J-
CÜNÜPLÜK VE DİĞER SEBEPLERDEN DOLAYI GUSÜL ALMAK
1- İlk Dönemde (Cinsel Birleşmede) Meni Gelmedikçe Gusül Alınmazdı
2- Daha Sonra (Cinsel Birleşmede) Meni Gelmedikçe Gusül Alınmaz Ruhsatı
Kaldırıldı
3- Meni Gelmese De (Erkeğin) Sünnet Uzvu (Kadının) Sünnet Uzvunu
Aşarsa/Girerse Gusül Gerekir
4- İhtilâm Olduğunda (Rüya Gördüğünde) Menisi Gelen Kişinin Gusül Alması
5- Cünüp Olmayan Kur'ân Okuyabilir
6- Gusül Alırken Perde Çekmek Gerekir
7- Gusül Ve Abdest Alırken Kullanılan Su Miktarı
8- Gusül Alma Şekli Ve Öncesinde Abdest Almak
9- Gusül Anında Saçları Yıkamak Ve Kadınların Örgülü Saçlarını Açmaksızın
Köklerini Yıkaması
11- Gusülden Sonra Fark Edilen Kuru Yerin Yıkanması
12- Hanımlarını Dolaşan Kişiye Bir ya da Birden Fazla Guslün Yeterli
Olması
13- Cünüp Olan Kişinin Uyumak Ya Da Yemek Veya Yeniden Cima Yapmak
İsterse Yapması Gereken Şeyler
* Uyumak İsteyen Cünüp Kişinin Abdest Alması Müstehabdır
* Yemek Yemek Ya Da Yeniden Cima Yapmak İsteyen Cünüp Kişinin Abdest
Alması Müstehabdır
14- Gusül İle İlgili Sünnet Olan Haller
* Cenaze Yıkanması Nedeniyle Gusül Ve Taşınması Nedeniyle De Abdest Almak
* Yeni Müslüman Olan Bir Kişinin Gusül Alması
15- Çarşı Hamamlarında Yıkanma Adabı
415/723- Zeyd
b. Hâlid el-Cühenî'den (Radıyallahü anh):[1]
Kendisi Hz. Osman'a
(Radıyaiiaimanh) sordu: 'Kişi eşiyle birleşir ve meni gelmezse ne gerekir?' Hz.
Osman dedi ki:
'Namaz abdesti gibi
abdest alır ve tenasül uzvunu yıkar.' Hz. Osman sözüne şöyle devam etti:
'Ben bunu
Rasûlullah'tan (Saitaitahu aleyhi ve seiiem) işittim.'
§(RâviZeyd ekledi:)[2]
Ayrıca bunu Hz. Ali,
Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Übey b. Ka'b'a (Radıyaiiahnanhüm)
sordum, aynı şeyi istediler/emrettiler.[3]
416/724- Ebû
Eyyûb el-Ensârî'den (Radıyallahü anh):[4]
Übey b. Ka'b kendisine
şunu haber verdi:
RaSÛlUİlah'a
(Sallallaha aleyhi ve sellem)'.
"Kişi eşiyle
birleşir ve meni inmezse ne gerekir?' diye sorunca dedi ki:
"O kişi, eşine
dokunan (tenasül) uzvunu yıkar, abdest alır ve namaz kılar.'"[5]
417/725- Ebû
Saîd el-Hudrî'den (Radıyallahü anh):[6]
Rasûlullah (Saiiaiiaim
aleyhi ve seiiem) ensardan birine uğradı ve ona (kapıya çıkması için) haber
gönderdi. Bu kişi başından su damlar bir hâlde dışarı Çıkınca, Peygamberimiz
ona dedi ki:
"Her hâlde seni
acele ettirdik?"
'Evet, ey Allah'ın
RasûlüT
"Aceleye
geldiğinde ya da kendini tutup (meni inmediğinde), sana gusül gerekmez,
(sadece) abdest gerekir."[7]
418/726- Ebû
Saîd el-Hudrî'den (Radıyaiiahn anh):[8]
Pazartesi günü
Rasûlullah'la (Saiiaiiaha aleyhi ve seikm) beraber Küba'ya gitmek için yola
çıktık. Benî Salim yurduna uğradık. Rasûlullah, îbn Itban'ın kapısına gelince
durdu ve gür bir sesle onu dışarı çağırdı. O sırada İbn Itbân karısının
üstündeydi (cima yapıyordu). Hemen elbisesini[9]
çekerek dışarı çıktı. Rasûlullah onu bu hâlde görünce dedi ki:
"Adamı acele
ettirdik." İbn Itban:
*Ey Allah'ın Rasûlü!
Bir kişi hakkında ne dersin, karısıyla birleşir ve meni gelmezse, ne yapması
gerekir?'
Rasûlullah:
"Su,[10]
sudan dolayı[11] gerekir" dedi.[12]
419/727- Ebû
Eyyüb'den (RadıyaUahü anh):[13]
HZ. Peygamber
(Sallallalıll aleyhi ve sellem):
"Su, sudan
gerekir" buyurdu.[14]
420/728- Übey
b. Ka'b'dan (Radıyaiiahtianh):[15]
Su, sudan gerekir
şeklindeki fetva ruhsattır. İslâm'ın ilk dönemlerinde Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) bu şekilde ruhsat veriyordu, (ancak) daha sonra (meni gelmese
de) gusül almayı emretti.
§İkinci bir tarikten
benzeri rivayet edildi:
Rasûlullah (Satiaiiahü
aleyhi ve seiiem), elbiseleri az olduğu için (ilk dönemde) mü'minlere böyle
ruhsat veriyordu. Daha sonra Peygamberimiz bu ruhsatı (su sudan gerekir
sözlerini/fetvasının verilmesini) yasakladı.
NOT: İlk
dönemlerde inzal olmadıkça, sadece birleşmeden dolayı gusül gerekmezdi. Ancak
sonraki dönemde bu ruhsat kaldırıldı; hem cima, hem de inzalden dolayı gusül
emredildi.
İkinci tarikten gelen
rivayette, ilk dönemlerdeki ruhsatın elbise azlığından kaynaklandığı ifade
edilmektedir; Bu da zaruret/sıkıntı anındaki bu ruhsatın geçici olduğunu
göstermektedir.[16]
421/729- Ubeyd,
babası Rifâa b. Râfî'den (Radıyaiiahaanhüm) nakleder:[17]
(Züheyr rivayetinde:
''Akabe Matında ve Bedir savaşında hazır bulunan Rifâa b. Râjî kastediliyor'1
diye ekledi.)
Hz. Ömer'in
(Radıyaiiahuanh) yanındaydım. Ona:
'Zeyd b. Sabit
mescitte insanlara[18]
Eşiyle beraber olduğu hâlde menisi gelmeyen kişi hakkında (gusül gerekmez
diye), fetva veriyor' denildi.
Hz. Ömer:
ıOnu hemen hana
getirin!' dedi ve yanına getirildi. Hz. Ömer:
ıEy kendisine
düşmanlık eden, Rasûlullah'm mescidinde kendi görüşünle fetva verme seviyesine
ulaştın mı?' Zeyd:
'Ben böyle yapmadım,
ben ancak amcazadelerim[19]
Rasûlullah'tan (SaiiaUaha aleyhi ve seiiem) rivayet ettiğini naklettim.'
'Hangi amcazadelerini'
'(Amcazadelerimden
olan) Übey b. Ka'b, (Ebû Eyyûb ve Rifâa b. RâfT den)'[20]
Ben (Rifâa) hemen o
gencin sözünü (açıklamaya) yöneldim ve:[21]
'Rasûlullah döneminde
böyle yapardık' diye cevap verdim. Hz. Ömer:
'Bunu Rasûlullah'a
sordunuz nut'V diye sorunca:
'Bİz O (Peygamber'in)
döneminde böyle yapar, gusül almazdık' dedim.
Hz. Ömer ashabı
topladı ve hepsi su ancak sudan gerekir, fetvasında ittifak etti, ancak Hz, Ali
ve Muaz b. Cebel dediler ki:
'(Erkeğin) sünnet uzvu
(kadının) sünnet uzvunu aşarsa/girerse gusül gerekir.' Ayrıca Hz. Ali:
'Ey Mü'minlerin Emîri,
bu konuda en bilgili olan Hz. Peygamber'in eşleridir' deyince Hz. Ömer, Hafsa
annemize haber gönderdi, Hz. Hafsa:
'Benim (bu konuda)
bilgim yok' dedi. Sonra Hz. Âişe annemize haber gönderdi ve Hz. Âişe:
'(Erkeğin) sünnet uzvu
(kadının) sünnet uzvunu aşarsa/girerse gusül gerekir' dedi. Bunun üzerine Hz.
Ömer kızdı ve şöyle dedi:
'Birinin böyle yapıp
da gusül almadığı haberi bana ulaşırsa, onu (çok kötü) cezalandırarak
bitkin/halsiz hale getiririm'[22]
422/730- Hz.
Âişe annemizden (Radıyuiiahn anhâ):[23]
RaSÛlullah (Satlattahü
aleyhi ve setİem)'.
"Erkek, (eşinin)
dört uzvu (iki eli ve iki ayağı) arasına oturur ve sünnet uzvunu (kadının)
sünnet uzvununa[24] yapıştırırsa gusü!
gerekir" buyurdu.[25]
423/731- Amr
b. Şuayb babası tarikiyle dedesinden[26] (Radıyaiiaha nakleder:[27]
RaSÛlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"(Erkeğin) sünnet
uzvu (kadının) sünnet uzvunu aşar/girer ve uzvun başı görünmezse, işte o zaman
gusül gerekir."[28]
424/732- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[29]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"Erkek, (eşinin)
dört uzvu (İki eli ve iki ayağı) arasına oturur ve kendisini yorarsa -meni
gelsin ya da gelmesin- gusül gerekir."[30]
425/733-
Saîd b. el-Müseyyib'den:[31]
Ebû Musa, Hz. Âişe
annemize (Radıyaiiaha anhâ) dedi ki: 'Ben senden utandığım hâlde, sana bir şey
sormak istiyorum.' Hz. Âişe: 'Sor, utanma! Ben senin annenim' dedi.
O da eşiyle beraber
olup da menisi gelmeyen erkeğin (gusül) durumunu sorunca, Hz. Âişe
Peygamberimiz'den (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şunu nakletti: "Sünnet
uzvu sünnet uzvunu aşar/girerse, işte o zaman gusül gerekir."[32]
426/734- Muaz
b. Cebel’den (Radiyallahu anh):[33]
Hz. Peygamber
(sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
“Sünnet uzvu sünnet
uzvunu aşar/girerse gusül gerekir.”[34]
427/735- Abdullah
b. Sa'd (Radıyaiiaha anh):[35]
Rasûlullah'a
(Saifoiiahu aleyhi ve seiiem), gusül gerektiren hâl, sudan sonra gelen suyun
(mezinin) durumu, evimde ve mescitte namaz kılmanın ve hayız gören kadınla
yemek yemenin hükmünü sordu. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Allah doğruyu
ifade etmede hayayı emretmez.[36] Bana
gelince, eğer şöyle şöyle yaparsam..." yâni gusül gerektiren hali zikretti
ve dedi ki:
"Namaz abdesti
alırım, cinsel organımı yıkarım" dedi ve guslün (nasıl alınacağını)
anlattı.
"Sudan sonra suya
gelince, o mezidir ve her erkekten mezi gelir. Ben bundan dolayı fercimi yıkar
ve abdest alırım.
Mescitte ve evimde
namaz kılma durumu ise, gördüğün gibi evim mescide ne kadar yakın ve benim için
farz namazlar dışında evimde namaz kılmam, mescitte kılmamdan daha hoştur.
Hayızlı kadınla yemek
yemeye gelince, onunla yemek yiyebilirsin![37]"
428/736- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaitaiıu anha):[38]
Rasûlullah'a (SaUdiahü
aleyhi ve sefam), ihtilâm olduğunu (rüya gördüğünü) hatırlamadığı hâlde elbisesinde
yaşlık gören kişinin durumu sorulunca şöyle dedi:
"Bu kişi gusül
alır."
Rasûlullah'a, ihtilâm
olduğunu hatırladığı hâlde elbisesinde yaşlık görmeyen kişinin durumu sorulunca
da şöyle dedi:
"Bu kişinin gusül
alması gerekmez."
ÜmmÜ Süleym (Radıyallahüanhâ):
'Kadın da bunları
görürse gusül almalı mıdır?' diye sorunca Peygamberimiz buyurdu ki:
"Kadınlarda
erkeklerin kardeşleridir (benzerleridir).[39]"
429/737- (Enes
b. Mâlik'in annesi) Ümmü Süleym'den (Radıyallâhü anhâ):[40]
Ümmü Süleym, Hz.
Peygamber'in eşi Ümmü Seleme'ye ( â) komşuydu ve yanma gelirdi. Rasûlullah
(SaUoitahu aleyhi ve seiiem) gelince Ümmü Süleym:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kadın rüyasında kocasıyla beraber olduğunda gusül gerekir mi, görüşün nedir?'
diye sorunca Ümmü Seleme annemiz dedi ki:
'Ellerin topraklansın,[41] ey
Ümmü Süleym, Rasûlullah'ın yanında kadınları rezil ettin.' Ümmü Süleym:
'Allah doğruyu ifade
etmede hayayı emretmez.[42] Bize
problem olan bir meseleyi, Rasûlullah'a sormam benim açımdan o konuda
kör/habersiz kalmamdan daha iyidir.' Rasûlullah Ümmü Seleme annemize dedi ki:
"Asıl senin
etlerin topraklansın!
Evet, ey Ümmü Süleym!
Islaklık/Su gördüğünde o kadına gusül gerekir."
Ümmü Süleym:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
(Bu durumda) kadından su gelir mi?' Rasûlullah:
"Çocuğu kendisine
başka nasıl benzeyecek? Kadınlar erkeklerin kardeşleridir
(benzerleridir)."[43]
430/738- Ümmü
Seleme annemizden (Radıyaüahü anhâ):[44]
Ümmü Süleym
(Radıyaiiahü anhâ)[45] dedi
ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kadın rüyasında kocasıyla beraber olduğunu görürse gusül gerekir mi?' Rasûlullah
(Saiiaiiahtı aieyiu w seiiemy.
"Evet, kadın
ıslaklık/su gördüğünde (gerekir)" dedi. Ümmü Süleym:
'O böyle yapar mı?
(Islaklık olurmu?)' Rasûlullah:
"Elin
topraklansın, çocuğun dayı/teyze[46]
tarafına benzemesi ancak bundan kaynaklanır. İki nutfeden hangisi rahime önce
ulaşırsa, benzerine galip gelir."[47]
§İkinci tarikten gelen
rivayet:
Zeyneb annesi Ümmü
Seleme'den (Radıyaiiaimanhâ) nakletti: Ümmü Süleym (Radıyaihhu anim) dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Allah doğruyu ifade etmede hayayı emretmez.[48]
Kadın ihtilâm olduğunda (rüya gördüğünde) gusül gerekir mi?'
Rasûlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem):
"Evet, kadın
ıslaklık/su gördüğünde (gerekir)" dedi.
§Üçüncü tarikten gelen
rivayet:
Ümmü Seleme annemizden
(Radıyaiiahu anhây.
ÜmmÜ Süleym
(RadıyallahU anhâ), Hz. Peygamber'e (Sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve
rüyasında erkeğin gördüğünü gören bir kadının durumunu (ilgili hükmü) sordu.
Rasûlullah:
"Bu kadın
ıslaklık/su görürse gusül alsın!" dedi. Ümmü Süleym: 'Kadınları rezil
ettin, bir kadın rüyasında böyle görür mü?' deyince
Rasûlullah şöyle
buyurdu:
"Elin
topraklansın, o hâlde çocuğu kendisine başka ne ile/hangi sebeple
benzeyecek?"[49]
431/739- İbn
Ömer'den (RadıyaiiaM anhama):[50]
Enes b. Mâlik'in
annesi Ümmü Süleym (Radıyaiiaha anhâ), Rasûlullah'a
(Sailallahü aleyhi ve
sellem) ŞÖyle SOrdu:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Rüyasında erkeğin gördüğünü bir kadın görürse, (hüküm nedir?)' Rasülullah
buyurdu ki.
"Kadın bunu görür
ve suyu İnerse, gusül alsın!"[51]
432/740- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaiiahu anh):[52]
(Annesi)[53] Ümmü
Süleym (Radıyaiiaim anhâ) Hz. Peygamber'e, rüyasında bir erkeğin gördüğünü
gören kadının durumunu, sordu. Rasûlullah (SaUaiiahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Sizden kim bunu
görür ve suyu inerse gusül alsın!" Ümmü Seleme (Bir rivayette:
Rasülullah'ın eşi utanarak):
'Ey Allah'ın Rasûlü!
(Kadında) bu şey olur mu'?' diye sorunca Rasûlullah şöyle dedi:
"Evet, erkeğin
suyu koyu beyaz, kadının suyu ise açık sarıdır. (Karı kocadan) hangisinin suyu
öne geçerse ya da baskın gelirse, çocuk ona benzer."[54]
433/741- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaiiahu anh):[55]
Bir kadın
Peygamberimiz'e (Saiiaüaim aleyhi ve seiiem):
'Kadın ihtilâm olur
(rüya görür) ya da ıslaklık/su bulursa gusleder mi?'
Rasûlullah:
"Evet" dedi.
Hz. Âişe:
'Ellerin topraklansın'
deyince,
Rasûlullah şöyle
buyurdu:
"Onu bırak,
çocuğun benzemesi ancak bundan olur. Kadının suyu erkeğin suyundan baskın gelir
de (rahime ulaşırsa) çocuk dayılarına/teyzelerine benzer, (ama) erkeğin suyu
onun suyuna baskın gelirse çocuk (amcalarına/halalarına)[56] benzer."[57]
434/742- Havle
bt. Hakîm (Radıyaiiaha aıhâ):[58]
Hz. Peygamber'e
(Saiiaiiahu aleyhi ve seüem), rüyasında bir erkeğin gördüğünü gören kadının
durumunu, sordu. Rasûlullah dedi ki:
"Su inmedikçe
gusül gerekmez, tıpkı erkeğin suyu (menisi) inmedikçe guslün gerekmemesi
gibi."
§İkinci tarikle gelen
rivayet:
Hz. Peygamber'in
teyzelerinden biri olan
Havle bt. Hakîm
es-Sülemİyye (RadiyallaM anhâ)'.
Rasûlullah'a, kadının
ihtilâm olma durumunu sorunca Peygamberimiz: "Gusül alsın!" dedi.[59]
435/743- Abdullah
b. Selime anlatıyor:[60]
Ben ve iki kişi Hz.
Ali'nin (Radıyaiiaim anh) yanma girdik: onlardan biri kavmimden olup, diğeri de
Benî Esed'e mensup olduğunu zannettiğim kişiydi. Hz. Ali bu ikisini itibarlı
(örnek) şahıslar olarak gönderdi ve dedi ki:
'Siz ikiniz,
iri/kuvvetli insanlarsınız, o hâlde dininizi kuvvetlendirin/cihadedin!'[61]
Sonra Hz AH tuvalete
gitti, ihtiyacını gördü ve çıktı, sudan bir avuç alıp bununla ellerini ovaladı.
Sonra Kur'ân okumaya başladı. Bizim kendisini yadırgadığımızı görünce şöyle
dedi:
'Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) tuvalet ihtiyacım görüp çıktı ve Kur'an okudu,
bizimle birlike et yedi. Cünüplük dışında hiçbir şey onun Kur'an okumasına mani
değildi.'[62]
436/744- Hz.
Ali (Radıyaitaha anh) dedi ki:[63]
Cünüp olmadığı sürece
Rasûlullah fSaUatiahu aleyhi ve seiiem) bize Kur'an okuturdu.[64]
437/745-
Ebu'l-Garîften:[65]
Hz. Ali'ye
(Radıyaitaim cmhüm) abdest suyu getirildi; üçer kere ağzına su alıp gargara
yaptı, burnuna su çekti, üç kere yüzünü yıkadı, ellerini dirsekleriyle beraber
üçer üçer yıkadı, sonra başını mesh etti, ayaklarını yıkadı ve dedi ki:
'Rasûlullah'ı
(SaiiaUahü aleyhi ve seiiem) işte böyle abdest alırken gördüm, sonra Kur'an'dan
bir bölüm okudu ve şöyle dedi:
"Bu durum
cünüp olmayan için geçerlidir.
Ama cünüp olan
kişi okuyamaz, bir âyet de olsa, (okuyamaz.)"’[66]
438/746- Hz.
Ali'den (RadıyaUahü anh):[67]
Hz. Peygamber
(Sallaltahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Cünüp, resim ve
köpek olan eve melekler girmez."[68]
Melekler Allah'a
sürekli itaat eden varlıklardır. İnsanların amellerini yazan/kaydeden Kiramen
Kâtibin melekleri insanla her yerde bulunur, ancak tuvalet ve cima gibi özel
durumlarda dışarı çıkarlar.
Bu rivayette
kastedilen melekler rahmet ve bereket melekleridir. Bu meleklerin bir eve
girmeme sebepleri;
1- Cünüp:
Bundan kasıt guslü sürekli geciktirip namaz vakitlerini geciktiren kişilerdir.
Onların bu sorumsuz hali melekleri uzaklaştırır.
2- Resim/Heykel:
Ulemânın ittifakı ile insan ve hayvan gibi canlıların resimleri/heykelleri
daha sonra tapınma sebebi olduğu için oradan melekler uzaklaşır.
3- Köpek:
Köpeklerin genelde pis olması sebebiyle evlere konulması doğru değildir ve meleklerin
gelişini engeller.[69]
439/747- İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhüım):[70]
Rasûlullah (Saitaiiahü
aleyhi ve sellem) Hz. Ali'ye emretti de ona gusül için su getirdi, sonra Hz.
Peygamber ona bir parça kumaş verdi ve şöyle buyurdu: "Bana bir perde çek
ve sen de sırtını dön!"[71]
440/748- Enes b. Mâlik'ten (Radıyailahü anh):[72]
RaSÛluIlall (SaHaüahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İmran'ın oğlu
Musa (Aieyiusseiâm) suya gireceğinde, su avret mahallini bitmedikçe[73]
elbisesini çıkartmazdı."[74]
441/749- Ya'lâ
b. Ümeyye'den (Radtyaiiahu anh):[75]
RaSÛlUİlah
(Sallallalıii aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İzzet ve celâl
sahibi Allah çok haya sahibi ve kendisini gizleyendir. Sizden birisi gusül
alacağında kendisini bir şeyle gizlesin!"[76]
442/750- Ya'lâ
b. Ümeyye'den (Radtyaüahümh):[77]
RaSÛlullah (Saltaltahn
aleyhi ve setlem) dedi ki:
"İzzet ve celâl
sahibi olan Allah hayalı olmayı ve örtmeyi sever.[78]
443/751- Akîl
b. Ebî Tâlib'in mevlâsi Ebû Mürre,[79]
Ebû Tâlib'in kızı Ümmü
Hânı'den (RadıyaiiaM anlatma) nakleder:
(Rasûlullah'ın amca kızı) Ümmü Hânî[80],
Mekke'nin fethi günü Hz. Peygamber'in (Saiiaiiahu aleyhi ve setiem) bulunduğu
yere gittiğini belirtir ve şöyle anlatır:
Rasûlullah'ı gusül
alırken buldum, kızı Fâtıma da kendisine perde tutuyordu.[81]
444/752- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[82]
RaSÛlullah (SaUallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Eyyûb
(Peygamber) çıplak olarak yıkandığı bir sırada üzerine altından çekirgeler
düştü, o da bunları avuçla alıp elbisesine toplamaya başladı. Rabbi şöyle nida
etti:
'Gördüğün şeyi almaktan
seni müstağnî kılmadım mı?[83]
Eyyûb (Peygamber):
'Fakat senin
bereketinden vazgeçmek mümkün değil' dedi."
NOT: İbn
Battal der ki: bu hadisten, kimsenin görmediği bir yerde çıplak olarak
yıkanılmasmın cevazı anlaşılmaktadır. Çünkü burada Eyyûb Peygamber'İn
çekirgeleri toplamasına bir kınama var, çıplak yıkanmasına değil.[84]
445/753- İbn
Abbas'taiî (Radıyallahü anhuma):[85]
Bir kişi kendisine:
'Abdest alırken bana
ne kadar su yeterlidir?' dedi. İbn Abbas: 'Bir müd.
'Gusül için bana ne
kadar su gereklidir?' 'Bir sa’:
'Bana bu kadar
yetmez.'
'Ey annesiz (kalasıca),[86]
senden daha hayırlı olan Rasûlullah'a (Saiiaitahu aleyhi \>e seiiem) bu
miktar yetiyordu.'[87]
446/754- Enes
b. Mâlik'ten(Radıyallahu anh):[88]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aicyin ve seiiem) miktarı iki ntıl (olan su) ile abdest ve bir sa' (olan su)
ile de gusül alırdı.[89]
447/755- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyallahu anh):[90]
Rasûlullah (Sa[91]iiatiaim
aleyhi ve seiiem) miktarı bir müd (olan su) ile abdest ve bir sa' (olan su) ile
de gusül alırdı.
448/756- Rasûlullah'ın
sahabîsi Sefine'den (Radıyallahu anh):[92]
Rasûlullah (Saiiaihim
deyin ve settem) miktarı bir sa' (olan su) ile gusül ve bir müd (olan su) ile
de temizlenir, (abdest alırdı).[93]
449/757- Hz.
AlŞe'den (Radıyallahu anha):[94]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) miktarı bir müd (olan su) ile abdest ve yaklaşık bir sa'
(olan su) ile de gusül alırdı.[95]
Bu hadislerden,
Rasûlullah'ın (SaUaliahü aleyhi ve sellem) iktisatlı olarak su kullandığını ve
israftan kaçınma noktasında çok titiz davrandığını anlıyoruz.
Müd ve sâ! hacim ölçü
birimidir. Bir sâ' dört müd olup, bir müd ise bir koçandır. Rıtıl ise 40
ûkıyyedir ve 1 ûkıyye 40 dirhemdir.
Rıtıl; Bağdadî (İran
ölçüsü) ve Şâmî (Roma ölçüsü) olarak iki kısma ayrılır.
*İmam Ebû Hanîfe ve
İrak fakihlerine göre:
1 Müd: 2 rıtıl
Müd: 1,06 litre
1 Sa' (4 müd, 4x1,06):
4,24 litre (ile 5,30 İt. arasındadır.)
*İmam Şâfıî ve Hicaz
fakihlerine göre:
1 Müd: 0,530 litre
Sa' (4 müd 4x 0,530):
2,120 litre (ile 2,650 it. arasındadır.)[96]
*Günümüz Ölçülerine
göre gram olarak: Müd: 509,14 gr.
Sa' (4 müd, yani
4x509,14): 2036,56 gr. Rıtıl: 381,75 gr.[97]
450/758- Mûsâ
el-Cühenî'den:[98]
Ramazan'da büyük bir
kap getirdiler, onun miktarını sekiz ya da dokuz veya on ntıl olarak takdir
ettim.
Mücahid dedi ki:
Hz. Âişe (Radıyaihha
anhâi annemiz bana:
'Rasûlullah (SaitaiiaM
aleyhi ve seUem) bu miktarda bir su ile gusül alırdı' diye nakletti.[99]
451/759- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaiiahü anha):[100]
Rasûlullah (SaitaiUıhu
aleyhi ve seiiem) cünüplükten dolayı gusül almak istediğinde; ellerini üç kere
yıkar,[101] sonra sol eline su
dökmek için sağ eliyle su alır, ardından temizleninceye kadar tenasül uzvunu
yıkardı. Sonra ellerini güzelce yıkar, ağzına üç kere su alıp gargara yapar,
burnuna üç kere su çeker, yüzünü üç kere ve kollarını üç kere yıkar, sonra başına
üç kere su döker ve peşinden yıkanırdı.[102] (Banyodan) çıkacağında da ayaklarını yıkar (ve
çıkardı).
§Hz. Âişe'den
(Radıyaiiaha anhâ) ikinci tarikle gelen rivayet: 'Rasûlullah aleyhi ve seiiem) cünüplükten dolayı gusül
almak istediğinde; namaz abdesti gibi abdest alarak başlar, tenasül uzvunu
yıkar, ayaklarım yıkar, sonra duvar toprağına elini sürer ve ardından da üstüne
su döker, (yıkanırdı). Ben duvarda onun el izini hâlâ görür gibiyim.'
§Hz. Âişe'den
(Radıyaiiahu anhâ) üçüncü tarikle gelen rivayet: Kendisine cünüplük sebebiyle
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahü aleyhi ve stilon) gusül alma şekli sorulunca şöyle
dedi:
'Önce ellerinden
başlar, onları yıkardı.[103]
Sonra namaz abdesti gibi abdest alır, başındaki saçları karıştırarak köklerine
(suyu ulaştırırdı). Tenini temizlediğine kanâat getirirse üç kere sudan
avuçlar/alır[104] ve başına serper ve
vücûdunun kalan kısımlarına dökerdi.'[105]
452/760- (Hz.
Peygamber'in eşi) Meymûne annemizden (Radıyallahu anha):[106]
Rasûlullah'a
(Saiiaiiaha aleyhi ve setiem) su getirdim ve cünüplükten dolayı gusül aldı;
(şöyle ki) önce sol eliyle kaptaki sudan sağ eline su döküp avuçlannı yıkadı,
sonra kaptaki suya elini daldırıp (su aldı) ve cinsel organına döktü. Sonra bu
elini duvar ya da yerdeki toprağa sürdü. Ardından ağzına ve burnuna üç kere su
aldı, yüzünü üç kere ve kollarını üç kere yıkadı, sonra başına üç kere su
döktü, sonra vücûdunun kalan kısmına su döktü ve sonunda bir yere çekilip
ayaklarını yıkadı, (banyodan çıktı).[107]
453/761- İbn
Abbas'ın mevlâsı Şu'be'den:[108]
İbn Abbas (Radıyaiiam anhüm)
cünüplükten dolayı gusül alacağında sağ eliyle sol eline su döker ve onları bir
kaba daldırmadan Önce yedi kere yıkardı. Bir keresinde, eline kaç kere
döktüğünü unuttu ve bana:
'Kaç kere döktüm?'
diye sordu. Ben:
'Bilmiyorum'dedim.
