* Allah'ın Kitab'ından Ayrılmamak
* Rasûlullah'ın (Sallallahü Aleyhi Ve Sellem) Sünnetinden/Kurallarından
Ayrılmamak
*Bid'at Ehlinden Hadis Rivayeti Problemi
*Bid'at Konusunda Yapılan Çalışmalar
* Bid'atin (Dinde Aykırı Şeyler Uydurmanın/Türetmenin) Ve İnsanları
Dalâlete Çağırmanın Sorumluluğu
* Rasûlullah'tan (Sallallahü Aleyhi Ve Sellem) Sonra Dini Tahrif Etmeye
Çalışanlara İlâhî Tehdit
* Önceki Dinlere Tâbi Olanları Taklid Etmenin Yasaklanması
* Tâbiûn Dönemindeki Bazı Değişiklikler
Müsned tercemesinİri
II. Cildine başlama imkânı veren Rabbimize hamd, O'nun yüce Rasûlü Hz. Muhammed'e,
Ehl-i beytine ve ashabına salât ve selâm ederiz.
Neşredilen I. Cild ile
ilgili çok sayıda tebrik ve teşekkür aldık. Telefon, fax, e-mail ve gazetede
makaleleri ya da yüz yüze görüştüğümüz çok sayıda kişinin olumlu tenkidleri ve
takdirleri doğrusu bizi şaşırttı. Böylesine bîr teveccüh beklemiyorduk. Bütün
bunlar bize mora] kaynağı oldu. Ayrıca sizlerden gelen olumlu/yapıcı uyarılar
dikkate alındı. Mükemmellik sadece Allah'a aittir.
Bozulmuş dinî anlayış
yerine İslâm'ı kaynağından öğrenmek, suyu kaynağından içmek gibidir. Bu
konudaki naslar (temel metinler) Kur'ân ve hadislerdir. Hadislerin önemi;
Kur'ân'ın tefsir ve te'viline yardımcı olması, nebevi programa uygun hayat
tarzının (Sünnetin) oluşması, Hz. Peygamber'! daha yakından tanıma gibi bir takım
imkânlar vermektedir. Selef âlimleri her konuda olduğu gibi hadislerin
tesbitinde de çok gayret sarfettiler, hadislerin tenkidi ve anlaşılmasında,
dolayısıyla Sünnet'in oluşmasında azamî çaba gösterdiler. Bu âlimlerden birisi
de hiç şüphesiz İmam Ahmed b. Hanbel'dir. Onun hadisteki devasa gücü
dost-düşman tarafından kabul edilmiştir. Bu İmamın hadis rivayetlerini
Türkçe'ye terceme etme İmkânı bizim için büyük bir şereftir.
Bu çalışmada
Rabbimizin yardımını sürekli müşahede ettik, ummadığımız bilgilere kolaylıkla
ulaştık. Her seferinde şu âyeti hatırladık: "Eğer siz Allah'a (yani
dinine) yardım ederseniz Allah da size yardım eder..,"
Tahriç çalışmasında
istifade ederiz düşüncesiyle Şuayb el-Arnavud'un başkanlığındaki heyetin
hazırladığı Müsned tahricini de bu arada elde etlik. Bu ciltten itibaren ondan
da faydalanıyoruz. Ancak çok fazla emek verilerek hazırlanan bu çalışmada
maalesef tahriç teknikleri dikkate alınmamış, temel hadis kaynakları cilt ve
numarası ile verilmiş, ama bab ve hadis numaralarına yer verilmemiştir. Müsned
tercemesin.de biz bunları da dikkate aldık ve daha çok kaynağa ulaşmak için
azami gayret gösterdik.
Müsned tercemesinin I.
Cildinde okuyucuya yardımcı olması için konulan "Hadis Okumada
Yöntem" ve İslâm Akaidi ile ilgili hadislere ait "İslâm Akaidinde
Hadislerin Belirleyici Rolü" isimli iki makale büyük takdir aldı. II.
Ciltten itibaren İslâm Fıkhı bölümü başlamaktadır. Bu bölüme giriş olarak
"İslâm Fıkhında Sünnet'in Bağlayıcı Rolü" ve "İbadet Fıkhında
Sünnet'in Rolü" isimli iki makale eklendi.
Ahkâm konusundaki
farklı rivayetler sebebiyle müctehid imamların söz konusu hadisleri anlayışı,
mezheplerin bakış açıları İncelendi, analiz edildi; ittifak ve ihtilaf edilen
meseleler ayrıca konu sonlarına eklendi.
Bu ciltte; Kur'ân ve Sünnet'e
Dönüş, İslâm fıkhının ibadet bölümüne başlangıç olarak İbadet Öncesi Temizlik,
Sular ve İlgili Hükümler, Necaset ve Temizliği, Abdesî ile İlgili Hükümler
gibi ana başlıklar altında konular toplandı.
Çalışmamızın yeryüzü
toplumlarına faydalı olması temennisiyle dua ve desteklerinizi bekleriz.[1]
Terceme Heyeti
Şu anda elimizde
orijinal tek Kutsal Kitap Kur'ân'dır. Kur'ân; insan ve yaşadığı toplumla
ilgili mükemmel hükümler ihtiva eden Allah'ın kelâmıdır. Hz. Mû-sâ'ya verilen
Tevrat'tan günümüze kadar komple hayat tarzını açıklayan, Kur'ân dışında ikinci
bir Kitap göremiyoruz. İncil'de Peygamberlerin hayatı ve Zebur'da hikmetli
sözler bulunmaktadır.
Kur'ân'ın farkı; çok
değişik olarak dizayn edilmesi, hayatın bütün yönlerini ihtiva etmesi ve
kıyamete kaöar taklid edilemez ve değişmez/son Kitap olması. Müslümanlar
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) döneminde olduğu gibi onu anlayarak
o-kumalı, üzerinde konuşmalı ve hayata hakim kılmalıdırlar.
Allah Teâlâ buyurdu:
"Allah'ın size
ulaşan (kurtarıcı) ipine/Kur'ân'a sımsıkı yapışın ve parçalanıp bölünmeyin!
Allah'ın verdiği (her türlü) nimeti hatırlayın;
Hani siz birbirinizin
düşmanlarıydınız da Allah kalplerinizi uzlaştırdı ve O'nun nimeti sayesinde
kardeşler oldunuz.
Ateş çukurunun
kıyısındaydınız da Allah sizi oradan kurtardı.
Hidâyeti bulaşınız
diye Allah size âyetlerini böyle açıklar..." (ÂIü İmrân 3/103).[2]
1/279- Yezid
b. Hayyân et-Teymî anlatıyor:[3]
(Arkadaşlarımdan) Husayn b. Sebra ve Ömer b.
Müslim ile birlikte Zeyd b. Erkam'a (Radıyaiiaha anh) gittik. Yanına oturur
oturmaz Husayn şöyle dedi:
ıEy Zeyd! Sen
gerçekten büyük hayırlara nail oldun; Rasûlullah'ı (Saiialiaha aleyhi ve
seiiem) gördün, hadisini {yani sözlerini) dinledin, onun safında (kâfirlere
karışı) savaştın ve onunla birlikte namaz kıldın. Sen gerçekten büyük hayırlara
nail oldun. Ey Zeyd, bize Rasûlullah'tan (Saiialiaha aleyhi ve seüem) duyduğun
şeyleri naklet!..'' Zeyd b. Erkâm (Radıyaiiahuanh) dedi ki:
'Ey Kardeşimin oğlu,
vallahi yaşım ilerledi, vaktim geldi ve Rasûlullah'tan duyup ezberlediğim bazı
şeyleri unuttum. Size anlattığım kadarıyla kabul edin, bunun dışında beni fazla
zorlamayın!
Bir gün Rasûlullah
bize, Mekke ile Medine arasındaki Hum denilen su kenarında konuşma yaptı.
Sözlerine Allah'a hamd ve sena ederek başladı, nasihat etti, bazı şeyleri
hatırlattı ve sonra şöyle buyurdu:
"Ey insanlar,
dikkat edin! Ben, kendisine neredeyse aziz ve celil olan Allah'ın elçisi (yani
ölüm meleği) gelecek ve onu kabul edecek yaşta bir kişiyim. Size iki sorumluluk
bırakıyorum;
Birincisi, içinde
hidayet ve nûr olan Allah'ın Kitab'ıdır. Allah Teâlâ'nın Kitab'ına tutunun, iyi
yapışın!" dedi, ona sahip olmaya teşvik etti ve sözlerine şöyle devam
etti:
"İkinci olarak da
Ehl-i beytime sahip çıkın! Ehl-i beytimin hakları konusunda size Allah'ı
hatırlatırım... Ehl-i beytimin hakları konusunda size JUbh'ı hatırlatırım...
Ehl-i beytimin hakları konusunda size Allah'ı hatırlatı-
Husayn, Zeyd b.
Erkam'a dedi ki:
'Ey Zeyd'
Rasûlullah'ın Ehl-d beyti kimdir, onun hamsindeki eşleri nü?' Zeyd: 'Eşleri
Ehl-i beyttendir, fakat (onlarla birlikte) kendisine sadaka/zekât
;i haram olan diğer
akrabaları da Ehl-i beyttendir.' 'Onlar kim?'
'Ali, Akîl, Ca'fer ve
Abbas soyundan gelenler...' "Onların pepsine mi sadaka/zekât vermek haram
kılındıT 'Evet...'[4]
2/280- Ebû
Saîd el-Hudrî'den (Radıyaiiahu anh):[5]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seikm) şöyle buyurdu:
"Sîze iki ağır
(emânet) bırakıyorum; Onlardan biri diğerinden daha
O da gökten yere
uzanmış bir ip (kurtarıcı) olan Allah'ın Kitab'ıdır.
(İkincisi,) Ehl-i
beytimden yakın akrabalarıma karşı (sorumluluk
ikisi benimle (cennetteki) havzın başında buluşuncaya kadar hiç ayrılmayacaklardır."[6]
3/281- Haris
b. Abdullah el-A'ver'den:[7]
Mü'minlerin emîrine
gidip, akşam[8] duyduğumu/duyduklanmı[9]
sormayı tasarladım ve yatsıdan sonra gidip yanma girdim. (Rivayetin devamını
zikretti...)
Sonra Mü'minlerin
Emîri (Hz. Ali)[10] (RadıyaiiaManh) dedi ki:
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiemj şöyle dediğini işittim:
"Bana Cibril
geldi ve:
'Ey Muhammed, senden
sonra ümmetin ihtilâfa düşecektir' deyince sordum:
"Ey Cibril,
kurtuluş nerede?" Cibril (Aieyhisseiâm):
'(Kurtuluş) Allah
Teâlâ'nın Kitab'ıdır, ki Allah onunla her zorbanın belini kırar, kim ona
yapışırsa kurtulur ve kim de onu terk ederse iki kere[11]
helak olur. Onun kelâmı (ihtilâflar için) çözümdür. O kendisiyle eğlence
yapılan bir kitap değildir. İnsan dilleri onun gibisini tasarlayamaz, yapamaz
ve onun enterasan (tavsiyeleri) tükenmez. Onda sizden öncekilerin haberleri
bulunur, o aranızdaki ihtilaflar için kesin çözümdür. Sizden sonra olacak
haberler de onda bulunur...'[12]
4/282- Imrân
b. Husayn (RadıyaiiaM anh) anlattı:[13]
Esr ân nazil olurken
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) bazı sünnetler/ ortaya koydu. Sonra dedi ki:
'Bize/bizipı bu
sünnetimize tâbi olun, vallahi böyle yapmazsanız.[14]
5/283- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaiiahu anh):[15]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) ile birlikte otururken yere şu şekilde çizgi çizdi ve buyurdu
ki:
"Bu, izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın
yoludur."
Onun. sağına iki
çizgi, soluna iki çizgi çizdi ve:
"Bu da şeytanın
yoludur" buyurdu.
