* Sahabe-i Kiram'a Dinin Temel
Esaslarının Tanıtılması (Cibril Hadisi)
* Yabancılara Dinîn Temel
Esaslarının Tanıtılması
* Heyetlere/Temsilcilere Dinin
Temel Esaslarının Tanıtılması
* İmanın Bazı Özellikleri Ve
Alâmetleri
* Müşriklerin İslâm'a Davet
Edilmesi Ve Kalplerinin Isındırılması
* Ehl-i Kitaptan Müslüman
Olanlara İki Kat Ecir
* İslâm, Cahiliyede İşlenen
Günahları Siler
* Lâ İlahe İllallah (Allah'tan
Başka İlâh Yoktur)’ Hakimiyeti İçin Mücâdele
* Peygambere İman Ve Görmeden
İnanmanın Fazileti
* Mü'minin Üstünlüğü, Vasfı Ve
Misali
* İmanın/İslâm'ın Zayıfladığı
Dönemler
* İman Ve Emanetin Kaldırılması
Allah Teâlâ buyurur
ki:
'İman eden ve imanına
hiçbir günah bulaştırmayanlara gelince, işte onlar güvenlik içinde olan ve
hidayeti bulanlardır.' (En'am6/82)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Allah kimin
hidâyetini İsterse, onun göğsünü İslâm'a açar/yollarını kolaylaştırır. Kimi de
saptırmak isterse, onun gösünü sanki göğe yükseliyormuş gibi sıkıntılı kılar.
Allah, iman etmeyenlerin üstünde işte böyle pislik bırakır." (Enam 6/125)
Allah Teâlâ buyurur:
'Allah ve Rasûlü bir
şeye hükmettiği zaman, mü'min erkek ve kadm(ların başkasını) tercih etme
hakları yoktur. (Bundan sonra) kim Allah ve Rasûlüne isyan ederse, artık o kişi
açıkça sapıtmıştır.' (Ahzâb 33/36)
(Bu bölümdeki
hadisler, dinin temel esaslarının öğretilmesi ile ilgilidir. Peygamberimiz
(Sallallahü aleyhi ve seller»), bu esasları, muhtelif vesilelerle Sahabe-i
Kiram 'a tek tek, bazen toplu hâlde öğretiyordu. Bundan dinin temel esaslarını
her Müsliımanın bilmesi ve kabul etmesi gerektiğini anlıyoruz. Din iki şeyden
oluşmuştur: İman ve İslâm, yani inanmak ve teslim olmak... Hayatın her anında
teslimiyet ve Allah 'a kulluk...)[1]
1/43- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[2]
Rasûlullah'a
(Saiiaiiahü aleyhi ve sellem), 'Hangi amel daha faziletli ve daha hayırlı?'
diye soruldu. O da buyurdu ki:
"Allah'a ve
Rasûlüne iman etmektir." 'Sonra hangisi, ey Allah'ın Rasûlü?'
"Amellerin zirvesi olan Allah yolunda cihaddır." 'Bundan sonra
hangisi, ey Allah'ın Rasûlü?' "Kabul olunan hacdır."[3]
2/44- Hz.
Ömer'den (Radıyaiiahü anh):[4]
Rasûlullah'ın
(Salfoiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah'a
ve âhiret gününe
iman ettiği hâlde
ölürse, ona ^cennetin sekiz
kapısının hangisinden İstersen, oradan
içeri girV denilir."
Bu hadisin Ukbe b.
Âmir'den (Radıyalhhn anh) şâhı'dİ[5] şu
lafızladır:
"Bir kul,
şirk koşmadan ve haram kana
bulaşmadan[6] Allah'a kavuşursa,
dilediği cennet kapılarından (içeri) girer."
NOT: Ayrıca Ubâde
b. es- Sâmit
(Radıyallahü anh) rivayeti için
bk. 21/21.hadis.[7]
3/45- Muâzb.
Cebel'den:[8]
Tebük savaşı öncesi
Rasûlullah (Sallaüahn aleyhi ve sellem) ordusuyla yola çıkmıştı. Ortalık
ağarmca sabah namazını kıldırdı ve ordu tekrar yoluna devam etti. Bir süre
sonra güneşin ilk ışıkları görüldü ve insanlar yorgunluktan dolayı uyuklamaya
başladı.
Muâz Rasûlullah'ı
takip ediyor, peşi sıra gidiyordu, diğerleri ise binekleri üzerinde (sağa sola)
dağılmışlardı. Bindikler hayvanlar hem otluyor, hem de yürüyorlardı. Muâz
Rasûlullah'ı takip ederken, onun devesv de bazen yayılıyor, bazen de yürüyordu
ve birden tökezledi. Muâz yuları ile onu zapt etti. Ama hayvan hızlanmış ve
Rasûlullah'ın devesini ürkütmüştü. Rasûlullah yüzündeki örtüyü kaldırıp baktı
ki ordunun içinden kendisine en yakın kişi Muâz'di, onu yanma çağırıp şöyle
dedi:
"Ey Muâz!"
"Buyur, ey
Allah'ın Peygamberi !'
Hz. Peygamber ona:
"Yaklaş!"
deyince, tamamen Rasûlullah'ın yanına geldi. Hatta her ikisinin binekleri
birbirine değiyordu.
Rasûlullah dedi ki:
"İnsanların
bizden bu kadar uzaklaşacağını tahmin etmiyordum."
'Ey Allah'ın
Peygamberi, insanlar uyukluyor ve binekleri de onları (sağa sola) dağıttı,
hayvanları biraz yayılıp biraz yürüyorlar.'
"Ben de
uyuklamışım."
Muâz, Rasûlullah'ın
müjde verici bir yüzle kendisine yaklaştığını fark edince şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İzin verirsen sana beni hasta eden, zayıflatan ve hüzünlendiren bir şey sormak
istiyorum .'
"Dilediğini sor
!"
'Ey Allah'ın
Peygamberi, kendisiyle cennete girebileceğim bir amel/iş söyle, başka bir şey
sormayacağım .'
Rasûlullah:
"Bravo, bravo,
çok iyi! Sen bana önemli bir soru sordun ve bu iş Allah'ın hayır murad ettiği
kişiye kolaydır" dedi, bunu da üç kere tekrarladı. Böyle durumlarda
Hz.Peygamber, iyi anlaşılsın diye sözünü üç kere tekrar ederdi.
Buyurdu ki:
"Ölünceye kadar
Allah'a ve Âhiret gününe iman etmen, namaz kılman, Allah'a hiçbir şeyi şirk
koşmadan ibadet etmendir ki sen bu hâl üzeresin."
Ben:
'Ey Allah'ın Rasûlü,
bir daha tekrarla!' deyince, O da bunu üç kere tekrarladı ve şöyle dedi:
"Ey Muâz,
İstersen sana bu işin başından ve zirvesinden bahsedeyim."
'Elbette (isterim,) ey
Allah'ın Peygamberi, annem babam sana feda olsun, konuş!..'
"Bu işin başı,
senin Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun ortağının bulunmadığına ve
Muhammed'İn de O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet etmendir. Bu işin
desteği/direği namaz kılmak ve zekât vermektir. Bu işin en tepesi de Allah yolunda
cihaddır. Ben namaz kıiıncaya, zekât verinceye, Allah'tan başka ilâh olmadığına
ve ortağının bulunmadığına, Muhammed'İn O'nun kulu ve peygamberi olduğuna
şehadet edinceye kadar insanlarla uğraşmak/mücadele etmekle emr olundum.
Bunları yerine getirirlerse kurtulurlar ve^ (cezaî) bir hakkın alınması dışında
canlarını, mallarını korumuş olurlar. (Âhiretteki) durumları Allah'a aittir.
"
Rasûlullalı sözüne
şöyle devam etti:
"Muhammed'İn
nefsini elinde tutan Allah'a yemin ederim ki farz namazlardan sonra Allah
yolunda cihad gibi, cennet derecelerini umarak yüzün/benzin sarardığı ve ayağın
tozlandığı başka üstün bir amel yoktur. Kulun mizanında Allah yolunda telef
olan bir hayvandan ya da Allah yolunda onun üzerinde hamle yapmakdan daha ağır
(kıymetli) bir amel yoktur. "[9]
4/46- Hasan
el-Basrî'den:[10]
Ebû Hüreyre
(Radıyaiiahücmh), Medine'de bulunduğumuz sıralarda bize rivayet etti:
Rasûfullah (Saiialiahu
aleyhi ve sel/em) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü
amellerin hepsi gelin Namaz gelir ve der ki:
"Ya Rabbî! Ben namazım.'Allah
şöyle der: 'Sen hayırlı bir amelsin.' Sonra sadaka gelir ve der ki: 'Ya Rabbî!
Ben sadakayım.'Allah şöyle der: 'Sen hayırlı bir amelsin.' Sonra oruç gelir ve
der ki: Ya Rabbî! Ben orucum.'Allah şöyle der:
'Sen hayırlı bir
amelsin.' Daha sonra diğer ameller bu şekilde gelirler, Allah da her seferinde
onların her birine: 'Sen hayırlı bir amelsin'
diye mukabelede
bulunur.
Sonra İslâm gelir ve
der ki:
'Ya Rabbî! Sen
Selâm'sın ve ben de İslâm'ım.' Allah şöyle der:
"Sen hayırlı bir
amelsin, senin sebebinle bugün varlıkları cezlandırır ya da mükâfatlandırırım.'
Allah Teâlâ Kitab'ında
şöyle buyurur:
'Kim İslâm'dan başka
bir din ararsa, bu (hareketi/ameli) kendisinden kabul edilmeyecek ve âhirette
de pişmanlık duyanlardan olacaktır. " (ÂIü İmrân 3/85)[11]
Allah Teâlâ buyurur
ki:
"Allah'ın
dininden başkasını mı arıyorlar/istiyorlar, hâlbuki göklerde ve yerde
bulunanlar istese de istemese de O'nun (gücüne) teslim olmuştur. (Unutmayın,) dönüş
yine O'nadır." (Âlü îmrân 3/83)
Allah Teâlâ buyurur
ki:
"O kişileri
görmez misin, sana ve senden öncekilere indirilen vahye inandıklarını iddia
ediyorlar, bîr de kalkıp tâğutu (zalimleri) hakem/güç sahibi kılıyorlar.
Hâlbuki onları inkâr etmekle emrolunmuşlardı.
Şeytan onları daha çok
saptırmak ister." (Nisa 4/60)
(Hz. Peygamber
döneminde İslâm, farklı yollarla tebliğ ediliyordu. Bunlardan birisi de
Cibril'in insan sûre/inde gelip Rasûlullah'a dinin temel esaslarım sormasıdır
ki hu konuda verilen cevaplar çok önemlidir. Bu rivayetler bize altı sahabe
kanalıyla ulaşmıştır).[12]
5/47- Ömer b.
Hattab'tan (RadıyaiiaManhy.[13]
Rasûlullah (SaiiaiiaM
aleyhi ve seitem) ile beraber otururken, yanımıza biı adam çıkageldi, elbisesi
bembeyaz ve saçı simsiyahtı. Üzerinde yolculuk alâmeti yoktu ve kendisini
bizden hiç kimse tanımıyordu. Bu kişi geldi ve Allah'ın Peygamberine yakın bir
şekilde oturdu, dizlerini onun dizlerine yaklaştırdı, ellerini de dizlerine
koydu. Sonra şöyle dedi:
'Ey Muhammed! Bana
İslâm'ı tanıt, İslâm nedir?' Rasûlullah buyurdu ki:
"İslâm; senin
Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in de Allah Rasûlü olduğuna şehadet
etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve gitmeye gücün
yeterse Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmandır."
O kişi:
'Doğru söyledin' dedi.
Biz şaşırdık, hem soru
soruyor, hem de tasdik ediyordu. Sonra dedi ki:
'Bana Iman'ı tanıt!'
Rasûluilah şöyle
buyurdu:
"îman; Allah'a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve hayır-şer yönüyle
bütün kader (programına) inanmandir". ,. , 'Doğru söyledin'
'Bana İhsan'ı tanıt,
İhsan nedir?'
"İhsan; Allah'ı
görür gibi (şuurlu bir şekilde) ibadet etmendir, Gerçekte sen Allah'ı
görmüyorsan da (unutma,) O seni görüyor."
'Bana o önemli
zamanı/kıyameti tanıt!'
"Sorulan kişi (bu
konu da) sorandan fazla bir şey bilmiyor." O tekrar:
'O hâlde
alâmetlerini/işaretlerini tanıt!' deyince Rasûluilah şöyle buyurdu:
"Cariyenin hanım
efendisini doğurduğu[14],
yalın ayak, üstü çıplak (fakir) koyun çobanlarının bina yaptırmada yarışacak
(kadar zengin oldukları vakit, kıyameti bekle!) "
Hz. Ömer dedi ki:
'O kişi bir müddet
durdu ve sonra da kalktı, gitti. Rasûluilah bana (döndü ve) şöyle dedi:
"Ey Ömer, soru
soran kimdi, bildin mi?" Ben de:
'Allah ve Rasûlü daha
iyi bilir,' dedim. Bunun üzerine Rasûluilah şöyle buyurdu:
"O Cebrail'di ve
size dininizin (esaslarını) öğretmek için geldi...'"
(Bu rivayetin
şahidleri Ebû Âmir eî-Eş'arî, İbn Abbas ve Ebû Hüreyre (Radıyallahü anhüm) gibi
sahâbîlerden gelmektedir. Bunlar benzer rivayetler olduğu için terceme
edilmedi, sadece farklı yerler zikredildi. Ancak araştırmacılar için hadislerin
metinleri tahricleriyle beraber nakledilmiştir.')
- 6/48-Ebû
Âmir eî-Eş'arî,
- 7/49- İbn
Abbas
- 8/50- Ebû
Hüreyre (Radıyallahü anhüm) rivayetleri.[15]
6/48- Ebû
Âmir el-Eş'arî'den (Radıyaliahü anh):[16]
( Yukarıdaki rivayetin
benzeri nakledildi, farklı kısmı:
İman, senin Allah'a,
Âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman etmendir. Ölüme ve
ölümden sonraki dirilişe iman etmen, (ayrıca) cennete, ceheneme, hesaba, mîzâna
ve hayırla şer itibariyle kadere iman etmendir.)[17]
7/49- İbn Abbas'tan
(Radıyallahüanhumâ):[18]
(Benzeri nakledildi,
ancak bu rivayetteki farklı kısım:)
"Kıyamet ne zaman
olacak?" sorusuna karşı Rasûlullah (Salialiahü aleyhi ve seller») buyurdu
ki:
"Subhânallah, beş gayb
hâli var ki Allah'tan
başkası bilmez, bunlar da:
- Kıyamet,
- Yağmur
yağdırması ve
- Rahimlerdeki
cenin ile ilgili tüm ilgiler,
- Kişinin
yarın ne kazanacağı ve
- Nerede
öleceğine dair bütün bilgilerdir. (Unutmayın!) Allah'ın her şeye gücü
yeter."[19]
8/50- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[20]
(Yukarıdaki rivayetin
benzeri nakledildi.)[21]
9/51- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaiiahüanhy):[22]
Rasûlullah (Saiiaiiahn
aleyhi ve.Kellem) buyurdu ki:
" İslâm açıkta,
îman ise kalbde (gizli) olur."
Sonra da Peygamberimiz
eliyle göğsüne işaret edip üç kere bunu
tekrarladı ve peşinden
ekledi :
" İşte takva
buradadır."[23]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Bedevilerden Allah'a
ve âhiret gününe iman eden, Aflah'a yakınlaşmak ve Peygamber'in duasına ulaşmak
için infak edenlerin, (kesinlikle) Allah'a bir yakınlığı vardır ve onları
rahmetine gark edecektir. Şüphesiz Allah affeden ve bağışlayandır.' (Tevbe9/99).[24]
10/52- Enes b.
Mâlİk'ten (RadıyaUahüanh):[25]
Rasûlullah'a (olur olmaz)
soru sormamız yasaklanmıştı. Çölden aklı başında birisinin gelip soru sorması,
bizim de onu dinlememiz daha hoş geliyordu.
Çölden biri geldi ve
Rasûlullah'a dedi ki:
'Bize bir elçin geldi
ve senin peygamberlik iddiasında bulunduğunu söyledi.'
Peygamberimiz
(Sallallahü aleyhi ve seltem):
"Doğru söylemiş
" dedi.
Bunun üzerine o kişi
sordu:
'Gökyüzünü kim
yarattı?'
Peygamberimiz de:
"Allah"
dedi.
Bedevi :
'Ya yeryüzünü kim
yarattı?'
"Allah"
'Dağları böyle kim
yerleştirdi ve içindekileri dilediği gibi düzenledi?'
"Allah"
'Gökleri ve yeri
yaratan, dağlan böyle mükemmel yerleştiren Allah hakkı için söyle; Allah mı
seni bize gönderdi?'
"Evet"
"Senin elçin
bize, gündüz ve gece beş vakit namazın farz olduğunu söyledi, bu doğru
mu?"
"Doğru
söylemiş!"
"Seni ^Önderen
hakkı için, bunu sana Allah mı emretti?"
"Evet"
'Senin elçin bize,
mallarımızdan zekât vermenin farz olduğunu söyledi, bu doğru mu?'
"Doğru
söylemiş!"
'Seni gönderen hakkı
için, bunu sana Allah mı emretti?'
"Evet"
'Senin elçin bize,
gücü yetenlerin hac yapmasının farz olduğunu söyledi, bu doğru mu?'
"Doğru
söylemiş!"
Bedevi:
'Seni gerçeklerle
gönderen Allah'a yemin ederim ki dediklerinden ne fazlasını yapacağım, ne de
eksiğini...' dedi ve ayrıldı.
Bunun üzerine
Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu: "Eğer sözünde sadık
kalırsa cennete girer."
§(Enes b.
Mâlik'ten (Radtyaiiahu anh) başka tarîkle
geien benzer rivayetteki ziyâde:)
Bedevi şöyle dedi:
'Ben senin getirdiğine
iman ettim ve ben geride kalan kabilemin de elçisiyim.'
Şunları da ekledi:
'Ben Sa'd b. Bekr kabilesinden
Dımam b. Sa'Iebe'yim.’[26]
11/53- Talha
b. Ubeydullah'tan (Radıyaiiahü anh):[27]
Bir bedevi
Rasûlullah'a (Saitaiiahu aleyhi ve seüem) geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın
Rasûlü! İslâm nedir?' Rasûlullah şöyle buyurdu :
"İslâm, bir gün
ve gecede beş vakit namaz kılmaktır." 'Beş vakit namaz dışında bana başka
farz namaz var mı?' "Hayır."
Bedevi, oruç hakkında
sordu. Peygamberimiz : "(ikinci olarak) Ramazan orucunu tutmandır,"
buyurdu. 'Ramazan orucu dışında bana başka farz oruç var mı?'
"Hayır."
Peygamberimiz zekâtı
da zikretti, o kişi : 'Zekât dışında bana başka farz zekât/sadaka var mı?'
"Hayır." Bedevî:
"Vallahi, bundan
ne fazlasını yaparım ve ne de eksiğini" deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
Eder sözünde sadık
kalırsa kurtulmuştur, (cennete gider)."[28]
12/54- Behz
b. Hakîm
b. Muâviye b. Hayde
el-Kuşeyrî (babası kanalıyla dedesinden) (Radyaiiaha anhüm):[29]
Kasûlullah'm
(Saihilahu aleyhi ve seliem) yanına geldim ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
buraya gelmeden önce, 'senin yanma gelmeyeceğim ve dinini de kabul etmeyeceğim'
diye (ellerini birleştirip parmaklarını göstererek) şunlar adedince yemin
etmiştim. Şu anda Allah ve Rasûlünün öğretecekleri dışındakilere aklı ermeyen
bir kişi olarak buraya geldim.[30] Allah hakkı için, sana soruyorum:
'Allah seni bize ne
ile gönderdi?'
"İslâm ile"
'Ey Allah'ın Ra,sûlü!
İslâm'ın alâmetleri (Birrivâyette; 'İslâm'ın kendisi') nedir?'
"Özümü Allah'a
teslim ettim ve şirk inançlarını reddettim, demen,
Namaz kılman ve zekât
vermendir,
(Unutma ki) bir
Müslüman diğer bir Müslümana karşı, birbirine yardımcı olan iki kardeş gibi
saygılı olmalıdır,
Allah Teâlâ, Müslüman
olduktan sonra bir kişinin tekrar şirke düşmesi hâlinde ondan hiçbir şeyi kabul
etmez, ancak müşrikleri terkedip tekrar Müslümanlara dönerse kurtulur.
Ben sizi, elbisenizden
tutarak ateşten korumaya çalışırım,
Dikkat edin! Rabbim, o
gün beni çağırır ve sorar:
"Kullarıma
(vahyi) tebliğ ettin mi?" Ben de:
"Rabbim, ben
onlara tebliğ ettim" derim.
Artık bugün, burada
bulunanlar bulunmayanlara duyduklarını tebliğ etsin !
Sonra da siz ağzı
kapatılmış ve konuşamaz hâlde getirilirsiniz, ilk konuşacak uzvunuz (râvi dedi
ki;) Rasûlullah dizinin yukarısını gösterdi, (Birrivâyette ise: "Sizin ilk
konuşacak uzvunuz dizinizin yukarısı ve eliniz" dedi.)
(Râvi der ki:) 'Ey
Allah'ın Rasûlü! Bu bizim dinîmiz mi?' diye sordum. O da:
"Bu
(anlattıklarım) sizin dininizdir, nerede bunları güzelce yaparsan, amelin sana
(kurtuluş için) yeterlidir" buyurdu.[31]
13/55- Ebû
Rezin el-Ukaylî'den (Radıyaiiahücmh):[32]
Rasûlullahın
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) yanına geldim ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Allah ölüleri nasıl diriltecek?'
Rasûlullah şöyle dedi:
"Kurak arazilerin
birinden hiç geçmedin mi, bir süre sonra orayı münbit/yeşermiş bulursun."
'Evet,(doğru.)'
"İşte diriliş
böyle olacak."
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İman nedir?'
"Allah'tan başka
ilâh olmadığına, O'nun ortağının bulunmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve
elçisi olduğuna şehadet etmen,
Allah ve Rasûlünü, her
şeye tercih edebilmen,
Ateşte yanmayı Allah'a
şirk koşmaya tercih edebilmen,
Soylu olmasa da bir
kişiyi, sadece Allah için sevebilmendir. Eğer bunları yapabiliyorsan tıpkı
sıcak bir günde su arzusunun, susuz kişinin kalbine girmesi gibi iman da senin
kalbine girmiş/yerleşmiş demektir."
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Mü'min bir kimse olduğumu nasıl anlayabilirim?' diye sordum.
O da dedi ki:
"Ümmetimden (ya
da bu ümmetten) bir kişi iyi olduğunu bilerek, hayır işlerse Allah onun
mükâfatını verir. Kötü olduğunu bilerek günah işlemez ve O'ndan başka affedecek
bulunmadığını bilerek (sadece) izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan af dilerse,
işte bu kişi kesinlikle mü'mindir."[33]
Mekke'nin fethinden
sonra insanlar Rasûlullah'ın (Salfaliahü aleyhi ve sellem) peygamberliğine
kesin olarak inandılar ve grup grup gelerek Müslüman oldular. Zira Mekke iemîn
belde'âirve zalimlerden korunmuştur. Fil yılındaki Ebrehe olayı bunun en güzel
örneğidir. Rasûlullah'ın Mekke'yi fethetmesi ise yarımadadaki bütün Arapları
ikna etmiş ve kısa sürede çok sayıda insan Müslüman olmuştur. Allah Teâlâ bu
konuda şöyle buyurur :
'Allah'ın yardımı
gelip, fetih gerçekleştiğinde ve İnsanlar gruplar hâlinde Allah'ın dinine
girdiklerinde,
İşte o zamanda Allah'ı
hamd ile teşbih et ve (hataların için) istiğfar et!
Şüphesiz O, tövbeleri
kabul edendir.'[34]
H.8-9 (M.630-631)
senesinde insanlar gruplar hâlinde Müslüman olmaya başladılar. Bu nedenle o
döneme, 'senetü'l-vüfûd* (heyetler yılı) denmiştir.
Abdülkays, Benî
Hanîfe, Necrân, Benî Âmîr, Tay, Benî Esed... heyetleri bunlara en güzel
örnektir. Aşağıdaki rivayetlerde bazı heyetler ve temsilcilerin Rasûİullah'la
olan diyalogları nakledilmektedir.[35]
NOT: Mezhıc
ve Kinde'Ii heyetlerle ilgili bilgiler için bk. 79/121.hadisin açıklaması.[36]
14/56- İbn Abbas'tan
(Radmüahü anhümâ):[37]
Abdülkays kabilesinin
temsilcileri Medine'de Rasûluîlah'ın aleyhi ve setiem) yanma gelmişlerdi.
Rasûlullah:
"Bu heyet/kabile
kimlerden ?" diye sorunca:
'Rabîa(dan)' dediler.
"Merhaba ey
topluluk! Burada üzülmeyeceksiniz ve pişmanlık duyma- yacaksınız."
'Ey Allah'ın Rasûlii!
Biz senin yanına uzak bir mesafeden geliyoruz. Aramızda kâfir Mudar'ın bölgesi
var ve bu yüzden ancak savaşın haram olduğu ayda yanına gelebiliyoruz. Bize
Öyle bir şey söyle ki onunla cennete girebilelim ve geride kalanlara da (bu
bilgiyi) aktaralım.'
Ayrıca onlar
Rasûlullah'a (Saiiaiiahu aleyhi ve sellemj içkilerin hükmünü de sordular.
Peygamberimiz onlara
dört şeyi emretti ve dört şeyi yasakladı.
İmanı emretti ve dedi
ki:
"İman nedir,
bilir misiniz?"
'Allah ve Rasûlü daha
iyi bilir.'
"İman, Allah'tan
başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namaz
kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve ganimetten beşte birini vermektir."
Onlara dübbâ, hantem,
nakîr (ya da muhayyer) ve müzeffet (isimli içki) kaplarının kullanımını
yasakladı ve dedi ki:
"Bu bilgileri
iyice öğrenin/ezberleyin ve geride kalanlara aktarın!"
NOT : Bu
rivayette geçen dört kap, cahiliye döneminde içki yapımında kulanılan meşhur
kaplardır.
Dübbâ : Kabak(dan
yapılan) kap,
Hantem: Yeşil ya da
kırmızı testi, çömlek,
Nakîr : Ahşap kap,
Müzeffet:
Ziftlenmiş/Katranlanmış kap.[38]
15/57- Muğîre,
babası Abdullah el-Yeşkürî'den (Radtyallahü
anh):[39]
Katır satın almak için
Küfeye gittim ve pazar yerine ulaştığımda daha pazarın kurulmadığım (gördüm).
Arkadaşıma dedim ki:
'Mescide gitsek !'
Mescid o dönemde
Hurmacılar içindeydi. Orada Kays kabilesinden İbn Müntefık isimli bir zat
vardı. O anlatıyor:
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) olduğu yeri bir kışı bana tarif etti.
Onu Mina'da aradım, şu
anda Arafat'ta olduğunu söylediler. Kendisini buldum ve yanına yaklaştım. Bana:
'Rasûluliah'm yolundan
çekil!' denildi.
Rasûlullah:
"Onu bırakın,
istediğine ulaşsın," dedi.
Ben de yaklaştım ve
yanma kadar geldim. Rasûlullah'ın bineğinin yularından tuttum, hatta
bineklerimizin boyunları birbirine girdi, (ancak) Rasûlullah beni azarlamadı,
(bundan men etmedi)[40] ve
dedim ki:
'Senden, beni
cehennemden kurtaracak ve cennete girdirecek iki şey istiyorum.'
Rasûlullah göğe baktı,
ardından başını yere eğdi ve sonra bana dönüp buyurdu ki:
"Eğer (böyle)
kısa/özlü konuşursan, konuyu daha önemli hâle getirirsin, o hâlde
söyleyeceklerimi iyi anlamaya/kavramaya çalış!
Allah'a şirk koşmadan
ibadet etmeye devam et,
Farz namazı kıl, Farz
olan zekâtı ver,
Ramazan orucunu tut,
insanların sana
davranmasını istediğin şekilde onlara davran, insanların sana
davranmasını istemediğin şekilde
onlara daVHânmayı terk et!"
Sonra şöyle dedi: "Haydi,
bineği bırak!"
§(Benzer bir rivayette:)
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Cennete girdirecek ve ateşten koruyacak bir amel anlat!' dedim.
Rasûlullah (Saiiaiia/m
aleyhi ve sellem) da buyurdu ki: "Bravo,
bravo, Eğer (böyle) kısa/özlü
konuşursan, konuyu daha önemli hâle getirirsin;
Allah'a karşı takva sahibi
ol, O'na şirk koşma,
(Ayrıca) Namaz
kılmalı,
Zekât vermeli,
Haccı edâ etmeli ve
Ramazan orucunu
da tutmalısın,
Haydi, (şimdi)
bineklerin yolunu aç, (serbest bırak)!.."[41]
16/58- Amr
b. Abese'den (RadıyaUahü anh):[42]
Bir kişi Peygamberim
iz'e (SatMiahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasûlü! İslâm nedir?'
"İslâm, kalbini
aziz ve celil olan Allah'a teslim etmen, Müslümanların da senin elinden ve
dilinden emin/güvenlik içinde olmalarıdır."
'İslâm'ın hangi kısmı
daha önemlidir?' : "İman, (Bir rivayette: Güzel ahlâk)" 'İman nedir?'
"İman, senin
Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ölümden sonraki dirilişe
inanmandır, (Bİr rivayette: İman; sabır ve cömertliktir.)"
'İman'in hangi kısmı
daha önemlidir?' .
"Hicret"
'Hicret nedir?'
"Hicret,
kötülükleri terk etmendir."
‘Hicretin hangi kısmı
daha önemlidir?' ,
"Cihad"
'Cihad nedir?'
"Cihad,
kâfirlerle karşılaştığın zaman çarpışmandır."
'Cihadın hangi kısmı
daha önemlidir?'
"Atını feda edip
kanı dökülen kişinin yaptığı (fedâkârlık),"
Sonra Rasûlullah şöyle
buyurdu:
"İki amel
var ki benzerinin
yapılması dışında daha
kıymetlisi yoktur; kabul olan hac ya da umre. "[43]
17/59- Rıb'îb.
Hıraş'tan (Radıyaüahu anh):[44]
Amir oğullarından biri
başından geçeni şöyle anlattı:
Kendisi Rasûlullah'ın
(Sailailahu aleyhi ve sellem) yanına girmek için izin istedi. 'Gireyim mi?'
dedi.
Peygamberimiz yanında
hizmet eden kişiye:
"Onu çıkar, çünkü
güzel izin almadı ve şöyle demesini söyie; es-Seiâmü aleyküm, girebilir
miyim?"
Ben de bunu işittim ve
dedim ki:
'es-Selâmü aleyküm,
girebilir miyim?'
Bana Rasûlullah
(Saiiaitahu aleyhi ve sellem) izin verdi, yanma geldim ve dedim ki:
'Bize ne getirdin?'
"Ben size; sadece
Allah'a ibadet etmeniz, hiçbir şeyi ortak koşmamanız, Lât ve Uzza gibi putları
terk etmeniz, gece-gündüz beş vakit namaz kılmanız, her sene bir ay oruç
tutmanız, Kutsal Mabedde (Kâbede) hac yapmanız ve zenginlerden alıp fakirlere
dağıtmanız şeklinde hayırlı (Birdin) getirdim."
'Bilmediğin bir şey
kaldı mı?'
"Allah bana sadece
hayırlı/faydalı olanı öğretti, Bazı bilgiler var ki Allah'tan başkası bilmez,
(ve âyette buyurulur ki): 'Kıyamet vakti, yağmurun yağması, rahimlerdeki cenin
hakkında teferruat, kişi yarın ne kazanacak ve nerede ölecek bilgileri sadece
Allah'a aittir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.' "[45]
18/60- Cerir
b. Abdullah el-Becelî'den (Radıyaliahüanh):[46]
Rasûlullah (SaiMiahü
aleyhi ve seller») ile sefere çıkmıştık. Medine'den Bifâizfuzaklaşınca bineğini
bize doğru koşturan bir yolcu gördük.
Rasûlullah dedi ki:
"Bu kişi sanki
sizinle görüşmek istiyor."
Yolcu bize yaklaştı ve
selâm verdi. Biz de selâmını aldık.
Hz. Peygamber sordu:
"Nereden
geliyorsun?"
'Eşim, çocuklarım ve
kabilemden...'
"Nereye
gidiyorsun?"
'Rasûluilah'ı görmek
istiyorum.'
"İşte buldun, (o
kişi benim.)"
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İman nedir? Bana öğret!'
"İman, Senin
Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in de O'nun peygamberi olduğuna
şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen. Ramazan orucunu tutman ve Kutsal
Mâbed (Kâbe)de hac yapmandır."
'İkrar/kabul
ediyorum.'
Bu arada devesinin
ayağı bir fare/köstebek yuvasına girdi ve hayvan devrildi, sahibi de yere,
kafası üstü düştü ve öldü.
RasÛluIlah (Sallallahü
aleyhi ve sellem):
"Adamı bana
getirinVdeâl.
Ammar b. Yasir ve
Huzeyfe (Radıyaiiahu anhüm) yerlerinden fırlayıp, ona koştular ve adamı
doğrulttular.
'Ey Allah'ın Rasûlüî
Adam ölmüş' dediler.
Peygamberimiz
(Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) başka bir tarafa döndü ve buyurdu ki:
"Benim başka
tarafa döndüğümü gördünüz, çünkü ben iki melek gördüm, bu kişinin ağzına cennet
meyvelerinden veriyorlar/damlatıyorlardı, anladım ki yolcu aç ölmüş."
Sonra şöyle devam
etti:
"Vallahi, bu kişi
Allah'ın, Kitabında belirttiği insanlardandır; îman eden ve imanına hiçbir
günah bulaştırmayanlara gelince, işte onlar güvenlik içinde olan ve hidayeti
bulanlardır.'(En'am 6/82) Haydi, kardeşinizi kaldırın!"
O kişiyi, su olan bir
yere taşıdık, orada yıkadık, kokular sürdük, kefenledik ve kabire getirdik.
RasûluİIah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) da geldi, kabirin kenarına oturdu ve
şöyle dedi:
"Kabri
lahid(sapma) şeklinde kazın, şak (çukur) şeklinde değil. Çünkü lahid bizim, şak
başkalarının sitilidir."
§Cerİr'den
(Radıyallahü anh) İkinci rivayette: RaSÛlullah (Sailallahü aleyhi ve
seiiem) ile birlikte
sefere çıktık. Yolda bir kişi yanımıza geldi... Devesinin ayağı bir
fare/köstebek yuvasına girince ürktü ve olan oldu. (O kişinin ölümü üzerine)
RasûluİIah (Saiiaiiahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu:
"(İslâm'ı kabul
ettikten sonra) az yaşayan ve çok ecir alan kişilerden oldu."
§Yine Cerir'den
(Radıyallahü anh) üçüncü rivayette: Bir kişi geldi ve Müslüman oldu. Yolda
RasûluİIah (SaiMlaM aleyhi ve selkm) ona İslâm'ı Öğretirken bineğinin ayağı bir
fare/köstebek yuvasına girdi, hayvan sahibinin boynunu kırdı ve o zat öldü.
RasûluİIah (SaUaüahn aleyhi ve selkm) yanma geldi ve "(İslâm'ı kabul
ettikten sonra) az yaşayan ve çok ecir alan kişilerden oldu (Râvi Hammad bunu
üç kere tekrarladı) lahid bizim, şak başkalarının sitilidir." buyurdu.[47]
Lahd, (kelime mânâsı;)
bir şeyden sapmak, ayrılmak demektir. Dinden sapan kişilere de mülhid denir.
(Istılah mânâsı;)
kabir kazılırken çukurun kıble tarafını biraz fazla oymaktır ki çukur o tarafa
sapar, derinleşir ve kıble tarafındaki bu derinlik, cenaze konacak kadar olur.
Sonra üzeri kerpiç ve kamış gibi şeylerle örtülüp toprak atılır ve çukur
doldurulur. Bu nedenle Türkçede lahd'e 'sapma'' denir.
Şak ise, yarmak
mânâsmdadır. Istılahda, kabrin ortasını derinleştirip, iki kenarını biraz
yükseltmektir.[48]
19/61- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[49]
Bir bedevi
RasÛlullah'a (Sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
bana öyle bir amel Öğret ki onunla cennete gireyim'.
Rasûlullah şöyle
buyurdu:
"Sadece Allah'a
ibadet etmen, hiçbir şeyi O'na ortak koşmaman, farz namazı kılman, farz olan
zekâtı vermen ve Ramazan orucunu tutman (gerekir)."