Bana:
'Ey annesiz (kalasıca)[109],
niye bilmiyorsun?' dedi. Sonra namaz abdesti gibi abdest aldı. Sonra başına,
vücûduna su döktü ve dedi ki:
'İşte Rasûlullah
(Saiiaiiaimaleyhi ve seiiem) böyle temizlenirdi, yani gusül alırdı.'[110]
454/762-
UbeydulIah b. Mıksem'den:[111]
Hasan b. Muhammed (Hz.
Ali ya da Hanefiyye'nin oğlu)[112],
sahabeden Câbir b. Abdullah'a[113]
(RadıyaUahu animm) cünüplükten dolayı gusül almayı sordu. O da dedi ki:
'Saçlarım ıslatır ve
tenini yıkarsın.' Hasan tekrar sordu:
'Rasûlullah tsaüaiiaha
aleyhi ve seitem) nasıl gusül alırdı?'
'Saçına üç kere su
dökerdi, (Bir rivayette: sonra cildine (bedenine) üç kere su dökerdi).'
'Benim başım gür
saçlıdır.' Câbir:
'Rasûlullah'in saçı
seninkinden daha gür ve güzeldi1 dedi.[114]
455/763-
Âsim b. Amr el-Becelî:[115]
Hz. Ömer'e (RadıyaUaim
anhümi soru soran topluluktaki bir kişiden[116]
nakleder: Onlar Hz. Ömer'e:
'Biz sana üç şeyi
sormak için geldik: Bir kişinin evinde nafile namaz kılması,
Cünüplükten dolayı
gusül almak ve
Kişinin karısı ile
hayızliyken yapabileceği uygun olan şeyler nelerdir?' dediler.
Hz. Ömer onlara:
'Siz sihirbaz mısınız
yoksa? Rasûlullah'a (Saiiatiahu aleyhi ve setlem) sorduğum günden beri hiç
kimsenin sormadığı şeyleri bana sordunuz; (Hz. Peygamber) şöyle dedi:
"Bir kişinin
evinde nafile namaz kılması nurdur, dileyen evini nurlandırır."
(Râvi ekledi;)
Cünüplükten gusül alma konusuna gelince de şunları söyledi:
"(Önce) tenasül
uzvunu yıkar, sonra abdest alır ve başından (aşağı) üç kere su döker,
Hayızlı karısından ise
izar/peştemal üzerinden faydalanma hakkı vardı."[117]
456/764- Ebû
Zübeyr'den:[118]
Câbir (b. Abdullah)'a
(Radıyaiiainianh), 'gusül konusunu' sordum, şöyle dedi:
'Sakif (kabilesin)den
Rasûlullah'a (Sailattahu aleyhi ve seiiem) geldiler ve dediler ki: 'Bizim
topraklarımız soğuk bir bölgededir, gusül konusunda nasıl emredersin?' Hz.
Peygamber,
"Ben başımdan
(aşağı) üç kere su döküyorum, (yıkanıyorum)" dedi ve başka bir şey
söylemedi.[119]’
457/765- Cübeyr
b. Mut'ım'den (Radtyaiiahü anh):[120]
Hz. Peygamber'in
(Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) yanında cünüplükten gusül konusunu konuşuyorduk,
şöyle buyurdu:
"Ben avuç dolusu
üç kere su alıp başımdan (aşağı) döküyor, sonra vücûdumun kalan kısımlarına
bolca döküyor (ve yıkıyorum)."[121]
458/766- Hz.
Âişe annemizden (Radıyaitahü anhâ):[122]
Rasûlullah (Saiiatiaim
aleyhi ve seiiem) cünüplük sebebiyle gusül alacağında (önce) ağzına su ahr,
gargara yapar ve burnuna su çekerdi.[123]
459/767- Ebû
Saîd el-Hudrî'den (Radtyaiiahü anh):[124]
Kendisine bir kişi
(geldi ve gusülde) başın yıkanmasını sordu. Ebû Saîd:
'Üç avuç su (dökmen)
sana yeter' dedi ve (göstermek için) ellerini birleştirdi. Soran kişi:
'Ey Ebû Saîd, Ben gür
saçlı bir adamım' deyince,
'Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) seninkinden daha gür ve daha güzel saçlı bir
insandı' diye cevap verdi.[125]
460/768- Ebû
Seleme b. Abdurrahman'dan (Radıyaiiahu anh):[126]
Ben ve Hz. Âişe'nin
süt kardeşi, Hz. Âişe'in yanına geldik. Süt kardeşi ona, Rasûlullah'ın
(SaitaUahn aleyhi ve sctiem) gusül alma şeklini sordu. Hz. Âişe annemiz bir sa'
miktan su dolu bir kap istedi ve onunla gusül aldı, başına üç kere döktü.
Onunla bizim aramızda perde vardı, (kendisini görmüyorduk).[127]
Burada geçen Hz.
Âişe'nin (Radıyaiiaha anhâ) süı kardeşinin, Abdullah b. Yezid olduğu belirtilmektedir.[128]
Diğer süt kardeşleri:
-Ebû Saîd Kesir b.
Ubeyd: Hz. Âişe'den hadis dinledi,[129]
-Avf b. Haris b.
Tufeyl: Hz. Âişe'den hadis dinledi,[130]
§Ebû Seleme ise, Hz.
Âişe'nin kız kardeşinin süt oğludur (yani süt yeğeni), çünkü Ebû Seleme'yi Hz.
Ebû Bekir'in kızı Ümmü Gülsüm (Radıyaiiahu eminim) emzirmistir; sonuç olarak bu
ikisi ile Hz. Aışe'nın süt akrabalığı vardır.[131]
Hz. Âişe'nin onların
huzurunda gusül almasına gelince, Ebû Seleme'nin ifade ettiği gibi perde
arkasmdaydı. Bu kişiler onun süt kardeşi ve süt yeğeni olduğu için, onların
yanında perde gerisinde yıkanmakta bir sakınca görmemişti. Burada bazı şeylerin
unutulmaması için İslâm'ın izin verdiği bir ölçüde pratik uygulamanın önemini
görüyoruz.
İslâm'ı nakleden
İnsanların, olayları doğru olarak ve hiçbir şeyi saklamaksızın rivayet
etmeleri, bize o şahsiyetlerin ne kadar güvenilir ve dürüst olduğunu
göstermektedir.[132]
461/769- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahü anh):[133]
Bir kişi kendisine,
cünüplükten dolayı gusül alırken başıma ne kadar (su) yeterlidir, diye sorunca
şöyle dedi:
'Rasûlullah
(Saiiaiiaim aleyhi ve sdiem) eliyle başına üç kere su dökerdi.' O kişi:
'Benim saçım çok gür'
deyince Ebû Hüreyre:
'Rasûlullah senden
daha gür ve güzel saçlıydı' diye cevap verdi.[134]
462/770- Teymullah
b. Sa'lebe oğullarından biri olan Cümey' b. Umeyr'den:[135]
Annem ve teyzemle
beraber Hz. Âişe'nin (Radıyaitaha anh&) yanına girdik. Onlardan birisi:
'Gusül anında siz ne[136]
yapardmız?' diye sorunca Hz. Âişe: 'Rasûlullah (SaitaUaha aleyhi ve seiiem)
namaz abdesti gibi abdest alır, sonra başından (aşağı) üç kere su dökerdi. Biz
de saçımızdaki örgüden dolayı başımıza beş kere su dökerdik' dedi.[137]
463/771- Hz.
Âişe annemizden (Radıyallahu anhâ):[138]
Ben saçımı sıkı bir
şekilde örmüştüm, Hz. Peygamber (SaiMiaM aleyhi ve dedi ki: "Ey Âişe! Her saçta (kökünde)
cünüplük vardır, bilmez misin?"
NOT: Hz.
Âişe annemiz (Radıyallahu anhâj, saçım suyun deriye ve saç köklerine geçmeyecek
şekilde sıkı ördüğü için, Peygamberimiz (SaiiallaM aleyhi ve sellem) tarafından
uyarılmıştır. Çünkü saçlar örgülü olduğu zaman, suyun saç köklerine ulaşması yeterlidir,
örgülerin çözülmesi şart değildir. Konu ile ilgili rivayetler gelecektir.[139]
464/772- Hz.
Ali'den (RadıyallaM anh):[140]
Hz. Peygamber'in
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim: "Kim gusül alırken
bir kıl kadar su ulaşmayan (kuru) yer bırakırsa bu (kuru yer) sebebiyle Allah
onu şu şu şekilde ateşten bir parça kılar." Hz. Ali ekledi: 'Bundan dolayı
saçlarımı kestim, (bir rivayette; işte gördüğünüz gibi).'[141]
465/773- (Hz.
Peygamber'in eşi) Ümmii Seleme'den (Rodıyaiiaim anim):[142]
Kendisi:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Ben saçı sıkı bir şekilde örgülü bir kadınım'
deyince RaSÛluIlah
(Sallallaha aleyhi ve seilem)'.
"Başına üç kere
su dökmen sana yeterlidir" diye cevap verdi.[143]
466/774- Hz.
Peygamber'in eşi Hz. Âişe annemizden (Radıyaiiaha anhâ):[144]
Peygamber'in eşleri,
başlarına jöle[145]
sürülü olduğu hâlde onun yanına giderlerdi. Sonra gusül yapar ve bu durumda
terlerlerdi.[146] Rasûlullah (SaiiaUahü
aleyhi ve seiicm), ihramh olsun ya da olmasın onları bu durumdan (jöleli saçla
durmaktan) men etmezdi.[147]
467/775- Ubeyd
b. Umeyr'den (Ractıyaiiahu anh):[148]
Abdullah b. Amr'ın
kadınlara gusül alırken saç Örgülerini çözdürdüğü haberi Hz. Âişe'ye ulaşınca
şöyle dedi:
'Kadınlara gusül
alırken saç örgülerini çözmelerini emreden İbn Amr'ın, bu yaptığı ne kadar
tuhaf! Bir de saçlarını kazıtmalarını emretse ya! Rasûlullah (Sathiiahu aleyhi
ve setiem) ve ben aynı kaptan su alarak guslederdîk. Ben başıma (saçım örgülü
olduğu hâlde) üç kereden fazla su dökmezdim.'[149]
468/776- Hz.
Aişe annemizden (Radıyaiiaha anhâ):[150]
Hz. Peygamber (saiiaiiahu
aleyhi ve sciiem) cünüplükten dolayı gusül aldığı mekândan çıkacağında ayaklarını
yıkar (ve çıkardı).[151]
469/777- (Hz.
Peygamber'in) eşi Meymûne (bt. el-Hâris) annemizden (Radıyallahii anhâ):[152]
Peygamberimiz'e
(Saiiaihhn aleyhi ve seiiem) gusül alması için su getirdim ve cünüplükten
dolayı gusül aldı. Guslü bitince kumaş/havlu getirdim, eliyle şöyle yaptı, yani
reddetti.
§Meymûne annemizden
(Radtyaiiahaanitâ) ikinci tarikle gelen rivayet: Rasûlullah'a (SaitaUaha aleyhi
ve seiiem) gusül alması için su getirdim ve kendisine perde tutum; önce kaptaki
sudan eline su döküp avuçlarını iki ya da üç kere yıkadı.
(Râvilerden Süleyman
el-A'meş dedi ki: 'Üçüncü kere diye ekledi mi, tam bilemiyorum.')
Sonra sağ eliyle sol
eline su döktü ve tenasül uzvunu yıkadı, sonra bu elini yerdeki toprağa ya da
duvara sürdü. Ardından ağzına ve burnuna üç kere su aldı, yüzünü yıkadı, sonra
başını yıkadı, sonra vücûdunun kalan kısmına su döktü ve sonunda bir yere
çekilip ayaklanın yıkadı, (banyodan çıktı).
Hz. Peygamber'e (gusülden sonra)
kumaş/havlu getirdim, istemiyorum
diyerek eliyle işaret etti.
Râvilerden biri olan
Süleyman el-A'meş dedi ki: 'Bu rivayeti (şeyhim) İbrahim et-Teymî'ye
zikredince: 'O, bu şekildedir' dedi ve bunu inkâr etmedi. İbrahim ekledi:
'Kumaş/havlu ile (kurulanmakta) bir sakınca yoktur. Çünkü bu âdet ile ilgili
bir konudur."[153]
470/778- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaUahu anha):[154]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) gusülden sonra (tekrar)
abdest almazdı.
§Hz. Âişe annemizden
(Radtyaiiaimanhâ) ikinci talikle gelen rivayet: Rasûlullah (SatiaUaha aleyhi ve
seiiem) gusül alır, iki rekât ve sabah[155]
namazını kılardı. Onu gusülden sonra tekrar abdest alırken görmedim.[156]
471/779- İbn
Abbas’tan (Radiyallahu amhuma):[157]
Rasululah (salalahu
aleyhi ve sellem ) cünüplükten dolayı gusül alıp, çıktığında sol omzunda suyun
ulaşmadığı kuru bir yer gördü, sadece saçından damlayan sudan aldı ve orayı
ıslattı.Sonra namaz kılmaya geçti.[158]
472/780- Ebû
Râfî'den (RadıyaUahu anh):[159]
Rasûlullah (SaiiaUaim
aleyhi ve seüem) eşlerini bir gecede[160]
dolaşır, her birinin yanında gusül alırdı. Kendisine dedim ki[161]:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Bir gusül alsan (yetmez mi)?' Rasûlullah şöyle dedi: "Bu daha güzel, daha
temizdir."[162]
473/781-
Enes b. Mâlik'ten (RdUhu anh):[163]
Rasûlullah (Sattaiiahü
aieyiü ve seiiem) eşlerinin hepsini bir gecede dolaşır, (bazen) sadece bir
gusül alırdı.
NOT: Bu iki
rivayetten, bir gecede hanımıyla birden fazla cima yapan kişinin her defasında
gusül almasının müstehab olduğunu, ancak hepsi için bir guslün de yeterli
olabileceğini anlıyoruz.[164]
474/782- Ömer
b. Hattab'dan (Radıyaiiahn anh):[165]
RaSÛlullah'a
(SallalUthii aleyhi ve seilem),
'Bizden biri cünüp
olur da gusül almadan önce uyumak isterse nasıl davranmalı?' diye sorunca
buyurdu ki:
"O kişi namaz
abdesti gibi abdest alsın, sonra da uyusun!"
§Başka tarikten gelen
rivayette Hz. Ömer'den (Radıyaiiahüanhüm) nakledilir: Hz. Ömer, Rasülullah'a
geldi ve 'ben cünüp oldum' dedi. (Bunun üzerine) Rasûlullah (Saiiaiiaim aleyhi
ve seiiem) ona önce tenasül uzvunu yıkamasını, sonra namaz abdesti gibi abdest
almasını emretti.[166]
475/783- îbn
Ömer'den:[167]
Hz. Ömer (RadıyaliahÜ
anhüına) RaSÛlllllah'a (Sallathhü aleyhi ve sellem)'.
'Bizden biri cünüp
olduğu hâlde uyuyabilir mi?'diye sorunca buyurdu ki: "Evet, namaz abdesti
gibi abdest alarak (uyur)."
§Râvilerden NâfT
ekledi:
İbn Ömer bu durumda
uyumak isterse, ayaklarını yıkama dışında namaz abdesti gibi abdest alırdı.
NOT: Abdullah
b. Ömer'in burada ayaklarını yıkamamasının sebebi;
1- Abdeslten
kastın sadece temizlik olduğunu gösterir,
2- Ya da İbn
Ömer'in o anda bir mazereti vardı, onun için yıkamamış olabilir. Ancak bu
durumda abdest almak efdaldir. Doğrusunu Allah bilir.[168]
476/784- Ebû
Hüreyre'den (RadıyaUahu anh):[169]
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve scltem) dedi ki:
"(Cünüp
olduğunda) abdest almadan kesinlikle cünüp olarak yatma/uyuma!"[170]
477/785- Abdullah
b. Habbab'dan:[171]
Ebû Saîd el-Hudrî
(Radıyaüaha anlı) cünüp olduğunda uyumak istediğini Rasûlullah'a anlatınca, Hz.
Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) Önce abdest almasını, sonra uyumasını
emretti.[172]
478/786- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaUahu anha):[173]
Rasûlullah (SaiiaUaim
aleyhi ve seiiem) cünüp olur ve bu durumda uyumak isterse uyumadan önce namaz
abdesti gibi abdest alır ve:
"Cünüp olduğu
hâlde uyumak isteyen namaz abdesti gibi abdest alsın!" derdi.[174]
479/787- Hz.
Âişe annemizden (RadıyaUahu anha):[175]
Rasûlullah (SaUaUaku
aleyhi ve seiîem) cünüp olduğu hâlde uyumak isterse namaz abdesti gibi abdest
alırdı, ayrıca yemek veya içmek isterse ellerini yıkar, sonra dilerse yer veya
içerdi.
§Hz. Âİşe'den
(Radıyaiiaimanhâ) ikinci tarikle gelen rivayet: Rasûlullah (Saiiaiiahs. aleyhi
ve seiiem) cünüp olduğunda uyumak ya da yemek yemek isterse (önce) abdest
alırdı.[176]
480/788- Ebû
Saîd el-Hudrî (RadıyaUahu anh):[177]
Hz. Peygamber'İn
(Sallallahtl aleyhi ve sellem):
"Cima yaptığında
ve eşiyle tekrar cima etmek istediğinde abdest alır" sözünü nakletti.
Râvilerden Süfyan:
'Ebû Saîd el-Hudrî,
Harre olayını[178] görmüştü' dedi.[179]
481/789-
Gudayf b. el-Hâris'ten:[180]
Hz. Âİşe annemize
(Radıyallalıtt anhâ)'.
'Ne dersin, Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) cünüp olduğunda gecenin başında mı yoksa sonunda
mı gusül alırdı?' diye sorunca:
'Bazen gecenin
başında, bazen de gecenin sonunda gusül alırdı1 dedi.
'Allahü ekber! Bu
konuda kolaylık (ruhsat) veren Allah'a hamd olsun! Rasûlullah gecenin başında
mı, yoksa sonunda mı vitri kılardı?'
1Bazen gecenin
başında, bazen de gecenin sonunda vitir kılardı?
'Allahü ekber! Bu
konuda ruhsat veren Allah'a hamd olsun! Rasûlullah Kur'ân'ı açıktan mı yoksa
gizlice mi okurdu?'
'Bazen açıktan, bazen
de gizliden okurdu.' Ben:
'Allahü ekber! Bu
konuda ruhsat veren Allah'a hamd olsun' dedim.[181]
482/790- Hz.
Âişe annemizden (RadıyatiaM anhâ):[182]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) cünüp olduğunda (bazen) uyur, kalkıncaya kadar suya
dokunmazdı. Kalkınca da gusül alırdı.
§Hz. Âişe annemizden
(RadıyaiiaimanM) ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (Sailaiiaha
aleyhi ve seiiem) gecenin başında eşiyle beraber olur, sonra suya dokunmaksızın
uyurdu. Gecenin sonunda uyanınca eşine döner (tekrar cima eder), sonra da gusül
alırdı.[183]
483/791- Ümmü
Seleme annemizden (Radıyaiiahu anhâ):[184]
Rasûlullah (SaitattaM
aleyhi ve seüem) cünüp olur, sonra uyur ve uyanırdı, sonra tekrar uyurdu.
NOT: ilk
bakışta bu konudaki, hadisler arasında çelişki var gibi görülmektedir. Ancak
doğru olarak analiz ettiğimizde şu sonuca ulaşırız: Cünüp olan bir kişi uyuma
gibi bir ihtiyaç sebebiyle guslü geciktirmek isterse yatmadan Önce abdest
alması mendûptur, abdest almadan yattığında da bir sakıncası yoktur. Önemli
olan farz namazları kazaya bırakacak kadar geciktirmemek ve her farz namazı
vaktinde kılmaktır. Peygamberimizin bazen abdest almaması herhalde ümmete farz
olur endişesinden kaynaklansa gerek. Zira Rasülullah bu nedenle bir çok nafile
ibadete devam etmezdi.
Cimadan sonra yeni bir
cima ya da yeme-içme veya uyku sebebiyle guslü geciktirmek isteyenlerin abdest
alması müstehabdır. Burada abdest alma sonucunda:
1- Cünüp
olanın hadesini azaltmaz, ancak abdest azalarındaki hades kalkar.
2- Bir
müddet sonra ölüm gelir korkusuyla cünüp olan abdest alarak iki temizlikten
biri İle yatar-kalkar.
3- Abdest
vücudu canlandırır ve dinlendirir. Çünkü yorgun olan kişinin duş alması halinde
dinlendiği ve canladığı malumdur.[185]
Guslün farz olduğu
cünüplük durumu, hayız ve nifas kanının kesilmesi gibi haller dışında, bazı
özel günlerde de gusül almak sünnettir. Rasülullah (Sallallahii aleyhi ve
sellem) cuma, arefe ve bayram günleri gibi özel durumlarda gusül alırdı.
Aşağıdaki rivayetlerde, bu konuda geniş malûmat bulunmakladır.[186]
484/792- (Z.)
Abdurrahman b. Ukbe b. el-Fâkih, Rasülullah'in sahabisi olan dedesi el-Fâkih b.
Sa'd'dan (Radıyaiiahü anh) nakleder:[187]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) cuma, arafe, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı günlerinde
gusül alırdı.
Fâkih b. Sa'd da bu
günlerde ailesine gusül almalarını emrederdi.[188]
485/793- Hz.
Âişe annemiz (Radıyaiiaha anhâ):[189]
Hz. Peygamber'İn
(SaUallaM aleyhi ve seltem)
"Dört şeyden
dolayı gusül alınır:
Cuma, cünüplük, kan
aldırma ve cenaze yıkamak..." şeklindeki sözünü nakletti.[190]
486/794- Ebû
Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[191]
RaSÛlullah (SallallahÜ
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Kim cenaze
yıkarsa gusül alsın ve kim de cenaze taşırsa abdest alsın!
§Ebû Hüreyre'den
(Radıyaiiaha ank) ikinci tarikle gelen rivayet:
Hz. Peygamber
(Saitaitahu aleyhi ve seiietny. "Cenaze yıkanması nedeniyle gusül ve
cenaze taşınması nedeniyle abdest alınması gerektiğini" belirtti.
§Ebû Hüreyre'den
(Radıyaiiahüanh) üçüncü tarikle gelen rivayet: Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve
sellem) buyurdu ki: "Kim cenaze yıkarsa gusül alsın!"[192]
487/795- Muğîre
b. Şu'be'den (Radiyallahu anh):[193]
Hz. Peygamber
(SaiiaUahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Kim cenaze
yıkarsa gusül alsın!"[194]
488/796- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiaim anh):[195]
Sümâme b. Üsâl,[196]
Müslüman oldu. Rasûlullah (SaüattaM aleyhi ve seiiem) buyurdu ki:
"Onu filân
kabilenin hurma bahçesine götürün ve orada gusül almasını
emredin/isteyin!"[197]
§Ebû Hüreyre'den
(Radıyaiiaha anh) ikinci tarikle gelen rivayet: Sümâme b. Üsâl el-Hanefî,
Müslüman oldu. Rasûlullah (SaiiaiiaM aleyhi ve seüemy, 'Onun, Ebû Talha'nın
hurma bahçesine götürülmesini, orada gusül
almasını' emretti.
(Sonra da) Rasûlullah dedi ki:
"Arkadaşınızın
İslâm'ı mükemmel[198]
oldu."[199]
489/797- Halife
b. Husayn b. Kays b. Âsım'dan (RadıyaiiaM anhum) nakledildiğine göre:[200]
Dedesi Kays b. Asım
Hz. Peygamber (Saiiaiiaim aleyhi ve seiiem) döneminde Müslüman oldu.
Rasûlullah ona su ve sidr (temizleyici bir madde)[201] ile
(yıkanıp) gusül almasını emretti.
NOT: Sümâme
b. Üsâl ve Kays b. Âsim gibi Müslüman oldukları zaman kendilerinden gusletmesi
hattâ (seksen yaşma da gelse) sünnet olması istenen sahâbiler vardır:
a- Vasile b.
el-Eska',[202]
b- Katâde
Ebû Hişâm er-Rahâvî,[203]
c- Useym b.
Küleyb'in dedesi Ebû Küleyb[204]
(Radıyallâhü anhüm) bunlardandır.[205]
490/798- Câbir
b. Abdullah'tan (Radiyaiiaha anh):[206]
RaSÛlUİlah (SallaUahS
aleyhi ve selleın) buyurdu kî:
"Kim Allah'a ve
âhiret gününe inanıyorsa (sakın) peştemalsiz (Çarşı) hamamına girmesin!
Kim Allah'a ve âhiret
gününe inanıyorsa (sakın) karısını (çarşı) hamamına[207]
götürmesin!
Kim Allah'a ve âhiret
gününe inanıyorsa (sakın) İçki içilen sofrada oturmasın!
Kim Allah'a ve âhiret
gününe inanıyorsa (sakın) yanında mahremi olmadan yabancı bir kadınla yalnız
kalmasın! Onların üçüncüsü şeytan olur (da kendilerini saptırır)."[208]
491/799- Hz.
Âişe annemizden (Radiyaiiaha anha):[209]
Rasûlullah
(Saiiaiiahtt aleyhi ve seiiem) erkeklerin ve kadınların (çarşı) hamamlarına
gitmesini yasakladı. Daha sonra erkeklerin peştemalle yıkanmalarına izin
verdi, kadınlara izin vermedi.[210]
492/800-
Ebu'l-Melîh[211] 'ten:[212]
Şam bölgesinden gelen
kadınlar Hz. Aişe annemizin (Radıyatiahn anhâj yanına girdiler. Hz. Aişe
(onlarla konuşurken) şöyle dedi:
'Sizler çarşı
hamamlarına giden kadınlarsınız (değil mi?) Rasûlullah
(Sallatlahilaleyhi ve
sellem) ŞÖyîe buyurdu:
"Kadınlardan biri
evi dışında elbisesini çıkarırsa izzet ve celal sahibi Allah ile kendisi
arasındaki perdeyi[213]
yırtmış/lekelemiş olur."[214]
493/801- Ümmü
Seleme'nin mevlâsı Sâib'den:[215]
Humuslu kadınlar Ümmü
Seleme annemizin (RadıyaUaha anim) yanına girdiler. Ümmü Seleme:
'Sizler
kimlerdensiniz/nerelisiniz?' diye sorunca onlar:
'Humusluyuz' dediler.
Ümmü Seleme onlara
dedi ki:
'Raşûlullah' in
(Sattaiiahu aleyhi ve settem) şöyle dediğini işittim:
"Hangi kadın
elbisesini evi dışında çıkarırsa Allah ondaki (haya) perdesini yırtar/alır."'[216]
494/802- Ömer
b. Hattab (Radıyaiiahüanh) dedi ki:[217]
'Ey İnsanlar! Ben
Rasülullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah'a ve
âhiret gününe inanıyorsa (sakın) içki dağıtılan sofrada oturmasın!
Kim Allah'a ve âhiret
gününe inanıyorsa (sakın) peştemalsiz olarak (çarşı) hamamında yıkanmasın!
(Kadınlardan) kim
Allah'a ve âhiret gününe İnanıyorsa (sakın çarşı) hamamına gitmesin!'"[218]
495/803- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahü anh):[219]
RaSÛlUİIah
(Sallaltaltü aleyhi ve sellem) buyurdu kî:
"Ümmetimin
erkeklerinden kim Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsa (sakın) peştemaisiz
olarak (çarşı) hamamına girip yıkanmasın!
Ümmetimin
kadınlarından kim Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsa (sakın çarşı) hamamına
girmesin!"'[220]
496/804- Yuhannes
Ebû Musa'dan:[221]
Ümmü'd-Derdâ
(Radıyaiiaim anim) anlatıyor:
Bir gün Rasûlullah
(SaiiaUahu aleyhi ve seiiem) kendisiyle karşılaştı ve sordu:
"Ey Ümmü'd-Derdâ!
Nereden geliyorsun?" O:
'(Çarşıdaki) hamamdan'
deyince Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Kadınlardan biri
evi dışında elbisesini çıkarırsa, izzet ve celâl sahibi Allah ile kendisi
arasındaki perdeyi yırtmış/lekelemiş olur."
§İkinci tarikle gelen
rivayet:
Sehl, babası Muâz'dan
nakleder:
Kendisi
ÜmmÜ'd-Derdâ'nm (Radıyaitahüaniui) şöyle dediğini işitti:
'Ben çarşı hamamından
çıktım ve (yolda) Rasûlullah'la (Saiküiaha aleyhi ve seiiem) karşılaştım, bana
dedi ki:
"Ey Ümmü'd-Derdâ!
Nereden (geliyorsun)?" Ben:
'Hamamdan' deyince
Peygamberimiz buyurdu ki:
"Nefsimi elinde
tutan Allah'a yemin olsun ki hangi kadın elbisesini annelerinin evi dışında
çıkarırsa, izzet ve celâl sahibi Rahman ile kendi arasındaki (haya) perdesini
yırtmış olur."
