi.
İnsanlar etrafında toplanmış, kendisine fetva soruyorlardı. Derken bir adam
gelerek başucunda durdu ve: Seni Mü'minlerin
emiri fetva vermekten menetmedi mi?" dedi. Ebû Zer başını ona doğru
kaldırıp baktı ve: "Sen benim başımda murakıp mısın? Keskin kılıcı
-ensesine işaret ederek- Şurama dayasanız bile, bu haldeyken sîz canıma
kıymadan eğer ben Allah Resûlü'nden (saUaflahu aleyhi vesellem) duyduğum bir
sözü nakledeceğimi bilsem, onu mutlaka naklederim" dedi. (İshâk) Bu hadis
sahihtir; Buharı Sahîh'inde kitâbu'l-ilm bölümünde muallak olarak yer
vermiştir.
3052. Ebû
Hureyre ve îbn Abbâs nakletmektedirler. Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)
bize bir hutbe irat etti... Zikrettikleri uzun hadiste şu ifadeler geçmiştir:
"Kim sırf Allah nezdindeki ecri düşünerek ilim öğrenir, ilimde tevazu
gösterir ve ilmi Allah'ın kullarına Öğretirse, cennette ondan daha çok sevap
kazanan ve daha büyük mertebeye sahip kimse olmaz. Cennette her ne mertebe,
yüksek ve cazip bir derece varsa, mutlaka ona ondan en büyük pay verilir.
Dikkat edin! İlim en üstün ibadet, din ve takvanın özüdür. Asıl ilim onunla
amel edenin ilmidir, isterse ilmi az biri olsun. " (el-Hâris) [216]
3053. Abdullah
b. Ebi'l-Hüzeyl, Neha'h
bir şeyhten şöyle
dediğini nakletmiştir: İliya mescidine girdim. Bir direğe doğru iki
rekat namaz kıldım. Derken bir adam gelerek bana yakın bir yerde namaz kıldı.
Bütün insanlar ona yöneldi. Meğer o, Abdullah b. Amr b. el-Âs imiş. Hemen
ardından Yezîd
b. Muâviye'nin elçisi gelerek: "Emre
uy!" dedi. Amr ise: "Bu kişi benim hadis nakletmeme engel olmaktadır.
Aynen babasının engel olduğu gibi. Ben, Allah Resûlü'nü (saflallahualeyhi
vesellem) şöyle buyururken işittim...." diyerek bir hadis nakletti.
(Müsedded) [217]
3054. Ebû
Hureyre nakletmektedir: Hz. Osman'a soruldu ki... Zikrettiği hadiste şunlar yer
almıştır: Sonra dedi ki: Ebû Câd'a gelince Bâ, behâullah (Allah'ın neşesi); cim
cemalullah; dal, dînullah (Allah'ın dini) veya kendi zâtı, melekleri, nebileri,
resulleri ve salih kullan hakkında verdiği hükmü demektir. Hevvez'e
gelince, hâ Cehennemliklerin Allah
nezdinde bayağılıkları; ze,
Allah düşmanları ve günahkarlara karşı
cehennemin çıkardığı uğultu demektir. Hutti ise istiğfarla günahkârların
günahlarının düşürüldüğü anlamına gelir. Kâf-lâm-mim-nun ifadesine gelince, kâf
(Bize olan vaadini tutan Allah'a hamdolsun) diyen cennetliklerin kemalini, nûn
da cennete girmeden" önce ciğerinden yedikleri balığı ifade eder. Sin,
ayn, fâ sâd terkibine gelince, "sây'a karşılık sây, yüzük taşma karşılık
yüzük taşı vardır. Nasıl kulluk etmişsen öyle hesaba çekilirsin. Kâf, râ şin tâ
ise "hesaba çıkın" demektir. (el-Hâris) [218]
3055. İbn
Abbâs demiştir ki: "Eğer benim size naklettiğim bir hadisin Kur'ân
tarafından tasdik edildiğini göremiyor, insanların ahlâkında onun hoş bir şey
olduğunu bulamıyorsanız, ben onu yalan olarak nakletmişimdir." {İbn Ebî
Ömer) [219]
3056. Avf,
ismini zikrettiği bir zattan nakletti: Saîd b. Huseym, Allah Resûlü'nün
(sallallahu aleyhi vesellem) Şam'a kadar giden ashabından olan Ensarlı bir
zâttan şöyle dediğini nakletti: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) bize
öyle vaaz etti ki, onun tesiriyle deriler yandı, gözlerden yaşlar boşaldı,
kalpler ürperdi. Dedik ki: Ya Resûlallah! Bu, vedalaşan birinin vaazına
benzemektedir. Bize neyi tavsiye edersin?" Şöyle buyurdu: Allah'tan
sakının, benim ve benden sonraki hidayet
Önderleri, raşit halifelerin sünnetine/yoluna tâbi olun. Buna azı dişlerinizle
tutunun.[220] Zira her bidat bir sapıklıktır. "
(el-Hâris) [221]
3057. Zeyd
b. Eslem'in bildirdiğine göre kendisi İbn Ömer'i gömleğinin düğmesi açık görmüş
ve bunun sebebini sormuş. O da: "Ben, Allah Resûlü'nü (sallallahu aleyhi
veseUem) böyle yaparken gördüm" diye cevap vermiştir.[222] (Ebü
Ya'lâ)
3058. Kesîr
b. Abdullah b. Amr b. Avf demiştir ki: Bana babamın, dedemden naklen
bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
"Kim benim sünnetlerimden bir sünneti İhya eder de insanlar onu
yaşarlarsa, o kimseye onu yaşayanların ecri verilir. Bu, onların ecirlerinden
bir şey eksiltmez. Kim de bir bidat icat eder ve bidati yaşanırsa, o na göre yaşayanların günahları yazılır. Bu, o bidati
işleyeni
günahlarından bir şey eksiltmez. "
(Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd)
3060.
Abdülmelik b. Fâri'in bildirdiğine göre Ebû Sayyâd şöyle anlatmış: Kendisi bir
gün, gün ortasında Mesleme'nin yanında bulunurken, yanma binek üzerinde bir
adam girmiş ve Mesleme'nin yanma girmek için izin istemiş. "Mesleme!"
diye seslenmiş. Mesleme cariyesine: "Bak bakalım bu kimdir?" diye
emir vermiş. O da: "Kendisine ait bir binek üzerinde gelmiş bir şeyh/ihtiyar.
Bana Mesleme'yi çağırm dedi" diye yanıt vermiş. Cariye: "Sana emiri
mi çağırayım?!" diye adama çıkışmış. Sonra içeri girip durumu Mesleme'ye
iletmiş. Mesleme: "Git kendisine Sen kimsin? diye sor!" demiş. Adam:
"Ben falan kimseyim" diye cevap verince Mesleme hızla ona koşmuş.
Adam sahabedenmiş. "Ben, Hz. Peygamber'den (sallallahu aleyhi vesellem)
bir hadis işittim. O zaman insanların en yakında bulunanı Ukbe b. Âmir'di. Emin
olmak için hadisi ona sormak istedim. Sen de benimle gel" demiş. Mesleme
"Hayır. Ona birini göndereyim. O bana gelsin" diye karşılık verince
"Sen iktidarına kanıp, kendini beğenmişsin. Ebû Sayyad'a söyle de benimle
Ukbe'nin yanma kadar gelsin" demiş. Sonra Ukbe onu görünce kendisine
"Hoş geldin" diyerek elinden tutmuş. Adam ben Resûlullah'tan
(sallallahu aleyhi vesellem) bir hadis işittim. Hadiste şöyle buyuruyordu. [223]
demiş, -ve hadis devam ediyor- (Ebû Ya'lâ)
3061. Yahya
b. Hişâm ed-Dimaşkî demiştir ki: Medine halkından bir adam Mısır'a geldi.
Emirin korumasına: "Emire söyle yanıma çıksın" dedi. Koruma:
"Biz bu ülkeye yerleştikten beri bize senden başka bu şekilde hitap eden
çıkmadı. Yalnız Bizim için emirden müsaade iste denirdi" diye itiraz
edince: "Ona git ve kendisine Falan kimse kapıda seni beklemektedir
de!" dedi. Bunun üzerine emir yanma çıktı. Ona "Sana sadece Müslümanm
avret yerini gizlemekle ilgili hadisi sormak için geldim" dedi. (el-Hârİs)
[224]
3062. Cündeb
anlatmaktadır: İlim tahsili için Medine'ye gittim. Baktım insanlar Resûlullah'm
(sallallahu aleyhi vesellem) Mescid'inde halka halka olmuş hadis rivayet
ediyorlar. Halkalar arasında ilerlemeye başladım ve bir halkanın yanma vardım.
Halkada beti benzi atmış, iki elbise giyinmiş bir zat vardı. Yolculuktan gelmiş
gibiydi. Onu şöyle söylerken işittim: "Kabe'nin Rabbine yemin olsun ki,
idareciler {askâbüi-akd) helak olmuştur. Onlara üzülmem." Bu sözünü üç
kere tekrarladı. Hemen meclisine oturdum. Kendisine takdir edildiği kadar
konuştu. Sonra kalktı. Kalkınca: "Bu kimdir!" diye onun kim olduğunu
sordum. "Bu Müslümanların
efendisi Ubey b.
Ka'b'dır"
dediler. Evine kadar onu takip ettim. Baktım pejmürde/perişan bir haldeydi.
Elbiseleri eskimişti! Hepsi birbirine benziyordu. Kendisine selam verdim.
Selamımı aldı. Sonra: "Kimlerdensin?" diye sordu. "Irak
halkmdanım" dedim. "En çok soru soranlardan" dedi. O böyle
deyince öfkelendim, diz çöküp kıbleye döndüm. Ellerimi kaldırarak:
"Ailahım! Şikayetim sanadır. Biz ilim öğrenmek için o kadar masraf
yapıyoruz, vücutlarımızı bitkin düşürüyoruz, bineklerimizi yoruyoruz. Âlimlere
ulaştığımızda ise onlar bizi asık suratla karşılıyorlar, bize
söyleniyorlar" diye niyaz ettim. Bunu duyan Ubey ağladı ve: "Yazıklar
olsun sana. Ben buradayım, henüz gitmedim" diyerek benim gönlümü almaya
çalıştı. Sonra: "Allahım! Sana söz veriyorum. Beni Cuma gününe kadar
yaşatırsan mutlaka Allah Resûlü'nden (sallallahu aleyhi vesellem) işittiklerimi
konuşacağım. Hiçbir kınayanın kınamasından korkmayacağım" diye yakardı.