Bedevî;
"Vallahi, bundan
ne fazlasını yaparım ve ne de eksiğini" dedi ve gitti. Rasûlullah şöyle
buyurdu:
"Cennetlik birine
bakmak kimin hoşuna giderse, bu kişiye baksın!.."[50]
20/62- Ebû
Süveyd el-Abdî'den:[51]
İbn Ömer'in
(Radıyallahü anhümâ) evine gitmiştik. Kapıda bekledik, izin vermesi biraz
gecikince, ben kalktım ve kapı deliğinden içeriye baktım. İbn Ömer bunu
anlamıştı ve bize izin verdi, içeri girince de sordu:
'Az önce hanginiz kapı
deliğinden içeri baktıT
'Ben,' dedim.
'Neden evimi gözetleme
cesaretinde bulundun ?[52]
'İzin gecikince
baktım, kötü bir niyetim yoktu.'
Sonra oradaki kişiler
bazı sorular sordu, İbn Ömer dedi ki :
Rasûlullah 'in
(Sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"İslâm beş şey
üzerine bina edilmiş (Bir dindir): (Bunlar da) Allah'tan başka ilâh olmadığına
ve Muhammed'İn Allah Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek,
Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmak ve Ramazan orucunu tutmaktır."
Dedim ki:
'Ey Ebû Abdurrahman,
Cihad hakkında ne dersin?'
''Kim cihad ederse
kendisi için yapmış olur.'
§(Diğer rivayette:)
Yezid b. Bişr, hadisi İbn Ömer'den (Radıyaiiahü
anhîimâ) aynı şekilde
nakletti (ve ekledi): Sonra orada bulunan biri:
'Ya, Allah yolunda
yapılan cihadın durumu?...' deyince İbn Ömer: 'Cihad güzel/mükemmel (Bir
harekettir), Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) bize böyle aktardı"
diye cevap verdi.[53]
21/63- Cerir
b. Abdullah'tan (Radıyaüahü anh):[54]
Rasûlullah (Saiiatiahn
aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu:
"İslâm beş şey
üzerine bina edilmiş (Bir dindir): (Bunlar da) Allah'tan başka ilâh olmadığına
şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmak ve
Ramazan orucunu tutmaktır."[55]
22/64- Ziyâd
b. Nuaym el-Hadramî'den (Radıyaiiahu anh):[56]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Allah dört şeyi
İslâm'da farz kıldı, Bir kişi bunlardan üçünü yapsa, hepsini yerine
getirmedikçe faydalı olmaz, bunlar da; namaz, zekât' Ramazan orucu ve Kutsal
Mâbed (Kâbe)de hac yapmaktır."[57]
23/65- Hz.AIİ'den
(Radıyallahü anh):[58]
Hz. Peygamber
(Saiialiahu aleyhi ve seiiem) dedi ki: "Dört şeye inanmayanın imanı
(kabul) olmaz; Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim de,doğrularla[59]
gönderilen Allah elçisi olduğuma şehadet etmedikçe,
ölümden sonraki dirilişe
ve ayrıca kadere
iman etmedikçe (tam inanmış) olmaz."[60]
24/66- es-Sedûsî
(yani Ibnü'l-Hasasıyye)'den (Radıyailahü ahy):[61]
Rasûlullah'a (SaüaiiaM
aleyhi ve sellem) biat etmek için geldim. Bana, 'Allah'tan başka ilâh
olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmeni,
namaz kılmamı, zekât vermemi, İslâm'ın farz kıldığı haccı eda etmemi, Ramazan
ayında oruç tutmamı ve Allah yolunda cihad etmemi' şart koştu.
Ben de,
(Ey Allah'ın Rasûlü!
Vallahi bunlardan ikisine gücüm yetmez; onlar da cihad ve sadakadır. Çünkü
insanlar, savaştan kaçana Allah'ın gazap ettiğini söylüyorlar. Ben ise savaşa
katılırsam, nefsimi korku kaplar ve ölmeyi arzu etmez. Sadakaya gelince, benim malım, küçük bir
koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Bunlar da ehlimin geçim kaynağı ve
bineğidir' dedim.
Rasûlullah (Saiiallahü
aleyhi ve sellem) elimi tuttu ve salladı, sonra da şöyle buyurdu:
"Sadaka yok,
cihad yok... O hâlde cennete nasıl gireceksin?"[62]
Bunun üzerine, 'Ey
Allah'ın Rasûlü! (Tamam) sana biat ediyorum' dedim ve hepsi için biat ettim.[63]
25/67- İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[64]
Rasûlullah (Saiiallahü
aleyhi ve sellem), Muâz b. Cebel'i Yemen'e göndereceğinde şöyle dedi:
"Sen Kitap ehli
bir topluluğa gidiyorsun. Onları, 'Allah'tan başka ilâh olmadığına
ve benim de
O'nun peygamberi olduğuma
şehadet etmeye' çağır. Eğer bunu kabul ederlerse, izzet ve celâl sahibi
olan Allah'ın 'her gün ve gece onlara beş vakit namazı farz kıldığını' bildir.
Bunu da kabu! ederlerse, Allah'ın 'zenginlerden alınıp fakirlere dağıtılması
şartıyla mallarından sadaka vermeyi farz kıldığını' bildir. Bunu kabul
ettiklerinde, sakın (zekât olarak) onların mallarından en iyilerini alma/seçme,
bir de mazlumun bedduasından sakın, çünkü onunla izzet ve celâl sahibi Allah
arasında hiçbir engel/perde yoktur."[65]
îman, dinin hayata
yansıyan Önemli bir boyutudur. Bazı parçaların birleştirilmesi ile Allah ve
Rasûlünün istediği iman ortaya çıkar, imanın bu bölümleri, hadislerde bir bütün
olarak geçtiği gibi parça parça olarak da açıklanmıştır. 'Haya imandandır' ya
da ıKim Allah'a ve âhiret gününe iman ederse misafirine ikramda bulunsun!..''
şeklindeki ifadeler bunun en meşhur örneklerindendir.[66]
26/68- Ebû
Hüreyre'den (RadtyattaM anh):[67]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İman altmış dört
bölümdür; En üstte 'Allah'tan başka ilâh yoktur' sözünü kabul etmek ve en altta
da 'insanlara sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak'
bulunmaktadır."[68]
27/69- Ebû Hüreyre'den
(Radıyaiiahu anh):[69]
Rasûlullah (Saiiaiiahü
akyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İman yetmiş
küsur bölümdür; En üstte 'Allah'tan başka ilâh yoktur' sözünü kabul etmek ve en
altta 'insanlara sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak' bulunmaktadır,
haya da imanın bir parçasıdır."[70]
İmanın bölümlerini
açıklayan müstakil kitaplar telif edilmiştir. Beyhakî'nin (v.458/1066)
Şuabu'l-îman'ı[71] bunlardan birisidir.
Beyhakî bu çalışmasında imanı iki kısımda inceler; hafi (mücerred) iman ve celî
(müşahhas) iman:
a- Hafi
iman, Allah ve Rasûlünden gelenlere zihnen ve kalben inanmak, doğru olduğunu
kabullenmektir.
b- Celi
iman, Beden ve uzuvlarla yerine getirilen ibâdet (kulluk) kısmıdır ki bu,
mücerret imanın dışa yansımasıdır. Temizlik, namaz, oruç, cihad vd...[72]
Kur'ân ve Sünnet
incelendiğinde bazı ibareler görülür,[73]
bunlardan yola çıkarak imanın bölümlerini tespit etmek mümkündür. Ana başlıklar
hâlinde imanın şubeleri şunlardır:
1- Allah'a
İman ve emirlerinin doğruluğunu kabul etmek,
2- Rasûlüne
İman ve emirlerinin doğruluğunu kabul etmek,
3- Diğer
Peygamberlere iman,
4- Meleklere
iman,
5- Kur'ân'ın
Allah kelâmı olduğuna iman ve doğruluğunu kabul etmek,
6- Diğer
Kitaplara iman,
7- Kadere
iman,
8- Âhiret
gününe iman etmek,
9- Allah
sevgisi,
10- Allah'm
rahmetinden ümit kesmemek,
11- Allah'a
tevekkül etmek,
12- RasûIullah
sevgisi,
13- Rasûlullah'ı
desteklemek,
14- Doğru
bilgi öğrenme çabası,
15- Doğru
bilgilerin yaygınlaşması için çalışmak,
16- Küfre
düşmekten korkmak ve dikkatli olmak,
17- Kur'ân
eğitimine önem vermek,
18- Temizlik,
19- Namaz
kılmak,
20- Zekât
vennek,
21- Oruç
tutmak,
22- Ttikâfa
girmek,
23- Hac
yapmak,
24- Cihad
etmek,
25- Müslümanları
korumak,
26- Savaşta
sebatkâr olmak ve kaçmamak,
27- Ganimette
haksızlık yapmamak,
28- Akitlere
(sözleşmelere) dikkat etmek,
29- AIlah'm
nimetlerini yalanlamamak/nankörlük yapmamak,
30- Dilİ
korumak ve doğruyu söylemek,
31- Sadıklarla/şuurlu
kişi lerle beraber olmak,
32- Emaneti
korumak ve hainlik yapmamak,
33- Cinayet
işlememek ve cana kıymamak,
34- Namusu
korumak,
35- İnsanların
malını haksız yere yememek,
36- Faiz
işlemlerini terk etmek,
37- Helal
olan şeyleri yemek ve içmek,
38- Helal
olan giyecek ve kapları kullanmak,
39- Lehviyyatı
(faydasız işleri) terk etmek,
40- Hare
amalarda ölçülü olmak,
41- Haset ve
kötü düşüncelerden kaçınmak,
42- Ahlâksızhğm
yayılmasını engellemek,
43- Samimiyetle
hareket etmek,
44- Sevap
kazandığında sevinmek ve günah kazandığında üzülmek,
45- Günahtan
sonra tövbe etmek,
46- Şeâİre
(Allah'ın yeryüzündeki sembollerine/kutsal şeylere) saygı duymak,
47- Allah ve
Rasûlüne itaat eden emir sahiplerine itaaat etmek,
48- İslâm
toplumundan ayrılmamak,
49- Adaletle
hükmetmek,
50- Doğruları
emretmek (yaygınlaştırmak) ve kötülüğü/yanlışları nehyetmek (ortadan
kaldırmak),
51 - Erdem
ve takvada yardımlaşmak,
52- Günah ve
düşmanlıkta yardımlaşmamak/destek olmamak,
53- Hayâ
sahibi olmak,
54- Anne-babaya
iyilik yapmak/iyi davranmak,
55- Akraba
ile irtibatı kesmemek,
56- İyi
ahlâklı olmak,
57- Akraba
ve komşulara ihsanda bulunmak/yardımcı olmak,
58- Eşinin
ve çocuklarının haklarına riâyet etmek,
59- Mü'minleri
sevmek ve selâmı yaygınlaştırmak,
60- Hastaları
ziyaret etmek,
61- Hapşıran/aksıran
kişiye rahmetle dua etmek,
62- Saldırgan
kâfir ve bozguncularla mücadele etmek,
63- Misafire
ikramda bulunmak,
64- Müsfumanların
hatalarını örtmek ve yaymamak,
65- Musibetlere
karşı sabretmek,
66- Zühd
sahibi ve kısa emelü olmak,
67- Gayret
sahibi (korunması gereken değerlerde hassas) olmak,
68- Lağv
(boş/saçma şeyler) ile oyalanmamak,
69- Cömert
olmak,
70- KüçükIere
merhametli ve büyüklere saygılı olmak,
71- Allah
için sevmek ve Allah için kızmak,
72- Kendİsİ
için istediğini kardeşi için de istemek
73- Ensar ve
Muhaciri sevmek,
74- İnsanIara
sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak ...[74]
28/70- Nevvâs
b. Sem'ân el-Ensârî'den (Radıyaliahüanh):[75]
Rasûluliah (Saiiaiiahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Allah 'doğru
yolun' anlaşılması için bir misal verir, bu misalde yolun iki yanı duvarlarla
kaplıdır, duvarlarda açık kapılar ve kapıların üzerinde yere kadar uzanan
perdeler bulunmaktadır. Yolun başında bir davetçi şöyle nida eder:
(Ey İnsanlar, hepiniz
yoldan gidin, ayrılmayın!..'
Yolun ortasındaki bir
başka davetçi de ıbu yolda yürümeye' çağırır, kapıların perdelerini açmaya
çalışanlara şöyle nida eder:
'Ne yapıyorsun!..Orayı
açma, eğer açarsan içeri dalarsın.'
(Dikkat edin!) Bu yol İslâm'dır.Yolun iki
tarafındaki duvarlar Allah'ın sınırlandır, açık kapılar Allah'ın yasaklarıdır,
yolun başındaki davetçi izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın Kitabıdır, yolun
içindeki davetçi de Allah'ın her Müslümanın kalbine yerleştirdiği nasihatçı
(imandır).”[76]
İnanan bir İnsanda,
imanın bazı görüntüleri bulunmalıdır. Bu da öncelikle teslimiyet ve
fedâkârlıktan oluşur. Hayatında imanın etkisi bulunmayan kişinin bu dinden
faydalanması söz konusu değildir.
Allah Teâlâbuyurdu:
'Mü'minlerden öyle
kişiler var ki Allah'a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi (şehid olarak)
adağını yerine getirdi ve kimi de beklemektedir. Onlar sözlerini hiçbir zaman
değiştirmediler.* (Ahzâb 33/23)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ki onlar Allah'ın
risâletini başkasına tebliğ edenler ve (sadece) Allah'tan çekinip Allah'tan
başkasından da korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.' (Ahzâb 33/39).[77]
29/71- Süfyân
b. Abdullah es-Sekafî'den (Radıyaiiahüanh):[78]
RasÛlullah'a
(Sallallahü aleyhi ve sellem):
'Ey Allah'ın Rasûlü, bana
îslâmla ilgili başkasına[79] sormayacağım
bir şey söyle!' dedim. Buyurdu ki: "Allah'a iman ettim' de, sonra da
dosdoğru ol!"
§(Benzer ikinci
rivayet:) Dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü,
yapışacağım önemli bir şeyden bahset!'
Şöyle buyurdu:
"Rabbim
Allah'tır' de, sonra da dosdoğru ol !"
Tekrar sordum:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Benim için korktuğun en sakıncalı şey nedir?'
Rasûlullah (Saihihhü
aleyhi ve sellem) dilini işaret ederek:
"İşte bu"
dedi.[80]
30/72- Abdullâh
b. Mes'ûd'dan (Radıyaiiaha anh):[81]
RaSÛlullah (Salîallahü
aleyhi ve sellem) Şöyle "Allah rızıklarınızı aranızda taksim ettiği gibi
ahlâkınızı/huylarınızı da taksim etti. İzzet ve ceiâl sahibi olan Allah,
dünyalığı sevdiği-sevmediği herkese verir. Dîni ise sadece sevdiği kişilere
bahşeder. O hâlde Allah kime (doğru) din nasîb etmişse onu seviyor demektir.
Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki bir kişi dili ve kalbiyle teslim
olmadıkça Müslüman olamaz, komşusu onun şerli hareketlerinden emin olmadığı
sürece (tam) iman etmiş olamaz."
Dediler ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Nedir bu şerli hareketler?'
"Zulüm ve
haksızlıktır. Bir kişi harama düşmeksizin mal kazanır ve ondan infakta
bulunursa kendisine ancak bereket verilir, fakirlere dağıtması da Allah
tarafından kabul görür, yaptıkları cehenneme karşı kendisini korur. (Dikkat
edin,) kötülük kötülüğü silmez, kötülüğü ancak iyilik/sevap siler. Bir pislik
hiçbir zaman başka pisliği temizlemez."[82]
31/73- Iviuaz
uan {Radıyallahü arifi):[83]
Kendisi Hz.Peygambere
(Satiaiiahu aleyhi ve sellem) imanın en faziletli kısmını sordu. O da buyurdu
ki:
"İnsanları Allah
için sevmen, onlara Allah için kızman ve dilini Allah'ı zikirde
kullanmandır."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Başka
nedir? '
" (Ayrıca) kendin
için istediğini insanlar için de istemen ve kendin için istemediğini onlar için
de istememendir."
§Diğer rivayette:
"Ya hayır söylemen ya da susmandır" şeklinde geçmektedir.[84]
32/74- Abbas
b. Abdulmuttalib'den (Radıyaiiahuanh):[85]
Rasûlullah'ın
(Saitaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Allah'ı Rab,
İslâm'ı din ve Muhammedi de nebi ve rasûl olarak kabullenen kişi imanın tadını
duyar."[86]
33/75- EbÛ
Musa'dan (Radıyallahü anh):[87]
Rasûlullah'ın
(Satiaiiahn aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kim bir iyilik
yapar ve bu hareketi kendisini sevindirirse, günah işler ve bu da onu üzerse,
işte bu kişi mü'mindir."[88]
34/76- Âmir
b. Rabîa'dan (Radıyailahu anh):[89]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaim aleyhi ye sellem) şöyle buyurdu:
"Kim itaatsız/biatsız ölürse cahiliye üzere ölür
ve kim
de bunu kabul ettikten sonra çıkarır- atarsa, yanında (kurtarıcı) bir
delil olmaksızın Allah'a kavuşur.
Sakın yabancı bir
erkekle kadın yalnız başlarına kalmasın, üçüncü arkadaşları şeytan olur, ancak mahrem (ebedî evlenme
yasağı) olanlar bunun dışındadır. Çünkü şeytan, onlarla tek tek beraber olur,
bu da (aynı anda) ikisinden uzakta olması (demektir).
Günah işlemek kimi
üzer ve iyilik yapmak da sevindirirse, o kişi mü'mindir."
§Râvilerden Hasan dedi
ki:
'Üstüne sorumluluğu
aldıktan[90] (İslâm'agirdikten) sonra...'[91]
35/77- EbÛ
Ümâme'den (Radıyallahü anh):[92]
Bİl" kİŞİ Hz.
Peygamber'e (Sallallahü aleyhi ve sellem):
'Günah nedir?' diye
sordu. O da buyurdu ki:
"Yaptığın bir şey
seni rahatsız ederse, (işte o günahtır ve) onu terk et!" 'Peki, iman
nedir?'
"İşlediğin günah
seni üzer ve iyilik yapmak da sevindirirse, (bu imandır ve) sen
mü'minsin."[93]
36/78- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyallahüanh):[94]
Hz.Peygamber
(Saiialhhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Nefsimi elinde
tutan Allah'a yemin ederim ki bir kişi hayırdan kendisi için istediğini,
Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde îman etmiş
olmaz."[95]
37/79- AbduIlah
b. Amr b. Âs'tan (Radıyallahü anhümâ):[96]
Bir kişi Rasûlullah'a
(SaUaUaha aleyhi ve sellem) şöyle sordu: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi İslâm daha
faziletlidir?' O da: "İnsanların, elinden ve dilinden güvenlikte olduğu
kişinin (yaşadığı İslâm daha üstündür)" dedi.[97]
38/80- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyalîahüanh):[98]
Hz.Peygamber'e
(Saiiaiiahn aleyhi ve sellem) bir kişi geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Hangi namaz daha faziletlidir?'
Rasûlullah şöyle
buyurdu:
"Kunutu/kıyâmı[99] uzun
olan (namaz)."
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Hangi cihad daha faziletlidir?'
"Atı yaralanıp
kanı akacak kadar fedakârca
savaşan(ın cihadı)."
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Hangi hicret daha faziletlidir?'
"İzzet ve
celâl sahibi olan
Allah'ın hoşlanmadığı şeylerden uzaklaşan kişi(nin hicreti)."
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Müslümanlardan hangisi daha faziletlidir?' "Müslümanların, elinden ve
dilinden güvenlikte oldukları kişi (nin İslâm'ı)."
'Ey Allah'ın Rasûlü!
(Ceza ve mükâfat sonucu doğuran) iki sebep nedir?'
"Kim Allah'a şirk
koşmadan ölürse cennete gider ve kim de Allah'a şirk koştuğu hâlde ölürse
cehenneme gider."[100]
39/81- Ebû
Seleme, Şerîd'den (Radıyallahü anhümâ) nakletti:[101]
Annesi kendi adına
mü'min bir köle azad edilmesini vasiyet etmişti, Şerîd durumu Rasûlullah'a
(Saiiattahn aleyhi ve seüem) sordu ve şöyle dedi: 'Siyah renkli bir cariyem
var, onu azad edeyim, (yeterli mi?)' "Onu benim yanıma getir!"
Cariye gelince,
Rasûlullah (Sailaliaha aleyhi ve sellem) ona sordu: "Rabbin kim?"
'Allah'
"Ben kimim?"
"'Sen Allah'ın
Rasûlüsün' deyince Peygamberimiz (Saihiiaha aleyhi ve "Onu azad et, çünkü
o mü'min bir kadındır" buyurdu.[102]
40/82- Ubeydullah
b. Abdullah'tan (Radıyaiiahaanh):[103]
Ensardan bir kişi
siyah renkli cariyesini getirdi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Mü'min bir
köle azad etmem gerekiyor, eğer bunu mü'min olarak görürsen, azad edeceğim.'
Rasûlullah {Saiiaiiaha
aleyhi ve sellem) o cariyeye sordu:
"Allah'tan başka
ilâh bulunmadığına şehadet eder misin?"
'Evet'
"Benim Allah
Rasûlü olduğuma şehadet eder misin?"
'Evet'
"Ölümden sonra
dirilişe inanır mısın?"
'Evet' deyince,
Peygamberimiz:
"Onu azad
et!" dedi.[104]
41/83- Hüseyin
b. Ali'den (RadıyaUahüanhümâ):[105]
RaSÛlllIlah
(Sallallahii aleyhi ve seli em) ŞÖyle
buyurdu:
"Kişinin
İslâm'ının güzelliği, kendisini ilgilendirmeyen konularda az konuşmasıdır."
§Bir rivayette
de: "Kendisini İlgilendirmeyen konulan
terk etmesidir" diye nakledildi.[106]
42/84- Ebû'd-Derdâ'dan
(RadıyaUahü anh):[107]
Rasûlullah (Sallat/aha
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Allah'a tazim/hürmet edin ki sizi
affetsin."
ŞRâvilerden biri olan
İbn Sevban bunu; '(A"ah'a) teslim olun!' şeklinde açıkladı.[108]
İslâm ve imanın bazı
önemli alâmetleri/işaretleri vardır ki rivayetlerde bunlar şöyle sıralanmıştır:
1- Allah ve
Rasûlüne iman etmek,
2- Dosdoğru
olmak,
3- Ditine
sahip olmak,
4- Dili ve
kalbiyle kulluk,
5- Komşuya
iyilik yapmak,
6- Fakirlere
infak,
7- Allah
için sevmek ve Allah için kızmak,
8- Dili
Allah'ı zikretmede kullanmak,
9- Kendisi
için istediğini başkası için de İstemek,
10- İyilik
yaptığında sevinmek ve günah işlediğinde üzülmek,
11- Yabancı
bir kadınla yalnız kalmamak,
12- Elinden
ve dilinden başkasının emin olması,
13- Namazda
kıyamı uzatmak,
14- Fedâkârca
savaşmak,
15- Allah'ın
hoşlanmadığı şeylerden hicret etmek/uzaklaşmak,
16- Kendisini
ilgilendirmeyen şeylerle uğraşmamak,
17- Allah'a
tâzim/hürmet etmek,
18- AUah'a
teslim olmak.[109]
Allah Teâlâ buyurdu:
"O (Allah),
müşrikler hoşlanmasa da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü
hidayet ve Hak din ile gönderendir." (Tevbe 9/33).[110]
Allah Teâlâ buyurdu:
"Öyleyse sen
yüzünü/özünü, tevhîd inancında olarak[111]
Allah'ın insanları yarattığı fıtrata uygun dîne döndür. Allah'ın yarattığı
sistemde değişiklik olmaz. İşte bu, sağlam/canlı dindir, ancak insanların çoğu
bunu bilmiyor." (Rûm, 30/30)
Allah Teâlâ buyurdu:
"... Allah sizin
için kolaylık diler, zorluk dilemez..." (Bakara, 2/185).[112]
43/85- İbn
Abbas'tail (Radıyallahüanhümâ):[113]
RasÛlullah'a
(Sallallahü aleyhi ve sellemj SOrUİdu:
'Allah'ın en Sevdiği
din hangisidir?' Ramh\\\&h (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Hoşgörülü Hanîf
(tevhîd) dinidir."[114]
Hanîf, tevhîd
inancında olan din ya da Müslüman anlamındadır.[115]
Kelimenin anlamı ile
ilgili Buharı rivayetinde:
Zeyd b. Amr Şam
bölgesinde karşılaştığı bir Yahudi âlimle olan konuşmasında ona sordu:
"Hanîf dini ne
demektir?" Yahudi âlim :
'O, İbrahim
Peygamberin dinidir ki kendisi hiçbir zaman Yahudi ve Hristiyan olmadı. O ancak
Allah'a ibâdet ederdi' dedi.
Sonra bir Hristiyan
âlimle karşılaştı ve ona da aynı soruyu sordu. Bu âlim de Yahudi âlimin cevabının
aynısını tekrarladı.[116]
Allah katında en
faziletli din, Hanîf dinidir ki bu da Hz. İbrahim'den beri gelen tevhîd
inancıdır. Hanîf kelimesi; meyletmek, dönmek ve kolaylık mânâsına gelir.
İbrahim Peygambere Hanîf dendi, çünkü o, batıldan hakka meyletmiş ve kolaylık
dinini getirmiştir.[117]
Hanîf kelimesinin
zıttı cem/olup haktan batıla dönmek mânâsına gelir.[118]
Hanîf dininin
kolaylığı, fıtrata uygun olmasından kaynaklanmaktadır.[119]
Hanîf dininde müsbet
muhalefet mânâsı bulunmaktadır. İnkarcılara karşj çıkıp zalimlere karşı olmak,
mücâdele etmek ve putları devirmek İbrahim Peygamberin bilinen Sünnet'i
(tavrı)dır. Hanîf dininde tevhîd inancının hakim kılınması yanında, putların ve
zalimlerin yıkılması da bulunmaktadır. Peygamberimizde de bu Sünnet'i (tavrı)
görüyoruz.[120]
44/86- Ebû
Urve'den (Radıyaiiahu anh):[121]
Hz. Peygamber'!
bekliyorduk. (Birmüddet sonra,) taranmış saçlarından abdest ya da gusülden
kalan sular damladığı hâlde yanımıza geldi. Namaz kıldıktan sonra, insanlar
kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Şu şu konularda bir meşakkat/yasak var mı ?..' diye sormaya başladılar.
RaSÛlullah (Satlatlahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Hayır yoktur...
Ey İnsanlar, (Dikkat edin,) aziz ve celil olan Allah'ın dininde kolaylık
vardır, (meşakkat azdır.)" Bu sözünü üç kere tekrarladı.
ŞRâvilerden Yezîd bir
keresinde de şöyle nakletti:
İnsanlar şöyle demeye
başladılar:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Şu konuda ne deriz? Bu konuda ne deriz?'[122]
45/87- Mikdâd
b. Esved'den (Radıyaiiahü anh):[123]
Rasûlullah'ın (Saüaiiahü aleyhi ve sellem)
şöyle dediğini ısıttım: "İster kerpiçten yapılsın isterse deve kılından,
Allah yeryüzündeki her eve İslâm'ı hakim kılacaktır. Bu da, ya yüce olan
(dinin) izzeti/hakimiyeti veya hor olan (küfrün) boyun eğmesi ile
gerçekleşecektir, bundan sonra da Allah onları ya yüceltir ve ehl-i İslâm'dan
kılar, ya da boyun eğdirir ve İslâm'ın hakimiyetine mâni olamazlar,
benimserler."[124]
46/88- Temim
ed-Dârî'den (Radıyallahü anh):[125]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim: "Gece ve gündüzün
ulaştığı her yere bu tebliğ ulaşacak,
ister kerpiçten yapılsın isterse
deve kılından, Aliah
her eve İslâm'ı
hakim kılacaktır. Bu da
ya Allah'ın aziz
kıldığı İslâm'ın kabul
edilmesi veya Allah'ın hor
gördüğü küfrün boyun eğmesi ile gerçekleşecektir." Temîm ed-Dârî şunu
ilâve etti:
'Ben bunu kendi
yakınlarımda bizzat gördüm, Müslüman olanlara hep hayır, şeref ve izzet; kâfir
olanlara da hep zillet, aşağılık ve cizye ulaştı.'[126]
47/89- Ebû
Bekre'den (Radıyaiiahü anh):[127]
Hz. Peygamber'in
(SaUaiiahu aleyhi w seiiem) şöyle dediğini işittim: "Allah bu
dini, (İslâm'dan) nasîbleri
olmayan kişilerle de
aziz kılacak (destekleyecektir)."
NOT: Bu
hadisi daha sonraki rivayet (48/90) açıklamaktadır.[128]
48/90- Ebû Hüreyre'den
(Radıyaiiahü anh):[129]
Hayber savaşında
Rasûiuf lah (Saitaiiaha aleyhi ve seikm) ile birlikteydik ve Müslüman olduğunu
söyleyen bir kişi için:
"Bu,
cehennemliktir" dedi.
Savaş başladığında o
kişi çok şiddetli savaştı ve bir yara aldı. Daha sonra Rasûlullah'a (SaiiaUahü
aleyhi ve seiiem) denildi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Senin cehennemlik dediğin kişi bu gün çok şiddetli savaştı ve öldü.'
Peygamberimiz yine
dedi ki:
"O cehenneme
(gitti)."
Bazı kişiler bu olay
üzerine neredeyse şüpheye düşeceklerdi ki birisi (geldi ve):
'O kişi savaşta ölmedi, yaralanmıştı ve sabredemedi,
kendisini Öldürdü,' diye haber verdi.
Bu olay Rasûlullah'a
(Saliaiiahü aleyhi ve sellem)
iletilince (ki verdiği haberin doğruluğu anlaşılmış oldu) şöyle dedi:
"Allahü Ekber!
Şehadet ederim ki
ben Allah'ın kulu
ve peygamberiyim."
Daha sonra Bilal'e
(Radıyaliahü anh) insanları toplamasını emretti ve şöyle konuştu:
"Cennete, ancak
Müslüman olan girecektir. İzzet ve celâl sahibi olan Allah bu dini, isyankâr bir kişiyle de destekler/kuvvetlendirir."
§(Ebû Hüreyre'den
(Radiyaiiahu anh) bir başka yolla;) Hayber savaşında Rasûlullah (Saitaliahü
aleyhi ve sellem) ile birlikteydik ve Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi İçin:
"Bu,
cehennemliktir" dedi. (Hadisin mânâ olarak aynısı zikredildi, ancak şu
ilâve nakledildi;) Bu olay Müslümanları üzmüştü, Rasûlullah'a gelerek haber
verdiler:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Allah senin sözünü doğruladı, o kişi intihar etti, canına kıydı.'[130]
Akâidde genel kural
her insanın yaşadığı düşünce/din ile ölmesidir. Bu gibi rivayetler ise uç
noktaları göstermekte, bir Müslümanm sürekli Allah için yaşaması ve ibâdet
etmesi zorunluluğunu anlatmaktadır. Müslümanm diğer insanlardan farkı da budur.
Riya (gösteriş) en tehlikeli hastalıktır, bu konuda dikkatli davranılması ve
insanın kendisini sürekli sorgulaması tavsiye edilmektedir.
İslâm, tevhîd ve
hoşgörü dinidir, yeryüzünün her bölgesine bu davet ulaşacaktır. İslâm'dan
nasibi oimayan bazı kişiler de tebliğ ve cihada katılacak, Allah onlarla da bu
dini destekliyecektir. Bu noktada her Müslüman kendisini sorgulamalı ve hatalı
davranışlarını düzeltmelidir. Zira insan nasıl yaşarsa öyle ölür.[131]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Eğer müşriklerden
biri senden emân isterse, ona emân ver ki Allah'ın kelâmını duymuş olsun, sonra
onu güvenlik içinde olacağı yere ulaştır. Bu imkân onlara, (vahyi) bilmeyen bir
toplum oldukları için verilmektedir.' (Tevbe9/6)
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: Rabbim
gerçekten beni doğru yola iletti ki o İbrahim'in tevhîd inancı olan sağlam
dindir ve o (İbrahim) hiçbir zaman müşriklerden olmadı.' (En'âm 6/161)
(İslâm 'a davette Hz.
Peygamber en güzel/doğru örnektir. Onun başarılı davet hayatı ile kısa sürede
İslâm yüz binlere ulaştı ve bir dünya dini hâline geldi. Aşağıdaki rivayetlerde
onun başarısını yansıtan bazı olaylar nakledilmiştir.)[132]
49/91- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh):[133]
Bir kişi Hz.
Peygamber'in (SaiMiahü aleyhi ve sellem) yanma gelir ve kendisine verilen
dünyalık bir şey sebebiyle Müslüman olurdu. Daha sonra Rasûlullalı'm yanından,
İslâm kendisi için daha sevimli, dünya ve içindekilerden daha aziz olarak
ayrılırdı.[134]
50/92- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaüahü anh):[135]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seikm) İslâm'ın hatırına (insanların) isteklerini yerine getirirdi.
Kendisine bir kişi geldi ve bazı şeyler istedi. Peygamberimiz ona, iki dağın
arasında duran zekâtlık koyunlardan birçoğunun verilmesini emretti. Adam
kabilesine dönünce şöyle dedi:
'Ey kavmim, Müslüman
olun\ Gerçekten Muhammed (Sallaiiahü aleyhi ve aellem) fakirlikten korkmadan
dağıtıyor.''[136]
Bazı insanların kendi
fikirlerini yaymak ve o düşünceleri başkalarıyla paylaşmak isteklerini görürüz.
Bu kişilerin gayesi menfaat elde etmek olabilir. Bu da; başkanlık, kadın elde
etmek ya da çok para kazanmak şeklinde dışa yansır. Peygamberler ise
yaşadıkları sürece; tevazu, cömertlik, sabır, sadece Allah'a kulluk ve
başkalarını kendisine tercih etmek gibi zor bir imtihan ile kendilerini kabul
ettirirler. Onların en büyük mucizesi; sürekli doğruluk ve takva (yani
sorumluluk) bilinci taşımaktır. Rasûlullah'in hayatında bunun sayısız örnekleri
görülür:
* Kureyşliler kendisine (putlara dönmesi ve
tevhîd inancını terk etmesi için) başkanlık, kadm ve çok para teklif
etmişlerdi, ancak o bunu kabul etmedi.
* Dönemindeki devlet başkanları saraylarda ve
köşklerde yaşarken; ipek, atlas, altın ve gümüş içinde yüzerken, O hep mütevazı
bir hayatı tercih etmişti; kerpiç bir
evde yaşıyor, bazen kumlar,
bazen de hasır üzerinde oturuyor ve yatıyordu, elbisesi yamalıydı ve
aç kaldığı günler oluyordu. Kısacası O, elinde güç/iktidar olduğu hâlde halkı
gibi yaşıyor ve ganimetten hissesine düşen mallan da hemen dağıtıyordu, O
dünyanın en mükemmel insanıydı.
Yunus ne güzel söyler:
'Adı güzel, kendi
güzel Muhammed.''[137]
51/93- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaiîahüanh):[138]
Rasûlullah (Saiiaiiahn
aleyhi ve seiiem) bîr kişiye:
"Müslüman
ol!" dedi.
Oda:
'Bunu nefsim
istemiyor/ağır geliyor' deyince şöyle buyurdu:
"Nefsin istemese
de, Müslüman ol!"[139]
52/94- Nasr
b. Âsim, kabilesindeki bir sahabîden (Radıyaüahü anh) nakleder:[140]
Kendisi Hz.
Peygamber'e (Sallaiiahü aleyhi ve sellem) geldi, iki vakit dışında namaz
kılmamak üzere Müslüman oldu. Hz. Peygamber de bunu kabul etti.
NOT : Bu
rivayet ile ilgili ihtimaller:
1- îlk
dönemlerde, insanların kalbinin ısınması için böyle bir izin verilmiş olabilir,
ancak sonraki dönemlerde bunun benzerine rastlanmamakta ve insanlara beş vakit
namaz emred i İm ektedir.
2- İki vakti
özellikle kılmak/devam etmek üzere söz alınmış olabilir; sabah ve ikindi namazı
gibi.[141]
3- Râvinin
unuttuğu bir kelime veya cümle olabilir, diğer rivayetlere aykırı olduğu için
tevakkuf edilmeli ve anlaşılacağı zamana kadar bu şekilde bırakılmalıdır.[142]
53/95- Temîm
ed-Dârî'den (Radıyaliahü anh):[143]
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kitap ehlinden (Bir rivayette: kâfirlerden) biri Müslümanlardan birisi
aracılığıyla İslâm'ı kabul ederse, bu konudaki Sünnet (âdet) nedir?' diye
sordum. O (Sailaiiahn aleyhi ve selkm) da buyurdu ki:
"(Hidayetine
sebep olan kişi) hayatında ve ölümünde ona en yakın insan/akraba kabul edilir."[144]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ey Ehl-i kitap! Biz,
birtakım yüzleri tersine çevirmeden ya da (Yahudilerden) Cumartesi ashabını
lanetlediğimiz gibi bazı kişileri lanetlemeden önce, yanınızdaki (Kitabı) doğrulayıcı
olarak indirdiğimiz (Kur'ân'a) iman edin! (Unutmayın,) Allah'ın emri
mutlaka yerine getirilir' (Nisa4/47)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Bundan önce
kendilerine Kitap gönderdiğimiz kişilerden bu (Kur'ân'a) iman edenler
(bulunmaktadır).