NOT: Genellikle
çarşı hamamları denilen, umûmî hamamlar hem ahlâkî, hem de tıbbî yönden
sağlıksız mekânlardır. Rasûlullah (Saiiaikıhu aleyhi ve sellem), kadınların
(zaruret olmadıkça)[222]
buralara gitmelerini yasaklamıştır. Erkeklere ise peştemalle yıkanmaları ve
avret mahallerini göstermemeleri şartıyla izin vermiş, ancak onların da ihtiyaç
olmadıkça gitmemelerini istemiştir. Günümüzdeki evlerde banyo sistemi bulunduğu
için insanlar çarşı hamamlarına gitmemekledir. Fakai şifalı sular denilen
kaplıcalarda aynı sakıncalar mevcuttur. Özel yıkanma yerleri bulunmayan
kaplıcalara, zaruret olmadıkça gidilmemeli, gitme zarureti varsa İslâmî âdaba
uyulmalıdır.[223]
Gusül İle igili
İttifak ve ihtilâf edilen konular:
A- İttıfak
edilen konular:
1- Şehvetle
meni geldiğinde gusül gerekir.
2- Hayız ya
da nifas kanı kesildiğinde gusül gerekir.
3- Rüyada
bir şey görür ve meni gelmezse gusül gerekmez, ancak bir şey görmediği hâlde
meni gelmişse gusül gerekir.
4- Cimâ
olduğunda meni gelmese de gusül gerekir.
5- Cünüplükten
dolayı kadın gusül alırken örgülü saçlarını çözmesi şart değildir, saç
diplerini yıkaması yeterlidir.
6- Mezi
necisür.
7- Gusülde
bütün vücut yıkanmalıdır.
8- Besmele
farz değildir, sünnettir.
9- Teılip ve
muvâlât (azaları peş peşe yıkamak) farz değildir.[224]
B- İhtilâf
edilen konular:
1- Gusülde
mazmaza ve istinşâk farz mıdır? İ. Ebû Hanîfe'ye göre farz, cumhura göre
sünnettir. İhtilâf âyetteki 'iyice temizlenin" cümlesinin farklı
anlaşılmasından
kaynaklanmaktadır; İ. Ebû Hanîfe'ye göre suyun rahatlıkla girebildiği her
yeri/menfezi yıkamak farzdır, diğerlerine göre vücûdun sadece' yüzeyinin
yıkanması farzdır.[225]
2- Cünüplükten
dolayı kadın gusül alırken örgülü saçlarını çözmesi ittifakla şart değildir,
saç diplerini yıkaması yeterlidir, ancak erkek saçlarını çözmelidir, zira
örgülü saç erkek İçin normal değildir.
Hayız ya da nifas kanı
kesilince gusiil alındığında kadın örgülü saçlarını çözmez, Hanbelîlere göre bu
iki durumda gusülde çözer. Örgülü olmayan uzun saçların yıkanmasında ihtilâf
edildi, Şâfiîlere göre çözülmeli, Hanefî ve Hanbelîlere göre çözülmesi şart
değildir. Bu ihtilâf uzun saçların örgülü saçlara kıyas edilip edilmemesinden
kaynaklanmaktadır.[226]
3- Gusülde
niyet şart mıdır? Abdestte olduğu gibi gusülde niyet İ.Ebû Hanîfe'ye göre
sünnettir, zira abdestte olduğu gibi gusül de müstakil bir ibadet değildir,
bilâkis bir ibadetin parçasıdır. Cumhura göre farzdır, zira bunlar müstakil
birer ibadettir.[227]
4- Gusülden
sonra gelen meni sebebiyle gusül gerekir mi? İ. Ebû Hanîfe ve bir rivayette
Ahmed'e göre İdrardan sonra gelirse gerekmez, değilse gerekir. İ. Şafiî'ye göre
her halükârda gerekir. İ. Mâlik ve diğer rivayette Ahmed'e göre her halükârda
gerekmez.[228]
5- Şehvetsİz
olarak gelen meni sebebiyle gusül gerekir mi? Bu durumda gusül almak İ.
Şafiî'ye göre farz, cumhura göre farz değildir.[229]
6- Meni
necis midir? İ. Ebû Hanîfe'ye göre necistir, yaş veya kuru olduğunda yıkanmalı,
kuruduğunda ise çitİlemek/kazımak yeterlidir, t. Mâlik'e göre yaş veya kuru
olduğunda yıkanmalıdır, zira necistir. İ. Şafiî'ye göre temizdir, yıkanması ya
da çitilenmesi/kazınmasi menduptur. İ. Ahmed'den bu konuda iki görüş rivayet
edilir.[230]
7- Yeni
Müslüman olan bir kişinin gusül alması farz mıdır? İ. Mâlik ve bir rivayette
Ahmed'e göre farz, İ. Ebû Hanîfe'ye göre müstehabdir. İ. Şafiî'ye göre ise
saçlarını kestirmesi ve gusül alması müstehabdır.[231]
§Cünüp olarak
yapılamayan ibâdetler:
1- Namaz
kılınmaz,
2- Kâbe'yi
tavaf edilmez.
3- Kur'ân
okunmaz veya ona dokunulmaz, ancak dua maksadıyla bazı âyetler okunabilir.
4- Zarûrel
olmadıkça mescitlerden geçilmez.[232]
[1] Sened:
Sahih: Müsned, 1/63, H.no:448; Mükerrer için bk. 1/64, H.no:458; Buhârî,
Vudü', 34; Gusl, 29; Müslim, Hayz, 86.
[2] Zürkânî, Şerh, 1/138.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/96.
[4] Sened:
Sahih: Müsned,
V/H3.'H.no:20986; Benzer rivayetler için bk. V/113-I14, H.no:20987 (EbÛ Eyyûb
Übey b. Ka'b'dan işitmiş); V/114, H.no:20988-20989; Abdürrezzâk, 1/249,
H.no:957; Buharı, Gusl, 29; Müslim, Hayz, 84-85; Beyhakf, es-Sünenü'l-kübrâ,
1/164;
Bu hadisi Ebû Eyyûb
el-Ensârî, Übey b. Ka'b'dan almıştır. Hadisin Übey b. Ka'b'dan nakledildiğini
gösteren diğer rivayetler:
V/114, H.no:20989:
V/114, H.no:20988:
Bu rivayette ser.edde
"Melî'nin Melî'den (Ebû Eyyûb'un Übey b. Ka'b'dan) rivayeti" şeklinde
bir ifade zikredilmiştir. Abdullah babası Ahmed b. Hanbel'den naklederek (£pı
^f jıi
vs jâ «; |yJı jp)
"Melî'nin melî'den rivayetinin sikanın sikadan nakli" olarak
anlamlandırır.
Bu rivayetlerin
senedinde iki Ebû Eyyûb vardır. Biri, Ebû Eyyûb b. Zeyd'dir ki bu rivayeti Rum
bilgelerindeyken Hişam'ın babası Urve b.
Zübeyr'e nakletmiştİr. Diğeri İse Ebû Eyyûb el-Ensârî’dir.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/96-97.
[6] Sened:
Sahih: Müsned,
Il'l/21,H.no:l 1105; Mükerrer için bk. III/2Ğ, H.no:11150; Buharı, VudÛ',-34;
Müslim, Hayz, 83; İbn Mâce, Taharet, 110, H.no.606.
Heysemî, hadisin
şâhidlerine yer vererek bunları tek tek değerlendirir:
a-Ebû Ya'lâ ve Bezzâr'm
Abdurralıman b. Avf tan naklettiği şahide yer verir ve Ebû Seleme'nin babası
Abdurralıman b. Avf dan hadis işitmediğini, senedinde yer alan Zeyd b. Sa'd
hakkında da bilgi veren birini tanımadığını belirtir.
b-Ebû Ya'lâ ve Bezzâr
tarafından İbn Abbas'tan bir benzerinin nakledildiğini ancak bunun senedinde de
zayıf sayılan Ebû Sa'd el-Bakkal'ın bulunduğunu söyler.
c-Hadisin Ebû Hüreyre'den
şahidini Taberânî Evsat'ında, Bezzâr ise Müsned'inde zikreder. Bezzar'ın
rüvilerinin sahih hadis ricalinden olmasına karşın, Taberânî'nin râvileri sika
olmakla birlikte Taberânî'nin hocası Muhamıned b. Şuayb'İ tanımadığını ifade
eder.
d-Câbir'den de
nakledilen şahide yer vererek hadisi Bezzar'ın rivayet ettiğini, râvilerinin
sika olduğunu, ancak senedindeki İsrfıil el-Mülâî'nin hafızası sebebiyle zayıf
sayıldığını, bazı âlimlerin de sika saydıklarını dile getirir. Bk.Mecma',
1/265.
Ayrıca bir sonraki
hadise bk.
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/97-98.
[8] Sened:
Sahih: Müsned. IH/47,
H.no:ll372; Benzer rivayetler için bk. HI/36, H.no:11247; UT/29, H.no:lL182
(Senedinde Rişdîn b. Sa'd bulunmakladır); Buharı, Vudû', 34; Müslim, Hayz,
80-81; Ebû Dâvtut, Taharet, 83, H.no:217; İbn Mâce, Taharet, 110, H.no:607;
Şerik Müslim'in de râvilerinden biridir. "el-Hıtânân (422-423/730-731.)
hadisiyle mensuhtur"
Ek: Milsned, İV/342,
H.no:18914:
Heysemî bu hadisin isnadının
lıasen olduğunu söyler. Bk.Mecma', 1/264.
İbn Itban'ın başına
gelen benzer bir hâdise de Raiî' b. Hadic'e gelmiştir. Bk.421/729. hadis.
Ayrıca bir Önceki
hadise bk.
[9] Lafız olarak eteğini.
[10] Yani gusül.
[11] meni gelmesinden (gerekir).
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/98-99.
[13] Sened:
Sahih: Müsned, V/416,
H.no:23423; Mükerrer için bk. V/421, H.no:23465; NesâU Taharet, 132, H.no:I99;
İbn Mâce, Taharet, 110, H.no:607; Dârimt, Vudû", 74, H.no:764.
[14] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/98-99.
[15] Sened:
Sahih: Mitsııed, V/J15,
H.no:20999; İkinci rivayet: V/116, H.no:21004 (Senedinde Rişdîn b. Sa'd
bulunmaktadır); Benzer rivayetler için bk. V/115-U6, H.no:21000-21003; V/116,
H.no:21004 (Bu rivayetin senedinde: geçmektedir. Sika biri şayet: derse
ittisale lıamlolunur); Ebû Dâvûd, Taharet, 83, H.no:214-2I5; Tinnizî, Taharet,
81, H.no:110 (Hasen-Salıih); İbn Mâce, Taharet, 111, H.no:609; Dârimî, Vudû',
74, H.no:765; Ayrıca bir sonraki 421/729.hadise bk.
[16] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/99-100.
[17] Sened:
Sahih: Müsned, V/115,
H.no:20995; Bir sonraki rivayeti "Nahvehû ve ma'nâhu" şeklinde
kısaltarak verir. Bk. V/l 15, H.no:20996 (z.):
Malik Taharet, 74;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IV/267, H.no:4374; Heysemî, hadisin Ahmed b.
Hanbel ve Taberânî tarafından nakledildiğini, Alımed b. Hanbel'in ricalinin
sika olduğunu, fakat îbn İshak'ııı sika olmakla birlikte müdellİs olduğunu
belirterek hadisin bir bölümünün sahih eserlerde bulunduğunu söyler. Bk.
Mecma', 1/266.
Ayrıca bir önceki
420/728 hadise bk.
Ebû Saîd el-Hudrî'den
şahidi için bk. 418/7296.hadis.
EK:Râfi' b. Hadic'den:
Müsned, IV/143, H.no:17221:
Heysemî bu hadisin
Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından nakledildiğini. İsnadında hafızası
sebebiyle zayıf sayılan Rişdin b. Sa'd'ın bulunduğunu söyler. Bk.Mecnıa',
1/264-265, 266.
RaiT b. Hadic'in başına
gelen benzer bir hâdise de Îbn Itban'a gelmiştir. Bk. 418/726. hadis. Hadisin
metninde "Hz.Âİşe'ye sorulduğu ve onun bu konuda bildiğini aktardığı"
İfade edilir. Ayrıca hadis Hz. Âişe'den de nakledilir. Bk. 422/730.hadis.
[18] (Züheyr'in rivayetinde ise; "kendi
görüşüyle" (fetva veriyordu) şeklindedir.
[19] Amcalar manasında olup (jUJi) kelimesinin çoğuludur.
Ayrıca masdar olarak amcalık
manasına da gelir, babalık gibi. Bk. Râzi, Muhtar, 455; Ancak burada söz
konusu edilen kişiler kendi amcaları değil, nesepleri çok yukarıda birleşen
kişilerdir. Bunun için amcazadeler şeklinde terceme edildi.
[20] (Zühcyr rivayetinde; 'Amcazadelerim Übey b. Kâb, Ebû
Eyyûb ve Rifâa b. Râfî'den" şeklinde nakletti.)
*Zeyd b. Sabit: Zeyd b.
Sabit b. Dahhuk b. Zeyd b. Levzân b. Amr b. Abd b. Avf b. Ganm b. Mâlik b.
Neccâr el-Ensârî el-Hazrccî en-Neccârî. (Annesi: Nevvâr bt. Mâlik b. Muâviye b.
Adİy b. Âmir b. Ganm b. Adiy b. Neccâr) (Bk. İbnü'1-Esîr, Üsdii'l-ğâbe, Trc.no:
1824)
Amcazadeleri:
a-Ebû Eyyûb el-Ensârî:
Hâlid b. Zeyd b. Küleyb b. Sa'lebe b. Abd b. Avf b. Ganm b. Mâlik b. Neccâr
el-Ensârî el-Hazrecî en-Neccârî. (Annesi: Hind bt. Saîd b. Amr b. İmriü'l-Kays
b. Mâlik b. Sa'lebe b. Ka'b b. Hazrec b. Haris b. Hazrec) (Bk. İbnü'1-Esîr,
age, Trc.no: 1361,5717)
b-Übey b. Ka'b: Übey b.
Ka'b b. Kays b. Ubcyd b. Zeyd b. Muâviye b. Amr b. Mâlik b. Neccâr cl-Ensârî
el-Hazrecî en-Neccârî. (Bk. İbnü'1-Esîr, age, Trc.no: 34)
c-Rifâa b. Râfî: Rİfâa
b. Râfî b. Mâlik b. Aclân b. Amr b. Ziireyk el-Ensârî el-Hazrecî ez-Zürakî.
(Annesi münafıkların elebaşı Abdullah b. Übey b. SelûFün kız kardeşi Ümmü
Mâlik'tir). (Bk. İbnü'1-Esîr, age, Trc.no: 1686)
Dördünün de Hazrec
kabilesine mensup olduğu görül inektedir. Zeyd b. Sâbit'İn nesebi, Ebû Eyyûb
el-Ensârî ile Abd b. Avfia; Übey b. Ka'b ile Mâlik b. Neccâr'da birleşiyor.
Rita'da birleştikleri yeri tesbit edemedik. Ancak, Hazredi olmaları amcazade
olmalarının işaretidir.
[21] (Züheyr
rivayetinde; (&ti) yerine (,oujı) lafzı ile nakledildi.)
[22] Hz. Ömer'in (Radıyallahü anh) böyle şiddetli
konuşması/davranışı o dönemde, sadece cima ile gusül gerekmez, gusül İçin meni
gelmesi şarttır görüşünün de bulunmasından olsa gerek. Ancak Hz. Ömer işin
doğrusunu sahabe ile istişare edip, Hz. Peygamber'in (Sıdkıllalüi aleyhi ve
sellem) eşlerine de sordurduktan sonra öğrenince doğru ile amel etme gayreti
içine girdi.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/100-103.
[23] Sened:
Sahih: Müsned, VI/47,
H.no:24088; Diğer rivayet; VI/112, H.no:24698 "celese" lafzı ile;
Benzer rivayetler için bk. VI265, H.no:26167:
Abdullah b. Rabâlı, Hz.
Âişe'nİn yanına geidi ve: "Ben sana bir şey sormak istiyorum.
Fakat utanıyorum"
dedi. Hz. Âişe: "Aklına geleni sor. Çünkü ben senin annenim" dedi.
Bunun üzerine ben:
"Ey mü'minlerin annesi! Guslü gerektiren (durum) nedir?" diye sordum.
O: "Erkek ve
kadının sünnet uzuvian birlcşİrse cünüplüğü gerektirir (İşte bu cünüplük de
guslü gerektirir)"
cevabını verdi.
Kavilerden Saîd diyor
ki: Katâde bu hadisin peşinden şunu ekledi: "Hz. Âişe: 'Ben ve
Rasûlullah böyle yaptık
ve (bu sebeple) guslettik' " Bu ziyade hadisin bir parçası mı, yoksa
Katâde'nin sözü mü
bilmiyorum. (Ebû Mûsâ el-Eş'arî de benzer bir soruyu Hz. Âişe'ye
sormuştur. İlgili
rivayet için bk. 425/73 3.had i s).
Müsned, Vl/227,
H.no:25778; VI/123. H.no:24795
VI/97, H.no:24536;
Senedinde Ali b. Zeyd bulunmaktadır. Bu râvi için bk. 29/İ80.hadis. Mâlik,
Taharet, 71-73, 75 (71.hadiste Hz.Ömer, Osman ve Âişe'nin sözü olarak
nakledilir; 75.hadis ise İbn Ömer'in sözü olarak nakledilir); Müslim, Hayz, 88;
Ebû Dâvûd, Taharet, 83, H.no:216; Tirmizî, Taharet, 80, H.no:I08-109 (Tirmizî:
"Hadisi Ebû Hüreyre, Abdullah b. Amr ve Râfİ' b. Hadîc de nakleder. Hz.
Âişe'nin hadisi ise "hasen-sahihtir" der); İbn Mâce, Taharet, 111,
H.no:608.
Ayrıca 425/733.hadise
bk.
Buhârî ve Nesâî her ne
kadar bu hadisi nakletmeseler de bab başlığı olarak yer vermişlerdir: Buhârî,
Gusl, 28; Nesâî, Taharet, 129
Her İkisi de bu başlık
altında Ebû Hüreyre'nin hadisini naklederler.
[24] Sıcak ülkelerde kadının cinsel organında kemiksi bir
madde oluşur ve cimâı engeller. Bu nedenle söz konusu bölgelerde bazı kadınlar
sünnet olurlar. Rivayetlerde geçen İki sünnet mahalli; kadın ve erkeğin cinsel
organlarıdır.
[25] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/103-104.
[26] (Abdullah b. Amr b. Âs'tan)
[27] sened:
Hasen: Müsned, 11/178,
H.no:6670; /6« A^âce, Taharet, 111, H.no:611 (BÛsırî, Haccâc b. Ertâd sebebiyle
hadisin zayıf olduğunu, Fakat Müslim ve diğer muhaddislerin başka tariklerden
hadisi naklettiklerini söyler).
[28] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/104.
[29] sened:
Sahih: Müsned, 11/347,
H.no:8557; Diğer rivayetler: 11/520, H.no:10691, 10694; Benzer rivayetler için
bk. 11/471, H.no:10039; 11/293, H.no:9082; 11/234, H.no:7197; Buhârî, Gusl, 28;
Müslim, Hayz, 87; Ebû Dâvûd, Taharet, 83, H.no:2I6; Nesâî, Taharet, 129,
H.no:191-192; Jbıı Mâce, Taharet, 111, H.no:610; Dtırimî, Vudû', 75, H.no:767.
İbnü'l-Esîr 4 şuabın:
iki el, iki ayak olduğunu, bir diğer görüşe göre de iki ayak ve cimâdan kinaye
iki şüfre (keskin bıçak) olduğunu söyler. Bk. en-Nihâyefî garibi'l-hadis, ş-a-b
maddesi.
Heysemî, bu konuda
şâlıid rivayetlere yer verir:
a-BiIâl'den
(Radıyallahü anlı) şahidi için bk. Heysemî, Taberânî'nin Evsafında rivayet
ettiğini, senedinde zayıf olan Muhammed b. İsmail b. Ali el-Vesâvisî'nin
bulunduğunu söyler.
b-Ebû Ümâme'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Heysemî, Taberânî'nin Kebir'inde rivayet
ettiğini, senedinde zayıf olan Câbir el-Cu'fî'nin bulunduğunu söyler.
c-Hz.Âişe, d-AIi ve
e-İbn Mes'ud'dan (Radıyallahü anltüm) şahidi için bk. Heysemî, Taberânî'nin
Kebir'inde rivayet ettiğini, senedinde zayıf olan Ca'fer b. İsmail b. Ali
el-Vesâvİsî'nin bulunduğunu söyler. Sadece İbn Mes'ud'dan nakleden bir diğer
rivayeti ise Taberânî sika râvîler kanalı ile nakleder. Bk.Mecma', 1/267.
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/104-105.
[31] Sened:
Sahih: Müsned, VI/97,
H.no:24536; Benzer bir hâdiseyi Abdullah b. Rabâh anlatıyor: VI/265, H.no:26167
(Bu rivayet 422,730.hadisin dipnotunda zikredildi).
VI/161, H.no:25157
Mâlik, Taharet, 72-73; Müslim, Hayz, 88.
Ayrıca 422/730.hadise
bk.
[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/105.
[33] Sened:
Hasen: Müsned, V/234,
H.no:21945; Taberânî, el-Mu'cemÜ'l-kebSr, VIII/291, H.no:7955.
Hadisin senedinde müphem
bir râvî var, bu sebeble de rivayet zayıftır. Ancak hadisi destekleyen sahih
rivayetler bulunmaktadır.
Heysemî, Bezzâr
tarafından rivayet edilen bu hadisin râvîlerinden Ebû Bekir b. Ebû Meryem'in
zayıf olduğunu belirtir. Taberânî'nin Kebir'inde Muaz'dan sonunda bir ziyâde
ile bir başka rivayetini daha zikreder ve isnadının hasen olduğunu söyler.
Bk,Mecma', 1/266-267.
Hadisin şâhidleri:
a-Hz. Âişe'den
(Radıyallalıü anhâ) şahidi: 422/730 ve 425/733.1ıadisler.
b-Abdullah b. Anır'dan
(RadıyaUahüanhüma) şahidi: 423/73l.hadis.
c-Ebû Hüreyre'den (Radıyatlahii anh) şahidi: 42 4/7 32.hadis.
[34] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/106.
[35] sened:
Sahih: Müsned,
IV/342,'H.no:18908; Ebû Dâvûd, Taharet, 82, H.no:211-212; Tirmizl Taharet, 100,
H.no:133 (Tirmizî, "hasen-garib" olduğunu belirtir. Ahmed Muhammed
Şâkir şerhinde Haram b. Hakîm hakkında şunları ifade eder: "Haram b.
Muâviye bazı senedlerde Haram b. Hakîm olarak zikredilir. Bu zat aynı şahıstır.
Adı: Haram b. Hakîm b. Hâlid b. Sa'd b. el-Hakîm el-En sân* di r. Buhârî -Hatîb
el-Bağdâdî'nin de söylediği gibi- bu şahsı farklı İki kişi olarak
değerlendirdiği için hata etmiştir. Iclî ve Dârekutnî bu zatı sika; bazıları da
–İbn Hazm Muiıallâ'smda 26O.meselede- mesncdsiz olarak zayıf saymıştır. İbn
Hıbbân Sİkât'ında zikreder. İbn Asâkİr'iıı Târihu'd-Dimaşk isimli eserinde
-IV/104- bu râvi hakkında bilgi bulunmaktadır. Hadisin derecesi hasen değil
sahihtir. Ayrıca bk. Tinnizî, Taharet, 83, H.no:I14.hadisin şerhi); İbn Mâce,
Taharet, 130, H.no:651; İkâme, 186, H.no:1378 (Bûsıri Zevâid'inde, isnadının
sahih, râvilerinin sika olduklarını söyler); Dârimî, Vudû', 108, H.no:1078,
1080; İbn Sa'd, Tabakat, VII/193;
Haram b. Hakîm'in,
Tirmizî ve Nesâî birer, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve Dârimî ikişer, Ahmed b. Hanbel
ise üç rivayetini nakleder. Haram b. Hakîm'in ismi Tirmizî, Dârimî ve İbn
Mâce'nin bir rivayetinde, Ahmed b. HanbePin ise iki rivayetinde Haram b.
Muâvİye olarak zikredilir.
Hadisin hayızla ilgili
kısmı için bk. 23/827.hadis. Mezi ile ilgili Ali, Ammâr ve Mikdâd'ın müzâkeresi
için bk. 84/392.hadis.
[36] İbn Hacer metindeki cümleyi, şeklinde anladığı için
burada; Allah doğruyu ifade etmede hayayı emretmez* anlamında terceme edildi.
(Bk. Fethu'l-Bârî, 1/229); Ancak bu cümlenin onu açıklmayı terk etmez, şeklinde
de anlaşılması doğrudur. (Bk. Mübarekfûrî, Tuhfetü'l-Ahvezî, IX/58).
[37] Bu mana için bk. Mübarekfûrî, Tuhfetü'l-Ahvezî, 1/352.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/106-107.
[38] Sened:
Sahih: Müsned, VV256,
H.no:26073; £M DâvöJ, Taharet, 94, H.no:236; Tirmizî, Taharet, 82, H.no:l 13
(Tirmizî, senedindeki Abdullah b. Ömer el-Ömerî'yi hafızası sebebiyle Yahya b.
Said'in zayıf saydığını söyler. Ahmed Muhammed Şâkir ise şerhinde şunları ifade
eder: "Abdullah (v.171-172/788) ve Ubeydullah (v. 147/764), Ömer b. Hafs
b. Âsim b. Ömer b. Hattâb'm iki oğludurlar. Her ikisi de Medîne
âlimlerindendir. Ubeydullah yaşça ve ilmen daha büyüktür ve Medîneli meşhur
yedi fakihten / fukahâ-i seb'adan biridir. Kardeşi Abdullah ise hocalarının
büyük bir bölümünde kendisi ile ortak olmakla birlikte, kendisinden hadis
rivayet etmiş fakat o Abdullah'tan hiçbir nakilde bulunmamıştır. Abdullah'ın
hafızasında her ne kadar tenkid bulunmuş olsa da o sika biridir, Çünkü Osman ed-Dârimî
Yahya b. Main'in bu zat hakkında "sâlih-sika" dediğini nakleder.
Dolayısıyla isnadı sahihtir." Ayrıca Ahmed Muhammed Şâkİr Şevkânî'nin
olumsuz değerlendirmesini tenkid ederek kıssanın aslının Buharı ve Müslim'in
Sahih'inde de bulunduğunu ilâve eder); İbn Mâce, Taharet, 112, H.no:612;
Dârimt, Vudû\ 77, H.no:771.
Abdullah b. Ömer
el-Ömerî'nin rivayetini Müslim mu tabaat hadisi olarak nakleder. Bk. Sahih,
Hudûd, 6; Âdâb, 2 (bu rivayette kardeşi Ubeydullah mütâbüdir. Abbâd b. Abbâd bu
iki kardeşten bu hadisi h.147 yılında işitmiştir); Müslim iki, Nesâî üç, Dârimî
altı, Ebû Dâvûd 10, İbn Mâce 16, Tirmizî 12 ve Ahmed b. Hanbel 79 rivayetini
nakleder. Tirmizî bazı hadislerinde sükût etmiş (H.no-.HO, 820,2332,2834},
bazılarında Yahya b. Saîd el-Kattan’ın zayıf saydığını söylemiş (H.no:172, 346,
2185, 113, 1891), bir kısmında ise Hasen olduğunu söylemiştir.(H.no:854,
3432).Bir hadiste ise “Sika raviler ondan hadis naklederler” der.
[39] Yani bir parçasıdır/yarısıdır. Ahlakta yaradılışta
onlar gibidir. Çünkü Havva, adem’den yaratılmıştır.Bk. İbnü’l-Esir, Nİhaye,
II/440.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/107-108.
[40] sened:
Sahih: Müsned, VI/377,
H.no:26996;' Benzer rivayet için bk. VI/376, H.no:26992; Mâlik, Taharet, 84 (Bu
rivayetle Ümmü Süleym'e hitabeden Hz.Aişe'dir -Radıyallâhü anhümâ-); Bıthârî,
İlim, 50; Müslim, Hayz, 32; Tinnizh Taharet, 90, H.no:I22 (Hadisin
"hasen-sahilı" olduğunu söyleyen Tirmizî, Enes'in annesi Ümmü Süleym
bt. Mİlhân, Havle, Aişe ve Enes'ten -Radıyallâhü anhüm- de rivayetlerin
bulunduğunu belirtir); Nesât, Taharet, 131, H.no:195, 197; İbn Mace, Taharet,
107, H.no:600, 601.
Hz.Âişe'den
(Radıyallâhü anhâ) şahidi için bk.433/741.hadis.
Havle bt. Hakîm'den
(Radıyallâhü anhâ) şahidi için bk. 433/741.hadis.
Ahmed Muhammed Şâkir
Tirmizî'nİn Sünen'ine yaptığı şerhinde isnadının sahih olduğunu söyler.
Heysemî, hadisin
(Buhârî ve Müslim'in) Sahih'lerinde özet olarak bulunduğunu ancak İshak'm Ümmü
Süleym'den bu hadisi işitmediğini belirtir. Bk. Mecma', 1/267-268. Ahmed
Muhammed Şûkir ise Dârimî'nin Sünen'inde (bk. Dârimî, Vudû', 76, H.no:770)
mevsul ve Enes'in rivâyeli olarak nakledildiğini ifade eder. Ayrıca hakkında
ihtilâf edilen Dârimî'nin hocası Muhammed b. Kesîr es-Selefî haricinde
râvİlerinin sika, isnadının sahih olduğunu, Ümmü Süleym'den sahih ve sabit olan
bu rivâyelin Hz.Âişe'den nakledilen (428/736) hadisin de şahidi olduğunu
söyler.