Sonra kalktığını gördüm. O böyle söyleyince ben yanından ayrıldım.
Söyleyeceklerini dinlemek için Cuma gününü beklemeye başladım. Cuma günü
gelince bazı işlerim için dışarı çıktım. Baktım bütün sokaklar insan
kaynıyordu. Hangi sokağa girsem, insanlarla karşılaşıyordum. "Nedir bu
insanların derdi?" diye sordum. "Galiba yabancısın" dediler. Ben
de "Evet" dedim. "Müslümanların efendisi Ubey b. Ka'b öldü"
dediler. Sonra Irak'ta Ebû Musa'yı gördüm. Kendisine onun sözünü söyledim.
"Eyvah! Keşke yaşasaydı da Allah Resûlü'nün (saDallahu aleyhi vesellem)
sözünü bize nakletseydi" diye üzüntüsü belirtti. (Ebû Ya'lâ) [225]
3063. Yahya
b. Ebî Kesîr demiştir ki: Babamı şöyle söylerken işittim: "İlim altından
daha hayırlıdır. Salih nefis ise inciden daha hayırlıdır." (Müsedded)
Hadis sahih olup
mevkuftur.
3064. Enes
b. Mâlik'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallaüahu aleyhi vesellem): "Her
şey, hatta denizdeki balıklar bile ilim talebesi için mağfiret diler"
buyurmuştur.[226] (Ebû Ya'lâ)
3065.
Abdullah'ın bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "İlim tahsili her Müslümana
farzdır" buyurmuştur.[227]
(Ebû Ya'lâ)
3066. Vasile
b. el-Eska' bildiriyor: Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyururken işittim: "Kim ilim tahsil edip onu idrak ederse (iyice
bellerse), Allah o kimseye iki ölçek sevap verir. Kim de ilim tahsil edip, onu
idrak etmezse, Allah o kimseye bir ölçek sevap verir." Sonra bunu şöyle
açıkladı: "İlim tahsil edip onu idrak edene Allah hem bildiklerinin, hem
de yaşadıklarının ecrini verir, İlim tahsil edip onu idrak etmeyene
(yaşamayana) ise Allah sadece bildiklerinin ecrini verir. Yaşamadıklarının ecri
ise düşer.[228] (Ebû Ya'lâ)
3067.
er-Rekkâşî nakletmektedir; Enes derdi ki: (Ashap) sabah namazını kıldıktan
sonra mutlaka halka halka olup Kur'ân okurlar, farzları ve sünnetleri
öğrenirlerdi.[229] (Ebû Ya'lâ)
3068. İbn
Ömer'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"Allah'a dinde fakih olmaktan daha üstün bir amelle ibadet
edilmemiştir" (İbn Ebî Ömer) [230]
3069. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Peygamber (sdlallahu aleyhi vedian):
"Allah'a dinde fakih olmaktan daha üstün bir amelle ibadet edilmemiş
Muhakkak ki bir fakih, Şeytan'a karşı bin âbidden daha çetindir" buyurmuş
(Ahmed b. Menî)
3070. Yine
aynı senetle nakledildiğine göre (Allah Resulü): "Her şeyin bir direği
vardır. Bu dinin direği de fıkıhtır" buyurmuştur. (Ahmed b. Menî) [231]
3071. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):
"ilim Öğretiniz, sert davranmayınız. Zira muallim, muanmften (kaba
kişiden) daha hayırlıdır" buyurmuştur. (el-Hârİs) [232]
3072.
Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre bir gün Nebi (sallallahu aleyhi vesellem)
Mescid'e girdiğinde, bir topluluk Allah'ı zikrediyor, başka bir topluluk da
fıkhı müzakere ediyordu. Bunun üzerine: "İki meclis de hayırlı yoldadır.
Ne var ki yüce Allah'ı zikredip Rablerinden dilek dileyenlere, (Allah) dilerse
verir, dilerse vermez. Bunlar ise hem insanlara ilim Öğretiyorlar, hem de
kendileri öğreniyorlar. Ben ancak bir muallim olarak gönderildim. Bu sıfat,
daha üstündür" buyurdu ve onların yanma oturdu. (Ebû Dâvud et-TayâlİSÎ) [233]
3073. Ebû Saîd el-Hudrî'nin bildirdiğine göre
Resûlullah (salIaDahu aleyhi "Âlimin
âbide üstünlüğü benim
ümmetime üstünlüğüm gibidir" buyurmuştur. (el-Hârİs) [234]
3074. Ebû
Seleme b. Abdurrahman b. Avf in babasından naklettiğine göre Peygamber (saMlahu
aleyhi veseilem): "Âlim âbide yetmiş derece daha üstün kılındı. Her iki
derecenin arası ise gökle yer arası kadardır" buyurmuştur. (Ebû Ya'iâ) [235]
3075. İbn
Abbâs'm naklettiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) üç kere:
"Öğretiniz, kolay [aştırınız, zorlaştırmayınız"; ardında da:
''Öfkelendiğin zaman sus!" buyurmuştur. (Ebû Bekir b. Ebî Şeybe) [236]
3076. Ebû
Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem):
"Kim ümmetim İçin din işlerinde onlara faydalı kırk hadis ezberlerse, o
kimse kıyamet günü âlimler arasında diriltilir. Alim ise âbide yetmiş derece
daha üstün kılınmıştır. Her iki derecenin farkını en iyi Allah bilir" buyurmuştur.[237]
(Ebû Ya'lâ)
3077.
Enes'in naklettiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyurmuştur: "Size en cömert olanı söyleyeyim mi? En cömert olan
Allah'tır. Ben de Ademoğullarının en cömerdiyim. Benden sonra onların en
cömerdi ise bir ilim Öğrenip o ilmi yayan kimsedir. Bu kişi kıyamet günü tek
bir ümmet olarak dirilir. Canını Allah yoluna adayıp öldürülen kimse de
böyledir.[238] (Ebû Ya'lâ)
3078.
Ebu'd-Derdâ'nm bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:..... Hadis içerisinde şu ifadeler
de geçmiştir: "Âlimin ölümü, telafisi olmayan bîr felaket, kapatılmayan bir
açık ve batan bir yıldız mesabesindedir. Bir kabilenin ölümü, bir âlimin
ölümünden ehvendir." (Ebû Yala)
3079.
Murre'nin bildirdiğine göre Abdullah (b. Mes'ûd): "İlim isteyen Kur'ân'm
mânâlarını araştırsın. Zira onda öncekilerin ve sonrakilerin ilmi
mevcuttur" demiştir. (Müsedded)
3080. Hasan
(el-Basrî) demiştir ki: İmrân b. Husayn yanındaki arkadaşlarına hadis
naklederken, bir adam: "Bize yalnız Kurân'dan bahset" veya "Biz
Kur'ân'dan başkasını istemiyoruz" dedi. Bunun üzerine İmrân: "Söyle bakalım.
Sen ve arkadaşların Kur'ân'a müracaat ettiğinde, orada öğle namazının dört
rekât, ikindi namazının dört rekât, akşam namazının üç rekât olduğunu ve ilk
iki rekâtta kıratta bulunacağının açıklamasını bulur musun? Söyle bakalım. Sen
ve arkadaşların yalnız Kur'ân'a müracaat ettiğinde, orada her 200 koyunda 5
koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar
S1ğırda şu kadar zekat verilmesi gerektiği hükmünü buluyor musun? Söyle
bakalım. Sen ve arkadaşların Kur'ân'a müracaat ettiğinde, orada Beytullah'm
yedi defa tavaf edileceği, Safa ile Merve arasında say yapılacağı açıklamasını
buluyor musun?!" (Müsedded) [239]
3081. Câbir
b. Abdullah'ın bildirdiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu: "Muhtemeldir ki
bir kimse koltuğuna oturup beni yalanlayabilir. Kendisine benden bir hadis
ulaşır da Niçin Resûlullah (sallaliahu ale) hi veselkm) böyle buyurdu. Bırak
onu. Kur'ân'da olanı getir diyebilir. " (Ebû Ya'lâ) [240]
3082.
Mukanna' anlatmaktadır: Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem) develerimizin
zekâtını getirdim. Emir verdi develer dağıtıldı. Dedim ki: "Yâ Resûlallah!
Kimisi sana hediye, kimisi zekâttı." Bunun üzerine hediyelikler, zekât
develerinden ayrıldı. Bir kaç gün orada kaldım. Sonra insanlar: "Resûlullah
(sallallahu aleyhi vesellem) Hâlid b. el-Velîd'i zekâtlarını almak üzere
Rakik-i Mısır'a gönderiyor" diye ileri geri konuşmaya başladılar. Ben de
kendi kendime: "Bizim zenginliğimiz var ama, ailemin yanında mal yoktur.
Aileme gidilmeden ben onlar adına zekât vereyim mi?" diye düşündüm. Sonra
Resûlullah'm (sallallahu aleyhi vesellem) yanma gittim. Onu bir dişi devenin
üzerinde buldum. Yanında da boyu Allah Resûlü'nün (sallaOahu aleyhi vesellem)
başına kadar uzanan bir siyahi vardı. İnsanlar arasında ondan daha uzununu
görmedim. Yaklaştığımda bana doğru yöneldi. Ama Resûlullah (sallallahu aleyhi
vesellem) onu uzaklaştırdı. Dedim ki: "Ya Resûlallah! İnsanlar senin Hâlid
b. el-Velîd'i zekâtlarım almak üzere Rakik-i Mısır'a göndereceğini konuşuyorlar"
Allah'ın Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) bunu duyunca ellerini semaya
kaldırdı, öyle ki koltuk altlarının beyazım gördük. Sonra: "Allahım! Ben
onlara, benim adıma yalan söylemelerini helal etmiyorum" diye niyaz etti.
Mukanna' dedi ki: O olaydan sonra Resûlullah'tan (sallallahu aieyhi vesellem)
kitaba uyan veya uygulamada mevcut olanlar dışında hiçbir hadis nakletmedim.
Onun adına o daha hayatta iken yalan söylendiğine göre, ölümünden sonra kim bilir
nasıl olur?!" (Ebû Ya'lâ) [241]
3083. Ebû
Saîd'in bildirdiğine göre Resûlullah (saliallahu aleyhi vesellem): "Kim
bile bile benim adıma yalan söylerse, cehennemdeki yerine hazırlansın"
buyurmuştur.[242] (Müsedded)
3084. Amr b.
Şurahbîl'in bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem);
"Kim bile bile insanları sapıtmak İçin benim adıma yalan söylerse,
cehennemdeki yerine hazırlansın" buyurmuştur. (Müsedded)
3085. İbn
Hübeyre anlatmaktadır: Himyerli bir şeyh/ihtiyardan işittim. Kendisi, Mısır
valiliği sırasında Kays b. Sa'd'dan şöyle dediğini işitmiş: Ben Resûlullah'ı
(sallallahu aleyhi vesellem): "Kim benim adıma bile bile yalan söylerse,
cehennemdeki yerine veya evine hazırlansın" buyururken işittim.[243]
(Ahmed b. Menî)
3085M.