Sonra elini orta
çizgiye koydu ve şu âyeti okudu: * 'İşte bu, doğru (hareket edilecek) benim
yolumdur, ona tâbi olun ve başka yollara gitmeyin, (çünkü) onlar sizi Allah
yolundan uzaklaştırır. Allah size bunu emreder ki takvaya ulaşasınız' (En'âm
sûresi 6/153).[16]
6/284- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[17]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini nakletti: "Ümmetimden her
dönemde hak yolda olan bir grup bulunacak, on- naahalefet edenlerin ayrılığı
zarar vermeyecek ve onlar bu durumda
hakle Allah'ın hazırladığı soîı/kıyâmet insanlara ulaşacak."[18]
Kuran en güzel ve
doğru beyan eden Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ne takkedendir. Bunlardan çıkan ve
Müslümanların uyması gereken hü-aiıınıııımJiİMiKf denir. Sünnet, Rasûlullah'ın
Kur'ân'ı yaşama tarzıdır.
Ksr'ân ve Sünnet
ışığında oluşan bir dünya görüşüdür. Bu dinin teori , pratik bölümünü Sünnet
oluşturmaktadır. Ashab-ı Kiram Rasûlullah sünnetine bağlı kalmış, Kur'ân'ın
nasıl yaşanacağını ondan kendilerine bir şey emrettiği zaman bu Kur'ân'da var
mı, değilse kabul ". gibi saçma/inkârcı bir mantıkla Rasûlullah'ın
(Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) kar-jarnaişierdir. SUnnet'i inkâr eden grupların
İslâm'dan nasıl uzaklaştıkları-Jmmk. Hadislerin toplanmasında ve
sünnet/kurallar olarak insanlığa su- em mükemmel hizmeti gerçekleştiren Ehl-i
sünnet mezhebidir. İslâmî ııliıiBiiEr:- KşonL bazı konular hariç, bu âlimler
tedvin etmiş, belli bir disiplin altına almış ve ictihad farklılıkları birer
güçlü mektep/ekol olarak ortaya konmuştur. Bu da onların Sünnet'e bağlılıkları
yanında, istikrarlı olmaları ve tavizsiz bir îslâmî hayat yaşamalarından
.kaynaklanmaktadır.
Bugün Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhime seiiem) bedenen yanımızda değilse de hadis-leriyle manen
aramızda yaşamaktadır. Hadislerden ortaya çıkan Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi
ve &ıiem)'m İslâm'ı yaşama tarzının/Sünnet'in mutlaka İslâm toplumunda yaygınlaştırılması
gerekir...
Allah Teâlâ buyurdu:
"De ki: Eğer
Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı
bağışlasın.
De ki: Allah'a ve
Rasûlü'ne itaat edin, eğer bu (itaati) terk ederseniz bilin ki Allah kâfirleri
sevmez." (Âlülmrân 3/31-32)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Size Allah'ın
âyetleri okunduğu ve içinizde O'nun Rasûlü bulunduğu halde Allah'ı nasıl inkâr
edersiniz? Kim Allah'ın (dinine) tutunursa mutlaka doğru yola yöneltilir. (Âlü
imrân 3/101).[19]
7/285- Abdurrahman
b. Amr es-Sülemî ve Hucr b. Hucr el-Kelâî'den:[20]
İrbâd b. Sâriye'nin
(Radıyaiiahu anh) yanına geldik, kendisi hakkında şu %ct inmişti:
'Bir de bineğe
bindirmen[21] için sana geldiklerinde,
"size bindirecek şey bulamıyorum" dediğin zaman, infak edecekleri
bir şey bulamadıkları için göz yaşı içinde geri dönenlere sorumluluk yoktur'
(Tevbe 9/92)
Bu sahabiye selâm
verdik ve dedik ki:
'Biz seni ziyarete
geldik, senden istifade edeceğiz ve tekrar dönüp (duyduklarımızı)
nakledeceğiz.'
Bunun üzerine İrbâd
bize şunları anlattı:
; Rasûlullah
(Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) bir gün sabah namazını kıldırdı ve mübarek yüzünü
bize döndürdü. Sonra gözleri yaşartan ve kalpleri titreten mükemmel bir
nasihatte bulundu.
Biri dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Sanki veda konuşması yaptın, bize ne tavsiye edersin?'
Rasûlullah:
"Allah'a karşı
takva sahibi olmanızı, başınızdaki Habeşli bir zenci köle de olsa (âdiL olduğu
sürece emirlerine) kulak verip itaat etmenizi isterim. Benden sonra sizden
yaşayan.kişi birçok ihtilâflar görecek. Bu durumda benim sünnetime ve
hidâyette olan üstün önderlerin sünnetine sarılın, onlara yapışın", (hattâ
öyle ki) azı dişlerinizle (tutar gibi) onlara sıkıca tutunun. Yeni çıkan
görüşler/icraatlar hakkında dikkatli olun! Her yeni şey bid'at (yani İslâm'a
aykırı) olabilir. Her bid'at ise sapıklıktır."
§ İrbâd'ın (Radıyaiiahuanh)
rivayeti, başka tarikten de benzer şekilde bize ulaştı. Oradaki'farklılık
şöyledir:
Dedik ki:
Ey Allah'ın Rasûlü!
Sanki veda konuşması yaptın, bize ne tavsiye e-dersin?'
RaSÜlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem)'.
"Size aydınlık
bir din bıraktım. Onun gecesi bile gündüzü gibidir. Benden sonra ondan sapan,
ancak helak olur. Sizden kim yaşarsa... (yukardaki rivayetin aynısını
zikretti.)
Benim sünnetimden
bildiklerinize yapışın, (öyleki) azı dişlerinizle (tutar gibi) onlara sıkıca
tutunun. Mü'min kontrol edilebilen bir deve gibidir, (uysaldır,) nereye
yönlendirilirse oraya gider."[22]
Bid' at sözlükte; icad
etmek ve bulmak manalarına gelir.[23]
Ka'vram manası ise;
Hz.Peygamber'den sonra ortaya çıkan ve İslâm'ın temel esaslarına uygun olmadığı
halde dinmiş gibi sunulan şeylerdir.[24]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurur kil
"(Dinde olmayan),
sonradan türetilen/uydurulan şeylerden kaçının! Zira işlerin en kötüsü bu
uydurmalardır, (dinde olmadığı halde) uydurulan her şey bid'attir ve her bid'at
dalâlettir."[25]
Bunlar inanç, amel ve
ahlâkî konularda ortaya çıkar. Çıkış sebepleri şunlardır:
l- Naslann
terk edilmesidir ki iki şekilde olur:
a- Nasları
inkâr; Kur'ân ve Sünnet'in çağa uymaz veya tarihseldir gibi bahanelerle
reddedilmesi,
b- Naslan
te'vil; Kur'ân ve Sünnet'in çağa uymaz veya tarihseldir gibi bahanelerle
te'vil edilmesi/yanlış şekillerde yorumlanmasıdır.
2- Selefin
yolundan ayrılmak,
3- Dış
etkiler, Yabancı düşünceler yanında müsteşriklerden etkilenme şeklinde olur,
4- Müteşâbihâtla
uğraşmak; Sürekli karışık/anlaşılmaz konulan gündeme getirmektir ki
Mutezile'nin Allah'ın sıfatlarını inkâr etmesi ve Kur'ân'ın yaratılmış olduğunu
iddia etmesi bunun en tipik örneklerindendir.
Bazı âlimler, bid'atm
hasene ve seyyie şeklinde iki kışıma ayrıldığını zikriamdaki kavramları hadis
ve eserlerde bulmak mümkündür ki çığır açık manalarına gelir. Bu önderlik de
iyi/faydalı şeylerde olursa bid'at-ı .ırak isimlendirilir.[26] Bu
önderlik ilgi/faydalı şeylerde olursa hasene diye isimlendirilir.[27]
Bid'at
taraftarları/akımları, h.l asırdan itibaren dinin tahrifi ve yozlaştınlması
ııpn çalıştılar Tarihte bid'at ehli kavramı, daha çok itikâdî konularda
sapmaları olan
kullanıldı ve bunlar genelde iki ayrı
yelpazede göründü:
a- Düşünce
alanında; Mutezile ve Cebriye gibi,
b- Siyâsî
alanda; Hariciler ve Şiâ gibi... Bid'atçılar kendilerine has itikâdî görüşleri
olmamasına rağmen fıkıhta çoğunlukla Hanefi mezhebi gibi Bhl-i sünnet yoluna
tâbi oldular.[28]
İslâm'a en büyük
hizmeti Ehl-i sünnet âlimleri yaptı; zira onların İslâmî cem, tedvin, onların ilmî tenkidi, belli
kurallar altında disipline edilmesi ve
rreıodoloji) geliştirilmesi gibi çalışmalarını kimse inkâr edemez.
Bid"at fırkalarının ilim adamları, mezheplerinin tipik özellikleri ile
ilgili cüz'î ön plâna çıkmışlar ve
bunların tartışmaları ile uğraşmışlardır. Bu âlimle-m fetûnî ilimlerdeki etkisi
çok az olduğu gibi sayılan da parmakla sayılacak kadar azdır.[29]
Bid'atçılar, kat'î
delillerle sabit olan dinin temel esaslarını inkâr etmedikçe düfir edilmezler.
Ehl-i Sünnet ulemâsı bid'at fırkalarını genel olarak tekfir etmemiş, aacak
küfre ve büyük günâha varan sapmaları hatırlatılmış ve bu tartışmalar daha asfc
görüşlerin parçaları üzerinde yapılmıştır.[30]
Hadis ehli,
bid'atçılann hadis rivayetini kabul konusunda ihtilâf etmişlerdir, tu konudaki
görüşler:
a- Hiçbir
bid'atçıdan hadis alınmaz, çünkü o kişi, en azından fâsıktır ve bu hâ-I
adaletine zarar verir. Bu görüş İmam Mâlik'e (v. 179/795) nisbet edilir.
b- Yalancılığı
sabit olan bazı bid'atçılardan alınmaz, Şiâ gibi... Ama Hâriciler nbi yalan
söylemedikleri bilinenlerden rivayet kabul edilir. Çünkü bid'at ehlinin
şahitliği kabul edilmektedir. İbn Ebî Leylâ (v. 148/765), Sevrî (v.161/777),
Ebû Yûsuf (v. 182/798) ve Şafiî (v.204/820) gibi âlimler bu görüştedir.
c- Sika
(dürüst) oldukları sürece bütün bid'at ehlinden hadis rivayeti kabul e-dilir,
ancak kendi fırkasını destekleyen rivayetler ihtiyaten kabul edilmez. Ulemânın
çoğunluğu bu görüştedir. Zira İmam Buhârî (v.256/870) ve Müslim (v.261/871)
gibi muhaddisler onların rivayetlerini almışlardır.[31] İmam
Suyûtî (v.911/1505) rivayetleri kabul edilen bid'atçı ravilerin listesini
verir.[32]
Bid'afla ilgili çok
sayıda eser yazılmıştır, bunlardan bazıları: ' -Şafiî (v.204/820), er-Reddü ala
ehli 'l-ehvâ,
- Ahmed b.
Hanbel (v.241/855), er-Reddü ale'z-zenâdika ve'l-Cehmiyye,
- Muhammed
b. Vaddâh el-Kurtubî (v.286/899), el-Bida' ve'n-Nehyü anhâ,
- İbn Hazm
(v.456/1063), en-Nesâihu'l-münciye mine'l-Fedâihi'l-Mufdiye,
- İbn Ebû
Rendekâ et-Turtûşî (v.520/1126), Kitabü'I-havadis ve'l-bida',
- İbn Kayyim
(v.751/1350), Muhtasaru's-Savâık el-Mürsele ale'l-Cehmiyye ve 'l-Muattda
- İbrahim b.
Musa es-Şâtıbî (v.790/1388), el-İ'tisâm,
- Suyûtî
(v.911/1505), el-Emm bi'l-ittibâ ve'n-Nehyü ani'l-lbtidâ,
- Muhammed
Bahît, Ahsenü'l-Kelâm fimâ Yetealleku bi's-Sünneti ve'l-Bida' mine 'I-Ahkâm,
- Abdullah
es-Sıddîk el-Gumârî, İtkânü's-San'a fi Tahkiki Ma'ne'l-Bid'a...[33]
8/286- Abdullah
b. Mes'ûd'dan (Radıyaiiahu anh):[34]
Rasûlullah (SallallahU
aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Benden önce
Allah'ın gönderdiği her Peygamberin yanında, onun sünnetine yapışan ve emrine
itaat eden havarileri ve ashabı bulunurdu. Onlardan sonra gelen nesiller, (bu
yoldan tamamiyle döndüler/saptılar ve) yapmadıklarını söylemeye,
emrolunmadıkları şeyi yapmaya başladılar."[35]
9/287-
Mücâhid'den:[36]
Bir yolculukta
Abdullah b. Ömer (Radıyallahu anhamâ) ile birlikteydik. Bir yere gelince oradan
başka tarafa saptı. Kendisine sorduk:
'Niçin böyle yaptın?'