Bazı nüshalarda Ahmed
b. Hanbel'in hocası Muğîre olarak zikredilmiştir. Ahmed b. Hanbel'in Muğîre
isimli bir hocası yoktur. Doğrusu Ebu'l-Muğîre'dir. Ebu'l-Muğîre'nin İsmi
Abdülkuddûs b. el-Haccâc el-Havlânî'dir.
Ümmü Seleme'den
(Radıyallâhü anhâ) şahidi İçin bir sonraki hadise bk.
[41] Bu cümle sitemli olarak söylenen dua cümlesidir ve
zemmetmek çin kullanılır.
[42] Bu mânâ için bk. Müsned tr. H.no: 427/735 ve İlgili
dipnot.
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/109-110.
[44] Sened:
Sahih: Müsned,
VI/308-309, H.no:26510; İkinci rivayet: VI/302, H.no:26458; Üçüncü rivayet: VI/306,
H.no:26492; Benzer rivayet için bk. VI/292, H.no:26383:
Mâlik, Taharet, 85;
Buharı, İlim, 50; Müslim, Hayz, 7; Tirmm, Taharet, 90, H.no:122 (Hasen-Sahih);
Nesâî, Taharet, 131, H.no:197; İbn Mâce, Taharet, 107, H.no:600.
Ümmü Süleym'den
(Radıyallaha anhâ) şahidi için bir önceki hadise bk.
[45] (Râvİ Haccac dedi ki: Burada Ebu Talha'nın karısı
kastediliyor.)
[46] Anne tarafından yakını olduğu İçin dayı/teyze olarak
lerceme edildi.
[47] (Râvi Haccac rivayetinde; alnın topraklansın... diye
nakletti.)
[48] Bu mana için bk. Müsned tr. H.no: 4211135 ve ilgili
dipnot.
[49] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/110-111.
[50] Sened:
Hasen: Müsned, 11/90,
H.no:5636; Benzer rivayet için bk. VI/376, H.no:26992
Heysemî, bu hadisin
râvîlerinden Abdülcebbâr b. Ömer el-Eylî'nin İbn Main ve diğerleri tarafından
zayıf, Muhammed b. Sa'd tarafından da sika sayıldığını (bk.Tabakât, VII/207),
diğer râvîlerin ise sika olduklarını belirtir. BkMecına', 1/267.
Abdülcebbâr b. Ömer
el-Eylî'nin iki rivayetini İbn Mâce, birer rivayetini de Ahmed b. Hanbel
nakleder. Buhârî: "Kuvvetli değildir" der. Jik.Duafâ, 24; Tirmİzî de
bu zâtın zayıf sayıldığını söyler. Bk. Tirmizî, Edeb, 72, H.no:2854; Bûsirî bu
râvi hakkında bir başka hadisin değerlendirmesinde zayıf olduğunu söyler. Yahya
b. Maîn, Ebû Dâvûd ve Tirmizî'nin zayıf saydığını, Buhârî'nin "Münker
rivayetleri vardır", Nesâî'nin "sika değildir", Dârekutnî'nin:
"metruk", Ibn Yûnus'un "münkeru'l-hadis" İbn Sa'd'ın
"sika idi" dediklerini nakleder. Bk. İbn Mâce, Ezan, 7, H.no:734;
Sıyâm, 14, H.no:1671.
Hadis 429-430,432/737-738,74O.hadislerle kuvvetlenir.
[51] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/112.
[52] Sened:
Sahih: Mümed, IH/121,
H.no:12l62; Diğer rivayet: m/282, H.no:13945; Benzer rivayet için bk.III/199,
H.no:12989; Müslim, Hayz, 29-31; Nesâî, Taharet, 13], 133, H.no:195, 200
(Enes'ten); İbn Mâce, Taharet, 107, H.no:601; Dârimî, Vudû', 76, H.no:770.
İbn Abbas'tan
nakledilen rivayette Yahûdîlerin dört (bir rivayette beş) soru ile Hz.
Peygamber'i (Sallallalm aleyhi ve sellem) sınamaianndaki sorulardan biri de bu
özelliği idi.
Mümed, 1/278,
H.no:2514; 1/274, H.no:2483 (Bu rivayetin tamamı, Kur'ân'ın Faziletleri
bölümünde 165/7080 ve Peygamber Efendimiz başlığı altında 204/9613.hadislerde
zikredilecektir. Hadisin bir parçası için bk. 366/674.hadis).
[53] Bir rivayette şeklinde geçmektedir. Yani Enes'in
annesi Ümmü Süleym, demektir.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/112-113.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, VI/92,
H.no:24491; Mâlik, Taharet, 83; Buharı, İlim, 22; Müslim, Hayz, 32-33; Ebu
Dâvud, Taharet, 95, H.no:237; Nesâî, Taharet, 131, H.no:196; İbn Mâce,
Taharet,112, H.no:612; DârimT, Vudû', 76, H.no:769.
[56] Bu ziyâde Müslim ve Beyhakî rivayetlerinde
bulunmaktadır.
[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/113-114.
[58] Sened:
Sahih: Müsned, VI/409,
H.no:27186; İkinci rivayet: VI/409, H.no:27187 (Atâ el-Horasânî de Said b.
el-Müseyyİb kanalıyla Havle'den nakleder); Nesâî, Taharet, 131, H.no:198 (Atâ
el-Horasânî kanalıyla); İbn Mâce, Taharet, 107, H.no:602 (Ali b. Zeyd sebebiyle
zayıftır); Dâriınî, Vudû', 76, H.no:768 (Atâ el-Horasânî kanalıyla).
Hadisin birinci
tarikinde Ali b. Zeyd (b. Abdullah) b. Cüd'ân, ikincisinde ise Atâ el-Horasânî
bulunmaktadır.
Atâ b. Ebû Müslim
(Meysere/Abdullah) el-Horasânî (v.135/752): İbn Hacer bu zat hakkında;
"Saduktur, çok hata yapar, irsal ve tedlis yapar. Buhârî'nin Atâ'nm
hadislerini Sahİh'inde naklettiği görüşü doğru değildir" der. Bk.Takrîb,
Trc.no:4600; Zehebî de Muâz ve diğer sahâbîlerden İrsal yaptığını belirtir.
Ebu'1-Vefa, Kâşifin haşiyesinde irsal yaptığı sahabenin isimlerini şu şekilde
sıralar: İbn Abbas, İbn Ömer, Enes, Osman, Ebu'd-Derdâ, Muğire b. Şu'be, Muâz
b. Cebel, Ebû Müslim el-Havlânî ve Ebû Hüreyre... Yahya b. Maîn:"Sahabeden
hiçbirine yetiştiğini bilmiyorum" der. Yahya b. Main'İn bir başka sözünde
ise İbn Ömer'e yetiştiği fakat ondan hadis işitmediği belirtilmekledir.
Bk.Kâşif, Trc.no:3805; Mâlik kendi hocası Atâ el-Horasânî'nin dört, Müslim
(mütâbî olarak) ve Dârimî bir, Tirmizî ve Nesâî iki, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce
sekiz, Ahmed b. Hanbel on yedi rivayetini nakletti. Tirmizî rivayetlerinden
biri için "hasen-sahih (bk. Cum'a, H.no:613), diğeri için hasen (Fezâilü'l-cihâd,
H.no;1639) hükmü verir. Yahya b. Main, İbn Sa'd, Ahmed b. Hanbel ve Dârekutnİ
bu râvîyi sika sayan âlimlerden birkaçıdır.
Aıi b. Zeyd b. Abdullah
b. Cüd'ûn: Heysemî, Ali b. Zeyd 'in zayıf olduğunu, kendisiyle delil getirilip
getirilmeyeceğinde ihtilafın varlığını ifade eder. Mk.Mecma', 1/128; Bûsirî de
aynı şeyleri söyler. Bk. Misbâhu'z-zücâce, IV/228. Buhârî bu zat hakkında
herhangi bir değerlendirme yapmaz. Bk.et-Târîhu'l-kebîr, Vl/275, Trc.no:2389;
İbn Hacer, "zayıftır" derken (Bk.Takrîb, Trc.no:4734); Zehebî:
"Hadis hafızlarından biridir; fakat sebt/hafızası kuvvetli değildir"
der ve Dârekutnî'nin bu zat hakkındaki şu görüşünü nakleder: "O, benim
nazarımda leyyin/zayıf olarak kalacaktır." Bk.Kâşif, Trc.no:3916. İmam
Müslim, bu râviyi (Sabit el-Bünâni ile birlikte) mütâbaat açısından eserine
almıştır. Bk.Sahih, Cihâd, 100; Tirmizî ise: "Saduktur; ancak bir
başkasının mevkuf yaptığı haberleri merfû yapar" diyerek sadece zaptını
tenkid eder. İşte bu sebeble bazı âlimler, bu râvînin hadislerini hasen olarak
telakki etmişlerdir. Fakat Tirmizî, bu râvînin de yer aldığı hadislere
"hasen-sahih" hükmü de verir. Bk.Sünen, Taharet, 80, H.no:109 (Ahmed
Muhaınıned Şâkir, sika olduğunu; hakkında tenkidde bulunanların ise delilsiz
hareket ettiklerini ifade eder); Radâ, H.no:1146; Fİten, H.no:2192; Zühd,
H.no:2330; İsti'zân, H.no:2698; Edeb, H.no:2829; Tefsir, H.no:3168; Menâkıb,
H.no:3615, 3753, 3902; Sadece sahih dediği de olur: Cuma, 39, H.no:545;
Yalnızca hasen hükmü verdiği hadisler İçin bk. Cuma, H.ı;o:589; Savm, H.no:764;
Fiten, H.no:2248, 2254; İlim, H.no:2678; Tefsir, H.no:299l, 3107, 3142, 3148,
3187, 3206; Deavât, H.no:3455; Menâkıb, H.no:3854; Müslim bir, Tirmizî yirmi
altı, Nesâî iki, Ebû Dâvûd on iki, İbn Mâce yirmi üç, Dârimî on ve Ahmed b. Hanbel
258 rivayetini nakleder. Ali b. Zeyd için 29/180.hadisin tahricine bk.
Bennâ bu konunun
Abdullah b. Amr b. Âs ("Büsre sordu" şeklinde) ve Ebû Hüreyre'den
şahidinin bulunduğunu söyler. Bk.Bülûğu'l-emûnî, 11/120.
[59] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/114-115.
[60] sened:
Sahih: Müsned, 1/107,
H.no:840; Benzer rivayetler için bk. /84, H.no:639; 1/124, H.no:1011; Ebû
Dâvııd, Taharet, 90, H.no:229; 1/90. H.no:686 (Haris b. A'ver sebebiyle
zayıftır); 1/83, H.no:627; 1/134, H.no:1123 (43 6/744.had ise bk); 1/110,
H.no:872 (437/745.hadise bk); Ebû Dâvûd, Taharet, 90, H.no:229: Tirmizî,
Taharet, 111, H.no:146 (Hasen-Sahih); Nesâî, Taharet, 171, H.no:265-266; İbn
Mâce, Taharet, 105, H.no:594; Humeydî, 1/31, H.no:57; İbn Huzeyme, 11/104,
H.no:208; İbnil'l-Cârâd, 34, H.no:94; Ebû Ya'lâ, 1/288, H.no:348; 1/326,
H.no:406; 1/400, H.no;524; 1/436, H.no:579; Dârekutnî, 1/119; Hâkim, Müstedrek,
1/253, H.no:541 (Hâkim, Buhârî ve Müslim'in Abdullah b. Selime ile delil
getirmediklerini, fakat hadisin bu râvi ile nakledilmiş olduğunu söyler. Zehebî
de bu görüştedir); Makdisî, Muhtara, 11/215, H.no:597 (isnadı sahih).
Bennâ: "Ebû Dâvûd,
Nesâî, İbn Mâce, İbn Huzeyme, İbn Hıbbân, Hâkim, Bezzâr, Dârekutnî ve Beyhakî
rivayet etti. İbn Hıbbân, İbnü's-Seken, Abdülhak ve Beğavî Şerhu's-Sünne'de
hadisi sahih saydılar. İbn Huzeyme: "Bu hadis sermayemin üçle
biridir" derken (ki bu söz Şu'be'ye de nisbet edilir. Bk.Hatîb el-Bağdâdî,
el-Câmi' li ahlâkı'r-râvî, 11/122) Şu'be: "Bundan daha iyi bir rivayette
bulunmadım" demiştir. Şafiî, hadisçilerin bu hadisi sabit saymadıklarını,
Mâlik de hadisin râvilerinden Abdullah b. Selime'nin son zamanlarda
değiştiğini, bu hadisi de o dönemlerde naklettiğini söylerler. Hatttâbî, Ahmed
b. Hanbel'in bu hadiste hata ettiğini belirtir. Hafız İbn Hacer de bu rivayetin
hasen kabilinden dolayısıyla delil getirilmeye uygun bir hadis olduğunu
(bk.Fethu'1-Bârî, 1/408, Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, 1/348) ifade eder"
der. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/120-121.
Abdullah b. Selime el-Murâdî
hakkında Zehebî: "Suveylİh/sâlih sayılır" ifadesini kullanırken, İbn
Adiy'in: "Kendisinde bir beis olmamasını umarım", Buhârî'nin:
"Hadisinde mutâbaal yapılmaz" dediklerini nakleder. Bk. Kâşif,
Trc.no:2760. İbn Hacer ise: "Sadûktur, hâlizası (sonradan) değişti"
der. Bk. Trc.no:3364.
Ahmed Muhammed Şâkir,
gerek Müsned lahricinde gerekse Tirmizî şerhinde bu râvinin hadislerini sahih
saymıştır.
Ayrıca bir sonraki
436/744. ve 112/420.hadislere bk.
[61] Bk. Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 1/262-263; Ya da sevdiğiniz
amele devam edin, anlamındadır. (Bk. İbnü'1-Esir, Nihaye, III/259)
[62] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/115-117.
[63] sened:
Sahih: Müsned, 1/83,
H.no:627; Mükerrer için bk. 1/134, H.no:1123; Ebû Dâvûd, Taharet, 90, H.no:229;
Tirmtâ, Taharet, 111, H.no:146 (Hasen-Sahih); Nesâİ, Taharet, 171,
H.no:265-266; İhn Mâce, Taharet, 105, H.no:594; İbn Hıbbân, 111/79, H.no:799.
Ayrıca bir önceki 435/743 ve 112/420.hadislere bk.
[64] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/117.
[65] sened:
Sahih: Müsned; 1/110,
H.no:872;Ebu Davud Taharet, 51, H.no:lll-117; Tirmm, Taharet, 34, 37,
H.no;44,48 (Hasen^Salıih); Nesâî, Taharet, 74-79,93, H.no:91-96,115; Dârimî,
Vudû', 31, H.no:707.
Hadisin sünenlerdeki
rivayetleri sadece abdestle ilgili kısmıdır. Cünüp ile ilgili kısmını Ebû Ya'lâ
muhtasar olarak nakleder. Heysemî, Ebû Ya'Iâ'nın râvilerinİn sika olduklarını
söyler. Bk. Mecma', 1/276.
Ayrıca 112/420.hadise
bk.
[66] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/117-118.
[67] Sened:
Sahih: Müsned, 1/83,
H.no:632; Mükerrer için bk. 1/139, H.no:1172; Benzer rivayetler için bk. 1/104,
H.no:815;
Müsned'deki benzer
rivayetler şu lafızlarla rivayet edilir (Bu hadislerin tercemeleri "Libâs
ve Zînet" konusunun "içinde suret, köpek ve cünüp bulunan eve
meleklerin giremeyeceği" bölümünde (155-167/7178-7l90.hadislerde) terceme
edilecektir. Burada metinlerini vermekle yetiniyoruz):
1/85, H.no:647;
1/107, H.no:845 lafzı
ile; 1/150, H.no:1289:
(Bu İki rivayetin senedinde Câbir el-Cu'fı
bulunmaktadır. Bu râvi zayıftır. Ayrıca hadis munkatıdır. Abdullah b. Nüceyy,
Hz.Ali'den hadis İşitmedi);
Abdullah b. Ahmed b.
Hanbel'in bu konuda İlâve ettiği üç rivayet:
1/148, H.no:1269 (Bu
rivayet Zevâid'dendir. Amr b. Hâlid sebebiyle zayıf sayılmıştır. Ayrıca Ahmed
b. Hanbel'in oğlu Abdullah'ın şeyhi Ebû Selm Halil b. Selm de meçhuldür. İbn
Ebû Hâtİm bu görüştedir. Bk.Cerft, III/381; İbn Hıbbân da Kitâbü'l-Mecrûhîıi'de
zikreder. Bk. H/286-287)
1/146, H.no:1246-1247 (Bu rivayet de Zevâid'dendir. Amr b. Hâlid
sebebiyle zayıf sayılmıştır. Ayrıca Habbe b. Ebû Habbe meçhuldür.
Habîb b. Ebû Sabit
(Kays/Hind) b. Dîtıâr el-Esedî Ebû Yahya el-Kûfî (v.119/737): Sİka ve büyük bir
fakihtir. Fakat irsal ve tedlisi çoktur. Bkjbıı Hacer. Takrîb, Trc.no: 1084.
Zehebî ise "Sika, müctehid ve fakİh biri idi" der. Ek.Kâşift
Trc.no:902. Buhârî on altı, Müslim on yedi, Tirmizî ve İbn Mâce yirmi dört,
Nesâî yirmi sekiz, Ebû Dâvûd yirmi bir, Dârinıî altı ve Ahmed b. Hanbel 126
rivayetini nakleder. Habbe b. Ebû Habbe de Habîb b. Ebû Sâbİt olabilir. Amr b.
Hâlİd ismini bu şekilde kullanmış olabilir. Üsâme b. Zeyd'in Habib b. Habîb
(sevgili oğlu sevgili) şeklinde tanındığı gibi. Çünkü gerek Üsâme gerekse Zeyd
Allah Rasûlü'nün çok sevdiği kimselerdi.
Amr b. Hâlİd Ebû Hâlid
el-Kuraşî el-Kûfî hakkında "kezzâb" ve "hadis uydurur"
ifadesi kullanılmıştır. Ahmed b. Hanbel: "Kezzâbdir, Zeyd b. Ali'den mevzu
hadisler nakleder" der. Ebû Dâvûd es-Sicistânî "kezzâb", Buhârî
ise "münkeru'l-hadis" hükmü verir. Zehebî "onu yalancı
saydılar" derken, İbn Hacer "metruk" hükmü verir. Yalancı
sayanın da VekT olduğunu belirtir. Bk.Kâşif, Trc.no:4150; Takrîb, Trc.no:5021;
Ahmed b. Hanbel'in Müsned'nıde bu iki hadisin dışında rivayeti yoktur. Bunlar
da Abdullah'ın ziyadeleridir. İbn Mâce'nin Sünen'inde de iki rivayeti
bulunmaktadır. Bûsırî bu hadisler hakkında değerlendirmede bulunurken Aınr b.
Halid'in Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Main tarafından yalancı; Buhârî tarafından
"münkeru'l-hadis"; Veki' ve Ebû Zür'a tarafından "hadis
uydurur"; Hâkim tarafından da "Zeyd b. Ali'den mevzu hadisler
nakleder" şeklinde tenkid edildiğini söyler. Bk. İbn Mâce, Taharet, 134,
H.no:657; Cenâiz, 8, H.no:1462. Heysemî, senedinde zayıflığında icma bulunan
Amr b. Halid'in varlığına dikkat çeker. Bk. Mecma', 1/286. Eserinin bir başka
yerinde Ahmed, İbn Main ve Dârekutnî'nin bu râviyi yalancı saydıklarını söyler.
Bk. Mecma', 111/94. Âmir Hasan Sabri hadisin i sn âdi arının metruk olduğunu
söyler. Bk. Zevâidu Abdillah b. Ahmedb. Hanbelfi'l-MUsned, H.no:103-105;
Ebû Dâvûd, Taharet, 89,
H.no;227; Libâs, 45, H.no:4152; Nesâî, Taharet, 168, H.no:26I; Sayd, 11,
H.no:4278; İbn Mâce, Libâs, 44, H.no:3650; Edeb, 17, H.no:3708; Dârimî,
İsti'zân, 34, H.no:2666; Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr, IV/282; İbn Hıbbân,
11/257; Hâkim, Müstedrek, 1/278, H.no:611 (Hâkim, hadisin sahili, senedindeki
râvilerden Abdullah b. Yahyâ'nin Kûfeli sika râvilerden olduğunu söyler. Zehebî
de bu görüştedir); İbn Nücey, Abdullah b. Nücey'dir. Babası aracılığı ile Hz.
Ali'den hadis alır. Bizzat kendisinin aldığı rivayetler munkatıdır. Seneddekİ
Ebû Zür'a İse İbn Amr b. Cerir'dİr.
Bennâ ise hadisin Ebû
Dâvûd ve Nesâî tarafından nakledildiğini belirttikten sonra Nevevî'nin
"isnadı ceyyiddir" dediğini ifade eder. Bk.Bülûğu't-emânî, U/122.
a-Ebû Talha
el-Ensârî'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Müsned, ÎV/29,
H.no:16305; IV/2S, H.no:16298; IV/30, H.no:16321; Tirmizî, Edeb, 44, H.no:2804;
Nesâî, Sayd, 11, H.no:4279; Zînet, 111, H.no:5344-5347; İbn Mâce, Libâs, 44,
H.no:3649;
b-Meymûne'den
(Radıyallahüanlıâ) şahidi İçin bk. Nesâî, Sayd, II, H.no:4280;
c-Aişe'den (Radıyallahü
anM) şâlıic'i için bk. İbn Mâce, Libâs, 44, H.no:3651;
d-İbn Ömer'den
(Radıyallahü anlüima} şahidi için bk. Buhârî, Bed'ü'l-haİk, 17; Libâs, 88,92,
94, 95.
e-Ebû Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 111/90, H.no:l 1797; Mâlik, İsti'zân,
7; Tirmizî, Edeb, 44, H.no:2805 (lıasen-sahih);
Meleklerin giremeyeceği
evler ile ilgili şu rivayetlere de bk. Buhârî, Buyu', 40; Bed'ü'1-halk, 17;
Nikâh, 76; Meğâzî, 12; Libâs, 88, 92, 94, 95; Müslim, Libâs, 81-82; Ebû Dâvûd,
Hâtem, 6; Tirmizî, Edeb, 44.
Hz.Ali, Ebû Talha
el-Ensâri, Meymûne, Üsâme b. Zeyd, Ebû Hüreyre ve Abdullah b. Büreyde'den
(Radıyallahü anhüm) nakledilen rivayetler Kati ve Cinâyât konusunun
"İçinde köpek ve suret bulunan eve meleklerin giremeyeceği" bölümünde
(78-83/5773-5778. hadislerde); Libâs ve Zînet konusunun "içinde suret,
köpek ve cünüp bulunan eve meleklerin giremeyeceği" bölümünde
(155-I67/7178-7190.hadislerde) zikredilecektir.
Ayrıca meleklerin
girmediği ve hazır bulunmadığı yerler için bk. 483/791.hadisin tahrici.
[68] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/118-120.
[69] Hattâbî, Meâlimü's-sünen, 1/153.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/120.
[70] Sened:
Sahih: Müsned,
1/317, H.no:2913; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/291, H.no:11773 (Hocası Abdullah b. Aiımed b.
Hanbel kanalıyla ve aynı sened ve metinle nakleder).
Heysemî, Ahıııed b. Hanbel
ve Taberânî tarafından rivayet
edilen bu hadisin râvîlerinin sahih
hadis ricali olduklarını belirtir. BkMectna', 1/269.
[71] Hattâbî,
Meâlimü's-sünen, 1/153.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/120.
[72] Sened:
Sahih: Müsned, III/362,
H.no:13699; Heysemî, Ahmed b. Hanbel tarafından rivayet edilen bu hadisin
râvîlerinin sika olduklarını, fakat Ali b. Zeyd ile delil getirilip
getirilmeyeceğinde ihtilafın bulunduğunu belirtir. Bk.Mecma', 1/269.
Ebû Hüreyre'den
(Radiyallahü anh) şahidi için bk. 11/514-515, H.no:10626; U/535, H.no:10856;
11/392, H.no:9067; Buharı, Gusl, 20; Ehâdîsü'l-Enbiyâ, 28; Tefsîr.ll; Müslim,
Hayz, 75; Tirmizî, Tefsîr, 33/24, H.no:3221. Bu rivayetlerde özet olarak şunlar
anlatılır:
"Musa (Aleyhisselâm)
çok hayalı biriydi. Bu durumu Allah Teâlâ'nın şu sözü doğrulamaktadır: "Ey
imân edenler! Musa'ya eziyet verenler gibi olmayın. Çünkü Allah onu
(İsrâiloğullarının) sözlerinden temize çıkardı. Allah katında onun değerli bir
yeri vardı." (Ahzâb 33/69) "İsrâİ loğu İlan çıplak ve birbirlerine
bakarak yıkanırlardı. Musa (Aleyhissclûm) ise (haya ve edebinden dolayı) tek
başına yıkanırdı. İsrâiloğulları: "Vallahi, Musa'yı bizimle beraber
yıkanmaktan engelleyen mutlaka kasığının çıkık olmasıdır" diyerek (ona eza
verirlerdi). (Mûsâ) bir seferinde yıkanmaya gitmiş, elbiselerini de bir taşın
üstüne koymuştu. Taş elbisesini alıp götürdü. Musa {Aleyhisselâm) da:
"Aman taş elbisemi bırak" diyerek taşın peşine düştü. Neticede
İsrüÜoğulları Musa'ya baktılar ve: "Vallahi, Musa'da bir kusur
yokmuş" dediler. Elbisesini aldı ve taşa vurmaya başladı." Ebû
Hüreyre: "Vallahi, taşa vurulan o darbelerden allı veya yedisinin izi hâlâ
durmaktadır."
Ebû Hüreyre'den
nakledilen bu rivayetler:
a-Kur'ân'ın Faziletleri
konusunda 397/7812.lıadiste;
b-Peygamberlerle İlgili
hadislerde 54/9340.hadisle zikredilecektir.
[73] Yani derine girmedikçe.
[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/120-121.
[75] Sened:
Sahih: Müsned, IV/224,
H.no:17893; Ebû Dâvûd, Hamma'm, I, H.no:4012-4013; Nesât, Gusl, 7,
H.no:404-405; Hennâd, Zühd, U/629, H.no:I360; Beyhakî, Şuabü'l-hnân, VI/161,
H.no:7783; el-Esmû ve's-sıföt, H.no:91; Hüseynî, el-Beyân ve'ı-ta'rif, 1/177.,
Bennâ, râvîlerinin
sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk.Bülûğu'1-emânî, 11/123.
Ebû Dâvûd, Hammam, 1,
H.no:40i2.
Rasûlullah (Sallatlahii
aleyhi ve sellem) peştemalsiz olarak yıkanan birini gördü. Minbere çıktı.
Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra şunları söyledi: "Aziz ve celil
olan Allah çok haya sahibi ve çok örtücüdür. Haya ve örtünmeyi de sever. Sizden
biri yıkanacağı zaman gizli (bir şekilde işini) yapsın."
[76] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/121-122.
[77] Sened:
Sahih: Müsned, IV/224,
H.no: 17891; Ebû Dâvûd, Hammam, 1, H.no:40l2; Nesâî, Gusl, 7, H.no:404-405;
Hennfid, Zühd, 11/628, H.ııo:1359; Beyhakî. es-Sünenü'l-kübrâ, 1/198; Deylemî,
Firdevs, 1/157, H.no:579.
Bennâ, senedinin ceyyid olduğunu ifade eder. Bk.BUlûğu'l-emânî, 11/123.
[78] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/122.
[79] Sened:
Sahih: Müsned, VI/343,
H.no:26787; MllkeiTer için bk. VI/423, H.no:27252; Benzer rivayetler için bk.
VI/425, H.no:27261; VI/341, H.no:26766 (Bu rivayette kızı Falıma'nın değil de
Ebû Zerr'in perde tutuşundan bahsedilir (25/333.hadise bk.).
Mâlik, Kasru's-salât,
27-28; Buhârt, Gusl, 21; Salât, 4; Cizye, 9; Edeb, 94; Müslim, Hayz, 70;
Müsâfırûn, 82-83; Ebû Dâvûd, Tatavvu', 12, H.no:1290-1291; Tirmizî, Vitir, 15,
H.no:474 (Hasen-Sahih); İsti'zân, 34, H.no:2734 (Hasen-Sahİh); Nesâî, Taharet,
143, 149, H.no:225; Gusl, 11, H.no:413; İbn Mâce, Taharet, 35, 59, 113
H.no:378, 465, 614, îkâme, .187, H.no:1379; Dârimî, Salât, 151, H.no:1460-146l.
Heysemî hadisin sahih
hadis ricali ile nakledildiğini, Ebû Zerr'in Hz. Peygamber'!, Allah Rasûlü'nün
de Ebû Zerr'i perdelediğine dair bölümü haricindeki kısmın sahihlerde
nakledildiğini belirtir. Bk.Mecma\ 1/269.
Bennâ tertibinde,
hadisin tamamının Mekke'nin Fethi konusunda zikredileceğini belirtir. Bk.
d-Felhu'r-Rabbânî, 11/123, H.no:443. Mekke'nin Fethi İle ilgili hadisler 361/9770.hadisle
başlayacaktır. Fakat bu rivayetler içinde bu hadisi bulamadık. Belki Bennâ, bu
rivayeti orada zikretmeyi plânlamış ve unutmuş olabilir.
Ayrıca
11/319,25-26/333-334 ve 383/1253.hadislerle karşılaştırınız.
[80] Ümmü Hânî, Ebû Talib'in kızıdır.
[81] Bu hadisin tamamı, Mekke'nin fethi ile ilgili
rivayette gelecektir. Rivayetin tam metni:
Bir önceki dipnotta da belirtildiği gibi Mekke'nin Fethinden bahseden
hadisler arasında bu rivayeti bulamadık.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/122-123.