Ma'bed b. Ka'b'm bildirdiğine göre bir gün Ebû Katâde yanlarına çıkmış ve şöyle
söylemiş: Ben, Resûlullah'ı (sallallahu aleyhi vesellem) "Kim benim
söylemediğim bir şeyi benim ağzımla söylerse, cehennemdeki yerine
hazırlansın" buyururken işittim. (Ahmed b. Menî)
3086. Düceyn
b. Sabit el-Yerbû'î anlatmaktadır: Mescid'e girdim. Baktım kİ bir şeyh/ihtiyar
minberin yanında oturuyor. Adı Salim veya Eslem'di. Dedi ki: "Ben, Ömer'le
birlikte yolculuk yapar, onun bineğini eğerlerdim. Kendisi Allah Resûlü'nden
(sallallahu aleyhi vesellem) hiç bahsetmezdi. Biz kendisine Bize ondan
bahsetsen ya deyince şöyle dedi: "Ben onu Kim benim adıma bile bile yalan
söylerse, cehennemdeki yerine hazırlansın buyururken işittim.[244]
(Ebû Ya'lâ)
3087. Riyâh
b. el-Hâris anlatmaktadır: Mescidde Muğîre b. Şu'be'nin yanmdaydık. Yanında
Küfe halkından kimseler de vardı. Derken Saîd b. Zeyd geldi. Muğîre ona yer
açarak: "Buraya otur!" dedi. Onu yanma divanın üzerine oturttu. Sonra
Saîd şöyle dedi: "Ben, Allah Resûlü'nü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle
buyururken işittim: Benim adıma söylenen yalan, başka biri adına söylenen yalan
gibi değildir. Kim benîm, adıma bile bile yalan söylerse, cehennemdeki yerine
hazırlansın [245] (Ebû Ya'lâ)
Konuyla ilgili olarak
daha evvel Mânâ ile Rivayet bahsinde Hâlid b. Düreyk'in sahabeden birinden
naklettiği hadis geçmişti. [246]
3088. Kasâme
b. Züheyr demiştir
ki: "Kalpleri ferahlatın
ki zikri hazmetsin."
(Müsedded)
3089. Hasan (el-Basrî) demiştir ki: "Şu
kalpleri parlatın. Zira onlar çok çabuk tozlanırlar." (Müsedded)
3090. İbn
Abbâs demiştir ki: Hz. Peygamber'in (saMlahualeyhiveseüem) yanında Kur'ân'la
birlikte şiir de okundu. "Ey Allah'ın Resulü! Aynı mecliste hem Kur'ân,
hem de şiir olur mu?" diye sorulunca "Evet. Olur" buyurdu. (Ebû
Ya'lâ)
[1] Nadr b. Şüfey'i İbn Ebî Hatim eserinde zikretmiş,
fakat hakkında herhangi bir tenkit nakletmemiştir.
[2] Hadis mürsel veya mu'âaldv. Ancak Taberânî'nin rivayet
ettiği İbn Abbâs hadisi ın Şahididir. Fakat senedinde yer alan Mus'ab b. Saîd
zayıf biridir. Yine Taberânî'nin 7ay
ettiS[ Vâile hadisi de şahididir. Ama bunun senedinde de yalancı ravi
vardır. - Zevâid, VIII, 49. Nadr hadisi
için bkz. el-Hâris, Müsned, 1,101.
[3] Bunu Ebû Ya'Iâ ve Bezzâr, Hakem b. Atıyye'nin
bulunduğu rivayet etmişlerdir. Bu zâtı
İbn Maîn güvenilir kabul ederken başkaları zayıf ttir. Kalan ravileri ise Sahih'in ravileridirler." (VIII, 48) Ben derim ki: Ebû Un senedinde de Hakem b. Atıyye
geçmiştir.
[4] Senedinde yer alan Ebû Şeybe metruktür. Heysemî
hadisi, Taberânî'ye nispet etmiştir.
[5] Müsned, I, 88.
[6] Bûsîrî ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
(II, 159)
[7] Bunu
Taberânî ve Bezzâr
da tahrîc etmiştir.
Heysemî demiştir ki:
"Kimse (Abdullah'ın annesi) Râİta'nın zayıf ya da güvenilir olduğunu söylememiştir. Ebû m kalan ravileri ise güvenilir kimselerdir."
(VIII, 52) Hadis hakkında Bûsîrî ise yorum yapmamıştır. (II, 160)
[8] Heysemî demiştir ki. "Ebû Ya'lâ'nın ravileri
Sahîh'in ravileridir." (Mecma VIIL ^1) îrî de ravilerinin güvenilir
olduklarını söylemiştir.
[9] Heysemî senedinde geçen İsmâîl b. Müslim el-Mekkî'nin zayıf biri olduğunu
söylemiştir. (VIII, 49) Büsîrî ise senedi hakkında yorum yapmamış, Müslim'in
Sflfö/î'inde yer alan İbn Ömer hadisinin bunun şahidi olduğunu belirtmiştir.
(11,160)
[10] Sa'd ve
Suayd, iki kardeştir. Kaybolan develerini aramaya çıktıklarında, Sa'd dönmüş, diğeri dönmemiş. Daha sonra bu
ifade, hayır ve şer haberler için deyim olarak kullanılmaya başlanmıştır.
(Mütercim)
[11] Hadisin başı 830 nolu hadiste geçmişti. Müslim de mânâ
bakımından benzerini nakletmiştir.
[12] Bûsîrî, el-Hâris ve Bezzâr'm hasen bir senetle rivayet
ettiklerini söylemiştir. (II, 158)
[13] Bûsîrî demiştir ki. "Bunu el-Hâris, ismi
zikredilmeyen bir ravinin geçtiği mürsel bir senetle rivayet etmiştir. Fakat
aslı Sahthm/n ve başka kaynaklarda Ebû Saîd el-Hudrî hadis: olarak yer almıştır."
(II, 158)
[14] Bûsîrî demiştir ki: "Karın üzere uyumanın mekruh
oluşuna dair Ebû Hureyre hadis; onun şahididir." (II, 158)
[15] Bûsîrî demiştir ki. "Bunu İbn Menî, el-Hâris ve
Ahmed b. Hanbel sahih bir senetle rivayet etmişlerdir." (II, 158). Heysemî
de demiştir ki: "Ahmed b. Hanbel'in raviîeri Sahıh'm ravileridir. Ne var
ki Ebu'n-Nadr, Ebû Saîd'den hadis işitmemiştir." {VIII, 100)
[16] Bûsîrî hakkında yorum yapmamıştır.
[17] Bûsîrî demiştir ki. "Bunu el-Hâris, zayıf biri
olan Halîl b. Zekeriyâ'dan rivayet etmiştir. Ama Ebû Bekre ve başkalarından
nakledilen bir şahidi vardır." (II, 158) Ben derim ki: Hz. Peygamber'in ashabından birinden nakledilen
ve Ahmed b. Hanbel tarafından rivayet edilen bir şahidi daha vardır. Bkz.
Zevâid, VIII, 99.
[18] Bûsîrî, ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
{II, 147)
[19] Bûsîrî bu hadisi İbn Ebî Şeybe ve el-Hâris'e, bundan
sonrakini de Ebû Ya'lâ'ya nispet etmiş ve ravilerinin güvenilir olduklarını
söylemiştir.
[20] Bu zât, sahabeden Cerîr b. Abdullah el-Becelî'nin
torunlarmdandır.
[21] Hadisin senedi kavidir/sağlamdır. Hadis gördüğün gibi
"beleğani (bana ulaştı Ki) ifadesiyle nakledilmiştir. Fakat hadis,
içlerinde Cerîr b. Abdullah, ibn Abbas, Cabır ve Muâz b.
Cebel'in de bulunduğu
bir çok sahabiden
rivayet edilmiştir. Muaz 1 rivayetinde ifade "Size bir
kavmin büyüğü geldiği zaman" şeklindedir. Bu hadisler t hiçbirinin senedi
tenkitten hali değildir. Bkz. M. ez-Zevâid, VIII, 15-16.
[22] Taberânî'nin "Yahudi ve Hınstiynnlnrla
tokalaşmm/ın" ifadesiyle Ebû Hııreyre'nin merfû oîarak naklettiği hadis
bunun şahididir. Ancak senedinde yer alan Süfyan b. Vekî' zayıftır. Bkz.
Heysemî, Mecma VIII, 42.
[23] Bûsîrî
hadis hakkında yorum
yapmamıştır. (II, 14)
Heysem! ise: "Senedinde tanımadığım biri
vardır" demiştir. (IV, 116)
[24] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ ve Bezzâr
rivayet etmiş olup senedinde zayıf biri olan Atıyye el-Avfî vardır."
(VIII, 155) Ben derim ki: Atîyye el-Avfî hepsinin senedinde yer almıştır.
[25] Müsmde'de şöyle geçmiştir. "Bunu Nesâî, İbn
İshâk'tan riayet etmiştir. Ama hadis el-Mücteba'smda yoktur. Hadisin aslını
Şeyhayn ve başka kaynaklar, ayrı ayrı olmak üzere Yahya b. Saîd el-Ensârî,
Muhammed b. Amr b. Alkame, Zührî, Abdü Rabbih b. Saîd, Ubeydullah b. Ebî
Ca'fer, Talha ailesinin azatlısı Muhammed b. Ebî Abdurrahman, Yahya b. Ebî
Kesir'den, hepsi de Ebû Seleme'den nakletmişlerdir. Bu metinde bir ziyade
vardır. Hiçbirinin rivayetinde Avf b. Mâlik'in sözü yoktur." Ben derim ki:
Bûsîrî bu sözü oldukça muhtasar biçimde zikretmiş ve söyleyenine nispet etmemiştir.
Müellifin "Ama hadis el-Mücteba'da
yoktur" sözü, bunun zevâidden sayılmasının gerekçesi
oîarak gözükmektedir. Buna göre el-Mücteba'da bulunmayıp sekiz müsnedde
yer alan her hadis, müellife göre zevâidden olmalıdır.
[26] Bûsîrî hadisin ravilerinin güvenilir olduklarını
söylemiştir. (III, 4)
[27] el-Hâris bunu mürsel olarak rivayet etmiş olup
ravileri, Bûsîrî'nin dediğine göre güvenilir kimselerdir.