İbn Ömer (Radıyallahu anhümâ):
'Rasûlullah'ın
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) böyle yaptığını gördüm ve ben de i aynısını)
yaptım,' diye cevap verdi.[37]
10/288-
Hasan b. Câbir'den:[38]
Mikdâm b.
Ma'dîkerib'in (Radıyallahu anh) şöyle dediğini duydum:
Hayber'in fethi günü,
Peygamberimiz (SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) birçok şeyi haram kıldı ve şöyle
buyurdu:
"(İleride) sizden
birine, benim hadisim ulaştığında, o koltuğuna kurulmuş olarak; "Bizimle
sizin aranızda Allah'ın Kitab'ı vardır; (sadece) onda bulduğumuz helâli helâl
ve haramı da haram kabul ederiz,' diyerek- neredeyse beni inkâr etme noktasına
gelecektir.
Dikkat edin! Allah
Rasûlü'nün haram kılması, Allah'ın haram kılması gibidir."[39]
11/289- Mikdâm
b. Ma'dîkerib'den (Radıyaiiaha anh):[40]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Bana Kutsal
Kitap ve onunla birlikte benzeri/sünnet verildi. (Gelecekte) bir kişi karnı
tok olarak koltuğuna kurulup diyecek ki: 'Allah'ın Kitab'ına yapışın; (sadece)
onda bulduğunuz helâli helâl ve haramı da haram kabul edin!'
Dikkat edin, evcil
eşeğin ve köpek dişi olan yırtıcı hayvanların eti size helâl değildir. Dikkat
edin, emân ile gezen yabancının[41]
buluntu malını (sahibinin işine yaramayıp atılması dışında) sahiplenmeniz helâl
değildir. Kim bir toplumun bölgesine gelirse, yöre sâkinlerinin onu ağırlaması
gerekir. Eğer ağırlamazlarsa, bu misafirlerin yöre sakinlerinden ceza olarak
(konaklama, yeme ve içme gibi) ağırlanma masraflarını alma hakları
vardır."[42]
"(Ey Muhammedi)
Allah'a tevbe eden, kullukta bulunan, O'nu seven, O'nun uğrun-seyâhat eden,
rükû ve secde eden, doğruyu emreden, kötüyü yasaklayan ve Allah'n arına riâyet
eden mü'minlere (sayısız nimetleri) müjdele!" (Tevbe 9/112).[43]
Seyahat etmek önemli insan haklarındandır. Hukukî olarak cezalandırılması[44]
İşında kimse seyahat hakkından men edilemez. Seyahat etmenin birtakım sebepleri
irdir:'
1- İlmî seyahatler
(Hadis toplama gibi)[45],
2- İbadet
seyahatleri (Hac ve üç mescide seyahat gibi),
3- Gezmek
(ibret almak ve sıhhat) için yapılan seyahatler,
4- Ticânî
seyahatler,
5- Tebliğ
seyahatleri...
Seyahatlerin faydalı
olabilmesi için bir gayeye matuf olması gerekir.
EllCS b. Mâlİk'ten
(Radıyallahü anhy. "ReSUİUİlah (Sallallahtt aleyhi ve sellemj buyurdu ki:
"İlim talebi için
yola çıkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadır."[46]
Seyahat edene dinî yönden birtakım kolaylıklar sağlanmıştır; namazların kı-
laiiiması ve cem'i,
Ramazan orucunun tehiri gibi...
Bu nedenle, seyahat
eden insanlara Müslümanların da yardımcı olması ve ağır- gerekir. Atalarımızın
konaklama yerlerinde yaptıkları han ve kervansaraylar bu-. an sözel
örnekleridir. Turizmle ilgili çalışmalarda, seyahat eden kişilerin suç ve ıiâksızlık
amaçları engellenmeli, konuya salt ekonomik açıdan bakılmamanağne ve güzel
şeyleri aksettirecek projeler geliştirilmelidir.[47]
12/290- EbÛ
Râfî'den (RadıyallahU anh):[48]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahu aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu: "Şunu biliyorum ki (gelecekte)
sizden birine benim hadisim ulaştığında, o koltuğuna kurulmuş olarak; 'Bunu
Allah Teâlâ'nın Kitab'ında bulamıyorum,' diyecek (ve hadisi reddedecek.)"[49]
13/291- Ebû
Hüre'yre'den (Radıyaüahu anh):[50]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Şunu biliyorum
ki (gelecekte) sizden birine benim hadisim ulaştığında, o koltuğuna kurulmuş
olarak; Bana Kur'ân okuyun diyecek, (yani hadisi reddedecek.)
Size, benim söylediğim
ya da söylemediğim bir hayır ulaşırsa (bilin ki) ben onu söylüyorum/kabul
ediyorum. Ama size şer ulaşırsa ben onu söylemiyorum/kabul etmiyorum."[51]
14/292- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaiiahu anh):[52]
Rasûlullah (SaiMiaha
aleyhi ve seiiem) bize bir konuşma yaptı.
Önce Allah'a hamd ve
(lâyık olduğu vasıflarla) sena etti, sonra dedi ki:
"Sözün en doğrusu
Allah'ın Kitab'ıdır ve rehberliğin en güzeli de Hz.Muhammed'in rehberliğidir.
İşlerin en kötüsü ise yeni uydurulan (dine ayi.ierdir. (Bu şekildeki) her
bid'at dalâlettir."
Sonra sesini
yükseltti, yanaldan kızardı ve kıyametten bahsederken daha da arttı, sanki o,
orduyu uyaran bir kişiydi ve:
Kıyamet vakti
yaklaştı, ki ben kıyametin böyle yaklaştığı bir anda im" deyip işaret ve
orta parmağını birleştirdi, sonra ilâve etti: Neredeyse kıyamet gerçekleşecek,
çok yaklaştı.[53]
Kim mal bırakırsa
ailesine kalır. Ancak borç ve korunmaya muhtaçlar bırakır da (malı borcu
karşılamazsa) ödenmesi bana (yani devlete) aittir, muhtaçların (fakir
çocuklarının korunması) sorumluluğu da bana/devlete aittir."[54]
15/293- Ebû Hüreyre'den
(Radıyaiiaha anh):[55]
RaSÛlUİlah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Kim kötü bir
çığır açar ve kendisine uyulursa, tâbi olanlara verilen günâhın bir benzeri hiç
eksiltilmeksizin ona da verilir. Kim de
iyi bir çığır ağar ve kendisine uyulursa, tâbi olanlara verilen sevabın benzeri
hiç eksil Ineteizin ona da verilir. "[56]
16/294- Gudayf
b. Haris es-Sümâlî'den (Radıyaiiaha anh):[57]
Hidife) Abdülraelik b.
Mervân bana haber gönderdi ve dedi ki: E;. Ebû Esma! İnsanları iki konu
üzerinde topladık.[58] j~ûar nedirT
"Cuma günü
minberde (dua için) elleri kaldırmak, sabah ve ikindi
ndan) sonra insanlara
kıssa anlatmak...' - .ı ikisi, benim kabul etmediğim tipik bid'atlanmzdandır.'
Niçin?'
"Çünkü
Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Bir topluluğun
uydurduğu bid'at, Sünnetten bir hükmün kalkmasına ı ohır. Sünnet'e bağlı kalmak
bid'at uydurmaktan daha hayırlıdır."'[59]
Bu iki bid'atın
sakıncası:
1- Rivayette
zikredildiği gibi, Peygamberimiz hutbe esnasında dua ederken ellerini kaldırmazdı.
Ahmed b. Hanbel'in rivayetinde;
Husayn b. Abdurrahman
es-Sülemî anlatıyor:
İmâra b. Ruveybe'nin
(Radıyaiiahu anh) (cuma günü cuma namazında) yanında oturuyordum, Bişr (b.
Meryân) da bize hutbe irad ediyordu. Dua ettiği sırada da ellerini kaldırdı.
İmâra (Radnaimha anh):
'Allah bu ellere
bereket vermesin! Ben Rasûlullah'ı (SaiMiaha aieyu ve seiiem) hutbede dua
ederken gördüm, yalnız şehâdet parmağını kaldırırdı.[60]
2- İnsanlara
kıssa anlatmak onları Kur'an ve Sünnet'ten uzaklaştırmaktadır. Rasûlullah
(SaiMiahu aieyM ve seiiem) döneminde bunlar yoktu, bilakis kıssalarla meşgul
olmaktan sakındıran rivayetler bulunmaktadır. Taberâni'nin Habbâb'dan anh)
gelen rivayetinde,
Hz.Peygamber
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "İsrail oğulları perişan olduklarında
(ne yazık ki) kıssalara dalmışlardı."[61]
17/295- Sa'd
b. İbrahim'den:[62]
Bir kişi bütün
meskenlerinin üçte birini, bir kişiye vasiyet etti. Durumu Kasım b. Muhammed'e
sordum, şöyle dedi:
'Her üç hisseyi bir
meskende topla! Ben Hz. Âişe'den (Radıyuiiahu );Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) şu sözünü duydum:
"Kim bizim
dinimize uymayan bir şey yaparsa, o hareketi kab_: edilmez,, (kendisine iade
edilir.)" '[63]
18/296- Ebû
Bekre'den (Radıyallahü anh):[64]
RaSÛlUİlah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Benimle sohbet
eden ve beni gören bazı kişiler, havzın başına gelirler. Onlar yanıma getirildiklerinde, sıkıntı
çektiklerini görür ve:
vYa Rabbi! Şunlar
benim ashabım, ashabım derim. (Ama) bana: 'Onlar senden sonra neler
yapü/türetti, sen bilmiyorsun' denir."[65]
19/297- Sehl
b. Sa'd es-Sâidî'den (Radıyaiiahu anh):[66]
Rasûlullah'ın
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Ben Havza ilk
uğrayan kişiyim. Oraya uğrayan mutlaka içer, içen de ebediyyen bir daha
susamaz. Oraya bazı kişiler gelecek ki ben onları tanıyorum, onlar da beni
tanıyorlar. Sonra onlarla benim aram ayrılır."
Râvilerden Ebû Hâzini
der ki:
Ben hadisi onlara
naklederken Numan b. Ayyaş da işitti ve dedi ki:
'SehPden bunu
gerçekten duydun mu?'
Ben 'Evet' deyince o
şöyle dedi:
'Ben de Ebû Saîd
el-Hudrî'nin (doğruluğuna) şahidim, onu ben de i-şittim ve ilâve olarak şunu
dedi:'
'Rasûlullah: ıOnlar
bendendir' deyince,
Onlar senden sonra
neler yaptı/türetti, sen bilmiyorsun' denir.
(İşte o zaman;)
Benden sonra (ahkâmı)
değiştiren sizler, buradan (hemen) uzaklasın, uzaklasın!' diyeceğim."
NOT: Bu
hadisten, bazı bid'at sahiplerinin cennete gireceği, ancak Sünnet'e aykırı
hareket ettikleri için Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve sellem) yanında
bulunma ve Havz gibi birtakım nimetlerden mahrum olacakları anlaşılmaktadır.[67]
20/298- Huzeyfe'den
(Radıyaiiahü anh) benzeri rivayet edildi..[68]
21/299- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaüaM anhâ) benzeri rivayet edildi:[69]
22/300- Abdullah
b. Rafı' el-Mahzûmî'den (Radıyaiiahü anh):[70]
Ümmü Seleme
(Radıyaiiahu anhâ) annemiz naklediyor:
'Ben odamda saçlarımı
düzelttirirken, Hz. Peygamber'in (Saiiaiiaha aleyhi ve sillem) minberde
söylemediğini işittim: "Ey İnsanlar!.."
Ümmü Seleme kadın
berberine dedi ki: ' 'Saçımı
ayır/düzelt!' Oda:
'Ben sana feda olayım,
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem), "Ey İnsanlar!.." diyor.
Bunun üzerine ben:
'Yazıklar olsun, biz
insanlardan değil miyiz?' dedim ve saçımı düzeltir düzeltmez kalkıp dinlemeye
başladım, şöyle diyordu:
"Ey İnsanlar!..
Ben Havzın başındayken bazı gruplar getirilir ve yolları sizden ayrılır.