Onlara (Kur'ân) okunduğunda,
'Biz buna iman ettik, Rabbimizden gelen bir gerçektir. Şüphesiz biz bundan önce
de Müslümanlardandık/ derler.
İşte onlara
sabrettikleri için iki kat[145]
ecir verilir, kendileri kötülüğü iyilikle uzaklaştırırlar/silerler ve
verdiğimiz rızıktan infak ederler.' (Kasas28/52-54).[146]
54/96- Ebû
Ümâme'den (RadıyaUaha anh):[147]
Mekke'nin fethi günü
Rasülullah'm (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) bineğinin yanında duruyordum. Çok
önemli şeylerden behsetti. Bunlardan biri de:
"İki Kitap ehlinden[148] kim Müslüman olursa
ona iki kat[149]
ecir vardır, bizimle aynı haklara ve görevlere sahip olur. Müşriklerden kim
Müslüman olursa ona da (büyük) ecir vardır, bizimle aynı hak ve görevlere sahip
olur."[150]
Önceki Peygamber ve
Kitaplara inanmaları yanında, yeni Peygamber Hz. Muhammed'e (Saiialhhu aleyhi
ve sellem) ve Kur'ân'a iman etmeleri nedeniyle olsa gerek Ehl-i kitaptan
Müslüman olan kişilere iki kat ecir verilmektedir. Ayrıca onların yeni
Peygamber'e iman etmelerindeki zorluktan dolayı da iki kat/kere ecir verilmiş olabilir.
İki kat ecir teşviki
ile Ehl-i kitaptan olan kişiler îmâna davet edilmekte ve kendilerine mora!
verilmektedir.
Peygamberimiz Bizans
imparatoru Hırakliyus'a yazdığı mektubda da iki kat ecir hatırlatıyor.
Rahman ve Rahîm olan
Allah adıyla,
Allah'ın kulu ve
Rasûlü Muhammed'den Roma İmparatoru Hırakliyus'a:
Selâm, hidâyete tâbi
olanlara!
Ben seni İsiâm
çağrısına davet ediyorum, Müslüman ol ve kurtul, Allah sana iki kat ecir
versin! Eğer reddedersen çiftçi halkının günahı boynunadır.
Ey Kitap ehli!
Aramızda ortak olan şu söyleme gelin: Allah'tan başkasına kulluk yapmayalım,
O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp da birbirimizi rabler
edinmeyelim! Eğer kabul etmezlerse,
şöyle
deyin:
Biz Müslümanları?,
buna şahid olun![151]
55/97- Ebû
Mûsâ el-Eş'arî'den (Radıyailaha anh):[152]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Kimin bir
cariyesi olur, o cariyeye faydalı şeyler öğretir, güzel bir ahlâk eğitimi
verir, azad eder ve onunla da evlenirse kendisine iki kat ecir vardır. Bir köle
Allah'a ve efendisine karşı görevlerini yerine getirir, yine bir Ehl-i kitap da
İsa ve Muhammed'in getirdiği mesaja iman ederse ona da iki kat ecir
vardır."[153]
56/98- Amr
b. Âs'tan (Radıyallahü anh):[154]
Allah kalbimi îslâm'a
yönlendirdiğinde, biat için Hz. Peygamber'in (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem)
yanına gittim. Bana elini uzattı. O anda:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Önceki günahlarım affolmadıkça biat etmek istemiyorum' dedim.
Bunun üzerine
Rasûlullah bana şöyle dedi:
"Ey Amr, bilmiyor
musun, hicret önce işlenen tüm günahları siler.
Ey Amr, bilmiyor
musun, İslâm önce işlenen tüm günahları siler."[155]
57/99- İbn
Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh):[156]
Rasûlullah'a (SaiMiahu
aleyhi ve sellem) bir kişi geldi ve dedi ki:
'İslâm'ı kabul
ettikten sonra iyi işler yaparsam, cahiliye dönemindeki günahlarım için yine
sorguya çekilir miyim?' Rasûlullah
buyurdu ki:
"İslâm'ı kabul
ettikten sonra iyi işler yaparsan cahiliye dönemindeki günahların için sorguya
çekilmeyeceksin, ama Müslüman olduktan sonra ister önce ister daha sonra olsun,
her yaptığından sorumlusun ."[157]
58/100- Seleme
b. Yezîd el-Cu'fi'den (Radıyaihhüanh):[158]
Ben ve kardeşim
Rasûlullah'a (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) gittik ve dedik ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Annemiz Müleyke, akrabalarıyla ilişkilerini sürdürür, misafirine ikramda
bulunur ve şu şu güzel işleri de yapardı, ancak cahiliye inancında öldü. Bu
yaptıklarının kendisine faydası olur mu?'
Rasûlullah:
"Hayır"
dedi.
Biz tekrar:
'Peki, bizim cahiliye
döneminde diri diri gömülüp öldürülen kız kardeşimiz vardı, bu şekilde
öldürülmesinin ona bir faydası olur mu?'
Rasûlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem):
"Diri diri gömen
de gömülen de cehennemdedir, ancak gömen kişi (daha sonra) İslâm'ı kabul ederse Allah onun geçmiş
günahlarını affeder."[159]
Bu rivayette geçen
mev'ûde (diri diri görnülen)in cehennemlik olması konusundaki ihtimaller:
a- Bu
konudaki hadisler farklıdır ve diri diri gömülenlerin cennete gideceği de
nakledilmektedir. O hâlde bu rivayette zikredilen kız çocuğu, bulûğ çağını
geçmiş olabilir,
b- Bu
rivayet şaz (sahih rivayetlere aykırı) olabilir,
c- Ya da
diğer anlaşılmayan konularda olduğu gibi tevakkuf ederiz (yorum yapmayız ) ve
konuyu anlaşılabileceği zamana bırakırız.
§Bu hadisin mânâca
benzeri Hz. Aişe'den {Radıyaiiahu anim) nakledildi:
Hz. Aişe {Radıyallahü
anhâ) Peygamberimiz'e:[160]
"Ey Allah'ın
Rasûlü! İbn Cüd'an cahiliye döneminde akrabalarıyla ilişkilerini sürdürür ve
fakirlere ikramda bulunurdu, bunun ona faydası olur mu?" diye sorunca Hz.
Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"Hayır olmaz, Ey
Âişe! O bir gün olsun, ıRabbim, kıyamet günü günahlarımı affet' demedi, (çünkü
inancı yoktu.)"[161]
59/101- Adiy
b. Hâtim'den (Radıyatiahü anh):[162]
RaSÛIullah'a
(SaUallahü aleyhi ve sellem):
'Babam, akrabalarıyla
ilişkilerini sürdürür ve şu şu güzel işleri de yapardı, o bunlardan bir ecir
alabilir mi,' diye sormuştum. Şöyle dedi: "Baban aradığına ulaştı, (yani
dünyalığa/şöhrete...)"[163]
60/102- Hakîm
b. Hizâm'dan (Radıyaiiahü anh):[164]
(Rasûlullah'a) dedim
ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Cahiliye döneminde yapılan azad etmek ve akrabalarla ilişkileri devam ettirmek
gibi iyi işlerin bir faydası olur mu? Hz. Peygamber (Satlaiiaha aleyhi ve
sellem) şöyle buyurdu: "Önceki yaptığın iyi işler sebebiyle Müslüman
oldun, (işte bu en önemli faydasıdır..)"
NOT:
İnsanlar yaptıkları iyilikler sebebiyle İslâm'a yaklaşır ve kötülükler
sebebiyle İslâm'dan uzaklaşırlar.[165]
61/103- Amr
b. Abese'den(Radıyaiiahü anh):[166]
Yaşlı bir kişi asasına
dayanarak Hz. Peygamber'e geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın
Rasûlü! Önceki hayatımda
bazı kandırma ve kötülüklerim oldu, ben affolur muyum?'
Peygamberimiz
(SaUallahü aleyhi ve sellem) Sordu:
"Allah'tan başka
ilâh olmadığına şehadet etmedin mi?"
'Bilâkis şehadet ettim
ve yine ederim ki sen Allah'ın Rasûlüsün.'
"O hâlde, önceki bütün kandırma ve kötülüklerin
affoldu."[167]
62/104- Ebû
Hüreyre'den (Radtyaliahû anh):[168]
Hz. Peygamber
(SaUaStahü aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "İnsanlarla Lâ
ilahe illallah'ı kabul
edinceye kadar mücâdele etmekle emr
olundum. Eğer kabul
ederlerse (hukukî ceza
dışında) canlarının ve mallarının dokunulmazlığı vardır, âhiretteki hesapları
Allah'a aittir."
§Hz Ebû Bekir, dönemindeki
irtidat fitnesine karşı (savaş açmıştı ve) Hz. Ömer (RadıyaUahü anhüm) bunu
şöyle tenkit eder :
'Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle şöyle dediğini (yani yukardaki rivayeti)
işitmiştim, buna rağmen onlarla savaşa devam edecek misin?'
Hz.Ebû Bekir:
“Vallahi, namaz ile
zekâtın arasını böldürmem/parçalanmasına izin vermem, ayırmaya çalışanlarla da
savaşırım'' dedi.
Hz. Ömer, o kişilerle
savaştıklarını ve daha sonra Hz. Ebû Bekir'in yüksek seviyesini anladıklarını
belirtir.[169]
63/105- Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh):[170]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İnsanlarla Lâ ilahe illallah Muhamrnedü'r-Rasûlullah deyinceye,
namaz kılıncaya ve
zekât verinceye kadar mücâdele etmekle emroiundum. Kabul ederlerse canlarının
ve mallarının dokunulmazlığı vardır, âhiretteki hesapları da izzet ve celâl sahibi Allah'a kalır."[171]
64/106- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaüahü anh):[172]
Rasûlullah (Salfattaha
aleyhi ve seltem) şöyle dedi:
"İnsanlarla Lâ
ilahe illallah Muhammedü'r-Rasûlullah'a şehadet edinceye kadar mücâdele etmekle
emrolundum. Bunu kabul ederler, kıblemize dönerler, kestiğimizi yerler ve bizim
gibi namaz kılarlarsa, işte o zaman (hukukî ceza dışında) canlarının[173] ve mallarının dokunulmazlığı vardır.
Müslümanların lehinde
ve aleyhinde olan şeyler, bu kişiler için de geçerlidir."[174]
65/107- EvS
ten (Radıyallahü anh):[175]
Sakîf heyetiyle
birlikte Rasûlullah'm (Satiatlaha aleyhi ve seilemj yanına geldim. Bir çadırda
oturuyorduk. Bir müddet sonra ben ve Rasûlullah dışındaki herkes kalkıp gitti. Bir
adam Rasûlullah'm yanma girdi ve gizlice bir şeyler söyledi. Peygamberimiz:
"Git ve onu
öldür!" dedi.
(Birbaşka rivayette:)
Adam dönüp giderken yanına çağırdı ve sordu:
"O kişi
'Allah'tan başka ilâh olmadığına' şehadet etmiyor mu?"
'Evet şehadet ediyor,
ama korunmak için söylüyor.
"Onu bırakın
(öldürmeyin)!"
(Diğer rivayette:
"Gidin ve onu serbest bırakın!") dedi ve şöyle buyurdu:
"İnsanlarla Lâ
ilahe illallah' deyinceye kadar mücâdele etmekle emrolundum. Bunu kabul
ederlerse işte o zaman (hukukî ceza dışında) canlarının ve mallarının
dokunulmazlığı vardır."
§Râvi Şû'be'ye sordum:
'Hadiste; "O kişi 'Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim Allah Rasûlü
olduğuma şehadet etmiyor mu ?" şeklinde (risâlet cümlesi) geçmiyor mu?'
O da: 'Olduğunu
zannediyorum, (ancak) tam bilemiyorum' dedi.[176]
66/1O8- Ebû
Mâlik el-Eşcaî babası (Târik b.Eşyem)'den (Rad,yallahu anh):[177]
Peygamberimiz
(SaiiaUaha aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Kim Allah'ın tek
olduğuna inanıyor ve diğer tapılanları reddediyorsa, canının ve malının dokunulmazlığı vardır, (âhiretteki)
hesabı ise Allah'a kalmıştır."[178]
67/109- İbn
Mes'Ûd'dan (Radıyallahü anh):[179]
İzzet ve celâl sahibi
Allah, bir kulunu cennete koymak için peygamberini (ona) göndermişti;
Hz. Peygamber
(Saliaiiahu aleyhi ve seiiem) (Birgün ashabıyla beraber) havraya gitti ve orada
Yahudilerle karşılaştı. Onlardan biri diğerine Tevrat okuyordu ve gelecek
peygamberin vasfı ile ilgili bölüme gelince, okuyan kişiyi durdurdular.
Yanlarında ise bir hasta (yatıyordu).
Peygamberimiz:
"Ne oldu da
durdurdunuz?" diye sordu.
(Yatan) hasta dedi ki:
'Gelecek peygamberin
vasfı ile ilgili bölüme geldikleri için durdurdular.'
Sonra o hasta kişi
emekleyerek geldi, Tevrat'ı aldı ve okumaya başladı, yeni peygamber ve onun
ümmetinin vasfına gelince:
'Bu, senin ve
ümmetinin vasıflarıdır. Ben şehâdet ederim ki Allah 'tan başka ilâh yoktur ve
sen Allah 'in Rasûliisün' dedi ve vefat etti.
(Bunun üzerine)
Peygamberimiz yanındaki ashabına :
"Kardeşinizi
(alın ve cenaze ile ilgili) görevinizi yerine getirin!" buyurdu.[180]
68/110- Ubeydulİah
b. Adiy'den (Radıyaiiahüanh):[181]
Ensardan biri
kendisine (şöyle bir olay) anlattı: Rasûlullah otururken bir kişi yanına geldi
ve münafıklardan birini öldürmek için gizlice izin istedi. Peygamberimiz
(Saiiaüaka aleyhi ve sellem) sesini yükselterek şöyle dedi: "Allah'tan
başka ilâh olmadığına şehadet etmiyor mu ?" 'Bilâkis ey Allah'ın Rasûlü!
Ancak bu şehâdet değil.' "Muhammed'in Allah Rasûlü olduğuna şehadet
etmiyor mu T" 'Bilâkis ey Allah'ın Rasûlü ! Ancak bu (hakikî) şehâdet
değil.' "Namaz kılmıyor mu?"
'Bilâkis ey Allah'ın
Rasûlü! Ancak bu namaz değil' deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
"İşte bu kişilere
dokunmayı Allah bana yasakladı."
§Diğer rivayette,
Abdullah b. Adiy (Radıyaliahüanh) şöyle anlattı: Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi
ve sellem) bir yerde otururken yanına gelen kişi izin istedi ya da gizlice bir
şey söyledi... şeklinde hadisi mânâ olarak zikretti.[182]
69/111- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh):[183]
Itban gözünden
şikâyetçiydi. Rasûlullah'a elçi gönderdi, rahatsızlığını belirtti ve:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Evimde namaz kılsanız da ben orayı namazgah edinsem,' (sözlerini) aktardı.
Bunun üzerine Rasûlullah ile Allah'ın nasip ettiği bir grup sahabe Itban'm
evine gittiler. Rasûlullah namaza başladı. Sahabe ise kendi arasında sohbet
ediyordu. Münafıklardan karşılaştıkları hâlleri konuşmaya başladılar ve
konuşmaların ağırlığı Malik b. Duheyşim'e döndü, (hep ondan bahsettiler,)
Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) namazı bitirince şöyle dedi:
"O, %Allah 'tan
başka ilah olmadığına ve benim Allah Rasûlü olduğuma' şehadet etmiyor mu?
"
Birisi:
'Bilâkis (şehâdet
ediyor), ancak kalbinden değil' dedi. O zaman Peygamberimiz buyurdu ki:
"Kim 'Allah'tan
başka ilâh olmadığına ve benim Allah Rasûlü olduğuma' şehadet ederse ateşin
azabını tatmayacak (ya da dedi ki) cehennem ateşine girmeyecek."[184]
70/112- Mikdâd
b. Esved'den (Radıyalhhüanh):[185]
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kâfirlerden biri ile karşilaşsam ve benimle savaşsa, bir iki vuruşsak, sonra
ellerimden birini kılıçla vurup koparsa ve bir ağacın arkasına sığınıp 'ben
Müslüman oldum' dese, onu öldürebilir miyim, ne dersin?[186]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem);
"Onu artık
öldüremezsin, eğer öldürürsen o senin öldürmeden önceki yerine geçer ve sen de
onun kelime-i tevhidi söylemeden önceki yerine geçersin."[187]
Allah Teâlâ buyurdu:
'(Her zaman) önde olan
Muhacirler ve Ensar ile bunlara güzellikle tâbi olanlara gelince, Allah
onlardan razı, onlar da Allah'tan razıdır. Onlara altlarından nehirler akan
cennetler hazırlamıştır ve orada
ebedî kalacaklardır. İşte
bu büyük bir başarıdır.' (Tevbe9/100)[188]
71/113- Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[189]
Rasûlullah (SaiiaiiaM
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Nefsimi elinde
tutan Allah'a yemin ederim ki bu ümmetten biri veya Yahudi ve Hristiyan olan
bir kişi beni dinlemez ve getirdiğimi kabul etmeden ölürse, kesinlikle
cehennemlik olur."[190]
72/114- Ebû
Mûsâ el-Eş'arî (Radıyalhhu anh):[191]
Hz. Peygamber (Sallaiiahn
aleyhi ve seüem) buyurdu ki:
"Ümmetimden biri
ya da Yahudi veya Hristiyan olan kişi beni dinler ve getirdiğimi kabul etmeden
ölürse cennete giremez.
Ümmetimden biri ya da
Yahudi veya Hristiyan olan kişi beni dinler, sonra da getirdiğimi kabul etmeden ölürse cehenneme
girer."[192]
73/115- Ebû
Hüreyre'den (RadıyaiiaM anh):[193]
RaSÜİUİlah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Eğer bana on
tane Yahudi din adamı inansaydı yeryüzündeki bütün Yahudiler iman ederdi."
Kâ'b (Radıyallahu
an/ı) şöyle dedi:
'Mâide süresindeki on
iki kişi bunu doğrulamaktadır.'[194]
İsrâii oğullarının
liderleri, Hz. Mûsâ zamanında on iki kişiydi, bu rivayette ise Rasûlullah
döneminde yaşayan on önemli lidere işaret edilmiş ya da liderlerine bağlılıktan
kinaye yapılmış olabilir.
Naslarda, Yahudilerin
cemaat hâlindeki hareketlerine ve liderlerine verdikleri öneme dikkat
çekilmiştir. Yüzyıllardır kendilerini koruyan bu insanlar, kapalı bir toplum
hâlinde yaşamaları yanında yukarıda söz konusu olan disiplini yakalamışlardır,
Ancak bu liderler kendilerini sürekli kötülüğe sürüklemiş, ayette emredilen
ibadet, gelecek Peygamberlere iman, onları destekleme ve in/ak ekonomisini
unutmuşlar, sonunda da sapmışlardır.[195]
74/116- Saîd
b. Zeyd'deil (Radıyallahu anh):[196]
Rasûlullah'm (SaiMiahu
aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim: "Abdesti olmayanın
namazı kabul olmaz,
Allah'ı zikretmeden (besmelesiz)
abdest alanın abdesti (tam) olmaz. Bana iman etmeyen Allah'a iman etmemiş olur.
Ensarı sevmeyen kişi de bana iman etmemiş olur."[197]
75/117- Ebû
Muhayrîz'den:[198]
Sahabeden Ebû Cüm'a'ya
(Radıyallahü anh), 'bize Rasûiullah'tan duyduğun bir hadisi anlat!' deyince:
'Tamam, size faydalı
bir hadis nakledeyim' dedi ve şöyle devam etti:
Rasûlullah (Saiiallahu
aleyhi ve sellem) ile öğle yemeği yedik, yanımızda Ebû Ubeyde b. Cerrah vardı
ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Bizden daha hayırlısı var mı, sen hayattayken Müslüman olduk, seninle cihada
katıldık.'
Rasûlullah şöyle
buyurdu:
"Evet, var.
Benden sonra yaşayıp da beni görmeden iman eden topluluklarda (daha hayırlı
kişiler var)."[199]
76/118- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh):[200]
Rasûlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) yanımızda şöyle dedi: 'Kardeşlerimle buluşmayı arzu
ediyorum." Sahabe:
'Biz senin kardeşlerin
değil miyiz?' diye sorunca şöyle buyurdu: "Siz benim
ashabımsınız, fakat kardeşlerim,
beni görmedikleri hâlde iman
edenlerdir."[201]
77/119- EbÛ
Ümâme'deil (Radıyallahü anh):[202]
RasÛIuilah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) ŞÖyle buyurdu:
"Ne mutlu, beni
görüp de iman edenlere! Ne mutlu, beni görmeden iman edenlere !.."
Bunu yedi kere tekrarladı.
NOT: Bu
hadisler, daha sonraki nesilleri imana teşvik etmekte ve biraz da moral
vermektedir. Ancak sahabenin makamına ulaşmak mümkün değildir ve bu konuda
birçok rivayet bulunmaktadır. Belki de, gaybî imanın görerek imandan zor
olmasına dikkat çekilmiştir. Doğrusunu Allah bilir.[203]
78/120- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh):[204]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem):
"Ne mutlu, beni
görüp de iman edenlere!" dedi ve bunu bir kere söyledi, sonra:
"Ne mutlu, beni
görmeden iman edenlere!" dedi ve bunu yedi kere tekrarladı.[205]
79/121- Ebû
Abdurrahman el-Cühenî'den (Radıyallahü anh):[206]
Rasûlullah'ın
(Sallaiiahü aleyhi ve seilem) yarımdayken binekii iki kişi çıkageldi.
Peygamberimiz onları görünce:
"Bu iki kişi
Kindeli (mi), Mezhıcli (mi)dir?" dedi.
O ikisi onun yanına
gelince baktık ki Mezhıcli bazı kişiler[207] ve
onlardan biri Rasûlullah'a biat için yaklaştı, elinden tuttu ve sordu:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Seni görüp iman eden, tasdikleyip sana tâbi olan kişi hakkında ne dersin?1
Rasûlullah:
"Ne mutlu ona
!" dedi, elini sıvazladı ve diğer kişiye döndü, biat
etmesi için onun da
elinden tuttu. O kişi dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Seni görmeden iman eden,
tasdikleyip sana
tâbi olan kişi
hakkında ne dersin?" Rasûlullah:
"Ne mutlu ona, ne
mutlu, ne mutlu!.." dedi, onun da elini sıvazladı ve ayrıldı.
NOT: H.8.yıldan
itibaren değişik yerlerden/ülkelerden heyetler[208]
Medine'ye gelerek Hz. Peygamber'i ziyaret ediyorlar, yeni dini tanıyorlar ve
Müslüman oluyorlardı. Bu hâl Rasûlulahın vefatına kadar devam etti. Bu dönemde
Yemen'den de heyetler geldi; Yukarıdaki rivayette geçen Mezhic ve Kinde'liler
de Yemen halkındandi.[209]
Abdülkays kabilesinin
temsilcileri için bk. 14/56.hadis vd. (Heyetlere/ Temsilcilere Dinin Temel
Esaslarının Tanıtılması konusu).[210]
80/122- Cübeyr
b.Nüfeyr'den (Radıyaüaim anh):[211]
Bir gün Mikdad b.
Esved'in yanında oturuyorduk, bir adam geldi ve dedi ki:
'Ne mutlu, bu iki göze
ki Rasûlullah'ı (Saliaiiaha aleyhi ve seikm) gördüler, vallahi biz de senin
gördüklerini görmek ve yaşadıklarını yaşamak isterdik.'
Onun konuşması
Mikdad'1 sinirlendirdi. (Ancak) benim hoşuma gitmişti, hayırdan başka bir şey
söylemiyordu.
Mikdad ona yöne!ip
şöyle dedi:
'Hangi şey, bazı
kişileri Allah'ın gizlediği konularda birtakım temennilerde bulunmaya
sevkediyor? O vakit yaşasa olaylar nasıl gelişecek, bilmiyor...Vallahi,
Rasûlullah döneminde birçok topluluk vardı ve Allah onları yüz üstü cehenneme
attı. (Çünkü) Rasûlullah 'a icabet etmediler ve onu kabullenmediler. Allah 'in
sizi, Peygamber 'in getirdiklerini tasdik ederek Rabbinizi tanır bir hâlde
dünyaya getirmesine/yaşatmasına hamd etmez misiniz? Allah bu imtihanı, sizden
başkasıyla savuşturdu.
Vallahi, Allah
Peygamber'ini zor bir dönemde gönderdi ki önceki Peygamberlerden her birini de
böyle bir fetret ve cahiliye döneminde göndermişti. O dönemdeki insanlar, en
üstün din olarak putperestliği görüyorlardı ve Allah doğru ile yanlışın, baba
ile çocuğunun arasını ayıran Furkan 'ı (yani Kur 'ân 'i) getirdi. Zira o
tarihte bazı kişilerin babası, çocuğu ve kardeşi kâfirdi. Allah onların gönül
kilitlerini imana öyle açtı ki artık her biri inkâr ederek ölecek olursa
cehenneme gideceğini biliyordu. Sevdiği kişinin cehenemîik olacağını, hâlbuki
Allah'ın Kitabında:
'Onlar şöyle
yalvarırlar; Rabbimiz bize, eşlerimiz ve soylarımızdan yüzümüzü ağartacak/sevindirecek
kişiler bağışla ' diye açıkladığı kişilerden (olması gerektiğini) bildiği hâlde
yüzleri gülmüyordu.[212]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ey İnsanlar, bu
Peygamber Rabbinizden size gerçeği getirdi, haydi iman edin de sizin için
hayırlı olsun. Eğer inkâr ederseniz bilin ki göklerde ve yerde olanların tümü
Allah'ındır, Allah her şeyi bilen ve hükmü geçendir' (Nisa, 4/170)
Allah Teala buyurdu:
'Allah, sizden iman
eden ve salih amel işleyenleri, yeryüzünde güç/iktidar sahibi kılacağını va a d
etti, tıpkı öncekileri güç/iktidar sahibi kıldığı gibi. (Ayrıca) kendileri için
seçtiği dini hakim kılmayı ve korku (günlerini,) bana rahatlıkla ibadet
edebilecekleri ve hiçbir şeyi ortak koşmayacakları güvenlik (dönemine) tebdil
etmeyi (vaadetti). Bundan sonra kim inkâr ederse, artık onlar fası ki ar,
(yoldan çıkmışlardır,)' (Nûr, 24/55).[213]
81/123- Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh):[214]
Rasûlllllah (SatlallahU aleyhi ve sellem) Bİlâl'e
(Radtyallahü anlı) Şöyle nida etmesini emretti:
"Cennete ancak
Müslüman olan girecektir."[215]
82/124-
Ebu'z-Zübeyr'den:[216]
Cabir'e (Radıyaiiahu
anh), 'öldürülen bir kişinin durumunu ve bu konuda Süheym'in bildirisini'
sordum.
Dedi ki:
'Huneyn savaşındayken
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellemj Süheym'e; '(Dikkat edin,) cennete
ancak mü'min olan girecek' diye nida etmesini emretmişti.
(Bu bildiride);
'Öldürülen biri (girer)' denildiğini bilmiyorum.
Mûsâ b. Dâvûd[217] (bu
bildiride,) 'Öldüren biri (girer)1 diye nakletti.[218]
83/125- Mahmûd
b. Lebîd'den (Radıyaiiahu anh):[219]
Rasûlullah (Sallallahu
aleyhi ve selkm) buyurdu ki:
"İzzet ve celâl
sahibi Allah mü'min kulunu sevdiği hâlde dünyalık bazı şeylerden korur, tıpkı
sizin hastanızı onun hakkında endişe ederek yeme ve içmeden alıkoyduğunuz gibi."[220]
84/126- Ebû
Saîd el-Hudrî'den (Radıyaiiahu anh):[221]
Rasûlullah (Sallallahu
aleyhi ve sellem) ŞÖyle buyurdu:
"Mü'minler
dünyada üç kısımdır:
Bir kısmı;
Allah ve Rasûlüne
iman eder, bu
konuda şüpheye düşmezler ve Allah
yolunda mallarıyla canlarıyla cihad
ederler.
Bazıları, insanların
mal ve can yönüyle güvendiği
kişilerdir. Sonuncusu da, arzu edilen bir konuda eline fırsat geçtiği hâlde onu
izzet ve celâl sahibi olan Allah için terk edenlerdir."[222]
85/127- Ebû
Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[223]
RaSÛlllllah (Sallallahû
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Mü'min saf
ve şereflidir/cömerttir, fâcir[224] ise
dolandırıcı ve
cimridir/alçaktır."[225]
86/128- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahü anh):[226]
Hz. Peygamber
(Saiiaitahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
"İzzet ve celâ!
sahibi olan Allah buyurdu ki; vMü'min kişi, ruhunu bedeninden ayırdığımda, hamd
ettiği her türlü hayır derecesi ile bana
ulaşır."[227]
87/129- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahü anh):[228]
RaSÛlllllah
(Sallallahû aleyhi vs sellem) buyurdu ki:
“Mü'min kişi,
şeytanlarını zayıflatır/yorar, tıpkı birinizin yolculukta devesini yorduğu
gibi..."[229]
88/130- Fedâle
b. Ubeyd'den (Radıyaiiahüanh):[230]
Rasûlullah (Saiiaiiahü
aleyhi ve seliem) veda haccında şöyle buyurdu: "Dikkat edin, size mü'mini
tanıtıyorum; o, insanların can ve mal yönüyle güvendiği kişidir, Müslüman;
elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyen,
mücahid; Allaha itaat yolunda
nefsiyle mücâdele eden
ve muhacir de; hata ve günahları terk eden kişidir."[231]
89/131- Abdullah
b. Amr b. el-Âs'tan (Radıyallahüanh):[232]
Rasûlullah'ın
(Saltaiiahü aleyhi ve setlem) şöyle dediğini işittim: "Müslüman kimdir,
bilir misiniz?" Dediler ki:
'Allah ve Rasûlü daha
iyi bilir.'
"Müslüman,
elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyen kişidir." "Mü'min
kimdir, bilir misiniz?" 'Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.'
"Mü'min, insanların
can ve mal
yönüyle güvendiği kişidir. Muhacir de, kötülüğü terk eden ve ondan kaçınandır."
§(Bİrbaşka rivayette:)
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahn aleyhi ve seihm) şöyle dediğini işittim:
"Müslüman,
elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyen kişidir. Muhacir de, Allah'ın
yasakladığını terk edendir."[233]
90/132- Ebû
Hüreyre'den {Radıyallahü anh):[234]
Hz. Peygamber
(SalMtahna/eyiuveseium) şöyle dedi: "Mü'min, kendisiyle dostluk
kurulabilen kişidir. (İnsanlarla) dost olmayan ve kendisiyle dostluk
kurulamayan kişide hayır yoktur."[235]
91/133- Ebû
Ümâme el-Bâhilî'den (Radıyaihhü anhi:[236]
Rasûlullah (SaitaHaha
aleyhi ve se/fcm) elimi tuttu ve bana şöyle dedi: "Ey Ebû Ümâme!
Mü'minlerden, bana karşı sıcak/yumuşak kalpli olanlar var... "[237]
92/134- Abdullah
b. Amr b. Âs'tan (Radıyaiiahüanhamâ):[238]
Rasûlullah'a
(Saiiaiiuha aleyhi ve seiiem) biri geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Ben Kuran okuyorum, (ama) kalbim kavrayamıyor.
Rasûlullah (Saihiiaim
aleyhi ve seiiemj buyurdu ki:
"Senin kalbin
imanla dolu; (Çünkü) iman, kula Kur'an'ı (kavrama yeteneğinden) önce verilir.”[239]
93/135- Ebû
Hüreyre'den (RadıyaiiaManh):[240]
Rasûlullah'a
(Sallallahû aleyhi ve seiiem) biri geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın
Rasûlü! İçimden Öyle
şeyler geçiyor
ki onları konuşmaktansa gökten
düşüp parçalanmayı tercih ederim.' Peygamberimiz :
"Bu, açık iman
(alâmetidir)" buyurdu.
§(Diğer rivayette,)
şöyle dediler:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İçimizde konuştuğumuz takdirde bizi sevindirecek bazı şeyler duyuyoruz ve bizim
için (sanki) güneşin üzerine doğduğu bir (aydınlık) var..'
"Gerçekten böyle
hissediyor musunuz?"
'Evet' denince
Peygamberimiz (Saiiatiaha aleyhi ve
"İşte bu açık bir
iman (alâmetidir)" buyurdu.[241]
94/136- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaliahü amh):[242]
RaSÛlullah (Sallallahû
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Sizden biri,
üzüme el-kerm demesin! Kerm (yani şerefli) olan ancak mü'minin
kalbidir."
NOT: el-Kerm
^O kelimesi, f'^1 (kerem)'dcn alınmış bir isimdir; şeref ve ikram mânâsına
gelmektedir. Cahiliye döneminde üzüme de el-kerm deniliyordu. Çünkü ondan içki
yapılıp misafirlere sunuluyordu. Peygamberimiz (Sallallahû aleyhi ve sellem)
hem bu rivayette sözkonusu adeti, hem de onu hatırlatacak şeyleri yasaklıyor ki
cahiliye adetleri tümüyle yıkılsın, unutulsun.[243]
95/137-
Abdullah b. Büreyde'den:[244]
Ubeydullah b. Ziyad
'Havz* rivayetinde şüpheye düştü ve kendisine Ubeydullah b. Ziyad'ın
arkadaşlarından Ebû Sebra şöyle dedi:
'Baban, heyetle
birlikte Muâviye'ye giderken ben de onlarla beraberdim. Orada Abdullah b. Amr b.
As (Radıyaiiahuanham) ile karşılaştım ve bizzat bana Rasûlullah'ın (Salialtohü
aleyhi ve sellem) şu hadisini nakletti, yazdırdı ve ben de yazdım.'
Ubeydullah ona:
'Senden yeminle şunu
istiyorum, Abdullah b. Amr'dan yazdığın o kitabi/sahifeyi bana ulaştırmadan
atını başka yerde yormamalısın/ terletmemelisin' dedi.
Ben de hemen ata binip
terleyinceye kadar dörtnala koşturdum ve yazdığım kitabı/sahifeyi alıp
getirdim. Orada şunlar yazılıydı:
Abdullah b. Amr b.
Âs'tan (Radıyallahü anhümâ): RasÛlullah'in (Sallallalm aleyhi ve sellem) ŞÖyie
dedİğİllİ İŞİttİm:
"Allah
ahlâksızlığa ve rezilliğe gazap eder. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim
ki güvenilir kişi hain ve hain de güvenilir sayılmadıkça, ahlâksızlık ve
rezillik yaygınlaşmadıkça akrabalık ilişkileri kesilip kötü komşuluk
başlamadıkça kıyamet kopmaz.
Nefsimi elinde tutan
Allah'a yemin ederim ki mü'minin durumu bir parça altına benzer; sahibi ona
körükle üflese de o ne değişir ve ne de azalır.
Nefsimi elinde tutan
Allah'a yemin ederim ki mü'minin durumu bir arıya benzer; tatlı yer, tatlı
üretir ve düzenler, ürettiği de kırılmaz ve bozulmaz."
Sonra şöyle dedi:
"Dikkat edin,
benim büyük bir havuzum var, sahası Eyle'den Mekke'ye ya da San'a'dan Medine'ye
kadar olan bir büyük bölge genişliğindedir. Orada yıldızlar sayısınca içecek
kabı bulunmakta ve onun rengi sütten daha beyaz, tadı baldan daha tatlıdır. Kim
ondan içerse bir daha susuzluk duymaz."
§Râvî Ebû Sebra şunu
ekledi:
'Ubeydullah b. Ziyad
benden o yazdığım kitabı aldı, buna çok üzüldüm ve Yahya b. Ya'mer ile
karşılaştım ve onu şikâyet ettim, o da dedi ki:
'Vallahi ben onu,
Kur'an'daki bir sûrenin (anlaşılması) için kendimden daha iyi muhafaza ederim,
o kitapta/sah i fede yazılı olan hadisi aynen bana nakletti.’[245]
96/138- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaiiahu anh):[246]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) ŞÖyie buyurdu:
"Mü'min bir
buğday başağı gibidir, bazen yere eğilir, bazen de doğrulur, kâfir ise sedir
ağacı gibidir, dimdik ayakta durur, nihayet düşer, bir daha da
doğrulatmaz."