[82] Sened:
Sahih: Aftoncd, H/314,
H.no:8144; Benzer rivayetleri için bk. 11/304, H.no:8025 {Hocası Ebû Dâvûd
et-Tayâlisî'den aldığı hadislerden biridir):
11/490, H.no:10302;
11/511, H.no:10586 (Bu iki rivâyel
hocası Ebû Dâvûd et-Tayâlisî'den aldığı hadislerden biridir);
11/243, H.no:7307
(Mevkuf olarak yani Ebû Hüreyre'nin (Radıyallahii anlı) kendi sözü olarak
nakledilir. Fakat hadis hükmen merfûdur):
Hemmâm b. Münebbih,
H.no:46; Buhârî, Gusl, 20; Tevhîd, 35; Enbiyâ, 20; Gusl, 7, H.no:409.
[83] Başka rivayetlerde seni zengin kılmadım mü ya da sana
verdiğim yetmedi mil şeklinde geçmektedir. (Bk. Bu hadisin tahriri.)
[84] Bk. İbn Hacer, Fethu'l-Bûıi, 1/510.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/123-124.
[85] Sened:
Sahih: Miisned, 1/289,
H.no:2628; Bu rivayet 214/522. hadisin tekrarıdır. Heysemî, Ahmed b. Hanbel,
Bezzâr ve Taberânî tarafından rivayet edilen bu hadisin râvîleıinin sika
olduklarını belirtir. Bk. Mecma', T/218-219, 270.
Câbir'den
(Radıyaltahüanh) şahidi için bk. (447/75 5.hadi s).
Enes'ten
(Radıyallahilanh) şahidi için bk.2I5-217/523-525.hadisler.
Beş Mekkûk ile
yıkandığı ve bir mekkûk ile abdest aldığını belirten Eııes (Radıyallahü mıh)
hadisi için 14/322 ve 450/758. hadislere bk.
Ayrıca hadisleri
karşılaştırmak için bk.446-450/754-758. (Câbir, Sefine ve Âişe hadisleri).
[86] Bu cümle Arapçada bazen men etmek, bazen de hoş bir
nükte olarak muhatabına takılmak/şaka yapmak için kullanılır. Bk. İbn Hacer,
Fethu'l-Bârî, 11/272, III/538, XI/143; Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 1/288.
[87] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/124.
[88] Sened:
Sahili: Müsned, IH/179,
H.no:12779; Ebû Dâvûd, Taharet, 44, H.no:95; Tirmizî, Cum'a, 76, H.no:609
(garîb).
Abdullah b. îsâ isimli
iki farklı râvi vardır.
Biri: İbn Abdurrâhman
b. Ebî Leylâ (v. 135/752) ki bu râvi sahih hadis ricâlindendir.
Diğeri: İbn Hâlİd
el-Hazzâr el-Basrî'dir ki bu rûvi de zayıftır. Fakat Tirmizî, hadisini hasen
olarak değerlendirmiştir. (Bk. Tirmizî, Zekât, 28, H.no:664) Şayet bu zat
sebebiyle "hadis zayıftır" denilecek olursa, şâhidleri ile kuvvet
kazanır:
Eııes'ten (Radıyallahii
anh) nakledilen bir hadiste; "(Ölçüsü) beş müde ulaşan bir sa' ile
guslediyor, bir müd ile abdest alıyordu" buyurulmuşlur. Bk. Buhârî,
Vudû", 47; Müslim, Hayz, 51; Tirmizî, Cum'a, 76, H.no:609 (Tirmizî:
"Şerik'in hadisinden daha sahihtir" derken; Ahmed Muhammed Şâkir
hadisin sahih olduğunu ifade eder. Senedde yer alan Abdullah b. Cebr ise
Abdullah b. Abdullah b.Cebr b. Atîk'tİr. Dedesine nisbet edilmiştir. Sıka bir
râvîdir).
Sefîne'den (Radıyaikıhu
anh) de benzer rivayet (448/756.hadis) nakledilir.
Ebû Davûd Hz. Âişe
(449-450/757-758.hadis) ve Câbir'den (447/755.hadis) (Rtıdıyallahii anhiitım)
nakledilen rivayetleri verir. Bk. Ebû Dâvûd, Taharet, 44, H.no:92-93; Nesâî,
Miyâh, 59, H.no:345-346; Câbir'den naklettiği, hocası Ahmed b. Hanbel'den
rivayet ettiği hadislerden biridir.
İbn Abbas'tan
(Radıyallahii anhiima) nakledilen hadiste: "Allah Rasûlü'ne (SalUdlahü
aleyhi ve sellem) bu miktarların yeterli olduğu ifade edilmiştir."
Bk.445/753.(bir önceki) hadis.
Enes'ten (Radıyallahii
anh) nakledilen bir başka (14/322) hadiste İse: "Beş mekkûk ile
guslediyor, bir mekkûk ile abdest alıyordu" buyurulur. Bk. Müslim, Hayz,
50; Tirmizî, Cum'a, 76, H.no:609; NesÛt, Taharet, 59, H.no:73.
Ümmü Umâra'dan
(Radıyallahii anlıii) nakledilen rivayette; "Hz. Peygamber'e (Sallallahü
aleyhi ve sellem) abdest alması için getirilen kabın üçle ikilik müd miktarında
olduğu" belirtilir. Bk. Ebû Dûvûd, Taharet, 44, H.no:94; Nesâî, Taharet,
59, H.no:73.
Ayrıca bu hadis
216/524.hadiste zikredildi.
[89] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/125.
[90] Sened:
Sahih: Müsned, 111/303,
H.no:14184; Benzer rivayet için bk.III/370, H.no:149l6: Buhârî, Gusl, 3;
E&h Dâvûd, Taharet, 44, H.no:93 (Hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği
hadislerden biridir); Nesâî, Taharet, 144, H.no:230; îbn Mâce, Taharet, 1,
H.no:269 (İbn Mâce bu babda Sefine, Âişe ve Akîl b. Ebû Tâlib'den (Radıyaiiahii
anhüm) de nakilde bulunur). Hâkim, 1/266, H.no:575 (Buhârî ve Müslim'in şartına
uygundur. Zehebî buna muvafakat eder.)
İbn Abbas'tan
(Radıyaiiahii anhüma) şahidi için 214/522 ve 445/753. hadislere bk.
Enes'ten (Radıyaiiahii
anlı) şahidi için 2J 7/525.hadİse bk.
Yezid b. Ebû Zİyâd'ın
ezberi hakkında tenkidde bulunulmuş, İbn Ebî Şeybe ve İbn Mehdî bu râviyi kabul
etmiştir. Ebû Abdullah el-Hûşimî (v.136/753): Hafızası sebebiyle tenkide
uğramıştır. Fakat Müslim bir (mülâbî olarak), Tirmİzî on dört, Nesâî üç, Ebû
Dâvûd on dokuz, İbn Mâce yirmi bir, Dârimî sekiz, Ahmed b. Hanbel ise 110 yerde
Yezid'in rivayetini verir. Tirmizî hadislerini hasen ve hasen-sahih olarak
değerlendirir. Ek.$ünen, Taharet, 83, H.no:114. Bennâ, İbn Huzeyme, Ebû Dâvûd,
İbn Mâce veBcyhakî'ye nisbet ederek İbn Hacer'in "İbnU'I-Katiân bu hadisi
sahih saydı" sözünü nakleder. BkJJülûğu'l-emânî, 11/125.
Ayrıca hadisleri
karşılaştırmak için bk.445-450/753-758 (Câbir, Sefine ve Âişe (Radıyaiiahii
anhüm) hadisleri).
[91] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/125-126.
[92] Sened:
Sahih: Müsned, V/222,
H.no:21828; Benzer rivayet için bk.V/222, H.no:2J827 ("-^Jı y' ziyâdesi
vardır); Müslim, Hayz, 52-53; Dârimî, Vudû', 23, H.no:694; Tirmizî, Taharet,
42, H.no:56 (Tİrmizî "Hasen-Sahih" hükmünü verir ve bu konuda
Hz.Âİşe, Câbİr ve Enes'ten (Radıyaiiahii anhüm) de nakillerin bulunduğunu
belirtir); İbn Mâce, Taharet, 1, H.no:267 (İbn Mâce bu babta Câbir, Âişe ve
Akîl b. Ebû Tâlib'den de nakilde bulunur); Beyhakî, es-Sünenü'l'kübrâ, 1/114.
Ahmed b. Hanbel'in
hocası İsmail b. İbrahim b. Mıksem el-Esedî, İbn Uleyye diye de tanınır.
Uleyye, annesinin veya anneannesinin adıdır. Bu zatın hocası Ebû Rayhâne ise
Abdullah b. Matar'dır.
[93] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/126.
[94] Sened:
Sahih: Müsned, VI/121,
H.no:24778; Benzer rivayetler için bk. VI/121, H.no:24779; VI/133, H.no:24896;
VI/218-219, H.no:25712; VI/238-239, H.no:25897; VI/234, H.no:25850-25852;
VI/24S, H.no:25998; VI/280, H.no:26271; Buhûrî, Gusl. 3; Ebû Dâvûd, Taharet,
44, H.no:92; Nesâî, Taharet, 144, H.no:227; Miyâh, 13, H.no:345-346; İbn Mâce,
Taharet, 1, H.no:268 (İbn Mâce bu babda Sefine, Câbir ve Akîl b. Ebû Tâlib'den
(Radıyatlahü anhüm) de nakilde bulunur). Bennâ hadisin isnadının ceyyid
olduğunu ifade eder. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/125.
[95] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/126-127.
[96] Ahmed Nâim, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, 1/166-167.
[97] Muhammed Necmüddin, el-Mekâdîru'ş-şer'iyye, 227.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/127.
[98] Sened:
Sahih: Müsned, VI/51, H.no:24129; Nesâî, Taharet, 144, H.no:226;
Nesâî'nin metni:
Mûsâ el-Cühenî der ki:
Mücâhid'e ölçtüğümde sekiz nlıl gelen kadeh (İsimli bir kap) getirildi. O da
şöyle dedi: "Hz. Âişe (Radıyallahü anlıâ) Allah Rasûlü'nün (SaliallahU
aleyhi ve sellem) bunun gibi bir kapla yıkandığını bana anlattı."
Görüldüğü gibi
Nesâî'nİn rivayetinde kabın kime getirildiği ve ölçü miktarının sekiz ntıl
olduğu belirtilmektedir. Hâlbuki Müsned'de kabın kime getirildiği tam olarak
belirtilmemiş ve miktarda da ihtilaf edilmiştir.
Daha önce de zikredilen
İki şfıhid hadis:
a-Hz. Âİşe
(Radtyallalıii anlıâ) annemizden:
'Ben ve Rasûlullah
(Sailallahü aleyhi ve sellem) aynı kaptan (su alarak) gusül alırdık. O, Fenik
denilen/hacimli bir kaptan gusül alırdı' dediği nakledilmiştir. (Bk. S/316
hadis: Müsned, VI/37, H.no:23971; Benzer rivayetler için bk. VI/199,
H.no:25510; VI/230, H.no:25801; VI/64, H.no:24230; VI/43, H.no:24042; Mâlik,
Taharet, 68; Buharı, Gusl, 2; Müslim. Hayz, 40-41 (Bu rivayette Süfyan Ferakın
3 sa' olduğunu söylediği kayıtlıdır); Ebû Dâvûd, Taharet, 96. H.no:338 (Hadisin
sonunda hocası Ahmed b. Haııbel'den Ferakın 16 rıtl aldığını duyduğunu nakleder);
Nesâî. Taharet, 144-145, H.no:23I, 228; Gusl, 8, H.no:408; Dârimî, VudÛ', 68,
H.no:756.
Ferak cumhura göre;
yaklaşık 6 litrelik, Iraklılılar ve Haneli takihlere göre 9 litrelik kaptır.
(Bk.Ahmed Nâim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, 1/205)
b-Enes b. Mâlik'len
(Radıyallahii anlı):
'Rasûlullah (Sailallahü
aleyhi ve sellem) gusül için beş rnekkûk ve abdest için de bir mekkûk (su)
kullanırdı.' Bk. Miisned, İÜ/290, H.no: 14026; Benzer rivayetler için bk.
II1/112, H.no:12044 (14/322.hadiste zikredildi); 111/116, H.no:12095; IH/259,
H.no:13651; 111/282, H.no:13935; Buhûri, Gusl, 9; Müslim, Hayz, 50; Ebû Dûvâd,
Taharet, 44, H.no:95 (Hadisin sonunda hocası Ahmed b. Hanbel'den bir sa'nııı 5
rıtl olduğunu duyduğunu, bu da İbn Ebî Zi'b'in kullandığı ve aynı zamanda Allah
Rasûlü'nün (SaliallahU aleyhi ve sellem) tercih ettiği bir ölçü olduğunu
nakleder); Nesât, Taharet, 59, H.no:73; 144, H.no:229; Miyâlı, 13, H.no:344;
Tirmizî, Cum'a, 76; Taharet, 609; Dârimî, VudÛ', 23, H.no:695; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/194;
Mekkûk; su içmede ya da
başka yerlerde kullanılan tas olup ağzı dar ve ortası geniştir. Mekkûk 1 ıA sa'
olup yaklaşık olarak 3,054 kg.'a müsavidir (Bk. Mahmud Necmüddin, Mekâdîr, 168,
183,230)
Bennâ hadisin
râvilerinin sika olduğunu ifade eder. Bk.Bülûğu'l-emânî, 11/125.
[99] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/127-128.
[100] Sened:
Sahih: Müsned, VI/96, H.no:24529; Diğer rivayet: VI/161, H.no:25159; Bir
diğer rivayet: VI/173-174, H.no:25285; İkinci rivâyel; VI/236-237, H.no:25873;
Üçüncü rivayet: VI/52, H.no:24138; Benzer rivayetler için bk. VI/101,
H.no:24581; VI/171, H.no:25255; VI/252, H.no:26018; VI/71-72, H.no:2431I;
VI/143, H.no:24997-24998; Mâlik, Taharet, 67; Buharı, Gusl.l; Müslim, Hayz, 35;
Ebû Dâvûd, Taharet, 97, H.no:240, Tinnizî, Taharet, 76, H.no:104 (Hasen-Sahih);
Nesâî, Gusl, J9, H.no:421-422: İbn Mâce, Taharet, 94, H.no:574; Dârimî, Vudû',
67, H.no:754; Beyhakî, es-Süııenü'l-kübrû, î/195. Ayrıca 458/766, 460/768 ve 47
8/7 86. had islere bk.
[101] (Bir rivayette;
İçinde su bulunan bir kap konulur, ellerine döker ve kaba daldırmadan önce
onları yıkar)
[102] (Bir rivayette İse; vücûdunun kalan kısımlarını
yıkardı)
[103] (Başka rivayette; avuçlarını üç kere yıkardı)
[104] (Diğer
rivayette; elleriyle üç kere avuç dolusu su alır)
[105] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/128-130.
[106] Sened:
Sahih:VI/335,
H.n'o:26722; Benzer rivayetler için bk. VI/329-330, H.no:26677-36678; Buhâri,
Gusl, 1, 5; Müslim, Hayz, 37; Ebû Dâvûd, Taharet, 97, H.no:245; Tirmizl
Taharet, 76, H.no:103 (Tirmizî hadisin "hasen-sahih" olduğunu
söyleyerek Ümmü Seleme, Câbİr, Ebû Saîd Cübeyr b. Mut'ım ve Ebû Hüreyre'den
(RadıyaUahü anhiim) de nakillerin bulunduğunu belirtir); Nesâî, Taharet, 161,
H.no:253; Gusl, 15, 22, H.no:417, 426; İbn Mâce, Taharet, 59, H.no:467; Dârimî,
Vudû', 40, H.no:718.
[107] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/130.
[108] Sened:
Zayıf: Müsned, 1/307,
H.no:2801; Ebû Dâvûd, Taharet, 97, H.no:246 (Münzirî: "Şu'be Ebû Abdullah
(veya Ebû Yahya el-Kuraşî e!-Hâşimî) Medînelidİr. Hadisi ile delil
getirilmez" der. Azîmâbâdî İse hadisin zayıf olduğunu, sahih rivayetlerle
boy Ölçüşemeyeceğini belirtir. BkAvnu'l'Ma'bûd, 1/288-289).
İbn Abbas'ın âzadliğı Şu'be b. Dînâr'ın hafızası biraz zayıf olduğu için
"sadûk" sayılır. Bk. İbn Hacer, Takrib, Trc.no:2792; Ahıned b. Hanbel
bu râvi hakkında herhangi bir beis görmediğini İfade etmiştir. Ahmed b. Hanbel
on üç, Ebû Dâvûd bir rivayetini nakleder. Rivayetlerinin çoğunu İbn Abbas'tan.
kendisinden de İbn Ebî Zi'b nakleder. Zehebî: "Kuvvetli değildir, ancak
diğer âlimler kendisini kuvvetli saymışlardır" der. BY.Kâşif, Trc.no:2279
(Ebu'1-Vefâ bu eserin haşiyesinde: Ahmed b. Hanbel'in bu râvide bir beis
görmediğini, İmam Mâlik'in sika saymadığını, Yahya'nın bir rivayete göre:
"Hadisi yazılmaz"), diğer bir rivayete göre ise: "Bir beis
yok" dediğini, Ebû Zür'a'nm "zaîfü'l-hadis" olarak
nitelendirdiğini belirtir.
[109] Bu cümle Arapçada bazen men etmek, bazen de hoş bir
nükte olarak muhatabına takılmak/şaka yapmak için kullanılır. Bk. İbn Hacer,
Fethu'l-Bâıi, 11/272, III/538, XI/143; Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 1/288.
[110] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/130-131.
[111] Sened:
Sahih: Müsned, III/292,
H.no:14045; İkinci rivayet: III/375, H.no:14961 (^ ^j; oiî> iı£ İi_i5 u üf
js±\'3 'Js) lafzı ile; Benzer rivayetler için bk. III/378, H.no: 14977
III/319, H.no: 14367:
TII/370,
H,no:14915-14916; 111/304, H.no:14İ93; III/298-299, H.no:14122; BaM/f, Gusl,
3-4; Müslim, Hayz, 57; /Veraf, Taharet, 144, H.no:230; Ebü Avâne, 1/232.
Buradaki Hasan, Hasan
b. Muhammed b. el-Hanefiyye'dir.
Ebû Hüreyre
ve Ebû Saîd'den
(Radıyallahü anhiima) şahidi için
bk. 459/767; 461/769.hadis
Ayrıca 217/525 ve
546/764. hadislere bk.
[112] Hz Ali, Falıma ez-Zehrâ'nın vefatından sonra Hanefiyye
ile evlenmiş ve ondan Muhammed isminde bir çocuğu dünyaya gelmişti. Muhammed
annesine nisbetle yani İbnü'l-Hanefiyye olarak meşhur olmuştur. Bk.
İbnü'l-Hacer, Fethu'l-Bârî, 1/485.
[113] Metindeki ziyade, (el-Ensârî Benî Seleme'nin kardeşi)
[114] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/131-132.
[115] Sened:
Hasen: Müsned, T/14,
H.no:86; Abdürrezzâk, İ/258, H.no:988; Tayâlisî, s. II, 20, H.no:49, 137; Saîd
b. Mansûr, 5/Vnen, II/l II. H.no:2143; İbn EbîŞeybe, H/61. H.no:6460;
IH/531-532; İbnü'1-Ca'd, Müsned, 373, H.no:2568; Tahâvî, Şerhıt meâni'l-âsâr,
111/36-37; İbn Mâce, İkâme, 186, H.no:1375 (Bûsırî Zevâid'de: "Asım b. Amr
el-Becelî'nin zayıf olduğunu belirterek bu râviyi Ukaylî'nin Duafâ'sında
zikrettiğini, Bulıârî'nin ise: "Hadisi sabit değildir" dediğini"
söyler. Bk. Misbâhu'z-zücâce, II/8) İbn Mâce'nin bu rivayetinde sadece evdeki
namaz meselesi bulunmaktadır. Ayrıca ikinci rivayetinde Âsim b. Amr
el-Becelî'nin Hz. Ömer'in mevlâsi Umeyr'den naklettiği kayıtlıdır:
Beylıakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/312; Makdisî, Muhtara, 1/374-376, H.no:260-261 (İsnSdı
sahih);
Âsim b. Amr
el-Becelî'nin Ahmed b. Hanbel sekiz (1/115, HI/67. 375, 376, 381, V/259, 329),
İbn Mâce bir rivayetini nakleder. Zelıebî, Ebû Hâtim'den naklen
"sadûk", İbn Hacer de "sadûk" hükmü verir. Ancak şîilikle
suçlandığını belirtir. Bk.Kâşif, Trc.no:2514; Takrîb, Trc.no:3073; Âsim b. Amr
el-Becelî'nin rivayet ettiği kimse (hocası) belli olmadığı (müphem olduğu) için
hadisin senedi zayıftır. İbn Hazm, hadisin mevsül ve mürsel olarak
nakledildiğini mevsul yolla gelenin isnadının sahih olduğunu ifade eder. Bk.
Muhatla, 11/178.
Heysemî, hadisin Ahmed
b. Hanbel tarafından müphem bîr isimle, Taberânî'nin Evsafında müphem râvinin
açılımı (Hz. Ömer'in mevlâsı Unıeyr) ile, Ebû Ya'Iâ'nın ise aynı senedle
naklettiğini belirtir ve Ebû Ya'Iâ'nın senedindeki râvilerin sika olduklarını
söyler. Aynı şekilde Ahmed b. Hanbel'in de râvilerinin sika olduklarını fakat
müphem isim bulunduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/270-271.
Fakat biz hadisi
Taberânî'nin Evsafında ve Ebû Ya'Iâ'nın Müsned'inde bulamadık.
Müphem râvinin başka
tariklerde Hz. Ömer'in mevlâsı Umeyr olduğu anlaşılmaktadır. Bu da hadisin
isnadının kuvvetlendiğini gösterir.
[116] Bu kişi Hz. Ömer'in mevlâsı Umeyr'dir. Bk. İbn Mâce,
İkâme, 186, No: 1375.
[117] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/132-134.
[118] Sened:
Sahih: Müsned, IH/348,
H.no;I4688; Müslim, Hayz. 56; İbn Mace, Taharet, 95, H.no:577; Hadisin
senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır, Bu râvî ile ilgili geniş bilgi için
bk.22/64.hadis.
Ayrıca 454/762.hadise
bk.
Heysemî, Enes'ten (Radtyaüahü anlı) Ebû Ya'lâ tarafından nakledilen
rivayetin râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını söyler. Bk. Mecma', 1/271.
[119] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/134.
[120] Sened:
Sahih: Müsned, IV/8I, H.no: 16694; Benzer rivayetler için bk. IV/85,
H.no: 16730 rV/84, H.no:16725; Buharı, Gusl, 4; Müslim, Hayz, 54-55; Ebû Dâvûd,
Taharet, 97, H.no:239, İbıı Mâce, Taharet, 95, H.no:575; NesâU Taharet, 158,
H.no:250.
[121] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/135.
[122] Sahih: Müsned, VI/115, H.no:24722; Benzer rivSyet için
bk. VI/96, H.no:24529; NesâS, Taharet, 152,
153,154 H.no:243, 244-245; Nesûî'nin
243.hadisi:
Bennâ hadisin İsnadının
ceyyid olduğunu söyler. Bk.Bülûğu'1-emânî, 11/132. Ayrıca 451/759.hadise bk.
[123] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/135.
[124] Sened:
Sahilı: Müsned, 111/13,
H.no:11634; Benzer rivayet için bk. 111/54, H.no:11448; İbn Mâce, Taharet, 95,
H.no:576; İbnü'1-Ca'd, Müsned, 301, H.no:2042; Heysemî, senedindeki Atiyye'nin Yahya
b. Maîn tarafından sika, diğer âlimlerce de az bir zafiyetle zayıf sayıldığını
belirtir. Bk. Mecma', 1/270. Senedde yer alan Atiyye b. Sa'd b. Cünâde
Ebu'l-Hasen el-Avfî el-Cedelî el-Kûff (v.111/729) hakkında İbn Hacer:
"Saduktur, çok hata yapar, Şîî ve müdellisti" der. Bk.Takrib,
Trc.no:4616; Zehebî ise: "zayıf saydılar" der. Bk.Kâşif, Trc.no:3820,
Onun Şîî oluşu Hz.Ali sevgisinden başka bir şey değildir. Ahmed b. Hanbel'in
Fezâilü's-sahâbe isimli eserinde Hz.Ebû Bekir ve Ömer'in faziletleri ile ilgili
Atıyye'nİn rivayetlerini görmek mümkündür.
"Her peygamberin
gökyüzü ehli ve yeryüzü halkı İçin İkişer veziri vardır. Benim semadaki
vezirlerim Cebrail ve Mikâİl (Aleyhimesselâm), yeryüzündeki vezirlerim ise Ebû
Bekir ve Ömer'dir (Radıyallahü anhiunaf
"Yüksek derece
sahibi (cennetlikler) onları (ılliyyîni) hemen altlarında görecekler. Tıpkı
semânın ufuklarında doğan yıldızlan gördüğünüz gibi. Ebû Bekir ve Ömer de
onlardandır ve nimete nail olacaktır." Bk. Fezâilü's-sahâbe, İlk hadis:
1/164, H.no:152; İkinci hadis: i/168-171, H.no:162, 164, 166-169; Dârimî bir,
Tirmizî otuz iki, Ebû Dâvûd on üç, İbn Mâce yirmi dört ve Ahmed b. Hanbel
seksen rivayetini nakleder. Tirmizî hadislerinin bir kısmını "hasen",
bir kısmını da "hasen-sahih" saymıştır. "Hasen" saydığı
rivayetler için bk. Sünen, Salât, H.no:477; Cum'a, H.no:551-552; Ahkâm,
H.no:1329; Fiten, H.no:2174; Zühd, H.no:2351; Sıratü'l-kıyâme, H.no:2431, 2440;
Sıfatü'l-cenne, H.no:2523; Sıfatü cehennem, H.no:2590...
"Hasen-sahih" saydığı rivayetler için bk. Sünen, Birr, H.no:1955;
Zühd, H.no:2381; Sıfatü'l-cenne, H.no:2524-2535, 2558; Sıfatü cehennem,
H.no:2574...
Hadis hasen
seviyesindedir. Fakat şâhidlerİ ile sahih 1İ ğayrihî mertebesine yükselir.
Ayrıca Ebû Hüreyre ve
Câbİr b. Abdullah'tan (Radıyallahü anlüim) şahidi için bk. 454/762 ve 461/769.
hadisler
[125] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/135-136.
[126] Sened:
Sahih: Müsned,
VI/71-72, H.no:243ll; Buhârî, Gusl, 3; Müslim, Hayz,42; Ayrıca 451/759.. hadise
bk.
[127] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/136-137.
[128] Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, İV/4; Bu zât Hz. Âişe'den
lıadİs dinledi. (Bk.Buhârî, et-Tarİhu 'l-kebtr, V/224, No: 734)
[129] Buhârî, age., VII/206, No:901; Müslim b. Haccâc, el-KünÖ
ve'l-Esmcı, 1/356, No: 1286; Ebû Avâne, 1/554, No: 2074; Zehebî, el-Muktenûfî
seri'l-künâ, 1/268, No:2574.
[130] Buhârî, age., Vll/57, No: 261; Râzî, el-Cerhu
ve't-ta'dÜ, VII/14, No: 66; Zchcbî, Siyeru a'lâmi'n-nilbelâ, 11/583; İbn Hacer,
Tehzîb, VIII/149I, No:303.
[131] Müsned, 111/266; Vl/40, 97, 231; AbdürrezmK 111/527,
H.no:6581; Müslim, Cenâiz. 58; Nesâî, es-Sünenü'l'tcübrâ, 1/644, H.no:2118;
Beyhakî, es-Sünenul-kübra, IV/30; Bennâ, age., 11/133.
[132] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/137.
[133] Sened:
Sahih: Müsned, 11/251,
H.no:7412; İbn Mâce, Taharet, 95, H.no:578; Heysemî, Ahmed b. Hanbel ve Bezzâr
tarafından rivayet edilen hadisin sahih hadis ricali ile nakledildiğini
belirtir. Bk. Mecma', 1/270; Bu hadisin zevâidde yer almaması gerekirdi. Çünkü
hadis İbn Mâce'de nakledilmiştir.
Benzer bir hadis için bk.454/762; 459/767.had isler.
[134] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/137-138.
[135] Sened:
Hasen: Müsned, VI/188,
H.no:25429; Ebû Dâvûd, Taharet, 97, H.no:241 (Hocası Yakub b. İbrahim kanalı
ile aynı sened ve metinle nakleder); İbn Mâce, Taharet, 94, H.no:574:
(Görüldüğü gibi bu
rivayette "halam ve teyzemle beraber gittik" denilmektedir va bazı
ziyadelerde vardır). Dâriınî, Vudû', 115, H.no: 1153; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/180;
Senedinde Cümey' b.
Umeyr et-Teymî Ebu'I-Esved el-Kûff bulunmaktadır. Münzirİ bu şahısla delil
getirilemeyeceğini belirtir, îbn Hacer ise "saduktur, bazen hata yapar ve
ŞÎİüği de vardır" der. Bk. Takrîb, Trc.no:968; Zehebî "vâhî (zayıf)
değerlendirmesi yapar ve Buhârî'nİn "fîhi nazar" görüşünü nakleder.
Bk. Kâşif, Trc.no:810. Tirmizî, Cümey' b. Umeyr et-Teymî'nin üç hadisini
nakleder ve birisi için "hasen-sahih", diğer iki hadisi için
"hasen" hükmü verir. Bk.Sünen, H.no:3670, 3720, 3874; Nesâî ve Dârimî
bir, Ebû Dâvûd ve İbn Mâce iki, Ahmed b. Hanbel ise beş rivayetini nakleder.