Onlara derim ki:
'Bu yola
gelin!..'Arkamdan birisi de bana seslenir:
'Onlar senden sonra
(ahkâmı) değiştirdiler.' O zaman ben de:
'O halde (şimdi de
siz) benden uzaklasın, benden uzaklasın!' derim."[71]
Hz. Muhammed'in
(SaMiahu aleyhi ve seiiem) getirdiği din, Hz. Âdem'den itibaren devam eden İslâm
sürecinin son halkasıdır. Bu sürecin en büyük özelliği tevhid ve risâlet
temelli olmasıdır. Bu iki özellik kaybolduğu zaman, o din İslâm olmaktan çıkar
ve Yahudilik, Hrıstiyanhk ya da Budizm gibi isimler alır. İslâm son kez Hz.
Muhammed'in (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) risâletinde, yeniden ve kıyamete
kadar hiç bozulmama garantisiyle yeryüzü gündemine gelmiştir. Bu din,
inananlara güç ve kuvvet vermektedir. Bu ümmetin en büyük felâketi, İslâm'ı
terk edip diğer dinlerin müntesiplerine tâbi olmak ve onları taklid etmektir.
Bundan kurtuluş ise yeniden İslâm'ın tevhid ve risâlet inancına dönmekle olur.
Allah Teâlâ buyurur:
'Yahudi ya da
Hrıstiyan olun ki doğruyu bulaşınız, derler. Onlara de ki:
Bilakis, siz muvahhid
olarak İbrahim'in dinine gelin! O, müşriklerden değildi.
De ki: 'Biz; Allah'a,
bize indirilene ve (ayrıca) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, Onların
torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya verilene ve Rableri Allah'tan bütün
Peygamberlere gelen şeylere iman ettik. Hiçbirini diğerinden ayırmayız ve biz
sadece Allah için Müslüman olduk.'
Eğer sizin gibi iman
ederlerse, doğru yolu bulurlar. (Ama) ay-rılırlarsa, onlara karşı Allah size
yeter. O her şeyi işiten ve bilendir'(Bakara 2/135-137).[72]
23/301- Ebû
Saîd el-Hudrî'den (Radıyallahü anh):[73]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) buyurdu ki:
"Önceki dinlere
tâbi olanların yollarına karış karış, arşın arşın[74] gireceksiniz,
hattâ onlar keler (büyük kertenkele) deliğine girseler, siz de peşlerinden
gireceksiniz."
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Sen Yahudi ve Hnstiyanları mı kastediyorsun?' "Başka kim
olabilir?..."[75]
24/302- Ebû
Hüreyre'den (Radiyaiia.hu anh):[76]
"Canımı elinde
tutan Allah'a yemin olsun ki sizden önceki dinlere tâbi olanların yollarına
karış karış, kulaç kulaç[77],
arşın arşın tâbi olacaksınız, hattâ onlar keler (büyük kertenkele) deliğine
girseler, peşlerinden siz de gireceksiniz."
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kim bunlar, sen Ehl-i kitabı mı kastediyorsun?'
"Başka kim
olabilir?..."[78]
25/303- Sehl
b. Sa'd el-Ensârî'den (Radıyaiiaha anh):[79]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Sizden önceki
dinlere tâbi olanların yollarına tamamen girececeksiniz."[80]
26/304- Şeddâd
b. Evs'ten (Radıyallahü anh):[81]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Bu ümmetin kötüleri, önceki dinlere tâbi olanların
yollarına tıpa tıp/tamamen girececekler."[82]
27/305- Ebû
Vâkıd el-Leysî'den (Radıyaiiahaanh):[83]
Ashab-ı Kiram
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) ile birlikte Mekke'den Huneyn'e doğru
yola çıktılar. Kâfirlerin ZâtU Envât (Uğurlu Askı) denilen sedir ağacı vardı ve
onun yanında dururlar, silâhlarını asarlardı. Biz de yemyeşil, büyük bir sedir
ağacına rastladık ve dedik ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
(Kâfirlerin olduğu gibi,) bunu da bize Zâtü Envât (Uğurlu Askı) kıl!' Bunun
üzerine Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Canımı elinde
tutan Allah'a yemin ederim ki sizler Musa'nın ümmeti gibi; 'Bize de onların
ilâhlarına benzer bir ilâh (put) yap,' diyorsu-nuzj (ki bunlar bazı (yanlış)
davranışlardır) ve Mûsâ onlara şöyle demişti: 'Şüphesiz siz cahillik yapan bir
kavimsiniz'.
(Dikkat edin!) Sizden
önceki dinlere tâbi olanların yollarına bir âdeti, (ardından) başka bir âdeti
alarak (yavaş yavaş) girececeksiniz."
§Râvi, bir başka
tarikten gelen rivayette benzerini nakletti ve ekledi:
Rasûlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Allahü Ekber!
Sizler Musa'nın ümmeti gibi; 'Bize de onların ilâhlarına benzer bir ilâh (put)
yap,' diyorsunuz,
(Dikkat edin!) Sizden
önceki dinlere tâbi olanların yollarına gireceksiniz."[84]
Ashab-ı Kiram, Tâbiûn
dönemindeki bazı şeyleri tenkid etmekte ve Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve
sellem) dönemindeki insanları, İslâmî heyecanı görememekten şikâyet
etmektedirler. Asr-ı Saadet samimiyetinden ve şuurundan uzaklaşmak, felâket demektir.
Bu yüzden yeniden Kur'ân ve Sünnet'e dönmek gerekir.
Allah Teâlâ buyurdu
ki:
Muhammed Allah'ın
Rasûlüdür. Onunla birlikte olanlar kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında
ise merhametlidir. Onları Allah'ın fazlını ve rızasını umarak, hep rükû ve
secde halinde görürsün, yüzlerindeki iz ise secdenin aydınlığıdır. Bu onların
Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları ise filizi büyümüş bir ekin
gibidir, derken büyür kuvvetlenir ve sapı üzerinde doğrulup boy atar da
çiftçilerin çok hoşuna gider. (İşte bu vasıflar) kâfirlerin kinini artırmak
için (zikredilmiştir.) Allah onlardan iman eden ve güzel ameller işleyenlere
mağfiret ve büyük ecir vaad etmektedir' (Fetih 48/29).[85]
28/306- Ebû
İmrân el-Cevnî'den:[86]
Enes b. Mâlik'in (Radıyaiiahu
anh) şöyle dediğini duydum:
'Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) döneminde olan bir şey bugün (kaldı mı),
bilmiyorum.'1 Denildi ki:
'Namaz nerde
(duruyor?)'
'Namazda bildiğiniz
şeyleri yapmıyor musunuz, {namazınız o dönem-dekine benziyor mu?)'
NOT: Sahabe
tarafından sonraki nesHler, bazı olumsuz davranışları sebebiyle tenkid edildi.
Namazı, vaktin sonlarına kadar geciktirmek bunun en tipik örneğidir.[87]
29/307-
Sâbit el-Bünânî,[88] Enes b. Mâlik'in
(RadıyaiiaM anh) şöyle dediğini nakletti:
'Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) döneminde olan bir şey bugün (kaldı mı),
bilmiyorum, Lâilâhe illallah demeniz dışında..' Denildi ki:
'Ey*Ebû Hamza! Namaz
nerde (duruyor?)'
'Güneş batarken namaz
kılınıyor, bu mu Rasûlullah'in (Sallallaha aleyhi ve xUemj namazı^.'
Devamla şöyle* dedi:
'Bununla birlikte, bir
peygamberle beraber olma hariç, amel eden kişi için içinde bulunduğunuz
dönemden daha hayırlı bir dönem göremiyorum.'[89]
30/308- Ümmü'd-Derdâ'dan
(Radıyaiiahaanu):[90]
Yanıma Ebû'd-Derdâ
(Radıyaiiaha anh) kızgın olarak geldi. Dedim ki:
'Seni kim kızdırdı?'
'Vallahi, (İnsanların)
cemaatle namaz kılmaları dışında, bugün HzMuhammed'in (SaiMiaha aleyhi ve
sellem) döneminden bir şey (kaldı mı), bilmiyorum...'
§Bir rivayette;
(sadece namaz dışında) denilmektedir.[91]
Sahabe, Rasûlullah
döneminde İslâm için canlarını ve mallarını feda edebilme şuuruna sahip
insanlardı. Bu şuur, onların kuvvetli imanları, kayıtsız itaatleri ve sağlam
karakterlerinden oluşmuştu. Kur'ân'da sahabenin vasıfları:
1- Hata ettiklerinde
istiğfar ve günah işlediklerinde hemen tevbe ederler.[92]
2- Allah
Rasûlü'nü, ölümüne de olsa korumak için biat ederler.[93]
3- (Sahabenin
Tevrat'taki vasfı) Allah Rasûlü ile beraber hareket ederler, kâfirlere karşı
zorlu, ama kendi aralarında merhametlidirler, onlar sürekli namaz kılmaya
gayret ederfer ve yüzlerinde secdenin aydınlığı görünür.
(Sahabenin İncil'deki
vasfı:) Filizlenmiş güzel bitkilere benzer ki onlar kuvvetlenir ve kalınlaşır,
sonra saplan üzerinde doğrulup boy atarlar ve bu hal onlara bakanların çok
hoşuna gider.[94]
4- Allah'in
fazlını ve hoşnutluğunu ararlar, Allah ve O'nun Rasûlü yolunda çalıştıkları
için yurtlarından sürülürler.
Kalplerine iman
yerleştirilmiş olup kendilerine hicret edenleri sever ve başkalarına verilen
şeylere kalplerinde bir ihtiyaç/sıkıntı hissetmezler, kendileri muhtaç olsa da
Müslüman kardeşlerini tercih ederler.[95]
5- Kur'ân
dinlerken kalpleri ürperir, kalpleri yumuşar ve Allah'ı ciddi olarak
hatırlarlar.[96]
6- Kur'ân
dinlerken yüzüstü secdeye giderler, Rablerini hamd ile teşbih ve tenzih
ederler.
Gece yataklardan
uzaklaşır ve korku ile ümit arasında Allah'a dua ederler.
Ellerindeki malı hayır
yolunda harcarlar.[97]
7- Gecenin
geç saatlerinde sürekli secdeye kapanır ve ibâdet ederler.[98]
8- Allah'a
verdikleri şehâdet sözünde dururlar.[99]
9- Allah
onların amellerinden razı olmuş ve onlar da Allah'tan razı olmuşlardır.[100]
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/IX-X.
[2] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/2.
[3] Sened:
Sahih: Misned,
IV/366-367, H.no: 19162; Benzer rivayet için bk. IV/371, H.no: 19209: ıiBteısMt
Pczâilü's-sahâbe, 36-37; Timıizî, Menâkıb, 31, H.no: 3788 (Tirmizî, hadisin
"hasen-g0t&r oUağunu belirtti: ziyadesi ile hem Zeyd hem de Ebû Saîd
el-lhin*den (Kadiyallahü anh) nakledilmiştir); Dârimî, Fezâilü'l-Kur'ân, 1,
H.no: 3319; Nesâî, «mmumm-l-kübrâ, V/45, 51, 130, H.no: 8148, 8175, 8464; İbn
Huzeyme, IV/62, H.no: 2357; ..İfctffc Hmmeyd, s.114, H.no: 265; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, 111/66, H.no: 2681; V/166,
182-183, 186, H.no: 4969, 4980-4981, 5025, 5027, 5040; Hâkim, III/118,
160-161, 4S76 (Hâkim, hadisin Buhârî ve Müslim'in şartına/râvisine uygun olarak
sahih olduğu iefanş. Zehebî ise sükût etmiştir), 4711 (Hâkim, bu rivayetin ise
Buhârî ve Müslim'in pHBMftâvisine uygun olarak isnadının sahih olduğunu
belirtmiş. Zehebî ise muvafakat etmiş-Btkyfcakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII/30;
X/113.