NOT: Mü'min
şahsiyetli yaşadığı için yeryüzüne bir buğday kadar bağlıdır ve gelen
musibetlerden sonra tekrar doğrulabilir. Kâfir ise yeryüzüne bir ağaç kadar
sağlam yapışmış ve rahat bir hayat yaşamıştır. Ancak bir kere yere
eğilir/düşerse bir dahadoğrulamaz.[247]
97/139- Ebû
Saîdel-Hudrî'den (Radıyallahü anh):[248]
Hz. Peygamber
(Saitaliaha aleyhi ve seliem) şöyle dedi:
"Mü'min, bir
yerde bağlanıp durdurulan ata benzer. O at gezer, dolaşır ve yine bağlandığı
yere döner. Mü'min de unutarak bir hata işlerse, yine imana döner."[249]
98/140- (z.)
Ebû Zer'den (Radıyallahü anh):[250]
Hz. Peygamber
(Sattaihha aleyhi ve sellem) şöyle dedi: "İslâm uysaldır ve ancak
uysallara yakışır."[251]
Geçen rivayetlerden
mü'minin vasıflan ve misali şöyle açıklanmıştır:
1- Cennete
girecek kişi,
2- Saf ve şerefli/cömert
kişi,
3- Nimetlere
hamd eder,
4- Şeytam
zayıflatır/yorar,
5- İnsanlar
ona can ve mal yönüyle güvenirler,
6- Kendisiyle
dostluk kurulur,
7- Hz.
Pegamber'e karşı sıcak/yumuşak kalplidir,
8- fmânî
tehlikesi olan şeyler (kötülükler) onu rahatsız eder,
9- İmânî
üstünlüğü olan şeyler (iyilikler) onu sevindirir,
10- Şerefle
yaşar,
11- Altın
madeni gibidir, olaylar onu bozmaz,
12- An
gibidir, faydalı şeyler üretir ve ürettiğini bozmaz,
13- Buğday
başağı gibidir, mütevazı olup dünyaya fazla bağlı değildir.
Musibetler karşısında
eğilir, ama tekrar doğrulur.
14- Hata
işlediğinde tekrar imanlı hayatına döner,
15- Mü'min
uysaldır.[252]
99/141- Sa'd
b. Ebî Vakkâs'tan (Radtyaihhü anh):[253]
Rasûlullah'ın
(Saliaihhü aleyhi ve seitem) şöyle dediğini işittim:
"İman garip
başladı ve başladığı gibi (garip olarak) geri dönecek. İnsanlar bozulduğu
zaman, o günkü (şuurlu) azınlıklara ne mutlu ! Ebü'l-Kâsım'ın nefsini elinde
tutan Allah'a yemin ederim ki tıpkı bir yılanın yuvasında sıkıştığı gibi İslâm
da şu iki mescid arasına hapsolacak, sıkışıp kalacak. "[254]
Bu iki mescid Mescid-i
Haram (Kabe) ve Mescid-i Nebî'dir.
Garip kelimesi
literatürde; insanların İslâm'dan uzaklaştığı bir dönemde dinine sahip çıkan
şuurlu azınlıklar için kullanılmaktadır. Bu kişiler dinlerini yaşadıkları için
baskı altında tutulacaklar, işkence görecekler ve sonunda yurtlarından sürgün
edilip yeryüzünün diğer bölgelerindeki özgür topraklara hicret edecekler. Bunun
en güzel örneği Hz. Peygamber1 in Mekke'deki azınlık döneminde görülmektedir.
Rasûlullah'ın
(Sallallahn aleyhi ve sellem) İslâm'ın son hâlini, yuvasında sıkışıp kalan bir
yılana benzetmesi garip karşilanmamalıdir. Burada vechü'ş-şebeh (benzetme
yönü); sıkışmak, hapsolmak ve ızdirap duymaktır. Ayrıca o dönemdeki insanların
(bozuk inançlarından dolayı,) İslâm'a bakış açıları ve ondan kurtulmak
istemeleri gibi gerçekler de bu hadiste edebî olarak yansıtılmıştır. Her şeyin
doğrusunu Allah bilir...[255]
100/142- (z.)
Abdurrahman b. Senne'den (Radıyallahü anh):[256]
Rasûlullah'm
(Saiiaiiato aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"İslâm
garip/azınlık olarak başladı ve başladığı gibi garip olarak (ilk çıktığı
topraklara) geri dönecek, o gariplere ne mutlu !"
Denildi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Bu garipler kimlerdir?'
"Onlar, insanlar
bozulduğu zaman ıslah etmeye çalışanlardır. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin
ederim ki (bu dönemde) selin aktığı gibi İslâm süratle Medine'ye akacak,
dönecek,
Nefsimin gücünü elinde
tutan Allah'a yemin ederim ki tıpkı bir yılanın yuvasında sıkıştığı gibi, İslâm
da şu iki mescid arasına hapsolacak, sıkışıp kalacaktır."[257]
101/143- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahu cmh):[258]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bu din,
garip başladı ve başladığı gibi garip olarak geri dönecek, o günkü
gariplere ne mutlu !"[259]
102/144- Abduliah
b. Mes'ûd'dan (Radıyallahüanh):[260]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "İslâm garip/azınlık olarak başladı ve
başladığı gibi garip olarak geri dönecek, o günkü gariplere ne mutlu!"
Denildi ki:
'Bu garipler
kimlerdir?' "Kabilelerinden/yurtlarından
hicret edenlerdir."[261]
103/145-
Alkame el-Müzenî'den:[262]
Bana bir kişi şöyle
dedi:
'Medine'de Ömer b.
Hattab' in (Radıyaliahû anh) meçi t sindeyken Hz.Ömer topluluktan birine sordu:
'Ey Filân, Rasûlullah
(Sailallahtı aleyhi ve setiem) İslâm'ı vasfederken neler duydun?'
'Rasûlullah'm şöyle
buyurduğunu işittim:
"İslâm ceza' (beş
yaşındaki genç deve) olarak başladı, ardından senî (altı yaşına), rabâî (yedi
yaşına), sedîsî (sekiz yaşına) ve bâzil (dokuz yaşına ulaşan[263]
gibi) olacak."
Hz. Ömer ekledi :
'Buzul (dokuzuncu
yaştan) sonra ancak gerileme/ ihtiyarlık gelir..."[264]
104/146- Kürz
b. Alkame el-Huzâî'den (Radıyaüahü anh):[265]
Bir bedevi
Rasûlullah9a (Saiiaüahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İslâm'ın sonu olacak mı?'
Peygamberimiz :
"Evet, (bu
dönemde) izzet ve celâl sahibi Allah, insanlardan Arap olsun ya da Acem olsun,
hayrını istediği her hâne sahibini İslâm dairesine alacaktır."
'Sonra ne olacak? Ey
Allah'ın Rasûlü!'
"Sonra kara
bulutlar gibi fitneler (her yere) yayılacak."
'Olamaz, ey Allah'ın
Rasûlü!'[266]
"Bilâkis (bu
fitneler) olacak ve nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki sizler o
dönemde birbirinizin boynunu vurmak suretiyle ayağa dikilen/ sıçrayan zehirli
kara yılanlara
döneceksiniz."
§İkinci rivayette
benzeri nakledildi. Orada ziyâde olarak "Bir kısmınız diğerinin boynunu
vurarak.." cümlesinden sonra şunlar eklenmiştir:
Râvilerden olan Süfyan
bana (yani Ahmed b. Hanbel'e): 'Zührî; "Atılan yılanlar" dedi'
şeklinde nakletti.
Süfyan, "Ayağa
dikilen kara yılanları" (ayağa) doğrulan, diye açıkladı.
§Üçüncü rivayette de
benzeri nakledildi ve ek olarak:
Rasûlullah
(Sal'lal'/ahu aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"O gün insanların
en faziletlisi, kalabalıklardan ayrılıp küçük bir toplulukta yaşayandır ki bu
zât Yüce Rabbine karşı sorumluluk duyup şerlerinden dolayı insanları terk
etmiştir."[267]
105/147- Ebû
Ümâme el-Bâhilî'den (Radıyaiîahü anh):[268]
Rasûlullah (Saiiaiiahn
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İslâm'ın
hükümleri tek tek yıkılacak, her bir hüküm yıkıldığında insanlar bir diğerine
geçecekler. İlk yıkılan hüküm, devlet yönetimi ve son yıkılacak olan da namaz
kılmak olacaktır."[269]
106/148- Feyrûz
ed-Deylemî'den (Radıyallahü anh):[270]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aieyhî ve sellem) şöyle buyurdu: "İpliğin/urganın tel tel kopup
zayıfladığı gibi İslâm'ın hükümleri de tek tek yıkılacak. "[271]
107/149- AbdulIah
b. Büsr'den (Radıyallahü anh):[272]
Uzun zaman önce bir
hadis dinlemiştim:
"Sen yirmi
kişilik ya da daha az veya daha fazla sayıdaki bir topluluk içinde bulunur,
yüzlerini inceler ve Allah'tan korkan bir kişi bile göremezsen bil ki durum çok
nazikleşmiş/kötüleşmiştir."[273]
Allah Teâlâ buyurdu:
"Biz emaneti
gökler, yer ve dağlara sunduk, onlar bunu taşımaktan çekindiler, tedirgin
oldular ve sonunda bu sorumluluğu insan yüklendi. Şüphesiz o, azgın ve cahildir. "(Ahzap 33/72)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Ey İman edenler,
Allah ve Rasûlüne karşı hainlik yapmayın, emanetlerinizde bile bile haksızlık
yapmayın! " (Enfal 8/27).[274]
108/150- Huzeyfe
b. el-Yemân'dan (RadıyaiiaM anh):[275]
Rasûlullah (Salfoitahü
aleyhi ve setlem) bana iki olayı haber verdi. Birini yaşadım, diğerini
bekliyorum.
Emaneti koruma
duygusu, insanların kalplerinin kökierİne/derinliklerine yerleştirildiğini haber
verdi. Sonra Kur'an nazil oldu, bunları öğrendiler ve ayrıca Sünnet'ten de
öğrendiler.
(İkinci olarak da)
bana emanetin kaldırılmasını haber verdi. Şöyle ki kişi uykusundayken emanet
duygusu(nun bir kısmı) kalbinden alınır, onun yeri küçük bir iz olarak kalır,
belli olur. Kalbinden emanet (bütünüyle) alındığında, tıpkı ayağına bir kor
ateş konulup da kaldırıldığında apse/şişkinlik yapması gibi bir apse/şişkinlik
izi bırakır.
Râvi dedi ki: Bunu
göstermek için eline çakıllar aldı, ayağına koydu ve sonra şöyle devam etti:
Bugün insanlar çeşitli
anlaşmalar yapıyorlar, neredeyse emanet sorumluluğunu yerine getiren bir kişi
bile bulunamayacak. Hatta şöyle denecek: 'Filân kabilede bir kişi var, o
emindir ya da bir kişi var ki ne kadar sabırlı, ne kadar zarif ve akıllıdır.'
Hâlbuki onun kalbinde, hardal tanesi kadar iman bulunmamaktadır.
Birçok dönemler
yaşadım. Hanginizle bir anlaşma yaparsam yapayım, benim için fazla önemli
değildir. Eğer Müslüman ise dininin gereğini yapar, Hristiyan ya da Yahudi ise
menfaatinin gereğini yapar. (Bu yüzden) günümüzde sizden sadece falan filân
şahıslarla anlaşma yapıyorum.[276]
109/151- İbn
Mes'ûcTdan (RadıyaiiaM anh):[277]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) buyurdu ki:
"İslâm'ın çarkı
otuz beş sene normal dönecek, (ya da otuz altı veya otuz yedi), eğer her şeyi
bozarlarsa onlara da helak yolu açılacaktır, ama dinleri ayakta kalırsa onlar
da yetmiş sene kalırlar."
'Geçen süreden, yoksa
kalan süreden itibaren mi?' dedim.
Rasûluüah da:
"Kalan
süreden..."dedi.
§İkinci rivayette benzeri
geçmektedir, ancak ziyade olarak: Hz.Ömer (nadıyaiiahü anh) şöyle sordu:
'Geçen süre mi, yoksa
kalan süre mi?'
RasÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve selhm)\
"Kalan
süre..." dedi.
§Üçüncü rivayette de
şöyle geçmektedir:
Hz. Peygamber
(Sallallahü aleyhi ve seiiem) buyurdu ki:
"İslâm'ın çarkı
otuz beş sene normal dönecek, (ya da otuz altı veya otuz yedi), eğer herşeyi
bozarlarsa (sonra) onlara da helak yolu açılacaktır, ama dinleri ayakta kalırsa
onlar da yetmiş sene kalırlar."
Hz. Ömer (Radıyaiiahü
anh) dedi ki:
'Geçen süreyle mi,
yoksa kalan süreyle mi?'
RasÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem):
"Bilâkis, kalan
süreyle..."dedi.[278]
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/56.
[2] Sened:
Sahih: Müsned,
11/287," H.no:7850, Ibn Hıbbân, 1/184, H.no:153; VI1/59, H.no:4578-4579;
Benzer rivayet için bk.Müsned, 11/258, H.no:7502; 11/264, H.no:7580; H/268-269,
H.no:7629
a-Amr b. Âs'tan
(Radıyaliahü anh) şahidi için bkMüsned, IV/204, H.no: 17741;
b-Şifa bt. Abdullah'tan
(Radıyaliahü anhâ) şahidi için bk. Müsned,W372, H.no:26973, 26975; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XXIV/314-315, H.no:791, 793-794; Buhârî, îmân, 18; Hac, 4;
Müslim, îmân, 135; Tirmizî, Fedâilü'l-cihâd, 22, H.no:1658, (lıasen-sahîh);
Nesât, Menâsik, 4, H.no:2622; Cihâd, 17, H.no:3127-3128; îmân, 1,
H.no:4982-4983; Dârimî, Cihâd, 4, H.no:2398; Rikâk, 28, H.no:2741-2742;
Tayâlisî, Müsned, IV/252, H.no:2640; Abdb. Humeyd, s.460, H.no:1591.
c-Mâizet-Temîmî'den
(Radıyaliahüanh) şahidi için bk.Müsned, IV/342, H.no: 18911-'8912; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XX/344, H.no:8Û9-811.
d-Ebû Hüreyre'den
(Radıyaliahü anh) şahidi için hk.Müsned, 11/348, H.no:8563; Ma'mer b. Râşid,
XI/190, H.no:20296. Heysemî, râvîlerinin sahih ricali olduklarını belirtir.
Aynca 23/23.hadisin
tahricine bk.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/57.
[4] Sened:
Sahih: Müsned-. 1/16.
H.no:97. Tayâlisî, 1/34, H.no:30. Ahmed Muhammed Şâkir hadisin senedinde yer
alan Şehr b. Havşeb'in sika olduğunu söyledikten sonra, delilsiz olarak ileri
geri bazı kimselerin bu zat hakkında konuştuklarını da ifade etti. Müsned,
1/207 (kendisine âit tahricli nüsha). Muhakkik Türkî ise, Tayâüsî'nin
Müsned'ine yaptığı tahkikte Şehr'in Ukbe'den hadis işitmediğini iddia etmesine
rağmen hadisin sahih olduğunu ifade etti. İbn Ebî Hatim, Şehr b. Havşeb'in
nakilde bulunduğu hâlde kendilerinden hadis işitmediği hocaların isimlerini
verir. Abdullah b. Selâm, Ka'bii'I-ahbâr, Ebu'd-Dcrdâ, Amr b. Abese. Bu
zâtlardan rivayeti mürseldir. Bu zikredilenler arasında Ukbe'yi göremiyoruz.
Ek.Merâsıl, s.89-90. (Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi için 4/4.hadisin
tahricine bk.) Ebû Zer, Câbir ve îbn Mes'ud'dan (Radıyallahü anhüm) bu hadisi
mânâca destekleyen merfû' rivayetler de vardır. Bk.Buhârî, Cenâiz, 1; Müslim,
îmân, 150-151.
[5] Müsned, IV/148, H.no:17272: IV/152, H.no: 17314; İbn
Ebî Şeybe, Musannef, V/433; İbn Mâce, Diyât, 1, H.no:2618 (Bûsirî, hadisin
isnadının sahih olduğunu söyledi); Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-kebîr, 11/309;
XVII/339, 351: Beyhakî, Şuabü'l-îmân,\wi2A2.
[6] Yani, haksız olarak bir cana kıymadan...
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/57-58.
[8] Sened:
Sahih: Müsned,
V/245-246 İbn Mâce, Fiten, 12, H no-3973 Heysemi bu hadisin Ahme, Bezzar ve Tebarani
tarafından rivayet edildiği ancak senedinde
Şehr b. Havşeb’in
bulunduğunu bu zsatın ise zayıf
sayıldığını bazen hadislerinin Hasen
olsrak telaki edildiği belirtti.Benna ise ceyd
olduğnun Şehr b. HavşebYahya b. Main Ahmed b Hsanbel
ve idğer alimlerce sika sayıldfığını belirtti.(Şehr b. Havşeb hakkında
geniş bilgi için 4/4 hadisin tahricine
bk.)
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/58-62.
[10] Sened:
Sahih: Müsned, 11/362,
H.no: 8727; Ahmcd b. HanbePin oğlu Ebû Abdurrahmân (Abdullah) hadisin senedinde
geçen Abbâd b. Râşid'in sika olduğunu; fakat Hasan el-Basrî'nin, Ebû
Hüreyre'den (Radıyailahü anh) hadis işitmediğini ifâde etti. Heysemî de, hadisi
Ebû Ya'lâ'mn Müsned'mĞz, Taberânî'nin de el-Mu'cemü'l-evsat'mda rivayet
ettiğini, Abbad'm sadece Ebû Hatim tarafından sika sayıldığını, diğer
râvîlerİnin ise sika olduğunu belirtti. Bk.Mecma', a/345. Alımed Muhammed Şâkir
İsnadının sahih olduğunu belirttikten sonra "'hadis hafızlarının çoğuna
muhalif oiarak bu rivayet, Hasan-ı Basrî'nin Ebû Hüreyre'den (Radıyailahü anh)
hadis işittiğinin delilidir," demiştir. hk.Müsned, VIII/405 (kendisine ait
tahricli nüsha). Buhârî, Basrahlardan sayılan Saîd b. Hıyara'nm tercemesinde
"Abbâd b. Râşid - Hasan - Ebû Hüreyre1 senedini vermiş ve herhangi bir
inkıta ve zayıflığa işaret etmemiştir. Bk.e t-Târîhu 7-kebîr, III/469,
Trc.no:1561. İbn Ebî Hatim er-Râzî, Ahmed b. Habel'in Abbâd b. Râşid hakkında
"şeyh, sika, sadûk, sâlih. esbet" dediğini nakleder. Bk.el-Cerhu
ve't-ta'dîî, VI/79, Ti"c.no:406.
[11] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/62-63.
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/63-64.
[13] Sened:
Sahih: Müsned, 1/51-52,
H.no:367-368; Benzer rivayet için bk.I/27, H.no:184; 1/52-53, H.no:374-375;
Buhârî, îmân, 37; Müslim, îmân, 1, Tirmizî, İmân, 4, H.no:2613; Nesâî, îmân. 5,
H.no:4987; îbn Mâce, Mukaddime, 9, H.no:63: Ebû Dâvûd, Sünnet, 17, H.no:4695;
îbn Ebl Şeybe, VII/502, H.no:37558; Beyhakî, esSünenü'l-kübrâ, İV/324.
H.no:8393; X/203; l'tikâd. .M33;Ibn Mende, 1/121, 125, 127, 130, 134; Abdullah
b. Ahmed. Es-Sünne, 11/415, H.no:908: Mervezî, Ta'zîmü kadri's-Salât, 1/368,
H.no:363.
Bu hadis kader
konusunda 21/172.hadiste tekrar edilecektir. Ayrıca, Cibril hadisi er''n (Radıyallahü
anh) dışında, Ebû
Âmir el-Eş'arî (6/48.hadis), îbn
Abbas '.Ve Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anhüm) (8/50.hadis) de
rivayet edilmiştir. İ rİVâyette Ebû Hüreyre (Radıyallahü anh) ile
birlikte Ebû Zer'in (Radıyailahü anh)
ektedİr Ibn Hacer hadisin Enes'ten (RadryaUahü anh) de nakledildiğini
ifade etti. u'l-Bân, 1/155, Buhârî'nin SO.hadisinin şerhinde.)
[14] Bu cümle bazı şeylere işaret etmektedir:
a-İslâmî fetihlerin
çoğalacağı ve çok esir alınacağı,
b-Cariyelerin
kızlarından ve oğullarından kral ve kraliçeler çıkacağı anlaşılabilir.
Emevîler döneminde
cariyeler o kadar çoğaldı ki insanlar onlardan kaçtılar, Abbasilerde ise tam
tersi oidu. Bk.İbn Receb el-Hanbelî, Câmiu'l-ulûm ve'l-hikem 39; Muhammed b. Abdullah
ed-Dımyâtî, el-Cevâhir el-Lü 'lüiyye 49.
[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/64-67.
[16] Sened:
Sahih: Müsned, IV/I29, H.no:17I02; Benzer rivayet için bk.IV/164,
H.no:17432. Heysenıî, hadisin senedinde Şehr b. Havşeb'in varlığına dikkat
çekmiştir. Bk.Mecma \ 1/39-40. (Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi için
4/4.hadisin tahricine bk.) İbn Hacer hadisin hasen olduğunu ifade etti.
(Bk.Fethu'l-Bârî, 1/155, Buhârî'nin 5O.hadisinin şerhinde.) Ahmed b.Hanbel Müsncdinde
bu hadisin hemen akabinde ve her iki yerde de İbn Abbas'tan (Radıyaliahü
anhümâ) şâhid getirmiştir. (Bk.Müsned, IV/129-130, H.no:17103: IV/164,
H.no:17433) İbn Hacer'in ifade ettiği gibi hadisleri tek tek hasen kabul etmiş
olsak'bile şâhi'd ve mülâbîlerden oluşan bu rivayetler birbirini destekler ve
hadis sahih li gayrini derecesine yükselir.
[17] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/67-68.
[18] Sened:
Sahih: Müsned, 1/319,
H.no:2926. Heysemî hadisin senedinde Şehr b. Havşeb'in varlığına dikkat
çekmiştir. Bk.Mecma \ 1/38-39. (Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi için
4/4.hadisin tahricine bk.) İbn Hacer hadisin hasen olduğunu, Bezzâr'ın
Müsned'inde, Buhârî'nin Halktı ef'âli'l-ıbâd isimli eserlerinde Enes'ten (Radıyallahü
anh) de nakledildiğini ve bu hadisin de isnadının hasen olduğunu ifade etti.
(Bk.Fethu'1-Bâri, 1/155, Buhârî'nin 5O.hadisinin şerhinde.) îbn Hacer'in ifade
ettiği gibi hadisleri tek tek hasen kabul etmiş olsak bile şâhid ve
mütâblİerden oluşan bu rivayetler birbirini destekler ve hadis sahih İi gayrihi
derecesine yükselir.
[19] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/68-70.
[20] Sened:
Sahih:Müsned, II/426,
H.no:9469; Buharı, îmân, 37; Tefsîr, 31/2: Müslim, îmân, 5-7; Nesâî, (Hadw fi ,
O:4988 (Bir rivayette Ebû Hüreyre (Radıyallahü anh) ile birlikte Ebû Zer'in
radiyallahu anh) ismi zikredilmektedir);İbn Mace,Mukaddime, 9, H.no:64; İbn
Mende, I/151-153.İbn Ömer'den (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk.Taberânî,
el-Mu'cemül-kebîr, 'H.no:13581.
[21] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/70-71.
[22] Sened:
Hasen: Müsned,
IIJ/I34-135, H.no:I2322. İbn Ebî Şeybe, VI/159, H.no:3Û3î9; Ebû Yala,
V/301-302, H.no:2923; Deylemî, Firdevs, 1/115, H.no:393. Hadisin son kısmı Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh) de rivayet edilmiştir. Bk.Müslim, Birr, 32.
Heysemî hadisin Bezzâr tarafından da rivayet edildiğine işaret ettikten sonra,
scnedde yer alan râvîlerin sikalıklarmı te'yid etmiş, ancak Ali b. Mes'ade'nin,
İbn Hıbbân, Tayâlisî, Ebû Hatim ve îbn Maîn tarafından sika, diğer
münekkidlerce zayıf sayıldığını ifâde etmiştir. Bk.Mecma\ 1/52. Buhârî bu zât
hakkında "fîhi nazar" demek suretiyle olumlu veya olumsuz net bir
kanâat belirtmedi. Bk.et-Târîhu'l-kebîr, VI/294, Trc.no:2448. Mizzî ise, Ebû
Dâvûd ct-Tayâlisî'nin "Ali b. Mes'ade bize hadis rivayet etti, sika
biridir"; Yahya b. Maîn'in "sâlih"; Ebû Hatim'in "bir beis
yoktur" dediklerini nakletti. Bk.Tehzîbü'I-Kemâl, XXI/J29, Trc.no:4135.
[23] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/71-72.
[24] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/72.
[25] Sened:
Sahih: MiLmed, III/143,
H.no:12396; Benzer rivayet için bk.III/193, H.no:12945; Buhârî, İİim, 6;
Müslim, îmân, 10-11; Tirmizî, Zekât, 2, H.no:619 (Tirmizî hocası Muhammed b.
Ismâîl el-Buhârî'den naklettikten sonra hadisin "hasen-garib"
olduğunu fakat Enes'ten (RadıyaUahü anh) farklı kanallarla da nakledildiğini
belirtti. Ayrıca hocası Buhârî'nİn şöyle dediğini de nakleder.: "Bazı ilim
sahibi zatlar bu hadisten şu neticeyi çıkarmışlardır; âümin huzurunda hadis
kıraat ve arzı, tıpkı hadis semâı gibidir. Çünkü bu hadiste bedevi
Hz.Peygamber'e (Sallallahü aleyhi ve sellem) hadisi arz etmiş, Efendimiz
(Sallallahü aleyhi ve sellem) de ikrar etmiştir"; Nesâî, Salât, 4,
H.no:457; Sıyâm, 1, H.no:2089-2090; Ebû Dâvûd, Salât, 23, H.no:486; Dârimî,
Taharet, 1, H.no:656; İbn Hıbbân, 1/369, H.no:155; İbn Ebî Şeybe, VI/158-159,
H.no:30318; Ebû Yala, VI/8I, H.no:3333; EbÛ Avâne, Müsned, 1/302; Ebû Nuaym,
Müstahrec, 1/106, H.no:91; İbn Mende, 1/270-271, H.no:129; Makdisî, Muhtara,
VII/48; Abd b. Humeyd, 1/384, H.no:1285. Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahü anh)
şahidi için bk. Nesâî, Sıyâm, I, H.no:2091. İbn Abbas'tan (RadıyaUahü anhümâ)
şahidi için bk.Dâriml Taharet, 1, H.no:657-658.
[26] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/72-75.
[27] Sened:
Sahih: Müsned, T/162,
I-İ.no:1390; Mâlik, Kasr, 94; Bııhârî, îmân, 34; Savm, 1; Şehâdât, 26; Hiyei.
3; Müslim, îmân, 8-9; Nesâî, Salât, 4, H.no:456; Sıyâm, 1, H.no:2088; îmân. 23,
H.no:5025; Ebû Dâvûd, Salât, 1. H.no:391-392; Dârimî, Salât, 208, H.no:1586;
Ebû Nuaym, Müstahrec, I/I05, H.no:91; Beylıakh es-Sünenü's-suğrâ, 1/188,
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/361; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ.. 1/141; VI/536; Bezzâr,
III/148; İhn Mende. 1/279. Hadisin senedinde İmam Mâlik'in amcası olarak
zikredilen zât, Ebû Süheyl Nâfl' b. Mâlik'tir ve sika biridir. Bk.İbn Hıbbân,
Sikât, V/471, Trc.no:5773. Ayrıca İmam Buhârî herhangi bir değerlendirmede
bulunmadı. Onun bu yaklaşımı zayıf olmadığının işaretidir.
Bk.et-Târîhu'l-kebîr, VTII/86, Trc.no:2276. Babası Mâlik b. Ebî Âmir el-Asbahî
ise tabiînden olup, bu zât da sikadır. Bk.İbn Hıbbân, Sikât, V/383,
Trc.no:53I0.
[28] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/75-77.
[29] Sened:
Sahih: Müsned
Rno:19926- Benzer rivayet için bk.V/3, H.no: 19907; V/4, H.no: 19920; s.351 H
".^ no:19896; Ma'mer b. Râşid, XI/130. H.no:20115; İbnü'l-Mübârek, ZüArf,
H-no-'^g10/9,87' lVe™'"' Zekât' ]' H-no:2434; 73, H.no:2566;
es-Sünenü'l-kübrâ.. 11/43, 969 To36- R ^;fi6dn' I/189' H.no: 160; Taberânî,
el-Mu'cemii'l-kebîr, XIX/407 426, H.no: Rûvânî bü'l-îmân, V11/40, H.no:9376;
Mervezî, 7o'zîm, 1/410, Il.no:402;Rüyani, Müsned, II/111-112, H.no:917-918.
[30] Bu söz, sahabenin güzel sözlerinden birisidir ve bu
hadislerde sahabenin teslimiyet izleri görülmektedir:
• 'Şu anda Allah ve
Rasûiünün öğretecekleri dışındakilere aklı ermeyen bir kişi olarak buraya
geldim.'
• 'Allah ve Rasûlü daha
iyi bilir.'
• 'Annem babam sana feda olsun, ey Allah'ın Rasûlü!'
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/77-78.
[32] Sened:
Hasen: Müsned, IV/1İ-12,
H.no:16138; Heysemî, senedinde
Süleyman b. Musa'nın U tuğunu, bu zâtın ise İbn Maîn ve
Ebû Hatim tarafından sika, diğerleri tarafından da ?W sayıldığını ifâde
etti. Bk.Mecma', 1/53-54;
Îbnü'l-Mübârek, Zühd, s.31, .no:12l;Taberânî, Müsnedü'i-Şâmiyyîn,
1/346, 602.
[33] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/78-80.
[34] Nasr, 110/1-3.
[35] Geniş bilgi için bk. İbn Kesir,
es-Sîretü'n-Nebeviyye, 11/299-348.
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/80.
[37] Sened:
Sahih: Müsned, 1/228,
H.no:2020. Benzer rivayet için bk.I/361, H.no:3406-3407. Hadisin içki
çeşitlerinin yasaklanışı ile İlgili bölümüyle ilgili rivayetler için bk.Müsned,
1/27, H.no:185; '«, H.no:260; 1/50, H.no:360 (Bu rivayet aynı zamanda İbn
Ömer'den - Radıyallahii anhae şahittir); 1/83, H.no:634 (Bu rivayet de aynı
zamanda Hz.AIi'den - Radıyallahü anh -Şahittir); 1/228, H.no:2009; 1/229,
H.no:2028; 1/274, H.no:2476; 1/276, H.no:2499; 1/304, "no:.772; 1/304,
H.no:2769; Buharı, îmân, 40; İlim, 25; Mcvâkît, 2; Zekât, 1; Farzu'l-unıus, 2;
Meğâzî, 69; Edeb, 98; Haberu'l-vâhid, 5; Tevhîd, 56; Müslim, îmân, 23-25;
ırmızı, imân, 5, H.no:2614; EbÛ Dâvûd._ Eşribe, 7, H.no:3692; Nesâî, îmân, 25,
H.no:5028: -^utenü'l-kübrâ, IH/235, H.no:5202; İbn Ebt Şeybe, VI/413, H.no: 32499; Taberânî, el-
«cemu'l-kebîr, XII/224, H.no:12954;
Beyhakî, Şuabü'l-îmân, IV/60,
H.no:4328; İbn "ende, 1/387, H.no:223.
[38] Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, 1/185.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/81-82.
[39] Sened:
Sahih: Müsned, VI/383,
H.no: 27031-27032. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/209, H.no: 473. Ahmed b.
Hanbef bu hadise, veda haccından hemen önce Müslüman oian ve Hz.Ali'den
(Radıyallahü anh) sonra vefat eden "İbnü'l-Münteflk el-Kaysî'nin
(RadıyaUahü anh) hadisi'' başlığı altında Müsncd'de yer vermiştir. Hadis
"müphem sahâbilcr" başlığı altında Muğîre b. Abdullah'ın babası
Abdullah el-YeşküiTden nakli ile tekrar edilmiş, soruyu soran şahsın ismi
belirtilmemiştir (Hadis için bk.Müsned, V/372-373, H.no:23057). Müsned'in
"Abdullah el-Yeşkürî'nin bir adamdan O'nun da Hz. Peygambcr'den
(Sallailahü aleyhi ve sellem)" adlı bir başka başlığı altında hadis tekrar
edilmiştir. (Bk.Afiw«erf, III/472-473, H.no:l 5826-15828.)
Yine benzeri bir hadis,
"müphem râvîler" başlığı altında yer alması gerekirken, sebebini
anlamadığımız bir şekilde "Dırâr b. el-Ezver'in (Radıyallahü anh)
hadisleri" arasına eklenmiştir. (Hadis için bk.Müsned, IV/76-77,
H.no:16651 (Âmir Hasan Sabri bu hadîsin isnadının zayıf olduğunu söyler. Bk.
Zevâidu Abdillah b. Ahmed b. Hanbel fi'l-Müsned, H.no:l. Mıığire b. Da'd b.
cl-Ahram hakkında îbn Ebî Hatim sükût eder; İbn Hıbbân İse Sikal'ta zikreder.
Bk.el-Cerh, VIII/223; Sikât. VII/463. Heysemî de Taberânî ve Abdullah b. Ahmed
b. Hanbel tarafından rivayet edildiğini belirtir. Bk.Mecma', 1/43); Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/211, H.no: 476). Ancak bu rivayette Muğîre'nin babası
Sa'd b. el-Ahram (Rabîa) olarak zikredilmiş ve burada "Muğîre babasından
veya amcasından nakletti" şeklinde râvî Şu'be'nin şekkİ bulunmaktadır.
Üstelik bu rivayette Hz.Peygamber'e (Sallailahü aleyhi ve sellem) soru soran
baba (Sa'd b. el-Ahram (Rabîa)) veya amca (Abdullah b. el-Ahram (Rabîa))'dır.
(Abdullah b. Sa'd b. el-Ahram'dan sadece Muğîre'nin babası Abdullah b. Sa'd
rivayette bulunmuştur. Bk.İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, ITI/171, Trc.no:2809).
İbnü'l-Esîr. Sa'd b. el-Ahram el-Yeşkürî'nin sahabe olup olmadığında ihtilafın
bulunduğunu açıklamıştır. Bk.Üsdü'l-ğâbe, 11/417, Trc.no: 1962. (Abdullah b.
Sa'd b. el-Ahram Ebü'l-Muğîreel-Yeşkürî için de Bk.İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-ğâbe,
TII/397, Trc.no:3207). İbn Hacer el-Askalânî Buhârî'deki hadisin şerhinde
Muğîre b. (Abdullah b.) Sa'd b. el-Ahram'ın babasından naklinin yanlış olduğunu
belirtmiş, doğrusunun Muğîre b. Abdullah el-Yeşkürî'nin babasından nakü
olduğunu ifade etmiştir. (Bk.Feîhu 'l-Bârî, III/337).
Bu konuda sahâbi olduğu
ihtilaflı olan bir isim daha zikredilmektedir (Abdullah b. el-Müntefık e!-Yeşkürî:
Kendisinden sadece oğlu Abdullah rivayet etti.) İbnü'l-Esîr, bu isimlerin her
birinin aynı şahıs olma ihtimâlinin bulunduğunu belirtir. (Bk.İbnü'l-Esîr,
Üsdü'l-ğâbe, 111/398, Trc.no:3209)
Ebû Eyyûb el-Ensârî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.Müsned,V/4\7, H.no:23429; V/418, H.no:23440;
Bahân, Zekât, 1; Edeb, 10; Müslim, îmân, 12-14; Nesâi, Salât, 10, H.no:466; Ebû
Avâne, 1/16, H.no:3. Bu hadisin Yen'akİd b. Yezid'dcn (Radıyallahü anh) şahidi
için bk.Taberânî, el-Mu'cemü'l-kehîr, XIX/440. H.no: 1069; (bu iki rivayette de
soruyu soran şahsın İsmi belli değildir.) Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh)
şahidi için bk.Müsned, 11/342-343, H.no:8496. Ahmed Muhammed Şâkir burada ismi
belirtilmeyen soru sahibinin İbnü'l-Müntefık olduğunu ifade etti. (Bk.Müsned,
VIIT/336 -tahkikinde-) Buharı, Zekât. 1; Müslim, îmân, 12. Bu hadisi 19/61.
hadisle karşılaştırınız. Cerîr b. Abdullah el-Becelî de Hz. Peygamber'e
(Sallailahü aleyhi ve sellem) bİatta bir şart koşmasını İstemiş, O (Sallailahü
aleyhi ve sellem) da benzer bir şart koşmuştur. Bk.Müsned, IV/357, H.no: 19054;
IV/363,H.no: 19116.