Senedinde Sadaka b.
Saîd el-Hanefî de bulunmaktadır. Nesâî ve Dârimî bir, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve
Ahmed b. Hanbel ise İkişer rivayetini nakleder. İbn Hacer "makbuldür"
derken (bk. Takrîb, Trc.no:2912); Zehebî "saduktur" der. Bk. Kâşif,
Trc.no:2383.
Ayrıca 18/822.hadisle {Müsned, VI/123, H.no:24804) birlikte
değerlendiriniz.
[136] Lafız manası "nasıl' dır, ancak anlaşılması için
'ne' şeklinde terceme edildi.
[137] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/138-139.
[138] Sened:
Hasen: Müsned,
VI/110-111, H.no:24678; Benzer rivâyel için bk. VI/254, H.ııo:24044;
Abdürrezzâk, 1/19, H.no:57 (Hasan el-Basrî'den mürsel olarak); İshak b.
Râlıûye, Müsned, III/964, H.no: 1680; Beyhakî. es-Sünenü'l-kübrâ, 1/175; Ebû
Nuaym, Hılye, 11/388.
Heysemî, Atımed b.
Hanbel tarafından rivayet edilen bu hadisin râvîlerinin sahih hadis ricali
olduklarını, fakat senedinde müphem bir râvînin bulunduğunu belirtir. Bk.Mecma
M/272.
Senedde yer alan
Husayf, müphem hocasından işittiği tarihi, bir rivayette "30 yıl önce
birisi bana nakletti" (24044: (^ oiîuî jûi) ); diğerinde ise "60 yıl
önce birisi bana nakletti"
(24678 (£- jL. ili))
şeklinde bildirir. Husayfın hocaları tesbit edildiğinde bu müphem râvi de
tcsbİt edilmiş olur. Bk.İbn Hacer, Telhis, 1/142.
Hadis bu müphem senedi
ile zayıftır, ancak hadis şâhidleri ile hasen ü gayrihî seviyesine yükselir:
a-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahu anlı) şahidi: Ebû Dâvûd, Taharet, 97, H.no:248 (Senedindeki Haris
b. Vecîh münkerdir. Hadis de zayıftır); Tirmizî, Taharet, 78, H.no:106
(Garibtir. Senedindeki Haris b. Vecîh şeyhtir ve pek sağlam değildir. Hz.AH ve
Enes'ten şahidi vardır); İbn Mâce, Taharet, 106, H.no:597; Beyhakî,
es-Siinenü'l-kübrâ, 1/179; Deylemî, 11/64, H.no:2364.
b-Ebû Eyyûb
el-Ensârî'den {Radıyallahu anlı) şahidi: İbn Mâce, Taharet, 106, H.no:598
(Bûsırî, senedinde yer alan Talha b. Nâfi'in Ebû Eyyûb'dan hadis işitmediğini
belirtir. Talha b. NâfT sika-müdellis biridir. Tahdîs ile naklettiği için
herhangi bir problem yoktur. Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mace, Bezzâr ve tbn
Adİy bu râviyi sika saymışlardır. Utbe b. Ebû Hatim isimli râvide ise ihtilâf
edilmiştir. Ayrıca bu hadisi Ahmed b. Meni' Müsned'inde rivayet eder.
Bk.Misbâhu'z-zücâce, 1/81-82); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IV/155, H.no:3989;
Mümedü'ş-Şâımyyîn, 1/416, H.no:732; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 111/19, H,no:2748;
c-İbn Abbas'tan
(Radıyallahu anlıüma) şahidi: Ezdî, Müsnedü'r-Rabî', s.66, H.no:139.
d-Hz.Ali'den
(Radtyallahü anlı) şâhİdİ: Bir sonraki hadise bk.
e-Hasan el-Basrî'den
(mUrsel olarak) şahidi: Abdürrezzâk, 1/262, H.no:1002; İbn Ebî Şeybe, 1/95-96,
H.no:1065-1066.
[139] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/139-140.
[140] Sened:
Sahih: Müsned, 1/94,
H.no:727; Mükerrer için bk. 1/101. H.no:794; Diğer rivayet: 1/133, H.no:1121
(Z.); £/;» Dâvfîtf, Taharet, 97, H.no:249 (Münzirî: "Ebû Dâvûd
es-Sicistâtıî Atâ'yı sika saydı. Bulıârî de bu râviye Ebû Bİşr İle birlikle
mutâbaat hadisinde yer ^erdi. Bk.Buhân, Rikâk, 53); İbn Mâce, Taharet, 106,
H.no:599; Dârimû Vudû', 69, H.no:757.
Heysemî, senedindeki
râvilerİn sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 111/23; Eserinin bir başka
yerinde ise Atâ b. es-Sâib'in ihtilât ettiğini söyler. Bk. age., VIII/231; İbn
Hazm, Muhatlâ,V/\lS-li9.
Atâ b. es-Sâib b. Mâlik
es-Sekafi (v.136/753) Buharı bir (mütabî olarak), Tirmizî yirmi sekiz, Nesâî
otuz iki, Ebû Dâvûd yirmi bir, İbn Müce yirmi, Dârimî yirmi dört ve Ahmed b.
Hanbel ise 190 rivayetini nakleder. Tirmizî hadislerinin bir kısmını
"hasen, bir kısmını da "hasen-sahİh" olarak değerlendirir.
"Hasen" olarak değerlendirdiği hadisler için bk. Sünen, Salât,
H.no:184; Hac, H.no:959; Siyer. H.no:l548; Eşribe, H.no:1862; Tefsir,
H.no:2988, 3011, 3069; Deavât, H.no:3411, 3486; Menâkıb, H.no:3909;
"Hasen-sahih" olarak değerlendirdiği hadisler için bk. Sünen,'Hac,
H.no:864, 877; Cenâiz, H.no:975; Et'ime, H.no:1805, 1855; Tefsir, H.no:3026,
3108, 3240, 3361; Deavât, H.no:3410, 3547; Bazılarını da sadece
"sahih" olarak değerlendirir. Bk. Birr, H.no:1900; Sifatii'I-kiyâme,
H.no:2491. Tirmîzî "hasen" hükmü verdiği hadislerinin birinde bu râvi
hakkında şu bilgileri de kaydeder: "Bazıları bu sened hakkında ihtilâfa
düştüler. Ali (b. el-Medînî) Yahya b. Saîd'in şu sözünü nakleder: "Atâ b.
es-Sâib'den ilk zamanlarında hadis işitenlerin semaları sahihtir. Şu'be ve
Süfyan'ın semaları sahihtir. Atâ'nın Zâzân'dan naklettiği iki rivayeti Şu'be
ihtilat döneminde aldığını itiraf eder." Ebû Isa et-Tirmizî: "Atâ b.
es-Sâib son zamanlarında hafızası kötüleşti" der. (Bk.Sünen, Edeb,
H.no:28I6) Zehebî: "Sikadır, son zamanlarında hafızası kötüleşti" der
ve Ebû Hâtim'in: "Hammad b. Zeyd ihlilâtından önce kendisinden hadis
almıştı" sözü ile Ahmed b. Hanbel'İn: "sika ve sâlih bindir. Her gece
Kur'ân'ı hatmederdi" sözünü nakleder. Bk.Kcîşif, Trc.no:3798; İbn Haccr
ise "saduktur, ihtilât etmiştir" der. Bk.Takrîb, Trc.no:4592; Sehâvî,
Atâ'nın ihtilâtından önce kendisinden hadis alanları şu şekilde sıralar: Şu'be,
Sufyân es-Sevrî, Süfyân b. Uyeyne, Hammad b. Zeyd, Züheyr b. Muâviye, Zâİde b.
Kudüme, Eyyûb es-Sahtİyânî, Vüheyb b. el-Verd. Hammad b. Seleme ise hem
ihtilâtından önce hem de ihlilâtından sonra hadis aldığı için ihtilaflıdır.
Bk.Fethu'l-mıığîs, III/333.
Atâ b. es-Sâib hakkında
Yahya b. Main: "Hadisi ile delil getirilmez" derken diğer cerh ve
tadil âlimleri kendisini tenkid etmişler, son zamanlarında ihtilât ettiğini
belirtmişlerdir. Ahmed b. Hanbel bu ayrıntıya dikkat ederek ihlilâtmdan önce rivayet
edilen hadislerini tercih etmiş, ihtilâtından sonraki rivayetlerine itibar
etmemiştir. İbn Hacer Hammad b. Seleme'nİn bu
hadisi Atâ'dan ihtilâtından
önce rivayet ettiğini
söyler. Dolayısıyla hadisle
delil getirilebilir. Bk. Bennâ, age., 11/134-135. İbn Hacer Hüseyin'in
bu râviden ihtilâtmdan sonra kendisinden hadis alan bir zat olduğunu söyler.
Bk.Feıhu'l-Bârî, XI/574 (Buhârî, Rikâk, 53 şerhi) Bu râvi ile ilgili olarak
67/109. had iste bilgi verilmişti.
Ahmed Mulıamıned Şâkir,
(Tinnizî, Taharet, 78, H.no: 106) hadisin şerhinde hadîsin bu konuda sahih olan
rivayeti olduğuna değinir. İbn Hacer'in Telhîs'İnden: "İsnadı sahihtir.
Bu, Ala' b. es-Sâib'in rivayetidir. Hammad b. Seleme bu zatın ihtilâtmdan Önce
bu hadisi işitmİştİr. Fakat bu hadisin Hz.Ali'nin sözü (mevkuf) olduğu ifade
edilir" sözünü nakleder ve İbn Hacer'in bu son tahlilini doğru bulmaz:
"Çünkü hadisin siyakı bu görüşe zıttır" der.
[141] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/140-141.
[142] Sened:
Sahih: Müsned, VI/289,
H.no:26357; Benzer rivayet için'bk. VI/314-315, H.no:26556; Müslim, Hayz, 58
Ebû Dûvûd, Taharet, 99, H.no:252; Tirıııizî, Taharet, 77, H.no:105
(Hasen-Sahih); Nesûî, Taharet, 150, H.no:241; İbn Mâce, Taharet, 108, H.no:603;
Dâriım, Vudû\ 115, H.no:1161; İbn Huzeyme, 1/122, H.no:246. Ayrıca
451/759.hadise bk.
a-Hz.Âişe'den
(Radıyallahü anhâ) şûhidî için bk. 451/759.hadİs: Müsned, VI/96, H.no:24529;
İbn EbîŞeybe, 1/65, H.no:69S;
b-Câbir'den
(Radtyallahü anh) şahidi için bk. İbn EbîŞeybe, 1/65, H.no:697.
[143] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/141.
[144] sened:
Sahih: Müsned, VI/137,
H.no:24943; Benzer rivayet için bk. VI/79, H.no:24383;
Ebû Dâvûd. Taharet, 99,
H.no:254 (Bu rivayette Ömer b. Süveyd es-Sakafî'nin ismi sehven Amr olarak
geçmiştir); Menâsİk, 31, H.no:1830: Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrû, V/48.
[145] Dımad; Saçları düz ve dik tutması için sürülen kokulu
maddedir ve anlaşıldığı kadarıyla saç üzerinde bir tabaka oluşturmaktadır. Bu
nedenle jöle diye terceme edildi.
[146] Başka rivayette durumda bizden birisi terlediği zaman
yüzüm akardı, Hz. Peygamber bunu görür de o eşini bundan men etmezdi, şeklinde
geçmektedir. (Bk. Ebû Davud, Taharet, 99, H.no: 254, Meııâsik, 31, H.no: 1830;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrû, V/48)
[147] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/141-142.
[148] Sened:
Sahih: Müsned, VI/43,
H.no:24042; Müslim, Hayz, 59; İbn Mâce, Taharet, 108, H.no:604.
[149] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi,
Ensar Yayıncılık: 3/142.
[150] Sened:
Hasen: Müsned, VI/170,
H.no:25246 (Senedinde müphem bîr râvi bulunmaktadır); "Ayaklarını guslün
sonunda yıkadığını" belirten Hz. Aişe'nİn diğer rivayeti için bk. Müslim,
Hayz, 35:
Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'indeki rivayete benzer bir rivayeti Ebû Ya'lâ'nın Müsned'i ve
Taberânî'nin Evsat'ında görmekteyiz. Mutâbaat açısında da bu rivayeti senedi
ile birlikte veriyoruz:
Ebû Ya'lâ, M«.vnerf,
VII /456, H.no:448I; Taberânî, el-Mucemü'l-evsat, III/120, H.no:2669,
Meymûne'den
(Radıyallahü anlıâ) şâhid olarak nakledilen benzer rivayetler için bk. ,
VU329-33O, H.no:26677:
Meymûne'den nakledilen
diğer rivayetler için bir sonraki hadise bk. Müsned, VI/335, H.no:26722
(469/777.hadis)
"Ayaklarını bir
kenarda yıkadığını" belirten Meymûne'nİn rivayeti: İbn Ebî Şeybe, 1/70,
H.no:755; Buhârî, Gusl, 1, 10; Tinnizî, Taharet, 76, H.no:103 (Tirmizî
"hasen-sahih" hükmü verir ve bu konuda Ümmü Seleme, Câbir, Ebû Saîd,
Cübeyr b. Mut'ım ve Ebû Hüreyre'den de rivayet nakledildiğini söyler); Nesâî,
Taharet, 14-15, H.no:416-417; îbn Mâce, Taharet, 94, H.no:573; EbûAvâne, 1/251,
H.no:866; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/176.
Ayakların yıkanması
meselesi, hadis kaynaklarımızda guslettikten sonra abdest aljnıp-alınmayacağı
konusunda ele alınmış ve bir rivayette ayakları yıkamanın abdest yerine
geçeceği belirtilmiştir. Bu hususta şu rivayet buna İşaret eder:
1/69, H.no:748; Bazı
rivayetlerde de pislik kalma İhtimali olduğu için ayak yıkamanın sona
bırakıldığı anlaşılmaktadır:
İbn Ebî Şeybe, 1/70,
H.no:757-758, 766;
İbn Ömer'den
(Radıyaliahİİ anhiima) şahidi:
İbn EbîŞeybe, 1/70,
H.no:765
[151] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/143-144.
[152] Sened:
Sahih: Müsned. VI/335,
H.no:26721; Diğer rivayet: VI /336, H.no:26735; £wftâ/7, Gusl, 7, 10, 11, 16,
18, 21; Müslim, Hayz, 37; £/w Dûvûd, Taharet, 97, H.no:245; Nesâî, Taharet,
161, H.no:253; Dârimî, Vudû', 40, H.no:718; İbn Mâce, Taharet, 59,94, H.no:467,
573;
Süleyman ei-A'meş'in
hocası İbrahim el-Teymî'nin hikayesini sadece Ahmed b. Hanbel ve onun öğrencisi
Ebû Dâvûd nakletmiştir.
[153] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/144-145.
[154] Sened:
Sahih: Müsned, VI/68, H.no:24270; İkinci rivayet: VI/154, H.no:25083;
Benzer rivayetler için bk. VI/119, H.no:24759; VI/192. H.no:25471; VI/253,
H.no:26035; VI/258, H.no:26091; Ebû Dâvûd, Taharet, 98, H.no:250; Tirmizî,
Taharet, 79, H.no:107 (hasen-sahih); Nesöî, Gusl, 24, H.no:428; îbn Mâce, Gusl,
96, H.no:579.
[155] Burada zikredilen iki rekât sabah namazından önce
kılınan sünnet namazdır, sabah namazından kasıt, farz olan iki rekât namazdır.
[156] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/145.
[157] Sened:
Zayıf: Müina/, 1/243,
H.no:2180; İbn Mâce,Gus\, 138, H.no:663:
Ebû Ali er-Rahabî
Hüseyin b. Kays el-Vâsıtî'dir. Zayıf bir râvîdir. Buhârî: "Ahmed b. Hanbel
hadisini metruk saydı" der. Bk.et-Tûrihu'l-kebîr, I/II/389; Tirmizî dört,
İbıı Mâce beş, Ahmed b. Hanbel bir rivayetini nakleder. Tirmizî'nin rivayetinde
Haııeş olarak İsmi zikredilmiş, Tirmizî Haneş'İn Ebû Ali er-Rahabî Hüseyin b.
Kays el-Vâsıtî olduğunu ve başta Ahmed b. Hanbel olmak üzere hadis âlimlerince
hafızası sebebiyle zayıf sayıldığını ifade etmiştir. Bk.Sünen, Salat, H.no:188;
Buyu', H.no:12l7; Birr, H.no:1917; Sıfatü'l-kıyâme, H.no:2416.
Bûsırî de İbn Mâce'nin
2^vâid'inde Ebû Ali er-Rahabî'nin zayıflığında İcmâ' bulunduğunu söyler. İbn
Mâce Hz.Ali'den nakledilen hadis için Muhammed b. UbeyduIIah bulunmaktadır, bu
zat ise zayıftır" der. Bk. İbn Mâce, Gusl, 138, H.no:664.
Abdestte bırakılan kuru yerler için bk. 289-290/597-598. Enes'ten
nakledilen hadiste: (^'Aj i-*^ çf'j>) "Dön ve abdestini güzelce
al" buyurulmuştur. Bk. Ebû Dâvûd, Taharet, 66, H.no: 173; İbn Mâce, Gusl,
139, H.no:665; Hz. Ömer'den nakledilen hadis için bk. Müslim, Taharet, 3UEbû
Dâvûd, Taharet, 66, H.no:173; İbn Mâce, Gusl, 139, H.no:666.
[158] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/146.
[159] Sened:
Sahih: Müsned, VI/39I,
H.no:27065; Diğer rivayetler: VI/8, H.no:23752; VI/9-10, H.no: 23760; Ebû
Dûvûd, Taharet, 85, H.no:219 (Enes hadisinin daha sahih olduğunu söyler); İbn
Mâce, Taharet, 102, H.no:590.
Ebû Rafİ'nin eşi Selma, Abdurrahman b. Ebû Râtî'nin halasıdır.
Peygamberimizin Mevlâ-sının isminde ihtilaf edilmiştir: ibrahim, Eşlem, Sabit
ve Hürmüz olduğu belirtilmektedir.
[160] (bir rivayette; bir günde)
[161] (bir rivayette; denildi ki)
[162] (bir rivayette; bu daha saf, güzel ve temizdir.)
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/146-147.
[163] Sened:
Sahih: Müsned, 111/99,
H.no:11885; Benzer rivayetler için bk. III/185, H.no: 12860-12861; III/161,
H.no:12577; III/160, H.no:12569; 111/189, H.no: 12902; III/252, H.no:13582;
IH/166, H.no:12637; III/H1, H.no:12036; 111/225, H.no:13288 (Bakıyye b. Velid
semaini tasrih etmiştir); Buhârî, Gusl, 12 (Buhârî'nİn bu rivayetinde
"eşlerini bir gecede dolaşması" ile ilgili rivayet vardır. Buhârî'nİn
12.babdaki başlığı şöyledir:
Bir başka babının
başlığı ise şöyledir: Bk. Buhârî, Nikâh,
102);
Müslim, Hayz, 28; Ebû Dâvûd, Taharet, 84, H.no:218; Tinnizî, Taharet,
106, H.no:140 (hasen-sahih); Nesâî, Taharet, 170, H.no:263-264; İbn Mâce,
Taharet, 101, H.no:588-589.
[164] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/147.
[165] Sened:
Sahih: Müsned, 1/16,
H.no:94; İkinci rivayet: 1/28, H.no:263; Benzer rivayetler için bk. 1/50,
H.no:359; 1/44, H.no:306; 1/35, H.no:235-236, 230; 1/17, H.no:105; 1/24-25,
H.no:165; Mâlik, Taharet, 76; İbn Ebî Şeybe, 1/63, H.no:672, 674, 677; Buhâri,
Gusl, 26-27; Müslim, Hayz, 23-25; Ebû Dâvûd, Taharet, 86, H.no:221; Tirmizî,
Taharet, 88, H.no:120 (Anıınar, Âişe, Câbir, Ebû Saîd ve Ümmii Seleme'den de
nakledildiğini söyleyen Tirmizî: "Bu babda nakledilen hadisler içinde en
hasen-sahih bir hadistir" der); Ne.tûî, Taharet, 166-167, H.no:259-260;
İbn Mâce, Taharet, 99, H.no:585; Dârimî, Vudû', 73, H.no:762.
Hz. Âişe'dcn (Hadi yal
lahit mıha) nakledilen hadis için bk. 317/625 ve 478/786.hadisler.
Ayrıca bir sonraki
(475/783) hadisle karşılaştırınız.
[166] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/148.
[167] Sened:
Sahih: Müsned, U/36.
H.no:4910; Benzer rivayetleri için bk. n/132, H.no:6157; 11/107, H.no:5782;
II/l 16, H.no:5967; 11/79, H.no:5497; 11/74-75, H.no:5442; H/64, H.no:5314;
11/56, H.no:5190; 11/46, H.no:5056; 11/36. H.no:4930; 11/17, H.no:4662; Mâlik,
Taharet, 78, Buharı, Gusl, 27; Müslim, Hayz, 23-25; Ebü Dâvûd, Taharet, 86,
H.no:221; Nesûî, Taharet, 166-167, H.no:259-260; İbn Mâce, Taharet, 99,
H.no:585; Darımı, Vudû', 73, H,no:762.
Ayrıca bir önceki
(474/782) hadisle karşılaştırınız.
[168] İbn Hacer, Fethu'I-Bârî, 1/394.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/149.
[169] Sened:
Hasen: Müsned, 11/392,
H.no:9069; Taberânî, el-Mıı'cemü'l-evsat, VIII/203, H.no:8403: Heysemî, Alımed
b. Hanbel'in senedinde isimlendirilmeyen râviden bahsederek Taberânî'nin
Evsafında Ebû Hüreyre'den naklettiği bir başka hadise yer verir ve senedinde
İshak b. İbrahim el-Karkasânî olmasına rağmen isnadının hasen olduğunu söyler.
Heysemî, Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahii anlı) da benzer bir nakle yer verir:
ve Taberânî'nin
Kebîr'inde rivayet etliği bu hadisin senedinde Ahmed b. Yahya b. Mâlik
et-Tenûsî'nin bulunduğunu, bu zat hakkında İbn Ebî Hatim'in "saduktur, İbn
Hıbbân sikalar arasında saydı" dediğini naklederek diğer râvîlerinin de
sika olduklarını belirtir. Adiy b. Hâtim'den (Radıycülahîi anlı) nakledilen
hadis için:
Taberânî'nin Kebîr'inde
rivayet ettiği hadisin senedinde Kays b. Rabî' var, Şu'be ve Süfyan sika,
diğerleri yalana nisbet etmeksizin zayıf saydılar" der. Bk. Mecma', 1/274.
Abdullah Muhammed ed-Derviş'in Heysemî'nin Mecmau'z-zevuidme eklemesi gereken
Ebû Hüreyre (Radıyallahii anlı} hadisi de şudur.
Bk.Buğyetü'r-rûid,
1/613 (Taberânî, el-Mu'cemiVl-kebîr, XXV/36-37).
Ebû Said el-Hudrî ve
Aişe (Radıyallahii anhiima) hadisleri İçin 477-478/785-786. hadislere bk.
[170] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/149-150.
[171] Sened:
Sahih: Milsned,'IH/55,
H.no:'ll461; Mto/îm, Hayz, 27;'An Afâcc,' Taharet, 99, H.no:586 (Bûsırî
isnadının sahih olduğunu söyler).
Ek: Ammar b. Yâsir'den
(Radıyallahii anlı) abdestin ruhsat olduğu nakledilir:
Müsned, IV/320,
H.no:18788; AfOmcrf, IV/320, H.no: 18792 (Bu hadisler'için bk. 1/852 ve
3/854.hadisler).
Ebû Dûvûd,
Taharet, 88, H.no:225;
Teraccül, 8, H.no:4176-4177; Sünnet,
3, H.no:4601; Tirmizî, Cum'a, 78, H.no:613 (Tİrmizî "iûLdi ;CJij
fi^ş oî" ziyadesi İle muhtasar olarak nakletmiş ve "hasen-sahİh"
hükmünü vermiştir. Ahmed Muhammed Şâkir Ebû Dâvııd ve Dârekutnî'nin:
"Yahya b. Ya'mer ile Ammar arasında inkıta bulunduğu" iddialarına
dikkat çekerek (ki bu inkıtayı Ahmed b. Hanbel'in İkinci rivayetinin senedinde
görmekteyiz) bunun doğru olmadığını ve Tirmİzî'nin dediği gibi hadisin sahih
olduğunu şu sözü ile dile getirir: "Ammar Sıffîn'de 37/657 yılında vefat
etti, Bu da gösterir ki Yahya'nın kendisine mülâki olması uzak bir İhtimal
değildir. Kaldı ki bu zat Hz.Osman'dan (35/655) da nakilde bulunmuştur. Hz.
Osman da Ammar'dan önce vefat etmiştir. Ayrıca Yahya sika biridir. Tedlİs
yaptığı bilinmemektedir"); Tayâlisî, H.no:646; İbn EbîŞeybe, 1/63,
H.no:678.
[172] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/150-151.
[173] Sened:
Sahih: Müsned, VI/92,'
H.no:24489; Benzer rivayet için bk. VI/279, H.no:26261 (Senedinde yer alan
Ahmed b. Hanbel'in hocası Ebu'l-Hâris Amir b. Salih b. Abdullah b. Urve b.
Zübeyr b. el-Avvâm (v.182/798) zayıftır. Ahmed b. Hanbel bu zât hakkında:
"Yalan söylemedi, sika biridir" derken Yahya b. Maîn:
"Yalancıdır" der. Yahya b. Maîn'e, Ahmed b. Hanbel'in Amir b.
Salih'ten hadis rivayet ettiği hatırlatılınca: "O delirdi mi acaba?"
cevabını verir. Dârekutnî metruk olarak değerlendirir. Bk.Zehebî, Kâşif,
Trc.no:2535; İbn Hacer ise hadisinin metruk olduğunu, fakat Yahya b. Maîn'in
tenkidde ileri gittiğini belirtir. Bk.Takrîb, Trc.no:3096; Bu râvinin Tirmizî
ve Dârimî birer, Ahmed b. Hanbel İse 19 rivayetini nakletmİştir. Bunlardan beş
tanesi vicâde yolu ile nakledilen hadislerdir. Tirmizî hakkında herhangi bir
tenkidde bulunmaz. Bu rivayet, Müsned'de nakledilen diğer sahih nakillerle ve
şâhidler ile desteklenir); VI/273, H.no:26220; VI/260, H.no:261I4; Vl/237,
H.no:25881; VI/235, H.no:25856; VI/224, H.no:25755 (Senedinde Haccâc b. Erlâd
bulunmaktadır); VI/221, H.no:25730; VI/216, H.no:25690; VI/202, H.no:25543;
H.no:25473; VI/191, H.no:25460; VI/171, H.no:25253; H.no:25015; VI/166,
H.no:25207; VI/149, H.no:25030; H.no:24984; VI/128, H.no:24850; VV120,
H.no:24763; H.no:24581; VI/43, H.no:24043; VI/36, H.no:23965; H.no:24084;
VI/109, H.no:24659; VI/106-107, H.no:24636; VI/102, H.no:24589; VI/102,
H.no:24587; VI/47, H.no:24084;
Mâlik, Taharet, 77;
Buhârî, Gusl, 25, 27; Müslim, Hayz, 21-22, 26; Müsâfırûn, 129; Ebû Dâvûd,
Taharet, 87-88, H.no:222, 224; Nesâî, Taharet, 163-166, H.no:255-258;
es-Sünenü'l-kübrâ, V/331, H.no:9045-9147; İbn Mâce, Taharet, 99, H.no:584;
Dârimî, Vudû', 73, H.no:763; İbn Ebî Şeybe, 1/62-63, H.no:657-658, 661, 670,
673, 676; Dârekutnî, 1/125; Ebû Nuaym, Mustahrec, 1/360, H.no:696; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/200, 202; Hadisin senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu
râvî ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64,hadis.
Hadisin şâhidleri:
a-Hz. Ömer'den (Radıyallabü anlı) şahidi için bk.474/782.hadis.
b-İbn Ömer'den (Radıyailahü
anlûima} şahidi İçin bk.475/783. c-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahii anlı) şahidi
için bk.476/784. d-Ebû Saîd el-Hudrî'den (Radıyaiiahu anlı) şahidi için
bk.477/785.hadis. Hz. Aİşe annemizden (Radıyallahii aııhâj benzer rivayet için
bk.317/625.hadis. Ayrıca
481-482/789-790.hadisIerebk.
[174] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/151-152.
[175] Sened:
Sahih: Milsned, VI/102-103. H.no:24595; İkinci rivâyel: VI/I26,
H.no:24830; Benzer rivayetler için bk. Vl/119, H.no:24755; VI/118-119,
H.no:24753-24754; VI/192, H.no:25473-25474; VI/191, H.no:25460; Vl/279,
H.no:26261 (ZUbeyr b. cl-Avvam'ın torunlarından Ahmed b. Hanbel'in hocası
Ebu'l-Hârİs Amir b. SâHh zayıftır. Bu râvî ile geniş bilgi İçin
bk.478/786.hadisin tahrici) Müslim, Hayz, 21-22; Nesâî, Taharet, 163-166.
H.no:255-258. Bir Önceki hadisin tahririne bk.
[176] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/152.
[177] sened:
Sahih: Müsned, III/7,
H.no;10977; Benzer rivayetler için bk. 111/28, H.no:11170:lİl/2İ,H.no:11104;
Müslim, Hayz, 27 Ebu
DâviK/, Taharet, 85, H.no:220; Tinnm, Taharet, 107, H.no:I41 (Tirmizî, hadis
hakkında "hasen-sahih" hükmü verir, Hz. Ömer'den de bir naklin
bulunduğunu belirtir. Ayrıca senedde yer alan Ebu'l-Mütevekkil'in isminin Ali
b. Dâvûd, Ebû Saîd el-Hudrî'ninkİ İse Sa'd b, Mâlik b. Sinan olduğunu söyler);
Nesâî, Taharet, 169, H.no:262; İbn Mûce, Taharet, 100, H.no:587.