[28] Bunu Taberânî el-Mu'cemü'l-kebtr'de Nâfi'nin İbn
Ömer'den veya Muhammed b. Sîrîn'in
Aişe'den rivayeti şeklinde,
el-Mu'cemü'î-evsnt'ta ise tereddütsüz
Âişe'den nakletmiştir. el-Mu'cemü'l-kebir'deki rivayetin ravüeri
Sahîh'in ravileridir. Bkz. Heysemî, VII, 185.
[29] Bûsîrî değerlendirme yapmamıştır.
[30] Ravi'eri güvenilir kimselerdir.
[31] M. ez-Zevâid'de de böyle geçmiştir. Heysemî demiştir
ki: "Ebû Ya'lâ da merfûya benzer bir varyantını rivayet etmiştir. Ama orada
ifade "altmış cüzünden bir
cüz" şeklinden geçmiştir."
[32] Senedinde yer alan İbn İshâk, Heysemî'nin belirttiğine
göre müdellistir.
[33] Bûsîrî, hadisin ravileri güvenilir olmakla birlikte
senedinin munkatı olduğunu r. (1,12)
[34] Bûsîrî'nin belirttiğine göre ravileri güvenilir
kimselerdir.
[35] Heysemî demiştir ki: "Bunu Bezzâr rivayet etmiş
olup senedinde durumları gizli raviler bulunmaktadır. Muhammed b. Ebî Leylâ'nın
hafızası da zayıftır." (I, 24)
[36] Bu, müellifin defalarca uydurma olduğunu söylediği
uzun hadisin bir parçasıdır. Ancak bu kısımla mânâca örtüşen, herkesçe bilinen
sahîh rivayetler mevcuttur.
[37] Becile, Taif'in yukarısında bir köydür.
[38] Heysemî demiştir ki: "Hadis muhtasar olarak
Sahîh'te mevcuttur. Bunu Taberânî el-cemü'l-kebîr'de ve ayrıca Ebû Ya'lâ
rivayet etmiştir. Senedinde yer alan Abdülhamîd • Behrâm b. Havşeb'le ihticac
edilip edilmeyeceği hususunda ihtilaf edilmiştir." (Mecma 1/27)
[39] Bûsîrî demiştir ki: "Ravileri güvenilir olmakla
birlikte hadis mu'daldir. Zira Harun b.
Riâb el-Esedî sadece
Hasan ve Ibnü'l-Müseyyib gibi
tabiilerden rivayette
bulunmuştur. Hadisin İmrân'dan nakledilen bir şahidi vardır." (1, 6)
[40] Heysemî demiştir ki: "Bunu Taberânî rivayet etmiş
olup senedinde yer alan Salt b. Abdurrahman ez-Zebidî hüccet olmaya elverişli
değildir." (I, 25) Ben derim ki: Bu zât el-Hâris'in senedinde yoktur.
[41] Bunu Ebû Ya'lâ rivayet etmiş olup ravileri Sahîh'in
ravileridir. Ancak Şakik, Ebu ekir'den hadis işitmemiştir. Bkz. Heysemî, 1,15.
[42] Uydurma olduğuna hükmedilen uzun hadisin bir
parçasıdır.
[43] Bûsîrî bunu Ebû Ya'İâ'nın znı/ı/bir senetle rivayet
ettiğini söylemiştir. (I, 2)
[44] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Müsedded rivayet etmiş
olup senedinde yer alan Hüâl'in 'yografisîne rastlamadım. Geri kalan ravileri
ise güvenilir kimselerdir." (I, 5)
[45] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ahmed b. Hanbel ve
Taberânî rivayet etmiş olup Vıleri güvenilir kabul edilmiştir. Ancak Mekhûl'ün
Amr b. Abese'den rivayetinde *tekhûl kendisinden hadis işitti mi, işitmedi mi
bilmiyorum" (Mecmn I, 22) Bûsîrî de Ur*u Ebû Ya'İâ'nın rivayet ettiğini ve
ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir. (I, 6).
[46] Bûsîrı demiştir ki: "Bunu Tayâlisî, İshâk ve
Ahmed b. Hanbei sahih bir senetle rivayet etmişlerdir." (I, 11) Heysemî
de: "Bunu Ahmed b. Hanbei, Şehr b. Havşeb'in yer aldığı bir senetle
rivayet etmiştir" açıklamasını yapmıştır. (Mecmn I, 49)
[47] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu İshâk sahîh bir senetle
rivayet etmiştir." (1, 9)
[48] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ, Bezzar ve
Taberânî rivayet etmişlerdir. Hepsinin ravileri de güvenilir kimselerdir"
(Mecma X, 83.)
[49] Şiirin bazı sözleri bozulmuştu. d-İstiâb ve el-İthâfa
göre tashih edildi. Bunu İbn Abdü'1-Berr iki tarikten rivayet etmiştir. Bûsîrî
de demiştir ki: "Bunu İbn Ebî Ömer rivayet etmiş olup ravileri güvenilir
kimselerdir. Ayrıca Ebû Ya'lâ da tahrîc etmiştir ve buradaki metin ona
aittir." (T, 12)
[50] Bûsîrî hadisi İbn Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ'mn rivayet
ettiklerini ve ravilerınm güvenilir olduklarını söylemiştir. (1,13)
[51] Bûsîrî'nin dediğine göre senedi sahihtir. (1,16)
[52] Heysemî demiştir ki: "Bunu Taberânî rivayet etmiş
olup, senedinde İbn Lehî'a ve hali açıklığa kavuşturulması gereken biri
vardır." (I, 57)
[53] Bunu Müslim ve Tirmizî muhtasar olarak
nakletmişlerdir. Bkz. eî-İthâf.
[54] demiştir ki: "Bunu el-Hâris ve Sahîh'inde İfan
Hibbân nakletmişlerdir." (I, 12) Heysemî ise senedinde yer alan Yusuf b.
Muhammed b. el~Münkedir'in metruk olduğunu söylemiştir. (Mecma I, 59)
[55] Bunu Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş olup, Ali b.
Mes'ade dışındaki ravileri Snhîh'in ravileridir. Ali b. Mes'ade'yi ise İbn Mam,
İfan Ebî Hatim ve daha başkaları güvenilir kabul ederken diğer bilginler zayıf
saymışlardır. Bkz. Heysemî, Mecma I, 52. Bûsîn ise demiştir ki: "Bunu İbn
Hibbân Sahîh'inde ve ayrıca Bezzâr tahric etmiştir." (1, 13)
[56] Bûsîrî hadis hakkında yorum yapmamıştır.
[57] Heysemî demiştir ki: "Senedinde geçen Abdullah b.
Râşid zayıf biridir." (I, 36) Bûsîrî
ise hadisin senedinin ekseninde, zayıf biri
olan el-Efrîkî'nin bulunduğunu söylemiştir. (I, 9).
[58] Tevbe sur. 9/2.
[59] el-İthâfm. hamişinde şöyle yazılıdır: "Bunu İbn
Mâce muhtasar olarak rivayet etmiştir." Ben derim ki: Tam tersine İbn Mâce
hadisi buradakinden daha tam olarak nakletmiştir. Buna göre hadis, Bûsîrî'nin
de İşaret ettiği gibi, zevâiddon değildir.
[60] Heysemî demiştir ki: "Hadisin tamamı İlim
bahsinde olup bunu Taberânî, içinde Akıl b. Ca'd'ın yer aldığı bir senetle
rivayet etmiştir. Buhârî bu zât hakkında <Hadisi münkerdir>
değerlendirmesini yapmıştır." (Mecma I, 9) Ben derim ki: Müsnede'de söz
konusu zâtın ismi "Akîl el-Ca'dî" şeklinde geçmiş ve müellif hadisi
ayrıca İbn Ebî Şeybe ve Ebû Ya'lâ'ya da nispet etmiştir.
[61] Bûsırî senedinde kopukluk bulunduğunu söylemiştir.
(1,17)
[62] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu İbn Ebî Şeybe rivayet
etmiş olup ifade ona aittir. Ayrıca Ebû Ya'lâ, Taberânî, Bezzâr, Hâkim,
Sahîh'inde İbn Hibbân ve muhtasar olarak Tirmizî rivayet etmiştir." (1,13)
[63] Heysemî bunu Ebû Ya'lâ'nın rivayet ettiğini ve
ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir. (I, 32)
[64] Bûsîrî demiştir ki: "Senedi hakkında tenkit
vardır. Ebu'd-Deylem'in biyografisine rastlamadım. Geri kalan ravileri İse
güvenilir kimselerdir." (I, 11)
[65] İbn Abbâs'm iki hadisini de aynı siyakla zikreden Bûsîrî,
senedinde yer alan İbrâhîm b. Hakem b. Ebân'm zayıf oluşu sebebiyle senedini
zayıf görmüştür. Ancak bu zat birinci hadisin senedinde geçmiştir. İkincisi ise
Leys'in Ebû Fezâre'den, onun da Yezîd b. el-Esam'dan, onun da İbn Abbâs'dan
rivayeti şeklinde gelmiştir.
[66] Hac sur. 22/17.
[67] Bûsîrî el-İthâf da şu ilaveyi de zikretmiştir:
"Puta tapanlardan değildi." Öğrencileri: "İbrahim, şüphesiz
Allah'a boyun eğen ve O'na yönelen bir önderdi" (Nahl sur. 16/120)
deyince, İbn Mes'ûd: "Muâz, şüphesiz Allah'a boyun eğen ve O'na yönelen
bir Önderdi" dedi. Bûsîrî hadis hakkında ise bir değerlendirme yapmadı. Bu
ilavenin benzeri 3665 nolu hadiste gelecektir.
[68] Bunu Taberânî ve Bazzâr rivayet etmişlerdir. Heysemî
demiştir ki: "Senedinde hafızası zayıf olan İbn Ebî Leylâ vardır; ama
güvenilir kabul edilmiştir." {Mecma IV, 244) Bkz. Keşfü'l-estâr, 110:13.
[69] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ahmed b. Hanbel
rivayet etmiş olup senedinde yer alan Süleyman b. Musa'yı İbn Maîn ve Ebû Hatim
güvenilir görürken başkaları zayıf olduğunu söylemişlerdir." (Mecmn I, 54)
Ben derim ki: Bu zât Ebû Ya'lâ'nm senedinde de geçmiştir. Bûsîri ise hadisi
Ahmed b. Hanbel'in uzun olarak naklettiğini ve ravilerinin güvenilir
olduklarını söylemişlerdir. (1,13)
[70] Bûsîrî senedi hakkında değerlendirme yapmamıştır.