Heysemî,
Îbnü'l-Müntefık el-Kaysı'den (RadıyaUahü anh) gelen rivayetin senedinde
Abdullah b. Ebî Akıl el-Yeşkürî'nin bulunduğunu ve bu zatın kendisinden sadece
oğlu Muğîre'nin nakillerde bulunduğunu ifade etti. (Bk. Mecma', 1/43) Muğîre b.
Abdullah el-Yeşkürî ise sikadır. Müslim'in Sahih'inde hadisleri vardır. Ayrıca
Heysemî, Muğîre b. Sa'd'ın baba veya amcasından rivayetinin Ahmed b. Hanbel'in
oğlu Abdullah'ın ziyâdesi olduğunu belirtti. (Bk.Mecma', T/43).
Müzdelifc ve Arafat
arasında iken benzer bir sorunun Sahr b. el-Ka'kâ' el-Bâhilî (Bk.İbnü'1-Esîr,
Üsdü 'l-ğâbe, 111/13, Trc.no:2492) tarafından sorulduğu da rivayet edilmiştir.
Bk.Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/27, H.no: 7284; Ahmed eş-Şeybânî, el-Âhâd
ve 7-mesânî, 11/458, H.no: 1259. İbn Hacer bu hadisin isnadının hasen olduğunu
ifade etti. Bk.Fethu'l-Bârî, III/337. Heysemî ise bu hadisi Süveyd b. Huceyrin
dayısından naklettiğini soruyu soranın ise dayısı (Sahr b. el-Ka'kâ' el-Bâhilî)
olduğunu, senedinde bulunan Kuzâa b. Süveyd'in İbn Main ve diğer münekkidlerce
sika, Buhârî gibi âlimlercc de zayıf savıldıSmı belirtti. Bk.Mecma;
1/44-45.
[40] Muhammed b. Cuhâde rivayete şöyle devam etti;
[41] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/82-86.
[42] Sened:
Sahih: Müsned, IV/114,
H.no:16964; Benzer rivayet için bk.IV/385, H.no:19328. İbn Mâce, Cihad, 15,
H.no:2794; İbn Htbbân, 1/377, H.no:16Û; Ma'mer b. Râşid, XI/127, 190-191;
Abdurrezzâk, Musannef, III112, H.no:4843; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 1/56, H.no:22;
VI /242, H.no:8014; Kitâbü'z-Zühdü'l-kebîr, U/274, H.no:706; Mervezi, Ta'zîm,
1/401, H.no:392; H/604, 607, H.no:644, 647; Müsnedü'l-Hâris, 1/158, H.no:13;
Abd b, Hutneyd, 1/124, H.no:300-301; İbn Ebî Âsim, Kitâbüz-Zühd, 604. Heysemî,
senedinde Şehr b. Havşeb'in bulunduğunu, zayıflığına rağmen sika sayıldığını
ifade etti. Bk.Mecma\ 1/54, 61. Heysemî'nin belirttiği bu durum Şehr'in de yer
aldığı mükerrer rivayetlerden biri içindir. Bennâ'nın tercih ettiği bu senedde
Şehr yoktur. (Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi için 14/14. hadisin tahricine
bk.)
Amr b. Abese
(RadıyaUahü anh), İbn Mâce'deki rivayette (Cihâd, 15, H.no:2794) Cihâdla ilgili
soruyu kendisinin sorduğunu ifade etmektedir. Bûsirî ise Zevâidinde İbn
Mâce'nin senedinde yer alan Muhammed b. Zekvân'm zayıflığı sebebiyle hadisin
zayıf olduğunu söylüyor. Hâlbuki senedinde Şehr b. Havşeb bulunmaktadır.
Buradan hareketle şöyle bir sonuca varılabilir. Bûsirî'ye göre, Şehr zayıf
değildir.
Câbir'den (RadıyaUahü
anh) şahidi için bk.Müsned, III/300, H.no:i4144; Müsned, m/302, H.no:14167;
Müslim, Müsâfirûn, 164-165. Abdullah b. Hubşî el-Has'amî'den (RadıyaUahü anh)
şahidi için bkMiisned, ITT/411-412, H.no:15337; Ebû Dâvûd, Vitir, 12, Rno:1449;
Nesâî, Zekât, 49, H.no:2524; Dârimî, Salât, 135, H.no:1431; Beyhakî'
e*-Sünenü'l-kübrâ, VI/81, IX/272, X/273.
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/86-88.
[44] Sened:
Sahih: Müsned,
V/368-369, H.no:23021; îbn Ebî Şeybe, V/242, H.no:25672; Buhâri, el-Edebü
l-müfred, s.372, H.no:1084; Ebû Dâvûd, Edeb, 127, H.no:5177; Beyhakî, es-Sünenü
V-kübrâ, VIII/340; Heysemî, ricalinin sika imamlardan oluştuğunu ifade etti.
Bk. Mecma\ 1/42-43.
[45] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/88-89.
[46] Sened:
Hasen: Müsned, IV/359,
H.no:19076; Benzer rivayetler için bk. IV/357, H.no: 19059; IV/362. H.no:19llO;
Tayâlisî, 11/54-55, H.no:704 (muhtasar olarak): İbn Ebî Şeyhe, 111/13, H.no:
11628; Humeydî, 11/353. H.no:808: İbn Mâce, Cenâiz, 39, H.no:1555; Mervezî,
Ta'zîm, 1/412-415, H.no:406; Tabcrânî, el-Mu'cemü'l-kebir, 11/317-320, H.no:
2319-2329: Beyhakî, Şuabü'l-îmân, IV/54-55. H.no:4318; Heysemî, senedinde Ebû
Cenâb'ın tedlis ve an'ane yaptığını ifade etti. Bk. Mecma', 1/41-42. İbn Haccr,
senedde yer alan Zâzân Ebû Ömer el-Kindî'nin saduk olduğunu ve irsal yaptığını,
ayni zamanda Şiîiiğinin bulunduğunu ifâde etti. Bk. Takrîb. Trc.no:1976. Zehebî
ise, sika olduğunu söyledi. Bk.Kâşif, Trc.no:i603. Bennâ, hadisi Hatîb
el-Bağdâdî'nin Câbtr'den (Radıyailahü anlı) rivayet ettiğini (Bk.II/340-341,
Trc.no:845 -Muhammcd b. Abdülmelik'in terccme-i hâlinde-), ayrıca İbn Ebî
Hatim'in Tefsirinde, Hâkim et-Tirmizfnin Nevâdiru'l-ıısû/'ünde (Bk.IV/209) İbn
Abbas'tan (Radıyailahü anhümâ) nakledildiğini, senedi verilen bu hadiste tedlis
bulunduğu için Nesâî ve Dârekutnî tarafından da zayıf sayıldığını belirtti.
Uk.Bülûğu'l-emânî, 1/17. Hadis İçin şu eserlere de bakılabilir: Suyûtî, Esbâbü
vürûdi'l-hadis, I/î 13-115, no.60; İbrahim el-Huseynî, el-Beyan ve 't-ta 'rîf,
11/182; Hadisin şâhidleri için bk. Buhârî, Cihâd, 13 (Berâ'dan -Radıyailahü
anh- nakledildi); Müslim, İmâra, 144; Tirmizî, Cenâiz, 53, H.no:1045 (Sadece
kahirle ilgili bölümü İbn Abbas'tan (Radıyailahü anhümâ) rivayet edildi), özet
olarak şu söylenebilir: Müsned'dc zikredilen hadis, bu senedi ile zayıftır.
Ancak, kaynaklarına işaret ettiğimiz şâhidler, hadisi kuvvetlendirmektedir.
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/89-93.
[48] İbn Hacer,-
Fethu'1-Bârî, III/213; Nevevî, Şerhıı Sahihi Müslim,
VII/34" Azimâbâdî, Avnü 7- Ma 'bûd,
VIII/286-287.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/93.
[49] Sened:
Sahih: Müsned
H/342-343, H.no:8496; Buharı, Zekât, I; Müslim, îmân, 15; İbn Huzeyme, IV/12;
Beyhakî, es-Sünenü't-kübrâ, IV/83, H.no:7029. Ahmed Muhammed Şâkir. bedevinin
Ibnü'l-Müntefık olduğunu söyledi. Bk.VIIl/336 (tahkiki). Bu rivayeti
15/57.hadis ile karşılaştırınız. Benzer bir rivayet Ebû Eyyûb el-Ensâri'den
(Radıyaiiahu anh) rivayet edilmiştir. Bk. Müslim, îmân, 12-14. Câbir'den
(Radıyallahü anh) gelen bir rivayette ise, soru soran şahıs Nu'mânb. Kavkâl'dır
(Radıyallahü anh). Bk. Müslim, îmân, 16-18.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/93-94.
[51] Sened:
Sahih: Müsned,
11/92-93, H.no:5672; Benzer rivayetler için bk.II/143, H.no:6301; 11/26,
H.no:4798; 11/120, H.no:60I5; îmân, 1; Müslim, îmân, 22; 7>mfef, îmân. 3.
H.no:2609; Nesâî, îmân, 13, H.no:4998; es-Sünenü'l-kübrâ, VI/531, H.no:11732;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/309, H.no:13203: XII/4I2, H.no:13518;
el-Mu'cemü'l-evsat, III/442, H.no:2951; VII/273-274, H.no:6529; VI1/146,
H.no:6260 (Bu eserdeki rivayetlerin hepsi de ibn Ömer'den -Radıyallahü anhümâ-
naklediidi); ibn Hıbbân, 1/188, H.no: 158; IV/294, H.no: 1443 (İbn Ömer'den
-Radıyallahü anhümâ- rivayet edildi): İbn Huzeyme, 1/159, H.no:308-309, IH/187,
H.no: 1880; Ebû Nuaym, Mtistahrec, T/109-110, H.no:98-102: Beyhakî.
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/358, H.no:1561; IV/81, H.no:7013; IV/199, 7680;
Şuabü'l-îmân, III/288, 428, H.no:3567, 3972; Humeydî, 11/308, H.no:703; Ebû
Ya'lâ, X/164, H.no:5788; Abd b. Humeyd, 1/261. H.no:823. Heysemî, Ebü'l-Esved
ve Bereke b. Ya'lâ et-Temîmî'yi tanımadığını belirtti. Bk.Mectna', VII1/44.
Ancak İsmi verilen râvîler Ebü'l-Esved değil, Ebû Süveyd; diğeri de et-Temîmî
değil, et-Teymî'dir. Sehven veya hatâen böyle yazılmış olabilir.
[52] Kelimenin lafız anlamı; ',..helal saydın,7
şeklindedir. Ancak anlaşılması için Türkçeye, '...cesaretinde bulundun,' olarak
terceme edildi.
[53] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/94-95.
[54] Sened:
Sahih: Müsned,
lV/363-364, Hjio:19117; Benzer rivayet için bk.IV/364, H.no:19123. Taberânî,
el-Mu 'cemü 'l-kebîr, 11/326-327, H.no:2363-2368; el-Mu 'cemü 's-sağîr, It/60,
H.no:782; Ebû Ya'lâ, XIIl/489, 496, H.no:7502, 7507; İbn Abbas'tan (RadıyaUaim
anhümâ) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/I74, H.no: 12800. Ebû
Ya'lâ ve Taberânî'nin de bu hadisi rivayet ettiğini vurgulayan Hcysemî, Ahmed
b. Hanbel'in senedinin sahih olduğunu açıkladı. Bk. Mecma', 1/47.
[55] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/96.
[56] Sened:
Sahih: Müsned,
IV/200-201, H.no:I7717. Münzirî, hadisin Ziyâd b. Nuaym el-Hadramî tarafından
mürsel olarak rivayet edildiğini, senedinde ise İbn Lehîa'nın bulunduğunu,
ayrıca hadisin Umara b. Hazm (Radıyctîîahü anh) tarafından da merfû olarak
nakledildiğini belirtti. Bk.Terğîb, 1/216, 308, H.no:822, 1139. Burada şunu
eklemekte fayda var: Münzirî, Ziyâd'i ya sahâbî olarak görmüyor ya da bunun
sahâbî mürseli olduğunu kastediyor. Heysemî, hadisin Taberânî'nin el-Mu 'cemü
'l-kebîr'inde de rivayet olunduğuna ve Ahmed b. Hanbel'in isnadında İbn
Lehîa'nın bulunduğuna dikkat çeker. Bk. Mecma', 1/47.
Ebû Abdurrahman
Abdullah b. Lehîa b. Ukbe el-Hadramî el-Mısrî hakkında İbn Hacer,
"Sadûktur. Kitapları yandıktan sonra ihtitât etti. İbnü'l-Mübârek ve
İbnü'l-Vehb'in kendisinden rivayetleri daha doğrudur. Müslim'in ricalinden
biridir," der. Bk. Takrîb, Trc. no.3563. Zehebî ise zayıf sayıldığını
İfade eder ve Ebû Dâvûd kanalıyla Ahmed b. Hanbel'in bu zât hakkında şöyle
dediğini nakleder: "Çok hadis rivayet etmiştir, zabt ve itkânında Mısır'da
O'nun gibi kim vardır?" Bk.Kâsif, Trc. no.2934. Kâşifin haşiyesinde
Ebü'1-Vefâ: "İhtilât tarihinin h. 169 veya 170 yılları olduğu için bu
tarihten önceki rivayetleri makbuldür. Sonrakiler merdûd ve zayıftır'der. Buna
göre, h. 174 yılında vefat eden İbn Lehîa'nın 4-5 yıllık dönemdeki
rivayetlerinin iyi bir tetkik ve araştırmaya tabî tutulması gerekliliği
kanaatine varılabilir. İhtilâfından önce kendisinden hadis nakleden râvîler
şunlardır: Evzaî, Şu'be, Süfyân es-Sevrî, Amr b. el-Hâris... Bu râvîler İbn
Lehîa'nın kitapları yanmadan yani ihtilâtmdan önce vefat eden kişilerdir. Yine
Abdullah b. Mübarek, Abdullah b. Vehb, Abdullah b. Mesleme el-Ka'nebî ve
Abdullah b. Yezîd el-Mukrî ise ihtilâtmdan sonra İbn Lehîa'dan nakilde
bulunmadılar. Rivayetlerine son verenler arasında Kuteybe b. Said, Velid
b. Mezîd el-Beyrûtî ve
Abdurrahman cl-Mehdî de sayılabilir. Bk.îbn Hacer, Lisânü 'İ-Mîzan, I/10.
[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/96-97.
[58] sened:
Sahih: Müsne'd, 1/97,
H.no:758; Benzer rivayeti için bk.I/133, H.no:l 112 (Bu rivayette Hz Ali »e Kıb
parasında müphem bir râvî bulunmaktadır). Abdullah b. Ahmed, es-Sünne. 11/390.
no:845; Tirmizî, müphem râvî bulunmayan rivayeti tercih etti.
BkSünen Kader 10 H.no:2145; ibn Mâce, Mukaddime, 10,
H.no:81; İbn Hıbbân, 1/201-202 H nol78 (Heysemî' Mevarıd, 1/125, H.no:23); Ebû
Ya'lâ, 1/290, 438, H.no:352, 583; Hâkim
Müıtedrek 1/8?' "-no:90, 92;
Makdisî, Muhtara, 11/64-66, H.no:440-444; Bezzâr, III/1I6 H no-904- Abd b tiumeyd, 1/54, H.no:75;
Lâlkâî, Vtikâdü ehli's-sünne, IV/620, H.norl 105; İbn Ebî Âsim, es-y£me>
II/43°- H.no:887; Bennâ senedinin ceyyid olduğunu belirtti. Bk.Bülûğu 1-emânî,
1/80.
[59] Lafız mânâsı, 'hak //e,'dir.
[60] (Hz. Alî'den (Radıyallahü anh) gelen diğer rivayet;)
Rasûluliah (Sallallahii aleyhi ve sellem) şöyle dedi: " Bir kişi şu dört
şeyi kabul etmedikçe iman etmiş olmaz; Allah'a ve beni gerçeklerle gönderenin
Allah olduğuna iman etmesi, ölümden sonraki dirilişe, ayrıca hayır ve şer
yönleriyle Kadere İnanması gerekir. "
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/97-98.
[61] Sened:
Sahih: Müsn'ed, V/224,
H.no:21849. Taberânî, el-Mıı'cemül-kebîr, 11/44, H.no:I233-1234; Hâkim,
Müstedrek, IT/89, H.no:242I; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, IX/20; Suabü'l-îmân,
III/187, 3296; Mervezî, Ta'zîm, 1/440, H.no:451; İbn Asâkîr, Târîhu Dımask
X/309. Heysemî "Ahmed b. Hanbcl'in râvîleri sika kabul edilen
kimselerdir," dedi. Bk. Mecma', 1/42.
[62] Lafız manası
niçin' dir. Anlaşılması için 'nasıl' şeklinde terceme edildi.
[63] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/98-99.
[64] sened:
Sahih: Müsned, 1/233,
H.no:2071. Buhârî, Zekât, 1, 41, 63; Mezâlim, 9; Meğâzî, 61, Tevhîd, 1; Müslim,
îmân, 29; Ebû Dâvûd, Zekât, 5, H.no: 1584; Tirmizi, Zekât, 6, H.no: 625; Nesâî,
Zekât, 46, H.no: 2520; es-Sünenü'l-kübrâ, 11/30, H.no:2301; İbn Mâce, Zekât, 1.
H.no:1783; Dârimî, Zekât, 1, H.no: 1622; 9, H.no:1638; Abdürrezzâk, Musannef,
V/215-216, H.no:9420; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/426, H.no:12207;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, IV/96* H.no:7068; VII/7, H.no:12907, 12915;
Şuabü'l-îmân, I/I01, H.no:88; IH/185, 186, H.no:3292; İbn Ebî Şeybe, 11/353,
H.no:983I; 11/362, H.no:9918; Dârekutnî, Sünen, 11/135-136, H.no:4; Ebû Nuaym,
Müstahrec, 1/114, H.no:110; İbn Htbbân,\W26S, H.no"5058- İbn Huzeyme,
IV/23, 58. H.no:2275, 2346; İbn Mende, îmân, 1/252-253, H.no-'l 16-117-
Adenî I/I41,H.no:76.
[65] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/99-100.
[66] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/100.
[67] Sened:
Sahih: Müsmd, 11/379,
H.no:8910; Benzer rivayet için bk. 11/445, H.no:9709-97I0; Buhân, îmân, 3;
Müslim, îmân, 38, 57; Tirmizî, îmân, 6, H.no:2614 (hasen-sahİh); Nesâî, îmân,
16, H.no: 5001-5003; Ebû Bâvûd, Sünnet, 15, H.no:4676; îbn Mâce, Mukaddime, 9,
H.no:57. Bir sonraki (27/69.) hadise bk.
[68] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/100.
[69] Sened:
Sahih: Müsned, 11/414,
H.no:9332; A/a'mer b. Râşid, XI/126-127, H.no:20105; Abdullah b. Ahmed,
es-Sünne, 1/375; Buharı, îmân, 3; el-Edebü 'l-müfred, s.209, H.no:598; Müslim,
îmân, 38, 57; Tirmizî, îmân, 6, H.no:2614; Mwâ?, îmân, 16, H.no: 5001-5003; Ebû
Dâvûd, Sünnet, 15, H.no:4676; îbn Mâce, Mukaddime, 9, H.no:57; îbn Htbbân,
1/192-193, 202, 207, H.no:166-167, 181, 191; îbn Ebl Şeybe, V/212, 305,
H.no:25339, 26343; VI/169, H.no:30416; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/127, H.no: 147;
Taberânî, el-Mu'cemü'1-evsat, V/359, H.no: 4709; VI1/484, H.no:6958; IX/462,
H.no:8999; Beyhakî, Şuabü'-îmân, 1/33, H.no:2; î'tikâd, 1/177; Hallâl,
es-Sünne, III/586; İbn Mende, îmân, 1/297, H.no:147.
[70] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/100-101.
[71] Beyhakî'nin söz konusu eseri, bu konuda hazırlanan en
hacimli hadis kitabıdır. Kendisi burada hadisleri senedleriyle rivayet etmiştir
ki bu da kitabin bir başka orijinal tarafıdır. Beyhakî, eserinde imanın
bölümlerini 7 cilde yayarak 77 kısımda incelemiştir, bu kıymetli eserin de
mutlaka Türkçeye terceme edilmesi gerekir.
Ayrıca Abdülcelil b.
Musa el-Kasrî'nin (v.608/1211) Şuabü 'l-îman isimli iki ciltlik eseri de bu
konuda muhtasar bir çalışmadır.
[72] Beyhakî, Şuabu 'l-îman, 1/35-36.
[73] Örnekler için bk.
• Ey İman edenler... /
eğer mü'minseniz... / iman edenler...
• Sizden birisi iman
etmiş olmaz, tâ ki... / kim Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsa.../
imandandır... /... imanın yansıdır /... bizden değildir...
[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/101-103.
[75] Sened:
Hasen: Müsned,
IV/182-183, H.no:17566, 17568; Tirmizî, Edeb, 76, H.no: 2859 (garib); Hâkim,
Müstedrek, 1/144, H.no:245; Râmehıırmuzî, Emsâîü'l-hadîs, 1/14, H.no:3; Beyhakî,
Şuabii'l-îmân, V/445, H.no:7216; İbn Ebî Âsim, es-Sünne, 1/14, H.no:18;
Mervezî, 1/11, H.no:!6; DeySemî. Firdevs, 11/429, H.no:3885. Münzirî, hadisin
İbn Mes'ûd'dan (Radıyaliahü anh) rivayet olunduğunu belirterek Rezîn'e nisbet
ettikten sonra Ahmed ve Bezzâr tarafından da hasen bir ynila nakledildiğini
söyledi. Bk. Terğîb, fil/171, H.no:3537- Bennâ, senedinin ceyyid olduğunu
belirtti. Bk.Bülûğtı'î-emâni, 1/84. Hadisin senedinde yer alan Hasan b. Sevvâr
için İbn Hacer "saduk" ifadesini kullanır. Bk.Takrîb, Trc.no:I247.
Aynı şekilde Muâviye b. Sâiih için de "sadûk" tabirini kullanır. Bk.
Takrîb, Trc.no:6763.
[76] (Nevvas'tan -Radıyaliahü anh- bir başka rivayet;)
Rasûluüah (Sallallahü aleyhi ve selkm) bana şöyle dedi: "Allah 'doğru
yolun1 anlaşılması için bir misal verir, (bu misalde) yolun iki yanı duvarlarla
kaplıdır, duvarlarda açık kapılar ve kapıların üzerinde perdeler bulunmaktadır.
Yolun başında bir daveîçi (bu yola) çağırır, yolun ortasındaki bir başka
davetçi de (yolda yürümeye) çağırır. Allah sizi cennete çağırır ve dilediğini
doğru yola iletir. (Dikkat edin!) Yokm ikt tarafındaki duvarlar Allah'ın
hududları/sınırlarıdır, Allah'ın perdeleri açılmadıkça sınırlarından çıkılmaz.
Yolun içindeki davetçi de Allah'ın !ıer Müslümanm kalbine yerleştirdiği nasihatçı
(imandır)."
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/103-105.
[77] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/105.
[78] Sened:
Sahih: Müsned,
III/413,' H.no:15354; İkinci rivayet için bk. 111/413, H.no:15355-15357; Ma'mer
b. Râşid, XI/128, H.no:20111; Müslim, İmân, 62; Tirmizî, Zühd, 61, H.no: 2410
(hasen-sahih); İbn Mâce, Fiten, 12, H.no:3972; Dârimî, Rikâk, 4,
H.no:2713-2714; Taberânî, el-Mıt'cemü't-kebîr, VII/69, H.no:6396, 6397; İbn
Hıbbân, 11/146, H.no:938; VI1/482-483, H.no:5668-5670, 5672; Hâkim, Müstedrek,
İV/349, H.no:7874; İbn Mende, 1/287, H.no:141. 156.
[79] (Bir rivayette: Senden sonra)
[80] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/106.
[81] Sened:
Hasen: Müsned, 1/387,
H.no:3672. Bezzâr, V/392, H.no:2Ü26; Taberânî, el-Mu'cemül-kebîı; X/227,
H.no:10553; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, İV/396, H.no:5524; Adenî, İmân., 1/127,
H.no:64: Mervezî, Ta 'zîm, 11/591; Münzirî bu hadisin bir kısım âlimler tarafından
hasen kabul edildiğini ifade etti. Bk.Terğîb, 11/347, H.no:2671; Heysem!
hadisin Bezzâr tarafından rivayet edildiğini ve mechûl râvîlerin bulunduğunu
belirtti. Bk.Mecma\ X/292. Eserinin bir başka yerinde ise râvî!erinin bir
kısmının "mestur" olduğunu söylemiş, "ama yine de
sikadırlar" dedi. Bk.Mecma ', 1/53. Ahmed Muhammcd Şâkir ise İbn Hacef in
Mecmaıt 'z-zevâid'in elinde bulunan bir nüshasına kendi el yazısıya
-"Râvilerînin hepsi ma'rûftur," kaydını düştüğünü ifade etti. Bk. Müsned,
111/539 (tahkiki).
Râvîlerİnden Sabbâh b.
Muhammed b. Ebî Hâzini ei-Beceiî cl-Ahmcsî hakkında İbn Hıbbân "Sika
râvîlerin adını kullanarak mevzû haber nakledenlerden biridir" ifadesini
kullanarak çok zayıf saydı. Zehebî ise, İbn Mes'ûd'un (Radıyullahü anh) sözlerinden
sadece ikisini merfû yaptığını söyledi. (Bk.Zehebh Mizânil'l-i'tidâL III/420.
Trc.no:3853) Ahmed Muhammed Şâkir ise bu görüşün çok aşırı olduğunu belirtti.
Bk. Müsned, III/538 (tahkiki). Ukaylî bu zât hakkında "Hadis rivayetinde
hata eder ve mevkuf haberleri merfû yapardı," dedi (Bk. Duafâ, 11/213,
Trc.no:750. Bk. Müsned, 1/387, H.no:3671-3672 (tahkiki). Buhârî, Mürre'den
hadis naklettiğini ifâde ederek burada metni zikredilen hadisi örnek olarak
verdi. Ohimlu veya olumsuz herhangi bir tenkide tabî tutmadı. Bk.
et-Târîhu'l-kebit; IV/313, Trc.no:2957; Aynı şekilde Râzî (Bk.el-Cerhu
ve't-ta'dîL IV/441, Trc.no: 1937). İbn Hacer (Bk.Lisânü'l-mîzân, VI1/247,
Trc.no:3337) ve Zehebî de bir yorumda bulunmadı. (Bk.Kâşif, Trc.no:2369).
Zehebî, Muğnî isimli eserinde Ahmed el-Iclî'nhı bu zât hakkında sika dediğini
nakletti. Bk.el-Mıtğni fi 'd-duafâ, s.306, Trc.no:2858.
[82] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/107-108.
[83] Sened:
Hasen: Müsned, V/247,
H.no:22029, 22031. Taberânî. el-Mu'cemû'l-kebîr, XX/191, H.no:425-426; Beyhakî,
Şuabü'l-îmân, f/415, H.no:578. Heysemî "Birinci rivayette Rİşdin b. Sa'd
var , ikincisinde ise İbn Lehîa var. Her ikisi de zayıftır." dedi. Bk.
Mecmu', 1/61, 89; Heysemî, eserinin bir başka yerinde ise, "bu râvî ile
deliî getirilip getirilmeyeceğinde ihtilaf bulunmaktadır." dedi. Bk.Mecma\
1/121,1/202; Şehrin babass Muâz b. Enes'tir. O da Muâz b. Cebel'den
(Radıyallahü anhümâ) rivayet etti.
Heysemî'nin Rişdin b.
Sa'd için "zayıftır" dediği yerler için bk. Mecma', 1/60, 89, 214,
265; V/294, 295, 328; VI/13; VI/319; VII/52, 78; VIII/46, 81; IX/79; Heysemî,
eserinin bazı yerlerinde ise "seyyiü'1-hıfz (hafızası kötü)" (1/266);
"kendisiyle delil getirilip getirilmemesi hususunda ihtilaf vardır"
(IX/70); ''ekseriyet zayıflığına hükmetti" (1/58, 209; VIII/223);
"münkeru'i-hadis" (1/119); "cumhur, zayıflığı üzerinde görüş
beyan etti; ancak sika sayan da olmuştur" (1/160); "Heysem b. Hârice
ve bir rivayete göre Ahmed b. Hanbel sika; diğerleri zayıf saymıştır"
(1/242; V/274); "Heysem b. Hârice sika saydı; Ahmed b. Hanbel ise
"rikâk/zühd hadislerinde herhangi bir beis yoktur" dedi; fakat cumhur
zayıf saydı" (11/74; V/118); "rikâk/zühd had işlerindeki rivayetleri hasendir"(X/31) "zayıftır, ancak amellerin faziletleri (rikâk/zühd
hadisleri) ile ilgili rivayetleri kabul edilir" (X/123. 156);
"hakkında tenkit var; ancak bazıları sika saymalardır" (11/24;
IH/172, 239); "hakkında tenkit var" (11/301; 111/20); "baskın
olan görüşe göre zayıftır" (V1I/203); "sika sayıldığı hâlde zayıftır"
(İV/166, 300; V/25, 58, 101, 162: V1I/145); "zayıftır, mütâbaatlarla
kuvvet kazanır" (V/290); "sika sayılmıştır" (IX/136) gibi
ifâdelerle Rişdin'i tanıtır.
Bûsirî de Rişdin'in
zayıf olduğunu ifade eder. Bk.Misbâhu'z-zücâce, 1/60, 67, 76 (zayıflığına
rağmen hakkında ihtilaf edildi); Bûsirî, Rişdin'i zayıf sayan âlimlerin
isimlerini de verirîbn Maîn, Ebû Hatim er-Râzî, Ebû Zür'a, Ncsaî, İbn Hibbân,
Cüzcânî, İbn Yûnus, İbn Sa'd, Ebû Dâvûd, Dârekutnî ve diğerleri. İbnü'l-Cevzî
ise Rişdin'in neslinin de zayıflıkla temayüz ettiğini söyler: Oğlu Haccâc,
lorunu Muhammed b. Haccâc, torunun oğlu Ahmed b. Muhammed...Bk. Bûsirî
Misbâhu'z-zücâce, III/124; İbnü'l-Ccvzî, el-llelü'l-mütenâhiye, 1/115, 354;
11/653, 939; İbn Ebî Hatim er-Râzî, I/el, 1/44; İbnü'l-Cevzî, Ahmed b. Hanbel
ve Fellâs'ın da bu zâtı zayıf saydığını ekler. Bk. el-llelü'l-mütenâhiye,
1/53-354; Fakat, Ahmed b. Hanbel kendi eserinde sika olduğunu vurgular. Bk.
el-Ilel ve Ma 'rifelü 'r-ricâl, 11/479, Trc.no:3145;
İbn Hacer, Rişdin'in
zayıf olduğunu söyler ve Ebû Hâtim'in "İbn Lehîa'yı Rişdîn'e tercih
ettiği" görüşünü nakieder. İbn Yûnus'un da: "Dininde sağlam biri idi.
Sonradan gaflete düştü ve ihtilât etti." dediğini kaydetti. Bk. Takrîb,
Trc.no: 1942. Zehebî ise Ebû Zür'a'nın "zayıftır" dediğini
naklederek, hafızasının kötü olduğunu hatırlattı. Bk.Kâşif, Trc. no: 1575.
Tirmizî, âlimlerin bu zatı, hafızasından dolayı zayıf saydığını söyler.
Bk.Tirmizî, Cum'a, 17, H.no:5I3; Taharet, 40, H.no:54. (Ahmed Muhammed Şâkir
ise Tirmizî'nin bu hadisinin haşiyesinde, zayıflığının tartışılabileceğini
ifade etti.) Tirmizî'nin Sünen'iade bu zâtı zayıf saydığı hadisler için
bk.Sıfatü cehennem, 4, H.no:2581, 2584; 10, H.no:2599: Kıraat. 1, H.no:2930;
Tirmizî, Rişdîıı b. Sa'd'ın yer aldığı bir hadis için de "hasen-garib"
hükmünü verir. Bk.Birr, 31, II.no: 1949; Tefsîr, 9/9, H.no:3093. Bir hadiste
ise sadece "hasen" hükmünü verir: Deavât, 64, H.no:3476. Senedde yer
aldığı hâlde herhangi bir hüküm vermediği de ofur. Bk.Kader, 16, H.no:2153.
Yahut "garib" demekle yetinir. Bk.Fiten, 79, H.no:2269;
Srfatü'l-cenne, 8, H.no:2540; 23, H.no:2562; Tefsîr, 56/3, H.no:3294; 70/1,
H.no:3322 (Fakat bu rivayet Sifatü cehennem, 4, H.no:2581 ile ayni olduğu hâlde
orada zayıf olduğunu söylemişti.)
Zebbân b. Fâid el-Misri
cl-Habrânî'nin (v. 155/772) Tirmizî bir, Ebû Dâvûd üç, îbn Mâce iki, Ahmed b.
Hanbel ise otuz beş rivayetini nakleder. Çoğunu da bu scncdlc nakleder. Tirmizî
herhangi bîr tenkitte bulunmamıştir. İbn Mâce'nin Zevâidf inde Bûsirî İbn Lehia
ve hocası Zebbân b. Fâid'i zayıf sayar. Bk. İbn Mâce, Cihâd, 24, H.no:2824;
Zehebî ve İbn Hacer: "Faziletli, âbid ve iyi biridir; fakat hadisi
zayıftır"derler. Bk.Kâşif, Trc.no: 1610; Takrîb, Trc.no:1985; Ebü'1-Vefâ
Hâşiye'sinde: "Yahya b. Main'in zayıf saydığını söyleyerek, Ahmed b. Hanbcl'in:
"hadisleri münkerdir", Ebû Hâtim'in: "sâlihtir" sözierini
nakleder." Salih" terimi ta'dil lafızlarından biri olup kişinin
sadece din ve takvasının kuvvetli oluşuna işarettir. Zabtının sâlih olmasını
ifade etmez. "Hadisi salîhtir" sözü böyle değildir.
Hadis birçok âlime göre
zayıf kabul edilmektedir. Fakat biz, burada Ahmed b. Hanbel'in kabul ettiği bir
râvî olarak bir hüküm vermeye çalıştık. Aslında bu hadisin diğer senedleri
dikkate alındığında metni sahihtir.
[84] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/108-110.
[85] Sened:
Sahili: Müsned, 1/208,
H.no:1778 (Hocası îmanı Şafiî'den naklettiği hadislerden biridir); Benzer
rivayet için bk. 1/208, H.no:1779; Müslim. îmân, 56; Tirmizî, İmân. 10,
H.no:2623 (hasen-sahih); İbn Hıbbân, 111/101. H.no: 1692; Ebû Nuaym, Müstahrec,
1/126, H.no: 145; Ebû Ya'lâ, XII/50, H.no:6692; Deylemî, Firdevs, 11/243,
H.no:3144; Bezzâr, IV/145, H.no:1318; Hallâİ. es-Sünne, III/584. H.no:1022. Bu
rivayet, Ahmed b. Hanbel'in hocası Şafiî'den aldığı ve naklettiği hadislerden
biridir.
[86] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/110.
[87] Sened:
Zayıf: Müsned, IV/398,
H.no: 19457. 'Hâkim, Müstedr'ek, 1/58, H.no:32; 1/120, H.no:I77: Bezzâr,
VIII/72, H.no:3068; Rûyânî, Müsned, 1/378, H.no:579; Abd b. Humeyd. 1/196,
H.no:559; Beyhakî, Şuabü'I-îmân, V/372, H.no:6994; Senedinde cl-Muttalib b.
Abdullah b. Hantab var. bu zat ise
sikadır. Amr b. Ebî Amr, Muttalib'in azadlığıdır. Bu zât da sikadır. Fakat
Muttalib'in Ebû Musa'dan (Radıyailaha anh) hadis işitip İşitmediğinde ihtilaf
bulunmaktadır. Heysemî, işitmediğini esas alarak hadisin munkatı' olduğu
kanaatine varmıştır. Bk. Mectna\ 1/86. İbn Hacer, Muttalib'in "sadûk"
olduğunu tedlis ve irsalinin fazlaca olduğunu söyler. Bk. Takrîb, Trc.no:6710.
Ancak tedlis yapan râvîİeri toplayan hiçbir âlim hatta kendisi de
"'Müdellisûri'' isimli eserinde bu zâtı tedlise nisbet etmemiştir. Zchebî
ise, Ebû Zür'a'nın "sika" dediğini nakleder. Bk.Kâşif, Trc. no:5483.
[88] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/110-111.
[89] Sened:
Hasen: Müsned, III/446,
H.no:15636; Bezzâr, IX/272, H.no:3817; Rûyânî, Müsned, U/364, H.no:134I;
Heysemî, "Âsim b. Ubeydullah'm zayıflığı sebebiyle hadis zayıftır,"
der. Bk. Mecma', V/223-224. İbn Hacer, bu zâtın zayıf olduğunu söyler. Bk.