Heysemî hadisin bir
kısmının Sahih'te, kısmının da Tirmizî de nakledildiğini, senedlerinde zayıf
olan Hakîm b. Cübeyr'in bulunduğunu söyler. Mecma', K/163-164;
Hadisin şâhidleri:
a-Huzeyfe b. Esîd
el-Gıfârî'den (Radıyallahü anh) nakledilen hadis biraz önce metnine verdiğimiz
rivayet gibidir. Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 111/67, 180, H.no: 2683,
3052; Heysemî, hadisi Taberânî'nin naklettiğini, senedinde Zeyd b. Hasan
el-Enmâtî'nin bulunduğunu, Ebû Hâtim'in bu râvi hakkında
"münkeru'l-hadis" dediğini, İbn Hıbban'ın sika saydığını, diğer
râvilerinin ise sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', K/164-165;
b-Ebû Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh) müstakil rivayeti için bir sonraki 2/280. hadise bk.
c-Câbir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Tirmizî, Menâkıb, 31, H.no: 3786 (Fakat bu
rivayette Veda Haccında arefe gününde Kasvâ isimli devesinin üzerinde insanlara
hitap ederken söylediği ifade ediliyor).
Bu hadis
904/10313.hadisiıı ekinde tekrar edilecektir.
[4] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/2-5.
[5] Sened:
Sahih:Müsned, HI/14,
H.no: 11046 Benzer rivayet için bk. 111/26, H.no: 11154; 111/59, H.no: , H.no:
11073 Hadisin lafzı şöyledir:
(Allah katına) çağrılma
ve ona icabet etme vaktim yaklaştı. Size iki ağır (e-•mâmmşı tanıtıyorum.
(Biri) aziz ve celil olan Allah'ın Kitab'ı (Kur'ân), (diğeri de) neslim. 'MtâCm
Btab'ı semadan yeryüzüne uzatılmış/sarkıtılmış bir (kurtuluş) urganıdır. Neslim
ise aülkammdir. Latif ve Habîr olan (Allah) bana haber verdi ki: "Bu ikisi
Havz'da bana ula-.p—p» hmdar birbirinden asla ayrılmayacaklar. " Bu ikisi
hakkında ümmetimin ardımdan ne .liUfcmsfaf edeceklerine bir bakın!"
A* EbîŞeybe, VI/133,
H.no: 30081; İbnü'1-Ca'd, Müsned, s.397, H.no: 2711; Ebû »292, 303, 376, H.no:
1021, 1027, 1140; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, 111/65, H.no: JKHfe
S-Mu'cemü'l-evsat, IH/374, H.no: 3439; IV/33, H.no: 3542; el-Mu'cemü's-sağîr,
P"*"» 232, H.no: 363, 376; Heysernî: "Taberânî Evsafında rivayet
etti. İsnadında hakkında liillüüif aâflen râviler bulunmaktadır" der. Bk.
Mecma', IX/163.
Hafis, Atıyye el-Avtî
ve Ebû İsrâîl İsmail b. Ebû İshâk el-Mülâî sebebiyle hasendir. IMnkı»
rivayetlerinin senedinde Muhammed b. Talha da vardır.
Anyye b. Sa'd b. Cünâde
Ebu'l-Hasen el-Avfî el-Cedelî el-Kûfî (v. 111/729) hakkında İm Ifaoer
"Saduktur, çok hata yapar, Şîî ve miidellisti" der. Bk.Takrîb,
Trc.no: 4616; Zehebî ıık: "Jayıf saydılar" der. Bk.Kâşif, Trc.no:
3820. Onun Şîî oluşu Hz.Ali sevgisinden başka bir p» ârgfldir. Ahmed b. Hanbel'in
Fezâilü's-sahâbe isimli eserinde Hz.Ebû Bekir ve Ömer'in ri ile ilgili
Atıyye'nin rivayetlerini görmek mümkündür.
"Her peygamberin
gökyüzü ehli ve yeryüzü halkı için ikişer veziri vardır. Benim semadaki
vezirlerim Cebrail ve Mikâil (Aleyhimesselâm), yeryüzündeki vezirlerim ise Ebû
Bekir ve Ömer'dir (Radtyallahü anhiimâ)"
"Yüksek derece
sahibi (cennetlikler) onları (ılliyyîni) hemen altlarında görecekler. Tıpkı
semânın ufuklarında doğan yıldızları gördüğünüz gibi. Ebû Bekir ve Ömer de
onlardandır ve nimete nail olacaktır."
Bk. Fezâilü's-sahâbe,
İlk hadis: 1/164, H.no: 152; İkinci hadis: 1/168-171, H.no: 162, 164, 166-169;
Dârimî bir, Tirmizî otuz iki, Ebû Dâvûd on üç, İbn Mâce yirmi dört ve Ahmed b.
Hanbel seksen rivayetini nakleder. Tirmizî hadislerinin bir kısmını "hasen",
bir kısmını da "hasen-sahih" saymıştır. "Hasen" saydığı
rivayetler için bk. Sünen, Salât, H.no: 477; Cum'a, H.no: 551-552; Ahkâm, H.no:
1329; Fiten, H.no: 2174; Zühd, H.no: 2351; Sıfatü'l-kıyâme, H.no: 2431, 2440;
Sıfatü'l-cenne, H.no: 2523; Sıfatü cehennem, H.no: 2590...
"Hasen-sahih" saydığı rivayetler için bk. Sünen, Birr, H.no: 1955;
Zühd, H.no: 2381; Sıfatü'l-cenne, H.no: 2524-2535, 2558; Sıfatü cehennem, H.no:
2574... Heysemî, Atıyye'nin Yahya b. Maîn tarafından sika, diğer âlimlerce de
az bir zafiyetle zayıf sayıldığım belirtir. Bk. Mecma', 1/270. Bennâ da Atıyye
hakkındaşunları nakleder. Hulâsa'da: "Sevrî, Hüşeym ve İbn Adiy zayıf;
Tirmizî ise hadislerini hasen sayar" denilirken Tehzîb'de: "Ebû Hatim
ve İbn Sa'd: "Zayıflığına rağmen hadisleri yazılır" dedikleri"
kayıtlıdır." Bk.Bülûğu'l-emânî, XXII/105.
Ebû İsrâîl İsmail b.
Ebû İshâk Halîfe el-Mülâî el-Absî (v. 169/785) ise zayıftır. Bu zât için Ahmed
Muhammed Şâkir 1/120, H.no: 974.hadisin tahricinde "zayıftır" der.
Heysemî'nin bu râviye değinmediğini (bk. Mecma', 1/230), bu sebeple de büyük
bir hataya düştüğünü, Ebû İsrail'in sahih hadis ricalinden olmadığını belirtir.
İbn Hacer: "Saduktur, hafızası/ezberi kötüdür, Şiîlikte aşırı gittiği
iddia edilir (gulat-ı şia)" der. Bk.Takrîb, Trc.no: 440; Zehebî ise:
"zayıf sayıldı" der. Bk.Kâşif, Trc.no: 370. Tirmizî ve Dârimî bir,
İbn Mâce üç, Ahmed b. Hanbel ise on üç rivayetini nakleder. Tirmizî bu zât
hakkında: "Hadis âlimlerine göre kuvvetli biri değildir" der.
Bk.Sünen, Salât, H.no: 198;
Muhammed b. Talha b.
Musarrif (v. 167/783) hakkında ise İbn Hacer: "Saduktur, hataları
vardır.Yaşının küçüklüğü sebebiyle babasından duyduğu hadisleri münker
saydılar" der. Bk.Takrîb, Trc.no: 5982; Zehebî ise: "Nesâî'nin
kuvvetli değildir", İbn Maîn'in "hadisinden sakınılır, (bir keresinde
de "zayıftır")", Ebû Zür'a ve diğer âlimlerin ise
"saduktur" dediklerini nakleder. Bk.Kâşif, Trc.no: 4925. Bu râvinin
rivayetlerinden dördünü Buhârî, üçer tanesini Müslim, Tirmizî, İbn Mâce ve
Dârimî, birini Ebû Dâvûd, yirmisini Ahmed b. Hanbel nakleder. Tirmizî hadisi
için "hasen-sahih" hükmü verir. Bk.Sünen, Salât, H.no: 181;
Fakat hadis şâhidleri
ile sahih li gayrihi olur.
a-Câbir b. Abdullah'tan
(Radıyallahü anh) şahidi:
Tirmizî, Menâkıbj 31,
H.no: 3786 (Tirmizî, hadisin "hasen-garib" olduğunu belirttikten
sonra bu konuda Ebû Zer, Ebû Saîd, Zeyd b. Erkam ve Huzeyfe b. Esîd'den
(Radıyallahü anh) de rivayetlerin bulunduğunu ifade eder.)
b-Zeyd b. Erkam'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bir önceki 1/279.hadise bk.
c-Zeyd b. Sâbit'ten
(Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Müsned, V/181-182,
H.no: 21470; V/189-190, H.no: 21547 (Bu rivayetler de hasendir. Çünkü, Şerîk ve
Kasım b. Hassan el-Âmirî isimli râviler,
İclî, İbn Hıbbân ve İbn Şahin tarafından sika, Buhârî tarafından da meçhul
addedilmiştir); Taberânî, el-Mu'cemü'l-iebîr, V/154, H.no: 4923; Suyûtî,
Taberânî'ye nisbet ettiği Zeyd b. Sâbit'in (Radıyallahu anh) naklettiği hadis
için "sahih" işareti koymuştur. Bk.el-Câmiu's-sağir, H.no: 2631.
Münâvî ise Heysemî'nin "hadisin ricalinin sika olduklarını"
söylediğini naklettikten sonra, Ebû Ya'lâ tarafından da beis bulunmayan bir
isnadla nakledildiğini, Hafız Abdülaziz b. el-Ahdar'ın "Bu hâdisenin Veda
Haccında gerçekleştiğini, İbnü'l-Cevzî gibi bunun mevzu olduğunu iddia
edenlerin hataya düştüğünü"; Semhûdî'nin "bu hususta hadis rivayet
edenlerin sayısının yirmiyi aştığını" söylediğini belirtir.
Bk.Feyzu'l-Kadîr, 111/19-20. Heysem! hadisi Ahmed b. HanbePe nisbet ederek
isnâdımn ceyyid olduğunu söyler. Mecma', IX/162-163; Bennâ hadisi Taberânî ve
Ebû Ya'lâ'nm da naklettiğine işaret eder. Bk.Bülûğu'l-emânî, XXII/104-105.
Zeyd b. Sâbit'ten
(Radıyallahu anh) gelen bu rivayet 906/10315.hadiste zikredilecektir.
d-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahu anh) şahidi:
Heysemî hadisi Bezzar'a
nisbet ederek isnadında zayıf olan Salih b. Mûsâ et-Talhî'nin bulunduğunu
söyler. Mecma', IX/163; d-Hz.Ali'den (Radıyallahu anh) şahidi:
Bezzâr, ffl/89, H.no:
864; Heysemî isnadında zayıf olan Hâris'in bulunduğunu söyler. Mecma \IX/163;
Ebû Saîd el-Hudrf nin
(Radıyallahu anh) bu rivayeti 907/1031 ö.hadiste tekrar edilecektir.
[6] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/5-7.
[7] sened:
Zayıf: Müsned, 1/91,
H.no: 704; Tirmizî, Fezâilü'l-Kur'ân, 14, H.no: 2906 (Tirmizî, hadisin
isnadının meçhul olduğunu Haris hakkında bazı tenkidlerin bulunduğunu
belirtir); Tirmizî'deki lafız şöyledir:
Haris b. Abdullah
el-A'ver: " Bir gün mescide girdim. Bir de baktım ki insanlar bir takım
sözlere/hikâyelere dalmışlar. Bunun üzerine Hz.Ali'nin huzuruna çıkıp: "Ey
mü'minlerin emîri! Halk bazı sözlere/hikâyelere dalmışlar, ne
dersin/buyurursun? dedim. "Gerçekten böyle mi yapmışlar?" deyince ben
de "evet" cevabını verdim. O da: "Allah Rasûlü'nün şöyle
buyurduğunu işittim: "Dikkât edin! Yakında bazı fitneler olacak"
dedi. "Peki, bundan kurtuluş yolu nedir?" soruma ise şu cevabı
verdi: ... Hadisin benzerini rivayet etti." Ayrıca bk. Dârimî,
Fezâilü'l-Kur'ân, 1, H.no: 3334-3335.
Zehebî, "Haris b.
Abdullah el-A'ver el-Hemdânî, şîîdir. Hadiste "leyyin" sayılır.
Nesâî, kuvvetli olmadığını söyledi" der. Bk.Kâşif, Trc. no: 859; İbn Hacer
ise "Şa'bi, bu râvinin görüşünü yalanlamıştır, Rafızî olmakla
suçlanmıştır. Hadisinde zayıflık vardır" der. Bk.Takrîb, Trc. no: 1029.