[71] Bkz. 3664 nolu hadis.
[72] Bûsîri senedi hakkında bir değerlendirme yapmayıp,
Edeb bahsinde geleceği üzere şahitleri bulunduğunu söylemiştir. Heysemî ise
senedinde yer alan Hişâm b. Ziyâd Ebu'l-Mikdâm'la ihticâcın caiz olmadığını
söylemiştir. (I, 91)
[73] Bûsîrî bunu Müsedded'in mıtnkatı bir senetle rivayet
ettiğini söylemiştir.
[74] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Humeydî zm/i/bir
senetle rivayet etmiştir." (1,17)
[75] Abdullah'a iki çizgili elbiseli (Zü'l-bicâdeyn)
denilmesi şundandır: Amcası onun Müslüman olduğunu öğrenince çekip elbisesini
aldı. Sonra annesi kendisine ait çizgili bir elbiseden ona iki parça kesti. O
da birini izar (bel altı kıyafeti), diğerini de rida (entari) olarak kullandı.
[76] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu İshâk, Müslim'in
şartına uygun sahîh bir senetle, Ebû Ya'la ise zayıf bir senetle rivayet
etmiştir." (1,11)
[77] Bu zât Sukbe b. el-Hâris el-Eslemî'dir.
[78] Bûsîrî bunu Tayâlisî, Müsedded, İbn Ebî Şeybe, İbn
Menî', Ahmed b. Hanbel ve Ebû Ya'lâ'nm rivayet ettiği sahîh bir hadis olduğunu
söylemiştir. (I, 10) Ben derim ki: Hafız bunu bir kaç tarikten el-İsâbe'de
zikretmiştir. Bkz. II, 28-29.
[79] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Müsedded ve Ahmed b.
Menî rivayet etmiş olup, hadisin ekseninde çoğunluğun zayıf gördüğü Leys b. Ebî
Süleym bulunmaktadır.
[80] M. ez-Zevâiâ'de hadis bu şekildedir. Asıllarda İse
ifade açık değildir, el-îthnf da ise ifade şöyledir: "Onunla oturursan,
sana faydası olur. Onunla istişare edersen, sana faydası olur. Onunla
arkadaşlık edersen, sana faydası olur. Onunla ortak olursan, sana faydası olur.
Onun her işinde fayda vardır. Hurma da öyledir. Her şeyi yararlıdır."
[81] Hadisin ekseninde Leys b. Ebî Süleym vardır ki,
Hcysemî'nin belirttiğine göre müdellistir. Heysemî hadisi Taberânî'ye nispet
etmiş (I, 83) ve aynı hadisi Bezzâr'm ise farklı ifadelerle naklettiğini ve
raviİerinin güvenilir olduklarını söylemiştir. Bûsîrî de demiştir ki:
"Bunu Ebû Ya'lâ bir kısmı ceı/yid olan bir kaç tarikten rivayet
etmiştir." (II, 162)
[82] Bûsîrî raviİerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
(I, 14)
[83] Müsnede'de
denilmiştir ki: "Bunu
Bezzâr nakletmiş olup,
A1İ b. Hâşim'den başkasının bunu merfû olarak
naklettiğini bilmiyoruz, demiştir." Bûsîrî ise demiştir ki: "Bu zâtı
Ahmed b. Hanbel, İbn Maîn, İbnü'l-Medinî, Ebû Zür'a, Nesâî, İbn Hibbân ve
başkaları güvenilir kabul etmişlerdir" (I, 14) Heysemî de raviİerinin
Sahîh'm ravileri olduğunu söylemiştir. (I, 92)
[84] Bûsîrî demiştir ki: "Senedi hakkında tenkit
vardır. İbn Ebî Rafi' eğer halası Selam üe Abdullah b. Ca'fer'den rivayette bulunan, kendisinden de
Hammad b. Seleme'nin rivayette bulunduğu
Abdurrahman b. Ebî Râfi' ise onun hakkında İbn Mam "sâliMır demiştir. Değilse
onu tanımıyorum. Senedin
geri kalan ravileri
ise Sahîhmjn m
ravileridir." (I, 7)
[85] Bûsîrî hakkında yorum yapmamıştır. (I, 7) Heysemî
demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'la e Mıt'cemü'l-kebîr'de rivayet etmiş olup
senedinde yer alan, Süleyman b. Dâvud'da nakleden Muhammed b. Osman'ı
zikredene rastlamadım." (I, 92)
[86] Heysemî demiştir ki: "Bunu Bezzâr rivayet etmiş
olup senedindeki Yezîd b. Atâ'yı med b- Hanbel ve başkaları güvenilir kabul ederken bir grup bilgin de
zayıf görmüştür. Geri kalan
ravileri ise güvenilir kimselerdir." (I, 38) Müsnede'de özetle şöyle
erıumiştir: "Bunu Bezzâr, Şu'be
tarikiyle Ebû İshâk'dan nakletmiş ve mevkuf olduğunu
yemiştir.
Sonra Yezîd b.
Atâ tarikiyle rivayet
etmiş ve onu
yalnız Yezîd'in
nedfmerfû
olarak rivayet ettiğini
söylemiştir. Dârekutnî ve
daha başkaları ise °grusu mevkuftur" demişlerdir. Ebû Ya'lâ da
senediyle İmam Ali'den "İslam sekiz karesiyle başlayan merfû bir hadis tahrîc etmiştir.
Ancak ben derim ki: Ebû nm
senedinde yer alan Habîb hata ederek yanlış ravilerin isimlerini vermiştir;
ısu ise an Ebî îsnâk an Sıla an Huzeyfe
şeklinde onun sözü olarak gelmiş olmasıdır.
[87] Müsnede'de ise ifade şöyledir: Senedindeki Muhammed b.
Ebî Humeyd hadisi zayıf ve hafızası kötü biridir."
[88] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ rivayet etmiş
olup ifade ona aittir. Ayrıca İshâk Rahaveyh de tahrîc etmiştir. Senedin
ekseninde ise Muhammed b. Ebî Humeyd vardır kı'zayıftır" (I, ıo)
[89] Bakara sur. 2/1-5.
[90] Ravileri Sahîhayn'in ravileridir." (1,10)
[91] Bûsîrî bir değerlendirme yapmamıştır. Hadisi İbn Ebî
Şeybe Tarih'inde ve el-İsâbe'de bildirildiğine göre AH b. Abdülazîz de
Müsnerf'inde rivayet etmiştir.
[92] Bûsîri Ebû Harun el-Abdî'nin zayıflığı sebebiyle
hadisin senedinin zayıf olduğunu söylemiştir.
[93] Nisa sur. 4/48.
[94] Lokman sur. 31/14.
[95] Bûsîri bir değerlendirme yapmamıştır. Ben derim ki:
Bunu Ahmed b. Hanbel Abdullah b. Amr'dan rivayet etmiştir. Bkz. Zevâid, I, 97.
[96] Bûsîrî yorum yapmamıştır. Hadisi İsmâîl el-Kâdı
el-Ahkam'da rivayet etmiştir. Bkz. £ethü'l-Bârî, X, 320.
[97] Bûsîri demiştir ki: "Bunu Müsedded, Ebû Ya'lâ ve
Taberânî zayıf bir senetle rivayet etmişlerdir." (T, 14) Ben derim ki: Müellif
hadisi Ebû Ya'lâ'ya nispet etmemiştir. Aynı Şekilde Heysemî
de nispet etmemiş,
Taberânî'ye nispet ederek
senedinde geçen Hüseyn'in metruk
biri olduğunu söylemiştir. (Mecnm 1,172).
[98] Heysemî ise demiştir ki: "Bunu Taberânî rivayet etmiş olup
ravileri Sahih in ravüeridir." (1,171)
[99] Buradaki bölüm başlığı silinmiştir.
[100] Heysemî demiştir ki: Bunu Taberânî rivayet etmiş olup
senedindeki Yezîd b. Sinan'ı Ebû Dâvud ve başkaları zayıf görürken Buhârî
"Hadisi sahihe yakındır" demiştir. (1,177)
[101] Bakara sur. 2/177.
[102] Bûsîri demiştir ki: "Bunu Ishâk rivayet etmiş
olup ravileri güveniİir kimselerdir ve ifade ona aittir. Ayrıca Ebû Ya'Iâ
el-Mevsilî de rivayet etmiştir." (I, 14) Bkz. 3543 nolu hadis.
[103] Ahmed b. Hanbel, Enes'ten merfû olarak rivayet
etmiştir. Bkz. M. ez-Zevâid, VII, 211.
[104] Bûsîri
bunu el-Hâris'in rivayet
ettiğini ve Mevizeler bölümünde şahitleri
de zikredileceğini belirtmiştir.
[105] Asıllarda böyîe denilmiştir, ama doğrusu
"gelecektir" olmalıdır. Bkz. 2908. nolu hadisler.
[106] Bûsîrî hadisi Bezzâr'a da nispet etmiş ve
değerlendirme yapmamıştır.
[107] Bûsîrî tabiinin bilinmemesi sebebiyle hadisin senedini
Taberânî, Ebû Umâme'den rivayet etmiştir. Bkz. Zevnid, 1, 204.
[108] Bûsîrî hadisi el-Hâris'in zayıf bir senetle mürsel
olarak rivayet ettiğini söylemiştir.
[109] Bûsîrî senedinde yer alan Hakem b. Snân'ın zayıf biri
olduğunu söylemiştir. (1,19)
[110] Bûsîrî, Yezîd er-Rakkâşî'nin zayıf oluşu sebebiyle
senedini zayıf görmüştür.
[111] Bûsîrî el-Hâris'in bunu mürsel olarak rivayet ettiğini
söylemiştir.
[112] Bûsîrî senedini zayıf görmüştür.
[113] Bûsîrî senedini zayıf görmüştür. (I, 20) el-Hâris'in
Müsned'inde "Yıldızlar mevzu bahis olduğunda, susun" ilavesi yer
almıştır. (I, 246) Taberânî'de de bu şekilde geçmiştir. (Mecma II, 202).
[114] Bûsîrî senedini zayıf görmüştür.
[115] Bûsîrî bunu el-Hâris ve Ebû Ya'lâ'nın zayıf b\r
senetle rivayet ettiklerini söylemiştir.
20)
[116] En'âm sur. 6/148-149.
[117] Tercüme, musahhihin dipnotta işaret ettiği İfadeye
göre yapılmıştır.