Takrîb, Trc.no:3065. Zehebî ise İbn Maîn'in "zayıf, Buhârî ve diğer
âlimlerin "münkeru'l-hadistir" dediklerini nakleder. Bk.Kâşif, Trc.
no:2506. İbn Ömer'den (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Tirmizî. Fiten, 7,
H.no:2165 (hasen-sahih-garib). Bu hadis "Halifelik ve Emirlik konusunda
120/11009.hadiste tekrar edilecek, ayrıca "zinanın hadleri" konusunda
205/5900.hadiste de tekrar edilecektir.
[90] Lafız anlamı; 'Boynuna sorumluluğu taktıktan sonra''dır.
Aııcak Türkçeye, 'Üstüne sorumluluğu aldıktan sonra' şeklinde terceme edildi.
[91] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/111.
[92] Sened:
Sahih: Müsned,
V/251,H.no:22059. Ma'mer b. Râsid, XI/126, H.no:20104; Taberânî,
e/-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/117, H.no:7539; el-Mu'cemü'l-evsat, IV/16, H.no: 3017;
/ön Hıbbân, 1/200-201, H.no:176, (Heysemî, Mevârid, 1/207, H.no:103). Hâkim,
Müstedrek, 1/58-59, H.no:32-35; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, V/52, H.no:5746; Kudâî,
Müsnedü'ş-şihâb, 1/249, H.no:402; Heysemî, Taberâııî'nin râvîlerinin sahih
ricali olduğunu söyledi. Bk. Mecma', X/294-295. Eserinin bir başka yerinde
Yahya b. Ebî Kesîrin sahih ricalinden olduğu hâlde tedlis yaptığını söyledi.
Bk. Mecma', 1/86
Son üç hadisin şahitleri:
. a-Sa'd b. Ebî Vakkâs
(Radıyallahü anh) (Hz. Ömer'in -Radıyallahü anh- hutbesi): Hâkim, Müstedrek,
1/199, H.no:390
b-İbn Ömer (Radıyailahü
anhümâ) (Hz. Ömer'in -Radıyallahü anh- hutbesi): Müsned, 1/18, H.no:114; Hâkim,
Müstedrek, 1/197-198, H.no:387-388; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII/91,
H.no:13299; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/388, H.no:9225; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-evsat, V1II/122-123, H.no:7245; Bezzâr, 1/269-270, H.no:I66-I67;
Kudâî, Miisnedü'ş-şihâb, 1/248, H.no:400; Heysemî, Mecma', V/225; îbn Hıbbân,
IX/188, H.no:72IO
c-Câbir b. Semüre
(Radıyallahü anh) (Hz. Ömer'in - Radıyallahü anh - hutbesi): Müsned, 1/26,
H.no:l77; İbn Hıbbân, VII/50, H.no:4557; VII/442, H.no:5559; VIII/257,
H.no:6693; Hâkim, Müstedrek, 1/58, H.no:32; Makdisî, Muhtara, 1/191-193.
H.no:96-98 (isnadı sahih); Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/387, H.no:9219-9222;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, 11/393-394 H.no:1680, III/441-442, H.no:2950;
el-Mu'cemu s-sağır, 1/158, H.no:245; Tayâlisl, f/34-35, H.no:31; Ebû Ya'lâ,
T/131, 133, H.no:141, 143; Muhâmilî, Emâlî, 1/242. H.no:237; Beyhakî,
Şuabü'l-îmân, V/371, H.no:6989
d-Abdullah b. Zübeyr
(Radıyallahü anh): (Hz. Ömer'in - Radıyallahü anh - hutbesi): Ma'mer b. Râşid,
XI/341, H.no:20710; Abd b. Humeyd, 1/37, H.no:23; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/388,
H.no:9223; Ebû Ya'lâ, 1/179, H.no:201;
e-Âsım b. Zİrr
(Radıyallahü anh) (Hz. Ömer'in -Radıyallahü anh- hutbesi): Taberânî, el-Mu
'cemü '1-evsat, VI1/249-250, H.no:6479;
f-Ebû Salih (Hz.
Ömer'in - Radıyallahü anh - hutbesi): Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/389,
H.no:9226
g-Süleyman b. Yesâr
(Radıyallahü anh) (Hz. Ömer'in -Radıyallahü anh- hutbesi): Şafiî, Müsned,
s.244; Humeydî, 1/19, H.no:32
h-Hz. Âişe (Radıyallahü
anhâ) : İbn Ebî Şeyhe, VI/161, H.no:30337,
ı-Hz. Ali (Radıyallahü anh): Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-evsat, VIH/230,
H.no:7470
[93] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/112-113.
[94] Sened:
Sahih: Müsned, UT/206,
H.no:I3080; Benzer rivayetler için bk. III/176, H.no:l2737; III/251,
H.no:l3563; III/278, H.no:l3898; III/272, H.no:l3808-I3809; III/289,
H.no:l40l5; Buhârî, man 7; Müslim, imân, 71-72: Tinnizl SıfatüM-kıyâme, 59,
H.no:2515 (sahih); Nesâî, îmân, ıy, Hno: 5013,5014,- es-Sünenü'l-kübrâ, VI/534,
H.no:11747, 11748; İbn Hıbbân, 1/229, "-no:235; Ebû Ya'lâ, V/268, 407,
444, H.no:2887, 3081, 3151; Makdisi, Muhtara, VII/I07, "44i H EbU AVâm" I/41> HiI1O:92; Kudâî'
Müsmdü Whâb, 11/63, H.no:888; İbn Mende, I/441, H.no:294.
[95] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/113.
[96] sened:
Sahih. Müsned, 11/187,
H.no:6753; Benzer rivayetler için bk. 11/192, H.no:6806; U/163, HncKÖSlS;
11/159-160, H.no:6487; II/191,H.no: 6792; 11/195, H.no:6835-6837; Buhârl, iman
4; R.kâk, 26; Müslim, iman, 64; Ebû Dâvûd, Cihâd, 2, H.no:248!; İbn Hıhbân,
1/308-™% H.no:399-400; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, IV/I22-123, H.no:3194;
Adenî, îmân. 1/140, H.no: 75; Mervezî, Ta'zlmü kadri's-salat, 1/596,
H.no:634-635. Tayâlisî, IV/29-30, H.no:2386; Ebû Hüreyre'den şahidi için bk.
Müsned, 11/379, H.no:8915; Tirmizî, îmân, 12, H.no: 2628 (hascn-sahih); İshâk
b. Râhûye, Müsned, 1/427, H.no:491. Senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî
ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis Heysemî, bu hadisin diğer isnadında
Şehr b. Havşeb bulunduğunu, zayıf olmasına rağmen bu zâtı sika kabul edenlerin
varlığını ifade eder. îik.Mecma'. 1/54. Şehr b. Havşeb hakkında geniş bilgi
için bk. 4/4.hadis.
Soruyu soranın Ebû Musa
el-Eş'arî (Radıyalîahü anlı) olduğunu görmek için şu rivayetlere bakılabilir:
Buhârî, îmân, 5; Müslim, îmân, 66; Dârimî, Rikâk, 4, H.no:2715; Nesâî, îman,
II, H.no:4996; es-Sünenül-kübrâ, VI/531, H.no:11730: Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâmc,
52, H.no:2504; îmân, 12, H.no: 2628 (sahih-garib); Ebû Ya'lâ, XIII/272, 274,
H.no:7286, 7288; İbn Mende, 1/448-449, H.no:307-308; Bezzâr, VIII/15Û,
H.no:317Ü. Soruyu soranın Amr b. Abese (Radıyalîahü anlı) olduğuna, şu
rivayetlerden bakılabilir: Müsned, IV/385, H.no:19328; IV/114, I-I.no:16964;
Abd b. Humeyd, 1/124, H.ııo:300; Beyhakî, Suabü'l-îmân, VI/242, H.no:8015.
[97] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/113-114.
[98] Sened:
Sahih: Müsned,
III/39I-392, H.no:I5148; Benzer rivayetler için bk. III/372, H.no:I4935; 200 H
^f^î164-165: S^'ât, 168, H.no:387 (hasen-sahih); İbn Mâce, İkâme, MK H.no:142I;
ibn EbîŞeyhe, V/319, H.no:26496; Ebû Ya'lâ. IV/I86, H.no-2273' Saydâvîcemu
ş-şüyûh, 1/203; Mervezî, Ta'zlmü kadri's-salat, 1/606-607 H no"646 647 Ebû
Î.Üa?? o", (RadıyaUahü a"'>) Şâhicii iÇi" bk. Tirmizt, İmân,
12, H.no: 2628 (hasen-sahih); n I', Rahu>'e' Müsned- yW- H.no:491. Bu hadis,
«Tcıgîb" konusunda 25/8030.hadis uıarak tekrar edilecektir. Daha geniş
tahrici için bk.51/921.hadis.
[99] imam Nevevî, 'Surdaki kunûttan murat, rükû ve secde
dışında kıyam (ayakta durmak, ıraatı uzatmak)' ve bildiğim kadarıyla da bu
konuda âlimlerin ittifakı vardır ' dedi
Bk Sahihi Müslim, VI/3 I (Müslim,
Müsâfîrûn, I64-165.hadis!erin şerhi).
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/114-115.
[101] Sened:
Sahih: Müsned, IV/222,
H.no:17869, Benzer rivayetler için bk. IV/388, H.no:19347, H.no:lV/3S9,
H.no:19358; Mâlik, Muvatta', Itk, 8 (Ömer b. cl-Hakem'den); Müslim, Mesâcid, 33
(Muâviye b. Hakem es-Sülemî'den (Radıyallahü anh); Ebû Dâvûd, Eymân, 16,
H.no:3282; Nesâî, Vasâyâ, 8, H.no:3651; es-Sünenü'l-kübrâ, IV/110, H.no: 6480;
Ebû Dâvûd, Eymân, H.no:3283; Dârimî, Nüzûr-Eymân, 10, H.no:2353; Beylıakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, VII/388, H.no: 15049. Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in ricalinin
sika olduğunu belirtti. Bk. Mecma', 1/23-24: IV/244.
a-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahii anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, III/285,
H.no:2619; Heysemî, hadisin ricalinin sika olduğunu söyledi. Bk. Mecma',
1/23-24.
b-İbn Abbas'tan
(Radıyallahii anhümâ) şahidi için bk. Taberânî, et-Mu'cemü'l-kebîr, XII/21-22,H.no:I2369;
c-Utbe b. Mes?ûd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Hâkim, IEÎ/289, H,no:5126; Taberânî,
el-Mu'cemü't-kebîr, XVIT/136-137, H.no:338; Heysemî Utbe b. Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) nakledilen rivayeti zikrederek tanımadığı râvîlerin varlığına
işaret etti. Bk. Mecma', IV/244-245
d-Ebû Cühayfe'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXII/116-117,
H.no:297; Pleysemî senedinde zayıf olan Saîd b. Anbese'nin varlığına dikkat
çekmiştir. Bk. Mecma', IV/244.
e-Ka'b b. Mâlik'ten
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-kebîr, XIX/98,
H.no:193; el-Mu'cemü'l-evsat, VIII/276, H.no:7557 (Ka'b b. Mâlik'ten
(Radıyallahü anh) bunun kendi cariyesi olduğunu ifade etti); Heysemî, senedinde
zayıf olan Abdullah b. Şebîb'in varlığına işaret etti. Bk. Mecma', IV7239.
[102] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/115-116.
[103] sened:
Sahih: Müsned,
HI/451-452, H.no:15683, Mâlik, Muvatta', Itk, 8. Beyhakî, es-Sümnü'l-kubrâ,
VII/388; Müsned'deki bu yerinde hadis mürsel olarak rivayet edilmiştir, ancak
bunun mevsûl hâle geldiğini Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe'nin Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) duyduğunu isbat eden rivayette görmekteyiz. Bk. Müsned,
11/291, H.no:7893; Ebû Dâvûd, fcymân, 16, H.no:3284; Heysemî, ricalinin sahih
râvîleri olduğunu ifade etti. Bk. Mecma \ 1/23; IV/244.
[104] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/116-117.
[105] Sened:
Hasen: Müsned, 1/201, H.no:1732; Benzer rivayet için bk. 1/201,
H.no:1737; Mâlik, Husnü'l-huiuk. 3 (Muhammed Fuâd Abdulbâkî hadisin hasen hatta
sahih olduğunu ifâde etti.) Heyscmî, hadisin râvîlerinin sika olduğunu söyledi.
Bk. Mecma', VIII/18; Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahü anh) şahidi için bk. Tirmizî,
Zühd, 11, H.no:2317; îbn Mâce, Fiten, 12, H.no:3976; İbn Hıbbân, 1/227,
H.no:229; îbn Rcceb, Câmiu'l-utûm ve'l-hikem, s.79-84. Nevevî hadisin hasen
olduğunu belirtti. Bk.Ezkâr, s.58I. Bennâ hadisin Hz. Ebû Bekir, Hz. Aİİ, Zeyd
b. Sabit. Haris b. Hişâm b. el-Muğîre ve Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahü anhüm)
şahidinin olduğunu, İbn Abdilber'in sahih saydığını ifade etti. Suyûtî de bu
sahicileri gösterip, sahih olduğunu remzetti. Bk.8241. hadis. Ebû Hüreyre'den
(RadıyaUahü anh) şahidi İçin bk.İbn Asâkir, Tâıihu Dtmask, VII/41; 41/426;
56/306. Haris b. Hişâm b. el-Muğîre'den (RadıyaUahü anh) şahidi için bk.îbn
Asâkir, 64/48. Şuayb b. Hâlid el-Becelî Hz.HüseyirTe yetişip yetişmediği
ihtilaflıdır. İbn Hacer bu zat hakkında "bir beis yoktur' derken
{Bk.Takrîb, Trc.no:2799); Zehebî, "sadûk" olduğunu belirtir.
Bk.Kâşif, Trc.no:2287.”
[106] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/117-118.
[107] Sened:
Zayıf: Müsned, V/199,
H.no:21631. Buhârî, Künâ, s.63, Trc.no:558 (mürsel olarak); Taherânî,
Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, I/İ38, H.no:221. Ebû Nuaym, Hılyetü'l-evliyâ, 1/226:
Suyûtî, hadisi zikrettikten sonra hasen işareti koymuştur. Bk.
el-Câmiu's-sağîr, H.no:I90. Heysemî, hadisin senedinde bulunan EbüM-Azrâ'nın
mechûl olduğunu belirtti. Bk. Mecma', 1/31: X/217: Zehebî ve İbn Hacer de
mechûl olduğunu belirtenlerdendir. Bk. Zehebî, Mîzân, VII/399, Trc.no:10423;
MuğnL 11/798, Trc.no:7610; İbn Hacer, Lisân, VI1/81. Trc.no:798; İbnü'1-Esîr bu
hadisin mevkuf ( Ebu'd-Derdâ'nın -RadıyaUahü anh- sözü) olduğunu söyledi. Bk.Nihâye,
1/278. Zehebî, Ebü'l-Azrâ'nm Ebu'd-Derdâ'dan değil, Ümmü'd-Derdâ'dan duyduğunu
ifâde etti. Bk.el-Muktenâ fî serdi'l-künâ, 1/395, Trc.no:4164. Gerçekten de Ebû
Nuaym'in senedinde: "Ebü'1-Azrâ - Ümmü'd-Derdâ -
Ebu'd-Derdâ" şeklinde bir sened vardır. Bu da senedde inkıtânm bulunduğuna
işarettir. Fakat senedde sahabeden birinin bilinmemesi veya sahabe mürseli
senede zarar vermez.
[108] Bazı rivayetlerde: "Yâ ze'I-celâlî ve'i-ikram,
diyerek Allah'a yalvarırı ki sizi bağışlasın!" olarak geçmektedir.
Bk.Ahmed, Müsned İV/177; Tirmizî, Deavât 91.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/118-119.
[109] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/119.
[110] Son din
İslâm, diğer dinlere galip gelecek ve
yeryüzünde tek doğru olarak kabul edilecektir.
"Bütün dinlerden
üstün kılmak üzere, Peygamber'ini hidayet ve hak
din ile gönderen O'dur. Şahit olarak
Allah yeter" (Fetih, 48/28).
[111] Yani Hanîf olarak..:
[112] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/119-120.
[113] Sened:
Hasen: Müsned, 1/236,
H.no:2107, Ma'mer b. Râşid, XI/194, XI/292; Abdurrezzâk, Musannef 1/74-75,
H.no:238-243; Buhârî, el-Edebü 't-miifred, s.108, H.no:287: İbn Ebî Âsim,
Ziihd, 1/289, 310; Abd b. Humeyd, 1/199, H.no:569; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/127, H.no:11572; Beyhakî, Şuabü 'l-îmân, 111/30,
H.no:2791; Heysemî senedinde müdellis olan İbn îshâk'ın bulunduğunu, semâmın da
açıklanmadığını belirtti. Bk. Mecma\ 1/60; Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anlı)
şahidi içîn bk.Buhârî, îmân, 29; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, H/104, H.ııo:976. İbn
Hacer, Buhârî'nİn burada (Sahih, îmân, 29) muallak olarak rivayet ettiğini
ancak el-Edebü'l-müfred'dz ve Ahmed b. HanbeFin müsnedinde mevsûl olarak
rivayet edildiğini ve bu hadisin isnadının hasen olduğunu ifâde etti. Bk.
Fethu'l-Bârî, 1/126.
[114] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/120-121.
[115] Râzî, Muhtâru'ssıhâh, 159.
[116] Buhârî, Menakıbu'l-ensâr, 24.
[117] Zemahşerî, Keşşaf, 1/193.
[118] Râğıb el-Isfahânî, Müfredat., 190.
[119] İbn Hacer, Fethu 'l-Bârî, 1/94; İbn Abdilber, Temhîd,
XVIII/76.
[120] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/121.
[121] Sened:
Hasen: Müsned, V/69,
H.no:20547; Ebû Ya'lâ, XII/274; H.no:6863; Ahmed eş-Şeybânî,
e!-Ahâdve'l-mesânî, 11/397, H.no:1190; Heysemî, hadisin senedinde bulunan
Ebu'n-Nadr Âsim b. Hilâl el-Basrî'nin, Ebû Hatim ve Ebû Dâvûd tarafından sika,
Nesâî ve diğerleri tarafından zayıf sayıldığını açıkladı. Bk.Mecma', 1/61-62.
İbn Hacer, bu zat hakkında "flhi lîn" derken (Bk.Takrîb,
Trc.no:3081); Zehebî, İbn Maîn'in zayıf saydığını nakleder. Bk.Kâşif,
Trc.no:2522. Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.Buhârî, îmân, 29;
Nesâî, îmân. 28, H.no:503l.
[122] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/121-122.
[123] Sened:
Hasen: Müsned, Vl/4.
H.no:23704, Hakim, Müstedrek, IV/476. H.no:8324 (hasen); İbn Mende, îmân,
11/981, H.no:1084; (hasen). Velîd b. Müslim: İbn Hacer, bu zaî hakkında
"tedlis ve tesviyesi çoktur" derken (Bk.Takrîb, Trc.no:7456); Zehebî,
'"an' bulunan (muan'an) rivayetlerinden sakınılır" der. Bk.Kâşif,
Trc.no:6094. Senedde tahdîs sığası İle rivayet ettiği için herhangi bir problem
yoktur. Bir sonraki rivayet bu hadisin şahididir. Bk.46/88.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/122-123.
[125] Sened:
Sahih: Müsned, IV/103,
H.no:16894, Heysemî, hadisin râvîlerinin sahih ricali olduğunu belirtti. Bk.
Mecma': VI/14; VIIT/262; Hâkim, Müstedrek, IV/477, H.no:8326 (Hâkim sahih
saydı, Zehebî de buna muvafakat etti); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 11/58,
H.no:1280; Beyhakî, es-Sünenü 'l-kübrâ, IX/181. Bennâ senedinin ceyyid olduğunu
söyledi. Bk.Bülûğu 7-emânî, 1/90. Bir önceki hadis bu rivayetin şahididir.
Bk.45/87.
[126] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/123-124.
[127] Sened:
Sahih: Müsned, V/45,
H.no:20333; Abdurrezzâk. Musannef, V/270, H.no:9573; Heysemî, hadisin
râvîlerinin sika olduğunu belirtti. Bk. Mecma': V/302. Enes'ten (Radıyaiiahü
anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr, T/97, H.no:132; Makdisî,
Muhtara, V/231, H,no:1863. Bir sonraki Ebû Hüreyre {Radıyaiiahü anh) hadisi de
bunu desteklemektedir. Bk.48/90.
[128] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/124.
[129] Sened:
Sahih: Müsned, 11/309,
H.no:8076-8077; Buharı, Cihâd, i 82; Meğâzî, 39; Kader, 5; Müslim, imân, 178;
Dârimî, Siyer, 74, H.no:2520; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/180, H.no:299; Ebû Avâne,
1/51-52, H.no:İ33; Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr, 1/210, H.no:336; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, VIII/197; İbn Mende., 1/317-318, H.no:163; 11/662, H.no:643;
Mervezî, ÎI/619, H.no:665. Heysemî, Taberânî tarafından ICa'b b. Mâlik'ten
(Radıyaiiahü anh) rivayet edilen bir şahidinin olduğunu belirtti. Bk. Mecma':
V/302. Ayrıca cihâd bahsinde tekrar edilecektir. Bk. 81/123. hadisin tahrici.
[130] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/124-126.
[131] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/126.
[132] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/126-127.
[133] sened:
Sahih: Müsned, III/107,
H.no:11989; Hadis, Ahmed b. HanbeFin sülâsiyyâttmdandır. Bk.Sefârînî, Şerhu
sülâsiyyâtindandır.Bk.Sefârînî, Şerhu sülâsiyyâti Müsnedfl-imâm Ahmed, H/27,
H.no:142. Câbir'den (Radıyaliahü anh) manen şahidi için bk. Müslim, Fezâil, 56.
(Bir sonraki hadis bu rivayetin Şahididir. Bk.50/92).
[134] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/127.
[135] Sened:
Sahih : Mü'sned,
111/107-108, H.ııo: 11990, Müslim, Fezâil, 57-58. Bennâ senedinin ceyyid
olduğunu söyledi. Bk.Bulûğu'l-emânî, 1/92. (Bir önceki hadis bu rivayetin
şahididir. Bk.49/91).
[136] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/127-128.
[137] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/128.
[138] sened:
Sahih : Müsned,
111/109, H.no: 12000, Benzer rivayeti için bk.III/181, H.no:12803; Makdisî,
Muhtara, VI/32-33, H.no:1989 (sahîh), 1991 (sahîh). Ebû Ya'lâ, VI/471,
H.no:3879; Ahmed eş-Şeybânî, 111/386, H.no:1801,1802; Suyûtî, hadisi
zikrettikten sonra sahîh işareti koymuştur. Ek-e!-Câmiu's-sağîr, H.no:1026.
Hadis Ahmed b. Hanbel'in sülâsiyyâttındandır. Bk. Sefârînî, Şerhu sülâsiyyâti
Müsnedi'l-îmâm Ahmed, 11/329, H.no:209. Heysemî, râvîierinin sahih ricali
olduğunu söyledi. Bk.Mecma', V/305.
[139] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/129.
[140] sened:
Sahih : Müsned,
V/24-25, H.no:20165; Benzer rivayet için bk.V/363, H.no:22974. Ahmedeş-Şeybânî,
11/195, H.no:941. Muâviye el-Leysî başlığı altında bu hadise yer veren Ahmed
eş-s>eybânî buradaki müphem sahâbînin bu zât olduğunu ve bu şahsı tercih
ettiğini göstermektedir. Bununla birlikte senedindeki sahâbînin bilinmemesi
hadisin sıhhati açısından zararlı değildir. Bennâ senedinin ceyyid olduğunu
söyledi. Bk.Bülûğu'î-emânL 1/92. Nasr b. Asım tabiînin sikalarından biridir.
Hârici görüşlerinden vazgeçmiştir.
[141] Bk. Müsned trc. H.No. 57/927, 58/928.
[142] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/129-130.
[143] Sened:
Hasen : Müsned, IV/103;
H.no: 16885. Benzer rivayet için bk. IV/102, H.no:16882, IV/103, II.no: 16890;
Buharı, Ferâiz, 22 (Buhârî, bu hadise bab başlığında yer vermiş ve hadisin
sıhhati hakkında âlimlerin ihtilaf ettiğini beyan etmiştir. Hâkim, Müstedrek,
11/239, H.no:2869; Tirmizî, Ferâiz, 20. H.no:2112 (Tirmizî, Süneninde bu hadise
yer verdikten sonra Abdullah b. Mevheb'e, Abdulah b. Vehb de denildiğini, bazı
musanniflerin bu râvî ile Temîm ed-Dârî (Radıyaliahü anh) arasına Kabîsa b.
Züeyb'i kattıklarını, bunun doğru olmadığını açıkladı. Bir kısım ulemânın bu
hadis ile amel ettiğini, ancak kendisine göre bu hadisin senedinin muttasıl
olmadığını yani zayıf kabul ettiğini ifâde etti. Ayrıca îmam Şafiî'nin de sözü
olduğuna işaret ederek, bazı âlimlerin "bu kimsenin mirasının devlet
hazinesine kalacağı," görüşünde olduğunu söyledi.) Dârimi, Ferâiz, 34,
H.no:3037; Ebû Dâvûd, Ferâiz, 13, H.no: 2918 (Hattabî, hadisin bizzat Ahmed b.
Hanbel tarafından, râvîsi Abdulaziz'in hafızasının zayıflığı sebebiyle zayıf
kabul edildiğini belirtti); İbn Hacer ise bu râvînin sadûk olduğunu ancak bazen
hata yaptığını; (Osman b.) Abdullah b. Mevheb'in ise sika olduğunu söyledi.
BLTakrîb, s.358,'385, Trc.no:4113, 4491. Nesâl, es-Sünenü'l-kübrâ, ÎV/88,
H.no:64ll; İbn Mâce, Ferâiz, İ8, H.no::2752; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ,
X/296-297, H.no:21244-21252; Dârekutnî, Sünen, İV/181, H.no:31-33; Ebû Ya'lâ, XIII/I02-103,
H.no:7165; İbn Ebî Şeybe, Vl/295, H.no:31576; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr,
H/56, 57, H.no:!272-1274; Saîd b. Mansûr, Sünen, 1/99, H.no:203; Saydâvî,
Mu'cemü'ş-şuyûh, 1/75. Temim ed-Dârî'den (Radıyaliahü anh) bir başka rivayet:
Bk,Abdürrezzâk, VI/20.
H.no:9872; lX/39. Ebû Ümâmc'den (Radıyaliahü anh) de benzer bir rivayet vardır:
Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/189, H.no;7781; Heysemî bu rivayette
Muâviye b. Yahya es-Sadefi'nin olduğunu, bu zâtın ise zayıf olduğunu ifade
etti. Bk. Mecma'. V/334. Râşid b. Sa'd'dan da benzeri nakledilmiştir. Bk.Saîd
b. Mansûr, Sünen, 1/99, H.no:201.
[144] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/130-131.
[145] 'iki kere ecir verilir' anlamına da gelebilir.
[146] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/131.
[147] Sened:
Hasen: Müsned, V/259,
H.no:22135; Tabcrânî, el-Mu'cemü'J-kebîr, VIII/190, H.no:7786; Heysemî, hadisin
senedinde Kasım b. Abdurrahman (Ebû Abdurrahman) cd-Dimaşkî'nin bulunduğunu bu
zatın Ahmed b. Hanbel ve diğer âîimlerce zayıf sayıldığını zikretti. Bk. Mecma\
1/93. Ukaylî, Duafâ, 111/476, Trc.no:1533; Bulıârî, bu zât hakkında "İbn
Abdurrahmân eş-Şâmî diye bilinir. Abdurrahman b. Hâlid b. Yezîd el-Emevî'nin
âzadhğıdır. Ebû Ümâme'den (Radıyallahü anlı) hadis rivayet etmiştir. İstanbul
muhasarasına katıldığı zaman, başkaları her gün ikişer ekmek yerken, o birini
tasadduk etmiş, diğeri ile de oruç tutup iftar etmiştir. Dımaşk
fakihlerindendİr. Kırk kadar muhacir (bir rivayette Bedife katılan) sahâbîyi
görme şerefine ulaştı" şeklinde olumlu bilgiler verdi.
Bk.et-Târîhu'l-kebîr, VII/159, Trc.no:712; Iclî ise, tabiinden olan bu râvînin
sika olduğunu, kuvvetli olmamakla birlikte hadisinin yazılabileceğini belirtti.
Bk.Ma'rifem's-sikât, 11/212, Trc.no:1505; Hcysemî'nin iddia ettiği Ahmed b.
Hanbel'in tenkidi, sadece A1İ b. Yezîd'in, Kasım Ebû Abdurrahman'dan
nakilleridir. İbn Hıbbâıı bu zâtı mu'dal ve maklûb rivayet ile suçiar. İbn
Main, Cüzcânî ve Tirmizî İse sika olarak addederler. Bk.Zehebî, Mîzân, V/453,
Trc.no:6823; Ayrıca senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Her nedense Heysemî,
burada onun ismini zikretmedi. Hâlbuki daha önceki hadislerin tahricinde de
zikrettiğimiz gibi, İbn Lehîa'nın bulunduğuna işaret ederdi. Bu râvî ile ilgili
geniş bilgi için bk.22/64.hadis.
[148] Yahudi ve Hristiyanlardan.
[149] Ya da 'tki kere ecir verilir.
[150] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/132.
[151] Buhân, Bed'ü'1-vahy, 6.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/132-133.
[152] Sened:
Sahih: Müsned, IV/395, H.no:19424. Benzer rivayet için bk. IV/398,
H.no:19456, IV/402, H.no:19492; IV/408, H.no:I9546; IV/414, H.no: 19600;
IV/415, H.no:196I5. Buharı, İlim, 31, Itk, 14, 16, 17, Cihâd, 145, 143, Enbiyâ,
48, Nikah, 12, el-Edebül-müfved, s.80, H.no:203; Müslim, îmân, 241; Eymân, 45;
Tirmizî, Nikah, 25, H.no:1116 (hascn-sahih); Tirnıizî'nİn rivayetinde iki ecir
verilenlerin üç sınıftan ibaret olduğu, üçüncü sınıfın ise "daha önce
Ehl-i kitaptan olup, Müslüman olanlar" dır. Çünkü bunların önceden kendi
kitaplarına inandığı, daha sonra da Kur'ân'a inandığı ifade edilmiştir. Nesâî,
Nikah, 65, H.no:3342; es-Sünenü'i-kübrâ, III/312, H.no:5502; Ebû Dâvûd, Nikah,
5, H.no:2054; İbn Mâce, Nikah, 42, H.no: 1956; Dârimî, Nikah, 46. H.no:2250; Bu
iki eserde üçüncü sınıf "daha önce Ehl-i kitaptan olup, Müslüman
olanlar" olduğu, çünkü bunların önceden kendi peygamberlerine inandığı,
daha sonra da Hz. Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve sellem) inandığı ifade
edilmiştir. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII/128, H.no:13517; VIII/1I;
Şuabü'1-îmân, VI/385, H.no:8608; İbn Ebî Şeybe, III/118; H.no:12635;
Abdurrezzâk, Musannef, VII/270, H.no:İ3İI2; Saîd b. Mansûr, Sünen, 1/264,
H.no:9I4; Ebû Yala, XI1I/23S, H.no:7256; Taberânî, ei-Mu'cemü'l-kebîr, X/197;
İbn Mende, 1/504-506, H.no:395-399; Bezzâr, VIII/8, H.no:2977; Ebû Avâne, 1/96,
H.no:302; 103, Humeydî, 11/339, H.no:768; Rûyânî, 1/307, H.no:458. Ebû
Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/252, H.no:4722; ü/344,
H.no:85I8; 11/354, H.no:980I; 11/448, H.no:9751;
If/263,11/293,11/244,11/406,11/453, 11/464,11/485.
[153] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/133-134.
[154] Sened:
Sahih: Müsned, IV/205,
H.no: 17754; Benzer rivayet için bk. IV/204, H.no: 17740 (Buradaki senedinde
İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis.
Ayrıca senedindeki Kays b. Semiy (Bazı nüshalarda "Şcfıy" olarak
zikredilir, doğrusu "Semiy'"dir.) b. el-Ezher bulunmaktadır. Bu zâtın
meşhur biri olmadığı ifade edilmektedir. Fakat, Mısır fethine şahit olduğu
malumdur. Buna göre ya sahâbiden, ya da muhadramûndan biri olduğu ihtimâli
hatıra gelir. Nitekim İbn Hacer sahâbîleri derlediği eserinde bu zâta yer
vermiştir. Bk.lbn Hacer, İsâbe, V/535, Trc.no:7303; Ta'cüü'l-menfaa, s.346,
Trc.no:1894; Hüseynî, ikmâl, s.354, Trc.no:730), IV/198-I99, H.no:17705 (Bu
rivayette uzunca bir hadisin sonunda zikredilmiştir ve hadisin isnadı sahihtir.
Habib b. Ebî Evs'in azadlığı Râşid es-SakafPyi İbn Hıbbârı ^sika saymış,
diğerleri ise bu zât hakkında sükût etmişlerdir. Heysemî, hadisin l aberânî
tarafından da rivayet edildiğini ve her iki müellifin râvîlerinin sika olduğunu
belirtti. Bk.Mecma', IX/351); Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, IX/123; Deylemî Firdevs
1/118 H.no:400.
[155] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/134-135.
[156] sened:
Sahih: Müsned, 1/379, H.no:3596, Benzer rivayet için
bk.I/379-380, H.no:3604; 1/429, "no:4086; Buharı, İstitâbe, 1; Müslim,
îmân, 190-191; İbn Mâce, Zühd 29 H no"4242• Mukaddime, 1, H.no:l; Ebû Ya'lâ, IX/50,
H.no:5113; DC/65, H.no-513l.
[157] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/135-136.
[158] Sened:
Sahîh: Müsned. III/478,
H.no: 15866. Heysemî, râvîlerinin sahih ricali olduğunu belirtir. Bk. Mecma':
I/l 18-119, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VII/39, 40, H.no:6319-6320; Ncsâî,
es-Sünenü 1-kübrâ, VI/507, H.no: 11649; Ahmedeş-Şeybânî, IV/42I, H.no:2474. İbn
Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Şâşî, 11/118, H.no:648. Hadisin
sadece ikinci kısmı İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) da nakledilir. Bk. Ebû
Dâvûd, Sünnet, 17, H.no:4717; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, X/93, 138,
H.no:10059, 10236; Heysemî, Mevârid, 1/164-165, H.no:67; Bezzâr, V/42, 220, H.no:1605,
1825. Suyûtî hadisi zikrettikten sonra hasen olduğuna işaret etmiş, Münâvî de
bu görüşe katıldığını, hatta hasenden daha fazla bir derecede olduğunu
belirtmiştir. Bk. Feyzu'l-kadîr, VI/480-481, H.no:9659. Hadisin ikinci kısmı
Âmir eş-Şa'bî'den mürsel olarak nakledilmiştir. Bk. Heysemî, Mevârid,
1/164-165, H.no:67; Bezzâr, V/36, H.no: 1596. İbrahim el-Huseynî hadisin
sebebini şöyle anlatır: Müleyke isimli bir kadının Cıffeli iki oğlu Müslüman
olduktan sonra Allah Rasûlü'nc (Sallallahü aleyhi ve sellem) elçi olarak gelirler
ve annelerinin (cahiliye döneminde) kendi kızını diri diri toprağa
gömdüğünü...anlatırlar. Bk.el-Beyan ve 't-ta 'rîf, 11/266.
[159] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/136-137.
[160] Müsned, VI/93, H.no:24502; Müslim, imân, 365; Ebû
Avâne, 1/100, H.no:240.
[161] Ayrıca bk. Müsned trc. H. No. 61/103.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/137.
[162] Sened:
Sahih: Müsned, IV/379,
H.ııo:I9281. Benzer rivayet için bk.IV/258, H.no:18178-18179; İV/377,
H.no:19269; Heysemî, Mevârid, 1/165, H.no:68; Heysemî, râvîlerinin sika
olduğunu belirtir. Bk. Mecma': 1/119, Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XVII/104,
H.no:250; İbnü'1-Ca'd, Müsned, 1/96, H.no:561; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ,
VII/279; İkinci bölümün tahrici için bk. Ebû Dâvûd, Et'ıme, 23, H.no:3784;
Tirmizî, Siyer, 16, H.no:1565; İbn Mâce, Cihad, 26, H.no:2830.
[163] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/137-138.
[164] Sened:
Sahih: Müsned, IH/402, H.no: 15255. Benzer rivayet için bk. 111/402,
H.no: 15256; III/434, H.no: 15512. Ma'tner b. Râşid, X/453; Buhârî, Zekât, 24;
Buyu', 100; Itk, 12; Edeb, 16; el-Edebü'l-müfred, s.38, H.no:70; Müslim, îmân,
194-196; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/191-192, H.no:318-321; Ebû Avâne, M12,
H.no:205; Beyhakî, es-Sünenü'l-hübrâ, IX/123, X/316, H.no:21385; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, 111/191, H.no:3085-3089; İbn Mende,
1/500, H.no:387.