[8] akşam, akşamın geç vakti. Bk.Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 435.
[9] Yani insanların tartıştıkları konuları.
[10] Bu zatın Hz.Ali (Radıyallaha anh) olduğu Tirmizî'deki
rivayetten anlaşılıyor. Ayrıca Ahmed b. Hanbel bu hadisi Hz.Ali'nin
(Radıyallahü anh) müsnedi/hadisleri içinde naklediyor.
[11] Yani dünya ve âhirette zarar görür.
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/7-8.
[13] Sened:
Hasen: Müsned, IV/445,
H.no: 883; Zehebî, "Senedindeki Ali b. Zeyd b. Cüd'ân hadis hafiz-ı
biridir. Ancak kuvvetli bir hafız değildir" demiş ve Dârekutnî'nin,
"Benim nazanm-leyyinlik vasfı hâlâ sürüyor" dediğini nakletmiştir.
Bk.Kâşif, Trc. no: 3916. İbn ' zayıf olduğunu ifade eder. Bk.Takrîb, Trc. no:
4734. Müslim mutâbaat hadisleri arasında fan râviye yer verir. Bk. Sahîh,
Cihâd, 146. Tirmizî ise sadûk olduğunu (bk. H.no: 2680), si hatasının
başkasının mevkuf olarak rivayet ettiği bir hadisi merfû yapması olduğunu belirtik.
Bu durum onun sadece zaptını zedelemektedir. Bezzar ve Heysemî (Bk.Mecma',
1/172-113) bu zâtın hadislerini hasen saymışlardır. Tirmizî de bazı hadisleri
için "hasen-sahih" tabi-ââ İde kullanır. Bk. H.no: 109, 545, 764. Ali
b. Zeyd için 29/180.hadisin tahririne bk.
[14] Bkz. Müsned, Thr. Şuayb el-Arnavûd, XXXIII/203.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık:
2/9.
[15] Sened:
Basen: Müsned, III/397,
H.no: 15213; İbn Mâce, Mukaddime, 1, H.no: 11. Seneddeki Möcâlid sebebiyle
hadis hasen kabul edilmiştir. Mücâlid b. Saîd hakkında bilgi
61-62/258-259.hadiste genişçe zikredildi. Mücâlid b. Saîd el-Hemdânî hakkında
Zehebî, İbn Maîn'nin "iayıf'; Nesâî'nin de bir keresinde "kuvvetli
değildir", diğer bir seferde ise "sikadır" dediklerini
belirtir. Bk.Kâşif, Trc. no: 5286. Müslim ise mütâbaat/destekçi râvi yolu ile
bu râviye eserinde yer verir. (Bk.Müslim, Talâk, 42: Bu rivayette Hüşeym,
hocaları Seyyar, Husayn, Muğîre, Eş'as, Mücâlid, İsmail b. Ebî Hâlid ve
Dâvûd'dan nakleder. Bütün bu hocaları ise Şa'bî'den hadis almışlardır.)
Tirmizî, bu râvinin çok hata yaptığını, bâzı âlimlerin de zayıf saydığını ifade
eder. Bk.Tirmizî, Zekât, 20, H.no: 647-648; Nikâh, 28, H.no: 1119. İbn Hacer
ise "kuvvetli değildir, ömrünün son döneminde değişti/ihtilât etti"
der. Bk.Takrîb, Trc. no: 6478. Heysemî, Mücâlid b. Saîd'in Ahmed b. Hanbel ve
Yahya b. Saîd tarafından zayıf sayıldığını ifade eder. Bk. Mecma', 1/173-174;
VIII/262. İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) şahidi:
Bk. Müsned, 1/435,
H.no: 4142; 1/465, H.no: 4437 (Bu rivayetlerin senedinde ise A-sım b.
Ebu'n-Necûd vardır ki bu zât da sadûktur); Dârimî, Mukaddime, 23, H.no: 208.
[16] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/9-10.
[17] Sened:
Sahih: Müsned, D7379,
H.no: 8914; Benzer rivayet için bk. 11/340, H.no: 8465; Buhârî, İlim, 13;
Menâkıb, 28; Farzu'l-humus, 7; Tevhîd, 29; Müslim, İmâre, 170; İbn Mâce,
Mukaddime, 1, H.no: 7; Bu hadis Hilâfet-lmâret/Yöneticilik konusunda
449/11338.hadis olarak tekrar edilecektir.
Hadisin şâhidleri
(Bunlar eserin son bölümlerinde "Hilâfet-İmâret/Yöneticilik konusunda"
442-450/11331-11339. hadislerde zikredilecektir):
a-Sevbân'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V7278, H.no: 22294; V/279, H.no:
22302; Müslim, İmâre, 170; Ebû Dâvûd, Fiten, 1, H.no: 4252; Tirmizî, Fiten, 51,
H.no: 2229; İbn Mâce, Fiten, 9, H.no: 3952; Mukaddime, 1, H.no: 10;
b-Kurre b. İyâs
el-Müzenî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/34, H.no: 20240;
V/35, H.no: 20246; III/436, H.no: 15533-15534; Tirmizî, Fiten, 27, H.no: 2192
Tirmizi Serhan'dan (Radıyallahü anh) gelen rivayet ve gerekse buradaki
rivayette hoca-ooun da hocası olan Ali b. el-Medînî'nin "Bu taife
hadisçilerdir" dediğini . Mukaddime, 1, H.no: 6; (Hilâfet: 443/11332.
hadis).
b. Şu'be'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.
Müsned, IV/244, 248; Buhârî, 3fc Jürfîm, İmâre, 171; 43tm il Semure'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/87, H.no: 20693, ~-CB.Hjk>:
20701; V/88, H.no: 20710; V/90, H.no: 20733; V/93, H.no: 20769-" VLmiK.
20819; V/86, H.no: 20684; V/92, H.no: 20749; V/89, H.no: 20722; V/96,
3ME-3IM03; Y799, H.no: 20833-20835; V/105, H.no: 20909: V/İ06, H.no: 20912;
Eanc 30943; Müslim, İmâre, 172; rfullah'tan (Radıyallahü anh) şahidi için bk.
Müsned, İÜ/384, H.no: 15065; 14655;
Müslim, İmâre, 173; îmân, 247; (Hilâfet: 448/11337.hadis)
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned,
İV/93, H.no: 16792; İV/97, '«t TO99, H.no: 16852; IV/10İ, H.no: 16870-16871;
Müslim, İmâre, 174-175; İbn 1. H.no: 9;
Ayrıca 8/205.hadise bk. (Hilâfet: 444-445/11333-11334. ha Enes el-Cühenî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, III/439; Omâme'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/269, H.no: 22220; ^C11331.hadis)
......nsâm b.
Husayn'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IV/437, H.no: 19806;
»Miiift, lac 19781;
IV/429, H.no: 19737; Ebû Dâvûd, Cihâd, 4, H.no: 2484; (Hilâfet: Amir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müslim, İmâre, 176; Ebî Vakkâs'tan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müslim, İmâre, 177; HSeşdb. Erkam'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IV/369;ütbe el-Havlânî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, İV/200; (Hilâfet:447/11336. hadis)
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/10-11.
[19] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/11-12.
[20] Sened:
Sahih: Müsned, IV/126-127, H.no: 17080-17082; Benzer rivayet için bk.
IV/126. H.no: 17079; İkinci tarik için bk. IV/126, H.no: 17077; Tirmizî, İlim,
16, H.no: 2676 (hasen-sahih); Ebû Dâvûd, Sünnet^ 5, H.no: 4607 (Hocası Ahmed b.
Hanbel'den nakleder); İbn Mâce, Mukaddime, 6, H.no: 42-44; Dârimî, Mukaddime,
16, H.no: 96; Hâkim, 1/174-177, H.no: 329-332 (Sahih saymış, Zehebî
onaylamıştır); Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/36-37, H.no: 3; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/257, H.no: 642; XVIII/247, H.no: 619.
[21] Lafiz olarak, bineğe bindirmen, şeklindedir.
[22] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/12-14.
[23] Cevherî, Sıhâh, m/1184.
[24] Cürcânî, Ta'rifât, 33; Şâtıbî, Muvafakat, IV/3.
Bid'at; Kitap, Sünnet ya da sahabe uygulamalarına ters düşen (dînî)
konulardır, şeklinde de tarif edilebilir.
[25] Tirmizî, İlim, 16, H.no: 2676; Ebu Dâvud, Sünnet 6.
H.no: 4607.
[26] Bk. 15/293. hadis.
[27] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/14-15.
[28] Bk. Zemahşerî, Ruûsu'l-mesâil, vb.
[29] Bidat -fırkalarının ilim adamları; daha çok Akâid,
Tefsir ve Arap dili konularında sayı-limanTÎ çalışmalar yaptılar, diğer İslâmî
ilimlerde ise varlıkları görülmemektedir.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/15.
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/15.
[31] Ahmed Muhammed Şâkir, el-Bâisül-Hasîs, 84; Suyûtî,
Tedribu'r-râvî, 214-215.
[32] Bk. Suyûtî, age., 217-218.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/15-16.
[33] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/16.
[34] Sened:
Sahih: Müsned, 1/458, H.no: 4379; Benzer rivayet için bk. 1/461-462,
H.no: 4402; Müslim, îmân, 80; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, X/13, H.no: 9784.
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/16.
[36] Sened:
Sahih: Müsned, 11/32, H.no: 4870; Heysemî, bu eserin Bezzâr tarafından
da rivayet edildiğini, râvilerinin sika olduğunu söyler. Bk.Mecma', 1/174.
[37] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/16-17.
[38] Sened:
Sahih: Müsned, İV/132,
H.no: 17128; Benzer rivayet için bk. IV/130-131, H.no: 17108 (Bir sonraki
hadise bk); Tirmizî, İlim, 10, H.no: 2664 (hasen-garib); Ebû Dâvûd, Sünnet, 5,
H.no: 3604; İbn Mâce, Mukaddime, 2, H.no: 12; Dârimî, Mukaddime, 49, H.no: 586;
Hâkim, 1/191-192, H.no: 371 (Hâkim, Ebû Râfî'nin hadisini verdikten sonra iki
şâhid getirir ve her ikisinin de sahih olduğunu söyler. Bu şâhidlerden biri
Mikdam'ın, diğeri İmrân b. Husayn'ın hadisidir. Zehebî Telhîs'te sükût eder);
Dârekutnî, IV/286, H.no: 58. Heysemî, Hâlid b. Velid ve Câbir (Radıyallahu
anhümâ) tarafından nakledilen rivayetlere değinerek zayıf olduğunu belirtir.
Bk.Mecma', 1/155.
İrbâd b. Sâriye'den
(Radıyallahu anh) şahidi:
Ebû Dâvûd, Haraç, 31,
H.no: 3050.
[39] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/17-18.
[40] Sened:
Sahih: Müsned,IV/130-131, H.no: 17108; Tirmizî, İlim, 10, H.no: 2664;
Ebû Dâvûd, Sünnet, 5, H.no: 4604; İbn Mâce, Mukaddime, 2, H.no: 12; Dârimî,
Mukaddime, 49, H.no: 586; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XX/282-283, H.no:
668-670; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 11/137-138, H.no: 1061, 1063.
[41] Yani İslâm ülkesinde bulunan pasaportlu
yabancılar/turistler. Zira onların malını almak normal sanılabilir.
Peygamberimiz bundan sakındırıyor.
[42] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/18.
[43] Birçok âyet ve hadis seyahate teşvik eder: Yeryüzünün
dolaşılıp, geçmiş insanların bırak-ı eserlere bakarak ibret alınması,
yaratılanların nasıl olduğunun görülmesi
vs. pek çok i kerîmenin emridir. Bk.Âlü İmrân 3/137, En'âm 6/11, Nahl 16/36,
Nemi 27/69, Ankebut ara», Rûm 30/9, 42, Yusuf 12/109, Hac 22/45-46, Fâtır
35/44, Muhammed 47/10.
Allah Teâlâ buyurur:
"Onlar yeryüzünde gezip, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin \
olduğunu görmezler mi? Öncekiler, kendilerinden daha kuvvetliydi..."
(Fâtır 35/44).
"De ki:
"Yeryüzünde gezip dolaşın ve yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna
bir"(En'am6/ll).