[178] Harre; sıcak, siyah taşlıklı arazi anlamındadır. Bu
rivayette kastedilen, Yezid b. Muâviye İle Medineliler arasında gerçekleşen
meşhur Harre olayıdır, ki H.63 yılının zilhicce ayında meydana gelmiştir.
Süfyan buradaki kaydıyla senedin muttasıl olduğuna işaret etmektedir.
(Bk. Bennâ, age., H/142)
[179] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/152-153.
[180] Sened:
Sahih: Müsned, VI/47,
H.no:24084; Ebû Dâvûd> Taharet, 89, H.no:226 (Hocası Ahmed b. Hanbel'deıı
naklettiği hadislerden biridir. Ebû Dâvûd ve Münzirî hadis hakkında sükût
etmiştir); Nesâî, Taharet, 141442, H.no:222-223; Gusl, 6, H.no:403; Gudayf b.
el-Hâris âlimlerin çoğuna göre sahâbîdir.
Abdullah b. Ebû Kays da
benzer soruları Hz. Aişe'ye sormuştur. Bu rivayet için bk. VI/73-74,
H.no:24334; Muslini, Hayz, 26:
Tirmizî, Salât, 212,
H.no:449 (haseıı-sahih); Fezâilü'I-Kur'ân, 23, H.no:2924 (hasen); Nesâî, Gusi,
5, H.no:402; (478/786.hadise bk.)
Yahya b. Ya'mer'in
sorusu için bk. VI/166, H.ııo:25207:
Hz. Âişe'ye aynı soruyu
soran üç kişiyi görmüş oluyoruz: Gudayf b. el-Hâris, Abdullah b. Ebû Kays ve
Yahya b. Ya'mer. Fakat rivayetlerin bîr kısmında üç, bir kısmında iki, bir
kısmında ise sadece bir mesele sorulmuş olduğu görülüyor. Yahya b. Ya'mer'in
rivayetinde bir meseleden, Gudayf b. el-Hâris ve Abdullah b. Ebû Kays'm
nakillerinde üç meseleden (vitir, gusül zamanı, Kur'ân'ın cehri/açıktan veya
hafi/gizli okunmasından) bahsedilmektedir. Bk. Müsned, VI/73-74, H.no:24334;
VI/47, H.no:24084. Bu farklılıklar, hadis musanniflerinin ya farklı
rivayetlerinden ya da sadece konu ile ilgili bölümleri nakletmesinden kaynaklanıyor
olabilir.
[181] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/153-154.
[182] Sened:
Sahih: Müsned, VI/43,
H.no:24043; İkinci rivayet: VI/106-107, H.no:24636; Benzer rivayetler için bk.
VI/1I1, H.no:24680; VI/17I, H.no:25244; Cünüp olarak sabahladığını ifade eden
rivayetler için bk. Müsned, VI/182, H.no:25370; VI/183, H.no:25377; Ebû Dâvûd,
Taharet, 89, H.no:228 (Ebû Dâvûd, Hasan b. Ali el-Vâsıtî vasıtasıyla Yezid b.
Harun'un şu sözünü nakleder: "Ebû İshâk es-Sebîî'nin bu hadîsi bir
yanılgı/hatadır); Tirmizî, Taharet, 87, H.no: 118-119 (Esved'den birçok kimse
" ^ Si jj U^ jır«;(" lafzı ile rivayet ederler ki bu Ebû İshâk
es-Sebîî'nin rivayetinden daha sahihtir. Bu rivayeti Ebû İshak'tan Şu'be, Sevrî
ve daha
birçok muhaddis nakleder ve lafzını Ebû İshâk es-Sebîî'nin bir galatı olarak
görürler); İbn Mâce,
Taharet, 98, H.no:581-583;
Nevevî Müslim'in
Sahih'ine yaptığı şerhte şunları dile getirir: "Hadisi Ebû Dâvûd, Tirmizî,
Nesâî, İbn Mâce ve diğerleri nakletti. Ebû Dâvûd: "Yezid b. Harun'dan
naklen: Ebû İshâk es-Sebîî bu hadiste hata yaptı" der. Yanıldığı kısım ise
"suya hiç
dokunmadan"
lafzıdır. Tirmizî de bu kısmı Ebû İshak'ın bir yanılgısı olarak değerlendirir.
Beyhakî ise: "Bu lafzı hadis hafızları tenkid etmiştir. Dolayısıyla hadisin
zayıf oluşu ortaya çıkmaktadır" der. Hadisin zafiyeti anlaşılınca
çelişkili bir durum da kalmamaktadır. Bu kısmı İle sahih olmuş olsa da yine zıt
ve çelişkili olmazdı. Bu İki cevapla çözümlenebilir: Birincisi; Ebu'l-Abbas b.
Şüreyh ve Ebû Bekir el-Beyhakî'nin cevabı. "Suya hiç dokunmadan"
demek, "gusletmeden" anlamındadır. İkincisi; ki bana göre güzel bir
yorumdur: Bazı zamanlarda suya asla dokunmaması durumun caiz olduğunu göstermek
içindir. Şayet bu uygulamasını sürekli yapmış olsaydı bu takdirde ortada
uygulamanın vücûbiyeti hükmü kalacaktı" BLNevevî, Minltâc (Şerhıı Müslim),
111/186-187 {Müslim, Hayz, 21-27.lıadislerin şerhi); Bennâ, age., ü/143.
Ebû Bekir İbnü'l-Arabî
(v.543/1148) ve Mübârekfûri (v.1283/1866) Tirmizî şerhlerinde (bkÂrizatü'l-alıvezİ,
1/181-182; Tuhfeıü'l-ahvezl I/U5) Şevkânî (v.1255/1839) Neylü'l-evtûr'da (bk.
1/273-274) Ebû İshâk es-Sebîî'nin asıl hatasının, uzun bir hadisi kısaltması
olduğunu belirtir ve hadisin uzun şeklini verir (Biz burada Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'inde de nakledilmesi sebebiyle onun metnini veriyoruz):
Müsned, VI/102, H.no:;
Tayâlisf, s.198, H.no: 1386; Tahâvî, ^r/(« meâni'l-âsâr,
1/125-126; İbnü'I-Ca'd,
WötiMrf, 373, H.no:2563; Ebû Nuaym, Müstahrec, 11/335, H.no:1680; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrû, 1/413; Hadisin mütabaati da vardır:
"Hüşeynı-Abdülmelik-Atâ-Âişe isnadı" Bu isnâd da hata İhtimalini
ortadan kaldırır. Dolayısıyla abdest alınmasını söyleyen rivayet ile terkine
işaret eden rivayetin her ikisi de sahihtir. Emir tahyir içindir. Buna göre abdest
almak daha faziletlidir. Hadisin Ahmed Muhammed Şâkir tarafından sahih sayılısı
için bk. Tirmizî, Taharet, 87, H.no:l 18-119 (Ahmed Muhammed Şâkir'in şerhi).
Müsned'de hadisin mulâbaatı da vardır:
Bk.VI/lll,H.no:24680.
Ümmü Seleme'den (Radıyallahü anhâ) şahidi İçin bir sonraki hadise bk.
[183] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/154-156.
[184] Sened:
Sahih: Müsned, VI/298,
H.no:26431; Heysemî, senedindeki râvüerin sahih hadis ricali olduklarını
belirtir. Bk. Mecma', 1/275.
Cünüp birinin
gusletmeden önce tekrar ciınâsı, uyku, yeme ve içmesi gibi durumlarının
cevazına hükmeden hadisler zikredildi. Çünkü cünüp kimsenin bedeni ve teri
temizdir. Ancak bu gibi durumlarda abdest alınması veya cinsel uzvun yıkanması
da müslehap olarak görülmüştür. Bazı mezheplere göre de bu gibi işlemlerin
abdest almadan icrası mekruh sayılmıştır. Bu durumda abdestin hikmeti ne
olabilir? Cevap olarak; hadesi/cünüplüğü hafifleteceği, en azından abdest
azalarından hadesi gidereceği veya uyku durumunda cünüp olarak ölme endişesi
yahut bedenin daha dinç bir hâle getirilmesi gibi hususlar dillendirilmiştir.
Ölüm endişesini ve meleklerin hâzır olmayışını ifade eden hadisler: a-Meymûne
bt. Sa'd (Radıyal'lahit anhâ): Muvatta sarihlerinden Suyûtî (v.911/1505) (bk.
Tenvîru'l-havâlik, 1/53) ve Zürkânî (v.1122/1710) (bk. Şerhu'z-ZUrkânt, 1/144)
"beis olmayan bir senedle" diye ifade ederek verdikleri şu hadis Ölüm
endişesini ve meleklerin hâzır olmayışını ifade eder mahiyettedir.
Meymûne bt. Sa'd:
"Ey Allah'ın elçisi! Bizden biri cünüpken (bir şeyler) yiyebilir
mi'?" dedim. Allah Rasûlü (Sallatiahii aleyhi ve sellem) "Abdest
almadıkça yiyemez" cevâbını verdi. "Peki ey Allah'ın elçisi! Cünüp
yatıp uyuyabilir mi?" dedim. Bunun üzerine "Güzelce abdest almadıkça
cünüp olarak yatmaktan hoşlanmam. Çünkü ben böyle bir hâldeyken vefat etmekten
korkarım. Böyle bir vefatta Cebrail (Aleyhisselâm) de hazır bulunmaz"
buyurdu. Bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXV/36, H.no:10905; Heysemî hadisin
senedinde Osman b. Abdurrahman el-Harrânî et-Tarâikî'nin bulunduğunu, bu zatı
Yahya b. Main'in sika, Ebû Hâtim'in saduk saydıklarım söyleyerek, Ebû Arâbe
el-Harrânî ve İbn Adiy'in: "Bir beis yoktur, meçhullerden rivayette
bulunur", Buhârî ve Ebû Ahıned el-Hâkim'in: "zayıf kimselerden rivayet
eder", Ebû Hâtim'in "zayıflardan rivayetinde Bakıyye'ye
benziyor" dediklerini nakleder. Bk. Mecma\ 1/275.
b-İbn Abbas'tan
(Radıyallahu anhüma) nakledilen rivayet:
İbn Abbas Hz.
Peygamber'den (Sallallahti aleyhi ve sellem) şu hadisi nakleder: "Melekler
cünüp olan ve (haluk ve zaferan vb. şeylerle) kokulanan kimsenin yanında
durmaz." Heysemî hadisin senedinde Yusuf b. Hâlid es-Semtî'nin
bulunduğunu, bu zatı Yahya b. Main'in: "kezzâb, habis ve Allah
düşmanı" olarak nitelendirdiğini söyler. Bk. Mecma', 1/275.
İbn Abbas'tan şu
lafızla da bir rivayet nakledilir:
"Şu üç kimseye
melekler yaklaşmaz: Cünübe, sarhoşa ve (zaferan ve diğer kokulu şeylerin
karışımından elde edilen bir koku cinsi olan) haluk ile kokulanana."
Heysemî: "Bezzar, Abbas b. Ebû Tâlib hâricinde sahih ricalle nakletti.
Abbas ise sahih hadis ricalinden olmasa da sika biridir" der. Bk. Mecına',
V/72. Münzirî de isnadının sahih olduğunu söyler. Bk. Terğîb, 1/89, H.no:278;
III/181, H.no:3581.
c-Ammar b. Yâsir'den
(Radıyallahü anh) nakledilen rivayet: &£ j! üji jf jrî jî fi,r ıij v^Jj
Is^-'jj v^iı ü'i $A'y.
Bk. Müsııed, IV/320,
H.no: 18788; Tayâlisî, s.90, H.no:646; Ebû Dâvûd, Teraccül, 8, H.no:4176-4177;
Bezzâr, IV/238, H.no:1402; Ebû Ya'ÎÛ, m/202, H.no:1635; Beylıakî,
«w-Sünenü'l-kübrâ, 1/203; V/36.
Ammar b. Yâsir'den şu
lafızla da bir rivayet vardır:
"Şu üç kimseye
melekler yaklaşmaz: Kâfirin ölüsüne, haluk ile kokulanana, abdest alana
dek/almadıkça cünübe." Bk. Ebû Dâvûd, Teraccül, 8, H.no:4180 (Hasen b.
Ebu'l-Hasen Ammar'dan hadis İşitmediği için hadis munkatıdır. Bk. Münzirî,
Terğîb, 1/89, H.no:278); Deylemî, Firdevs, 11/96, H.no:2515; (Bu hadisler için
bk. 1/852 ve 3/854.hadisler)
d-Büreyde'den
(Radıyallahü anh) nakledilen rivayet:
"Şu üç kimseye
melekler yaklaşmaz: Sarhoşa, zaferan ile kokulanana, adetli kadın veya
cünübe." Bk. Heysemî hadisin Bezzâr tarafından nakledildiğini, senedinde
Abdullah b. el-Hakem'in bulunduğunu, ve bu zatı da tanımadığını, diğer
râvilerinin ise sika olduklarını söyler. Taberânî'nin Evsat'ındaki rivayette
ise: (v^-'j ^^'j) şeklinde zikredilir" der. Bk.
Mecına', V/72. Heysemî
eserinin bir başka yerinde hadisi Taberâni'ye nisbet eder ve Abdullah b.
Hakİm'in zayıf olduğunu söyler:
Bk. Mecma', V/156.
e-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anlı) şahidi:
£ö« Ka'/a, XI/231,
H.no:6348; Cerh-ta'dil âlimleri Yezid b. Iyâz'ın biyografisinde bu hadise yer
verirler. İbn Adiy, Kâmil, VH/265, Trc.no:2163; Zehebî, Mîzânü'l-İ'tidâl,
VII/260, Trc.no:9748. Kütübü sitlede yer almadığı hâlde Ebû Ya'lâ'nın
Müsned'inde nakledilen bu hadisin Heysemî'nin zevâidinde bulunmadığına da
işaret etmek isteriz.
f-Hz.Ali'den
(Radıycdlahü anh) şahidi: Bu rivayet
için bk. 438/746.hadisg-Abdurrahman b. Semüra'dan (Radıyallahü anhâ) şahidi:
"Şu üç kimseye
melekler yaklaşmaz: Cünübe, kâfire ve zaferan ile boyalanana." Heysemî:
"Taberânî'nin Evsat'ında naklettiğini, senedinde Zekerİyyâ b. Yahya b.
Eyyûb'un bulunduğunu ve bu zatı tanımadığını, Abdurrahman b. Semüra'nın mevlâsı
Kesİr'in haricindeki râvilerinin de sahih hadis ricali olduklarını, bu râvinin
ise sahih hadis ricalinden olmasa da sika biri olduğunu" belirtir. Bk.
Mecma', V/156. Fakat bu hadis Taberânî'nin eserinde Abdurrahman b. Semüra'ya
değil, İbn Abbas'a dayandırılmıştır. Yani (Abdurrahman b.) Semüra'nın mevlâsı
Kesir hadisi İbn Abbas'tan merfu olarak nakleder. Bk. Taberânî,
el-Mu'cemü'l-evsat, V/311, H.no:5405;
Ayrıca 482/790 ve 478/7
86.hadislere bk.
[185] Bk. Nevevî, £erfiH Sahihi Müslim, IH/218.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/156-158.
[186] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/158.
[187] Sened:
Zayıf: Müsned, IV/78,
H.no:16666; İbn Mâce, İkâme, 169, H.no:1316 (Fakat metninde: "cuma
günü" lafzı yoktur. Bûsırî, Yusuf b. Hâlid hakkında: "Yahya b.
Maîn'in "kezzâb, habis, zındık", Sindî'nin: "Birçok kimse
yalancı sayar", İbn Hıbbân'ın: "hadis uydurur" dediğini
nakleder. Bk.Misbâ!ıu'z~zücûce, 1/156); İbn Kânî', Mu'cemü's-sahâbe, 11/336,
Trc. no: 874; İbn Abdilber, el-îsttâb, 111/1257, Tıc.no:2068; Mizzî, Tehzîbü'l-Kemâl,
XXHI/136, Trc.no:4703 (Fâkih b. Sa'd'ın biyografisi); Amir Hasan Sabri hadisin
isnadının metruk olduğunu söyler. Bk. Zevâidu Abdiilah b. Ahmedb.
Haıibelfı'l-Müsned, H.no:14.
Senedde yer alan Yusuf
b. Hâlid b. Umeyr es-Semtî "metruktür". Yahya b. Main ve İbn Hıbbân
"yalancı" saymış ve hadis uydurmakla suçlamışlardır. Ebû Hanîfe'nin
mezhebinde imiş gibi görünüyordu.
Abdurrahman b. Ukbe b.
el-Fâkih ise meçhuldür.
Bu iki râvinin Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki ve îbn Mâce'nin
Sünen'indeki bu rivayetinden başka bir rivayeti de yoktur.
Ebû Ca'fer el-Hatmî
Unıeyr b. Yezîd b. Humâşe el-Ensârî makbuldür. Sönenlerde hadisi vardır.
Tirmizî ve Ebû Dâvûd iki, Nesâî dört, İbn Mâce üç, Dârimî bir, Alımed b. Hanbel
ise on yedi rivayetini nakleder. Tirmizî hadisleri için birinde hasen
(H.no;3491), diğerinde hasen-sahih (H.no:3578) hükmü verir. Bazı nüshalarda bu
İsim, Yusuf b. Ca'fer olarak sehven kaydedilmiş, doğrusu Ebû Ca'fer'dİr.
Fâkih b. Sa'd b. Cübeyr
el-Ensârî el-Hatmî el-Evsî İlk müslüman olanlardandır. Siffih savaşında Hz.Ali
ile aynı saflarda savaşmıştır.
Nasr b. Ali el-Cehzamî,
hem Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'in hem de İbn Mâce'nin hocasıdır. Her ikisi de
aynı senedle hadisi naklederler.
Şevkânî: "Bezzâr,
Beğavî ve İbn Kânî' de rivayet eder. İbn Mâce de ayrıca İbn Abbas'tan nakleder.
İbn Hacer her iki isnadın da zayıf olduğunu söyler. Bezzâr, Ebû Râfı'den de
nakleder. Ancak bu da zayıftır" der. Ayrıca Hz. Ali ve İbn Ömer'den mevkuf
rivayetlere de değinir. Urve b. Zübeyr'in bayram günü guslettiğini ve bunun
sünnet olduğunu söylediğini nakleden Şevkânî Bezzâr'ın: "Bayram için
gusletme hakkında sahih bir hadis ezberlemedim" dediğini aktarır. Şîî
kaynaklarından Hz.Ali'nin şu rivayetini de ilâve eder ve der ki: "Şayet
isnadı sahih ise bu sünnetin isbatı doğrulanmış olur." Bk.Neylü'l-evtâr,
1/297.
Zeylaî cuma günü guslü
ile ilgili Buhârî ve Müslim'deki Hz. Ömer'den nakledilen rivayeti verir: İbn
Adiy'in Kâmil'indeki Enes rivayetini verir:
Senedindeki Hafs'ın
zayıf olduğunu belirtir. Ramazan ve Kurban Bayrammdaki gusl hakkında buradaki
hadisi verir ve hadisin Taberânî'nin Mu'cem'İnde ve Bezzâr'ın Müsned'İnde
nakledildiğini, hadisin illetinin ise Yusuf b. Hâlİd es-Semtî olduğunu söyler.
Bk. Nasbu'r-râye, 1/85.
İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhiima) şahidi:
Bk. İbn Mâce, İkâme,
169, H.no:1315; Zeylaî: "İbnü'l-Kattân eserinde bu hadisin Cübâre b.
el-Muğallis ve Haccâc b. Temim sebebiyle zayıf olduğunu söyledi" der. Bk.
Nasbu'r-râye, 1/85. Cübâre b. el-Muğallis, İbn Mâce'nin hocasıdır. Kütübü sitte
musanniflerinden sadece İbn Mâce kendisinden yirmi üç rivayet
nakletmiştir.
Ebû Râfı'den
(Radıyallahü anlı) şahidi:
Zeylaî: "Hadisi
Bezzâr Müsned'İnde nakletti. İbnü'l-Kattân eserinde hadisin illetinin, zayıf
sayılan Muhammed b. Ubeydulfah olduğunu söyledi. Yahya b. Maîn "bir şey
değildir" derken; Ebû Hâlim: "hadisi zayıftır", Buhârî
"münkeru'l-hadis" hükmünü verir. Mendel (Mindel) b. Ali el-Anezî (v.
167/783) ise zayıftır" der. Bk. Nasbu'r-rûye, 1/86. Mendel (MindelJ b.
Ali'nin Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd birer, Dârimî üç ve İbn Mâce dokuz
rivayetini nakleder.
[188] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/158-159.
[189] sened:
Hasen: Müsned, VI/152,
H.'ıiü:25068; EbÛ Dâvûd, Taharet, 127, H.no:348; Cenâiz, 35, H.no:3160; İbn
Huzeyme, 1/126, H.no:256; Deylemî, Firdevs, V/541, H.no:9290;
Ebû Dâvûd ölü yıkayan
kimsenin gusletmesini ifade eden Ebû Hüreyre hadisinin mensuh olduğunu
söylemiş, hocası Ahmed b. Hanbel'e bu hususu sorduğunda, abdestin yeterli
olduğu cevabını almıştır. Mus'ab b. Şeybe rivayetinin de zayıf olduğunu söyler.
Bk. Cenâiz, 35, H.no:3163-3162.
Mus'ab b. Şeybe'yi
Yahya b. Maîn ve Iclî sika, diğerleri ise münker rivayeti sebebiyle zayıf
saymışlardır. Hâkim bu râvinin bir mütâbi (Zekeriyâ b. Ebû Zaide) ile
desteklenmiş bir rivayetini nakleder. Bk. Hâkim, Müstedrek, 1/267-268, H.no:582
(Hâkim: "Bu hadis Bunârî ve Müslim'in şartı na/râv ileri ne uygun olduğu
hâlde eserlerine almadıkları sahih bir hadistir" der. Zehebî de bu görüşü
onaylar ve Ebû Nuaym'm rivayetine işaret eder); Beyhakî'nin rivayetinde bir
mütabî değil, Zekeriyâ b. Ebû Zaide, Mus'ab b. Şeybe'nin talebesi olarak
görülmektedir. Doğrusu da budur. Çünkü Ebû Davud'un Sünen'indekİ rivayetlerde
bu zat talabe olarak zikredilir (Ebû Dâvûd, Taharet, 127, H.no:348; Cenâiz, 35,
H.no:3l60). Bk. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/299-300; İbn Abdİlber hadisin
kuvvetli olmadığını söyler. BkTemhîd, X/83.
Hadisle zikredilen dört
maddenin de şahidi bulunmaktadır. Bu konuda Azîmâbâdi'nin eserine bk.
Avnu'l-Ma'bûd, 11/10.
[190] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/159-160.
[191] Sened:
Hasen: Müsned, 11/454,
H.no:9824; İkinci rivayet 11/272-273, H.no:7675; Üçüncü rivayet: 11/280,
H.no:7757 (meçhul râvi sebebiyle zayıftır); Benzer rivayetler için bk. 11/280,
H.no:7758; 11/433, H.no:9567; 11/472, H.no: 10064; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 35,
H.no:3J61-3162 (mensûh); Tirmizî, Cenâiz, 17, H.no:993 (Bu babda Hz.Âİşe ve
Ali'den de rivayetler vardır. Ebû Hüreyre'nin hadisi hasendir. Ebû Hüreyre'den
mevkuf olarak da nakledilir.); İbn Mâce, Cenâiz, 8, H.no:1463; Beyhatâ',
es-Süııenü'l-kübrû, 1/300-301;
İbn Hacer, Ahmed b.
Hanbel'in: "Bu konuda sahih olarak nakledilen bir rivayet yoktur"
dediğini nakleder. Bk.Bülûğu'l-merâm, H.no:70. Emir San'ânî ise hadisin İbn
Hıbbân tarafından zayıflık bulunmayan senedlerle nakledildiğini söyler ve
sözlerine şunları İlâve eder: Mâverdî: "Bazı hadis âlimleri hadisi 120
tarikten nakleder". Ahmed b. Hanbel: "Hadis İbn Abbas'ın rivayeti ile
mensuhtur". Ahmed b. Hanbel'in İşaret ettiği İbn Abbas rivayeti:
"Ölülerinizi
yıkadığınızda onları yıkamanız sebebiyle gusletmeniz gerekmez. Çünkü ölüleriniz
necis değildir. Ellerinizi yıkamanız yeterlidir." Bk. Hâkim, Müsledrek,
1/543, H.no:1426 (Hâkim: "Buhâri'nin şartına/hadis râvilerine uygundur ve
hadis sahihtir" der ve ekler: "Bu hadis ile "ölüyü yıkayan
gusletsin" hadisine bir reddiye var". Zehebî İse: "Biz her iki
hadis iie amel ederiz. Gusletmek müstehabdır" der); Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 1/306 {Beyhakî zayıf olduğunu söyler); İbn Hacer ise hadiste
tenkid edilen Ebû Şeybe (İbrahim b. Ebû Bekir b. Şeybe) ile Nesâî'nİn delil
getirdiğini, âlimlerin sika saydıklarını, Buhârî'nin de hasen saydığını söyler.
Emir San'ânî, İbn Hacer'in Ebû Hüreyre, İbn Abbas ve İbn Ömer hadislerini şu
şekilde uzlaştırdığım da belirtir: "Ebû Hüreyre hadisindeki emir nedb
ifade eder. İbn Abbas ve İbn Ömer rivayetleri de bunun delilidir."
BkSübülü's-selâm, 1/144. İşaret edilen İbn Ömer rivayeti ise şudur:
Bk. Dârekutnî, U/72;
Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/306
Suyûtî, hadisin hasen
olduğunu belirtir. Bk.et-Câmiu's-sağîr, H.no:8876; Münâvî ise hadisin Tirmizî
tarafından hasen sayıldığını hatırlatarak cumhurun zayıf saydığına dikkat
çekmiştir. İbn Hacer'in: "Beyhaki hadisi birçok tarikle verir ve her
birini zayıf addeder, ancak hadisin mevkuf olarak sahih olduğunu da
onaylar" sözünü naklederek, Buhârî'nin de hadisin mevkuf oluşunu tercih
ettiğini de sözlerine ekler. Bk. Feyzu 'l-kadîr, VI/240.
Şevkânî hadisin Ahmed
b. Hanbel, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce tarafından nakledildiğini, Ebû
Davud'un: "Bu hadis mensuhtur" dediğini nakleder. Beyhaki'nin
senedinde zayıf olan Tev'eme'nin meviâsı Salih'in bulunduğunu söyler. Ayrıca
Bezzar'ın bu hadisi Ebû Hüreyre'den üç ayrı tarikle naklettiğini, İbn Hıbbân'in
da bir nakilde bulunduğunu söyleyerek, Beyhakî'nİn: "Sahih olan, bu
rivayetin mevkuf oluşudur" sözünü nakleder. Bk.Neylü'l-evtâr, 1/297.
Tirmizî Ilel'inde bu hadisi, âlimlerin ittifakla amel etmediği hadisler
arasında sayar. Bk. İbn Receb el-Hanbelî, Şerhu ileli 't-Tirmizî, 1/9. Hattâbî
ise: "Fakihlerden hiçbirinin ölüyü yıkama sebebiyle guslü, taşıma
sebebiyle de abdesti vâcîp kıldığını bilmiyorum. Bu konudaki emirler müstehap
olmasını gerektirir" der. Bk. Meâlimü's-Sünen, 1/307.
[192] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/160-162.
[193] sened:
Hasen: Müsned, IV/246,
H.no:18064 (Munkatı' olduğu İçin isnadı zayıftır); Suyûtî, hadisin hasen
olduğunu belirtir. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no;8875; Münâvî İse Tİrmizî'nin
Kitâbü'l-//e/'inde bu hadisi naklettiğini, ve hocası Bûhârî'ye sorduğunda:
"Bu konuda sahih bir rivayet yoktur" cevabını aldığını belirterek
İbnü'l-Cevzî'nin: "Tariklerinin hiçbiri sahih değildir", Heysemî'nin:
"Senedinde isimlendirilmeyen bir râvî vardır" sözlerini nakleder. Fakat
Suyûtî, İbn Hacer'in: "Tarikleri çoktur. Bu konuda birçok ihtilaf vardır.
Hadis hasendir" sözünden hareketle bu hadisi hasen saymış olabilir. Zehebî
de hadisin tariklerinin birçok (zayıf) hadisten kuvvetli olduğunu söyler.
Ayrıca fakihler bu hadisle delil getirdiler. Bk. Feyzu'l-kadir, VI/239.
Sahabeden Hz. Ali'nin
uygulaması için bk. Müsned, 1/103, H.no:807: 1/131, H.no:1093; 1/97, H.no:759;
1/129-130,
H.no:1074;NeskTaharet, 128, H.no:190.
[194] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/162.
[195] Sened:
Sahih: MSsned, 11/304,
H.no:8024; İkinci rivayet: 11/483, H.no:10217; Abdürrezzâk, VI/9, H.no:9834;
X/3L8, H.no:l9226; Heysemî, hadisin Ahmed, Bezzâr ve Ebû Ya'lâ tarafından
nakledildiğini, senedinde Abdullah b. Ömer el-Ömerî'nin bulunduğunu, bu râvİyi
Yahya b. Maİn ve Ebû Ahmed b. Adiy'in sika, diğerlerinin ise yalana nisbet
etmeksizin zayıf saydığını ve hadisin de hasen olduğunu söyler. Bk. Mecma',
1/283. Fakat hadisi Buhârî ve Müslim'in rivayetleri desteklemektedir. Meselâ
biraz sonra verilecek Müslim rivayetinde Leys, Abdullah'ın mütâbiidir. Böylece
hadis, sahih İİ ğayrihî seviyesine yükselir. Bk. Buhârî, Meğâzî, 70-71; Müslim,
Cihâd, 59; Ebû Dâvüd, Cihâd, 114, H.no:2679; Nesâî, Taharet, 127, H.no: 189.