[118] Bunu Bezzâr da rivayet etmiş olup Bûsîrî:
"Taberânî ve Bezzâr bunu zayıf bir senetle rivayet etmiştir"
açıklamasını yapmıştır. (I, 89)
[119] Bakiyye b. el-Velîd'in tedlis yapmasından dolayı
Bûsîrî senedini zayıf görmüştür. (I, 20)
[120] Heysem! bunu Taberânî'nin rivayet ettiğini ve
ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
[121] Müsnede'de belirtildiğine göre İbn Ebî Leylâ,
Bilâl'den hadis işitmemiştir.
[122] Mü'minûn sur. 23/63. 2A'râf sur. 7/172.
[123] Bunu Taberânî rivayet etmiştir. Bûsîrî demiştir ki:
"Bunu Tayâlisî ve İbn Ebî Şeybe rivayet etmiştir. İfade İbn Ebî Şeybe'ye aittir.
İkisinin senedinde de zayıflık vardır." (1,18)
[124] Bûsîrî ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
(1,19)
[125] Bûsîrî de mürsel ve zayi/olduğunu söylemiştir. (1,18)
[126] Bûsîrî demiştir ki: "Ebû Saîd hadisinin ekseninde
Ebû Harun vardır. O da zayıftır. Fakat aslı Sahthayn'da Ebû Hureyre hadisi
olarak mevcuttur."
[127] Bkz. 1553 nokı hadis.
[128] Bunu Heysemî zikretmiş olup senedinde yer alan Salih
b. Serc'in Harici olduğunu söylemiştir. (VII, 206)
[129] Miisnede'dc zayii olduğu ifade edilmiştir. Bûsîrî
demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ zayıf biri olan Yezîd er-Rakkâşî tarikiyle
nakletmiştir." (1,19)
[130] Âl-i İmrân sur. 3/7.
[131] Nûr sur. 24/54.
[132] A'râf sur. 7/159.
[133] Mâide sur. 5/65.
[134] A'râf sur. 7/181.
[135] Senedinde yer alan Ebû Ma'şer Necîh zayıf biridir.
Bkz. Heysemî, Mecma VII, 258.
[136] Zevâid'de "babalan, anaları ve kabileîeriyle
birlikte" ifadesi geçmiştir.
[137] Bûsîrî demiştir ki: "Senedinde Muhammed b. Ebî
Leylâ yer almıştır. Aynı hadisi Tirmizî, İbn Abbâs'dan, Ibn Mâce de İbn Abbâs
ve Câbir'den birlikte nakletmiştir." (I, 19}
[138] Heysemî demiştir ki: "Bunu Tabcrânî müdellis olan
Baiyyc ve meçhul olan Habîb b. Amr'dan nakletmiştir." (Mecma VII, 206)
[139] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Müsedded bu şekilde
rivayet etmiştir. Hâkim ise Abdullah b. Mes'ûd'dan mevkâf olarak rivayet etmiş
ve Buhâri ile Müslim'in şartına göre sahih olduğunu söylemiştir." (I, 22)
Ben derim ki: Mevkuf rivayeti Taberânî de rivayet etmiş olup Heysemî senedinde
yer alan Muhammed b. Beşîr el-Kindî hakkında Yahya'nın "Güvenilir
değildir" dediğini söylemiştir. (Mecma 1,173)
[140] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Müsedded hâli meçhul
birinin yer aldığı bir senetle rivayet etmiştir." (I, 22). Heysemî de
demiştir ki: "Bunu Taberânî rivayet etmiş olup ravileri güvenilir
görülmüştür." (1,188).
[141] Tercüme musahhihin dipnottaki işaretlerine göre
yapılmıştır.
[142] Bûsîrî hadis hakkında yorum yapmamıştır. Bunu Taberânî
Ebu'l-Buhterî yoluyla Abduilah'tan {İbn Mes'ûd) rivayet etmiş olup
Ebu'l-Bahterî de İbn Mes'Ûd'dan hadis işitmem iştir. Senedinde yer alan Atâ b.
es-Sâib güvenilir olmakla beraber bunamıştır. Hadisi Taberânî muhtasar olarak
da nakletmiştir ve bu rivayet, sahihtir." Bkz. M. ez-Zevâid {I, 182)
[143] Bûsîrî demiştir ki. "Bunu İshâk, el-Hâris ve
Müsedded sahih bir senetle rivayet etmiştir. İfade Müsedded'e aittir."
(III, 85)
[144] Bkz. 3252 nolu hadis.
[145] Bûsîrî
demiştir ki: "Bunu
el-Hâris ve Ebû
Ya'lâ rivayet etmiş
olup senedin merkezinde Ali b.
Zeyd b. Cud'ân bulunmaktadır. (I, 20)
[146] Senedinde Ebû Abdurrahman el-Mederû vardır. Müsnede'de
Hafız demiştir ki: "Zannedersem Ebû Abdurrahman el-Medenî İshâk b.
Abdullah b. Ebî Ferve'dir. Zayıf olan Bakiye de tedlis yapmıştır."
Tabiinin zayıf olması sebebiyle hadisi zayıf gören Bûsîrî de demiştir ki:
"Bunu Taberânî d-Mıı'cenıü's-sağlr'de el-Hâris el-A'ver'den nakletmiştir.
Bu zât zayıf olmakla beraber İbn Hibbân ve başkaları onun güvenilir olduğunu
söylemişlerdir." (III, 85).
[147] Bûsîrî: "Bunu Ebû Ya'lâ, Taberânî ve İbn Ebî Âsim
rivayet etmişlerdir" açıklamasını yapmış, ama değerlendirmede
bulunmamıştır. Heysemî ise şunlan söylemiştir: "Bunu Taberânî rivayet
etmiş olup senedinde yer alan Hasan b. Dinar'ın hadisi metruktür." Ben
derim ki: Bu zât Ebû Ya'îâ'nm senedinde de vardır. Taberânî'nin lafzı şöyledir:
"Gök kubbenin altında Allah'tan başka tapılan heva ve hevesten daha büyük
tanrı yoktur." Bkz. M. ez-Zevâid. 1,188.
[148] Hicr sur. 39.
[149] Bûsîrî senedinin munkatı olduğunu söylemiştir.
[150] Hadisi ayrıca el-Hâris de rivayet etmiştir. Bkz. (I,
349) Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Abd b. Humeyd ve Ebû Ya'lâ zayıf bir
senetle rivayet etmişlerdir. Zira Haccâc b. Temîm zayıftır."
[151] Bûsîrî değerlendirme yapmamıştır. Senedi bir önceki
hadisin senedinden daha sağlamdır. Senedinde yer alan, gulat-ı Şia'dan olan
Ebu'l-Cahhâf hakkında Ebû Hatim: "Hadisi uygundur. Ahmed b. Hanbel ve İbn
Maîn bu zâtı güvenilir kabul etmişlerdir. Senedi hasendir" açıklamasını
yapmıştır.
[152] Bûsîrî hadis hakkında değerlendirme yapmamıştır.
[153] Metinde ne sorduğu belirtilmemiştir. (Mütercim)
[154] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ ve Taberânî
rivayet etmiş oİup ravileri Sahîh'ın ravileridir." (1,107) Bûsîrî ise
yorum yapmamıştır.
[155] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ zayıf'bir
senetle rivayet etmiştir. Zira Yezîd er-Rekkâşî zayıftır. Ama Ebû Saîd hadisi
onun şahididir. (I, 17) Heysemî de demiştir ki: "Senedinde yer alan Yezîd
er-Rekkâşî'yi ekseriyet zayıf görmekle beraber Ebû Ahmed b. Adî güvenilir
kabul ederek "Enes'ten uygun/sâlih
hadisler rivayet etmektedir. Kendisinin sakıncasız olduğunu
umarım, yorumunu yapmıştır." (Mecma I, 107)
[156] Çünkü Zer, Ubey b. Ka'b'dan hadis işitmemiştir. Aynı
hadisi Taberânî de 2er an Muâz b. Cebel tarikiyle rivayet etmiştir. Ancak Zer,
Muâz'a da yetişmemiştir. Bkz. M. ez-Zevâid, I, 34.
[157] Bûsîrî hadis hakkında yorum yapmazken Hcysemî:
"Senedinde Şehr b. Havşeb yer almıştır" demiştir. (I, 33)
[158] Bûsîrî hadis hakkında yorum yapmamakla birlikte mürsel
olduğuna işaret etmiştir.
[159] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu İbn Menî' Sahîhayn'm
senediyle rivayet etmiştir." (1,10)
[160] Senedinde Musa b.
Ubeyde er-Rabezî yer almıştır. Bûsîrî
demiştir ki: "Bunu Müsedded
zayıf bir senetle rivayet etmiştir. Senedinde kopukluk vardır." (1,14)
[161] Bûsîrî demiştir ki: Senedindeki raviler güvenilir
olmakla birlikte hadis munkatıdn. Bunu Ahmed b. Hanbel ve Tefsîr'inde İbn
Murdeveyh rivayet etmişlerdir" (1,14)
[162] Buradaki Süheyl, İbn Ebî Hazm'dır.
[163] A'râf sur. 7/17.
[164] Bu ve bundan önceki hadisi İshâk aynı senetle rivayet
etmiştir. Bûsîrî, İbn Abbâs hadisinin senedinde, zayıf biri olan İbrâhîm b.
Hakem b. Ebân'm yer aldığım söylemiştir. (I 21)
[165] Bûsîrî, senedindeki tabiinin hâlinin meçhul olduğunu
söylemiştir. (I, 21)
[166] Bûsîrî, senedindeki tabiinin hâlinin meçhul olduğunu
söylemiştir. (I, 21)
[167] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ ve Taberânî,
Abdullah b. Amr ve Sehl'den rivayet etmiş olup senedinde göçen Musa b. Ubeyde
ile ihticâc olunmaz." (Mecmu I, 79) Bûsîrî de: "Bunu İshâk ve Ebû
Ya'lâ rivayet etmiş olup hadisin merkezinde yer alan Musa b. Ubeyde
zayıftır" açıklamasını yapmıştır. (I, 21)
[168] Şiirde işaret edilen Ahkafın kardeşinden maksat, Âd
kavmine gönderilen Hûd peygamber olmalıdır. Çünkü Ad kavminin yaşadığı yerler
rüzgarların etkisiyle oluşan tepecikler sebebiyie Ahkâf diye anılmıştır.
(Mütercim)
[169] Heysemî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ rivayet
etmiş olup mürseldir" (I, 24)
[170] Bûsîrî yorum yapmamıştır. (I, 16) Heysemî ise demiştir
ki: "Senedinde yer alan Umeyye b.