[44] Hapis, sürgün ve zorunlu ikâmet gibi...
[45] Bu seyahatin sebebi; a-Yeni hadisler öğrenmek,
b-Duyduğu hadisin sıhhatini tahkik, c-Bildiği hadiste düştüğü tereddüdü izâle,
d-Uluvvü isnâd (yani kendine ulaşan bir hadîsi rivayet edeninden dinlemek)
için olabilir.
[46] Tirmizî, İlim, 2; İbn Mâce, Mukaddime, 17.
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/19.
[48] Senedi
Sahih: Müsned, VI/8, H.no: 23751; Şafiî, Müsned, s.151, 233; Tirmizî,
İlim, 10, H.no: 2663 (hasen-sahih); Humeydî, 1/252, H.no: 551; Ebû Dâvûd,
Sünnet, 5, H.no: 4605; İbn Mâce, Mukaddime, 2, H.no: 13; Hâkim, 1/190-191,
H.no: 368-370 (Hâkim, hadisin Buhârî ve Müslim'in şartına/râvisine göre sahih
olduğunu söylemiş, Zehebî de bu görüşü onaylamıştır); Heysemî, Mevârid, 1/200,
H.no: 98. İbn Lehîa hakkındaki değerlendirmelerimiz için bk.22/64. hadis. Ebû
Hüreyre'den (Radıyaüahu anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Mukaddime, 2, H.no: 21.
[49] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/19-20.
[50] Sened:
Hasen: MUsned,'u/4&3,
H.no: 10218; 11/367, H.no: 8787; İbn Mâce, Mukaddime, 2, H.no: 21; Heysemî,
sika kabul edilmekle birlikte Ebû Ma'şer Necîh b. Abdurrahman es-Sindî'nin (v.
170/786) Ahmed b. Hanbel tarafından zayıf sayıldığını belirtir. Bk.Mecma',
1/154. Tirmizî, bazı ilim sahiplerinin Ebû Ma'şer'in hafızası hakkında tenkitte
bulunduklarını belirterek, Buhârî'nin: "Âlimler bu râviden nakletmiş
olsalar bile ben hiçbir şey nakletmem" dediğini nakleder. Bk.Sünen, Salât,
139, H.no: 343; Ahmed Muhammed Şâkir Sünen'in tahricinde Buhârî'nin
"münkeru'l-hadis" diyerek aşın gittiğini, zayıf sayanların karşısında
olanların da bulunduğunu belirterek şöyle demiştir: "Ebû Zür'a ed-Dımeşkî,
Nuaym'dan "zeki, hafız biri idi" dedi. Yezid b. Harun, Ahmed b.
Hanbel'in "Sadûktur, isnadın tam hakkını vermez" sözünü hatırlatarak
bunun böyle olmadığım belirtti. Ebû Hatim de: "Ahmed b. Hanbel ondan hoşnut
olmuştu"der. Bu hususta söylenenlerin en doğrusu da onun "sadûk"
olmasıdır. Zehebî, bu zât hakkında Ahmed b. Hanbel'in "Sadûktur, isnadın
tam hakkını vermez"; Yahya b. Maîn'in "Kuvvetli değildir" ve tbn
Adiy'in "Zayıf olması ile birlikte hadisleri yazılabilir" dediklerini
nakleder. Bk.Kâşif, Trc. no: 5802; tbn Hacer ise: "Zayıftır, yaşlandı ve
ihtilât etti/bunadı" der. Bk.Takrib, Trc. no: 7100; Bu râvinin Tirmizî
iki, Ebû Dâvûd bir, İbn Mâce üç ve Ahmed b. Hanbel ise 27 hadisini nakleder.
İbnü'l-Kattân hadislerini hasen saydı. Bk.Zeylaî, Nasbu'r-râye, IV/121.
Ayrıca önce zikredilen üç hadisle de bu rivayet kuvvet kazanır.
[51] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/20.
[52] Sened:
Sahih: Müsned, III/310,
H.no: 14270; Benzer rivayet için bk. III/319, H.no: 14368; m/371, Jüıarc 14924
(Bu rivayetin baş kısmı şöyledir:)
Müslim, Cum'a, 867;
Nesâî, Salâtii'l-îdeyn, 22, H.no: 1576; İbn Mâce, Mukaddime, 7, 45, Dârimî,
Mukaddime, 23, H.no: 212; Ebû Yala, IV/90, H.no: 2119; IV/85, H.no:- îbn
Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Buhâri, İ'tisâm, 2; İbn Mâce,
Mukad.....ıbb. r. H.no: 46, Dârimî, Mukaddime, 23, H.no: 213; Senedde yer alan
Ca'fer, İbn MuıııınaHed b. Ali b. Hüseyin b. Ali'dir. Meşhur fakih ve imam; Hz.
Peygamber'in (Sallallahü .mrtmtrsellem) torunu Ca'fer-i Sâdık'tır.
[53] Münâvî der ki: "Yani onun oluşuna hazır
olun/bekleyin! Sabah ya da akşam hemen gerçekleşecek, Tevbeye koşun
günahlarınız şilinsin, dünyayı biraz terk edin hesabınız hafiflesin, Âhireti
hiç unutmayın..." Bk. Feyzu'l-Kadîr, 11/172.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/21-22.
[55] Sened:
Şahih: Müsned,
11/504-505, H.no: 10504; Benzer rivayet için bk. 11/520-521, H.no: 10696; İbn
Mâce, Mukaddime, 14, H.no: 204 (isnadı sahih). Müslim, Tirmizî, İbn Mâce ve
Dârimî'de "senne" lafzı yerine "deâ ilâ hüden" lafzı
bulunmaktadır. (Bk. Müslim, İlim, 16; Tirmizî, İlim, 15, H.no: 2674; İbn Mâce,
Mukaddime, 14, H.no: 206 (bu lafızla Enes'ten (Radıyallahü anh) de rivayet
bulunmaktadır. İbn Mâce< Mukaddime, 14, H.no: 205); Dârimî, Mukaddime, 44,
H.no: 519) Heysemî, Taberâni'ye'nisbet ettiği benzer İbn Ömer (Radıyallahü
anhümâ) hadisi için zayıf hükmünü verir. Bk.Mecmç', 1/168; Ebû Hüreyre'nin bu
hadisi Birr konusunda 128/8189.hadiste tekrar edilecektir. a-Cerir
b.Abdullah'tan (Radıyallahü anh) şâhid: Müsned, IV/360, H.no: 19083; IV/362,
H.no: 19106; IV/358-359, H.no:':il9074; IV/361-362, H.no: 19102; IV/361, H.no:
19100; IV/357, H.no: 19057; Nesâî, Zekât, 64, H.no: 2552; Ma'mer, XI/466;
Müslim, Zekât, 69; İlim, 15; Tirmizî, İlim, 15, H.no: 2675; İbn Mâce,
Mukaddime, 14, H.no: 203; Dârimî, Mukaddime, 44, H.no: 518-520; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, 11/344, H.no: 2439; Cerir'in bu hadisi Zekât konusunda
219/3178., Birr konusunda ise 129/8190.hadiste zikredilecektir.
b-Huzeyfe'den
(Radıyallahü anh) şâhid: Müsned, V/387, H.no: 23182; Birr konusunda
130/8191.hadiste zikredilecektir.
c-Ebû Cühayfe'den
(Radıyallahü anh) şâhid: İbn Mâce, Mukaddime, 14, H.no: 203;
d-İbn Mâce'de Amr b.
Avf tan (Radıyallahü anh) benzer bir şâhid daha vardır ki bu hadis Ebû Hüreyre
(Radıyallahü anh) hadisini açıklar mahiyettedir:
BkJbn Mâce, Mukaddime,
15, H.no: 209-210
e-Ebû Mesûd
el-Ensârî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 131/8192.hadis
[56] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/22-23.
[57] Sened:
Hasen: Müsned, IV/105,
H.no: 16907; Heysemî, Bezzar tarafından da rivayet edilen hadisin \isi Ebûbekir
b. Abdullah b. Ebû Meryem'in "miinkeru'l-hadis" olduğunu söy 1/188.
Suyûtî, "hasen" işareti koymuş (Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no: 7790);
lünzirî ve Heysemî'nin "zayıftır" dediklerini nakletmiştir.
Bk.Feyzu'l-Kadîr,.. İbn Hacer'in hadisin isnadının ceyyid olduğunu söylediğini
nakleder. Bk.ıânî, 1/194. Ebûbekir b. Abdullah b. Ebû Meryem el-Gassânî (v.
156/773): İbn .nin Biikeyr veya Abdüsselâm,
rivayetinin ise "zayıf olduğunu, evinde hıreızlık yapıl ihtilat ettiğini
söyler. Bk.Takrîb, Trc. no: 7974. Zehebî ise ilim-d yânet sahibi olan bu t
sayıldığını belirtir. Bk.Kâşif, Trc. no: 6526. Bu râvinin Tirmizî ve Dârimî
dört, Ebû İbn Mâce üç ve Ahmed b. Hanbel ise 35 rivayetini nakleder. Tirmizî
rivayet ettiği .in hasen hükmünü verir. Bk.Sünen, H.no: 1012, 2238, 2459, 3066.
[58] İnsanlar arasında iki konuda fikir birliği sağladık.'
[59] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/23.
[60] Müsned, IV/136, H.no: 17158; 17155; IV/135-136, H.no: 17153.
[61] Taberânî, el-Mucemü'l-kebîr, IV/80, H.no: 3705;
Heysemî, râvilerinin sika olduklarını, sadece senedindeki râvilerden Eclah'ta
ihtilafın bulunduğunu söylemiştir. Bk. Mecma', 1/189.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık:
2/24.
[62] Sened:
Sahih: Müsned, VI/146, H.no: 25008; Benzer rivayet için bk. VI/73, H.no:
24331; VI/180, H.no: 25348; VI/256, H.no: 26069; VI/240, H.no: 25911; VI/270,
H.no: 26207; Buhârî, İ'tisâm, 20; Müslim, Akdıye, 17-18, Ebû Dâvûd, Sünnet, 5,
H.no: 4606; İbn EM Şeybe, VI/307, H.no: 31673.
[63] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/24-25.
[64] Sened:
Sahih: Müsned, V/48,
H.no: 20373; Benzer rivayet için bk. V/50, H.no: 20387; V/41, H.no: 20300; Havz
hadisi tevatür seviyesine ulaşan hadislerden biridir. Senedinde Ali b. Zeyd bulunmaktadır.
Bu râvi için bk. 29/180.hadis. Şâhidleri için bk.
a-Hz.Ömer (Radıyallahü
anlı): Bezzâr, 1/314, H.no: 204; Taberânî ve Bezzar tarafından rivayet
edildiğini söyleyen Heysetnî, râvilerinin sika olduğunu belirtir. Bk.Mecma',
111/85;
b-Ebû Hüreyre
(Radıyallahü anhy. Müsned, 11/300, H.no: 7980; 11/408, H.no: 9263; Ma'mer b.
Râşid, XI/406, Buhârî, Rikak, 53; Müslim, Taharet, 34-37, 39; Bu hadis Fiten bölümünde
339-340/11929-1193O.hadislerde zikredilecektir.
c-İbn Mes'ûd
(Radıyallahü anh): Müsned, 1/384, H.no: 3639; 1/402, H.no: 3812; 1/406, H.no:
3850; 1/407, H.no: 3866; 1/425, H.no: 4042; 1/439, H.no: 4180; 1/453, H.no:
433.2; 1/455, H.no: 4351; Buhârî, Fiten, 1; Rikak, 53; Müslim, Fezâil, 32; İbn
Mâce'deki rivayetten bu hadisin veda Haccında Kurban Bayramı günündeki hutbede
irad buyurulduğu anlaşılıyor. Bk.İbn Mâce, Menâsik, 76, H.no: 3057; Busırî,
isnadının sahih olduğunu ifade eder. Bk.Misbâhu'z-zücâce, III/206-207; Benzer
bir rivayet Müsned'de de bulunmaktadır. Fakat sahabinin ismi müphemdir. Bk.