[165] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/138.
[166] Sened:
Sahih: Müsned, IV/385,
H.no: 19325 Bennâ senedinin ceyyid olduğunu belirtti. Bk.Bülûğu 7-emânî, 1/96.
Heysemî, ricalinin sika olduğunu ancak Mekhûl'ün Amr b. Abese'den hadis işitip
işitmediğinde şüphe ettiğini söyledi. Ek.Mecma', 1/32.
[167] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/139.
[168] Sened:
Sahih: Müsned, I/Il,
H.no:67; Benzer rivayet için bk. 1/19, H.no:117, 1/35-36, H.no:239, 11/314.
H.no:8148. 11/345. H.no:8525. H/377, H.no:8890, 11/423, H.no:9442; 11/475-476,
H.no:10112-10113: H/482. H.no:10203. 11/502, H.no:10466; H/527, H.no:10766;
11/528, H.no:10784; Hemmâm b. Münebbih, Sahîfe, H.no:50. Buhârî, Zekât, 1;
İstiîâbe, 3; İ'tisâm, 2; Cihâd, 102; Müslim, îmân, 32-34; Îbnü'l-Cârûd, Müntekâ,
s.258, H.no:1032; Ebû DâvÛd, Cihâd. 95, H.no:2640; Tinnizî, îmân, 1,
H.no:2606-2607 (hasen-sahîh); İbn Huzeyme, IV/8, H.no:2248; Ebû Nuaym,
Müstahrec, 1/115-117, H.no:113-116, 118; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ. 111/92.
H.no:4919; VII/4, H.no:12898-12899; VHI/19, 136, 196: IX/49, 182; $uabü%
İmân.'v39, H.no:4; Dârekutnl 1/231, H.no:I; 11/89. H.no:2-4; Mesaî. Cihâd, 1,
H.no:3088, 3091, 3093; Tahnmü'd-dcm, 1, H.no:3968-3976; es-Sünenü'l-kübrâ,
11/280-282. H.no: 3432-3440; III/4-6, H.no:4298-4301, 4303; İbn Mâce,
Mukaddime. 9, H.no:71: Fiten, 1, H.no:3927; tshâkb. Râhûye, 1/294, H.no:272;
1/320. H.no:304
Mütevâtir bir rivayet
olan bu hadisin şâhidleri için bk.
a-Hz.Ebûbekir
(Radıyaiiahü anh): Bezzâr, 1/98, H.no:38
b-Câbir (RadıyaUahü
anh): Miisned, IH/300, H.no:14143; IH/332, H.no:14496; IH/339, H.no:14585;
111/394, H.no:15179; Müslim, îmân, 35; Hâkim, Müstedrek, 11/568, H.no:3926; Ebû
Nuaym, Müstahrec, 1/116-117, H.no:117, 119; Tirmizî, Tefsir. 88/1, H.no:3341
(hasen-sahîh); Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, VI/514, H.no: 11670; İbn Mâce, Fİten,
1, H.no:3928; Beyhakî. Şuabü 'l-îmân, 1/39, H.no:4; Ebû Ya lâ, IV/189,
H.no:2282; Taberânî. el-Mu 'cenrii 'l-kebîr. H/183, H.no: 1746;
c-Muâz b. Cebel
(RadıyaUahü anh): Miisned, V/245-246, H.no:22021: Dârekutnî, 1/232, H.no:9; İbn
Mâce., Mukaddime, 9, H.no:72; Bezzâr, VH/111-113, H.no:2669; Taberânî, el-Mu
'cemü l-kebîr. XX/63 . H.no:l 15;
d-İbn Ömer (Radıyallahü
anhiimâ): Buhârî, İmân, 17; Müslim, îmân, 36; Ebû Nuaym, Müstahrec, I/I17,
H.no:120-12l; Beyhakî, es-Sünenü'l-kührâ, IH/92, Rno:4920; HI/367, H.no:6293;
Dârekutnl 1/232, H.no:7-8
e-İbn Abbas (RadıyaUahü
anhümâ): Taberânî, eî-Mu'cemü'l-kebîr, XI/200, H.no: 11487;
f-İbn Mes'ûd
(RadıyaUahü anh): Ahmed eş-Şeybânî, ÎV/71, H.no:2021
g-Cerîr (RadıyaUahü
anh): Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-kebir, H/307, H.no:2276;
h-Sehl b. Sa'd
(RadıyaUahü o/i/iMmJ:Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/132, H.no:5746;
ı-Mâlik el-Eşcaî
(RadıyaUahü anh):Taberânî, ei-Mu'cemü'l-kebîr, V1II/318 , H.no:8191;
İ-Nu'mân b. Beşîr
(RadıyaUahü anh): Nesâî, Tahrimü'd-dem, 1, H.no:3977; es-Sünenü 1-kübrâ, ü/282,
H.no:3441; Bezzâr, VIII/192, H.no:3227
Enes b. Mâlik ve İbn
Ebî Evs (Üvcys)'ten gelen (RadıyaUahü anhümâ) rivayetler için 64/106 ve 65/107.
hadislere bk. Ayrıca daha sonraki değişik konularda tekrar edilecektir.
[169] Yani, onun görüşünün hak ve doğru olduğunu anladık.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/139-141.
[170] Sened:
Sahih: Müsned, 11/345,
H.no:8525; Dârekutnî, 1/231, H.no:l. Tahrici için bir önceki hadise bakınız.
[171] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/141.
[172] Sened;
Sahih: Müsned, III/199, H.no: 12990; Benzer rivayet için bk.
III/224-225, H.no:1328i; Buharı, Salât, 28; tbn Huzeyme, IV/7, H.no:2247;
Tirmizî, îmân, 2, H.no:2608 (hasen-sahîh-garib); Ebû Dâvûd, Cihâd, 95,
H.no:2642; Nesâî, Cihâd, 1, H.no:3092; Tahrîmü'd-dcm, 1, H.no:3964-3965, 3967;
îmân, 15, H.no:5000; es-Sünenü'l-kübrâ, 11/279-280, H.no:3428-3431; III/5,
H.no:4302; VI/531, H.no:11734; Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr, İII/215, Hâkim,
Müstedrek, 1/544, H.no:1427; Makdisî, Muhtara, V/277-280, H.no:1913-19l7
(sahih); Beyhakî, es-Sünenü 'l-kübrâ, II/3, H.no:2031; 111/92, H.no:4921;
VII/4, H.no: 12897: VIII/177; Dârekutnt, 1/232, H.no:2-6; Ebû Ya 'lâ, 1/69,
H.no:68.
[173] Lafız mânâsı, L(Hukûkî) ceza dışında onların kanları ve malları bize haranı kılındı'
şeklindedir. Burada kandan murat, kişinin canıdır.
[174] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/141-142.
[175] Sened:
Sahih: Müsned, IV/8,
H.no:16105; Benzer rivayet için bk. IV/8-9, H.no:; 16108-16009; Dârimî, Siyer,
10, H.no:2450; Nesâî, Tahrimü'd-dem, 1, H.no:3978-3981; es-Sünenü 'l-kübrâ,
11/283-284, H.no:3442-3445; İbn Mâce, Filen, 1, H.no:3929 (Bûsırî ZevâicTinde
isnadının sahih, râvîlerinin de sika olduğunu ifade eder); Tahâvî, Şerhu
meâni'l-âsâr, III/213, Taberânî, el-Mu'cemü '1-kebîr, 1/217-218 , H.no:592-595;
Abdürrezzâk, X/163; Bennâ senedinin ceyyid olduğunu söyler. Bk.Bulûğu'l-emânî,
1/98. Hadisi nakleden sahâbî, Evs b. Ebî Evs es-Sekafî yani Evs b. Huzâfc b.
Rebîa'dır (Radıyallahü anlı). Bk.îbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, 1/312-313,
Trc.no:288; 1/316-319, H.no:298. 68/100.hadis ile karşılaştırınız.
[176] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/142-143.
[177] Sened:
Sahih: Müsned, III/472,
H.no:158I9; Benzer rivayet için bk. III/472, H.no:15821; VI/394-395,
H.no:27089-27090; Bu hadis. Ahmed b. Hanbel'in sülâsiyyâlından biridir. Müslim,
îmân, 23; Bezzâr, VTI/198-I99, H.no:276S; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr.
VIIT/318-3 î 9' H.no:8190-8I94.
[178] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/143-144.
[179] Sened:
Zayıf: Müsned, 1/416,
H.no:3951; Bennâ senedinin ccyyid olduğunu belirtir. Bk.Bülûğu'l-emânî, 1/99.
Heysemî, senedindeki Atâ b. es-Sâib'in ihtilâl; ettiğini söyler. Bk. Mecma',
VIIT/231; Ahmed Muhammed Şâkir: "Ebû Ubeyde babasından hadis almamıştır.
İsnadı munkatıdır. Tercih edilen görüşe göre; Hamnıâd b. Seleme, Atâ'dan
ihtilaftan önce hadis almıştır. Dolayısıyla Heysemî asıl illete
değinmemişti!"," der. (tahkikinde). Hasan el-Basri'deıı mürsel olarak
da rivayet edilmiştir.: Bk. îbn Ebî Şeybe, VII/330, H.no:36556; Taberânî, el-Mu
'cemü 'l-kebîr, X/153 , H.no: 10295.
[180] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi,
Ensar Yayıncılık: 1/144-145.
[181] Sened:
Sahih: Müsned, V/432-433, H.no:23560-23561; Heysemî, senedindeki
râvîlerin sahih ricali olduklarını söyler. Bk.Mecma', 1/24: Mâlik, Muvatta',
Kasru's-salât, 87 (mürsel); ibn Hıbbân, VII/584, H.no:5940; Abdurrezzâk,
Musannef, X/163, H.no:18688; Ebû Yala, H,no:1505-1507, 3469. lîban b. Mâlik'ten
(Radıyaliahü anh) benzeri rivayet edilir. Bk. Müsned, III/174, H.no:12724;
III/I25, H.no:12325; Buhâri, Salât, 46; Müslim, îmân, 54-55. Ayrıca
65/107.hadise bk. Bir sonraki hadis de bu rivayetin şahididir. Bk.69/111.
[182] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/145-146.
[183] Sened:
Sahih: Müsned, IH/135,
H.no:12325; Benzer rivayet için bkz : 111/174, H.no:12724; Hadisi Enes, Mahmûd
b. er-Rebî'den, O da Itbân b. Mâlik'ten nakletmektedir. Her üçü de sahâbîdir
(RathyaUahüanhüm). Buhârî, Salât, 45-46; Ezan, 40, 50, 153, 154; Teheccüd, 36;
Meğâzî, 12; Et'ıme, 15; Rikâlc, 6; İstitâbe, 9; Müslim, îmân, 54; Ebû Ya'lâ,
111/74, H.no:1505-1506; ?eybânî, III/473, H.no:1935; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XVIII/25 , H.no:43; İbn Mende, 1/198-199, H.no:52.
[184] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/146-148.
[185] Sened:
Sahih: Müsned, VI/5-6, H.no:23721-23272; Benzer rivayet için bkz : VI/4,
H.no:23707; VI/3, H.no:23701; Şâfıî, Müsned, s. 197; İbn EbîŞeyhe, V/557,
H.no:28943; VI/481, H.no:33107; Buhârİ, Meğâzî, 12; Diyât, 1; Müslim, îmân,
155; Ebû Dâvûd, Cihâd, 95, H.no:2644; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/169,
H.no:272; Ebû Avâne, 1/66-67; H.no:187-191; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VIII/19,
195; Şuabü'1-îmân, 1/89, H.no:79;
Bezzâr, VI/44, H.no:2111; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr,
XX/247-251, H.no:585 -595; îbn Mende, 1/201-203, H.no:55- 59. Mikdâd b.
Esved'in (Radıyallahü anh) asıl ismi Mikdâd b. Amr el-Kindfdir. Böyle meşhur
olmasının sebebi, Esved b. Abdiyağûs ez-Zührî'nİn kendisini evlatlık
edinmesidir. Bk.İbnü'l-Esîr, Üsdü 'l-ğâbe, V/242, Trc.no:5076.
[186] Bir diğer rivayette; 'Onu öldüreyim mi, yoksa terk mi
edeyim ?' şeklinde geçmektedir.
[187] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/148.
[188] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/149.
[189] Sened:
Sahih: Müsned, 11/317,
H.no:8188; Benzer rivayet için bkz : 11/350, H.no:8594; Hemmâm b. Münebbih,
Sahîfe, H.no:94; Müslim, îmân, 240; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/217, H.no:284; Ebû
Avâne, 1/97, H.no:307-308; İbn Mende, 1/508, H.no:401; Hcysemî, senedindeki
râvîlerinin sahih ricali olduklarını söyler. Bk.Mecma', VIII/262; Şahidi için
bir sonraki hadise bk.72/114. Dârekutnî'nin Efrâd'mda İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) naklettiğine göre hadisin sebeb-i vürûdu şöyledir.: Allah
Rasûlü'ne (Sallallahü aleyhi ve sellem) biri geldi ve : "Ey Allah'ın elçisi!
Hristiyanlardan Allah'a ve Rasûlüne inanarak İncil'e sâdık biri veya aynı
Şekilde Allah'a ve Rasûlüne inanarak yahûdilerden Tevrat'a bağlı biri, sonradan
sana tabî olmazsa, bu kişiler hakkında ne buyurursunuz?" dedi. Bunun
üzerine Hz. Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsini îrâd
buyurdular. Bk. Suyûtî, Esbâbü vürûdi'l-hadîs, î/1, H.no:217-218; İbrahim
el-Huseynî, el-Beyanve't-ta'rîf, 11/295.
[190] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/149.
[191] Sened:
Sahih: Müsned, IV/396. H.no:19428; Benzer rivayet için bk. IV/398,
H.no:I9454; Hâkim, Müsiedrek, 11/372, H.no:3309. Bennâ ricalinin, Buhârî ve
Müslim'in râvîleri olduğunu söyler. Bk.Bülfığu'l-emâm, 1/102; Bezzâr, VIII/58,
H.no:3050; Hcysemî, senedindeki râvîlerin sahih ricali olduklarını belirtir.
Bk.Mecma\ VIII/261. Şahidi için bir Önceki hadise bk.71/113.
[192] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/150.
[193] Sened:
Sahih: Müsned, 11/416,
H.no:9356; Benzer rivayet için bkz : 11/346, H.no:8536; 11/363, H.no:8735;
Buhârî, Menâkıbu'l-ensâr, 52; Müslim, Sıfatü'l-münâfikîn. 31 "Yahudilerden
on kişi bana tabî olmuş/îmân etmiş olsaydı,
yeryüzünde Müslümanlığı
kabul etmeyen hiçbir Yahudi kalmazdı" lafzı ile rivayet edilmiştir. Ebû
Ya'lâ, X/424, H.no:6037; Deylemî, Firdevs, III/377, H.no:5146; Suyûtî, hadis
hakkında "sahih" hükmü verir. Bk.el-Câmiu's-sağtr, H.no:7421. Zehebî,
Ebû Hilâl Muhammed b. Süleynı er-Râsibî el-Basri hakkında Ebû Davud'un
"sika", İbn Maîn'in "sadûk" dediğini, Nesâî'nin ise
kuvvetli olmadığını söylediğini nakleder. Bk.Kâşif, Trc.no:488I. İbn Hacer
"sadûk, flhi lîn" ifadelerini kullanır. Bk.Takrîb, Trc.no:5923.
[194] Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Biz İsrail
oğullarından on iki öncü kişi gönderdiğimiz zaman söz almıştık. (Allah) onlara
dedi ki; Allah sizinle beraberdir. Eğer namazı güzel edâ eder, zekâtı verir,
Peygamberlerime iman eder ve onları desteklerseniz, (ayrıca) Allah için güzel
bir borç verirseniz, işte o zaman sizin günahlarınızı affeder ve altlarından nehirler
akan cennete koyarım. Ama bundan sonra içinizden kim inkarcı olursa en kötü
yola sapmış olur/' (Mâide 5/12).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/150-151.
[195] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/151.
[196] Sened:
Sahih: Müsned, V/381,
H.no:23129; Benzer rivayet için bk. IV/70, H.no:I6604-I6605; Vl/382,
H.no:27023, 27025; Tirmizî, Taharet, 20, H.no:25-26; İbn Mâce, Taharet, 41,
H.no:398; İbn EbîŞeybe, 1/12, 14, H.no:15, 28; Makdisî, Muhtara, 111/303,
H.no:l 104; Şâşi, 1/257-258, H.no:228; Bcyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/43,
H.no:193-194; Dârekutnî, Sünen, î/72-73, H.no:5-10; Ebû Ya'lâ, 1/212, H.no:255;
Rûyânî, 11/228, H.no:1098; Heysemî, senedinde Ebû SifâPin bulunduğunu Buhârî bu
zatın hadisi hakkında birtakım görüşlerin varlığını ifâde etmiş, diğer râvüerin
ise sika olduklarını söyler. Bk.Mecma', 1/228. Eserinin bir başka yerinde Ebû
Sifâl el-Mürrî'nin zayıf olduğunu beyan etti. Bk.Mecma', X/39. Ebû Sifâl
el-Mürrî (Sümâme b. Vâil b. Husayn): İbn Hacer "makbul" olduğunu
belirtir. Bk.Takrîb, Trc.no:856. Zehebî ise, Buhârî'nin "fihi nazar"
dediğini nakleder. Bk.Kâşif, Trc.no:7I9. Buhârî'nin bu sözü râvînin adaleti ile
değil, zaptıyla ilgilidir. Bu senedi İle hasen olan hadis, şahid ve mütâbİleri
ile kuvvet kazanarak sahih li ğayrihî seviyesine yükselir.
a-Esmâ bt. Saîd b. Zeyd
b. Amr'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Hâkim, Müstedrek, IV/66,
H.no:6899; Heysemî, Mecma', 1/228. Müsned'de bu hanım, Rabah b. Abdurrahman'ın
ninesi olarak zikredilmektedir. Bk. Müsned, VI/382, H.no:27024. Dolayısıyla
ninenin isminin Esma olduğunu öğreniyoruz. İbn Hıbbân Sikât'mda. Saîd b.
Zeyd'in kızı başlığı altında zikretmiş ve ismini bilmiyoruz, der. Bk. Sikât,
V/594. Zehebî ise, bu hanıma Esma bt. Saîd b. Zeyd başlığı altında yer vererek
babasından nakillerde bulunduğunu, kendisinden de torunu Rabah'ın naklettiğini
belirtir. Bk. Kâşif, Trc.no:6945. İbn Hacer de Esma bt. Saîd b. Zeyd başlığı
altında yer vererek Tirmİzî ve İbn Mâce'nin eserlerinde müphem olarak bu hanıma
yer verdiklerini, Beyhakî'nin ise, İsmini Esma olarak açıkladığını, hatta
sahabeden olduğunu söyleyenlerin büe varlığını ifade etti. Bk.Takrîb,
Trc.ııo:8527. Sahabeden oluşu kesin olmamakla berlikte, İbn Hacer İsâbe'sİnde
bu hanıma yer verir. BkJsâbe, VIII/6-7. Buna göre Esmâ'nm sahabeden oluşu doğru
ise bu rivayet merfû, değilse, mevkuftur.
b-Sehl b. Sa'd
es-Sâidî'den (Radıyallahü anh) şahidi İçin bk. İbn Mâce, Taharet, 41, H.no:400
(Bûsırî, Abdu'l-Müheymin'in zayıflığında ittifak bulunduğundan dolayı hadisin
senedinin zayıf olduğunu belirtmiştir. Bk. Misbâhu'z-zücâce, 1/59-60); Ancak
Sindî, Abdu'l-Müheymin'in tek kalmadığı, kendisini kardeşinin oğlunun
desteklediğini ifâde eder); Taberânî,e/-A/u'ccmüV-teW>*, VI/121.H.no:5699;
c-Ebû Sebre'den
(Radıyallahüanh) şahidi için bk. Heysemî, Mecma', 1/228;
d-Isâ b. Sebre babası
ve dedesi kanalıyla : Heysemî, Mecma', 1/228,
Hadisin ilk bölümünün
şâhidleri için bk.
a-Ebû Hüreyre
(Radıyallahü anh) : Müsned, 11/418, H.no:9382; Ebû Dâvûd, Taharet, 48, H.no:
101; İbn Mâce. Taharet, 41, H.no:399; Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/26-27;
Hâkim, Müstedrek, 1/245-246, H.no:518-519; Ebû Ya'İâ, XI/293, H.no:6409;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/41, 43, H.no:183, 195; Dârekutnî, Sünen, 1/79,
H.no:l
b-Ebû Saîd e!-Hudrî
(Radıyallahü anh): İbn Mâce, Taharet, 41, H.no:397 ( Bûsırî, hadisin hasen
olduğunu belirtmiştir); Hâkim, Müstedrek, 1/246, H.no:520; Beyhakî, es-Sünenü
'I-kübrâ, 1/43, H.no: 192: İbn EbîŞeybe, 1/12 H.no:14;
c-Sehl b. Sa'd es-Sâidi
(Radıyallahü anh): İbn Mâce, Taharet, 41, H.no:400; Hâkim, Müstedrek, 1/402,
H.no:992; Beyhakî, es-Sünenü 'l-kübrâ, U/379 H.no:3781;
d-Ebu'd-Derdâ'dan
(Radıyallahü anh): Lâlkâî, İ'tikâdü ehli's-sünne. IV/828, H.no: 1536; Heysemî,
ricalinin sika olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/228.
[197] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/151-152.
[198] Sened:
Sahih: Müsned, IV/106,
H.no: 16914-16913; Dârimİ, Rikâk, 31, H.no:2747; Taberânî, el-Mu'cemü'/-kebîr,
IV/22. H.no:3537-3538; İbn Mende, 1/372, H.no:210; Hâkim, Müstedrek, IV/95,
H.no:6992 (Hâkim isnadının sahih olduğunu söyler, Zehebî de muvafakat eder);
Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in iki senedle bu hadisi naklettiğini, isnadlarından
birinin ricalinin sika olduğunu belirtmiştir. Bk.Mecma', X/66. Bu mânâda İbn
Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) şöyle bir rivayet de nakledilir:
Müstedrek, 11/286,
H.no:3033 (Hâkim isnadının sahih olduğunu söyler)- İbn Mende , H.no:309; İbn
Kesîr, bu hadisin İbn Ebî Hatim ve İbn Merdûye tarafından da rivâvet 'gıni
söyler:Tefsir. 1/42.
[199] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/152-153.
[200] Sened:
SaSıilı: Müsned, III/I55, H.no:12517; Ebû Ya'lâ, VT/118, H.no:3390;
Heysemî, hadisin Ahmcd b. Hanbel. Ebû Ya'lâ ve Taberânî tarafından rivayet
edildiğini, Ahmed b. Hanbcİ'in senedinde bulunan Cesr'in zayıf olduğunu, Ebû
Ya'lâ'nın senedinde bulunan Muhtesib Ebû Âiz'in İbn Hıbbân tarafından sika, İbn
Adİy tarafından da zayıf sayıldığını, diğer râvîlerinin ise sika kabul
edildiklerini açıklar. Bk.Mecma\ X/66. Fakat Müsned'in bazı nüshalarını
incelediğimizde Hâşim b. el-Kâsım'ın hocasının Cesr değil, Hasan (el-Basrî)
olduğu ortaya çıkmaktadır. Heysemî'nin elindeki nüshada yazılımı benzeyen bu
isimler karıştırılmış olabilir. Bu durumda senedin zayıflığı da ortadan kalkmış
olur. Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/300,
H.no:7980; 11/408, H.no:9263; Mâlik, Muvalta', Taharet, 28; Müslim, Taharet,
39; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/309, H.no:582; Ebû Avâne, 1/122, H.no:360; Nesâî,
Taharet, 110, H.no:150; es-Sünenü'1-kübrâ, 1/95, H.no:143; İbn Mâce, Zühd, 36,
H.no:4306; Ebû Ya'lâ, Xl/387, H.no:6502; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/82,
H.no:392; IV/78, H.no:7001: Şuabü'l-îmân, IH/16-17, H.no:2743.
[201] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/153-154.
[202] Sened:
Sahih: Müsned, V/248,
H.no:22038-22039; Benzer rivayet için bk.V/257, H.no:22115; V/264, H.no:22178;
Taberâni, et-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/259-260, H.no:8009-8010; Rûyânî, 11/311,
H.no:1266; Deylemî, Firdevs, 11/446, H.no:3927; Heysemî, hadisin Ahmcd b.
Hanbel ve Taberânî tarafından rivayet edildiğini, râvîlerinin ise sika kabul
edildiklerini açıklar. Eymen b. Mâlik cl-Eş'arî de aynı şekilde sikadır.
Bk.Mecma', X/67. Hadisin şâhidlcri:
a-Ebû Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned. 111/71. H.no: 11613 (Bu rivayetin
senedinde İbn Lehîa ve Derrâc bulunmaktadır (İbn Lehia İle ilgili geniş bilgi
için bk.22/64.hadİs) Heysemî, Ebu's-Semh Derrâc b. Senı'ân es-Sehmî'nin, İbn
Maîn tarafından sika kabul edildiğini belirtir. Bk. Mecma', î/63, 52. Ebû Dâvûd
ve bir kısım cerh ve ta'dîl âlimi, bu zâtın hadislerinin müstakîm/sahİh,
Ebu'l-Heysem'den naklettiği rivayetlerin İse zayıf olduğunu belirtirler.
Bk.Zehebî, Kâşif, Trc.no:1473; İbn Hacer ise, saduk olduğunu belirterek
Ebu'l-Hcysem'den naklettiği rivayetleri zayıf sayar. Bk.Takrîb, Trc.no: 1824;
İbn Hıbbân, sika râvîleri derlediği eserinde yer verdiği gibi (Bk.Sikâl, V/l
14), Sahih'inde birçok yerde bu râvîye yer verir. İbn Şahin ise,
Ebu'l-Heysem'den naklettiği rivayetlerinde de bir beis görmez. Bk.Sikât, 349;
Ebû Ya'lâ, H/519. H.no: 1374; İbn Ebî Âsim, II/631, H.no:1487; Heysemî,
Mevârid, 1/573, H.no:2302;
b-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Heysemî, Mevârid, 1/573, H.no:2303:
c-Abdullah b. Büsr'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Hâkim, Müstedrek, IV/96, H.no:6994; Makdisî,
Muhtara, IX/89, H.no:71; IX/98-99, H.no:86-87; İbn Ebî Âsim, H/631, H.no:I486;
Suyûtî, hadisin hasen olduğunu remzetti. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:5304.
d-İbn Ömer'den
(Radıyallahü cmhümd) şahidi için bk. Abd b. Humeyd, 1/247, H.no:769; Suyûtî,
hadisin hasen olduğuna işaret etti. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:5302.
e-Vâil'den (Radıyallahü
anh) şahidi için bk. Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr, XXH/20. H.no:29
[203] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/154-155.
[204] sened:
Sahih: Müsned, III/155,
H.no:12516; Taberânî, el-Mu'cemü's-sağir, 11/104, H.no:858; £6w *V/â, VI/1I9,
H.no:3391; An Ebî Âsim, 11/631, H.no:1488; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve
Ebû Ya'lâ tarafından rivayet edildiğini, Ahmcd b. Hanbel'in senedinde bulunan
zayıf olduğunu, Ebû Ya'lâ'nm senedinin de hasen sayıldığını belirtir.
Bk.Mecma', Z66-67; Müsned'in bazı nüshalarını incelediğimizde Hâşim b.
el-K.âsım'ın hocasının Cesr :ğil, Hasan (el-Basrî) olduğu ortaya çıkmaktadır.
Heysemî'nin elindeki nüshada yazılımı benzeyen bu isimler karıştırılmış
olabilir. Bu durumda senedin zayıflığı da ortadan kalkmış olur.
[205] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/155.
[206] Sened:
Sahih: Müsned, IV/152,
H.no: 17330; İbn Sa'd, Tabaka!, IV/71;' Taberânî, el-Uucemul-kebîr, XXII/2S9,
H.no:742; Heysemî, Muhammcd b. İshâk'ın semâmı açıkladığını ifâde eder.
Bk.Mecma'. X/67; Eserinin bir başka yerinde İse hadisi Bezzâr'm da rivayet
ettiğini, isnadının hasen olduğunu belirtir. Bk.Mecma', X/18. Bir başka yerde
ise Ahmed b. Hanbel'in sahih ricâliyle naklettiğini, İbn İshâk'ın ise semâ1 im
açıkladığını belirtir. Bk.Mecma', X/70. Bennâ ise ricalinin Buhârî ve Müslim'in
râvîleri olduğunu söyler. Bk.Bülûğu'l-emâm, 1/106. Hadisin sahâbîsi Ebû
Abdurrahman el-Cühenî'nin (Radıyallahü anh) ismi konusunda değişik görüşler
bulunmaktadır. Ancak Ukbe b. Âmir (Radıyallahü anh) olma ihtimâli daha kuvvetli
görünmektedir. Zîra Ahmed b. Hanbel bu hadise Ukbe b. Âmir'İn (Radıyallahü anh)
hadisleri başlığı altında yer verir. Daha geniş bilgi için bk. Bü/ûğu'l-emânî,
1/105. Ebû Abdurrahman ei-Cühenî'nin Yahudilerle selamlaşma ile ilgili diğer
hadisi de Ukbe b. Âmir'in (Radıyallahü anh) hadisleri başlığı altında
zikredilmiştir. Bk. Müsned, IV/144, H.no: 17228; IV/233. H.no: 17968; ibn Mâce.
Edeb, 13. H.no: 3699; Tahâvî, Şerhti meâni'l-âsâı:. IV/341; Ebû Ya'lâ, 11/236,
H.no:936; Taberânî, el-Mu'cemul-kebîr, XII/290-291, H.no:743-744.
* Ebû Saîd el-Hudrt'dcn
(Radıyallahü anh), Tuba kelimesi iie ilgili bir rivayet gelmekte ve bu
rivayette Peygamberimiz Tuba kelimesini açıklamaktadır. Arapçada 'Ne
mutlu/mânâsında olan bu kelime hadiste farklı anlamda kullanılmış ve
açıklanmıştır. O, hadiste vasfedildiği gibi dev bir ağaçtır. İnsanlar onunla
mutlu oldukları için, belki de ona Tuba denmiştir, doğrusunu Allah bilir; Ebû
Saîd el-Hudri'den (Radıyallahü anh):
Bir kişi
Peygambcrimiz'e şöyle dedi:
'Ey Allah'ın
Rasûlü, ne mutlu, seni
görüp İman eden
kişilere!..' Rasûlullah
(Sallaiiahü aleyhi ve
sellam) da:
"Ne mutlu, beni
görüp iman eden kişilere ! Ne mutlu, ne mutlu, ne mutlu, beni görmeden
iman eden kişiler PMedi.
'Tuba'1 sözü ile ne
kastedilmektedir?' diye sorulunca Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Onunla, çiçek ve
yapraklarından cennet ehlinin elbisesi yapılan ve gölgesi yüz yıllık yol olan,
bir ağaç (kastedilmektedir.)" Bk.Müsned, 111/71, H.no:11613 (Bu rivayetin
senedinde İbn Lehîa ve Derrâc bulunmaktadır (İbn Lehîa ile ilgili geniş bügi
için bk.22/64.hadis) Heysemî, Ebu's-Semh Derrâc b. Scm'ân es-Sehmİ'nİn. İbn
Maîn tarafından sika kabul edildiğini belirtir. Bk. Mecma', 1/63. 52. Ebû Dâvûd
ve bir kısım cerh ve ta'dîl âlimi, bu zâtın hadislerinin müstakim/sahih,
EbuM-Heysem'den naklettiği rivayetlerin ise zayıf olduğunu belirtirler.
Bk.Zehebî, Kâşif, Trc.no:1473; İbn Hacer ise, saduk olduğunu belirterek
Ebu'l-Heysem'den naklettiği rivayetleri zayıf sayar. B\.Takrîb, Trc.no:1824;
İbn Hıbbân, sika râvîleri derlediği eserinde yer verdiği gibi (Bk.SikâL V/l
14), Sahih'inâc birçok yerde bu râvîye yer verir. İbn Şahin ise,
Ebu'l-Heysem'den naklettiği rivayetlerinde de bir beis görmez. Bk.Sikât, 349.
Bu rivayet, 77/119. hadisin şahidlerinde zikredildi.
[207] Bu cümle Taberânî'nin el-Mu'cemü'1-kebîr'inde (11/104,
H,no:858) ve İbnü'l-Esîr'in ÜsdüM-ğâbe'sinde (Vl/193-194, Trc.no: 6067) şu
şekilde geçmektedir:
"Mezhicli iki
kişi”
[208] Heyetler için bk. İbn Sâ'd, Tabakât 11/291-359.
[209] *Heyetler hâlinde gelen Mezhİc'ti bazı sahabîler;
1-Sevban b. Bücdüd (İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, Trc.no:624) 2-Cu'fİ b. Sâd
el-Uşeyra (İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:762) 3-Cuheyş b. Üveys en-Nehâî
(İbnü'1-Esîr, agc, Trc.no:827) 4-Hatıb b. Ebî Belte'a (İbnü'1-Esîr, age.,
Trc.no:I011) 5-Abdullah b. Âmir (el-Ekber) (İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:3031)
6-Abdullah b. Âmir (el-Asğar) (İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:3032) 7-Fcrve b.
Müseyk (Ibnü'I-Esîr, age., Trc.no:4224) 8-Mâlik b. Merâre er-Rchâvî
(İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:4645) 9-Hâni b. Yezid en-Nehâî (Îbnü'1-Esîr, age.,
Trc.no:5340) 10-Yezid b. Şecere er-Rehâvî (İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:5564)
11-Kebşe el-Emmârî
(İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:6194)
*Heyetler hâlinde gelen Kinde'li bazı sahabîler; 1-Eş'as b. Kays
(İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:185) 2-Cufşis b. Nûman (IbnÜ'1-Esîr, age.,
Trc.no:767) 3-Emânâ b. Kays (İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:222) 4-İmru'ul-kays b.
Âsim (Îbnü'1-Esîr, age., Trc.no:225) 5-Sâ'lebe b. Ebû Mâlik el-Kurazî
(İbnü'1-Esîr, age., Trc.no:613) 6-Cülas b. Anır (Îbnü'1-Esîr, age., Trc.no:771)
7-Hııcr b. Yezid (İbnü'1-Esîr, age., Trc.no: 1097).
[210] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/156-158.
[211] Sened:
Sahih: Müsned, VI/2-3,
H.no:23700; Buhârî, el-Edebü'l-müfred, s.44, H.no:87; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XX/253, H.no:600; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 11/72, H.no:938;
Alımed cş-Şeybânî, Âhâd, 1/225, H.no:292; Ebû Nuaym, Htlye, 1/175; Heysemî,
Mevârid, 1/406-407, H.no:1684; Heysemî, bu hadisi Taberânî'nin değişik
senedlerle rivayet ettiğini, bunların birinde ise Yahya b. Salih'in
bulunduğunu, âlimler bu zat hakkında birtakım şeyler söyleseler de Zehebî'nin
bu zâtı sika kabul ettiğini, diğer râvîlcrinin ise sika olduklarını açıklar.
Bk.Mecma', Vl/17. Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in bu rivayetine ise, hiç değinmez.
[212] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/158-160.
[213] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/160.
[214] Sened:
Sahîh: Müsned, İl/309,
H.no:8076-S077; Buhârî, Cihâd, 182; Meğâzî, 39; Kader, 3, 5; Müslim, îmân, 178,
Dâritnî, Siyer, 74; H.no:2520; Ebû Nuaym, Müstahrec. 1/180, H.no:299; EbûAvâne,
1/51-52, H.no:133; 1/53, H.no:137; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 11/159, H.no:1097;
İbn Mende, 1/317-3(8, H.no:163; 11/662, H.no:643; Burada zikredilen bölümün
şâhidleri:
a-Hz.Ebûbekir'den (Radıyallahüanh)
şahidi için bk. Müsned, 1/3 H.no:4: Ebû Ya'îâ, 1/100, H.no:104;
b-Hz.AIi'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, U/299, H.no:7964; îbn Ebî Şeybe,
III/332, H.no:14698;
c-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahüanh) şahidi için bk. Müsned, 1/386, H.no:366I; 1/437-438,
H.no:4166; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 111/180, H.no:5410; Bezzâr. V/237,
H.no:1850; Şâşî, 11/133-135, H.no:670-674; Ebû Ya'lâ, lX/265, H.no:5386; îbn
Mende, 11/901-902, H.no:985;
d-Bişrb. Suhaym'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, (11/415, H.no: 15366-15368; îbn Mâce,
Siyanı, 35, H.no: 1720; Bûsırî, isnadının sahih olduğunu söyler.