Şibl'i Zehebî, Miznn'mda. zikretmiş ve
onu zayıf gören bir
kimseden bahsetmemiştir. Sadece onun bu hadisini zikretmiş ve bu rivayet
sebebiyle hadisin zayıf olduğunu söylemiştir. Doğrusunu en iyi Allah
bilir." Ben derim ki: İbn Hibbân bu zâtı es-Sikâfta zikretmiştir. (I, 83)
[171] Hadisi İbn Hibbân, Sebre b. Ebi'l-Fâkih yoluyla merfü
olarak nakletmiştir. Bkz. Mevaridü'z-Zam'nn s. 385. el-İsabe ve et-Tehzîb'de
Hafız İbn Hacer demiştir ki: Bunu Nesâî hasen bir senetle nakletmiştir. Ben de
derim ki: Hadis Cihat kitabının "Müslüman olup hicret eden ve cihat yapan
kimseye verilecek sevap" başlıklı babında geçmektedir. (II. 47)
[172] Asıllarda ve el-İthâf da ifade bu şekildedir.
Zevnid'de ise ifade "amel bakımından" şeklindedir.
[173] Bûsîrî senetlerinde zayıf biri olan Akil b.
el-Ca'dî'nİn bulunduğunu söylemiştir. (I, 24). Heysemî hadisi Taberânî
rivayetiyle buradakinden daha uzun olarak nakletmiş ve Şu açıklamayı yapmıştır:
"Senedinde Akîl b. el-Ca'd yer almaktadır. Bu zât hakkında Buhârî <hadisi
münkerdir> yorumunu yapmıştır." (1,163)
[174] İbn Ebî Şeybe, Mıısannef, I, 313. Bûsîrî ravilerinîn
güvenilir olduklarını söylemiştir.
[175] Bunu Darimî, Ishâk'tan rivayet etmiştir, (s. 29).
Müsnede'de "Bu rivayet mevkuf olup ravileri güvenilir
kimselerdir. Eğer eş-Şa'bî,
Ammâr'dan hadis işitmİşse,
sahihtir açıklaması geçmiştir. Bûsîrî ise hadisi kaynak göstermeksizin
nakletmiştir.
[176] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu İshâk, hasen bir
senetle rivayet etmiştir. Ayrıca Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivayet
etmiştir."
[177] Bûsîrî, ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
(I, 28)
[178] Bûsîrî demiştir ki: Bunu İshâk munkatı/kopuk bir
senetle rivayet etmiştir/' Ben derim ki: "Yani İbrahim, Muâz'dan hadis
işitmemiştir."
[179] Bûsîrî ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
Heysemî ise demiştir ki: "Bunu Taberâr.î ve Bezzâr rivayet etmiş olup
ravileri Sahîh'm ravileridir." (1,151)
[180] Yusuf sur. 12/1-3.
[181] Bûsîrî senedinde zayıf biri olan Hâlid b. Kays'm
bulunduğunu söylemiştir. (I, 30). Heysemî de senedinde yer alan Abdurrahman b.
İshâk'ı Ahmed b. Hanbel ve bazı bilginlerin zayıf gördüğünü söylemiştir.
[182] Bûsîrî hadisi İbn Ebî Şeybe'nin hasen bir senetle
rivayet ettiğini söylemiştir, fi, 29).
[183] Bûsîrî hadis hakkında yorum yapmazken Heysemî
senedinde yer alan Abdullah b. Mu'emmel'i, İbn Maîn, İbn Hibbân ve İbn Sa'd'ın
güvenilir kabul ettiğini, Ahmed b. Hanbel'in ise hadislerinin münker olduğunu
belirttiğini söylemiştir.
[184] Bûsîrî, Yezîd er-Rakkâşî'nin zayıf biri olduğunu
söylemiştir. (I, 29)
[185] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu el-Hâris hasen bir
senetle rivayet etmiştir." (I, 29)
[186] Bûsîrî ise yorum yapmamıştır. İbn Adi bu zâtı
el-Kamil'inde zikretmiş ve münkcr hadisler rivayet ettiğini söylemiştir. Aynı
hadisi Taberânî de rivayet etmiş olup Heysemî senedinde yer alan Bezî'in zayıf
biri olduğunu belirtmiştir. (I, 149)
[187] Bûsîrî yorum yapmamıştır, fi, 23)
[188] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu el-Hâris rivayet etmiş
olup senedinin merkezinde yer alan Anbese b. Abdurrahman zayıftır. Aynı hadisi
Ebû Ya'lâ da rivayet etmiştir."
[189] En'âm sur. 6/112.
[190] Bûsîrî demiştir ki: Bunu Tayâlisî, İbn Ebî Şcybe ve
İbn Ebî Ömer rivayet etmiş olup ifade İbn Ebî Ömer'e aittir. Ayrıca İshâk b.
Rahaveyh de rivayet etmiştir. Ancak o, "insanların en cimrisi"
ifadesi yerine "insanların en sapkını" ifadesini kullanmıştır. Hadisi
yine Ebû Ya'lâ ve Ahmed b. Hanbel rivayet etmişlerdir. Yine el-Hâris hadisi
muhtasar olarak, İbn Hibbân ise oldukça uzun bir ifadeyle rivayet etmiştir. (I,
27) Bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 178; İbn Hibbân, Zevâid, s. 52. Hadisin
kısımları 3314, 3428, 3453 ve 3454 nolu hadislerde tekrarlanmıştır.
[191] Bunun Taberânî, zayıf biri olan İbn Lehî'a'nın yer
aldığı bir senetle rivayet etmiştir. Bkz. Heysemî, Mecma I, 164. İbn Lehî'a
Müsedded'in senedinde geçmemiştir. Ancak onda da cl-Hecerî yer almıştır. Bûsîrî
ise "Bunu Müsedded ve Taberânî hasen bir senetle rivayet etmişlerdir"
açıklamasını yapmıştır. (I, 30). Ben derim ki: "Aynı hadisi Ahmed b.
Hanbel: "Faydasız ilmin misali..." ifadesiyle nakletmiştir. Bkz.
Zevâid, Heysemî demiştir ki: "Bunu Ahmed b. Hanbel ve Bezzâr rivayet etmiş
olup ravileri güvenilir kabul edilmiştir." (1,184)
[192] Heysemî demiştir ki: Ebû Ya'lâ'nın ravileri Sahıh'm
ravileridir. (I, 163). Bûsîrî de demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ Sahîh'in
senediyle rivayet etmiştir." (I, 30)
[193] Bunu el-Hâris, Vâkıdî'den, o da İbn Ebî Sebre'den
rivayet etmiş olup Vâkıdî'nin zayıflığı nedeniyle Bûsîrî senedini zayıf
görmüştür. (I, 28)
[194] Bûsîrî demiştir ki: Bunu İbn Ebî Ömer, İbn Ebî Şeybe,
İshâk, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr zayıf bir senetle rivayet etmişlerdir. Zira Musa b.
Ubeyde zayıftır. Ama Taberânî ve Bezzâr'm naklettikleri Ömer b. el-Hattab
hadisi şahididir. (I, 30) Benzeri M. ez-Zevâiâ'de muhtasar olarak geçmiştir.
(1,186) bkz. İbnü'l-Mübarek, ez-Zühd, s. 152.
[195] Bûsîrî ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
[196] Bu, daha evvel
tamamının uydurma olduğuna hükmedilen uzun hadisin bir parçasıdır.
[197] Bkz. 2277 nolu hadis.
[198] Heysemî ravilerinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
(1,149)
[199] Bûsîrî yorum yapmamıştır, fi, 25)
[200] Bûsîrî
yorum yapmazken (1,
25) Heysemî ravilerinin
güvenilir olduklarını
söylemiştir. (1,169)
[201] Bûsîrî demiştir ki: Bunu el-Hâris, Seken b. Nâfi'den
nakletmiştir. Ebû Hatim bu zât hakkında "Şeyhtir" açıklamasını
yapmıştır. Kalan ravileri ise güvenilir kimselerdir. (I, 28)
[202] Hadis daha evvel 3019 numarada geçmiştir.
[203] Asıllarda bu babın başlığı konmamıştır. Ancak Bûsîrî
buraya "İyi haberi veya kötü haberi getirene dair bölüm" başlığını
atmıştır.
[204] Bûsîrî demiştir ki: Bunu İbn Menî zayıf bir senetle
rivayet etmiştir. Zira Yûsuf b. Atıyye es-Saffar zayıftır. (I, 29)
[205] Bûsîrî
yorum yapmazken (I,
29) Heysemî mavilerinin
güvenilir olduklarını
söylemiştir. (Mecma 1,141)
[206] Bkz. 3023 nolu hadis.
[207] Bkz. Câmiu beyâni'l-ilm, 1,134,
[208] Bûsîrî, hadisi İbn Ebî Şeybe rivayetiyle nakletmiş ve
sahîh bir senetle rivayet ettiğini söylemiştir. (I, 29). Heysemî ise hadisi
Taberânî'nin rivayet ettiğini ve ravilerinin Sahih'\n ravileri olduğunu
belirtmiştir. (Mecma 1,161)
[209] Bûsîrî
bunu Müsedded'in rivayet
ettiğini ve ravilerinin
güvenilir olduklarını
söylemiştir. (I, 28)
[210] Heysemî
demiştir ki: "Senedinde
yer alan Osman b. Abdurrahman ez-Zührı ittifakla zayıftır." (I, 179)
Konuyla ilgili olarak Hac bölümünün Umre bahsinde ibn Abbâs hadisi geçmiştir;
no. 1214.
[211] Furkân sur. 25/12.
[212] Bûsîrî demiştir ki: "Ravileri güvenilir
kimselerdir. (I, 26) Heysemî'nin bildirdiğine göre aynı hadisi Taberânî de Ebû
Umâme'den rivayet etmiştir. Ancak senedinde yer alan Ahvas b. Hakem
tartışmalıdır. Muhammed b. Fadl b. Atiyye de zayıftır. Muhammed b. Fadl'ın
ravisi Useyd b. Zeyd'i ise Yahya yalancılıkla itham ederken başkası metruk
olduğunu söylemiştir. Zevâid'in hamişinde bu şekilde kaydedilmiştir.
[213] Ibnü'l-Mübarek ez-Zühd'dc (s. 283) hadisin tamamım
rivayet etmiştir. Ayrıca bkz. Ahmed b. Hanbel ez-Zühd, s. 29. Ancak Bûsîrî
senedinin, tabiinin tanınmaması sebebiyle zayıf görmüştür. (I, 28). Bkz. Ebû
Nııaym, el-Hilye, 1,135.
[214] Müsnede'âe şu açıklama yer almıştır; Leys zayıftır.