Müsned, V/412, H.no: 23389; Bezzâr, V/106, H.no: 1685; V/124, H.no: 1709;
V/164, H.no: 1757; Ebû Ya'lâ, K/102, H.no: 5168; K/126, H.no: 5199; Taberânî
tarafından rivayet edildiğini söyleyen Heysemî, râvilerinin sahih hadis ricali
olduğunu belirtir. Bk.Mecma', X/365; Bu hadis Fiten bölümünde
337/11927.hadiste zikredilecektir.
d-Enes (Radıyallahü
anh): Müsned, III/102, H.no: 11935; III/140, H.no: 12358; m/281, H.no: 13926;
Müslim, Salât, 53; Fezâil, 40; Buhârî, Rikak, 53; Nesâî, iftitah, 21, H.no:
902; Ebû Ya'lâ, VII/34, H.no: 3942; VII/40, H.no: 3951; Bu hadis Fiten
bölümünde 341/11931. hadiste zikredilecektir.
e-İbn Abbas
(Radıyallahü anhtimâ): Müsned, 1/223, H.no: 1950; 1/229, H.no: 2027; 1/235,
H.no: 2096; 1/253, H.no: 2281-2282; 1/257, H.no: 2327; Müslim, Cennet, 59;
Tirmizî, Sıfatü'l-kıyâme, 3, H.no: 2423; Tefsir, 21/4, H.no: 3167; Nesâî,
Cenâiz, 119, H.no: 2085; es- Sünenü'l-kübrâ, 1/668, H.no: 2214; VI/339, H.no:
11160; VI/408, H.no: 11337; İbn Ebî Şeybe, VII/86-87, H.no: 34397; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XII/71, H.no: 12508; Taberânî, Bezzar ve Ahmed b. Hanbel
tarafından da rivayet edildiğini söyler. Bk.Mecma', X/364; Bu hadis Fiten
bölümünde 336/11926.hadiste zikredilecektir.
f-Ebû Said (Radıyallahü
anh): Müsned, 111/28, H.no: 11163; Buhâri, Rikak, 53; Heysemî, Ebû Ya'lâ
tarafından da rivayet edildiğini ifade eder. Bk.Mecma', X/364;
g-Ümmü Seleme
(Radıyallahü anhâ): Müsned, VI/297, H.no: 26425; Müslim, Fezâil, 29; Taberânî,
elMu'cemü'l-kebîr, XXIII/297, H.no: 661; İshâk b. Râhûye, 1/200, H.no: 21;
Ayrıca 22/300.hadise bk.
h-Ebu'd-Derdâ
(Radıyallahü anh): Taberânî ve Bezzar tarafından rivayet edildiğini söyleyen
Heysemî, râvilerinin sika olduğunu belirtir. Bk.Mecma', IX/367; X/365;
i-Huzeyfe b. Esîd
el-Gıfârî (Radıyallahü anh): Müsned, V/388, H.no: 23183; V/393, H.no: 23230;
V/400, H.no: 23285; İbn Ebî Şeybe, VII/455, H.no: 37177; Heysemî 'Taberânî iki
senedle nakletmiş, her ikisinde de Zeyd b. Hasan el-Enmâtî var, bu zâtı İbn Hıbbân
sika, Ebû Hatim zayıf saymış, diğer râvileri ise sikadır" der. BkMecma',
X/363; Ayrıca 20/298. hadise bk.
k-Câbir (Radıyallahü
anh): Müsned, III/384, H.no: 15059; Heysemî: "Ahmed b. Hanbel tarafından
rivayet edilen hadisin râvileri sahih hadis ricalidir. Bezzar'm naklettiği ise
zayıftır" der. BkMecma', X/364; Bu hadis Fiten bölümünde 338/11928.hadiste
zikredilecektir.
I-Semure b. Cündüb
(Radıyallahü anh): Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VH/207, H.no: 6856; Heysemî:
"Ahmed b. Hanbel tarafından iki isnadla rivayet edilen hadisin senedinin
birin-<de Ali b. Zeyd vardır. Bu zat zayıf olmakla birlikte sika kabul
edilmiştir. Taberânî'nin râvileri de Ahmed b. Hanbel'in râvileri gibidir"
der. Bk.Mecma', X/364-365: Ali b. Zeyd için 29/180. hadisin tahririne bk.
m-Ebû Mûsâ (Radıyallahü
anh): Bezzar, VIII/149, H.no: 3168;
n-Sehl b. Sa'd
(Radıyallahü anh): Müsned, V/333, H.no: 22720; V/339, ttno: 22771; Buhâri,
Rikak, 53; Müslim, Fezâil, 26; Heysemî, Taberânî tarafindae da rivayet
edildiğini ricalinin sahih hadis râvileri olduğunu söyler. BkMecma', X/363.
Bir sonraki hadise bk. 19/297.
o-Hz.Âişe (Radıyallahü
anhâ): Müsned, VI/121, Hjmc 24782; Mislim, Fezâil, 28; Ebû Ya'lâ, VII/433,
H.no: 4455; Ayrıca2l/299.hadise bk.
ö-Esmâ bt. Ebû Bekr:
(Radıyallahü anhâ): DmHvf. Uak. 53;
p-Ebû Abdillah
es-Sunâbihî (Radıynilaks m+K Bk. MBıııırf. İV/349,351, H.no: 18970,
18984-18987;
r-Cündüb'den
(Radıyallahü anh): Bk. ffiimrrf IVÖ13, ILmk 18712;
s-Müphem bir sahâbî
(Radıyallahü ımkn Mimi VMIZ Hjmk 23389.
[65] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/25-26.
[66] Sened:
Sahih: Müsned, V/333, H.no: 22720; Benzer rivayet için bk.V/339, H.no:
22771: Buhârî, Rikak, 53; Müslim, Fezâil, 26; Heysemî, Taberânî tarafından da
rivayet edildiğini, ricalinin sahih hadis râvileri olduğunu söyler. Bk.Mecma',
X/363. Bir önceki hadise bk.18/296.
[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/26-27.
[68] Sened:
Sahih: Müsned, V/388,
H.no: 23183; Benzer rivayet için bk.V/393, H.no: 23230; V/400, H.no: 23285; İbn
Ebî Şeybe, VII/455, H.no: 37177; Heysemî Taberânî iki senedle nakletmiş, her
ikisinde de Zeyd b. Hasan el-Enmâtî var, bu zâtı İbn Hıbbân sika, Ebû Hatim
zayıf saymış, diğer râvileri ise sikadır" der. Bk.Mecma', X/363; (bu
rivayetteki hadis aynı zamanda İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) da
nakledilmiştir); Ayrıca 18/296.hadise hk.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/27.
[69] Sened:
Sahih: Müsned, VI/121,
H.no: 24782; Afus/im, FteriH, Hno: 4455-Ayrıca 18/296.hadise bk.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/28.
[70] Sened:
Sahih: Müsned, VI/297,
H.no: 26425; Müslim, Fezâil, 29; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kelnr, XXIII/297, H.no:
661; İshâk b. Râhûye, 1/200, H.no: 21; Ayrıca 18/296.hadise bk.
[71] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/28-29.
[72] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/29-30.
[73] Sened:
Sahih: Müsned, 111/84,
H.no: 11739; Benzer rivayet için bk.III/89, H.no: 11782; 111/94, H.no: 11836
(Meçhul bir râvi bulunduğundan dolayı bu rivayetin senedi zayıftır. Fakat
11739. hadisten de anlaşıldığı gibi Zeyd b. Eslem'in meçhul hocası: Atâ' b.
Yesâr'dır); Buharı, İ'tisâm, 14; Enbiyâ, 50; Müslim, İlim, 6.
Hadisin şâhidleri:
a-Sehl b. Sa'd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/186, H.no:
5943;
b-Kesir b. Abdullah
dedesi Amr b. Avf tan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/186, H.no: 5943; Hâkim, 1/219, H.no: 445 (Hâkim şâhid
olarak verir);
c-Abdullah b. Amr'dan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Hâkim, 1/218, H.no: 444 (Hâkim şâhid
olarak verir);
d-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bir sonraki
24/302.hadise bk.
[74] Zira' dirsekten orta parmak ucuna kadar olan
mesafedir, bu da bir arşın olup yaklaşık bir adımdır. Anlaşılması için adım
olarak terceme edildi, çünkü Türkçe'de arşınlan açmak a-dımlan açmak anlamına
gelmektedir. (Bk. Sami, Şemseddin, Kamûs-u Türlâ 1/29, 648).
[75] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/30-31.
[76] Sened:
Sahih: Müsned, 11/327,
H.no: 8322; Benzer rivayet için bk. 11/450, H.no: 9781 (8322. hadisteki
"Ehl-i kitap" lafzı yerine burada "Yahûdî ve Hristiyanlar"
lafzı zikredilmiştir); 11/511, H.no: 10589 (Meçhul bir râvi bulunduğundan
dolayı bu rivayetin senedi zayıftır); 11/527, H.no: 10767; İbn Mâce, Fiten, 17,
H.no: 3994 (isnadı sahih, ricali sikadır); Ebû Ya'lâ, XI/182, H.no: 6292;
Hâkim, 1/83, H.no: 106 (Hâkim, hadisin Müslim'in şartına/râvisine göre sahih
olduğunu söylemiş, Zehebî de bu görüşü onaylamıştır). Şâhidleri için bir önceki
23/301.hadise bk.
[77] Bk. 23/301. hadisin ilgili dipnotu.
[78] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/31.
[79] Sened:
Sahih: Müsned, V/340, H.no: 22776; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/204.
H.no: 6017; İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Hâkim, IV/502,
H.no: 8404 (Hâkim, hadisin sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de sahih olduğunu tekid
etmiştir); Heysemî hadisin râvileri arasında bulunan İbn Lehîa'mn zayıf
olduğunu söyler. Bk. Mecma', VII/261. İbn Lehîa ile ilgili geniş bilgi için
bk.22/64.hadis.
[80] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/31.
[81] Sened:
Hasen: Müsned, IV/125,
H.no: 17070; Taberânî, el-Mu'carai'l-kettr, VII/281, Rno: 7140:
İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'catml-kebir, X/39, H.no:
9882;
Huzeyfe'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Hâkim, U/342, H.no: 3218 (Hâkim, hadisin
Buhârî ve Müslim'in şartına/râvisine göre sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de bu
görüşü onaylamıştır); IV/516, H.no: 8448 (Hâkim, bu hadisin de sahih olduğunu
söylemiş, Zehebî ise sahih olduğunu tekid etmiştir);
Heysemî hadisin râvileri (Şehr b. Havşeb gibi ki bu râvi hakkında geniş
bilgi için bk.4/4. hadis) hakkında ihtilaf edildiğini söyler. Bk. Mecma',
VII/261.
[82] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/32.
[83] Sened:
Sahih: Müsned, V/218,
H.no: 21794;'Benzer rivayet için bk.V/218, H.no: 21797; Tirmiâ, Fiten, 18,
H.no: 2180 (Tirmizî, "hasen-sahih" hükmünü verdikten sonra Ebû
Vâkid'in ismini verir: "Haris b. Avf".
Ayrıca bu konuda Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre'den - Radıyallahü anhüma- de
nakillerin bulunduğunu ifade eder); Humeydî, 11/375, H.no: 848; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, m/244, H.no: 3291.
[84] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/32-33.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/33-34.
[86] Sened:
Sahih: Müsned,
Ilİ/100-101, H.no: 11916; Buharı, Mevâkît, 7; Tirmizî, Sıfatu'l-kıyâme, 17,
H.no: 2447 (hasen-garib); Ebû Ya'lâ, VII/197, H.no: 4184.
[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/34.
[88] Sened:
Sahih: Müsned, III/270, H.no:
13795; Benzer bir rivayet için bk. Buhâft, Mevâkît, 7; Makdisî, Muhtara,
V/102, H.no: 1723 (sahih isnadla).
[89] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/34-35.
[90] Sened:
Sahih: Müsned, VI/443, H.no: 27373-27374; Benzer rivayet için bk. V/195,
H.no: 21597; Buhârî, Ezan, 31.
[91] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/35.
[92] Bk.Tevbe 9/117-118.
[93] Fetih 48/18-19.
[94] Fetih 48/29. Ayrıca bk. Kitâb-ı Mukaddes, Ahd-i atîk,
Tesniye, bab: 33, âyet, 2-3; Markos, bab: 4, âyet, 26-32.
[95] Haşr 59/8-9.
[96] Zümer 39/23.
[97] Secde 32/15-17.
[98] Zümer 39/9.
[99] Ahzâb 33/33-34.
[100] Tevbe 9/100.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/36.