'Bk.Misbâhu'z-zücâce, 11/74; Nesâî, îmân, 7, H.no:4991; es-Sünenü'l-kübrâ,
11/169, H.no:2891-2893; Temmânı ed-Dımaşkî, Müsnedü'l-mukülîn, 1/27, H.no: I;
Saydâvî, Mu'cemü'ş-şuyûh, s.257; Şeybânî, Âhâd, 11/241, H.no:996; Taberânî
el-Mu'cemü'l-kebîr H/37, H.no:1211-1215;
e-Selmân-ı Fârisî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/438\H/no?23602; İbn Ebî Şeybe,
VII/341-342, H.no:36605: Taberâni, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/259, H.no:6155 '
f-Hâlid b. Velîd'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr
IV/lIl,H.no:3829;
Hadis, ayrıca cihad
bahsinde tekrar edilecektir. Bu hadisin tam metni için 48/90. hadise bakınız.
[215] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/160-161.
[216] Sened:
Sahih: Müsned, III/349, H.no:14700, Benzer rivayet için bk. 01/349,
H.no:14699; Heysemî senedinde İbn Lehîa'nın bulunduğunu, hadisin isnadının
hasen olduğunu belirtmiştir. Bk. Mecma', 1/53 ; Bu râvînin sika oluşu ve
rivayetlerinin şahinliği ile ilgili bilgi için bk.22/64.hadis. Ayrıca bir
önceki hadisin tahricine bk.81/123.
[217] Bu zât, Ahmed b. Hanbel'in şeyhlerindendir. Bu
konudaki rivayeti için bk. Müsned, III/349, H.no: 14699.
[218] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/161-162.
[219] Sened:
Sahih: Müsned, V/428,
H.no': 23518; Benzer rivayet için bk. V/427, H.no: 23513; V/428, H.no: 23522;
Beyhakî, Şuabü'l-imân, VII/321, H.no:10450; İbn EbîÂsım, Zühd, s.l 1; Bennâ,
senedinin ceyyid olduğunu söyler. Bk.Bülûğu'l-cmâm, 1/108; Mahmûd b.Lebîd'in,
Ebû Saıd el-Hudrî'den (Radıyaiiahu anh) rivayeti İçin bk. Hâkim, Müstedrek,
IV/23K H.no:7465; Münzirî de. Hâkim'in hadisin isnadının sahih olduğu görüşünü
naklederek, hadisin Ebû Saîd cl-Hudrî'den (Radıyaiiahu anh) nakledilen
rivayetini tercih eder. Bk. Terğîb, IV/61, H.no:4808; Heysemî ise, râvîlerinin
sika olduklarını söyler. Bk.Mecma', 11/291.
[220] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/162.
[221] Sened:
Hasen: Müsned. III/8, H.no:10991; Mervezî, Ta'zîm, 11/608, H.no:648;
Deylemî, Firdevs, IV/186. H.no:6577; Heysemî, hadisin senedinde Ebu's-Semh
Derrâc b. Sem'ân el-Mısrî es-Sehmî'nin bulunduğunu bu zâtın ise İbn Maîn tarafından
sika kabul edildiğini belirtir. Bk. Mecma', 1/63. 52. Derrâc için
bk.77/119.hadis. Ayrıca hadiste Rişdîn de bulunmakladır. Ancak Heysemî, her
nedense burada onu zikretmem iştir. Rişdîn için bk.31/73.hadis.
[222] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/162-163.
[223] sened:
Hasen: Müsned, 11/394,
H.no:9093; Buhâri, el-Edebu'l-müfred, 1/151, H.no:418; Tirmizt, birr, 41,
H.no:1964 (garib): Ebû Dâvûd, Edeb; 5, H.no:4790 (Münzirî, Sünen'deki bu
rivayeti Ebû Davud'un zayıf saymadığım, Bişr
b. RâfT dışında
râvîlerinin hepsinin sika olduğunu, bu zatın 'se bazıları tarafından sika kabul
edildiğini açıklar. Bk. Terğîb, 111/259, H.no:3948); Ebû Ya'lâ, X/401-403,
H.no:6007-6008; Hakim, Müstedrek, 1/103-104, H.no:128-I32 (Hâkim, hadisin
Buhârî ve Müslim'in şartına uygun olduğunu söylemiş ve şâhidler getirmiş;
Zehebî de aksini iddia ederek şartlarına uygun olmadığını ancak hadisin sahih olduğunu
ifâde etmiştir); EbÛ Bekir el-Kuraşî, Mekârimü'l-ahlâk, 1/20, H.no:ll; Beyhakî.
es-SünenÜ'l-kübrâ, X/195; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/111, H.no: 133; Ebû Seleme
b. Abdurrahmân'dan (Radıyaiiahü anh) şahidi için bk. İbnü'l-Mübârek, Zühd,
s.237, H.no:679; Hadis, Ka'b b. Mâlik'ten (Radıyaiiahü anh) de rivayet
edilmiştir. Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XX/82, H.no:î66; Heysemî hadisin
Taberânî'nin el-Mu'cemü'1-kebîrMndc geçen râvîleri arasında bulunan Yûsuf b.
es-Sefer in kezzâb (çok yalancı bîri) olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 1/82.
Ahmed b. Hanbel'in
senedinde müplıem bir râvî bulunmaktadır; ancak Hâkİm'in Müstedrek'indeki bir
sened, bu müphem râvîyi bize tanıtıyor: Yahya b.Ebî Kesir. Dolayısıyla hadis,
zayıflıktan kurtulmuş olur. Münâvî, Ebû Davud'un senedinde yer alan Bişr b.
Rafı' hakkında Îbnü'l-Cevzî ve İbn Hıbbân'ın hassasiyetlerine dikkat çekmiş,
Kazvînî'nin bu rivayete mevzu dediğini nakleder ve İbn Hacer'in buna reddiyede
bulunduğunu, "Hadisin hasen seviyesinin altına düşmeyeceği" iddiasını
hatırlatır. Bk.Feyzu 'l-kadîr, VI/330.
[224] Fâcir burada mü'min karşıtı olduğu için kâfir mânâsında
olsa gerek.
[225] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/163-164.
[226] Sened:
Sahih: Müsned, İl/361,
H.no:87I6, Benzer rivayet için bk. İl/341, H.no:8473; Beyhakî, Şuabü Uman,
IV/118, H.no:4494; Deylemî, Firdevs, III/184, H.no:4503; V/250, H.no:8099;
Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in bu hadisteki râvîlerinin sahih ricali olduğunu
ifade etti. Bk. Mecma', X/96; TII/18; Heysemî, eserinin bir başka bölümünde,
hadisi Bezzâr'ın, hocası Ahmed b. Ebân el-Kuraşî'den naklederek kitabına
aldığını, ancak kendisinin bu zatı tanımadığını, diğer râvîlerinin ise sika
olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 11/321;
İbn Abbas'tan (Radıyaiiahü anhüma) benzer rivayetler için bk. Müsned,
1/268, H.no:2412; 1/273-274, H.no:2475; J/297, H.no:2704; Abd b. Humeyd, î/204,
H.no:593; Heysemî, Mevârid, 1/190, H.no:746; Nesât, Cenâiz, 13, H.no:184İ;
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/605, H.no:1970; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, V1T/240,
H.no:I0161. Suyûtî, İbn Abbas ve Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahü anhüm) gelen
rivayet için "zayıf; eserinin bir başka yerinde Nesâî'ye nisbet ettiği
hadis için de "hasen" işareti koymuştur. Bk.el~Câmiu 's-sağîr,
H.no:2099, 6056, 9150.
[227] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/164.
[228] sened:
Hasen: Müsned, 11/380,
H.no:8920; Heysemî. hadisin senedinde İbn Lehîa'nın varlıe dikkat çekmiştir.
Bk. Mecma, 1/116, Bu râvî ile İlgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis. Suy
hadisi ayrıca Hakîm et-Tirmizî'ye ve Mekâyidü'ş-Şcytân isimli eserin sahibi îbn
Ebi Dünyâ'ya nisbet eder. Münâvî ise Müsned'de yer alan İbn Lehîa'yı Heysemî ve
O'r hocası Irâkî'nin eleştirdiğini, diğer bir râvî olan Mûsâ b. Verdân'ı ise
İbn Maîn'in zayıf. E Uavud'un sika kabul ettiğini söyler. Bk.Feyzu 1-kadîr,
11/487-488. H.no:2101. İbn Hat Musa b. Verdân için "saduktur, bazen hata
yapar"7 derken (Bk.Tahib, Trc.no:7023); Zeh ^saduktur" demekle
yetinir. Bk.Kâşif, Trc.no:5741.
[229] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/165.
[230] Sened:
Sahih: Müsned, VI/21,
H.no: 23840, Benzer rivayet için bk.VI/22. H.no:23849, İbn Mâ iıtcn, 2,
H.no:3934 (BÛsirî hadisin senedinin sahih olduğunu belirtir. Bk. Misbâhu'z-zücâ
İV/164); Hâkim, Müstedrek, 1/54, H.no:24; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr,
XVIII/3i ^no:796; Kudâî, 1/109, H.no:I3I; Beyhakî, Şuabri-îmârt, VI1/499,
H.no:l 1123; İbn Men* ^>2, H.no:3I5; Mervezî, 11/601-602, H.no:640-641;
Bezzâr, IX/206, H.no:3752; Heyscı zar'ın râvîlerinin sıka olduğunu söyler. Bk.
Mecma \ III/268.
[231] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/165-166.
[232] Sened:
Sahih: Müsned, 11/215,
H.no:7017; Benzer rivayet için bk.II/206, H.no:6925; 11/112, H.no:6982-6983;
11/163, H.no:6515; 11/192. H.no:6806; 11/193, H.no:6814; 11/209, H.no:6953;
11/209, H.no:6955; N/205, H.no:6912; 11/202-203, H.no:6889; 11/195,
H.no:6835-6836; Humeydî, 11/271, H.no:595; Mervezî, H/595, H.no:632; Hadisin
senedinde yer alan Mûsâ b. Uley'in baba isminde, bazı nüshalarda hata yapılarak
Ali okunduğu görülmektedir. Mûsâ b. Uley hakkında İbn Hacer "saduktur,
bazen hata yapar" ifadesini (Bk.Takrîb, Trc.no:6994); Zehebî ise,
"sebt ve sâlih" tabirini kullanırlar. Bk.Kâşif, Trc.no: 5719. Encs b.
Mâlik'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IIÎ/I54, H.no: 12499-12500,
Hâkim, Müstedrek. 1/55, H.no:25; Makdisî,
Muhtara, VI/56, H.no:2031;
Ebû Ya'lâ, 1/206,
H.no:246: VII/199, :I.no:4187;
Kudâî, 1/109, 139, H.no:130, 182; Heysemî, râvîlerinin sika olduğunu söyler.
Bk. Mecma', 1/54.
[233] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/166-167.
[234] Sened:
Sahih: Müsned, 11/400,
H.no: 9170, Hâkim, Müstedrek, 1/73, H.no:59; Heysemî, hadisi 'Vhmed ve Bezzârın
rivayet ettiğini Ahmed b. Hanbel'in râvîierinin sahih ricali olduğunu söyler.
Bk. Mecma', VIII/87; X/273-274; Beyhakî, es-Sünenül-kübrâ, X/236; Şuabü'l-îmân,
VH/270-271, H.no:8119
a-Ebû Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü's-Jağir, 1/362,
H.no:605; Heysemî, Mecma \ 1/58;
VIII/21;
b-Sehl b. Sa'd
es-Sâidî'den {Radıyallahü anh) şahidi İçin bk. Müsned, V/335, H.no: -2738,
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/131, H.no:5744; Beyhakî, Şuabü'l-îmân,
VII/271, no:8120; Rûyânî, 11/209, H.no:1048; Heysemî, ceyyİd senedle rivayet
edildiğini ifade Emiştir. Bk. Mecma', VIII/87; X/273.
c-Câbir'den
{Radıyallahüanh) gelen rivayet için bk. Beyhakî. Şuabü'l-îmân, VII/117,
'"*-no:7658; Deylemî, Firdevs, IV/177, H.no:6549;
d-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) mevkûfen nakli için bk. İbn Ebî Şeybe, VII/105, -no:34544;
Taberânî, el-Uu'cemÜ'l-kebîr, IX/2Û0, H.no:8976; Beyhakî, ŞuabüVîmân,
V"/27l,H.no:8121.
Heysemî, hadisin Câbir
ve İbn Mes'ûd (Radıyallahü anhüm) tarafından gelen bu rivayetlerin isnadlarmm
daceyyid olduğunu belirtir. Mecma\ VIII/87; X/273-274.
[235] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/167-168.
[236] Sened:
Sahih: Müsned, V/267,
H.no:22200; Tabcrânî, el-Mıı'cemü'l-kebîr, H.no:7499; Heysemî hadisin
râvîlerinin sika olduğunu söyler. Bk. Mecma',
1/63, X/276.
[237] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/168.
[238] Sened:
Hasen: Müsned, 11/172.
H.no:6604; Heysemî hadisin senedinde İbn Lehîa'nın bulunduğuna dikkat çeker.
Bk. Mecma', 1/63. Bu râvi ile İlgili geniş bilgi İçin bk.22/64.hadis. Alımed
Muhammed Şâkir bu hadisin tahricinde şöyle der.: uBu hadisin isnâdıyla bundan
önceki sekiz hadisin (H.no:6604, 6603, 6602....6596) isnadlan aynıdır. Heysemî,
hadisleri sahih veya illetli saymakta büyük çelişkilere düşmektedir. Bir
keresinde râvîtcri sahih ricalinden sayıyor, bir başka seferinde İbn Lehîa ve
Huycy b. Abdullah el-Meâfirî sebebiyle yahut her ikisi sebebiyle hadîsi illelli
gösterebildiği gibi. bazen de 'İsnadı basendir1 diyor. Bence bu sencdîerin
hepsi de sahihtir." {Müsned, VI/175, tahkiki) Gerçekten de aynı isnadla
gelen 6603.hadis için "Ahmcd'in râvîleri sahih ricalidir" demiş
(bk.Mecma ', 111/47): 6602.badis için "Ahmed'İn senedinde zayıf olan İbn
Lehîa var. Tirmizî bu zatın hadislerini "hasen" olarak göstermiştir. Diğer râvîleri sahih
rieâüdir," derken
(bk.Mecma'. 1/301); 6599.hadis
için"Ahmed'in senedinde İbn Lehîa var'1 demiştir (bk.Mecma',
11/29); 6598.hadis için "AhmedMn senedinde Huyey b. Abdullah el-Meâfirî
var, sika sayılmış ancak zafiyeti bulunmaktadır' der (bk.Mecma', 11/29);
6597.hadis için "Ahmed b. HanbePin isnadı hasendir" der (bk.Mecma'.
X/122); 6596.hadİs için "Ahmcd'in senedinde Huyey b. Abdullah el-Meâfirî
var, İbn Main. "sika", Ahmcd b. Hanbel ise, "zayıf
saymıştır" der (bk.Mecma', IV/23-24). Zehebî, Huyey hakkında İbn Maîn'İn
"bir beis yok", Buhâri'nin de "fihİ nazar" dediklerini
nakleder. fk-Kâfif, Trc.no: 1296. İbn Hacer ise, "saduktur, hata
yapar" der. Bk.Taki-ib, Trc.no: 1605.
[239] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/168-169.
[240] Sened:
Sahili : Miisned,
11/397, H.no:9129; Benzer rivayet için bk.II/441, H.no:9655; 11/456, H.no:
9837; Tayâlisî, IV/I53, H.no: 2523; Buhârî, el-Edebü'1-müfred, s.437,
H.no:1284; Müslim, îmân, 209-210; Ebû Dâvûd. Edeb, 119. H.no:5111; Ebû Avâne.
1/77, H.no:227-228; İbn Mende, T/471, H.no:340-34I; İbn Hıbbân, Sahîh,
I/I79-181, H.no:145-146: 148; Heysemî, Mevârid, I/I47-148, H.no:42-43; İbn Ebî
Âsim, Es-Sünne, 1/295, H.no:655-656 (hasen); Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 1/301,
H.no:337; Hennâd, Zühd,
11/470, H.no:950; Nesâî,
es- Sünemi 'l-kübrâ, VI/170, H.no:1050Û-10501; Amelü'l-yevm ve'1-leyle,
s.420, H.no:664-665. Ayrıca 20/20.hadise bk.
[241] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/169-170.
[242] Sened:
Sahih: Müsned, 11/316
H.no:8I75; Benzer rivayetler için bk.11/239, H.no:7256; ÎT/464, H.no:9935;
11/476, H.no:10I17; 11/509, H.no:10561; 11/272, H.no:7668; 11/259, H.no:7509;
11/291, H.no:7896; Hemmâm b. Münebbih, H.no:77; Ma'mer b, Râşid, XI/436;
Buhârî, Edeb, 102, el-Edebü'l-müfred, s.269, H.no:770; Müslim, Elfâz, 6-12; Ebû
Dâvûd, Edeb, 74, H.no:4974; Dârîmî, İsti'zân, 64, H.no:2703; Beyhakî,
Suabü'l-îmân, IV/311, H.no:5214: Humeydî, 11/469, H.no:1099; Taberânî,
d-Mu'cemü's-sağîr, 11/173, H.no:975; Ebû Yala, XI/204, 220, H.no:6315, 6336,
5929; Deylemî, Firdevs, V/120, H.no:7675.
[243] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/170-171.
[244] Sened:
Sahih: Müsned, 11/199, H.no:6872; Ma'ıner b. Râşid, XI/405: Hâkim,
Müstedrek. 1/147. H.no:253; IV/558, H.no:8566; Bezzar, VI/410, H.no:2435;
İbnüM-Mübârek, Zühd, s.560-561, H.no:1630; Deylenıî, Firdevs. IV/369,
H-no:7069; Bu hadis kıyamet bahsinin 335.hadisi olarak "Havz ve
Kevser" bölümünde tekrar edilecektir.
[245] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/171-173.
[246] sened:
Sahih: Müsned, III/349,
H.no: 14697; Benzer rivayet için bk. 01/349, H.no: 15092: 111/394-395, H.no:
15183; Abd b, Hıımeyd, 1/311, H.no:I010; KudâU 11/280-281, H.no:1360-f363:
Heysemî hadisin senedinde İbn Lehîa'nın bulunduğuna dikkat çekerek, bu zatın
hakkında bazı sözlerin dile getirildiğini ifade etti. Bk. Mecma', 11/293. Bu
râvî ite ilgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis. Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahu
anh) benzer bir lafızla da rivayet edilmiştir: Bk. Müsned, 11/523, H.no:I0721;
Buharı, Merdâ, 1; Müslim, Sıfâtü'l-münâfikîn, 58; Tirmizî, Edeb, 79, H.no:2866
(hasen-sahih); Kudâî, 11/280, H.no:1358; Ka'b b. Mâlik'ten (Radıyaiiahu anh) de
benzer bir lafızla rivayet edilmiştir: Bk. Mûsned, III/454, H.no:I5709; V/142,
H.no:21179; VI/386, H.no:27049; Buharı, Merdâ, 1; Müslim. S ı fâüT I-mü nâ fi
kîn, 59-62; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebir, XIX/94, H.no:I83-185; Kudâî, 11/282,
H.no:1364-1365; Beyhakî, Şuabü'î-îmân, VII/143, H.no:9779. Suyûtî, hadisi Ziya
el-Makdisî'yc nisbet ederek 'hasen" hükmü vermiş (Bk.el-Câmiu 's-sağîr,
H.no:8l49); Münâvî ise, sika râvîlerlc ve aynı lafızla Bezzâr tarafından da
rivayet edildiğini belirttikten sonra şöyle der: "Şayet Suyûtî, senedinin
sahih olması sebebiyle, hadisi Bezzâr'a nisbet etseydi, daha isabetli
olurdu." ük.Feyzu'l-kadîr, V/654.
[247] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/173.
[248] Sened:
Sahih: Müsned, IH/38, H.no: 11274; Benzer rivayet için bk.III/55, H.no:
11464, İbnü'I-Mübârek, Zühd, s.24, H.no:73; İbn Hıbbâtı, H/381, H.no:616;
(Heysemî, Mevârid, 1/607, H.no:2450) Ebû Ya'lâ, U/492, H.no:1332; Beyhakî,
ŞuabÜ'l-îmân, VII/452, H.no:10964; Deylemî, Firdevs, IV/131, 180, H.no:6405,
6556; Mervezî, 11/609, H.no:650; Bennâ senedinin ceyyid olduğunu söyler.
Bk.Bülûğu 'l-emânî, 1/113; Heysemî hadisin senedinde Ebû Süleyman el-Leysî
ve" Abdullah b. Velid'in bulunduğunu, bu zatların da sika olduklarını
ifade etti. Bk. Mecma', X/201.
[249] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/174.
[250] Sened;
Zayıf: Müsned, V/145, H.no:21189; Heysemî hadisin senedinde
münkeru'I-hadis olan Enes b. Mâlik'in hizmetçisi Ebû Halef el-A'mâ'nın
bulunduğuna dikkat çekmiştir. Bk.Mecına', 1/62. Ayrıca seneddc bulunan Muân
(Miân) b. Rifâa da zayıftır. Zehebî, hakkında Ebû Hâtimjın "hadisi itibâr
için yazılır, ancak delil getirilmez", Yahya b. Maîn'in
"zayıftır", Duhaym'm "sikadır" dediklerini nakleder.
Bk.Kâşif, Trc.no:5513; İbn Hacer ise "leyyinü'l-hadîs, irsali çoktur"
ifadesini kullanır. Bk.Takrîb, Tec.no.6747. Suyûtî de hadis için "zayıf
hükmü vermiştir. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:3061.
[251] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/174.
[252] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/174-175.
[253] Sened:
Sahîh: Müsned, 1/184,
H.no: 1604; Bezzâr, 111/323, H.no: 1119; Devrakî, Müsnedü Sa % s. 156, H.no:92;
Ebû Ya'lâ, 11/99, H.no:756; İbn Mende, 1/522, H.no:424; Danî,
es-Sünenü'l-vâride J'fy'ten, HI/635-636, H.no:290; Makdisî, bu hadisin sahih
kaynaklarda İbn Ömer ve Ebû hureyre'den (Radiyallahü anhüm) (bk. Müslim, îmân,
146-147; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/212, no:370-372; Ebû Avâne, 1/95, H.no:295;)
şalıidi bulunduğundan isnadının sahih olduğunu rade etti. Bk. Muhtara, HI/262-263,
H.no:1067; Ebû Ya'lâ, 11/99, H.no:756; Heysemî hadisin med, Bezzâr ve Ebû
Ya'lâ tarafından rivayet olunduğunu,
bunlardan Ahmed ve Ebû ala'nın senedindekilerin sahih râvîleri olduklarını
beyan etti. Bk. Mecma', V1I/277.
Abdurrahman b. Senne'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1V/73-74,
H.no: 16636; «adısın her iki bölümü Abdurrahman b. Senne'den (Radıyallahü anh)
ayrı olarak da rivayet olunmuştur. İlk bölümü için bk. Müslim, îmân, 232/145.
İkinci bölümü için bk. Nuaym b. Hammâd, Filen, U/491, H.no:1379. Avf b. Zeyd b.
Milha'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Tirmizî, îmân, 13, H.no:2630
(hasen-sahih). Senedde Sa'd b. Ebî Vakkas'ın (Radıyallahü anh) oğlu müphem olsa
da, oğullarının hepsi sika oldukları için herhangi bir problem yoktur.
[254] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/175-176.
[255] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/176.
[256] Sened:
Zayıf: Müsned,
1V/73-74, H.no: 16636; Heysemî, hadisi Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah ve
Taberânî'nin rivayet ettiğini, ancak isnadında metruk olan İshak b. Abdullah
(İbn Ebî FerveJ'nin bulunduğunu belirtir. Bk. Mecma', VII/278. İbn Sa'd.
miinker hadisler naklettiğini ve (âlimlerin) kendisiyle delil getirmediklerini
ifâde eder. Bk.Tabakâtü'l-kübrâ (telinime), 350-351: Zehcbî, Zührî'nin çağdaşı
olduğunu söylemekle yetinir, hakkında herhangi bir eleştiri de bulunmaz. Bk.
Mîzân. VII/455, Trc.no: 10832: Zührî'nin bu zâtı hadis rivayetinde irsai
yaptığı için, "'Allah canını alsın! Sen isnadsız, mesnedsiz hadisler
rivayet ediyorsun" diyerek uyarması ilgili rivayet için bk.Alâî. Câmiu
't-tahsîl, 70; Ebû Nuaym, Hılyetü 'i-evliyâ, III/365; Âmir Hasan Sabri hadisin
İsnadının metruk olduğunu söyler. Bk. Zevâidıı Abdillah b. Ahmedb. Hanbelfı't-Müsned,
H.no:211:
Hadis burada zikredilen
senediyle zayıftır; fakat hadisin metni sahihtir. Çünkü, rivayetin şâhidlcri
vardır:
a-Ahdullah b. Amr'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned. 11/177, H.no:665û; 11/222. H.no:7072:
İbıuTl-Mübârek. 7-ühd. s.267. H.no:775; Taberânî. el-Mu'cemü'l-evsat, IX/I4,
II.no:8986; (Münzirî, Taberânî'nin İsnadının sahih olduğunu söyler. Bk. Terğîb.
IV/64. H.no:4818.) Dânî, es-Sünenü'l-vândeji'l-füen, 111/636. H.no:291;
Beyhakî. ez-Zühdiı'1-kebîr, H/116. H.no:203: Heysemî, "(Şahid) hadisin
senedinde, zayıf olan İbn Lehîa vardır" der. Bk.Mecma', V1I/278. X/259.
b-Sehl b. Sa'd
es-Sâidî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, et-Mu 'cemü 7-kebîr,
VI/164, H.no:5867; el-Mu'cemü's-sağîr. 1/183, H.no:290: Kudâî. Müsnedü'ş-şihâb,
İI/13S. H.no:l055: Heysemî, hadisin râvîlerinin sika olduklarını açıklar. Bk.
Mecma', VII/278.
c-Câbir b. Abdullah'tan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Beyhakî, ez-Zühdü İ-keb'u; II/l 14, H.no:198;
Lâlkâî. İ'tikâdü ehli's-sünne, 1/112, H.no:173; Heysemî, hadisin senedinde
Leys'in kâlibi Abdullah b. Salih'in bulunduğunu, bu zatın zayıf olmasına rağmen
bazılarınca sika kabul edildiğini belirtir. Bk. Mecma', VII/278.
d-İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-kebîr, XI/70,
H.no:l 1074; Heysemî, hadisin senedinde müdellis olan Leys b. Süleym'in
bulunduğunu, bu zatın sika olduğunu ifade etti. Bk. Mecma \ VII/278, 309. .
e-Abdurrahman b. Avf
tan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Deylemî. Firdevs. 11/29-30, H.no:2185.
f-İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Müslim, îman, 146 _g-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/389, H.no:903I; Müslim, îman, 147;
İbn Mâce, Fiten, 15, H.no:3986; Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr, I/29S
h-Yahya b. Saîd'den
gelen nakil için bk. Hennâd, Zühd, 11/586-587, H.no:1245;
ı-Abdullah b. Yezîd
ed-Dımaşkî tam dört sahabeden işittiğini (Ebu'd-Derdâ, Ebû Umâme, Enes b. Mâlik
ve Vasile b. eİ-Eska"dan (Radıyallahü anhüm)) bildirdiği hadis için bk.
Beyhakî, ez-Zühdü 'l-kebîr, II/l 14. H.no:I99.
i-Kesîr b. Abdullah
el-Müzenî, babası ve dedesi kanalıyla benzer bir hadis nakleder. J5k- Taberânî,
el-Mu'cemif l-kebîr, XVII/16, H.no:ll; Beyhakî, ez-Zühdü l-kebîr, U/117,
H-no:205: Kudâî. Müsnedü 'ş-şihâb, 11/138. H.no:1052-1053.
j-Enes b. Mâlik'tcn
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Fiten, 15. H.no:3987; vî. Şerhu meâni 'l-âsâr, 1/298
k-İbn Mes'ûd'dan
(Radtyallahii anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Fiten, 15, H.no:3988.
Bu hadis hakkında
yazılmış müstakil bir eser için bk.Abdullah b. Yusuf el-Cüdey'. Keşfü 'l-lisâm
an turukı hadîsi gurbeti 'l-îslâm.
[257] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/176-178.
[258] Sened:
Sahih: Müsned, 11/389,
H.no: 9031, Müslim, îmân, 145, İbn Mâce, Fiten, 15, H.no:3986; Ebû Avâne, 1/95,
H.no:298; Ebû Ya'Iâ, XI/52, H.no:6190; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 11/137, H.no:
1051; İbn Mende, 1/520, H,no:422; Beyhakî, ez-Zühdü't-kebîr, 11/115, H.no:201;
Lâlkâî, î'tikâdüehli's-sünne, 1/112, H.no: 174.
a-Enes b. Mâlik'ten (Radıyalhhü
anlı) şahidi için bk. İbn Mâce, Fiten, 15, H.no:3987 (Bûsıri, zevâidde hadisin hasen olduğunu,
senedindeki Sa'd b. Sinan hakkında ihtilaf bulunduğunu söyler Bk.Misbâhu
'z-zücâce, İV/178, "hasen")
b-İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb.. 11/138,
H.no:1054; İbn Mende, 1/520, H.no:421; Beyhakî, ez-Zühdü'l-kebtr, II/l 15,
H.no:200; Heyscmî. "hadisi Bezzâr rivayet etmiş olup, senedinde müdellis
olan Leys b. Ebî Süleym vardır,1' demiştir. Bk.Mecma ', VII/278.
c-Ebû Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Heysemî, hadisin Taberânİ tarafından
nakledildiğini senedinde ise Atıyye'nin bulunduğunu, bu zatın zayıf olduğunu
ifade etti. Bk. Mecma\ VII/278.
d-Amr b. Avf dedesi
Zeyd b. Mülhame'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Bezzâr, VI1I/322,
H.no:3397; Tirmizî, îmân, 13, H.no:2630 (hasen-sahih); Taberâni, el-Mu'cemü'l-e-Selman'dan (Radıyallahü anh)
şahidi için bk. Heysemî, hadisin Taberânî tarafından nakledildiğini senedinde
ise metruk sayılan Ubeys b. Meymûn'un bulunduğunu açıklar. Bk. Mecma\
VH/278-279.
[259] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/178.
[260] Sened:
Sahih. Müsned, 1/398,
H.no:3784; Tirmizî, bu konuda Sa'd, İbn Öme^ Câbir,' Enes ve oaullah b. Amr'dan
(Radıyallahü anhüm) şâhidlerin bulunduğunu, hadisin ise "Hasen-sahih-Barıb
olduğunu belirtir. Bk. Sünen, imân, 13, H.no:2629; îbn Mâce, Fiten 15 H
no'3988-£««< Rikâk, 42, H.no:2758; ibn Ebî Şeyhe., VII/83. H.no:34366;
Bezzâr, V/433! Vinnoo69; ŞâşU ri/170' H'no:729; Devrakî> Müsnedü Sa'd, s.
164, H.no:93; Ebû Ya'lâ, ki - H-no:4975' Tabcrânî' ei-Mu'cemü'l-kebîr, X/99,
H.no: 10081; Beyhakî, ez-Zühdul-^ 0/117, H.no:206; Dânî, es-Sünenü'l-vâride
fı'l-Fiten, III/633, H.no:288. Mücâhid'den mursel olarak da nakledilmiştir. Bk.Nuaym
b. Hammâd, Fiten, 1/189, H.no:507.
[261] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/179.
[262] Sened:
Sahih: Müsned, ITT/463,
H.no: 15745, Benzer rivayet için bk.V/52, H.no:20407; Ebû Ya'lâ, 1/171,
H.no:192; Mervezî, 1/356, H.no:361; Dânî, es-Süne nü 1-varide fı'l-fiten,
111/637-638. H.no:292. Heysemî, hadisin senedinde ismi belli olmayan bir
râvînin bulunduğunu, bu zatın dışındakilerin sika olduklarım ifade eder. Bk.
Mecma', VII/279. Bu müphem râvînin, Hasan el-Basrî olduğunu görmek için
bk.Tabert Târih, 11/679. Ahmed b. Hanbet, bu hadisi bilinmeyen bir sahâbî
başlığı altında zikrettiğine göre, sahabe olduğunu tahmin ettiği bir zâta
nisbet etmiş oluyor ki kanaatimizce bu durumda sahâbînin bilinmemesi hadisin
senedi açısından zararlı değildir. Suyûtî, hadisin "sahih" olduğuna
işaret eder. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:I952.
[263] Bk. İbnü't-Esîr, Nihâye, 11/173 (ra-be-a); II/3 19
(sc-de-se); Bennâ, agc. 1/116.
[264] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/179-180.
[265] Sened:
Sahih: Müsned, III/477,
H.no:I5861, 15860, 15862 (Bennâ'nm rivayet derlemesi sırasına göre); Humeydî,
1/260, H.no:574; Hâkim, Müstedrek, 1/89, H.no:96-97; IV/502, H.no:8403: Nuaym
b. Hammâd, Fiten, 1/29, H.no:7; 1/188, H.no:502; Şeybânî, Âhâd, IV/284,
H.no:2305; Dânî, es-Sünenü'l-vâride fı'l-Fiten, 11/429, H.no:159; Heysemî,
Mevârid, 1/462, H.no:1870; Beyhakî, î'tikâd, s. 157. Bennâ senedinin ceyyid
olduğunu söyler. Bk.Bulûğu 'l-emâni, 1/117; Heysemî ise, râvîlerin sahih ricali
olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/305; İbn Abbas'tan (Radıyaliahû anhümâ)
şahidi için bk. Tirmizî, Fiten, 28, H.no:2193 (hasen-sahih)
[266] Bir rivayette: 'Olamaz, vallahi inşallah...' şeklinde
geçmektedir.
[267] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/180-182.
[268] Sened:
Sahih: Müsned, V/251,
H.no:22060; Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 1/356, H.no:764; Hâkim, Müstedrek,
İV/104, H.no:7022; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI11/98, H.no:7486;
Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 11/411, H.no:1602; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, IV/,326.
H.no:5277; VI/69, H.no:7524; Mervezî, 1/415, H.no:407; Deylemî, Firdevs,
III/445, H.no:5363; Heysemî, Mevârid, 1/87, H.no:257. Heysemî, râvîlerin sahih
ricâü olduğunu söyler. BkMecma', VII/281. Huzeyfe'den (Radıyallahü anh) hadisin
bir bölümü naklolunmuştur. Bk. Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 1/207, H.no:324;
Hâkim, Müstedrek, IV/516, H.no:8448; IV/573, H.no:8611; Dânî, III/534,
H.no:225; III/599, H.no:271; III/605, H.no:273.
[269] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/182.
[270] Sened:
Sahih: Milsned, İV/232,
H.no: 17962, Dâriml Mukaddime, 16, H.no:98; Lâlkâl 1/92-93, H.no:127. Heysemî,
Mevârid, 1/87, H.no:258. Heysemî. râvîlerin sika olduklarını söyler. BkMecma \
VII/281.
[271] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/182-183.
[272] Sened:
Sahih: Milsned, IV/188,
H.no;17610. Taberânî, Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 11/110, H.no:1008; Beyhakî,
Şuabü'l-îmân, VI/505, H.ııo:9Û77; Heysemî, isnadının "hasen" (eserin diğer
bir yerinde ise "ceyyid"), râvîlerin ise sika olduklarını söyler.
Bk.Mecma', 1/183; VII/276. Munzirî de isnadının "hasen" olduğunu
söyler. Bk. Terğîb, 1/65, H.no:175; Abdullah b. Kays'tan (Radıyallahü anh)
şahidi için bk. Nuaym b. Hammâd, Filen, 1/244, H.no:694.
[273] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/183.
[274] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/183-184.
[275] Sened:
Sahih: Müsned, V/383-384, H.no: 23148-23150; Müslim, îmân, 143; Buharı,
Rikâk, 35; Fiten, 13; İ'tisâm, 2; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/209, H.no:366; Ebû
Avâne, 1/56, H.no:141; Tirmizî, Fiten, 17, H.no:2179 (hasen-sahih); tbn Mâce,
Fiten, 27, H.no:4053; Humeydî, 1/211, H.no:446; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ,
X/122, Şuabü'i-îmân, IV/324-325, H.no:5271; Ibn Mende, 1/465, H.no:336;
1/466-467, H.no:337; Mervezî, 1/471-472, H.no:495.
[276] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/184-185.
[277] Sened:
Sahih: Müsned,
T/393-394, H'no:3730-3731; Benzer rivayet için bk.I/39O; H.no:3707, 1/395,
H.no: 3758, Ebû Dâvûd. Fiten, I, H.no:4254; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr,
IX/236, H.no:9159; X/158, H.no:1031I; X/170, H.no:10356; Hâkim, Müstedrek,
III/123, H.no:4593 (İsnadının sahih olduğunu söylemiş; Zehebî ise, bu görüşe
muvafakat etmiştir); Ebû Ya'lâ, VIII/425, H.no:5009; IX/186, H.no:5281; IX/201,
H.no:5298. Râvîleri sikadır.
[278] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/185-186.