Müslim'deki rivayet:
Ebû Hüreyre
(RadıyallahU anlı) anlatıyor: "Rasûlullah (Sallallahii aleyhi ve sellem)
Necd bölgesine bir süvari birliği göndermişti. Bunlar Benî Hanife kabilesinden
Yenlâme halkının İleri gelenlerinden Sümâme b. Üsâl İsimli birini esir alıp
getirdiler. Onu mescidin bir direğine bağladılar. Rasûlullah mescide girdiği
zaman Sümâme'ye: "Ey Sümâme! İçinden neler geçiyor (sana ne yapacağımı
umuyorsun)?" deyince: "Ey Muhammedi Hayırdan başka bir şey ummuyorum.
Şayet sen beni tildürürsen kavmi içinde yüce ve şerefli (kanının bedelini
ödeyeceğin) birini öldürmüş olursun; beni affeder bağışlarsan nimete şükreden
birine lütufta bulunmuş olursun. Eğer kurtuluş fidyemi İstiyorsan iste. Ne
istersen verilecektir. Bu konuşma sonunda Rasûlullah onu direğe bağlı bir
vaziyette bırakıp oradan ayrıldı.
Ertesi günü Rasûlullah Sümâme'ye"Ey Sümâme! İçinden neler geçiyor
(sana ne yapacağımı umuyorsun)?" deyince: "Gönlümde dünkü
söylediklerim var. Şayet beni affeder bağışlarsan nimete şükreden birine
lütufta bulunmuş olursun; beni öldüriirsen kavmi içinde yüce ve şerefli
(kanının bedelini ödeyeceğin) birini öldürmüş olursun. Eğer kurtuluş fidyemi
istiyorsan iste ki ne istersen mutlaka verilecektir. Bu konuşma sonunda da
Rasûlullah onu aynı vaziyette bırakıp gitti.
Ertesi günü yine
Rasûlullah Sümâme'ye: "Ey Sümâme! (Bugün) ne düşünüyorsun (sana ne
yapacağımı umuyorsun)?" deyince: "Gönlümde dünkü söylediklerim var.
Şayet beni affeder bağışlarsan nimete şükreden birine lütufta bulunmuş olursun;
beni öldürürsen kavmi içinde yüce ve şerefli (kanının bedelini ödeyeceğin)
birini Öldürmüş olursun. Eğer kurtuluş fidyemi istiyorsan İste ki ne istersen
mutlaka verilecektir" dedi ve bu sefer Rasûlullah: "Sümâme'yi serbest
bırakın!" dedi. Sümâme serbest bırakılınca mescidin yanında içinde su
bulunan hurma bahçesine/hurmalığa gitti ve yıkandı. Sonra mescide girerek Allah
Rasûlü'nün huzuruna girdi ve "Eşhedü eîlâ ilahe illallah ve eşhedü enne
Muhammeden abdühii ve rasûlüh" diyerek kelime-i şehâdet getirdi. Daha
sonra: "Ey Muhammedi Vallahi, şu yeryüzünde senin yüzünden başka benim
karşımda duran bir düşman yüzü yoktu. Fakat bugün senin yüzün benim nazarımda
en sevimli yüz oldu. Vallahi, senin dininden başka hiçbir din o kadar benim
düşmanım değildi. Ancak bugün senin dinin benim için en kıymetli bir din oldu.
Vallahi, bugüne kadar hiçbir şehir senin şehrin kadar beni nefret ettirmemişti.
Ama bugün senin şehrin bütün şehirlerden daha sevimli bir hale geldi.
Ben umre yapmaya
niyetlendiğim bir sırada senin süvarilerin geldi ve beni esir almışlardı. Bu
durumda siz ne dersiniz/ne emredersiniz?" Rasûlullah da Sümâme'yi
müjdeledi ve umre yapabileceğini söyledi. Sümâme umre İçin Mekke'ye vardığında
birisi kendine: "Dinini bırakıp başka bir dine mi geçtin?" deyince,
o: "(Benim bu harekelim bir dinden çıkış) değil, ben Allah Rasûlü ile
kurtuluşa erdim. Vallahi ben tekrar bahsettiğiniz o şirke dönüş yapmam!
Rasûlullah izin vermediği müddetçe de size Yemâme'den bir buğday tanesi bile
gelmeyecektir," cevabını verir.
Ayrıca Müsned'de
"Hicretin 6.Y1I1 Hâdiseleri" başlığı altında 300/9709.hadiste zikredilecektir.
Biz burada metnini vermekle yetiniyoruz:
Bk. Müsned, 11/452, H.no:9794; 11/246-247, H.no:7355.
[196] ya da Üsâle.
[197] Yeni Müslüman olan bir kişinin, hurma bahçesine
götürülüp orada gusül almasının nedeni, açıkta değil de kapalı/perdeli bir
yerde gusül alma zorunluluğundan dolayıdır.
[198] Lafız olarak çok güzel oldu, şeklindedir.
[199] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/162-165.
[200] Sened:
Hasen: Müsned, V/61,
H.no:20493; Benzer rivayet için bk. V/61, H.no:20489; Abdürrezzâk, VI/9,
H.no:9833; X/318, H.no: 19225; Ebû DâvÛd, Taharet, 129, H.no:355 (Ebû DâvÛd
sükût elmiş, Münzirî ise hasen saymıştır); Tirmizî, Cum'a, 72, H.no:605
(Hadisin "hasen" olduğunu belirterek, Ebû Hüreyre'den de
nakledildiğini ifade etmiştir); Nesâî, Taharet, 126, H.no:188; İbn Sa'd,
Tabakât, VII/23-24; Beyhâki, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/172.
Heysemî hadisin
Taberânî tarafından nakledildiğini ve senedinde zayıf olanYahya el-Hammânî'nin
bulunduğunu belirtir. Bk. Mecma', IX/404.
H.9 yılda Temim heyeti
arasında gelen Kays b. Âsim b. Sinan o yıl müslüman oldu. "Hazâ seyyidü
ehli'l-veber" "Bu kıl çadırlıların efendisi" diye takdim olundu:
Buhârî,
el-Edebü'l-müfred, 328, H.no:953; İbn Sa'd, Tabakât, 1/294; İbn Kani',
Mu'cemü's-sahâbe, 11/348; Hâkim, Müstedrek, IH/708-709, H.no:6564-6566; İbn
Hacer, Isâbe, 11/611; V/485; Heysemî,
hadisin Taberânî ve Bezzâr tarafından nakledildiğini, Taberânî'nin senedinde
Ziyâd b. Ebû Ziyâd el-Cessâs'ın bulunduğunu, bu zâtı İbn Hıbbân'ın sika
saydığını ve bazen hata ettiğini hatırlatır, cumhur ise zayıf sayar. Bezzâr'ın
senedinde ise metruk olan Kasım b. Mutayyib'in bulunduğunu söyler. Bk. Mecma',
IX/404.
[201] Metindeki sidr'den kastedilen, sedir ağacının
yaprağıdır ve temizleyici olarak kullanılmaktadır. Meselâ bazı tür dutların
eldeki rengi ancak kendi yaprağı ile çıkmaktadır ki bu tarafımızdan bizzat
mücerrebdir.
Günümüzdeki sabun, şampuan
gibi maddeler sidrle aynı işlevi
görmektedir.Bu nedenle tercemede sidr için, temizleyici madde diye bir
açıklama yapıldı.
[202] Bu sahâbİ ile İlgili rivayet:
Bk.Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXlI/82, H.no:199; el-Mu'ceınü's-sağîr,
11/117, H.no:880; Hâkim, Müstedrek, 111/659, H.no:6428 ziyadesiyle (Zehebî
Telhîs'te bu hadisi hazfetmiştir); Ebû Nuaym, Bilye, IX/329;
Heysemî, senedindeki vaiz Mansur b. Ammar'ın zayıf olduğunu söyler. Bk. Mecma',
1/283.
[203] Bu sahâbi ile ilgili rivayet:
Bk. Ahmed eş-Şeybânî, Âlıâd, V/77, H.no:2618; Taberânî,
el-Mu'cemü't-kebîr, XIX/14, H.no:20; Heysemî hadisin râvilerinin sika
olduklarını belirtir. Bk.Mecma', 1/283.
[204] Bu sahâbi ile ilgili rivayet:
Müsned, III/415, H.no:
15370 (İnkıta ve Useym ile babası Küleyb'in mehûl olması sebebiyle senedi zayıf
sayılmıştır. Hadis, "Edeb" bahsinde 7/7284.hadisle zikredilecektir);
Abdürrezzâk, VI/10, H.no:9835; X/317-3İ8, H.no:19224; Ebû Dâvûd, Taharet, 129,
H.no:356; Ahmed eş-Şeybânî, Âhâd, IH/316, H.no:1692; V/269, H.no:2795;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXII/395, H.no:982; Beyhâki, es-Sünenü'l-kübrâ,
1/172, VIII/323; Bennâ, age., XVII/312-313.
Hüseynî, İbn Hacer'in hadisin senedini zayıf saydığını belirtir ve şunu
iüâve eder. Ebû Nuaym Ma'rifetü's-sahâbe isimli eserinde muttasıl olan iki
isnâdla hadisi nakleder. Mizzî de biyografilerinde İbn Hıbbân'ın Sikât'ında
zikrettiğini söyler. Bk. el-Beyân ve't-ta'rîf, 1/153.
[205] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/165-166.
[206] Sened:
Sahih: Müsned, III/339,
H.no: 14586; Tirmizî, Edeb, 43, H.no:2801 (hasen-garib); Nesâî, Gusl, 2.
H.no:399; Durunu Eşribe, 4, H.no:2098; Ebû Ya'lâ, IH/435, H.no:1925; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-evsat, 1/186, H.no:588; 212-213, H.no:688; n/194-195, H.no:1694;
IIV69-70, H.no:2510; VIII/141, H.no:8214; Hâkim, Müstedrek, IV/320-321,
H.no:7779 (Hâkim: "Müslim'in şartına/râvisine göre sahihtir" der.
Zehebî de bunu onaylar); Beyhakî, Şuabü'l-hnân, V/12, H.no:5596; Hadisin
senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî ile ilgili geniş bilgi için
bk.22/64.hadis. Ancak diğer rivayetlerde İbn Lehîa bulunmamaktadır. Tirmizî'nin
rivayeti:
Tİrmizî hocası Muhammed
b. İsmail el-Buhârî'ııin Leys b. Ebî Süleym hakkında: "Saduktur, bazı
konularda bazen hata yapar" dediğini nakleder. Yine aynı zat hakkında
Buhârî ve Ahmed b. Hanbel'in: "Leys'İn hadisi iç açıcı değildir. Çünkü o,
başkalarının merfu yapmadığı rivayetleri merfu yaptı. Bu sebeple de onu zayıf
saydılar" değerlendirmesini nakleder.
a-Ebü Saîd el-Hudrî'den
(Radıyaltahü anlı) şahidi:
Taberânî,
el-Mu'cemü'l-evsat, VII/218-219, H.no:7320; Ebû Saîd'den şahidini Taberânî
Evsat'ında, Bezzâr Müsned'inde ııakletmiştir. Senedinde A1İ b. Yezid el-Elhânî
bulunmaktadır ki Ebû Hatim ve İbn Adiy zayıf, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hıbbân
sika saydı. Bk. Heysemî, Mecma', 1/278.
b-Ebû Eyyûb
el-Ensârî'den (Radtyallahü anh) şahidi:
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IV/124,
H.no:3873; el-Mu'cemü'l-evsat, VIII/287, H.no:8658; /(wi Hıbbân, XH/410,
H.no:5597 lafzı ile;
Hâkim, Müstedrek,
IV/321, H.no:7783 (Hâkim: "isnadı sahihtir" der. Zehebî de
bunu onaylar); Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII/309;
Şuabü'l-îmân, VI/156-157, H.no:7769; Heysemî: "Bu rivayeti de
Taberânî Kebîr ve Evsat'ında nakleder. Leys'in kâtibi Abdullah b. Salih, Ahmed
b. Hanbel ve diğerleri tarafından zayıf sayılmıştır" der. Bk. Mecma',
1/278. c-İbn Abbas'tan (Radtyaliahiî anhiima) şahidi;
rjjij Âb j»}, oır ^ h
yp. -ş/ı rLj-ı y\ yj fH\ cjJij i^ ^j; oır j-: Jü jO-j u* i
Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/191, H.no:11462; Deylemt, III/510, H.no:5585; Burada
verilen Câbir rivayetine yakın bir metinle naklettiği hadisi Taberânî
Kebîr'inde rivayet etmiştir. Senedinde de Yahya b. Ebû Süleyman el-Medenî
bulunmaktadır. Buhârî ve Ebû Hatim zayıf, İbn Hıbbân ise sika sayar. Bk.
Heysemî, Mecma', 1/278-279.
Rasûlullah (SaUallahü
aleyhi ve sellem): "Hamam denilen evlerden sakının!" "Ey
Allah'ın Rasulü! (Hamam) kiri temizler" dediler. Bunun üzerine "(Bu
gibi yerlerde temizlenirken avret mahallinizi) örtün", dedi.
Heysemî, Bezzâr ve
Taberânî'nin el-Mu'cemü'1-kebir'İnde rivayet ettiğini, Taberânî'de"Ey
Allah'ın Rasulü! (Hamam) kiri giderir ve hastaya
fayda verir,
dediler" ziyadesinin bulunduğunu söyler ve sahih hadis ricali ile
nakledildiğini belirtir. Ayrıca Bezzâr, hadis âlimlerinin Tavus'tan mürsel
olarak naklettiğini de ilâve eder. Bk. Mecma', 1/277. Hâkim bu rivayetin
Müslim'in şartına uygun olarak sahih olduğunu iddia eder. Zehebî de onu onaylar.
Bk. Müstedrek, IV/321, H.no:7780-7781 (Zehebî: "Buhârî ve Müslim'in
şartına/râvisine uygundur" der). Hadisin bir başka kanaldan da
nakledildiğini görüyoruz:
Rasûlullah (SaUallahü
aleyhi ve sellem): "En kötü evlerden biri de seslerin yükseldiği,
avretlerin açıldığı hamam(lar)dır" dedi. Adamın biri: "Ey Allah'ın
Rasulü! Hasta orada tedavi olur, kiri temizlenir" deyince, Rasûlullah
(SaUallahü aleyhi ve sellem): "Oraya giren (avret mahallini) örtmeden
girmesin," dedi.
Heysemî, Taberânî'nin
Kebîr'inde naklettiği bu hadis için de: "Senedinde Yahya b. Osman es-Semtî
bulunmaktadır. Buhârî ve Nesâî zayıf, Ebû Hatim ve İbn Hıbbân sika sayar. Diğer
râvileri sahih hadis ricalidir" der. Bk. Mecma', 1/278.
d-İbn Ömer'den (Radıyaltahü anhiima) şahidi:
Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat,
VI/378, H.no:6669; Heysemî, Taberânî'nin Evsat'ında naklettiği hadisin
senedinde Mâlik'in kâtibi Hubeyb'in zayıf olduğunu belirtir. Bk.Mecma\ 1/279;
Ayrıca benzer
rivayetler için 495/803 ve 494/802.hadislere bk.
[207] Çarşı hamamları, herkesin aynı yerde yıkandığı
yerlerdir. Buralarda peştemalle yıkanmaya dikkat edilmemesi ve ahlâksız
insanların gelmesi gibi birtakım sakıncalardan dolayı Rasûlullah eşlerin
gitmesini istememektedir.
[208] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/166-168.
[209] Sened:
Sahih: Müsned, VI/139,
H.no:24966; Benzer rivayetler için bk. VI/132, H.no:24887; VI/179, H.no:25333;
Ebû Dâvûd, Hammâm, 1, H.no:4009; Tirmizî, Edeb, 43, H.no:2802 (İsnadı tam
sağlam değil); İbn Mâce, Edeb, 38, H.no:3749;
Senedindeki Ebû Uzra
mechûl biri sayıldığı gibi senedinden de anlaşılacağı üzere sahâbî olduğu da
ifade edilir. Sahabeden bahseden eserlerde de bu zâta yer verilir. Bk.
İbnU'l-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, Trc.no:6095; İbn Hacer, el-İsâbe jt temyîzi's-sahâbe,
Trc.no:10244; İbn Abdilber, el-lstîâb fima'rifeü'l-ashâb, Trc.no:3125.
[210] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/168.
[211] Ahmed b. Hanbel'in hocalarından Muhammed b. Cafer'in
rivayetinde Ebu'l-Melih ismi açıkça zikredilmiş, ancak Haccac'ın rivayetine İse
"bir kişiden" şeklinde müphem olarak nakledil m i şiir.
[212] Sened: Sahih: Müsned, VI/I73, H.no:25283; Hadisin bu
sencdle iki tarikten geldiği görülmektedir. Muhammed b. Ca'fer tariki sahihtir.
Haccfıc tariki ise zayıftır. Çünkü Hz.Aişe'den nakleden müphemdir. Ahmed b.
Haııbel sahih bir senedle daha nakleder ve "(=£•) ma'nâhü (aynı
manada)" lafzı i!e metinde kısaltmaya gider. Böylece seneddeki müphemlik
"Ebu'l-Melih (Âmir b. Üsâme b. Umeyr-v.98/716-)" ismi ile her iki
tarikte ortadan kalkmıştır: Vl/173, H.no:25284:
(Mükerreri için bk. VI/199, H.no:255Ü3; Bir
diğer rivayet: VI/267, H.no:26182: ... J^3 üi '.ty'Jîi. H.no:24022 (Senedi
kopuktur. Çünkü Salim b. Ebu'l-Ca'd, Hz. Âişe'dcn hadîs almadı. Ebu'l-Melîh
vasıtası ile aldı). Tayâlist, s.212, H.no:1518; Ebû Dcıvûd, Hammâın, 1,
H.no:4010; Tirmizt, Edeb, 43, H.no:28Ü3 (Hascn); İbn Mûce, Edeb, 38, H.no:3750;
DÛrintî, İsti'zan. 23. H.no:2654; Hâkim, Miistedmk, IV/321, H.no:7780-7781
(Zehebî: "Buhûrî ve Müslim'in şartına/râvisine uygundur" der);
Heysemî senedinde zayıf olan İbn Lehîa'nııı bulunduğu ve Taberânî'nin
Evsat'ıııda nakledilen rivayete yer verir:
Bk.Müsned, M/278;
Abdullah b. Amr'dan
(Radıyallahü anhüma) şahidi:
"Acem toprakları
sizin için felholunacak ve siz oralarda hamam denilen binalar bulacaksınız.
Erkekler peştemalsiz olarak oraya girmesinler. Kadınların girmelerine mâni
oiun. Fakat, hasta veya lohusa İseler (şifa için) girebilirler." Bk. Ebû
Dâvûd, Hammâm. 1, H.no:4011; İbn Mâce, Edeb, 38, H.no:3748:
Bennâ hadisin râvilerİnİn sahih hadis ricali olduklarım belirtir.
Bk.Biilûğu'l-emâm, 11/149; Ayrıca bir sonraki rivayete bk.
[213] Yani haya ve ahlâk perdesini.
[214] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/168-169.
[215] Sened:
Hasen: Müsned, VI/301,
H.no:26448; Ebû Ya'lâ, XII/460, H.no:703l; Taberanî, el-Mu'cemii'l-kebîr,
XXIII/314, 402, H.no:7I0, 962; Hakim, MüstedreK IV/321, H.no:7782 (Zchebî sükût
etmiştir); Heysemî hadisin Taberânî'nin Kebîr'inde, Ebû Ya'lâ ve Ahmed b.
Hanbel'in Müsned'inde nakledildiğini, fakat senedinde zayıf olan İbn Lehîa'mn
bulunduğunu söyler. Bk.Mecma', 1/277; Bu râvî ile ilgili geniş bilgi için
bk.22/64.hadis.
Ayrıca hadisin senedinde Derrûc Ebu's-Semh vardır ki bu zat da zayıftır.
Fakat Heysemî başka bir hadisin senedinde Ebu's-Semh Derrâc b. Sem'ân
es-Sehmî'nin bulunduğunu söylerken bu zâtın İbn Maîn tarafından sika kabul
edildiğini belirtmiştir. Bk. Mecma', 1/63, 52. Ebû Dâvûd ve bir kısım cerh ve
la'dîl alimi, bu zâtın hadislerinin müstakîni/sahih, Ebu'l-Heysem'den naklettiği
rivayetlerin ise zayıf olduğunu belirtirler. Bk.Zehebî, Kâşif, Trc.no:1473; İbn
Hacer ise, saduk olduğunu belirterek Ebu'l-Heysem'den naklettiği rivayetleri
zayıf sayar. Bk.Takrîb, Trc.no:1824; İbn Hıbbân, sika râvîleri derlediği
eserinde yer verdiği gibi (Rk.Sikât, V/114), Sahih'indt birçok yerde bu rüviye
yer verir. İbn Şahin ise, Ebu'l-Heysem'den naklettiği rivayetlerinde de bir
beis görmez. Bk. Sikât, 349.
[216] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/169-170.
[217] Sened:
Hasen: Müsned, 1/20,
H.no:125; Beyhakî, es-Süneııü'l-kübrâ, VII/266; İstanbul Muhâsarasın-dakİ ordu
kıssacısının mechûliyeti sebebiyle hadis zayıftır. Bu zâtın Abdullah b. Yezîd
olma ihtimâli bulunduğu gibi, Ebû Şeybe el-Mehrî olması da muhtemeldir. Bk.
Müsned, VI/27, H.no:23874, 23876. Heysemî de müphem râviye işaret etmekle
yetinir. Bk. Mecma', 1/277.
Geniş bilgi için
bk.7ü'a7, 340; Hadisin senedi zayıftır. Fakat şâhidleri İle hasen li ğayrihî
seviyesine yükselir.
Ayrıca benzer
rivayetler için 495/803 ve 490/798. hadislere bk.
[218] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/170-171.
[219] Sened:
Hasen: Müsned, 11/321,
H.no:8258; Ebû Hayrc Muhib b. Hazlem el-Mısrî (v.135/752) Heysemî senedindeki
Ebû Hayre hakkında Zehebî'nin: 'Tanınmıyor" dediğini nakleder. Bk.Mecma',
J/277; Mısırlılardan olduğu söylenir. Sabit b. Zeyd'İn mevlâşıdır. Bk.Hüseynî,
/
Ayrıca benzer
rivayetler için 494/802 ve 490/79 8. had islere bk. Hadisin Mikdâm b.
Ma'dîkerİb'den (RadıyaUaiüi anlı) şahidi: Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XX/284;
Heysemî, zayıflığında icma edilen Mesleme b. AH el-Huşenî'nin de
bulunduğu bir senedle Taberânî tarafından rivayet edildiğini söyler. Bk.
Mecma', 1/278
[220] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi,
Ensar Yayıncılık: 3/171.
[221] sened:
Hasen: Miisned, VI/362,
H.no:26920; İkinci rivayet: VI/361-362, H.no:2ö917 (senedinde tbn Lehîa
bulunmakladır. Bu ruvî ile İlgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis. Ayrıca zayıf
olan Zebbân b. Fâid vardır); VI/362, H.no:26918 (İki ayrı tarikten nakledilir.
Birincisinin senedinde Zebbân b. Fâid ve İbn Lehîa; İkincisinin senedinde
Zebbân ve Rİşdîn bulunmakladır. Hadis basendir. Rişdîn râvî ile İlgili geniş
bilgi için bk. 31/73.hadis); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XXIV/253, H.no:646;
Hcysemî, Ahmcd b. Hanbel ve Taberânî tarafından rivayet edilen hadisin
senedlerinden birinin (25283.hadis) râvilerin sahih hadis ricali olduklarını
belirtir. Bk. Mecma\ 1/277.
İbn Hacer
d-Kavlii'l-Müsedded fı'z-zebbi ani'l-Miisnedi li'l-İmûm Ahmed (bk.s.42-43,
H.no:14) isimli eserinde bu hadisin birinci rivayetini senedi ile verir ve der
ki: "İbnü'l-Ccvzî el-Ehûdîsü'l-vâhiye (el-Mevzûât) adlı eserinde nakleder
ve "Bu hadis bâtıldır. Çünkü Allah Rasûlü döneminde hamam yoktu" der.
Ayrıca Ebû Salır Humcyd b. Ziyâd sebebiyle illetii gösterir. Çünkü Yahya b.
Main bu zâtı zayıf addeder. İkinci tariki de vererek Zebbân b. Fâid'in zayıf
olduğunu söyler." İbn Hacer hadisin o dönemde hamamların olmaması
sebebiyle bâtıl sayıldığını tenkid ederek şöyle der: "Günümüzde olduğu
gibi umûmî hamamlar yoktu. Ama mutlak surette yıkanılan yerler vardı. Birçok
rivayette o dönemdeki hamamdan bahsedilmektedir."
Bennâ İse:
"Heysemî'nİn işaret eltİğİ Taberânî'nin rivayeti bu hadisi kuvvetlendirir.
Ayrıca Ebu'I-Melîh'İn Hz.Aişe'den naklettiği hadis de bu rivayeti destekler.
Çünkü râvilerİ sahih hadis ricâlindendir" der. Bk.Bülıîğu'l-emânî, 11/151.
Zebbân b. Fâid
el-Habrânî (v.155/772) Zehebî zayıf olduğunu söyler. Tirmizî bir, İbn Mâce iki,
Ebû Dâvûd üç, Ahmed b. Hanbel ise 35 rivayetini nakleder. Tİrmizî tenkît
etmemiştir. Bk.Sünen, Cum'a, 17, H.no:5I3; Ahmed Muhammed Şâkir
Tirmizî"nin şerhinde bu râvî hakkında şu değerlendirmeyi yapar:
"Ahmed b. Hanbcl ve Yahya b. Maîn zayıf saydı. İbn Hibbân ise
"Gerçeklen münkeru'l-hadistir, Sehl b. Muâz'dan rivayetle tek kaldı. Sanki
mevzu gibidir. Onunla delil getirilmez" der. Ebû Hatim: "Salih bir
şeyh" olduğunu söyler. Bende oluşan kanaata göre hadisi hasen derecesinin
altına düşmez."
Ebû Salır Humeyd b.
Ziyâd el-Harrât el-Medînî (v. 189/805) hakkında Ahmed b. Hanbel ve bir
rivayette Yalıya b. Maîn "bir beis yok" derken (ki Yahya b. Maîn:
"bir beis yok" dersem, bu kimsenin sıka oîduğu anlamındadır, der.)
İbn Hibbân ve Dârekutnî sika saymıştır. Müslim on, Tİrmizî ve Dârimî İki, İbn Mâce
dört, Ebû Dâvûd yedi, Ahmed b. Hanbel İse 22 rivayetini nakleder.
Hala Ebû Sahr Humeyd b.
Ziyâd'dan gelmiştir. Bu râvî hataları olan bir zattır. Hadis bundan önce
zikredilen rivayetlerle kuvvet bulur.
Ümmü'd-Derdâ'mn İsmi
Hüceyme bl. Huyey el-Eş'ariyye el-Evsâbiyye'dir.
[222] Rasûlullah döneminde bu bölgede hamam yoklu.
Peygamberimiz Şam bölgesinin fethedileceği müjdeledi ve oralardaki problemlerle
ilgili tavsiyelerde bulundu; hamamlara erkek ve kadınların gitmelerini de
yasakladı, ancak zaruret halini bundan istisna etti. Zaruret halini Rasûlullah
hasta kadınlar ve lohusa olanlar şeklinde açıkladı. (Ebû Davûd, Hummam, 1). Bu
ruhsatın nedeni de tedavi ve istirahat olsa gerek. (Bk. Aziınâbâdî,
Avnü'l-Ma'bûd, Xr/48-49).
[223] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/171-173.
[224] Şîrâzî, MUhezzeb, 1/29, 31; Merğınânî, Hidâye,
I/16;İbn Rüşd, Biââye, 1/33; Ibn Kudâme, Muğnî, 1/197, 208, 219-220,225-226,
731; Meydânî, Lübâb, 1/40; Dehlevî, age., 1/508.
[225] Merğınânî, age., 1/16; İbn Rüşd, age.. 1/32-33; İbn
Kudâme, age., 1/220.
[226] Şîrâzî, age., 1/31; Merğinânî, age., 1/16; İbn Kudâme,
age., 1/225-226-227; Desûkî, Haşiye, 1/134.
[227] Şîrâzî, age., 1/31; İbn Rüşd, age.. 1/32.
[228] İ.Şâfiî, Ümm, 1/31; İbn Kudâme, age., 1/200; İbn
Nüceym, Baht; 1/58; Desûkî, age. 1/127.
[229] İ.Şâfiî, age., 1/31; Merğınânî, age., 1/16; tbn Rüşd,
age.. 1/34; Nevevî, Mecmu', 11/139; İbn Kudâme, age., 1/197-198.
[230] İ.Şâfiî, age., 1/47; Sehnûn, Müdevvene, 1/23;
Merğnı&nfcdge., 1/37; tbn Kudâme, age., 1/735.
[231] İ.şafiî, age., 1/32; Şîrâzî, age., 1/30; Nevevî, age.,
1/154; İbn Kudâıne, age., 1/206.
[232] Şîrâzî, age., 1/30; İbn Rüşd, age., 1/29-31,34-35;
Dehlevî, age., 1/510.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 3/174-175.