Bununla beraber Taberâni tarafından merfû olarak nakledilen İbn Mes'ûd hadisi
ile İbn Adî tarafından yine merfü olarak nakledilen Enes hadisi yamsıra bir de
Hasan'dan nakledilen mürsel hadis bunun şahitleridir. Mürse! hadisin Hasan'a
kadar varan senedi sahihtir." Ben derim ki: Aynı hadisi Heysemî, Taberanî
ve Bezzâr'a isnat ederek nakletmiş olup senedinde yer alan Leys b. Ebî
Süleym'in zayıf biri olduğunu belirtmiştir. (1,135.)
[215] Mâlik b. Mersed.
[216] Hadis,
müellifin tamamının uydurma
olduğunu söylediği uzun
hadisin t parçasıdır.
[217] Bûsîrî demiştir ki: Bunu Müsedded, Ebû Ya'lâ ve e
s-Süne nü's-S uğra'da Nesâî rivayet etmiştir. Ben derim ki: "Hadis dört
şeyden sığınmakla ilgili bölümdedir." (III, 23)
[218] Bunu
el-Hâris, Abdurrahîm b.
Vâkid'dan nakletmiştir. Bûsîrî
bu zâtın zayıf ravilerden olduğunu
belirtmiştir. Yine senedinde
Hakim b. Nâfi
geçmektedir ki, güvenilir
olanlardan münker hadis nakletmektedir. Bûsîrî: "Bunu el-Hâris munkatt bir
senetle rivayet etmiştir" demiştir. (1,13)
[219] Bûsîrî demiştir ki: Bunu İbn Ebî Ömer ravüeri
güvenilir olan bir senetle rivayet etmiştir. Ne var ki senet munkatıdır. {I,
27)
[220] el-Hâris'in Müsned'İnde bu ifadeden sonra Saîd b. Âmir
rivayetinde "Onları dinleyin, itaat edin", Affân rivayetinde de
"Başınıza Habeşistanlı bir köle bile tayin edilse onu dinleyip itaat edin
" ilaveleri geçmektedir. Bkz. 1,16, 82; el-İthâf, I, 22.
[221] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu el-Hâris zayıf bir
senetle rivayet etmiştir. Çünkü tabii neslinden olan şahıs meçhuldür. Aynı
şekilde İbn Mcnî ve Ebû Ya'lâ da rivayet
etmişlerdir." (I, 22) Ben derim ki: Senetteki tabii Saîd b. Huscym olup
şahsen bilinmeyen (meçhulü'l-ayn) biri değildir. Tehzîbü't-tehzîb ve başka
kaynaklarda yer aldığına göre kendisinden Avf ve Ebu'l-Eşheb rivayette
bulunmuştur. Fakat Bûsîrî'nin muttali olduğu rivayette "Şam halkından bir zâttan
naklen" ifadesi geçince onun meçhul olduğuna hükmetmiştir. el-Hâris'in
Müsned'inm bendeki iki nüshasına göre doğru ifade ise "Şam halkından olan
Saîd b. Hüseyin'den naklen" şeklindedir.
[222] el-İthâf da ifade şöyiedir: İbn Ömer'in düğmelerinin
açık olduğunu gördüm ve bunun sebebini sordum. "Ben, Allah Resûlü'nü bu
şekilde namaz kılarken gördüm" diye cevap verdi. Bûsîrî şu açıklamayı
yapmıştır: "Bunu Ebû Ya'İâ, Bezzâr, İbn Huzeyme, İbn Hibbân ve Beyhakî
rivayet etmiş olup lafız İbn Hibbân'a aittir." (I, 22) Heysemî ise
demiştir ki: Bunu Bezzâr ve Ebû Ya'lâ rivayet etmiş olup senedinde geçen Ömer
b. Mâlik'i, İbn Hibbân es-Sikât'ta zikretmiş ve "Garib rivayetler nakleder
ve hata yapar" açıklamasını yapmıştır.
[223] Hadisin tamamı şöyledir: "Kim bir müminin ayıbım
Örterse, Allah onu kıyamet gününün şiddetli sıcağından korur." Ukbe
demiştir ki: "Ben, onu Allah Resûlü'nden bu şekilde işittim."
[224] el-İthâf'da "Müslüman'ın ayıbını örtmeye dair bir
hadis ifadesi geçmiştir. Hadis hakkında değerlendirme yapmayan Bûsîrî onu İbn
Mcnî ve Ahmed b. Hanbel'in rivayetleriyim muhtasar olarak nakletmiş,
ravilerinîn güvenilir olduklarını söylemiş ve ayrıca hadisi Taberânî'nin
Sahîh'in senediyle naklettiğini belirtmiştir. (I, 24) Hadîsin bazı tarikleri
için ayrıca bkz. Zevâid, 1,134.
[225] Bûsîrî ravilcrinin güvenilir olduklarını söylemiştir.
[226] Bûsîrî hadis sm/;/olarak değerlendirmiştir. I, 22.
[227] Senedinde
yer alan Osman
b. Abdurrahman hakkında
Buhârî: "meçhuldür. Hammad
b. Ebî Süleyman'dan rivayette bulunmuştur. Hammad'dan ancak Şube, Sevrî ve
Destevâî gibi eskilerin rivayetleri kabul edilir. Bunlar dışındakiler ise ondan
ancak ihtilat/bunaklık döneminden sonra rivayet etmişlerdir" açıklamasını
yapmıştır. Bkz. Heysemî, 1,119. Bûsîrî ise hadis hakkında değerlendirme yapmamıştır.
[228] Senedinde yer alan Yezîd b. Rabî'a ed-Dimeşkî zayıf
biridir. Aynı hadisi Taberânî de
el-Mu'cemü'l-kebtr'de
rivayet etmiş olup
ravileri güvenilir kimselerdir. Ancak haklarında tenkit vardır. Bkz. Bûsîrî
I, 23.
[229] Bûsîrî'nin belirttiğine güre Yezîd er-Rakkâşî zayıf
biridir.
[230] Senedinde yer alan Yûsuf b. Hâlid el-Basrî zayıf
biridir. Bu yüzden Bûsîrî hadisin senedini zayıf saymıştır. (I, 23).
[231] Bûsîrî demiştir ki: Bunu Dârekutnî ve Beyhakî rivayet
etmişlerdir. Ancak bu rivayette
"fıkıh bana, bir geceyi sabaha kadar ihya etmekten daha sevimlidir"
ifadesi geçmiştir. Müellif demiştir ki:
"Zührî'den mahfuz olan
bu metindir." İki
tarikin senedinin merkezinde de
zayıf biri olan Yezîd b. Iyâd bulunmaktadır. (I, 23)
[232] Bûsîrî demiştir ki: "Hadisi Tayâlisî ve el-Hâris
rivayet etmiş olup ifade el-Hâris'e aittir, ikisinin senedinde de hâli meçhul
biri olan Humeyd b. Süveyd yer almıştır."
[233] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Tayâİisî ve el-Hâris
zayıf bir senetle rivayet etmişlerdir. Çünkü el-Efrîkî zayıf biridir. Yine onun
vasıtasıyla aynı hadisi İbn Mâce de tahrîc etmiştir. Ama bu rivayette "Bu
sıfat, daha üstündür" ifadesi yer almamıştır.
[234] Bûsîrî hadisin senedini, Zeyd el-Ammî'nin zayıf olması
nedeniyle zayıf saymış ve "Hadisi Tirmizî, Ebû Umâme'den rivayet etmiş
olup ifadesi <Benini sizin en değersizinize üstünlüğüm gibidir>
şeklindedir" açıklamasını yapmıştır.
[235] Bûsîrî'nin belirttiğine göre senedinde yer alan Halîl
b. Murre zayıftır.
[236] Bûsîrî
demiştir ki: "Hadisi
Tayâlisî, Müsedded ve Ahmed
b. Hanbel rivayet etmişlerdir." Edeb bölümünde
hadis ilaveli olarak gelecektir. Ayrıca Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de zararsız bir
senetle nakletmiştir.
[237] Bûsîrî şu kaydı düşmüştür: "Bunu Ebû Ya'lâ farklı
yollarla ve farklı ifadelerle bir grup sahabiden nakletmiştir. Ali b. Ebî
Tâlib, İbn Mes'ûd, Muâz b. Cebel, Ebu'd-Derdâ, ibn Ömer, İbn Abbâs, Ebû Saîd
el-Hudrî ve Enes b. Mâlik bunlardandır. Tarikleri çok olsa da hafızlar hadisin
zayıf olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. (I, 24)
[238] Bûsîrî hadisin senedini, Eyyûb b. Zekvân'm zayıflığı
sebebiyle zayıf görmüştür.
[239] Bunu İbnü'l-Mübârek, Nuaym'm Ebû Nadre tarikiyle
İmrân'dan naklettiği zevâid arasında nakletmiştir. (s. 23) Hadisi Hasan ve Ebû
Nadre'den rivayet eden ise Alı b. Zeyd b. Cud'ân'dır. Bu yüzden Bûsîrî senedini
zayıf olarak değerlendirmiştir. (II, 21)
[240] Bûsîrî, senedinde zayıf biri olan Yezîd er-Rekkâşî'nin
bulunduğunu söylemiştir.
[241] Bûsîrî, Fİz' ve İsmet b. Beşîr'in zayıflığı sebebiyle
hadisin senedini zayıf saymıştır. (II, 21) Hadisi Buharı Tarih'inde muhtasar
olarak nakletmiştir.
[242] Senedinde yer alan Ebû Hârûn el-Abdî zayıftır. Ben
derim ki: Hadisin bir kısmını Buhârî Tarih'inde ve İbn Hacer de el-İsabe'âe
zikretmiştir. Metin, -bu tarik dışında bir yolla- sahih
olup Buhârî, Müslim
ve başka kaynaklarca
çok sayıda sahabiden nakledilmiştir, Hatta bu hadis,
mütevatir hadis için gösterilen en ideal örnektir.
[243] Bûsîrî demiştir ki: Bunu İbn Meni', zayıf bir senetle
rivayet etmiştir. Zira tabii neslinden olan ravi bilinmemektedir ve ayrıca İbn
Lehî'a da zayıftır.
[244] Bûsîrî, tabii neslinden olan ravinin tanınmaması ve
zikri geçen Düceyn'in zayıflığı nedeniyle hadisin senedini zayıf saymıştır.
[245] Bûsîrî demiştir ki: "Bunu Ebû Ya'lâ, İbn Hibbân'm
şartına göre sahih bir senetle rivayet etmiştir." (II, 26)
[246] Bkz. 3048 nolu hadis.